SAYI
129
EKİM/KASIM
2006
iÇiNDEKiLER
4
MERHABA / Demircan Türkdoğan
6
HABER TURU
11
AYIN ANKETİ
16
BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt
18
YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER
20
BODRUM’DA BİR SATRANÇ GÖNÜLLÜSÜ
22
BODRUM TUTKUNLARI / Somnur
25
BALIKÇI HATIRLANDI
26
TOPLUM & YAŞAM
28
İÇİMİZDEN BİRİ
26
TOPLUM & YAŞAM
32
BAHÇEM ve BEN / Gülnar Önay
34
BAKIPDURU / Ramazan Borazan
36
ZEKİ MÜREN 10. ANILDI
38
BODRUM MANDALİNİNİN ÖYKÜSÜ
40
LEZZET USTALARI
41
NET BAKIŞ
42
PARANTEZ / Hüsniye Kaya Polat
AYLIK GAZETE 2
GEÇTİĞİMİZ AYA BAKIŞ
6
ETKİNLİKLER
8 9
ARŞİVDEN
15
25
7
27
36
22
26
ADRES SAYFALARI EMLAK SHOW
28
www.bodrumajans.com.tr
10 info@bodrumajans.com.tr
e ntü
KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ
r z3 Bn BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Yazı İşleri Müdürü ÖZLEM McCLURE Haber Editörü YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Sayının Yazarları: BÜLENT AKKURT GÜLNAR ÖNAY HÜSNİYE KAYA POLAT Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURAY ÇEKİN NURHAN İBAK İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr
MERHABA
BODRUM
Önemli olan hiç unutmamak
B
odrum’u bu günlere taşıyan, Bodrum’u dünyaya tanıtan, Bodrum’u pek çok ilkle tanıştıran gerçek Bodrum aşığı Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı bundan 33 yıl önce bir ekim ayında aramızdan ayrıldı. O günden beri 13 ekim günü geldiğinde sadece yılda bir kez hatırlanır Bodrum’da Balıkçı.
Oysa, Balıkçı için hiç değilse bir kaç yıl önce hafta düzenlenmiş, bir hafta boyunca adına çeşitli etkinlikler yapılmış, daha adına yaraşır bir biçimde anılmaya çalışılmıştı. Üstelik o zaman Balıkçıyı anma haftasının sürekliliği de söz konusu idi. Nedenini anlayabilmek mümkün değil. Sürdürülmedi. Neden?..
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Öteden beri hep bir anket yapmayı düşünmüşümdür Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı için. Sormak isterim gençlere, Bodrumlulara, Bodrum’da yaşayanlara. “Halikarnas Balıkçısı’nı tanıyormusunuz. Kimdir?” diye.
Evet, bu yıl 13 ekim günü her sene olduğu gibi yine mezarı başında anıldı Halikarnas Balıkçısı. Yine adet yerini buldu. Yine üç beş konuşmacı tarafından yere göğe sığdırılamadı. Bodrum için ne denli önemli bir şahsiyet olduğu anlatıldı. Bodrum’a olan katkıları için övgüler dizildi. Ve her yıl olduğu gibi basın mensup-larının katılımcılardan daha fazla olduğu topluluk Balıkçıyı seneye tekrar anmak üzere dağıldı. Bizce Bodrum’un Balıkçısını yılda bir kez usulen hatırlaması değil. Onu hiç bir zaman unutmaması gerekir...
Eylül sayısında duyurduğumuz gibi yazın her ay, kışın ise iki ayda bir yayın düzenine Ama hep başlayınca bu defa sizlerle korkmuşumdur elde geç buluşabildik. Bundan edilecek olan anket sonraki buluşma zamanımız sonucundan. Ocak. Onu Mart sayısı Ürkütmüştür beni izleyecek. Ardından Mayıs, saçma sapan Haziran, Temmuz, Ağustos, yanıtların gelecek Eylül aylarında yine her ay birlikte olacağız. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi bu Ama hep korkmuşumdur elde edilecek olan düzenleme tembelliğimizden değil... anket sonucundan. Ürkütmüştür beni saçma sapan yanıtların gelecek olma ihtimali. Artık sizi Bodrum Bülten sayfalarıyla başbaşa Öteden beri hep bir anket yapmayı düşünmüşümdür Halikar-nas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı için. Sormak iste-rim gençlere, Bodrumlulara, Bodrum’da yaşayanlara. “Halikarnas Balıkçısı’nı tanıyormusunuz. Kimdir?” diye.
Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli
Bayramınızı kutlar sağlık, mutluluk ve başarılar dileriz...
Basım Tarihi: 18/10/2006
Mavi Bakış Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.
18 Bnı Ba y Büı y Bd 4
YAYIN GRUBU
BODRUM
e ntü
BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM BOSS YAZIHANESİ / Kıbrıs Şehitleri Caddesi BODRUM HIZMA HEDİYELİK BODRUM OASİS DANIŞMA GÜNDOĞAN GALİPDOS MOBİLYA & AKSESUAR KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK DENİZHAN KONACIK KARATAŞ MOBİLYA KONACIK WHITE ARTECH DESING TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ - D.WAY DISCOVERY (D-MARİN) YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER
DAĞITIM NOKTALARI
BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...
12 AY BOYUNCA BODRUM’DA HİZMETİNİZDEYİZ
GÖKOVA KÖRFEZİNDE YELKEN HEYECANI Akdeniz’in en büyük organizasyonlarından birisi olan Bodrum Kupası Yat yarışları bu yıl Gökova Körfezi’nin doğal güzellikleri içinde gerçekleşti. Ege’nin dostluk rüzgârları Türk, Yunan, Alman, İngiliz, İtalyan katılan tüm yerli ve yabancı bayraklı yatların yelkenlerini doldurdu. Gökova’da yarışçıları keyiflendirerek, yeni dostluklara yelken açıldı. Bodrum Kupası Deniz Şenliği 14-18 Ekim 2006 tarihleri arasında, Era Bodrum Yelken Kulübü organizasyonunda on sekizinci kez start aldı. Özellikle ahşap charter yatlarının katıldığı yolcuları ile birlikte yapılan dünyanın ender organizasyonlarından birisi konumundaki bu etkinliğe her yıl olduğu gibi bu yıl da binin üzerinde dünyanın dört bir yanından gelen yarışmacı ve yüzün üzerinde yarışacak yatın yanı sıra bir çok yerli ve yabancı sanatçı ve basın mensubu katıldı. Toplam beş etaptan oluşan etkinlikte, yarışçıları Bodrum, Çökertme, İngiliz Limanı, Kisebükü ve Turgutreis Doğuş Marina konuk etti. Konaklanan limanlardaki müzik etkinlikleri ve kıyafet yarışmasının her yıl olduğu gibi bu yıl da organizasyona ayrı bir renk kattı.
6
BODRUM
e ntü
Yelkenli yat kategorisinde, dünyada sadece kadın katılımlı ilk uluslararası yelken yarışı Tugrutreis’te düzenlendi. 7-13 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen yarışlar TURGUTREİS BELEDİYESİ’nin ev sahipliğinde, TURGUTREİS BODRUM YAT KULÜBÜ desteği ile yapıldı. TYF ve ISAF takvimine girmiş olan yarışa 17 takım ve 170 yarşçı katıldı. Kupada Türk, İsrail, Hollanda, Rus ve Karma takım olmak üzere 200 yelkenci yarıştı.
Kadınlar Mavide Yarıştı
Yat sınıfından başka 7-13 yaş genç kızların da yarıştığı Optimist sınıf, yarışın farklı bir heyecanı oldu. Cahit Üren ve uluslararası bir jürinin izlediği yarışı dünya spor takviminde bir ilk. Yelken sporunu kadınlar arasında sevdirmek ve yaygınlaştırmak amacı ile düzenlenen yarışta dünya kadınları yelkenci ve kadın kimlikleri ile biraraya geldi. Turgutreis D-Marin'ide gerçekleşen kupa aynı zamanda bir hafta süresince Tugutreis Belediyesi’nin ev sahipliğinde çeşitli etkinliklerle şölen havasında geçti.
Yıldız Gaz Armatürleri'nin ana sponsorluğunda, Bodrum Açıkdeniz Yelken Kulübü tarafından gerçekleştirilen "5.Yıldız Gaz Yaza Veda Kupası" 16-17 Eylül tarihinde 17 teknenin katılımıyla Bodrum parkurunda yapıldı. IRC 1, IRC 2 ve Destek sınıflarında yapılan kupada ilk gün 26 millik Bodrum-Orak Adası-Karaada-Bodrum rotası, ikinci gün ise 16 millik BodrumÇelebi-Karaada-Bodrum offshore rotasında düzenlendi.
5. Yıldız Gaz Yaza Veda Kupası
16 Eylül akşamı, Marina Yacht Club'de yapılan şarap partisinde ilk günün birincilerine Pamukkale Şarapları tarafından şampanya hediye edildi. 17 Eylül akşamı Dedeman Oteli, Foster’s, Efe Rakı ve Pamukka-le Şarapları’nın katkılarıyla Dedeman Scala Beach’de gerçekleştirilen ödül töreni ve barbekü partisinde 5. Yıldız Gaz Yaza Veda Kupası’nda görev yapan hakem ve deniz kurtarma ekibine sertifikaları ve sponsorlara plaketleri Yıldız Gaz Armatürleri A.Ş. Genel Müdürü Saro, Yıldız Gaz Yönetim Kurulu Başkanı Arto Tekyıldız, Genel Müdürü Saro Tekyıldız ve Genel Müdür Yardımcısı Haydar Can tarafından verildi.
Bodrum Açıkdeniz Yelken Kulübü tarafından her yıl düzenlenen yelken yarışlarından birine sponsor olan Bodrum’un Marina Yacht Club; Türk insanına yelkenciliği sevdirmek ve bu sporu geliştirmek, Türkiye’nin değerli sanatçılarını, ünlü yüzlerini bu sporla buluşturabilmek ve yarış keyfini yaşatabilmek için, ‘Marina Yacht Club Famous Cup’ adıyla 30 Eylül - 1 Ekim 2006 tarihlerinde bir yelken yarışı düzenledi.
Ünlüler Yelkenle Buluştu
21 profesyonel yelken ekibinin katıldığı yarışta her yelkenlide Türkiye’nin bir gülümseyen yüzü, ister konuk olarak ya da dilerse ekiple birlikte çalışarak yarıştı. Yarışan Teknelerden Uzma'da Ozan Orhon ve Zeynep Tunuslu, Singlestar'da Aysun Kayacı, Kum'da Ebru Güzel, Norm'da Berna Laçin, Şah-Mat'ta Neco ekibe katıldı. Marina Yacht Club Famous Cup'ta, Elan1 adıyla yeralan İsrail Bayan Ekibi de, oldukça iddialı bir yarış çıkarttı. Sosis rotada Bodrum-Bodrum etabı yapıldı. Marina Yacht Club Kupası'nda dereceye giren teknelere ödülleri, Marina Yacht Club Jazz Bar'da, Ali Poyrazoğlu'nun sunuculuğında gerçekleştirilen ödül töreninde sunuldu.
BODRUM
Bülten
7
HABER TURU
B
odrum İlçe Adliye Binasının kapasitesi ihtiyaca cevap veremez hale gelince, ilgililerin arayışına Bitez Belediyesi’nden cevap geldi. Bitez Belediyesi Meclis kararıyla belde sınırları içinde arsa tahsisiyle sorun çözüldü. Adliye Bakanlığının yapımını üstlendiği, Adliye Sarayının 10 Ağustos 2005 tarihinde inşaatına başlandı ve bir yıl gibi kısa sürede tamamlanıp, açılışı beklenmekte.
ADLİYE SARAYI HİZMETE HAZIR GEMİ YANAŞMA İSKELESİ KIŞA KALDI...
B
odrum’da yapımına geçtiğimiz yıl Aralık ayında başlanan Gemi Yanaşma İskelesi’nin önümüzdeki kış aylarında bitirilerek yazın faaliyete geçirileceği bildirildi. Gemi Yanaşma İskelesi’nin yapımında görevli Topograf Şefi Davut Kepez, yapımına geçtiğimiz yıl Aralık ayında başlanan ve yaklaşık 10 milyon dolara mal olacak Gemi Yanaşma İskelesi’nin önümüzdeki kış aylarında bitirileceğini söyledi. Kepez, projenin ERS, SETUR ve ÇAĞDAŞ Holding isimli 3 şirket tarafından gerçekleştirildiğini belirterek, “Temmuz ayında 250 metre uzunluğundaki iskele bitirilmişti. Önümüzdeki kış aylarında ise projenin tamamının bitirilmesi planlanıyor” dedi. Proje kapsamında liman binası, restoran ve akaryakıt istasyonu da yapılacağını kaydeden Kepez şunları söyledi: “Gemi Yanaşma İskelesi’nin bu kış bitirilip önümüzdeki yaza faaliyete geçmesi planlanıyor. Yaklaşık 10 milyon dolara mal olacak iskelede 4 bin yolcu birden ağırlanabilecek. 2 geminin birden yanaşabileceği iskelede, arabalı vapurlar için 3 tane kapak atma rampası, 120 metre uzunluğunda rıhtım, 115 metre uzunluğunda eksi ikilik rıhtım (2 metre su derinliği olan rıhtım) ve iskele ucunda su derinliği 27 metre olan bir rıhtım var”.
8 BODRUM e ntü
12.000 m2 kullanım alanına sahip olan Adliye Sarayında her türlü ihtiyaca cevap verecek ayrıntılar düşünülmüş. Her aşamasında son sistem teknoloji kullanılan ve 12 adet kamerayla izlenen binada anons sistemi, 80 kişilik konferans salonu, 2 adet asansör, 14 adet duruşma salonu, banka, 2 adet yemekhane, kantin ve ilçe seçim bürosu ile dünya standartlarında 3 adet nezarethane mevcut. 3.150.000 YTL ye mal olan Adliye Sarayı başta hukukçulara rahat bir çalışma ortamı sağlarken, davalı ve davacılara da hizmette modern bir ortam sunmakta.
DEĞİRMENLER ONARILIYOR
T
urgutreis'te bulunan ve yıllardır simge haline gelen değirmenler restore ediliyor.
Turgutreis Belediyesi tarafından yeniden düzenlenerek restore edilmesi planlanan değirmenlerin yenileme çalışmalarının yaz sezonunun hemen bitiminde başlanması hedefleniyor. Eskiden un öğütmek amacıyla kullanılan ve 150 yıllık geçmişe sahip değirmenleri restore etmek istediklerini belirten Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan "Çalışmalarımıza en kısa sürede başlamak hedefindeyiz. Yaz aylarında binlerce turistin akın ettiği beldemizde, yabancı misafirlerimizin ilgisini tarihi yel değirmenlerine çekeceğiz. Turgutreis, turizm ve tarihin iç içe olduğu ender beldelerden
bir tanesi, değirmenlere giden yollarında bakımlarına ve genişletme çalışmalarına başladık. Bu anlamda Yarımada da bulunan tüm değirmenlerin yeniden restore edilmesi
ESKİ SARNIÇLAR ÇOK AMAÇLI SALON OLUYOR...
K
onacık Belediyesi eski sarnıçları restore ederek çok amaçlı salon olarak kullanacak. Bodrum yarımadasının simgelerinden olan ve tüm yarımadada yıllardır kullanma suyu ve sulama amaçlı olarak kullanılan, günümüzde atıl vaziyette bulunan sarnıçlar restore edilerek, belediye bünyesinde düzenlenen etkinliklerde kullanılacak. Proje kapsamında Konacık Belediyesi’nin hemen yanında yer alan sarnıçta çalışmalara başlandı. Sarnıç içi ve çevresi düzenlenerek sergi salonu ve halk eğitim merkezi müdürlüğü ile yapılan ortak çalışmalar için kullanılacak. Yarımada genelinde bu tip projelerin düzenlenmesinin önemini vurgulayan, Konacık Belediye Başkanı Mehmet Tosun, “Kendi
Kültürümüze ve değerlerimize sahip çıktığımız sürece ileriye güvenle bakabiliriz. Kültür ve Sanata olan desteğimizin yarımadada ki tarihi değerlerimizi korumak adına bu tip projeler gerçekleştiriyoruz. Proje kapsamında toplam 5 adet sarnıç restore
ÖNCE SAĞLIK
BODRUM İÇİN PROJE ÜRETECEKLER
B
odrum Belediyesinin daveti üzerine gelen ODTÜ Mimarlık Bölümü öğrencilerinin üretecekleri projeler Şubat ayı 1. dönem sonunda jüriye teslim edilecek. Öğrencilerin bitirme projesi de olacak olan çalışmalar, Bodrum Belediyesi’nin de plan ve projeleri dahilindeki mekanları kapsayacağından, beğenilen projeler meclis kararı ile uygulamaya da alınabilecek. Belediye Başkanı Mazlum Ağan yaptığı
açıklamada, Bodrum Belediye Meydanı, İskele Meydanı, çarşı içi cephe, gölgelendirme çalışmalarının zaten yapılacağını belirterek, “tüm bu projelerimizle birlikte Bodrum Limanı, Gümbet dolgu alanı, yeni yapılacak iskelenin dolgu alanı, arıtma, İnce burun’da yapılacak mendirek ve peyzaj çalışmaları gibi projelerimiz zaten plan dahilinde idi. Genç arkadaşlarımızın da mezuniyet projeleri de olduğunu öğrendik. Kendilerini davet etti. Bizim de planlarımıza uyacak
THALASSA TV. 3. BELGESELİ ÇEKTİ
B
Dr. Dt. TUNÇ AKMAN
T
ORTODONTİS
RUM No:48/C BOD Atatürk Cad. 6 86 56 Tel: 0.252. 31 akman.com yardim@tunc
Diş Hekimi
R. VECDET ATAY Koray Yılmaz İş Merkezi D Blok D-26 Yalıkavak Bodrum Tel: 0.252. 385 20 90 - Gsm: 0.532. 277 72 13 e-mail: vecdetatay@yahoo.com - www.vecdetatay.com
GEÇiYORDUM UĞRADIM
Diş Hekimi
odrum Belediyesi’nin davetlisi olarak geçtiğimiz kış, Bodrum’a gelen ve Bodrum’la ilgili iki belgesel (“Les Goletas de BodrumSchooners of Bodrum- Bodrum Guletleri” -“El Tresors de Bodrum-Bodrum TreasuresBodrum Hazineleri) hazırlayan Thalassa TV - Rumbo Sur Produccion Ekibi tekrar Bodrum’a geldi. 11-16 Ekim tarihleri arasında çekim yapan ekip, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Cam Salonu, Okul Gemisi, Tersane ve Bodrum Cup Yarışlarında görüntüler gerçekleştirdi. Bodrum’la ilgili üçüncü belgeseli, Thalassa TV ve Fransız TV5 kanallarında gösterilmek üzere yayına hazırlıyorlar. Bodrum Belediyesi’nin evsahipliğinde gerçekleşen bu çalışmada, Halikarnas Balıkçısı’nı Anma Etkinlikleri kapsamında, Cevat Şakir’in Kızı Sn.İsmet Noonan’la da bir ropörtaj yapıldı; Bodrum, Mavi Yolculuk ve Halikarnas Balıkçısı gibi çok önemli değerleri ile bir kez daha ölümsüzleşmiş olacak. Bodrum Belediye Başkanı Mazlum AĞAN’la da bir röportaj yapan Thalassa TV ekibi, 16 Ekim tarihinde Bodrum’dan ayrıldı.
Bolar İren seyahatte olması nedeni ile bu sayının yazısını yayınlayamıyoruz. Önümüzdeki sayıdan itibaren yine birlikte olacağız.
Hazırlayan: YİĞİT UYGUR
Geçtiğimiz ay Bodrum Bülten’in bodrumajans.com.tr sitesi anket bölümünde “Bodrum’u vazgeçilmez yapan...” diyip aşağıdaki şıkları sıraladık: 1- Denizi, kumu, güneşi, 2- Tarihi geçmişi, kültür değerleri, 3- Eğlence hayatı. Bunlara bir de “hepsi” şıkkını ekledik. 337 kişinin katıldığı oylama sonunda gördük ki şıklar arasında tercih yapamayanlar çoğunlukta. Katılanların %45.2’si “hepsi” şıkkını oyladı. 1. ve 3. şık anket süresince adeta birbiriyle yarıştı. Sonuçta 1. şık olan “Denizi, kumu ve güneşi” tercihi yarışı kıl payı önde bitirdi. Bizde farklı kesimlerden kişilere “Bodrum’u Vazgeçilmez Yapan” nedir diye sorduk.
BODRUM’U VAZGEÇİLMEZ YAPAN
BODRUM’U VAZGEÇİLMEZ YAPAN... 1 - Hepsi
% 45.2
2 - Denizi, kumu, güneşi
% 18.1
3 - Eğlence hayatı
% 17.1
4 - Tarihi geçmişi ve kültürel değerleri
% 13.6
5 - Rakipsiz Oluşu
% 5.7
NE DEDiLER? Bodrum Bülten, www.bodrumajans.com.tr sitesinde her ay bir anket düzenliyor ve farklı konularda sorular yöneltiyor. Bu ayki anket sorumuz “Bodrum’u vazgeçilmez yapan?” omuştu. Konu ile ilgili olarak farklı kesimlerden farklı kişilerin düşüncelerini aldık... Nadi GÜLER Bodrum Merkez Medya Organizasyon
“Vazgeçilmez olan rant”... Bodrum'a bir turist/tatilci gözüyle bakarsanız bir sürü güzel şey sizi etkileyecektir, denize, güneşe hayran kalıp, buralara aşık olup yerleşmeyi bile düşüneceksiniz... Hakikaten güzeldir, etkileyicidir, ayaklarınız yerden kesilir, tutulursunuz; aşk gibi bir şey; Siz yine de acele etmeyin… Sonuçta Bodrum, küçük bir sahil kasabası psikolojisini üzerinden atamadan şehir olmaya gelmiş dayanmış, altyapısı tamamlanmadan, çarpık bir üst yapıyla raşitik gelişimini hala sürdürüyor. Kanalizasyon dahi çözülmeden her alanda mafyası gelişmiş, daha imar mevzuatını bitirilmeden bakanlık tarafından orman ve sit alanları imara açılacak talihsiz bir belde. Halikarnas Balıkçısı'nın yaşadığı evin şimdi bir köfteci olmasından pay biçmeliyiz kendimize. Halikarnasos diye bir antik kentini yok edip, Hipodromun üzerine sanayi çarşısı kurmuş trajikomik taşra mütahitliğine tanığız Bodrum'da. Kanalizasyonu boruyla denize veren, sonra da müşteri-sini aynı denize sokan zavallı otel işletmecisi bilmiyor ki, aynı denizde iki kere yıkanılmaz! Bodrum bu fenomenlerinden dolayı marka olmuş, türlü edep, ahlak serbestliğinden dolayı çılgınca eğlenilen, gece kaptığınla seviştiğin, gündüz uyanınca birbirini tanımayan insanların trendy takılma yeri. Hiç bir kuralın, kanunun işlemediği Serbest Ticaret Bölgesi… Yerel yönetiminden, dönercisine, tattoo'cusundan, barmenine kadar herkes liberal ekonomiye inanmış; Herkes Para Kapmaya Çalışıyor, kimse uzun vadeli planlamalar yapmıyor; Çünkü burası Bodrum; Gece Tap, Gündüz Unut!
Bodrum Yarımadası farklı kültürlerinin iç içe yaşadığı ender kıyı yerleşimlerinden biri olarak çağlar öncesinden gelen yaşam alışkanlıklarının devam ettirildiği, geleneklerin korunduğu bir yer. Sınır sahil kasabası olması özelliği, ticaret ilişkileri ve yaşanan mübadelerle iki toplum, aslında tek bir kültür gibi yaşamış. Rum ustalar evlerimizi yapmış, hastası olduğunda Yalıkavaklılar Bodrum uzak diye Kos'a götürürlermiş hastalarını. Bu durum ister istemez bir uyum, hakkaniyet, erdem ve barış kültürünü oluşturmuş. Başka bölgelerde olsa cinayetlerle çözülecek namus meseleleri bile burada "Olsun varsın, olan olmuş, dostluğu bozmayalım" diye barışcıl bir şekilde çözülebiliyor. Türkiye'deki 10.000 bitki çeşitliliği içindeki Bodrum bir botanik bahçesi… Akdeniz Ülkeleri Akademisi Vakfı 1999'da Bodrum'da 800'e yakın bitkiyi tespit ettirmiştir. Bu botanik çeşitlilik Roma İmparatorluğu döneminde Caria bölgesinin herbaryum olarak kullanılmasıyla ilgili gibi gözüküyor. Havasının temizliği ve insanı sakinleştiren bol oksijenden dolayı Osmanlı İmparatorluğu döneminde akıl hastaları Bodrum'a gönderilirmiş. Eskinin, deli ve sürgün yatağı Bodrum, şimdi de sabahlara kadar deliler gibi eğlenilen yer. Bodrum'un bundan kurtulması, normalleşmesi gerekiyor, Türkübükü'ndeki tüketim toplumuyla değil, çevremizdeki 30 küsür antik kent ve tarihsel zenginlikleriyle vazgeçilmez olması gerekiyor Bodrum'un. 50'ye yakın geleneksel zanaatlarını, ustalarını etnografik olarak doğru sunduğunda yarına bir değer olarak
12
BODRUM
e ntü
taşıyabilecek. Yoksa Hipodrom'un kaderi gibi, yandaki dönerci dükkanı genişletip Ali Güven'i dükkanını alıp, onu da Dereköy'e yollayabilir. Bodrum Yarımadası sıcak ve kurak geçen yazlarına karşın, kışları ılıman ve bol yağışla geçiyor, güneş hiç eksik olmaz. Köylüler kış için "40 gün sürer" derler. Köylülerin öngürüsü bu yıl turizmi de maalesef "40 gün etti". Bodrum'da total olarak sürdürülen yönetim zafiyeti bölgenin doğal kaynaklarına ve turizmin gelişmesine hızla zarar veriyor. Yöneticilerin rant uğruna buna göz yumması da kendilerinin ve çevresindekilerin rant peşinde çöplenmelerinden. 1924'de ilk iskelesi kurulan, 1927'de ilk uçağın indiği Bodrum'un alt yapısının şaşırtıcı bir yavaşlıkta yürümesi de "rant mekanı" olmasından. Bizim değilse bile, işletmecilerin ve şimdi de hükümetin Bodrum'dan vazgeçememesi, bu rant yüzündendir. Bodrum'da gerekli çözümler
Alp ÇAĞPAR - Seramik Sanatçısı Ortakent Yahşi Belediyesi Sanat Danışmanı
“Bodrum enerji saçıyor. İnsanlarıyla, tarihiyle, doğasıyla. Bizler dışardan gelip o enerjiden nasipleniyoruz, o enerjiyle sarınıyoruz. Korkuyorum bir gün biter diye.” Tükendi büyük şehir, yürüyerek gidesin var. Saçacak enerjin, söyleyecek sözün var ise Bodrum'dan başka seçenek yok. Aradığın inziva değil insansa, kaos değil huzursa yine tek adres Bodrum. Güneşin çok daha ihtişamlı doğup battığı coğrafyalar gördüm, pek çok yerin denizine daldım, yüzdüm ki Bodrum'dan daha muhteşemdi. "Tarihi Geçmiş" ya da "Kültürel Değer" desen Anadolu'nun her yerinde. Eğlence hayatının ise beni pek ilgilendirmediği kesin. Bodrum'un enerjisi bir başka ve o enerjiyi yayan da yine o toprakta doğmuşlar. Yelkenleri yakmak cesaretini gösterebildiysen, aradığın şey enerji oluyor. Organizmanın etkin gücü enerji. Bu güç, havasına, toprağına bulaşmış sanki Yarımada'nın. Hepsi neşeli burada doğanların. Bense düşünüyorum da hala geçmişimi atmaya çalışıyorum, hala aldığım derslerin can acısıyla bakıyorum olaylara, onlar çok geçmişler bunları hem de akıl almaz bir zekayla. Bodrum enerji saçıyor. İnsanlarıyla, tarihiyle, doğasıyla. Bizler dışarıdan gelip o enerjiden nasipleniyoruz, o enerjiyle sarınıyoruz. Korkuyorum bir gün biter diye. Geniş olabileceğim ve düşünebileceğim, "olcene bak" diyebileceğim günler şerefine.
Ali DİKAN - Kaptan
“Bodrum vazgeçilmez... Neden? Eğlence merkezi olduğu için vazgeçilmez, turizm bitti, keşke vazgeçilmez olsa sadece eğlence sektörüyle turizm olmaz.” Deniz kum güneş bitti, tarihinden ve insanının güzelliğinden dolayı vazgeçilmez oldu Bodrum. Ama yavaş yavaş Bodrum, Bodrum
olmaktan çıktı. Taş yığını oldu her taraf. Ben doğma büyüme Bodrumluyum. 15 yıldır, mavi tur ve günlük tekne turu yapıyorum, daha evvel yat imalatı yapıyordum ama artık cazipliğini yitirdi. Şimdi mimarlar geldi, eskiden biz kendi projemizi çizip yapıyorduk. Tekne inşaat mühendisleri geldi, bizden iyi yapıyorlar, çiziyorlar, projelendirip denize indiriyorlar. Yaşım 60; bir de yaşlılık var artık. Bodrum diye bir şey kalmadı, köy diye bir şey kalmadı, incir ağaçlarımız vardı, söktüler mandalina diktiler. Sonra mandalinaları söktüler, yerine apartmanlar diktiler. Haa, Bodrum vazgeçilmez… Neden? Eğlence merkezi olduğu için vazgeçilmez, turizm bitti, keşke vazgeçilmez olsa ama sadece eğlence sektörü ile turizm olmaz. Bakın eskiden Almanlar, Amerikalılar, zengin turistler geliyordu, tarihine kültürüne geliyordu. Kaleyi geziyordu, mozoleyi geziyordu. Şimdi bir bakıyorsun, genç grup geliyor, parasız turist geliyor, discoları geziyor. Ama bu ucuz turist varken o zengin turist de gelmek istemiyor Bodrum'a. Bu imaj meselesi. Ben Bodrum'a o kadar turist çektim teknemle ama şimdi bakıyorum, üzülüyorum. Bütün Bodrumlular, sıcakkanlılıkları ile hoş görüleri ile kucak açtılar, duyurttuk, ettik, ağırladık ama…; üzülüyorum açıkçası. Yangın çıkıyor, 3 ay geçmeden yerine evler dikiliyor. Ağaç diksenize. Belli ki bilerek yakılıyor. Hep doluyuz da konuşamıyoruz işte…
Ayşin KÖMÜRCÜ Bodrum Nokta Editörü
“Kala kala Cevat Şakir’in dörtlüğü kaldı. Yani Bodrum’a bir kere gelen aklını fikrini Bodrum’da bırakıyor”. Bu soruyu yüzlerce kez kendime sormuşumdur. Neden Bodrum? Bodrum olmasaydı nerede yaşardım diye. Cevat Şakir'in "Yokuşbaşına Geldiğinde Bodrum'u göreceksin, Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden önceki-lerde böyleydiler, akıllarını Bodrum'da bırakıp gittiler" dizeleri miydi acaba beni etkileyen, yoksa Bodrum'un kendine has dokusu, yaşam biçimi, havası, doğası mı bizleri burada vazgeçilmez kılan. Bir kere bu konuyu birkaç farklı noktadan ele almak gerektiği kanaatindeyim. Yaşamın vazgeçilmezleri açısından olayı değerlendirmek çok doğru bir tespit olacaktır sanırım. Suyla başlayalım değerlendirmeye; Su yarımada genelinde kıt kanaat bulunduğundan, bir kere Bodrum'da öyle devasa ormanlar ve yeşilliklerin yerinde kıraç topraklar bulunuyor. Bu demektir ki, Torba-Gündoğan Bölgesi, Bitez-Ortakent bölgesi ve Yalı-Mumcular gibi sınırlı bir bölge dışında neredeyse ağaç görmek bile zor. Öyle ise her yıl milyonlarca insanı buraya çeken sebep yeşillikler değil. Çünkü yeşil bir doğa isteyenler daha ziyade Gökova'yı tercih edi-yorlar. Hemen burada bir parantez açarak Mavi Tur'u eklemek gerekiyor. Ancak yine de Mavi Tur ana turizm kalemini oluşturmadığından buraya gelen insanların buranın ormanlarını görmeye gelmediklerini hemen söyleyebiliriz. Oysaki Karadeniz'de bu durum, bunun tam tersi; gelen insanların neredeyse tamamı ormanları ve doğası için buraları ziyaret ediyorlar. Doğa turizmi için vazgeçilmez olan su kaynakları da az olduğuna göre demek ki Bodrum Doğa Turizminden istediği payı alamıyor. Deniz, Güneş ve Kum. İşte yarımadanın en verimli hazinesi diyebileceğimiz velinimetler. Birçok otel, denizin hemen yanı başında ve turistler için vazgeçilmez bir statüde. Turistler denizin hemen yanı başına serpiştirilmiş otellerde havuz ve deniz keyfini doyasıya yaşıyorlar. Özellikle de yılın büyük bir kısmını yağmur altında geçiren İngiltere başta olmak üzere kuzey Avrupa Ülkeleri ve Rusya. "Hepsi tamam da her yıl yarımada genelinde binlerce konut yapılıyor ve bu konutlara insanlar yerleşiyor" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet, her yıl binlerce konut yapılıyor ve bu konutlara da insanlar yerleşiyor. Bunlardan birçoğu burayı yazlık gibi düşünse de önemli bir kısmı da burada daha uzun süre kalmak için yatırım yapıyor. Öyle ise bu insanları buraya çeken
başka bir güç olmalı. Yatırım deseniz hiç zannetmiyorum. Dünyanın birçok bölgesinde daha ucuza yatırım yapmak mümkün. Öyle ise sebep başka olsa gerek. İnanç turizmi deseniz; tamam elinizi attığınız her yerden tarih fışkırıyor, ancak bu tarihte inanılmaz bir şekilde tahrip ediliyor ve pek çok tarihsel kalıntı sergilenemiyor. Öyle ise Bodrum'a insanları çeken farklı bir olay var. Dünyanın yedi harikasından biri olan Mouseleium deseniz, o artık İngiltere'de British Musseum'da yerini almış bile. İşte demek ki kala kala Cevat Şakir'in dörtlüğü kaldı. Yani Bodrum'a bir kere gelen aklını ve fikrini Bodrum'da bırakıp gidiyor. Sizce de öyle değil mi? Bir düşünün pek çok insan Türkiye'nin birçok yerinden buraya geliyor, gelen bir daha gidemiyor ve burada yerleşiyor. Özellikle sonradan gelerek buraya yerleşenlerden Bodrum hakkında en ufak bir kötü söz duyamazsınız. Tek duyulan kötü söz Bodrum'un git gide bazı değerlerini yitirdiği serzenişidir. Bodrum'da bir İstanbul gibi git gide plansız yapılaşmaya yelken açmaktadır. Ve bu düşüncelerinde de oldukça haklıdırlar. Peki, ne olacak bu Bodrum'un hali diyenlere son bir söz. Ne yapalım buraya bir kere gelen gidemiyor. Nereye kadar derseniz. Kimbilir.
Özlem TURHAN Hadigari Night Club Yönetici Asistanı
“Ben şehir hayatından koptuğum için, şehir hayatını sevmediğim için burdayım. Bodrum’dan kopmak çok zor”. Bana soracak olursanız, Bodrum'un yapılaşmasından, kendine özgü yapısından dolayı, 2-3 katlı beyaz beyaz evler, daha güzel bir görünüm, daha sıcak bir görünüm ve tabii birinci derece de gece hayatı derim. Müşteriler açısından, turistler açısından, konaklayacak kişiler açısından düşünürsek gece hayatı, eğlence çok önemli bence. Bodrum, bir turizm merkezi, turistin beklentilerinden biri de zaten gece hayatı ve eğlence dünyası. Benim için ise ben şehir hayatından koptuğum için, şehir hayatını sevmediğim için buradayım. Bodrum'dan kopmak çok zor. Ben doğduğumdan beri gelip gidiyorum, ailemle, temelli yerleşmemiz ise 1998'e rastlar. Annemin amcaları Bodrumlu, yani baba tarafımız, Bodrum ve Datçalı. Sürekli gelip gidiyorduk ve sonunda Bodrum'da ev aldık. Halikarnas Balıkçısının dediği gibi gelen dönemiyor. Ben şehir hayatından bıktığım için, o trafikten, gürültüden bıktığım için tercih ediyorum Bodrum'u ki, sanırım herkesin de birinci derecede tercihi bu yönde. Şehirler yaşanacak gibi değil. Buraya gelen, önceden yerleşen kesim hep orta yaş kesimdi. Ancak şimdi fark ediyorsunuzdur, artık gelen kesim daha genç bir kesim. Yaş seviyesi düştü, şimdi gelen insanlar, Bodrum'da para kazanmanın daha kolay olduğunu düşünüyorlar. Sezonluk bir yaşam, yazın çalışalım, kışım kazandığımızla geçinelim. Yani ekonomik sebeplerden dolayı Bodrum'a sezonluk gelip vaz geçemeyen insanlar da çok.
Zeynep UZUNCAN Zeyno's Cafe İşletmecisi
“Özellikle kültürel ve doğal güzellikler için gelenler var ama tabi eğlence için de gelen çok. Gümbet’e gelen özellikle eğlence için geliyor” Doğal güzellikleri bir kere önemli benim için, zaten Bodrum'daki iş
BODRUM
e ntü
13
NE DEDiLER? Damla ANTER TİKRİTİ Bodrum Belediyesi Basın Yayın Halkla İlş. Md.
hayatına girmeden önce de 10 sene kadar tatile gelip gittim. Havası, doğal güzellikleri, tabi bunun yanı sıra eğlence hayatı, o yaşlarıma göre etkileyiciydi. Bunlardan yola çıkarak İstanbul'dan birkaç iş aldım ve buraya yerleşmeye karar verdim. 1999'da yerleştim, ilk başlarda iş hayatım çok kısır döngüde kaldı. Turizm sektöründe yer aldığım için konumum farklı yerlere getirdi beni aslında. İstanbul'dan kaçarak geldim ama bir iş yapmak amacıyla da gelmedim. Ama bizim gibiler, sırf Bodrum'da yaşayabilmek için bir yandan da iş hayatına atılmak zorunda kalıyor. Şimdi işte bir kafem var ve iş çok keyifli gidiyor. Eee tabi şimdi tatilden çok işe dönüştü Bodrum benim için, tatilden çok tatilcileri bekler olduk. Kendi sektörüm açısından değerlendirecek olursam, yabancılar; özellikle kültürel ve doğal güzellikleri için gelen var ama tabi eğlence için de gelen çok. Gümbet'e gelenler özellikle tamamen eğlence için geliyorlar, kum deniz, güneş için geliyorlar ama Bodrum ve diğer beldelerde kalanlar sanırım daha çok tatil ve doğasına yani aslında yine deniz kum ve güneşe geliyor. Yerliye bakacak olursak Bodrum denince özellikle de son yıllarda yerli tamamen eğlence için geliyor. Ama ne yazık ki, eski eğlenceler de kalmadı. Bana dönecek olursak, artık sadece iş var… Ama tabii ki, bu manzarada, bu doğal güzellikte, bu havada iş yapmak gibisi yok. Her gün dua ediyorum, iyi ki buradayım, iyi Bodrum'dayım diyorum. İş kötü gitse bile burada olmaktan keyif
“Güzellikleriyle aklıma ruhuma kazınmış ve gerçekten de ‘geldiğin gibi gidemeyeceğin’ Bodrum'u, bencilce tüketmeden, hırslardan uzak, usulca yaşamaya çalışmak belki de vazgeçilmez olan”. Bodrum'u vazgeçilmez kılan, herkese ve beklentilerine göre değişen bir durum tabii; her şey için yapılacak "vazgeçilmezlik" tanımlarında olabileceği gibi. Ve aslında benim de tam olarak tanımlayamadığım bir şey. Belki çocukluk anılarımdan, rahmetli babaannem ve dedemin evinde geçirdiğimiz günlerden kalan bir iz. Bazen bir renkle, ya da bir kokuyla canlanan, çok gerilerden gelen bu izin, hernekadar bugünle tam bir kesişim sağlayamamışsa da bir tür uzantısı olan, pek çok duygunun toplamı. Şehirdeki kaybolma, ulaşamama, varamama korkularına bir ilaç belki de? Ya da dingin bir sığınak belki de… Ya da içimize işleyişi çok derinlere, çocukluğun yalın algılamasına dayanan bu sevgiden vazgeçememe hali belki de bu hal. Aslında vazgeçememe, kaybetme korkusunu da beraberinde getirdiğinden aynı zamanda endişe de yaratan bir duygu. Kendi adıma, vazgeçmek yerine bu kente bir şeyler kazandırabilmek inancı ile içten bir tür bağlılık sözü vermişim belki de. Güzellikleriyle aklıma ruhuma kazınmış ve gerçekten de "geldiğin gibi gidemeyeceğin" Bodrum'u, bencilce tüketmeden, hırslardan uzak, usulca yaşamaya çalışmak belki de vazgeçilmez olan. İnsanların her yere ulaşabilen, yayılabilen, çoğalabilen vahşiliğine rağmen.
Coşkun Aral, Bodrum için 8 bölümlük belgesel çekiyor Gazeteci Coşkun Aral, Bodrum’un doğasının, tarihinin ve turizminin anlatılacağı bir belgesel çekeceğini açıkladı. Coşkun Aral, Bodrum Karia Rotary Kulübü’nün 243’ncü toplantısına katıldı. Toplantıya eşi Müge ve kızı Deniz ile birlikte gelen Aral, toplantıda yaptığı konuşmada, Bodrum’un belgeselini çekeceğini söyledi. Projeye, Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan’ın da destek verdiğini belirten Aral, “Sayın Kaymakamımız projeye sponsor sağladı. Önümüzdeki Cuma günü çekim ekibimiz gelecek. Belgeselde, Halikarnas ile Zeki Müren arasındaki dönemi anlatacağız. Umarım Türkiye ve Bodrum için iyi bir örnek olur. Halkımızın kendi ülkesinin değerlerini tanıması lazım” dedi.
“Bodrum’un yalnızca Türkbükü’ndeki şezlonglarla gündeme gelmesi doğru değil. Bodrum’da doğa var, tarih var, termaller var, mavi tur ve hala yaşayan sünger avcıları var. Bodrum’da kaliteli eğlence mekanlarıda var”
Çekilecek belgeselin 6 yada 8 bölümden oluşacağını ifade eden Aral, belgeselde, Bodrum’un doğasını, tarihini, turizmini, su altı zenginliklerini ve eğlence mekanlarını kaliteli anlatacaklarını kaydetti. Aral, “Bodrum hak etmediği bir yere getirildi. Bodrum’un yalnızca Türkbükü’ndeki şezlonglarla gündeme gelmesi doğru değil. Bodrum’da doğa var, tarih var,
14
BODRUM
e ntü
termaller var, mavi tur var ve hala yaşayan sünger avcıları var. Bodrum’da kaliteli eğlence mekanları da var. Biz belgeselimizde bu konuları işleyeceğiz, Ayrıca bölgede dalışlar yaparak Bodrum’un su ortaya altı güzelliklerini çıkaracağız ” diye konuştu.
Aral, çekecekleri belgeselde ticari bir kaygılarının olmadığını da söyledi. Aral, dünyadaki belgesel ekiplerinin büyük bütçelerle çekimler yaptığını, kendilerinin ise düşük bütçelerle çalışmak zorunda olduğunu ifade etti. Ülkenin tanıtımı konusunda yetersiz kalındığını da vurgulayan Aral, “Turizmciler 5 yıldızlı otellerin peşindeler. Ucuz turist getirtip, dolaptaki suyu bile dışarıdan alıyorlar. Ülkemizde tanıtılması gereken çok yer var ama, turistleri manken defilelerine götürüyorlar” şeklinde konuştu. Karia Rotary Kulübü’nün 243’ncü toplantısına Gazeteci Coşkun Aral’ın yanı sıra Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Bodrum Karia Rotary Kulübü Dönem Başkanı Galip Gür ve kulüp üyeleri de katıldı. Gökmen Yüce
BİR ZAMANLAR
Salâh Birsel ve Şiir Dünyası
B
ildiğiniz gibi, belki de bilmiyor olabilirsiniz, yaklaşık yedi yıl kadar önce yitirmiştik Salâh Birsel'i. O sessiz, sakin ve kendi halinde, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmaz gibi görünen; fakat şiir dediniz mi içinde fırtınalar kopan ve edebi-yatın çok geniş bir yelpazesinde; hepsi birbirinden güzel ürünler vermiş olan Salâh ağabe-yimizi de ebedî aleme yolcu etmiştik. Cahit Sıtkı Tarancı, o ünlü şiiri "Otuz Beş Yaş"ta ne diyordu? "… Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız." Biz Salâh ağabeyimizle hayata beraber başlamamıştık ama, onun hemen biraz gerisinden beş-altı yıl arayla geldiğimiz dünyada, bir hayli geç de olsa bir gün yollarımız kesişmiş ve aramızda kurulan dostluk köprüsünün altından son yirmi beş yılda çok sular akmıştı. O sular yine köprüler altından akmayı sürdürecekti ama, Salâh ağabe-yimiz bundan böyle sadece bırakmış olduğu yapıtlarıyla, özellikle de şiirleri, günlükleri ve denemeleriyle anılacaktı.
duygularımı, sinir-lerimi onların yerlerine yerleştiririm. Yemek yer, su içer, yolda yürür, dinlenir, dahası, uyurken -bunda abartma yoktur- hep o şiiri yaşarım. Bundan sonrası kolaydır. Üç-beş günlük sürekli bir çalışmadan sonra şiir gerçek biçimini alır."
BÜLENT AKKURT Biz Salâh ağabeyimizle hayata beraber başlamamıştık ama, onun hemen biraz gerisinden beş-altı yıl arayla geldiğimiz dünyada, bir hayli geç de olsa bir gün yollarımız kesişmiş ve aramızda kurulan dostluk köprüsünün altından son yirmi beş yılda çok sular
O her şeyden önce bir şairdi. Edebiyata şiirle başlamıştı. Şiirle sürdürdü ve şiirle de kapadı seksen yıl sürmüş bulunan ömrünü. Salâh Birsel 1940 kuşağının hem en önde gelen, hem de en çok beğenilen ve okunan şairlerinden biriydi. Şiirden hiç kopmadı. Romanlar, denemeler, günlükler, anı-anlatılar yazdı. Hepsi birbirinden anlamlı hepsi birbirinden güzel… Bunlara çok güzel çeviriler ekledi. Bütün kitapları bir şiir gibiydi. Çünkü o, gerçek bir şairdi. Aynı zamanda da bir deneme ustası. Düzyazılarını bile şairce yazardı. Onun kendine özgü bir dili, kendine has bir şiir anlayışı, bir edebiyat anlayışı vardı. Sözcüklerle oynamak onun en büyük zevki ve ayrıca ona bir büyük ayrıcalık yaratan uğraştı. Bir bakıma o hiç kimseyi izlemedi, hiç kimse de onu izlemedi. Bunun nedeni, onun yaptığı işin, yani sözcükler yaratma ve onu en uygun biçimde kullanma becerisinin, göründüğü kadar kolay bir iş olmayışıydı. Onu okurken belki ilk anda biraz şaşırdığınız, biraz bocaladığınız olurdu ama, bir kez onun diline alışınca bir başka tat ve bir başka haz duyardınız onun yazdıklarından. Şiir olsun düzyazı olsun… Bakınız Salâh Birsel bir şiirin (herhangi bir şiirin) doğuşunu o kendine özgü güzelim diliyle nasıl anlatıyor:
"Odada, sokakta, yatakta, kahvede bir şeyler olacakmış, birileri gelecekmiş gibi boyuna beklerim. Şiir, kimi zaman boyunu şipşak gösterir. Kimi zaman da beni haftalarca, aylarca tetikte tutar. Ama kısa zamanda peçesini açan şiire de hemencecik yaklaşmam. Şiirin kıvamına gelmesini gözetlerim. O vakit ben de kıvamımı bulmuş olurum. Ne ki, daha çok iş vardır. Bütün usum, duygum, sinirlerimle o şiirin kendisi olmaya bakarım. Şiirdeki sözcükleri atarak kendi
16
BODRUM
e ntü
Salâh Birsel 1919 yılında Bandırma'da doğmuş. Ortaöğrenimini İzmir Erkek Lisesi'nde, Yükseköğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde tamamlamış. Üniversite yıllarında Nişantaşı Ortaokulunda Fransızca öğretmenliğine başlamış. Hattâ fakülteyi bitirdikten sonra bir yıl daha bu hizmeti sürdürmüş. Uzun yıllar, Ankara'da ve İstanbul'da iş müfettişliği, kitaplık müdürlüğü yapmış ve son görevi olan, Ankara Üniversitesi Basımevi Müdürlüğü'nden emekli olmuş. Onun ilk şiiri 1937 yılında Gündüz dergisinde yer almış. Sonraki yıllarda ise o, Seçilmiş Hikâyeler, Sanat ve Edebiyat, Nokta, Yenilik, Varlık, Papirüs ve Türk Dili gibi dergilerde şiirleriyle sık sık görünmüş. İlk şiir kitabı olan "Dünya İşleri" ise, 1946 yılında basılmış. Şiir kitaplarının dışında "Dört Köşeli Üçgen" adını taşıyan bir romanı var. Günlük'leri ve deneme'leri ise onun bıraktığı eserler arasında büyük yer tutuyor. Buraya Salâh ağabeyin bir küçük şiirini almak istiyorum.
SOĞUKKUYU TRAMVAY CADDESİ Sokak sende bitsin hayatım / Oğullarım sende doğsun / Sana döneyim karımla / Pazar günleri sinemadan / … Sende saklı beni büyütenler / Babam annem kız kardeşim / Bana düşünce veren sende / Benim neşemi sıkıntımı yapan kız / … Sokak sendeki kız için dövüştüm delikanlılarla / Sendeki kız için dayak yedim / Sendeki kız için uyandım geceleri / Uykusuz kaldım Salâh ağabeyin, şiirlerinin dışında, benim en çok ilgimi çeken ve beğeni ile, üstelik birkaç kez okuduğum ve beş kitaptan oluşan yapıtı; kendisinin "Salâh Bey Tarihi" diye adlandırdığı "Anı-Anlatı" dizisidir. Bu dizi bir İstanbul tarihidir aynı zamanda. Salâh Birsel'in büyük bir özenle hazırlamış olduğu dizide yer alan kitaplar sırasıyla şöyledir: "Kahveler Kitabı" (1975), "Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu" (1976), "Boğaziçi Şıngır Mıngır" (1980), "Sergüzeşti Nono Bey ve Elmas Boğaziçi" (1982), "İstanbul-Paris" (1983). Salâh Birsel, "Salâh Bey Tarihi"nde çok eski yıllardan başlayarak; özellikle de Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarını ve o yıllardaki İstanbul yaşamını gözler önüne serer. Bu dizide yer alan kitapları okurken, günümüzden yüz-yüz elli yıl gerilere gider ve o günleri; siz de o günlerde yaşamış, hayatlarını zevk-ü safa ile geçirmiş bulunan kişilerle mutlu olur, o günlerin çilesini çekmiş olanlarla birlikte ise adeta kahrolursunuz. Lâkin, şöyle ya da böyle, Salâh Birsel sizi, yazılarındaki o kendi akıcı ve özgün biçemi içinde alıp, çoğunlukla bilmediğiniz ama pek ala tahayyül edebileceğiniz yerlere götürecektir.
YENiLER
(b-fit) SAĞLIK MERKEZİ OASİS’DE
YENiLiKLER
merika’dan sonra sadece bize özel yeniliklerle Türkiye’de ilk kez sloganı ile yeni sağlık ve spor merkezini açan Gökçe Nur Akgiray, Deniz Doğanlar, Şebnem Sibel Demiröz ve Kadriye Gürsoy hanımlara şimdi değilse ne zaman diye soruyorlar. b-fit Sağlık ve spor merkezi hakkında bilgi veren Gökçe Nur Akgiray “ b-fit Amerika’da geliştirilmiş kendi gücünüz kadar itme ve çekme kuvvetiyle hareket eden fitness makinalarıyla toplu halde yapılan özel bir spor programıdır. Sonuç alabilmek için haftada en az üç gün 30 dakika ayırmak gerekir. Bireysel çalışılabildiği gibi grup çalışması desteği, teşviği ve motivasyonu arttırmaktadır.
YENiLENENLER
BODRUM İÇİN İKİ YENİ AYLIK DERGİ İSKELE MEYDANI
B
A
Öncelikle küçük alanlarda çalıştığımız için önce bayanlar diyerek ilk b-fitleri bayanlara armağan etmeye karar verdik. Aletler görsellikten çok işlevselliği ile öne çıktığı ve sadece b-fit salonları için üretildiği ve aracısız ithal edildiği için spor ve sağlık merkezimizde aylık 35 YTL ücret yıllık abonelik halinde uygulanmaktadır”demektedir. Dilek CEBECİ
odrum’un kültürel, sanatsal ve siyasi yaşamına tarafsız bir bakış açısı getirmeyi hedefleyen “İskele Meydanı” dergisi yayın hayatına başladı. Bodrum Merkez Medya Organizasyon tarafından çıkarılan dergi yine aynı kurumun gerçekleştirdiği Uluslararası Bodrum Film Festivali ve Bodrum Zanaat Festivali’nin kitapçığı olarak yayın hayatına başlamış ve ilk 2 sayısı süreklilik planlanmadan yayınlanmıştı.
DANS AKADEMY BODRUM’DA...
İskele Meydanı, D&R Bodrum, İmge Kitapevi Oasis, Paşalı Petrol, Bodrum Belediye Meydanı Cingöz Köşk Gazete Bayii, Ortakent Ozan Market ve beldelerdeki önemli gazete bayilerinde ve Bodrum Merkez Medya’nın Eski Hükümet Sok. No. 15/2 Bodrum adresinde satışa sunuldu.
Aytunç Bentürk Dans Akademy, Bodrum’da Salsa, Rueda, Merengue, Bachata, ChaCha, Tango, Oryantal, Hip-Hop, Sirtaki, Yogo kurslarına başlıyor. 3-4 Kasım’da Show Party ile başlayacak organizasyon her Cuma latin dars kursu ve party, her Cumartesi diğer dans kurları ile sürdürülecek. Ayrıca her ayın ilk Cuma günü Show Party. Her ayın ilk Cumartesi günü Work Shops. Hotel Karia Princess’de gerçekleştirilecek olan kurslar için başvuru telefonları: 0.532. 657 79 68 - 0.505. 818 25 83 - 0.252. 313 93 89. e-mail: captainmemo@hotmail.com
BODRUM‘DA
B
odrum için yayınlanan ikinci dergi, BHA Medya Grubu’nun “Bodrum’da” adlı aylık yaşam dergisi. Yoğun olarak Bodrum’dan haberlerin yer aldığı derginin sahibi Mavi Bodrum Yayıncılık ve Reklamcılık LTD. adına Yusuf Alp Arbak, Yayın Koordinatörü Seda Kılınçel. Bodrum Bülten adına her iki dergiyede Bodrum yayıncılık hayatına hoş geldin diyor, uzun soluklu olmalarını diliyoruz.
18
BODRUM
e ntü
RESTAURANT CAFE & BAR
Karadeniz’den esen rüzgar
Artık biz Egeliler de Karadeniz'in eşsiz mutfağındaki lezzetlere kavuşduk. Hem de Karadeniz Mutfağı'nın gerçek Ustalarının elinden.
T
ürk Mutfağı Dünya'nın en zengin mutfaklarından biridir. Her yörenin farklı güzellikte, lezzette sofrası vardır. Her yörenin tadı o yörenin havasından, insanından ipuçları taşır. Karadeniz Sofrası da Türkiye'nin en renkli sofralarından biridir, kendine özgü, farklı güzellikte tatları vardır. Oasis'te açılan Taka Karadeniz Lezzet Sofrası, Karadeniz yöremizin meşhur tatlarıyla sizleri tanıştırmak için Bodrum'a geldi. Mıhlamadan Mısır Ekmeği'ne, Kara Lahana Dolması'ndan meşhur Görele Pidesi'ne, bir Dünya lezzeti olan Akçaabat Köftesi'nden birbirinden değişik ve lezzetli Hamsili yemeklere... daha bir çok çeşit, Karadeniz'e gidip de tatmak
isteyeceğiniz bütün lezzetler artık Bodrum'da hemen bir kaç adım ötenizde. Taka Karadeniz Lezzet Sofrası'na gittiğiniz-de yemeklerinin dışında, dekorasyonu da size Karadeniz'de olduğunuzu hissettirecek. Oralara özgü kilimler, fotoğraflar ve aksesuarlarla süslenmiş Restaurant'ın atmosferi de sizi Bodrum'un sıcağında bir Karadeniz esintisi vererek serinletecek. Ülkemizin en leziz tatlarından Karadeniz Sofrası'yla tanışmak ya da zaten bildiğiniz bu lezzeti yeniden tatmak istiyorsanız Taka Karadeniz Lezzet Sofrası muhteşem tatları ile sizleri Oasis Taş Avlu'da bekliyor.
BODRUM
e ntü
19
SATRANÇ söyleşi: ESRA EROL
Atilla Gürmen, Bodrum’da yaşayan bir satranç gönüllüsü “Çok yönlü yapımın Atilla Gürmen yaşantıma etkisi ile farklı branşlar gelişen hobilerim oldu” diyor ve ekliyor. “Fotoğrafçılık, binicilik, sualtı sporları hakemliği ve antrenörlüğü, eğitmen balıkadamlığın yanı sıra sualtı hokeyinden milli sporcu oldum”. Atilla Gürmen’le Bodrum’da satrancı konuştuk.
Bodrum’da bir satranç gönüllüsü Satrançla nasıl tanıştınız?
20
Satranç yaşamımı özetlemem gerekirse; Satrancı 7 yaşında annemden öğrendim. Ortaokulda okul birincisi olduğumda kimseye yenilmeyeceğimi sanıyordum. 1986 yılında Nevzat Süer' i anma turnuvasına katılmak için Ankara Satranç Derneğine gittiğimde, satranca daha yeni başladığımı anladım. 1987-1991 yılları arasında Milli Eğitim ve GSGM turnuvalarında 2 Ankara birinciliği ve ikinciliği, Türkiye Milli Eğitim turnuvasında Türkiye üçüncülüğü, GSGM 1824 yaş grubunda Türkiye ikinciliği ve dördüncülüğünün yanı sıra çeşitli mahalli turnuvalarda (Ankara/Çankaya-1988, Ankara Büyükşehir Belediyesi-1991) derecelerim mevcuttur. 1987 ve 1991 yılları arasında kendi kategorimde Türkiye'deki ulusal düzeydeki katıldım tüm turnuvalarda ilk on içerisinde kendime yer buldum. Çeşitli dereceler aldım. 1992 yılında satranca ara verdim. 2001 yılında sihirli "tiktak" lar yeniden hayatıma girdi. 2002 yılında Ankara'da Satranç Antrenörlüğü belgesini aldım. Bodrum'a yerleştiğimde tekrar satranca başlayalı henüz 1 yıl olmuştu. 2002 yılında Bodrum'da düzenlenen mahalli turnuvada "Bodrum Şampiyonu" oldum. 2003 Yılında Muğla il ikincisi olduğumda, Muğla ilinde Turnuva Organizasyon ve Hakemlik görevlerini gerçekleştirme zorunluluğumdan dolayı, aktif satranç sporculuğuna ara vermek durumunda kaldım. Ancak yazışmalı satranç ka-tegorisinde ICCF'de Şampiyonlar ligi ve Ulusal takımımızda mücadele etmekteyim. Satranç Hakemi olarak halen Ulusal
BODRUM
e ntü
turnuvalarda görevler almaktayım. Temmuz 2006 yılında ise Ulusal Hakem sınavında başarılı oldum. 2002 yılında Türkiye Satranç Federasyonun Bodrum Temsilciliği görevini gönüllü olarak üzerime alarak halen bu görevimi sürdürmekteyim.
Bodrum’dan destek bulabiliyormusunuz? Bodrum'da satranca en büyük desteği Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Bodrum Belediyesi sağladı. Bodrum'da gerçekleştirdiğim tüm etkinliklerde bizlerden yardımlarını esirgemediler. Satranç severlerin bir araya gelebilmeleri için, "ÇYDD Etüt Odası"nda hafta sonu etkinlikleri yapmamızı sağladılar. Bodrum Belediyesi adına gerçekleştirdiğimiz turnuvalar ise bu sporun yarımadaya yayılmasını sağladı. Bodrum Belediyesi Halkla ilişkiler departmanı çalışanlarının duyarlılığı bir çok bürokratik engeli aşmamızı sağladı.
Bodrum’da satrançla ilgili gelişmeler neler? 2003 yılından sonra Muğla merkezde, ilçelerden gelen sporculara sınırlama gelmesi, merkezde yapılan il seçmeleri niteliğindeki yarışmalara sadece ilçe seçme turnuvasında ilk üçe giren sporcuların yada UKD'si (ulusal kuvvet puanı) olan sporcuların alınması, Bodrum'dan bu turnuvalara katılmak isteyen sporcularımızı engelledi. 2004 yılı itibari Bodrum'daki tüm turnuvalarımızı resmi turnuvalar olarak düzenledik. Bunun sebebi ise sporcuların UKD puanının çıkmasını sağlamaktı. İlçe Temsilciliği tarafından Türkiye Satranç
Federasyonu Lisansı çıkartılan 167 sporcudan 103' ünün katıldıkları turnuvalar sonucunda Nisan 2006'da Ulusal Kuvvet Puanları çıktı. 2007 yılı il seçmesi niteliğindeki turnuvalara Bodrum'dan artık 103 sporcu istedikleri takdirde katılabilecek olması sanırım en sevindirici gelişme oldu. 2003 yılında Bodrum Belediyespor Kulübü Satranç takımı kaptanı olarak, satranç takımımızı Antalya'da yapılan Türkiye Kulüpler Şampiyonasına ödenek ve sporcu yetersizliğinden götüremedim. 2004 yılında ise takımızın sponsoru olarak sporcularımızı ulaşımlarını kendi aracım ile sağladım. Çalıştırdığım öğrencilerimin de takıma katkıları ile Muğla üçüncüsü olduk. 2005 yılında ise Bodrum Belediyesi Bodrumspor Kulübü olarak genç sporcularımız Can ERTAN (16 Yaş Grubu 2005 Yılı Türkiye İkincisi, 2006 yılı Türkiye üçüncüsü) Demre KERİGAN (2006 Muğla Büyükler ikincisi - Muğla 14 Yaş Grubu Muğla Birincisi), Sevim ISPARTA' nın (14 Yaş Bayan 2004-2005-2006 Muğla Birincisi) takıma katkıları ile Muğla Birincisi olduk. Konya'da yapılan Türkiye Süper ligine yükselme maçlarında illerinde ilk sırayı olan 50 kulüp içerisinde Türkiye 12 ncisi olduk. 2006 yılında ise Muğla merkez il/yöre yarışmalarının yapılmaması nedeni ile takımımız Aydın İl/Yöre yarışmalarına katılmış ve Aydın İl İkincisi olmuştur.
Bodrum’da satrançla ilgili ne tür faaliyetler yürütmektesiniz? Bodrum'da
amatör
gönüllükle
Umurca İlköğretim okulunda bir satranç sınıfının oluşturulması, 2004 Yılında Halk Eğitim Merkezinde Satranç Dersliğinin oluşturulması ve faaliyete geçirilmesi, 2004 Yılında İlçe Halk Kütüphanesinde satranç dersleri verilmesi ve sorunlu çocuklara yönelik Düşünsel aktiviteler ve satranç dersleri verilmesi. (Bu çalışmalarda branşlarında uzman ÇYDD üyelerinden profesyonel yardım alınmıştır.) 2005 yılında Merkez Turgutreis İlköğretim okulunda satranç dersleri verilmesi. Bodrum Belediyesi bünyesinde bir satranç takımı kurulması faaliyete geçirilmesi. Türkiye Satranç Federasyonu Bodrum İlçe Temsilciliği görevini Federasyon ve Muğla Valiliği onayı ile tarafımdan sürdürülmektedir. Yarımada Gazetesinde "Satranç Köşesi" oluşturulmuş ve devamlığı sağlanmıştır. 2006 Yılı Nisan ayında Bodrum İlçe Temsilciliği olarak başlattığım "Chesscity Bodrum", ("10 yıl sonra her köşesinde satranç oynanan bir Bodrum", "Türkiye'nin satranç merkezi Bodrum") projesinin ilk ayağı olan "Okul öğretmenlerimizin satranç sporuna kazandırılarak, okullarında satranç dersi verebilmelerinin sağlanması" na Bodrum Habitat Grubu Eylül ayında sponsor olmayı kabul ederek, 30 öğretmenin Antrenörlük kurs bedeli 2100 YTL'yi Türkiye Satranç Federasyonunun hesabına yatırmışlardır. 1620 Ekim 2006 tarihlerinde Bodrum Marmara Koleji'ne İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kanalı ile isteyen öğretmenlerimiz bu kursa katılarak ihtiyaç duydukları "1.Kademe Yardımcı Antrenör Belgesi"ni alabilecek ve okullarında resmi satranç öğretmeni olarak ders verebileceklerdir. Bu projenin ikinci ayağı olan, okullarında ders vermek isteyen öğretmenlerin eğitim ihtiyaçlarının (Satranç takımları ve gösterim panosu) karşılanması, Yarımada da bulunan okulların satranç eğitim araç ve gereçlerinin sağlanması için hayırsever işadamlarımızın yardımlarına ihtiyaç duyulacaktır. Sporcu sayımız ve başarılarımız göz önüne alındığında, Türkiye de kalıcı mekan sorununu çözemeden bu başarılara yaklaşabilmiş başka bir yerleşim yeri bulunmamaktadır. İl faaliyet planında yer alan turnuvalarımızı gerçekleştirebileceğimiz geçici bir mekan ararken, Bodrum Marmara Koleji Müdürü Sayın, Ömer ÇEKMECELİGİL duyarlılık göstererek, aylık ve hafta sonu turnuvalarımız için "Bodrum Marmara Koleji'nin kapılarını Bodrum'lu satranç severlere açmıştır.
DUYURU B.B.Bodrumspor Kulübü 1. nci Cumhuriyet Kupası Satranç Turnuvası 26-27-28 Ekim 2006 tarihlerinde, Küçükler, Yıldızlar, Gençler ve Büyüklen kategorilerinde Bodrum Belediyesi Yelken Kulübü'nde yapılacaktır. Turnuva kayıtları için saat 18:00 - 20:00 arasında 0252 317 15 00 numaralı telefonu arayabilir veya bodrumsatranc@gmail.com 'a E-posta gönderebilirsiniz.
Satrancın Tarihçesi Satrancın, zamanımızdan en az 4000 yıl önce Mısır'da oynandığına dair bulgular piramitlerdeki kabartmalarda bulunmaktadır. Yine Çin'de, Mezopotamya'da ve Anadolu'da oynanmaktaydı. Oyunun bugünkü adını alması, MS 3. - 4. yüzyıllarda Hindistan'da, oyuna ÇATURANGA denmesi ile başlar. Satranç ile ilgili ilk yazılı belgeler Hindistan'dan kalmadır. Daha sonra satranç İran'a, onlardan Araplara, Endülüslüler sayesinde de İspanya üzerinden Avrupa'ya yayılmıştır. Arap ve Avrupa el yazması kitaplardan sonra, İspanyol Lucena'nın ilk basılı satranç kitabında (1497) satrancın o zamanki yeni kuralları açıklandı. O zamandan bugüne kadar, satranç oyununun kuralları değişmeden gelmiştir. İspanya'dan sonra, İtalya, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'da satranç hızla yaygınlaştı. 15. yüzyılda İspanyol Lucena, 17. yüzyılda İspanyol El Greco, 18. yüzyılda Fransız Philidor'un satranç kitapları vardır. 19. yüzyıl sonlarında satrancın büyük yıldızları belirdi: Anderssen, Morphy, Rubinstein ve Steinitz. 1850'lerden başlayarak, güçlü oyuncuların katıldığı turnuvalar yapıldı. Sonunda, 1886'da o zamanın en kuvvetli iki satranç oyuncusu arasında, ilk dünya satranç şampiyonluk karşılaşması oynandı: Steinitz ve Zukertort. Steinitz bu maçı, 10 galibiyet, 5 beraberlik ve 5 yenilgi (+10 -5 =5) alarak kazandı.
Satrancın Yararları Kötü alışkanlıklar edinilmesine engel olur. Planlı hareket etmenin önemini ve gerekliliğini kavratır. Süratli, doğru ve çabuk düşünebilmeye yardımcı olur, olaylara doğru yorumlarla yaklaşabilme yeteneklerini geliştirir. Kişiliği ve karekteri olumlu yönde etkiler ve geliştirir. "Kendine güven" duygusu aşılar ve bunu geliştirir. Kendi güç ve yeteneklerini daha iyi tanıyarak, bireysel güç ve yetenekleri açığa çıkarmaya ve bireysel doğru kararlar alabilmeye yardımcı olur. Dikkatini tek konu üzerinde yoğunlaştırabilme alışkanlığı kazandırır. Diğer ders konularının daha iyi anlaşılıp kavramasına yardımcı olur. Bilimselliği ön plana alarak araştırmalar yapmaya yönlendirir. Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, onları ezberci zihniyetten arındırır. Kişileri düşünen, araştıran, yargılayan varlıklar haline getirir ve yaratıcılıklarında özgür bırakan bir ortam hazırlar. Başarıya ancak ve ancak sistemli ve disiplinli bir çalışmayla varılabileceğini gösterir. Mücadeleci bir ruh yapısına sahip olmanın gerekliliğini benimsetir. Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için daha da çok çalışmanın gerekli olduğunu öğretir. Başarılardan büyük hazlar duyarak daha da başarılı olmaya yönlendirir. Yepyeni hedefler göstererek bu yeni hedefler doğrultusunda motivasyon sağlar. Kişilerin olumsuz bir yönünü, eksikliğini, veya bir davranış bozukluğunu hızlıca ortaya çıkarır. Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğretir. Yakın dostluklar kurup daha çok sosyalleşmeye ve sosyal yaşamının zenginleşmesine yardımcı olur. Satrancın yararlarını gösteren bütün bu maddeler, Milli Eğitimin de temel amaçlarındandır, Türk Milli Eğitimi’nin öğrenciler tarafından kazanılmasını istediği temel davranışlardır. Bu kadar pozitif etkisi olan bir araç kesinlikle bir 'EĞİTİM ARACI'dır. Yeryüzünde başka hiçbir araç, bu kadar olumlu davranışların hepsini birden bireylere kazandıramaz! Öyleyse, çocuklarımızın olabildiğince küçük yaştan başlayarak 'Kişilik gelişiminde satrancın pozitif etkilerinden yararlanma’ amaçlanmalı, çocuklarımızın olumlu davranışlar sergilemelerini sağlamaya çalışmalı bu amaç bir 'görev' olarak benimKaynak. Türkiye Satranç Federasyonu senmelidir.
Bodrum'da satranç ile ilgili duyurular http://www.blogcu.com/bodrumsatranc/ sayfasından gerçekleştirilmektedir. www.bodrumsatranc.com sitesi yapım aşamasındadır. Bilgi almak isteyen satranç severlerimiz Türkiye Satranç Federasyonu Bodrum Temsilcisi Atilla Gürmen' e bodrumsatranc@gmail.com'dan ulaşabilirler. (Muğla İl Temsilciliğinin duyurularıda www.satranc.web.tr/mugla adresinden yapılmaktadır.)
BODRUM TUTKUNLARI söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR
Somnur
BARIŞIN RENKLERiNi New York’a TAŞIDI Bodrum'da yaşayan Ressam Somnur, "Barışın Renkleri" (Colors of Peace) adını taşıyan, 12. kişisel resim sergisini New York'ta The Marmara Manhattan Hotel' de açtı. 14 Eylül- 03 Kasım 2006 tarihleri arasında gezilebilecek olan sergide; Ressam Somnur, doğanın renkleri ile dans edercesine yarattığı 260 resmini sanatseverlerin ilgisine sundu ve New York gibi sanatın önemli bir merkezinde Bodrum'u temsil etti. Bodrum gibi küçük ama özel bir kasabada yaşayan, Somnur da "Barışın Renkleri" ile hayatın özünün Doğa ile Barış'ta, mutluluğun da küçük şeylerde olduğunu anlatıyor. Somnur'u atölyesinde bulduk ve bize sanat yaşamını, resme bakış açısını, New York sergisini ve kendi penceresinden Bodrum'a bakışını
Somnur Hanım, Amerika'da açtığınız serginin olumlu yansımaları Türkiye'ye kadar ulaştı. Ancak ondan önce bize kendinizi tanıtır mısınız? 82-87 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü'nde okudum, Dinçer Erimez Atölyesi'nde ama benim annem babam da aynı okuldan olduğu için resimle ilgiliyim. Daha doğrusu görsel sanatların birçok dalıyla ilgiliydim de resmin temel olduğunu gördüğüm için resim bölümünü seçtim ve girdim, kazandım, okudum. Sonra tiyatro dekoru yapmaya başladım. Metin Deniz'le çalıştım. Metin Deniz, o zaman iyi tiyatro dekoratörlerinden biriydi. 87-96 yılları arasında yoğun çalıştım; ikinci bir okul gibi oldu. Heykel öğrendim, dekor öğrendim. Sinemada da çalışmaya başladım. Sinemada sanat yönetmenliğine kadar çalıştım. Ondan sonra resme konsantre oldum çünkü hepsini bir arada yapmak mümkün değil, yani birini yaparken öbürünü bırakmak zorunda kalıyorsunuz. 99'dan itibaren de tamamen resimle ilgili çalışıyorum ama aynı zamanda da art terapi kursu veriyorum. Art terapi de Türkiye'de az bilinen bir konu ama bunu da sanatçıların verdiği, yaptığı bir kurs diyebilirim bütün dünyada.
Bodrum'a nasıl ne zaman geldiniz? Nasıl karar verdiniz Bodrumlu olmaya? 89'da geldim Bodrum'a. Gelmemin en büyük sebebi iki yaka arasındaki trafik. Çünkü okula gitmem bir buçuk saat, dönmem bir buçuk saatimi alıyordu. Yani 3 saati falan yollarda harcıyordum. İşte trafik, o stres ve insanların öfkeli hali beni daha yalın, daha doğal bir yere itti ve öyle geldim Bodrum'a.
22
BODRUM
e ntü
Bodrum'da yerleştiğiniz tarih olan 1989'dan bu yana bir değişim var mı? Varsa memnun musunuz, yoksa bu sizin için dezavantaj mı? Çok hızlı bir değişim var. Değişimler gayet normal ama değişimler kötü oluyorsa ve iyi olan şeyler yok edilmeye çalışılıyorsa üzülüyorum tabii ki. Onun için de elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyorum, bunlar bozulmasın diye ama sanki İstanbul'daki depremden sonra çok daha hızlandı bu değişim, çünkü burası daha hızlı bir şekilde yerleşim bölgesine dönüştürüldü. Hiçbir şekilde alt yapı düşünülmeden doğa düşünülmeden bundan sonraki, en az 10 yıl bile düşünülmeden sürekli her şey harcanıyor ve yok ediliyor diye görüyorum açıkçası.
Bodrum'da sevdiğiniz neler var? Bodrum'u sizin için özel yapan nedir? Bir gün İstanbul'a tekrar dönmeyi düşünür müsünüz? İstanbul'a dönmeyi denedim mesleğim nedeni ile. Orada her şey daha kolay olur diye düşündüm. Malzeme bile burada yeni yeni bulabilmeye başladık. Resim satmak vs. çevre, resimle ilgili merkezler de İstanbul'da olduğu için düşündüm kalmayı ama imdat diyerek geri döndüm açıkçası. Tabi ki Bodrum'da en çok sevdiğim şey doğallığı. Ege'nin karakteri. Ege'nin karakteri derken burada ki rahatlık bu ılıman iklimdeki yumuşaklık, sıcaklık insanlarda da var ve bu atmosferi seviyorum ama tabi ki öteki yüzüne de bakınca o yüzünü yaşamamaya çalışıyorum. Magazinel, işte ne bileyim paparazzi mi diyeyim, o yüzünü hiç yaşamamaya çalışıyorum. Bodrum'da sevdiğim, müstakil bir yer, evde oturmak, hayvanlarımla olabilmek, her şeyden evvel buradaki ot kültürü tabi ki. Burada vahşi
otların yenmesi, buraya ait en güzel kültür ve sanıyorum ki bu kültür de hızla tükenip yok oluyor. Bir kuşak sonra acaba herkes unutur mu veya bu arazilerin üstleri evlerle kaplandıkça bu otlar bitmez, çıkmaz mı diye korkuyorum.
Art terapi uyguluyorsunuz. Bunu biraz açalım mı? Art terapi kursunda sanatçılar kendileri oluşturuyorlar kurslarını genellikle. İnsanların yaratıcılıklarını ortaya çıkartan, yaratıcılığın ortaya çıkması ile insanlar kendi hayatlarını da yaratıp yönlendirebileceklerini görüyorlar ki, bu kurstaki temel amaçlardan birisi bu. Ama aynı zamanda da yaratıcılıklarını ortaya çıkartırlarken kendilerindeki bazı şeylerle tanışıyorlar. Biz bu kursta resim yapıyoruz, üç boyutlu şeyler de yapıyoruz, kolaj yapıyoruz, renklerle ilgileniyoruz, renklerle terapi renklerin insanlar üzerindeki etkileri bu yani her rengin bir frekansı var bu frekansın titreşimleri üzerindeki etkileri bütün bunları öğreniyoruz. Aynı zamanda da kısa bir yoga ve meditasyon yapıyoruz bütünleşmeyi sağlayabilmek için. Yani bu kurs meditatif bir kurs diyebilirim. Rahatlamak, güzel sanatlar, görsel sanatlar alanına geçip orada bir şeyler yapabilmek.
taşıdı. "Bütün insanlar sanatçıdır" dedi, "Herkes her türlü malzeme ile kendi yaratıcılığını kullanarak bir imaj yaratabilir bir imge oluşturabilir bir gönderme bir söz söyleyebilir" dedi. Çağdaş sanatlar kavramsalın üzerine oturuyor biliyorsun. Ama Newyork'a gidip baktığında bir şey görüyorsun ki o, burada da zamanında Boddler söylemiş çok eski bir lafı doğal olarak Boddler'in "Eğer modernizmin varsa moda da var" diyor. Evet eğer bir şeyi post modern olarak görüyorsan moda da var. Dolayısıyla bir şeye gidip bakıyorsun trent var. Bir şeyin trendi var. Bu seneki trendi yani benim gittiğim zamanda Damien Herst vardı. Damien Herst'ü belki İstanbul Bienalinden hatırlarsınız. Bu adam inekleri kesmişti ve büyük kutulara koymuştu. Damien Herst'ün bu sergisi bütün dünyayı gezdi sonra. Onun hazırlık aşamalarının desen sergisi de vardı ve gittim ben. Bu parçalanmışlığı sevmiyorum açıkçası. Gidip izlemiyorum da bu tarz şeyleri çok fazla. Ama tabii bu hazırlık aşama sergisini gideyim göreyim bakalım neymiş diye özel bir galerideydi. Apartmandan giri-yorsun. Asansöre giriyorsun, apartmanın özel bir
Bu güne kadar birçok serginiz oldu. Son olarak da New York'ta bir sergi açtınız. Biraz New York serginden bahsedelim mi? Nasıl gelişti, nerede açıldı, kimler destek oldu, ilgi nasıldı? The Marmara otel zincirinin Manhattan'daki, The Marmara otelinin içerisindeki galeride sergi açmam teklif edildi bir yıla yakın bir zaman önce. Tabii ki insan düşünüyor nasıl yapabilir neler yapabilir ve New York oldukça uzak bir yer buraya ama bir sanatçının sergi açması önemli olduğu söyleniyor. Şu açıdan söyleniyor ki, merkezler sanatçı için önemli. Oraya gidip orada var olmak, orada bir şeyler yapıyor olmak diğer sanatçılara ve diğer etkinliklere yaklaşmak önemli. Ben de bu sebepten sevinerek bu işi yaptım. Sergi 3 Kasım'a kadar açık. Açılışta genelde Türkler de, yabancılar da vardı. Burası galerinin içine giren bir galeri yani galeri yalnız Manhattan'da galeriler bir bölgede ve insanlar çıkınca bütün galerileri arka arkaya gezi-yorlar ve sonra başka bir yere gidiyorlar. Benim sergi açtığım galeri biraz yukarıda ve bu merkeze biraz uzak olduğu için biz bu galeriye gidelim diyerek kolayca gidilebilecek bir yerde değil ama ona rağmen bayağı bir ilgi gördü. Türk konsolosluğu ilgi gösterdi. Bütün Amerika'daki Türk basınında yer aldı. New York'taki Amerikan basının da yer aldı bu sergi bir de bu kadar çok renkli ve renkçi yani New York'a bir orman götürmüş gibi oldum ben. Bu da ilgi çekti tabii yani ilgi vardı.
Sanat camiasında şöyle konuşuluyor, Amerika'da özellikle sanatçılar artık pek bir şey üretemiyor özellikle resim alanında, yani bir sergide bir çok galeride çiçek böcek resimlerinden sergiler açılıyor. Sizin resminiz onların önüne geçti mi yada bu doğru mu? New York bir merkez. Büyük bir merkez. Bu çok derin bir konu. Açıkçası çağdaş sanatlar bütün bu görkemleştirilmiş, yüksekleştirilmiş, yüksek sanatı reddetti ve sanatı sokağa
dil, yani yazı yazmak yerine ben resmi, boyaları, fırçaları bir araç olarak kullanıyorum. Ama onu doğru olarak kullanmak için epey bir zaman geçiyor, hatta bir ömür boyu sürüyor. Ama New York'ta açtığım sergide tamlık duygusunu yaşadım. "Hah tamam tam bu sergi". Burada bu sözü tam yerinde söyleyebiliyorum duygusu yaşadım açıkçası. Aslında naif bir şeydi New York'taki diğer sergilere göre. Ben 260 tane küçük soyut resim çalıştım. Bunlar renk terapisi gibiydi. 4 tane de büyük panoya, çevremizde yetişen bitkileri çalıştım ama sembolik olarak, sanırım 14 tane kadar bitki var. Yanlarına da tek bir kelime ile hem İngilizce, hem Türkçe olarak bu bitkilerin isimlerini ve duygularını yazdım. İnsanların, dünyanın gidişatı, New York gibi bir yerde, yani ancak doğaya dönmek, doğa ile bütünleştikleri zaman, insanlar barışla birlikte olabilir diye düşündüm. Yani daha çekirdekte iki kişi, iki arkadaş bile anlaşamıyor sonra savaşlar bitsin diye ortaya çıkıyoruz. Onun için en doğru şeyin doğaya dönmek, çok eski bilgilere dönmek olduğunu düşündüğüm için bu şekilde yansıttım. Resimlerimi daha sonra oranın küratörü Dişan Uğurlu ile birlikte dizdik. Nasıl dizdik söyleyeyim. 260 tane resim; zaten sığmadı galeriye, bunları dikey ve yatay olarak ayırdık. Hepsinden 40'lı, 30'lu ve 25'li, ne bileyim gruplar oluşturduk ve galerinin uygun bölgelerine yerleştirdik. Böylece bunlardan birer tane büyük resim yaptık. Sonra da bunları bulmaca gibi ayırdık kağıtta a, b, c, d; 1,2,3,4,5,6, diye ve sonra yazdık altına. "Biz sizin için bir kompozisyon yaptık bu resimlerden ama siz özgürsünüz dilediğinizi alıp siz yerleştirebilirsiniz ve dilediğiniz resmi siz kendiniz yaratabilirsiniz" ve dolayısıyla sergi bu şekilde de yaşamaya devam ediyor. Yani gelen kişi aldığı resmin istediği yerini değiştirerek kendi kompozisyonunu yaratabiliyor. Ayrıca artık çağdaş sanatlarda özgürüz. Daha doğrusu ben bu kuralları da sevmiyorum. Aynı serginin içerisinde hem soyut hem de gerçekçi resim anlayışı bir arada sergilenmiş oldu.
Peki başka proje var mı New York'tan sonra?
bölümün ve iki katın içerisinde adamın sadece defter sayfalarına yapmış olduğu desen çalışmaları aşama aşama iki cam arasına koyarak sergileniyor. Bence esas sergi, bu sergiyi 6 tane silahlı korumanın koruyor olmasıydı. Hatta şüphelendim. Acaba dedim "Böyle bir espri mi var". Yani kavramsal bir şey mi var. performans mı var burada. Değilmiş. Yani sonuçta her şey bu noktaya getiriliyor. Bu bir spekülasyon açıkçası. Her zaman her yerde böyle.
New York'ta satış oldu mu? Oldu oldu ama çok değil.
Sizin sanata bakış açın nedir? Herhangi bir ekolün içinde misiniz? Etkilendiğiniz bir dönem var mı resimde? Benim için sanat gene tabi ki bir kavram üzerine oturduğu zaman oluşuyor. Bir söz, bir
Var evet, şu anda hemen ona hazırlanıyorum. 29 Ekim'de İstanbul'da büyük bir çağdaş sanat etkinliği yapılacak teması Cumhuriyet. Onun için Haydarpaşa Garında, benden bir yerleştirme (enstalasyon) istediler onu hazırlıyorum şu anda. Benim konum kadınlıkla ilgili tabi ki. Çünkü cumhuriyet politik siyasal bir konu ve cumhuriyetlerin arkasında da her zaman savaşlar ve özgürleşme duygusu var biliyorsun. Burada ne kadar tartışmaya açık olsa da kadının özgürleşmesi var. Bunu imajlarla yansıtmaya çalışacağım.
Bu sayfamızın konu başlığı "Bodrum Tutkunları" ve sayfamızın konuklarına hep soruyoruz; Siz de bir Bodrum tutkunu musunuz? Sanırım evet. Başka bir yerde yaşayamıyorum açıkçası. Kendi doğduğum şehre bile dönemiyorum. New York tamam sanatçının yaşayacağı bir yer ama ben kaçırdığım zamana üzülüp Müskebi'de denize girmeyi hayal ederek koşarak geldim. Her seferinde de böyle
BODRUM
e ntü
23
HALİKARNAS BALIKÇISI CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI ARAMIZDAN AYRILIŞINI 33. YILINDA ANILDI
Balıkçı’yı hatırlamak... Bodrum Belediye Başkanlığı tarafından her yıl düzenlenen Halikarnas Balıkçısı Anma Etkinlikleri bu yıl da 13 Ekim 2006 Cuma günü gerçekleştirildi. “Cevat Şakir Kabaağaçlı 33. Anma Etkinliği kapsamında bu yıl; - En İyi Restore Edilmiş Bodrum Evi, - En İyi Korunmuş Bodrum Evi, - En Güzel Bahçe, -En Güzel sokak. kategorilerinde yarışma düzenlenledi. Yazar, Ressam, Arkeolog, Tarihçi, Turist Rehberi, ve Bir Bodrum Sevdalısı Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) ölümünün 33. yıldönümünde Oasis Alışveriş ve Kültür Merkezi, İlköğretim okullarında Halikarnas Balıkçısı köşeleri hazırladı. Bu köşelerde, Halikarnas Balıkçısı’nın fotoğrafları, eserleri ve hayat hikayesi yer aldı. Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’a kazandırdığı sembolik olarak dikildiği ağaçlandırma alanına bu yıl ise, Bodrum Sağlık Vakfı Turgutreis Engelli Çoçuklar Rehabilitasyon Merkezi öğrencileri tarafından “AMBER” fidanı dikildi.
24
BODRUM
e ntü
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı aramızdan ayrılışının 33. yılında bir kez daha hatırlandı. Mezarı başında parmakla sayılacak kadar az sayıda kişinin katıldığı anma gününde, Hüseyin Danacı, Mehmet Uslu, Hatice Yücel ve Hatice Orman birer konuşma yaptı. Mezarına çiçekler kondu ve helva dağıtıldı. Bodrum Kaymakamı ve Bodrum Belediye Başkanı’nın bulunamadığı törende gözlerimiz zaten Belde Belediye Başkanları’nı aramadı bile. Bodrum’da enfilasyonu yaşanan Sivil Toplum Örgütleri zaten ötedeberi konuya duyarsız durumda
oldukları için onlar kendi işlerinin peşinde. Sağlığı elverdiği sürece, her yıl yeni bir umut ve büyük bir içtenlikle törenlere katılan Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın kızı İsmet Noonan Kabaağaçlı, bu yıl yine babasını mezarı başında andı. Anılarını tazeledi. OASİS Alışveriş Kültür ve Eğlence Merkezi, yenilediği balıkçı fidanları alanına bu yıl da Balıkçı’nın Bodrum’a kazandırdığı Amber ağacınının dikimini gerçekleştirdi. Bu yıl geçtiğimiz yıllardan sönük geçen anma gününün önümüzdeki yıllarda ne hale dönüşeği merak edilmekte.
Yaşam ustası, yazar, ressam, bahçıvan, çevreci, şair, rehber, araştırmacı ve doğa tutkunu Cevat Şakir Kabaağçlıyı ölümünün 33. yıldönümünde saygıyla anıyoruz.
CEVAT ŞAKİR’İ ANLAMAK
Biz Bodrum’da yaşayan insanlar olarak onun doğaya olan tutkunluğunu, insan ilişkileri ve yaşam felsefesini anlamada tam bu günlerde ihtiyacımız olduğunu Bodrum’daki kirlilik ve sorunları, çözmek, düzeltmek, teşvik etmek ve özendirmekte ayrıca Bodrum’un ve turizmi salt eğlence veya alışveriş deniz değil; 3000 yılık tarihiyle, güneşiyle, koyları, deniziyle, esnafı ve insan ilişkileri ile halka halka bir birine bağlı zincir olduğumuzu. Cevat Şakir’in 13 Ekim 1973’de hayata gözlerini kapadığında yaşadığı topraklara karşı diğer insanlara uyandırdığı, hayata ve doğada olup bitenleri algılama, görme ve farkındalık yegâne mirastı. Bıraktığı bu mirası tüm samimiyetimizle sahip çıktığımızda, bizim için her şey biraz daha kolay olacaktır. Azra Erhat’ın belirttiği gibi; Anadoluluğun dünden bu güne kesintisiz sürüp geldiğine inanıyordu. Bugün ben “elbette öyleydi” diyebiliyorsam, onun çalışmaları, ileri sürdükleri kanıtların inanılırlığı yüzünden değil mi? Tarihimizin, halkımızın yaşadığı toprakların, Anadolu’muzun tarihi olduğunu, eriyenin de eritenin de biz olduğumuzu O dile getirmedi mi? Kültür kaynaklarımızın iyidoğru bilinmesi, tanınması, anlaşılması, yorumlanılması, sahiplenilmesi gerektiğini anlatmaya çalışmadı mı? Cevat Şakir mavi yolculuğunda babasıydı… Neydi “Mavi Yolculukları? Yalnızca deniz miydi, yalnızca dinlence miydi, hele hele eğlence miydi? Adım adım, kıyın kıyın ülkemizi doğru dürüst tanıyıp, tanıtmak, değerlendirmek değil miydi? Yurdunu sevmeyi bilmek değil miydi?.. Bunu bir imece coşkusuyla birlikte yaşamak değil miydi? Halikarnas balıkçısı nasıl bir insandı?
21 Şubat 1954 tarihli Demokrat İzmir gazetesinde Cevat Yamaç, Cevat Şakir'in sürgüne gönderilmesine neden olan yazıda(hapishanede idama mahkum olanlar, bile bile asılmaya giderler) sözü geçen olayı şöyle anlatır: "Üç harbi sırasıyla yapan Türkiye'de bir aralık asker kaçakları kurşuna dizilmektedir. Memleket bir devirden ötekine aktarılışının sıkı bir intikal devresindedir. Günlerden bir gün, aile ocağından uzun zamanlar uzak kalmış birkaç asker, tren köylerinin yanından geçerken ailelerini görmek üzere atlamışlar ve birkaç gün sonra mensup bulundukları kıtalara teslim olmuşlardır. O zaman ruhu durumuna göre bu askerlerin kurşuna dizilmesine karar veriliyor." Bodrum'a sürgün onun için bir ceza değil, bir ödüldür adeta. Babıâli'deki yazarlık hayatına istediği gibi devam edemeyeceğinin ve o rutin içinde giderek yok olacağının bilincindeki Cevat Şakir, üç yıllık cezasının bir buçuk yılının affedilmesine karşı Bodrum'da kalır.
17 Nisan 1890 tarihinde Girit'te doğan yazar, Halikarnas Balıkçısı takma adınıı benimsemeden önce Musa Cevat Şakir ve sonradan aldığı soyadıyla Cevat Şakir Kabaağaçlı'ydı. Şakir Paşa ve İsmet Hanım'ın biricik oğlu Cevat Şakir, "resmi" eğitimini Robert Kolej'in ardından Oxford Üniversitesi'nde Yakın Çağlar Tarihi okuyarak tamamladı. 1908 yılında ülkesine döndüğünde ise hayatını gazetecilik yaparak kazanmaya karar verdi. Babıâli'de geçen yılları boyunca asıl isminin yanı sıra Hüseyin Kenan, Musa Cevat, M. C. Takma isimlerini kullandı. Resimli Hafta gazetesinde Hüseyin Kenan takma adıyla yayınlanan bir yazısı nedeniyle üç yıl sürgün cezasına çarptırılır.
O artık Bodrum'un, eski söylenişiyle Halikarnas'ın balıkçısıdır. Yazardır, süngercidir, ressamdır, bahçıvandır, şairdir, rehberdir, araştırmacıdır. Elinde ışığı, Akdeniz Medeniyeti'nin peşinde bir Diogenes'tir. Yaşama olan bağlılığını bir kez daha ve artan bir kuvvetle hisseden Cevat Şakir, bu coşkuyu tarihe, mitolojiye, doğaya olan tutkusuyla yoğurur. Sonuçta ortaya Mavi Sürgün, Aganta Burina Burinata, Yaşasın Deniz, Anadolu Tanrıları, Anadolu Efsaneleri gibi nice roman, hikaye ve inceleme çıkar. Mavi Yolculuk'un da babasıdır.Bodrum’da 22 yıl geçirdikten sonra İzmir'e yerleşir. Orada araştırmalarının yanı sıra yazılarına ve çizmeye devam eder. Diğer yandan da turist rehberliği yapar. 13 Ekim 1973'de hayata gözlerini kapadığında yaşadığı topraklara karşı diğer insanlarda uyandırdığı farkındalık, bıraktığı yegâne mirastı.
HALİKARNASNAS BALIKÇISI CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI’YI NASIL BİLİRSİNİZ? Gerçek bir Halikarnaslı. Hemşehrimiz Halikarnas Balıkçısı.
Cevat Şakir hepimizden büyük şair. Nazım Hikmet
Eloğlu bahçeyi alır çekirdek vermez, Balıkçı çekirdeği alır bahçe verir. Sabahattin Eyüboğlu
Halikarnas Balıkçısı bana ne zaman rehberlik yapabilecekse Türkiye’ye o zaman gelmek isterim Pompidou Fransa Devlet Başkanı
Ölülere can vermekten daha zor ne var? diye sormuşlar Balıkçıya, ‘Canlılara can vermek’ demiş. Sabahattin Eyüboğlu
Cevat Şakir büyük bir sanatkar, deha ile cinnet arasında gidip gelen bir harika çocuk. Burhan Felek
Heredot en ünlü halikarnaslı. Ama bir büyük Halikarnaslı daha var.
Haluk Elbe
Balıkçıyı cennete götürmüşler, hani ya “Cavo” (Gökova) demiş... Sabahattin Eyüboğlu
Yalnız benim ve öbür dostları için değil Halikarnas Balıkçısı, bütün Türkiye için, Türkiye dışında birçok insanlar, okurlar ve düşünenler için canlıdır. Gitgide daha da canlanacaktır. Neden? derseniz, o bir canlılık kaynağıdır. Hep değişen, düşünce ve sanatın çeşitli alanlarında ufuklar ve çığırlar açan bir canlıdır o. Canlılığının kaynağının kaynağı nedir diye sorarsanız, bu onun doğa ve insanla yeni bir ilişki kurmayı başarmış olmasıdır. Azra Erhat
Gün gelecek Halikarnas Balıkçısı çağında yaşadık diye övüneceğiz İbrahim Engin
BODRUM
e ntü
25
TOPLUM & YAŞAM
GÜNSELİ BAŞAR'A "ÖMÜR BOYU GÜZELLİK TACI" VERİLDİ
B
odrum Hadigari Night Club’ta düzenlenen “Hint Gecesi”nde, Bodrum’un tanınmış simalarından oluşan jürinin önünden Hint müzikleri eşliğinde geçiş yapan Hint Güzeli adayları, oldukça yabancı oldukları kültür karşısında yine de tüm hünerlerini sergilemeye çalıştılar. Yarışmada bir sürpriz yaşandı ve birincilik tacını ve asasını bir erkek yarışmacı aldı. Yarışmanın sonunda birinci gelen Saner Gülsöken’e, Hint Güzeli tacını eski Avrupa Güzellerimizden Günseli Başar taktı. Yarışmaya İstanbul’dan katılan Dilek Şenay ise Hint Güzeli ikincisi olurken tacını Modacı Saruhan İren’den aldı. Hint Güzeli Yarışmasında üçüncülük tacını ise Nurgül Öz alırken, tacını Öz’e NTV Bodrum Temsilcisi Savaş Nur taktı.
HALİT KIVANÇ ANILARINI PAYLAŞTI
T
ürkiye’nin ünlü televizyon sunucularından Halit Kıvanç, Turgutreis’te gençlere yönelik konferans verdi. Hayırlı Sabancı Lisesi Konferans Salonu’ndaki konferansa lise öğrencileri katıldı. Turgutreis Belediyesi’nin düzenlediği, Halit Kıvanç’ın unutamadığı anılarını lise öğrencileriyle paylaştığı panelde zaman zaman keyifli dakikalarda yaşandı. Kıvanç, lise öğrencisinin sorduğu “Eğer elinizde bir sihirli deynek olsaydı ilk neyi değiştirirdiniz?” sorusuna, ilk olarak örümcek kafalı insanların beyinlerini değiştirirdim diye cevap verdi. Halit Kıvanç “50 yıldır tuttuğum mikrofonu bırakmaya hiç niyetim yok, siz gençler bizim aydınlık geleceğimizsiniz, sizin fikirleriniz Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıyor. Yıllardır, televizyon ekranlarında radyolarda maç sunuculuğu yaptım, dünyanın dört bir yanını gezdim, farklı kültürler tanıdım. Türkiye’nin ileride sizin gibi aydın fikirli gençlerle daha yukarılarda olacağını ümit ediyorum. Gittiğiniz gezdiğiniz her yerde ülkenizin yaşadığınız yerin güzelliklerin mutlaka bahsedin” dedi. Kıvanç’ın konuşması uzun süre ayakta alkışlandı.
O
MOĞOLLAR DENİZİ CAZLADI
rtakent Yahşi Belediyesinin “Denizi Cazladık” konserlerinin dördüncüsünde Moğollar sahne aldı. 1968 yılında kurulan Moğollar hala gündemde olan şarkılarını söylediler. Kabakum sahilini dolduran yüzlerce kişi Moğolların müziği ile coştu. Sevilen şarkıları Hudey, Devlerin Aşkı, Hortumcu Dayı, Selvi Boylum Al Yazmalım, Bir şey Olmaz adlı şarkıları tüm seyirciler birlikte söyledi.
BAŞKAN OĞLUNUN NİKAHINI KIYDI
G
ümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Ülküm’ün oğlu Muharrem Ülküm, Nazire Özakın ile dünya evine girdi. Genç çiftin nikahlarını Belediye Başkanı Mehmet Ülküm kıydı. Önce Mehmet Ülküm’ün evinde gerçekleşen yemekli köy düğününün ardından, 10 Eylül gecede kız evinde yine yemekli bir köy düğünü düzenlendi ve genç çiftin nikahı kıyıldı. Kendi oğlunun nikahını kıyan Mehmet Ülküm, nikah sonrası çok mutlu olduğunu söyledi. Geleneksel düğün yemeklerinden, keşkek, nohut, dolma ve lokum pilavının yanısıra Gümüşlük mutfağına özgü pişirilen pırasa, patlıcan, kavurma, ekşili, salata ve tatlılarla ağırlanan misafirler geç saatlere kadar
Herkes güzeldi ama biri gerçekten güzeldi Ödül törenin sonunda ise jüri üyeleri arasında yer alan 1952 Avrupa Güzeli Günseli Başar’a “Ömür Boyu Güzellik” tacı takıldı. Hint Güzeli yarışması resmi bir güzellik yarışması olmamasına karşın gece sonunda Başar’a 54 yıl sonra takılan “Ömür Boyu Güzellik” tacı ise geceye özel bir anlam kattı. Başar’a tacını seramik sanatçısı ve Ortakent Belediyesi Sanat Yönetmeni Alp Çağpar taktı. Bodrum Merkez Medya Organizasyon ve Hadigari Night Club'ın işbirliği ile gerçekleştirilen gecede, Hint kıyafetleri, takıları, dövmeleri, Hint falları, filmler, müzikler ve danslar eşliğinde Bodrum'a yeni bir konsept kazandırılması hedefleniyordu.
26
BODRUM
e ntü
BİTEZ’DE SÜNNET ŞÖLENİ… Bitez Belediyesi tarafından düzenlenen Geleneksel Sünnet Kampanyası çerçevesinde 12 çocuk sünnet ettirildi. Bitez Belediye Başkanlığı’nın Özel Bodrum Hastanesi işbirliği ile bu yıl 8’incisi düzenlenen geleneksel Sünnet kampanyasına Bitez Belediye Başkanı M. Remzi Güngör, Özel Bodrum Hastanesi işletme müdürü Ercüment Erle, meclis üyeleri ve çok sayıda Bitez’li katıldı.
GÜNDÜZ YARIŞAN ÜNLÜLER AKŞAM BAŞARILARINI KUTLADI
B
u yıl ilk kez düzenlenen Marina Yacht Club Famous Cup’da ilk gün yarışlarının ardından düzenlenen yemekte yarışçılar, yarışlara katılan ünlüler ve basın mensupları bir araya geldi. Marina Yacht Club’ta düzenlenen yemeğe katılan ünlüler basının ilgi odağı oldu. 30 Eylül - 01 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek, Marina Yacht Club Famous Cup, 29 Eylül akşamı Marina Yacht Club'da gerçekleştirilen açılış kokteyli ile başladı. Ali Poyrazoğlu'nun fıkralarla yaptığı açılış konuşması, yarışa katılan 21 teknenin ekibine keyifli anlar yaşattı. Akşam ise Marina Yacht Club’ta düzenlenen akşam yemeğinde basın mensupları ve yarışa katılan ünlüler bir araya geldi. Düzenlenen yemeğe katılan ünlüler arasında ise Levent Yüksel, Sertap Erener, Ferdi Özbeğen, Demir Demirkan, Zeynep Tunuslu, Fatih Ürek, Cemil İpekçi, Ozan Orhon, Ebru Güzel, Aysun Kayacı ve Ali Poyrazoğlu gibi isimler yeraldı.
İÇİMİZDEN BİRİ söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR Her yıl 19 Eylül'de saygı ile hatırladığımız Şehitlerimiz ve varlıkları ile gurur duyduğumuz Gazilerimiz için bu yıl Bodrum'da Atatürk Anıtı önünde önceki yıllardan biraz daha farklı bir tören düzenlendi. Daha çok katılım ve geniş bir organizasyonla Şehitlerimiz hatırlandı ve Gazilerimiz onurlandırıldı. Bu farklı törenin bir sebebi de Kaymakam Abdullah Kalkan'ın Gazilerimize ve ulus bilincine olan duyarlılığından kaynaklanıyordu. Tören sonrasında Gazilerimizi dernek binasında ziyaret eden, Kaymakam Abdullah Kalkan, KKK Bodrum Eğitim Kampı Garnizon Komutanı Kıdemli Albay Çağatay Erdoğan ve beraberindekiler daha sonra dernek binası önünde düzenlenen kokteyle katıldılar. Muharip Gaziler Derneği Başkanı Hasan Külcü ile Gazilik, sosyal konumları, dernek olarak ihtiyaçları ve toplumun Gazilere bakış açısı üzerine bir sohbet yaptık. Unutulmaktan, toplumun ve devletin kendilerini sadece özel günlerde hatırlamasından şikayet eden Başkan Külcü, tüm Bodrumlu Gaziler adına sorularımızı cevaplandırdı;
“BİZİM BEKLEDİĞİMİZ PARA PUL DEĞİL, BİZİM BEKLEDİĞİMİZ, SEVGİ VE SAYGI.” Sayın Hasan Külcü, kutsal bir görevi yerine getirerek, vatan için savaşmış bir grup insanı temsil eden bir derneğin başkanısınız? Kendinizi tanıtır mısınız? Bodrum'da doğdum, büyüdüm. Adım Hasan Külcü, Muharip Gaziler Derneği Başkanıyım. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı gazisiyim. İlk Türk Muhribi olan TCG Berk D-358 Bordo numaralı muhribimizin Serdümen Eriydim. Gemi askeri olaraktan biz Bodrum'dan 72 kişi askerliğimizi yapmak için gitmiştik. 72 Kıbrıs Gazimiz var. Bodrum'un o yıllardaki nüfusu için büyük bir rakamdır. Bize verilen kutsal bir görevdi, vatani bir görevdi, öyle addediyoruz. Bazılarımızın dönüşü şehitlik oldu, bazılarımız gazi olarak döndü…
Kaç şehit verdik Bodrum'dan? Bodrumlu olaraktan Kıbrıs'tan 6 şehidimiz var. Onların daima cennet mekanları olsun.
Savaşta olmak, vatan için savaşmak nasıl bir duyguydu? Hiç sıcak çatışmaya girdiniz mi? Biz deniz askeri olaraktan sıcak çatışmamız şöyle oldu; Haliyle ilk çıkartma günü, geceden sabaha karşı diğer gemilerle beraber, destroyerler olsun, çıkartma gemileri olsun, bunun yanında sivil nakliye gemilerimiz, ikmal gemilerimizle beraber, Kıbrıs açıklarına, aşağı yukarı 20 mil açıklarına sabaha karşı geldik. İlk etapta çıkartma yapılacak bölge olan Girne Beşparmak Dağlarına açıklarından bombardımanla başladı. Uçaklarımızın da karşılıklı, bölgeyi bombalaması ile çıkartma gemilerimizle askerlerimiz, ayrı bir bölgeye de paraşütçülerimiz indirme yapmaya başladı. Bizim sıcak çatışmamız, deniz askeri olarak, 3-5 mil açıktan bizim tabirimizle denizden karaya döverek top atışları ile oldu. Tabi biz bunları uzaktan büyük atış topları; yangınlar çıkararak denizden izliyorduk. Bunu birebir yaşayanlar, deniz piyade, karacı ve
28
BODRUM
e ntü
havadan indirme birliklerimizdir. İlk etapta havadan indirme birliklerimiz çok zayiat vermiştir. Bu da çok üzücüdür. Bunun yanında belki muhabere eksikliğinden dolayı; gemilerimiz savaş öncesi tatbikattaydı. Sulh veya tatbikat parolası ile savaştaki parola çok önemli, burada herhangi bir kurumu suçlamak gibi değil ama gerçek şu ki, parola veya muhabere eksikliğinden dolayı kendi uçaklarımız, kendi gemimizi vurmuş bulundu. Belki Kıbrıs'ta yaşadığımız en acı tecrübe bu olmuştur. Bu arada bu gemide görev yapan serdümen er, işaretçi, köprü üstü eri ve topçu 4 arkadaşımız Kocatepe gemisinde şehit verdik. Kendi uçaklarımızın vurması acımızı katladı ama savaştır oluyor böyle şeyler. Aradan geçen 32 yıldan sonra bizler de bazı şeyleri unutmak istiyoruz. Ama unutulmayan bir şey var ki, o gün acı çeken soydaşlarımız, bugün huzur içersinde Kıbrıs'ta yaşamaktalar. Onlara bugünleri hazırlamış olmaktan onur ve gurur duyuyoruz.
Bodrum'da Kore Gazisi var mı? Evet, Bodrum'da 7 tane Kore Gazimiz de bulunuyor. -Başkan Hasan Külcü eliyle göstererek panodaki gazilerimizin resimlerini gösteriyor.- Arzu ederseniz Kıbrıs ve Kore Gazilerimizin listesini de verebilirim, derneğimizde bu tip dokümanlar ve arşivler mevcuttur.
Dernekle ilgili bilgi verebilir misiniz? Ne zaman ve nasıl kuruldu? Bodrum Muharip Gazileri olarak aşağı yukarı 12 yıl önce derneğimiz bu ofiste faaliyete geçti. Bu derneği kuran arkadaşım Mehmet Müftü, çok büyük emekler harcayarak, kapı kapı dolaşarak gazilerimizi bularak, bu derneği açmıştır. Ona da teşekkür ediyoruz. Son günlerde Gazilerimiz büyük bir dayanışma içersinde, ulusal bayramlarda ve Bodrum'daki yerel programlara katkı göstererek faaliyetlerini sürdürüyor.
Dernek olarak, ne gibi etkinlik ve faaliyetlere katılıyorsunuz? Dernek olaraktan aslında şube olmadığımız için fazla bir geniş açılımlı katkıda bulunamıyoruz ama başta ulusal bayramlarımız olmak üzere, özel ve önemli günlerde, mesela özürlüler günüde katkı koyuyoruz, etkinliklere katılıyoruz. Diğer derneklerle veya sosyal aktivite gösteren kurumlar bizimle işbirliği yaparlarsa bu etkinliklerimiz artacaktır. Gazilerimizi daha iyi temsil edebilmiş olacağız, ayrıca Gazilerimizi sadece tüketici olmadığını göstermek istiyoruz. Eğitim kitaplarımızdan bazı şeyler kalktı. Gazinin ne olduğunu kim olduğunu, ne yaptığını genç nesil bilmiyor. Yeni nesille bir araya gelmek sohbet etmek istiyoruz. Bu arada yeni kaymakamımız Abdullah Kalkan'ın da katkı ve desteklerini alıyoruz.
Gördüğümüz kadarı ile kısıtlı imkanlarla çalışıyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde 19 Eylül Şehitler ve Gaziler Günü'nde Kaymakamımız Abdullah Kalkan'ın bir söz verdiğine tanık oldu. Biraz detayını anlatır mısınız? Evet, Kaymakam Bey, ilk tahin olduğu günlerde derneğimizi ziyaret ettiğinde derneğimizi küçük ve gazilere yakışmayan bir ortamda faaliyet gösterdiğini belirtmiştir ve haklılardır. Kendileri de bize söz vermiştir. Adliye binası taşındıktan sonra, bizlere yakışır bir ofis vereceğini söylemiştir. Tabii onunla da yetinmedi Kaymakamımız; Gazilerimizin çok eksiği vardı. Her konuda Gazilerine sahip çıktı. Ulusal bayramlarımıza çıkıyorduk ama dernek iç tüzüğümüzde kıyafet önergesi var, Kaymakamımız, Kaymakamlık Sosyal Yardımlaşmanın destekleri ile 45 gazimizi giydirdi. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında 65 Gazimizi giydirmiş olacaklar. Ulaşımda katkıları oluyor. Gazilerimiz, ne yazık ki muhtaç durumdalar, faaliyetlere gelemiyorlardı. Yol paraları karşılanınca katılabilmeye başladılar. Sağlık konusunda çok katkıları
1 oldu. Hastanede kuyruklarda bekliyorduk, şimdi sadece poliklinikte bekliyoruz. Kore Gazilerimiz artık çok yaşlı, bu onları çok mutlu etti. Önceki kaymakamların kapısında bekler dönerdik. Şimdiki kaymakamımız bizi kapısında 5 dakika bekletmemiştir. Kendisine minnettarız. Bodrum bir değer kazanmıştır. Aynı şekilde Garnizon Komutanımız Kıdemli Albay Çağatay Erdoğan'ın da çok büyük desteklerini alıyoruz.
Bu konuda gerçekten bir bilgim olmadığı için soruyorum, devletin Gazilerimize verdiği bir maaş var mıdır? Sizin bir ayrıcalığınız var diğer insanlardan; bu ülke için savaştınız, gazi oldunuz. Peki devletimiz bunun gururunu yaşatabiliyor mu size? Biz sadece kağıt üzerinde biliyoruz bunu, ulusal törenlere katıldığımızda Gazi olduğumuzu hatırlıyoruz. Diğer normal yaşamımızda hiç kimse bizim Gazi olduğumuzu tanımlayamaz. Ben uzun yıllar ABD'de yaşadım. Amerika'daki gaziler, 365 gün gaziliklerini bilirler. Onların her gün giyebileceği, gaziliklerini gösteren bir üniformaları var. Her yerde tanımlanırlar, belli de olurlar zaten onlar. Çünkü yakalarında gazi olduklarına dair bir işaretleri vardır. Madalyaları ya da rozetleri vardır ve toplum içinde herkes onlara savaş karşıtı değillerse saygı gösterirler. Yakalarında Mor, pembe şeritleri oluyor. Askerlikten geldiklerini belirten bu şeritler sivil kıyafetlere takılı-yor ve aldıkları maaş tatmin edicidir.
Türkiye'de var mıdır böyle bir maaş veya sosyal yardımlar? Türkiye'de evet şöyle bir şey var. Trenlerden, otobüsten ücretsiz yararlanabiliyorsun, varsa eşi yararlanıyor ama çocukların yararlanamaz. Kasabalarda belediye aracı yoksa yararlanamazsın. Ama aylık olarak devletin verdiği bir 215 YTL'lik bir maaş var ama bu hiçbir zaman sosyal güvence değil. Yalnız ne var Gaziler onurlu insanlardır. Ne kadar seslerini duyurmaya çalışsalar da fazla istemeyi sevmezler. Bu 215 lira ile siz hesap edin, sakat kalmış, çalışamayan Gazilerimiz nasıl yaşar?
Dernek olarak eksikleriniz nelerdir? Mekan konusundaki sıkıntılarınız var sanırım… Kaymakamımızın sözü var anlatmıştım. Yeni mekanımıza geçtiğimizde inşallah iş adamlarımızdan katkı alacağız. Gazi olarak her yere gidip destek isteyemeyiz. Bu nedenle gideceğimiz yer isabetli olmalıdır. Mobilyalarımızı görüyorsunuz, derme çatma; resimlerimizi asacağımız 100 resimlik bir
2
3
panoya ihtiyacımız var. Bayraklarımızın yenilenmesi gerekiyor. Dosyalarımız için dolaplara ihtiyaç var. Çok değerli belgelerimiz ve kişilerin bilgileri var. Gideceğimiz yerin daha büyük olması şart. Ayrıca lokal olarak da kullanılabilecek yer olması gerek. Temsilcilik olarak biz bağış toplayamayız ama ihtiyaçlarımız da ortada.
Derneğinizin projeleri ve tanıtımla ilgili planlamaları bulunuyor mu?
4
Milli Eğitim ve Kaymakamlığın destekleri ile okullarda seminerler vermek istiyoruz. Gazilik nedir tanıtmak istiyoruz. Gazi arkadaşlarımızın anılarını toplayarak, yeni nesil gençlere anlatmak istiyoruz. Derneğimize yakın her türlü faaliyete açığız.
Türk toplumuna bir mesajınız var mı? Gazilerini her zaman tanısınlar. Ben şahsım ve arkadaşlarım adına, hep söylüyorum; Gazilerimiz tüketici değillerdir. Buradaki STK'lar da bizlerle iletişim kursunlar, Gazilik bir kültürdür. Biz Türkiye'nin rengiyiz. Gazi deyip geçmemek lazım, gençler bir merhaba desin istiyoruz. Belki son günlerini yaşayan bir Gazi, halkı için savaşmış; halkla huzur içersinde, birlik ve beraberlik içersinde yaşayalım istiyoruz. Arada onurize edilmek istiyoruz. Bizim beklediğimiz, para pul değil, bizim beklediğimiz, sevgi ve saygı.
5
Birlik ve beraberlik ülkemizde son yıllarda biraz daha ön plana çıkmış durumda bunun sebebi dış tacizler de olabilir mi? Dernek Başkanı Hasan Külcü, sorumu biraz siyasi bulduğu için, konumu gereği cevap vermek istemiyor ve kendisi gibi bir Kıbrıs Gazisi olan Avukat Onur Karaşin'in cevaplandırmasını istiyor. Karaşin sorumu şöyle yanıtlıyor; Ulusal Bayramda cazibenin tek beklentisi, her kesimden herkesin, bayramlara katılma borcu vardır. Ama herkesimden herkes bu borcunu ödememekte direniyor. Gazilerin sürekli orda bulunmuş olmaları aslında bir eksikliği gösteriyor. Arkalarındaki Türk Milletinin kendisi, halk bu törenlere katılmalı, Bayramları görüyorsunuz, okullar ve resmi kurumların dışında kimse törenlere katılmıyor. Borçlarını öderlerse, görevlerini yerine getirmiş olurlar. Gazilerimiz, vatandaşlarını, ulusal bayramlarda meydanlarda görmek istiyor.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Derneğimiz herkese açık bir dernektir. Bizlerle sohbet etsinler, bizi tanısınlar. Vatanı tanısınlar, bu vatan nasıl kurtarıldı öğrensinler. Gazilerimizin sevgi ve saygıya ihtiyacı var. 'Nasıl yaşıyorsun' demesinler, 'Nasılsın' desin-
6
7 1- Kore Gazisi Hüseyin Üçel 2- Kore Gazisi Mehmet Tanrıkorur 3- Kore Gazisi Ömer Damar 4- Kore Gazisi Mehmet Teke 5- Şehit Engin Büyüksöylemez 6- Şehit Yusuf Cansevdi 7- TCG Dumlupınar Şehidi Emin Süzen
BODRUM
e ntü
29
?
Neden yıllardır BODRUM AJANS İŞ REHBERİ Bodrum Ajans Yayın Grubu’nun bir ürünü olan BODRUM İŞ REHBERİ, şu günlerde 11. yılına hazırlanıyor. Onunla yıllar öncesinden tanışmış, reklamları ile sayfalarında yer almış olan firmaların pek çoğu yıllardır yerlerini koruyor, bazıları kendilerine birden fazla yer istiyor ya da tanıtım alanlarını büyütüyor. Biz de bunun nedenlerini, BODRUM AJANS İŞ REHBERİ’ne yaklaşımlarını, görüşlerini sizlerle paylaşmak için rasgele bazı firma sahipleri ile görüştük. “Yıllardır aynı kaliteyi koruyarak büyüyen Bodrum Ajans İş Rehberi benzerlerine örnek olmaya devam etmekte ve başarısını sürdürmektedir”
Profesyonel iş hayatımı sürdürmek üzere 1989 ylında Yalıkavak’a yerleşmeye karar verişim ile firmaman tanıtımı için çşitli ajanslarla görüşmelerim olmuştu. Bir gün Bodrum Ajans’tan şirketime ziyarete gelerek beni Bodrum Ajans İş Rehberi ile tanıştırdılar. Bu rehberin baskı kalitesi, dağıtım ağı ve ulaştığı alanların durumunu yeterli buluşum, duyduğum güven sonucu Bodrum Ajans İş Rehberi ailesine dahil oldum. Yıllardır aynı kaliteyi koruyarak büyüyen Bodrum Ajans İş Rehberi benzerlerine örnek olmaya devam etmekte ve başarısını sürdürmektedir. Bodrum Ajans İş Rehberi ailesine teşekkür ederim. Ayla Gürpınar Yapı Hastanesi / Ayla Gürpınar
Bodrum İş Rehberi her sayısında Pati adını okuyan insanlar güvenle ve sevgiyle bize ulaşmışlardır. Bodrum Ajans, Samimi ve sıcak yayınları ile içimizden biri, aileden biri gibidir. 25 yıldır Bodrum'da çocuk giyimi üze-rine çalışan bir iş yeriyiz. Bodrum Ajans İş Rehberi’nin her sayısında Pati adını okuyan insanlar güvenle ve sevgiyle bize ulaşmışlardır. Uzun yıllar birlikte çalışmak umuduyla, teşekkürler Bodrum Ajans İş Rehberi. Pati Çocuk Giyim Mağazası / İsmail Şahin
“Zaman içinde Bodrum’da farklı yayınlarda reklam çalışmalarımız oldu, halada sürmekte.. Biz, en etkilisi Bodrum Ajans İş Rehberi diye düşünüyoruz.” Bodrum’da yıllardır faaliyet gösteren bir kuruluş olmamız nedeniyle zaman içinde Bodrum’da farklı yayınlarda reklam çalışmalarımız oldu, halada sürmekte. Biz, en etkilisi Bodrum Ajans İş Rehberi diye düşünüyoruz. Dağıtımı düzgün, Kullanıcısı çok fazla, neredeyse bütün yarımadada herkezin elinin altında bir Bodrum Ajans İş Rehberi var. Bu nedenle de geri dönüşümü oluyor, verdiğimiz reklamın karşılığını fazlasıyla aldığımızı düşünüyoruz. Çağdaş Optik / Süleyman Alkan
30 BODRUM e ntü
Bodrum Ajans İş Rehberi Bodrum'da başvurulacak alternatifsiz tek rehber. Ayrıca kalitesini de çok beğeniyorum.
Bodrum Ajans İş Rehberi Bodrum'da başvurulacak alternatifsiz tek rehber. Ayrıca kalitesini de çok beğeniyorum. Bizim işimiz İş Rehberi'nde yer alan bir çok iş yerinden farklı bir iş, sürekli rehberden aranacak bir iş kolu değiliz ama buna rağmen bize rehberden ulaşanlar çok oluyor. Beni Bodrum Ajans İş Rehberi'nde görmeleri ve akıllarında kalması bile benim için önemli, çünkü başka bir yerde gördüklerinde " Burası Bodrum Ajans İş Rehberi'nde gördüğümüz yer" diyeceklerdir. İşte bu sebeplerden ötürü her yıl Bodrum Ajans İş Rehberi'nde yer alıyorum ve işlerim devam ettikçe de yer alacağım. Eda Havai fişek Şirket Ortağı / Şermin Soyatlar
“Bodrum Ajans İş Rehberi Bodrum' da gerçekten ihtiyaç duyulan bir eksikliği gidermiştir.” Bodrum Ajans İş Rehberi bana göre Bodrum Ajans'ın yarattığı bir sanat eseridir. Bu İş Rehberi'nde olağan üstü bir emek var. Benim yıllardır bu İş Rehberi'nde yer almamın sebebi de bu verilen büyük emeğe destek olmaktır. Bodrum Ajans İş Rehberi Bodrum' da gerçekten ihtiyaç duyulan bir eksikliği gidermiştir. Bu rehber işleviyle herkese kolaylık sağladığı gibi aynı zamanda reklam verenlere de fayda sağlamaktadır bu nedenle her yıl Bodrum Ajans İş Rehberi'nde yer almaktayım. Mavi Emlak Sahibi / Ahmet Yunt
Şimdi yanı başımda Bodrum Ajans İş Rehberi var, sanki benim elim ayağım. Bir nevi başvuru rehberi. Bodrum Ajans İş Rehberi’ne kavuşuncaya kadar elime çok rehber geçti. Ama hiç birisinde aradığım özellikleri bulamadım. Şimdi yanı başımda Bodrum Ajans İş Rehberi var, sanki benim elim ayağım. Bir nevi başucu rehberi. Ne zaman sıkışsam ona başvuruyorum. Dizayn, tasarım, konular, meslekler o kadar kullanışlı yerleştirilmişki, aradığımı anında kolayca buluyorum. İşte, onun için Bodrum Ajans İş Rehberi... Karataş Ticaret / Ahmet Karataş
İstanbul'dan Bodrum'a 1995 yılının Ağustos ayı sonlarında taşınmıştık. Kısa süre içinde işim gereği edindiğim, çevremdeki işyeri sahibi arkadaşlarımı fırsat buldukça ziyarete giderdim. Ya masalarının, ya da sehpalarının üzerinde bir takım dergi, broşür vs. basılı ürünün içinde, çoğunlukla karşılaştığım ve o tarihlerde bir öncü, bir ilk olarak Bodrum'da iş yapan ve iş sahibi olanların bulunduğu, hatta buluştuğu bir tane yayın vardı : "BODRUM İŞ REHBERİ"… O zamanlar, işyeri sahipleri daha az olduğu için olsa gerek, ince bir rehberdi. Yıllara göre işyeri sahiplerinin artması, verilen reklamın getirisinin açık olarak ortaya çıkması, her yıl kendini gözle görülür şekilde yenilemesi ve tutarlılığını aynı çizgide sürdürdüğünün fark edilmesi nedeniyle giderek kilo aldı (..!) (160 gr'dan 440 gr'a). Artık elinize aldığınızda, görsel ağırlığının yanı sıra fiziksel ağırlığını da hissedebiliyorsunuz… Hatırladığım kadarıyla ilk kez 1999 yılında, hem şirketim hem de mesleğimle ilgili olarak Bodrum İş Rehberi'nde yer almıştım. O tarihten bugüne kadar, birlikteliğimizi aksatmadan ve giderek artan bir şekilde sürdürdük ve de sürdürmek niyetindeyiz. Çoğul konuşmamın ya da yazmamın nedeni ise 2002 yılından bu yana eşimin sahibi olduğu işyerinin de, Bodrum İş Rehberi'nde yer almaya başlamış olmasıdır. Her yıl Bodrum İş Rehberi basılıp elimize ulaştıktan sonra, önce Bodrum Bayi'liğini yaptığımız çeşitli ürünlerin Türkiye Mümessili, üreticisi ya da pazarlamacısı olan firmalara yollama alışkanlığımız 2007 yılınınkiyle de sürecek.. Ayrıca gittiğim her şantiyeye, Bodrum'da iş yapmaya yeni başlayan firmalara ve iş yapma düşüncesinde olan kişi ya da firmalara, hem elden vererek hem de kargo ile yollayarak Bodrum İş Rehberi'ni ulaştırdım. Kendi çabalarımızla edindiğimiz müşterilerimizin yanı sıra : "Bodrum İş Rehberi'ndeki sayfanızdan size ulaştık", diyenlerin sayısı cidden azımsanmayacak sayıda idi. Artık ilk defa arayanlara soruduğumuz şu soru var : "Bizi nereden ve nasıl öğrendiniz..?" Bodrum İş Rehberi'ni her yıl seçmemizin nedeni oldukça açık değil mi..? Tekrar edecek olursam : Bodrum'daki iş dünyasının ilk rehberi olması. Bodrum'daki iş dünyasının tek rehberi olması. Verdiğiniz reklamın fark edilmesi sonucu, size ulaşanların giderek artması. Her yıl kendini yenileme ve tutarlılığını aynı çizgide sürdürebilme başarısıdır. "Başarısıdır", dedim. Çünkü günümüzün yaşam koşullarında, ne kadar yoğun ve özverili bir emek harcanarak bu yayının sürdürebildiğine zaman zaman şahit olmuş biriyim.. Yalnızca yaşadıklarımı ve izlenimlerimi aktarmaya çalıştığım bu yazımı bitirirken : "Sürc-ü lisan ettimse affola", der. Nice 11 yıllara ulaşmanızı dileriz. + DEKOR / Siret BÂLÎ - Ayşe Ayfun BÂLÎ
BAHÇEM ve BEN
Bahçede güz
GÜLNAR ÖNAY gulnaronay@tr.net
İlkbahar soğanları (I)
N
edense bahçeyle hep ilkbahar ve yaz aylarını özdeşleştiririz oysa özellikle de büyük bahçesi olanlar için sonbahar ve kış ciddi bir çalışma dönemidir. Günlerin uzamaya başladığı ilkbahar günlerini şimdiden özlemeye başladık; özellikle yağmur, çamur iş koşuşturması arasında o günler bize nasıl da erişilmez gelir. En güzeli şimdiden bahçelerimiz, teraslarımız ve balkonlarımızı o günlere hazırlamak. Bu çalışma sırasında, ilkbahar güneşiyle çevrelenir ve dilediğimiz kadar düş kurma şansını elde ederiz.
32
Müjde, bahçe reyonu olan büyük marketlere, seralara ve de büyük kentlerin çiçek pazarlarına ilk bahar soğanları geldi! Aralarında neler yok neler: Laleler sümbüller, nergisler, çiğdemler, frezyalar, anemonlar süsenler… Hiç dikmediklerinizi, denemediklerinizi, bu güne dek görmediklerinizi deneyin. Sizinle birkaç hafta ardı ardına bu soğanlardan neler
BODRUM
e ntü
Müjde, bahçe reyonu olan büyük marketlere, seralara ve de büyük kentlerin çiçek pazarlarına ilk bahar soğanları geldi! Aralarında neler yok neler: Laleler sümbüller, nergisler, çiğdemler, frezyalar, anemonlar süsenler… Hiç dikmediklerinizi, denemediklerinizi, bu güne dek görmediklerinizi deneyin. Sizinle birkaç hafta ardı ardına bu soğanlardan neler yapabileceğimizi konuşacağız. Nedir soğanlı bitki? Bu bitkileri aynı yemeklik soğan gibi kabukları soğanın çevresini kaplar, altında kökler oluşur ve uç kısmından verdiği filizle tek bir gövde üzerinde gelişir. Satın alma sırasında paketleri iyice incelemeliyiz. Bunların genelde soğukta korunması gereklidir ve ne yazık ki sıcak ortamlarda aynı yemeklik soğanda olduğu gibi zamansız filiz verir ve o zaman verimli olmaz. Soğanlar uyku dönemlerinde (yapraksız yalnızca kuru bir soğan görünümünde), kuru olarak satılır. Güz ayları ilk bahar soğanlarını dikme dönemidir, bu nedenle ambalajlarda: * Bu senenin ürünü, * soğanların uç kısımlarının filiz vermemiş, * ezik, bir tarafı çürümüş, büzüşmemiş, * aşırı kök salmamış olmalarına özellikle dikkat etmeliyiz. Yukarıdaki koşullara uygun satın almalarda eğer hemen dikme şansımız yoksa buz dolabında korumak gerekir, tersi durumunda filiz verir ve beklenen sonuç alınmaz.
Dikim işlemleri Bahçede İlk bahar soğanları bir kez yerine dikildikten sonra eğer yerini severse uzun yıllar çoğalarak yaşayabilir. Ne var ki soğanlardan bir çiçek tarhı hazırlıyorsak dinlenme dönemlerinde tam anlamıyla kuru kalmaları gerekir; bahçe büyükse özel bir yerleri ola-
bilir ve orada zamanla iklime alışıp çoğalabilirler. (Bu konuya ilk baharda değineceğiz). Eğer bir çok bitki arasına dikiyorsak bunları bir file içinde (portakal, greyfurt fileleri iyi iş görür) ya da dört bir yanı delikli bir plastik sepet içinde dikip toprağa gömeriz. Bu şekilde, yaprakları soluduğu zaman yerlerinden çıkarmak kolay olur. Soğanların paketinde dikim derinliğini yazar (Örn:10cm) pratik olarak hangi soğan olursa olsun soğanın iki katı derine dikmek yeterlidir. (Doğrudan toprağa dikimlerde) Toprağın, drenajlı (geçirgen) hafif kumlu (geçirgenliğe yardım eder) olması tercih edilir, eğer toprak çok killi ve ağırsa su toplar ve soğanı çürütür. Dikim çukurlarının dip kısmına yine drenajı sağlamak için hafif bir kum tabakası dökmek yararlıdır, bu işlem aynı zamanda kemirgenlerle teması önler. Üstü örtülür ve basmamak için bir çubukla yerleri işaretlenir. Hercai menekşe tarhlarının içine lale çok yakışır. (Gözünüzün önüne getirin, mor menekşeler arasında kırmızı laleler). Çiçeklenme sırasında ve sonrasında verilecek gübre bir sene sonraki çiçeklenmeye yarayacağından, meraklılar için yavaş eriyişli bir organik gübreyi toprakla karıştırmalarını öneririm. (Organik tarım ürünleri satan ziraatçılarda ya da büyük marketlerde bulabilirsiniz) Toprak, dikim sırasında iyi beslenirse çiçeklenme de o denli güzel olacaktır.
Balkon ve teraslarda Temizlenmiş, altı delik bir saksıya, çiçekli bitkiler toprağına az miktarda kum ve organik çiçekli bitkiler gübresi (bir avuç ) ilave edip iyice karıştırmalıyız. Saksı ekimlerinde soğanı çok fazla derine dikmeye gerek yoktur hatta 30-35 cm çapında bir saksıya sık olarak 10 adet soğan dikebiliriz. Yüzeyden 5 cm derinlik yeterlidir. Dikim yapacağımız bölgeye yine ince kum serpmekte yarar var. Soğanları yerleştirdikten sonra -yerlerinden oynatmadanözenle üstlerini örteriz. Balkon ya da teraslarda saksıları dışarıda açık havada tutmalıyız. Bu soğanlar soğuk yemelidir. Sulamaya gerek yok yağmur yeterli, hatta uç verin-ceye değin sulamamak gerekir diyen bir görüş de var. En iyisi kendi haline bırakmak. Evet sevgili bitki severler lale dikmek gördüğünüz gibi bir çocuk oyuncağı, o kadar seçenek var ki, katmerli, alacalı, siyaha yakın mor, çeşit çeşit. Bahçıvanınız size lalenin öyküsünü de anlatacak. Avrupa'ya nasıl gittiği… Ne serüvenler yaşadığını ve yaşattığını neler neler, … Arkası gelecek haftaya. Güneşli ve bol bol lale, sümbül, nergis … dikimli mutlu bayram günleri dilerim.
B A K I P D U R U MERHABA...
_
Bodrum zaman kaybediyor... Herkes bakıp duru... Güzel ilçemiz Bodrum'da, daha iyisi yapma iddiası ile kurulan ve birçoğunun amacının "Bodrum'un sorunlarına çözüm arayanları biraraya getirmek" olan derneklerden hangisinin bu amaca katkıda bulunabildiğini bir türlü anlayabilmiş değiliz. Bu derneklerden birçoğu gündemde olan ve herkes tarafından zaten bilinen sorunlara çözüm "önerileri" üretemeden, yemekli, eğlenceli, şenlikli, bağışlı toplantılar düzenliyorlar.... Yıllardır, aynı söylemler ve nutuklar ile anlatılanların uygulamasına yönelik, hiçbir ileri adım yok... Bodrum zaman kaybediyor... Dernek toplantıların baş köşelerinde ağırlanan yöneticilerimizden de söz var, icraat yok... Bodrum zaman kaybediyor... Bu derneklerimiz bir araya gelerek, ortak amaçları doğrultusunda ve çözüm önerileri üreterek, Bodrum'daki yönetimler üzerinde baskı oluşturmayı neden düşünmezler? Çevremizde büyük orman alanlarımız yandı, bitti, kül oldu!... Bodrum'da henüz ciddi bir hareket yok.... Herkes birlikte bakıp duru..... Bodrum derneklerini geçen sayımızda bu konuda birlikte hareket etmeye davet ettik. Bize yansıyan bir gelişme yok... TEMA VAKFI tarafından desteklenen "10 Milyar Meşe" projesini örnek olarak dikkatlerinize sunu-yorum. http://www.smsmese.org sitesini ziyaret ederek isterseniz bilgi, isterseniz katkı sağlayabilirsiniz. Bari, yanan ormanlara üzülmekten daha fazla birşeyler yapabildiğimizi gösterelim. Sağlıklı ve huzurlu Bodrum günleri dilerim. Ramazan Borazan
Cennet köşe Mazı’dan son manzara...
L
’DAN BODRUM Z U YORUMS T İKLE MOTORS RI ALA MANZAR
Bodrum’da sinema işletmek
Eylül sayımızda yukarıdaki resmi yayınlayarak “2005-2006 sezonunda vizyon filmlerinden bir çoğu, Bodrum’a gelmedi... Bodrum’lular izlemek istediği kaliteli filmleri izleyemedi... Sinema işletmecilerinden, Türkiye ile aynı anda, kaliteli vizyon filmlerini Bodrum’a getirmelerini rica ediyoruz” demiştik. Cinemarine İşletmecisi Cenk Sezgin, yukarıdaki resimlerde yer alan afiş boşlukları ile ilgili olarak; işletmecilerin her film için en çok 8 adet afiş verdiğini, bu nedenle yırtılanların yerine yenisini koyamadıklarını belirtti ve vizyon filmleri ile ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı. “Türkiye'de yılda ortalama 200-250 film gösterime çıkmaktadır. Bunlardan %10 u gişe beklentisi yüksek, yarısı ortalama getiri beklenilen % 20 si vasat dolgu filmler ve
34 BODRUM e ntü
RAMAZAN BORAZAN info@bodrumajans.com.tr
J
REFERANS BOL
Arkadaşları işadamını evlendirmek istiyorlar. Sonunda uygun bir hanım bulunuyor ve işadamına haber veriliyor. "Ben işadamıyım", diyor adam, "Numune görmeden böyle bir işe karar veremem." Genç kadına durumu iletiyorlar: "Ben de iş kadınıyım", diyor hoş hanım, "Numune veremem ama istediği kadar referans gösterebilirim"
her şey SANKi DÜN gibi
Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında asılı bir geyik budu görür. Açtır ama şüphelenir kontrol etmeye başlar ve görür ki bu bir tuzak. Geyik budu bir iple bombaya bağlıdır. Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabi... Tilkiye sorar. - Neyapıyorsun dostum Tilki cevap verir "hiç... yatıyorum" - Burada bir but var - Evet var - Neden yemedin Tilki sakince cevap verir; "BU GÜN ORUCUM" Kurt kendinden emin; "Ben yiyeyim o zaman" Tilki "Buyur afiyet olsun" der. Kurt but 'a uzanır uzanmaz bir patlama, ortalık toz duman, kurt yaralı hareketsiz 10 metre uzakta perişan halde yatarken tilki sakince budu yemeye başlar. Bunu gören kurt; "LAN ŞEREFSİZ HANİ ORUÇTUN" Tilki pişkin pişkin; "Biraz önce top patladı duymadın mı?" der... HERKESE NEŞELİ, SAĞLIKLI, HAYIRLI RAMAZANLAR...
diğer bir % 20 lik dilim de 1 ile 10 kopya arasında gösterime alınan yarışma veya sanatsal eserlerdir ki gelir beklentisi olmadığından dağıtımcılar tarafından minimum adette kopya ile girilirler. İstanbul'da bulunan dağıtım şirketleri bu filmleri adedini kendilerinin belirlediği sayıda kopya ile tüm ülkedeki sinema salonlarına ortalama 2 ay evvelden programlarlar. Bu programlama sırasında, 50-100 salonlu sinema grupları dışında, özellikle Anadolu'da bulunan sinema salonlarına görüş sormak yerine çoğunlukla, kendi ulusal dağıtım planları ve kopya adetleri doğrultusunda uygun olan takvimi oluştururlar. Yani sinema işletmecisi kendine fakslanan gösterim programına uymak zorundadır. Sinema işletmecisine bu noktada fazla alternatif kalmaz. Yüksek gişe beklentisi sebebi ile fazla kopya ile girilen filmlerde sinemaların yıllık hasılatları baz alınarak oluşturulan sinemalar sıralamasında yukarıdan aşağıya doğru kopya adedi kadar sinema salonuna film programlanır. Sıralamanın dışında kalan sinemacının iki alternatifi vardır. Birincisi programa uymak, ikincisi yeni bir kopya basılması için gereken miktarı karşılayıp (teminat) 1.vizyon listesine dahil olmak (dağıtım şirketi kabul ederse, ki çoğunlukla Amerikan filmlerinde kopya adedine direk Amerikan şirketleri karar verdiğinden bu talep geri çevrilme olasılığı yüksek) Teminatla alınan filmlerde de, filmin hasılatı kopya maliyeti için taahhüt edilen miktarı karşılamadığı hallerde zarar riski kabul edilmiş demektir. Sonuç itibarı ile iyi film her zaman gişe hasılatı yüksek film olmadığı için hiçbir sinema işletmecisi gişe garantisi olmayan
TONGUŞ YAŞAR
filmlerde teminat riski altına giremez. Eğer Türkiye'de bir yılda gösterime giren 220 filmden Bodrum'da 150 si gösterime girebiliyorsa bunun nedeni kısaca budur. Zaten 52 hafta, her filmin ortalama 2 haftalık gösterimde kalması ve Bodrum toplamında 6 salon denklemi, Bodrum'da bir yılda en fazla 150 filmin gösterime girebileceğinin
Bünyesinde 5 sinema salonu bulunduran Oasis Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi'nin Yönetim Kurulu Murahhas üyesi Mazhar Vardar'ın konuyla ilgili düşüncelerini almak istedik. İşte Mazhar Vardar’ın yanıtı. “Bodrum'da yaşayan insan ve kültür seviyesini tatmin eden filmler ne yazık ki Türkiye ile aynı anda güzel ilçemizde gösterilemiyor. Aynı yıl içinde gösterime çıkan filmlerin sanırım ancak nerede ise yarısı Bodrum'a gelebiliyor. Getirilen filmler piyasa değerlerinin düştüğü dönemlerde geliyor. Sinema işletmeci-liğinde yeterli rekabetin olmadığı Bodrum'da, gerek salonlardaki konfor kalitesi, gerekse de film seçimindeki tercihler ekonomik yönde yapılıyor. Bünyemizdeki üç salona, iki salon daha ekleyerek, film ithalatçılarından kaliteli filmleri öncelikli olarak alabilmeyi hedefledik. Ulaşabildiğimiz noktada, halen istenen tatmini sağlayabilmiş değiliz. Her yıl çok sayıda izleyiciden tenkit alıyoruz. Bunları işletmecimiz ile paylaşıyoruz. İşletmecimiz, Oasis'de işletmekte olduğu sinema salonlarının yanında, Muğla ve İstanbul'da hizmete soktuğu yeni sinema salonları ile, film piyasasında daha etkin olmaya çalışıyor. Yönetim olarak biz de daha iyisi için çözüm ve arayış içindeyiz”.
BODRUM
e ntü
35
“Zeki Müren'in ölüm haberi Türkiye gündemine bomba gibi düştü. İlk aşamada kimse inanamadı, fakat gerçekti. Her faniyi bekleyen son onu da 24 Eylül 1996 Çarşamba günü saat 20.59'da TRT İzmir Televizyonu'nun makyaj odasında yakalamıştı. Aslında Azrail'le, bant çekimi yapılan stüdyoda, yüze yakın medya temsilcisinin gözleri önünde selamlaşmıştı ama, kuvvetle olası ki, kendine özgü nezaketi ve tane tane sözcükleriyle can alıcıya yalvardı: "Burada olmasın n'olur!”
ZEKİ MÜREN
aramızdan ayrılışının 10. YILINDA ANILDI Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bodrum Kaymakamlığı, Bodrum Belediyesi, Zeki Müren Sanat Müzesi, Mehmetçik Vakfı, Türk Eğitim Vakfı, Zeki Müren’in Sanatını ve Müziğini Koruma Derneğinin ve Bodrumdaki birçok sivil toplum örgütü ve kuruluşların katkılarıyla Zeki Müren 10. ölüm yıldönümünde eserleri ile anıldı. 24 Eylül 1996’da bir güneş gibi parlamasını sağlayan sahnede, billur sesini bizlere duyuırduğu ilk mikrofonu elindeyken yorgun kalbine yenik düştü. Geride 300’ü aşkın şiir, 100’e yakın beste, 500’ü aşkın plak, 18 film, bini aşkın desen ve kulaklarımızdan silinmeyecek, hiçbir ölçüyle ölçülemeyen güzellikte bir nida bıraktı. "6 Aralık 1931 doğmuşum, iyi mi etmişim? 37 İlkokul siyah önlük, beyaz yaka, toplumda ilk fiyaka 41 Orta mektepte soluk beniz, kısa saç ve umutlardan kıskaç 45 Lise, pembe hayaller, yeşil filizler, yorulmayan dizler Akademi 1950 renk dünyasında renksiz yelkenli 1952 film, plak, dik bir boyun ve alın ak 1954 sahne, çile, para, çile artık ne dilersen dile 62 en büyük aşkım, 62 en deli gönlüm, 62 en neyse Bindokuzyüz bilmem kaç veda kara dünyaya"
36 BODRUM e ntü
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Daire Başkanlığı İzmir Devlet konservatuar korosu, Hayati Çiftci şefliğinde eserler sundular. TRT ekranlarından yapılan naklen yayını Didem Tolunay sundu. Koronun ardından sahneye gelen Melihat Gülses sevilen şarkıları söyledi. Daha sonra ise sahneye gelen Zekai Tunca'da Zeki Müren’in unutulmaz şarkılarından sundu. Kötü hava şartlarına rağmen Bodrum Kalesini dolduran binlerce kişi şarkılara eşlik ettiler. Naklen yayın sonrasında yapılan
çiçek ve plaket verme töreninden sonra Zekai Tunca ve Melihat Gülses birlikte şarkılar söyledi. Onlara katılan Şef Hayati Çiftçide şarkılara eşlik etti. Geceye Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, Garnizon Komutanı, Türk Eğitim Vakfı Genel Müdürü Yüksel Bilal, Müdür yardımcısı Gülsel Bilal, Mehmetçik Vakfı adına İzmir temsilcisi Emekli Albay Hüseyin Gökçen ve çok sayıda davetli katıldı.
“Doktorlar sahneyi yasakladıktan sonra beş sene üst üste Bodrum Kalesi'nde epeyce uzun süren konserler verdim. Bodrum için can bile verilir. Çok güzel geçti konserler. Doğu'dan, Batı'dan, Kuzey'den, Güney'den pek çok sevenim kaleyi doldurdular. Yani Aspendos yavrusu olarak düşünüyorum ben bu konserlerimi. O Aspendos konserinin, hayatımın, sanat hayatımın tacıdır dediğim konserimin, bir tatlı sadık yavrusu olarak görüyorum. Çünkü orası yirmi yedi bin kişilikti. Muhteşem birşeydi. Burası da sevgi ve saygı bakımından aynı ihtişamı yaşattı ve yaşadı”.
1.
Bodrum’un SiTESi’nde Bodrum’un firmaları yerini almaya başladı
SiZE DE YER AYIRDIK...
Veriler, dünyadaki yaklaşık 18 milyon site arasında değerlendirme yapan www.alexa.com sitesinden alınmıştır.
İsterseniz ana sayfada. İsterseniz sektörel bölümde (Bodrum Ajans İş Rehberi) yer alın. En çok izlenen siteler arasında Hem Bodrum sıralamasında hem de Ekonomi ve İş Dünyasında siteleri arasında 1. sırada olan www.bodrumajans.com.tr sitesinde linkiniz olsun, siz de en çok arananlar arasında bulunun.
WWW
bodrumajans.com.tr 317 10 90 - 91
İLANLARINIZ İÇİN www
bodrumajans.com
OASİS Alışveriş Merkezi No:226
Fax: 317 10 92
info@bodrumajans.com.tr
ARŞİVDEN - Merhaba Gazetesi 03/12/1982
DÜNDEN
BODRUM
MANDALiNiNiN METİN AKÇALI Bodrum ve çevresinde yerleşik ilk halk Leleg ya da diğer adları ile Kar'lardır. MÖ. 3000 de tüm Ege'ye ve adalarına yayılmışlardır. Bodrum'da ilk yerleşim, bugün Sualtı Arkeoloji Müzesinin bulunduğu ve eski çağlarda ana karaya yakın küçük bir adacık olan Zephria adasıdır. Kentin ismi de Zephrion'dur. Kent kuzeyden göç eden Dor'larla yerli halkın kaynaşması ile kurulmuştur. Antik çağda önemli bir ticaret merkezi olmuş, buna bağlı olarak da sık sık istilaya uğrayıp el değiştirmiştir. Mö. 377'de Mausolos, Pers Krallığının Kayra valisi olarak Halikarnassosu başkent yapmıştır. Ölümünden sonra yerine geçen karısı Artemisia, bugün dünyanın yedi harikasından biri olan anıt mezarı (Moseleum) MÖ. 353'te kocası anısına yaptırmaya başlamıştır. mÖ. 343'te 8. İskender'in Karya'yı istila etmesi ile Halikarnassos eski önemini yitirmeye başlamıştır. İskender'in ölümü ile Mısır kralının idaresine girmiş, daha sonra bir ara bağımsız bir kent olmuş ve ardından Roma egemenliğini kabul etmiştir. Bu yıllarda Bodrum ölü bir kenttir. 13. yy. da Karya'da Türkler egemenliklerini sürdürmüşler ve kent Menteşe ili olmuştur. 14. yy. da Osmanlı İmparatorluğunun Menteşeoğullarına egemen olması ile İmparatorluğa dahil olmuştur.
38
Bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Bodrum Kalesi 1415-1437 yılları arasında Rodos (Saint Jean) Şövalyeleri tarafından Osmanlı İmparatorluğu I. Mehmet Çelebi'nin izni ile yapılmıştır. Kalenin yapımında
BODRUM
e ntü
kullanılan taşlar Moseleum'un değerli yontularının bir kısmı Bodrum Müzesi'nde bir kısmı da İngiltere'de British Museum'dadır.
Halikarnas Balıkçısı’nın önayak olduğu Mavi Yolculuk, gezegenlere yörenin doğal güzelliklerini görme olanağı verir Bodrum, özellikle son yıllarda Türkiye'nin önemli turistik merkezlerinden biri olmuştur. Yaz ve hatta kış aylarında da yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeridir. Halikarnas Balıkçısı'nın önayak olduğu Mavi Yolculuk, gezegenlere yörenin doğal güzelliklerini görme olanağı verir.
Çoğunlukla incir ve palamutluk olan araziler mandalina bahçesine dönüştürülmüştür Tarihi ve turizmi yanında, özellikle uzun süren bahar ve de kış aylarında canlanan doğası ile Bodrum bir yeryüzü cennetidir. Yaz ayları kurak geçse de, kış ve bahar aylarında yenebilen yabani otların ve mantarların yanında, nergislerde orkide çeşitlerine kadar bir çok çiçek kırları süsler. Ilıman Akdeniz iklimi, turunçgillerin yetişmesine de uygundur. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde bugün Bodrum'un bir köyü olan Kemer'den bahsederken "Hünkar Helvacıları burada oturup limon ve turunç yetiştirirler" der. Bodrum ve Bitez köyünün bağlık ve bahçelik olduğunu söyler. Halkın
ÖYKÜSÜ
kazancını kuru üzüm ve incirden sağladığını da belirtir. Bodrum mandalinanın öyküsü ise hemen hemen 50-55 yıl önce başlar. Mandalinanın yöredeki ilk üreticisi Kaşarlanmış adı ile tanınan Akçaalan köyünden Hacı Kakavan oğullarından Mandalinci Mehmet Hilmi'dir. Rodos adasında turunç çekirdeğinden aşılı mandalina yetiştirilmesini incelemiş ve Bodrum'a fidan getirmiştir. Daha sonra da köyünde aşılı fidan yetiştirmeyi başarmış ve bu konuda çevre halkına öncülük etmeyi başarmıştır. Bunun sonucu olarak ve meyvenin ekonomik değeri anlaşılarak, çoğunlukla incir ve palamutluk olan araziler mandalina bahçesine dönüştürülmüştür. 1945 yılında üretim 4500 ton kadardır. Mandalina üretiminde 50'li ve 60'lı yıllarda, gerek yetiştirilen çok sayıdaki fidanların meyve verecek duruma gelmesi gerekse devletin bahçe sahiplerine sağladığı krediler nedeni ile büyük bir artış olmuştur. Mandalina, 1964 yılından başlayarak dış ülkelere de ihraç edilmeye başlanmıştır. Geçmiş yıllarda ortalama olarak 4-5 bin ton mandalina çeşitli yabancı ülkelere ihraç edilmekteydi. 1981 yılı ihraç kapasitesi 10-12 bin tonu bulmuştur.
Bodrum ve çevresinde Satsuna (Rize), Clementin (Kinin) ve yerli mandalina olmak üzere üç cins mandalina yetiştirilmektedir Mandalina ağacının, turunç çekirdeği
BUGÜNE anaç olarak kullanılarak, aşılanan turunç fidesinden elde edilmesinin iki önemli nedeni vardır. Bunlardan birincisi turunç fidesinin anaç olarak yörenin kireçli toprağına karşı dayanıklı olmasıdır. İkincisi ise, ağacın mandalina çekirdeğinden yetiştirilmesi halinde meyveyi toplatmayacak şekilde dikenli olmasındandır. Aşılama bir yaşına gelen fidelere daha çok göz aşısı ya da kabuk aşısı şeklinde uygulanır. Bu aşılar ile aynı ağaç üzerinde hemen hemen tüm turunçgilleri yetiştirmek mümkündür. Bodrum ve çevresinde Satsuna (Rize), Clementin (Kinin) ve Yerli mandalina olmak üzere üç cins mandalina yetiştirilmektedir.
1960 yılından önceleri, bahçe sahipleri yakınları ile birlikte bahçe evlerinde mandalina işlerlerdi Turunçgillerin, özellikle mandalinanın en büyük düşmanı Akdeniz meyve sineğidir. (Ceratitis Capitata) Sinek yumurtalarını meyve kabuğu içine bırakır. Yumurtalardan çıkan kurtçuklar meyve etini yerler. Hastalanan meyve erken sararır ve toplamadan önce dökülür. Mücadeleye sonbaharda ürünün olgunlaşmasından önce ilaçlanarak başlanır. Bundan başka mandalinaya zararlı pas böcüsü, bit, kara koşnili, kırmızı örümcek, turunçgil nematodu, çinko ve demir noksanlığı gibi hastalıklar sayılabilir. 1960 yılından önceleri, bahçe sahipleri yakınları ile birlikte bahçe evlerinde mandalını işlerlerdi. Karayolu gelişmediği içinde ürün eşek ve develerle sahile taşınır ve Karadeniz takaları ile İzmir ve İstanbul'a gönderilirdi. Bodrum'un Bitez köyünde bu yıllarda üreticiler bir birlik kurmuşlar ve kendilerine bağlı 10 kadar deniz taşıtı ile köylerindeki ürün büyük şehirlere taşımışlardır. 1960 yılından sonra ise karayolu taşımacılığına başlanmıştır. Mart ve Nisan ayları içinde mandalina bahçeleri buram buram çiçek kokar. Büyüleyici kokuları, arıları koşturur İlkbaharın tüm güzelliğini ortaya çıkartırlar. Bol ürün alabilmek için ilkbahar ve yaz ayları süresi toprak ile ağaçlara iyi bakılması gerekmektedir.
Olgun ağaçların iç kısımlarındaki fazla dallar budanır. Ağaç meyve topladıktan hemen sonra filizlenmeye başlar. Turunçgil için uygun olan toprağı işleme şekli, Sonbaharda dikilen yeşil örtü bitkisinin, ilkbaharda toprağa gömülmesi ve bahçenin sulamaya hazır duruma getirilmesidir. Toprak sonbaharda bir kez daha sürülür. Çiftlik gübresi ilkbaharda, kimyasal gübreler ise Şubat, Mart ve Ağustos aylarında toprağın eksikliklerine göre bilinçli bir şekilde verilir. Gereksiz yere kimyasal gübre verilmesi meyveyi çabuk olgunlaştırıp, katılaştırır. Yağmurların kesilmesi ile birlikte ürün için çok önemli olan sulama işi başlar. Bahçeyi az veya çok sulamak zararlıdır. Çok su meyvenin dökülmesine neden olur. Bodrum ve çevresinde bahçeler bir hafta ve on günde bir kuyulardan sağlanan su ile sulanmaktadır. Ekim ile Şubat ayları arasında yöre halkının uğraşı mandalinadır. Sararmaya başlayan mandalina bahçeleri, ürünün büyük kentlere satılması için verim tahminine göre bir aracı tarafından kendine bağlanır. Alınan bahçelerin büyüklüğüne göre köylülerden oluşan 10-12 kişilik bir işçi grubu kurulur. Çoğunlukla 3-4 aileden meydana gelen işçilerin kadın ve kızları mandalinayı makasla ağacından kesip ellerindeki kovalara, oradan da erkeklerin taşıdığı küfelere doldururlar. Küfeciler mandalinayı bahçe yolu kenarındaki kasalara 20'yi buluncaya kadar araca yüklenir ve köy içindeki depoya sandıklamak üzere götürülür. Burada bulunan işçilerde büyüklüklerine göre mandalını kasalarlar. Mandalın, kamyonlarla başka bir kentteki tüketiciye varmak için hazırlanır.
Kinin çevredeki yetiştirilen cinsler içinde kokulu ve en tatlı olanıdır Sıcak yaz ayları sonunda, Ekim ayı başında, ilk yağmurun düşmesi ile havalar serinler. Artık irileşmiş olan meyvenin sararması çabuklaşır. Yukarıda belirttiğim üç cins içinde en çabuk olgunlaşanı Bodrum'da yaygın olan ismi ile Rize'dir. Diğer adı da Satsuma olan bu mandalina, çekirdeksiz ve kokusuzdur.
Tadı öbür cinslere göre daha azdır. Bitez, Ortakent Köylerinde ve Bodrum'da çok azdır. Yalnız Gölköyü ve çevresinde yetiştirilir. Özellikle İzmir'de ihraç ürünü olarak yetiştirilmektedir. Büyük kentlerimiz ile dış pazarda, çekirdeksiz ve küçük çocuklarımız için tehlikesiz görüldüğünden tercih edilmektedir. Hemen hemen Rize mandalinasının toplanması bittiğinde yöredeki ismi ile Kinin (Clementin) toplanacak hale gelir. Kinin çevredeki yetiştirilen cinsler içinde kokulu ve en tatlı olanıdır. Az çekirdekli, kabuğu Rize ve Yerli mandalinaya göre daha turuncudur. Dayanıksız ve soğuktan çabuk bozulan bir cinstir. Toplamada geç kalınırsa meyve bozuluverir. Akdeniz meyve sineği, özellikle Satsuma ve Clementin cinsi mandalinaya daha çok zara verir. Kinin toplanmasından sonra sıra Yerli mandalina gelir. Tadı ve kokusu Kinine yaklaşır. Bol çekirdekli ve dona karşı daha dayanıklıdır. Bodrum ve çevresinde en çok yetiştirilen bu cinstir. Çevredeki halkın kış aylarındaki geçim kaynağı mandalina yetiştiriciliği
Mandalinanın Bodrum'daki öyküsü böylece Şubat ayı ortalarında sona erer. Üretici mandalina ürünün giderek ekonomik değerini söylemektedir. Bundan dolayı yeni kurulan bahçelere daha çok, değeri yeni yeni anlaşılan bergamut ile Finike dolaylarında yetişen portakal kalitesine eş değerdeki yafa ve waşinton portaklı aşılanmaktadır. Ayrıca bilgi eksikliğinden dolayı turunçgillere zararlı olan hastalıklar giderek çoğalmakta ve ürün verimini azaltmaktadır. Üreticiyi aydınlatmak açısından Ziraat Mühendislerinin daha aktif bir şekilde yardımcı olmaları gerekmektedir. Turunçgiller için çok önemli olan su sorunu hissettirmektedir. Düzensiz bir şekilde her bahçeye açılmış gereğinden büyük kuyular taban suyunu azaltmış ve denize yakın olan bahçelerde tuzlanmış taban suyu ağacı kurutmaya başlamıştır.
BODRUM
e ntü
39
LEZZET USTALARI
hazırlayan: CANSIN TÜRKDOĞAN
Chinese Inn Restaurant’dan BADEMLİ TAVUK, ÇİN BÖREĞİ, BALLI KIZARMIŞ MUZ
Çin Böreği:
(1porsiyon)
Malzemeler:
Bademli Tavuk: Malzemeler: (1 Porsiyon) 200 gr tavuk göğsü Kabak, biber, mantar, yeşil soğan, bamboo shoots (eşit miktarda) toplam 50 gr Badem Sarımsak Tuz Nişasta Yumurta Çin tuzu Yarım kepçe ya da yarım su bardağı taze tavuk suyu
Toplamı 50 gr; lahana, havuç, kabak, yeşil soğan, soya fasulyesi filizi, Tuz, Soya sos, Özel yufka, Susam Yağı, Çin tuzu, Tavuk suyu
Yapılışı: Tavuk göğsü kuşbaşı doğranır.Tuz, nişasta, yumurta, çin tuzu ile marine edilip kısa süre beklemeye bırakılır. Sebzeler yaprak yaprak doğranıp, dövülmüş sarımsak koyulan sıcak tavada sote edilmeye başlanır. Bu işlem yapılırken marinedeki tavuk kızgın yağda yarı pişirilir. Sonra sebzelerin olduğu vok tavaya ( Çin tavası) bademle beraber ilave edilip birlikte sote edilir ve bu işlem sırasında tuz, çin tuzu, soya sosu, az şeker, taze tavuk suyu ve sulandırılmış nişasta (kıvamı tutturabilecek kadar) ilave edilip servis tabağına alınır.
Not: Yemeğin rengi normalde sarımsı olacaktır, üzerine soya sosu ne kadar çok ilave ederseniz yemek o kadar çok kırmızıya döner.
1 adet Muz 2 yemek kaşığı un 1 yemek kaşığı nişasta ¼ su bardağı su 1 çay kaşığı kabartma tozu 1 çorba kaşığı yağ 1 çay kaşığı tuz
Sos için; 1 çay kaşığı susam 2 yemek kaşığı bal
ŞEFiN MUTFAK SIRLARI Chinese Inn Restaurant’ın ahçıbaşı Aishan Wubuli ustadan mutfak sırları;
Sebzeleri tavaya tava iyice kızmışken atar ve öyle kavurursak sebzelerin rengi solmaz doğal reklerini korurlar.
Ballı Kızarmış Muz: (1 Porsiyon) Yapılışı:
Malzemeler:
Yapılışı: Sebzeler jüliyen ve aynı miktarda doğranır. Vok tavada ( Çin tavası) kavrulan sebzelere diğer malzemeler ilave edilir ve sote olarak iç pişmiş olur. Özel sıcak demirde elle açılan krep şeklindeki yufkaya içler koyulur ve yufka sarılır. Börekler sıcak yağda kızartıldıktan sonra servise hazırdır. Başlangıç veya ara sıcak için ideal bir antredir.
Muz dışındaki malzemeler bir kapta karıştırılır. Küp küp doğranan muz hamurun içine atılır. Muzlar hamura iyice bulandıktan sonra sırayla hamurdan çıkarılarak kızgın yağa atılır. Bu işlem sırasında hamurlu muz çevrilerek atılırsa hamur muzu daha iyi saracaktır ve iyi bir servis görünümü kazanacaktır. Servis tabağına alınan sıcak muzların üzerine bal ve kavrulmuş susam ilave edilerek servis yapılır.
Sebzelerin özellikle brokolinin yeşil kalması için haşlama suyuna 1 kaşık karbonat atılmalıdır ve haşlandıktan sonra da sebzeler hemen soğuk suya konmalıdır. Eğer pişme süresi tamamlandığında pirinçler hala fazla sertse ve pilav suyunu çekmişse, 1/4 ölçü sıcak su ilave edin. Pirinçler bu suyu çekinceye kadar pişirin. Domatesler pörsümüş ise yarım saat boyunca tuzlu su dolu bir kabın içinde buzdolabında bekletirseniz çok daha güzel
Not: Muzun hamuru lokma hamurundan daha sıvı olmalıdır.
CHINESE INN RESTAURANT, OASİS Alışveriş Merkezi’nde Tel: 317 11 16
40
BODRUM
e ntü
net b kış
@
Anlamlı Sözler Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsın. (Confucius) Isterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün. (Doris Lessing) Üç kişinin bildiğini, bütün köy biliyor demektir! (Alman atasözü) Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.
CANSU TÜRKDOĞAN
cansu@bodrumajans.com.tr
matrak görüntüler
HANGİSİNE İNANALIM? İyilik yap denize at. Merhametten maraz doğar. Zararın neresinden dönülse kardır. Gelen gideni aratır. Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur. Yüzü güzel olanı değil huyu güzel olanı sev. Akıl akıldan üstündür. Aklın yolu birdir. El elden üstündür. Alet işler el övünür. Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Kurunun yanında yaş da yanar. Zorla güzellik olmaz. Zora dağlar dayanmaz. Öfke baldan tatlıdır. Öfke ile kalkan zararla oturur. İşleyen demir ışıldar. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur. Fazla mal göz çıkarmaz. Azı karar çoğu zarar. İnsanın kıymetini insan bilir. İnsanoğlu çiğ süt emmiş. Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al. Beş parmağın beşi birbirine benzemez. Olmaz olmaz deme. İş olacağına varır.
KARDEŞ GİBİLER
ilginç siteler
farklı görüşler
gırgır sözler
KULLANMA TALİMATLARI Bunlar çeşitli ürünlerin üzerindeki kullanma talimatlarından alınan cümleler... Espri olsun diye değil, ciddi ciddi yazılmış... Bir puding kutusunda: "Ateşin üzerine koyarsanız ısınır." Bir uyku ilacının üzerinde.. "Uyuklamaya sebep olabilir." Ütü kutusunda: "Giysilerinizi üzerinizde ütülemeyin".. İngiltere'nin unlu eczane zinciri Boots'un çocuklar için hazırladığı öksürük şurubu kutusunda: "İçince Araba kullanmayın".. Çin mali Noel ağacı ışıklı süslemelerinde: "Sadece içeride ve dışarıda kullanılabilir".. Japon malı mutfak robotunun üzerinde: "Başka amaçla kullanılmaz." Fındık paketinin üzerinde: "Dikkat: İçinde fındık var." Amerikan Airlines Şirketi'ne ait fıstık paketinin üzerinde: "Talimat: Paketi açın, fıstıkları yiyin.." Bir elektrikli testerenin üzerinde: "Çalışırken elinizle durdurmaya teşebbüs etmeyin."
BAŞIMIZ DERTTE? Yaşadıkları bölgede kırık cam, kuyruğuna teneke bağlanmış kedi, inik araba lastiği, kapıdan çalınan sütler gibi pek çok hadisenin faili olarak bu iki afacan kardeş gösterilmekteydi... Kasaba halkı artık "illallah" demişlerdi afacan kardeşlerden, haklıydılar... Ailesinin bile zaptetmekte zorlandığı bu afacanları yola getirmek için kilise fikri ortaya atıldı... Bunları ancak asabiyetiyle nam salmış rahip dizginleyebilirdi... Ailesi iki afacan kardeşi kiliseye rahibin yanına götürdü... Önce büyük kardeş rahiple baş başa kaldı... Rahip karşısındaki çocuğu ürkütmek istemeyen bir tavırla sordu: - Söyle yavrum, tanrımız nerde?" Küçük afacan başını öne eğerek sustu... Rahip sakinliğini koruyarak: - Söylesene evladım tanrımız nerde?" - "???" - "Evladım sana soruyorum tanrımız nerde?" - "???" Asabi rahibin sinirleri bozulmaya başlamıştı: - "Söylesene yahu tanrımız nerde?" -"???" - "Seni aşağılık afacan benim sorularıma cevap ver tanrımız neeerdeeeee!!!!!!!" Rahibin sinirden kıpkırmızı olduğunu gören afacan çocuk hızla kiliseden kaçtı. Kapıda sırasını bekleyen kardeşinin elinden tutarak evlerine doğru koşmaya başladı... İki afacan odalarına girip kapılarını kapattığında küçük kardeş ağabeyine: - "Biz kimden ve neden kaçıyoruz?" diye sordu. Soluk soluğa kalan büyük kardeş ise: - "Bu sefer başımız gerçekten dertte... Tanrı kaybolmuş, bizden biliyorlar......."
BODRUM
e ntü
41
PARANTEZ
Hayat budur
A
lın yazısına inanmayan yok sanırım, ille de zor zamanlarımız da ve çaresizliklerimiz de, alın yazısı deyip geçili-yor. Her şey alnımızda yazıyorsa, günahlarımız kime yazılır bunu da hiç anlayabilmiş değilim. Alın yazısının varlığına teselli anlamında sarılıyor olabilir miyiz acaba? Kim yaptı, kim suçlu, kim sorumlu? Alın yazısı… Ya bizim tecrübelerimiz, iç benliğimiz, düşünebilme yetimiz, bunlar ne işe yarar? Bu ayrıcalıklar neden bize verilmiştir. Alın yazısında figüran olsunlar diye mi? Ölüm zamanımız, doğum zamanımız gibi alnımızda yazıyorsa, intihar neden günah? Eğer iyilik ve kötülüklerimizden biz sorumluysak, alın yazısı ne için geçerli, neler için geçerli? Bu alın yazısı herkes için aynı yaşlarda, aşağı yukarı aynı hatalarımı içeriyor. Benim aklım almadı, alamadı bu işi. Vicdan niye var o zaman, kişi değilse iyiliğe, kötülüğe sebep, sevap, günah kime yazılacak.
Hayat nedir ki? Üç solukta yaşanılan tüketilen bir film. Ne olduğunu bile anlamadan, anlayamadan bazen yarıda terk ettiğiniz bir film. O üç solukluk filme, sıkıntılar, olumsuzluklar, öfkeler sığdırmak için,
Hayat nedir ki? Üç solukta yaşanılan tüketilen bir film. Ne olduğunu bile anlamadan, anlayamadan bazen yarıda terk ettiğiniz bir film. O üç solukluk filme, sıkıntılar, olumsuzluklar, öfkeler sığdırmak için, elimizden geleni yaparız. Şikayet, sızlanma, suçlama derken tüketiveririz o kutsal hakkı.
Benim vardığım nokta şudur ki: Yaradan herkese ölebilmeye kodlanmış bir beden, düşünebilme yeteneği, sevebilme enginliği, arada kalındığında yardımı olsun diye vicdan terazisi vermiştir.
Hatalar da bize aittir, bedellerde, ama kabullenmeyiz, kabullenemeyiz, İlle de başkalarını suçlamak en kolay kaçış yoludur, kimseyi bulamazsak Alın yazısı ya da kadere verip veriştiririz.
Bu üçgenin sağlam ve sağlıklı işlemesini de çevre şartları, sosyal şartlar, terbiye, eğitim ve genler belirler. Budur… Birde şans… Belki de her şeyi bir anda değiştirebilen yegane varlık... Şans… Hemen burada bununla ilgili bir hikayeyi araya almak istiyorum.
Hiç bitmez bu sızlanmalar, suçlanmalar. Ya elinden geleni yap, ya sızlanma. Ya ama. Diye başlar cevaplar. Herkesin derdi kendince başkadır, diğerine benzemez ve mutlaka onun derdi çaresizdir. Gelin görün ki herkes aynı şeyi düşünüyor.
Pers imparatorunun baş veziri Buzur Mehir tarafından 1400 yıl önce tasarlanan tavla oyunu; dünyanın en popüler oyunlarından biridir. Zaman kavramından alınan ilhamla tasarlanan oyunun zamana böylesine direnmesi son derece etkileyici.
Hayata ve zorluklara dayanıklı çocuklar yetiştirmek istiyorsak, sorumlulukları taşımayı, telafisine çalışmayı, eleştiriye önce kendimizden başlamayı bilmeliyiz. Yapıcı olabilmeyi, kaçışların kalıcı çözümler olmadığını, büyümenin kişiye çok daha gerçek ve ağır sorumluluklar yüklediğinin farkına varabilmeliyiz.
Senenin birliği olarak bilinen tavla bir tanedir. 4 köşesi 4 mevsimi, tavlanın içindeki karşılıklı 6'şar hane 12 ayı, pulların toplamı ayın 30 gününü, siyahbeyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12'şer hane günün 24 saatini simgeler.
Yoksa çocuklarımız da bizim yolumuzdan devam edecekler, ve bizler onları davranışlarından sorumlu tutarken, onlar hatalarının kaynağını hep başkalarında arayacaklar. Belki bu bir anlamda doğru olabilir ama sorumluluktan kaçma gayreti olmadığı sürece.
Eski zamanlarda Hint İmparatoru, SATRANÇ oyununu Pers imparatoruna, yanında bir mektup ile hediye olarak göndermiştir. Mektubunda oyunla ilgili hiç bir açıklama yapmazken şöyle bir mesaj yazar. "Kim daha çok
42
HÜSNİYE KAYA POLAT azkaotel@superonline.com
düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır. İşte hayat budur. Pers İmparatoru dönemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözer daha sonra da on günde tavlayı icat eder ve imparatora sunar. Hint imparatoruna tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanır. "Evet, Kim daha çok düşünüyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır. AMA BİRAZ DA ŞANSTIR. İşte hayat budur..."
BODRUM
e ntü
Kendine sorarsan sevaplar alırsın, karşındakine sorarsan da cevaplar alırsın. Alın yazısı cevap vermez, veremez. O teselli bularak kaçmanı sağlar. Kaçmak korkakların hakkıdır. Mutluluk ve doğrularsa,