1
153 sayı
09
EKİM-KASIM i Ç i N D E K i L E R
2
4
Merhaba / Demircan TÜRKDOĞAN
6
Ayın İçinden
10
Cumhuriyet ve Yelken / İbrahim ARKULA
12
Zeki Müren, Müzesinde Anılıyor
14
Halikarnas Balıkçısı Anılıyor
18
Yazarların Bodrum’u
20
İçimizden Biri / Yiğit UYGUR
24
Ayın Anketi
30
Kilise Ne Oldu? / Erdoğan KAYALAR
36
Gez. Göz. Arpacık / Yeşim & Kader ONAY
38
Bir Zamanlar / Bülent AKKURT
40
Parantez / Hüsniye KAYA
41
Sağlık
42
Kadınlık / Cansın TÜRKDOĞAN
43
Lezzet Ustaları
44
İnternetçe / Zeynep & Özer ERKE
45
Haber Turu
54
Merhaba
55
Kent Rehberi
62
Net Bakış
63
Karikatür / Ali ŞUR
12
8
14
30
36
48
3
BODRUM KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Genel Yönetmen Yardımcısı Yazı İşleri Müdürü: CANSIN TÜRKDOĞAN Haber Editörü: YİĞİT UYGUR Grafik Tasarım: TÜRKAN FIRAT Sayının Yazarları: BÜLENT AKKURT ERDOĞAN KAYALAR HÜSNİYE KAYA KADER - YEŞİM ONAY ZEYNEP - ÖZER ERKE Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Reklam Koordinatörleri: NURHAN İBAK ÖZGÜR ÜNLÜ PINAR ETİ ONUR YUNT BANU KAPLAN İletişim: Caferpaşa Cad. No: 52/3 48400 BODRUM Tel : 0 252 313 42 24 313 56 66 Fax: 0 252 316 44 42 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli
Yazları her ay “mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül”, kışları iki ayda bir “kasım, ocak, mart” aylarında yayınlanır.
Basım Tarihi: 28/10/2009 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım
Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.
21.
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN
BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yönetmeni:
MERHABA
Ya unutalım. Ya yaşatalım. alikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı, aramızdan ayrılışının 36. yılı olan 13 Ekim 2009 Salı günü, her yıl olduğu gibi yine adet yerini bulsun şeklinde anıldı.
H
Çoğu kere olduğu gibi, Bodrum’u temsil edenlerin bile yer almadığı bu ruhsuz, sözde anma törenleri, bence Bodrum’a hiç yakışmadığı gibi Balıkçıyı da huzursuz etmektedir.
Yiğit Uygur konuyla ilgili hazırladığı dosyada, Bodrum’da toplu taşımacılığın başlangıcından günümüze geliyor ve dünyadan da çeşitli örnekler veriyor. Erdoğan Kayalar, geçtiğimiz sayıyla giriştiği “Bodrum’da Kilise” araştırmasını hala sürdürüyor. Belgelerle desteklenen bu titiz ve kapsamlı çalışma önümüzdeki sayıya da sarkacak. Halikarnas Balıkçısı’nın kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan’ın “Anılar Akın Akın” adlı bir kitabı yayınlandı. Daha Bodrum’a ulaşmadan birinci baskısı tükenen kitapdan yaptığımız bazı alıntıları ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Görülüyor ki nesil olarak bizler Balıkçıya gereken vefayı gösteremiyoruz. Hiç değilse yılda bir kez, yani aramızdan ayrıldığı gün olan 13 Ekim’de Bodrum’daki okullarda öğrencilere Balıkçı Görülüyor ki anlatılsın. En azından yarın nesil olarak “Kim yahu bu?” demesinler diye. bizler Balıkçıya Neyse ki OASİS Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi, yıllar önce ayırdığı bir alana her yıl Balıkçı’nın Bodrum’a kazandırdığı ağaç türlerinden birer fidan dikiyor da yarınlara bir örnek kalacak. u Bu sayı yine dolu dolu bir Bodrum Bülten sunuyoruz. www.bodrumajans.com sitemizdeki bu ayki anket konumuz “Toplu taşımacılık”tı.
gereken vefayı gösteremiyoruz. Hiç değilse yılda bir kez, yani aramızdan ayrıldığı gün Bodrum’daki okullarda öğrencilere Balıkçı anlatılsın. En azından yarın “Kim yahu bu?” demesinler diye.
• BODRUM BODRUM AJANS Caferpaşa Cad. 52/3 OASİS DANIŞMA - DENTBODRUM - MİLTA MARİNA Ön Büro TRIMSLIM / Estia Çarşısı • GÜNDOĞAN GALİPDOS MOBİLYA & AKSESUAR • KONACIK BODRUM MUTFAK - DENİZHAN - ALDİMO MOBİLYA • ORTAKENT BODRUM GOLF CLUB • TURGUTREİS BOOM CAFE/D-Marin • YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER - PORT MARİN
u Sizlerle 15 yıl ücretsiz olarak buluşan Bodrum Bülten, bildiğiniz gibi 16. yaşına girdiği Ağustos sayısı ile birlikte ücretli oldu. Bodrum Bülten’e gösterdiğiniz yakın ilgi ile neredeyse bizi süreli yayınlar sıralamasında baş köşeye oturttunuz. İlginize sonsuz teşekkürler. Bildiğiniz gibi kış döneminde iki ayda bir çıkmaktayız. Ocak başında, yılbaşı sayımızda buluşmak umuduyla. Şimdilik hoşcakalın. ÜCRETSİZ DAĞITIM NOKTALARI
AYRICA BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN BİR AY ÖNCEKİ BODRUM BÜLTEN DERGİSİNİ ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...
4
5
A yın İçinden Bodrum’da düzenlenen Ünlüler Kupası, “Famous Cup” yarışlarında
ünlüler yelken bastı
Bodrum Açıkdeniz Yelken Kulübü (BAYK) tarafından Maserati Marina Yacht Club sponsorluğunda düzenlenen yarışlara katılan ünlü isimler renkli görüntüler oluşturdu.
odrum Açıkdeniz Yelken Kulübü tarafından, MASERATI MARINA YACHT CLUB sponsorluğunda bu yıl 4. sü düzenlenen Famous Cup Bodrum’da tamamlandı. Marina Yacht Club’ta Gani Müjde’nin “Famous Gaf” adlı keyifli gösterisinin ardından düzenlenen ödül töreninde IRC OFFSHORE 3 sınıfında dereceye girenlerin ödülleri Muğla Vali Vekili Ahmet Ali Barış tarafından, IRC OFFSHORE 2 sınıfında dereceye girenlerin ödülleri Bodrum Kaymakamı Feridun Cemal Özdemir tarafından, IRC OFFSHORE 1 sınıfında dereceye girenlerin ödülleri Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon tarafından, IRC INSHORE 2 sınıfında
B
dereceye girenlerin ödülleri LA Alkoçlar Torba Oteli Halkla İlişkiler Müdürü Elizabeth Çiftçi tarafından ve IRC INSHORE 1 sınıfında dereceye girenlerin ödülleri Maserati Satış Temsilcisi Onur Yoluç tarafından verildi… Bodrum Kalesi önünden start alan 18 tekne, Bodrum-Kıstak Adası - Bodrum offshore rotasında kuzey – kuzey batıdan esen 6-7 knot rüzgar ile mücadele etti. İkinci gün planlanan Bodrum-Çelebi-Kargı-Bodrum offshore rotasında, kuzey-kuzeybatıdan esen 10-11 knot rüzgar ile 18 tekne, yarışı tamamladı. 2006 yılında ilki düzenlenen ve geçtiğimiz yıllarda yelken dünyasına pekçok amatör sporcu kazandıran “Maserati Marina Yacht
Club Famous Cup”, Türkiye’de yelken sporunu daha geniş kitlelerle buluşturabilmeyi, günlük katılımcıları hayatın stresinden biraz uzaklaştırabilmeyi ve dünyanın en güzel deniz ve rüzgarına sahip Bodrum’da, yelken turizmini geliştirmeyi hedefliyor. Bu muhteşem organizasyonda misafir olan ve ekiplerle birlikte yelken yarışlarında ilk deneyimlerini yaşayan Neşe Erberk, Yonca Evcimik, Irmak Ünal, Gani Müjde, Belma Müjde, Didem Erol, Fatih Erkoç, Sibel Tüzün, Zeyno Gönenç, Arzu Yanardağ, Yeliz, Zeynep Casalini, Berna Çetinkaya, Sema Öztürk, Ali Berker gibi Türkiye’nin birçok ünlü yüzüne Marina Yacht Club İşletme sahibi Şenkar Öztüzün ve BAYK Komodoru Ömer Karacalar tarafından plaketleri verildi. Ödül törenin ardından eşsiz Bodrum Kalesi manzarası eşliğinde içkilerini yudumlarken, Sualtı fotoğraf sanatçısı Alptekin Baloğlu’nun sualtından çektiği eşsiz fotoğrafların dia gösterisi izlendikten sonra, Zeynep Casalini ve Four Elements Orkestrası’nın enfes müzik ziyafeti ile yarışın yorgunluğunu attılar.
“Maserati Marina Yacht Club Famous Cup” Sonuçları:
IRC INSHORE 1 - 1. MAT 12CEM SOMER. 2. MANDINGAŞENKAR ÖZTÜZÜN. 3. KUMCEMRE METİN IRC INSHORE 2 - 1. MELTEM TİMOÇİN ÖNÜR. 2. ŞAHMAT-KAHVE DÜNYASI GÖKHAN GÖNÜL. 3. SAFINAZJIZLEN ATAY IRC OFFSHORE 1 - 1.CADIALP DOĞUOĞLU 2. JASMIN TRIOŞÜKRÜ UZUNER 3. BIG EASYSERDAR ARAL IRC OFFSHORE 2 - 1. OCEAN MOTIONKAAN OLGUN. 2. SÜNGERÖMER KARACALAR 3. MOANA REVAATİLLA GÖKOVA IRC OFFSHORE 3 - 1.BONA DEAYAKUP İÇGÖREN.2. SEHERM.ŞAHAP AKSOY. 3. BLUES MUSTAFA YURTBULMUŞ
Atatürk sevgisi bedenimde “Ölünceye kadar da benimle beraber olacak” Uzun yıllardır Bodrum’da yaşayan şarkıcı Fedon içindeki Atatürk sevgisini sağ koluna yaptırdığı bir kalıcı dövme ile bedenine işletti. Yıllardır koluna bu dövmeyi yaptırmayı istediğini anlatan Fedon; yaptırdığı dövmeyi reklam için, popülizm için, yaptırdı diyenlere sert tepki gösterdi.
6
F
edon dedesinin gayrimüslim olduğunu ve Çanakkale savaşında bu ülke için kanını döktüğünü hatırlatarak “Ben Atatürk’ün ne yaptığını biliyorum” dedi. Fedon popülizm için dövme yaptırdı diyenlere de “Atatürk ile reklam yapılmaz onları kınıyorum, onlar bu ülkenin evladı olamazlar hiçbir zaman” diyerek tepki gösterdi. Fedon yaptığı açıklamasında şunları söyledi.”Bu yıllardır hep aklımda var. Nihayet Atam’a hediye olarak imzasını bedenime kazıdım. Çok da mutluyum. Ölünceye kadar
ÇEKTİKLERİ FİLMDE BODRUM’U BÖYLE YANSITTILAR
Bu yanlışlığın
düzeltilmesini istiyoruz... Bodrum’a ait olmayan görüntülerin Bodrum’da geçiyormuş gibi anlatıldığı ABD yapımı The Last Templar isimli filmle ilgili kamuoyunda oluşan tepkiyi anlatmak için Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği Amerikan Büyükelçiliği’ne bir ziyarette bulundu.
L
os Angeles’ta süren yangınla ilgili de üzüntülerin belirtildiği ziyareti TURÇEV Eş Başkanı Erkan Tan, TURÇEV Başkan Vekili İlter Sağırsoy başkanlığında bir heyet yaparken, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı Thomas M. Leary, Eğitim Ateşesi Craig L. Dicker, Eğitim Ateşesi Victoria Sturdivant O’Connell ziyarete ev sahipliği yaptı. The Last Templar isimli filmdeki yanlışlıkların damgasını vurduğu ziyarette ABD’li film ekibine ve ABD’li gazetecilere bir de teklifte bulunuldu.
da benle beraber olacak. Zaten yüreğimdeydi bundan sonra da bedenimde olacak. Ben Aslan burcuyum bende gri yok ya siyahtır ya beyaz.”dedi. Fedon sol kulağındaki pırlanta ay yıldızlı küpe içinde bu küpe 18 senedir kulağımda var. Bu da kulaklara küpe olsun diye var. Ama çoğu insanın kulağına küpe olmadığı gibi beynine bile girmiyor. Utanılacak durumlar var. Fazla detaya girmek istemiyorum ama 30 Ağustos’ta dört tane evladımızı şehit verdik. Hala sadece gözyaşlarıyla ve vah vah demekle geçiştiriliyor. Çok üzülüyorum. Elimden gelen bir şey yok bir vatandaş olarak duygularımı ancak böyle ifade edebiliyorum.”dedi. Birçok komşusunun kendisini tebrik ettiğini, ağladığını anlatan Fedon “ Ben bir şehit torunuyum. Ben Kleante Kalyoncu’ nun torunuyum. Çanakkale’de bu ülke için kanını dökmüş bir gayrimüslim torunuyum“ dedi.
manda ABD Büyükelçiliği’nin de bir görevidir ve bu konuda yardımlarınızı bekliyoruz” dedi. ABD heyeti de konuyla ilgili sitemlere hak verirken notlar alarak sıkıntıların gerekli yerlere iletileceğini belirttiler.
Bodrum geri kalmış bir Arap ülkesi gibi gösteriliyor.
Fotoğraf makinelerini ve kameralarını alsınlar, Bodrum’u birlikte gezelim
TURÇEV Eş Başkanı Erkan Tan, “Bu film gerçek olmayan fantezilerle dolu. Bodrum geri kalmış bir Arap ülkesi gibi gösteriliyor. Bu tip şeylerin olmadığını sizler de mutlaka biliyorsunuzdur. Türkiye’nin imajını zedeleyen bu yanlışlığın düzeltilmesini istiyoruz. Bu filmin başta Bodrum olmak üzere ülkenin turizmine de zararı çok büyük. Bu yanlışlığın düzeltilmesi aynı za-
ABD’li film ekibine ve ABD’li gazetecilere dernek adına bir teklifte bulunan TURÇEV Başkan Vekili İlter Sağırsoy, “Amerikalı meslektaşlarımız ve film ekibini Bodrum’a davet ediyoruz. Fotoğraf makinelerini ve kameralarını alsınlar, Bodrum’u birlikte gezelim. Sonrasında ABD’de bir Bodrum sergisi açalım. Bakalım o filmdeki gibi bir Bodrum bulabilecekler mi?” dedi.
7
A yın İçinden
21..... BODRUM KUPASI ULUSLARARASI YELKENLİ AHŞAP YAT YARIŞLARI
Gazozuna yarıştılar Uluslararası Bodrum Kupası Yelkenli Ahşap Yat Yarışları, şölen gibi ödül töreniyle sona erdi. Yarışlara “Daima” adlı teknesiyle ilk kez katılan Kıbrıslı turizmci Erbil Arkın ve ekibi Bodrum Kupasını kaldıran ekip oldu.
21
.’si bu yıl düzenlenen Bodrum Kupası Uluslararası Yelkenli Ahşap Yat Yarışları, ödül töreni ile sona erdi. 4 etaptan oluşan yarışlarda genel sıralamada birinci 37 metrelik “Daima” isimli gulet oldu. Era Bodrum Yelken Kulübü tarafından düzenlenen organizasyona misafir ekiplerle birlikte 100 dolayında yat katılırken, yarışlarda 12’si yabancı toplam 66 ekip mücadele etti. Yarışların sonunda birinci “Daima” isimli gulet olurken, “STS Bodrum” ikinci ve “Jasmin 1” de üçüncü oldu. Genel klasman haricinde
8
farklı sınıf ve kategorilerde ödül ve hediye alan yarışmacılara ödülleri Muğla Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, Bodrum Kaymakamı Feridun Cemal Özdemir, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Bodrum İlçe Emniyet Müdürü Niyazi Turgay, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, organizasyon komitesi başkanı Erman Aras, Deniz Ticaret Odası Başkanı Gündüz Nalbantoğlu tarafından verildi. Ahşap Yelkenli Yat Yarışlarında, “Beyaz Bayrak” kategorisinde yarışan “Swan Song” teknesi, “Yeşil Bayrak” kategorisinde “Vals” teknesi, “Kahverengi Bayrak” kategorisinde “Dolfinn” teknesi, “Sarı Bayrak” ve “Trandil Yatlar” kate-
gorisinde “Montenegro” teknesi, “Siyah Bayrak” kategorisinde “Elele II” teknesi, “Mavi Bayrak” kategorisinde “Büyük Murat” teknesi, “Kırmızı Bayrak” kategorisinde “Kuğu I” teknesi ve “Pembe Bayrak” kategorisinde “Kaya Güneri III” teknesi birinciliği elde etti. “Gri Bayrak” kategorisinde yarışan “Daima” teknesi hem kategorisinde, hem de üç gün yapılan yarış etaplarında birinci gelerek Bodrum Kupasını almaya hak kazandı. Bodrum Kupası geleneği olan “Regatta Bayrağı”nı 1 yıl boyunca saklamak üzere Kıbrıslı İşadamı Erbil Arkın ve ekibi tekneye götürdü. Yarışların birincisi “Daima” teknesine 1 kasa Bodrum Mandalina Gazozu verildi. Era Bodrum Yelken Kulübü Başkanı Erman Aras ödül töreninde yaptığı konuşmada, “21. yılı da kazasız belasız bitirdik. Ne mutlu bize diyorum. Bu yıl gerçekten gururlandık. Çünkü denizde, guletlerimizin Bodrum’da imal edilmiş modern versiyonlarını gördük” dedi.
Yarışlara “Daima” adlı teknesiyle ilk kez katılan Kıbrıslı turizmci Erbil Arkın ve ekibi Bodrum Kupasını kaldıran ekip oldu.
Geçtiğimiz yılın şampiyonu DRAGON FLY YANGIN TEHLİKESİ GEÇİRDİ... Geçtiğimiz yıl Bodrum Kupası Yelkenli Ahşap Yat Yarışması şampiyonu 34 metre uzunluğundaki, Dragon Fly’ın yanması sırasında batırılması Bodrumlu denizcileri üzüntüye boğdu... Beş saat süren mücadelenin ardından ancak denize batırılarak söndürülebilen lüks yat balonlar yardımı ile su üstüne çıkarıldıktan sonra İçmeler Tersanesi’nde bakıma alındı.
9
A yın İçinden
Hazırlayan: İBRAHİM ARKULA
Cumhuriyet ve Yelken
Solda- Bodrum Spor Kulübü sporcuları 18 Ekim 2009 günü Futbol sezonu açılış töreninde. Futbol, basketbol, yüzme, karate, wu-shu ve yelken takımları toplu halde. Sağda- Atatürk Fenerbahçe’de Türk yelken sporunun temelini atıyor. 1936.
29
Ekim 1933 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunu görkemli bir şekilde kutlamaktaydı. Savaş yıllarının sonrası ekonomi, eğitim gibi alanlardaki atılım devrimlerle birlikte spora da yansımıştı.
Aynı yıllarda Halk Evlerinin çatısı altında spor faaliyetleri görülüyordu. Bodrum Halk Evi, tiyatro ve müzik yanında spor kolu oluşturmuştu. 1930 yılında, Adalet Bakanı Şükrü Saracoğlu döneminde ‘Cemiyetler Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Halk Evi içindeki spor çalışmaları dernek ve spor kulüpleri olarak devam etti.
Bodrum Spor Kulübü de 1931 yılında 30 Ekim günü kuruldu. İlk başkanı da o yıllarda Bodrum Cumhuriyet Savcısı olan Özek olmuştu. Kulübün ilk spor branşlarından biri de su sporları olarak belirlenmişti. 10. kuruluş yılını kutlayan Cumhuriyet, Atatürk’ün işaretiyle ‘Muasır medeniyetler’ seviyesini hedefleyerek spor alanlarında da insanlarımızın başarılarının yolunu açmıştır. 1936 yılında Berlin’de düzenlenen olimpiyat oyunlarına olabildiğince çok sayıda ve her branşta sporcu ile katılma kararı alan Türkiye, yelken sporunda da sporcularını olimpiyat oyunlarına göndermişti. Türkiye’de yelken sporu yapamayan gençlerimiz yerine, yurtdışında eğitim gören Türk gençlerinden oluşan yelken sporcuları yelken takımımızı oluşturmuştu. 1936 yılında İstanbul Fenerbahçe’ye gelen Ulu Önder Atatürk, buradaki yarımadayı işaret ederek spor kulüplerinin su sporları konusunda çalışma yapmaları amacıyla tahsis edilmesini buyurdu. Günümüzde İYK, Fenerbahçe gibi kulüplerin bu alanda spor faaliyeti göstermelerinin temeli o zaman atılmıştı. Tarihçi Cem Atabeyoğlu, ‘Atatürk’ün buyruğu ile Haliç tersanelerinde o yılların olimpik sınıf yelken teknelerinden olan 80 adet şarpi sınıfı tekne yapılarak spor kulüplerine dağıtılmıştı’ der.
10
Bodrum Spor Kulübü’nün ilk sporcularından Hüseyin Biner, ‘1938 yılında kulübümüze bir adet şarpi tekne getirildi. Teknenin yelkenini donatarak denize açılırdık’ diye anlatır. Bodrum Spor ile aynı yıl kurulan Marmaris Spor Kulübü’ne de bir şarpi verilmiş, yelken donanımının nasıl kurulduğunu göstermek için Bodrum’lu sporcular Marmaris’e gitmişti. Şarpi örnek alınarak piyade olarak adlandırılan ahşap tekneler yelkenle donatılarak 1 Temmuz Kabotaj ve Denizcilik bayramlarında 10-12 tekne yarışırlardı. Bodrum’da yelken sporu, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerle birlikte aynı zamanda başlamış oluyordu.
29 Ekim 1933 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunu görkemli bir şekilde kutlamaktaydı. Savaş yıllarının sonrası ekonomi, eğitim gibi alanlardaki atılım devrimlerle birlikte spora da yansımıştı.
29 Ekim 2001 Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Muğla ili yelken yarışı Bodrum’da yapıldı. Fethiye Belediyesi, Marmaris Belediyesi ve Bodrum Era kulüplerinin katıldığı yarışlarda 22 yelkenci optimist sınıfında yarışıyordu. 2009 yılı Ekim ayında ise 9 kulüpten 74 optimist ve 18 Laser sınıfında toplam 92 sporcu Bodrum’da düzenlenen Muğla il yelken yarışına katıldı. Cumhuriyet bayramı haftasında ise Bodrum Spor Yelken Kulübü kayıkhanesi önünde TYF tarafından düzenlenen Türkiye Şampiyonası gerçekleşecek. Ülkemizin dört bir yanından 400 üzerinde sporcu bu yarışlara katılacak. Bodrum Kupası ahşap yat yarışı ise bu yıl 21.defa düzenleniyor ve her yıl olduğu gibi 1000-1500 dolayında yelken severi bir araya getiriyor.. Ardından Bodrum Açık Deniz Yat Kulübü’nün yat yarışı yine Bodrum’da. Cumhuriyet’in bu yılki kutlamaları içinde Bodrum, Türkiye’de yelken sporu ile ilgilenenlerin buluşma yeri oldu. 1936 yılında Atatürk tarafından açılan yelkenler bu kadar çoğaldı…
1
2
3
4
5
6
7
1- Bodrum Anadolu Meslek Lisesi Denizcilik bölümü öğrencileri Bodrum Kupası yarışında okul gemisi üzerinde. 2- Şarpi sınıfı tekne. Eskiden olimpik sınıftı. 3- Bodrumlu kaptanlardan rahmetli Mehmet Bilgin, Turgut Reis adlı teknesiyle 1 Temmuz bayramı yarışlarına hazırlanıyor. 1950. 4- Tekne yapım ustası ‘Kıvırcık’ adıyla tanıdığımız Kaptan Azmi, Bodrum Limanı içinde yelken seyrinde. 1970. 5- Bodrum Kupası ahşap yat yarışından görüntü. 6- BAYK’ın düzenlediği yat yarışlarından bir görüntü. 7- Bodrum Spor Kulübü Kayıkhane tesisleri yelken il yarışının ev sahibi. 2001 yılı Cumhuriyet Bayramı’nda düzenlenen optimist yarışı.
11
A yın İçinden
n Zeki Müren son yıllarını çok sevdiği Bodrum’da yaşamıştı... n İlk şarkısını okuduğu mikrofon kendisine uzatıldığında Sanat Güneşi’nin kalbi bu heyacana dayanamamıştı... n Bodrum’un Paşa’sı Zeki Müren 1967 yılında Bodrumlu olmuştu. n Bodrumlularla kısa zamanda kaynaşan Zeki Müren, tatlı sohbetleriyle de masaları şenlendirirdi.
13 yıl önce yitirdiğimiz ZEKİ MÜREN Bodrum’daki MÜZESİnde anılıyor...
n Yılda yaklaşık 40 bin turistin ziyaret ettiği müzede Zeki Müren’in eşyaları, sahne kostümleri, kendi yaptığı tabloları, aldığı ödüller ve yaşamına dair her şey sergileniyor. Ayrıca müzenin bahçesinde sanatçının dev bir heykeli bulunuyor.
12
Zeki Müren’in 1977 yılında sosyolog Fatma Mansur’dan 1 milyon 200 bin liraya satın aldığı ev, 8 Haziran 2000 tarihinde Kültür Bakanlığı’nca restore edilerek müze haline getirildi.
İ
ki katlı müzenin önünde ve arkasında bahçe bulunuyor. Ön bahçede heykeltıraş Tankut Öktem’in yaptığı Zeki Müren’i elinde mikrofonla tasvir eden bronz heykel ile sanatçının 1976 model Buick Regal otomobili sergileniyor.
Yılda 40 binin üzerinde ziyaretçisi olan müzenin salon bölümünde Zeki Müren’in ilk altın plağı aldığı zaman plak şirketince kendisine hediye edilen pirinçten sol anahtarı, giriş katının diğer kısmında da sanatçının çeşitli zamanlarda aldığı teypler, pikaplar, radyolar ve ses kayıt cihazları yer alıyor. İkinci katta Müren’in hayranlarından gelen mektuplar, iç odalarda kostümlerin bir kısmı, ayakkabılar, makyaj malzemeleri ve aldığı ödüller bulunuyor. Sanatçıya hediye edilen veya satın aldığı tablolar da müzenin çeşitli bölümlerinde korunuyor. Kendisinin tasarlayıp sahnede kullandığı kostümler de müzede sergileniyor. Sanatçının desen çalışmaları da ilgi çekiyor. Zeki Müren’in rol aldığı filmlerde çekilmiş fotoğrafları ise ayrı bir bölümde yer alıyor. Zeki Müren Sanat Müzesi yetkililerinden alınan bilgiye göre, 2008 yılının ilk 9 ayında müzeyi 36 bin 6 kişi, 2009 yılının ilk 9 ayında ise 48 bin 417 kişi ziyaret etti…
13 yıl evvel aramızdan ayrılan Sanat Güneşimiz Zeki Müren 24 Eylül 2009 Perşembe akşamı saat 21.00’de Bodrum Kalesi’nde verilen konser ile anıldı. mrünün son yıllarını Bodrum’da geçiren Türk Sanat Müziği’nin unutulmaz ismi Zeki Müren, aramızdan ayrılışının 13. yılında önce müzeye dönüştürülen evinde anısına mevlüt okunarak anıldı ardından akşam Bodrum Kalesi’nde bir konser düzenlendi…
Ö
Bodrum Kalesi kuzey hendeğinde iki bölümden oluşan konserin ilk bölümünde Ahmet Sabancı şefliğinde Zeki Müren’in Sanatını ve Müziğini Koruma ve Yaşatma Derneği Türk Müziği Korosu sahne aldı. İkinci bölümde ise TRT sanatçılarından İzmir Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Sanatçısı Canan Sezgin Geylan ve İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Sanatçısı Bekir Ünlü Ataer sahne aldı, solo şarkılar seslendirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı, Türk Eğitim Vakfı (TEV) ve Bodrum Kaymakamlığı’nın katkılarıyla düzenlenen konsere ilgi yoğun oldu. Bin 300 kişilik oturma yeri bulunan konser alanında, Zeki Müren’in hayranlarından bazıları sahne önünde, merdivenlerde ve çevredeki boş alanda konseri oturarak ya da ayakta izledi. Konseri izleyenler arasında Bodrum Kaymakamı Feridun Cemal Özdemir, Bodrum İlçe Emniyet Müdürü Niyazi Turgay, eski bakanlardan İstemihan Talay ve İmren Aykut, TSK Mehmetçik Vakfı İzmir Temsilcisi Emekli Tuğamiral Ufuk Aslan, TEV Genel Müdürü Turgut Bozkurt ve Genel Müdür Yardımcısı Güsel Bilal da yer aldı. Bodrum Kaymakamı Feridun Cemal Özdemir, “Zeki Müren’i sizlerle beraber anmak, ilçenize yeni atanmış bir kaymakam olarak bana ayrıca bir heyecan verdi” dedi. Konserde sanatçılar Canan Sezgin Geylan, Bekir Ünlü Ataer ile koro şefi Ahmet Sabancı’ya plaket ve çiçek verildi.
13
A yın İçinden
Aramızdan ayrılışının 36. yılında
“Merhaba”
HALİKARNAS BALIKÇISI Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı 13 Ekim’de aramızdan ayrılışının 36. yılında çeşitli etkinliklerle anıldı. Balıkçı’yı İ. Hatice Orman’ın “Merhaba Halikarnas Balıkçısı” kitabındaki anlatımıyla bir kez daha anıyoruz...
Halikarnas Balıkçısı adıyla tanıdığımız, asıl adı Musa Cevat Şakir olan Cevat Şakir Kabaağaçlı, bir Osmanlı paşasının oğlu olarak 17 Nisan 1890’da Girit’te doğar. “Kabaağaçlızadeler”den Mehmet Şakir Paşa ile Sare İsmet Hanım’ın oğludur. 1890 – 1895 yılları arasında Atina Faleron’da yaşadıktan sonra İstanbul’a gelir ve girdiği Robert Koleji’ni pekiyi dereceli bitirir. İngiltere’de Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi bölümünde eğitim görür. İstanbul’a döndükten sonra Mehmet Zekeriya Sertel’in çıkardığı Resimli Ay, Resimli Hafta, Sedat Simavi’nin çıkardığı İnci dergilerinde yazılar yazar, karikatürler ve süslemeler yapar. Resimli Hafta’da 13 Nisan 1925’te Hüseyin Kenan imzasıyla yazdığı “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler?” adlı öyküsü nedeniyle İstiklal Mahkemesi tarafından Bodrum’a kalebent olarak yollanır. Bodrum’da 1947’ye kadar 25 yıl kalır. Bodrum antik dönemindeki Halikarnas’ı ve denizin insanlarını kendisine ad olarak alır. O artık Halikarnas Balıkçısı’dır. Deniz insanlarına anlattığı roman ve öykülerle; antik Anadolu ile ilgili denemeleriyle; Bodrum’a ve denize olan ölümsüz aşkıyla; ömrünü verip dünyaya kabul ettirdiği Anadolu Uygarlığı sevdasıyla; mavi yolculuğun yaratıcısı ve öncüsü bir serüvenci olarak tanıdığımız Halikarnas Balıkçısı, çocuklarının eğitimi için gittiği İzmir’de 13 Ekim 1973’te ölür. Halikarnas Balıkçısı, sanatın çeşitli alanlarında ufuklar ve çığırlar açan bir sanatçıdır. Anadolu kültürünün temellerine o indi ve inme yollarını gösterdi. Gelecek kuşaklara doğa sevgisi, yurt sevgisi ve insan sevgisi aşıladı. Merhaba Balıkçı’ya ve yüreği insan sevgisiyle dolu bütün insanlara!..
C
BODRUM’DA 25 YIL
evat Şakir, Bodrum’da yaklaşık olarak 25 yıl kaldı. Bu ilçenin Karia çağındaki adını kullanarak, Halikarnas Balıkçısı takma adıyla yazılar yazmaya başladı. Bodrum’un güzelleşmesi ve bitki örtüsünün gelişmesi için büyük çabalar harcadı. Balıkçı, “O pembe sabahlar, mavi öğleyinler, altın ikindiler, menekşe akşamlar diyarı” (Bodrum) için, “Oraları zaten cennetti ama oraları on kat daha cennet yapamazsam adam değilim” demişti. Bodrum’da kaldığı 25 yıl içinde Balıkçı’nın hayatı yoksul balıkçılar, denizler, adalar, koylar, balıklar, kuşlar, bitkiler arasında geçti.
14
Cevat Şakir Bodrum’da dayısının kızı olan ikinci eşi Hamdiye Hanım’dan sonra, Bodrum’a göçmen olarak gelen bir ailenin Hatice adlı kızıyla evlendi. Bu hanımdan İsmet, Aliye ve Suat adlı üç çocuğu oldu. Cevat Şakir, Bodrum’da mert, saf yürekli, insancıl kişiler ve eşsiz güzellikte bir doğa buldu. Bodrum’a geldikten sonra kendi özel hayatını balıkçılık, yazarlık ve onarım işlerine vererek devam ettirdi. Bodrum’da bulunduğu yıllar içerisinde halkla yakından ilgilendi. Bodrum halkını her yönden bilinçlendirerek onlara önderlik yaptı. Kısa sürede tüm Bodrumluların sevgisini, saygısını kazanarak adeta onların
gönlünde taht kurdu. Cevat Şakir, 25 yıl süresince hep Bodrum için çalıştı. Çok sevdiği bu kasabanın şiirleşmesine hizmet etti. Onun 25 yıl boyunca tek düşüncesi, Bodrum için en güzeli aramak olmuştur. Cevat Şakir, Bodrum’da çevrenin güzelleşmesi için büyük çabalar harcadı. Hiç bıkmadan usanmadan bir bahçıvan titizliğiyle çeşit çeşit ağaçlar dikti.
BİR KEZ DAHA MERHABA
Cevat Şakir, Bodrum belediye parkında bahçıvan olarak çalışmış ve burada kaktüsler, tropikal çiçekler, Akdeniz bitkileriyle dolu eşsiz bir bahçe yetiştirmiştir. Bugün Bodrum sokaklarını süsleyen begonvillerin, okaliptüslerin, palmiyelerin, hurma, fıstık ağaçlarının fidelerini getirmiş ve eliyle dikmiştir. Greyfurt fidanını Türkiye’ye ilk getiren ve yetiştiren odur. Cevat Şakir, bunlardan başka Washington, Navel, Valencia portakalı da yetiştirmiştir. Cevat Şakir, Bodrum’u güzelleştirmek için elinden ne geldiyse hiçbir çıkar beklemeden yapmıştır. Brezilya’dan tropik ülkelerden tohumlar getirtmiş, mimoza, amber, okaliptüs ağaçları, palmiyeler dikmiştir. Bodrum’da narenciyenin gelişmesine hizmet etmiştir. Cevat Şakir, Bodrum’da yaşadığı yıllarda sadece bir yazar değil, bir bahçıvan, bir öğretmen, bir balıkçıdır. Cevat Şakir’in Bodrum’a geldiği yıllarda yerli halk kültürlü değildi. O zamanlar Bodrum’da bir tane radyo vardı. Cevat Şakir, ajansı dinler, yurt dünya olaylarını tercüme eder gibi halka anlatırdı. Dünyanın yedi harikasından biri olan Bodrum’daki Kral Mausolos’un anıt mezarıyla ilgili mimarlık ve heykel parçaları, 1857 – 1865 yılları arasında C.T. Newton isimli bir arkeoloğun çabaları ve İngiltere donanmasının yardımıyla Londra’ya kaçırılmıştır. Cevat Şakir, İngiltere Kraliçesi’ne bu eserleri iade edilmesiyle ilgili olarak yazdığı mektubunda şöyle der: “Mausoleum’un güzelliği ve yeri, Bodrum’un mavi göğü ve parlayan ışıkları altındadır. British Museum’un karanlık salonlarına yakışmamakta, bu nedenle geri getirilmeli, yerine konulmalıdır.” Birkaç ay sonra British Mauseloum’un müdürü tarafından Cevat Şakir’in mektubu şöyle cevaplanmıştır: “Kraliçe Hazretleri’nin bize havale ettikleri mektubunuzu dikkatle okuduk. Sizi yerden göğe kadar haklı bulduk. Evet, hakikaten böyle bir sanat şaheserinin masmavi bir gök ve ışık altında daha da kıymet kazanacağı kararını verdik. Bu nedenle Mausoleum’da bulunduğu salonun duvarlarını maviye boyatıyor ve ilave projektörlerle aydınlatıyoruz.” Yaşar Aksoy’un belirttiğine göre, British Museum’un Halikarnas Müzesi bölümünün duvarları ve tavanı Bodrum’un mavisi ile boyanmıştır. Cevat Şakir, bu sıralarda çevre illerdeki sanat faaliyetlerinden de haberdardır. Örneğin, Muğla’daki, Atatürk anıtının yapımında kullanılan pembe mermerleri Bodrum Kalesi’nin yakınından çıkarıp Gökova yoluyla Muğla’ya yollanmıştır. Cevat Şakir’in en büyük zevki balıkçılıktır. Bodrum’da kaldığı süre içinde balıkçılıkla özel olarak ilgilenmiştir. Londra’dan balık tutma araçları getirtmiştir. Cevat Şakir Kabaağaçlı 1945’te bir defa daha mahkemelik olur. Bir içki sofrasında valiye küfür ettiği gerekçesiyle son kez tutuklanmış, hapishanelerin karanlık köşelerinde bir müddet daha yaşamak zorunda kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın dayanılmaz sıkıntı ve zorlukları onu Bodrum’da pabuçsuz bırakmıştır. Çocukları büyümüştür ve o yıllarda Bodrum’da yeterli okul yoktur. Çocuklarının okuması gerekmektedir. Bu çaresizlikle canından çok sevdiği Bodrum’dan ayrılarak İzmir’e yerleşmeye karar verir. Bir gece armaları sökülmüş olarak bir kenara terk edilmiş sevgili, emektar Yatağan’ına sarılıp öperek vedalaşır ve ceplerine doldurduğu tohumları da Bodrum’un dört bir yanına son kez serptikten sonra ayrılıp İzmir’e yerleşir.
Halikarnas Balıkçısı, ölümünün 36. Yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı. odrum Belediyesi’nin, Ç.Y.D.D Bodrum Şubesi, OASİS Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi’nin ortaklaşa düzenledikleri Cevat Şakir Kabaağalı’yı anma programı saat 11.30’da Balıkçı Müzesi önünde yapılan anma töreniyle başladı, saat 12.30’da Oasis AVM Halikarnas Balıkçısı ağaçlandırma alanında sembolik ağaç dikme töreni gerçekleşti, ardından yine Oasis’te taş avlunun üst ve alt katında büyük bir kısmı kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan’ın arşivinden seçilmiş Cevat Şakir Kabaağaçlı’ya ait 40 adet fotoğraf sergisinin açılışı gerçekleşti. Son olarak saat 14. 15’te Balıkçı’nın büstü önünde ÇYDD Bodrum Şubesi bir basın açıklaması yaptı, hemen ardından Hatice Yücel yönetiminde ve konuşmacılar olan Mehmet Atilla (yazar), İnci Gürbüzatik (yazar), Hatice Orman (edebiyat öğretmeni) Neşe Gökbel (Mimar-rehber ile Halikarnas Balıkçısı’ndan günümüze yolculuk isimli söyleşi gerçekleştirildi. TRT Yapımı YİTİRDİĞİMİZ ÜNLÜLER ve Bodrum Belediyesi’nin daveti üzerine gelerek çekimler yapan RUMBOSUR S.L.-Thalassa TV’nin “FISHERMAN OF HALIKARNASSOS“ kısa film gösterimleri büyük bir beğeni ile izlendi.
B
15
CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI’YI BODRUM’A SÜRDÜREN YAZI
Resimli Hafta - 13 Nisan 1925
Hapishanede idama mahkum olanlar bile bile asılmaya nasıl giderler?
Umumi Harbin sonlarına doğru bütün memleket asker kaçaklarıyla dolmuştu. Bu hale engel olmak isteyen evliyayı umur, sert tedbirlere başvururlardı. Epeyce zamandan beri hiçbir tarafta kaçakların idamları vaki değilken birdenbire Türkiye’nin birçok şehirlerinde “Sairlerine ibret-i müessire” olsun diye birçok kaçaklar asılırdı. Hayatlarına son verilen bu kaçaklar, kendilerinden önce muhakemeden sonra tahliye edilen kaçaklardan daha kabahatli değildiler. Bunların siyaset meydanına gönderilmelerinin tek sebebi, baştakilerin kızacakları tuttuğu zaman kendilerinin tesadüfen tutuklu bulunmalarıydı. Bu zavallılar, baştakilerin hiddetine kurban giderlerdi. Hatta dahası var: Kaçaklar iş olsun diye muhakeme edilirlerdi. Fakat müteessir olmasınlar diye olacak, harp divanları kendilerine kararı bildirmezlerdi. Bunun için bu zavallılar, duruşmanın gelecek celsesini beklerlerken asılmaya götürürlerdi. Sonbahar esnasındaydı. Kunduzlu Mehmet, Karaçörenli (Karacaviranlı) Koca Yunus, Balta Mahmut ve Işıkladı (Aşıklarlı) Himmet bir akşam evvel muhakemelerinin gelecek celsesini beklerken hapishanede ne kadar şen ve kaygısız vakitlerini geçiriyorlardı. Öyle ya, bunların ne kaygısı olabilirdi? Kendilerini hapishanede bulundukları üç-dört ay içinde, yirmişer, yirmi beşer defa kaçmış olan kaçak sanıkları, muhakemeden sonra, hatta küçük bir hapis cezası görmeyerek, salıvermişlerdi. Yirmişer defa kaçanlar salıverince yalnız iki defa kaçmış olan kendileri, mahkûm edilmeyeceklerdi ya! Tahliye edileceklerdi. Lakin o günün akşamına doğru kaygısızlıkları üzerine bir acı şüphe çöktü. Mahpusların akrabası, karıları, çocukları, arkadaşları kendilerini görmeye veya kendilerine bir şey getirmeye gelince, “Kapıcı” denilen mahpuslardan biri, kimin akrabası gelmişse onu iç kapıdan “Yangın var” nidasına benzer bir eda ile ünler, yani çağırırdı. Kapıcının bu hazin inleyişi, soğuk ve yüksek duvarlar arasında aksederek her ne kadar bir ağlayışı andırırsa da, gene de mahpuslara haz verirdi. Bu hazin ses onlara, hapishaneye ölü mezara gömüldüğü gibi gömülmediklerini hatırlatır, dış dünyadan kendilerini arayan, soran, hatta seven insanlar olduğunu tekrar ederdi. Bu akşam tekmil tutukluları ve bil hassa halk divanı tutuklularını müteessir eden şey bu inleyişin birden bire kesilivermesiydi. Birçok tecrübelerle anlaşılmıştır ki inleme kesildi miydi müthiş bir facianın vukuu yakındı. Her ne vakit bazı mahkûmlar idam edilecek olsalar, idamlarından bir gün önce haberdar olarak müteessir olmasınlar diye
16
hapishane müdürü, mahpuslara gelen ziyaretçileri mahpuslarla konuşmaktan ve görüşmekten men ederdi. Güya bu suretle şehir içinde yayılmış olan idam havadisi mahpuslara erişemeyecektir. İşte birden bire kapıcının inleyişi kesilivermişti. Ertesi günü, birkaç kişinin asılacağı duyulmasın diye alınan bu tertibat –birçok defa tekrarlandığı için– mahpuslara şafaktan önce, içlerinden bazılarının asılacağı bildirilirdi. İşte dört delikanlının firarinin zihnine şüphe girmişti. Acaba içlerinden hangisi şafaktan önce asılacaktı? Bu bulmacayı çözebilmek için kullanılması alışılmış olan vasıta altın anahtardı. İşte bu biçareler de olsa o çareye başvururlar ve gardiyanlara dolgunca bahşiş verdiler. Gardiyanlar da, şehrin tekmil meydanlarını gezdiler, bazı meydanlara dikilmekte olan darağaçlarının adedini saydılar. Ak pazarı meydanında üç darağacı dikiliyordu. Şehrin yukarı kısmındaki bir meydanda da bir tek darağacı kurulmuştu. Demek darağaçları dört tane idi. İşte o zaman zavallı Kunduzlu Mehmet, Karaçörenli Koca Yunus, Balta Mahmut ve Işıkladı Himmet anladılar ki asılacak olan insanlar ta kendileridir. Bu anlayış üzerine bu dört biçare, can korkusuyla kapıya yaklaştılar, kapıyı zorlamaya çalıştılar. Bu kapıdan zorla çıkmak mümkün değildi. Duvarlara baktılar. Duvarlara tırmanmakta imkânsızdı. Her ne kadar kurbanlık koyunlar gibi boğazlanmak istemedilerse de kendileri için hiçbir çare, hiç bir ümit kalmadığını görünce üzülerek döndüler. Boyun bükerek o günlerini beklemeye karar verdiler. Kendilerinin idamına sebep olan cürümde çok daha vahimini irtikâp etmiş bulunanları kayıtsız şartsız tahliye edilmiş bulunduklarını düşündükçe ıstırapları ziyadeleşiyordu. (Bu satırların altı İstiklal Mahkemesi’nce çizilmiştir.) İşte mühim cinayetler işlemiş canileri salıverdikleri ve kendi akranlarını tahliye ettikleri halde pek genç yaşlarında çirkin, soğuk ve şanssız bir ölümle öldürüleceklerdi. Lakin bu demir ruhlu insanlar için ağlamak, çırpınmak, şikâyet etmek ve yalvarmak akla bir an için bile gelmeyen, gelemeyen şeylerdi. Avcı , “Bak kaçıyor” demesin diye yavaş yavaş çekilen bazı canavarlar gibi bunların her tavrında tenli (döllenme), metanet ve süküti bir belegat vardı. Bu erler, er-
Resimli Hafta - 13 Nisan 1925 tesi günü asılacaklarını anlayınca evvelemirde gidip yıkanmışlardı. Ölümü ve ahreti, vücutları ve gönülleri kadar temiz olarak karşılamak istiyorlardı. (Bu satırların altı İstiklal Mahkemesi’nce çizilmiştir.) Bu zavallı dörtler, yıkandıktan sonra tekmil eşyalarını sattılar, hatta başlarındaki fesi, sırtlarındaki camadanı, ayaklarındaki kalçınları bile!... Bu satışa mukabil aldıkları paraları da tutukluların en fakirine dağıttılar. Sonra, koğuşun bir köşesine toplandılar ve kendilerini ziyarete gelen diğer tutuklulara karşı muamelelerini hiç değiştirmediler. Gelen herkese yerlerinden kalkarak ve ellerini göğüslerine koyarak selam veriyorlardı. Teselliye muhtaç sanki kendileri değillerdi… Vaktaki gurup yaklaştı ve koğuşların kilitlenme zamanı geldi, aşağıdaki avluda nöbetçi gardiyanın “Mahpuslar dama” (yeni koğuşa) feryadı ve kilitlerle anahtarların çangırdayışı duyuldu. Damlar kilitlendi. Koğuşların pencerelerinden ancak Karahisar’ın kara kayasının tepesi gözüktü. Ve bu kayanın üzerinde Alaeddin Keykubat’ın burçlarını kana buladı. Evlenme veslisi olan bakire kızlar akşamları kuleye çıkıp; “Bahtım, kocaya gidecek vaktım,” diye feryat ederler. Sanki pek uzak aşırı bir yerden gelen bu çığlığı dörtler işitince bir şeyler, yaşadıkları son günün ölümüne ağlıyor sandılar. Bu ölen gün, bu gurup, son gün ve son guruptu. Şimdi gece gelecekti. Sonra?.. Günü, şafağı bir daha görmeyeceklerdi. Yirmişer yaşlarında olan Yunus, Mahmut ve Himmet, gece düşündüler… Birçok sigaralar içtiler. Lakin nihayet genç bünyeleri tabiatın hamlesine dayanamadı yahut Allah onlara acıdı da işkencelerini kısaltmak için uyku gönderdi. Velhasıl zavallılar, pencerenin yanına başlarını dayayıp uykuya daldılar. Yalnız, 26 yaşında olan Kunduzlu Mehmet ise pencerenin yanına oturdu. Nasıl, şafaktan evvel ana kuşlar, yavrularına gıda bulmak için uyanırlar ve içinde yavruları bulunan yuvanın yanındaki dala konarak şafağa bakarlarsa, Kunduzlu Mehmet de böyle ufka bakıyordu. Lakin şafağı değil, artık gecenin kesif karanlığını görüyordu. Bir an için o karanlık aydınlanmaya başladı. Bir rüyada görüyormuş gibi 26 yıllık hayatının mühim vakaları gözünün önünde birer resmigeçit yaptı. Doğduğu zaman merhum annesi onu, diğer insanlar gibi severdi. Onun için ağlar, çırpınırdı. Çocukluğunda en çok kendisine tesir eden şeylerden biri de ağabeyinin, “Ben bir Köroğluyum dağda gezerim / Uçan kuştan bile hile sezerim” şarkısı idi. Öyle bir kahraman yetişmişti. Seferberlik ilan edilince askere alınmıştı. Harp esnasında Çanakkale’de birkaç defa yaralanmıştı. Uzun yıllar içinde
kendisi ancak köye gitmek için izin almıştı. Hâlbuki evlatlarını çok özledi. O da etten, kemikten, ruhtan ibaret bir insan değil miydi? Bir defa uzak sınırlara doğru şimendiferle sevk edilirken tren, köylerinin ta yanı başından geçmişti. İşte yüz adım ötede köylerinin evlerini, hatta kendi evinin çatısını görüyordu. Uzun zamandan beri göremediği çocukları ta şuracıkta, bu çatının altında yaşıyorlardı. Kendisi Filistin cephesine gidiyordu. Ama gidip de dönmemek vardı. “Çocuklarımı bir defa göreyim,” dedi. Arkadaşları; “Sen atlarken biz havaya ateş ederiz!” dediler. Zira kim atlarsa “Vurulursun” diye emir vardı. Velhasıl trenden atladı. Bu, işte bir firar vakası olmuştu. Şimdi de onun için asılacaktı. Derken uzaktan bir zincir şakırtısı duyuldu. Bu korkunç ses, onu ve arkadaşlarını zincirleyecek ve götürüp asacak olan jandarmaların yaklaştığını bildiren meşum bir haberdi. Zaten şimdi dış avluda adımları, hatta sesleri bile duyuluyordu. Biraz durdular. Dış avludan iç avluya girilen kapıyı açıyorlar. İşte gözüktüler. Artık tahta merdivenlerde ayak sesleri güm güm ötüyor, kısa kısa emirler veriliyordu. Koğuşun kapısı kurcalanıyor, haşin madeni çatırtılarla, kapının kilitleri ve ağır sürgüleri açılıyordu. Açık kapının çevresi dahilinde duran bir karaltı, isimleri okuyordu. Kunduzlu, merin tavrı fakat bir anne şefkatiyle arkadaşlarını uyandırdı. Onlar uyanınca anladılar, “Bismillah” diyerek kalktılar. Sonra, bu dört kahraman, koğuşta bulunan diğer mahpuslarla kucaklaşarak helallaştılar. Gidip kelepçeleri, prangaları, zincirleri taktılar. Dik dik ve emin adımlarla yürüyerek hem hapishaneden, hem de hayattan uzaklaştılar. Onlar ölüme değil sanki düğüne gidiyorlardı. O kadar metin, o kadar vakur duruyorlardı. Karakuşi bir emrin kurbanı olarak öldürülecek olan bu dört Anadolu çocuğunun ölümle alay eden ağırbaşlı hareketleri, bana hapishanede yaşayanların yeni bir köşesini gösteriyordu. Burada ne bahardırlar ve kıymetli insanlar vardı. Onlar, öldüklerine değil, gürültüye gittiklerine yanıyorlardı. Hapishanede hakiki katiller keyif sürerken, onların öldürülmesi… İşte zavallıları öldüren manevi azap asıl buradaydı. Fakat gittiler, bir daha gelmediler. O gece bütün hapishane onların matemini tuttu. (Bu satırların altı İstiklal Mahkemesi’nce çizilmiştir.) Hüseyin Kenan (Cevat Şakir’in yazılarında kullandığı takma ad)
Kaynak: İ. Hatice Orman “Merhaba Halikarnas Balıkçısı” Bilgi Yayınları
17
Y azarların Bodrumu Halikarnas Balıkçısı, Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın kızı
İSMET KABAAĞAÇLI NOONAN’dan
ANILAR AKIN AKIN Halikarnas Balıkçısı’nın kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan, anılarını bir kitapda topladı. Babasının Sarıkız İsmetula’sı, kısa sürede birinci baskısı tükenen kitabında Bodrum’da geçen çocukluk yıllarının anılarına geniş yer vermiş, bize babasını bir evlat gözüyle aktarmış...
BABAM
AKIN AKIN ANILAR
abam eşsiz bir baba; sevecen mi sevecen, ailesine delicesine düşkün. Hepimizin üzerine titriyor. Hatta birimiz hastalandığı zaman kıyamet koparacak kadar hassas. Gözüne bir bakınca ne demek istediğini anlar; biraz korksak da ona tapardık.
B
Bodrum’da annemle birlikte, biz çocuklar masada yemek yerken karşımızda yere bağdaş kurar, bizi seyrederdi. Annem ile babam bazı konularda farklıydılar. Annem ciddi ve daha az gülen bir insandı, babam ise çok neşeliydi. Hiçbir zaman neşesini kaybetmez, her işte olana bir yan bulmaya çalışırdı.
A
nılar yıllar geçtikçe üst üste birikiyor, yaşlarda anıların yoğunluğu arttıkça ilerliyor. Anıların bazıları bugün yaşanmışçasına pırıl pırıl hatırımda, bazıları ise bulutlar arkasına saklanmış, belirsiz. Allah’tan resimleri ve belgeleri biriktirme gibi bir huyum var, anımsamakta bana yardımcı oluyorlar. Özellikle fotoğraflar, çok şeyi çağrıştırıyorlar eskilere dair. Fotoğraflar benimle konuşuyorlar, beni uyarıyorlar, onlara tekrar tekrar baktıkça anılar akın akın gelmeye başlıyor… Bencillik edip anılarımı kendime saklamak istemiyorum, siz dostlarla paylaşma çabası içindeyim. Kendimi, dünyaya geldiğim aile ortamı, babamın topluma mal olmuş kişilik yapısı, özel yaşantım açısından çok ayrıcalıklı, çok şanslı gördüğüm için bütün yaşadıklarımı yazmak istedim. Uzun zamandır aklıma geldikçe, yoğun yaşamımdan vakit buldukça, not defterime bir şeyler yazmayı adet edindim. Sonunda baktım ki anılar birikmiş, bu kitabı oluşturmuş. Gelin girin benim yaşantıma, birlikte paylaşalım “İsmetula”nın yaşam öyküsünü…
18
Babamız bize hep söz hakkı tanımış, bizi her karara dahil etmiştir. Arada bir aile içi anlaşmazlıklar olduğu zaman, ben onun haksız olduğunu çekinmeden yüzüne söyleyebilmişim, nedenini de anlatmışımdır. Daha ileri yıllarda bana gülerek “Sen avukat olmalıymışsın” derdi. Bazen yazılarını bize okur, içeriği ve kitap isimleri hakkında fikrimizi sorardı. Ben hep babamın “Sarı Kızı”, Aliye “Kara Kızı”, Suat da “Kara Oğlu” idik. Bizler yetiştik, evlendik, kendi yuvalarımızı kurduk; babamın, ailesine olan duyguları devam etti. O torunlarına da aynı şekilde hayrandı, sevecendi. Aynı düşkünlükle hepimizi kucaklardı. John’un görevi dolayısıyla Amerika’ya gidişlerimize katlanamadı. Bir defasında yüzü gözü şişmiş, doktorlar teşhis koyamamıştı. Bazen, “Benim yüreğim akordeon gibi oldu, siz giderken kapanıyor, kapanıyor; siz gelince de açılıyor, açılıyor” derdi. “Babam bir efsane değildi, olmak da istemezdi; fakat zamanla nasıl olduysa oldu ve bir efsaneye dönüştü. Yaşamı süresince öfkesi, neşesi, acılarıyla; sevgisi ve yoğun hisleriyle dopdolu yaşadı. Yakınlarına, dostlarına, çocuklarına, torunlarına çok ama çok düşkündü.
Ondaki derin insan sevgisi aile sınırlarına sığmaz, taşardı. Bugünün insanında yavaş yavaş kaybolan bu özelliği ile konuştuğu her insana değer vererek yaklaşırdı. Herkesi eşit sayar, hatta çok defa doğallığı protokole tercih ederdi. Onun için bir balıkçı, bir bahçıvan, bir süngerci ne ise; devlet büyüğü, bir kral da aynı idi. İnsanlık unsuru, kurallardan ve gösterişten çok önemli idi. İşte belki bu nedenle coşku, heyecan ve yaşam savaşı ile yoğrulan insanı daha çok severdi.” Yukarıdaki paragraf 1998 İzmir Kitap Fuarı’nda Turgay Gönenç, Şadan Gökovalı ve benim katıldığım Edebiyatçılar Derneği’nin panelinden “Aşk, Özgürlük ve Deniz” adlı konuşmamdan alınmıştır. Edebiyatçılar Derneği tarafından yayımlanan Balıkçı’ya Merhaba, Halikarnas Balıkçısı Günleri isimli kitapta da yer almıştır.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA BODRUM Bir ara Almanlar, İtalyanlar’ın işgalindeki adalara asker çıkardılar. Cos (İstanköy) Bodrum’un hemen karşısında; Akyarlar; Türkiye’nin İstanköy’e en yakın olan burnu. Hatta denir ki çok durgun havalarda orada öten horozların sesleri Akyarlar’da duyulurmuş. Durum böyle olunca Alman işgalinden sonra Bodrum bazı tedbirler almak zorunda kaldı. Evlerin camları ışığın dışarı sızmaması için siyaha boyandı; Buna ilaveten siyah kartonlarla kaplandı pencereler. Uçaklar vızır vızır başımızdan geçiyor; karşı ada bombalandığı zaman bizim kıyıda olan evimiz sallanıyor, camlar gıcırdıyordu.
B
Dupleix savaş gemisi.
Anneler, babalar Almanların adalardaki çocukları zehirlemek için uçaktan zehirli şeker attıklarını duymuşlardı. Bize sıkı sıkı yolda bulduğumuz şekere benzer hiçbir şeye dokunmamamız tembihlenmişti. Ada o kadar yakındı ki Bodrum’da bu tür oyunlar etkili olabilirdi. Adalardan, şiddetten korkan Rum aileler, sık sık Bodrum’a kaçıyorlardı. Geceleri Kalimnos Adası’ndan, iki – üç metre uzunluğunda kayıklar içinde, 7 – 8 kişilik guruplar, sırılsıklam Bodrum kıyılarına geliyordu. O zaman Bodrum Belediyesi’nin önündeki kaleye kadar olan bölüm, kumsal bir kıyı idi. Gelenler saatlerce kürek çekerek Bodrum’a ulaşıyorlardı. Bodrum
halkı onlara yardım etmek için seferber oluyordu. Şanslı olanlar Bodrum’un boş evlerine yerleştiriliyor, yatak, yorgan, giysi, ne gerekliyse temin ediliyordu. Bazıları ise kayıkları kıyıya çekiyor, kayıkların içinde, üst üste, balık istifi yatıyorlardı. Beş çocuklu bir ailede anneannemin evine,
bizim ilk evimize yerleştirilmişti. Komşular her gün yemek yapıp onlara götürüyordu. Bu ailenin oğlu Sotir geldiklerinden bir süre sonra hastalandı, yaşamını yitirdi. Herkes büyük acı yaşadı. Çocuğun Manastır’da gömüldüğünü hayal meyal hatırlıyorum. O yıllarda Manastır’da klise kalıntıları vardı (Şimdiki Manastır Oteli’nin olduğu yer.)
BODRUM’DAN AYRILIYORUZ
G
Gelen cevap çok umutlu. Ailece İzmir’e taşınmamıza karar veriliyor. Naci Sadullah’ın mektubunda bahsettiği, ablasının evinde oturacağız. Bu kopuş hiç kolay olmayacak! İlk defa ailece bir daha dönmemek üzere Bodrum’dan ayrılıyoruz. Neden İstanbul değil de İzmir? Özellikle İzmir’in havası Bodrum’a daha yakın. Ve tabii o yıllarda zor da olsa İzmir’den Bodrum’a ulaşmak daha kolay. Önce babamın kayığı “Yatağan” satılıyor. O yatağan ki en büyük tutkusu. Balık avladığı, denizlere açıldığı, Gökova’da keşfe çıktığında onu koydan koya taşıyan, nice fırtınalar görmüş kayığı… Yatağan’ın ardından can evimiz de
satılıyor. Evin ilk alıcısı Ali Cengiz’di. Galiba babama daha sonra bozdurması için 2.500 liralık bir çek vermişti. Bu fiyata satıldı evimiz, 1945 yılında. Babam Mavi Sürgün’ün son sayfasında önce kendisinin, sonrada bizim hissettiğimiz duyguları çok derinden anlatıyor: “Yatağan’ı satmıştım, evi de. Kayığı alan adam, onun direk ve seren bütün armasını evine taşımış, tekne karaya dayalı yatıyordu. Tabuta benziyordu. Gece pruvasına sarıldım; öptüm. Pruva benimle milyonlarca dalgalar yarıp geçmişti. ‘Seninle nereleri gezmedik? Artık ayrılıyoruz’ dedim. Ayrılış günü geldi. Sabahtı. İngiliz Komutanı bir kamyonu emrime verdi. Ama yolculuk etmek isteyenlerin hepsini aldım. Kamyon
diktiğim ağaçların arasından geçti. Yokuş başına vardı. 25 ya da 27 yıl önce jandarma muhafazasında, oradan ilk sefer Bodrum ve Arşipel’i görmüştüm. Yine baktım! Çocuklar deniz kıyısında büyüdükleri evin damını görünce sevinçle ağladılar. Dönemeci döndük artık ne Bodrum görünüyordu nede Arşipel!” Annelerini kaybettikten sonra bütün varlıkları biz olan, iki tetem, Emine ve Hüsniye ile dayım Hasan; Bodrum Adliyesi’nin karşısındaki kocaman mandalin bahçesini satıp bizimle İzmir’e taşınmaya karar veriyorlar. Babama tahsis edilen İngilizlerin kamyonu ile hepimiz yola çıkıyoruz. Çok acı bir ayrılış…
19
İ çimizden Biri
Hazırlayan: YİĞİT UYGUR
Ailesiyle birlikte bağcılık yapan, şarap ve şarap kültürünü seven ve kendi şarabını yapan Mehmet Vuran, 1999 yılının 2 Ekim günü geçirdiği trafik kazası sonucu omurilik felçli olmuş. Ancak bu olay Mehmet’i hayattan koparmamış. Şarap yapmaya da kazadan sonraki dönemde başlamış. “Benim ne kazadan önce ne de kazadan sonra hayata bağlanmak yönünden bir problemim olmadı zaten” diyor.
Bir “AZMİN ZAFERİ” hikayasi
A
ynı zamanda eski bir tenisçi olan Mehmet, kazadan dört yıl sonra tekerlekli sandalye ile tenis oynamayı denemiş ve yeniden kortta olmak hoşuna gitmiş. Bir tane tenis tekerlekli sandalyesi edinmiş ve tekrar korta çıkmaya başlamış. Kazadan sonraki bu dönemde iki şey, şarap merakı ve tenis oldukça öne çıkmış yaşamında. “Ancak köyde kort yoktu, kort için Bodrum’a gidip gelmek de zor gelmişti, bunun üstüne bir de şarap merakı baskın çıkıp dallanıp budaklanmaya başlayınca, tenis geri planda kaldı biraz ve oynamaz oldum, hatta ödünç olan tenis tekerlekli sandalyesini de iade ettim, belki şartlar müsait olursa tekrar oynamaya başlarım” diyor. Ama blogunda ara ara tenis maçı yorumu yazacak kadar da sıkı bir şekilde takip ediyor maçları. Mehmet Vuran, 12 Leleg şehrinden Theangela’nın eteklerinde kurulmuş olan Pınarlıbelen köyünde yaşıyor. Bodrum’un Mumcular Beldesine bağlı olan bu köyde doğmuş. Mehmet’in bağcılık ve şarapçılık öyküsünün bir de öncesi var, bunun için biraz gerilere gitmek ve onun hikayesini anlatmak istiyorum. Mehmet, yukarıda da belirttiğim gibi aslında eski bir tenisçi. Okul yıllarında masa tenisiyle başlayan macera askerlik yıllarında tenisle devam eder. 1993’te askerliğini yaptığı birlikteki tenis kortlarını görünce “İçim gitmişti” diyor.
20
Daha sonra Mehmet spor salonundan emanet bir raket bulur ve duvarda birkaç deneme yapar. Bakmış ki bu iş olacak, tenise ilgi duyan ve kendisiyle oynamayı kabul eden asker arkadaşı Ahmet (Ağır) ile kendilerine birer raket satın alırlar. Mehmet Vuran hikayenin devamını şöyle anlatıyor; “Aldığımız ilk bir kutu topun içinden birini ayırmış ve terhis olacağımız zaman yapacağımız maçı kim kazanırsa bu topu hatıra olarak onun almasına karar vermiştik. İşte tenis hayatım böyle başlamıştı. Terhis olmadan önce o son maçı yapmaya fırsat bulamamıştık. Fakat Ahmet topun üzerine “Eğer oynasak da sen kazanacaktın zaten sevgili arkadaşım” diye yazıp imzalamıştı. O topu halâ saklıyorum. Sonraları bütün bunları hatırladığımda, bir er olarak hiç çekinmeden kimseden izin almadan, kortları kullanmamızın iyi cesaret olduğunu düşündüm hep”. Mehmet, askerden döndükten bir yıl sonra üniversiteye (Uludağ Ün. Ziraat Fakültesi) başlar, hem çalışır hem okur. Üniversitede, hayatında önemli bir yere sahip olacak olan İlker Sagay ile tanışır. İlker’le tanışmasının hikayesi de ilginç; Mehmet hikayeyi şöyle anlatıyor; “Bahar aylarındaki bir gündü, bütün kortlar doluydu. Tribün sıralarının en önünde oturmuş maç yapanlara, duvarda oynayanlara, oraya buraya bakarken; elinde duvarda patlattığı topla tanımadığım birisi geldi ve “Gördün mü? Top iflas etti” dedi. Sonra başka
bir topla duvara devam etti. Biraz sonra yanına gidip onunla tanıştım. Beraber oynayabilir miyiz dediğimde; “Kaç yıldır oynuyorsun? İyi oynayabiliyor musun?” gibi sorular sordu. Sanırım acemi birisiyle oynamak istemiyordu. Bir saat sonra okul takımının maçları bittiğinde ve hoca korttan ayrıldığında oynamaya başladık. Hocanın gitmesini özellikle bekliyordu. Aralarında kötü bir diyalog geçtiğini söylemişti. Olay şöyle: İlker okula kaydını yaptırdıktan sonra tenis takımının hocasına giderek geldiği takımın (METİK) adını söylemiş ve oradaki hocasının da selamını iletmiş, bonservisinin buraya alınabileceğini, takıma girmek istediğini söylemiş. Hoca da ona karşıyı göstererek “Birazdan oraya kızlar gelir sen git onlarla oyna” demiş. Olay buna yakın bir şey işte. İlker de buna çok bozulmuş. Tabii bu durum benim işime yaradı. İlker’le tanışmam ve onunla oynamaya başlamam benim için dönüm noktası oldu. Devamlı beraber oynuyorduk, tenisi ondan öğrendim diyebilirim”. Bodrum’a geldiğinde tenis oynayacak kort arayışına girişen Mehmet, bir tatil köyünde önceki yıl 20 günlük bir tenis kursu düzenlendiğini duyar. Bunun üzerine, otel sahipleriyle tanışık olan bir arkadaşından, boş olduğu zamanlarda kortu kullanıp kullanamayacağını sormasını ister. Arkadaşı bunu sorduğunda “Hemen gelsin, ben de oynayacak adam arıyorum” cevabını alır. Otel sahibi, Bodrumluların yakından tanıdığı, sonralarda Belediye Başkanı olacak olan Mehmet Kocadon’dur.
1999’un Eylül ayında Bodrum’da düzenlenen bir turnuvaya katılır. O zamanlar için çok geniş olmayan Bodrum tenis camiasındaki birçok tenis severin tanıdığı, sevdiği bir tenisçi ve turnuvanın da favorisidir. Nitekim Mehmet bu turnuvada ikincilik kupasını alır. Ancak finalde kaybettiği kişiyle tekrar karşılaşmayı, hem de bir an önce karşılaşmayı çok ister. Hemen ertesi hafta düzenlenecek olan bir diğer turnuvada, okul ve işiyle ilgili programı çok yoğun olmasına rağmen oynamaya karar verir. Çünkü yenildiği kişiyle tekrar oynama şansını kaçırmak istemez. Maç günleri belli olur. Planlar yapılır; ilk maçına çıkacak, ikinci maça kadarki 2 günlük boşlukta Bursa’ya gidip ders kaydı yaptırıp dönecektir. Turnuva direktörü, Cumartesi sabahı maça gelmeye çalışmasını, eğer gelemeyecek olursa mutlaka haber vermesini ister. Mehmet şöyle diyor; “Ne o maç, ne de başka bir maç hiçbir zaman yapılamadı”.
Bir trafik kazası Mehmet’i tenisten ayırır
O maç yapılamamış, çünkü maça giderken trafik kazası geçirmiş. İçinde bulunduğu araba kontrolü kaybedince arabadan dışarı, yol kenarındaki tarlaya fırlamış. “Camdan mı yoksa kapı açılıp kapıdan mı fırlamışım bilmiyorum, çünkü bunu merak da etmedim” diyor. Önce “Bana dokunmayın, ambulans çağırın” demiş. Sonra, “Ya ambulans çabuk gelmezse, ya acil bir durumum varsa” gibi bir düşünceyle, yardım(!) etmek için bekleyenlerin kendisine dokunmasına (maalesef) izin vermiş. “Tabiri caizse film de orda koptu zaten” diyor. Karga tulumba alıp bir arabanın arka koltuğuna yatırmışlar ve hastanenin yolunu tutmuşlar. Gidilen her metre, her kasis, her çukur Mehmet’in omurga kırığına biraz daha zarar vermiş. “Ölüm hiç aklıma gelmemişti ama sık sık, bir daha tenis oynayamayacağım dediğimi hayal meyal hatırlıyorum” diyor. Öyle de olmuş zaten. Ve ekliyor, “Bu çok ilginç bir kazaydı, arabayı kullanan kişinin burnu bile kanamamıştı, benim de hiçbir yerimde kanama, yaralanma yoktu. Tek bir kırık, o da omurgada.” “Üzerimdeki tişörtün kolunda VTB (Veteran Tenisçiler Birliği) amblemi vardı. Buna baktığımda ne kadar erken bir veteran tenisçi olduğumu düşündüm. Hem de ne veteranlık, tenis kortunda oradan oraya uçarken, paraşütsüz bir şekilde tekerlekli sandalyeye. Ve geride tenisle dolu dolu geçmiş bir kaç yıl... Sadece bir kaç yıl”. Mehmet Vuran artık tekerlekli sandalyede sürdürüyor yaşamını ancak özürlü ya da engelli değil. O artık bir veteran. Birçoklarımızın yapmaya cesaret edemeyeceği işler yapıyor. Mesela bağlarında bu yörenin en güzel sofralık üzümlerini yetiştiriyor ailesiyle. Bağındaki şaraplık üzümlerden kendi şarabını yapıyor, üyesi olduğu “Evde Şarap” grubunun tadım toplantılarına gidiyor. Çok başarılı bir web sitesi hazırlamış. Sitesi üzerinden kendisine ulaşan birçok kişiye bağcılık konusunda yardım ediyor. Yine onu sitesinden tanıyan kişiler, hem bağları gezmek hem de tanışmak ve şarap sohbeti yapmak için ziyaretine geliyorlar. Şimdilik bir kenarda beklemeye almış olsa da, bir de tenis var. İşte bunlar yüzünden, Garova’nın ardında bir azmin hikayesi var…
Bodrum Bağları Anadolu’da bağcılık Hititler kadar eskidir. Şarabın beşiğidir aslında Anadolu. Batı dillerinde şarap anlamına gelen vin, vino, wine gibi sözcüklerin kökü Anadolu’ya ve Hitit diline kadar uzanır. Ülkemizin hemen her bölgesi bağcılık ve şarap üretimi için uygun olmakla birlikte, bu bölgeler içinde bazı özel alt bölgeler iklim ve toprak yapılarının uygunluğu itibarıyla (Fransızlar buna “teruar” diyor) daha ön plana çıkmaktadırlar. Bodrum yöresinde ise Karaova öne çıkmış durumda. Hal böyle olunca biz de rotamızı hemen Karaova’ya, Karaova’da da Pınarlıbelen Köyü’ne doğru çeviriyoruz.
P
ınarlıbelen’de sora sora bulduğumuz Mehmet Vuran ve ailesine ait bağlar çok düzgün tesis edilmiş bakımlı bağlardı ve daha ilk görüşte hayranlık uyandırıyorlardı. Mevsim sonbahar, koca beyaz bulutlar bağların üzerinden akıp geçerken, -adlarını sonradan öğrendiğim- Kardinal ve Alphonse Lavallee üzümlerinin artık mevsimsel olarak son demlerine yetişiyoruz. Sıcak bir karşılama ve hoş beşten sonra konu hemen şaraba geliveriyor ve Mehmet’in bizim için açtığı Garova şarabını yudumlamaya başlıyoruz. Garova, Mehmet’in şarabının adı. “İlk şarap yapmaya başladığımda, bir kaç şişelik şarap yapmış da olsam bu şaraplar şişeye girmeli ve şişesinin üzerinde de mutlaka etiketi olmalı demiştim” diyor. Bu isim, yörenin adı Karaova’dan geliyor. Yöre insanları Garaova diyorlarmış, ancak biraz hızlı söylendiğinde aradaki “a” harf kayboluyormuş.
“Can bir şaraptır, insan onun destisi” Şarap antik çağdan günümüze gelen ve özellikle de tarih öncesinde ticareti en çok yapılan maddelerden biri olarak karşımıza çıkar. Anadolu’da şarabın izleriyle ilk kez MÖ. 3000’lerden kalma Alacahöyük’te çıkarılan altın bir kadeh ve şarap güğümüyle karşılaşıyoruz. Kültepe’de çıkarılan koçbaşı şeklinde şarap testisi ise MÖ. 1750’lere tarihlendiriliyor. Sadece bu değil; Boğazköy’de çıkarılmış tabletlerden, Hititlilerin şarabı günlük hayatta ve dini ritüellerde nasıl kullandıklarını da öğreniyoruz. Antik dünyanın tüccarları, bilindiği gibi Fenikeliler, şarabı amforalarla yelkenlilere yerleştirerek, Ege adalarına, Yunanistan’a ve Mısır’a taşırlardı. Daha sonraları MÖ. 600’lerde ise Roma’ya ulaşan şarap buradan da Avrupa geneline yayılmıştır.
21
Yalova İncisi
Cardinale
Antik Yunan edebiyatında Dionysos’la, Roma edebiyatında Bachus’le sıkça rastladığımız şarap kültürü Anadolu’da yapılan konsüllerle şekillenen ve yayılan Hıristiyanlık’ın ve İncil’in de önemli öğelerinden biri. Türklerin Anadolu’ya girmeden önceki kültüründe de şaraba dair izlere rastlanıyor. Orta Asya’da yaşayan Türkler, bir bebek doğduğunda, evlenirken açılmak üzere bir testi şarabı toprağa gömermiş. 11. yüzyılda Türk boylarının çocuklarının dahi şarap içtiğini Kaşgarlı Mahmud’un “Divanu Lügati Türk” adlı eserinden anlıyoruz. Anadolu’da Mevlana’yla yayılan Tasavvuf felsefesinde de şarap yerini alır. Hayyam bir dizesinde der ki; “Can bir şaraptır, insan onun destisi”…
Şarap bir ilaçtır
Mehmet Vuran, bir yazısında şarabın tarih içinde sadece bir içki değil bazı bitkilerle karıştırılarak birçok hastalığa iyi gelen bir ilaç olduğunu da anlatıyor; “Antik çağda en çok ticareti yapılan ürünlerden birisi olan şarap, bir alkollü içecek olmasının yanı sıra ilaç olarak da kullanılmaktaydı. Genellikle şarabın yapılış aşamasında, kimi zaman da sonrasında içerisine bazı şeylerin katılmasıyla ilaç özelliği kazanıyordu. Örneğin; Bu yörede çokça bulunan mersin bitkisinin gölgede kurutulmuş yaprakları üzüm şırası ile mayalanarak, hazımsızlığa, göğüs ağrısına, mide rahatsızlığına karşı ilaç olarak kullanılmıştır. Ozan Homeros İlyada’da Hekamedes’in ilacı nasıl hazırladığını, ‘Kadın bir kap içinde şarabı su ile karıştırır, içerisine keçi
22
Trakya İlkeren sütünden peynir ufalar ve üzerine beyaz arpa unu serper’ şeklinde anlatmıştır”. Mehmet, bu katkılarla elde edilen şarapların, söylenen rahatsızlıklara iyi gelip gelmediği, eğer geldiyse ne ölçüde iyi geldiğini tam olarak bilemediğimizi, ancak tarihten günümüze bu şekilde aktarıldığını ifade ediyor ve ekliyor; “Günümüzde yemeklerle beraber içilecek bir miktar şarabın, kalp ve damar sağlığı, sindirim sistemi açısından önemli faydaları olduğu, kandaki yağ oranını düzenlediği, diğer yandan da kolesterol miktarını azaltıcı, iyi kolesterolü de yükseltici etki yaptığı, içerisinde bulunan vitamin, demir, potasyum gibi element, mineral ve enzimlerle sağlığa faydalı özellikler taşıdığı, solunum organlarına canlılık kazandırdığı, kan dolaşımı üzerinde olumlu etki yaptığı, hormon salgılamayı artırıcı yönde fayda sağladığı, soğuk algınlığına ve diğer enfeksiyon hastalıklarına karşı da vücudu dirençli kıldığına dair bilimsel çalışmaların sonuçları çeşitli yayın organlarında yer almaktadır”.
İlk Bağın Hikayesi
Anadolu asmanın ve şarabın anavatanı ama hem asma hem de şarap çok ihmal edilmiş anavatanında. Mesela Bodrum’da, daha yakın geçmişte bile, 1900’lü yıllardan önce, özellikle yarımadanın batı kısmı başta olmak üzere Bodrum’da birçok bağ varmış. Sonra hepsi yok olup gitmiş, onların yerini çeşitli ürünler almış. Karaova’da da en çok tütün yetiştiriliyormuş.
Bir gün (yaklaşık 25 yıl önce) Denizli’nin Çal ilçesinden bir misafirleri gelmiş, Mehmet’in babasıyla beraber arazide gezerken çok büyük bir pinar ağacına sarılmış kalın gövdeli ve sağlıklı bir asma görmüş. Mehmet’in babasına “Bu asma kaç yaşında” diye sormuş, babası da, “Benim çocukluğumda böyleydi, herhalde 100 yıllık vardır” diye cevap verince, misafirleri, “Siz burda mutlaka bağcılık yapmalısınız” demiş. 25 yaşındaki ilk parsel bağı bu konuşma üzerine kurmuşlar. Bakmışlar ki bu iş güzel ve bağcılıktan da hoşlanmışlar, daha sonraki yıllarda diğer parselleri de tesis etmişler. Bağlarında sofralık üzüm yetiştiriyorlar. Mehmet, şarabı kendileri için yaptıklarını – şimdilik- amatör bir uğraşı olduğunu ancak sofralık üzüm konusunda çok iddialı olduklarını söylüyor. Diyor ki, “Biz bu yörenin en güzel sofralık üzümlerini yetiştiriyoruz. Bunda, iklimin ve toprağın etkisi olduğu kadar, bu işi severek ve bilerek yapmamızın da etkisi var. Bağ omçalarındaki salkım sayıları sınırlı tutuluyor ve bağlar sulanmıyorlar. Gübre çok sınırlı miktarda kullanılıyor. İlaçlama mümkün olan en düşük seviyede yapılıyor. Hasat ise bağda seyyar ışıkla aydınlatma yapılmak suretiyle gece ve sabahın erken saatlerinde, salkımlardan en olgunlaşmış olanlar her gün tek tek seçilerek yapılıyor. Gündüz Ege güneşi, geceleyin de dağdan inen ayazla olgunlaşan ve soğuyan üzümler, üzerlerinde taşıdıkları gecenin soğuğuyla çok taze olarak tüketiciye ulaşıyorlar”.
İlk şarap
diktiği şaraplık üzümlerden kırmızı olanlar, Gamay, Merlot, Adakarası, Cabernet Sauvignon, Şiraz ve Kalecik Karası imiş. Bu üzümlerin içinden Gamay’dan memnun kalmamış ve onu keserek yerine başka bir çeşit aşılamış. En iyi sonucu Şiraz ve Cabernet Sauvignon’dan aldığını, Türkiye’nin yerli bir çeşidi olan Adakarası’nın da üzerinde durmak istediğini söylüyor. Mehmet, beyaz şarap üzümü olarak da Chardonnay ve Semillon üzümlerinden dikmiş bir miktar. Bunların içinden Chardonnay çok iyi yetişmiş ve güzel de şarabı olmuş. Ancak daha sonraki bir yılda, beyaz şarap yapımında başarısız olunca, “Zaten beyaz şarap yapmanın daha zor olduğunu da bildiğim için, onları da kesiverdik gitti ve yerine kırmızı şaraplık üzüm aşıladık, ama keşke böyle yapmasaydık, keşke duruyor olsalardı” diyor. Mehmet Vuran, üzümlerinden bahsederken onlara ne kadar çok değer verdiğini görebiliyorsunuz. Hatta bağ bozumu gelip çattığında, amaç şarap yapmak dahi olsa onları koparıp ezmeye kıyamadığını söylüyor.
Bağ kurulduktan sonraki dönemde zaman zaman şarap yapmanın bahsi geçer ama eyleme dönüşemeden öylece kapanır gidermiş. Ama 2004 yılında öyle olmamış. O yılın hasat mevsiminin sonunda, kardeşi Erdal’la bağda kalan bir miktar sofralık üzümden az miktarda şarap yapmayı denemişler. “İyiki de denemişiz” diyor, çünkü çok sevmiş bu işi. Pek ciddiye alan olmamış onları ilk başlarda. Ancak ilk deneme başarılı olunca, onları ciddiye almayanlar bunu itiraf etmek durumunda kaldıkları gibi, onların da kendilerine bir güven gelmiş ve bağlarına biraz şaraplık üzüm dikmeye karar vermişler. Buranın iklim ve toprağına uyacağını düşündüğü çeşitlerden kendileri için şarap yapmaya yetecek kadar dikmişler. Bunun aynı zamanda deneme amaçlı bir üretim olduğunu söylüyor. Hangi üzümlerin iyi yetişeceğini ve bu üzümlerden hangilerinin şaraplarının iyi olacağını görmek istemiş. Nitekim bu çeşitlerden beğenmediği bazılarını daha sonra keserek üzerlerine başka çeşitler aşılamış.
Bodrum’un Kendi Şarapları
“Şimdi şarapçılıkta adı ön sıralarda geçen ülkelerde daha şarap yokken, şarapçılığın merkezlerinden biri olan, antik çağda şarap ticaret yolu üzerinde yer alan bu yörede, bu topraklarda şaraplık üzüm bağları, şaraphaneler, şarap tadımevleri olmayışı üzücü” diyor Mehmet Vuran. Şarabın katma değeri çok yüksek bir ürün olduğunu, mutlaka Bodrum turizmi ile entegrasyonunun sağlanması gerektiğini, yazın birkaç aya sıkışıp kalan Bodrum turizmini deniz-kum-güneş turizmi olmaktan çıkarmanın
yollarından birinin de bu olabileceğini söylüyor. Otellerin, broşürlerine, kataloglarına, “Hemen yakınımızda şaraphaneler ve şarap tadımevleri var” diye yazabilmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyor. Bodrum’a gelen turiste, Bodrum’da, Bodrum’un şarabını sunabilmeliyiz diyor. Mehmet’in hayali de, bir gün Karaova’yı şaraplarıyla anılan bir yer olarak görmek…
Şaraplık üzümler
Mehmet’in, bağın bir kenarına azar miktarda
Mehmet Vuran’la şaraplarımızı yudumladıktan sonra bağın içinde dolaşmaya çıktık. Bağda üzüm nerdeyse bitmiş artık. Üzerinde birkaç tane olan küçük salkımlar kalmış aralarda. Bulduğumuz o üzümlerden yerken bir yandan da şarap ve bağcılık kültürü üzerine konuşuyoruz. Anlattıklarını bir yazıya sığdırmak olanaksız. Uzun süredir, kendi deneyimlerinden yola çıkarak ve mesleğiyle ilgili genel kuralları da bir araya topladığı bir web sitesi (www.bodrumbaglari.com) hazırlamış. Ziyaretçi, bu sitede bağcılık, evde şarap yapımı, şarabın tarihçesi ile ilgili bilgiler başta olmak üzere daha birçok bilgiye ulaşabiliyor.
23
Hazırlayan: YİĞİT UYGUR
Geçtiğimiz ay, Bodrum Bülten’in www.bodrumajans.com.tr sitesi anket bölümünde, “Bodrum’da toplu taşımacılığı” konu edindik ve aşağıdaki seçenekleri sıraladık:
1 - Çok pahalı, turistik fiyatlar yüzünden yerel halk mağdur oluyor. 2 - Fiyatlar normal, ben memnunum. 3 - Fiyatlar düşük, zaten taşımacılar 3 ay iş yapıyor. “Çok pahalı, turistik fiyatlar yüzünden yerel halk mağdur oluyor” şıkkını ziyaretçilerimiz % 85.3 oranında tıkladı. “Fiyatlar normal, ben memnunum” ve “Fiyatlar düşük, zaten taşımacılar 3 ay iş yapıyor” şıkları ise % 7.3 oranında tıklandı. Buradan yola çıkarak Bodrum Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı Mehmet Güner’le görüştük. Konu ile ilgili olarak başkanın görüşlerini aldık, Bodrum’da toplu taşımacılığın başlangıcını, dünyadan toplu taşımacılık örneklerini sayfalarımıza taşıdık.
Ahen Eden arşiv
i
Bodrum’da toplu taşımacılık
1 2 3
24
- Çok pahalı, turistik fiyatlar yüzünden yerel halk mağdur oluyor.
% 85.3
- Fiyatlar normal, ben memnunum.
% 7.3
- Fiyatlar düşük, zaten taşımacılar 3 ay iş yapıyor.
% 7.3
Ahen Eden arşivi
Bodrum’un Dolmuşları Bodrum’da büyük kentleri aratmayan trafik kaosunu ele almak amacıyla giriştiğimiz araştırma, bizi Bodrum’un eski günlerine ve çok güzel hikayelere götürdü. Çok da zevk alarak girişmediğimiz bu konuyu biraz eskilerden alalım dedik ve iyi ki de öyle yapmışız. Bodrum’da kayıtlı araç trafiğinin yanı sıra, yaz aylarında dışardan gelerek trafiğe eklenen araç sayısı ve tüm bunlara gelen misafirleri taşıma görevini üstlenmiş ticari araçların da eklenmesi ile Bodrum trafiği artık çıldırtma noktasına ulaştı. Bodrum Bülten dergisi olarak, Bodrum’un özellikle de merkezdeki trafiğine bir çözüm olacak bir araştırma yapalım dedik. Bazı öneriler belirdi aklımızda. Toplu taşımanın çeşitlendirilmesi ve şehir merkezinin araç trafiğine kapatılması gibi… Tabii tüm bunlardan önce bugüne nasıl gelindi; önümüze çok naif bir tablo çıktı. Bakın tarih içinde Bodrum’da toplu taşımacılığın hikayesi nasıl gelişti.
25
Eski Bodrum’da yollar ve Emektar Willy’s Jeeplerin hikayesi Emekli zabıt katibi Ali Özel, Bodrum’u anlattığı kitabında yöreye toplu taşımacılık amacıyla ilk olarak Willy’s Jeeplerin geldiğini söylüyor. O zamanlarda taksiler yokmuş, özel araç ise sadece üç kişide varmış; Dr. Mümtaz Ataman, kardeşi Necip Ataman ve Mehmet Karakaya bir zamanların Bodrumunda özel araç Ekrem Filiz sahibi olma lüksüne sahip kişiler olmuşlar. Ancak Bodrum’a ilk gelen özel araç çok daha eskilere dayanıyor. Sene 1922 Hacıresil’in Mehmet getirmiş bu arabayı ilk kez Bodrum’a. İlk Jeep dolmuşu Bodrum’a getiren Ekrem Filiz’den aldığımız bu bilgiye göre araca Bodrumlular “Apili” diyorlarmış. Ekrem Amca arabanın modelini sorduğumuzda şöyle tarif ediyor; “Bas 1, kaldır 2, topla 3, bırak kaç 4”. Pompalı bir kornası varmış Apili’nin ve sıkınca “öğğğ öğğ” diye ötermiş. Bu araç daha sonraları Merkez Turgutreis İlkokulu’nun yamacında bozulmuş, yıllarca orada yatmış ve çürüyüp gitmiş. 1920’lerde Milas’a deve ya da eşek sırtında gidilirmiş. Parası olmayan yaya gidermiş. Emekli zabıt katibi Ali Özel, Güvercinlik üzerinden bir patikanın Milas’a ulaştığını ve yolculuğun bir gün sürdüğünü anlatıyor.
O
Patikalar Şose yol oluyor
sman Nuri Bilgin 1965’te yayınladığı “Bodrum” adlı kitabında yarımada ve Milas’a şose yol yapımının 1930’da başladığını anlatıyor. Kaymakam Faik Üstün tarafından ilk şose yol Bodrum’la Müskebi arasına yapılıyor. Hatta yolları düzlemek için kullanılan mermer blok, 1965’te kitabını yayınlattığında hala yolun Bodrum’a kadar gelen yerinde, Yeniköy’ün girişinde duruyormuş. Daha sonra 1931’de bu defa Kaymakam Necmettin Bey, tüm yarımadadaki patika yolların şose yola çevrilmesi için kolları sıvar. Geriş Köyü hariç tüm yollar şose yapılır. Hatta Kaymakam o yıllarda Bodrum, Kızılağaç, Çamlık, İrmene, Kum Köy, Pınarlıbelen, Saz Köy ve Mumcular üzerinden Güvercinlik’e çıkan patikayı da şose yaptırır. Artık bu tarihten sonra Milas’a ulaşmak daha kolaydır.
İlk jeep 1951’de geliyor
Yurdun herhangi bir yerinden Bodrum’a ulaşım da artık daha kolay yapılmaktadır ancak yine de İstanbul’dan, İzmir’den gelen yolcu ve yük uzun yıllar İstanbul – İskenderun hattında çalışan Denizyollarına ait “İskenderun” vapuruyla, deniz yoluyla sürdürülür. Bu arada Bodrum Yarımadası’nda toplu taşımacılık bir ihtiyaçtır ve ilk girişim 1951 yılında gerçekleşir. Hayatta olan son birkaç jeepçiden biri olan 82 yaşındaki Ekrem Filiz, şu an Gümbet’teki evinde emekliliğin tadını çıkarıyor. Ekrem Amca, Bodrum’a yıllarca hizmet eden ve bir dönem Bodrum’un simgesi olmuş yeşil renkli Willy’s Jeep’lerin ilkini 1951 yılında Bodrum’a getirir ve dolmuşçuluk yapmaya başlar. 1951 model bu gıcır gıcır Willy’s
26
Ekrem Filiz
Günümüzde tek tük kalan willys jeeplerden bir tanesi
Jeep’e o günün parası ile 4750 lira para öder. Ekrem Filiz, o yıllarda Yarımada’nın her yerine yolcu taşıdığını anlatıyor. Yıllar içinde başkaları da bu işi yapmaya başlar. Bir gün gelir, 135 jeep Yarımada’da dolmuş olarak kullanılmaktadır. O günlerden günümüze namı gelen jeepçilerin arasında Ferruh Gür, Arzu Mehmet, Kadiroğlu Salih, Ninno Cumhur, Ali Yenilmez gibi isimler var. Ekrem Filiz, Bodrum’da 1965’te Şoförler Odasını da kuranlardan biri. O yıllarda Muğla Emniyet Müdürlüğü de bir teşekkür plaketi vermiş Ekrem Amca’ya. 42 yıl yaptığı bu meslekte tek bir kazasının dahi olmayışı ile övünüyor. İlk jeepi Ekrem Amca almış ama ilk satan ve Peugeot minibüsle değiştiren de o olmuş. 1988’de aldığı Peugeot’nun ardından tüm jeepler tek tek elden çıkarılmış ve taşımacılığın rengi birkaç yıl içinde değişmiş. Bu modernizasyon sonrası açığa çıkan Willy’s Jeeplerin büyük bölümü Doğu Karadeniz’e, bir kısmı da Milas’ın dağ köylerine satılır. Bodrum’da halen bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda Willy’s Jeep bulunuyor. Ama onlar da emekli…
Yazın toz dolabı, kışın buz dolabı
Ekrem Filiz’in jeepiyle dolmuşçuluk yaptığı yıllardan kalma anısı da çok. Ekrem Amca gülerek anlatıyor; “Willy’s Jeepler yazın toz dolabıdır, kışın buz dolabı… Benim jeepimin en büyük özelliği bağırsak dolaşıklığı yapması, ilk kez binen biraz gittiğinde ‘Ben ineceğim’ derdi ama yürüyecek de değil ya mecburen inemezdi. Sallantıdan Böbrek taşı dökerdiniz. Tabii bu sağlıklı. Hatta en az 6-7 kadın benim jeepimde doğum yapmıştır. Güçlü tutar adamı, bak ben neden sağlıklıyım”. Ekrem Filiz’de dinleyecek çok hikaye var. Meşhur Bodrumlu eğitimci, siyaset adamı, gazeteci ve yazar Avram Galanti’yi müşterisi olarak şöyle anlatıyor Ekrem Amca; “Malum Yahudi ya kafası ticarete iyi çalışırdı. Altın işi yapardı. Milas’a getirip götürürdüm. Kurnazlık yapacak işte, Jeepte en güvenli yere otururdu. Giderken uçurumlar ne taraftaysa o diğer tarafa otururdu. Dönerken de diğer tarafa tabii. Çok korkardı, çok tatlıydı canı ama rahmetlinin korktuğu başına geldi. Milas’ta Boğa yokuşunda araba altında kaldı öldü”.
İlk otobüs seferleri başlıyor
Jeeplerin Bodrum’a gelmesinden sonraki tarihlerde Milas’a giden yol da artık şose olmuşken otobüs seferleri başlar. Ali Özel, Bodrum’dan İzmir’e gidişi, kitabında şöyle anlatıyor “Yollar yapılınca Bodrum’dan saat 12:00’de otobüs hareket etmeye başladı. Yollar yine de çok bozuktu, bu nedenle otobüs akşama ancak varırdı Milas’a. Otobüs çok doluysa ve Milas pazarına yük taşıyorsa, yokuşlarda kalırdı; yolcular inip otobüsü iterdi. Milas’a gelince İzmir’e gidecek olanlar gece bir otelde kalır, sabah 04:00’de Aydın’a hareket eden otobüse binerlerdi. Yolda lastik patlamazsa saat 11:00’de Aydın’dan kalkan İzmir trenine yetişilirdi”.
Ve yollar asfaltlanıyor
Bodrumlu Muammer Karadaş’ın Denizli’de Meteoroloji Müdürlüğü yaptığı 1976 senesinde kaleme aldığı “Mavi Bodrum” adlı kitaptan Bodrum –Milas yolunun 1968’de asfaltlandığını öğreniyoruz. İlk kez asfaltlanan yolun uzunluğu Karadaş’ın dediğine göre 72 kilometre geliyormuş. Karadaş kitabını yayınlattığı yıllarda ise Milas’tan gelip Güvercinlik’ten Mumcular, İrmene yolu ile Bodrum’a ulaşan eski yolun yenisi yapılıyor ve Güvercinlik’ten Bodrum’a ulaşan sahil yolu hizmete açılıyordu. Sahil yolunun açılmasıyla günümüzde kullandığımız 48 kilometrelik karayolu böylece hizmete giriyor.
Bodrum şehir merkezi araç trafiğine kapatılmalı 1950’lerin sonlarında kurulan Turizm Derneği’nin tanıtım çalışmalarıyla Bodrum’u keşfetmeye başlayan başı aydın kesim ve sanatçıların çektiği gruplar Bodrum’un yollarını arşınlamaya başlar. 1968 yılında asfaltlanan Bodrum yoluyla birlikte turizm Bodrum’da gelişmeye başlıyor. 1970’lerde şehirden elit bir kesim Bodrum’a yerleşmeye geliyor. 80’lerde orta düzeyli vatandaş Bodrum’u keşfediyor. Tatil herkesin hakkı ve kooperatifler yapılmaya başlanıyor. 90’lara gelindiğinde deniz yoluyla Bodrum’u ziyaret eden turistin yanı sıra önceden araçlarıyla Bodrum’a gelen gezgin turist profili de değişiyor. Dalaman Hava alanı yoluyla gelen turist, İspanyol modeli “Her şey dahil” sistemle bilinçsiz dikilen büyük otellerde konaklatılıyor. Bodrum – Milas Havaalanı ile Bodrum’a binen yük artıyor, kooperatifler; sitelere, ikinci konutlara dönüşüyor. 2000’lerde emlak satışları artıyor. Bodrum, Türkiye’nin turizm cenneti oluyor ama değerlerini ve güzelliklerini de yavaş yavaş yitiriyor. Tüm bu bilinçsiz pazarlama Bodrum’da birçok alt yapı sorununu doğururken trafik ise tam bir kaosa dönüşüyor.
İ
lçe genelinde özellikle 90’lardan bu yana yollar genişletiyor ve bölünmüş yollara çevriliyor. Özellikle yaz aylarında araç trafiğini kaldıramaz hale gelen karayolları bugün itibarıyla ihtiyacı karşılayamıyor. Bu nedenle önümüze iki alternatif çıkıyor. Birincisi Bodrum Yokuşbaşı Mahallesinden itibaren araç trafiğinin kapatılması, Bodrum şehir merkezine araç sokulmaması. Ancak bu çok radikal bir uygulama olacağı için ikinci öneri; Bodrum otobüs garajının hemen altındaki trafik ışıklarına kadar araçların girebileceği bir güzergah oluşturulması, İçmeler ve Kumbahçe güzergahına gidecek araçların Artemis caddesi üzerinden yönlendirilmesi; diğer taraftan Gümbet Kavşağından, Turgutreis Caddesi’ne giren araçların direkt olarak sanayi sitesine kadar yönlendirilmesi… Bu bir çözüm olabilir mi? Dünyanın birçok turizm beldesinde ve ülkemizde büyük şehirlerde kent merkezlerinin araç trafiğine kapatıldığını biliyoruz. Belirli bir saate kadar iş yerlerine servis yapacak araçların merkeze girmesine izin verilerek, ticari firmaların ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak verilebilir. Diğer saatlerde ise otantik özelliği korunarak kentsel revizyonu yapılacak çarşı bölgesi ve marina civarı turist ve yerli halkın kullanımına açılabilir. Bodrum kent merkezini ziyarete gelecek misafirler ise sanayi çarşısının kent dışına alınması suretiyle buraya yapılacak otoparka araçlarını bırakmaları sağlanabilir. Ayrıca kent merkezinde çalışacak raylı sistem küçük tramvaylar, omnibüsler, belki tek atın çektiği faytonlar, ya da bisiklet türü çekçekler de tahsis edilebilir. Modern şehircilik anlayışında dünyanın hemen her ye-
27
rinde uygulanan bu yöntem ümit ediyoruz ki, bir an önce Bodrum kent merkezinde de uygulanır.
Toplu taşımacılık Bodrum’da pahalı mı?
Bodrum ajansın web sitesi www.bodrumajans.com’da her ay ziyaretçinin ilgisine sunduğumuz anketin konusu Bodrum’daki toplu taşımacılığın mali yönü üzerine odaklandı. “Çok pahalı, turistik fiyatlar yüzünden yerel halk mağdur oluyor” şıkkını ziyaretçilerimiz % 85.3 oranında tıkladı. “Fiyatlar normal, ben memnunum” ve “Fiyatlar düşük, zaten taşımacılar 3 ay iş yapıyor” şıkları ise % 7.3 oranında tıklandı. Buradan yola çıkarak Bodrum Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı Mehmet Güner’le görüştük. Başkan Güner, Bodrum’da toplu taşımacılık, taksiler ve öğrenci servislerinin, vatandaş tarafından pahalı bulunduğunu biliyor ancak madalyonun iki yüzü var. Vatandaş şikayetçi ama toplu taşımacılığın sorunları da az değil. Mehmet Güner şunları şöylüyor; “Bizim araçlarımız dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyor. Araçlarımıza 4 ayrı türde sigorta yapılmak zorunda, yıllık araç amortisman ve şoför giderleri var. Bodrum terminali ülkenin en pahalı terminali. Her bir çıkışta dolmuşlarımız tarifesinin %80’ini gişeye ödüyor. Kış aylarında 2-3 yolcu ile sefer yapan dolmuşlarımız hiç de az sayıda değil. Buna
mazot parası da eklenince, araç sahibi hiçbir şey kazanmıyor. 1995 senesinde araç sayımızı sabitledik. Yıllık yoğun sezon artık bir aya düştü. Her bir dolmuşa yazın 2 günde bir sıra geliyor, yani ayda 15 gün çalışıyorlar. Kışın 3 günde bir sıra geliyor, yani ayda 10 gün çalışıyorlar. 465 hatlı aracımız var. Öte yandan 772 ticari taksi odamıza kayıtlı ancak korsan taksinin önüne geçilemiyor. Bodrum yıllardır göç aldı, turist sayısı arttı ama bizim sayımız sabit. Bunun sebebi korsan taşımacılık”. Diğer yandan taksi fiyatlarının da sanıldığı gibi çok olmadığının altını çizen Başkan Güner, diğer şehirlerden örnekler veriyor; “İzmir’de taksimetreler 1.8 liradan açılıyor ve her km’de 1.8 lira artıyor. İzmir bir metropol, bir taksi gün boyu boş kalmıyor. Yolcu götürüyor, durağına geri dönmeden yolda tekrar yolcu alıyor. Bizim buradan Turgutreis’e giden bir taksi, geriye boş dönüyor. Ayrıca belirtmeliyim ki, Bodrum’da 3 liradan açılış yapılıyor ve km’de yine 3 lira atıyor. Sanıldığı gibi şehirlerdekinin 3 katı bir tarifemiz yok. Marmaris’ten örnek verecek olursak, burada açılış ve her km başına artış 4 liradır. Bizim tarifelerimiz resmi olarak Muğla’dan yılda 2 kez Ocak ve Haziran aylarında yeniden belirleniyor. Bununla birlikte uzun mesafelerde taksimetre açsak dahi, pazarlık yoluyla taksilerimiz çok daha ucuza gitmekteler”.
Dünyada toplu taşımacılık: “Bush Taxi”ler Ülkemizde olduğu gibi dünyanın birçok yerinde bireysel taşımacılık yapan taksiler ve mahalli idarelerin ya da devletin tahsis ettiği toplu taşıma araçlarının yanı sıra “Dolmuş” adı verilen araçlarla da toplu taşımacılık yapıldığını biliyoruz. Bu işi yapan araçlara dünya genelinde “Bush Taxi” adı veriliyor. Dolmuşların hikayesi ve nasıl hayatımıza girdiği sorusunun cevabı çok basit; gelişen dünyamızla artan ulaşım talebi doğrultusunda özel ulaşım ve kamuya ait geleneksel otobüs taşımacılığının devlet tarafından yeterli düzeyde karşılanamaması sonucu dolmuşlar doğdu.
Ama tabii hiçbir yerde yok değil. “Bush taxi” ya da “Share taxi” adıyla anılan bu araçlar oldukça sistemli bir şekilde çalıştırılıyor. Çoğu bilgi teknolojisinden yararlanan merkezi bir kontrol sistemine bağlı olan bu dolmuşlar, GPS’le takip ediliyor, telsiz yardımıyla merkezle ya da diğer araçlarla haberleşebiliyor ve internetten kalkış saatine göre rezervasyon yaptırılabiliyor. Ülkemizdeki dolmuşlar ne Afrika’daki kadar ilkel ne de batıdaki kadar gelişmiş. 1960 - 70’lerde kurumlaşan ve oda ya da kooperatif çatısı altında toplanan dolmuşlarımızın bugün birçoğunda telsiz haberleşmesi yapılabiliyor. Halen ayakta yolcu alan dolmuşlar olsa da, cezai müeyyideler oldukça caydırıcı.
ünyanın birçok yerinde dolmuşların varlığından söz ettik. Üçüncü dünya ülkelerinde dolmuşların, çok iyi bir imajı yok. Bu antipatiyi doğuran gerekçelerin başlıcaları şunlar; ancak dolduğunda kalkması, belirli bir saatte hareket etmiyor oluşu; belirli duraklarda değil de gelişi güzel yolcu alıp indirmesi; yolcu kapasitesinin çok üstünde yolcu taşıması; sürücülerinin dikkatsiz ve tehlikeli araç kullanmaları; merkezi bir kontrolden yoksun, bir kuruluş altında çalışmıyor olmaları… Bu tablodan görülüyor ki, üçüncü dünya ülkelerindeki şartları biz yıllar önce aşmışız. Peki, batıda nasıl işliyor bu sistem. Gelişmiş ülkelerde dolmuşlarla daha az karşılaşıyoruz. Metropollerde gelişmiş metro ağlarıyla yeraltından yapılan toplu taşımacılık, yüzeyde araç trafiğini ve toplu taşıma ihtiyacındaki yolcu trafiğini rahatlatıyor.
Arnavutlukta “Furgon”; Angola’da “Candonguerio”; Avustralya’da “MultiHire Taxi”; Bolivya’da “Combi”; Brezilya’da “Táxi-lotação”; Kanada’da “Taxibus”; Kolombiya’da “Colectivo”; Kosta Riko’da “Taxi Pirata”; Mısır’da “Mashrou”; Dominik Cumhuriyetinde “Concho”; Gambiya’da “Tanka tanka”; Almanya’da “Sammeltaxi”; Gana’da “Tro-tro”; Haiti’de “Tap-tap Cab”; Endonezya’da “Angkot”; Hindistan’da “Shared taxi ya da Phat-aphat”; İtalya’da “Taxi collettivo”; Kazakistan’da ve bir çok eski SSCB’den ayrılan ülkede “Marshrutka”; Kenya’da “Matatu”; Hollanda’da “Deeltaxi”; Yeni Zellanda’da “Shuttle van”; Polonya’da “Nyska”; Romanya’da “MaxiTaxi”; Sierra Leone’de “Poda-poda”; Filipinler’de “Jeepney”; Singapur’da “Minibus”; ABD’de “Jitney” ya da “Dollar van”; Afrika’nın genelinde ve dünyada genel olarak kullanılan isim ise “Bush taxi”…
D
Almanya’nın Hamburg kenti. Bir Rickshaw taksi.
28
Diğer ülkeler ne isimlerle adlandırıyor dolmuşları;
Filipinler’de “Jeepney”
ABD’de “Jitney” ya da “Dollar van”
” Hindistan’da “Shared taxi ya da Phat-a-phat”
Avusturya’nın Viyana kentinde Fayton
Avusturya’a Omnibüs
29
SONSUZ BAHAR RÜZGARLARI ÜLKESİ BODRUM
ERDOĞAN KAYALAR /
erdogankayalar@gmail.com
?
KİLİSE ne oldu
1965 yılının “Bodrum’u Tanıtma ve Turizm Derneği” başkanı Rüştü Gür. Yazıyor dilekçeleri ilgililere; Bakanlıklara, Muğla’nın senatör ve Milletvekillerine, Valisine, Bürokratlarına. Ne diyordu Rüştü Gür dilekçesinde; “Tipik bir Akdeniz Ortodoks kilisesi tarzında inşa edilmiş olan bu kilise, Bodrum’a gelen yabancıların çok ilgisini çekmektedir. “Rüştü Gür, anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” misali bu kiliseyi yıkmayın diyordu. Bu nazik ve politik dil, uyarı görevini yapamamış, daha sonraki nesillerin “Yazık olmuş” şeklindeki değerlendirmelerinin önüne geçememiştir.
C
unda Adası “Taksiyarkis Kilisesi.” 2009 yılı Ekim ayının 11. Pazar günü. Cunda insanla dolup taşıyor. Askıya alınmış kilisenin bahçesinde ayin var. İstanbul’dan, Egeden, Midilli’den beşyüze yakın insan gelmiş Cunda’ya. Ayini yönetecek papazlar da gelmiş. Ayin yapılmış. Ne diyordu Cundalılar? “Bu kilise Bereket kilisesidir. Biz kilisemizi Yıktırmayız.” Pekalâ, yeni nesil Bodrum’lu ne diyor? “Yazık olmuş…”
Yüz yıllık bir zaman. Beş kuşak geçiyor Bodrum’dan. Araştırıyorum.
Yaşlılarını buluyorum Bodrum’un. Mehmet Ali Dinç; Bodrum’un en yaşlısı; “Orda bi kilise vadı. Durupduruydu. Sona yıktıla.” Hüseyin Biner; “Güzel bir binaydı. Sessiz sinema oynatılırdı. Ben sinema oynattım. Okulların müsamereleri de olurdu. Kapısının üstünde çatlak vardı. Bina sağlamdı. Bahçesinde beyaz akasya vardı. Sonra yıkmaya çalıştılar. Yıkamayınca dinamitlediler.” Ali Doksan; “Güzelim binayı yıktılar, yazık ettiler.”
30
Belge 1
n Üstte, yıkılan Kilise. Yanda yıkılan Kilisenin Halk Eğitim Merkezi’ne dönüştürülmüş hali. Mehmet Uslu; “Kilise bir çatlak yüzünden politik olarak yıkıldı.” Rüştü Gür; “Eski eserlerden anlamayan bir fen memurunun” tarihi bir özelliği yoktur. Nikola adlı biri tarafından yapılmıştır. Mail–i inhidam bahis konusudur. Yani yıkılmak üzeredir raporuna dayanılarak kilise yıkılmıştır. Yazık ettiler güzelim binaya. Orda dursa ne olurdu sanki?” Yücel Ziylan; “Ben de oynadım çocukken kilisede. Sonraları babamlar akaryakıt deposu olarak kullandılar. Yıkılmasa iyi olurdu. İçinde 4-5 metrelik kayık bile yapıldı. Fotoğrafını gördüm.” Haris Tengiz; “Çocukları okuturken kilisenin yan sokağında oturdum. İçini bilmem. Mektepmi ne yapceklemiş yıktıla.” Daha genç kuşaklar; “Kiliseyi bilmemiz.Biliyoz elbet. İçinde oyun oynadık. Yerler mermerdi galiba. Sinema oynatılır, müsamereler olurdu.” Hep aynı sözleri söylediler, kiliseyi sorduklarım. İçini ve duvarlarını hatırlayan pek az kişi çıktı. Mehmet Dinçberk (Turgutreis Belediye Başkanı); “Bizim evimiz eskiden Orman Şefliğinin yanındaydı. Hemen hemen bütün Bodrumlu çocuklar gibi ben de oynadım kilisede. Duvarları hatırlıyorum. Sanki altın sarısı rengiydeydi. Zannediyorum resimler de vardı duvarlarda.” Musa Gökbel; “Estetikli bir binaydı. Duvarlarda ikonaların resimleri vardı. İçinde piyade kayık yapıldığını ben de hatırlıyorum.” Hasan Akçaalan; “Kiliseyi elbette hatırlıyorum. Kubbede resimler vardı.” Taşlık Sokaktan Şenay hanım; “Kiliseyi hatırlıyorum. Duvarlarında resimler vardı. Sakallı adam resimleri.” Bekir Çilek; “Güzel bir kiliseydi. Boştu. Depoydu. Kalmalıydı. Yıktılar. Yazık oldu.”
Yücel Ziylan’a tekrar döndüm. Kilisedeki kayıklı fotoğrafı sordum. O da bulamamış. Sonra şöyle söyledi; “Kilise konusunda ileriyi göremedik. Herhalde 150 – 200 yıllık bir binaydı. Restore edilebiridi. Müze olarak açılırdı. Pazar ayinlerine veya özel günlerdeki ayinlere izin verilebilirdi.” Hasan Anlaşan; “Mobil bayii olarak depomuzdu. İçini hatırlamıyorum. Yani duvarlarda ne var ne yok hatırlamıyorum. Güzel ve sağlam binaydı.” Sibel Ceylan (Rahmetli Mehmet Ceylan’ın kızı); “Çok küçüktüm. Pek birşeyler hatırlamıyorum. Foradan denize girer-dim. Duvarları yıkıktı. Mahalleli çöpünü oraya atardı. Babam orayı mezbelelikten kurtardı.
O zamanlar barış gönüllüleri vardı. Bodrumlulara İngilizce dersi verirlerdi. Öğretmen Linda, kiliseyi canlandırmak istiyoruz. Bu konuda çalışacağız derdi.” Mustafa Danacı; “Metruk bir kiliseydi. Boştu. Sinema salonu ve depo olarak kullanılırdı. Mustafa Ay ve oğlu sessiz sinema oynatırlardı. Adalar harbi zamanında, yani 1945’lerde zamanın belediyesi bir proje üretti. Yeni cami yıkılıp, yerine belediye binası yapılacaktı. Kilise de camiye çevrilecekti. Halk karşı çıktı. Harp yılları. Bodrum’da dağ taburu vardı. Meraşal Fevzi Çakmak teftişe gelmişti. Vatandaş durumu Çakmak’a anlattı. Çakmak gezdi, dolaştı. Camiiyi yıkmayın dedi. Etrafını açtı, düzenledi, meydan yaptı. Belediyenin kararı değişti. Cami ve kilise
Belge 2
31
Yıl 1964. Fotoğraf “Halk Eğitim Yaptırma Derneği) toplantısında çekilmiş. Hüseyin Şakar’ın özel arşivinden.
yerinde kaldı. Sonraları elektrik fabrikası olarak kullanıldı. 1960 devriminin ardından, Osman Nuri Bilgin ile Mehmet Ceylan, iki güçlü insan, iki güçlü eğitimci, Kiliseyi Halk Eğitim binasına çevirmek için çalışmağa başladılar. 1963 yılında Belediye Meclisi üyesiydim. Paramız yoktu. Kiliseyi 10.000 liraya hazineye sattık. (Belge 1- 2). Kilise kapısının üzerinde çatlak vardı. Yıllar önceki depremde çatlamış. Bu nedenle Muğla’dan gelen heyet, mail-i inhidam (Yıkılmaya yüz tutmuş) söz konusudur diyerek kilisenin yıkılmasına izin verdi.” Ve bir fotoğraf. Hüseyin Şakar’ın özel arşivinden. Yıl 1964. Fotoğrafa dikkatlice bakarsanız tanıdık simalar göreceksiniz. Fotoğraf “Halk Eğitim Yaptırma Derneği” toplantısında çekilmiş. Kartın arkasındaki not, aynen şöyle yazılmış el yazısıyla (Belge 4 ): Kilisenin yıkılması fikrinin ilk dile getirildiği günkü toplantı.Yer: O günkü Belge 4
Halk Eğitim binası olan, bu günkü Fora Bar. Yıkılması fikrini ortaya atan öğretmen Mehmet Ceylan (Resimde ayakta).
Kilisenin kubbesi ile çatısı çöktü. Dört duvar kalmıştı.
İbrahim Şakar’ı evinde ziyaret ettim. Sordum; - Kiliseyi sen yıkmışsın? Şiddetle karşı çıktı. - Hayır. Kiliseyi ben yıkmadım. Ben yaptım. - Baştan alalım. - Olur. Mehmet Ceylan emekli oldu. Meşguliyet için iş arıyor kendine. Muğla’ya gidiyor. Halk Eğitim Merkezi açalım diye. Yer bul açalım diyorlar. Geliyor. İki yer buluyor. Şimdiki Fora Bar ve kilise. Herkes hatırlar, önceleri kilisede sinema oynatılırdı. Müsamereler verilirdi, konserler düzenlenirdi. Sonra kendi haline bırakıldı. Mezbelelik oldu. - Sizce ne zaman yapılmış bu kilise ?
- Babam rahmetli olalı kırk yıl oldu. Kilisenin ön cephesinde iki kolon vardı. 80 x 80 ebadında. Girişteki kemerleri bunlar tutardı. Yıllar önce büyük bir deprem olmuş. Bu depremde, sol kolonun üstünden çatlak oluşmuş. Kolon da çatlamış. Karşıdan Rum ustalar gelerek kolonu takviye etmişler. Kesme taşlarla, kolonun etrafını örmüşler. Kilisenin inşa tarihini de, 150 -200 yıl önce olarak tahmin ederdi. - Ben yıkmadım diyorsun kim yıktı? - Yatağandan genç biri yıkım işini aldı. O zamanlar şimdiki gibi iş makineleri yok. Bilek gücü ile kazma kürek var. Uğraş Allah uğraş. İş yürümüyor. Kilise yıkılmıyor. Kolay mı yıkmak? Yontma çakmak taşından yapılmış. Çakmak taşı çok serttir. Kazma falan işlemez. Ak toprak, kireç ve kiremit tozu karışımıyla yapılan harçla inşa edilmiş. Kolonlar 90x90 ebadında. Çatıyı ve kubbeyi taşıyan dört kolon vardı. Her kolonun ayağına dinamit yerleştirildi. Pazar günü patlatılacaktı. Tedbir alındı. Konu komşuya ve çevreye haber verildi. Yollar kesildi. Pazar sabahı saat 8-9 gibi dinamitler patlatıldı. Kilisenin kubbesi ile çatısı çöktü. Dört duvar kalmıştı. Sonra çevrede hasar tesbiti yapıldı.Çan kulesi dahil yükseklik 16 metreydi. Yıl 1969. Rüştü Gür, şöyle konuştu; “Haşim Birkan’ı tanırsın. O, Bardakçı’da bungolovlardan motel yaptı. Kilisenin devrilen kolonlarını Bardakçıya taşıdı. Kolonlardan Motelin önüne rıhtım yaptı. Git bak. Göreceksin.”
İlk gelen heyet kiliseye sağlam raporu verdi.
İbrahim Şakar; “Çözemediğim bir nokta var. Muğla’dan iki tane fen heyeti geldi. İlk gelen heyet kiliseye sağlam raporu verdi. Ne oldu da ikinci fen heyeti geldi Bodrum’a bilmiyorum. Rahmetli Mehmet Ceylan’ın rolü ne oldu burda? Çözemiyorum. Muğla’dan gelen fen memuru, mail-i inhidam raporu verdi. Rahmetli babam derdi ki; “Kiliseye üç kapıdan girilirdi. Kapıların önünde de kemerleri taşıyan üç kolon vardı. Bir depremde soldaki kolonun üstü çatlamış.”
Bu şiddetli depremler adayı ikiye bölmüş
32
Sözü edilen depremi araştırdım. Akut’tan yardım istedim. İki gün içinde liste elimdeydi. Kendilerine teşekkür ederim. Liste Bodrum ve civarındaki depremleri veriyordu. Listede Bodrum yoktu (Belge 5). Arkadaşım Sirret imdadıma yetişti. Beni İstanköy’den gelen dedeyle tanıştırdı. Fakat dede demeye dilim varmıyor. Dede çok dinç gözüküyordu. Gözlerinin içi gülüyordu (Belge 6). Kendini tanıttı: Ali Paşa Mustafa’nın oğlu, 1920 doğumlu Hasan Ali Paşa. Ordan burdan konuştuktan sonra sordum. Eski depremi hatırlıyor musunuz?
33
Belge 7
Bazı söylemlere göre, bu şiddetli depremler adayı ikiye bölmüş
Hiç unutmadım ki diye söze girdi: “23 Nisan 1933 Pazar günüydü. Mektebe geldik. Saat sekiz gibiydi. Rum arkadaşlarımız Pazar ayinindeydi. Mektebin bahçesinde oynuyorduk. Birden büyük gürültüyle sallanmaya başladık. Deprem oluyordu. Korktuk. Dağıldık. Kaçıştık. Ben kavakların dibindeydim. Kavaklarla gidip gelmeye başladım. Yolun altındaki deniz bizim hizamıza geldi. Sular yola apladı. Gayıklar da yola çıktı. Gayıkçılar goşarak geldiler. Ama ellerinden hiçbir şey gelmedi. Gayıklar bidenize gidiyodu, bi yola çıkıyodu. Mektep dayanamadı, yıkıldı. Tatil olmasaydı hepimiz ölürdük. Evlerin hepsi de yıkıldı. Camiler galdı. O zaman İtalyanlar vardı adada. Etrafı hemen temizlediler. Yeni yollar caddeler açtılar. Onlar meydan açmak için cami yıktılar. Minareyi de meydanın ortasında bıraktılar.
Akuttan gelen listeye bakıyorum. 23.04.1933 tarihi var. Hasan Ali Paşa dedenin söylediği tarihle çakışıyor. Ayrıca liste, depremin 30 km. dipte, 6.4 şiddetinde olduğunu, Astipalaia Adası’nın güneyinde meydana geldiğini yazıyor. Bazı söylemlere göre, bu şiddetli depremler adayı ikiye bölmüş . Uzay foyoğraflarında ada kelebek gibi gözüküyor. Bu, 1933 depremi kilise girişindeki, sol kolonun üstündeki duvarı çatlatıyor işte. Ve bu çatlak yüzünden, kilise yıkıma mahkum ediliyor. Ancak, dinamitlenerek kubbesiyle çatısı çöktürülüyor. Kilise dört duvar olarak ortada kalıyor…
Hasan Ali PAŞA
Böylece kilise, kalın duvarları üzerinde Bodrum mimarisine uymayan hantal bir binayı taşıyor şimdi İbrahim Şakar devam ediyor: “Muğla nafia müdürü Muzaffer Can beni çağırdı. Yıl 1970. Halk Eğitım Merkezinin projesi, İzmir üçüncü bölgede hazırlanmış. İhalesi Muğla’da yapıldı. Pazarlık usulüyle. Muzaffer Bey beni ihaleye davet etmişti aslında. Kaba inşaatı, binde bir kırarak 225 bin liraya malzemeli olarak aldım. İkmal işini de 125 bin liraya yaptım. Anahtarı da 1972 de teslim ettim.” Böylece kilise, kalın duvarları üzerinde Bodrum mimarisine uymayan hantal bir binayı taşıyor şimdi: Halk Eğitim Merkezi…
Yazarın yazılı izni alınmadan alıntı yapılamaz.
Tercüman-ı Ahvall
Tasvir-i Efkar
DÜZELTME
Belge 5
34
12 Eylül 2009 günü bilgisayarıma not düşülmüş Muğla’dan Sayın Cezmi Çoban yazıyor: “Bodrum’da çıkan ilk gazetenin “Bodrum” gazetesi olduğunu yazmışsınız ama 1967 Muğla il yıllığında 1952 yılında çıkan “Kale” gazetesinin Bodrum’un ilk gazetesi olduğu yazıyor. Bir de “Tercüman-ı Ahval” ile “Tasvir-i Efkar” başlıklarını birbirine karıştırmışsınız. Umarım sonraki sayılarda düzeltme imkânınız olur. Sayın Çoban’a teşekkür ederim. Gazete isimlerini düzelttim ve bastım. Muğla 1967 il yıllığını arıyorum. Görüşmek üzere..Saygılarımla…
35
G ez. Göz. Arpacık
Hazırlayanlar: YEŞİM & KADER ONAY / kaderonay@msn.com
GÜNEYDOĞU ANADOLU SEYAHATİ -3-
KARATEPE-ASLANTAŞ ÖREN YERİ Bugün gezimizin 3. günü. Sabah kahvaltımızı geceyi geçirdiğimiz otelde yapıyor, bir yandan da bugünki gezimizi planlıyoruz. Hedefimiz Çukurova’yı yani İnce Memed’in memleketini ya da diğer değişle antik Güney Doğu 086
36
Kilkya’yı tanımak.
Y
ola koyuluyoruz. İlk hedefimiz batıdan Ceyhan Nehri’nin, doğudan Seyhan Nehri’nin döküldüğü Karataş İlçesi’nin bulunduğu Karataş Burnu. Bu bölgede bolca bulunan kumullar ve göletlerin ilginç olacağını düşünüyoruz. Deltaya doğru ilerlerken yol boyunca sağlı sollu yemyeşil karpuz, kavun tarlaları eşlik ediyor bizlere. Bunların yanında yer fıstığı tarlaları ve domates tarlaları uçsuz bucaksız ovada uzanıp gidiyor. Çukurova’nın verimli toprağı ve işlenmiş muhteşem tarlaları bizi büyülüyor. Delta’ya, yani nehirlerin denize kavuştuğu yere varıyoruz sonunda. Akdeniz’in dalgaları ile Ceyhan Nehri’nin nazlı sularının buluşmasına şahitlik ediyoruz. Aynı yoldan tekrar Adana yönüne dönüşe geçiyoruz. Yol üzerinde tarlalarda çalışan ırgatların çocuklarına rastlıyoruz sık sık. Tarlalarda boylarınca otların aralarında oyunlar oynuyorlar yalın ayak. Yanımızdaki şeker ve tatlıları birlikte yiyerek sohbetler ediyoruz onlarla.
Güney Doğu 195
Güney Doğu 190
Güney Doğu 123
Yol ayrımından şehir içine girmeden Osmaniye yönüne devam ediyoruz. Yaklaşık bir buçuk saat sonra otobandan Osmaniye’ye varıyoruz. Şehrin içine girmeden kuzeye Kadirli İlçesi yönüne dönüyoruz. Çünkü görmeyi çok arzu ettiğimiz bir yer var orada. Neresi mi? Torosların eteğinde demir çağında kurulan bir uçkale; Asativataya. Halet Çambel’in elinde 2800 yıl sonra hayata dönen Karatepe-Aslantaş Kalesi ve açık hava müzesi. Yurdumuzdaki en önemli yazıtların, kabartmaların, heykellerin bulunduğu olağanüstü bir yer burası. Kadirli’nin doğusunda bir ‘Aslantaş’, yani üzerinde aslan tasviri bulunan taştan bir heykel olduğuna dair bir haber alınıyor. Bunun üzerine 1946 Şubat ayında Prof. Bossert, genç asistanı Halet Çambel ve Adana Müzesi Müdürü Naci Kum, yörede ilkokul öğretmeni olan Ekrem Kuşcu rehberliğinde, çok zor şartlarda, son
Güney Doğu 139
kısmı at sırtında geçen bir yolculuktan sonra ‘Aslantaş’ denilen taşın yanına varıyorlar. İşte aslanlı kaidenin yanı sıra yazıtlı kabartmaların da bulunduğu bir yerleşmenin kalıntıları böyle keşfediliyor. Üzerinden geçen 60 yılda kazı çalışmaları ve restorasyonlar aralıklarla ve inatla devam ediyor. Çevrenin ve tarihi eserlerin korunması için azami özen gösteriliyor. Buranın kazıları başladığında 18 yaşında gencecik bir asistan olan Halet Çambel tam 60 sene buraya emek veriyor ve 90 küsur yaşında hala yazları gelip vaktini bu ören yerinde geçiriyor. Ne büyük gurur değil mi? Bu ören yerinin zenginliği ve güzelliği karşısında dilimiz tutuluyor adeta. Geri dönüş yolunda rastladığımız Kastabala Hierapolis Antik Şehri de gerçekten görmeye
değer güzellikte. Kalenin görkemli görüntüsü ve antik şehre ait hamam, tiyatro, çeşme ve diğer kalıntılar ziyaret edilmeyi bekler gibi. Saat 18.00 sularında tekrar Osmaniye otobanına geri dönüyoruz ve Gaziantep’e doğru yola ko-yuluyoruz. Saat 19.30’ da Gaziantep’deyiz. Şehir merkezinde Nil Otel’e yerleşiyoruz. Çok fazla zamanımız olmadığı için ve de çok acıktığımız için hemen karnımızı doyuracak bir yer buluyoruz. Yol yorgunu olduğumuz için çok seçici davranmıyoruz. Asıl hedefimiz yarın rahat rahat yörenin meşhur lezzet noktalarını keşfetmek ve damaklarımızı çatlatmak. Ayran eşliğinde güzel bir kebap ziyafeti sonrası tokluğun verdiği rehavet ve yolların verdiği yorgunluğun da etkisiyle kendimiz otelimize zor atıyoruz. Bir sonraki sayımızda seyahatimizin 4. gününde buluşmak üzere sağlıklı ve hoş kalın. Sevgiler…
37
BİR ZAMANLAR
Çeviri Şiirler
BÜLENT AKKURT
evgili dostlarım! Bu ay sizlere, dünyanın sayılı şairlerinden; değerli çevirmenler tarafından -ki bunların bir kısmı aynı zamanda ülkemizin sevilen şairleridirTürkçeye çevrilmiş şiirler sunmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz.
S
Dalga gibi sonrasız bir kaçışta.
İlk şiirimiz Lâtin Amerika ülkelerinden şair Amado Nervo’nun bir şiiri. Dilimize kazandıran Ece Bengi.
Eski bir yol gibi kucak açıcı. Özlemli sesler ve yankılar yüklü. Uyanırım, uçup göçerler bazen ruhunun uyuyan kuşları bütün.
KÜS DEĞİLİZ Kendi günbatımıma doğru seni kutsuyorum yaşam. Çünkü sen; bana hiçbir zaman boş umutlar, adaletsiz işler, hak edilmemiş üzüntüler / acılar vermedin. İnişli çıkışlı yolumun sonunda gördüm ki; kendi kendimin mimarı bendim ve bazı şeylerin içimdeki tatlılığını ve acılığını ortaya çıkardıysam onları oraya koymuş olan yine ben olduğum içindi. Gül fidanı diktiğimde açan her zaman güller oldu. Elbette ki, gençliğimin ardından kış gelecekti... Ama sen zaten Mayıs’ın sonsuza dek süreceğini hiçbir zaman söylememiştin.
Bu ay sizlere, dünyanın sayılı şairlerinden; değerli çevirmenler tarafından -ki bunların bir kısmı aynı zamanda ülkemizin sevilen şairleridirTürkçeye çevrilmiş şiirler sunmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz.
38
Şüphesiz acı dolu uzun gecelerim oldu yine sen, bana sadece güzel geceler vaat etmemiştin. Ve karşılığında huzur dolu gecelerim de oldu. Sevdim ve sevildim. Güneş yüzümü okşadı. Yaşam! Bana hiçbir şey borçlu değilsin. Küs değiliz seninle Pablo Neruda’dan Sait Maden’in çevirisiyle “Göğsün Yeter” başlığını taşıyan nefis bir şiir.
GÖĞSÜN YETER
Göğsün yeter benim yüreğim için, kanatlarım yeter özgürlüğüne. Göğe yükselecek benim ağzımdan uyuyan şey o ruhunun üstünde. Sendedir her günün getirdiği düş. Gelirsin çiy gibi taç yaprağında. Yokluğunla sürüp kazarsın ufku.
Dedim ki rüzgârda şarkı söylerdin seren direkleri ve çamlar gibi. Onlar gibi yüksek ve suskun öyle. Üzüntü verirsin bir gezi gibi.
İspanyol şairi Federico Garcia Lorca’dan değerli şair Sait Maden’in nefis çevirisiyle birkaç şiir daha…
YUVA
Gözlediğim ne bilmem bu hüzün anlarında? Kim çiçekli, yaldızlı korularımı kesen? Derenin suyundaki çarpıntılı gümüşten aynada, ki bana tan sunar, o gördüğüm ne? Korumda hangi büyük fikir çamı yarılan? Ne sessizlik yağmuru ürperten beni böyle? Sevdamı bıraktıysam gamlı kıyıda ölü hangi böğürtlen saklar yeni doğuşu benden?
GECE EZGİSİ
Öyle korkarım ki kuru yapraklardan ve çiyle örtülü ovalardan öyle. Uyumak üzereyim; uyarmazsan beni donmuş yüreğimi bırakırım yanında. Nedir o çınlayan uzakta? Aşk. Pencere camlarında rüzgâr o, aşkım benim! Süsledim boynunu taşlarıyla tanın. Ne diye bıraktın bu yolda sen beni? Ağlayacak kuşum gidersen uzağa ve yemyeşil asma şarap vermeyecek. Nedir o çınlayan uzakta. Aşk. Pencere camlarında rüzâar o, aşkım benim! Hiç bilmeyeceksin kar sfenks’im benim seni nasıl candan Sevmiş olduğumu bu ışıyan tanda bastırınca yağmur ve kuru ağaçta Bozulurken yuva. Nedir o çınlayan uzakta? İlerde, yine hepsi birbirinden güzel çeviri şiirler Sunmak üzere… Sevgilerde kalın…
39
PARANTEZ
HÜSNİYE KAYA
azkaotel@superonline.com
Kendin Olabilmek
K
endini başkalarında kaybeden çok insan gördüm, ya da sahip olduklarında. Sonuç; asıllarına döndüler bir gün, telafisi olmayan eksilerle.. Kendisi olabilmek, en büyük servetidir insanın. Her şeye, herkese rağmen kendisi olabilmek.
Baktığını görmek, gördüğünü algılamak, algıladığını anlamınca anlayabilmek.. Kendini bilebilmek azlıklarınla, eksilerinle artılarınla... Ne yersiz pohpohlar ne de şaşalar yönünü senden çevirtmemeli. Yönün hep kendine olmalı, kendin kadar.
Her alkışa, her övgüye kendini kaptıran insan, yanılma tuzağına düşmüş insandır. Bu zamanda insanlar birçok sebepten alkışlayabilmekte. Çıkar için, yaranmak için, şirinlik için, hadi bitsin demek için, baş döndürmek için, ayak kaydırmak için.. vs. vs... Ama hakkınca elleri ateş alana kadar, içtenlikle alkışlayan da var. Oda sana bağlı. Kendini, ağırlığını, sözünü bilirsen tamamdır.. Bilmezsen, o kötü akıbete giden biletindir bu alkışlar. Bu ciddiyetin içinde hafif bir tebessüm için küçük bir hikayeyi aktaracağım sizlere; Yeni ekilmiş bir tarlanın üzerinde ötmeye başlamış karga, bir yanda tohumlara tehlikesi olması diğer yandan bed sesi çıldırtmış çiftçiyi. Ellerini şaklatmış, karga hiç oralı değil, daha da güçlü bir sesle başlamış gaklamaya. Çiftçi daha da çileden çıkmış iyice sert vurmuş ellerini birbirine.. Karga hiç umursamamış çiftçiyi, susmak nedir bilmemiş. Bunun üzerine çiftçi çifteyi kaptığı gibi vurmuş kargayı. Kanadı yaralı karga yere düşünce, çiftçi başına gitmiş ‘İyi oldu sana ‘demiş. Karga kanadını acıyla çırpıp çiftçiye hayret dolu gözlerle bakmış, yarı canıyla ‘Madem vuracaktın niye alkışlıyordun?’ diye sormuş. Çiftçinin kargaya bakışı ile karganın çiftçiye
40
bakışının arasındaki fark, gece ile gündüz kadar. Her gördüğüne aldanmayacaksın, ihtimalli düşüneceksin. İnsanın her aklına gelen doğru olmak zorunda değildir. İnsanlık hali, bazen çok beğenip etkilendiğimiz için deli gibi alkışlarımız, coşkumuz avuçlarımızda ses bulur. Bazen de hadi bitir anlamında alkışlarız. Ama karşınızdaki anlamaz, uzatır uzatır, sizi canınızdan bezdirene kadar. O zaman da alkışlamamakla derdinizi anlatırsınız ama size olan olmuştur artık. Konuşurken hep karşımdakinin gözlerine ve dikkatine bakarım, bu konuşan kişinin en önemli kılavuzudur. İlgi ve dikkat azaldığında, konuşmayı bitirme zamanı gelmiş demektir. Tadında bırakmak, bırakabilmek her şey de olduğu gibi konuşmaları da tadında bırakabilmek. Bu konu nerden aklına geldi diyebilirsiniz, sık sık toplantılara katılıyorum. Zaman zaman kürsünün arkasında, zaman zaman kürsünün önünde yer alıyorum. Kürsünün önünde dinleyen olduğumda, kendimi orada yargılama şansına da sahip oluyorum. Sonuç; tadında, anlamında bırakabilmek konuşmayı. Konu senin kontrolünde olarak bitirebilmek konuşmayı, konu seni kontrolsüzlüğe götürmeden. Bugün bunu yazmak istedim... Yazıyı da tadında bitirmek lazım…
Uyku Hepimizin psikolojik ve fiziksel yaşamını iyi ve kötü yönde etkileyen en önemli faktörlerden biri uykudur. İnsan her uyku seansında iki ayrı uyku türünü paylaşımlı olarak ve ihtiyaca göre uyur, bu iki uykunun da nasıl uyunduğu ve ne zaman uyunduğu gibi faktörler bünyemizi ve yaşantımızı etkiler.
D
Uyuduğumuz mekân bizim için son derece önemlidir. Sokak gürültüleri duyulan bir ortamda uyuyorsak, evimizde bulunan televizyon veya bilgisayar gibi cihazların oluşturduğu radyasyona maruz kalıyorsak , zihnimiz sadece bedenimizin içindeki dünya ile baş başa kalamaz, dışarıdan alınan mesajları da işlemek, hem de tam teslimiyetle işlemek zorunda kalır ve zihin yorulur.
erin Uyku “NREM”
Bedeni bir milyon katlı bir gökdelen olarak düşünelim. Her gün on binlerce tuğlası birlikte çürüyüp düşmekte, gökdelenin çökmemesi için yerlerine yenilerinin yerleştirilmesi gerekmektedir. İşte beynimiz NREM adı verilen derin uyku esnasında vücudun maddi tamirinin gerçekleşmesi görevini yüklenir. Çok yorulduğumuzda aşırı enerji tüketimi, hatta oksijen eksik olduğunda hücreler yakılarak enerji üretilmesi gibi nedenlerle hücre ölümü daha çoktur. Bu durumda derin uykuyu daha fazla uyuruz. Bu süreci şüphesiz biz kurmadık ve biz yürütmüyoruz. Ancak yaptığımız bazı hatalar bu süreci aksatmaktadır. Eğer NREM uykusunu yeterince uyuyamazsak vücudumuz erken çöker, çöküşü cildimizdeki pörsümeden okuyabiliriz. Ardı arkası kesilmeyen hastalıklar da uykusuzluktan ötürü savunma sisteminin tahrip olmasından kaynaklanır.
Hafif Uyku REM
Yaşadığımız ikinci uyku ise REM olarak adlandırılır. Rüya gördüğümüz uyku bu uykudur. Sevinçlerimiz, öfkelerimiz, nefretlerimiz, heyecanlarımız birer içsel algı olarak gün boyu yaşanır. Hissettiğimiz her bir duygu anında, kanımıza bu duyguyu temsil eden hormon enjekte edilir. Mutlaka birçok defa aşırı bir üzüntünün ızdırabından kurtulabilmek için uyumuşsunuzdur. Uyandığınızda ise uyumadan önceki durumunuzdan çok daha rahat olduğunuzu tespit etmişsinizdir. Eğer REM uykusunu uyuyamamış olsaydık sadece duygularımızın biriken yükü kısa sürede bizi depresyona sokar, zihinsel ve duygusal kimliğimizi tamamen kaybederdik.
Doğal Uyku Dönemleri
İnsanların iki ayrı uyku dalgasına göre programlandığı tespit edilmiştir. Rodenburg Üniversitesinden Prof. Jurgen Zulley’in araştırmalarına göre bu iki dalgadan biri, öğle
arı in ip uçl ç i z ı n ı ğ ı Sağl - Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin. Üzerinde rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi işliyor demektir. - Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun. 3 kilonun altında doğmuşsanız kalp sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Gergin Uyuma Tehlikesi
arasında 10–30 dakikalık bir süre içerir. Öğle vakti ve öğle yemeği öncesi uyunacak bu uyku, uykusuzluğun en önemli çözümlerinden biri olarak görülüyor. Diğeri gece 12.00–04.00 arası uyunacak uykudur. Bu iki vakti düzenli olarak uykuda geçiren kişiler uykusuzluk sorununu aşacaktır. Yani uykusuzluk sorunu az uyumaktan değil vaktinde uyumamaktan, hatta gereğinden fazla uyumaktan kaynaklanmaktadır.
Erken Kalkma Faktörü
Uykunun sağlıklı olabilmesi ve yeterince dinlenilebilmesi için mutlaka sabah erkenden kalkılmalıdır. Araştırmalar sabah uyandıktan sonra tekrar uyuma yoluyla gece boyu yapılan tamiratın tekrar tahrip edildiğini göstermiştir. En büyük hatamız uyku dalgası geldiğinde uyanık olmamız, uyanıklık dalgası geldiğinde uyuyor olmamızdır. Geç uyanmanın zihin ve bedenimizde tahribata neden olduğu bilimsel araştırmalarla kesin olarak tespit edilmiştir.
Uykuyu Etkileyen Dış Faktörler
Uyku esnasında göz dışındaki algı girişleri açıktır. Uyuyan kişi; çevresindeki sesleri duyar, teni dokunmaları hisseder, burnu kokuyu alır. Birçok ciddi psikolojik hastalık uyuyan kişinin kulağına yapılan düzenli telkinlerle tedavi edilebilmektedir.
Yeterince uyuduğumuz halde hala ısrarla dinlenemememizin bir nedeni zihnimizi çeşitli sorunlarla baş başa bırakmamızdır. Bazı kişiler uykuya yattığında kaslarını, omuzlarını, dizlerini iyice gererler ve uyku mekanizması vücudu gevşetmeye çalışır. Bazen tam gevşerken insan ani boşluğa düşer gibi irkilebilir, işte bu gerilen vücudun bir anda gevşemesinden kaynaklanır. Uyurken bütün adalelerimize “Gevşe, rahat ol, boşluğa düşmüş gibi kendini bırak” emrini vermeliyiz. Bu emri bir süre devamlı verdiğimizde uyku anında alt şuurumuz bu emirleri bilinçli olarak almasa bile otomatik olarak uygulamaya koyar ve her defasında gevşemiş olarak uyuruz. Aksi takdirde edineceğimiz gergin uyuma alışkanlığı, beynimizin uyku boyunca kaslarımıza sürekli gerilme emri göndermesine yol açacaktır. Bu durum hem kasları sürekli çalıştırarak yoracak, tahrip edecektir; hem de beyni meşgul ederek yoracaktır. Böyle bir uykunun sonu yorulmuş olarak uyanmaktır.
Tok Uyuma Tehlikesi
Yorgun uyanmanın diğer önemli nedeni tok karnına uyumaktır. Tok karnına uyuduğumuzda beyin sürekli mide içeriğini parçalamakla meşgul olacaktır. Beyin uykumuzda midemizi çürümekten kurtarmak için çırpınır, didinir. Uyandığımızda ise sanki hiç uyumadığımız hissine kapılırız. Almanya’da yapılmış olan bir araştırma saat 23.00’de uyuyan kişinin en geç 20.30’da akşam yemeğini yemiş olması gerektiğini ortaya koymuştur. Kaynak: www.esteturk.com
Şifalı Bitkiler / Faydalı Otlar MAYDANOZ Maydanozun yaprakları A, C, K vitaminleri ve demir bakımından zengindir. Ayrıca potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin yönünden de zengindir. Bir tutam maydanoz günlük C vitamini ihtiyacınızı karşılayabilir, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlarken, kanı temizler, kansızlığa, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir. Maydanoz yatmadan evvel çiğnenirse deliksiz uyku sağlar.
41
CANSIN TÜRKDOĞAN
Dekorasyonda Kış Esintileri Evler sonbahar-kış sezonuyla birlikte değişime hazırlanırken, yeni trendler de kendini göstermeye başladı. Bu yılın en çok öne çıkan kış sezonu trendi ise sıkıcılıklarını üstlerinden atıp zarif ve heyecan verici biçimlere bürünen doğa dostu, ekolojik tasarım ürünleri. İşte bu kış evinizin dekorunu yenilerken uygulaabileceğiniz son moda fikirler Fark Yaratan Kontrastlar
anahtar parçalarını oluşturuyor. Bu trendi yakalamanın en pratik yolu ise iri çiçek ve folklorik desenli yastıklardan geçiyor.
Yeni sezonda buz mavisi ve koyu kahverengi ya da en basitinden siyah ve beyaz gibi yüksek kontrast yaratan renk kombinasyonlarını deneyin. Aynı şekilde sert çelik ve yumuşak ahşap gibi sert ve yumuşak dokuların bir arada kullanıldığı doku kontrastlarından oluşan tasarım parçalarını da mutlaka dekorasyonunuza ekleyin. İşin püf noktası dekorasyonunuza en beklenmeyeni katmakta ve zıtlıkların uyumunda yatıyor. Örneğin yumuşak şönil kaplı bir kanepeye, sert dokulu at kılından yapılmış yastıklar yerleştirmek yada kadife ve metali bir arada kullanmak gibi...
X Faktörü
Yeni sezonda mobilyadan aksesuar tasarımına her yerde karşımıza X formu çıkacak. Bu çok yeni bir trend olduğu için henüz çok fazla karşılaşmış olmasak da çok yakında her yerde göreceğimizi özellikle belirtelim.
Feminen Hatlı Deri
Bu sezon erkeksi yanı ağır basan deri mobilya ve aksesuarların yerine derinin daha feminen uygulamalarıyla karşılaşacağız. Klasik iri deri koltukların yerini daha ufak boyuttakiler alırken, karamel ve kahverengi gibi geleneksel renkler de yerini toz pembe, mavi gibi daha pastel renk tonlara bırakacak. Feminen hatlar ve renkler size uymadı mı? Üzülmeyin, şaşırtıcı ama feminen hatlı derinin yanı sıra maskülen model ve renklerdeki deri mobilya ve aksesuarlar da bir o kadar revaçta!
Kürk ve Dantel
Podyumlardan evlere direkt taşınan bir diğer trend de kürk ve dantel oldu. İmitasyonundan gerçeğine her türlü kürk detay tüm kış boyunca evleri sımsıcak sarıp sarmalarken, dantel detaylar da özellikle yastık kılıfı olarak evlere romantik bir hava katacak.
Devasa Aksesuarlar
Dekorasyonda abartılı büyüklüklere hazırlanın! Bu kış aşırı büyük lamba ve avizeler, iri çiçek desenleri, devasa büyüklükte aynalar yani her türlü aksesuar ve tasarımda iri olan makbul.
Evde Zen
Evde huzuru arayan günümüz insanları için sakinlik ve yalıtılmışlık hissi veren, sade formlu her türlü tasarım elemanı, bu sezon evleri gerçek birer Zen mabedine dönüştürüyor. Evde Zen için anahtar kelime ise formda, renkte ve dokuda sadelik...
.
Cool Metaller
Roman Desenleri
Kendinizi yalnızca Roman temasıyla sınırlandırmayın. Balkanlardan, Özbeklere tüm etnik ve folklorik desenler bu trende dahil. İri çiçek motifleri, canlı renkler ve şallar, evinizde folklorik temalı bir romantizm yaratmanın
K ADI N LI K İ p Uçları - Alnınızın üstünde bulunan tüy gibi ufak bebek saçlarınız için çok kolay bir önerimiz var. Diş fırçanızı ıslatın ve öndeki o ufak saçları arkaya doğru tarayın. Daha sonra da yerinde kalmaları için şekillendirici kullanarak kurutun. -Göz makyajınızı temizlerken göz kapağı ve çevresini ovuşturmamalısınız. Bunun için kullandığınız ürünü göz kapağınıza sürdükten sonra bir parça pamukla göz pınarından dışarıya doğru hafif dairesel hareketlerle silin. -Vücudunuzda su eksikliği varsa badem özlü bakım kremleri kullanmalı ve yeşil çay içmelisiniz.
42
Gümüş, çelik, alüminyum, platin, kalay ve eskitilmiş nikel gibi her türlü gri tonlu metal aksesuar, dekorasyonda ön plana çıkıyor.
Beyazın Tüm Tonları
Beyazın hâkimiyeti bu sezon da sürüyor. Beyazın en saf tonlarından en pastel fildişi tonlarına dek, tüm beyaz renk ailesi duvarlardan koltuklara, lambalardan resim çerçevelerine her yerde görülecek. Beyazın ardından en popüler renk ise mor...
Yeşil Duruş
Tüm dünyada tasarım ve dekorasyon trendlerinde ilk sırayı tartışmasız bir şekilde doğa dostu, ekolojik tasarım, ürün ve uygulamalar alıyor. Dolayısıyla yeni sezonda yeşil felsefesini ilke edinin ve mutlaka organik, doğal, geri dönüştürülmüş ve yeniden işlevselleştirilmiş ürünlere odaklanın. Geçmişte doğa dostu, ekolojik tasarım denildiğinde akla öncelikle çirkin ve sıkıcı tasarımlar gelirdi. Ancak önde gelen tasarımcıların bu konuya el atmalarıyla yeşil tasarım büyük bir değişim geçirdi ve doğa dostu ürünlerin aynı zamanda zarif, güzel ve heyecan verici olabileceği ortaya çıktı.
Erenler Sofrası’ndan
Girit Mantısı, Zeytinyağlı Yeşil Domates, Köpük Üzerinde Kabuk Tatlısı Kaşık sıvı yağ - 1 tutam kişniş
Yapılışı: Kıymayı sıvı yağ ile kavurup içine maydonoz ve baharatlarını koyduktan sonra biraz soğumasını bekliyoruz. Hamur’u açtıktan sonra 4 parmak kalınlığında şeritler halinde kesiyoruz. Bu şeritlerin üzerine uzunlamasına içi yerleştirip hamuru için üzerine yarım katlayıp rulo halinde sarıyoruz. Yağladığımız tepsiye kalın tarafları alta gelecek şekilde mantıları diziyoruz. Önceden ısıtılmış 200 C fırında 30 dakika, mantıları pembeleşene kadar pişiriyoruz.
n Girit Mantısı
Hamur; 2 Su bardağı un - 2 Yumurta - ½
Bardak Sıvı Yağ - 3 Çorba Kaşığı Yoğurt - 1 çay kaşığı tuz - ½ Paket kuru Maya Hamuru kulak memesi kıvamında yoğurduktan sonra bezelere ayırıp dinlenmeye bırakıyoruz.
İçi; ½ kg yemeklik kıyma - 1 çay kaşığı karabiber - Yeterince tuz - 1 Demet Maydonoz - 1
Suyu; Bir tencereye su koyup kaynatıyoruz,
içine ince kesilmiş taze soğan, tuz ve karabiber ekliyoruz. Su kaynadıktan sonra Mantıları dikkatlice içine atıp yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz. Servis; Sarımsaklı veya sarımsaksız yoğurt ile servis yapıyoruz.
Kaşığı Toz kişniş - 1 Demet Taze Soğan Yeteri Kadar Tuz - Yeteri Kadar Şeker
n Zeytinyağlı Yeşil Domates
Malzeme: 1 Kg Yeşil Domates - 1 Bardak
MUTFAK SIRLARI
Sızma Zeytinyağı - ½ Demet Dereotu 2 Adet Havuç - 6-7 Tane Karabiber - 1/2 Çay
Yapılışı: Yeşil Domatesleri, saplarını çıkartıp, havuçları soyup yıkadıktan sonra, domatesleri ikiye bölün, havuçları ince ince doğrayın, taze soğanları doğradıktan sonra kişniş, tuz ve şeker ile ovun. Tencerenin dibine domatesleri, üstüne havuçları, en üstüne soğanlı karışımı koyduktan sonra zeytinyağını, karabiberleri ilave edip tencerenin kapağını kapatın ve 5 dakika yüksek ısıda pişirdikten sonra 15 dakika daha kısık ateşte pişirip altını kapatın. Soğuk olarak servis edin.
n Köpük Üzerinde Kabuk Tatlısı
Köpük: 2 Bardak Süt Kreması - 2 Bardak
Süzme yoğurt - ½ Bardak Pekmez - ½ Bardak Bal - ¼ Bardak Portakal Likörü - Süt Kremasını, mikser ile kıvamı yoğunlaşıncaya kadar çırpın, Süzme yoğurdu ilave edin 5 dakika daha çırpın, çırparken Pekmez, Bal ve Portakal Likörünü Ekleyin. Buzdolabında 2 saat bekletmeden servis yapmayın.
Kabuk:
5 Patlıcan’ın Kabuğu - 1 Limon’un Kabuğu - 1 Yeşil Mandalinanın Kabuğu - 1 Bardak Kırmızı Şarap - ½ Bardak Portakal Likörü - 1 ½ Bardak Şeker - 3 Çubuk Tarçın Kabukların hepsini ince ince doğrayın, üzerlerine şekeri döküp bir gece bekletin. Ertesi gün içine çubuk tarçınları, likörü ve şarabı ilave edip 15 dakika pişirin ve üzeri örtülü olarak beklemeye bırakın. Ertesi gün tekrar 15 dakika pişirin yine beklemeye bırakın. 3. gün aynı işlemi yapın ve buz dolabına kaldırın. 4.gün köpük üzerinde servis edebilirsiniz. Afiyet olsun...
l Mantıları fırınladıktan sonra buz dolabında 2 ay saklayabilirsiniz. l Haşlarken tavuksuyu kullanırsanız daha lezzetli olur. l Mantıyı farklı içlerle hazırlayıp farklı soslarla sunabilirsiniz. Örneğin içini peynir ile hazırlayıp, pesto sos ile servis edebilirsiniz veya içini yine kıyma ile hazırlayıp bolonez sos ile servis yapabilirsiniz. l Zeytinyağlı yemeklerinizi pişirirken soğanları kavurmak yerine tuz ve şeker ile ovarsanız yemekleriniz daha hafif ve lezzetli olacaktır. l Zeytinyağlı yemeklerinize her zaman bir kaç tane karabiber atmayı deneyin hoş bir lezzet verir.
ERENLER SOFRASI Tel: 0 532 248 24 79 / Yarbasan Taş Evleri - Ortakent
43
ZEYNEP & ÖZER ERKE internetce@membra.com
Twitter: Siz de ötmeye başladınız mı? Gerçek hayatta sosyal ilişkiler giderek zayıflarken, internette her geçen gün yeni bir sosyal ağ açılıyor. Birkaç yıl önce Facebook diye bir sitenin adı bile yokken, çok kısa bir zaman içinde üye olmayan kalmadı. İlkokul arkadaşlarımızı bile yıllar sonra bulduk. Daha evimize davet edemedik belki ama, Facebook’da tavla oynayıp, eposta hesabımıza düşen fıkralardan onlara da yollamaya başladık. Forumlar, MSN, ICQ, bloglar... Bugünlerin dünyayı kasıp kavuran modası ise: Twitter. Twitter adı ingilizce “Tweet” kelimesinden geliyor. Kelime anlamı ötmek. En genel anlamı ile, Twitter, kullanıcının o anki halinden bahsettiği, diğer kullanıcıların ise onu takip ettiği basit bir ileti sistemi, bir mikro blog. Amaç sizi takip eden kişilere, o anda yaptığınız eylemi ya da düşüncenizi, yine o anda haber vermek. Zamanlarının çoğunu internet karşısında geçirmekte olan kişiler, bu sisteme de hemen uyum sağlayıp, yüzlerce takipçi buldular bile. Eğer bu gruba girmiyorsanız, “Bana ne başkalarının şu anda ne yaptığından” ya da “İşim gücüm yok, bir de her yaptığımı internette mi yayınlayacağım” diye de düşünebilirsiniz. Ancak, binlerce kişiye, aynı anda, en hızlı ve en ucuz yolla ulaşabilmenin Twitter kullanımı ile mümkün olduğunu düşünecek olursanız, bir firma yöneticisi, bir pazarlamacı ya da bir müşteri olarak ne kadar geniş bir yelpazede yaygınlaşabileceğini hayal edebilirsiniz. Twitter kullanımını basit ve yaygın hale getiren öğelerden birisi de cep telefonunuzdan bile kolaylıkla erişebilmeniz. Twitter, www.twitter.com adresli bir site. Buraya girdiğinizde “Sign up now” bağlantısına basarak üye formunu doldurup, üye olduktan sonra en fazla 140 karakterlik cümlelerle durumunuzu yayınlayabiliyorsunuz. Yazdığınız cümlenin “Şu anda ne yapıyorsun?” sorusunun karşılığı olması bekleniyor. En son Amerikan seçimlerinde, seçimin sonucunu etkilemeye kadar ulaşmış bir başarılı araç olduğunu söylersek, en başarılı Twitter kullanıcılarından birisinin kim olduğunu tahmin edebilirsiniz. Evet, Barrack Obama. Şu anda 2,5 milyon takipçisi var. Yani Obama Twitter’da ne yazarsa, 2,5 milyon kişi anında haberdar oluyor. Seçim sırasında bu sayı elbette bu kadar olmasa da, Obama’nın seçimi kazanmasında çok etkin olduğu kabul ediliyor. Aynı zamanda Twitter kullanımının bu kadar yaygınlaşmasının bir nedeni de Obama’nın kullanmış olmasıdır elbette. İran’da son seçimlerin protesto organizasyonu da Twitter üzerinden yapıldı. Protestocular gruplar kurarak anında binlerce kişiyi harekete geçirebildiler. Amerika’da ve Japonya’da oldukça yaygınlaşmış durumda olan Twitter, ülkemizde henüz Facebook gibi patlamış değil. Bunun en önemli etkenlerinden birisi henüz Türkçe arayüzünün olmaması. Amerika’da Obama’nın yaptığını aslında ülkemizde de Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Sarıgül gibi politikacılar yaptılar. Bugün 600 küsur takipçileri var. Fatih Altaylı da bir Twitter üyesi ve 3 bin küsur takipçisi var. Ama ülkemizde bu işi yaygınlaştıracak kişi politika ya da medya dünyasından değil, magazin dünyasından bekleniyor belki de...
R
44
Mobil Uyumlu Web Siteleri 1990’lardan itibaren, cep telefonuna uyumlu web siteleri WAP siteler olarak yayınlanmaya başlansa da, gerek bunları destekleyen telefonların az oluşu, gerekse fiyat olarak günümüze göre çok daha pahalı olması nedeni ile yaygınlaşamadı. Firmalar ziyaretçi alamadıkları için WAP sitelerini geliştirmediler, kullanıcılar da yeterli ve güncel bilgi bulamadıkları için tercih etmediler. Böylece WAP sitelerinin adı bile unutuldu. Mobil internet, günümüzde, cep telefonlarında internet kullanımının, özellikle de bu 3G furyası ile giderek yaygınlaşması üzerine eskisinden daha çok ilgi görecek gibi görünüyor. O nedenle firmalar web sitesi yaptırırken artık mobil arayüz de talep etmeye başladılar. Web sitelerinin mobil uyumlu hazırlanmasının temel nedeni, görüntülenecek alanın kısıtlı olması ve bilgisayarda çalışan bazı uygulamaların, cep telefonlarında desteklenmemesi. Ancak, bazı yeni nesil cep telefonlarında tam grafik desteği bulunuyor ve bilgisayarlarda çalışan uygulamaların neredeyse tamamı çalıştırılabiliyor. Örneğin iPhone, Windows Mobile cep telefonları, Nokia’nın bazı modellerinde, bir web sitesini bilgisayar ekranında olduğu gibi görüntüleyebilirsiniz. Yine de mobil arayüzler, daha rahat kullanım ve tam uyumluluk için tercih ediliyor.
Tekno-Haber Windows 7 çıktı...
Microsoft’un beklenen yeni işletim sistemi Windows 7 satışa sunuldu. Microsoft’un fiyat politikası nedeni ile hali hazırdaki Vista ve XP kullanıcılarının bir kez daha düşünmesi önerilirken, yeni bilgisayar alıyorsanız kesinlikle tavsiye ediliyor. Windows 7 sistem kaynaklarını daha verimli kullanıyor, daha az yer kaplıyor ve daha az enerji harcıyor. Home Edition için 1 GHz ve üstü hızda işlemci, 1 GB ve üstü RAM (32-bit) ve asgari 16Gb sabit disk alanına sahip olanlar Windows 7’yi rahatlıkla kurup çalıştırabiliyor.
Google’dan Cep Telefonu
iPhone’un rakibi olmaya aday Google Android işletim sistemli cep telefonları Türkiye’de de satışa sunulmaya başlandı.
Gerçek e-posta mesajı mı, çöp mesaj mı?
Ekim 2009 itibariyle McAfee’nin açıkladığı rapora göre, her 20 e-posta iletisinden 19 tanesi istenmeyen ileti, yani spam mesaj. Bu mesajlar çoğunlukla virüs taşıdığı için, kullanıcıların dikkatli olması, bu tür iletileri doğrudan silmesi gerekiyor.
Tık Noktası http://www.bodrumdh. saglik.gov.tr/ Bodrum Devlet Hastanesi web sitesinden, online randevu sistemine girip, sadece kimlik numaranızı yazarak, saat 16:00 itibarı ile bir sonraki gün için bütün kliniklerden randevu alabilirsiniz. Hastaneye giderken, sadece bilgisayardan aldığınız numarayı bilmeniz yeterli. Eğer Devlet Hastenesi’ne ilk kez gidecekseniz, öncelikle Bilgi İşlem Bölümü’nden kimlik numaranızı tanımlatmanız gerekebilir.
RACE WEEK YELKEN ŞÖLENİ… Yelken sporuna devamlı destek veren Akdeniz’in ödüllü marinası Milta Bodrum Marina, Marina Yacht Club, Allianz Sigorta ile birlikte BAYK (Bodrum Açıkdeniz Yelken Kulübü) yaz yarış takviminin son yarışına ev sahipliği yaptı. 8. Bodrum Race Week hatıralardan silinmeyecek bir yarış keyfi yaşattı. Marina Yacht Club’ta düzenlenen kapanış ve ödül gecesinde Türkiye’nin dört bir yanından, Almanya, İngiltere, Fransa, Yunanistan ve Rusya’dan gelen yarışçılar bir hafta boyunca hep birlikte paylaştıkları yelken şöleninin sonuna gelmenin keyfini yaşadılar. Ödül töreninde Charter sınıfı ödüllerini Allianz Sigorta yetkilisi Tolga Uşaklı, Duo sınıfı ödüllerini Bodrum Liman Başkanı Eray
Aykanat, IRC2 sınıfı ödüllerini Bodrum Deniz Ticaret Odası Başkanı Gündüz Nalbantoğlu, IRC1 sınıfı ödüllerini Milta Bodrum Marina Genel Müdürü Ömer Karacalar verdi. Tüm hafta boyunca aynı heyecanı paylaşan yarışçılar bir sonraki sene gerçekleştirilecek 9. Race Week’te tekrar buluşmak üzere geceyi tamamladılar. 8.Race Week Overall Sonuçları: IRC 1 CLASS; 1.X-Machine / Şenkar Öztüzün, 2.Singlestar / Arto Tekyıldız, 3.Mandinga / Şenkar Öztüzün. IRC 2 CLASS; 1.Berk / Kemal Kurum, 2.Kalkış / Cihat Kalkış, 3.Sünger / Ömer Karacalar. CHARTER CLASS; 1.Ducksend / Piet Van Der Lans, 2.Safina / Kees Jan Vd Vlugt, 3.Malou / Josef Valenta. DUO CLASS; 1.Lettland / Igors Bukovskıs, 2.Bona Dea / Yakup İçgören, 3.Mıra / Caner Ersoy.
45
Hazırlayan: Nurhan İBAK
İDART GALERİ GENÇLERLE AÇILDI
YEŞİL OASİS AVM’DE Dünyaca ünlü markaların adresi Yeşil, şimdi de Oasis Bodrum Alışveriş Kültür ve Eğlence Merkezi’nde. Türkiye’de ayak giyim alanında faaliyet gösteren firmalar arasında en geniş bayii ağına sahip olan firmalardan biri olan Yeşil, Oasis’teki şubesini açtı. Dünyaca ünlü markaların distribütörlüğünü yapan Yeşil’de; Yeşil, Camel Active, Harley Davidson, Merrell, Crocs, Wolverine, Cat, Hush Puppies, Mclaren, Minnetonka, Sanük, Dr.Martens, Ed Hardy, Land Rover gibi markalar bulunuyor. 15 yıldır aktif olan bayii ağı ile 51 şehirde 130’un üzerinde iş ortağı ile birlikte çalışmalarını sürdüren Yeşil, yeni mağazası ile Bodrum’da yaşayanlarla, yerli ve yabancı turistlere dünyaca ünlü markaları ile kaliteli bir alternatif sunuyor.
İdart Galeri&Atölye, gençlerin sergisiyle açıldı. 26 Eylül-17 Ekim tarihleri arasında “Genç Kuşak Bodrum’da” isimli sergiye ev sahipliği yapan İdart, sanatseverlere merhaba dedi. Sergi, Ahmet Albayrak, Gökçe Er, Guido Casaretto, Meltem Sırtıkara, Seydi Murat Koç ve Tunca Subaşı’nın işlerinden oluşuyor. Galeri yöneticisi Göknur GÜRCAN
HİGHLİGHT HOTEL KAPILARINI AÇTI… YAPI YENİLEME FUARI SEKTÖRÜ BULUŞTURDU
Yalıkavak’ın en güzel koylarından birinde Tilkicik’te hizmete giren Highlight Hotel görkemli bir törenle açıldı. Ali Şen, Kenan Zorlu, Zeynel Zorlu’nun kurdelesini kestiği otelin konsept çalışmaları Şeniz Bengüer ve Kenan Zorlu tarafından yapıldı. Beşyüz kişinin katıldığı bir kokteyl ile açılışı gerçekleştirilen Highlight Hotel’de 16 adet 40 metrekarelik oda ve 16 adet 160 metrekare büyüklüğünde rezidans bulunmakta…
“WIENER’S DER CAFFE” BODRUM’DA Karakaya Group, Bodrum’a bir Dünya Markası olan “Wiener’s Der Kaffe” ’yi getirip farklı ve keyifli bir yiyecekiçecek tarzını sizlerle buluşturup, zevklerinizi istekleriniz doğrultusunda karşılamayı hedefliyor. Dünyanın bir çok yerinde şubesi bulunan Wiener’s, ünlü çikolatalı pastası ‘Sachertorte’,Viyana usulü ‘şnitzel’, zengin kahve kervanıyla adından oldukça fazla söz ettirecek gibi görünüyor. Sadece bu tatlar ile değil ayrıca krepleri, salata , dondurma ve içkileriyle de tercih edilmeye değer! Türkiye’deki ilk şubesi olma özelliği ile 26 Eylül Cumartesi günü açılışını gerçekleştiren Bodrum MMM Migros yanındaki Wiener’s Der Caffee ağzının tadını bilenler ve rahatlarından ödün vermeyenler için, ideal bir mekân.
46
OLUMLU SONUÇLAR ALINIYOR…
Muğla Valiliği’nden verilen bilgiye göre, Vali Altıparmak imzasıyla İl genelindeki ilgili kuruluşlara gönderilen, turistik tesisler bünyesinde “Broşür Standı” oluşturulmasıyla ilgili uygulamadan olumlu sonuçlar alınmaya başlandı… Valilikçe, Mayıs Ayı içinde gönderilen genelgenin ardından, turistik tesisler bünyesinde turistlerin rahatlıkla görebileceği bir mekanda Muğla ve yöresinin turizm potansiyelini tanıtıcı “Broşür Standları” oluşturuldu.
14-17 ekim tarihlerinde gerçekleştirilen “Bodrum 2. Yapı Malzemeleri ve Yapı Yenileme Fuarı” Bodrum’daki inşaat sektörünü yine biraraya getirdi. Bodrum’un seçkin firmalarının yanısıra Bodrum dışından da pek çok firmanın katıldığı Yapı Fuarı’nda Bodrum Ajans, yeni projeleri ile birlikte hazırlanmakta olan 2010 rehberinin tanıtımını yaptı.
MHA Türk
ARAT, galerinin açılışı ve sergi ile ilgili olarak şunları söylüyor. “Bodrum, kültürel kimliği, belleği ve kendiliğinden oluşturduğu devingen yapısıyla pek çok sanat projesini izlemeyi bekleyen potansiyele sahip bir yer. İdart Galeri&Atölye ekibi yapmayı hedeflediği sergi, proje ve etkinliklerle güncel sanat alanında burada oluşan boşlukları biraz da olsa doldurmayı, bu potansiyeli dışarı çıkarmayı hedefliyor.” dedi.
ZEYNEP ORAL KİTAPLARINI İMZALADI Kitapevlerinin teker teker kapandığı bir zamanda Bodrum’da kısa bir süre önce açılan Bab-ı Ali Kitabevi her gün yeni bir atılım yapıyor. Ev ve işyerlerine motosiklet ile kitap götüren servisi hizmete sokan Bab-ı Ali Kitabevi’nde bu sefer Zeynep Oral kitaplarını imzaladı. Aralarında eski Bakanlarımızdan Işılay Saygın, Gülriz Sururi, Engin Cezzar, Gülay ve Cenap Tezer gibi isimlere kitaplarını imzalayan Zeynep Oral herkesle sohbet yapmayı da ihmal etmedi. Yeni baskısı yapılan “Kadın Olmak” ve 5. baskısı yapılan “O Güzel İnsanlar” adlı kitaplar kitapseverlerin ilk tercihleri oldu.
MOTOSİKLETLİ DOKTORLAR GELİYOR…
Turizmin gözbebeği durumunda bulunan Muğla ve bölgelerinde dar yolların bulunduğu yerlerde kara ambulanslarıyla ulaşılmasında güçlük çekilen vakalara motosikletli doktorlar müdahale edecek. Bunun için oluşturulan ekipler için özellikle motosiklet tutkunu hekimler seçildi…
Gülriz Sururi Zeynep Oral’a kitabını imzalattırıyor.
Bodrum Ajans
BODRUM’UN İLK PİLATES STÜDYOSU OAİSİS’te AÇILDI GM Bilişim
Ekol Yalıtım
Step
Bodrum’un ilk profesyonel Pilates Stüdyosu Oasis Alışveriş, Kültür ve Eğlence Merkezi’nde şık bir kokteylle açıldı. 10 yıldır pilates eğitmenliği ve kişisel eğitmenlik yapan Özlem Alipaşaoğlu’nun işletmeciliğini yaptığı Pilates by Bodyart’ın açılışını Alipaşaoğlu’nun Amerika’daki eğitmeni ve pilatesi Türkiye’ye ilk kez getiren Judy Ataman ile yaptı. Pilates başta olmak üzere yoga, cardio, body sculpt, step ve dansa kadar her şey var. Güne zinde başlamak isteyenler ya da günün herhangi bir saati spor yapmak isteyenlere, uygun saat aralıklarında, gün boyu uzman eğitmenler eşliğinde dersler veriliyor. Kendinizi daha dinç, enerjik hissetmek, imrendiğiniz bir fiziğe kavuşmak için zaman kaybetmeyin, Pilates By Bodyart bunu sağlamak için sizleri bekliyor…
47
Hazırlayan: Nurhan İBAK
BODRUM AJANS’IN BEREKETLİ GEÇEN TATİLİ Bodrum Ajans’ın geleneksel hale gelen tekne gezisi bu yıl sürprizlerle dolu geçti. Güneşli bir günde başlayan tatilimiz, teknenin hareket etmesi ile birlikte yerini sağanak yağmura bıraktı. Bu vesile ile yağmurda denize girmenin keyfini yaşarken, balık tutma konusunda, yeteneklerimizi ortaya koyma fırsatını da yakalamış olduk. İlk tutulan zehirli balıktan sonra tecrübe kazanan ekibimiz, yağmur sayesinde de balık cinslerini bir bir öğrenmeye başladı. 10 kişilik grubumuzla yaptığımız dinlenme ve moral gezisi 2010 İş Rehberi çalışmaları öncesi enerji toplamak için de inanılmaz bir fırsat oldu. Barbaros Yachting’e ait Troya teknesi ile çıktığımız gezide, tatilin yanı sıra ofiste konuşmaya fırsat bulamadığımız konulara değinerek pek çok olumlu kararlar aldık. Deniz kıyafetleri yerini çöp poşetlerinden yapılan yağmurluklara bırakırken, gece bastıran sağanak yağmura aldırmadan güvertede yattık.. Islandık.. Üşüdük.. Güldük ve bu güne kadar eğlenmediğimiz kadar eğlendik. Yağmurla çıktığımız tatilimiz dönüşe geçtiğimizde ise, yerini güneşli bir güne bıraktı. Yağmurun bereketine inanarak bizler 2010 İş Rehberi çalışmalarının bereketli geçeceği konusunda birleşerek, tatilimizi noktaladık.
ONUR MECLİSİ İFTARDA BULUŞTU… Geçmiş yıllarda belediye başkanlık görevinde bulunan ve belediye meclis üyeliği yapanlardan oluşan onur meclisi için, Bodrum Belediye Başkanlığı tarafından bir iftar yemeği düzenlendi. Yağhane Restoran’da 6. sı düzenlenen yemeğe, onur meclisi üyelerinin yanı sıra diğer davetliler de katıldı. Yemeğe katılanlar arasında Bodrum Kaymakamı Feridun Cemal Özdemir, Bodrum İlçe Emniyet Müdürü Niyazi Turgay da yer aldı. Geleneksel olarak düzenlenen onur meclisi iftar yemeği, Bodrum’a hizmet vermiş ve hayatta olanlarla, halen görevlerini sürdürmekte olan isimleri bir araya getirdi. İftar yemeğinde Bodrum İlçe Müftüsü Mehmet Yiğit dua ettirdi. Kısa bir süre önce Bodrum’da göreve başlayan Kaymakam Özdemir “ Bu yemeğin geleneksel olduğunu öğrendim. Bunun devam ettirilmesi gerekir. Siyaset bir yarıştır ancak içerisinde dostluk ve arkadaşlıkların olduğu bir yarıştır. Burada, bunun güzel bir örneği sergileniyor” dedi. Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon ise “Bir toplumu ayakta tutan örf, adet gelenek görenekleridir. İnşallah bu geleneğimiz uzun yıllar devam edecek” diye konuştu.
48
DENİZİN VE GÜNEŞİN TADINI ONLAR ÇIKARDI…
Hava sıcaklığının 30 derece dolayında olduğu gözde turizm kentimizde, sahillerde tatilciler güzel bir bayram tatili geçirdi. Turistler denize girip güneşlenerek tatilin tadını çıkardı. Bodrum’a ilk defa geldiklerini belirten bazı yabancı turistler, tatillerinin güzel geçtiğini ve Bodrum’u çok sevdiklerini söylediler. Bu arada sıcak havadan bunalan bazı evcil hayvanlar ve sokak köpeklerinin de denize girdiği gözlendi. Ebeveynlerinin yanında bulunan çocuklar da kumsalda oyunlar oynadı. Eş, dost ve yakınları ile sahile gelenler yürüyüş yaptılar ve çay bahçelerinde içeceklerini yudumlayıp sohbet ettiler.
BODRUM’DA ÇILGIN GECE
Angeline Jolie, Keane Reeves ve Charlize Theron gibi Hollywood yıldızları ve dünyaca ünlü devlet adamlarının estetik cerrahı İsviçreli DR. Ronald Ney, Türk
armatör eşi Sibel Metin Ney ile evliliklerinin 8. yılını Yalıkavak Beldesi’nde bir restoranda çılgınca bir parti ile kutladı. Dünyanın dört bir köşesinden gelen ünlü konukların fantastik kıyafetlerle katıldığı gecede “Hawaili Maço“ kılığına giren Dr. Ney’i uzun süre aradılarsa da bulmakta güçlük çektiler.
DİSKO GÜZELİ SEÇİLDİ…
HİZMET İÇİN YEMEKTE BİR ARAYA GELDİLER…
Bodrum Yahşi Engelli Çocuklar Okulu yararına, Bodrum Lions Kulubü akşam yemeğinde buluştu. Elde edilen gelir engelli çocuklarımızın okul masrafları yararına kullanılacak.
İLK MEZUNİYET HEYECANI
Geçtiğimiz Nisan ayında eğitime başlayan T.C. M.E.B. Özel Bodrum Dil Merkezi ilk kursiyerlerini mezun etti. Yalıkavak’ta faliyete başladığı günden itibaren kursa devam eden Qarlygash Burkitbayeva, Türkçe öğrenmenin heyecanını yaşarken aynı dönemde kursa devam eden ilk Türk öğrenci gurubu da eğitimlerini tamamlayarak İngilizce öğrenimlerini tamamladılar. Kurs tamamlama sertifikalarını kurumda düzenlenen törenle alan kursiyerlerin heyecanı herşeyden çok öteydi. Kursiyerlerin içerisinde en yaşlı olan 68 yaşındaki Ümit Gökhan öğrenmenin yaşının olmadığını ve insan istedikten sonra her şeyi başarabileceğini bir kez daha bizlere gösterdi. Yalıkavak’taki Özel Bodrum Dil Merkezi, yabancı dil öğretimindeki en son gelişmelere uygun derslikleriyle ve tüm dünyada geçerliliğini kanıtlamış eğitim sistemiyle kariyer sahibi olmak ve kendisine iyi bir gelecek hazırlamak isteyen bireylere öncülük ediyor.
Bodrum Catamaran’da “Disko Güzeli” yarışmasına tatile gelen turistler arasında yer alan 14 turist katıldı. Jüri üyeleri arasında Fatih Ürek, Sema Çelebi, Atik Berberoğlu ve Mehmet Birgen’in yer aldığı yarışmayı yaklaşık 500 turist ilgi ile izledi. Bir saate yakın süren yarışma sonunda birinciliği Belçika’dan bir hafta önce tatile gelen 17 yaşındaki Charlotte Vilzane, ikinciliği Brezilyalı Monica Akzel ve üçüncülüğü ise 17 yaşındaki Bosna Hersekli Naomie Bilanton kazandı. Yarışmada dereceye giren ilk üç güzele, bir haftalık tatil ve birer pırlanta yüzük hediye edildi.
GÜZELLER ŞAŞIRTTI… Dolphin Star isimli bir lüks yattan indikleri iddia edilen 10 güzelin dünyaca ünlü magazin kanalı Fashion TV’deki manken ve modeller olduğu söylentisinin kısa sürede yayılması üzerine Kumbahçe Semti, Halikarnas İskelesi; güneşlenen, denize giren güzelleri görmek isteyenlerin akınına uğradı. Yerli turistlerin yanı sıra yabancı turistlerin de iskeleye yakın bir yerde durarak fotoğraf ve görüntü çektiği hayranlıkla izlediği güzeller iskele üzerinde vücutlarını cömertçe sergilemekten çekinmedi. Sonunda güzellerin Halikarnas Disko’nun dans ve show gurubunda yer alan Rus, Moldovyalı, Ukraynalı, Alman ve Hollandalı dansçılar olduğu öğrenildi.
49
KAYMAKAM FERİDUN CEMAL ÖZDEMİR GÖREVE BAŞLADI… Bodrum’da 4 yıldır görev yapan Kaymakam Abdullah Kalkan’ ın Samsun’un Canik İlçesi’ne atanmasının ardından Bodrum’a tayini çıkan Gaziantep İli’ne bağlı Şehit Kamil İlçesi Kaymakamı Feridun Cemal Özdemir Eylül ayında görevine başladı… Kütahya Altıntaş, Bayburt Demirözü, Mardin Derik, Tokat Erbaa, Mersin Aydıncık ilçelerinde kaymakamlık, Osmaniye ilinde ise Vali Yardımcısı olarak görev yapan Özdemir; turizmin gözde merkezlerinden Bodrum’a hayatında ilk kez geldiğini, ancak Bodrum’ daki gelişmeleri yakından takip ettiğini belirterek “Bodrum’un dünya turizmindeki yerini biliyorum. Turizm çıtasını sürekli yükseltmek, kaliteyi arttırmak, sorunları hızla çözmek zorunda olduğumuzun farkındayım. Son otuz yılda hızla gelişen aşırı nüfus ve bina artışı ile sorunları da artan ve sıklıkla gündeme gelen kentin geleceği için herkes elini taşın altına koymak durumunda. Sorunlardan kaçmak, zamana yaymak yerine üzerine giderek hızlı biçimde çözmenin yollarını arayacağız” dedi.
BAŞKANLARDAN KAYMAKAMI ZİYARET
Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Tire, Bitez Belediye Başkanı İbrahim Çömez, Yalı Belediye Başkanı İsmail Altındağ, Turgurtreis Belediye Başkanı Mehmet Dinçberk, Göltürkbükü Belediye Başkanı Halil İbrahim Kaynar ile birlikte Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’u makamında ziyaret ettiler. Kısa bir sohbetin ardından altı belediye başkanı, Bodrum Kaymakamı Feridun Cemal Özdemir’i makamında ziyarete gittiler... Ziyarette Bodrum Yarımadası’nın sorunları ve çözüm önerileri hakkında fikir alışverişi yapıldı.
BAŞKANLARDAN BAŞSAVCIYA ZİYARET
2009 Yaz kararnamesi ile Bodrum’a ataması yapılan Bodrum Cumhuriyet
50
Başsavcısı B.Tufan Turan’ı; Başkanlar, makamında ziyaret etti… Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadan, Bitez Belediye Başkanı İbrahim Çömez, Turgutreis Belediye Başkanı Mehmet Dinçberk, Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Tire ve Göl-Türkbükü Belediye Başkanı H.İbrahim Kaynar Başsavcı B. Tufan Turan’ı makamında ziyaret ettiler. Göreve başlayan Turan’a hoşgeldin ziyaretinde bulunan başkanlar Turan’la sohbet ettiler. Adalet Bakanlığı Uluslararası Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı olarak görev yapan B.Tufan Turan 2009 yaz kararnamesi ile Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı.
YAT SEKTÖRÜ BİR ARAYA GELDİ
Bodrum Yat İmalatı İş Kümesi Danışma Kurulu Toplantısı Diamond of Bodrum Oteli’nde yapıldı. Sivil Toplum Örgütleri Temsilcileri ve Bodrum Yat İmalatçıları Bodrum yat imalatı sek-
törünün sorunlarına çözümler bulmak ve fikir alışverişinde bulunmak üzere toplandılar. Toplantıda, “Küme İcra Kurulu” oluşturuldu. Buna göre “Küme İcra Kurulu” şu isimlerden oluşturuldu; Ali İhsan Tutan, Hasan Karadeniz, Erdem Ağan, Mustafa Özkalay, Vedat Semiz, Bahadır Çelim, Eren Baki.
ANTİK KAZI DURDURULDU
Yatağan’a bağlı Turgut Beldesi’ndeki Lagina Antik Kenti’nde yürütülen arkeolojik kazılarda iş makineleriyle kazı yapıldığı ve eserlere zarar verildiği gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla kazılar durduruldu. Kazı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan hakkında, kazıyı takip eden Bakanlık temsilcileri tarafından eserlere zarar verdiği ve kazı alanı içine tandır kuyusu açtığı iddiasıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Cumhuriyet Savcılığı‘na suç duyurusunda bulunuldu. Kazı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan, gerekçeler için “Sudan sebepler” dedi, “Muğla gibi bir kültür kentini kaçakçılara bırakacaklar, tıpkı Datça’da olduğu gibi” iddiasında bulundu.
BİDER YÖNETİMİ YENİLENDİ
Bitez Turistik İşletmeler Derneği’ nin (BİDER) olağan genel kurulu Ambrossia Hotel’ de yapıldı. Üyelerin yoğun ilgi gösterdiği kongrenin divan başkanlığını
TURİST SAYISI 2 MİLYON 600’E ULAŞTI… Muğla Valisi Dr. Ahmet Altıparmak yaptığı açıklamada, Muğla ve yöresine bu yılın 9 aylık döneminde gelen yabancı turist sayısının 2 milyon 597 bin 450’ye ulaştığını belirtti. Yöreye geçen yılın aynı döneminde ise 2 milyon 661 bin 390 turist girişi olmuştu. 9 aylık dönemde yöreye gelen yabancı turistler arasında İngiliz turistler 1 milyon 280 bin 360 kişiyle ilk sırada yer alıyor. İngiliz turistleri sırasıyla, 467 bin 721 kişiyle Hollandalılar, 156 bin 214 kişiyle Almanlar, 126 bin 962 kişiyle Rusya Federasyonu’ndan gelenler ve 114 bin 849 kişiyle de Belçikalılar izliyor. Geri kalan turist sayılarını da diğer yabancı ülkelerden gelen turistler oluşturuyor. Muğla ve yöresine 9 aylık dönemde gelen yabancı turistlerin, 1 milyon 335 bin 229’u Dalaman ve 882 bin 618’i Milas-Bodrum Havalimanları kanalıyla, 376 bin 683’ü de Marmaris, Bodrum, Fethiye, Datça, Güllük, Turgutreis ve Yalıkavak deniz gümrük kapıları kanalıyla giriş yaptıkları belirlendi. Muğla ve yöresinde 220 bini turistik belgeli olmak üzere, toplam 280 bin yatak turizme hizmet veriyor.
TDH BODRUM AÇILDI
Celal Vural yaptı. Gelecek döneme ilişkin önemli kararların da alındığı genel kurulda yapılan seçimler sonrası yeni yönetim şu isimlerden oluştu. Yönetim Kurulu ; Ali UZ, Birol ERDEM, Utku ÖZDEMİR, Ali ÇAVUŞOĞLU, Mert GÜNGÖR. Denetleme Kurulu; İsmail MAZI, Özlem GÜNAY, Filiz KAPTAN.
TDH Bodum İlçe Başkanı Erdoğan Özcan partinin tanıtımı ve ilçe şubesinin açılışı adına kokteyl düzenledi. Geçtiğimiz haftalarda Genel Başkan Mustafa Sarıgül’ün kurarak ilk adımlarını attığı Türkiye Değişim Hareketi Partisi Bodrum’da da şubesini hizmete açtı. THD Bodrum İlçe Başkanı Ertuğrul Özcan “Bizim önümüzde çok güzel günler var o yüzden herkesi bu oluşuma davet ediyoruz, kapımız herkese açık. Bugün aslında ilk toplantımız olacaktı fakat çok fazla misafirimiz olunca bunu bir tanışma kokteyline çevirdik. Mustafa Sarıgül’e sıcak bakanlar bir araya geldi, bu partiye sıcak bakan arkadaşlarla beraberiz” dedi.
UNUTMAYACAĞIZ… Evinde bilgisayarı başında beyin kanaması geçiren ve ev sahibi tarafından bulunup Bodrum Devlet Hastanesi’ne kaldırılan gazeteci İsmet İlerigelen, 3 gün sürdürdüğü yaşam savaşını kaybetti ve hayata veda etti. Beyin ölümü gerçekleşen 54 yaşında, 2 çocuk babası İsmet İlerigelen’in ailesi, usta gazetecinin organlarını bağışladıklarını açıkladı. Yaşamı boyunca hayat dolu kişiliği ile herkesi gülümseten gazeteci İsmet İlerigelen ölümünde de organlarının bağışlanması ile bir çok insana hayat vererek yine o insanları gülümsetti ve gülümsetecek. Bodrum basın camiasında sevilip sayılan 35 yıllık gazeteci 54 yaşındaki İsmet İlerigelen’in ölümü, gazeteci dostlarını derin yasa boğdu. Adliye Camii’nde Bodrum Belediyesi’nin tertiplediği uğurlama törenine gazeteci dostları, sevenleri ve çok sayıda Bodrumlu katıldı. Tüm sevenlerinin başı sağolsun.
YENİ VALİ YARDIMCIMIZ MEHMET DENİZLİOĞLU İçişleri Bakanlığı’nın Kaymakamlar ve Vali Yardımcıları kararnamesiyle, Muğla Vali Yardımcılığı görevine atanan, Mehmet Denizlioğlu, Muğla’daki görevine 23 Eylül 2009 tarihinde başladı. Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdikten sonra, 1979 yılında Kaymakam adayı olarak da Muğla Valiliği’nde görev yapan, Muğla’nın yeni Vali Yardımcısı Mehmet Denizlioğlu, 30 yıl sonra Vali Yardımcısı olarak Muğla’ya döndü. 1953 Burdur doğumlu olan Vali Yardımcısı Mehmet Denizlioğlu, kaymakam adaylığı ve vekil kaymakamlık görevlerinin ardından, sırasıyla; Düzce-Yığlıca, Sivas-Koyulhisar, Mardin-Gercüş, Manisa-Gördes, Sakarya-Ferizli ve Isparta-Yalvaç kaymakamlığı görevleriyle, Yozgat, Amasya, Kütahya, Eskişehir ve İzmir Vali Yardımcılığı görevlerinde bulundu. İzmir Vali Yardımcısı olarak çalışırken, 27 Temmuz 2009 tarihli son kararname ile de Muğla Vali Yardımcılığına atandı. Evli ve 3 çocuk babası olan Vali Yardımcısı Mehmet Denizlioğlu’ na Muğla’daki görevinde başarılar ve mutluluklar diliyoruz.
ELEKTRİK BİLGİLERİ İNTERNETTE
Denizli, Aydın ve Muğla’nın elektrik dağıtımını üstlenen Aydem Elektrik Dağıtım A.Ş., internet web portalı oluşturarak abonelerin tüm işlemlerini yapabilmelerine olanak sağladı. www.aydem.com, abonelere borç sorgulama, fatura oluşturabilme, faturaları elektronik posta adresine yönlendirme işlemlerini yapabilme, elektrik kullanımıyla ilgili tüm bilgileri alabilme olanağı sağlayacak.
TURGUTREİS BELEDİYESİNE OPERASYON… Turgutreis Belediyesi’ne eski dönemde yaşandığı iddia edilen olaylarla ilgili operasyon düzenlendi. Turgutreis Belediyesi’nde jandarma operasyonu tüm yoğunluğu ile sürerken Belediye Başkanı Mehmet Dinçberk basın açıklaması yaptı. Başkan Dinçberk açıklamasında “Belediyeyi çok büyük bir borç yükü ile devraldık. Turgutreis, Yarımadamızda bulunan 11 belediye içerisinde en borçlu olanıdır. Maliyeye borçlardan dolayı hizmet araçlarımıza hacizler kondu. 3 Nisan 2009’da mazbatamı aldıktan sonra yaptığımız inceleme ve araştırmalarda bizden önceki dönemde işlerin pek de rutin ve olağan gitmediği kanaatine vardık. Bunun için kolluk güçleri ve hukuksal kurumlarla bağlantıya geçtik. Gereken bilgileri verdik. Kaygılarımızı ilettik. Sonrasında sizin de tanık olduğunuz noktaya gelindi. Tüm gerçeklerin açığa çıkması için bizler de güvenlik güçlerimize ve savcılarımıza yardımcı olacağız. Şimdilik söyleyeceklerimiz bundan ibarettir” dedi.
51
CUMHUR DA YARIŞACAK 26 Kasım 2009 tarihinde Asya Pasifik Sinema Ödüllerinin (APSA) üçüncüsü düzenleniyor. Bodrum’un filmi, Hadigari Cumhur, Asya’nın Oscar’ları için yarışacak.
CHP’DEN KURULUŞ YEMEĞİ
Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşunun 86. yıldönümü kutlamalarını, düzenlediği dayanışma yemeği ile sürdürdü. Azka Otel’de düzenlenen yemeğe kalabalık bir davetli topluluğunun ilgisi oldukça yüksekti. Yemeğe katılım ve katılanların profili ve salonun doluluğu açısından bakıldığında başarılı bir organizasyon olarak değerlendirildi. CHP milletvekillerinden Fevzi Topuz, Ali Arslan ve Gürol Ender’in yanı sıra, Muğla İl Genel Meclisi Başkanı Zeki Köylü ve meclis üyeleri, Muğla yöresinin İlçe Başkanları, Belde Belediye Başkanları, muhtarlar, Bazı meslek Odası ve Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileriyle, basın mensupları ve çok sayıda parti üyesinin katıldığı gözlendi.
Festivalde, geçen sene Nuri Bilge Ceylan en iyi yönetmen dalında ödül kazanmıştı. 2007 yılında da Erkan Can, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü almıştı. Dramanın yanı sıra Belgesel ve Animasyon dallarında da ödüllerin verildiği Asya Pasifik Sinema Ödülleri’nin bu yılki ödül kategorileri şu şekilde belirlenmiş bulunmakta; en iyi uzun metrajlı film, en iyi animasyon filmi, en iyi belgesel film, en iyi uzun metrajlı çocuk filmi, en iyi yönetmen, en iyi senaryo, en iyi sinematografi, en iyi kadın oyuncu, en iyi erkek oyuncu.
FİZİKÇİLER SUNUMLARINI TAMAMLADILAR…
Bodrum’da Türk Fizik Derneği’nce düzenlenen Balkan Fizik Birliği 7. Uluslararası Öğrenci Konferansı (ISCBPU -7), öğrencilerin sunumlarını tamamlaması ile sona erdi. Konferansta 120 dolayında öğrenci, barkovizyon eşliğinde yaptıkları araştırmaları içeren birer sunum gerçekleştirdi. Bodrum Kaymakamlığı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Bodrum Belediyesi ve çeşitli üniversitelerin desteklediği konferansta Türkiye, Romanya, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan’dan 11 fizikçi konuşmacı olarak yer aldı. Sunumlarını rahat bir şekilde yapan öğrencilerin yanı sıra heyecanlananlar da oldu. Sunumlarının sonunda konferans katılım belgesi alan öğrenciler, konferansa gelmeden önce araştırmalar yaptıklarını söyledi. Fizik alanında farklı içerikte, değişik
sunumlar hazırlayan öğrenciler birçok konuda yeni bilgilerin yanı sıra yeni arkadaşlıklar da edindiklerini belirttiler.
’TANGO GECESİ’NİN ENGELLENMESİ PROTESTO EDİLDİ
Bodrum’da “Tango Gecesi” düzenleyen gruba, Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nun şikayeti üzerine jandarma tarafından müdahale edilmesi tepkilere neden oldu. Tango
SU TOPU ŞENLİĞİ İLGİ ÇEKTİ “Bodrum Belediyesi I. Su Topu Şenliği” Kumbahçe Plajı’nda yapıldı. Bodrum’da ilk defa düzenlenen etkinliğe Clup Catamaran, Halikarnas Disko, Heart Beat, Yunuslar Unlu Mamulleri, Golden Plate, Kule Bar, Chinese INN-VONA, Paşaoğlu Cafe ve Küba Bar, Bodrum Belediyesi Golden Spoon ile Bodrum Belediyesi Su Topu Takımları katıldı. 14 yaş üzeri sporcuların katıldığı, şenlikte heyecanlı karşılaşmalar yapıldı. Yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği turnuvada, çok çekişmeli bir final maçının ardından Tempal Bar takımı şampiyon oldu. Turnuvada X Bar ikinci, Heart Bar da üçüncü oldu. Su topu şenliğinde dereceye giren takımların ödüllerini veren Bodrum Belediyesi Meclis Üyesi Mehmet Özsert yaptığı açıklamada; “Bodrum Belediyesi olarak sporun tüm branşlarına önem vermekteyiz. Su topu şenliği Bodrum’da ilk defa yapılmakta olup halkımız büyük bir ilgi gösterdi. Bu tür spor aktiviteleri ile takımlar arası dostluğu, arkadaşlığı ve takım içinde yardımlaşmanın önemini de gençlerimize aşılamış oluyoruz. .” dedi.
52
Me-Woy Grubu, tango yasağına, “Milonga Gecesi” düzenleyerek, tepki verdi. Öte yandan, yaşanan tango krizinin hemen ardından Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nun çeşitli illerdeki 115 delegesinden 53’ü noter aracılığıyla ihtarname çekerek olağanüstü genel kurula gidilmesini istedi. Tango Me- Woy Grubu, çeşitli mesleklerden yerli ve yabancı 20 kişilik bir arkadaş grubunun tatil için geldikleri Göltürkbükü Beldesi’ndeki Mavi Suits Otel’de tatil yapıp hem de dünyaca ünlü dans eğitmeni Metin Yazır ile dans keyfini yaşamak için düzenlediği ’Tango Gecesi’nin engellenmesini protesto etti.
ORTAKENT’TE HAYAL PERDESİ…
Ortakent-Yahşi Beldesi’nde Ramazan ayı içerisindeki etkinliklerden biri de nostaljik Hacivat-Karagöz gösterisi oldu. Ortakent
HALK DANSLARI
Cumhuriyet Meydanı’nda sunulan gösteri, Belde halkı tarafından büyük ilgiyle izlendi. Usta Emin Şenyer ve yardımcısı Deniz Şenyer çocukluk anılarımızda kalan gölge karakterlere yeniden can verdiler. Ortakent-Yahşi Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan gösteri, Hacivat ile Karagöz’ü belki de hayatlarında ilk kez seyreden küçüklerin olduğu kadar bu geleneksel ramazan klasiğini özleyen büyüklerin de ilgisini çekti.
rağmen, Türkiye’nin değişik yörelerinden gelen avcıların yanı sıra Yunanlı ve İtalyan avcılar da katıldı. Yarışmada ilk gün yakalanan en büyük balığı 11.45 kilo ile Ankaralı Vonka takımı, ikinci büyük balığı İstanbullu Elay teknesi 10.95 kilo ile yakaladı.
PLAKETLERİNİ ALDILAR…
OLDU DA BİTTİ MAŞALLAH
Yalıkavak Belediyesi geleneği bozmayarak 2. Yalıkavak Toplu Sünnet Şölenini gerçekleştirdi. Universal Hospital Bodrum, Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan ,CACTUS HOTEL Ünsal Tülbentçi işbirliği ile Yalıkavak Belediyesi bu yıl da Sünnet Şenliğinin ikincisini düzenledi. Yalıkavak Belediyesi Sünnet Şenliği kapsamında bu sene 28 çocuk sünnet ettirildi.
KARYA ÇİÇEKLERİ BEĞENİ TOPLADI
Bodrum Kalesi Kuzey Hendeği’nde gösteri yapan İlçe Milli Eğitim Karya Çiçekleri Halkoyunları Topluluğu büyük beğeni topladı. 17 okuldan 295 öğrencinin katıldığı Karya Çiçekleri Halk Oyunları Topluluğu 2.5 aylık bir çalışmanın sonunda başarılı bir gösteri sahnelediler. 6-12 yaş arası öğrencilerin yer aldığı gösterileri, Bodrumlular ayakta izledi. Sahnelenen gösteriler arasında; Bodrum da hasat, Askere uğurlama, Artvin, Kırklareli, Teke, İstanbul çiftetellisi oyunları yer aldı. Bodrum’da 2006 yılında kurulan Karya Çiçekleri Halk Oyunları Topluluğu’nda hedef olarak 1001 öğrencinin aynı anda sahne alacağı dev bir gösteri hazırlamak olduğu açıklandı.
OLTAYI BODRUM’A ATTILAR
Kempinski Hotel Barbaros, Bodrum’da ilk kez düzenlenen, “Bodrum Uluslararası Balık Avı Turnuvası”’na ev sahipliği yaptı. İlk uluslararası balık avlama yarışması olmasına
Bodrum da, Dünya Mimarlar Günü kutlaması kapsamında bir kokteyl düzenlendi. Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği tarafından Dedeman Otel’de düzenlenen kokteyl öncesinde, Yüksek Mimar Yakup Hazan’ın söyleşisi yer aldı. Kokteylde, her yıl olduğu gibi bu yıl da meslekte 30. ve 50. yılını dolduran mimarlara plaket verildi. Meslekte 30. yılını dolduran Mustafa Tozan ile 50. yılını dolduran Ayşenur Cücenoğlu ve Şeref Ali Akkurt kokteyle katılamadığı için plaketlerini arkadaşları alırken, 30 yılını dolduran Kanber Alaçayır, Mehmet Özçelik ve Levent Biltekin’in plaketleri Mimarlar Odası Muğla Şubesi Bodrum Temsilciği Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Yıldırım tarafından verildi.
Ortakent-Yahşi Beldesi’nde düzenlenen uluslararası halk dansları festivali renkli görüntülere sahne oldu. Türkiye ile birlikte 7 ülkeden katılımla bu yıl 4.’sü düzenlenen Uluslararası Ortakent-Yahşi Halk Dansları Festivali gala gösterisi ile sona erdi.
SOMNURT KURT ATÖLYESİ ETKİNLİKLERİ Ressam Somnur Kurt’un kurduğu ve yönettiği, Oasis Alışveriş Merkezi’nde bulunan Somnur Kurt Atölyesi, etkinliklerine son hız devam ediyor. Atölyenin etkinlikleri Pazartesi günü saat 18:00- 20:00 arası Sanatla Sağlık Atölyesi çalışması ile başlıyor, ardından Salı günü 11:00-16:00 saatlerinde resim kursu, Çarşamba yeniden Sanatla Sağlık ve Cuma günleri de çocuklarla resim çalışmalarıyla son bulyor. Somnur Kurt Atölyesi sanata düşkün herkesi bekliyor.
BODRUM’DA GÖSTERİ DALIŞI YAPACAK Serbest dalışta dünya rekorları sahibi Yasemin Dalkılıç, sağlık sorunları nedeniyle verdiği 5 yıllık aranın ardından yeniden çalışmalarına başlarken, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Bodrum’da bir gösteri dalışı yapacak. Yapılan açıklamada, Yasemin Dalkılıç’ın, Bodrum Orak Adası açıklarında, Cumhuriyetin 86. kuruluş yılı anısına gerçekleştireceği gösteri dalışında, 86 metreye ineceği ifade edildi. Tescilli bir rekor dalışı olmaması nedeniyle, basın mensuplarına ilk kez yakından görüntü ve detay alma imkanı da sağlanacağı belirtildi.
53
Bodrum’un Gazetesi
Merhaba
EYLÜL EKİM 1985
HAFTADA BİR CUMA GÜNLERİ YAYINLANIR
30 Lira
Kurucusu: Ender Uslu
Sayımın Kesin Olmayan Sonucu Belli Oldu BODRUM’UN NÜFUSU: 13.087 20 Ekim günü yapılan 12’ci genel nüfus sayımının Bodrum ilçe merkezi ve köylerinin nüfusunun kesin olmayan sonucu belli oldu. Edinilen bilgiye göre toplam 38.031 olan ilçe nüfusumuzun % 34,4’ü olan 13.087’si Bodrum ilçe merkezinde % 65,6’sı olan 24.944’ü de kırsal kesimde yaşıyor. Buna göre geçen yıl 9886 olan ilçe merkezi nüfusu % 32,4, 22.467 olan kırsal kesim nüfusu da % 11 artış gösterdi. 32.353 olan genel nüfusumuzda %17,6 artış göstererek 38.031’e yükseldi. İlk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında ise toplam 15.694 olan İlçe nüfusunun 4290’ı Bodrum ilçe merkezinde 11.404’ü de kırsal kesimde yaşamaktaydı.
Cumhuriyet Caddesinin Bir Bölümüne
“Zeki Müren” İsmi Verildi.
Belediye Meclisinin dünkü toplantısında Başkan Cevat Bilkiç’in önerisiyle, Cumhuriyet Caddesi’nin Halikarnas Motel’den TMT Motel’e kadarki bölümüne Zeki Müren Caddesi adı verildi. SODEP üyesi Necati Özyurt. MDP üyesi Hasip Konday, ANAP üyeleri İbrahim Dikan, Adnan Toker, Altan Emek ve Hasan Subaşıoğlu’nun hazır bulunduğu dünkü meclis toplantısında oy birliği ile alınan karara göre Zeki Müren’e Hemşehirilik Beratı da verilecek.
Dr. Alim Ekinci’yi Kaybettik
30 yıldan fazla Bodrum’da kendini hastalarının sağlığına adamış, insan sağlığı üzerine sayısız hizmetleri geçmiş, fakir babası Doktor Alim Ekinci’yi geçtiğimiz Salı günü kaybettik. Uzun zamandan beri yakalandığı amansız hastalıktan yattığı İstanbul’daki hastanede geçtiğimiz Salı günü kaybettiğimiz Alim Ekinci’yi Çarşamba günü toprağa verdik.
Mustafa Yeşilova’nın Ardından Ayhan KARAHAN
Büyük bir bilge, insan için ölümsüzlük vardır. İnsan için ölümsüzlük, o insanın düşüncesinin kendisinden sonraki insanların düşüncesinde yaşamasıdır demiş. Bu sözlerin muhattabı yaşamları boyunca düşünsel üretimde bulunabilmiş, kendini yenileme bilme yeteneğine sahip, gelişime ve değişime açık insanlardır. Sevgide, dostlukta, yaşamda kabına sığmayan coşkulu yürek Mustafa Yeşilova da yukarıdaki sözlerin muhattaplarındandır. Onun sevgisi çok yönlüydü. O insanı seviyordu, doğayı seviyordu, hayvanları seviyordu ve bu sevgisi çok somut bir şekilde yazarlığında belirginleşmişti. Evet, halkına duyduğu derin sevgi onu sanatın engin kıyılarında demir atmaya zorladı. Gerçekçi bir sanatçıydı. Bu gerçekçi yaklaşım özellikle KOPO da ve yazmakta olduğu son romanında kendisini göstermekteydi. Anlatımı yalın ve Anadolu halkının kullandığı dil zenginliği ile örülmüştü. Anlattıkları ise çoğunlukla yaşadıklarından, yani kendi deneyimlerinden oluşuyordu. O; mutluluğun doruğuna ,yazarken ulaşanlardandı. Ülkemiz ne gariptir ki, genellikle öldükten sonra değer verilen bir ülkedir. Aziz Nesin’in, Ruhi Su’nun cenazesinde söylediği gibi “Yönetici olunabilir yönetici sıkıntısı tarihinin hiçbir döneminde çekilmedi. Ama sanatçı olunamaz. Haydi, bir Ruhi Su daha çıksın bakalım.” Bu sözü uzatmak gerekseydi.. Haydi, bir Yeşilova çıksın bakalım denilirdi herhalde. O en çok iki insandan etkilenirdi. Biri Balıkçıydı aba adını ağzına aldığı anda bir tuhaf olurdu. Onda birazcık kendini buluyordu. Nitekim bir ara Balıkçının yayınlanmamış yazılarını bir araya getirip derleme çalışmaları yapmayı düşünürdü. Ancak yaşamı buna elvermedi. Bir de Nazım’dan etkilenirdi. Şu dizeleri her okuyuşunda dolu olurdu gözleri. “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan ve Akdeniz’e bir kısrak nalı gibi uzanan bu memleket bizim.” Kısa vadeli çıkarları konuşmanın hüner sayıldığı, herkesin birbirini sollamaya çalıştığı armudun iyisini kapanın elinde kaldığı bu toplumda, Yeşilova’nın yaşamından çıkarılacak bu büyük insanın anısı önünde eğilirken tüm insanlığa baş sağlığı dileriz.
1980/1991 yılları arasında yayınlanan Bodrum’un Haftalık Gazetesi MERHABA’nın arşivinden derlenmiştir.
54
& GEREKLİ TELEFONLAR KAYMAKAÜMLIK - 3161001 ELEKTRİK ARIZA 186 - 316 12 11 GÜMRÜK - 316 11 12 JANDARMA İMDAT - 156 LİMAN BAŞKANLIĞI - 316 10 98 MİLTA MARİNA - 316 18 60 KAYMAKAMLIK - 316 10 01 METEOROLOJİ - 313 08 86 MÜZE MÜDÜRLÜĞÜ - 316 10 95 PTT - 316 12 12 PASAPORT BÜROSU - 316 12 15 POLİS İMDAT - 155 - 316 10 05 POLİS / GÜMBET - 316 12 18 ORMAN YANGIN - 177 OTOGAR - 316 26 37 SAHİL GÜVENLİK - 313 42 00 SAHİL RADYO - 316 27 66 SIHHİ İMDAT - 112 SU ARIZA - 185 - 316 50 13 TRAFİK - 154 - 316 80 80 TUR. BÜROSU BODRUM 316 10 91 TURGUTREİS D MARİN 382 90 65 YALIKAVAK Tur.Bürosu 385 44 65 YALIKAVAK MARİNA - 385 38 60 YANGIN - 110 - 316 10 71
BODRUM-MİLAS - 523 01 01 HAVAALANI BODRUM BÜLTEN - 313 42 24 n BELEDİYELER BODRUM - 316 10 09 TEMİZLİK İŞLERİ - 313 19 05 ZABITA - 153 - 316 11 85 BİTEZ - 363 82 96 KONACIK - 319 19 43 GÖLTÜRBÜKÜ - 357 79 10 GÜMÜŞLÜK - 394 44 80 GÜNDOĞAN - 387 78 95 MUMCULAR - 373 52 00 ORTAKENT - 358 53 70 TURGUTREİS - 382 30 19 YALIÇİFTLİK - 368 98 29 YALIKAVAK - 385 49 22
n DİŞHEKİMİ Dr. Dt. BANU ERDOĞAN ARAS Ortodontist - 313 58 84 Çarşı Mh. Artemis Cd.8 Bodrum CANA URAL YİĞİTER - 317 04 05 Severcan Cad. Bodrum Dr. Dt. FÜSUN NALBATOĞLU 316 14 81 Cevat Şakir Cad. Diş Dr. GÜLTEN ÇOK - 316 61 60 M. CENGİZ ALTIPARMAK 313 17 73 Cevat Şakir Cad. 94/B Bodrum Diş. Hek. RIZA ÇINAROĞLU 313 10 07 Atatürk C.32Bodrum Dr. Dt. TUNÇ AKMAN - 316 86 56 Ortodontist Atatürk Cad. 48/C
f
n DOKTOR Op. Dr. GÜROL ORAL K.B.B 316 59 27 Artemis Cd. Bodrum Dr. H. MUZAFFER BUYRUK 316 51 07 Davutlar Sok. 12
n AMBULANS SOS 0212 505 72 72 Askeri Kamp - 313 02 48 Clınıc Internatıonal 313 30 30 Devlet Hastanesi - 313 14 20 Gündoğan Sağ. Oc. 387 9655 Inter Tıp Pdlikliniği 313 4066 Medicare - 316 70 51 Ortakent Sağlık Oc. 358 50 27 Özel Bodrum Has. - 313 65 66 Turgutreis Sağ. Oc. 382 30 27
n HASTANELER POLİKLİNİKLER TÜM HASTANELER İÇİN TEK TELEFON - 444 0 911 BASINÇ ODASI - 313 14 20 BODRUM KALP HASTALIKLARI MERKEZİ - 316 54 64 DEVLET HASTANESİ 313 14 20 (6hat) BODRUM SAĞLIK OC - 316 13 53 GÜMÜŞLÜK SAĞLIK OC -3943724
SAĞLIK
MUMCULAR SAĞLIK OC-3735040 OMEGA KLİNİK TANI LABORATUARI - 316 80 84 ORTAKENT SAĞLIK OC - 358 5027 ÖZEL BODRUM HAST. - 313 65 66 SSK DİSPANSERİ - 313 32 95 UNIVERSAL HOSPITAL -319 15 15 C. Şakir Mh. Gavaklı Sarnıç Cd. CLINIK INTERNATIONAL 3133030
j ULAŞIM
n HAVA ULAŞIMI BODRUM HAVAALANI 523 01 01 BODRUM HAVAALANI THY 523 01 29 THY / OASİS 317 12 03 - 04 HAVAŞ 313 89 72 - 523 00 40 BODRUM RENT A CAR 317 15 55 Onur Air, Atlas Jet WHISKY TRAVEL YACHTING Atlas Jet. Fly Air, Onur Air İnönü C. 27/1 Gümbet 3165057 n OTOBÜS KAMİL KOÇ 313 04 68 KARADEVECİ 316 25 60 PAMUKKALE 316 13 69 VARAN 316 78 49 - 313 21 44 ULUSOY 313 01 67 - 317 16 40
55 55 55
ÖNCE SAĞLIK
56
RESTAURANT CAFE & BAR
n DENİZ ULAŞIMI BODRUM EXPRES 316 10 87 BODRUM FERİBOT 316 25 78 DEVLET DENİZ 316 17 81 YOLLARI FAHRİ KAPTAN 316 18 08 MEANDER 316 50 26
% ÇEŞİTLİ n AKARYAKIT ARMADA / MOİL - 363 87 00 Açıkkırlar Mevkii Konacık PAŞALILAR - 363 83 93 Atatürk Bulv. No:167 Konacık n AMBALAJ HAKAN AMBALAJ - 319 03 00 Atatürk Bulv. No:65 Konacık MAVİ AMBALAJ - 385 35 64 Atatürk Cad. 24/B Yalıkavak n AYDINLATMA LAMBACI PRO-YAPI - 317 07 33 n AYAKKABI ÇANTA HAAN - GAR - 317 18 61 Kıbrıs Şehitleri Cd. No: 174 STONE ROCK - 313 89 85 Bodrum Milta Marina YABAN COLLECTION - 316 20 01 Cumhuriyet Cd. 39-41 Bodrum n BASIMEVLERİ EKİN OFSET - 316 90 90 Yokuşbaşı Mevki Basın St. No:1 HALİKARNAS - 317 02 91 Temel Yapı İş Merk.No: B-6 n BASIN YAYIN BODRUM AJANS - 313 56 66
Caferpaşa Cd. 52/3 Bodrum BODRUM YARIMADA - 316 78 12 Yokuşbaşı Mevki Basın St. No1 KENT MEDYA GRUBU - 317 30 30 Kalekonut Sos.Tesisleri. Konacık n BİJUTERİ POZİTİF /OASİS - 317 22 29 n BİLGİSAYAR EGE BİLGİSAYAR - 317 00 62 TEKMAR - 313 0 444 Cevat Şakir Cad. No:113 n BRANDA ÇADIR DÖŞEME EGE BRANDA - 367 18 00 Torba Girişi Tansaş Yanı No:20 ESKİCİ - 316 84 34 MMM Migros Karşısı No:236/B n BUZ FİESTA BUZ - 316 84 03 Omurça M.Artemis C.33Bodrum n CAM AYHAN CAM - 313 40 39 Turgutreis Cd. 408/A Gümbet METİN CAM - 316 03 13 Sanayi Sitesi No:10 Bodrum ÖZKARDEŞLER - 385 34 40 Atatürk Cd. 151/B Yalıkavak n ÇİÇEK-BAHÇE DÜZENLEME EGE ÇİÇEK EVİ - 319 08 98 Atatürk Bulv. No: 17 Konacık n ÇOCUK YUVALARI KARTANESİ ANAOKULU - 3639514 Cumhuriyet Cd. 7 Bitez MAVİ ÇİZGİ - 316 08 87 Caferpaşa Cad. Kanlıdere Sok. No: 6
57
YAPI DEKORASYON
58
n DAYANIKLI TÜKETİM MALLARI DİNÇER/Arçelik - 316 77 45 Cevatşakir Cd. No:103 TOPANOĞLU - 317 14 60 Gümbet Kavşağı No:198/B n DEKORASYON + DEKOR - 358 60 60 Cumhuriyet Cd. 100/B Ortakent AGORA LINE - 358 66 12 Kapuz Cad. No: 61 Ortakent BODRUM MOZAİK - 358 65 31 Balkanoğlu İş Merkezi Konacık BODRUM MUTFAK - 363 86 77 Atatürk Bulvarı Yahya Çavuş Cad. No.4 Konacık DREAM HOUSE - 316 77 87 Dr. Mümtaz Ataman Cd. No:36 GALİPDOS - 387 96 51 Şehit Uğur Öztop Cd. Gündoğan İNKA DEK. - 317 13 60 Atatürk
Blv. Konacık Çarşısı No:16 YELKENLİ - 363 01 55 Pamir İş Merk. B/3 No5 Konacık n DERSHANE KURS AYKENT SÜRÜCÜ - 358 50 50 Cumhuriyet Cd. 47/1 Ortakent n DOĞRAMA ATÖLYELERİ ATÖLYE AHŞAP - 367 14 45 n DÖŞEMELİK PERDELİK APRE - 317 12 52 Jandarma Kavş. No:6 Konacık DOST TİCARET - 319 00 26 - 27 Akatürk Bulvarı No:11 Konacık GÜLÇE - 385 27 75 Şeyhülislam Cd. 27/2 Yalıkavak PERMODA - 385 27 91 Marina 3 kapı karşısı Yalıkavak
n EĞİTİM KURUMU MARMARA KOLEJİ - 358 61 13 Ortakent Bodrum n ELEKTRİK ELEKTRONİK İLTEK - 316 27 06 Türkkuyusu Cd. No: 76 B Blok D: 2 TELCOM - 319 25 45 Otim İş Merk. 300/1
n EMLAK KEMALOĞLU - 387 79 52 İnönü Caddesi 102/B Gökçebel Yalıkavak MAVİ EMLAK - 313 03 00 Azmakbaşı 22 Bodrum TEPE EMLAK - 317 13 05 Oasis Alışveriş Merkezi Bodrum TURYAP BİTEZ - 363 90 72 Bitez Kavşağı 216 Kat:1 Bodrum
TURYAP TURGUTREİS - 382 43 17 Turgutreis Marina n FOTOĞRAF ENİS UMULER - 313 24 04 MESUT İNSANLAR - 313 24 04 Nazlı Vural Sokak. No:4 Azmakbaşı n GIDA - İÇECEK TOPTAN GÜNTOP - 363 88 18
Podium Çarşısı Karşısı Konacık HÜRTOP - 363 83 21 Açıkkırlar Mevkii Konacık PAMUKKALE ŞARAPLARI 319 27 00 Sadi Irmak Cd. No: 19 Gümbet n GİYİM MAYORAL / OASİS - 317 07 97 PATİ (0-14 yaş) - 317 00 32 Oasis Alışveriş Merkezi
ÇEŞİTLİ
59
n GÖZLÜK OPTİK ÇAĞDAŞ OPTİK - 385 51 72 Atatürk Cd. No: 56/A Yalıkavak n GÜVENLİK SİSTEMLERİ BODRUM BEKÇİSİ - 313 0 313 Yokuşbaşı Mh.Milas Cd.Bodrum n GÜZELLİK MASAJ NATUREL GÜZELLİK - 316 99 14 Neyzen Tevfik Cd.Cizdar Sk.No2 TRIM SLIM - 317 10 02 Konacık Yokuşu Estia Çarş. n HAFRİYAT ENSA - 319 10 10 Atatürk Bul. No:109/A Konacık n HEDİYELİK ADA HEDİYELİK - 313 01 19 Dr Alimbey Cd.Çarşı Mh. No:21 ÇOCUK DÜNYASI - 317 05 03 Oasis Alışveriş Merkezi TILSIM - 385 24 61 Yalıkavak Marina C kapısı VİVALDİ - 316 71 79 Dr. Alim Ekinci Cd. No: 33 n ISITMA SOĞUTMA AEG PROTECH - 358 62 62 Cumhuriyet Cd. No:4 Ortakent n İLAÇLAMA MHA-TÜRK - 319 49 43 C.Şakir M.A. Yesevi Sk. Gümbet TEKNOPEST - 317 06 60 Jandarma Kavşağı B/2 Konacık
60
n İLETİŞİM SİSTEMLERİ ESVEN KAREL - 319 62 62 Atatürk Bulvarı No:1 Konacık FEZA NET - 313 19 03 TÜRKTEL - 319 62 62 Atatürk Bulvarı No: 1 Konacık n İNŞAAT ASA MİMARLIK - 385 23 78 Bodrum Cad. 22 Yalıkavak AYAN İNŞAAT - 385 20 56 Atatürk Cd. No:16/A Yalıkavak EFE MÜHENDİSLİK - 363 79 41 Atatürk Cad. 30 Bitez KEMALOĞLU - 387 79 52 İnönü Cad. 102/B Gökçebel/Yalıkavak KIRBEYİ MİMARLIK - 363 91 52 Podium İş Merk. karşısı Konacık PENN İNŞAAT - 367 14 11 Rıza Anter Cd. No: 64 Torba TPD MÜHENDİSLİK - 319 01 49 Açıkkırlar Mevk. Konacık n KARGO TAŞIMACILIK BODRUM NAKLİYAT - 313 18 88 Süleymanoğlu İşHanı No37Kat2 n KATERİNG & ORGANİZASYON EDA HAVAİ FİŞEK - 319 64 64 Mandıra Tepesi 1523 Sok. No:7 DREAM HOUSE - 316 77 87 STAR LIFE - 313 18 21 Caferpaşa Cad. 54/B Bodrum
n KÖPEK ÇİFTLİĞİ TURGUTREİS COUNTRYRANCH 382 56 54 İslamhaneleri n KURU TEMİZLEME ve ÇAMAŞIRHANE ECE - 313 43 93 MMM Migros Karşısı Bodrum İRFAN - 313 77 81 MMM Migros Karşısı No: 234 n MOBİLYA + DEKOR - 358 60 60 Cumhuriyet Cd. 100/B Ortakent İNKA DEKORASYON - 317 13 60 Atatürk Bul. Konacık Çar.No:16 n MUTFAK BODRUM MUTFAK - 363 86 77 Atatürk Bulvarı Yahya Çavuş Cad. No.4 Konacık n OTEL ve BAR EKİPMANLARI BODİNOKS - 316 33 83 Yokuşbaşı Mh. No:138 GASTRO - 319 07 13 Atatür Bul.Öziçi Mev. 28 Konacık n OTEL - MOTEL APART BİTEZ GADRDEN LİFE- 363 98 70 Bergamot Cd. No:52 Bitez EL VİNO - 313 87 70
Omurça Mh. Pamili Sokak Bodrum GÖLKÖY SUITES - 357 79 81 Akdeniz Cad. 33 Sok. No: 5-7 Göltürkbükü HOTEL DELFİ - 316 40 85 Omurça Mah. Dere Sk. No:57 KARIA PRINCESS - 316 89 71 Canlı Dere Sok. No: 15 n OTO KİRALAMA AKUSTİK - 444 08 48 Neyzen Tevfik Cad. 146 Bodrum BODRUM RENT A CAR 317 15 55 OASİS Alışveriş Merkezi Bodrum SET CAR RENTAL - 313 41 28 Cevat Şakir Cd. 48 Bodrum WHISKY TRAVEL YACHTİNG 316 50 57 İnönü Cad. 32/C Gümbet n REKLAM İŞLERİ AKTÜEL - 316 15 22 Turgutreis Cad. 257/A Gümbet BODRUM AJANS - 313 42 24 Caferpaşa Cad. 52/3 Bodrum GIRAS REKLAM - 316 71 25 Kıbrıs Şehit. Cd.267/A Bodrum KİRPİ TASARIM - 316 82 64 Caferpaşa Cad. 53/1 Bodrum n RESTAURANT ALLATURCA - 316 81 81 Bodrum Milta Marina BARBELLA - 316 77 87
Dr. Mümtaz Ataman Cd. No:36 CHINESSE INN/OASİS - 317 11 16 COUNTRYRANC - 382 56 54 İslamhaneleri Turgutreis DENİZHAN - 363 76 74 Turgutreis Yolu Üzeri Konacık EVGENIA - 0533 305 54 19 Paşatarlası No:25 FENER RESTAURANT - 393 63 93 Kemer Mevkii Akyarlar GOLDEN PLATE - 316 96 13 Cumhuriyet Str. No: 149 GÖLKÖY SUITES - 357 79 81 Gölköy Yalı KARA BALIK - 374 51 51 19 Mayıs Cd. No:10 Güvercinlik KEFİ - 313 61 30 Kale Cd. Banka Sok. No:5 KIRMIZI - 316 49 18 Neyzen Tevfik Cd. No:38 KÖŞEM - 348 36 66 Yali Mevki No:2 Ortakent LA PASION - 313 45 94 Atatürk Cad. Uslu Sok. No: 8 Bodrum MARİNA YACHT CLUB 316 12 28 Neyzen Tevfik Cd. Milta Marina MEMEDOF - 313 42 50 Neyzen Tevfik Cd. No: 234 ŞECİ - 358 60 30 Cumhuriyet Cad. Armutalan Sok. No:9 Ortakent TATLI KAŞIĞI - 317 30 38 Oasis Alışveriş Merkezi
n SAĞLIK HİZMET ve MALZEMELERİ BIOREZONANS - 319 42 96 Atatürk Bulv. No:7 Konacık BODRUM İŞİTME CİHAZLARI 316 80 83 Caferpaşa Cd. 26/B n SANAT GALERİLERİ BODRUM BELEDİYE - 316 77 18 BETTİNA - 369 25 04 CAM SANAT - 316 93 23 CASA DELL’ARTE - 367 18 48 EV + GALERİ - 319 56 63 Pedasa Evleri 3 Blok 4 Konacık GALERİ ARTEO - 316 10 56 GALERİ METİN CAM - 316 03 13 Sanayi Sitesi No:10 Bodrum GÜMÜŞLÜK AKADEMİSİ 394 31 78 GÜMÜŞLÜK BELED - 394 44 80 HALİKARNASSOS - 358 61 13 HALUK ELBE - 316 25 16 KAYNAK - 363 95 13 MESUT İNSANLAR - 313 24 04 NUROL KÜLTÜR MERKKEZİ 317 35 49 NT GALERİ - 316 33 31 OSMANLI TERSANESİ - 316 18 60 TILSIM - 385 24 61 TRANÇA - 316 67 16
n SİGORTA ŞİRKETLERİ DENİZYILDIZI - 363 84 35 Pamir İş Merkezi B6 Blok No: 10 Konacık MAVİ BEYAZ - 313 84 07 Cevat Şakir Cad. No: 56 Kat:1 n SİNEMA CINE MARINE - 317 00 01 n SPOR TESİSLERİ BODRUM GOLF CLUB - 313 GOLF Kemer Mevk. Ortakent BODRUM MARİNA - 316 18 60 Neyzen Tevfik Cad. No: 5 COUNTRYRANCH - 382 56 54 Piren Cad. No: 15 İslamhaneleri VITAPARK GOLF - 524 53 33 Tuzla Ova Mevk. No: 23 Milas n SÜT, YAN ÜRÜNLER ÇINGILOĞLU - 319 2582 Atatürk Cad. Belediye Karşısı Konacık n TAKI TASARIM CANŞUİ - 313 42 24 Caferpaşa Cd. No:52/3 n TEMİZLİK HİZMETLERİ BEYAZ TEPE - 316 20 16 Turgutreis Cad. No: 258 MHA-TÜRK - 382 82 38 Cevat Şakir Cad. No: 325/1 Gümbet ERGUVAN TEMİZLİK - 387 77 24 Gündoğan Tepe Villaları No: 9 n TEMİZLİK MALZEMELERİ FABER BODRUM - 319 42 12 Kıbrısşehitleri Cad. 339 Yeniköy ERGUVAN TEMİZLİK - 387 77 24 Gündoğan Tepe Villaları No: 9
n TUHAFİYE ÇEYİZ GÜLÇE - 385 27 75 Şeyhülislam Cd. 27/2 Yalıkavak n TURİZM SEYAHAT AKUSTİK Travel & Yachting 444 08 48 Neyzen Tevfik Caddesi 146 Bodrum BARBAROS YACHTING 316 39 19 Neyzen Tevfik Cad. 92 Bodrum WHISKY TRAVEL - 319 50 57 İnönü Cad. 32/C Gümbet n UNLU MAMULLER BODRUM BÖREK EVİ - 313 72 67 Sanayi Sitesi No:1 Bodrum n VETERİNER HEKİMLER AHMET KURT - 316 76 98 Caferpaşa Cad. 57 Bodrum BORA VETERİNER - 385 23 51 Naz Eser İş Merkezi Yalıkavak COUNTRYRANCH - 382 56 54 İslamhaneleri Turgutreis n WEB TASARIM DYNAMIC WEB - 316 53 01 Cevatşakir Cd. No:117 YUNUS ARSLAN - 316 95 53 Akçabük Sünger Sok.No:9 n YANGIN SÖNDÜRME - ALARM - GÜVENLİK
BODRUM BEKÇİSİ - 313 0 313
n YAPI MALZEME SEV-SAN - 382 45 77 Sanayi Sitesi 13 Turgutreis ŞERİFOĞLU PARKE - 319 00 19 Konacık Rampası 354/A YELKENLİ - 319 12 35 Atatürk Bulv. 3 Konacık n PAZAR YERLERİ Bodrum yarımadasında haftanın yedi günü Pazar Yeri kurulur. Sadece Bodrum’da
ki pazarda kumaş ve yiyecek ayrı günlerde, onun dışındaki yörelerde kurulan pazarlarda her şeyi birarada bulabilirsiniz. BODRUM / Salı (Kumaş Giyecek) Perşembe, Cuma (Yiyecek) BİTEZ / Çarşamba, Perşembe. GÖLKÖY / Salı GÜMBET / Pazar
GÜMÜŞLÜK / Çarşamba GÜNDOĞAN / Çarşamba ORTAKENT / Çarşamba TURGUTREİS / Cumartesi AKÇAALAN / Salı TÜRKBÜKÜ / Pazartesi YALIKAVAK / Perşembe
61
net b@kış
CANSU TÜRKDOĞAN cansu@cansui.com
Matrak Görüntüler • İlginç Siteler • Farklı Görüşler • Gırgır Sözler
İLGİNÇ TELESEKRETER MESAJLARI “Merhaba.. Ben John.. Telefon şirketinden arıyorsan, faturayı ödedim merak etme... Anne/Baba eğer sizseniz, bana acilen para gönderin... Yatırım danışmanım arayan sensen, bana yeteri kadar para göndermemişsin... Erkek arkadaşlarımdan biriysen, bana borcun var hala paramı vermedin... Kız arkadaşlarımdan biriysen, hiç endişelenme bende para bol”
EN TUHAF YASALAR
Nası Yani ?..
“Merhaba.. Ben şu anda evde değilim ama telesekreterim evde, benim yerime onunla konuşun.. Şimdi size biiip diyecek” “Merhaba, ben David’in telesekreteriyim siz kimsiniz??” “Merhaba… Mesaj bırakırsanız sizi ararım.. “Seksi” bir mesaj bırakırsanız, sizi “Hemen” ararım “ “Merhaba!!! John’un telesekreteri bozuldu.. Ben buzdolabıyım...”
l Arizona eyaletinde bir kaktüs kesmenin cezası 25 yıla kadar hapis. l Eşeklerin küvette uyuması yasak. l Kırmızı bir maske ile işlenen hafif bir suç “Ağır suç” sayılıyor. l Globe kentinde bir Kızılderili ile sokakta iskambil oynamak yasak. l Hayden’da, tavşanları ve kurbağaları rahatsız edenler, para cezasına çarptırılıyor.
“Bu bir telesekreter değildir. Bu bir telepatik düşünce okuma makinesidir. Bip sesinden sonra adinizi,neden aradığınızı ve numaranızı düşünün, ben de sizi aramayı düşüneceğim.” “Merhaba.. Büyük ihtimalle evdeyim ama hoşlanmadığım birinin aramasından korkuyorum.. Mesajınızı bırakın, size geri dönmezsem demek ki o korktuğum sizsiniz” “Merhaba.. Ben George!! Şu anda size cevap veremiyorum.. Mesajınızı bırakın, ben size geri dönene kadar telefonun başından ayrılmayın” “Lütfen sinyalden sonra mesajınızı bırakınız... Yine de sessiz kalma hakkınız var.. Çünkü söylediğiniz her şey kaydedilecek ve bozuşursak aleyhinize delil olarak kullanılabilecektir...” “Merhaba!! Biz Ahmet ve Ayşe... Şu anda telefonu açamıyoruz çünkü yapmayı çok sevdiğimiz bir şeyle meşgulüz... Ayşe’nin tarzı yukarı aşağı, benim tarzım soldan sağa ve yavaş yavaş... Neyse, siz mesajınızı bırakın, biz dişimizi fırçalamayı bitirince sizi ararız..”
l Maricopa İlçesi’nde bir evde 6’dan fazla kadın yaşayamıyor. l Mohave ilçesinde, çorba çalmanın cezası, çorbayı hırsızın basından aşağı dökmek.
VARIM DİYEMEDİ...
Bir yarışmacıya 500 bin lirayı kazandırmadan “Var mısın Yok musun” adlı yarışma programını bitirmeme kararı veren Acun Ilıcalı’ya bir okuyucumuzdan gelen yandaki öneriyi iletmiştik. Ancak okuyucumuzun “Yarışmacı ben olacağım” şartı kabul edilmedi. 500 bin başka bir yöntemle başka bir yarışmacıya kazandırıldı...
bil bildir
w Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı kaç yıl önce yitirdik? w ”Atatürk sevgisi bedenimde” diyen sanatçı kim? w ABD’li filmciler, yaptıkları hangi filmde Bodrum’u geri kalmış bir Arap Ülkesi gibi gösterdi?
w Bodrum Kalesi’nde düzenlenen konser kimi anmak için yapıldı? Soruların doğru yanıtlarını sırayla, alt alta yazıp fax ya da e-mail yolu ile bize ulaştıranlar 2009 BODRUM AJANS İŞ REHBERİ’ne sahip olacak. BODRUM AJANS • Fax: 316 44 42 • info@bodrumajans.com.tr • Caferpaşa Cad. 52/3 Bodrum
62
a yanınd n e k r i tir Gel lik” ge ’ 0 7 “ bir ızda Başım nsun bulu büyük Bitkis el girdim hayata maksa yeşilli k olsu t n...
KARİKATÜR
ALİ ŞUR
Fotoğraf: Demircan TÜRKDOĞAN Fotoğraf: FOTO BARUT
DÜNDENBUGÜNE BODRUM MANZARALARI
64