SAYI
128
EYLÜL
2006
iÇiNDEKiLER
6
MERHABA / Demircan Türkdoğan
7
YANGIN YEŞİLİ YUTTU...
10
BODRUM EVLERİ BEYAZ KALSIN
11
AYIN ANKETİ
15
OASİS TÜRKİYE’NİN SEKİZİNCİSİ
16
GEÇİYORDUM UĞRADIM / Bolar İren
18
YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER
20
BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt
22
BODRUM TUTKUNLARI / Gülsin Onay
25
BASINDA BODRUM / Ülkü Tamer
26
TOPLUM & YAŞAM
28
İÇİMİZDEN BİRİ / Şöhret Neco
30
NEDEN YILLARDIR İŞ REHBERİ
32
6 AĞUSTOS 2006/İsmet N. Kabaağaçlı
34
BAKIPDURU / Ramazan Borazan
36
GERİŞİN AYNALI KİLİMİ
38
BAHÇEM ve BEN / Gülnar Önay
41
LEZZET USTALARI
42
PARANTEZ / Hüsniye Kaya Polat
AYLIK GAZETE 2
HABER TURU
6
ETKİNLİKLER
8 9
ARŞİVDEN ADRES SAYFALARI
9
10
9
18
36
22
26
www.bodrumajans.com.tr
7 info@bodrumajans.com.tr
12 AY BOYUNCA BODRUM’DA HİZMETİNİZDEYİZ
e ntü
KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ
r z3 Bn BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Yazı İşleri Müdürü ÖZLEM McCLURE Haber Editörü YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Sayının Yazarları: BOLAR İREN BÜLENT AKKURT GÜLNAR ÖNAY HÜSNİYE KAYA POLAT Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURAY ÇEKİN NURHAN İBAK İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 31/08/2006 Mavi Bakış Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.
18 Bnı Ba y Büı y Bd 6
YAYIN GRUBU
BODRUM
e ntü
MERHABA
BODRUM
Ne bırakacağız?
M
azı’da çıkan talihsiz yangından bir hafta önce çoluk çocuk orada bir hafta sonu kaçamağı yaptık. İnanın, ormanın içinden geçerken ayağım bir türlü gaza dokunamıyordu. Çünkü o cennet parçası bölgede, o zümrüt yeşili ortamda olabildiğince uzun süre kalıp doya doya solumak istedim. Bir hafta sonra, önden Bodrum semalarını felaket habercisi kara bulutlar sardı, ardından acı haber geldi. Günlerce kon trol altına alınamayan yangın, 700 hektar yeşili yuttu, canlıları yok etti, çevre halkını çaresiz duruma düşürdü. Bu üzücü, tatsız durumu belli bölgelerde dün de yaşadık, bugün de yaşıyoruz, yarın da yaşayacağız... Önceden alınacak bazı ciddi önlemlerle her yaz ülkenin pek çok yerinde yaşanan bu doğa felaketlerini hiç değilse daha aza indirmek mümkün değil mi?
bunun hesabını vermek durumunda değil midir? Gülnar Önay’da bu sayıda “Bahçem ve Ben” sayfasında soruyor. “Yanan yalnızca ormanlar mı?...”
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Bize büyüklerimizden, çocuklarımıza aktarılmak üzere emanet edilen bu cennet bölgeleri, bu kadar hoyratça kullanma hakkını bizi kim veriyor. Plansız, programsız yapılarla, kasıtlı ya da özensizlikten, dikkatsizlikten yitirdiğimiz bu doğayı bizim de çocuklarımıza, torunlarımıza en azından teslim aldığımız gibi, hatta daha gelişmiş bir biçimde teslim etmemiz gerekmez
Bize büyüklerimizden, çocuklarımıza aktarılmak üzere emanet edilen bu cennet bölgeleri, bu kadar hoyratça kullanma hakkını bize kim veriyor? Plansız, programsız yapılarla, kasıtlı ya da özensizlikten, dikkatsizlikten yitirdiğimiz bu doğayı, kıymeti bilinmeyen, talan edilen tarihi değerleri bizim de çocuklarımıza, torunlarımıza en azından teslim aldığımız gibi, doğrusu daha gelişmiş bir biçimde teslim etmemiz gerekmez mi? Birileri
Bu ayki anket konumuzu “Bodrum İl Olmalı mı?” sorusu oluşturdu. İl olmasını isteyenlerle istemeyenler anket süresince adeta yarış halinde idiler. Bir de üçüncü soru vardı “Farklı bir statü uygulanmalı”. Ankete baktığımızda ilçe statüsünün dışına çıkılması isteğinin ağırlık kazandığı gözlenmekte. Zaten, Muğla Valisi Sayın M. Temel Koçaklar da basından izlediğimiz kadarı ile bu görüşü savunuyor. Biz de tu-ristik yörelerin ülkenin diğer ilçelerinden farklı bir statü ile yönetilmesi taraftarıyız. Yiğit Uygur’un konu ile ilgili araştırması sayfalarımızda.
13 yıldır Bodrum Ajans Yayın Grubu olarak büyük bir özveri ile hazırlayıp sizlere sunduğumuz Bodrum Bülten, daha önceki yıllarda da denedi-ğimiz gibi bundan böyle yaz aylarında her ay, kış aylarında ise iki ayda bir sizlerle buluşacak. Bu duruma göre Ekim ayında sizlerle buluşamayacağız. Kış boyunca, Kasım, Ocak ve Mart aylarında, aradaki ayları atlayarak, yaz boyunca da Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları olmak üzere her ay birlikte olacağız. Bir daha ki sayıda “Kasım”da buluşmak üzere şimdilik hoşcakalın...
BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM BOSS YAZIHANESİ / Kıbrıs Şehitleri Caddesi BODRUM HIZMA HEDİYELİK BODRUM OASİS DANIŞMA GÜNDOĞAN GALİPDOS MOBİLYA & AKSESUAR KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK DENİZHAN KONACIK KARATAŞ MOBİLYA KONACIK WHITE ARTECH DESING TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ - D.WAY DISCOVERY (D-MARİN) YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER
DAĞITIM NOKTALARI
BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...
Milas’ın Kısırlar köyü, köy şebekesini besleyen trafonun 21 Ağustos öğle saatlerinde patlaması sonucunda çıkan, ancak üç gün sonra kontrol altına alınabilen yangın Mazı’da 700 hektar yeşili ve canlıları yok etti.
Bu yaz Türkiye genelinde çıkan 1470 yangın, 40 bin hektarla birlikte Mazı’dan da 700 hektar ormanı yok etti. Mazı yeşili çok özlenecek...
Yangının büyümesinde ihmal olduğunu belirten çevre halkının iddiasına göre, söndürmeye katılan ekiplerin, tarlalara müdahale etmemesi sonucunda büyüdüğünü iddia ettikleri söndürme çalışmalarına çevre il ve ilçelerin itfaiye ekiplerinin yanı sıra güvenlik ekipleri ve halk da katıldı. Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı yangın söndürme çalışmalarına havadan İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin gönderdiği 2 uçağın yanı sıra 9 helikopter de destek verdi.
YANGIN YEŞiLi YUTTU, CANLILARI YOK ETTi... YANAN ALANLAR 2006 SONUNA KADAR AĞAÇLANDIRILACAK Orman yangını nedeni ile bölgeye gelen Bakan Osman Pepe, Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, Muğla Orman Bölge Müdürü İbrahim Çiftçi ve Muğla Valisi Temel Koçaklar ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Türkiye genelinde meydana gelen orman yangınlarında 2-3 bin hektarlık ormanlık alanın yanmasının insan hayatı ile karşılaştırılamayacağını belirten Bakan Pepe, “Vatandaşların arı kovanları ve zeytin ağaçları zarar gördü, bu zararlar devlet tarafından karşılanacak. Bu sene kaybettiğimiz alanları 2006 sonuna kadar ağaçlandıracağız. Bakanlık olarak valiliklere genelge gönderdik. Bu genelgede orman giriş ve çıkışlarının kontrol altına alınmasını ve ormanlara giriş çıkışların yasaklanmasını istedik. Bu yüzden orman personelinin izni bile kaldırıldı” dedi.
700 HEKTAR KÜL OLDU Bakan Pepe, Mumcular beldesinde devam eden orman yangını ile ilgili olarak zeytinlik, zirai ve ormanlık alan olmak üzere toplam 700 hektarlık alanın yangında zarar gördüğünü belirterek, “ Yangının çıkış nedeni henüz belirlenmedi. Çıkış nedeni ile ilgili çalışmalar da devam ediyor. Raporlar da geldikten sonra yangının çıkış nedeni belli olacak” dedi.
Yanan ormanın yerine yenisinin yetiştirilmesine bir insan ömrü yetmez... Orman; hayvanların barındığı, çeşitli bitkilerin bulunduğu sık ağaç topluluklarıdır. Ormanda büyük ağaçlar, ağaççıklar, mantarlar, otlar, yüzlerce, binlerce bitki bir arada bulunur. Çam, sedir, köknar, ladin, ardıç, meşe, dişbudak, kayın, gürgen belli başlı orman ağaçlarıdır. Ağaçlar ya kendiliğinden yetişir, ya da insanların ormana diktiği fidanlardan oluşur. Ormanın küçüğüne, ağaçların seyrek olduğu yerlere koru denir. Eskiden yeryüzünün büyük bir bölümü ormanlarla kaplıydı. insanların bilgisizlikleri nedeniyle yok edilen ormanların yerini bozkırlar, çoraklaşan topraklar, çöller aldı. İnsanlar her zaman ağaca ve ağaçtan yapılan çeşitli araç ve gereçlere gereksinme duymuşlardır. Ormanlar, ağaçlar, toprağın nemli kalmasını sağlar. Toprak kaymasını (erozyonu) önler, selleri durdurur. Ormanlar yörenin iklimini etkiler, yağmur yağmasını sağlar. Çok sıcakları, şiddetli soğukları önler. Ormanlar aynı zamanda av hayvanlarının barınağıdır. Ormanlar bir ülkenin doğal güzellik ve zenginlik kaynağıdır. Öte yandan kullandığımız araç ve gereçlerin çoğu ağaçlardan yapılır. Evimiz, önümüzdeki masa, oturduğumuz sandalye, elimizdeki kalem, defterimiz, yaktığımız odun hep ağaç ürünleridir. Ayrıca ağaçlar endüstrinin birçok kollarında, boya sanayiinde, ilaç yapımında kullanılır. Bize bu kadar yarar sağlayan, ülke ekonomisinde önemli yeri olan ormanları korumalıyız. Ağaç dikip, yeni ormanlar yetiştirilmesine yardımcı olmalıyız. Ormanlara en büyük zarar insanlardan gelir, insanlar orman işletmelerinden izin almadan, çıra yapmak, reçine çıkarmak için ağaçları yaralarlar. Tarla açmak, yerleşim yeri kurmak, hayvanlara otlak yeri açmak için ormanları yok ederler. Ateşin söndürülmeden bırakılması sigaranın söndürülmeden atılması, koskoca bir orman alanının yanıp kül olmasına neden olur. Yanan ormanın yerine yenisinin yetiştirilmesine bir insanın ömrü yetmez.
HABER TURU NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ
Uzmanlar bir zeytin ağacının bu gövde kalınlığına ancak 2 bin yılda sahip olabileceğini belirtiyorlar. Gövde genişliği neredeyse 3 metreyi bulan zeytin ağacının, gövde çevresi ise 12 metreye kadar varmaktadır. Yol kenarından geçen pek çok kişinin farkına bile var(a)madığı bu zeytin ağacı 2 bin yıllık bir tarihe tanıklık ederken, aynı zamanda tüm görkemiyle gelecek kuşaklara da selam durmaktadır. Yeni bir kıyıma ve yangına kurban gitmek istemeyen ve tarihsel süreç içinde yorgun düşen bu anıt ağaç, şimdi kendisiyle birlikte çevresinde bulunan diğer yaşlı/anıt zeytin ağaçlarının da koruma altına alınmasını
Antik çağdan bu yana Milas ve çevresi önemli bir zeytin bölgesi olarak bilinir ve tanınır. Karya bölgesinin güzel iklimi, verimli toprakları ve stratejik konumu nedeniyle, antik çağda hep çeşitli kavimler tarafından ele geçirilmek, sahip olunmak istenen bir ülke konumunda olduğu rivayet edilir. Karya bölgesi bu nedenle sık sık istilaya uğrar ve bu bölgeyi ele geçirmek isteyen istilacı güçlerin ilk işleri de; Karya halkının direnme güçlerini kırmak, toplumsal psikolojilerini bozmak için onları temel geçim kaynağı olan zeytin ağaçlarından yoksun bırakmak olurmuş. Bunun için de istilacı güçler dağ-bayır-ova üzerinde bulunan tüm zeytin ağaçlarını dibinden keserlermiş.
TARİHE TANIKLIK EDEN
2000 YAŞINDAKi ZEYTİN AĞACI... i
lk çağlarda bu şekilde bir çok kez kıyıma uğrayan Milas zeytinleri, daha sonraları karşı karşıya kaldığı orman yangınları ile de çok zarar gördü. Milas’ın coğrafi yapısı gereği ormanlarla zeytin ağaçları içiçe bir özellik gösterir ve bu nedenle orman yangınlarında çam ağaçları ile birlikte ilk yanan zeytin ağaçları olur. Uzman kişiler, eğer bu kıyımlar ve yangınlar olmasaydı, bugün Milas’ta 8 milyon olan zeytin ağacı sayısının, 20-30 milyon civarında olabileceğini öne sürmektedirler.
8
BODRUM
e ntü
Milas’taki bitki örtüsünü çok büyük oranda zeytin ağaçları ile çam ağaçları oluşturur. Milas’ın 2 bin 167 kilometrekarelik yüzölçümünün yüzde 60’ı ormanlarla, 80 bin hektar kültür arazisinin 50 bin hektarı da zeytinlerle kaplıdır. Milas yöresinde tarih boyunca her türlü kıyım ve felaketlerden kurtularak bugünlere kadar gelebilen ve kendi varlığını koruyabilen şanslı zeytin ağaçları da bulunmaktadır. Kıyıkışlacık (İasos)-İlmin Kızılağaç-Gürçamlar ve Kazıklı
Köyleri’nin bulunduğu yol güzergahından Didim-Akbük’e doğru gidenler; Gürçamlar’dan sonra yol kenarındaki tarlanın taş duvarlı sınırında ve arazi giriş kapısında 2 bin yıllık bir zeytin ağacı ile karşılaşırlar. Zeytin ağacı tarih boyunca her türlü kıyıma, acıya ve felakete direnmenin, Mylasa (Karya) bölgesinde hüküm süren çok sayıda uygarlığa tanıklık etmenin gururuyla canlılığını korumakta ve ürün vermeye devam etmektedir hala... Sanki bir ölmez ağaçtır o!..
14
Haziran’da Bodrum’dan ayrılan STS Bodrum adlı Yelkenli Okul Gemisi,10 Temmuz’da İngiltere’nin Torbay Limanı’ndan verilen start ile yarışa başlamıştı. Başlangıç alanında oluşan yoğun sise rağmen başarılı bir start yapan gemimiz, 850 millik Torbay – Lisbon etabını 8 gün 6 saat 55 dakika ile 18 Temmuz tarihinde, 20 geminin yarıştığı gurubumuzda 8. olarak bitirmeyi başardı, ancak yapılan handikap hesabı sonucunda 11. sıraya yerleşti. Genel klasmanda ise 68 gemi arasında yine handikap hesapları sonucunda 45. oldu. Birinci etabın ardından gemiler arası dostluğu arttırmak amacıyla öğrenci değişimlerinin yapıldığı Cruıse in Company adındaki seyirler yapıldı. Bu seyirler çerçevesinde gemimiz 26 – 29 Temmuz tarihleri arasında Portekiz’in Cadiz Limanı’nı, 7–10 Ağustos tarihleri arasında da İspanya’nın La Coruna Limanı’nı ziyaret etti. Yarışa katılan gemiler 3’er gün kaldıkları limanlarda ziyaretçi akınına uğradı. Başlayacak olan yaklaşık 850 millik ikinci etap yarışı, İspanya’nın La Coruna Limanı
STS BODRUM TÜRK BAYRAĞINI AVRUPA’DA GURURLA DALGALANDIRDI ile Belçika’nın Antwerp Limanları arasında gerçekleştirilecek. Ünlü denizcimiz Sadun Boro ve 50 yıl önceki yarışa katılan Rüyam Kotrası’nın kaptanı olan ve bu yılki yarışın
onur konuklarından Kaptan Kaya Demirsoy, ikinci etaba katılmak üzere La Coruna’dan gemimize katıldılar. Gamze Türkeri
HABER TURU
BODRUM EVLERi BEYAZ KALSIN... Muğla Valiliği, Bodrum evlerinin dokusunun korunmasının gerekliliğinin vurgulandığı bir genelge yayınlayarak, Bodrum Kaymakamlığı, Belediyeler, Mimarlar Odası, İlçe Jandarma, Emniyet Müdürlüğü ve diğer ilgili kurumlara gönderdi. Konunun hassasiyetle üzerinde durulması gerektiğinin vurgulandığı genelgede Bodrum Yarımadasında gerçekleştirilen mimari uygulamalarda beyaz dışında değişik renklerin de kullanıldığının izlendiği belirtildi.
M
uğla Valisi M. Temel Koçaklar imzasıyla yayınlanan yazıda ülkemiz ve dünya turizminde önemli bir konuma sahip olan Bodrum İlçesinin doğal ve tarihi güzellikleri, kıyıları, koyları, eğlence merkezleri ve özellikle duvarlarına mor çiçekli begonvillerin sarıldığı “Bembeyaz” özgün mimariye sahip olan badanalı evleri ile kendine özgü bir kimlik oluşturduğu hususuna atıfta bulunuldu. Yazıda binlerce yıllık uygarlıkların mirası, sivil yerel mimarinin çok özgün örneklerinden olan tipik Bodrum Evlerinin oluşturduğu mimari dokuda dış duvarlarda yalnızca beyaz rengin kullanımının önemi vurgulanırken, başka bir rengin kullanılması veya uygulanmasının Bodrum’un bugüne dek oluşturduğu olumlu turizm imajını ve kültürel kimliğini zedeleyeceği ifade edildi. Vali Koçaklar, yayınladığı yazıda şu ifadelere yer verdi; “Üzülerek görülmüştür ki, kamuoyunun da haklı tepki ve eleştirilerini alan, Bodrum Yarımadası’nda gerçekleştirilen mimari uygulamalarda beyaz dışında değişik renkler de (mavi, yeşil, kahverengi, sarı v.b.) yer almaktadır. Bu nedenle, konunun sürekli olarak takibinin yapılarak, görev bölgenizde, ilgili yazıda belirtilen hususlara hassasiyetle uyulması, aksine hareket edenler hakkında yasal işlem
10 BODRUM e ntü
”Eskiden evler, savaş ve savunma için yüksek yamaçlara kondurulurdu. Bunlara ev değil kule denirdi. Ama deniz özlemiyle maviye imrenişten ötürü yerlerinde duramıyarak, çam kokan nalınlarıyla, tıngır mıngır yokuş aşağı seyirtmişler, iki koyun gıcır gıcır çakılları boyunca dizilmişler. Arkada kalanlar ayak uçlarına kalkarak öndeki kız kardeşlerinin omuzları üzerinden denize bakakalmışlar. Kimi cesur evler denize dalıp kayık olmuşlar ve dalgalar üzerinde oynaya güle, karadaki pısırık kız kardeşleriyle alay etmişler. İşte bundan dolayı kayıklarla evlerin, bir de mandalin bahçelerinin sıkı fıkı bir akrabalığı vardır. Denize gidip gelmekten usanan kayıklar ya ev ya da mandalina bahçesi olurlar”. Halikarnas Balıkçısı Bodrum Evleri, anonim yapı sanatının örnek ürünlerindendir. Buna aynı zamanda yöre mimarisi, halk yapı sanatı, halk yapıları da denilmektedir. Çok önemli olmayan ayrıntılar bir yana bırakıldığında üç değişik ev türü ile karşılaşmaktayız. Musandıralı ev, Sakız türü ev, Kule ev. Musandıralı Ev Bu tür evlerde plan, dikdörtgen şeklindedir. Kısa yanı 4.20X4.60 metre, uzun yanı ise 5.50 X6.50 metre’dir. Bu dikdörtgenin uzun olan tarafının ortaya yakın kısmında giriş kapısı vardır. Taş evlerin vazgeçilmezi ocak ise girişe yakın olan kısımda yer alır. Alt ev denilen bu bölüm mutfak olarak kullanılır. Ocağın yan tarafında yunmalık yani yıkanma yeri vardır. Bir üst kata, girişin diğer yanından çıkılır. Genellikle 160 X180 cm olan bu merdiven bizi oturma ve yatak odasına çıkartır. Bu merdivenin altı depo, ambar yada kiler amaçlı kullanılmaktadır. Üst katta yer alan oturma bölümünün duvarında ısınma amaçlı bir ocak daha bulunur. Ayakyolu (tuvalet) ise bahçededir.
Sakız Türü Ev Dış ölçüler hemen hemen musandıralı evdeki gibidir. Giriş kapısı uzun geniş duvarın ortasındadır. Girişin sağ ve sol yanında birer oda, kapının tam karşısında ise yukarıya çıkan bir merdiven bulunur. Alttaki odaların tam üstlerinde birer oda yer alır. Mutfak ve yıkanma yeri alt katta, yatak odaları yukarıdadır. Bu tür evlerin bahçeleri özel olarak ocak, bulaşık yıkama yeri, açıkta yemek yeme, oturma yerleri ve gölgeliklerle donatılmış, rahat yaşama ortamı sağlanmıştır. Kule Ev Kale içindeki yaşamın, dışarıya taşmasında ilk yapılan tür kule ev olmuştur. Kule Ev’in girişine dışarıdan merdivenle çıkılır. Eskiden bu merdiven evden ayrık yapılır ve bir köprü ile bağlantı sağlanırmış. Bu evlerin üstleri sivri uçlu dişlerle, mazgallarla donatılmıştır. Bu dişler günümüzde hala pek çok eve süs olarak yapılmaktadır. O zaman için bu dişler savunma amaçlı yapılmaktaydı. Kule evlerin planı, kare yada kareye yakındır. Azıcık yüksek olan her eve kule ev adı yakıştırılmaktadır.
Hazırlayan: YİĞİT UYGUR
Geçtiğimiz ay Bodrum Bülten’in bodrumajans.com.tr sitesi anket bölümünde “Bodrum il olmalı mı?” sorusunu yönelttik ve aşağıdaki şıkları sıraladık: 1- Evet il olmalı, 2- Farklı bir statü uygulanmalı, 3- Hayır ilçe olarak kalmalı. 288 kişinin katıldığı oylama sonunda, Bodrum’un İlçe olarak kalmasını isteyenler katılımcıların %39.9’unu oluşturuyordu. %34.3’ü İl olsun derken, %25.6’sı farklı bir statü uygulanmasından yana oy kullandı. Anketten çıkan sonuç; 10 kişiden 4’ü olduğu gibi kalsın derken, 10 kişiden 6’sı ise farklılık gerektiği görüşünde. Sonuçlar böyle. Şimdi yetkili kişilerin konu ile ilgili görüşlerine bir göz atalım.
BODRUM İL OLMALI MI? Bodrum il olmalı mı?
1 - Hayır İlçe olarak kalmalı
% 39,9
2 - Evet İl olmalı
% 34,3
3 - Farklı bir statü uygulanmalı
% 25,6
Büyükşehir Belediyesi Bodrum Ajans / Bülten ekibi olarak Ağustos ayı başında web sitemizde başlattığımız anketimizde, ziyaretçilerimize "Bodrum İl Olmalı mı?" şeklinde bir soru yöneltmiştik. Ancak, hızlı gelişen gündemle birlikte Bodrum'un "Büyükşehir Belediyesi" statüsüne daha uygun olduğu resmi ağızlardan söylenmeye başlandı bile. Geçtiğimiz ay "Beyaz Evler" operasyonu ile sarsılan Bodrum'la ilgili bir açıklama yaparken Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, "Ben Bodrum'da o kadar çok Belediye olacağına tek Belediye olsa daha iyi olur diye düşünüyorum. Bu tür büyük turizm bölgelerinde tek bir yerel otorite olmasında fayda var" şeklindeki ifadesi, aslında kafalardaki sorulara da bir yön vermiş oldu. Anketimizde de sorduğumuz gibi "İl olmalı", "ilçe olarak kalmalı" ve "farklı bir statü uygulanmalı" şeklindeki şıklardan aslında en az oy alanı "Farklı bir statü uygulanmalı" şıkkı, "Büyükşehir Belediyesi" ile karşılık buldu. Biz de Büyükşehir Belediyeleri, nasıl kurulur, nasıl çalışır, neler yapar, sizler için araştırdık; Büyükşehir Belediyelerinin hukuki statülerini yeniden düzenleyen "Büyükşehir Belediyeleri Kanunu Tasarısı", 59. Hükümet tarafından 3 Mart 2004'de TBMM'ye sunuldu. Tasarı, 14 Nisan ve 5 Mayıs 2004 tarihlerinde İçişleri Komisyonu'nda, 3 Mayıs 2004'de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu'nda ele alındı ve üzerinde bazı değişiklikler yapıldı. Daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonu'na giden tasarı, Komisyon tarafından oluşturulan Alt
Komisyon'da görüşüldü. Alt Komisyon'un hazırladığı metin, Plan ve Bütçe Komisyonu'nun 26 Haziran 2004 tarihli toplantısında görüşüldü ve başta adı olmak üzere bazı değişikliklerle kabul edildi. TBMM Genel Kurulu, "Büyükşehir Belediyesi Kanun Tasarısı"nı, 9-10 Temmuz 2004 tarihlerinde görüştü ve değişikliklerle kabul etti. 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası,
23 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa ile Büyükşehir Belediyeleri’nin hukuki statüleri yeniden düzenlendi. İstanbul ve Kocaeli'de, Büyükşehir Belediye sınırları, il mülki sınır oldu. Diğer Büyükşehir Belediyeleri’nde, mevcut valilik binası merkez kabul edilmek ve il mülki sınırları içinde kalmak şartıyla nüfusu 1 milyona kadar olan büyükşehirlerde yarıçapı 20 kilometre, nüfusu 1 milyondan 2 milyona
NE DEDiLER? Dr. Ali ARSLAN CHP Muğla Milletvekili
Bodrum Yarımadası'nın Büyükşehir Belediyesi statüsünde, bütün Belediyeleri içine alan, daha doğrusu bütün Yarımada'yı ve köyleri de içine alan bir idari yapılanmaya ihtiycı var.
12
İlk defa böyle bir soru ile karşı karşıya kaldım. Muğla olarak Bodrum gibi güzel bir ilçemizi kaybetmek istemeyiz tabi. Ama şöyle bir şeye ihtiyaç var. Bodrum'un özel bir idari yapılanmaya ihtiyacı var. İl olur ya da olmaz. Bodrum Yarımadası'nın Büyük Şehir Belediyesi statüsünde, bütün Belediyeleri içine alan, daha doğrusu bütün Yarımada'yı ve köyleri de içine alan bir idari yapılanmaya ihtiyaç var. Sadece Bodrum için değil tabi bu. Mesela Marmaris'in de böyle bir şeye ihtiyacı var. Belediyeler sorunları tek tek çözmeye çalışacaklarına ortak bir şekilde çalışmalılar. Mesela çöp sorunu var Yarımada’nın, mesela su sorunu… Bunu Yalıkavak Belediyesi tek başına çözebilir mi? Çözemez. Bütün belediyelerin ortak derdi bu. Bunu tek elden çözecek idari bir güce ihtiyaç var. İl de olabilir ama bu da zor. En iyisi büyük şehir statüsüne uygun bir yapılanma. Bunun çalışmalarını da yapacağım ben meclis açılınca. Bu diğer turizm kentleri için de bir yasa düzenlemesi olabilir. Şu an için böyle bir şey yok ama biz artık ihtiyacını görüyoruz. Özellikle Bodrum'un böyle bir şeye ihtiyacı olduğu ortada. Düşünün mesela kanalizasyon… Bir Belediye yapmış arıtmasını, bir Belediye yapmamış. Yani denizi birisi kirletiyor birisi kirletmiyor. Sonuçta bir yerdeki kirlilik öbür tarafa da yansıyor. Ya da çöp sorunu. Her bir
BODRUM
e ntü
Belediye ayrı ayrı yerlerde depolama alanı kullanacağına bir tane ortak alan yapılabilir. Tabi bunlar için bir idari güç lazım.
Mazlum AĞAN Bodrum Belediye Başkanı
Bizi diğer Belediyeler’den ayıran konu
şu; bu metrekarede bu kadar Belediye örneği Türkiye'de başka yok. Sadece Bodrum Yarımadası'nda var. İl olmasını istemiyorum. Neden istemiyorum? Çünkü insanların mutlu olabileceği nüfus bellidir. Eğer il olup, biz bu nüfus sayısını geçeceksek ve burada yaşayan insanların mutluluğu söz konusu olduğu için il olmasın. Fakat Yarımada’da bu kadar Belediye olmasından dolayı Bodrum Belediyesi olarak bir mağduriyetimiz var. Bunun ayrı bir statü olarak değerlendirilmesinde yarar var. Zaten bunlar hep konuşuluyor ve ben de bu konuşmalara katılıyorum. Bodrum Belediyesi'nin diğer Belediyeler’in üzerinde olacak şekilde bir statüye kavuşması gerekiyor. Karar verme, planlama konusunda, Büyükşehirlerdeki gibi imar yetkileri konusunda, Bodrum Belediyesi'nin yetkisi olması gerekiyor. 4000 nüfusu olan ve Bodrum Yarımadası'nın büyük bir yükünü çeken Bodrum Belediyesi’nin diğerleriyle aynı şartlarda olmaması lazım. Belediye Başkanı arkadaşlarımızla ilişkilerimiz çok güzel, verdikleri hizmetlerde çok güzel ama Yarımada bazında planlama konusunda problem yaşıyoruz. Her Belediye’nin kendi sınırları içerisinde kendi Belediyesi’nin çekim merkezi olma yönündeki tavırları, konuşmaları, karar almaları tek tek incelendiği zaman doğru olabilir, fakat Yarımada bazında incelendiğinde bunun yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü Yarımada’da bu kadar
Yasası... kadar olan Büyükşehirlede yarıçapı 30 kilometre, nüfusu 2 milyondan fazla olan Büyükşehirlerde yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırı, Büyükşehir Belediyesi’nin sınırını oluşturdu. Bu sınırlar içerisinde kalan ilçeler, Büyükşehir İlçe Belediyeleri, beldeler Büyükşehir İlk Kademe Belediyeleri haline geldi. İlçelerin mülki sınırları ile beldelerin belediye ve mücavir alan sınırları büyükşehir belediye sınırı sayıldı. Büyükşehir Belediyesi kurulabilmesi için 750 bin nüfus ve en az 3 ilçe veya İlk Kademe Belediyesi içerme koşulu getirildi. Türkiye'de "Büyükşehir Belediyesi" yönetimleriyle ilgili ilk temel düzenleme 1984 yılında Kanun Hükmünde Kararname olarak çıkarıldıktan sonra aynı yıl kanunlaşan 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyeleri’nin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile yapıldı. Bugün itibariyle Türkiye'de 16 Büyükşehir Belediyesi bulunuyor. Ülke nüfusunun % 32'si, belediyeli nüfusun ise % 41,2'sini oluşturan 22 milyon kişi, 16 büyükşehirde yaşıyor...
Büyükşehir Belediyesinin Görev, Yetki ve Sorumlulukları a) İlçe ve İlk Kademe Belediyeleri’nin görüşlerini alarak Büyükşehir Belediyesi’nin stratejik plânını, yıllık hedeflerini, yatırım programlarını ve bunlara uygun olarak bütçesini hazırlamak. b) Çevre düzeni plânına uygun olmak kaydıyla, Büyükşehir Belediye ve mücavir alan sınırları içinde 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte nazım imar plânını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak; büyükşehir içindeki belediyelerin nazım plâna uygun olarak hazırlayacakları uygulama imar plânlarını, bu plânlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon plânlarını ve imar ıslah plânlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek; nazım imar plânının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmayan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uygulama imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmak veya yaptırmak. c) Kanunlarla Büyükşehir Belediyesi’ne verilmiş görev ve hizmetlerin gerektirdiği proje, yapım, bakım ve onarım işleriyle ilgili her ölçekteki imar plânlarını, parselasyon plânlarını ve her türlü imar uygulamasını yapmak ve ruhsatlandırmak, 20.7.1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanununda Belediyeler’e verilen yetkileri kullanmak.
d) Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan veya işletilen alanlardaki işyerlerine Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunda bulunan alanlarda işletilecek yerlere ruhsat vermek ve denetlemek. e) Belediye Kanunu’nun 68 ve 72. maddelerindeki yetkileri kullanmak. f) Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek. g) Büyükşehir Belediyesi’nin yetki alanındaki meydan, bulvar, cadde ve ana yolları yapmak, yaptırmak, bakım ve onarımını sağlamak, kentsel tasarım projelerine uygun olarak bu yerlere cephesi bulunan yapılara ilişkin yükümlülükler koymak; ilân ve reklam asılacak yerleri ve bunların şekil ve ebadını belirlemek; meydan, bulvar, cadde, yol ve sokak ad ve numaraları ile bunlar üzerindeki verilmesi işlerini binalara numara gerçekleştirmek. h) Coğrafî ve kent bilgi sistemlerini kurmak.
Belediye olmadığını düşünerek planlama yapılması lazım ve doğru ünitelerin, sosyal donatı alanları ya da teknik donatı alanları, konut, turizm alanları gibi ünitelerin, tarafsız planlama grubu kanalı ile nerede olması gerektiği tespit edilip yarımada planlamaları yapılması gerekir. Ama bu kadar çok belediye ve onları tek tek dinleyip, konuşup karar verme söz konusu olduğunda, planlamacılar da etki altında kalabilirler, bu da yanlış bir planlamaya sebep olabilir. Yarımada için de sorun olabilir.
Büyükşehir Belediyesi olursak katkı payı daha iyi olacaktır.
Bizim çektiğimiz sıkıntıları çeken, Türkiye'nin diğer il ve ilçeleri de var. Yani yaz kış nüfusu farklı olan sadece Bodrum değil. Diğer Belediye Başkanları’yla konuştuğumuz zaman aynı noktada birleşiyoruz: yaz kış nüfusu farklı olan yerlerde yasaların biraz daha değişmesi lazım. Belediyelerin bu yönde güçlendirilmesi gerektiği konusunda hemfikiriz. Bizi diğer Belediyelerden ayıran konu şu; bu metre karede bu kadar Belediye örneği Türkiye'de başka yerde yok, sadece Bodrum Yarımadası'nda var. Bir diğer sorunumuz da işte bu.
Bizim derdimiz, yazlık, kışlık nüfusların değişken olduğu yerlerdeki yerel yönetimlerin tekrar gözden geçirilmesi. Yani biliyorsunuz, Bodrum yazın 800 bin, kışın 120 bin; aradaki fark ise belediyelere ciddi bir yük getiriyor. Büyükşehir Belediyesi olursa, genel bütçeden de yardım alırız diye düşünüp, böyle bir çalışma yapmıştık. Yoksa şahsen ben Bodrum'un il olmasına karşıyım. Çünkü zaten burada kamunun da yeterince sıkıntısı var, lojman sıkıntısı var, yer sıkıntısı var. İl olursa bir o kadar da kamu kurumları gelecek. Bodrum daha da yoğunlaşacak. Bunun için turistik yerlerin özerk bir durumda değerlendirilmesi daha hoş olacak.
Şu anki yasalarda böyle bir şey mümkün değil. Hükümetin buna karar vermesi gerekiyor. Bir bakanımız bu konuyla ilgili görüşünü net bir şekilde ifade etti ve ben de ona katılıyorum. Yetkileri merkeze almak konusundaki görüşlerine katılıyorum. Hükümetin bir an önce bu soruna bir çözüm bulması lazım. Avrupa'da mevcut Belediye sayılarını düşürme çalışmaları devam ediyor. Türkiye'de bunu başarmalı. Yoksa sorunlar devam edecektir.
Mahmut S. KOCADON Bodrum Ticaret Odası Başkanı
Ankara’dan ilçe olarak gözüküyoruz ama büyük bir il olduk artık.
İl olmasına karşıyız ama turistik bir statü ya da Büyükşehir Belediyesi olabilir diye düşünüyoruz. Ancak il olmasına taraftar değiliz. Denizli'de bir model uygulandı ama Denizli modeli il olarak geçerli, Bodrum için geçerli değil.
Belediye’nin Büyükşehir Belediyesi olması yönünde bir arzusu var. Bu bizce de uygundur. Zaten bizim de amacımız oydu, Bodrum Belediyesi Büyükşehir Belediyesi olsun, beldelerde buraya yani merkeze bağlanıp, daha düzenli olsun, ortak çalışma ile Bodrum daha düzenli bir hal alacaktır diye düşünüyoruz. Büyükşehir Belediyesi’nin tabiî ki, Ticaret Odasına da artısı olacaktır. Ankara'dan daha çok pay alacaktır. Bodrum'un en büyük derdi budur zaten. Ankara'dan İlçe olarak gözüküyor ama büyük bir il olduk artık. Büyükşehir Belediyesi olursak katkı payı daha iyi olacaktır. İl olursak Bodrum artık bir tatil kasabası olmaktan çıkacak. İnsanlar Bodrum'un ismine geliyorlar. Bu küçük kasaba haline geliyorlar. Sempati açısından da, Bodrum'a yararı olmayacaktır. İl olmasına kurum olarak karşıyız.
BODRUM
e ntü
13
i) Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak; hafriyat toprağı, moloz, kum ve çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını belirlemek, bunların taşınmasında çevre kirliliğine meydan vermeyecek tedbirler almak; Büyükşehir katı atık yönetim plânını yapmak, yaptırmak; katı atıkların kaynakta toplanması ve aktarma istasyonuna kadar taşınması hariç katı atıkların ve hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf edilmesine ilişkin hizmetleri yerine getirmek, bu amaçla tesisler kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; sanayi ve tıbbî atıklara ilişkin hizmetleri yürütmek, bunun için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak. j) Gıda ile ilgili olanlar dâhil birinci sınıf gayrisıhhî müesseseleri ruhsatlandırmak ve denetlemek, yiyecek ve içecek maddelerinin tahlillerini yapmak üzere laboratuarlar kurmak ve işletmek. k) Büyükşehir Belediyesi’nin yetkili olduğu veya işlettiği alanlarda zabıta hizmetlerini yerine getirmek.
l) Yolcu ve yük terminalleri, kapalı ve açık otoparklar yapmak, yaptırmak, işletmek, işlettirmek veya ruhsat vermek. m) Büyükşehir’in bütünlüğüne hizmet eden sosyal donatılar, bölge parkları, hayvanat bahçeleri, hayvan barınakları, kütüphane, müze, spor, dinlence, eğlence ve benzeri yerleri yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek; gerektiğinde amatör spor kulüplerine malzeme vermek ve gerekli desteği sağlamak, amatör takımlar arasında spor müsabakaları düzenlemek, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara Belediye Meclis kararıyla ödül vermek. n) Gerektiğinde sağlık, eğitim ve kültür hizmetleri için bina ve tesisler yapmak, kamu kurum ve kuruluşlarına ait bu hizmetlerle ilgili bina ve tesislerin her türlü bakımını, onarımını yapmak ve gerekli malzeme desteğini sağlamak. o) Kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla bakım ve onarımını yapmak, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa etmek. p) Büyükşehir içindeki toplu taşıma hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek, Büyükşehir sınırları içindeki kara ve denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek. r) Su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin
ıslahını yapmak; kaynak suyu veya arıtma sonunda üretilen suları pazarlamak. s) Mezarlık alanlarını tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek, işletmek, işlettirmek, defin ile ilgili hizmetleri yürütmek. t) Her çeşit toptancı hallerini ve mezbahaları yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek, imar plânında gösterilen yerlerde yapılacak olan özel hal ve mezbahaları ruhsatlandırmak ve denetlemek. u) İl düzeyinde yapılan plânlara uygun olarak, doğal afetlerle ilgili plânlamaları ve diğer hazırlıkları Büyükşehir ölçeğinde yapmak; gerektiğinde diğer afet bölgelerine araç, gereç ve malzeme desteği vermek; itfaiye ve acil yardım hizmetlerini yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim ve depolama yerlerini tespit etmek, konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşları ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer afetlere karşı alınacak önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın gerektirdiği izin ve ruhsatları vermek. v) Sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak. y) Merkezî ısıtma sistemleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek. z) Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği
Turkishtime Dergisi’nin, Ağustos sayısında; "Türkiye'nin en iyi 20 Alışveriş Merkezi" sıralamasında BODRUM OASİS ALIŞVERİŞ, KÜLTÜR VE EĞLENCE MERKEZİ 8. sırada yer aldı.
TÜRKiYE SEKiZiNCiSi A
ylık İş, Ekonomi ve Kültür Dergisi Turkishtime, Ağustos sayısında "Perakende ve Alışveriş Merkezleri" konusunu detaylı olarak inceledi. Bu incelemede Türkiye'deki alışveriş mer-kezleri konsolide ciroları, kapalı alanı, mağaza sayısı, ziyaretçi sayısı gibi kriterlere göre değerlendirildi. OASİS Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi değerlendirmede Türkiye'nin en iyi sekizinci alışveriş merkezi seçildi. OASİS Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi yönetimi ile yaptığımız görüşmede yetkililer bu sonucu almaktan mutlu olduklarını amaçlarının daha da iyi hizmet vererek, sektördeki değişim ve yenilikleri Bodrum'a taşımak olduğunu ilettiler. OASİS yönetimi Bodrum'un ve yakın çevresinin ihtiyaçlarına göre mağaza karmasını belirlediklerini ve planlı çalışmalarla oluşan mağaza karmasının Bodrum dışında başta Milas, Yatağan ve Muğla'dan da gelen ziyaretçilere hizmet verdiklerini ilettiler. Sıralamaya baktığımızda ilk 15 alışveriş merkezinin 8'i İstanbul, 2'si Ankara, 1'i İzmir 'de yer alıyor. Buradan ilk 11 alışveriş merkezinin büyük şehirlerde hizmet verdiğini görüyoruz. Yine ilk 15 içinde yer alan alışveriş merkezlerinden; 1'i Antalya'da, 1'i İzmit'de ,1'i Çorlu'da ve Bodrum'da hizmet veren OASİS Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi yer alıyor. Biz Bodrum'lular biliyoruz ki, bu yörelerde "sezon" denen bir kavram vardır. Genelde yazın iş yapar, kışın otururuz. Bodrum'da turizmin 12 aya yayılmasının bizler ve ülkemiz için ne kadar faydalı olduğunun altını çizmeye gerek var mı ? Bodrum'da sezon kimilerine göre 7 ay, kimilerine göre daha kısadır. Bu şartları yok sayan ve yaşamına 12 ay hizmet anlayışı ile devam eden OASİS 'in sıralamadaki yeri bu nedenle çok önemli ve ayrıcalıklıdır. Bodrum'da önderlik yaptığı 12 ay hizmet anlayışı nedeni ile Bodrum Bülten olarak bir kez daha OASİS Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi'ni kutluyoruz. Bodrum'a 8 yıldır kesintisiz hizmet veren OASİS'in . " 12 ay yaşayan ve yaşatan Bodrum'lu" sloganı Bodrum'da gerçekleşen bir ilktir. Yaz-kış kesintisiz verdikleri hizmet sayesinde Türkiye'nin 8.'si olmaları doğaldır. OASİS Alışveriş Merkezi'nde yer alan markalar dışında özellikle de kışın Bodrum'un sosyal hayatına cevap veren mekanları da olduğunu biliyoruz. 5 ayrı sinema salonunda vizyon filmlerini izleyebiliyoruz, sanat galerisi, dil kursu, briç kulübü, kitabevi ve müzik okulundan oluşan hobi merkezlerinin yanı sıra; bilardo, çocuk oyun alanları, internet cafe, müzik kulübü, bar ve her yaşa hitap eden eğlence mekanları da yer alıyor. Çok yakında bowling salonu yeniden hizmete giriyor. Bodrum'da hizmet veren OASİS Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi'nin önümüzdeki değerlendirmelerde daha iyi dereceleri alması eminiz ki Bodrum'da yaşayan herkesi
GEÇiYORDUM UĞRADIM
Pako ile sabaha karşı
S
abaha karşı saat üç, üç buçuk… Barlar Sokağı’nda bir o duvara bir bu duvara yalpalayarak yürüyorum. Akşam Kale'de Fazıl Say'ı dinledikten sonra, keyifle "Bu güzelliğe içilir." deyip, uzun süredir ihmal ettiğim barları ziyaret etmeye karar verdim. Şu saate kadar kaç bara girip çıktığımı anımsamıyorum. Gariptir, bu sokakta hangi barın kapısından 'Şöyle bir' içeri baktımsa bir saniye sonra kendimi barmene: "Bana bir rakı versene." derken buldum. En son Seyfi Bar'ın sokağına yöneldim. Sanırım daha tenha, daha az kışkırtıcı, daha az gürültülü diye. Bir evin merdivenine, gerçek anlamda çöktüm. İçimdeki alkolün hiç değilse bir bölümünü dışarıya atmak istercesine ciğer dolusu bir "Ufff" çektiğim sırada, biri "Hey, sen!" diye seslendi. Bakındım, seslenen kimseyi göremedim. Ayağa kalkabilsem eve gideceğim de, acaba evin yolunu anımsıyor muyum?
Birincisinin adını şimdi anmayayım, ama tüm anketlerden banko o çıkar. İkincisi FB. Gidip yedi düvele yenilir, ama yine de yirmi milyon insanın bileğini kes, kanları sarı lacivert akar. Üçüncüsü ise hayvan severler dernekleridir. Tek bir hayvan telef olsa Türkiye ayağa kalkar."
BOLAR İREN "Kimsin sen?" "Adım Pako." "Yani?" "Şu ünlü Pako; eloğlu Milena'ya yazarken Bekir Coşkun'un mektuplar döşendiği, tüm hayvan hakları eyleminde adına sloganlar atılan, ünlü Pako." "Evet, anımsadım şimdi. İyi de sen köpek cennetine gitmemiş miy-
Yine aynı cılız ses: "Hey sarhoş, buraya baksana!". Yeniden sağıma soluma baktım; kimse yok. Yalnız bir kedi sırtını kambur etmiş, köşeye sıkıştırdığı beyaz bir finoya hırlıyor. "Çek şu kediyi başımdan." dedi. Kendi kendime, işte oldu sonunda dedim; alkolizmin son aşamasında halisinasyon başladığı hep söylenirdi; gördüğün gibi seninle köpekler konuşmaya başladı. "Düş görmüyorsun, ben konuşuyorum." dedi. Dudaklarımın arasından kontrolsüz bir "Pist." sesi çıktı. Kedi bu alkol kokan sesi ciddiye aldı, kaçtı. Köpek, derin bir "Oh" çektikten sonra, "Bizlerden pek haz etmediğini bilirim, ama yine de sağ ol." dedi. "Kimsin sen?" "Adım Pako." "Yani?" "Şu ünlü Pako; eloğlu Milena'ya yazarken Bekir Coşkun'un mektuplar döşendiği, tüm hayvan hakları eyleminde adına sloganlar atılan, ünlü Pako." "Evet, anımsadım şimdi. İyi de sen köpek cennetine gitmemiş miydin?" "Benimle saygılı konuş… Evet, öldüm, ama buraya geçici görevle gönderildim." Bön bakışlarımdan, ne dediğini anlamadığımı sezmiş olmalı ki: "Deminki terbiyesizliğini sarhoşluğuna veriyorum. Neyse… İstanbul'daki kuduz olaylarından sonra Bodrum'daki durumu incelemek üzere yollandım. İşim bitti, bu sabah dönüyorum.". "Sonuç?" "Pek iç açıcı değil. Moralini bozmayayım şimdi, ama benim hemcinslerim de, sizler de bomba üstünde oturuyorsunuz. Neyse yukarıdakiler bir çare düşünürler umarım… " "Hep başımıza bir iş geleceğini söylemiştim." Güldü; "Evet biliyorum, hep konuşuyorsunuz. Ama bir şey yaptığınız yok." "Öyle deme, Edirne'den Ardahan'a hayvan severler derneklerimizi kurduk. Bak, dinle: Türkiye'de üç tane güvenilir kurum vardır.
16
BODRUM
e ntü
"Bu dernekleri biz köpekler ciddiye almıyoruz, sen alıyor musun? Hatta anlamsız bir nüfus patlamasına neden oldukları için hayvanlara zarar bile veriyorlar. Onların ne bizi, ne sizi sevdikleri yok. Kendilerini seviyorlar. Belediyeler’de terör estir-menin dışında ne yaptıklarını bana söyleyebilir misin?" diyip güldü, "Geçen gün izledim, onlarla ilgili bir dizi yapmışlar, adı Desperate House Wifes." "Yahu Pako, benim de aram bu 'Hanımlarla' pek yoktur, ama sen beni de aştın eleştiri dozunda. Belediyeyi zorlayarak Bodrum'da bir köpek barınağı kurdurduklarını biliyor musun?" "Güldürme beni. Gidip gördün mü o barınakları? Görmemişsindir. Zaten hayvan severler de gidip görmüyorlar. Pislik, hastalık, bakımsızlık, hatta açlık… Absürt bir ortam. Ne İsa'ya ne Musa'ya
yarar." Uyku iyice bastırmaya başladığı için, zoraki sırıttım. Pako konuşmayı sürdürüyordu. "Ama yaygara koparma konusunda haklısın. Son birkaç gündür Türkiye'nin gündemine bir bak: Adam kaleşi doğrultuyor, zavallı ayıyı öldürüyor. Yetmiyor, bir de kendini aslan avında sanıp yanında resim çektiriyor. Bunu gören hayvan sever halkınız, değerli basının da dolduruşuyla, adamı gıyaben linç etmeye kalkıyorlar. Adam bakıyor ki işler kötüye gidiyor, ayı ile ölümcül ilişkisine mantıklı bir neden buluyor: 'Ben köy koruyucusuyum; ayıyı karanlıkta terörist zannettim, yanlışlıkla vurdum.' Bunu duyan halk: 'Haaa…' diyor, 'Demek ki niyetin ayı vurmak değilmiş, insan vurmakmış. Eh, baştan öyle söylesene kardeşim!' Ama ölen ayının akrabaları bu denli bağışlayıcı olamı-yorlar. Örgütlenip bir gece köyü basıyorlar ve karpuz tarlalarını yok ediyorlar. Bu kez, yetmiş ton karpuzu telef olan köylü ayağa kalkıyor ve elde pankartlar hayvan severlere bağırıyor: 'Ayı severler, ayı severler şaşırmayın; sabrımızı taşırmayın', 'Karpuzlar bizim, ayılar sizin', 'Kaleşlerimizi bırakın, ayılarınıza sahip çıkın' "Ayı avcısı Türkiye seninle gurur duyuyor.". Şu an hükümet ayılar, ayı severler ve köylüler arasında uzlaşmayı sağlamak üzere bir koordinatör atamaya hazırlanıyor. Hatta tüm ayıların göğsüne fosforlu boya ile "Anti terörist" yazarak insan yerine ayı öldürülmesini engellemeyi, köyü basan ayıların pişmanlık yasasından yaralanmalarını, köylüye savaş tazminatı ödemeyi, ayı severler ve basına ise 'Biz size ne diyelim?..' demeyi planlıyor." Sokakta müzik bitti. Çevre iyice tenhalaştı. Gözkapaklarım artık yer çekimine karşı duramıyor, kapanıyorlar. Nihayet Pako, "Sarhoş, hadi evine git, yoksa burada sızıp kalacaksın. Seni temizlik işçileri süpürecek. Ayrıca ben de yavaş yavaş yola çıkayım" dedi. "Haklısın." dedim "Sevindim seni tanıdığıma." "Ben de Sarhoş. Deli muamelesi görmek istemiyorsan kimseye söz
YENiLER
MARMARA KOLLEJİ EN İYİ 20 OKUL ARASINDA
YENiLiKLER
odrum Marmara Koleji, tercih sıralamasında Türkiye 13. sü olarak en iyi 20 okul arasına girdi. Ortaöğretim Kurumları Sınavı 2006 (OKS) sonuçlarına göre, 15 ildeki 94 özel okulun taban ve tavan puanları belli oldu. Buna göre, Amerikan Robert Lisesi 829.642 tavan puanıyla ilk sırada, Bilge Lisesi ise 704.032 tavan puanı ile son sırada yer alırken, sıralamada 13. olan Bodrum Marmara Koleji Türkiye'nin en iyi 20 kolejinin arasında yerini aldı.
B
YENiLENENLER
CAPEORA DANSI KÖPEK EĞİTİM SEMİNERİ...
B
rezilya’dan Vakkorama Mağazası’nın ürünlerinin tanıtımını yapmak amacıyla Türkiye’ye gelen Bene, Tinho, Buiv ve Orelha isimli dört Brezilyalı dansçı, mağazanın Bodrum’da bulunan şubesinin önünde Capeora dansı yaptı. Birbirinden ilginç dans figürleri sergileyen Brezilyalı dansçılar, çevredeki yerli ve yabancı turistlerinde büyük ilgisini topladılar. Brezilyalı dansçılar, yanlarında getirdikleri Bimriban ve Pandaire adlı estrumanlarını turistlere tanıtarak onlarla birlikte şarkılar söylediler.
D
ünyaca ünlü köpek eğitmeni Victor WILMS 2 haftalık seminer için Türkiye'ye geliyor. Seminer Bodrum Turgutreis Countryranch köpek çiftliğinde yapılacak. Victor WILMS Dünyaca ünlü profesyonel köpek eğitmen eğiticisi, Schutzhund – IPO hocası. Seminerde; • Köpek eğitiminde itaat teknikleri. • Köpek seçimi. • Irk ve cinsiyet seçimleri. • Köpek eğitiminde ileri itaat teknikleri. • Profesyonel yarışma kuralları. • Schutzhund ve IPO kuralları ve teknikleri. • Problem çözümleri. Odaklama, Senkronizasyon, Temel itaat komutlarının uygulanması ve Problem çözümleri 16 - 21 Eylül 2006, Profesyonel anlamda itaat, İz takibi, Koruma prog ramlarının uygulanması ve problem çözümleri, (Schutzhund, IPO) 23.– 28 Eylül 2006 tarihleri arasında yapılacak. Eğitim seminer ücreti her eğitim dönemi için 250 Euro'dur. Daha fazla bilgi için 0532 274 45 17 ve 0252 382 56 54 nolu telefona ya da www.countryranch.net/bilgi/seminer.htm info@countryranch.net adresine mail atabilirsiniz.
18
BODRUM
e ntü
BODRUMLU MUCİTTEN GÜNEŞ ENERJİLİ KATAMARAN Bodrum’da yaşayan mucit Şeref Hoca (Elbil) Güneş Enerjisiyle çalışan katamaran kayık üretti. Benzin fiyatlarının her gün artması milli kayakçı ve su sporları öğretmeni Şeref Hoca’yı güneş enerjisinden yararlanmaya zorlayan en büyük etken
A
slen Erzurumlu olan fakat 15 yıldır Bodrum’da yaşayan Şeref Hoca eski bir milli sporcu. Kar kayağında 1976 ve 80 yılları arasında milli olmuş. Daha sonraki yaşamında kış aylarında Uludağ’da kar kayağı öğretmenliği, yaz aylarına ise deniz sporları eğitmenliği yaparak geçimini sağlamış. Bodrum’da açtığı su sporları ile ilgili malzemelerin, araç gereçlerin satış,
tamir ve bakımlarını yaptığı atölyesinde bir yandan da yeni arayışlar içine girmiş. Kendi ifadesiyle "İnsan deniz üzerinde olunca nedense arayış içinde ve yenilik peşinde oluyor" diyor. "Beni Şeref Hoca" olarak tanırlar diyen Şeref Elbil lise mezunu olmasına rağmen sürekli olarak kendisini araştırma ve yeni tasarımlara vermiş. Deniz bariyeri isimli yüzme alanı sınırlayan şeritleri üretmiş,
T
asarım Mobilya'nın Türkiye’ deki öncüsü B&T Design'ın Bodrum ana bayisi White Artech Design oldu. Kaliteli malzemeyi yüksek teknoloji ve tasarım zevki ile buluşturarak işlevsel ürünlere dönüştüren B&T Design mekanlar için daha konforlu ve şık bir yaşam kurguluyor. B&T Design yüksek adetlerde üretim kapasitesi ile özel tasarım masa ,sandalye ve koltuk modelleri üreterek,kendi imzasıyla yurtiçi ve yurtdışında satan 'İlk' ve 'Tek' firma.Bahar Talip Aysan tarafından kurulduğu 1993 yılından bu yana özgün bir marka olmak amacıyla çalışan B&T Design,yüksek kalite standartlarındaki kusursuz ürünleriyle bugün
geldiği noktada bir sektör yaratmış olmanın gururunu taşıyor. Özel sistem parkurları ile üretim kapasitesini hergeçen gün büyüten B&T Design, 20 bin metrekare alana kurulu fabrikası ve 100'ün üzerinde çalışanı ile 50 ülkeye ihracat yapıyor.Dünya markalarının yanında güçlü yaratıcı ve değerli bir Türk markası olarak boy göstermek markanın en büyük gururu. Modern şık ve kaliteli ürünleri ile tasarımdan zevk alanlara hitap eden B&T Design ev,ofis,işyeri, restoran ve otel projelerinde akla gelen ilk isim. Tek olarak kullanılabileceği gibi, birbirleriyle ya da farklı ürünlerle takım da oluşturabilen çarpıcı tasarımlar, özenilerek dekore edilen tüm mekanlarda tamamlayıcı ürün olarak yer alıyor. B&T Design girdiği her mekana kendi modern çizgisini yansıtırken markanın takım koleksiyonlarına gore daha ön plana çıkan tek parça koltuk modelleri, Türkiye’deki tasarım anlayışını değiştiren iddaalı bir kimliğe sahip. Dünya markası olma hedefine adım adım yaklaşırken müşteri memnuniyetini öncelikli amaç olarak belirleyen B&T Design, kendi modellerinin yanısıra özel projeler için istenen boyut, renk ve özelliklerdeki benzersiz ürünleri en hızlı
şekilde üreterek sunuyor. Bir dünya kenti olma yo-lunda hızla ilerleyen Bodrum'da da B&T Design kalitesi Yarımada ve çevresi genelinde White Artech Design İçMimarlık ve Sanat tarafından beğeniye sunulmaktadır. Whıte Artech Design; Yarımada’da içmimarlık alanında tasarım, proje ve uygulamadaki modern ve detaycı anlayışı ve B&T Design kalitesiyle yeni pro-
rüzgarla çalışan pervane modelini geliştirmek için halen çalışmakta. Yeni ürettiği Katamaran tipindeki ve güneş enerjisi ile çalışan deniz aracı ise hiç bir yakıt kullanmadan deniz üzerinde seyredebiliyor. Güneş enerjisi panelleri ile aküsünde topladığı enerjiyi teknenin pervanesine ileterek yaklaşık 8-10 mil yapıyor. Güneş enerjisiyle çalışan katamaranın panelleri Almanya’dan getirdiğini ve "Ultra sistem" paneller olduğunu belirten Şeref Hoca teknenin geri kalan aksamını kendisi yapmış. Metal olan aksamlarının tasarımını yaptıktan sonra kalıp çıkarıp, daha sonra da döktürmüş. Teknenin geri kalan aksamının tasarımı ve kalıpları da kendisine ait. Pervanelerin modellerini de daha iyi performans alabilecek şekilde geliştirmek için çalışıyor. Henüz seri üretime geçmediği güneş enerjili katamaranın kullanıcı tarafından kış aylarında daha rahat depolamak amacıyla saklanıp korunabilmesi için tasarımlarımda değişiklikler yapacağım diyen Şeref Hoca (Elbil) seri üretime 2007 de geçmeyi planlıyor. Tasarımlarının patentini de alan Şeref Hoca bu yıl Bodrum koylarında gezerken kendisini gören bir Fransız yatırımcıdan şimdiden teklif bile almış. Ancak o, “Ben önce bunu ülkemde geliştireceğim” diyor. Dümeni olmayan ve kasma sistemi ile çift motorunun ileri geri manevraları ile hareket eden katamaran bulutlu havalarda bile "Ultra sistem panelleri" ile hareket edebiliyor. Akaryakıt fiyatlarının her geçen gün el yaktığı günümüzde "Şeref Hoca’nın tasarımı olan bu katamaran modeli tekne daha ekonomik deniz aracı alarak gezmek isteyenler için tercih edilebilecek bir model olarak gözüküyor. Şu an 3 beygir gücünde olan katamaran tipi güneş enerjili tekne 4 metre 88 santim boyunda. Şeref hoca daha yüksek beygir gücü gerekirse teknenin boyunu da büyütebiliriz diyor.
BODRUM
e ntü
19
BİR ZAMANLAR
Her geçen gün artıyor yalnızlığımız
"…Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile, yabancı gelir, Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız…"
BÜLENT AKKURT
C
ahit Sıtkı Tarancı "Otuz Beş Yaş" adını taşıyan ünlü şiirinde aynen böyle sesleniyor. Çok yakın ve çok değerli bir dostumuzu daha, kısa bir süre önce ebedî âleme yolcu ettik. Ülkemizin hemen her köşesinde tanınan ve sevilen ve özellikle de genç kızlarla hanım okuyucuların dert ortağı olan "Güzin Abla" oldukça uzun süren hastalığına daha fazla direnemedi ve aramızdan ayrıldı. Çok uzun yıllardır Hürriyet Gazetesi’ndeki sütununda; kendisine dertlerini açan okuyucularına, o dert kendi başına dolanmış da onu çözümlemeye çalışıyormuşçasına büyük bir heyecan ve içtenlikle derman olmaya çalışan sevgili Güzin Sayar artık aramızda değil. Kuşkusuz Hürriyet Gazetesi’nin en çok okunan, en çok sevilen, en çok güvenilen ve en çok mektup, telefon ve elektronik posta alan "Güzin Abla" sütunu yaşamını sürdürmeye devam edecek. Bu nedenle Hürriyet Gazetesi’ne teşekkür borçluyuz.
Ben, Güzin Abla ile; (ki o tarihlerde henüz Güzin Abla değil Güzin Sayar'dı) 1960 yılında Havadis Gazetesi'nde Yazı İşleri Müdürü olarak göreve başladığım zaman tanıştım. O, gazetemizin Magazin Sekreteri olarak, hepsi birbirinden güzel nefis sayfalar hazırlamakta ve gazetemizin okuyucuları tarafından çok sevilmekteydi.
Esasen bir süredir; sanıyorum 1998 ya da 99 yılından bu yana, yani hastalığının artık çalışmasına izin vermeyecek bir duruma gelmesinden sonra o sütunu; uzun yıllardır asistanlığını yapmakta olan kızı Feyza Algan hazırlamakta idi. Nitekim birkaç yıl önce bu durum Hürriyet Gazetesi tarafından okuyuculara da duyurulmuş bulunuyordu. Feyza Algan, annesi gibi insancıl duygularla dolu ve yardımsever bir yapıda olduğu ve üstelik gazetecilikten yetişmiş bulunduğu için bu görevi üstlenirken ve sürdürürken hiç zorluk çekmemiş ve annesinin seve seve dağıttığı iyimserlik havasını aynen yaşatmış ve okuyucularına en doğru yolu göstermeyi başarmıştı. Bu arada, iyi hem de çok iyi bir evlat olarak da annesine, yaşamının son yıllarında büyük bir sevgiyle bakmış ve bütün kalbimle inanmaktayım ki; onun uzun yıllar hayatta kalmasına büyük bir mutlulukla yardımcı olmuştu. Güzin Sayar, kökleri Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay'a kadar uzanan eski bir İstanbul ailesinin kızı olarak, 1922 yılında dedesi Mahmut Hayri Bey’e ait Erenköy Ethem Efendi
20 BODRUM e ntü
Caddesi üzerindeki haremlik ve selamlıktan oluşan bir ahşap köşkte dünyaya gelmişti. Üst düzey bir devlet memuru olan babasını daha üç yaşında iken kaybetmiş olan Güzin Sayar'ı, Alman Lisesi mezunu olan ve o devirde üç ayrı dil bilen annesi Mediha Hanımefendi kendi ailesine de yük olmamak için çalışmaya başlayarak büyütmüş ve ona en iyi olanakları sağlayarak yetiştirmişti. Harbiye'deki evlerinden Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi'ne gidip gelirken genç bir Muhabere Subayı ile tanışıp ona aşık olan Güzin Sayar annesinin karşı koymasına rağmen daha 16 yaşında iken o subayla evlenmişti. Mürebbiyelerle büyümüş, piyano dersleri almakta olan ince ruhlu ve bir bakıma daha çocuk denilecek yaşta olan bir genç kız ile; bir hayli zor koşullarda ve askeri eğitim görerek yetişmiş genç bir subayın evliliği fazla uzun sürmemiş ve küçük kızları Feyza'nın doğumundan kısa bir süre sonra ayrılmışlardı. Güzin Sayar; bu ayrılıktan birkaç yıl sonra evlenmiş olduğu Mimar Tayfur Şehbal ile de beş yıl süren bir evlilik sonrası yollarını ayırmış ve sanıyorum bir daha da evlenmeye cesaret edemediği için yaşamını, kızı Feyza başta olmak üzere ailesine adayarak geçirmişti.
Güzin Sayar, annesi Mediha Hanımefendi’nin muhasebe müdürü olarak çalışmakta olduğu Yeni İstanbul Gazetesi’nde tercüme yazılarla gazeteciliğe başlamış, daha sonraki yıllarda Havadis Gazetesi’nde Magazin Sekreteri olarak çalışmış ve Hürvatan ve Akşam Gazeteleri’nde gazeteciliğe devam etmişti. Onda daha gençlik yıllarında insanların dert ve sorunlarına ilgiyle yaklaşma merakı giderek gazetecilik döneminde kendi köşesinde bu konuları dile getirmeye başlamasıyla gelişmiş böylece de; ülkemizin ilk 3-5 kadın gazetecisinden biri olan Güzin Sayar'ın dertleşme köşesi nihayet 1971 yılında Saklambaç Gazetesi’nde kendini bütün açıklığıyla göstermiş ve kısa bir süre sonra da "Güzin Abla Dertlerinizle Başbaşa" adıyla bir bakıma tescil edilmiş. Ben, Güzin Abla ile; (ki o tarihlerde henüz Güzin Abla değil Güzin Sayar'dı) 1960 yılında Havadis Gazetesi'nde Yazı İşleri Müdürü olarak göreve başladığım zaman tanıştım. O, gazetemizin Magazin Sekreteri olarak, hepsi birbirinden güzel nefis sayfalar hazırlamakta ve gazetemizin okuyucuları tarafından çok sevilmekteydi. Bir süre sonra; önce Notre Dame de Sion'da okuyan kızı Feyza'yı daha sonra da; gazetedeki arkadaşlarımız için
evlerinde vermiş oldukları küçük bir davette de Güzin'in annesi Mediha Hanımefendi ile anneannesini tanımıştım. Bir evde anneanne, anne, Güzin ve Feyza yani dört nesil ki (Buna bir süre sonra Feyza'nın Tamer ile evliliğinden olan Yonca da katılacaktı) mutlu ve sevgi dolu bir yaşam sürüyorlardı. Yıllar ilerledikçe gelişen ve ilerleyen dostluğumuz; birkaç yıl Kızıltoprak'ta aynı apartmanda oturduğumuz dönemlerde zirveye çıkmış ve öylece de son yıllara kadar aynı sevgi ve saygı içinde süregelmişti. Güzin'in her geçen gün ilerleyen rahatsızlığı ne yazık ki; aramızdaki sevgi ve saygıyı azaltmış olmasa da görüşmelerimizi engellemişti. Bu ulu Tanrı'nın buyruğu idi. Karşı koyamadık. Güzin Sayar işine çok bağlı, her zaman büyük bir heyecan ve telâş içinde çalışan bir yapıya sahipti. Sayfalarını adeta günlerce önceden plânlar ve hazırlardı. En iyisi olması için elinden gelen ne varsa yapmak isterdi. Havadis'in en güzel sayfası, daima onun hazırladığı magazin sayfası olurdu. Ama bir gün, çok önceden hazırlamış olduğu bir sayfa bakınız nasıl bir oyun oynadı ona. Bir sabah gazeteyi gözden geçirmekteyim ki; magazin sayfasının tam orta yerinde, şöyle dört sütun üzerine özel ve çok güzel hazırlanmış (Kesinlikle Said Maden'in elinden çıkmış) dişi bir başlık. Ve içinde "Bunlara Kim Büyükanne Diyebilir?" yazısı. Buraya kadar her şey çok güzel. Ama bu başlığın altında dört fotoğraf var. Bunlardan üçü, o yılların yaşını başını almış olmakla birlikte hâlâ dişiliklerini ve güzel-
liklerini koruyan Hollywood efsaneleri. Biri Marlen Dietrich, diğeri Ginger Rogers. Üçüncüsünü anımsayamıyorum şimdi. Esasen önemli olan dördüncü fotoğraf. O bir başka star. Ama erkek. Kim biliyor musunuz? Ünlü Fransız aktör Jean Merais... Hani bir söz vardır. "Buyurun buradan yakın" der. Artık siz nereden isterseniz oradan yakın. Güzin abla, sayfalarını iki-üç gün önceden hazırlar ve benim onayımdan geçtikten sonra da mürettiphaneye verir. Bu sayfa da o gün, Hollywood'un dört dişi sanatçısının fotoğrafı ile hazırlanmış kuşkusuz. Ne var ki; son akşam klişeci Asador Güzin Abla’ya gelip bu fotoğraflardan birinin istediği boyutları tutmadığını söyleyince, kim bilir hangi derdin çözümüne dalgın kafasını takmış olan sevgili Güzin abla, telaş içinde hemen arşivinden Jean Merais'nin istenilen boyutlara uyacak bir fotoğrafını bularak Asador'a vermiş. O da klişeyi hazırlayarak mürettiphaneye... Böyle sürprizler ve hatalar her gazetede zaman zaman olurdu. Fazlaca da üzerinde durulacak bir şey değildi. Biz de durmadık ama; Güzin Abla çok üzüldü… Doğal olarak bizler de, o üzüldüğü için üzüldük. Havadis Gazetesi’nden sonra kısa bir süre İkdam Gazetesi'nde ve bir süre de Hürvatan Gazetesinde Güzin Sayar ile birlikte çalışma şansımız oldu. Daha sonra yollarımız ayrıldı. Ama bizim dostluğumuz ve arkadaşlığımız hiç bozulmadı uzun yıllar sürdü. Ulu Tanrı'dan bu sevgili dostuma en içten sevgi ve
BODRUM TUTKUNLARI söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR
Klasik Müziğin Türkiye'deki en önemli isimlerinden Gülsin Onay'la Yalıkavak'taki evinde Bodrum Bülten okurları için bir söyleşi yaptık. 3 yıldır Eklisia Klasik Müzik Festivali kapsamında izleme şansına eriştiğimiz Onay, bizi evinde kabul etti. Bodrum Tutkunu olduğunu düşündüğümüz Gülsin Onay'a röportajdan önce ilk olarak tabi bu soruyu sorduk. Ardından samimi bir sohbet başladı.
KLASİK MÜZİĞİN TÜRKİYE TEMSİLCİSİ
Gülsin Onay
Tüm dünyanın tanıdığı bir müzisyen olarak size, "Kendinizi tanıtır mısınız demek" istemiyorum. Ancak mutlaka bilmediğimiz yönleriniz de vardır. Örneğin ailenizin büyük rolü olmalı; müzik, hayatınıza nasıl girdi, müzik serüveninizi bize anlatır mısınız?
22
Benim annem piyanist ve babam kemancı; annem aynı zamanda matematikçi Ordinaryüs Profesör Kerim Erim'in kızıdır. Türkiye'de matematik ekolünün kurucusu ve Atatürk'ün üniversiteleri kurmaları için teslim ettiği 3 insandan biridir. Ve dedem Kerim Erim, olağan üstü bir müzik tutkunuymuş ve kızının piyanist olmasını çok istermiş. Annem de Cemal Reşit Rey'in öğrencisiymiş ve İstanbul Üniversitesi'nde Çaykovski'nin 1. piyano konçertosunu seslendirmiş genç kızken ve çok yetenekliymiş, onu dedem Stuttgart'a, konservatuara göndermiş fakat annemde çok büyük bir sahne heyecanı olduğu için müzik kariyerine devam
BODRUM
e ntü
etmemiş. Orada babamla tanışmış; babam Alman asıllıdır ama Türk'ten farkı yok biliyorsunuz, çünkü işte aşağı yukarı kaç senedir olduğunu söylersem yaşım ortaya çıkacak ama 50 senedir Türkiye'de… Arada da tabi benimle birlikte Paris'e geldi, sonra şimdi Almanya'da yaşıyor ama 6 ay Türkiye'de yaşıyor. Babam kemancı, annem piyanist; onlar tabi evde sürekli müzik yaparlardı. Ben de 3 yaşında annemden piyanoyu, piyanodan annemi kıskandım, onun için devamlı piyanonun başındaydım, o da gürültü yapmayayım, bari doğru dürüst çalayım diye biraz öğretmiş. O zaman o kadar çabuk öğrenmişim ki, ilk konserimi 6 yaşımda İstanbul Radyosu'nda vermişim ve götürdükleri zaman Verda Ün' den ilk derslerimi aldığım zaman, "Bu kızın kulağında altın var" demiş, ben de oradan çıkar çıkmaz
kulağımı karıştırmışım altını bulmak için… Şimdi böyle başlamış. Ben 6 yaşında verdiğim konseri çok iyi hatırlıyorum, işte Beethoven çalmıştım, Chopin Vals, Schumann Çocuk Sahneleri, De Bussy, bunları çok iyi hatırlıyorum, bir de kırmızı kelebekli pabuçlarımı hatırlıyorum. Ondan sonra da biliyorsunuz, İdil Biret için çıkarılan "Harika Çocuklar" kanunu, ondan sonra adı "Üstün yetenekli çocuklar" kanunu olarak değiştirilen yasa çerçevesinde Paris'e gönderildim 12 yaşında. Oraya gönderilmeden önce de Adnan Saygun ve Mithat Fenmen'le çalıştım. 2 yıl onlar beni yetiştirdiler. Çok yoğun bir tempoyla ve çok sıkı bir programla, sıkıştırılmış bir programla 2 senede öylesine bir program vermişler ki, gittiğim zaman Paris'te 5 senelik solfeji 1 senede bitirdim. Derken piyano, o da 5-6 senelik bir eğitim gerektirir, 2 senede bitirdim. 16 yaşında da birincilikle mezun oldum Paris
Concertgebouw, Berlin Filarmoni Salonu, Londra Wigmore Hall ve Queen Elizabeth Hall, Washington DC National Gallery of Art, New York Miller Theater gibi önemli salonlarda çaldım ama bütün bunların yanında ayrıca Afrika'da Kenya'da çaldım, Moğolistan'da çaldım, Küba'da çaldım ve böyle çok ilginç yerlerde çok farklı dinleyicilere ulaştım. Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü müzik çok evrensel bir dil…
çalacağım Türkiye'de ve Almanya'da. Rengim Gökmen yönetiminde İzmir Orkestrası ile seslendireceğim ve CD kaydı yapılacak bu arada.
Bu arada tanınmamış eserlere de yer verdim. Öreneğin; bir Haçaturyan Konçertosu, bu çok az çalınan bir konçertodur ve İsrail'de çaldım; Dvorak ve Blacher'in konçertoları ile Liszt'in Sultan Abdülmecit Büyük Marşı ve Donizetti'nin Teması Üzerine Transkripsiyonu da bunların arsında. Dvorak piyano konçertosunu Çek orkestrası ile önümüzdeki Eylül sonunda Berlin'i de kapsayan 6 konserlik bir Almanya turnesinde seslendireceğim. Daha önce de Munster'de seslendirmiştim bu eseri.
Klasik Müzikte Türkiye'nin yeri nedir? Biz bulunduğumuz yerden dünyadaki yerimizi pek anlayabilmiş değiliz. Çok başarılı yorumcularımız olduğunu biliyoruz, sizce uluslararası alanda Türk klasikçiler başarılı mı?
Adnan Saygun ve Mithat Fenmen'in öğrencisi oldunuz. Size neler kattı bu iki usta müzisyen, ayrıca Türkiye'den veya dünyadan sevdiğiniz besteciler kimlerdir? Tabii benim için çok önemli olan Adnan Saygun'un eserleridir. Çünkü Adnan Saygun, benim için bütün müzik temelimi oluşturan bana o dünyayı veren insandır. O, benim için sadece bir hoca değildir. Onunla sadece müzik değil, bütün sanat dalları üzerine, genel kültür Konservatuarı'ndan, Premier Prix aldım. anlamında olağan Benim sınıfımdakiler 22- 25 bir üstü çalışmamız oldu. yaşlarındaydı. Dolayısı e ic k e ve z Ve bu o ölene kadar ile böyle hızlı çocuk sinliğe bile ı bir ke şeyleri rl s a da devam etti. a y e o l a r a k , s u s s y a "D e h d n re ne a, e Kendisi her konserimarkadaşlarımdan parıltıy armaklarına t etme tli p den haber beklerdi. ane ayrılıyorum diye çok ir b mahare sercesine em Her faaliyetimi takip tutkulu üzülmüştüm, gerçi e v ip gülüm e sah ksek, ü in ederdi. Ben de her arkadaşlarım da beny ğ e ü n c l gü yete zaman ona den bir hayli büyüktü ı. Haya ir piyanist" tç a n a s mel b danışırdım. Sonra ama… m e k ü m osse mesela hiçbir eseri Peter C için bunları çal Müziğin dışında başka dememiştir. Ben hep ondan çekip uğraşlarınız oldu mu? çekip almışımdır. Hatırlıyorum, küçükken de Bu arada da epey bir başka nota yok mu, başka şey yok mu faaliyetlerim oldu. Paris'teyken mesela hocam diye ve tabii ki eserleri de çok önemli amatör bir tiyatro grubunda yer aldım. Çok bir yer alır repertuarımda. Konçertolarından severim tiyatroyu, her zaman aklım kalmıştır 2. piyano konçertosunu bana ithaf etti. Böyle tiyatroda. O zaman çok amatörce de bir onur ve mutluluk yaşattı bana. Bu başlamıştık, sonradan turne teklifleri gelmeye konçertoyu da dünyanın pek çok ülkesinde başlayınca diğer şehirlere filan gitmek 19 ayrı orkestra ile seslendirdim. Şimdi de gerekiyor, Marsilya'ya, Cannes'a, 2007 yılı da biliyorsunuz, doğumunun 100. yıl Bordeaux'ya filan; ben de dedim, benim dönümü olacak. O anlamda birçok faaliyet piyano tahsilim var. Onlarda da dedi-ler, olacak. Bütün dünyada eserlerini bırak bizimle gel diye ama ben de seslendireceğim. Ayrıca bütün eserlerinin Allahaısmarladık demek zorunda kaldım kaydını bitiri-yorum. 2 piyano konçertosunun ama bu arada onlar da çok başarılı oldular, kaydı önümüzdeki Ocak ayında Almanya'da çok meşhur oldular. CPO firması tarafından çıkarılacak ve "Fonoforum" dergisi Haziran ayında 10 Ondan sonra bildiğiniz gibi birçok sayfalık bir Saygun bölümü ayıracak ve 20 yarışmalara katıldım. İşte en iyi Ravel yorumbin adet benimkini de içeren başka eserlercusu, Busoni ödülü, Marguerite Long ödülü, den de bölümleri olan CD'yi bütün Avustralya'da, Sydney'de… Bu yarışmalardan Avrupa'da dağıtacak. sonra da uluslararası kariyerime başladım ve şimdiye kadar 5 kıtada 56 ülkede çaldım. Bir de ben sade dünyanın önemli merkezlerinde çalmadım. Amsterdam
Sadece Saygun değil, Ulvi Cemal Erkin'in de eserlerine çok yer veririm. Onun da bu yıldır doğumunun 100. yılı. 18 kez konçertosunu
Çağdaş bestecilerin eserlerine de çok yer veriyorum. Çağdaş sanatı, çağdaş müziği de yorumcuların desteklemesi gerek diye düşünüyorum. Çünkü her zaman döneminde anlaşılmamış besteciler, daha sonra anlaşılırlar.
Bir kere çok çok değerli besteciler ve çok değerli yorumcular var. Son derece dünyada kabul gören isimlerimiz var. Artık giderek, gençler arasında da büyük yıldızlar yetişiyor. Bunu da hep sevinerek görüyorum ve takip
ediyorum, bana da gelip çalıyorlar, çok seviniyorum. Dinleyici açısından da iyi bir gelişme var. Bir kere Türkiye'de çok genç bir dinleyici var, bu da önemli, çünkü yurt dışında artık dinleyici hep beyaz saçlı. Ben bir de bu projelerle her yere müzik götürmek istiyorum. Yarın akşam mesela Çomakdağ Köyü’nde bir konserim oldu. Bu benim arzumla gerçekleşti. Orada ilk defa bir klasik müzik konseri organize edildi. Önümüzdeki yıl mesela İzlanda'da çok önemli bir konserim var. Dünyanın en büyük orkestra şeflerinden biri olan Vladimir Ashkanezi ile birlikte çalacağım. Ama tüm bunların yanı sıra sanatımla ihtiyacı olan insanlara yardım etme şansına sahip olduğum için çok mutluyum. Bunu ben eskiden beri yaparım, Tsunami felaketzedeleri için çaldım, Pakistan depremi için, Marmara depremi için çaldım, onun dışında Çağdaş Eğitim Vakfı yararına; UNICEF de beni 2003 yılında "İyi niyet elçisi" ilan etti. Bu nedenle de çok büyük onur duyuyorum.
17 Ağustos akşamı da Lübnanlı çocuklar için Eklisia'da çaldınız yanılmıyorsam… Evet, evet, Lübnanlı çocuklar için çaldım. Ardından birkaç gün sonra da sitemizde bir konser verdik ailece, Paşalar, Kaymakamımız Belediye Başkanımız herkes geldi. Burada da elimizdeki 55 CD'nin tamamı satıldı. Bunun geliri de Lübnanlı çocuklara gidecek. Turgutreis'te de aynı şekilde Lübnanlı Çocuklar için 28 Eylül'deki konserde de CD satışı yapacağız.
Eklisia Klasik Müzik Festivali'nden bahsedelim isterseniz; siz aynı zamanda festivalin danışmanlığını da yapıyorsunuz. Böyle bir festivali Gümüşlük'te yapmak fikir olarak nereden doğdu? Eklisia benim bebeğim, sevgilim, her şeyim…
Peki, siz nasıl yer aldınız projede?
Ben bir de bu projelerle her yere müzik götürmek istiyorum. Mesela Çomakdağ Köyü’nde bir konserim oldu. Bu benim arzumla gerçekleşti. Orada ilk defa bir klasik müzik konseri organize edildi. Önümüzdeki yıl İzlanda’da çok önemli bir konserim var. Dünyanın en büyük orkestra şeflerinden biri olan Vladimir Ashkanezi ile birlikte çalacağım. Ama tüm bunların yanı sıra sanatımla ihtiyacı olan insanlara yardım etme şansına sahip olduğum için
Tamamen Eren'den kaynaklandı, Eren yaklaşmasaydı bundan haberim bile olmayacaktı. Eren Levendoğlu'nun o tutkulu hayali ve rüyası bana o kadar güzel anlattı ki yapmak istediği şeyi, ben de hemen, anında destek vermeye karar verdim. Şimdi birlikte 3. seneyi bitirdik.
Festivale olan ilgiden memnun musunuz? Çok çok güzel bir şey oldu ve çok da ilgi görmeye başladı festival. Önümüzdeki yıllarda daha da iyi olacak inşallah. Belediye Başkanı Mehmet Ülküm çok yardımcı oluyor; son derece destek verdi. Onların dışında bir çok sponsorların da yardımları oldu. Bu şekilde önümüzdeki yıllarda da sürdüreceğiz festivali. Bu yıl "Masterclass" çalışmamız da oldu biliyorsunuz. Gelen öğrenciler çok memnun ayrıldılar, seneye de gelip gelemeyeceklerini sorarak ayrıldılar. Bu da
Devlet Sanatçımız Gülsin Onay'la yaptığımız röportajda sanatçının kendisi hakkında vermediği bilgilerden sadece bazılarını okurlarımız için derledik; 1987 yılında Devlet Sanatçısı unvanı verilen Gülsin Onay her yıl 18 ila 24 konser Türkiye'de olmak üzere ortalama 75 konser gerçekleştiriyor. Onay'ın uluslararası müzik kariyeri Venezüella'dan Çin'e uzanan bir coğrafyada 5 kıtada 56 ülkede verdiği konserler ile bazıları 21 konsere kadar varan turneleri kapsar. Gülsin Onay, İngiliz Oda Orkestrası, Varşova Filarmoni, Saint Petersburg Filarmoni, Dresden Staatskapelle, Münih Radyo Senfoni, Tokyo Senfoni, Japon Filarmoni gibi dünyanın önde gelen orkestraları eşliğinde solist olarak sahne aldı. Birlikte çaldığı şefler arasında Emmanuel Krivine, Ingo Metzmacher, Andrey Boreyko, Vassily Sinaisky, Stanislaw Wislocki, Erich Bergel, Michael Boder ve Jorg Faerber sayılabilir. Gülsin Onay Cumhuriyet'in 75. ve 80. yıl kutlamaları çerçevesinde Japonya, Vietnam, Güney Kore, Filipinler, Tayland, Hırvatistan, Portekiz, Ukrayna, Hollanda, Almanya ve İngiltere'de resitaller verdi ve Zagreb Senfoni Orkestrası ve Kiev Filarmoni Orkestrası ile de solist olarak sahne aldı. Düzenli olarak
24
BODRUM
e ntü
sadece müzik adına değil, ülkemiz adına da çok önemli bir tanıtım. Bu on kişi diğer 10 kişiye, onlar diğerlerine anlatacak. Muhteşem bir tanıtım olacak.
Eklisia'nın havası da çok etkileyici değil mi?
Büyülü, olağanüstü, akustik harikulade; Gümüşlük'ün kendisinin özellikleri zaten herkesçe bilinen, son derece etkileyici… Bangır bangır müziklerin çalınmadığı bir yer. İnsanlar burada esir alınmıyor. Müzik öyle bir şey ki kulağınızdan giriyor. Müzik kulağınızdan bedeninize, ruhunuza giriyor. Ama görmek istemediğiniz resmi kapatırsınız görmezsiniz. Bu nedenle Gümüşlük özel bir yer, doğanın kendisini dinliyorsunuz.
Hep müzikten konuştuk; biraz da bize kendi gözünüzden Bodrum'u anlatır mısınız? Ne zamandan beri Bodrum'a geliyorsunuz? Bodrum'a 12 senedir gelip gidiyorum. Ben de bir Bodrum tutkunuyum. Bodrum'u çok çok çok seviyorum yani gerçekten, dünyada bir çok yer gördüm, gezdim, çaldım fakat Bodrum'un yeri farklı; her sene sabırsızlıkla gelmeyi beklediğim cennet, bana ilham kaynağı olan rüya alemi gibi bir yer Bodrum benim için.
Yılın ne kadar geçiriyorsunuz?
zamanını
Bodrum'da
Uzun kalıyorum, yani 3 ay, 4 ay bazen ama aralarda gidip geliyorum. Örneğin Temmuz başında 2 hafta Amerika'ya gittim. Bazen Almanya'daki festivallere katılıp geliyorum. Bir de yukarıda bir ev yaptırmayı planlıyorum. O zaman yaz kış kalabileceğim. Ama öyle bir tempom var ki, senede 75 konser veriyorum. Azaltmayı da düşünmüyorum. Piyanistler çok uzun yaşıyorlar ve son zamanlara kadar da performanslarını sürdürme şansına sahipler, yani ses sanatçısı ve bale gibi değil, kemanda da biraz sorun oluyor, arşe de titreme filan oluyor ama piyanistler ve şefler uzun zaman sanatlarına devam ediyorlar.
gerçekleştirdiği Almanya turnelerinde şef Ole Kristian Ruud yönetiminde Trondheim Senfoni Orkestrası, şef Hauschild yönetiminde Halle Senfoni Orkestrası, şef Andrew Watkinson yönetiminde City of London Senfoni Orkestrası, şef Richard Stamp yönetiminde Academy of London Senfoni Orkestrası, şef Schmidt-Gertenbach yönetiminde Sinfonia Varsovia ve Göttingen Orkestrası, şef Gürer Aykal yönetiminde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, şef Milen Natchev yönetiminde Sofya Radyo Senfoni Orkestrası ile her biri 8-10 şehri kapsayan konserler verdi. 2006 Mozart'ın 250. Doğum Yılı kutlamaları çerçevesinde şef Edward Gardner yönetimindeki İngiliz Oda Orkestrası ile Cemal Reşit Rey Konser Salonunda verdiği Mozart konseri büyük yankı uyandırdı. Gülsin Onay, Berlin, Varşova Sonbaharı, Stayr Sonbaharı, Kartaca Festivali, Granada, Würzburg Mozart Festivali, Newport, Schleswig-Holstein, Ampfor ve İstanbul gibi dünyanın önemli müzik festivallerinin de eleştirmenlerce beğenilen, aranan bir ismi… Halen İngiltere'de yaşayan Gülsin Onay'a 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi tarafından Fahri Doktora Unvanı verilmiş olup kendisi Bilkent Üniversitesi'nin Konuk Sanatçısıdır.
TOPLUM & YAŞAM
HEYKELTIRAŞLAR VE GAZETECİLER SANAT İÇİN BULUŞTU
T
ürkiye’den ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen heykeltıraşları ve ressamları buluşturan Aspat 4.Uluslararası Açık Hava Resim ve Taş Heykel Sempozyumu çerçevesinde, Aspat Termera Resort Beach Club’ta “Basın Kahvaltısı” düzenlendi. Düzenlenen kahvaltıda Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan, Aspat Turizm’in sahibi işadamı Murat Balkan, sanat eleştirmeni Kaya Özsezgin ve heykeltıraşlar ile ressamlar katıldı. Kahvaltıda bir konuşma yapan Yazgan; “Her ne kadar Bodrum şu günlerde basında kötü bir şekilde yer alsa da, yine de Türkiye’nin incisidir. Bodrum’un basında bu gibi güzel sanat haberleriyle yer almasını isteriz” şeklinde konuştu. Bu yıl 23 Temmuz- 14 Ağustos tarihleri arasında 4.’sü gerçekleşen sempozyum Türkiye’nin tek açık hava resim ve taş heykel sempozyumu olma özelliğini taşıyor. 6 ressam ve 6 heykeltıraşın bir bölümünün sempozyum sonrasında eserlerini denizde sergileyecek olması da sanatsal açıdan bir ilk olma özelliğine sahip. 4.Uluslararası Açık Hava Resim ve Taş Heykel Sempozyumu çerçevesinde etkinliğe ressam Atlan Çelen, Alp Tamer Ulukılıç, İrfan Önürmen, Özgür Korkmazgil, Saim Erken, Salih Keleşen resimleri ile katılırken Batu Sihuralidze, Malkhaz Tsiskadze, Rahmi Atalay, Mustafa Bulat, Mümtaz Demirkalp ve Tolga Yurtözveri heykelleri ile iştirak ediyorlar. Gamze Türkeri
MAYO DEFİLESİ HAVUZDA SONA ERDİ...
B
odrum Yalıkavak Club Flipper Tatilköyü ve devre mülk tesislerinde düzenlenen mayo defilesi podyumda başladı ve havuzda sona erdi. Mayox firmasının ürettiği bikini tarzı mayoları İzmir Umut Kaya Reklam, Manken Ajansı’na bağlı mankenler sundu. Haşmet Aras organizasyonu ile sahnelenen defilede, tatil yapan konuklar keyifli bir gece yaşadılar. Defilenin sonunda Model ve Fotomodel menejeri Can Şekerci mankenleri tebrik etmek için 3 şişe şampanya patlatarak hem mankenlere ikram etti hem de onları ıslatınca mankenlerin intikamı da acı oldu. Defileden sonra serinleyerek yorgunluk atmak isteyen mankenler Şekerci’yi de ceket pantolon havuza attılar. Bir süre havuzda serinleyen mankenler çevrelerindeki basın mensuplarına da poz verirken tatil köyü konukları da olanları izleyerek eğlendi. Zeki Özkeskin
KÖPÜKTE SALSA PARTİSİ... Bodrum Latin Dans Kulübü'nün düzenlediği Latin geceleri, Spagettili dans, canlı müzikli dans, sahilde dans, denizde dans derken bir de köpükte dans partisi düzenlendi. Bodrum gecelerinin renkli görüntüleri altında devam eden gecede salsa, merenque, rueda ve bachata yapıldı. Halikarnas Disko’da sabahın ilk ışıklarına kadar devam eden gecede herkes saatlerce dans etti. Geç saatlere doğru köpük yüksekliğinin insan boyuna ulaşması ile ilginç görüntüler yaşandı.
RESTAURANT CAFE & BAR
26
BODRUM
e ntü
ÖNCE SAĞLIK
BODRUM İÇİN ELBİRLİĞİ YAPTILAR….
B
odrum Halikarnas Dayanışma Kültür ve Turizm Derneği üyeleri Yelken Kulübü Kafe’de bir araya geldi. Dernek Başkanı İbrahim Soysal amaçlarının Bodrum’da yaşayan ve Bodrum sorunlarına gönül verenleri bir araya getirmek olduğunu belirterek “Yaşadığımız ve çok sevdiğimiz Bodrum’a faydalı olabilmek istiyoruz. Gençlere ve kadınlara büyük görev düşüyor” dedi. “Bodrum eskiden 5100 nüfusu olan bir ilçeydi. Balıkçılık ve süngercilikle geçinen küçük bir kasabaydı. Rahmetli Cevat Şakir Kabaağaçlı Bodrum’u Türkiye ve Dünyaya tanıttı. Yavaş yavaş turist gelmeye başladı. Bodrumlular kilitleri olmayan evlerini turistlere açtılar. Turizm bu şekilde başladı. Bizim bir çok sorunumuz var. Altyapımız, yollar, elektrik, su, turizmi karşılayacak boyutta değil. Bu dernek onun için kuruldu. Projeler çözümler üretmek, yerel yönetimler basınla birlikte geniş kitlelere duyurmak ve mücadele etmek için kurulduk. Bu derneğin önemi zaman içinde çok daha iyi anlaşılacak" dedi. Geceye Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Ülküm, Eski Bodrum Belediye Başkanı Cevat Bilkiç, eski Ticaret Odası Başkanı Ata Aya da katılarak hem sohbet ettiler hem de eğlendiler. Sanatçı Nilgün Demircioğlu grubu ve Sinan Erkoç da geceye söyledikleri şarkılarla renk kattı.
SERTİFİKA VE KÖFTE EKMEK ÇOŞKUSU... 18 Mart 2006 günü açılan Yalıkavak Belediye Yelken Kulübü ilk sezonunda 60’ın üzerinde genci yelken sporuna başlattı. Türkiye’nin en iyi yelken hocalarından biri olan Erkan Yıldırım yönetimindeki kulüp, 26 Ağustos günü düzenlenen köfte ekmek partisi ve sertifika töreniyle sporcu gençleri sevindirdi. Erkan Hoca yaptığı açıklamada bundan sonraki hedeflerinin ulusal yarışlarda öğrencilerin dereceye girmeleri olduğunu belirterek, “Yalıkavaklı gençler zaten denizin içinde büyüdü ve hepsi birer denizci” dedi.
Diş Hekimi
Dr. Dt. TUNÇ AKMAN
T
ORTODONTİS
RUM No:48/C BOD Atatürk Cad. 6 86 56 Tel: 0.252. 31 km a an.com yardim@tunc
Diş Hekimi
R. VECDET ATAY Koray Yılmaz İş Merkezi D Blok D-26 Yalıkavak Bodrum Tel: 0.252. 385 20 90 - Gsm: 0.532. 277 72 13 e-mail: vecdetatay@yahoo.com - www.vecdetatay.com
İÇİMİZDEN BİRİ söyleşi: GAMZE TÜRKERİ fotoğraf: YİĞİT UYGUR
70’lerin Bodrum’unu Özlemek ve
ŞÖHRET (FAMOUS)
NECO... Bodrum'da ilk turist gezdiren kişilerden biri olan Şöhret Neco, turizme 1970'lerde başlamış. Ancak o yıllarda teknesi olmadığı için bir ahbabından ödünç aldığı eşekle gezdiriyormuş turistleri. Sonraları kendisi gibi birçok şöhreti gezdirmiş Neco, tabi bu defa tekne ile. 1978'den beri teknecilik yapıyor Şöhret Neco… Bu kadar ünlüyü tanıyan biri olarak ona da Şöhret lakabını takmışlar. Kaptanlığa başladığınız yıllardan bahsedebilir misiniz? Eskiden Bodrum çok sakindi. İnsanların birbirlerine saygısı vardı. Şimdi maalesef o saygıyı sevgiyi göremiyorum. İnsanları para hırsı bürümüş. Benim her zaman söylediğim bir sözüm vardır. Ben şöhret sahibi oldum, dert sahibi oldum, para sahibi olamadım.
Bodrum'da denizcilik nasıldı o yıllardı? Biz sabah 10.30 - 11.00 gibi çıkardık. Güneş batımına kadar sürerdi bu yolculuk. En güzel koylara giderdik. Bunun adı boat triptir. Şimdi de boat tripler var ama eskisi gibi geç dönülmüyor. Ben en çok Akvaryum denilen Adaboğazı, Aspat, Çelebiadası; bazen de Karada, Tavşanburnu, Oraklara giderim.
Gezdirdiğiniz ünlü insanlar olmuştur…
28
Bir yaz sabahı bizi teknesine davet ediyor Necati Kocadon yani Şöhret Neco. Sabah saat 09:00'da sözleşiyoruz. Saat erken ama Ağustos sıcağı sabah dinlemiyor. Bodrum marinasında demirli kendi adını taşıyan teknesinde buluşu-yoruz. Müşterileri gelecek ve birazdan denize açılacaklar, Bodrum'un emektar kaptanlarından biri olarak kendisini tanıtmasını istiyoruz Şöhret Neco'dan; Ben Bodrum doğumluyum. 14 Temmuz 1954'te doğdum. 70'li yıllarda bir ahbaptan eşek kiraladım ve bu işe başladım. Turistleri gezdiriyordum. 74'te askere gittik. Askerliği de denizci olarak yaptım. Denizatlıya su verirdik. Su gemisindeydim ben onu kullanıyordum. 78'de kendi teknem oldu. İsmini Şöhret Neco koydum. Bu şimdiki tekneyi de 2002 yılında yaptım. Bir çok kişiye kaptanlık yaptım. Turistleri Bodrum'un en güzel koylarına götürerek onlara Bodrum'u Türkiye'yi tanıttım. Bir yolcu gelince güler yüzlü oluruz. yıllarında vefat ettiğinde ben İstanbul'daydım. Sağlığında da pek kısmet olmadı tanışmak.
İlginç anılarınız var mı anlatabileceğiniz? Valla o kadar çok anım var ki! Bilmiyorum hangisini anlatayım. Mesela; bir gün teknede Müjdat Gezen var. Eski teknemdeydim o zaman. Seyahate çıktık. Tekir balığı almıştım. Tekiri unladım kızartma yaptım. Müjdat Gezen de tekiri unla kızartılmış şekilde yemiyor. Başka balık da yok. Mutfağa girdi. Unları bir güzel yıkadı. Buğlama yaptı kendisine. Eski teknenin küçücük mutfağında.
Bodrum'da şu an Bodrumlu olmayan bir sürü tekneci var. Eskilerden kimler kaldı bildiğiniz?
Bütün tanınmış meşhur insanları gezdirmişimdir. Zeki Müren, Turgut Boralı, Alev Altın, Müjdat Gezen, Müzeyyen Senar, Şehrazat, Pakize Suda, Korhan Abay ve daha pek çok ismini sayamadığım ünlülere kaptanlık yaptım. Bodrum'un en güzel yerlerine götürdüm onları.
Bodrumlu teknecilerden Ünal Kaptan var; Yasemin 2, teknesinin adı. O da eskiden günlük tur yapardı. İyi arkadaşımızdı. Halen iyi hizmet verir. Hasan Hüseyin Ökten var. Halikarnas'ta çalışıyor, Ökten isminde teknede. Daha birkaç tane daha var. Mesela yanımızda duran Mars, sonra Dilara var.
Balıkçıyla tanıştınız mı, Cevat Şakir'le?
70'ler de sizin gibi çalışan kaç tekne vardı?
Balıkçıyı hayal meyal gördüm. 70-74
BODRUM
e ntü
10- 15 tekneyi geçmezdi. Buralar boştu. Bu
önümüzdeki alan sonradan dolduruldu. Deniz ta ötelere kadar giderdi. Deniz Sağlık'ın önünde eski bir iskele vardı. O zaman büyük gemiler de yoktu. Bizim tekne kadar tekneler bu iskeleye yanaşırdı.
Bu teknelerin bakımı nasıl yapılıyor? Dediğim gibi ben bu tekneyi 2002 yılında yaptım. Bu yıl da Kobra Tersanesi’nde tadilat yapıldı. Bunları Aralık ayında karaya çekiyoruz. Ortakent'te Bofor var. Oraya çekiyoruz. Benim amcaoğlu olur. Her sene orada yerim hazırdır. Orada bakımını yaparlar. Nisan sonunda denize iner. Önce kazınır bunlar. Verniklenir, zımpara yapılır. Boya, macun. Masraflı bir iş tabi.
Bütün yıl kaç tur çıkıyorsunuz. Bunca masrafınızı karşılıyor mu turlar? Ben buraya bağlı değilim. Değişiyor o yüzden bazen dostlar geliyor onlarla çıkarız. Teknenin bakımını yaptırırken borçlanıyorum. Ondan sonra çalışıp, önce borçları ödüyoruz.
Peki, neden denizcilik? Nasıl karar verdiniz? Daha cazip geldi denizcilik. Gelen insanları denizde bir yüzen aletle dolaştırayım dedim. İşte ilk teknemi 78'de yaptım. Tekne
yolcularıyla birlikte sigortalıdır. 10 kişiliktir teknemiz.
Bodrum'da meydana gelen hızlı değişimi nasıl karşılıyorsunuz? Bodrum'da bozulmayan, yapılaşmayan koylar var. Onlar böyle yapılaşmadan kalsa çok iyi. En kötü yanı da mesela bir insan dışarı çıktı mı rahat yürüsün. Maalesef şimdi, ellerinde bir davetiye, çeviriyorlar insanları; Hanutçuluk. Zabıtaya soruyoruz. Belediye izin verdi diyorlar. Bir stand koymaya izin vermiş belediye ama stantta durmuyorlar ki. Stantta dursa iyi. Onun durdurulması lazım. Çok çirkin oluyor. İnsanlar bütün sene çalışıyor. Tatile geliyorlar. Bir de bunlarla uğraşıyorlar. Peşlerine takılıyorlar insanların, bir de ısrar ediyorlar. Çok kötü, ayıp.
Peki siz burada kooperatife mi bağlısınız? Ben özel gidiyorum. 20-25 sene öncesinden müşterilerim var. Onlar gelip beni buluyorlar. Ya da eş dost onlar geliyor. Rahmetli olanlar da var mesela Turgut Boralı, Güzin Özipek. Bizimkilerden Taktak Sedat (Salih Kalyon) var, mesela o gelir sürekli, geçenlerde geldi yine. O da hanın önünde badem satardı eskiden. Rahmetli Dursun diye bir arkadaşımız vardı onunla birlikte satarlardı.
Siz mavi tura ya da Gökova'ya çıkıyor musunuz? Eski teknemle çıkıyordum. 5-6 kişi dışarıda yatıyorduk. Bu yeni tekneyle gitmek daha kısmet olmadı. Gökova'da değişti tabi şimdilerde maalesef. Denizler de kötü tabi. Zaman zaman görüyoruz kirlilikleri. Siteler, kooperatifler. Denizden de çok kötü görünüyor.
Müşterileriniz nasıl karşılıyor bu kirlilikleri, nasıl tepki veriyorlar? Müşterileri mümkün olduğu kadar temiz yerlere götürüyoruz. Görmesinler, kötü reklam olmasın diye.
Fotoromanlarda oynamışsınız galiba zamanında? Evet. Hayat Bağları adında bir fotoromandı. 82 yılında Saklambaç gazetesinde yayınlanmıştı. Bizim eski teknenin kaptan yardımcısı rolündeydim. Kaptan rolünü de tam adını hatırlamıyorum ama Murat'tı sanırım o oynuyordu.
Bir de Teoman'ın filminde Balans ve Manevra'da rol almışsınız? Evet. Bir kaptanı soruyorlardı bana filmde, bende yerini söylüyordum. Aynı şekilde buradaydık yine, geldiler sordular.
Vardiya zabitliği yapmışsınız galiba. Nedir vardiya zabitliği? Bütün tekneleri kullanabiliyordum. Ben ehliyeti İzmir'de aldım. Bu tekneyi kullanmak için mesela usta gemici yetiyor.
Eklemek istedikleriniz var mı? Ben Bodrum'u daha temiz, yapılaşmamış bir şekilde görmek istiyorum. Bir de hanutçuluğun engellenmesini istiyorum. Bir de bu banklar insanlar otursun dinlensin diye yapılmış ama bir bakıyorsun ayyaşlar dolmuş. Zabıtaya söylüyorsun, polise git
ŞÖHRET NECO’nun albümünden
?
Neden yıllardır BODRUM AJANS İŞ REHBERİ Bodrum Ajans Yayın Grubu’nun bir ürünü olan BODRUM İŞ REHBERİ, şu günlerde 11. yılına hazırlanıyor. Onunla yıllar öncesinden tanışmış, reklamları ile sayfalarında yer almış olan firmaların pek çoğu yıllardır yerlerini koruyor, bazıları kendilerine birden fazla yer istiyor ya da tanıtım alanlarını büyütüyor. Biz de bunun nedenlerini, BODRUM AJANS İŞ REHBERİ’ne yaklaşımlarını, görüşlerini sizlerle paylaşmak için rasgele bazı firma sahipleri ile görüştük. “Benim iş hayatım devam ettikçe, ne işle uğraşırsam uğraşayım Bodrum Ajans İş Rehberi’nde her zaman bulunacağım”
Yıllardır Bodrum Ajans İş Rehberi'nde yer alıyorum çünkü; çok iyi, rakipsiz, sorunsuz, efektif. En önemlisi de bana geri dönüşü olan bir iş. Örneğin; Gündoğan 'da yaşayan müşterilerimiz Beta'nın Bodrum Marina'da olduğunu ilk olarak Bodrum Ajans İş Rehberi'nde görüp bize geldiklerini söylediler ve ben bu sayede Yarımada'nın bir ucundan müşteri elde ettim. Ayrıca Bodrum İş Rehberi'nde yer almak bana göre bir seçkinlik ve kalite göstergesi. Yayınınızı Merkez Beta da çok beğeniyor ve reklam vermek için doğru yayını seçtiğimden ötürü de bana her yıl yeniden teşekkür ediyorlar. Ben de bu teşekkürden ötürü büyük bir memnuniyet duyuyorum. Benim iş hayatım devam ettikçe, ne işle uğraşırsam uğraşayım Bodrum İş Rehberi'nde her zaman bulunacağım. Bodrum BETA Mağazası Sahibi / Elif ORAL
“Uzun senelerdir insanlar bizi Bodrum Ajans İş Rehberi’nden buluyor” Bodrum Ajans İş Rehberi Bodrum için yapılan çok iyi bir hizmettir. Biz de bu iyi hizmetin içinde yıllardır bulunuyoruz çünkü, uzun senelerdir insanlar bizi Bodrum Ajans İş Rehberi'nden buluyor. Bodrum'da ciddi anlamda her yere ulaşabilen bir yayın olduğunu bizlere kanıtladığı için biz de Bodrum İş Rehberi'ni tercih ediyoruz. NETMAR Firma Sahibi Ünver İ. GELECEK
“Tavsiyemiz; Bodrum’da ticaret yapan herkesin Bodrum Ajans İş Rehberi’ne küçük de olsa kaydını yaptırmasıdır” Bodrum Ajans İş Rehberi, Bodrum için şimdiye kadar kazanılmış en güzel iş rehberidir. Yedi yıldır yer aldığımız Bodrum Ajans İş Rehberi A' dan Z' ye Bodrum'daki bütün iş yeri telefon bilgilerini ticari ve alfabetik sırasıyla işliyor , kullanışlı dizaynı ile beynimizi, gözümüzü yormadan aradığımız her bilgiye ulaşabiliyoruz. Güler yüzlü ve disiplinli çalışmasıyla personelini de takdir ediyor ve Bodrum İş Rehberi'nin gelecek yıllarda da başarısını diliyoruz. Tavsiyemiz; Bodrum'da ticaret yapan herkezin Bodrum Ajans İş Rehberi'ne küçük de olsa kaydını yaptırmasıdır. Star Life Firma Sahipleri Emin ve Hülya ÖZKAN
30 BODRUM e ntü
“Bodrum Ajans İş Rehberi gerek içeriği, gerek sürekliliği ile Bodrum’da büyük bir ihtiyaca yıllardır cevap vermektedir”
Bodrum Ajans İş Rehberi Bodrum'un bu konudaki eksikliğini gideren tek ürün olarak yıllardan beri Bodrum'a hizmet vermektedir. Bodrum'daki benzer çalışmalarda yaşanan en büyük sorun sürekliliktir. Bodrum Ajans İş Rehberi gerek içeriği, gerek sürekliliği ile Bodrum'da büyük bir ihtiyaca yıllardır cevap vermektedir. Oasis Alışveriş Merkezi Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Mazhar VARDAR
“Sizinleyim çünkü; çalışmalarınızdan, sayfamın düzenlenmesinden, kısacası yaptığınız işten çok memnunum.” Sürekli olarak her yıl Bodrum İş Rehberi'nde yer alıyorum çünkü biliyorum ki Bodrum Yarımadası'ndaki hemen hemen her esnafa ulaşıyor ve hepsinin masasında mutlaka bir Bodrum İş Rehberi var. Sizinleyim çünkü; çalışmalarınızdan, sayfamın düzenlenmesinden, kısacası yaptığınız işten çok memnunum. Telefon rehberi olarak kullanılabilecek bir çok yayın var hatta Türkiye genelinde kullanılan yayınlar bile var fakat biz sadece Bodrum Ajans İş Rehberi'ni kullanıyoruz çünkü içerik ve kulanım olarak en iyisi o. Bodrum İş Rehberi yaşamımızın değişmez bir parçası diyebilirim çünkü günde en az 3-4 kez rehberi karıştırıyoruz. Biz size destek oluyoruz, çünkü; siz de bize destek oluyorsunuz. Teşekkür Ederiz!
“Yayınınız Bodrum Yarımadası’nda her yere ulaşıyor ve böylece de herkes bize ulaşıyor” Bodrum'da herkes telefon numaralarına ulaşmak için Bodrum Ajans İş Rehberi'ni kullanıyor. Türkiye'de yaygın olan ulusal yayınlar yerine Bodrumlu telefon numaralarına ulaşmak için Bodrum Ajans İş Rehberi'ni kullanmayı tercih ediyor. Çünkü yayınınız Bodrum Yarımadası'nda her yere ulaşıyor ve böylece de herkes bize ulaşabiliyor. Ayrıca format olarak da çok kullanışlı bir yayın. İşte bu sebeplerle ben yıllardır Bodrum İş Rehberi'nde yer alıyorum. Turgutreis Countryranch Müdürü / Yüksel AKKAYA
“Bodrum Ajans İş Rehberi her yerdedir ve içerik olarak da her platformu kapsamaktadır” Bodrum Ajans İş Rehberi Bodrum'u en iyi şekilde temsil etmektedir. Bodrum Ajans Yayın Grubu disiplinli, kaliteli, güzellikler yaratan bir hizmet anlayışına sahiptir ve uzun yıllardır bu şekilde çalışmaktadır. Bodrum Ajans İş Rehberi her yerdedir ve içerik olarak da her platformu kapsamaktadır. İşte tüm bunlardan ötürü ben de yıllardır Bodrum Ajans İş Rehberi'nde yer almaktayım. Veteriner Hekim Bora ERDEM
“Biz Bodrum Ajans İş Rehberini seçiyoruz çünkü Bodrum Ajans, Bodrum’a bizden (Bodrumlulardan) bile daha çok sahip çıkıyor” Bodrum turistik bir yer ve bu sebeple iş yerimize sürekli hayali rehberciler geliyor, paraları topluyor ve gözden kayboluyorlar. Oysa Bodrum Ajans İş Rehberi artık herkes tarafından biliniyor ve güvenilir bir yayın. Biz Bodrum Ajans İş Rehberi'ni seçiyoruz çünkü Bodrum Ajans, Bodrum'a bizden (Bodrumlulardan) bile daha çok sahip çıkıyor, bunun yanında bilmediğimiz numaralara kolaylıkla ulaşabiliyoruz, her çıkan yeni sayıyı ayağımıza kadar getiriyorlar. Çalışanları tatlı dilli ve insanca yaklaşıyor. İşte tüm bunlardan ötürü Bodrum Ajans İş Rehberi'nde yer almayı tercih ediyoruz ve yine tüm bunlar sebebiyle Bodrum Ajans'a teşekkür ediyoruz. Altın Kasap Firma Sahipleri Ayşe ve İbrahim TURAN
“Benzerlerinin içinde en iyisi ve hedef kitleye ulaşım için en doğru adres Bodrum Ajans İş Rehberi” Yıllardır Bodrum İş Rehberi'nde yer alma sebeplerim şunlar; Bodrum Ajans'ın devamlılık arz eden güvenilir bir firma oluşu, yayının kalitesi ve her yıl kendisini yeniliyor olması, istikrarlı bir grafik çizmesi, benzerlerinin içerisinde en iyisi olması ve son olarak da hedef kitleye ulaşım için en doğru adresin Bodrum Ajans İş Rehberi olmasıdır. Mavi Beyaz Firma Sahibi / Murat Musa ÖNAT
6 Ağustos 2006 İSMET NOONAN KABAAĞAÇLI
Bodrum'a akın akın gelenler: Ünlüsü ünsüzü, akıllısı delisi, cahili kültürlüsü, sanatçısı, mankeni, kodamanı, karısı, kuması, paralısı parasızı, hatta kendini Bodrum paşası bile ilan edenler ve daha niceleri… Herkes burada. Peki neden Bodrum'da başka yerler değil? Bu beni her zaman düşündürür.
32
Ve Bodrum'la beraber Cevat Şakir Kabaağaçlı, Halikarnas Balıkçısı, sık sık alıntılarla gündeme geliyor. Cevat Şakir 1925 yılında Bodrum'a sürüldü. Kendine bir cennet dünya yarattı ve çok sevdiği Bodrum'u kitapları ile herkese anlatmaya çalıştı. Kendi kocaman gönül kapılarını ardına kadar açtı. Ve şimdi o kapılar içinde geçip gelen insanlara yetmiyor. Yıllardır bir çok kişi kendilerinin Cevat Şakir'in izinde Bodrum'a geldiklerini söylerler. Fakat bir de öbür taraf var ki onlar bu gerçeği kendilerine bile itiraf etmeye çekinir.
BODRUM
e ntü
Ağustos'un çok sıcak bir günü… uzun süredir yaşanan bu sıcaklar da inşallah yakında bitecek ve son baharın serin havasıyla daha rahat nefes alabileceğiz. Bir yaz daha bitmek üzere. Bir buçuk aydır Bodrum'dayım ve kentin keşmekeşliğini ve kalabalığını görmemek için bir şans çünkü burada soluklanabiliyorum. Arka bahçede kendi diktiğimiz okaliptüs ağacının dallarının evin boyunu geçtiğini görmek; ön terastan ise genelde koyu lacivert olan denizi seyretmek beni dinlendiriyor. Bardakçı koyu, yel değirmenleri, kale manzarası bana "Oh, çok şükür çocukluğumdan kalan bazı güzellikler hala duruyor" dedirtiyor ve özlem gideriyorum. Her yaz olduğu gibi, bu yaz da gazeteler buram buram Bodrum haberleri ile dolu neler yok neler… Bodrum'a akın akın gelenler: Ünlüsü ünsüzü, akıllısı delisi, cahili kültürlüsü, sanatçısı, mankeni, kodamanı, karısı, kuması, paralısı parasızı, hatta kendini Bodrum paşası bile ilan edenler ve daha niceleri… Herkes burada. Peki neden Bodrum'da başka yerler değil? Bu beni her zaman düşündürür. Ve Bodrum'la beraber Cevat Şakir Kabaağaçlı, Halikarnas Balıkçısı, sık sık alıntılarla gündeme geliyor. Cevat Şakir 1925 yılında Bodrum'a sürüldü. Kendine bir cennet dünya yarattı ve çok sevdiği Bodrum'u kitapları ile herkese anlatmaya çalıştı. Kendi kocaman gönül kapılarını ardına kadar açtı. Ve şimdi o kapılar içinde geçip gelen insanlara yetmiyor. Yıllardır bir çok kişi kendilerinin Cevat Şakir'in izinde Bodrum'a geldiklerini söylerler. Fakat bir de öbür taraf var ki onlar bu gerçeği kendilerine bile itiraf etmeye çekinir. Aksine bunları kendi keşifleri gibi göstermeyi severler. İşte bunlardan korkulur. Neredeyse "Mavi Yolculuk" kavramına da sahip çıkacaklar ve onu bile elinden alacaklar. Hatırlıyorum; babamın İstanbul'daki arkadaşlarına, bunlara Sabahattin Eyüboğlu, Azra Ertan, Bedri Rahmi'de dahil, diye ısrar ettiğini. Bu güzellikleri dostları ile paylaşmak istiyordu. Geldiler, gene geldiler ve ayrılmak istemediler. Her gelişte daha çok sevdiler. Aynı şimdi gelenler, ama maalesef bambaşka nedenlerden dolayı gelenler gibi… Ben sürekli Hürriyet ve yerel olduğu için Yeni Asır Gazeteleri’ni okurum. Son dönemlerde yazılan doğru ve yanlışlar ise beni çok düşündürdüğü için sizlerle paylaşmak istedim. 23 Temmuz Pazar günü Hürriyet'te "Vah Bodrum Vah ki Ne Vah" başlığı ile basılan yazı: "Balıkçı'nın kemikleri sızlayacak" Balıkçı'dan alıntı yapılmış: "Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler, akıllarını Bodrum'da bırakıp gittiler." (Bu sözler Belediye'nin girişimi ile Bodrum Yokuşbaşı'na yerleştirilen koca bir
tabelayla karşılar sizi.) Gene Hürriyet'te Vahap Munyan yazısında Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon'un Kocadon ailesine ait Ortakent Müskebi oteli ile ilgili söyledikleri: "Resepsiyon benim çocukluk dönemimde bizim evimizdi. Ben burada doğmuşum. (Sonra resepsiyon önündeki dev kaktüsleri göstererek)- Bunları Cevat Şakir, dedeme hediye etmiş. Gözümüz gibi koru-yoruz." Bunlar iyileri… Ama ya diğerleri? 8 Temmuz Pazar - 45 yıldır Bodrum'a gelen Mehmet Barlas ile ilgili Şermin Terzi yazısı Röportaj içerisinde mavi bir oval içinde şu sözler: "Cevat Şakir'i kimse bilmiyor. Zeki Müren'i yılda 300 bin kişi geziyor. Eskiden Halikarnas Balıkçısı'nı bilirlerdi. Şimdi kimseler ne Halikarnas Balıkçısı'nı ne de Cevat Şakir'den kalan anılarını görmeye gelmiyorlar. Ama Zeki Müren Müzesine çok insan gidiyor. Bu yıl 300 bin kişi gezmiş. Zeki Müren Bodrum'un yerel tarihi açısından şimdilik Cevat Şakir'den daha popüler." Bunlar İbrahim Tatlıses'in barında patlıcan kebabı yiyen Mehmet Barlas'ın yorumlarıymış. 45 yıldır Bodrum'lu olan Mehmet Barlas'a gelince, O Bodrum için ne yaptı merak ediyorum doğrusu. Yalnız bir gerçek var ki: Zeki Müren Zeki Müren'dir. Cevat Şakir ise Cevat Şakir'dir. Zeki Müren Tüm varlığını TEV'e bağışlamış. Cevat Şakir'in bağışlayacak mal varlığı hiç bir zaman olmamış ama o gönlündeki sevgiyi tüm insanlara bağışlamış ve Bodrum'lularla her şeyini paylaşmış. Neden sürekli olarak bu tip karşılaştırmalar yapılır? Üstelik bütün Bodrumlular bilir ki Zeki Müren'in Bodrum'a en ufak katkısı olmamış, aksine bu yöreye çok büyük zararı da olmuştur. Bence Zeki Müren ülkemizin en büyük seslerinden biridir. Ama bırakın artık uygunsa Türkiye'nin Paşası olarak anılsın, Bodrum'un değil. Bu yazının hemen ardından 1 Ağustos Salı günü Yeni Asır Gazetesinde Yılmaz Karakoyunlu'nun yorumu: Mehmet Barlas'ın mülakatındaki özet Bodrum Hedonizminin Türk kültürünü nasıl esaret altına aldığını gösteriyor. Bir kent talihsizliğinin böyle bir örnekle tarif edilmesinin ne kadar acı olabileceğini hiç düşündünüz mü?" Yine bir yazı daha. 30 Temmuz Hürriyet "Mavi Yolculuğun vazgeçilmez durağı Göcek efsaneye göre Ikarus'un mahkum edildiği kuleden kaçmak için yaptığı ünlü uçuştan sonra düştüğü deniz Fethiye Körfezi, Göcek Bölgesi’ndedir. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Halikarnas Balıkçısı ve Azra Ertan'ın içinde bulunduğu şair ve ressamlardan oluşan grubun bu turkuaz koylara yaptığı yolculuk olmasaydı, Göcek hala kendi halinde bir Anadolu sahil kasabası olarak kalmış olurdu." Devam ediyor Ayşe Çalışkan: "Mavi yolculuk olarak adlandırılan geziden sonra Göcek çevresindeki koylar ve adalar ün kazanmış ve yatçılar arasında gittikçe daha çok
tanınır hale gelmiş". Evet tıpkı böyle oldu. Balıkçı'nın mavi yolculuk girişimi ile yepyeni bir dünyanın kapıları herkese açılmıştı. Bu kapıdan daha sonraları Turgut Özal bile istifade etmek istemiş ve kendini "Göcek Balıkçısı" olarak ilan etmişti. Hemen nokta dergisinden benimle temasa geçip konu hakkındaki yorumumu istemişlerdir. O yıllarda Turgut Özal inişe geçmişti. "Canı balıkçı olmak istiyorsa olsun bakalım. Ben düşen bir insanın arkasından vurmam" dedim. Ve son bir yazı, gene Hürriyet'ten. 4 Ağustos Cuma. Çok sevdiğim Yaşar Aksoy'un evleri karıştırmasından dolayı yaptığı hatalı bir yorum. Kardeşim Suat'ın daha önceki bir röportajında anlattığı ev babamın kendi elleriyle annem Hatice, kardeşlerim Aliye ve Suat'la yaşadığımız evdir. Oysa şimdi maalesef Sultan Ahmet Köftecisi olarak işletilen ev babamın Bodrum'a 1925'teki gelişinde kiraladığı evdir. Dolayısıyla Suat'ın yorumuymuş gibi gösterilen "Halk adamı babamı böyle yaşatıyor" ifadesi doğru değildir. Ben babamın çocuğu olarak bu evin bu halinden hiç memnun değilim, kardeşlerimin de olmadığını biliyorum. Nerede Türk Edebiyatı’nın en güzel parçalarından diye nitelenen o "Mavi Sürgün" de bahsettiği bu evin sokak kapısından denizin ve açık ufkun göründüğü o inanılmaz güzellik, nerede o köfteci… Bodrum'da işte beni üzen bu görüntüler, bu bilinçsiz kalabalık ve doğru yanlış yazılanlardır. Cevat Şakir adı unutulmayacak. Dededen babaya, babadan çocuğa, çocuktan toruna Cevat Şakir var olacaktır. İsteyenler kabul eder, istemeyenler etmez. Kıskançlık ve fesatlıkların var olduğu yaşamda yine bir sürü şey yazılıp çizilecek. Ama Bodrum ve Balıkçısı hep birlikte anılmaya devam edecek. Çünkü asıl Bodrum ve asıl Bodrumlular hala var. Yürekleri geniş ve sevecen olan. Ben bunu 1973 yılında babamın son yolculunda bir daha gördüm ve sürekli hissetmekteyim. Cevat Şakir kitapları ile Bodrum'u hala özel ve capcanlı tutmakta. Eminim, benim tanıdığım kadarıyla, Bodrumlular da ona sahip olmayı sürdürecek.
BODRUM
e ntü
33
B A K I P D U R U
_ M E R H A B A............ Sevgili Bodrum Bülten okuyucularım, Hiç düşündünüz mü? “Merhaba” ne anlama geliyor diye? Cevat Şakir’den beri Bodrumlu ile özdeşleşmiş bu selamlama sözcüğü; aslında Farsça kökenli olup “Benden size zarar gelmez” anlamına geliyor... Çok hoş değil mi?... Bunu öğrendikten sonra kaşımdaki insana “Merhaba” demek daha bir anlamlı hale geldi benim için. Şu an bu yazımı okuyan herkese benden “MERHABA...” Bu sütunlarda resmedilenler de zaten kimseye zarar vermek amaçlı değil... Bodrumumuz’a el birliği ile nasıl katkıda bulunabiliriz diye “Bakıp duru”rken, görebildiklerimiz... Bodrum çevresinde meydana gelen yangınlar ile içlerimiz yandı... Yetkililer, kıt olanaklar ile, yani “Taşıma su ile”, yangın ile başetmeye çalıştılar, en güzel ormanlarımız ciddi yara aldılar, orman içlerindeki doğal hayat, milli servetimiz ağaçlar ve arı kovanları ile birlikte yok oldu... El birliği ile tüm sivil toplum örgütlerini, bu alanları tekrar yeşillendirmek için göreve davet ediyoruz. Ağustos ayı, Bodrum’un tüm beldelerinde harika gösteriler ile renklendi.. Birbirinden değerli sanatçılarımız Bodrum gecelerine değer ve renk kattılar... Yönetimler ve organizatörler, birbirlerinden habersiz programlar ile rekabete girdiler... Yani “Koordinasyon” yoktu... Bu koordinasyonsuzluk nedeni ile Bodrumlular, izlemek istedikleri bu harika gösteriler arasında tercih yapabilmekte zorlandılar... Oysa boş geçen gecelerin sayısı, etkinliklerin gerçekleştirildiği gecelerden fazla idi... Bu etkinlikleri koordine edebilecek bir merkezin oluşturulması, Bodrum’un gecelerine daha fazla katılım ve daha fazla güzellik katacaktır. Görüntülediklerimizin, toplumsal uyarı görevini yerine getirebilmesi en büyük amacımız... Yalıkavak değirmenler bölgesindeki “Billboard” kirliliği aynen devam ediyor, Bodrum Merkez’deki açık hava heykel müzesi ile ilgili de hiçbir hareket yok... Keşke yetkililerimiz, bu uyarılara duyarlı bir şekilde yaklaşsa, bize bilgi aktarsa ve bizler de bu duyarlı yöneticilerimizin verdiği bilgileri sizler ile paylaşabilsek... Bodrum’a el birliği ile bilinçli katkı sağlasak... “Bekleyip duru”... Tekrar MERHABA diyerek, bu sayfamızdan keyif almanızı dilerim
34 BODRUM e ntü
Bodrum'da gerçekten öğrenim seviyesi yüksek bir insan topluluğu var... Dolayısı ile, kültür ve sanat faaliyetleri bu ilçede büyük ilgi görüyor, zevkle takip ediliyor, destek görüyor... Üst üste açılan sergiler, verilen konserler ve düzenlenen atölye çalışmaları ile Bodrum sanki bir "sanat üssü"... Resim, heykel, müzik... ve sinema... Sinema sanatı, toplumu görsel ve işitsel olarak eğitirken, eğlendiren yönü ile, dünya üzerinde diğer sanat dallarına göre hep farklı bir yere sahip olmuştur. Yaz aylarını hariç tutarsak, Bodrum'da, Karya Prenses ve Oasis Cinemarin salonları ile topu topu altı salondan oluşan küçük bir sinema dünyası var... Bu salonlarda ne gösterilir ise, insanlar, "El mecbur" alternatif yokluğu nedeni ile gidiyorlar... 20052006 sezonunda vizyon filmlerinden birçoğu, Bodrum'a gelmedi... Bodrum'lular izlemek istedikleri kalitedeki filmleri izleyemedi.... Sinema işletmecilerinden, Türkiye ile aynı anda, kaliteli vizyon filmlerini Bodrum'a getirmelerini rica ediyoruz...
L
Tarih 2 Ağustos 2006 Çarşamba, fotoğrafta görüldüğü üzere, beş sinema salonunda, üç film oynatılıyor... Filmler konusundaki, yorumu da sizlere
Bodrum’un yaz dünyası bambaşkadır... Bu farklı dünya, binlerce insanı her yıl, akın akın Bodrum’a çeker... Ülkemizin birbirinden ünlü sanatçıları da, Bodrum’daki gece hayatına renk katmak üzere, Bodrum’a gelirler... “Hoş gelirler, safa getirirler”... Artarak gelmeleri, daha uzun süreler ile Bodrum’a renk ve güzellik katmaları en büyük dileğimizdir... Bu, konunun güzel yanı... Diğer taraftan, bu ünlü sanatçıların, sahne aldığı mekanların tanıtım ilanları, güzel ilçemiz Bodrum’u berbat etmektedir... Boş bulunan her vitrin, her direk, her duvar, kısaca her yer birbiri ile rakabet eden bu mekanların birbiri üzerine yapıştırdıkları ilanları ile kirletilmektedir.. Sanatçılarımızdan, Bodrum’a varlık ve kişilikleri ile getirdikleri güzellikleri, görsel olarak da güzelleştirmeleri yönünde Bodrum’daki mahalli yönetimlere destek ve yardımcı olmaya davet ediyoruz...
RAMAZAN BORAZAN info@bodrumajans.com.tr
TABU İNCİLERİ Kelime DEMEÇ - Ben şimdi masada oturdum veriyorum... - Nası yaaa? - Ya işte masada oturdum fotoğraf çekip yazı yazan tiplere veriyorum... - Neee? - Ya alla alla masada oturdum böyle herkese veriyorum! - Pas be pas! of... Demeçti. Kelime KADINBUDU - Olum sen nesin? - Erkek. - Tersi? - Kadın! - Onun yeneni? - Çıtır... Kelime DERGAH - Hani böyle insanlar ulvi bir amaç için biraraya gelir aynı mekanda...
J
Grup seks! - Çarpılırsın valla! - Haa... tamam trafo! Kelime VAN GOGH - Abi bu kişi bir organını kesen bir sanatçı...? - Bülent Ersoy!!! Kelime REPERTUAR Anlatan, şarkı söylemeye meraklı bir hatundur ve kelimeye görür görmez bu özelliğini iyi bilen hatun arkadaşına döner sorar: - Benim neyim geniş? - Kalçan! Kelime ANNELER GÜNÜ - Cennet kimin ayakları altında? - Annelerin... - Tamam, hani onların özel bir zamanı var, ne o? - Adet...
ŞADİ DİNÇÇAĞ
her şey SANKi DÜN gibi
söyleşi: RAMAZAN KAYACAN fotoğraflar: YİĞİT UYGUR
HABER TURU
Geriş Muhtarı Ramazan Kayacan Bodrum Bülten’i bir ziyaretinde yine söz dönüyor dolaşıyor Geriş’e geliyor. Muhtar; “Asırlardan beri beslemiş olduğumuz evcil hayvanların etinden, sütünden faydalandığımız gibi onların yünlerinden de faydalanmanın getirdiği avantajla sırtımıza giydiğimiz giysiden evimizde yattığımız yatağımıza ve yorganımıza kadar onların yünlerinden hep faydalanmışız. Ayrıca onların yünlerinden; Köyümüzde asırlar boyunca Haral/Balya, Çoval/Çuval, Çadır, Heybe, Torba, Ehram/İhram, Tahtalı Kilim, Parmaklı Kilim ve Aynalı Kilim gibi ve şu an aklımıza gelmeyen birçok farklı amaçta kullanılmıştır” diyor ve ekliyor “Gerişin Aynalı Kilimi emektar nenelerle birlikte ölmesin”. Konuyu sayfalarımıza taşıyıp, sizlerle paylaşmayı karalaştırıyoruz ve Muhtar, hemen girişiyor işe. Üstelik Bodrum Bülten okuyucuları için nenelerle söyleşi de yapıyor.
Gerişin Aynalı Kilimi
EMEKTAR NENELERLE BiRLiKTE ÖLMESiN... E
ski yıllarda Deve yünü giyim ve kuşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmişti. Özellikle şapka, dolak, kuşak ve kazak gibi giysiler Deve yünü kullanılarak yapılırdı. Çünkü Deve yünü çok yumuşak olur, bu nedenle de giysilerde Deve yünü kullanılırdı. Keçi kılından ise, Haral/Balya, Çadır, Heybe, Semer kolanı, Semer dikmek için iplik de Keçi kılından yapılırdı; Köstek, Çoval/Çuval ve ayrıca Keçi kılı sert olduğundan zaman zaman yapılarda harç içerisine de
36 BODRUM e ntü
karıştırıldığı görülmüştür. Koyun yünü giyimde kullanılmasının yanı sıra, Heybe, Torba, Kilim, Ehram, Çoval/Çuval, Yorgan ve Döşek gibi gereçlerde kullanılır. Bugün hâlâ yaşatmaya çalıştığımız Aynalı Kilim'in de tek malzemesi yündür. Fakat çevrede çobancılık nerede ise bitmiş durumda. Sadece Turgut KARAMAN adında bir çobanımız var, onun da sadece 20 Koyunu kaldı. Bundan dolayı yünü de Milas veya İzmir'den temin etmek zorunda kalıyoruz. Bir diğer konu Kilim dokuyucular azaldığı için boya getiren tüccar da artık
boya getirmez oldu. Geriş Mahalle muhtarlığımızca göreve geldiğimiz günden bu yana Gerişimiz’in el sanatlarını koruma, yaşatma, tanıtma ve desteklemeye çalışıyoruz. Muhtarlığımız ilk olarak www.gerisbodrum.com adında web sitesi kurmuş, Geriş'in kültürel, tarihsel ve doğal güzelliklerini dünyaya tanıtmıştır ve tanıtmaktadır. Web sitesi aracılığı ile aldığımız siparişleri dokutup alıcısına kargo ile ulaştırmaktayız. Muhtarlığımız bütçesi dahilinde Bodrum
yarımadasında sadece Geriş'te dokunan Aynalı Kilimleri desteklemektedir ve destekleyecektir. Muhtarlığımız ilk olarak geçen yıl Ortakent'te düzenlenen Zanaat festivali için Kilim dokuyucularına Kilim için gerekli her türlü malzeme ve olanak sağlamış ve Kilimi tezgâhı ile birlikte Marmara Kolejine taşımış ve geçen yıl oraya gelenler Aynalı Kilimi tanımıştır. Bu yıl da ikincisi Bodrum Merkez’de düzenlenen Zanaat Festivali’ne, geçen yıl olduğu gibi, Aynalı Kilimlerin tanıtılması ile birlikte Geriş yemekleri, Temel Devranlar, İğne oyaları ve diğer Kilim ve Ehram örneklerini de köy halkı olarak hep birlikte tanıttık. Zanaat Festivali’nin ardından Bodrum Kaymakamlığımız’ın bize göstereceği bir yerde Kilimlerimizi sergileyeceğiz ve satacağız. Bakın 1926 doğumlu Fatma DİKEN nineye Kilimi sorunca bize neler anlatıyor!; " Oğlum ben bu Kilimi çocukluğumdan beri dokuyorum, benim Annem de dokurdu Ninem de. Kilim dokumak bizim sanatımız olmuş, ben sekiz çocuğumu bu Kilimi dokuyarak büyüttüm. Ve hâlâ da dokuyorum. Daha önce ben Ehram da dokurdum ama onu dokumuyorum artık, çünkü onun tezgâhı yok, eskidi. Ama bugün tezgâh yapsalar hem dokur hem de öğrenmek isteyenlere öğretirim." Aynalı Kilimin ebatlarını soruyoruz Fatma Nineye, boyu eni ne kadardır bunun? "Boyu 12 garış/karış eni 9 garış/karış, normalidir bu
da 220 ilmik eder. Emme bu da bizim işimiz, istedimiz şekilde istedimiz boyda dokuyabiliriz. İsteyening ölçülerine göre dokuruz, ister yolluk isterlerse namazla dokuruz" diyor. Bu da Kilimin santimetre ile değil dokuyucunun karışları ile belirlendiğini öğreniyoruz. Peki bunun renkleri solmaz mı diye merakla soruyoruz, o da bana yataklarının arasından çıkardığı Ehramdan örülmüş namazlayı gösteriyor. "Bak oğlum bunu bana rahmetli Zühra Ninem verdi. Onun çeyizi imiş" diyerek bize 100 yıldan fazla namazlayı gösteriyor. Renkleri hâlâ canlı... En son Ehramı tam olarak hatırlayamamakla birlikte "Ben Ehramı yaklaşık 40-45 sene önce dokudum ve elimdeki bu torbalar da o zamandan kalma. Bunlar çoktu hep dağıttım 2 tane kaldı" diyerek elindeki Ehramdan dokunmuş torbaları bize gösteriyor. Şunu söylüyoruz, eğer sahip çıkılmazsa Kilimcilik ölecek, asırlardan beri dokuna gelen ve bir bakıma kültürümüzün bir parçası olan Kilim sahip çıkılmadığından dolayı, tezgâhlar bir bir sökülüp atılmakta .Eskiyen tezgâhların yerine yenileri yaptırılmamakta. Sebebi de belli, Kilime talep yok. Belki Kilim veya Kilimcilik ölmeyecek fakat Bodrum'un en güzel motiflerinden biri olan Aynalı Kilim motifi de ölecek, tezgâhları da. En büyük dileğimiz ölmeye yüz tutmuş
"FERHAN ŞENSOY’dan AYNALI KİLİM yaşatma projesine destek... Ferhan Şensoy’un 7 Mart 1987’den beri sahnelediği tek kişilik oyun “Ferhangi Şeyler”, Bodrum’un Geriş Köyü’nde yüzyıllardır dokunan “Aynalı Kilim” dokumacılığını yaşatmak için sergilendi. Kendisi de yaz aylarında bir Gerişli olan Ferhan Şensoy, günümüzde sadece 2 yaşlı kadının dokuduğu “Aynalı Kilimler”in gelecek nesillerde de dokunmaya devam edilmesi ve genç kuşaklara aktarılması için köy muhtarı Ramazan Kayacan tarafından başlatılan çalışmalara destek vererek, “Ferhangi Şeyler” adlı tek kişilik oyununu 29 Ağustos’ta 1600. kez Bodrum Osmanlı Tersanesi’nde
“Sonra baktım televizyona almışlar beni. Ne böyle adamlar bunlar?” Bu defa Geriş Köyü'nün yaşlılarından Gülsüm Nine'nin yanındayız. 86 yıllık bir çınar ağacı Gülsüm Nine, bize fakirlikten dert yanıyor ve elindeki mesleğin kendisiyle birlikte ölüp gideceğinden; "İşte böyle bu fakirliğin hali, anladın mı oğlum?" Gülsüm Nine'ye bu işi kaç yıldır yaptığını soruyoruz; "Ne bileyim oğlum kaç yıldır yiyorum ekmeğimi bundan. Ben gençliğimden beri bundan yiyorum ekmeğimi.
Buranın yerlisi misin dedi. Ben Dereköylüyüm dedim. Başka da bir şey demedim. Oradan Firdevsgile bir şeyler sordu. O da söyledi bir şeyler. Sonra baktım televizyona almışlar beni. Ne böyle adamlar bunlar, öle adamlar olur mu? İyi başka bir şeyler diyenkomadım.
Bize ne diyeceksin peki? Bir şey demiyeceğim gari. Ne diyim, dicek yerim kalmadı ki. Neden edersiniz böyle siz? Gelirsiniz çekersiniz.
Tarih teyze bunlar.
Kim öğretti yapmasını sana?
Tamam ama ne bileyim istemiyorum ki ben hiç.
Öğretenler öğretti. İnsanlara baka baka öğrendim. Eskiden herkes kilim dokurdu. Ben giderdim bunların yanına görürken, iderken…
Bu elinizdeki kilimin dokunması ne kadar sürer? Bunun dokunması oğlum 1 ay da sürer bir haftada… Oturuşuna dokuyuşuna bağlı. Tek tek elleye elleye olur bu.
Bu elinizdekinin müşterisi var mı?
Olmaz olur mu hiç? Sahipli bu.
Sipariş üzerine mi dokuyorsunuz yani?
Evet. Sahibi olmasa dokunur mu hiç?
Peki ne kadara satıyorsunuz bu kilimleri? Bilmiyoruz ki satmadık hiç. 750 milyon, 1 milyarı bulur herhalde. Gülsüm nine anlatıyor; "Bir adamla iki tane kadın geldi. Bir şey sordu hatırlamıyorum. Ben akşam ne yediğimi bile hatırlamıyorum. Yok dedim benim adam yok, öldü dedim. Benim kimsem yok dedim. Nerelisin dedi.
Tamam ama yeni nesil bilmiyor bunları hiç. Biz de bunları çekip göstereceğiz onlara, bakın böyle zanaatlarımız var diye.
Gösterin bakalım. Zaten kalmadı ki oğlum artık bunları yapan. İhtiyarlıktan bunlar artık 86 yaşındayım. Şimdi bundan mı var artık (Hasırı gösteriyor). Eskiden Akdeniz derdik. Oradan kovalığı biçer gelirdik. Dokur hasır ederdik. Bu bizim halımız kilimimizdi. Eskiden var mıydı öyle şeyler oğlum. Şimdi şimdi çıktı. Şimdi bu kovala da yok.
BODRUM
e ntü
37
BAHÇEM ve BEN
GÜLNAR ÖNAY gul aro ay@tr. et
Böylesine umarsız, böylesine duyarsız bir toplumu mu hak etti güzelim Bodrum? Bunun başına gelmesine dantel gibi koyları mı neden oldu? Yangından beter katliamlara kurban giden mandalina bahçeleri mi? Yoksa manzaramızı kapatıyor diye kesilen canım zeytin ağaçları mı?
Yanan yanlızca ormanlar mı?
B
Bodrum, dinlediğim kadarıyla son 60 yılın en büyük yangınını yaşadı. Bodrum, izlediğim kadarıyla son yılların en büyük yapılaşma yangınını yaşıyor.
Bodrum; bir tüketim, gösteriş ve gürültü mekanı olmakla neredeyse Pompei' nin son günlerini yaşıyor.
Mumcularda başlayan yangının ilk gecesi, yaşadığım köyün tepesinden güney doğu yamacında, ufkun kızıllığını gece vakti 43 dereceyi bulan sıcak altında gözyaşları ve uçuşan küller içinde yaşarken, diğer yandan da kuzey batıya yakın bölgelerde eğlence fişekleri ve uzun huzmeli reklam lazerlerin gösterişini seyrettim. Böylesine umarsız, böylesine duyarsız bir toplumu mu hak etti güzelim Bodrum? Bunun başına gelmesine dantel gibi koyları mı neden oldu? Yangından beter katliamlara kurban giden mandalina bahçeleri mi? Yoksa manzaramızı kapatıyor diye kesilen canım zeytin ağaçları mı? Bodrum'da milyon dolarları bulduğu söylenen malikanelerde yaşayanlar, yaşamlarının doyasıya tadını çıkardıkları gösteriş çılgınlıklarına her gün bir yenilerini ekleyenler, bir yangın için onlara çok ufak gelecek bir tutarla neden birkaç helikopter almak için aralarında anlaşmazlar? Bu sokağa atılan para mı olur? Belediyeler her türlü bağışı -makbuz karşılığı- alır da söz konusu makbuzların bir tanesini yangın önlemi için cihazlaşmaya kullanmaz? Her belediye bağımsız olarak yapı kullanma ruhsatı verilirken ufak bir ederi de yangınları önleme fonu için bir kenara ayırarak, araçlarını sağlamlaştırmaya ve eksiklerini gidererek yangın hangi beldede çıkarsa takviye gücünü oraya göndermek için kendi yangın araçlarına daha yenilerini eklemez?
38
BODRUM
e ntü
Yangın Allah' ın işi mi ki, karışılmaz, önlem düşünülmez, çıkacağı düşüncesi "Allah korusun”la geçiştirilir? Dozerlerden, vidanjörlerden, servis arabalarından daha mı önemsiz yangın gereçleri, arabaları, helikopterleri? Bodrum'un yangını -GEÇİRDİĞİMİZ BÜYÜK YANGINesas yangının görünür yüzü yalnızca. Böylece tek oksijen kaynağımızı da sorumsuzca yitirmiş olduk. Sorumsuzluk, rant kavgası, bilgisizlik, gösteriş budalalığı, tüketim çılgınlığı, güzeller güzeli ilçemizi esas yakan bunlar. Tarihinde depremler görmüş, yıkımlar görmüş onurlu Bodrum bu kez yukarıda sıraladığım gibi- insanoğlunun en çirkin, en yarasız ve içi boş emelleri, günlük yaşamların çıkarları için yanıyor. Bu kadar kötülüğü bu kadar sorumsuzluğu kaldıran bir başka inci var mı acaba canım Ege Kıyıları’nda? Akdeniz’de? Güzel olmanın, eşsiz olmanın bedeli yok edilmek mi? Tüketinceye değin yok etmek mi? Bundan 4 yıl önce yaşadım; Gökçebel Ormanı yanmış ve yangın büyük bir şans eseri evimin önünde durmuştu. Bu afeti çok yakından yaşamış biri olarak "Yıkımın" aynı deprem ya da sel felaketini yaşamış kişiler gibi verdiği umutsuzluğu ve acıyı çok iyi bili-rim, en ufak bir duman bile o bitkinlik hissini o acıyı yeniden yaşatır. Deprem kesin, sel de kısmen insanoğlunun dışında gelişen felaketler ama yangın o bizlerin biz insanların utancı. Utancı diyorum çünkü ancak aymazlık ve gelişmemişlik buna neden olabilir. Pikniğin yasaklanmasına karşın söndürülmeden bırakılan mangal ateşi bu aymazlığa örnek değil de ne? "Benim olmayan umurum değil” yaşam ilke-miz; "Benden sonra tufan da" keza. Çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl bir dünya bırakıyoruz; bırakın dünyayı, o çok büyük elimiz uzanmaya yetmez diyelim, kapımızın önünü süpürelim yeter, kısaca nasıl bir Bodrum? Yangın ormanları aldı götürdü ama içimdeki
Kültür Bakanlığı’ndan soru önergesine yanıt... Bodrum Bülten, Temmuz ayında bodrumajans.com.tr sitesinde Maussolleium’u anket konusu yapmış, “British Museum’dan istenilerek Bodrum’a geri getirilmeli. Geri getirilemez ama Bodrum’a ait olduğu medya aracılığı ile dünyaya tanıtılmalı” şıklarını yöneltmiş, Ağustos sayısına sonuçaları ile birlikte konuyu ilgili kişilerin görüşlerini de alarak sayfalarına aktarmıştı. Osmanlı döneminde İngiltere’ye götürülen, dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Maussolleium Anıt Mezarı’nın Bodrum’a geri getirilmesi konusunda Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın Kültür Bakanlığı’na sunduğu yazılı soru önergesine Bakanlık’tan yanıt geldi...
“MAUSSOLLEIUM’LA İLGİLİ HİÇBİR KAYIDA RASLANMAMIŞTIR”
A
rslan’ın soru önergesinde yer alan “British Museum’da sergilenen Mausoleum’u ve diğer eserlerimizi uluslararası sözleşmeler dahilinde ait oldukları yere, Bodrum’a geri getirme konusunda bir girişiminiz olacak mıdır?” sorusuna Bakanlıktan gelen yanıt şu oldu; “Başbakanlık, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’ndan söz konusu eserlerin yurtdışına götürülmesi ile ilgili bilgi ve belgelerin gönderilmesi istenmiş, ancak tasnifi tamamlanmamış fonlar üzerinde yapılan araştırmalarda herhangi bir kayda rastlanmadığı öğrenilmiştir. Ülkelerin kültür varlıklarının ait oldukları ülkelere iadesiyle ilgili 1970 UNESCO sözleşmesini onaylamamaları girişim yapmamızı zorlaştırmaktadır. İngiltere 2002 yılında söz konusu sözleşmeyi kabul etmiş ve henüz onaylamamıştır. Ancak söz konusu sözleşme de 2002 yılından önce giden eserleri kapsamamaktadır (Sözleşmeler imzalandıkları tarihten itibaren geçerlidir). Osmanlı arşivlerinde tasnif çalışmalarının devam ettiği düşüncesiyle bilgi ve belge talebimiz 1996 yılından beri belirli dönemlerde devam etmektedir. Konu ile ilgili herhangi bir belge bulunmaması nedeniyle bu konuda henüz resmi bir girişimimiz bulunmamaktadır”. Konuyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan; “Şartlar ne olursa olsun eserler ait oldukları
Maussolleum’un bulunduğu yerde sadece kalıntıları yer almakta. yerde sergilenmelidir. Biz Mausoleum’un geri getirilmesi için çalışmalar başlattık, umarım Bakanlık da sonuçlanması için çalışmalar yapar. Gelecek olan eserlerle, kentimiz daha da güzel olacak” şeklinde konuştu. Toplantıda yer alan bir diğer isim olan Avukat Remzi Kazmaz, Bakanlığın konuyla ilgili herhangi bir belge bulunmaması nedeniyle resmi bir girişimde bulunmadığı yönündeki açıklamasına katılmadığını belirtti. “Kültür varlıklarının iadesiyle ilgili
UNESCO sözleşmesi tartışmalı ve yoruma açıktır. Sözleşmeler geçmişe dönük yapılmalıdır” şeklinde yazılı bir açıklaması olan Kazmaz, toplantıda da; “Önümüzde Tanzanya ve Yunanistan örnekleri vardır. Bu ülkeler kendilerine ait olan eserleri geri almayı başarabilmişlerdir. Türkiye niye başaramasın? Kültür Bakanlığı da bu sözleşmenin doğru yorumlanması adına girişimlerde bulunacak güçtedir” açıklamasını yaptı. Gamze Türkeri
BODRUM
e ntü
39
net b kış
@
ANGUT Herkesin (Haksız bir şekilde) kullandığı bir ifadedir "Angut". Birisi bir salaklık yapınca, bir laftan anlamayınca, böyle boş boş bakınca hemen "Angut musun?" der günümüzün insanı... Angut'un aslında bir kuş olduğunu bilmeyen bir ton "Angut!" var ülkemizde... Angut Kuşu'nun eşi öldüğü zaman (Yanına o anda başka bir yırtıcı hayvan veya bir insan gelse dahi) gözlerini bir dakika bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan o da ölene kadar onun baş ucunda bekler... İşte bu canlının yaptığı en büyük "Angut"luk budur... Ayrıca bu olay bütün Angut kuşları için geçerlidir, arada bir görülen birşey değildir... Çok ürkek bir hayvan olmalarına rağmen eşinin ölüsünün başında bekleyen Angut kuşuna elinizi uzatsanız dahi oradan kaçmaz... Hani derler ya "Angut gibi bakmasana lan" keşke herkes Angut gibi bakabilse değer verdiklerine... Bundan sonra bazılarına "Angut" demeden
40
BODRUM
e ntü
CANSU TÜRKDOĞAN
cansu@bodrumajans.com.tr
matrak görüntüler
ilginç siteler
farklı görüşler
gırgır sözler
HANGİSİNE İNANALIM? Damlaya damlaya göl olur. Taşıma suyla değirmen dönmez. İyi insan lafın üstüne gelir. İti an çomağı hazırla. Bir elin nesi var iki elin sesi var. Nerde çokluk orda ...luk. Fazla mal göz çıkarmaz. Azıcık aşım ağrısız başım. Kervan yolda düzelir. Balık baştan kokar. Söz gümüşse,sükut altındır. Sükut ikrardan gelir. Harama uçkur çözülmez. Güzele bakmak sevaptır. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur. İki çıplak bir hamama yakışır. Eğri otur doğru konuş. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Düşenin dostu olmaz. Dost kara günde belli olur. Erken kalkan yol alır. Acele işe şeytan karışır. Birlikten kuvvet doğar. Körler, sağırlar; birbirlerini ağırlar. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Lafla peynir gemisi yürümez. Gün ola harman ola. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.
Hayvanlar bir alem...
KULLANMA TALİMATLARI Bunlar çeşitli ürünlerin üzerindeki kullanma talimatlarından alınan cümleler... Espri olsun diye değil, ciddi ciddi yazılmış... Saç kurutma makinesinin üzerindeki talimat: "Uyurken kullanmayın"... Kızarmış patates torbasının üzerinde: "Kazanan siz olabilirsiniz.. Üstelik, satın almanız da şart değil.. Ayrıntılı bilgi torbanın içinde"... Dial sabunlarının kutusunda: "Kullanım şekli; Normal sabun gibi"... Donmuş yemek kutusunda: "Öneri; Buzunu çözün”... Hazır Tiramisu tatlısının kutusunda: "Altüst etmeyin”... (Uyarı kutunun dibinde, tatlının altında yazılı)
LEZZET USTALARI
hazırlayan: CANSIN TÜRKDOĞAN
LOTUS Cafe & Bar’dan MANTARLI FETTUCINE ve ÇİKOLATALI SUFLE
Çikolatalı Sufle (6 Kişilik) Malzemeler:
Mantarlı Fettucine (1 Porsiyon) Malzemeler: 4 rulo fettucine 4-5 adet mantar (İnce dilimlenmiş) 1 çorba kaşığı dilimlenmiş siyah zeytin 1 çorba kaşığı mısır 1 su bardağı süt kreması 1/2 çorba kaşığı fesleğen sos (veya pesto sos) 1/2 çorba kaşığı sarımsak sos 1 çorba kaşığı toz parmesan peyniri 1 tutam maydonoz (kıyılmış)
Hazırlanışı: Futtcineleri kaynar suda haşlayın. (5 dakika yeterlidir). Ayrı bir tavada biraz zeytinyağı ile 4-5 adet dilimlenmiş mantarı hafifçe çevirin. Mantarlar diriyken, dilimlenmiş siyah zeytin ve mısırı ekleyin. Hepsini birden 1 dakika daha çevirin ve üzerine süt kreması ile birlikte fesleğen ve sarmısak sosunu ekleyerek 1 taşım kaynatın. Haşlanmış ve süzülmüş fettucineleri, toz parmesan ile birlikte tavaya ekledikten sonra 1-2 kez daha karıştırarak tabağa koyunuz. Servis yaparken, üzerine kıyılmış maydonoz, taze fesleğen yaprağı ve toz parmesan serpebilirsiniz.
ŞEFiN MUTFAK SIRLARI Lotus Cafe Bistro Şefi Sedat Usta’nın mutfak sırları; Balık kokusu sinmiş tezgahları hafif sirkeli su ile silin, kokusu gidecektir. Kızartma yaparken, yağın sıçramaması için, yağın içine bir tutam tuz atın. Salçanın kutusunu açtıktan sonra hemen küflenmemesi için, üzerine sıvı yağ dökün. Bayatlamış ekmeklerinizi ince ince dilimleyip,
300 gr tereyağı 300 gr bitter kuvertür (Kalıp çikolata) 200 gr toz şeker 40 gr un 10 adet yumurta 6 adet sufle kabı.
Hazırlanışı: Kuvertür, şeker ve tereyağını bir kaba koyarak benmari usülü eritiniz. 5 yumurtanın sadece sarılarını, diğer 5 yumurtanın ise tamamını birer birer kırıp karıştırarak ekleyiniz. Daha sonra, unu eleyerek ilave ediniz. İçini yağlayıp unladığınız sufle kaplarına (Isıya dayanıklı cam veya toprak kaplar) suflenizi eşit olarak dağıtınız. Bu kapları buzdolabında en fazla 3 gün süre ile saklayabilir, istediğiniz zaman daha önceden 350 C'ye ısıtılmış fırında, 12-15 dakika, üzeri kabarıp hafifçe kızarana kadar pişiriniz. Sufleyi yanında krem şanti veya dondurma ile su-nabilirsiniz.
küçük kareler şeklinde doğradıktan sonra, fırında kızartarak buzdolabında uzun süre saklayabilirsiniz. Kızartırmadan önce hafif zeytinyağlı sarımsak sürerseniz, daha lezzetli olur. Bunları, çorbalarınızda ve salatalarınızda kruton olarak kullanabilirsiniz. Sarımsaklarınızı zeytinyağı ile mutfak robotunda karıştırarak bir kavanozda uzun süre saklayabilirsiniz. Yemeklerinize bir kaşık ekleyerek lezzet katabilirsiniz. Buzdolabınıza ağzı açık bir kapta süt yerleştirirseniz, kötü kokuları aldığını farkedeceksiniz.
LOTUS Cafe, OASİS Alışveriş Merkezi’nde Tel: 317 23 42 - 317 23 44
BODRUM
e ntü
41
PARANTEZ
Çanakkale geçilmez
A
lfabenin elifi gibi öğrendik bunu, gururla onurla kazıdık zihnimize.Ne Çanakkale ne de vatanın bir karış toprağı geçilmez, geçilemez. Geçen hafta boyunca Atatürk ve Kurtuluş Savaşımızla ilgili mailler, resimler aldım.. Okudum, baktım, baktım, okudum, düşündüm, hüzünledim.., Zihinsel kurgu yaptım... Çıkamadım işin içinden, yokluk, açlık, silahsızlık, imkansızlık, sayısal yetersizlik, olmayan tek şey umutsuzluk ve inançsızlık...
HÜSNİYE KAYA POLAT azkaotel@superonline.com
İnsan mevcuda
Çanakkale'deki İngiliz cephe komutanı, "Vaziyet gayet iyi... Bugün yarın geçeriz" raporları gönderiyor devamlı... O sırada genç bir gazeteci var orada. Avustralyalı. Melbourne Age Gazetesi'nin muhabiri. Görüyor ki, durum kel... Hadise, hiç de İngiliz Komutan’ın anlattığı gibi değil. Türkler kafaya koymuş... Kuru ekmek yiyor, bulursa üzüm hoşafı içiyor, şakır şakır ölüyor... Ama geçirmiyor. Avustralyalı olduğu için özellikle dikkatini çeken bir konu daha var. İngiliz komutanlar, karargâhta klasik müzik eşliğinde viski yudumlarken, Anzaklar patır patır gidiyor. En son iki tabur Anzak gönderiyorlar bir bölgeye... Türklerin, iki taburu yok etmesi iki saat bile sürmüyor. Üstelik, müthiş bir sansür var. Yazdığı haberler, İngiliz yetkililer tarafından engelleniyor. Bakıyor ki, olacak gibi değil... Sarılıyor kaleme, tüm gerçekleri tek tek anlattığı, 8 bin kelimeden oluşan, "Gelibolu Mektubu"nu yazıyor.
Bu umut ve inanç ne kadar güçlü ne kadar yıkılmaz güvenir, silahına bir silahmış ki, imkansızı imkanlı kılmış. Gelen güvenir, katığına, maillerde o savaşa ait resimler var, ayakkabı yok, gücüne güvenir üniforma yok, silah yok. Resimlere dakikalarca bakmaktan alıkoyamadım kendimi. Yetmedi aklım, anlarım. İnancını yetemedim... Bir benzeri daha yoktur, olamaz. Ben o kutsal vatan zaten o dönemi zihnime açıklayamadım, okudum, sevdasıyla dolu okudum yetmedi... Eksik olan sanırım, o savaşta can vermeye hazır olanların duygularını yüreğine dayayıp, algılayabilmek... İnsan mevcuda güvenir, silahına vatanı yitirme Özeti şu: güvenir, katığına, gücüne güvenir anlarım. İnancını o endişesini savaşma "Çanakkale geçilemez... Hemen çekilin." Ve bu mekkutsal vatan sevdasıyla dolu yüreğine dayayıp, tubu, sansürden kurtulmak için Avustralya vatanı yitirme endişesini savaşma gücüne çeviren gücüne çeviren Başbakanı'na "Elden" ulaştırıyor. Avustralya kaç millet vardır. Bir Türk olarak şu an ne kadar yer kaç millet vardır... Başbakanı mektubu okuyor, gözlerine inanamıyor ve tutuyorum ya da ne kadar temsil edebiliyorum acilen, yine "Elden", İngiltere Başbakanı'na ulaştırıbilmiyorum, bildiğim bir şey varsa, o korkusuz, yor. İngiltere Başbakanı mektubu okuyor. Savaş Kabinesi'ni topluyor, güçlü, inançlı insanları ve kazandıkları zaferleri düşündükçe “Ne orada bir daha yüksek sesle okuyor... Gizlice araştırılıyor. Mektup Mutlu Türküm” di-yorum. doğru. Hatta az bile yazılmış. Cephedeki İngiliz Komutan’ın, kendi poposunu kurtarmak için palavra attığı anlaşılıyor. Bu kafamızla bu halimizle o zamanlar vatan bize ihtiyaç duysaydı, Ve karar veriliyor. Komutan görevden alınıyor. Emperyalistler, vay gelmişti başımıza. Laftan mermi yapar, mazeretten siper, Çanakkale'den çekiliyor. Yazdığı mektupla savaşın sona ermesini rahatımızı kaybetme endişesiyle de manevra yapardık... sağlayan genç gazeteci, Avustralya'da "Kahraman" gibi karşılanıyor. Yiyeceklerimizi fast food isterdik, kolamız, neskafemiz, "Sir" ünvanı veriliyor. E tabii kapılar açılıyor... Savaşa "Muhabir" olarak dondurmalarımız, mümkünse beş çaylarımız da hazır olmalı, silah giden gazeteci, savaştan sonra "Gazete sahibi" oluyor. te-mizliğine yardımcı, üniformalara ütücü, seyyar temizlikçi, cep telefonlarımıza şarj, her cepheye de baz istasyonu... Allah korusun ya Yıl, 1952. çekmezse telefonlarımız.. Tabi bir de kontör sorunumuz var... Kısa Çanakkale'de savaşın kaderini değiştiren "Sir gazeteci" vefat ediyor. metraj videolarımızı ailelerimize gönderirdik nasıl aslanlar gibi Bir tane oğlu var... O zamanlar, 21 yaşında. Babasının gazetesinin savaşamadığımızı görsünler diye... başına geçiyor. Çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor. Avustralya'ya sığmıyor... Bir şehitlik de bize yapılırdı, ama girişte T.C şehitliği değil Turkcell ABD'ye, Avrupa'ya el atıyor. Bugün, 75 yaşında. Dünya Medya şehitliği yazardı. İmparatoru. 75 televizyon kanalı... 175 gazetesi var. TV kanallarıyla Mobil hatçılar hemen kolayını bulurdu, düşmancell. Düşmanla 600 mil-yon izleyiciye, gazeteleriyle 11 milyon okuyucuya hitap yaptığın her görüşme için beş dakika hediye kontör... Düşünün, karşı ediyor. karşıya gelmişiz düşmanla, 'Kardeş dur bi, beş dakika görüşelim sonra vuruşuruz, hediye kontör var işin ucunda, ölümün acelesi Yıl, 2006... yok'... Düşman dinler mi, düşeriz kanlar içinde yere, cep Çanakkale'nin "dövüşerek" geçilemeyeceğini ilk anlayan "Sir gazeteci"telefonumuzun ekranında Türk bayrağı, melodisi Onuncu Yıl Marşı... nin oğlu, Çanakkale'nin nasıl geçileceğini gösterdi... Bu kadar teknolojik oldu milliyetçiliğimiz... Dönelim gerçek bir EFT'yle. Bastı parayı, TGRT'yi aldı. İsmi, Rupert Murdoch. savaşa, gerçek miliyetçilerin, gerçek aslanların savaştığı, zaferler yazdığı, tarihe onurla kazınan bir savaşa... Ve onunla ilgili acı bir gerçeğe... Allah askerlerimize güç versin, zorluk zeval göstermesin... Onlar gibi, milliyetçilik duygularını onurla gururla canının önünde taşıyanlara şükran ve saygı dolu selamlarımı gönderiyorum... Tarihimizdeki 91 yıllık hikâye... şehitlerimize ne diyeyim ki, inşallah bu tarafı görmüyorlardır... Ben Yıl, 1915. Çanakkale'de kan gövdeyi götürüyor. sonuna kadar Milliyetçiyim diyenlere sözüm yok, herkes kendini bilir "Geçerim" diye saldıran emperyalistlerin insan kaybı, 200 bini aşmış... nihayetinde, benim yazdıklarımda da gerçeklik payı var , bunu siz de "Geç de görelim" diyen dedelerimizin kaybı ise, 250 binin üstünde... ben de biliyoruz... Sanırım insanın dışına yaptığı yatırımlar, manevi Mermiler havada çarpışıyor. Cesetler toplanamayacak kadar çok... değerlerini azaltıyor... Bu inanılmaz kıyıma rağmen, İngiliz Hükümeti durumdan memnun. Çünkü gerçeği bilmiyor.
42
BODRUM
e ntü