İzmir 08

Page 1

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE KASIM - ARALIK 2010 NOVEMBER - DECEMBER 2010 YIL / YEAR: 2 SAYI / EDITION: 8 ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

Tarihe yolculuk Journey to history

Klazomania Sırtları yeşil, yüzü mavi! Hillside green, face blue!

Balçova


www. r e ma x o r i o n . c o m


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

1


AKDENİZ MEDITERRANEAN SEA TAV İzmir Terminal İşletmeciliği A.Ş. Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali Gaziemir / İzmir / Türkiye Tel : +90 232 455 00 00

İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan Yurtdışına Direkt Uçuşlar / International Direct Flights from İzmir Adnan Menderes Airport

2 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

3


İçindek iler /

Contents

İmtiyaz Sahibi / Publisher on Behalf İzmir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdürü Director of Culture and Tourism Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Cengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Provincial Directorate of Culture and Tourism

20 Teşekkürler İzmir!

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Responsible Manager of Editorial Department M. Kaan ERGE İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Provincial Directorate of Culture and Tourism

24 8 bin 200 yıllık mühür

It suits İzmir Tremendously

38 En güzel Karşıyaka!

Finest Karşıyaka

48 İzmir’in aydın köyü: Bademler

Enlightened village of İzmir: Bademler

54 Yarım asırlık serüven

Danışma Kurulu / Consultative Board Başkan: Güman KIZILTAN Prof. Dr. Öcal USTA Prof. Dr. Alp TİMUR Prof. Dr. İge PIRNAR Necmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI Haluk NİŞLİOĞLU Yalçın ULUKAYA Veysi ÖNCEL Özer MUMCU

An adventure of a half century

Diamond Triangle: Palaçi miracle

64 Pırlanta Üçgeni: Palaçi mucizesi 68 Kentine aşık bir rehber

A guide in love with her city

72 Antik dönemden miras: Şarapçılık

İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 232 483 51 17 Faks: +90 232 483 42 70 E-Posta: iktm35@kulturturizm.gov.tr www.izmirkulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık Baskı Yeri / Printing: Neşa Ofset Amb. San. Tic. A.Ş. Baskı Tarihi / Printing Date:

A heritage from ancient times: Winemaking

YAPIM / PRODUCTION

RK Renkli Kalem Medya Yapım ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti.

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE

İngilizce Editörü / English Editor M. Kaan ERGE

Yayın Koordinatörü / Editorial Coordinator Sabriye MERCAN BOLULU

Çeviri / Translation Yakamoz Çeviri

Muhabir / Interviewer Çiğdem ASKERİ COŞKUN Ceyda ADAR

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

4 İZMİR

They made a note of history

26 İzmir’e çok yakıştı

Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Füsun BAYKAL Doç. Dr. Gözde EMEKLİ Talat AYDİLEK Hamdi TÜRKMEN Selehattin SERT İsmail GÖÇMEN Güzfent DİLEMRE H. Sinan METE Nalân MELEK Serpil ATAM

You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr.

An 8200-year old stamp

28 Tarihe “not” düştüler

Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial Board Haluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor

İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr ve www.izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz.

Thank you İzmir!

Kasım - Aralık / November - December 2010

Grafik Tasarım / Graphic Design Yeşim AYAN Rahşan AKSOY Renk Ayrımı / Color Seperation Faik KALKAN

REKLAM / ADVERTISING Reklam Direktörü / Advertising Director Güliz İLGEN Reklam Koordinatörü / Advertising Coordinator İrfan IŞIK Müşteri Temsilcileri / Customer Represantatives Can SUSUZ Hakan KÜL Ayla YETKİN Abone Sorumlusu / Subscribe Director Melda HİÇDURMAZ

RK Renkli Kalem Medya Yapım ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti. 1464 Sokak No: 2 Park İşhanı 3/302 Alsancak-İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 Faks: +90 232 421 92 24 www.rktanitim.com e-posta: bilgi@rktanitim.com


Kasım - Aralık / November - December 2010 • Yıl / Year:2 Sayı / Issue: 8

Fotoğraf/ Photo : Süleyman Duman

76 Geleneksel tatlar yok olmasın! Traditional flavours should not disappear!

82 Tahtalı’da organik devrim!

Organic revolution in Tahtalı!

86 Kış güzeli: Kiraz

Winter beauty: Kiraz

94 Türk Ocağı’ndan Devlet Tiyatrosu’na

From the Turkish Heart to the State Theatre

100 Port İzmir 2010

40 Eşsiz eserlerle tarihe yolculuk

Journey to history with unique art works

102 Türk ezgileri onlarla şenleniyor

They give Turkish tunes life

106 Rengarenk: BOSPA

Colourful: BOSPA

110 Pedallar üstünde özgürlük

Pedals leading to freedom

116 Erasmus öğrencilerinin tercihi İzmir

İzmir: Preference of the Erasmus students

122 Gözünüzü İzmir’de açın

Open your eyes in İzmir

122 Bir açık hava müzesi: Kula

An open-air museum: Kula

30 Sırtları yeşil, yüzü mavi!

58

Hillside green, face blue!

94

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

5


A brand new period, new goals I am much obliged to thank everyone who did not leave us alone in our first year. The introductory cocktail, where we celebrated the first anniversary of our magazine representing İzmir with all its beauties, has become a proof of what a true step we took within this process.

We prepared the first issue of our magazine with the excitement of having surpassed a successful year and celebrated our first anniversary. Our eighth issue, in which we again selected the subjects that would contribute to the vision of İzmir, reserves very colourful titles.

It honoured and pleased us to see the sector representatives and non-governmental organizations at the celebration cocktail accompanied by the unique atmosphere of the historical Gasworks on our side, particularly our Governor, Dear M. Cahit Kıraç and Metropolitan Municipality Mayor, Dear Aziz Kocaoğlu. Through the praises we received, we have reinforced that our magazine plays a significant role in introducing İzmir, the enlightened side of Turkey.

The belief of the Diamond Triangle venerated by the Jewish community, Turkey’s first and only village having a theatre, Bademler, the pleasant district where green and blue become integrated, Balçova, and interviews with the tourism doyennes are among the subjects in our new issue.

In these days, having surpassed the tourism sector of 2010, I hope that the new year will be full of achievements with the unity and solidarity of those concerned, in authority and responsibility in an attempt to provide the introduction and awareness of İzmir at the domestic and abroad tourism fairs which are planned to be attended within the intense introduction activities.

6 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

With thoughts that you will read the new issue of our magazine which is the product of a good team work with pleasure, I pay my respect to all of our readers.

Abdülaziz Ediz Provincial Director of Culture and Tourism


Yeni bir dönem, yeni hedefler Birinci yaşımızda bizleri yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyorum. İzmir’i tüm güzellikleriyle anlatan dergimizin birinci yaşını kutladığımız tanıtım kokteyli, bu süreçte ne kadar doğru adımlar attığımızın kanıtı oldu.

Dergimizin yeni sayısını, başarılı bir yılı geride bırakmanın ve ilk yaşımızı kutlamanın heyecanıyla hazırladık. Yine İzmir’in vizyonuna katkı sağlayacak konuları seçtiğimiz sekizinci sayımız çok renkli başlıkları barındırıyor.

Tarihi Havagazı Fabrikası’nın eşsiz atmosferi eşliğindeki kutlama kokteylimizde Sayın Valimiz M. Cahit Kıraç ve Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Aziz Kocaoğlu başta olmak üzere, sektör temsilcilerini ve sivil toplum örgütlerini yanımızda görmek bizi onurlandırdı, sevindirdi. Dergimizin, Türkiye’nin aydınlık yüzü İzmir’in tanıtımında önemli bir rol oynadığını, aldığımız övgülerle pekiştirmiş olduk.

Musevi cemaatinin kutsal saydığı Pırlanta Üçgeni inancı, Türkiye’nin tiyatrosu olan ilk ve tek köyü Bademler, yeşil ve mavinin bütünleştiği şirin ilçe Balçova, turizm dünyasının duayenlerinin söyleşileri bu sayımızda yer alan konulardan bazıları.

2010 yılı turizm sezonunun geride kaldığı bu günlerde yeni yılın yoğun tanıtım etkinlikleri içerisinde katılınması planlanan yurt içi ve yurtdışı turizm fuarlarında İzmir’in tanıtımı ve bilinirliğinin sağlanması için ilgili, yetkili ve sorumlularının birlik ve beraberliği ile başarılı geçmesini diliyorum.

Güzel bir ekip çalışmasının ürünü olan dergimizin yeni sayısını da keyifle okuyacağınızı düşünüyor, tüm okuyucularımıza saygılarımı sunuyorum.

Abdülaziz Ediz İl Kültür ve Turizm Müdürü

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

7


Güncel / Actual Agora’da “antik hamam” bulundu Dünyanın “kent merkezindeki en büyük antik agorası” olarak bilinen İzmir Agorası’ndaki kazılarda, ikinci yüzyıla ait hamam yapısı ortaya çıkarıldı. Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları sırasında son olarak tespit edilen ve ortaya çıkarılmaya başlanan “antik hamam” hakkında bilgi veren Kazı Başkanı Yrd. Doç. Akın Ersoy, Milattan Sonra ikinci yüzyıla uzanan yıllarda hamamların, siyasetçilerin ve düşünürlerin bir arada toplandıkları, önemli meseleleri konuştukları merkezler olduklarını belirtti. İki aylık çalışmalar sonucunda hamam yapısının kesitlerinin ortaya çıktığına değinen Ersoy, “Ünlü düşünür Aristides, eserlerinde İzmir’deki hamamlardan o kadar büyük övgüyle bahseder ki, o zamanlarda insanların İzmir’de hangi hamama gideceğine karar veremediğine değinir. Bu yüzden Agora’da böyle bir yapıya rastladığımız için çok mutluyuz.” diye konuştu.

tik dönemin kıyafetleri içerisine giren Belediye çalışanları, beş duyu organıyla tarih bilincini yaşatmaya ve aidiyet duygusunun yakalamaya çalışıldığı zaman yolculuğu projesinden oldukça memnun kaldı. Zaman yolculuğu projesinde başından beri Bayraklı Belediyesi ile ortaklaşa çalışan İsveç’in Kalmar Belediyesi görevlileri de Akdeniz’den ticaret için Smyra’ya gelen Finikelileri canlandırdı.

2500-year-old wedding in Smyrna

Smyrna’da 2500 yıllık düğün İzmir’e adını veren ilk kuruluş yerleşimi Smyrna, tarihinde en görkemli günlerini yaşadığı M.Ö. 590 yılını Bayraklı Belediyesi çalışanlarıyla birlikte tekrar yaşadı. Ege Üniversitesi Konservatuar bölümü öğrencileri ve öğretim görevlileriyle birlikte Smyrna’da zaman yolculuğuna çıkan Bayraklı Belediyesi tiyatro grubu, üst düzey yöneticileri ve meclis üyeleri bir düğün seremonisine şahit oldu. M.Ö. 590 yılını yaşayarak öğrenen katılımcılar, şarap ve zeytinyağının önemli bir ticaret aracı olduğu dönemde yaşayan bir tüccarın kızının düğün seremonisini canlandırdılar. An-

An “ancient bath” is found in Agora During the excavations carried out in the Agora of İzmir which is known as “the largest ancient agora in the city center” of the world, a bath structure of the second century was uncovered. The Head of the Excavation, Assistant Professor Akın Ersoy, who gave information about the “ancient bath” which was ultimately determined and started to be uncovered during the archaeological excavation studies carried out by the Archaeology Department of Dokuz Eylül University, indicated that bathes were centers where politicians and philosophers gathered together and talked about important matters during the second century, Anno Domini. Ersoy, who mentioned that the sections of the bath structure were uncovered as a result of the studies which lasted for two months, said, “In his works, the great philosopher Aristides tells about the baths in İzmir with such a great praise that, he mentions about the times when people could not decide which bath to go in İzmir. That’s why we are very happy to have encountered such a structure in Agora.”

8 İZMİR

Bergama’ya “Uygulama” Ödülü

Being the first place of inhabitancy founded that gives İzmir its own name, Smyrna re-experienced the year 590 B.C., which was the most glorious time of the place, together with the employees of Bayraklı Municipality. Being on a journey in history of Smyrna together with the students and lecturers of Ege University Conservatory Department; the theatre group, senior executives and council members of Bayraklı Municipality witnessed a wedding ceremony. Attendants learned about the year 590 B.C. through experience and animated a wedding ceremony of a merchant’s girl that lived in that time when wine and olive oil were significant goods of commerce. Municipality employees dressed in ancient costumes were quite satisfied with this time travel project in which conscience of history and sense of belonging are conceived through five senses. Employees of Kalmar Municipality of Sweden who had worked with Bayraklı Municipality even from the beginning of the project played the Phoenicians that come from Mediterranean to Smyra for trade. maya hak kazandı. Bergama Belediyesi adına ödülü Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, Tarihi Kentler Birliği Başkanı ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’den aldı.

Bergama Awarded for “Implementation”

Bergama Belediyesi’nin de kurucu üyelerinden birisi olduğu Tarihi Kentler Birliği (TKB) 10. Yılı buluşması Kayseri’de yapıldı. Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıda Tarihi Kentler Birliği tarafından düzenlenen “Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Proje ve Uygulamalarını Özendirme Yarışması” 2009 yılı sonuçları açıklandı. Yarışmaya “Eski Gazipaşa İlkokulu Restorasyonu ve Butik Otel olarak İşlevlendirilmesi” projesiyle katılan Bergama Belediyesi “Uygulama” dalında ödül al-

Kasım - Aralık / November - December 2010

Kayseri was the location for the Tenth Anniversary meeting of Union of the Historical Towns (Tarihi Kentler Birliği-TKB), for which Bergama Municipality is one of the founding members. At the meeting, hosted by Kayseri Metropolitan Municipality, the results of the “2009 Historical and Cultural Heritage Conservation Projects and Implementations Encouragement Contest” organised by Union of the Historical Towns were revealed. Bergama Municipality won an award in the “Implementation” category with their “Old Gazipaşa Primary School Renovation and Using it as a Boutique Hotel” project. Mehmet Özhaseki, Mayor of Kayseri and Chairman of the Union of the Historical Towns, presented the award to Mehmet Gönenç, Mayor of Bergama, who accepted the award on behalf of Bergama Municipality.


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

9


Güncel / Actual

İzmir’den dünyaya: Mavi Tutku Mavi Tutku, Nisan 2009’dan bu yana Türkiye’nin sualtı yaşamını TRT ekranlarına taşıyor. Antalya- Kaş, Bodrum, Fethiye, Çeşme, HatayKeldağ, Ayvalık, Çanakkale, Sakarya-Karasu, Seferihisar, Urla, Sinop, Kekova ve Kalkan başta olmak üzere Türkiye denizlerinin birçok noktasının barındırdığı zenginlikler, TRT Belgesel kanalında izleyiciyle buluşuyor. Programın sualtı görüntü yönetmenliğini uluslararası alanda video ve fotoğraf dallarında yüzü aşkın ödül sahibi olan Tahsin Ceylan yapıyor. Türkiye Sualtı Sporları tarafından Türkiye denizlerinin tanıtımına verdiği destekten dolayı ödüllendirilen program, Medex Fuarı tarafından da 2010 yılının en iyi belgeseli seçildi. Yapımcılığını Hakan Aslan ve Ümit Kargılı’nın üstlendiği program, TRT Belgesel kanalı dışında TRT HD, TRT Spor kanallarında da yayınlanıyor.

Tarihi Emir Sultan Camii yeniden ibadete açıldı

Historical Emir Sultan Mosque was reopened to worship

Bergama İlçesi Turabey Mahallesi’ndeki Yıldırım Beyazıt döneminde Emir Sultan tarafından yaptırılan ve harap hale geldiği için 1943’te Vakıflar İdaresi tarafından yıktırılan Emir Sultan Camii, aslına uygun olarak yeniden inşa edildi ve düzenlenen törenle ibadete açıldı. Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, “Camiiler Allah’ın evidir. Camilerde herkes eşittir. Namaz, katılanların yerli yabancı, zengin fakir ayrımı yapılmaksızın bir arada gerçekleştirdikleri bir ibadettir. Bu bakımdan camiiler bir kaynaşma, hoşgörü ortamıdır, demokrasi ortamıdır. Tarihi Emir Sultan Cami’nin tekrar ibadete açılmasında emeği geçen herkese teşekkür ederim.” dedi.

Emir Sultan Mosque, built by Emir Sultan during the reign of Sultan Yıldırım Beyazıt inn Turabey Quarter of Bergama District and ruined by the Directorate of Foundation in 1943 as the mosque was almost totally in ruins, has been reconstructed as original and opened to worship with a ceremony organised. Mehmet Gönenç, Mayor of Bergama, says “Mosques are houses of Allah. Everybody is equal in mosques. The salaat is a type of prayer which is performed all together without any discrimination of attendants whether they are rich, poor, local or foreign. Therefore, mosques are places of communication, tolerance and democracy. I hereby present my special thanks to everyone who has contributed in this historical Emir Sultan Mosque re-opened to worship.” 6 aylık dilimde ise kiracılardan sadece rayiç bedelin üçte ikisi tahsil edilecek. DiaSA mağazasının açılışıyla birlikte hizmete başlayan Ege-Koop Alışveriş - Eğlence Kültür ve Sanat Merkezi, 01 Ocak 2011 tarihinde farklı bir konseptle tüm Ege’yi kucaklayacak.

Ege-Koop Shopping Centre opening in January

From İzmir to the World: The Passion for Blue Since April 2009, the programme Mavi Tutku (The Passion for Blue) brings the underwater life in Turkey to the screens of TRT (Turkish Radio and Television Corporation). The programme, broadcasted on the TRT documentary channel, offers viewers the opportunity to see the riches incorporated in the seas of Turkey; Antalya- Kaş, Bodrum, Fethiye, Çeşme, Hatay-Keldağ, Ayvalık, Çanakkale, Sakarya-Karasu, Seferihisar, Urla, Sinop, Kekova, and Kalkan are some of the leading locations featured in the programme. Tahsin Ceylan, owner of a hundred or more international awards in video and photography, is the underwater cinematographer of the programme. The programme, awarded by the Turkish Underwater Sports in recognition of their contribution to promoting the seas of Turkey, was chosen as the best documentary of 2010 by the Medex Exhibition. As well as the TRT Documentary channel the programme, produced by Hakan Aslan and Ümit Kargılı, is also broadcasted on TRT HD and the TRT sports channels.

10 İZMİR

Ege-Koop Alışveriş Merkezi Ocak ayında hizmete giriyor Ege-Koop, İzmir’e kazandırdığı Torbalı Ayrancılar’daki bin 600 konutluk Egekent-4 Sitesi’nin yanı başında; İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na 10 kilometre mesafede Aydın, Selçuk, Kuşadası, Marmaris, Bodrum gibi turistik beldelerin geçiş güzergahlarında yer alan Ege-Koop Alışveriş Merkezi ile “yepyeni bir alışveriş kültürünün” kurucu gücü olma gururunu yaşıyor. Kooperatifçilik mantığıyla hayata geçirilen ilk alışveriş merkezi olma özelliğini taşıyan Ege-Koop AVM, yaklaşık bin kişiye ekmek kapısı olacak, 250 bin kişiye de “alışveriş eğlence kültür ve sanat merkezi” olarak hizmet verecek. Ünlü markaların yer alacağı alışveriş merkezinde yatırım yapmak isteyen girişimcilerden 6 ay süreyle kira alınmayacak, ikinci

Kasım - Aralık / November - December 2010

Ege-Koop takes the pride of being the founder power of “a brand new shopping culture” with Ege-Koop Shopping Centre which is located near Egekent-4 Site containing thousand 600 housings in Torbalı Ayrancılar, which has been gained for İzmir; having a 10 kilometre distance from İzmir Adnan Menderes Airport; being at the passage routes of the touristic towns, such as Aydın, Selçuk, Kuşadası, Marmaris, Bodrum. Ege-Koop AVM, which also has the characteristic of being the first shopping centre to have been actualised with the logic of cooperation, shall become a subsistence for approximately a thousand people and serve for 250 thousand people as a “shopping – entertainment culture and art centre”. The entrepreneurs who would like to invest shall give no rent money for 6 months; on the other hand, on the second round of 6 months only two out of three of the market value shall be collected from the tenants at the shopping centre where famous trademarks shall take part. Ege-Koop Shopping – Entertainment Culture and Art Centre, which came into effect after the opening of the DiaSA shop, shall embrace the whole Aegean with a different concept on 01.01.2011.


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

11


Güncel / Actual Akdenizli kentlerin buluşması İzmir Ticaret Odası tarafından gerçekleştirilen II. Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri Kongresi 14 Ekim 2010 tarihinde İzmir’de gerçekleştirildi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Akdeniz ülkelerinden Ticaret, Sanayi ve Deniz Ticaret Odası ile turizm ve kruvaziyer şirketlerinin başkan ve temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Kongre çerçevesinde yapılan oturumlar ve yuvarlak masa toplantılarında Akdeniz’de turizm, kruvaziyer turizmi, Akdeniz’de ticaret ve Akdeniz mutfağının tanıtılması konularında işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin görüş ve öneriler tartışıldı. Tartışmalar sonucunda hazırlanan ortak bildiride Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz Bölgelerinin Akdeniz kruvaziyer networkuna katılması, pazarın büyümesi ve kurvaziyer ağı oluşturmak amacıyla İzmir veya bir başka liman kentin homeport olması konusunda görüş birliğine varıldı. Ayrıca turizmin 12 aya yayılması, sadece yaz ayları ile sınırlı kalmaması için eğitim turları, inanç turizmi, sağlık turizmi gibi spesifik kruvaziyer turları düzenlenmesi gerektiği vurgulandı. Akdeniz’e özgü ürünlerin kullanıldığı

ortak bir Akdeniz mutfağı mönüsü oluşturulması, bu mönü ile zincir restoranlar kurulması, franchise verilmesi yönünde çalışmalar yapılmasına da karar verildi. Toplantının gala yemeğinde katılımcılar eğlenceli saatler geçirdiler.

Meeting of the Mediterranean cities 2nd International Mediterranean Commerce and Coastal Towns Congress, which was held by the Chamber of Commerce of İzmir, was held in İzmir on 14 October 2010. During the sessions and round table meetings which were held within the frame of the participations of the Minister

Yaşar’da müzik dolu gece Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası, yeni sezona dünyaca ünlü sanatçı Alexander Rudin’in şefliğini ve solistliğini yaptığı bir konserle “merhaba” dedi. Selçuk Yaşar Kampusu’nda düzenlenen 2010 - 2011 Akademik Yılı Açılış Konseri’nde dünyanın en iyi çellistlerinden biri olarak kabul edilen Rus sanatçı Alexander Rudin’e Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası eşlik etti. Rudin, konserin ilk bölümünde Joseph Haydn’ın Do Majör 1’inci Çello Konçertosu’nu seslendirdi. Konserin ikinci bölümünde Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası, Şef Alexander Rudin yönetiminde Norveçli besteci ve piyanist Edvard Grieg’in “Last Spring” ve “Holberg Suite” adlı eserlerini yorumladı. Müzikseverlerin büyük beğeniyle izlediği konser sonunda Alexander Rudin ve Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası ayakta alkışlandı. Yaşar Üniversitesi Oda Orkestrası yetkilileri, yeni sezonda her ay bir konserle dinleyicileriyle buluşmayı hedeflediklerini dile getirdi.

12 İZMİR

Night of music feast at Yaşar Yaşar University Chamber Orchestra welcomed the new season with a concert of worldwidefamous musician Alexander Rudin, in which the maestro and vocalist were Rudin himself. Russian artist Alexander Rudin, who is considered

Kasım - Aralık / November - December 2010

of Industry and Trade, Nihat Ergün, Chambers of Commerce, Industry and Maritime Trade from the Mediterranean countries and presidents and representatives of the tourism and cruise companies, opinions and suggestions related to developing cooperations about the tourism in the Mediterranean, cruise tourism, commerce in the Mediterranean and Mediterranean cuisine were discussed. At the joint declaration prepared as a result of discussions, a consensus was arrived concerning that İzmir or another coastal town shall become homeport in order to make the Eastern Mediterranean, Aegean and Black Sea Regions join the network of the Mediterranean cruise, expand the market and constitute a cruise network. Additionally, it was emphasized that specific cruise tours such as instruction tours, belief tourism, health tourism are required to be organized in order to extend the tourism over 12 months and prevent it from being limited with only the summer months. A decision was also made concerning the studies on constituting a common Mediterranean cuisine menu in which products specific to the Mediterranean are used, establishing a chain of restaurants with this menu and giving franchise. Participants had fun during the gala dinner of the meeting.

to be one of the best cellists of the world, was accompanied by Yaşar University Chamber Orchestra at the 2010 – 2011 Academic Year Opening Concert held at Selçuk Yaşar Campus. Rudin performed Joseph Haydn’s D Major 1st Cello Concerto in the first part of the concert. In the second part of the concert, Yaşar University Chamber Orchestra conducted by Maestro Alexander Rudin performed Norwegian composer and pianist Edvard Grieg’s “Last Spring” and “Holberg Suite”. Music lovers enjoyed the concert very much and Alexander Rudin and Yaşar University Chamber Orchestra received standing ovation afterwards. Yaşar University Chamber Orchestra commissionaires indicated that they planned to meet the audience with a concert every month in the new season.


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

13


Güncel / Actual Turizm profesyonellerinin buluşma noktası

Eleven thousand tourists on buses in three months

Türkiye’nin turizm alanındaki en önemli buluşmalarından biri olan Travel Turkey İzmir Turizm Fuar ve Konferansı, bu yıl 9 - 12 Aralık 2010 tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar Alanı’nda organize edilecek. Her yıl artan yabancı katılımcı ve ziyaretçiler ile Türkturizmciler için daha fazla iş fırsatı yaratan fuarın, Avrasya Bölgesi ağırlıklı olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen satın almacılarla Türk turizm sektörü profesyonelleri arasında verimli bir iletişim köprüsü olması hedefleniyor. 2009 yılında 17 ülkeden 430 firmanın katıldığı fuar nedeniyle İzmir’e 36 ülkeden turizm profesyoneli geldi. Dört gün süreyle açık kalan fuarı 14 bin 829 kişi ziyaret etti.

As number of special tour buses designed by İzmir Metropolitan Municipality for the purpose of providing service for tourists that come to visit the city especially on cruiser ships has been increased to five, designing of the sixth one has commenced. Eleven thousand tourists had the opportunity to explore the city even closely thanks to this service provided by İzmir Metropolitan Municipality which started these touristic trips with three buses in mid-June 2010. There are refrigerators and headphone systems that provide information to tourists on historical structure on the route in English, German, Spanish, Italian and Turkish on each seat of these five buses, which are specially designed at IZULAS Workshop of İzmir Metropolitan Municipality and put into service step by step. Listening to the information regarding the city in any language they prefer, tourists have the chance to watch such information on LCD screens on these buses. The buses provide trips with one-hour intervals from 09.30 to 15.30 seven days a week. Each trip on the route lasts 55-60 minutes. Furthermore, free water and raincoats on rainy days are provided on these touristic city buses.

The Meeting Point of Tourism Professionals The Travel Turkey İzmir Tourism Exhibition and Conference, one of the most important meetings in the field of tourism in Turkey, will be held between the 9th and 12th December 2010 at the International İzmir Exhibition Grounds this year. The purpose of the exhibition, which creates additional business opportunities between Turkish tourism professionals and the increasing number of foreign participants and visitors, is to establish a productive communication bridge between professionals in the Turkish tourism sector and purchasers that attend from all over the world, especially the Eurasia region. Tourism professionals from 36 countries came to İzmir because of the exhibition in 2009, in which 17 countries and 430 companies participated. Fourteen thousand and 829 people visited the exhibition that lasted four days.

14 İZMİR

Üç ayda 11 bin turist gezdirdi İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından özellikle kruvaziyerlerle kente gelen turistlere hizmet vermesi amacıyla hazırlanan özel tur otobüslerinin sayısı beşe yükselirken altıncısının yapımına da başlandı. Üç otobüs ile Haziran 2010 ortalarında turistik seferlere başlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu hizmeti sayesinde yaklaşık 11 bin turist, kenti yakından tanıma fırsatı buldu. Büyükşehir Belediyesi İZULAŞ Atölyesi’nde özel olarak dizayn edilerek etap etap servise koyulan beş adet otobüsün her koltuğunda, güzergah üzerindeki tarihi yapılar ve o bölge hakkında İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca ve Türkçe olarak bilgi veren kulaklıklı ses sistemleri ile buzdolapları da bulunuyor. Kentle ilgili bilgileri istedikleri dilden kulaklıkla dinleyen turistler, araçta bulunan LCD’den görüntülü izleme imkanına da sahip oluyor.

Suriye’ye mavi boncuk dağıttık

Blue beads were distributed to Syria

Bu yıl sekizinci defa düzenlenen Uluslararası Şam Turizm Fuarı’nda Türkiye’nin tanıtımında İzmir, Muğla ve Kahramanmaraş başrolü paylaştı. Turizm firmalarının da yer aldığı fuarda, İzmir İl Kültür Turizm Müdürlüğü’nün standında ziyaretçilere nazar boncuğu dağıtıldı, yöresel tatlar ikram edildi. Fransa, İsveç, Rusya ve Endonezya’nın da aralarında bulunduğu 11 ülkeden 65 firmanın yer aldığı fuarda İzmir, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile turizm sektöründe faaliyet gösteren firmaların stantlarıyla tanıtıldı. Ziyaretçilerin İzmir standına yoğun ilgi gösterdiği fuarda, kenti tanıtıcı İngilizce ve Arapça broşürlerle birlikte dağıtılan nazar boncukları özellikle kadın ziyaretçilerin ilgisini çekti. Stantta ayrıca zeytinyağı, zeytinyağlı sabun gibi kente has ürünler tanıtıldı, ceviz, incir, badem ve lokum ikram edildi.

At the presentation of Turkey at the 8th International Damascus Tourism Fair, İzmir, Muğla and Kahramanmaraş shared the leading role. At the fair accompanied by the attendance of tourism firms, amulets were distributed and local flavours were offered to the visitors at the stand of the Provincial Directorate of Culture and Tourism of İzmir. At the fair, where 65 firms from 11 countries such as France, Sweden, Russia and Indonesia took place, İzmir was presented on the stands of firms carrying on business in the tourism sector with the Provincial Directorate of Culture and Tourism. At the fair, where the İzmir stand attracted an intensive attention by the visitors, together with English and Arabic brochures introducing the city, the amulets attracted the attention of especially female visitors. Besides, products peculiar to the city, such as olive oil, soap with olive oil were also introduced on the booth and walnut, fig, almond and Turkish delight were offered to the visitors.

Kasım - Aralık / November - December 2010


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

15


Güncel / Actual Sağlıklı Kent: İzmir İzmir, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı’na girmeyi başardı. Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleriyle, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’ne üye olan 41 kent arasından seçilerek Dünya Sağlık Örgütü’nün 2009 - 2013 döneminde Türkiye için belirlediği 12 kent kotasına dahil olan İzmir, dünyanın sağlıklı şehirleri arasındaki yerini aldı. Bu dönemde İzmir ile birlikte Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı’na dahil olan şehirler arasında Milano, Barcelona, Madrid, Manchester, New Castle, Liverpool, Brighton, Glasgow, Dresden, Atina, Kudüs ve Viyana gibi kentlerin de bulunduğu bildirildi. Dünya Sağlıklı Şehirler Ağı, sorumluluk ve yeniliği geliştirmek için anahtar bir yapılanmayı temsil ediyor ve uzmanlığın, ulusal ve uluslararası bilgi paylaşımının sürekliliğini sağlayarak farkındalık düzeyini arttırıyor. Bu ağa dahil olan İzmir, halk sağlığı konularında bilincin artması ve ilgili uluslararası hareketlerin bir parçası olacak “Herkes İçin Sağlık” prensiplerinin yerel seviyede uygulanmasını sağlayacak.

A Healthy City: İzmir İzmir has succeeded in becoming one of the cities in the European Healthy Cities Network of the World Health Organisation (WHO). Thanks to the efforts of the Metropolitan Municipality, İzmir takes its place among the healthiest cities in the world, having been included as one of the twelve cities in Turkey by the World Health Organisation for the period between 2009 and 2013; chosen among 41 cities that are members of the Turkish Healthy Cities Association. Milan, Barcelona, Madrid, Manchester, Newcastle, Liverpool, Brighton, Glasgow, Dresden, Athens,

Jerusalem, and Vienna are the other cities reported to be included in the European Healthy Cities Network of the World Health Organisation alongside İzmir. The World’s Healthy Cities Network represents a key structure for responsibility and developing innovations, and increases awareness by enabling continuity in expertise, national and international information sharing. İzmir, the new member of this network, will increase community health awareness, and enable that the principles of “Health for Everyone,” a part of the relative international movements, will be implemented at the local level.

Swissotel’e İzmirli müdür geldi

A director from İzmir comes to Swissotel

Swissotel Grand Efes İzmir’in Genel Müdürlüğü görevini dört aydır sürdüren Ferry Warnke, görevi Rıza Elibol’a devretti. Otelin yeni genel müdürü Elibol, Swissotel Sky Bar’da düzenlenen tanışma toplantısında, doğduğu şehre 43 yıl sonra geri dönmekten ve kentin bu kadar önemli bir otelinde görev yapmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Elibol, 1980 yılından bu yana otelcilik sektöründe çalıştığını, sekiz farklı ülkede görev yaptığını dile getirerek, “İzmir’e dönmek için elime böyle güzel bir fırsat geçince bunu değerlendirmek istedim. İzmir’de herkesin Efes Oteli’nde bir anısı vardır. İzmir’de ve bu otelde olmaktan mutluyum.” dedi. Oteller zincirinin Singapur’daki halkasında çalışma hayatına devam edecek olan Ferry Warnke de İzmir’den övgüyle söz ederek, “Çok şanslısınız, eminim beş ay daha kalsaydım, buradan ayrılamazdım” diye konuştu.

Ferry Warnke, who has been maintaining the duty of General Directorate of Swissotel Grand Efes İzmir for four months, has assigned the duty to Rıza Elibol. At the publicity meeting organized in Swissotel Sky Bar, Elibol, the new general director of the hotel, told that he felt a great happiness to be back to the city where he was born after 43 years and to get occupied at such a significant hotel of the city. Telling that he has been working at lodging industry since 1980 and performed duty in eight different countries, Elibol said, “When I got such a beautiful opportunity to go back to İzmir, I wanted to evaluate it. In İzmir, everyone has a memory in Efes Hotel. I am happy to be in İzmir and here in this hotel.” Ferry Warnke, who is going to continue his career on the ring of the hotels chain in Singapore, on the other hand, spoke well of İzmir and said, “You are very lucky, if I stayed five more months, I am sure I would not be able to leave here.”

Turizm Zabıtası güven verecek İzmir’e gelen turistlerin gezi alanlarında bundan böyle dil bilen “Turizm Zabıtaları” görev alacak. Zabıtalar, kıyafetleriyle konuşmalarıyla ve davranışlarıyla herkese örnek olacak. İngilizce bilen Turizm Zabıtaları, turistleri rahatsız eden hanutçu, işportacı ve seyyar satıcılara göz açtırmayacak. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, “İzmir bir turizm kenti… Turistleri kenti rahatlıkla gezebilmeleri için, İzmir’e daha adım attıklarında üniversiteli gençlerden oluşan gönüllü rehberler tarafından karşılıyoruz. Altı dilde hazırladığımız broşürleri ve-

16 İZMİR

riyoruz. Kentimize gelen turistlerin güvenli, bilinçli huzur içinde gezmeleri ve alışveriş etmeleri için her türlü kolaylığı sağlıyoruz. Turizm zabıtaları da çok önemli katkılar sağlayacak. Güler yüzlü zabıtalar sayesinde kente gelen turistler sıkıntı çekmeyecek.” dedi.

The Tourism Police to Provide Security From now on, multilingual “Tourism Policemen” will take to the areas that tourists visit when they come to İzmir. The police officers will set an example with their attire, speech, and behaviour. The Tourism Po-

Kasım - Aralık / November - December 2010

lice Officers speaking English will keep street sellers, pedlars, and hustlers that harass tourists in check. Hakan Tartan, Mayor of Konak, said, “İzmir is a tourism city...In order for tourists to tour around the city at ease, volunteer guides that are university students greet them the minute they set foot in İzmir. We give them a brochure published in six different languages. We provide everything required for visiting tourists to feel safe, aware, and comfortable when touring our city and shopping. The tourism police officers will also contribute immensely. Thanks to the good-humoured police officers, tourists visiting our country will not experience any difficulties.”


www.rktanitim.com

• 1716 Sk. No: 8 Çarşı Karakolu - Karşıyaka - İzmir • FRANCHISING BAŞVURU İÇİN • 0 232 381 86 67 • Tel: 0 252 381 86 66 PİZZA TOMATO TÜRKİYE KALİTE DERNEĞİ

Vegeterian

Luna

Marittimo Misto

ÜYESİDİR

Mix Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

17


18 襤ZM襤R

Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

19


Güncel / Actual

Teşekkürler İzmir ! İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün imtiyaz sahibi olduğu Dergimiz, birinci yaşını görkemli bir kokteyl ile kutladı.

Thank you İzmir! Our magazine, published by İzmir Directorate of Provincial Culture and Tourism, celebrated its first anniversary with grand cocktail party.

20 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


RK Renkli Kalem Medya Yapım Ltd. Şti. tarafından yayına hazırlanan dergimizin yaş günü kokteyli kent yöneticileri, sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirdi. Konuşmacıların buluşma noktası ‘derginin kent tanıtımına katkısı’ oldu. Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’nde düzenlenen kokteyle İzmir Valisi Cahit Kıraç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Vali Yardımcıları Haluk Tunçsu ve Günhan Sarıkaya, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası (İTO) Meclis Başkanı Necip Kalkan, Deniz Ticaret Odası Başkanı Geza Delogh, ÇEŞTOB Başkanı Veysi Öncel başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı. Türk Dünyası Müzik Topluluğu’nun müzikleriyle renk kattığı gecenin açılış konuşmasını yapan ev sahibi İzmir Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz, ilklerin şehri İzmir’in, İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’yle de örnek olduğunu söylerken, “Attığımız başarılı adımdan sonra, ülkemizdeki Muğla, Antalya gibi diğer iller de kentimizi örnek alarak, dergimize kardeş oldular. Dergimizin yayına hazırlanmasında özveriyle çalışan RK Renkli Kalem Medya Yapım Hizmetleri’nin samimi desteği, Bakanlığımızın katkılarıyla dergimizin birinci yaşını kutlamaktan dolayı çok mutluyum.” dedi. İTO Meclis Başkanı Necip Kalkan, “İzmir Dergisi birinci değil, 51. yaşını kutlamalıydı. İzmir’de çok daha önce hayata geçmesi gereken bu güzel derginin hazırlanmasında emeği geçenleri kutluyorum.” derken, ÇEŞTOB Başkanı Veysi Öncel ise, “Umarım turizm gönüllülerinin bir araya gelmesini sağlayan dergimizin 40.-50. yaş günlerini de kutlarız” dedi.

The first anniversary cocktail party held for our magazine, prepared for publishing by RK Renkli Kalem Medya Yapım Ltd. Şti, brought together city executives, industry representatives, and non-governmental organisations. The point on which all speakers touched upon was “how the magazine contributed in promoting the city.” Cahit Kıraç (Governor of İzmir), Aziz Kocaoğlu (Mayor of İzmir Metropolitan Municipality), Haluk Tunçsu (Deputy Governor), Günhan Sarıkaya (Deputy Governor), Ender Yorgancılar (Chairman of the Aegean Region Chamber of Industry), Necip Kalkan (Chairman of İzmir Chamber of Commerce Council), Geza Delogh (Chairman of the Chamber of Maritime Trade), and Veysi Öncel (Chairman of Çeşme Touristic Hoteliers Association) were among those that attended the cocktail party held at the Historical Gasworks Culture Centre. Abdülaziz Ediz, İzmir Director of İzmir Culture and Tourism, gave the opening speech as the host of the evening that was livened up with music from The Turkish World Music Group. While he expressed that İzmir, the city of firsts, had set an example with the İzmir Culture and Tourism Magazine, he went on to say, “After taking a successful step, other cities such as Muğla and Antalya have followed in our footsteps, and started their own magazines. I am very happy to celebrate our magazine’s first anniversary, thanks to the contributions of our ministry, and the sincere support from RK Renkli Kalem Medya Yapım Hizmetleri, who have made a huge effort in preparing the magazine for publishing. ” While Necip Kalkan, Chairman of İzmir Chamber of Commerce Council, said “İzmir Magazine

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

21


should be celebrating its 51st anniversary not its first. I would like to congratulate all those who contributed in preparing this magazine that should have started years ago in İzmir,” Veysi Öncel, Chairman of Çeşme Touristic Hoteliers Association, said “I hope that we will celebrate the 40th and 50th anniversary of this magazine, which has managed to bring together the volunteers in tourism.”

Tanıtımın günümüzün gerçeği olduğuna vurgu yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise, “Pırıl pırıl, genç bir ekip hazırlıyor bu dergiyi. Emeği geçenlerin ellerine sağlık, başarılarınızın devamını diliyorum.” diye konuştu.

Vali’den övgü İçeriğiyle, duruşuyla derginin İzmir’e yakıştığını belirten İzmir Valisi Cahit Kıraç da, turizm sektörünün ihtiyaç duyduğu tüm birimlerde derginin yer aldığını söyledi. Kıraç, “Birinci yaşını kutlayan dergimiz, STK’lerin, sektör temsilcilerinin, yerel ve ulusal protokolün ilgiyle takip ettikleri bir yayın haline geldi. Başarılı bir yayın ortaya çıkmış ki, Muğla, Antalya ve Mersin gibi şehirlerimiz de sizi örnek almış. Derginin hazırlanmasında büyük emeği olan, zor şartlarda kalite çıtasını düşürmeden dergiyi hazırlayan RK Renkli Kalem Medya Yapım Hizmetleri Başkanı Özer Kestane ve ekibine, İzmirliler adına İzmir Valisi olarak çok teşekkür ediyorum.” dedi. İzmir Dergisi’nin birinci yaş kokteyli, konuşmaların ardından plaket töreni ile devam etti. Vali Kıraç, derginin Yayın Kurulu Başkanı, Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu, İmtiyaz Sahibi, İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz, Danışma Kurulu Başkanı Güman Kızıltan, Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Keskiner, Sorumlu Yazı işleri Müdürü M. Kaan Erge ve RK Renkli Kalem

22 İZMİR

Aziz Kocaoğlu, Mayor of İzmir Metropolitan Municipality, emphasised how essential the magazine was for promoting, and went on to say, “This magazine is prepared by a brilliant, young team. God bless those that have made a contribution, and I wish you all the success in the future.”

Praise from the Governor

M. Cahit Kıraç

adına Ajans Başkanı Özer Kestane’yi plaketle onurlandırdı. Vali Kıraç ayrıca, bir yıl boyunca dergiye katkı veren İz-Air Havayolları, Balçova Termal A.Ş., Şifa Hastanesi, Hilton Oteli, Remax Orion, Ege Park ve Forum Bornova AVM firmalarının temsilcilerine de plaket takdim etti.

Kasım - Aralık / November - December 2010

Cahit Kıraç, Governor of İzmir, stated that the magazine did İzmir justice with its contents and its stance, and agreed that all units required in the tourism sector took their place in the magazine. Kıraç went on to say, “The magazine, whose first anniversary we are celebrating today, has become a publication non-governmental organisations, industry representatives, local and national protocols, follow with interest. The publication produced must be successful, as cities such as Muğla, Antalya, and Mersin have followed your example. As the Governor of İzmir, on behalf of the people of İzmir, I would like to thank


Özer Kestane, Chairman of RK Renkli Kalem Medya Yapım Hizmetleri and his team, which play a great part in preparing the magazine under difficult conditions without compromising the quality.” After all the speeches, the first anniversary cocktail party for İzmir Magazine continued

with plaque presentations. Governor Kıraç awarded Haluk Tunçsu (Deputy GovernorChief of the Editorial Board for the magazine), Abdülaziz Ediz (Provincial Director of Culture and Tourism-Publisher), Güman Kızıltan (Chairman of the Council), Cengiz Keskiner (Executive Editor), M. Kaan Erge (Managing Director), and Özer Kestane (Chairman of RK

Nice sayılara!

To many happy issues!

‘Türkiye, sahip olduğu kültür ve tarih zenginliği ile dünyadaki her bireyin kendisinden ve insanlık tarihinden izler bulabileceği özgün bir ülkedir. Her bir turizm destinasyonumuz tek başına bir marka ve çekim merkezi niteliğindedir.

‘Turkey is an authentic country where people from all over the world can find traces of themselves and the history of humanity in the cultural and historical riches it has to offer. Every one of our touristic destinations is a brand in themselves as well as an attraction centre.

İzmir de bu potansiyel içinde son derece özel bir konumdadır. Tarihi ve doğal güzellikleri, konaklama ve ulaşım altyapısı ile önemli bir turizm ve ticaret merkezi olan İzmir, Türkiye’nin gözde cazibe merkezlerinden biridir.

In terms of potential, İzmir is in an extremely important position. With its historical and natural beauties, accommodation, and transport infrastructure İzmir is an important tourism and trading centre, which makes it one of Turkey’s most favoured attraction centres.

Kentin kültürel ve tarihsel birikimini daha iyi değerlendirerek, turizmden aldığı payı artırmak ve dünyada bilinir ve saygın bir kent haline getirmek öncelikli hedeflerimizdendir. Bu hedefe ulaşmada kuşkusuz İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz tarafından çıkarılan ve İzmir’in tanıtımına ve kültür-sanat yaşamına katkı sağlayan bu yayının önemli bir payı vardır. Bu düşüncelerle derginizin birinci yaşını kutluyor, hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyor, nice sayılara ulaşması temennisi ile içten sevgi ve selamlarımı sunuyorum.’ Ertuğrul Günay Kültür ve Turizm Bakanı

Renkli Kalem Medya Yapım Hizmetleri) on behalf of the agency with plaques. Governor Kıraç also awarded Iz-Air Airlines, Balçova Termal A.Ş., Şifa Hospital, Hilton Hotel, Remax Orion, Ege Park, and representatives of Forum Bornova AVM companies in honour of their contributions to the magazine during the past year.

One of our top priorities is to make the city known and respected worldwide and increase the income generated from tourism by utilising the city’s cultural and historical values. This magazine, published by İzmir Directorate of Culture and Tourism, which promotes İzmir and contributes to the culture-art life, will help us reach our target. With these thoughts, I would like to celebrate the magazine’s first anniversary and take this opportunity to thank everyone who has contributed to the magazine. I hope the magazine will continue to produce many more issues.’ Ertuğrul Günay Minister of Culture and Tourism

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

23


Güncel / Actual

8 bin 200 yıllık mühür Yeşilova Höyüğü kazılarında 8 bin 200 yıllık bir mühür bulundu. Kazı Başkanı Yardımcı Doç. Zafer Derin mührün o dönemde yaşayan insanlara yöneticilik yapan birine ait olduğunu açıkladı.

An 8200-year old stamp During excavations at Yeşilova Tumulus, an 8200-year old stamp was discovered. Zafer Derin, assistant professor and chief of the excavation, explained that the stamp belonged to someone who administered the people living during the era. Yeşilova Höyüğü'nde yürütülen kazılar, İzmir'in bilinmeyen en eski tarihine ışık tutuyor. Kazılar sayesinde İzmir'de yerleşik hayatın 8 bin 500 yıllık geçmişinin olduğunun kanıtlanmasından sonra önemli bir tarihi eser daha ortaya çıkarıldı. Bornova Belediyesi'nin destek verdiği kazılarda 8 bin 200 yıllık bir mühür bulundu. Bu mührün, Anadolu'da kullanılan en eski mühürlerden biri olduğu belirtildi. Yeşilova Höyüğü Kazı Başkanı, Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Zafer Derin, bulunan mührün son derece önemli olduğunu vurguluyarak, "Mühür yaklaşık milattan önce 6 bin 200 yıllarına ait. O tarihte bu bölgede yöneticilik yapmış önemli birinin mührü olduğu anlaşılıyor. Aynı zamanda Anadolu'da bulunan en eski birkaç mühür arasında yer alan mühür bu yönüyle de çok kıymetli bir tarihi eser." dedi. Bu tür mühürlere

24 İZMİR

her Neolitik yerleşim alanında rastlanmadığını vurgulayan Derin, şu bilgileri verdi: “Yeşilova Höyüğü bu bakımdan çok zengindir, 2006 ve 2008 yılında çıkanlarla birlikte bu höyükte bulunan dokuzuncu mühürdür. Neolitik yaşamın önemli ipuçlarından biri olarak karşımıza çıkan bu mühürün şekli baskı alanındaki şuhaları ile güneşe benzemektedir. Batı Anadolu’da ilk kez bu tür bezemeli bir mühre rastlanılmıştır. Doğanın ve gökteki yıldızların gücüne inanan bir toplumun göstergesi niteliğindeki eserin üzerine aynı şekilde güneşin yer alması aynı zamanda toplumun inançlarını da şekillendirecek niteliktedir. Mühür tahıl ve et gibi yiyeceklerin düzenli şekilde dağıtılması amacıyla ürünlerin depolanarak kontrol altına almak için kullanılmış olmalıdır. Yüzeylerinin narin ve kırılgan olması nedeniyle bunların çoğunlukla bezeme amaçlı olarak vücut ya da

Kasım - Aralık / November - December 2010

Excavations carried out at Yeşilova Tumulus shed light on the unknown past of İzmir. Having proved that the history of settlement in İzmir dates back 8500 years, excavations are the reason why another very important historical artefact is now uncovered. An 8200-year old stamp has been uncovered during excavations supported by Bornova Municipality. The stamp has been identified as one of the oldest stamps used in Anatolia. Assistant Professor Zafer Derin, a lecturer at the Department of Archaeology at the Faculty of Literature and the Chief of Excavations at Yeşilova Tumulus, emphasised how important the discovered stamp was, and went on to say, “The stamp dates back to 6200 B.C. We believe the stamp belongs to an important person, who administrated the people living in this region


kumaş üzerine baskı yapılmasına uygun olamadığı anlaşılmıştır.”

A journey dating as far back as the Neolithic Era

Cilalı taş devrine kadar inildi

Derin expressed that they started excavations at Yeşilova Tumulus in 2005, and went on to say, “Since our first excavation numerous important findings have been uncovered until today. Here, the answer to the question “Who were the people who first settled in İzmir” changes every day. We find out that they were a civilisation developed in agriculture and husbandry. Our first assumption was that the excavation area would be between 25000 and 30000 metre-squared. As time progressed, this area exceeded 100000 m². We have donated 700 artefacts to the museum so far. We donate 150 artefacts a year. The area is important in terms of science as well as tourism. This year we went back to the Neolithic era.”

Yeşilova Höyüğü'nde kazı çalışmalarına 2005 yılında başladıklarını ifade eden Derin, "İlk kazı döneminden bugüne kadar birçok önemli bulguları açığa çıkardık. 'İzmir'in ilk yerleşimcileri kimlerdir' sorusunun cevabı burada her gün değişiyor. Tarımda, hayvancılıkta ileri bir uygarlığa sahip olduklarını öğreniyoruz. İlk etapta 25 - 30 bin metrekare olarak düşünüyorduk kazılacak olan alanı. Sonrasında bu alan 100 bin metrekareyi aştı. Bugüne kadar müzeye 700 kadar eser verdik. Her yıl 150 eser veriyoruz. Burası hem turizm açısından hem de bilimsel açıdan önemli bir bölge.Bu sene cilalı taş devrine indik." dedi. Bornova Belediye Başkanı Prof. Kamil Okyay Sındır da "Yeşilova'daki kazılar 8 bin 500 yıl önce Bornova'da yaşamın var olduğu, Bornova'nın uygarlıklar beşiği olduğunu gösterdi. Yeşilova Höyüğü'nde bulunan her türlü eseri canlandırmak adına bu alanın yan tarafında bir proje hayata geçiriyoruz. Bu alanda insanların geçmiş dönemlerde burada nasıl yaşadıkları canlandırma ile gösterilecek. Bu alanın yanını üçüncü derece arkeolojik sit alanı olarak işaretlettik. Bu alan için mimari proje yarışması yaptık. Jüri şu an gelen projeleri değerlendiriyor. Buradan çıkacak projeyle kazı alanının hemen yanında sergi ve eğitim merkezi projesini hayata geçireceğiz. Burada dünyaya örnek olacak bir yapı olacak. Hedefimiz, İzmir'in ve Bornova'nın tarihini yaşayarak öğretmektir. Buradan çıkan eserleri müze ortamında sergiliyoruz. O binada eğitimler, seminerler verilecek. İnsanlığın o zamandan bu zamana kadar geçen yaşamlarını tüm halkımızla paylaşacağız. Bu sayede uluslararası cazibe merkezi oluşturacağız. Bornova'da Homeros'un yaşaması, Levantenlerin varlığı tarihsel plan çerçevesinde Bornova'yı cazibe merkezi haline getirecek." diye konuştu.

during the era. Another reason that makes this stamp a valuable historical artefact is that it is one of the few oldest stamps uncovered in Anatolia.” Derin emphasised how you do not come across such stamps in every Neolithic settlement, and informed, “Yeşilova Tumulus is rich in terms of stamps, this is the ninth stamp uncovered between 2006 and 2008. The grooves of the stamp, a very important clue relating to the Neolithic life, suggest that it was in the shape of the sun. This is the first time we have come across a stamp with such a design in Western Anatolia. The fact that the artefact, which symbolises a community that believes in the power of nature and the stars, also carries the sun, establishes the beliefs of the community at the same time. There is a possibility that the stamp was used to control the regular distribution of foods such as corn and meat by storing them. It is obvious that it is not suitable for decorating the body or cloth, as those type of stamps have a more delicate and elegant structure.”

Professor Kamil Okyay Sındır, the Mayor of Bornova, said, “Excavations at Yeşilova prove that there was life in Bornova 8500 years ago, and that it was cradle of civilizations. We are initiating a sub-project that will bring to life every artefact that is found at Yeşilova Tumulus. We will reconstruct how people used to live in the area in the past. The land adjacent to the region is marked as a third degree archaeological conservation area. An architectural project contest has been held for this region. The jury is in the process of assessing the projects entered. With the chosen project, we will implement our exhibition and educational centre project, located right next to the excavation region. This structure will set an example for the world. Our aim is to learn the history of İzmir and Bornova by living it. Currently, everything we have uncovered is on display at the museum. Training and seminars will be available at that building. We will share the history of humanity, from then until now, with our public. This will make us an international attraction point. Bornova will become an attraction point within the framework that Homer lived in Bornova, and the history plan relating to the existence of Levantines.”

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

25


Güncel / Actual

It suits İzmir Tremendously The Aşık Veysel Recreation Area, the location of the biggest open-air theatre in İzmir and an Olympic ice rink, opened with a magnificent ceremony.

İzmir’e çok yakıştı

İzmir’in en büyük açıkhava tiyatrosu ile olimpik buz sporları salonunun da içinde bulunduğu Aşık Veysel Rekreasyon Alanı, görkemli bir törenle açıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Bornova’da yapılan ve içinde 5 bin kişilik amfi tiyatro, olimpik buz pateni ve buz hokeyi salonu bulunan Aşık Veysel Rekreasyon Alanı, büyük bir törenle açıldı. Alanda ayrıca üç adet basketbol sahası, iki adet tenis sahası, bir adet mini futbol sahası, bin 500 metrekare suni gölet, iki adet dere üstü köprü ve 200 kişilik kafeterya, üç adet çocuk oyun alanı, 1,5 kilometrelik bisiklet yolu, yürüyüş yolları ve açık hava spor aletleri alanı parkuru, seyir terasları, dinlenme bölgeleri, 593 araçlık otopark ve ünlü halk ozanı Aşık Veysel’i dev bir ağaç olarak simgeleyen beş metrelik heykel yer alıyor.

ye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “İzmir’i şimdi yeniden Akdeniz’in kültür başkentlerinden biri olarak öne çıkarmak istiyoruz” dedi. İzmir’in Anadolu kültürüne saygısıyla da örnek olmasını istedikleri için rekreasyon alanına ünlü halk ozanı Aşık Veysel’in ismini verdiklerini söyleyen Kocaoğlu, “‘Türkiye’nin Batı’ya açılan penceresi’ olarak tanımladığımız kentimiz, köklerimiz olan Anadolu kültürüne saygısıyla da örnek olsun istedik. Veysel’in anısına yaptığımız ve onu dev bir ağaç olarak simgeleyen heykeli, istedik ki, sevgi ve hoşgörü kenti İzmir’de kök salsın. O büyük gönül adamı unutulmasın, unutturulmasın” dedi.

Built in Bornova by İzmir Metropolitan Municipality, the Aşık Veysel Recreation Area, which has a 5000 capacity amphitheatre, an Olympic iceskating arena, and an ice hockey rink, opened with an impressive ceremony. Other attractions in the area are three basketball courts, two tennis courts, a mini football pitch, a 1500-m² artificial lake, two bridges over the brook, a cafeteria for 200 people, three playgrounds, a 1.5-kilometre bicycle path, walking routes, an open-air sports area, an observation terrace, rest areas, a 593-capacity car park, and a 5-metre statue that symbolises Aşık Veysel, a famous minstrel, as a gigantic tree.

231 dönüm arazi üzerinde 24 milyon 750 bin TL’lik yatırımla oluşturulan dev kompleksin açılış töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Beledi-

Türkiye Buz Pateni Federasyonu Başkanı Fahrettin Kandemir ise Türkiye’nin en yeni ve modern buz pateni pistinin İzmir’de açıldığı-

Aziz Kocaoğlu, Mayor of İzmir, spoke at the opening ceremony of the colossal complex, an investment worth TRY 24.750.000, covering 231

26 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


nı söyledi. Kandemir, “Yeni yeni sporcuların İzmir’den yetişmesini sağlayacağız.”dedi.

Dostları Veysel’i unutmadı Amfi tiyatronun ardından, ünlü halk ozanı Aşık Veysel’i dev bir ağaç olarak simgeleyen beş metrelik heykelinin açılışı yapıldı. Açılış öncesinde, Heykeltraş Ekin Erman ile Aşık Veysel’in torunu Nazender Süzer birer konuşma yaptı. Süzer konuşmasında, “Çağdaşlığın, Atatürkçü aydın düşüncenin hakim olduğu İzmir’de, Aşık Veysel’in ölümsüzleştirilmesi, aile olarak bizi onore etti” dedi. Daha sonra heykelin olduğu yere Sivas Şarkışla’dan gelen toprak döküldü. Aşık Veysel’in kızı Menekşe Süzer Şatıroğlu, burada babasının bir şiirini okudu.

Salona büyük ilgi İzmirliler, kentin ilk olimpik buz sporları salonunun açılışına büyük ilgi gösterdi. Rusya’nın ünlü şov grubu “Color Ice” açılışa muhteşem gösterisi ile renk kattı. Buz üzerinde oryantal yapan grup daha sonra 10. Yıl Marşı eşliğindeki gösterisini Türk bayrağı açarak tamamladı. İzmirlilerin ayakta alkışladığı gösterinin ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ve Altay buz hokeyi takımları gösteri maçı yaptı. Maçı İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü 4 - 0 kazandı.

decares of land, and said, “We now want to bring forward İzmir as one of the capital cities of culture in the Mediterranean.” Kocaoğlu explained that they named the recreation area after Aşık Veysel, the famous minstrel, in order for İzmir to set an example with its respect for Anatolian culture, and went on to say, “Our aim was for our city, known as ‘Turkey’s window opening out to

the west,’ to set an example with the respect it has for its roots that is Anatolian culture. We wanted the statute, built in memory of and which symbolises Veysel as a colossal tree, to put down its roots in İzmir, the city of love and tolerance. The great romantic should not be forgotten.” Fahrettin Kandemir, Chief of the Turkish Ice-Skating Federation, stated that İzmir had the newest and most modern ice-skating rink in Turkey. Kandemir said, “We will make sure that new sportsmen are trained in İzmir.”

His friends did not forget Veysel The 5-metre statute symbolising Aşık Veysel, a famous minstrel, as a colossal tree, was unveiled after the amphitheatre. Ekin Erman, the sculpture, and Nazender Süzer, Aşık Veysel’s grandchild, both spoke before the unveiling. In his speech Süzer said, “As a family, we are extremely honoured that İzmir, a city dominated by contemporaneousness and Kemalist thoughts, eternalised Aşık Veysel.” Afterwards, earth brought from Sivas Şarkışla was placed by the statue. Menekşe Süzer Şatıroğlu, daughter of Aşık Veysel, read one of her father’s poems.

The hall gathered great interest The people of İzmir showed great interest in the opening of the city’s first Olympic ice rink. “Colour Ice,” the famous Russian show group, added colour to the opening with their magnificent show. After belly dancing on ice, the group finished their performance by flying the Turkish flag accompanied with the 10th Year March. After the performance that received a standing ovation, İzmir Metropolitan Municipality and Altay played a hockey match. İzmir Metropolitan Municipality won the match 4-0.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

27


Güncel / Actual

Tarihe “not” düştüler

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kentteki tarihi yapıların korunmasını teşvik amacıyla sekizinci kez düzenlediği “Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri”nde kazananlar belli oldu. İzmir’deki tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkan çalışmaların özendirilerek ödüllendirilmesi ve tarihi yapıların korunmasının teşvik edilmesi amacıyla Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan ve artık geleneksel hale gelen “Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri”ne bu yıl başvuran 36 eserden 16’sı ödüle değer görüldü. Yarışmada ödül kazanan kişi ve kuruluşlar şöyle oldu:

They made a note of history

The eighth “Respecting History Local Preservation Awards,” organised by İzmir Metropolitan Municipality in order to encourage the preservation of historical buildings in the city, found their rightful owners. Sixteen of the thirty-six works of art nominated for the “Respect History Local Preservation Awards,” initiated by the Metropolitan Municipality and traditionalized to encourage preserving historical structures and awarding studies that stand by historical and cultural heritage in İzmir, took home awards. The individuals and organisations awarded are as follows:

Kentli İzmirli Ödülü:

Citizen of İzmir Award:

• Mustafa Kutlu Evi (Kozbeyli, Foça) • Şakir Yalavaç Dibek Kahvehanesi (Kozbeyli, Foça) • Muzaffer Hepaksoy Evi (Bayraklı) • Nilgün Durualp Evi (Bayraklı) • Esma Livia Dino Deyer Evi (Buca)

• House of Mustafa Kutlu (Kozbeyli, Foça) • Şakir Yalavaç Dibek Coffeehouse (Kozbeyli, Foça) • House of Muzaffer Hepaksoy (Bayraklı) • House of Nilgün Durualp (Bayraklı) • House of Esma Livia Dino Deyer (Buca)

Özgün İşlevin Değiştirildiği Esaslı Onarım Ödülü:

The Fundamental Restoration of Modifying an Authentic Function Award:

• E.Ü. Balkanlar ve Anadolu Giysileri Müzesi (Bornova)

• The Ege University Balkans and Anatolian Clothing Museum (Bornova)

Emek Ödülü:

The Effort Award:

• Durmuş Türkmenli - Taş Ustası (Foça’daki taş işçiliği uygulamaları ile) • Nihat Baz - Ahşap Ustası (Halil Rıfat Paşa Köşkü ahşap işçiliği ile)

• Durmuş Türkmenli – Stone Expert (with his stone workmanship in Foça) • Nihat Baz – Timber Expert (with his timber workmanship at Halil Rıfat Paşa Pavilion)

Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Dalında Katkı Ödülü:

The Contribution Award for the Category of Preserving Historical Environment and Cultural Assets:

• Birol Üzmez - “Kortejo Aile Evleri” Belgesel Fotoğraf Projesi • Kent Gözlemcileri - “Basmane Günleri” etkinlikleri • Karşıyaka Karşıyaka Kent Kültür ve Sanat Dergisi • Torbalı Kız Teknik ve Meslek Lisesi - “Öğrenci Gözüyle Metropolis” Fotoğraf Sergisi • Konak Şehit Fethi Bey İlköğretim Okulu - “Konak Basmane Çevresindeki Tarihi Mekânlar” Öğrenci Çalışması • Yöneliş Koleji Kent Karıncaları - “Geçmişten Günümüze Levantenler” Projesi • Yaratıcı Çocuklar Derneği - “Tarihi Yaşıyorum” Projesi - Buca Işılay Saygın Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi - “Tarihe Dokunan Eller” Projesi

28 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

• Birol Üzmez – Documentary Photography Project “Kortejo Family Houses” • City Observers - “The Days of Basmane” activities • Karşıyaka City Culture and Art Magazine • Torbalı Girls Technical and Vocational High School - “A Metropolis from a Student’s Point of View” Photography Exhibition • Konak Şehit Fethi Bey Primary School - “Historical Locations around Konak Basmane” Student Project • Yöneliş College City Ants - “Levantines from the Past to the Present” Project • Creative Children’s Association – “I am living history” Project • Buca Işılay Saygın Fine Arts and Sports High School - “The Hands that Touched History” Project


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

29


Gezi / Trip

Sırtları yeşil, yüzü mavi! Yeşil tepeleri kendisine siper eder İzmir’in oksijen deposu Balçova. Antik dönemden bu yana şifa dağıtan Agamemnon kaplıcalarının bulunduğu ilçede, doğa ile modernizm kucaklaşır.

30 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Üç bin yıllık geçmişe sahip Balçova, Ayesefit adıyla deniz kıyısında oturan ve korsan saldırılarından kaçan halkın kurduğu bir yerleşimmiş zamanında. Bugün Balçova, binlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihi ve doğal güzellikleri, yeraltı kaynakları ve aydın insanları ile İzmir’in en şirin ilçelerinden biri. Antik dönemden bu yana şifa dağıtan Agamemnon kaplıcaları ile adını duyuran, zengin yeşil dokusuyla dikkat çeken Balçova, renkli alışveriş merkezleriyle modern kent kimliğini de başarıyla taşıyor. Yüzünü körfeze dönen kentin aydınlık ilçesi Balçova’nın adı bile çeşitli rivayetleri barındırıyor. Net bilgiler olmasa da tarihçiler, üç farklı görüş ortaya atmış ilçenin adının nereden gel-

Having a past of three thousand years, Balçova was once a settlement established by a population called Ayesefit who lived by the sea and fled from the attacks of the pirates. Today, with its historical and natural beauties, underground sources and literate people, Balçova, which has hosted many civilizations for thousands of years, is one of the most pleasant districts of İzmir. Balçova, which attracts attention with rich green texture and has become famous with the Agamemnon springs that have been healing since the ancient ages, also successfully sustains its modern city identity with its colourful shopping malls. Even the name “Balçova” of the literate district of the city, which turns its face towards the bay,

Hillside green, face blue! Using the green hills as a shield for İzmir, the oxygenrich is Balçova. In the district where Agamemnon springs are located which have been healing since the ancient ages, nature and modernism embrace one another.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

31


diği hakkında. Kimi tarihçilere göre jeotermal sularıyla ünlü bölgede balçıkla (çamur) dolu bir havza oluşmuş. Bu nedenle Ayesefit olarak adı geçen yöreye önce “Balçık Havı” sonra “Balçıkova” ismi verilmiş ve bu isim günümüze Balçova olarak gelmiş. Bir başka görüş, vaktiyle bal üretiminin fazla olması nedeniyle halk arasında yörenin Balova olarak anıldığı yönünde. Son görüş ise Balçova’nın Farsça bir terim olduğunu savunuyor. Farsça’da “Renkli Bir Yaşam Bölgesi” anlamına gelen Balçova’nın, Farsça’da kol, kuvvet, en güzel görünüm anlamındaki ‘bal’, renk anlamına gelen ‘ço’ ve bağlaç görevindeki ‘va’ kelimelerinden oluştuğu savunuluyor.

Agamemnon üç bin yıldır şifa dağıtıyor

Talihin tebessüm ettiği kent

AHMET BEYOĞLU Kaymakam / District Governor Çevresindeki zorlu tepeleri kendisine teras yaparak kollarını körfeze doğru açan güzel İzmir’in bu mağrur kızı, eteklerindeki bereketi İnciraltı’nın nemli ve doğurgan topraklarına serper ve siz, bu güzelliği mandalina çiçeklerinin baş döndürücü kokusu altında mest-û mahmur seyredersiniz. Konut ağırlıklı ve planlı bir yerleşime sahiptir Balçova. Ne göç alır, ne de göç verir. Sakinleri yerleşme niyetiyle ikamet eden elit insanlardan oluşur. Merkezi denizden 2-3 kilometre içeride yer alan Balçova’nın tarihi, kaplıcalarının tarihi ile eşzamanlıdır. Çünkü, yaşamı tehdit eden diri faylar ve kırık topraklar, bu coğrafyaya bir de lütufta bulunmuştur: Agamemnon Kaplıcaları… Bugün şifa dağı-

tan bu termal sular, dünya standardında hizmet veren tedavi merkezlerinde, ilçeye gelen yerli ve yabancı konuklarına en üst seviyede imkânlar sunmaktadır. Ayrıca açılan derin kuyulardan elde edilen sıcak sular, çevre dostu, temiz ve düşük maliyetli bu doğal enerjinin konutlarda da kullanılmasına imkân vermiştir. İlçede sanayi yok denecek kadar azdır. Sırtı dağ, yüzü deniz olan bu ilçeyi bir oksijen deposu haline getiren bu durum, çevrenin bakir kalmasına da imkân vermiştir. Ekonomiye ticaret ve sağlık turizmi damgasını vurmuştur. İnciraltı, turizm merkezi olarak -hastane, günübirlik tesisler, geriatri ve jeotermal turizmi de kapsayacak şekilde- yeniden planlanmaktadır. Önemli mesafelerin kat edildiği bu çalışmalar tamamlandığında Balçova, İzmir’in yanı sıra Türkiye’nin de en gelişmiş ilçelerinden biri olacaktır. Şu bir gerçektir ki, yakın gelecek İzmir için sağlık turizminde atılım yılları olarak tarihe geçecektir. Ve istikbal, bu süreçte bir alın yazısı gibi tenine kırık toprakların kazındığı Balçova’ya tebessüm etmektedir.

The city that fortune smiles upon Balçova’nın tarihteki yeri ilçede bulunan kaplıcaların tarihi ile aynı döneme rastlıyor. Bu tarih Milattan Önce 1200 yıllarına denk gelir. Dünyanın en önemli destanlarından biri olan İlyada ve Odessia’nın yazarı olan şair Homeros, Milattan Önce sekizinci yüzyılda İzmir’de yaşamıştır. Homeros’un İlyada Destanı’nın bir bölümünde bahsettiği Agamemnon ve Menelaos, Truva seferini yapan Akhai ordusunun başında bulunan iki komutandır. Savaşa giderken askerleri ve kızı yaralanan Myken Kralı Komutan Agamemnon, Balçova’daki şifalı suların methini duymuş ve yaralıları buradaki kaplıcalara göndermiştir. Askerlerin burada şifa bulması ve yaralarının iyileşmesi üzerine şifalı suyun çıktığı yerlere tesis olarak kapalı hücreler yapılmıştır. Agamemnon Kaplıcaları ismi verilen bu tesisler dünyanın en eski tedavi merkezi olarak kabul ediliyor. Zamanla bu bölgeye çağlarına uygun hamamlar, kapalı hücreler, mikroptan arınma yapıları ile çamur ve su havuzları yapılmış. Milattan sonra birkaç yüzyıl özellik-

32 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

This proud girl of beautiful İzmir, who opens her arms to the gulf while using the compelling hilltops surrounding her as a terrace, spreads the fertility on her skirts over the damp and prolific lands of İnciraltı, while you watch the beauty, spellbound by the head-spinning smell of the mandarin flowers. Housing and planned settlement dominates Balçova. Nobody migrates from or to Balçova. Elite people with the intention to settle down establish the community. The history of Balçova, whose city centre is 2 – 3 kilometres from the sea, synchronises with the history of the thermal springs, because the active faulting and cracked soil that threatens life, blesses this geography with the Agamemnon Thermal Springs. These thermal waters that offer healing today, provide first-class opportunities at the treatment centre, which offer services at worldwide standards, for the local and foreign visitors visiting the district. Additionally, the hot waters, obtained from the deep

shafts opened, enable the houses to benefit from the environmentally friendly, pure and low-cost natural energy. There is near to no industrialisation in the district. The fact that this district has its back to the mountains and faces the sea makes it an oxygen-rich location, which ultimately enables the environment to remain untouched. It has made its make on the economy with trade and health tourism. İnciraltı is currently under reconstruction in order to make it a tourism centre with a hospital, daytrip facilities, and within the framework of geriatrics and geothermal tourism. Balçova will be one of the most developed districts in Turkey as well as İzmir, once these activities, which are making headway rapidly, are completed. The truth is that the near future for İzmir will be the breakthrough years in health tourism, which will go down in history. The future smiles upon Balçova, where throughout this period the active soil digs in to its skin as if it was fate.


le de Doğu Roma İmparatorluğu dönemlerinde -Hıristiyanlığın o döneme özgü yalnız ruha değer veren ve cisme hor bakan görüşün de etkisiyle- yıkanma ve vücut temizliği günah sayılmış ve her kaplıca gibi Agamemnon Kaplıcaları da ihmal edilmiş ve harap olmuştur. 1415 yılında Osmanlılar tarafından İzmir’in alınması ve kaplıcaların eski önemine kavuşması sonucu diğer ılıcalar, kaplıcalar ve içmeler gibi Agamemnon Kaplıcaları da onarılmış ve tekrar şifa kaynağı olmuştur. Cumhuriyet döneminde de yöneticilerin desteğini alan Agamemnon Kaplıcaları giderek gelişti. Balçova’nın sağlık turizmiyle anılması için bir fırsat olarak görülen Agamemnon Kaplıcaları, bugün termal bölge olarak kabul ediliyor. İzmir Valiliği’nin 1980’li yıllarda banyoları ve havuzları yeniden yapılandırarak, otel ve tedavi merkezi eklediği Balçova Termal Tesisleri, bugün yüzlerce turiste Agamemnon’un şifasını dağıtıyor. Özellikle Norveç, İsveç gibi İskandinav ülkeleriyle devletler bazında yapılan anlaşmalarla, yabancı turistler Balçova’nın bol oksijenli atmosferinde sağlıklarına kavuşuyor. Bünyesinde fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezini de barındıran termal tesisler, niteliği ve kapasitesi açısından uluslararası standartları sağlayan Türkiye’nin en büyük termal otel ve tedavi merkezi kabul ediliyor.

İnciraltı nefes aldırıyor Yeşil doku, sağlık dağıtan kaplıcalarına uygun bir ortam yaratıyor Balçova’da. Doğanın son derece cömert davrandığı Dededağı’ndan biraz daha deniz kenarına inerseniz, yine yeşilin içinde ama bu defa da denizle kucaklaşabiliyorsunuz. İnciraltı Kent Ormanı’nda olduğu gibi… İki milyon metre-

have reserved various rumours. Historians suggested three different ideas, though not clear, about the source of the name of the district. According to some of the historians, a clay (mud)filled river basin was formed in the region which is famous for its geothermal waters. Therefore the district which was called Ayesefit was firstly named “Balçık Havı” and then “Balçıkova” and this name came to this day as Balçova. Another view claims that the district was called Balova colloquially, due to the abundance of the honey production once upon a time. The last view, on the other hand, claims that Balçova is a Persian term. It is claimed that Balçova, which means “A Colorful Life Space” in Persian, is constituted of ‘bal’ which means branch, power, the best per-

spective, ‘ço’ which means colour and ‘va’ which is a conjunction in Persian language.

Agamemnon has been healing for three thousand years The place of Balçova in history coincides with the same period of the springs in the district. This date corresponds to 1200s, Before Christ. The poet Homer, who is the writer of one of the most important epics of the world, Iliad and Odysseus, lived in İzmir during the eighth century, Before Christ. Agamemnon and Menelaos, who are mentioned in a section of Homeros’ Iliad epic, are the two commanders of the Akhai army that makes the expedition of Troy. The King of Myken, Commander Agamemnon, whose sol-

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

33


İnciraltı sahilinde nazlı nazlı süzülen İzmir Kayıkları ilçeye nostaljik bir hava katıyor. 17. yüzyılın taşımacılık aracı kayıklar, İzmir’in simgeleri arasında yer alıyor. İzmir Boats delicately floating in İnciraltı Coast add a nostalgic atmosphere to the district. Boats, transportation vehicles of 17th Century, are among symbols of İzmir.

diers and daughter got wounded while going on an expedition, heard the glorification of the healing water in Balçova and sent the wounded to the springs here. In order to heal the soldiers here and make their wounds get better, closed cells were constructed on the facilities where the healing water emerged. These facilities, which are called Agamemnon Springs, are accepted as the oldest treatment centre of the world.

karelik bir alanda, bir bütün olarak ele alınan İnciraltı Kent Ormanı, keyifle vakit geçirilebilecek, bol yeşilli bir rekreasyon alanı. Üçkuyular İskelesi’nden Yeni Kale Burnu’na kadar uzanan ve Kültürpark’ın 3,5 katı büyüklüğündeki alanda, kesintisiz gezinti ve yürüyüş parkurları ile bisiklet yolları, meydanlar ve piknik alanı yer alıyor.

34 İZMİR

Yeniden teleferik Balçova’nın hatta İzmir’in en dikkat çekici noktasıdır kuşkusuz Teleferik. İlçenin sırtını yasladığı Dededağı’ndan nefes kesici bir orman ve deniz manzarası sunuyor teleferik ziyaretçilerine. Dededağı’nın kuzey yamaçlarında bin metre hat uzunluğuna sahip olan teleferik, ko-

Kasım - Aralık / November - December 2010

Avantgarde baths, closed cells, structures which were used for disinfection and mud and water pools were constructed in this region, in the course of time. For a few hundreds of centuries Anno Domini, especially during the periods of the East-Roman Empire – with the periodspecific effect of the view of Christianity which only cherished the spirit and despised the flesh – bathing and body cleaning were considered a sin and like every other spring, Agamemnon Springs were also neglected and ruined. As a result of the siege of İzmir by the Ottomans in 1415, the springs regained their significance and like all other thermals, springs and spas, Agamemnon springs were repaired as well and became a source of healing again. Receiving the support of the administrator also during the Republic period, Agamemnon Springs gradually developed. Agamemnon Springs, which are seen as an opportunity for Balçova to be remembered


Yüreği sıcacık bir termal kenti: Balçova MEHMET ALİ ÇALKAYA Belediye Başkanı Mayor of Balçova Balçova, yeşilin her tonunu içinde barındıran doğası, mavinin tüm güzelliklerini dalgalarında saklayan denizi, binlerce yıldır termal kaynaklarından insanların şifa bulduğu ekonomik ve sosyokültürel açıdan gelişmişliğiyle de İzmir’in önemli dinamiklerinden birisidir. Ulaşım ve konaklama kolaylıkları, modern sağlık ve kür merkezleri açısından da önemli bir turizm ilçesi olan Balçova’da geleneksel ve modern eğlence hayatı, sosyal yaşamın bir parçası haline gelmiştir. İlçe merkezindeki üniversiteler birer bilgi ve kültür merkezi olmasının yanı sıra değişik kültürlerin de Balçova’da hayat bulmasına katkı sağlamaktadır. Yüreğindeki sıcaklık insanlarının yüzüne yansıyan Balçova, sizleri ağırlamaya hazır bir şekilde bekliyor. Bu davet, hayatınızda yeni keşifler için çok farklı kapılar açacak.

A warm thermal city of the heart: Balçova With its nature that incorporates all shades of green, its sea that hides the beauties of blue in its waves, and its thermal springs that has been treating people for thousands of years, Balçova is one of the important dynamics of İzmir in terms of its economical and socio-cultural status. The traditional and modern types of entertainment life in Balçova, an important tourism district in terms of access to transportation and accommodation, and modern health and treatment centres, are a part of social life. As well as being an information and culture centre, the universities, located in the district centre, enable different cultures to find life in Balçova. Balçova, a place where the people’s warm heartedness can be read from their faces, is ready to welcome you. This invitation will open different doors to new discoveries in your life.

Deniz Müzesi / The Sea Museum

nuklarını 400 metre üzerindeki bir tepeye taşıyor. İzmir Körfezi manzarası eşliğinde yapacağınız keyifli teleferik yolculuğunun ardından tepede göreceğiniz güzellikler, yükseklik korkunuz varsa bile anında unutturuyor. Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen tesislerde, restoranlar, kafeteryalar, hediyelik eşya satış reyonları yer alıyor. Bakım ve onarım çalışmaları nedeniyle bir süredir kapalı olan teleferik, önümüzdeki günlerde yenilenen yüzüyle tekrar konuklarını zirveye taşıyacak.

Denizcilik ritüelleri bu müzede Yüzünü denize çevirmiş bir ilçe olarak Balçova’da bir deniz müzesinin karşınıza çıkması hiç de şaşırtıcı değil. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın işbirliğiyle üç yıl önce hayata geçirilen Deniz Müzesi, turist gruplarının ilgisini çekiyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı unsurlarda fiili görevlerini tamamladıktan sonra orijinal halleri korunarak müze gemi şeklinde düzenlenen “TCG Ege Fırkateyni” ve “TCG Piri Reis Denizaltısı”ndan oluşan Deniz Müzesi, Türk denizciliği hakkında birçok şey anlatıyor. Deniz Müzesi’nde, ziyaretçiler, önce “TCG Ege”, ardından da “TCG Piri Reis” gemilerini gezerek, su üstü ve su altı denizciliğini tanıma fırsatı buluyor. Tüm yaşam ve görev alanları ile sistemleri orijinal olarak korunmuş gemilerde, denizciliğin inceliklerini ve denizde yaşam koşullarını bir ölçüde de olsa yaşayarak öğrenen ziyaretçiler, gezide Türk Deniz Kuvvetleri tarafından yüz yıllardır sürdürülen Türk denizcilik geleneklerini de öğrenebiliyor. Dünyada sadece Türk Deniz Kuvvetlerine özgü gelenekler hakkında verilen bilgiler turistleri şaşırtıyor. Türkçe rüzgar isimlerinin nereden geldiği, gemilerde neden her pazartesi kuru fasulye yendiği, gemilerin isminin başında neden “TCG” ibare-

with health tourism, is accepted as a thermal region today. Balçova Thermal Facilities, which were enriched with a hotel and treatment centres by the Governorship of İzmir during 1980s after the reconstruction of the baths and the pools, distributes the healing of Agamemnon to hundreds of tourists today. Foreign tourists regain their health under the superabundant oxygenic atmosphere of Balçova by treaties made especially with the Scandinavian countries such as Norway, Sweden on the basis of governments. Thermal facilities, which reserve a physical treatment and rehabilitation centre within, are accepted as the largest thermal hotel and treatment centre of Turkey which provides international standards, in terms of quality and capacity.

İnciraltı winds The green pattern creates a suitable environment for the springs which distribute health in Balçova. If you slope down from Dededağı, which is treated by the nature quite generously, to the sea shore, you can embrace the sea again within the green. Just like it is in İnciraltı City Forest… İnciraltı City Forest, which is handled as a whole in an area of two thousand square meters, is a very green recreation area where people can spend their time with pleasure. In the area which stretches from Üçkuyular Seaport until Yeni Kale Cape and which is 3,5 times greater than Kültürpark, there are non-stop stroll and walking tracks, cycle routes, squares and picnic areas.

Cable Car, all again Beyond all question, the cable car is the most spectacular point of Balçova, even of İzmir. The cable car presents a breathtaking forest and seascape from Dededağı which is reclined by

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

35


um, which was arranged as a museum ship with the original format after completing the actual missions in constituents subject to the Navy and is constituted of “TCG Aegean Frigate” and “TCG Piri Reis Submarine”, tells a lot about the Turkish marine. In the Sea Museum, the visitors visit firstly “TCG Aegean” and then “TCG Piri Reis” and they get the opportunity to know the surface and underwater marine. On the ships whose living and mission spaces and systems have originally been preserved, the visitors who experience the attentiveness of the marine and life conditions on the sea, even partly, can also learn the Turkish marine traditions which have been sustained for centuries by the Turkish Naval Forces, on the trip. In the world, only the information about the traditions special to the Turkish Naval Forces amaze the tourists. Interesting marine information, such as what the wind names in Turkish are called after, why dried bean is eaten on the ships every Monday, why there is an inscription of “TCG” at the beginning of the names of the ships and why there are eight buttons on the costumes of the mariners are reported to the visitors.

sinin yer aldığı ve denizci kıyafetlerinde neden sekiz düğme bulunduğu gibi ilginç denizcilik bilgileri de ziyaretçilere anlatılıyor.

En güzel yürüyüş parkurları Bu kadar eşsiz bir doğaya sahip Balçova’da haliyle eko turizm için de birçok güzergah bulunuyor. Balçova – Manastır – Halkapınar Çeşmesi güzergahı, Behzat Tepesi, Balçova Cengiz Saran Baraj Gölü, çam ormanları, doğal şifalı bitkiler ve manzara güzellikleri ile keyifli bir parkur sunuyor. Toplam 14,8 kilometre uzunluğundaki patika yolda gezi süresi, yürüyerek 5 – 6 saat sürüyor. Üçkuyular – İnciraltı Gençlik Merkezi – İnciraltı parkuru ise hem yürüyüşçülere, hem bisikletseverlere hitap ediyor. Yılın 12 ayı kullanabileceğiniz dört kilometrelik parkurda, alışveriş yapabilir, Çakal Burnu Dalyanı’ndaki çiçek seraları ve narenciye bahçelerini, denizin üstünde oynaşan su kuşlarını görebilir, olta balıkçılığı yapabilirsiniz. Balçovaİnciraltı- Sahilevleri ve Termal Tesisler-Balçova Barajı parkurları da yine doğanın eşliğinde eğlenceli yürüyüşler yapmanıza olanak sağlıyor.

36 İZMİR

the district, for the visitors. The cable car, which has a line length of one thousand meters on the northern slopes of Dededağı, carries its visitors up to a hill over 400 meters. The beauties you are to see after the pleasant cable car journey which is accompanied by the view of İzmir Bay, makes you instantly forget about your acrophobia, if you have one. At the facilities which are managed by İzmir Metropolitan Municipality today, there are restaurants, cafeterias and sales stands of souvenirs. Cable car, which has been closed due to maintenance works, will carry its visitors to the top with its renewed face in the coming days.

Marine rituals are available in this museum It is not surprising to encounter a sea museum in Balçova which is a district turning its face towards the sea. The Sea Museum, which was actualised with the cooperation of İzmir Metropolitan Municipality and the Navy, attracts the attention of the tourist groups. The Sea Muse-

Kasım - Aralık / November - December 2010

İnciraltı Kent Ormanı’nı denizle bütünleyen sazlık alan, flamingo, pelikan, balıkçıl ve daha pek çok kuşun barınağı gibi. Fotoğrafçılara renkli kareler veren flamingoları görmek ve görüntülemek son derece kolay. The reed field integrating İnciraltı City Forest and the sea is like shelter of many birds such as flamingo, pelican, hernshaw and others. Seeing and viewing flamingoes offering colorful spectacles for photographers are so easy.


The best walking tracks Yat limanı hareketlendirecek İzmir’in ilk yat limanlarından Levent Marina, Balçova’nın ve dolayısıyla İzmir’in denize açılan kapısı gibi. Denizde 70, karada 50 tekne barındırma özelliği olan Levent Marina, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na sadece 12 kilometre uzaklıkta bulunuyor. 2010 yılı sonunda yenilenen yüzüyle kapılarını açacak olan Levent Marina’da restoran, kafeterya ve alışveriş merkezi de bulunuyor. Marinanın yeniden açılması ilçeye denizden ulaşımı kolaylaştıracağı gibi canlılık da getirecek.

The marina will bring liveliness Levent Marina, which is one of the first marinas of İzmir, is just like the gate of Balçova, and as a matter of course, of İzmir, opening to the sea. Levent Marina, which has a particularity of reserving 70 boats on the sea and 50 on shore, is only 12 kilometres distant from İzmir Adnan Menderes Airport. There are restaurants, cafeterias and a shopping mall at Levent Marina which will open its doors with its renewed face at the end of 2010. Reopening of the marina shall enable the transportation to the district from the sea and it shall also bring liveliness.

In Balçova, which has such a unique nature, there are naturally many routes for the eco tourism. The route of Balçova – Monastery – Halkapınar Fountain presents a pleasant track with Behzat Hill, Balçova Cengiz Saran Dam Lake, pinewoods, natural herbs and scenery beauties. The trip takes 5 – 6 hours on foot on the road which is 14,8 kilometres long. Üçkuyular – İnciraltı Youth Centre – İnciraltı track, on the other hand, addresses either to the walkers, or bicycle-lovers. On the track of four kilometres which can be used for 12 months of the year, you can go shopping, see the flower greenhouses and citrus gardens in the Fishery of Çakal Cape, aquatic birds playing over the sea and go handline fishing. Balçova- İnciraltı- Sahilevleri and Thermal Facilities-Balçova Dam tracks enable you to take entertaining walks accompanied by the nature.

How to go? In terms of transportation, Balçova is one of the most advantageous counties of İzmir. With the help of the newly-opened ring road, you can reach Balçova from Adnan Menderes Airport within 20 minutes. Üçkuyular Ferryboat Seaport which provides transportation from the sea and Levent Marina are also within the boundaries of the district. It is also among the lines in which the municipality buses perform the most frequent service.

Ne yenir? Balçova’da Anadolu ve Batı mutfağından arayacağınız her lezzeti bulmanız mümkün. Ancak özellikle İnciraltı ve Sahilevleri’nde sabahları kahvaltı, akşamları balık ziyafeti sunan ve her keseye hitap eden irili ufaklı çok sayıda lokanta bulabilirsiniz. Ailece gidebileceğiniz mekanlarda eğlenceli ve lezzetli yemekler sizi bekliyor.

What to eat? It is possible to find every kind of taste from Anatolian and Western cuisine in Balçova. You can find many low-priced restaurants, large and small, which present breakfast in the mornings and a banquet of fish in the evenings especially in İnciraltı and Sahilevleri. Entertaining and delicious meals are waiting for you in venues where you can go with your family.

Alışverişin adresi Balçova Nasıl gidilir? Balçova ulaşım açısından İzmir’in en avantajlı ilçelerinden birisi. Yeni açılan çevre yolu sayesinde Balçova’ya Adnan Menderes Havalimanı’ndan 20 dakika süren bir yolla ulaşılabiliyor. Denizden ulaşımı sağlayan Üçkuyular Arabalı Vapur İskelesi ve Levent Marina da ilçenin sınırları içinde yer alıyor. Kent içinde de belediye otobüslerinin en sık sefer yaptığı hatlar arasında yer alıyor.

Balçova’nın sakin yapısını bozmayan ve ilçeye canlılık getiren birçok alışveriş merkezi bulunuyor. Alışveriş ve eğlence mekanlarının çokluğu, ilçenin özellikle hafta sonlarında nüfusunun iki katına çıkmasına neden oluyor. Aradığınız her şeyi bulabildiğiniz renkli alışveriş merkezleri, soluklanmak isteyeceğiniz kafeteryalar, restoranlarla gününüzü dolu dolu geçirmenizi sağlayacak birçok aktivite sunuyor.

Address of shopping; Balçova Balçova has many shopping malls which do not destroy the tranquil structure and which bring liveliness to the district. Amplitude of shopping and entertainment venues causes the district to double its population, especially at the weekends. Colourful shopping malls, where you can find anything you are looking for, presents various activities that would enable you to spend your day in full with cafeterias, restaurants where you can have a rest. Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

37


Güncel / Actual

En güzel Karşıyaka! Karşıyaka Belediyesi’nin EFSA işbirliği ile bu yıl ikincisini gerçekleştirdiği Ulusal Fotoğraf Yarışması sonuçlandı. Kültür Müdürlüğü’nün organizasyonu ile düzenlenen yarışmaya 76 kişi 39’u siyah beyaz, 299’u renkli olmak üzere toplam 338 fotoğrafla katıldı. Fotoğraf sanatçıları Tahir Özgür, Levent Çanakkalelioğlu, İpek Cabadak,

9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü Öğretim Üyesi Beyhan Özdemir ile Karşıyaka Belediyesi Basın Danışmanı Sedat Sözer’den oluşan seçici kurul, uzun uğraşılardan sonra çeşitli ödüller alan 9 eser ile sergilemeye değer görülen 39 eseri belirledi. Yarışmada Kaan Uğurlu’nun pelikanları görüntülediği fo-

Birincilik Ödülü

toğrafı birinci, Hakan Kuyumcu’nun Alaybey Vapuru fotoğrafı ikinci, Anıt fotoğrafıyla Mehmet Yasa da üçüncü oldu. Yarışmada Cemal Çetin, Ebru Umaç ile Murat Coşkunçay mansiyon, Aziz Cerit- Hamza Rüstem Özel Ödülü, Ege Gürün –EFSA Günal Güngör Özel Ödülü, Güzin Tezel ise EFSA Ülker Sokullu özel ödülü aldı.

İkincilik Ödülü

Üçüncülük Ödülü

Finest Karşıyaka National Photography Contest which was conducted by Karşıyaka Municipality cooperated by EFSA for the second time is over. 76 competitors attended the competition organised by the Directorate of Culture with 338 photographs in total, 39 of which are black and white and 299 colourful. The jury constituting of photographers Tahir Özgür, Levent Çanakkalelioğlu, İpek Cabadak, Beyhan Özdemir, Lecturer in Department of Photography, Faculty of Fine Arts, 9 Eylül University and Press Counsellor of Karşıyaka Municipality Sedat Sözer designated 9 artworks to be awarded

38 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

prizes and 39 artworks worth being put on exhibition after long discussions. Kaan Uğurlu’s shot viewing a scene of pelicans was designated to be the first, Hakan Kuyumcu’s shot of Alaybey Ferry was the second and Mehmet Yasa’s shot of the monument was the third photograph in the competition. Those awarded honourable mentions were Cemal Çetin, Ebru Umaç and Murat Coşkunçay; Aziz Cerit was awarded Hamza Rüstem Special Prize, Ege Gürün EFSA Günay Güngör Special Prize and Güzin Tezel was awarded EFSA Ülker Sokullu Prize.


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

39


Müze / Museum

Eşsiz eserlerle

tarihe yolculuk Kentin en merkezi noktasında yer alan Tarih ve Sanat Müzesi, İzmir’in ve bölgenin binlerce yıllık geçmişine ışık tutan nadide eserleri meraklılarına sunuyor.

Fotoğraflar / Photographs: Ceyda Adar - Süleyman Duman

40 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Journey to history with unique art works History and Art Museum which is located at the most centralized point of the city is presenting the precious artworks which illuminate the thousands-of-years history of İzmir and the region to the fanciers.

MEHMET TUNA İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü Director of İzmir Archeology Museum Çağdaş müzecilik anlayışıyla kent yaşamına kültürel katkı sağlayan Kültürpark’taki Tarih ve Sanat Müzesi, ziyaretçilerine geçmişi yaşatıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı protokol gereği İzmir Arkeoloji Müzesi’ne devredilen Kültürpark’taki 3 bin 820 metrekarede yer alan üç bina, seçkin tarihi eserleri bünyesinde barındırıyor. Müze, Türkiye’de ilk kez ortak bir alanda üç ayrı kompleks üzerinde farklı arkeolojik buluntuların sergilenmesi açısından da ayrı bir özellik taşıyor. Kentin ve bölgenin binlerce yıllık tarihinden izlerin sergilendiği müzenin bir diğer özelliği, kentin en merkezi yerinde olması nedeniyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin rahatlıkla ulaşabileceği bir konumda olması. Tarih ve Sanat Müzesi Taş Eserler, Kıymetli Eserler ve Seramik Eserler olmak üzere üç bölümden oluşuyor.

Müzede, Helenistik ve Roma dönemine ait birçok eser bulunuyor. Taş Eserler Salonu Taş Eserler Salonu’nda Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli heykeltıraşlık eserleri ile mimariye bağlı plastik eserler sergileniyor. Bölümün sol salonu Smyrna’ya ayrılmıştır. Girişte yer alan heykel, heykelcik, lahit ve mezar stellerinde, Smyrna heykeltıraşlık okulunun etki ve özelliklerini adım adım izlemek mümkün. Mezar kültürü ile ilgili Helenistik ve Roma çağına ait bölgenin özelliklerini taşıyan değişik tiplerdeki lahit ve mezar stelleKasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

41


ri de birbirine bağlantılı iki ayrı mekanda sergileniyor. Salonda, mezar buluntularından sonra Agora’ya ayrılan bölüm başlıyor. Agora kazılarından elde edilen sütun başlıklar, kaideler gibi mimari öğelerin yanı sıra Nehir Tanrısı Meandros gibi heykeltıraşlık eserlerine de bu bölümde yer veriliyor. Taş Eserler Salonu’nun zemin katında iki ayrı salon, gladyatörler ve olimpiyat oyunlarına ayrılmıştır. Gladyatörler bölümünde, savaşçı heykelleri ve oyunları betimleyen duvar resimleri yer alırken, olimpiyat oyunlarında ise farklı branşlardaki sporcular heykel ve resimlerle tasvir edilmiştir. İzmir’de çağlar boyunca her iki oyunun da düzenlendiği ve ilgi çektiği günümüze ulaşan yazıt ve kabartmalardan anlaşılmaktadır. Bölümün ikinci katı ise İzmir çevresindeki Milet, Metropolis ve Afrodisias gibi antik kentlerin eserlerine ayrılmıştır. Ayrıca tanrı, tanrıça, imparator ve kahramanlara ait heykeller de yine bu bölümde sergilenmektedir.

Seramik Eserler Salonu Bu bölümde Prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar olan zengin seramik koleksiyonu sergilenmektedir. Bölüm, başta İzmir olmak üzere çevredeki antik kentlerde yapılan yeni kazılar sonucu elde edilen eserlerden oluşmaktadır. Seremoni kapları ve günlük kullanım kapları, pişmiş toprak heykelcikleri dönemlerin günlük yaşamlarına dair ziyaretçilerine ipuçları veriyor. Salonda ayrıca İzmir’in kara ve deniz ticaretinin geçmişini ve önemini vurgulamak için limana yaklaşan bir yük gemisi ve getirilen malın satışının sağlandığı sembolik dükkanlar da yer alıyor. Seramik eserler salonunun üst kısmı Bayraklı

42 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

History and Art Museum at Kültürpark which culturally contributes to the city life with a sense of modern museology maintains the past for their visitors. Three buildings, which are located on an area of 3 thousand 820 square meters at Kültürpark which has been assigned to İzmir Archeology Museum according to the protocol signed by Ministry of Culture and Tourism, General Directorate of Cultural Heritage and Museums with İzmir Metropolitan Municipality, accommodate exclusive historical artifacts within. The museum also has a particular feature since it exhibits distinctive archeological findings on three separate complexes on a common area for the first time in Turkey. Another property of the museum, where traces from the thousandsof-years history of the city and the region are on display, is that it is located on a site which could


yerleşkesine ayrılmıştır. Bu bölümde İzmir kentinin yaklaşık 8 bin 500 yıllık geçmişine ait seramik eserlerinin özellik ve güzelliklerini görme şansını yakalayabiliyorsunuz.

Kıymetli Eserler Salonu Bu salonda üç ayrı bölümde muhtelif malzemelerden yapılmış İzmir ve çevresinin en nadide eserleri sergileniyor. Helenistik dönemden itibaren Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere farklı çağlardan eserler salonda yer alıyor. Salonun sağ bölümünde Milattan Önce 6. yüzyıldan başlayarak Osmanlı Dönemi’nin sonlarına kadar altın, gümüş ve bronz sikkeler sergileniyor. Salonun ortasındaki kapalı bir mekan hazine dairesine ayrılmış olup, burada Erken Tunç Çağı’ndan Bizans Dönemi’ne kadar olan altın, gümüş, akik, zümrüt ve diğer kıymetli taşlardan oluşan takılar mankenler üzerinde sergileniyor. Sol bölümde ise pişmiş toprak, cam ve madeni eserler ayrı vitrinlerde yer alıyor. Kıymetli Eserler bölümündeki eserlerin çoğunluğu Helenistik ve Roma dönemlerine ait olmakla beraber, sergilenen sikkeler ise Osmanlı Dönemi’ni yansıtıyor. Kültürpark - İzmir Tel: 0.232.445 78 76 Pazartesi hariç her gün 08.30 – 17.30 saatleri arasında açık.

be accessed easily by domestic and foreign visitors, because of being located at the most centralized point of the city. History and Art Museum consisted of three sections as; Stone Artworks, Precious Artworks and Ceramic Artworks.

Hall of Stone Artworks Various Archaic, Classical, Hellenistic, Roman and Byzantine sculpture artworks and plastic artworks of architecture are being displayed at the Hall of Stone Artworks. Left hall of the section is reserved for Smyrna. It is possible to follow the impressions and properties of Smyrna sculpture school step by step on sculpture, statuette, tomb and grave steles at the entrance. Different types of tomb and grave steles, which sustain the characteristics of the Hellenistic and Roman region, concerning the grave culture, are also on display on two separate places which are connected with each other. Following the grave findings, the department which is reserved for Agora starts at the hall. As well as architectural elements such as capitals, pedestals acquired from the Agora excavations, sculpture artworks like the God of River Meandros are also represented in this section. Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

43


Two separate halls on the ground floor of the Hall of Stone Artworks are reserved for gladiators and olympic games. While the gladiators department holds the warrior sculptures and wall paintings portraying games, the sportsmen from various branches are portrayed by sculptures and paintings in the olympic games. It is well understood from the extant tablets and reliefs that both of the games had been organized and paid attention in İzmir for centuries. The second floor of the section, on the other hand, is for the artworks of ancient cities around İzmir, such as Miletus, Metropolis and Aphrodisias. Additionally, sculptures of gods, goddesses, emperors and heroes are also exhibited in this department.

significance of the land and sea commerce of İzmir. Upper part of the hall of ceramic artworks is reserved for the settlement of Bayraklı. In this section, you can get the chance to see the characteristics and beauties of ceramic artworks having approximately 8 thousand 500 years of history of İzmir.

Hall of Ceramic Artworks In this department, a rich collection of ceramics from the Prehistoric ages to the Byzantine period is on display. The department consists of artworks uncovered as a result of the new excavations carried out primarily in İzmir and the surrounding ancient cities. Ceremony pots and daily use pots, terra-cotta statuettes give clues to visitors about the daily lives of the periods. A transport ship approaching to the harbor and symbolic shops through which the sale of the transported good is enabled are also situated at the hall in order to emphasize the history and

44 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

Hall of Precious Artworks At this hall, the most precious artworks of İzmir and around, which are made of various materials are on display at three different sections. Artworks from different periods – starting from the Hellenistic period and including the Ottoman period - are available at the hall. At the right section of the hall, golden, silver and bronze coins of the period, starting from the 6th century Before Christ to the ends of the Ottoman Period are being exhibited. A closed space in the middle of the hall is held for the treasury office and jewellery consisted of golden, silver, agate, emerald and other precious stones of the period starting from the Early Bronze Age to the Byzantine Period are being displayed on models here. At the left section, on the other hand, terra-cotta, glass and metallic artworks are placed in separate showcases. While the majority of the artworks at the section of Precious Artworks belong to the Hellenistic and Roman periods, the coins being displayed reflect the Ottoman Period. Kültürpark - İzmir Tel: 0.232.445 78 76 Open between the hours 08.30 – 17.30 everyday, except Monday.


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

45


ADVERTORIAL

Doku Grup tüm gücüyle İzmir’de

35 yıl önce kurdukları hayali gerçeğe dönüştürmek için tüm gücüyle çalışan Dokumacı Ailesi, bugün Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinde gerçekleştirdiği inşaat projeleri ile büyük bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Doku Group is in İzmir with full force Trying with a great effort to actualise a dream imagined 35 years ago, the Dokumacı family is taking firm steps forward to become a great trademark with their construction projects in Turkey and Middle East countries, today.

46 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Bünyesinde; Doku İnşaat, Krom İnşaat, Alkor Alüminyum, Alkom Alüminyum, Kor Alüminyum ve Montalsol Solar Enerji şirketlerini barındıran Doku Grup İzmir’e yaptığı ve yapacağı yatırımlarla adından övgüyle söz ettirmeyi başarıyor. İzmir İTOB Organize Bölgesi’nde 12 bin metrekare kapalı alanda kurulmuş olan ilk alüminyum extruzyon fabrikasını İzmir’e kazandıran Doku Grup, şimdi de Urla’da daha önce emsali görülmemiş bir konut projesi için çalışmalara başladı.

Doğanın içinde lüks yaşam alanları İzmir’in Urla ilçesinde denize hakim ve yeşillikler içerisindeki 28 bin metrekarelik arsayı satın alan Doku İnşaat, bu arsa üzerine inşa edeceği 11 adet malikane ile de İzmir’e önemli bir değer katmayı hedefliyor. Doğanın içinde sıra dışı bir mimari ve akıllı ev teknolojisini buluşturacak olan bu özel malikaneler, sahiplerine emsalsiz bir yaşam standardı sunmayı vaat ediyor. Kazanmaktan çok beğendirmek için çalışan ve fark yaratma ilkesi ile hareket eden Doku İnşaat, bu projesini 2011 yılı başında hayata geçirerek 1,5 yıl gibi kısa bir sürede bitirmeyi hedefliyor. Bilginin ve tecrübenin gücüne inanan Doku İnşaat, bu projede İzmir Mimarlar Odası ve üniversitelerin mimarlık bölümü öğretim üyeleri ile ortak çalışıyor. Akademik düzeyde bir mimari proje yarışması düzenlemeyi planlayan Doku İnşaat, bu projenin lüks konut alanında bir simge proje haline gelmesini hedefliyor.

Hedef alüminyum sektöründe 1 numara olmak “İlkleri başarmak ayrıcalık ister” sloganı ile yola çıkan ve İzmir’in en büyük alüminyum fabrikası olan Alkor Alüminyum Doku Grup’un en önemli şirketlerinden birisi. Alüminyum alanında her aşamada ihtiyaç duyulan bütün ürünlerin üretimini gerçekleştiren Alkor Alüminyum, yıllık üretiminin yüzde 70’ini ihraç ederek bu alanda da İzmir’in önemli bir gurur kaynağı. Türkiye pazarında yıllık üretim kapasitelerine göre yapılan değerlendirmede ilk üç içinde yer alan Alkor Alüminyum, yapacağı yeni yatırımlar ve Ar-Ge çalışmaları ile kısa bir süre içinde Türkiye pazarında da lider olmak hedefinde. Alkor Alüminyum’un üretimini gerçekleştirdiği tüm ürünlerin satışı için açılan Kor Alüminyum satış mağazası ile de, tüketicilerin kaliteyi uygun fiyattan satın almaları sağlanmış durumda. TSE standartlarına uygun üretim yapan şirket, bu alanda faaliyet gösteren diğer sektör temsilcilerine de önemli ve faydalı bir örnek oluşturuyor.

Holding Doku Insaat, Krom Insaat, Alkor Aluminyum, Alkom Aluminyum, Kor Aluminyum and Montalsol Solar Energy companies within, Doku Group achieves to make their mark with praises, owing to the investments they have made and will make in İzmir. Doku Group, which gained the first aluminum extrusion factory for İzmir, which was established in a closed area of 12 thousand square meters in the ITOB Organized Site of İzmir, has now started the studies of an extraordinary housing project in Urla.

Deluxe living spaces in nature Doku Insaat, which has purchased a land of 28 thousand square meters in the Urla district of İzmir, facing the sea and the green, aims to add a significant value for İzmir with 11 mansions to be constructed on this land. These special mansions which shall bring an extraordinary architecture and smart housing technology together within the nature promise to present a unique life standard for their owners. Focusing on admiration rather than earning and moving with the principle of making a difference, Doku Insaat aims to finish this project within a short period like 1,5 years after activating at the beginning of 2011. Doku Insaat, which believes in the power of knowledge and experience, works in cooperation with the Chamber of Architects of İzmir and lecturers of the architecture department of universities in this project. Planning to organize an academic-level architecture project contest, Doku Insaat targets to make this project a symbol project in the area of deluxe houses.

The target is to be number 1 in the aluminium sector Alkor Aluminyum, which started off with the slogan of “It requires a privilege to achieve the firsts” and became the largest aluminium factory of İzmir, is one of the most important companies of Doku Group. Performing the manufacturing of all products required in the aluminium field at every stage, Alkor Aluminyum is a significant source of pride for İzmir in this field, as well, since they export 70 percent of their annual production. Alkor Aluminyum which is in the first three as per the assessment performed in accordance with the annual production capacities in the Turkish market, aims to be the leader in the Turkish market, with the new investments they will make and Research and Development studies within a short period. With the company store of Kor Aluminyum which was opened for the purchase of all products manufactured by Alkor Aluminyum, the consumers have been enabled to buy the quality with convenient prices. The company, which makes production according to the TSE standards, sets a significant and useful example for other sectors’ representatives carrying on businesses in this field.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

47


İzmir’in aydın köyü:

BADEMLER Bilindik tüm köy yaşantılarına aykırı özellikleriyle Bademler Köyü, çağdaş ve modern yapısını yıllardır nesilden nesile aktarıyor.

Enlightened village of İzmir Thanks to their inconsistent characteristics with all common village lives, Bademler Village has been transferring their contemporary and modern structure from generation to generation.

Fotoğraflar / Photographs: CEYDA ADAR

48 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Adını önce tiyatrosuyla, ardından da Türkiye’nin ilk Çocuk Oyuncakları Müzesi ile duyurdu. Bilindik tüm köy yaşantılarına aykırı özellikleriyle Bademler Köyü, çağdaş ve modern yapısını yıllardır nesilden nesile aktarıyor. Geçimlerini tahtacılık ile sağlayan göçmen Yörüklerin yerleşik hayata geçerek kurdukları Bademler Köyü’nün geçmişi 250 - 300 yıl öncesine dayanıyor. Çevresinde bulunan badem ağaçları nedeniyle Bademler ismini alan köy, 2 binlere yaklaşan nüfusu ile günümüzün en aydınlık köyü.

It primarily became famous with their theater and then with the First Children’s Toys Museum of Turkey. Thanks to their inconsistent characteristics with all common village lives, Bademler Village has been transferring their contemporary and modern structure from generation to generation.

Dramatics which started during 1930s in the village has become an inseparable part of the cultural structure with the theater building which was completed in 1969.

Köyde 1930’lu yıllarda başlayan tiyatroculuk, 1969’da yapımı tamamlanan tiyatro binasıyla kültürel yapının ayrılmaz bir parçası olmuş.

The history of Bademler Village, which was founded by the nomad Yoruks who manage their lives through wood-chopping after settlement, leans on 250 – 300 years backwards. The village which was named Bademler due to almond trees around is the most enlightened village of today with their population of approximately 2 thousand people.

Pazar günü Bademler Köyü’nü keşfetmek için haftanın en uygun günü. Çünkü görülmeye değer tüm ayrıcalıklarına ek olarak pazar günü demek, Bademler’in tümü doğal ürünlerden oluşan pazarında alışveriş demek. Köy merkezinde Çocuk Oyuncakları Müzesi’nin

Sunday is the most appropriate day of the week for exploring Bademler Village. Because in addition to all of their spectacular privileges, Sunday means shopping at the bazaar of Bademler, which completely consist of natural products.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

49


Following the poster hung on the wall of Children’s Toys Museum at the village center, we primarily find ourselves at the village bazaar. The villagers who welcome their guests on stands ordered right and left with their warm smiles present their own natural products, village bread and flowers which are the income source of the village to the taste of the comers. Toasty flannelcake types coming out of the skillful hands of the village women on areas around the bazaar place shall do good for your hunger after shopping.

duvarına asılı afişi takip ederek önce köy pazarında alıyoruz soluğu. Sağlı sollu sıralanmış tezgâhlarda sıcak gülümsemesiyle konuklarını karşılayan köylüler kendi yetiştirdikleri ürünleri, köy ekmeklerini ve köyün geçim kaynağı çiçekleri gelenlerin beğenisine sunuyorlar. Pazaryeri civarındaki alanlarda köylü kadınların hünerli ellerinden çıkan sıcacık gözleme çeşitleri de pazar sonrası açlığınıza birebir gelecek.

Bademler’de bulunan Türkiye’nin ilk Çocuk Oyuncakları Müzesi, arkeolog Musa Baran tarafından kurulmuş. Pazarda satılan çiçekler köy halkının bir numaralı geçim kaynağı. Seralardan tezgahlara uzanan yolculuğunda sevgiyle büyütülen rengarenk çiçekler, görsel bir şölene dönüşüyor girdiği her mekanda. Yüzde 80’i çiçekçilik ile geçinen halkın bir diğer geçim kaynağı ise zeytincilik. Köylülerin kendi elleriyle doğal ortamda hazırladıkları zeytinler, pazarın da önde gelen ürünlerinden.

Oyuncak Müzesi Köy pazarında bir turun ardından Türkiye’nin ilk Çocuk Oyuncakları Müzesi’ni gezmek için müzenin kapısından içeri giriyoruz. Köy muhtarı Mehmet Uysal rehberliğinde dolaştığımız müze, yaşayan bir tarih adeta. İsmi Çocuk

50 İZMİR

The First Children’s Toys Museum of Turkey, which is located in Bademler, was founded by the archaeologist Musa Baran. Oyuncakları Müzesi olarak anılsa da eski zaman oyuncaklarının sergilendiği müze, duvarları süsleyen eski fotoğraflar ve eşyalar ile köyün tarihini de canlandırıyor hafızalarda. Kendisi de Bademler Köyü’nden olan 2007 yılında yitirdiğimiz Arkeolog Musa Baran tarafından kurulan müze, ilk olarak 1990 yılında kapılarını açmış. Annesine ait olan evi, ölümünün ardından müzeye dönüştüren Baran, annesini de unutmayarak müzenin bir odasını kendisine ayırmış. Bu odada eski fotoğraflar ve eşyalar sergileniyor; diğer odada da eski yıllarda çocukların oynadığı oyunlara ait araç-gereçler kısa açıklamaları ile birlikte çerçeveli bölümlerde yer alıyor.

Kasım - Aralık / November - December 2010


Bademler’de her pazar günü köy pazarı kuruluyor. A village bazaar is established in Bademler every Sunday.

Sanatsever köy Bademler Köyü’ne gelip tiyatrosunu görmeden dönmek olmaz diyerek ikinci durağımız Bademler Köyü Tiyatrosu oluyor. Sezon henüz açılmadığından bir provaya denk gelmesek de tiyatro tüm görüntüsüyle modern bir tiyatro yapısından farksız. Köyde 1930’lu yıllarda başlayan tiyatroculuk, 1969’da yapımı tamamlanan tiyatro binasıyla köyün kültürel yapısının ayrılmaz bir parçası olmuş. Geçmiş yıllarda köy meydanında sahnelenen oyunlar, tiyatro binasının hizmete açılmasıyla 150 kişilik salonda oynanmaya başlamış. Genci, yaşlısı tiyatroya ilgi duyan köy halkının canlandırdığı oyunlar artık sadece köy halkının değil, da-

Nasıl gidilir? Özel araç ile gidecekler için Bademler, İzmir-Çeşme yolu üzerinde Güzelbahçe’den Seferihisar yönüne doğru 11 kilometre sonra yer alıyor. Köye otobüs ile gitme imkanınız da var. 320 numaralı Konak-Bademler otobüsü her gün hizmet veriyor.

Flowers being sold on the bazaar place are the number one income source of the village. Colorful flowers which are grown with love during their journey from the glasshouse to the stands transform into a visual banquet in every location. Another income source of the public, 80 percent of which manages their lives through floriculture, is olive. Olives which are prepared by the villagers in a natural environment are among the prominent products of the bazaar, as well.

Toy Museum After touring the village market, we enter the First Children’s Toys Museum of Turkey in an attempt to visit. The museum in which we tour under the guidance of the village headman Mehmet Uysal is literally a living history. Although it is called Children’s Toys Museum, the museum where the antiquity toys are exhibited also animates the history of the village in memories with old photographs and objects glamorizing the walls. The museum, which was established by Archaeologist Musa Baran who is also from Bademler Village and who passed away in 2007, firstly opened their doors in 1990. Baran, who transformed his mother’s house into a museum after

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

51


vet edildikleri tüm şehirlerin beğenisine sunuluyor. Her yıl 27 Mart Dünya Tiyatro Günü için bir oyun hazırlayan Bademler Köyü oyuncuları, gündüzleri tarlada, geceleri sahnede gösteriyorlar hünerlerini. Sadece tiyatrosu ve müzesi değil elbet Bademler’i Bademler yapan. Adını ilk kez 1964 yılında ev sahipliği yaptığı Susuz Yaz filmi ile duyuran Bademler Köyü, sokaklarında adımlarken karşınıza çıkıveren çeşitli kuruluş ve dernekler ile de dikkatleri çekiyor. Okuma-yazma

her death, reserved one of the rooms of the museum for himself in memory of his mother. Old photographs and objects are displayed in this room; in other room, on the other hand, equipments of the games played by children during the old times are displayed within the framed section together with their brief explanations.

Art-lover village

Halkın yüzde 80’inin geçim kaynağı çiçekçilik. 80 percent of the public manages their lives through floriculture.

52 İZMİR

Our second stop was the Bademler Village Theater, since we would not have returned without visiting the theater of Bademler Village. Although we could not coincide with a rehearsal since the season has not opened yet, the theater is not different from a modern theater structure with the whole appearance. Dramatics which started during 1930s in the village has become an inseparable part of the cultural structure with the theater building which was completed in 1969. The plays which were staged at the village square in the previous years started to be played at a hall of 150 people, after the theater building was put into service. Plays animated by the villagers who are interested in theater, no matter young or old, are presented to the taste

Kasım - Aralık / November - December 2010

of not only the villagers but also all cities they are invited to. Actors of Bademler Village who prepare a play for 27th March World Theater Day every year depict their skills on the farm during the day and on stage in the evenings. It is not only their theater and museum which add a sense to Bademler. The village which became famous with the film, Susuz Yaz, for the first time attracts attention also with various corporations and associations which are instantly encountered on the streets. The village, which has a literacy rate of one hundred percent, accommodates a branch office of İzmir Atatürk

How to go? For those who would go by private car, Bademler is located 11 kilometers after, through the direction of Seferihisar from Güzelbahçe on the highway of İzmirÇeşme. You can also go to the village by bus. Konak-Bademler bus, numbered 320, serves every day.


oranının yüzde yüz olduğu köyde çağdaş yapının bir göstergesi olarak İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi'nin bir şubesi bulunuyor. Kültür ve Sanat Derneği, Avcılar ve Atıcılar Derneği, Gençlik ve Spor Kulübü de Bademler’in sosyal ve kültürel gelişmişliğinin kanıtı niteliğinde. Bademler’e girdiğiniz andan itibaren yeşiller içerisinde soluduğunuz tertemiz köy havası olsa da köy bir yandan geleneklerini sürdürürken diğer taraftan da farklı yapısıyla örnek olu-

yor tüm köylere. Bir pazar gününüzü Bademler Köyü’ne ayırın. Tiyatrosundan müzesine, derneklerinden dost halkına modern hayatın çağdaş köyünü siz de yaşayın. Bu güzel geziyi isterseniz köyün çevresini rengarenk saran bitki örtüsünün herhangi bir noktasında ya da köyün az ilerisindeki çamlık alanda, dere kenarında piknik yaparak taçlandırın. Dönüşte köy kahvesine uğrayıp taze demlenmiş çay ya da özellikle kekik çayınızı yudumlamayı ihmal etmeyin.

Provincial Public Library as an indicator of the modern structure. Culture and Art Association, Hunters’ and Shooters’ Association, Youth and Sports Club also prove the social and cultural development of Bademler. Although you breathe in a pure fresh village air from the moment you enter Bademler surrounded by green trees; on one hand the village sustains their traditions and on the other hand it serves as a model for all villages with their different structure. Leave a Sunday for Bademler Village. Experience the contemporary village of the modern life, from the theatre to the museum, from associations to the friendly public. If you wish, you can crown this beautiful excursion with a picnic at any spot of the colorful flora surrounding the village or on the piney area which is located a little ahead of the village or by a stream. Do not forget to stop by the village coffeehouse on the way back and sip the freshbrewed tea or especially thyme tea. Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

53


Röportaj / Interview

Röportaj / Interview ÇİĞDEM ASKERİ COŞKUN

Yarım asırlık serüven İzmir turizminin duayen isimlerinden biri Haluk Nişlioğlu. Yılların tecrübesini gençlere aktarırken, “Önce bu kenti, insanları sevin” diyor. 80 yaşına merdiven dayayan Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) Başkanı Haluk Nişlioğlu, 45 yıldır çabalıyor İzmir turizmi adına. Turizmin başladığı şehirlerden, gururla temsil ettiği İzmir’inin, yine başrolde yer alacağı günler için sektör temsilcilerini, başkanı olduğu birliğin çatısı altında buluşturuyor 30 yıldır. ETİK Başkanlığı dışında, TUROB, TÜROFED, TUGEV, TYD ve İZKA’da da yönetim kademesinde görevleri olan Haluk Nişlioğlu, görev aşığı bir isim. Turizm yolculuğunun başlangıcı 1966 yılına dayanan Nişlioğlu, geçmişteki turizm anlayışını özlese de, kentin potansiyeline güveniyor. 1968’den beri turizmin içinde yer alan, otel işletmeciliği yapan Nişlioğlu, ETİK’e giriş sürecini şöyle anlatıyor: “Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir iş için gitti-

54 İZMİR

An adventure of a half century Haluk Nişlioğlu is one of the doyenne names of the İzmir tourism. While narrating the youngsters about the experience of many years, he says, “You shall primarily love this city, the people”. Being on the right side of the age 80, Haluk Nişlioğlu, who is the Chairman of the Aegean Touristic Enterprises and Accommodations Association (ETİK) has been making efforts in the name of İzmir tourism for 45 years. He has been bringing the representatives of the sector together for 30 years under the roof of the association for the days when his İzmir, which he represents proudly among the cities where tourism starts would again play the leading role. Haluk Nişlioğlu, who has positions in the management grades of TUROB, TÜROFED, TUGEV,

Kasım - Aralık / November - December 2010

TYD and İZKA, as well as being chairman of ETİK , is beyond the call of duty. Although Nişlioğlu, whose travel into tourism goes back to 1966, misses the tourism perception of the past, he trusts the potential of the city. Nişlioğlu, who has been within the tourism and been performing hotel management since 1968, states his process of entering ETİK as follows: “When I went to the Ministry of Culture and Tourism to run an errand, one of the managers told me, ‘Mr. Haluk, agencies come and man-


tion before. In recent years, on the other hand, great progresses have been made concerning this subject, you can go everywhere on every kind of transportation vehicles. In spite of recruitments, abroad transit exits shall be increased and the roads shall be constructed. For instance, trolleys are very important for the city tourism. Come to think that, the trolley gets moving from İnciraltı and goes to Bostanlı through the coast. It is a trip which can fill a whole day of the tourist. The need for a classy entertainment venue is yet another point. In order to enable the city to reach the deserved point gradually, all these shall be actualised. Our ultimate desire is to be able to make the tourist lodge one more night. By this way, both the tradesmen and the hotelier will earn more and this will become a cycle in the course of time.”

“Turizm evinizi barkınızı unutturuyor” “1971-1987 yılları arasında Kuşadası’ndaki Kuştur Tatil Köyü’nde ortaklık ve genel müdürlük gibi görevlerde bulundum. Turizmle uğraşınca evinizi barkınızı unutuyorsunuz. Yaz kış demeden işinizle ilgileniyorsunuz. Sezon boyunca sabah altıda kalkar, işçilerin gelişini kontrol ederdim. Gecenin saat 2’sine kadar diskoları, restoranları dolaşırdım. Müşterilerle tek tek ilgilenirdim. Sezonun kapalı olduğu kış aylarında ise otel boşken bile biz çalışanlar olarak orada olurduk. Dönemin şartları gereği yiyecek bir şey bile bulamazdık, bazen günlerce topladığımız mantarları yerdik.” age most of their works, on the other hand, the hotel-keepers can not make themselves heard’. Whereas, the first establishment of the Hoteliers’ Association was actualised in İzmir as well. But it was not completely active. I became a member of a union called ETOB in 1973, in an attempt to contribute to the solution of the problems of the hoteliers. When I first entered, the union had only 16 members. Adnan Özaktaş, who was the Deputy Secretary of the period, said ‘Reach 30 members’ in one of the instruction meetings. I registered 35 members to the Union during the meeting.”

“İzmir shall rally all again” ğimde yöneticilerden biri ‘Haluk Bey, acenteciler gelip birçok işini hallediyor, ama otelciler sesini duyuramıyor’ dedi. Halbuki Otelciler Derneği’nin ilk kuruluşu da İzmir’de gerçekleşmiştir. Fakat tam faal olamamıştı. Ben de otelcilerin sorunlarının çözümünde katkım olur, diye düşünerek 1973’te adı ETOB olan birliğe üye oldum. İlk girdiğimde 16 üyesi vardı birliğin. Dönemin Müsteşar Yardımcısı Adnan Özaktaş eğitim toplantılarından birinde ‘30 üyeyi bulun’ dedi. Toplantı sırasında 35 üye kaydettim Birliğe.”

“İzmir yine canlanacak” Nişlioğlu, turizmin başladığı kentlerden biri olan İzmir’de sektörün eski günlerine dair düşüncelerini biraz buruk ama gelecekten umutlu ifade ediyor: “Evvelden bölge toplantılarına gittiğim zaman gururla söz alır, kendimi çok yüksekte hissederdim. Çünkü turizmin başladığı kentlerden biriydi İzmir. İstanbul’dan sonra biz gelirdik. Ancak son zamanlarda Antalya, Muğla gibi kentlerin önümüze geçmesi nedeniyle biraz daha

Nişlioğlu expresses his thoughts about the old days of the sector in İzmir, which is one of the cities where tourism started, in a bit puckery but also hopeful way: “I used to take the floor proudly and feel myself very high when I went to the region meetings before. Because İzmir was one of the cities where the tourism started. We followed İstanbul. However, since some cities such as Antalya, Muğla have got ahead of us in recent years, İzmir remains quieter. We had the leading role during that period, and now we are trying to revive it and revolve to its past splendid days. İzmir never dies and it shall revive again. The opponents shall obviously stop at a point. It’s always like that in the world. Tourism started in Italy and then it sprang to Spain, Greece, Turkey and other countries.” The experienced name, Nişlioğlu emphasizes that with its historical, cultural values, İzmir always has a rich potential. Nişlioğlu, who says “Agora, Kadifekale, Kemeraltı shall be revived; health and convention tourism shall be emphasized and a marina shall be built” tells about the ways to get more shares from tourism, as follows “İzmir used to be deficient in terms of transporta-

Nişlioğlu, who claims that the number of the tourists coming by the cruise ships leads into error when it is compared with the foreign currency inflow, says “Say the least, the tourist would have seen İzmir even though they do not lodge. We should evaluate this opportunity in order to make the tourist adjust their next vacation program for İzmir.”

“The perception of tourism used to be more sincere before” It is inevitable for a person who started this job during 1960s to compare the old and the new. As a name still trying actively to do something on behalf of İzmir, Nişlioğlu says that the perception of tourism of that time was better than that of today. Nişlioğlu narrates his memories of 40 years ago, as follows “People used to work more sincerely, intimately, without being selfish. There

“Tourism causes to forget your household” “Between 1971-1987, I held offices as partnership and general directorate of Kuştur Holiday Village in Kuşadası. You forget about your household when you deal with tourism. You are occupied with your job, no matter summer or winter. I used to wake up at six in the morning and check the coming of the workers throughout the season. I would get around the discos and restaurants until 2 a.m. I would separately take care of the clients. During the winter months when the season was closed, we –the employees – would be there even though the hotel was empty. We could not even find food as a matter of the conditions of the period, we sometimes would eat the mushrooms we had picked for days.”

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

55


were very good names available. Everyone was deeply occupied with contributing to İzmir without nourishing benefits. We struggled greatly in the course of time. Many steps were taken hand in hand in order to enable the airways to organize expeditions to İzmir and provide the introducing of the city. With the happiness of fulfilling his job fondly, Haluk Nişlioğlu constantly tells the same sentences to the people who perform this job and to the beginners: “I loved tourism. I have reached this age and I still am interested, I can’t break off. Tourism is such a thing that you can make it only if you love it. Sometimes students visit me to obtain information. I say, ‘Do this job if you love it, not only for the diploma.’ Because you make effort in order to address to the tastes of people, entertain them and make them happy. Deal with tourism if you love this job, the people and İzmir. A job which is performed with love does not oppress a person.”

Türkiye’nin turistik belgeli ilk otel derneği Nişlioğlu, “Sorunları haykırmalısınız ki çözüm bulunsun.”diyor. Nişlioğlu says, “In order to find a solution, you shall cry out the problems”.

sessiz duruyor İzmir. O zamanlar başroldeydik, şimdi canlandırmak, eski şaşalı günlerine döndürmek için uğraşıyoruz. İzmir asla ölmez, yine canlanacak. Rakipler duracak mutlaka bir yerde. Dünyada da böyledir. Turizm İtalya’da başladı, sonra İspanya’ya, Yunanistan’a, Türkiye’ye ve diğer ülkelere sıçradı.” Tecrübeli isim Nişlioğlu, İzmir’in tarihi, kültürel değerleriyle her zaman zengin bir potansiyeli olduğuna vurgu yapıyor. “Agora, Kadifekale, Kemeraltı canlandırılmalı, sağlık ve kongre turizmine ağırlık verilmeli, yat limanı yapılmalı” diyen Nişlioğlu, “İzmir ulaşım açısından eksikti eskiden. Son yıllarda ise bu konuda büyük atılımlar gerçekleştirildi, her yere her türlü ulaşım aracıyla gidebiliyorsunuz. İyileşmelere rağmen yurtdışı transit çıkışlarını artırmalı, yolları düzenlemeliyiz. Tramvay çok önemli kent turizmi için mesela. Düşünün ki, İnciraltı’ndan kalktı tramvay, sahil boyunca Bostanlı’ya kadar gitti. Turistin bir gününü doldurabilecek bir gezidir bu. Kaliteli eğlence mekanı ihtiyacı bir başka nokta. Tüm bunlar gerçekleştirilsin ki, kent hak ettiği noktaya adım adım ulaşsın. Bütün arzumuz turisti bir gece daha fazla konaklatabilmek. Bu sayede esnaf da, otelci de daha çok kazanacak ve zamanla bu bir döngü haline gelecek.” sözleriyle turizmden daha çok pay almanın yollarını anlatıyor. Kruvaziyer gemilerle gelen turist sayılarının, döviz girdisine oranlandığında yanılttığını söyleyen Nişlioğlu, “Ama en azından turist konak-

56 İZMİR

lamasa bile İzmir’i görmüş oluyor. Turistin bir sonraki tatil programını İzmir’e gerçekleştirmesi için bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekiyor.” diyor.

“Eskiden turizm anlayışı daha samimiydi” 1960’lı yıllarda bu mesleğe başlamış birinin eski ve yeniyi kıyaslaması da kaçınılmaz. Nişlioğlu, hala aktif olarak İzmir için bir şeyler yapmaya çalışan bir isim olarak, o zamanki turizm anlayışının şimdikinden çok daha iyi olduğunu söylüyor. “Daha samimi, candan, egoistliğe, kaçmadan çalışırdı insanlar. Çok iyi isimler vardı. Menfaat gütmeden İzmir’e katkı koyabilmekti herkesin derdi. Çok mücadeleler verdik zamanında. Havayollarının İzmir’e seferler düzenlemesi, kentin tanıtımını sağlamak için elbirliğiyle çok adımlar atıldı.” diye anlatıyor Nişlioğlu 40 yıl önce yaşadıklarını. İşini severek yapmanın verdiği mutlulukla, bu işi yapanlara, yeni başlayanlara sürekli aynı cümleleri söylüyor Haluk Nişlioğlu: “Ben turizmi sevdim. Ve bu yaşa geldim hala kenarından köşesinden de olsa ilgileniyorum, kopamıyorum. Turizm öyle bir şey ki ancak seversen yapabilirsin. Bazen talebeler geliyor yanıma bilgi almak için. ‘Sırf diploma için değil, eğer seviyorsanız bu işi yapın’ diyorum. Çünkü insanların zevklerine hitap edip, onları eğlendirmek, mutlu etmek için uğraşıyorsunuz. Bu mesleği, insanları, İzmir’i seviyorsanız turizmle uğraşın. Sevgiyle yapılan iş insanı yormaz.”

Kasım - Aralık / November - December 2010

1958 yılında Türkiye’deki ilk turistik belgeli otelciler derneği olarak Ege Turistik Otelciler (ETO) adıyla kurulan ETİK, bünyesinde Turizm Bakanlığı’na bağlı turistik işletme belgeli tesisleri barındırıyor. Belediye belgeli otellerin dahil olmadığı ETİK, turizmde yaşanan sıkıntılarda çözüm önerileri üretmek, sektörle Bakanlık arasında köprü kurmak, yurtiçi ve yurtdışı fuarlarda kentin tanıtımını yapmak gibi görevleri üstleniyor. ETİK yöneticileri, son yıllarda Türkiye Otelciler Birliği Yasası’nın olmaması ve bölgesel derneklerin sayısının artmasından şikayetçi.

The first hotel association of Turkey with a touristic certificate ETİK, which was established with the name Aegean Touristic Hoteliers (ETO) as the first hoteliers’ association having a touristic certificate in 1958, holds facilities with a touristic enterprise certificate, subject to the Ministry of Tourism. ETİK, in which hotels with a municipality certificate are not included, takes on tasks such as producing solution suggestions for problems of tourism, building a bridge between the sector and the Ministry, represent the city at both domestic and abroad fairs. Administrators of ETİK have been complaining about the lack of the Law of Turkey Hotelier’s Union and increase of the number of the regional associations in recent years.


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

57


Ören Yeri / Ruins

KLAZOMENAİ Ionia Birliği’ni oluşturan 12 kent devletinin arasında arkeolojik anlamda sağlamış olduğu bilgi çeşitliliği ile Klazomenai’nın ayrı bir konumu vardır.

KLAZOMENAI

Klazomenai has a separate place among the 12 cities of Ionia League due to the variety of archaeological information it offers.

58 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Doç. YAŞAR ERKAN ERSOY Urla – Klazomenai Kazısı Başkanı Excavation at Klazomenai Arkeoloji literatüründe Arkaik Dönem olarak adlandırılan ve kabaca M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllara karşılık gelen süreçte, Ionia kent devletlerinin bilim, felsefe, edebiyat ve sanatta göstermiş oldukları etkinliklerin kalıcı izleri insanlık tarihinde silinmez bir şekilde yerini almıştır. On iki kent devletinin oluşturduğu Ionia Birliği’nin Teos (Seferihisar), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Khios (Sakız Adası) ve Klazomenai gibi bazı önemli üyeleri İzmir’in hemen yakın çevresinde konumlanırlar. Bu kent devletlerinin arasında arkeolojik anlamda bizlere sağlamış olduğu bilgi çeşitliliği ile Klazomenai’nın ayrı bir konumu vardır. İzmir’in yaklaşık olarak 30 km kadar batısında, bugünkü Urla’nın İskele Mahallesi’nde konumlanan ama antik dönemde hemen açığındaki adaları da kontrol eden Klazomenai, zengin tarımsal alanlara sahip olan bir kent devletidir. Bölgedeki diğer yerleşmelerin aksine Klazomenai, tarih öncesi süreçteki Batı Anadolu maddi kültürünü bizlere tanıtmak konusunda da ayrıcalıklıdır. Klazomenai’da Ion yerleşmesinin konumlandığı alanlar büyük bir ihtimal ile M.Ö. dördüncü binden beri iskan görmüştür. Urla İskelesi’nde, hemen Karantina Adası’nın karşısındaki Limantepe mevkiinde sürdürülen arkeolojik kazılar, buradaki yerleşmenin günümüzden beş bin yıl öncesinde güçlü bir savunma duvarı ile çevrili olduğunu göstermiştir. Tipik bir Batı Anadolu Erken Tunç Çağı kültürü karakteri taşıyan bu yerleşme arkeolojik buluntuların gösterdiğine göre Kyklad Adaları ve Kıta Yunanistan ile de ticari ilişkilere sahiptir. Erken Tunç II dönemi (yaklaşık M.Ö. 2500 - 2200/100) Anadolu ve daha geniş düşünürsek Ege ve Doğu Akdeniz kültürleri için denizaşırı ticaretin geliştiği, madenciliğin ilerlediği, zenginliğin arttığı, buna bağlı olarak da sosyal anlamda toplumun katmanlaştığı, kentleşme olgusunun da tüm yönleriyle tanımlanabildiği bir kronolojik süreçtir. İşte bu dönemde Klazomenai’deki Erken Tunç Çağı yerleşmesinin sadece Limantepe mevkiindeki tahkimli bir alan ile sınırlı kalmadığı, daha güneye ve batıya uzandığı, hatta yepyeni bir savunma duvarı ile kuşatıldığı kentte gerçekleştirilen yeni kazılar ile açık bir şekilde kanıtlanmıştır. Klazomenai’nın Tunç Çağlarındaki isminin ne olduğu maalesef bilinmez. Urla İskelesi’ndeki bu Tunç Çağı yerleşmesi M.Ö. ikinci binli yılların sonlarına kadar kesintisiz devam eder. Bu dönemde, yaklaşık olarak M.Ö. 1200’lerde, gerçekleşen bir dizi olay neticesinde Ege ve Akdeniz’deki Geç Tunç Çağı uygarlıkları tarih sahnesinden silinirler. Ancak, kazıların işaret ettiğine göre Klazomenai’da Bronz Çağı’ndan

The traces of the science, philosophy, literature, and art of the Ionian city-states experienced during the period known as the Archaic Era in archaeological literature, roughly between the 7th and 6th century B. C., are engraved eternally in the history of humanity. Some of the most important members of the Ionian League such as Teos (Seferihisar), Phocaea (Foça), Colophon (Değirmendere), Chios (Sakız Adası), and Klazomenai are located in the close vicinity of İzmir. Klazomenai has a separate place among the 12 city states of Ionia League due to the variety of archaeological information it offers. Klazomenai, located 30-kilometres west of İzmir in the Iskele Neighbourhood of today’s Urla, once used to control the islands surrounding it in ancient times. Nowadays, it is a city rich in agricultural areas. Unlike the other settlements in the region, Klazomenai is privileged with information that offers us an insight into the material culture of the prehistoric era in Western Anatolia. It is highly possible that the Ionian settlement in Klazomenia started back in the 4th century B. C. The excavations still ongoing at Limantepe, located at Urla Jetty directly opposite Karantina Island, have uncovered a strong defence wall dating back five thousand years. According to these archaeological findings, which carry the characteristics of the Western Anatolia Early Bronze Age culture in Western Anatolia, there was a commercial relationship between the Kyklad Islands and Greece. The second half of the Early Bronze era (about 2500 – 2200/100 B. C.) is a period where overseas trade developed, mining progressed, social status established due to the increase in wealth, and the sense of urbanisation settled in chronologically in Anatolian, and the Aegean and East Mediterranean regions if we look at it in a broader perspective. By uncovering a new defence wall, recent excavations in the area prove that settlement in Klazomenai during the Early Bronze Age was not limited to Limantepe, but stretched south and west. Unfortunately we have no idea as to what Klazomenai was called during the Bronze Ages. This Bronze Age settlement at Urla Jetty continued until the end of the 2nd century B.C. Due to a series of events, the Late Bronze Era civilizations in the Aegean and Mediterranean faded from the history scene in 1200s B. C. However, according to the excavations in Klazomenia, the transition from the Bronze Age to the Iron Age continued uninterrupted, and the locals mingled with new groups from Greece to bring the Iron Age culture to the area. The excavations in the city prove that the settlement during the Iron Age was no different to that of the Bronze Age, in other words they were located in Limantepe. According to the excavations carried out in the city, the people of Klazomenai had powerful architectural traditions, they lived in well based large houses, and they used the one-colour hand-painted ceram-

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

59


Demir Çağı’na geçiş kesintisiz olarak gerçekleşmiş ve yerli topluluklar ile Kıta Yunanistanlı yeni gruplar kaynaşarak Demir Çağı kültürünü bu merkezde yeşertmişlerdir. Kentteki kazılar, Demir Çağı başlarında yerleşmenin farklı bir konumda değil, Bronz Çağı kentinin bulunduğu Limantepe mevkiinde olduğunu kanıtlar. Kentteki kazılar, Demir Çağı başlarındaki Klazomenailıların güçlü mimari geleneklere sahip olduklarını, sağlam temelli büyük konutlarda yaşadıklarını ve hem tek renkli el yapımı, hem de Ege üslubundaki çark yapımı bezemeli seramikleri yan yana kullandıklarını göstermiştir. Yerleşme yine Limantepe mevkiinde konumlanır ve zaman içinde sınırlarını genişleterek güneye ve güneybatıya doğru yayılır. Klazomenai’deki yeni kazılar, Demir Çağı başlarındaki yerleşmenin gömü alanlarının da belirlenmesine olanak tanımıştır. Antik kenti, batı

ics together with the Aegean-style ceramics. The settlement commences in Limantepe, and later broadens out to the south and southwest. The recent excavations in Klazomenai have uncovered the burial sites for the settlements in the early Iron Age. The tens of tombs discovered near the city gate of the wall that surrounds the ancient city in the west ultimately inform us of the west side border of the settlement in the Iron Age. Klazomenia experienced it most glorious years during the 6th century B. C. During this era, the heart of the city was in the south and southwest of Limantepe at the Jetty. The city centre was a 16-hectare area during this period. The settlement was girded by a castle wall during the Archaic Era. Nowadays, the defence wall that passes west of the UrlaIskele motorway and

yönden kuşatan sur duvarının kent kapısının yakınlarında tespit edilen onlarca mezar, Demir Çağı yerleşmesinin bir anlamda batı yöndeki sınırını bizlere gösterir.

60 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

stretches north and south gives us the west border of the archaic city. The areas outside the castle walls were either used as graveyards or served as an industrial neighbourhood for the olive

oil mills, blacksmiths workshops, or the potters’ furnaces. Data relating to the material culture of the settlements in Ionia show differences according to different locations. For example, the situation of Miletus during the time it was most powerful in the Archaic Era simply comes from the Temple of Athena, Apollo Delphinios, and the Sacred Area of Aphrodite. A similar situation is valid for Ephesus. However, in Klazomenai, there are powerful traces of archaeological data that describe different areas of life such as housing, industrial areas, and graveyards. Outside the city centre of the ancient city, the land starting from the east stretching over the whole of the west side was used as a graveyard. In archaeological literature, Klazomenai is referred to as an important ceramic production location. The ceramic cult of Northern Ionia dates back to the 8th century B. C. It is accepted that the Northern Ionia region, Klazomenia in particular, is the most important production location for the 7th century B.C. vases that attracted attention in East Aegean region with their storytelling illustrations known as the Chevrotain Style after Miletus. The terracotta tombs were also produced in Klazomenai in the same way. According to the numerous terracotta tombs uncovered during excavations in Klazomenai, they date back to the third quarter of the 7th century B. C. as they are adorned with the storytelling illustrations of individuals on the upper panels.

Olive oil mill In Klazomenia, in addition to the kilns, another datum providing information about the indus-


Klazomenai’nın yaşadığı en görkemli süreç M.Ö. 6. yüzyılın içleridir. Bu dönemde kentin kalbi yine İskele’deki Limantepe’nin güneyi ve güneybatısıdır. Kent merkezi bu dönemde yaklaşık olarak 16 hektar büyüklüktedir. Arkaik dönemde yerleşme bir sur duvarı ile kuşatılmıştır. Bugünkü Urla – İskele karayolunun hemen batısından geçen ve kuzey – güney doğrultusunda uzanan savunma duvarı bizlere Arkaik kentin batı sınırını verir. Sur duvarının dışındaki kesimler ise ya mezarlık alanı olarak kullanılmış ya da zeytinyağı işliklerinin, demirci atölyelerinin ya da çömlekçi fırınlarının bulunduğu bir sanayi mahallesi olarak işlev görmüştür. Ionia’daki yerleşmelerin maddi kültür verileri her merkezde farklılık gösterir. Örneğin Miletos’un en güçlü olduğu Arkaik dönemdeki durumu neredeyse sadece Athena Tapınağı, Apollo Delphinios ve Aphrodite Kutsal Alanı gibi tapınma yerlerinden gelir. Ephesos için de benzer bir durum söz konusudur. Ancak Klazomenai’da sivil iskan için kullanılan konutlar, endüstriyel alanlar ve mezarlıklar gibi yaşamın değişik alanlarındaki faaliyetlerin tanımlanmasına dönük arkeolojik verilerin güçlü izleri mevcuttur. Antik kent merkezinin dışı, doğudan başlayarak güneyi de kuşatarak tüm batı yönde mezarlık alanı olarak kullanılmıştır. Klazomenai, arkeoloji literatüründe önemli bir seramik üretim merkezi olarak adlandırılır. Kentin Kuzey Ionia özelinde bir seramik ekolü olarak ortaya çıkışı M.Ö. 8. yüzyılın içlerine kadar geriye gider. Doğu Ege’de, M.Ö. 7. yüzyıl içlerinde Yaban Keçisi Üslubu olarak isimlendirilen ve hikayeci anlatımdan çok süslemeci yönüyle dikkat çeken vazoların Miletos dışındaki en önemli üretim merkezinin Kuzey Ionia bölgesi özelinde Klazomenai olduğu kabul edilir. Aynı şekilde tekli gömüler için kullanılan pişmiş toprak lahitler de Klazomenai’da üretilmişlerdir. Klazomenai’daki kazılarda elde edilen çok sayıdaki örnek sayesinde bazen üst panellerinde insan figürleri ile de süslenerek anlatımlı sahnelere sahip olan pişmiş toprak lahitleri kullanma geleneğinin M.Ö. 7. yüzyılın üçüncü çeyreği içlerine kadar geriye gittiğini göstermiştir.

Zeytinyağı işliği Klazomenai’da, seramik fırınlarının yanı sıra antik dönemdeki endüstriyel faaliyetler hakkında bilgi veren bir başka veri de zeytinyağı işliğidir. Arkaik dönem kentinin sanayi mahallesi olarak işlev gören sur dışındaki kesiminden yürütülen kazılarla açığa çıkartılan bu önemli tesis, bizlere Batı Anadolu’da artık izleri maalesef ortadan kalkan küçük zeytinyağı işliklerinin ve bunların kullanmış oldukları teknolojinin günümüzden iki bin beş yüz yıl öncesine

kadar geriye gittiğini kanıtlamıştır. Ana kayaya oyularak inşa edilen ve zeytin kırma ve sıkma yapısı ile bunun hemen yanındaki depo biriminden oluşan bu işlik kazısı ardından da Komili Zeytinyağları’nın maddi destekleri ile ayağa kaldırılarak açıkhava müzesi olarak düzenlenmiştir. Her yıl çok sayıda ziyaretçiyi kendisine çeken bu antik zeytinyağı işliği, Ionialı toplulukların eski çağlardaki teknolojik yönden gelişmişliklerini açık bir şekilde bize gösterir. Klazomenai ile özdeşleşen ve Akdeniz’de İspanya’dan Kuzey Afrika’ya, İtalya’dan Kuzey Suriye sahiline ve Karadeniz sahilindeki Ionia kolonilerine kadar çok geniş bir coğrafyada karşımıza çıkan bandlı amforalar, büyük bir olasılıkla zeytinyağının da dahil olduğu Klazomenai ile bağlantılı tarımsal ürünlerin antik dünyada ne denli talep gördüğünün kanıtıdırlar.

Klasik Dönem Ionia kent devletleri, M.Ö. 546’da başlayan ilk Pers egemenliğinin M.Ö. 499/4 tarihle-

trial activities in the ancient period is the olive oil mill. Having been unearthed with the excavations conducted from the section out of the rampart functioning as the industrial district of the archaic period city, this important installation proved that the small olive oil mills, whose traces do not exist in the Western Anatolia any more, and the technology they employed date back to 2.500 years ago. Following the excavations, that olive oil mill, which had been built by carving the bedrock and comprised of an olive crushing and pressing structure and a storage next to it, was raised with the financial support of Komili Olive Oils and arranged as an open air museum. Attracting a large number of visitors every year, this ancient olive oil mill explicitly shows us the technological development of the Ionian groups in ancient times. Banded amphora series, which are identified with Klazomenia and encountered in a very large geography in the Mediterranean from Spain to North Africa and from Italy to the Northern Syrian coast and to the Ionian colonies on the Black Sea coast, are the evidences demonstrating how much the agricultural products

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

61


rinde gerçekleşen ve Pers yönetimince çok kanlı bir şekilde bastırılan Ionia İhtilali ardından sanatsal ve kültürel anlamda o canlı ve dinamik kimliğini kaybeder. O yüzden de tüm doğu Ege dünyası için Klasik Dönem olarak da adlandırılan ve M.Ö. 5. yüzyılın başından M.Ö. 4. yüzyılın içlerine kadar uzanan süreç, ne yazık ki pek bilinmez. Pers Savaşları sırasında Klazomenailıların kentlerini terk edip hemen açıktaki adaya kaçtıklarını ve yaşamlarına burada devam ettiklerini antik kaynaklar bizlere söyler. Gerçekten de M.Ö. 4. yüzyılın başlarına kadar devam eden uzun bir süreç boyunca anakaradaki yerleşmede bir kesinti izlenir. Bu dönemin arkeolojik izlerine ise Urla İskelesi’nin hemen açığında konumlanan ve şimdilerde karaya bir asfalt yol ile bağlanan Karantina Adası’nda rastlanmıştır. Klasik Dönem içlerinde Klazomenai kenti ikili bir yapıya sahiptir. Kentin esas yerleşimi sur duvarları olmayan Karantina Adası’nda yer alırken anakarada ise M.Ö. 4. yüzyılın içlerindeki sosyo-politik olaylar ile tetiklenen ve Atina sempatizanı olmayan toprak sahibi grupların inisiyatifi ile kurulan kısa süreli bir iskana sahip olan bir yerleşme vardır. Anakaradaki Khyton ismiyle adlandırılan bu yerleşme, kazıların da çok net bir şekilde ortaya koyduğu üzere Klasik Dönem ile birlikte tüm Ege’de bir moda olarak başlayan ve yeni iskan olunan birçok kentte de kullanılan Hippodamos tarzında ızgara planlı olarak düzenlenmiştir. Kentteki kazılarda Limantepe mevkiindeki prehistorik kalenin hemen güneyinde konumlanan bu yerleşmeye ait bağımsız evlerin oluşturduğu adalar ve bu adaları dik olarak kesen caddeler açığa çıkartılmıştır. Bu yerleşim, İskender’in Batı Anadolu’da Perslere karşı yürüttüğü askeri seferlerin öncesinde, yaklaşık olarak M.Ö. 350 yıllarında terk edilmiştir. Pers egemenliği sona erdikten sonra ise Klazomenai kenti Geç Antik Dönem içlerine kadar Karantina Adası’nda varlığına devam etmiştir. Ancak bu tarihlerde anakara, çok zayıf olarak iskan görmüş, esas anlamda ise tarım amaçlı olarak kullanılmıştır.

62 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

related to Klazomenia, probably including olive oil as well, were demanded in the ancient world.

Classical Period Ionian city states lost their lively and dynamic identity in terms of art and culture following the Ionian Revolt, which had taken place in 499/4 B.C. of the first Persian dominance that started in 546 B.C. and had been suppressed gorily by the Persian government. Therefore, the period which is called the Classical Period for the entire eastern Aegean world and extends from the beginning of 5th century B.C. to the midst of 4th century B.C. is unfortunately not known for sure. Ancient sources tell us that the Klazomenaian abandoned their cities during the Persian Wars and escaped to and continued to live on the island just off the coast. Indeed, during a long period of time until the beginning of 4th century B.C., there is an interruption in the settlement in the mainland. However, archaeological traces of this period were encountered in Karantina Island, which is located just off the coast of Urla Jetty and now connected with the land by means of a blacktop. In the Classical Period, Klazomenai city has a dual structure. The main settlement of the city is located in Karantina Island, which lacks ramparts. However, in the mainland, there is a short-term settlement triggered with the socio-political events in the midst of 4th century B.C. and founded with the initiative of landed groups that were not sympathizers of Athens. Called as Khyton, this settlement in the mainland has a Hippodamos-style grid plan which started as a fashion throughout the Aegean with the Classical Period and was used in many newly-settled cities, as excavations explicitly put forth. In the excavations conducted in the city, islands which comprise of individual houses belonging to this settlement located just in the south of the prehistoric castle in the neighbourhood of Limantepe and streets cutting these islands vertically were uncovered. This settlement was abandoned in approximately 350 B.C. prior to the military expeditions by Alexander the Great to the Persian in the Western Anatolia. After the Persian dominance had ended, Klazomenia city continued to exist in Karantina Island until the midst of the Late Ancient Period. However, in those times, the mainland was rarely populated and basically used for agricultural purposes.


ADVERTORIAL

İzmir’e buradan bakın Yeni konseptiyle şehrin en güzel panoramik manzarasını sunan Seyirtepe, İzmirlileri çağırıyor.

Kısa bir süre önce yeni adı ve yenilenen yüzüyle hizmete açılan İzmir Seyirtepe, 850 dönümlük geniş bir alanı kapsıyor. Çam ağaçlarının arasından kıvrılan bir yolla ulaşılan Seyirtepe, yolculuğun sonunda eşsiz bir manzarayla sizi ödüllendiriyor. Ancak Seyirtepe’de bulabilecekleriniz manzarayla sınırlı değil. İzmir’i keyifle seyrederken kaliteli ve lezzetli yemekler yiyebileceğiniz restoranlar, çayınızı yudumlayabileceğiniz sıcak kafeler, çocuklarınızı güvenle emanet edebileceğiniz oyun alanları da Seyirtepe’nin sundukları arasında. Örmekköy Çilek Çam Dağı Orman Alanı’nda bulunan ve Park Orman A.Ş. bünyesindeki Seyirtepe’nin Genel Müdürü Gökhan Yalvaç,

Seyirtepe’yi kentin markaları arasına sokmak için çalışmaya başladı. “İzmir kanatlarınızın altında” sloganıyla yola çıktıklarını anlatan Yalvaç, “Biz sadece bir restoranı değil, bölgeyi canlandırmak, keyifli bir yaşam alanı yapmak istiyoruz. Şu anda bir restoran, bir kafe, bir açık alan kafesi, bir kır düğün salonu, iki çocuk parkı, 400 araçlık otoparkımızla hafta içi 24.00, hafta sonları saat 01.00’e kadar hizmet veriyoruz.” diyor. “İzmirlilerin Seyirtepe’den ayrılırken yüzlerinde oluşan mutluluk ifadesi bizim için en güzel ödül” diyen Yalvaç, müdavimlerinin sayısını artırmak için yürüyüş parkurları, doğa sporları alternatifleri, paintball alanı ve bar projelerini de adım adım hayata geçireceklerini söylüyor.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

63


İnanç Turizmi / Belief Tourism

Pırlanta Üçgeni:

Palaçi mucizesi Devirlerinin “Geon Ha Dor” yani “en büyükleri” olarak anılan Haham Hayim Palaçi ve oğlu Abraham Palaçi, İzmir’de Pırlanta Üçgeni inancında yaşatılıyor.

Diamond Triangle: Palaçi miracle Being remembered as “Geon Ha Dor”, in other words “the greatest” of their period, Rabbi Hayim Palaçi and his son Abraham Palaçi are kept alive through the belief of Diamond Triangle in İzmir.

64 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


İzmirli din adamları Hayim ve Abraham Palaçi’nin Gürçeşme’deki mezarları, Yahudi cemaatinin kutsal saydığı mekanlar arasında yer alıyor. Palaçi’lerin mezarı, mezarın yanındaki mikve (arınma havuzu) ve yaptırdıkları Beth Hillel Havrası Yahudiler tarafından Pırlanta Üçgeni olarak kabul ediliyor.

mazlıklara son verdi. 1869 yılındaki ölümüne kadar büyük saygı gören Hayim Palaçi hayatı boyunca 72 eser kaleme aldı, ancak kendi döneminde hiçbiri yayınlanmadı. Eserlerin 26 tanesi daha sonraki yıllarda oğlu Abraham Palaçi tarafından bastırıldı.

Hayim ve Abraham Palaçi isimleri Yahudi dünyası için büyük önem taşıyor. Hayim Palaçi’nin kaleme aldığı, oğlu Abraham Palaçi’nin bastırdığı eserler bugün İsrail’de din kitabı olarak okutuluyor. 1788 yılında İzmir’de doğan Hayim Palaçi, 1837’den 1855 yılına kadar İzmir, Tire, Manisa ve Bergama’da yüksek görevlerde bulunmuş ve Dayan (yargıç) olarak çalışmış önemli bir din adamı. 1865 yılında 77 yaşındayken İzmir hahambaşısı seçilen Palaçi’nin, yaşanan çalkantılar nedeniyle komite kararıyla tek başına imza yetkisi kaldırıldı. Cemaatte çıkan bir dizi sorun neticesinde hahambaşılık

Hayim Palaçi’nin oğlu Haham Abraham Palaçi de babası kadar önemli bir konuma sahip Yahudi dünyası için. Hayim Palaçi’nin ölümünün ardından Hahambaşılığa getirilen Josef Hakim yabancı lisanlara, ilerlemeye karşı oluşu nedeniyle yabancı uyruklu Argi, Ventura, İsrael, Politi gibi aileler tarafından istenmedi. Önemli ailelerin Sultan’a dilekçe yollamasının ardından 1869’da Vali İsmail Paşa, 45 haham ile toplantı yaparak, Hayim Palaçi’nin oğlu Abraham Palaçi’yi hahambaşı ilan etti. Palaçi, 1869 - 1900 yılları arasında 31 yıl boyunca İzmir’de hahambaşılık yaptı.Otoriter bir yönetici olan Haham Abraham Palaçi, çok sa-

görevinden alınan Palaçi, teklif edilen emeklilik maaşını kabul etmeyerek, Tanrı’nın himayesi için sürekli dua etmeye başladı. Tam o sırada büyük bir deprem yaşanması, halkın bunu Tanrı’nın bir uyarısı olarak kabul etmesine neden oldu. Ve Haham Hayim Palaçi, 1867 yılında tekrar hahambaşı seçilerek tüm anlaş-

yıda inananın tepkisini çekse de, İzmir Yahudileri için iki önemli özelliğe sahipti. Birincisi ilerici ve modern okulların açılmasına ön ayak olması, ikincisi de büyük bir din bilgini olmasıydı. Palaçi’nin, ikinci özelliği nedeniyle dünyanın birçok yerinden din adamları ona danışmaya gelirdi. Zaman zaman olumsuz du-

The graves of the Hayim and Abraham Palaçi, men of God from İzmir, in Gürçeşme are among the places considered holy by the Jewish community. The graves of the Palaçis, the Mikveh (purification pool) nearby and Beth Hillel Synagogue they built are accepted as the Diamond Triangle by the Jews. The names of Hayim and Abraham Palaçi are of great importance for the Jewish world. The works written by Hayim Palaçi and published by his son Abraham Palaçi are taught as religious books in Israel today. Being born in İzmir in 1788, Hayim Palaçi is an important man of God who was on high duties in İzmir, Tire, Manisa and Bergama from 1837 until 1855 and worked as Judge. The sole signing authority of Palaçi, who was chosen the chief rabbi of İzmir in 1865 when he was 77, was abolished by the decision of the commission due to the disturbances being experienced. Being dismissed from the chief rabbinate as a result of a series of problems within the community, Palaçi refused the proposed the retirement pension and began to pray continuously for the guardianship of God. A great earthquake which blew up at that time caused the public to receive this as a warning from God. And being chosen the chief rabbi again in 1867, Rabbi Hayim Palaçi dissolved all disagreements. Being greatly respected until his death in 1869, Hayim Palaçi wrote 72 works in his lifetime, however, none of them was published during his period. 26 of his works were published by his son during the following years.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

65


rumlar ortaya çıktıysa da, başarılı cemaat yöneticilerinin arabuluculuğu sayesinde Palaçi hayatının sonuna kadar İzmir Yahudi cemaatinin hahambaşısı olarak kalmayı başardı. Abraham Palaçi, modern eğitimi destekleyen, civar kasabalarla diyalog kuran ve problemleri çözen bir yapıya sahipti. Habit takma adıyla bilinen Palaçi, Bükreşli filantropist (bağışçı) Manoah Hillel’den büyük bir bağış alarak babasının eserlerini bastırdı ve Beth Hillel Havrası’nı inşa ettirdi. Türkçenin öğrenimini şart koşarak büyük bir reform yapan Palaçi, İzmir Yahudi cemaatini laik eğitime açtı. Abraham Palaçi’nin yazdığı 26 eser ölümünden önce basıldı.

Mucizevi su Hayim ve Abraham Palaçi isimleri, İsrail’de yaşayan bir grup müridin, Palaçileri “evliya” mertebesine çıkarması ve İzmir’de “Kutsal Üçgen - Pırlanta Üçgeni” inancını başlatmasıyla daha da önem kazandı. Üçgenin bir köşesi Beth Hillel Havrası, diğer köşesi Abraham ve Hayim Palaçi’nin Gürçeşme Musevi mezarlığındaki mezarları, diğer bir köşesi de mezarlıktaki müritlerinin yaptırdığı ve suyunun kutsal olduğuna inanılan Mikve olarak kabul ediliyor. Bir nevi abdest alınan, ruhen arınma amaçlı girilen Mikve’ye akan suyun Kadifekale’den geldiği, yazın serin, kışın ılık aktığı ve mucizevi olduğuna inanılıyor. Yahudi inancına göre, kadınların düğünden önce ve her ay adet dönemlerinin son gününde, erkeklerin ise her cuma günü ve bayramlarda Mikve’ye girip arınması gerekiyor. Yahudi turist grupları, her yıl şubat ayında Abraham Palaçi’nin ölüm yıldönümünde İzmir’e gelerek, mezarı başında dualar ediyor, Mikve’ye girip ruhen arınma ritüellerini gerçekleştiriyor. Hastaları iyileştirdiğine inanılan Mikve’nin suyu, turistler tarafından şişelere doldurularak ülkelerine de götürülüyor. Şubat ayı dışında, İzmir Musevi cemaati üyeleri, her ay küçük gruplar halinde gelerek Palaçilerin mezarları başında dua ediyor. Kaynak: Dünden Yarına İzmir Yahudileri Kitabı, Sara Pardo

66 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

Hayim Palaçi’s son Rabbi Abraham Palaçi also has a status as important as his father’s, for the Jewish world. Josef Hakim, who was made Rabbi after the death of Hayim Palaçi, was not accepted by the foreign national families such as Argi, Ventura, Israel, Politi, since he opposed to foreign languages and progress. After important families sent requests to the Sultan, the Governor İsmail Pasha held a meeting with 45 rabbis in 1869 and declared Hayim Palaçi’s son Abraham Palaçi as the chief rabbi. Palaçi was the chief rabbi of İzmir for 31 years, between 1869 – 1900. Rabbi Abraham Palaçi, who was an authoritarian administrator, had two important characteristics for the Jews of İzmir, although he attracted reactions of many faithful people. The first one was that he was the initiator of the opening of progressive and modern schools, and the second one was that he was a great religious scholar. Due to his second characteristic, the clergymen from all around the world came to get advise from him. Although some negative conditions emerged from time Abraham Palaçi to time, Palaçi succeeded to stay as the chief rabbi of the Jewish community of İzmir until the end of his life, thanks to the intervention of the successful community administrators. Abraham Palaçi had such a structure that he supported the modern education, established dialogue with the towns hereabout and solved problems. Receiving a great donation from a philantropist (contributor) from Bucharest, called Manoah Hillel, Palaçi whose nickname was Habit published the works of his father and he built the Beth Hillel Synagogue. Stipulating the instruction of Turkish language and carrying out a big reform, Palaçi opened the Jewish community of İzmir to the secular education. 26 works written by Abraham Palaçi were published before his death.

Miraculous water The names of Hayim and Abraham Palaçi gained even more importance after a group of followers living in Israel apotheosized the Palaçis as “Saint” and started the belief of “Holy Triangle – Dia-


mond Triangle” in İzmir. A corner of the triangle is accepted as the Beth Hillel Synagogue, another corner is accepted as the graves of Abraham and Hayim Palaçi in Gürçeşme Jewish Cemetery and another corner is accepted as Mikveh which was built by the followers in the cemetery and whose water is believed to be holy. It is believed that the water that flows through Mikveh, in which a person performs ablution and gets purified spiritually, comes from Kadifekale; it is cool in summer and warm in winter and miraculous. According to the Jewish belief, women are supposed to visit Mikveh and get purified before their wedding and on the last day of their period every month and men are

supposed to do it every Friday and on the feasts. The Jewish tourist groups come to İzmir on the death anniversary of Abraham Palaçi which is in February every year, pray on his grave and carry out their rituals of spiritual purification through having a bath in Mikveh. The water of Mikveh, which is believed to heal the sick, is also bottled by the tourists and brought to their countries. Except of the month February, the members of the Jewish community of İzmir come in small groups every month and pray on the graves of the Palaçis. Source: The Book of İzmir Jews from Yesterday to Tomorrow, Sara Pardo

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

67


Röportaj / Interview

Kentine aşık bir rehber İşini yüreğiyle yapanlara en güzel örneklerden biri o. 46 yıllık tecrübenin ışığında profesyonel rehber Sara Pardo, “İzmir’in potansiyelini keşfedin” diye haykırıyor.

A guide in love with her city She is one of the best examples of those that do their work from the heart. Sara Pardo, a professional guide with 46 years of experience is crying out, “Discover the potential of İzmir.”

Röportaj / Interview: ÇİĞDEM ASKERİ COŞKUN

68 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


İzmir doğumlu Sara Pardo, kendisine yakıştırılan “İzmir aşığı” sıfatını fazlasıyla hak ediyor. 1960’lı yıllardan bu yana eşi Jaki Pardo ile birlikte turizm sektörünün tam kalbinde yer alan Pardo, 2000 yılına kadar profesyonel tur rehberi olarak çalıştı. Aktif rehberlik hayatını noktalamasının ardından kent tanıtımlarında gönüllü yer alan, gençlere, çocuklara İzmir’in tarihini çizgi roman kitaplarla anlatan Pardo, turizmde yükselmenin tarihi zenginlikleri canlandırmakla mümkün olacağını düşünüyor. Turizmle nasıl tanıştınız? PARDO: 1960 yılında evlendiğim zaman eşim sigortacılık yapıyordu. Sonra vapur acenteliği de yapmaya başladı. Kuşadası’nı o zamanlar hiç bilmezdik, orada yapacağını söyledi. O

yıllarda Kuşadası’na 2,5 saatte gidiliyordu, yollar kötüydü. Haritadan bakıp yola çıktık. Tam manasıyla bir köy çıktı karşımıza. İskele yok, yol yok. Otel bile yoktu doğru dürüst. Ve eşimin işi nedeniyle ben de bu şekilde tanıştım turizmcilikle. Rehberlik serüveniniz nasıl başladı? PARDO: 1965’te bir arkadaşım turist rehberliği kursuna başlayacaktı, beni de çağırdı. İlk çocuğum yeni doğmuştu, hem zordu hem de rehberlik ne demek onu bile bilmiyordum. Israrlarla yazıldım kursa, zar zor geçtim, kitap dahi açmadım. Ben kursu bitirdikten sonra eşim acentesine turizm kısmını da ekledi. Rehberler almaya başladı. Şu anda hayatta olmayan çok değerli rehberlerle çalıştık. Eşim “Sen de gel rehberlik yap” dedi. Başladım ve meslek hayatım boyunca sadece eşimle çalıştım. Bir gemiyle başladık, yıllar içerisinde haftada 4–5 gemiye çıktık. 1960’ta başladık, 2000 yılına kadar devam ettik. O dönemde turist rehberi olmayı anlatır mısınız? PARDO: Bizim kurduğumuz o ilişki, rehberlere karşı davranış çok farklıydı. Biz turizmin en onurlu devrini yaşamışız. O zamanlar eşim, turist gruplarını limana erken getiren rehberleri cezalandırırdı. “Turistten hiçbir şikayet gelmeyecek. Önce ülke, şehir tanıtılacak, sonra alışveriş.” derdi. Biz de bu işi ticaret olarak yapıyorduk ama eskiden para bu kadar ön planda değildi. Benden bilgili insanlar elbette ki var. Ama bir rehberin yapması gerekenleri yaptım ben. Önce ülkemi, kentimi layıkıyla tanıtır, sonra başka şeylere geçerdim. Türkleri, nasıl insanlar olduklarımızı anlatmaktı ilk derdim. İnsanlarla bu sıcak ilişkiyi kurduktan sonra gerisi çok daha kolay geliyordu. Ben bu ilkemden 40 yıllık meslek hayatım boyunca hiç vazgeçmedim. Bir rehber kent tanıtımında nasıl rol oynar? PARDO: Bir şehrin tanıtımında rehber çok önemlidir. İlk izlenimi biz yaratıyoruz. Turist ülke hakkındaki notunu sizden aldığı izlenimle veriyor. Bu şehri, ülkeyi temsil ediyorsunuz. Rehberin ilk düşündüğü ülkesinin tanıtımı olmalı. Örneğin İzmir’in keyfi nedir? Pasaport’ta gevrek yiyip, çay içmektir, Kordon’daki kafelerde oturmaktır, Kemeraltı’nda alışveriş yapmaktır. Planlı bir rotayla İzmir’in çok güzel bir sunumunu gerçekleştirebilirsiniz. İşin püf noktası; anlatırken yaşatabilmek…

“Kentimizi sevelim” Peki yılların getirdiği tecrübeyle İzmir’e dışarıdan bakınca ne görüyorsunuz? PARDO: En büyük hatamız sürekli “İzmir’de bir şey yok” demek. Rehberler de İzmir’i gezdirmeyi pek sevmezler. Hem tanımıyorlar, hem sevmiyorlar. Anlatacak bir şey bulamıyorlar. Oysa bu kentte görülecek çok şey var, yeter

Born in İzmir, Sara Pardo rightly deserves the title “A lover of İzmir” that is associated with her. Pardo, who has been in the heart of the tourism sector with her husband, Jaki Pardo, since the 1960s, worked as professional guide since 2000. Pardo, who, since retiring from being a guide, voluntarily takes part in promoting the city and teaches teenagers and children the history of İzmir with her comic book, believes that the way to progress in tourism is through livening up historical riches. How did you discover tourism? PARDO: When I married my husband in 1960, he was working in the insurance sector. Afterwards, he became a ferry agent. In those days, we knew nothing about Kuşadası, which is where he would be working. In those years, the roads were awful and it took 2.5 hours to get to Kuşadası. We checked it on the map and started our journey. A village, in the true meaning of the word, greeted us. There was no jetty, and no road. It did not even have a decent hotel. This is how I discovered tourism, thanks to my husband’s job. How did your adventure as a guide start? PARDO: In 1965, my friend was on the verge of starting a course in becoming a touristic guide and invited me to come. I had just given birth to my eldest child, so it was a bit difficult, and I did not know what being a guide meant. I gave into the persuasions and joined; I did not study at all, but managed to pass. Once I finished the course, my husband added a tourism department to his agency. We started recruiting guides. We started working with valuable guides that are no longer with us. My husband said, “Why don’t you come and become a guide as well.” I started and my husband was the only person I worked with throughout my career. We started with one boat, which became 4-5 boats a week throughout the years. We continued until 2000. Can you tell us a bit about being a guide during that period? PARDO: The relationship we established and the way we treated our guides was very different. We experienced the most honourable era of tourism. During that period, my husband would punish guides that brought the tourist groups back to the port early. He used to say, “I do not want to receive any complaints from tourists. First talk about the country and the city, and then move on to shopping.” We did not do the job for money, back in those days; earning money was not the money. Of course, there were people that knew more than I did. However, I carried out everything a guide should carry out. I used to talk about my country and city thoroughly, and then move on to other things. My first task was to tell people about the Turks, and explain the type of people they were. Once I established a warm and close relationship with people, the rest was easy. I held on to my principle for forty years.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

69


Pardo’nun çizgi romanı Efes Arının Gizemi, antik kentin tarihini eğlenceli bir şekilde öğretiyor. With her comic book “Ephesus – The Mystery of the Bee,” (Efes Arının Gizemi) Pardo teaches the ancient city’s history in an entertaining fashion.

ki onu güzel bir tabakta sunalım. Önce kendimiz sevelim şehrimizi. Herkes şikayet ediyor. Evet, sorunlar var ama bu bizim şehrimiz. Sevmeden hiçbir şey yapamazsınız. Geçen sene bir İzmir tanıtımında konuşma yapmamı istediler. “İzmir anlatılmaz, gösterilir” dedim. Eskiİzmir’e bir tur gerçekleştirdik. Üç günde sadece Eskiİzmir’i gezdirdim. Önce gittim, keşfettim Tatar Mahallesi’ni, Damlacık’ı, küçük camileri. O kadar güzel, cici şeyler var ki. Ama dediğim gibi sevmek, gönül vermek lazım. Ben çok seviyorum bu şehri. Başka yerde yaşayamam, insanlarıyla, havasıyla başka türlü bir şehir burası. Farklı dinlerin hoşgörüyle bir arada yaşandığı böyle bir şehir bulamazsınız. Havra Sokağı’ndaki sinagoglarda düzenlenen etkinliklerde konuşmamı yaparken, yan taraftaki camiden ezan sesi yükselir. Susar, konuşmacılara dinletirim bu eşsiz tınıyı. Bu kenti nasıl cazip hale getiririz sizce? PARDO: Bir defa Eskiİzmir büyük bir hazine, o bölgeyi canlandırmalıyız. Agora zaten başlı başına bir değer. Bir an evvel Agora’daki antik grafitileri ortaya çıkarmamız gerekiyor. Dünyada böyle bir şey yok. Anlatmak için turiste göstermeniz lazım. Kadifekale renkli bir bölge. Manzaralık; turistlerin oturup dinlenebileceği bir kafeterya yapılmalı oraya. Turist en tepeden kenti izleme şansını bulurken, bölge insanlarıyla ilişki de kurmalı. Bir diğer potansiyel Emir Sultan Türbesi. İnanç ve tarih turizmini bir arada sunabileceğiniz bir yapı. Birçok büyük ismin mezarı, yatırı var Emir Sultan’da. Sayabileceğimiz daha pek çok zenginliği var İzmir’in. Ancak insanların çaba harcaması için öncelikle İzmirlilere tanıtıp, sevdirmeliyiz bu yerleri. Kimi gezdirdiysem hayran kaldı bu şehre. Kemeraltı gezileri çok keyifli olabiliyor mesela. Her sokağına gireceksiniz Kemeraltı’nın. Bir sokakta yö-

70 İZMİR

resel lezzetler tadarken, diğer sokakta esnafla sohbet edeceksiniz, bir diğerinde hediyelik eşya alacaksınız. Havra Sokağı’na girip, Musevilerin ibadet yeri sinagogları gezdireceksiniz. İnanç turizminin yanı sıra kültürel bir öğedir aynı zamanda sinagoglar. Yakın bir zamanda çeşitli vakıflar ve Musevi oluşumlarının katkılarıyla büyük bir proje gerçekleştirilecek. Projeye göre aynı havzada yer alan beş sinagog koruma altına alınarak, restore edilecek. Birkaç tanesi ibadete açık kalacak, bir tanesi kültür merkezi, bir diğeri müze yapılacak. Müslüman Türkler ve Yahudiler yüzyıllardır olduğu gibi aynı çatı altında olacak Ayrıca çok önemli kiliselerimiz, camilerimiz var. Dünyanın hiçbir tarafında bu kadar küçük bir alanda bir araya gelen ibadet merkezi yoktur. Neden faydalanmayalım İzmir olarak? Çeşitlendirilebilir turizm kavramına nasıl yaklaşıyorsunuz? PARDO: Şu noktayı kaçırmamak gerekiyor. Sağlık turizmi veya kongre turizmi yapsanız da kente çektiğiniz turisti memnun etmek için tarihi eserlerini canlandırmanız şarttır. Yabancı bir ülkeye gittiğinizde o şehirde ilk olarak ne ararsınız? “Antik kentleriniz nerede?” dersiniz. Mevcut tarihi zenginliğimizi ortaya çıkarmalıyız ki, sonra bağlantılı turizm çeşitlerine geçmeliyiz. İzmir tarihini öğretme konusunda da çaba harcayan bir isimsiniz… PARDO: Bu konuda bugüne kadar biriktirdiklerimi ilk etapta Efes - Arının Gizemi kitabımda topladım. Dokuz yaş üstü çocuklara, gençlere, yetişkinlere Efes Antik Kenti’ni çizgi roman tekniğiyle anlatmak istedim. Şimdi de Araştırmacı-Yazar Yaşar Aksoy yeni bir fikri aklıma düşürdü. Yine çizgi roman tekniğiyle,

Kasım - Aralık / November - December 2010

What type of role does a guide play in promoting a city? PARDO: A guide plays an important role in promoting a city. We create the first impression. A tourist rates a country based on the impression given to them by you. You represent this city and this country. The first thing a guide should think about is promoting their country. For example, what are the delights of İzmir? The answer is eating bagels with at Pasaport, sitting at the cafes in Kordon, and shopping in Kemeraltı. You can promote İzmir beautifully, if you have a planned route. The trick is to make people live the story you are telling...

“Let’s love our city” With your years of experience, what do you see when you look at İzmir as an outsider? PARDO: Our biggest problem is that we keep saying, “There is nothing in İzmir.” İzmir is a place guides hate to take tourists around. They do not know anything about it and they do not like it. They cannot find anything to talk about. In fact, there is plenty to see, so long as we offer it on a beautiful plate. First, we need to love our city. Everyone complains. Yes, there are issues, but this is our city. You cannot do anything if you do not love doing it. Last year, they asked me to deliver a speech to promote İzmir. I replied, “You cannot talk about İzmir, you need to see it.” We organised a tour to Old İzmir. For three days, we travelled around old İzmir. First, I went to discover Tatar Neighbourhood, Damlacık, and its small mosques. There were so many beautiful and dinky things. However, as I said before, you need to love and cherish. I love this city. With its people and atmosphere it is a different city; I cannot live anywhere else. You cannot find another city that tolerates different religions under one roof. While giving my speech at the events held


İzmir’in tarihini resimlerle anlatan bir kitap hazırlığı içindeyim. 10 yaş üstü herkesin okuyabileceği bir kitap düşünüyorum. Yoğun rehberlik günlerinden sonra tecrübelerimi, bilgilerimi insanlarla paylaşmak istiyorum. Benim de bir görevim var İzmir’e. Ben bunu misyon olarak alıyorum ve büyük bir zevkle yapıyorum.

at the synagogues on Havra Street, I can hear the call of prayer rise from the mosque next door. At that point, I stop talking, and allow my listeners to listen to this unique resonance. What do you think is the best way for us to make this city attractive? PARDO: For a start, we must liven up the Old İzmir region; it is a gold mine. Agora alone is a treasure on its own. We need to uncover the ancient graffiti at Agora as soon as possible. There is nothing like it in the world. In order to explain it, tourists need to be able to see it. Kadifekale is a colourful region. A cafeteria, with a view, should be built, where tourists can sit down and have a rest. While the tourists get a chance to see the city from a bird’s eye view, they will be able to interact with the people of the area. Another untouched potential is Emir Sultan Shrine. The structure offers belief and history tourism together. The graves of numerous important names are located at Emir Sultan. There are loads of other riches we can list for İzmir. However, in order for people to make an effort, we need to start by promoting the people of İzmir, so that they can love these places. Everybody I have taken around the city has fallen in love with it. For example, the trips to Kemeraltı are very enjoyable. You need to travel in and out of every street in Kemeraltı. While tasting regional dishes in one street, you can chat to the tradesmen in another, and buy souvenirs in another street. You need to take them to Havra Street for them to see the synagogues. As well as being belief tourism, the synagogues are a cultural element. Various foundations and the Jewish community have a large project planned for the near future. The project entails renovating and conserving five synagogues in the same catchment area. Some of them will remain open for worshipping, one will become a culture centre, and the other will become a museum. Muslim Turks and Jews will remain under the same roof as they have done for centuries. Additionally, we have very important churches and mosques. There is no other location, in the world, that brings together so many religious buildings over such as small area. Why shouldn’t we benefit as İzmir? What is you approach on the concept of tourism having variety? PARDO: We must not miss this fact. You can improve health tourism or convention tourism; however, in order to satisfy tourists that visit the city, bringing historical artefacts to life is inevitable. What is the first thing you look for when your go to a foreign country? You ask them, “Where are your ancient cities?” First, we need to uncover our current historical riches, before we move on to various types of tourism. You are also a name making an effort to teach people about the history of İzmir... PARDO: First, I gathered my collections on the

İlk gün korkusu “Rehberlikteki ilk günüm çok önemliydi benim için. Kuşadası’na gittik, Sunline diye bir acentenin vapuru yanaşmıştı. Vapurdan boylu poslu bir hostes indi. Hostes ne iş yapar onu bile bilmiyordum. Hostes yeni rehber olduğumu anlayınca, ‘Sakın yeni olduğunu söyleme, 4-5 yıllık tecrübeliyim de.’ dedi. 21 yaşındaydım, çok gençtim. Bindim otobüse, bir sürü turist gözümün içine bakıyor. Mikrofon yok, klima yok. “Good morning” dememle olay bitti. Sonra kaç yıllık rehber olduğumu sordular, ‘Beş yıldır’ dedim. İlk gün korkusunu yenmemde o hostesin büyük payı vardı.”

First day phobia “My first day as a guide was very important for me. We went to Kuşadası, where a boat of an agent called Sunline had come into port. A tall hostess walked down off the boat. I did not even know what a hostess did. When I told the hostess I was a new guide, she said, “Do not tell anyone you are new as I have 4-5 years of experience.” I was 21 and very young. I could on the bus and saw that all the tourists’ eyes were on me. There was no microphone and no air-conditioning. I said, “Good Morning,” and that was it. When they asked me how long I had been a guide, I answered, “five years.” That hostess played a major role in helping me fight my first day phobia.

subject in my book called “Ephesus – The Mystery of the Bee.” I wanted to teach children over the age of nine, adolescents, and adults the Ancient City of Ephesus in the form of a comic book. Now, Yaşar Aksoy, Researcher – Author, has given me a new idea. I am in the process of writing a new comic book illustrating the history of İzmir. I want it to be a book that everybody above the age of 10 can read. Having spent years as a guide, I want to share my experiences and knowledge with people. I also have a responsibility towards İzmir. I accept this mission with pleasure.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

71


Güncel / Actual

Antik dönemden miras:

Şarapçılık Şarabın, Dionysos’tan günümüze uzanan yolculuğu “Teos Bağ ve Şarap Çalıştayı” ile masaya yatırıldı.

A heritage from ancient times: Winemaking The topic of discussion at the “Teos Vineyard and Wine Workshop” was the journey of wine, which stretches from Dionysus to date.

72 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Seferihisar’da düzenlenen “Teos Bağ ve Şarap Çalıştayı” ile şarabın geçmişten günümüze uzanan yolculuğu Türkiye’nin dört bir yanından gelen şarap uzmanlarıyla tartışıldı. Geleneksel Türk mutfağında şarabın yerinin belirlenmesi, Türkiye bağcılığının ve şarapçılığının destinasyon olarak ele alınması ve sürdürülebilirlik ilkesi içinde turizm ile ilişkilendirerek şarabın ülkemiz turizminde turistik ürün olarak tanıtım amacıyla kullanılması kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından Seferihisar Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen çalıştay, 23 - 24 Eylül 2010 tarihlerinde gerçekleşti. Seferihisar Doğanbey’de bulunan Angora Beach Resort Otel’de gerçekleşen Şarap Çalıştayı’na Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut Evkuran, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Ankara Üniversitesi’nden Gökhan Söylemezoğlu ve Ertan Anlı, Ege Üniversitesi’nden Ersin Doğer, Gusto Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yalçın, Büyülübağ Şarapçılık’tan Alp Törüner, Yemek Yazarı Aylin Öney Tan, Melen Şarapları’ndan Cem Çetintaş, Kavaklıdere Şarapları’ndan Ali Başman, Sevilen Şarapları’ndan Enis Güner, Diren Şarapları’ndan Orhan Ziya Diren, Kayra Şarapları’ndan Gözdem Gürbüzatik, Pamukkale Şarapları’ndan Yasin Tokat, Kocabağ Şarapları’ndan Memduh Erdoğan, Urla Şarapçılık’tan Can Ortabaş, TÜRSAB’tan Rıza Epikmen, Feyyaz Yalçın, Reşit Soley, Gurme Osman Serim, TÜROFED’den Mehmet İşler katıldı

Kültürel miras Türkiye’nin çok büyük bir tarih ve kültürel mirasa sahip olduğunu belirten Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Mahmut Evkuran, bunun değerlendirilerek turizmin 12 aya yayılması gerektiğini söyledi. Evkuran, Bakanlık yetkilileri ile sektör temsilcileri, konunun uzmanları ve yerel yöneticileri bir araya getiren Çalıştay’ın açılışında yaptığı konuşmada, Türk turizminin bugüne kadar hep sahillerde, kıyı kesimlerinde yaygınlaştığını ve yatırımların hep bu kesime yapıldığını belirtti. Türkiye’nin bugün elde ettiği turizm gelirinin büyük bölümünün kıyı turizminden kaynaklandığını ancak bununla yetinilmeyeceğini ifade eden Evkuran, “Türkiye’de çok büyük bir miras var. Bunu değerlendirip turizmi 12 aya yaymalıyız. Dünyada yer tutan saygın bir turizm ülkesi olmalıyız.” dedi. Evkuran, bu noktada şarapçılığın da Türkiye’nin sahip olduğu önemli kültürel miraslardan olduğuna işaret ederek, şarapçılığın geliştirilmesi ve bunun değerlendirilmesi için Çalıştay’da yapılacak konuşmaların kayıt altına alınarak değerlendirileceğini kaydetti.

Oenologists from four corners of Turkey discussed journey of wine, from past to present, at the “Teos Vineyard and Wine Workshop” held at Seferihisar. The workshop, hosted by Seferihisar Municipality and organised by the Research and Training General Directorate of the Ministry of Culture and Tourism, took place between the 23rd and 24th September 2010. The topics were to establish where wine stands within traditional Turkish cuisine, to discuss viticulture and winemaking is going in Turkey as destination, and to discuss using wine as touristic product in our country’s tourism within the context of principal of sustainability. Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

73


Çalıştay’a ev sahipliği yapan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Seferihisar’da bugüne kadar yaygın olarak tarımsal uğraşın zeytincilik ve narenciye üretimi olduğunu ancak son dönemde bağcılık da yapılmaya başlandığını söyledi. Seferihisar’ın uluslararası “Cittaslow (Sakin Şehir)” ağına üye olduğunu hatırlatan Soyer, “Sakin Şehir” konseptiyle uyum göstermesi nedeniyle bağcılık ve şarapçılığın ilçede yaygınlaşmasını desteklediklerini ifade etti. Çalıştayda “Anadolu’da mutfak ve şarap kültürü” ile “Şarap, bağcılık ve turizm ilişkisi” konuları ele alındı. Çalıştay’ın ikinci gününde ise Urla Şarapçılık Fabrikası ziyaret edildi. 2006 yılında kurulan fabrikanın ortaklarından Can Ortabaş rehberliğinde fabrikayı gezen katılımcılar, Ortabaş’tan şarap çeşitleri, özellikleri ve kültürü ile ilgili bilgiler aldı. Şarap tadımı ile devam eden gün şarapların satışa sunulması ile son buldu.

74 İZMİR

Mahmut Evkuran (General Director of the Research and Training department of the Ministry of Culture and Tourism), Tunç Soyer (Mayor of Seferihisar), Gökhan Söylemezoğlu (Ankara University), Ertan Anlı (Ankara University), Ersin Doğer (Ege University), Mehmet Yalçın (Executive Director of Gusto Magazine), Alp Törüner (Büyülübağ Winemaking), Aylin Öney Tan (Food Critic), Cem Çetintaş (Melen Wines), Ali Başman (Kavaklıdere Wines), Enis Güner (Sevilen Wines), Orhan Ziya Diren (Diren Wines), Gözdem Gürbüzatik (Kayra Wines), Yasin Tokat (Pamukkale Wines), Memduh Erdoğan (Kocabağ Wines), Can Ortabaş (Urla Winemaking), Rıza Epikmen (Association of Turkish Travel Agencies), Feyyaz Yalçın (Association of Turkish Travel Agencies), Reşit Soley (Association of Turkish Travel Agencies), Gourmet Osman Serim (Association of Turkish Travel Agencies), Mehmet Işler (Turkish Hoteliers’ Federation) attended the Wine Workshop at Angora Beach Resort Hotel in Doğanbey, Seferihisar.

towns, and how all investments were made in this section. Evkuran expressed that even though the majority of income generated by tourism in Turkey today derives from coastal tourism, it should not be the only type of tourism, and went on to say, “Turkey has great heritage. We need to utilise what we have to spread tourism over twelve months. We need to be a respected tourism country worldwide.” Evkuran pointed out that winemaking is one of the important cultural heritages of Turkey, and stated that recording the talks at the Workshop would help in developing and utilising winemaking.

Cultural heritage

Tunç Soyer, Mayor of the town hosting the Workshop (Seferihisar), stated that up until recently, agriculturally they had concentrated on growing olives and citrus fruit. He went on to explain how winemaking was the new addition. Soyer reiterated that Seferihisar was now a member of the International “Cittaslow” network, and stated that he supported viticulture and winemaking in the district as it fitted in with the cittaslow concept.

Mahmut Evkuran, General Director of the Research and Training department of the Ministry of Culture and Tourism, expressed the enormity of the historical and cultural heritage Turkey holds, and stated how important utilising it would be in spreading tourism over twelve months. In his opening speech at the Workshop, where Ministry authorities, industry representatives, experts, and local authorities came together, Evkuran stated how up until know Turkish tourism was just about beaches and coastal

The topics addressed at the Workshop were “The Cuisine and Wine Culture in Anatolia” and “The Relationship between Wine, Viticulture, and Tourism.” On the second day of the Workshop, participants visited The Urla Winemaking Factory. Can Ortabaş, a partner of the factory established in 2006, guided the participants around the factory, as well as providing them with information regarding the types, characteristics, and culture of wines. After the wine tasting session, the day ended with the sales of the wines.

Kasım - Aralık / November - December 2010


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

75


Mutfak Kültürü / Cuisine Culture

Röportaj/Interview: ÇİĞDEM ASKERİ COŞKUN

Geleneksel tatlar yok olmasın! Slow Food gönüllüleri, zengin İzmir mutfağında tehlike çanları henüz çalmasa da, yöresel lezzetleri korumak için örgütleniyor.

Traditional flavours should not disappear! Slow Food volunteers are getting organized in order to protect the local flavours, although alarm bells have not started to ring in the rich cuisine of İzmir, yet.. “Bu dünyaya doğan insanların nasıl hava hakları varsa, toprak ananın sunduğu tüm lezzetlere de hakkı vardır!” Slow Food Hareketi, 1980’li yıllarda sosyolog, tarihçi, gazeteci, degüstatör* Carlo Petrini önderliğinde bu manifesto ile ortaya çıktı. Gönüllü katılımla etkinliklerini gerçekleştiren Slow Food, adından da anlaşılacağı üzere fast food’a bir reaksiyon olarak başlasa da, bugün yöresel yemek değerlerini ve adil şekilde üretilen, sürdürülebilen tarımı destekliyor. Slow Food hareketinin (SF) İzmir’deki örgütlen-

76 İZMİR

mesi şimdilik Urla, İzmir merkez, Çeşme, Seferihisar, Tire ve Karaburun’da yoğunlaşıyor. Ve giderek diğer ilçelere de yayılıyor. SF gönüllüleri, unutulmaya yüz tutmuş yöresel yemekleri halkla buluşturuyor, yerli tohum kullanan çiftçiyi destekliyor. Amaç yöresel değerleri korumak, bir yandan da yeni neslin fast food kültürüne yenik düşmesini engellemek. Urla’da 25 gönüllü ile başlayan Slow Food hareketinin Urla Başkanı Bilge Bengisu Öğünlü, son yılların en ‘yararlı’ akımının felsefesini anlattı.

Kasım - Aralık / November - December 2010

“The people who were born into this world have the right for all the flavours presented by the mother earth, as well as the right for breath.” Slow Food Movement emerged with this manifest under the leadership of the sociologist, historian, journalist, degustator* Carlo Petrini, during 1980s. Slow Food, which carries out its activities with volunteer participations, supports local food values and agriculture cultivated and sustained rightfully today, although it started as a reaction against the fast food, as is evident from its name.


Slow Food Hareketi’nin felsefesinden ve çıkış öyküsünden bahsedebilir misiniz? ÖĞÜNLÜ: 1980’lerde İtalya’da sosyolog, tarihçi, degustatör ve gazeteci Carlo Petrini önderliğinde ortaya çıkan hareket, 90’lı yıllarda çevreci ve bio-çeşitliliğin savunucusu kimliğiyle öne çıkmıştır. Slow Food felsefesi büyük şirketlerin sadece kar amaçlı ve şuursuz büyümesine karşın, küçük üreticilerin üretim modellerinin sürdürülebilir bir dünya için gerekliliği üzerine kurulmuştur. Slow Food felsefesinde “iyi, temiz ve adil” diye bir tanım vardır. “İyi” geleneksel lezzetleri ve bio-çeşitliliği vurgularken, “temiz” çevreye saygılı, kirletmeyen üretim modellerini, mevsimsel ve yöresel olanı, “adil” ise üretenin insanca standartlarda yaşamını sürdürebildiği ve tüketenin mağdur olmadan satın alabileceği, fahiş fiyatları olmayan ürünleri anlatmakta.

ğini unutamıyorum. Sokakta kızartmayı yapmak için lokma düzeneği kullanmıştık. Çoğu insan bir yakınımızın hayrına olduğunu zannedip dualar okudu. Bu tarifleri neslimize aktaran büyüklerimiz adına hürmet ile kabul ettik. Birçok genç Urlalının duymadığı, ortaca yaşlardakilerin de tatlı bir tebessüm ile küçüklüklerine

Slow Food protects the values destroyed by the fast food culture which is rapidly spreading.

Slow Food, gittikçe yayılan fast food kültürünün yok ettiği değerleri koruyor. Mutfak kültürümüzün korunması için nasıl bir yol izliyorsunuz? ÖĞÜNLÜ: İlk başta örgütlenmek ve sistemli çalışma yapmak gerek. Ancak bunu eğlence, yemek ve arkadaşlıkla sarmaladığınızda çok daha keyifli oluyor. Urla Slow Food 2009 Aralık ayından beri her ay toplanıyor. Üyeler merkezi İtalya’da olan organizasyona sembolik 5 avro ödeyerek bu konudaki duyarlılıklarını ve kararlılıklarını ortaya koyuyorlar. Çalışmalar aslında fazla para gerektirmeyen, tamamiyle gönüllülük esaslı organizasyonlar. Örneğin Urla’da yıllardır 14 Ağustos Bağbozumu Şenlikleri Belediye ve Ziraat Odası katkıları ile kutlanır. Aslında bu bir hasat bayramıdır ve üreticiler en iyi ürünleri, hayvanlarını sergilerler. Bundan iki yıl önce katıldığımda karşıma çıkan manzaradan çok etkilenmiştim. Bu sene de SF Urla olarak bu organizasyona katkı verdik. Tanıtılması için çalıştık, eşimizi dostumuzu bu zenginliği bizlerle paylaşmaya davet ettik. Katılmak ile kalmadık bir de geleneksel tohumlar ile ya da SF ideallerine uyumlu üretim yapan yerli üreticilerimize destek vermek, tanıtmak için onlarla birlikte stand açtık, başarılı üreticilere plaketler dağıttık. Sağ olsunlar, basın da çok ilgi gösteriyor. Onlar aracılığı ile Urla’da yıllardır süregelen lezzetleri, fırınını, lokantasını, kasabını, mandrasını daha geniş kitlelere tanıtmaya çalışıyoruz. Gerektiğinde eski tarifleri çoğaltıp dağıtıyoruz. Örnegin ekmek dolması, bal kabağı ile yapılan enfes sinkonto gibi... Bir başka etkinlikte ise Urla’nin göbeğinde “Ispanak balığı” pişirip halka dağıtmıştık. O da geleneksel bir tarif. Ispanak hafifce haşlanıp büküldükten sonra ince bir hamura batırılıp kızgın yağda kızartılıyor. Urlalı genç balıkçımın olanca saflığı ile “Ege’deki tüm balıkları avucumun içi gibi bilirim, hayatta ıspanak balığı duymadım!” dedi-

Organization of the Slow Food (SF) movement in İzmir intensifies in Urla, central İzmir, Çeşme, Seferihisar, Tire and Karaburun for now. And it gradually spreads to other counties. SF volunteers bring the local foods sinking into oblivion together with the public and they support the farmers who use domestic seeds. The purpose is to protect the local values and also prevent the rising generation to be defeated by the fast food culture. Urla President of the Slow Food movement which started with 25 volunteers in Urla, Bilge Bengisu Öğünlü, told about the philosophy of the most ‘useful’ movement of recent years.

döndükleri ıspanak balığı ve benzeri lezzetleri birer araştırmacı ihtirasiyla günümüze taşımak gerekiyor.Yoksa bu lezzetler tamamen unutulacak.

“Ne yediğini söyle, kim olduğunu söyleyeyim” Fast food kültürüyle nasıl başa çıkabiliriz? ÖĞÜNLÜ:Günde üç öğün, haftada en az 24 kere hamburgerin çeşitli versiyonları ve yanında küçük pakette kızarmış patates ile bir bardak kola yiyip içen bir toplum düşünün. Bu bir abartma değil. ABD’nin “mısır kemeri” denen orta kesimlerinde bu örneklerden çok var. Böyle bes-

Could you tell us about the philosophy and rising story of the Slow Food Movement? ÖĞÜNLÜ: The movement which emerged under the leadership of the sociologist, historian, degustator and journalist Carlo Petrini in Italy during 1980s, became prominent with the identity of environmentalist and defender of biodiversity, during 1990s. The philosophy of Slow Food was established on the necessity of the production models of the small producers for a sustainable world, in spite of the profit-purpose and unconscious growth of big companies. In the philosophy of Slow Food, there is a description which goes as “good, decent and righteous”. While “good” emphasizes the traditional flavours and bio-diversity, “decent” emphasizes the environment-abiding, non-polluting production models, seasonal and local things and lastly, “righteous” emphasizes the products through which the producer can sustain their lives on humanly standards and which could be bought by the consumer without suffering and which have no outrageous price. What kind of a method are you following in order to protect your cuisine culture? ÖĞÜNLÜ: Firstly, one needs to get organized and carry out a systematic study. However, it gets even more pleasant when you wrap this with entertainment, meal and friends. Since December

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

77


lenen dünya nüfusu ciddi boyutlarda. Bu tarz beslenmenin sadece vücut ölçülerine ya da sağlığa değil ama sosyalleşmeye, dolayısıyla yerel kültüre de etkileri büyük. “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Brillat Savarin’in bu ünlü deyişi aklıma geliyor. Kimse hamburger yemeğe gitmeden önce ne giysem diye fazla düşünmez ya da hamburger üzerine saatlerce sürecek bir sohbet etmez, belki ancak gençlikte olur. Bu bizim İzmir’imizde olmaz diyeceksiniz. Balığı, kalamarı, midyesi, güveci, saç kavurması ile gastronomik kültürümüz şimdilik böyle bir tehlikeden çok uzak görünüyor. Ama günümüz gençlerinin beslenme tercihleri göz önüne alınırsa o günler pek de uzak olmayabilir. Amaç, gün batımında Kordon’da ya da deniz kıyısında ufak bir restoranda deniz ürünlerimizden, mezelerimizinden alınan keyfi genç nesillere aktarabilmek ve bu lezzetlerin unutulmaması için çalışmak. Gençleri evde yemek hazırlamaya özendirmek ve mutfak sanatlarına yabancılaşmamalarını sağlamak; küçük yaştan lezzet eğitimlerine başlamak. Bayramlarda, geleneğimizde olduğu gibi aileyi bir araya getiren özenli lezzet sofraları hazırlayıp genç nesilleri özel tatlar ile tanıştırmak aklıma gelen bir kaç yöntem.

of 2009, Urla Slow Food has been gathering every month. Paying 5 Euros for the organization with a centre in Italy symbolically, the members present their sensibility and determination concerning this subject. Actually, the studies are completely volunteering-based and they do not require much money. For example, 14th of August Grape Harvest Festivals in Urla have been celebrated by the contributions of the Municipality and Chamber of Agriculture for years. It actually is a crop festival and the producers exhibit their best crops and animals. I was very

İzmir’de hangi bölgelerde Slow Food hareketi örgütlenmiş durumda? ÖĞÜNLÜ: Tire, Çeşme, İzmir merkez, Karaburun ve Urla’da Slow Food gönüllüleri bulmak mümkün. Şimdi bunlara Seferihisar da katıldı, yakın zamanda Foça’da Aşçı Fok önderliğinde bir birlik oluşacağını da duyduk.

Gönüllüler, ninelerimizin yemeklerini genç nesillerle buluşturuyor. Volunteers bring the food of our grannies together with the rising generations.

78 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

Bilge Bengisu Öğünlü

impressed by the view in front of me when I participated two years ago. We have contributed to this organization as SF Urla this year, as well. We worked hard for its advertising, we invited our acquaintances to come and share this richness. We not only participated, but also opened stands together with our local producers who produce with conventional seeds or in accordance with the ideals of SF, in order to support and advertise them, we distributed plaques to the successful producers. Bless them, the press is very interested, too. We are trying to introduce the flavours, bakery, restaurant, butcher, dairy which have been maintained for years in Urla to larger masses through them. We copy the old recipes and distribute them, when necessary. For example, stuffed bread and delicious sinkonto which is made with squash... In another activity, we cooked “Spinach fish” in the middle of Urla and distributed to the public. It is a traditional recipe, as well. After the spinach is slightly boiled and bent, it is dipped in a thin dough and fried in hot oil. I can not forget the moment when a young fisherman from Urla, with an utmost innocent, said, “I know all the fish in the Aegean like the palm of my hand, but I have never heard of the spinach fish!” We had used a mechanism of doughnut in order to cook fried food on the street. Many people prayed as they supposed that it was for the good of a relative of ours. We received them with a reputation in the name of our ancestors who transferred these recipes to our generation. We need to sustain the flavours such as spinach fish and et cetera, which are not heard by many youngsters in Urla and which make the middle-aged remember their child-


Hareketin geniş kitlelere ulaşması adına gerçekleştirdiğiniz ve katkıda bulunduğunuz etkinliklerden bahsedebilir misiniz? ÖĞÜNLÜ: Bakın örneğin geçen ay Torbalı’da yerli (ata) tohum takası oldu. Kanunlarımıza göre tohum üretim ve satışı devlet tarafından kontrol edilmekte ve ancak belli özellikleri gösteren firmalara tohum ticaret lisansı verilmekte. Tohum üretip satma tekelini ancak büyük firmaların ellerine bırakan yeni kanunlarımıza gerçekten de “one minute” diyerek itiraz eden ve Ege’de bir ilk olan bu organizasyonun arkasında Tayfun Özkaya ve Mustafa Kaymakçı gibi değerli hocalarımız, çiftçi örgütleri, Slow Food gönüllüleri, “Kutsal Tohum Avcıları” gibi sivil toplum örgütleri, ama hepsinden de önemlisi, olayın kahramanları, Torbalı Karaot Köyü kadınları var. Şimdi bu takasların bir yenisi Şubat ayında Seferihisar’da gerçekleşecek. Amaç tüm yarımadanın tohum kazanını bir araya getirip, bu eşsiz kara parçasının ata tohumlarını gene kendi içimizde takas etmek, çoğaltmak. Bu muhteşem bir şey. İsteyen herkes katılabilir. Ancak ilk değiş tokuş hakkı, elinde ata tohumu olup bunları takas etmeye gelenlere veriliyor. Daha sonra tohumların fazlası isteyen ziyaretçilere dağıtılıyor. Tabii kesinlikle para söz konusu değil. Düşünün, İzmir gibi bir iklimde hemen hemen her isteyen, balkonuna koyacağı büyücek bir saksıda domates yetiştirebilir. Bu gerçekten de çok zor olmayan bir şey. Bir de üstelik, bu domatesleri, büyük büyük babaannelerimizin, ninelerimizin özenle ayırıp sakladığı, genetiği ile oynanmamış, Uzunkuyu kır domateslerininki gibi “kutsal” bir tohumdan yeşertmişseniz, sofranızı eşsiz bir lezzet ile zenginleştiriyorsunuz demektir. O yüzden bu tarz fırsatları atlamamak gerekiyor.

Çeşme’yi Türkiye’nin arka bahçesi yapalım Slow Food’un İzmir’de sahip çıktığı değerleri anlatabilir misiniz? ÖĞÜNLÜ:Geçen yıl Mart ayında Urla’da hemen hemen unutulmaya yüz tutmuş bir ge-

hoods with a sweet smile, up to this day with the passion of a researcher. Or else, these flavours will completely be forgotten.

“Tell me what you eat, and I’ll tell you back who you are” How can we keep up with the fast food culture? ÖĞÜNLÜ: Think about a society which eats and drinks various versions of hamburger and french fries in a little package and a glass of coke three meals a day and at least 24 times in a week. It is not an exaggeration. There are lots of such examples in the middle sections of the USA, which are called “corn girdle”. The world population which is nourished this way is extreme. This style of nourishment affects not only the body sizes or health, but also socialization, and consequently local culture. “Tell me what you eat, and I’ll tell you back who you are.” I remember this famous expression of Brillat Savarin. No one thinks much about what to wear before going out to eat a hamburger or they do not have a conversation on hamburger for hours, it just possibly happens during youth. You will say, this never happens in our İzmir. With its fish, calamari, mussel, stewpan, diced lamb fried on iron plate, our gastronomic culture seems to be very far from such a danger for now. However, considering the nourishment preferences of today’s youth, those days do not seem to be so far away. The aim is to be able to transfer the pleasure obtained from our sea food, side dishes in Kordon or on the seashore, accompanied by the sunset, to the rising generations and to work in order not to cause these flavours to be forgotten. To encourage the youngsters to cook at home and prevent them from getting alienated towards the culinary arts; make them start flavor instructions from young ages. Preparing rigorous flavor tables which gather the family together, as in our tradition, and introducing special flavours to the rising generations on festivals are among a few methods, I re member.

In which regions of İzmir has the Slow Food movement been organized recently? ÖĞÜNLÜ: It is possible to find the volunteers of Slow Food in Tire, Çeşme, central İzmir, Karaburun and Urla. Seferihisar has also joined them and we have heard that in a short time, Foça would constitute a union under the leadership of the Cook Seal, as well. Could you tell us about the activities you conducted and contributed in order to enable the movement to reach the masses? ÖĞÜNLÜ: See, for example, there was an exchange of local (ancestor) seed in Torbalı last month. According to our laws, production and sale of seed are controlled by the government and license of the seed commerce is given only to companies showing specific characteristics. Behind this organization, which leaves the monopoly of producing and selling the seeds only to big companies, objects to our new laws by really saying “one minute” and which is a first in the Aegean, are our precious teachers such as Tayfun Özkaya and Mustafa Kaymakçı, farmers’ organizations, Slow Food volunteers, nongovernmental organizations such as “Divine Seed Hunters”, but above all, there are the heroes of the event, the women of Torbalı Karaot Village. Now, one of those exchanges shall be performed in Seferihisar in February. The purpose is to gather the seed vessel of the whole peninsula, exchange the ancestor seeds of this unique land within our body again and reproduce them. It is a wonderful thing. Everyone can join. But the first right of exchange is given to those who have the ancestor seeds in their hands and come to exchange them. And then the seed leftover is distributed to the visitors who want them. Of course, no money is in question. Come to think that in a climate such as İzmir’s, almost everyone can grow tomatoes in the sizable pot in their balcony. That really is something that is not so hard. Additionally, on top of that, if you have grown these tomatoes from a “divine” seed, just like the Uzunkuyu countryside tomatoes which were carefully separated and kept by our great grand-

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

79


leneği canlandırmak ve yarımadamızın bioçesitliliğini kutlamak üzere bir seri etkinlik düzenledik. Geleneksel Mart Dokuzu idi. Baharın gelişinin kutlandığı, insanların en güzel giysileri ile sokaklarda dolandıktan sonra pikniklere dağıldığı, genç kalplerin kıvılcımlandığı Urla’nın o eski Mart Dokuz’larına ithafen, bizler de hasır çantalarımız, sepetlerimiz ve elimizde küçük ot çakılarımız ile doğada unutulmaya yüz tutmuş otları keşfetmeye çıktık. Ne otlar varmış bilmediğimiz: “Kıllı Kamina, Çoban Düdüğü, Keçi Memesi... vs.” Bizler gibi otları tanıdığını düşünen birçok Egeli, aslında pek çok otu unutmuşlar. Bu unutuş, hem bir besin kaynağının, hem de bir yaşam tarzının yok olması anlamına geliyor.

mothers, grannies and which are not genetically modified, it means that you are enriching your table with a unique flavor. Therefore, such kinds of opportunities should not be missed out.

Let’s make Çeşme the backyard of Turkey Could you tell us about the values protected by Slow Food in İzmir? ÖĞÜNLÜ: We organized a series of activities in Urla last year in March, in an attempt to stimulate a tradition which has almost sunk into oblivion and celebrate the bio-diversity of our peninsula. It was the traditional Ninth of March. As a

dedication to that old Ninths of March of Urla when the coming of spring is celebrated, people wander on the streets with their best clothes and then go to picnic, young hearts sparkle; we went out to explore the plants which have sunk into oblivion in the nature, with our straw bags, baskets and little plant jackknives in our hands. There was a great number of plants we did not know: “Hairy Kamina, Shepherd’s Pipe, Goat’s Udder... etc.” Many Aegeans who suppose that they know plants, just like we do, have actually forgotten most of the plants. This forgetting corresponds to the extinction of both a food source and a life style.

Bir başka sorun ise besin kaynaklarının tek tipleşmesi. Gelişmiş ülkelerde tüketilen toplam kalorilerin yüzde 90’ından fazlasının sadece dört tohumdan, dikkat edin bitki çeşidi ya da balık, et gibi genel besi türlerinden bahsetmiyoruz, sadece dört adet GDO’lu tohumdan geldiğini söylesek şaşırır mıydınız? Bu günler uzak değil. Şimdiden kalorilerin yüzde 60’ından fazlası mısır, buğday, soya ve pirinçten sağlanıyor. ABD’de mısır üretimi o kadar fazla ki, mısırın girmediği yer yok. Maalesef bu bize bile yansıdı. İçtiğiniz birada bile mısır glikozu olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya, süt ve et kaynağımız olan besi hayvanların besinlerinin yüzde 99’unun mısır olduğunu? Teknoloji harikasi tek tip tohumlar dünyamızı ve bedenimizi sarmış durumda.

Another problem, on the other hand, is the standardization of the food sources. Would you get surprised if I told you that more than 90 percent of the total calories consumed in the developed countries come from only four seeds having Genetically Modified Organisms (notice that we are not talking about plant varieties or general nutrition types such as fish, meat)? Those days are not so far away. More than 60 percent of the calories are provided from corn, wheat, soybean and rice already now. In the USA, the production of corn is so great that corn is in everywhere. This has unfortunately been reflected on us, as well. Did you know that even in the beer you drink, is the corn glucose? How about the fact that 99 percent of the fatling nutritions which are our milk and meat sources is consisted of corn? Technological masterpiece prototype seeds have surrounded our world and bodies.

Ama bizler için henüz çok geç olmadığını düşünüyorum. Bu kez teknolojinin ve endüstriyel üretim modellerinin ülkemize geç girmesi işe yaradı. Etrafımızda hala bir çok lezzet noktası, ata tohumu, küçük mandra, hala kendi bildiği, otlattığı hayvanları müşterilerine sunabilen kasap mevcut. Ege’de birçok esnaf lokantasında eski lezzetleri yakalamak mümkün. Tek yapmamız gereken, hazine avcıları gibi bunları keşif oyununa katılmak, araştırmak, düşünmek ve vakit harcamak. Gıda hafiyeliğini sadece devlet kurumlarına bırakmamak. Çünkü gıdamız ve kültürümüz kimselere teslim edilmeyecek kadar önemli.

But I think that it is not too late for us. The fact that technology and industrial production models arrived in our county late has worked. There are still many taste spots, ancestor seeds, small dairies and butchers who still can present animals they know and range on their own around. It is possible to rejoin the old flavours in most of the tradesmen restaurant in the Aegean. The only thing we need to do is to join the game of exploring them, research, think and spend time just like treasure hunters. Not to leave the food sleuthing only to the hands of the governmental institutions. Because our food and culture is so important that we can not give them up for others.

* Degüstatör: Tadımcı

* Degustator: Connoisseur

80 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Atatürk Bulvarı 35210 İzmir / TURKEY Tel: +90 232 465 00 30 Fax: +90 232 422 68 70

www.izmirpalas.com.tr info@izmirpalas.com.tr

İzmir’in en seçkin ve merkezi yerinde kurulmuş İzmir Palas Oteli güler yüzlü, titiz, konuksever personeli ile yıl boyu sizi ağırlamaktan kıvanç duyacaktır.

Şehir merkezinde, her yere yakın bir butik otelde olmanın konforunu ve ayrıcalığını yaşayın. Sizin rahatınız bizim mutluluğumuz olacaktır.

Atatürk Bulvarı 35210 İzmir / TURKEY Tel: +90 232 484 53 40 Fax: +90 232 489 50 70

www.kilimotel.com.tr info@kilimotel.com.tr Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

81


Ekoturizm / Ecotourism

Tahtalı’da organik devrim! İzmir’in su ihtiyacının önemli kısmını karşılayan Tahtalı Barajı’nın çevresindeki bereketli topraklarda yapılan organik tarım giderek daha çok üreticinin ilgisini çekiyor.

Organic revolution in Tahtalı! Organic agriculture, which is engaged on the fertile soils around the Tahtalı Dam that meets a considerable part of the water requirement of İzmir, attracts the attention of more and more producers by degrees.

82 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


İzmir’in içme suyu ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilen Tahtalı Barajı ve baraja su sağlayan Tahtalı Havzası, yaklaşık 54 hektarlık bir alan. Havzanın üçte biri tarım alanı olarak kullanılabilecek potansiyele sahip. Havzanın bereketli topraklarından alana zarar vermeden faydalanmak isteyen İzmir Büyükşehir Belediyesi, çevredeki köylerde organik tarım uygulamalarına başladı. “Sosyo-ekonomik kalkınma için sürdürülebilir bir örnek: Yarımada’da organik tarım” isim-

uygulamasına geçti. Ataköy, Doğançay, Değirmendere, Çatalca, Şaşal, Payamlı, Gödence ve Kavacık köylerinde de organik tarıma geçiş çalışmaları yapıldı.

Çiftçi destekleniyor İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ve bilinçlendirme çalışmalarıyla Efemçukuru, Yeniköy, Yeni Bulgurca ve Değirmendere’de 131 çiftçi organik tarıma geçti. Ayrıca çiftçilere dört bin adet bağ çubuğu dağıtılarak, “İzmir Enfes” denilen yeni bir üzüm türü tarıma kazandırıldı. Organik üretim yapan üreticilere üç bin adet meyve fidanı, iki bin adet zeytin fidanı dağıtıldı. Üreticilerin doğru gübreleme yapması ve

Tahtalı Dam, which was constructed in an attempt to meet the drinking water requirement of İzmir and Tahtalı Basin, which provides water for the dam, is an area of approximately 54 hectares. One third of the basin has a potential of being used as a cultivated area. İzmir Metropolitan Municipality, which aims to utilise the fertile soils of the basin without damaging the area, has started the implementations of the organic agriculture in the surrounding villages. A project, named “A sustainable example for socio-economic progress: Organic agriculture on the peninsula” is being carried out by İzmir Provincial Directorate of Agriculture, Association of Ecologic Agricultural Organization (ETO) and Ege University, within the scope of İZKA Social Development Financial Support program

Organik tarımın yaygınlaşması adına köylerde bilgilendirme toplantıları düzenleniyor. Contact meetings are organized in the villages in order to spread the organic agriculture

li proje; İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İZKA Sosyal Kalkınma Mali Destek programı çerçevesinde, İzmir Tarım İl Müdürlüğü, Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) ve Ege Üniversitesi işbirliğinde yürütülüyor. Proje çerçevesinde 57 üretici organik tarıma geçirildi. Okullar başta olmak üzere köylerde eğitim verildi. Son yıllarda hızla yaygınlaşan organik tarım, tarlalarda üretilen üründe hiçbir kimyasal maddenin kullanılmamasını şart koşuyor. Havza genelinde ve Yarımada bölgesinde organik tarımı yaygınlaştırmak için yoğun çalışmalar sürdüren belediye bugüne kadar Efemçukuru, Yeni Bulgurca ve Yeniköy’de organik tarım

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

83


Yeniköy. Studies of the organic agriculture were carried out in the villages of Ataköy, Doğançay, Değirmendere, Çatalca, Şaşal, Payamlı, Gödence and Kavacık.

Farmers are being supported With the support of İzmir Metropolitan Municipality and awareness studies, 131 farmers in Efemçukuru, Yeniköy, Yeni Bulgurca and Değirmendere started organic agriculture. Besides, four thousand vine shoots were distributed to the farmers and a new kind of grape called “İzmir Enfes (İzmir Scrumptious)” was brought to the agriculture. Three thousand fruit scions and two thousand olive scions were distributed to the producers who engaged organic agriculture. Taking the soil samples, soil analysis were performed in order to enable the producers to make the accurate fertilization and choose the proper products according to the structure of the soil. A thousand producers have been had make analysis so far. Free contact meetings were held for producers concerning the organic agriculture and these meetings still continue periodically. Besides, again within this context, free service of technical consultancy is also given to the producers who started organic agriculture. İzmir Metropolitan Municipality directs the producers concerning the marketing of the organic products and they also provide the support of finding organic product purchasers. “Eco-bazaar İzmir” has been opened in Bostanlı within this year, in order to support the farmers

toprağın yapısına göre doğru ürünleri seçmesi için toprak numuneleri alınarak toprak tahlilleri yaptırıldı. Şu ana kadar bin üreticiye tahlil yaptırıldı. Organik tarım konusunda üreticilere ücretsiz bilgilendirme toplantıları yapıldı, toplantılar belirli aralıklarla sürdürülüyor. Ayrıca yine bu kapsamda organik tarıma geçen üreticilere ücretsiz teknik danışmanlık hizmeti de veriliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, organik ürünlerin pazarlanması konusunda da üreticilere yönlendirme yapıyor ve organik ürün alıcısı bulma desteği sağlıyor. Organik üretim yapan çiftçilere destek olmak amacıyla bu yıl içerisinde Bostanlı’da

84 İZMİR

by İzmir Metropolitan Municipality. Within the context of the project, 57 producers were transferred to the organic agriculture. Instructions were provided in the villages, schools being in the first place. Having been rapidly disseminated in recent years, organic agriculture requires using no chemical substance in the products cultivated on the fields. The municipality, which carries out intense studies in every part of the basin and the region of the peninsula in order to spread the organic agriculture, has so far started the organic agriculture in Efemçukuru, Yeni Bulgurca and

Kasım - Aralık / November - December 2010


“Ekopazar İzmir” açıldı. Bostanlı Pazarı alanında her cuma günleri kurulan Ekolojik Pazar’da sadece “organik ürün sertifikası”na sahip olan ürünler, çok sıkı denetimden geçirilerek satış alanına alınıyor. Ürünler plastik kullanılmadan bez ya da kağıt ambalajlarla vatandaşlara veriliyor. Ayrıca ürünlerin konulduğu tezgahlar tamamen boyasız ahşaptan yapılıyor. Ekopazar İzmir, bu özellikleriyle Türkiye’de pazarın kendisinin de sertifikalandırılacağı ilk organik pazar olma özelliğine sahip.

who are engaged with organic cultivation. At the Ecological Bazaar which is established on the area of the Bostanlı bazaar every Friday, only products having “the certificate of organic product” are placed on the selling space after being strictly inspected. The products are given to the citizens within fabric or paper packagings without using any plastic. Additionally, the stands where the products are put are completely made of unpainted wood. With these features, Ecobazaar İzmir is the first organic bazaar in Turkey where the bazaar itself shall be certificated.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

85


Kış güzeli:

Kiraz

İzmir’in doğusunda yer alan Kiraz İlçesi, geleneksel yaşayış biçimlerinin korunması ve doğal güzellikleri ile günübirlik turlara iyi bir alternatif.

86 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

Fotoğraflar / Photographs: Özgür Arslan

Gezi / Trip


Winter beauty Kiraz, located on the eastern of İzmir, is a good alternative for daily tours with its protected form of traditional life and natural beauties.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

87


ALİ AKSAKAL İzmir İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Branch Director of İzmir Provincial Director of Culture and Tourism

Manisa ve Aydın’a sınır ilçe konumundaki Kiraz’ın İzmir merkezine uzaklığı yaklaşık 140 kilometre. İlçe merkezi ve birkaç ova köyü dışındaki bütün köyleri, genellikle Bozdağ ve diğer dağlar üzerinde ve eteklerinde yer alan Kiraz, şirin bir yapıya sahip. 52 köyü olan Kiraz’da, fotoğraf makinenize birçok malzeme çıkar. Kale Antik Kenti (Gymnasium), Hisar Köyü-Asar (Hisar) Kalesi, Çayağzı Köyü-Tekke Türbesi ve Mezarlığı, Çayağzı Köyü-Yapı Kalıntısı, Sarıkaya Köyü Camii ile Başaran Köyü- Erenler Tepesi Tümülüsü (Kaya Mezarlığı) SİT alanı kapsamına alınan görülmesi gereken tarihi yapılar olarak karşımıza çıkar.

Ayrıca Yağlar Kalesi, Kayacık Hisar Kalesi, Dokuzlar Yılanlı Kale, merkezdeki Aydınoğlu İsa Bey Camii (Ulu Cami), Suludere Camii ve Hamamı, Şemsiler ve Karaburc köylerinde bulunan (Tümülüsler) kral mezarları da önemli eski eserlerden.

Kiraz, having borders with Manisa and Aydın, is approximately 140 kilometers away from İzmir. With its town center and its all villages except a few of plateau villages Kiraz located on feet of generally Bozdağ and other mountains has a lovely texture.

Ayrıca Çatak Köyü’nde özellikle bahar aylarında gürül gürül akan şelale, çarşamba günleri ilçe merkezinde kurulan, köylü kadınların taze sebze-meyvelerini ve el işlerini sattığı renkli pazar, belediyenin düzenlemesiyle keyifli bir dinlenme alanına dönüştürülen Küçük Menderes Deresi manzaralı Cumhuriyet Parkı Kiraz’da görmeniz gerekenlerden.

Kiraz having 52 villages offers numerous breathtaking views for your camera; Kale Ancient City (Gymnasium), Hisar Village – Castle of Asar (Hisar), Çayağzı Village – Tekke (Dervish) Tomb and Graveyard, Çayağzı Village – Ruins, Sarıkaya Village Mosque and Başaran Village – Tumulus of Erenler hill (Rock Cemetery) confront us as must be seen within scope of protected historical structures. Besides, Yağlar Castle, Kayacık Hisar Castle, Dokuzlar Yılanlı Castle, Aydınoğlu İsa Bey Mosque (Ulu Mosque) in the center, Suludere Mosque and Bath, King Tombs (tumulus) placed in Şemsiler and Karaburç villages are also out of important old works.

Tarihte farklı medeniyetlerin yerleşimiyle Klaos / Kleos, Kilbis / Koloe / Kolose ve Keles / Kelas / Kilas adlarını alan Kiraz’da, tarihi yapılar dışında geleneksel yaşam şekillerinin korunması da

Moreover, the waterfall running with a gurgling sound especially in spring months in the Çatak Village, colorful bazaar in the center of town on Wednesdays that sells fresh vegetables – fruits and their own handicrafts by peasant women, Cumhuriyet (Republic) Park transferred to a pleasant recreation area thanks to the arrangement of Municipality Park overlooking to Küçük Menderes (Meander) River are also amongst must-see places. In Kiraz having been named

88 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


İzmir’in en uzak ilçelerinden Kiraz, bakir yapısıyla dikkat çekiyor. Kiraz, one of furthest towns of İzmir, attracts attention with its untouched structure. Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

89


göze çarpar. Bu şirin ilçenin henüz yozlaşma sürecine girmemiş olması, bakirliğini koruması Bozdağ’ın sırtlarına yaslanmasındandır belki de. İlçe merkezinde olmasa da kökü eskilere dayanan örgü, dokuma, işleme, el sanatları köylerde varlıklarını sürdürür. Heybe, keçe, çorap, eldiven örgüleri köylerde yaygındır. Özellikle kökboyacılığı ile dokunan el halıları genç kızların çeyizlerinin ayrılmaz parçasıdır.

as Klaos / Kleos, Kilbis / Koloe / Kolose and Keles / Kelas / Kilas because of the settlements of various civilization in history, draws attention also with its conservation of traditional lifestyles as well as its historical structures. The reason behind why this lovely town has not been in the degeneration process, yet and it remains untouched may be it’s leaning back Bozdağ. Although it is not in the center of town, knit, weave, needlework, handicrafts continue their existence in the villages. The knits of saddlebag, felt, socks, and gloves are common in the villages. Especially handmade carpets woven by madder are an indispensable part of a young girl’s dowry.

Yazın kentin kalabalığından ve sıcağından bunalırsanız, kışın da bembeyaz kar keyfini yaşamak istiyorsanız sırtını Bozdağ’a vermiş Kiraz’da keyifli ve sakin bir gün geçirebilirsiniz.

If you feel suffocated from crowd and heat of city in summer and wish to enjoy lily-white snow in winter, you can spend an enjoyable, calm, and cool day in Kiraz leaning back Bozdağ.

90 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

91


ADVERTORIAL Göz alabildiğine bir deniz manzarası, masmavi gökyüzü, yemyeşil çimenler ve tatlı bir imbat... Bostanlı’da 2001 yılından bugüne müşteri memnuniyetini esas alarak sürekli yenilenen Yasemin Kafe Restoran işletmesi, keyifli anların paylaşıldığı bir buluşma noktası. Tesis, İzmir Büyükşehir Belediyesi Grand Plaza Gıda Turizm A.Ş. tarafından işletiliyor. Bol seçenekleri, özenli servisi, kalitesi, uygun fiyatları ve rahat ortamıyla geniş bir kitleye seslenen tesiste mis gibi deniz havası eşliğinde ister kahvaltınızı yapın, isterseniz dostlarınızla beş çayınızın tadını çıkarın. Hatta akşam için sevdiklerinizle keyifli bir yemek planlayın. Engelli tuvaleti, bebek bakım ve emzirme odasının yanısıra bebekler için bulundurulan mama masalarıyla tesis her yaştan İzmirliyi kucaklıyor. Deniz, kır, park ve mini golf sahası ile tatil ortamında huzurlu bir zaman geçirmeyi, pazar kahvaltılarını açık havada ve dışarıda yapmayı seviyorsanız, size önerimiz Yasemin Kafe Restoran’a uğramanız.

Bostanlı’da denizin mavisi, çimenin yeşiliyle huzurlu bir buluşma noktası

Yasemin Kafe Restoran

Otopark sorunu olmayan Yasemin Kafe Restoran’da, hafta içi sabah 08.00 -18.00 arası kablosuz internet hizmetinden de yararlanabilirsiniz.

Yemeden dönmeyin Tesisin en çok tercih edilen mönülerinden ızgara köfte tabağı net 200 gr. köfte, yanında pilav, patates ve salata ile sunuluyor.

92 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Pazar sabahları 10.00 -13.00 arası

Açık büfe kahvaltı sizi bekliyor Yasemin Kafe Restoran’ın pazar açık büfe kahvaltılarının tadına doyum olmuyor. Kahvaltıda “yok”, yok... Zeytin, peynir, tereyağ, bal, sucuk, sosis, ekmek, kuru meyva, reçel ve börekten oluşan 30 çeşit kahvaltılık, 6 çeşit ara sıcak eşsiz bir kahvaltı zevki sunuyor. Bu zengin kahvaltının kişi başı bedeli:15 TL. Çocuk mönüsünün 7.5 TL. olduğu kahvaltıda, tek çocuk için ücret ödenmiyor. Çay ve meyva suyu da sınırsız. Mini golf sahasında çocuklarınızın oynayabileceği, ailecek keyifli saatler geçireceğiniz Yasemin Kafe Restoran’a kahvaltı sonrası gitmek isterseniz, fiyatları 7 TL. ile 12 TL. arasındaki farklı seçeneklerle de karnınızı doyurabilirsiniz. Patiserrie hizmeti de bulunan tesiste, günlük özel imalat, taze pasta ve kurabiyelerden yemenizi öneririz. A La Carte Restoran Yasemin Kafe Restoran’da self servis hizmetinin yanısıra A La Carte Restoran’da da birbirinden enfes seçenekler sizi bekliyor. İsterseniz rakı balık keyfi yapabilir ya da kırmızı şarap eşliğinde garnitürlü nefis dana büfteğinizi sipariş edebilirsiniz. Kapalı salonda özel gün etkinlikleri Yasemin Kafe Restoran’ın kapalı bölümünde ise özel kutlamalarınızı, doğum günlerinizi, nişan törenlerinizi, mini toplantılarınızı gerçekleştirebilirsiniz.

Adres: Bostanlı Sahil Bulvarı, Beşikçioğlu Camii Karşısı Bostanlı-İzmir Telefon: 0.232. 293 47 53

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

93


Mimari / Architecture

Türk Ocağı’ndan

Devlet Tiyatrosu’na

“Türk Ocağı Aile Bahçesi’nde ince saz ve aynı zamanda Hintli, Afrikalı Arap cambazlar ile Alman cambazlar geldiler. Koşun! Hayret edeceksiniz! Bu yeni cambaz varyetesini görmeye gidiniz.”

From the Turkish Heart to the State Theatre Elegant instrument and also Indian, African Arabian and German acrobats have come to the Turkish Heart Tea Garden. Run! You will be amazed! Go and see this new acrobat vaudeville.”

Fotoğraflar / Photographs: Çiğdem Askeri Coşkun / Süleyman Duman

94 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


CENGİZ YAZICI

Mimar / Architect

Yapı, Devlet Tiyatrosu olarak kullanılmadan önce sırasıyla Türk Ocağı ve Halkevi işlevi görmüş, şehrin eğlence, eğitim ve kültür hayatına büyük katkılar sağlamıştır. Türk Ocağı olarak kullanıldığı yıllarda bahçesi müzik ve cambaz gösterilerine sahne olmuştur. 1937-1938 döneminde İzmir’deki tek amatör tiyatro eylemi Halkevi’nde görülmektedir. İzmir Halkevi’nin oynadığı ilk oyun “Tırtıllar” adlı oyundur. Yapıda, 1940 yılında 60, 1941 yılında 38 tiyatro gösterisi yapılmıştır. Halkevi, yerli yabancı üniversitelerden katılacak konuşmacılardan oluşan kültür programlarına ev sahipliği yapmıştır. 1944 yılının Şubat’ında CHP idaresi İzmir Halkevi binasının yanındaki altı evi satın alarak yıktırmaya ve açılacak arsa üzerinde modern bir halkevi binası inşa etmeye karar vermiştir. Mevcut binanın korunarak, bir kısım halkevi şubelerinin bu binada kalması söz konusu olmuştur. Yeni binanın kapalı bir jimnastik salonu, müzik çalışma odaları, resim atölyesi bulundurulacak ve önüne deniz sporları için dört kayıkhane ve bir güzel rıhtım yaptırılacaktır. Ayrıca, yeni binanın alt ve üst kısmında kapalı ve açık gazino inşa edilecektir. İzmir Halkevi büyütme hazırlıkları 1944 Mart’ında

Before being used as the State Theatre, the structure was respectively used as the Turkish Heart and Community Centre and it considerably contributed to the entertainment, education and culture life of the city. During the period when it was used as a Turkish Heart, the garden witnessed the shows of music and acrobats. During the period of 1937-1938, the only amateur theatre activity in İzmir was seen in the Community Centre. The first play performed by İzmir Community Centre is a play called “Tırtıllar”. In the structure, 60 shows of theatre were performed in 1940 and 38 in 1941. Community Centre hosted culture programs which were consisted of spokesmen to participate from the local and foreign universities. In February of 1944, CHP administration decided to buy six houses near İzmir Community Centre and destroy them, and then construct a modern community centre building on the area that would be opened. The existing building was protected and some parts of the community centres were left in this building. The new building would have a closed gymnasium, music practice rooms, a painting studio, and four boathouses and a fine dock would be constructed on the forefront for sea sports. Besides, a closed and open night club would be constructed in the upper and lower part of the new building. Preparations of enlarging İzmir Community Centre started in

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

95


başlamış, halkevinin yanında bulunan binalar istimlak edilerek yıkılmıştır. İnşası süren İzmir Halkevi’nin eklenecek salonlarının inşaatının kışın bitirileceği basına bildirilmiştir. Fakat daha sonradan bu konuda basında ve kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlanmamıştır. İzmir Halkevi’nde resim ve fotoğraf sergileri düzenlenmiştir. 1946 Haziran’ında film gösterimine başlandığı görülür. Halkevi’nin bahçesindeki Şenocak Sineması’nda film gösterileri yapılmıştır. Halkevi bazı müzisyen ve orkestraları da konuk etmiştir.

giriş katındaki fuayeye tek yönden ulaşılırken, dönem içerisinde personel girişi olarak ikinci bir giriş eklenmiştir. Zemin katın özgün plan şeması, yeni fonksiyonun işlevini sürdürmesi için gerekli mahal yaratımları ile değişmiştir. Bu değişiklikler şu şekilde sıralanabilir: Fuaye ana girişine eklenen muhdes betonarme dönem eki ve muhdes ahşap doğrama gişe, • Gişenin kuzeybatısında yer alan orijinalinde tek mahal olup sonradan muhdes bölüntüler-

1 Ekim 1951 tarihinde binanın kapısındaki “Halkevi” levhası indirilmiş, bina Hazine’ye geçmiştir. 1954’te bir seneden beri belediyenin kullanımında olan bina, Maliye Bakanlığı’yla yapılan görüşmeler sonunda belediyeden satın alınır. Bina, 1 Ekim 1955 tarihinde Devlet Tiyatrosu olarak faaliyete geçirilmesi düşünülerek, Ankara’dan 350 koltuk hazırlanmış, ayrıca Halk Eğitim Merkezi sahnesinin iki tarafa genişletilmesi için proje hazırlanmıştır. Fakat bina ancak 1957 yılında Devlet Tiyatrosu’na verilmiştir. Özgün Fransız balkonları mevcut iz ve eski fotoğraflar doğrultusunda orijinal durumuna getirilmiştir. Üst kat balkon korkulukları eski fotoğraflar ve karşılaştırma verileri doğrultusunda belirlenmiştir.

Bodrum üzerine iki katlı, 1925 yılında Türk Ocağı olarak yapılan yapının, 1957 yılında tiyatro olarak fonksiyon değiştirmesi ile özgün plan şeması oldukça değişmiştir. Özgün planında

96 İZMİR

Art and photograph galleries were held in İzmir Community Centre. It is seen that film representations started in June, 1946. Films were displayed in the Şenocak Cinema which was located in the garden of the Community Centre. The Community Centre also hosted some musicians and bands. The signboard of “Community Centre” on the door of the building was removed on 1 October 1951 and the building became subject to the Treasury. The building, which had been used by the municipality for a year in 1954, was purchased from the municipality at the end of the negotiations made with the Ministry of Finance. Aiming to activate the building as the State Theatre on 1 October 1955, 350 seats were prepared from Ankara, besides, a project was prepared in order to expand the stage of the Public Training Centre to both sides. However, the building was barely given to the State Theatre in 1957. Original French balconies were rendered as original in the direction of the available traces and old photographs. Balcony railings of the upstairs were determined in the direction of the old photographs and comparison data.

Ulusal mimarlık örneği Yapı, İzmir İli, Konak İlçesi, Selimiye Mahallesi, Mithatpaşa Caddesi No: 10’da yer almaktadır. Mülkiyeti Maliye Hazinesine ait, Kültür Bakanlığı’na tahsisli taşınmazın güneybatısında D.E.Ü. Devlet Konservatuarı Sabancı Kültür Sarayı, kuzeydoğusunda İzmir Orduevi, güneydoğusunda Mithatpaşa Caddesi, kuzeybatısında Mustafa Kemal Sahil Bulvarı bulunmaktadır. İlk ulusal mimarlık örneklerinden biri olan yapı, 1925 senesinde yapılmıştır. Yapının mimarı Necmeddin Emre’dir.

March 1944, the buildings near the community centre were destroyed after being expropriated. It was declared to the press that the construction of the halls of İzmir Community Centre, which was still being constructed, to be added would be finished by the winter. However, no information was found in the press and the sources concerning this matter, during the following years.

Sample of the national architecture

le WC ve büfe mahalleri eklenmiştir. • Fuayenin güneybatısındaki muhdes ahşap doğrama ile ikiye bölünerek oluşturulan vestiyer ve idari müdür odası • Fuayenin kuzeybatısındaki muhdes duvar ve doğramalar ile kapatılmış teras mahali ve bahçeye inen muhdes merdivenler • Fuaye, WC, büfe, vestiyer, idari müdür odalarının muhdes pencere ve kapı doğramaları. • WC mahalinin muhdes seramik döşeme kaplaması

Kasım - Aralık / November - December 2010

The building is located in Selimiye Quarter, Mithatpaşa Street, No: 10, District of Konak, Province of İzmir. In the southwest of the immovable, whose possession belongs to the Treasury of Finance and which is dedicated to the Ministry of Culture, is D.E.U. State Conservatoire Sabancı Culture Palace, in the northeast is İzmir Officer’s Club, in the southeast is the Mithatpaşa Street and in the northwest is the Mustafa Kemal Coast Avenue. The building, which is one of the first national architecture samples, was constructed in 1925. The architect of the building is Necmeddin Emre. After the building, which was constructed on a


Onarım sonrasında seyirci salonu ile fuaye arasındaki kemerli açıklık kapatılmış, zemin grobeton dolgu ile kademelendirilmiştir. Sahne platformu, sahne çerçevesi, betonarme kiriş ve metal taşıyıcı elemanlara taşıtılarak oluşturulmuş ve ahşap döşeme ile kaplanmıştır. Salon mahalindeki pencere açıklıklarının hepsi özgün doğramalar içeride kalacak şekilde içten ahşap kaplama, dıştan tuğla duvar örülerek kapatılmıştır. Salondan dışarıya açılan özgün doğramalar kaldırılmış ve özgün kapı açıklıkları değiştirilmiştir. Sahne çerçevesi metal kutu profillerden oluşan bir konstrüksiyona taşıtılmaktadır ve bu konstrüksiyon kiriş aralıklarında özgün tavan süslemelerini deforme ederek kirişlere ankre edilmiştir. Sahnenin kuzeydoğu ve güneybatısında kulislere inen merdivenleri yer almaktadır. Seramik kaplama, kapı doğramaları, muhdes alüminyum doğramadır. Kulislerin güneybatısında oyuncu girişleri için muhdes açıklık ve merdiven bulunmaktadır. Zemin kattaki bütün bu plansal bozulmaların ve özgün malzeme kayıpları dışında, seyirci salonunun tavan ve duvarlarındaki geometrik ve bitki motifli süslemeler, işli kubbecikleriyle pirinç fenerler, üç açıklıklı üst sıra ve sahne arka ve yanlarında bulunan pencerelerinde renkli camları korunmuştur. Salon ve sahne kısımları hacimsel olarak ara ve üst katları içine almıştır. Fuayenin batısında merdiven kovası yer almaktadır. Prekast dökme mozaik merdiven basamaklarının yan yüzeyleri boyanmıştır.

basement as a two-storey Turkish Heart in 1925, changed its function to theatre in 1957, the original plan schema changed considerably. While the foyer on the ground floor is reached through one way in the original plan, a second entrance was added as the personnel entrance within the period. The original plan schema of the ground floor was shifted with the local creations required for the new function to sustain its function. These shifts could be ordered as follows: Stage joint of the new reinforced concrete added to the main entrance of the foyer and the new woodwork counter, • WC and dresser rooms were added with new fractions afterwards, while the original one in the northwest of the counter had a single room. • Checkroom constituted through being divided into two with the new woodwork in the southwest of the foyer and administrative director room • The terrace site closed with the new wall and woodworks in the northwest of the foyer and the new stairways leading to the garden • New window and door woodworks of the foyer, WC, dresser, checkroom and administrative director rooms. • New ceramics floor covering of the WC site

from inside and brick wall from outside, in such a way that original woodworks would remain inside. Original woodworks, opening from the hall to the outside, were removed and original door openings were shifted.

After the repairment, the arched span between the audience hall and the foyer was closed, and the ground was echeloned by lean concrete backfill.

In the western part of the foyer is the stair well. Lateral surfaces of the precast mosaic ladder steps were painted.

The stage platform was constituted through being carried by the stage frame, reinforced concrete beam and metal carrier elements and was covered with wooden flooring. All of the window openings within the site of the saloon were closed through putting up wood siding

Stage frame is carried by a construction consisted of metal box profiles and this construction is restrained to the beams through deforming the original ceiling embellishings within the beam intervals. In the northeast and southwest of the stage, there are stairways leading to the backstage. Ceramics flooring and door woodworks are of the new aluminium joinery. In the southwest of the backstage, there is a new opening and a stairway for the entrance of the actors. Apart from these planning deformations on the ground floor and losses of the original material, geometrical and plant-patterned ornaments on the ceiling and walls of the audience hall, brass lanterns with wrought domes, upper line having three spans and colourful glasses of windows at the back and on both sides of the stage have been preserved. Hall and stage sections contain the interval and upper stairs, volumetrically.

The arch span looking at the foyer from the mezzanine floor is closed, and the original metal railing and handrail were painted, just like the railings and handrails of the stairways. The unoriginal mezzanine floor was constituted through dividing the storey heights of the sites

Ara kattan fuayeye bakan kemer açıklığı kapatılmış, burada yer alan özgün metal korkuluk ve küpeşte, merdiven korkuluk ve küpeşteleri gibi boyanmıştır. Özgün olmayan ara kat, fuayenin kuzey ve güney batısındaki mahallerin kat yüksekliklerinin ikiye bölünmesiyle ve güneydoğudaki betonarme dönem ekinin üst kat çıkması ile oluşturulmuştur. Üst kat, T tipli zemin kat planının yatay kısmının düşeysel uzantısı şeklinde kurgulanmıştır. Üst kat özgün plan şeması, tiyatro işlevinden oluşan gereklilik nedeniyle, holün doğusunda kâgir duvarlarla oluşturulan ses ve ışık odasının varlığıyla bozulmuştur. Bu mahallerin ses izolasyonunun sağlanması için salona bakan özgün kemer açıklıkları da aynı şekilde kagir duvarlar ve ahşap doğramalar ile kısmen kapatılmıştır. Ortadaki kemer açıklığı baklava biçimli üst başlığı olan mermer sütunlara taşıtılmıştır. Işık odasından sabit olmayan merdiven ile tesisat balkonuna çıkılmaktadır. İki loca ara-

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

97


sına yapılmış olan tesisat balkonunun localarla ilişkisi yapılan ahşap bölücülerle kesilmiştir. Holün batısı dört ve kuzeyi tek oda ile çevrelenmiştir. Planın orta aksındaki oturma ve onun batısındaki ışık malzeme odasında asma katlar mevcuttur. Batı uçtaki oda tasarım, batı uçtaki oda müdür odası olarak kullanılmaktadır. Holün kuzeyinde ise sahne amiri odası yer almaktadır. Saçaklı, kiremitle kaplı çatılar, çok kenarlı kubbeli kule ve sivri kemerli pencere üstlerinin çini panoları yapının ortak karakteristiğini oluşturmaktadır. Mithatpaşa Caddesi’ne bakan güneydoğu cephesindeki betonarme ekler, kuzeydoğu ve güneybatı cephesindeki duvarlar örülerek kapatılmış, zemin kat metal doğrama ile kapatılmış, üç açıklıklı üst kat pencereleri, yapının özgün kimliğinin algılanmasını zedelemiştir. Kuzeybatı cephesindeki özgün balkon korkuluğu kaybı, konsolunun betonarme dönem eki içinde kalması, bodrum katta oluşturulan kazan dairesi, cephenin batısındaki teras altının kısmen kapatılıp depoya çevrilmesi, cephe ait diğer kimlik bozulmaları olarak sayılabilir. Yapının özgün bodrum açıklıklarının zeminle ilişkisi ile salon yan kapısının özgün son basamak rıhtı dikkate alındığında özgün bahçe kotunun değişmiş olduğu dikkati çekmektedir. Devlet Tiyatrosu binamızın restorasyonu tamamlanarak tiyatro severler ile buluştu. Bu yazının hazırlanmasına büyük katkıda bulunan, sevgili meslektaşım ve de dostum Y.Mimar, Restorasyon Uzmanı Cem Bilginperk’e, Cumhuriyet Döneminin önemli bir bölümüne tanıklık etmiş bu kültür varlığımızın restorasyon projesini hazırlayarak yeniden yaşama katılmasında emeği geçen herkese ve her kuruma teşekkür ederim.

in the northwest and southwest of the foyer into two and concerning the concrete stage joint in the southeast, adding a storey. The upstairs was fictionalized as a vertical prolongation of the horizontal part of the T-type ground floor plan. The original plan schema of the upstairs was spoiled by the existence of the audio and light room constituted in the east of the lobby by masonry walls, due to the necessity which came as a result of the theatre function. In order to enable the sound isolation of these sites, original arch spans looking at the hall were similarly and partially closed by masonry walls and woodworks, as well. The arch span in the middle was carried by the marble columns having a diamond-shaped capital. The instalment balcony is reached from the light room with the help of an unstable ladder. The relation of the instalment balcony constructed between two lodges with the them was cut by the wooden separators. Western part of the hall is surrounded by four rooms and northern part is surrounded by one room. There are mezzanines in the living room which is located at the up centre of the plan and in the luminary equipment room, which is in the west of the living room. The room in the western point is used as the design and the room in the western point is used as the director’s room. In the northern part of the hall, on the other hand, is the room of the stage manager. Fringed, tile-covered roofs, porcelain panels of the multilateral domed tower and sharp-arched upper windows constitute the common characteristics of the building. Concrete joints in the south-eastern façade looking at the Mithatpaşa Street were closed by putting up walls in the north-eastern and south-western façade; ground floor was closed with a metal joinery and windows of the upstairs having three spans damaged the perception of the original identity of the building. The loss of the original balcony

railing in the north-western façade, the fact that the dresser remains within the concrete stage joint, the boiler room constructed in the basement, transformation of the sub-terrace in the western part of the façade into a storeroom after being partially closed could be counted as other identity deteriorations of the façade. Taking the relation of the original basement spans of the building with the ground and the original top step riser of the side door of the hall into consideration, it attracts attention that the original garden grade has changed. After the completion of our State Theatre building’s restoration, the theatre has reunited with the enthusiasts. I would like to thank my dear colleague and friend Y. Architect, Restoration Expert Cem Bilginperk who has greatly contributed to the preparation of this essay, and everyone, and every institution who contributed to prepare the restoration project of our cultural asset which had witnessed a considerable part of the Republic Period and to bring it back to life.

98 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

99


Güncel / Actual

Port İzmir 2010

Sanatı farklı mekanlara taşıyan çağdaş sanat trienali Port İzmir 2010, bu yıl “sessizlik_fırtına” başlıklı temasıyla meraklılarıyla buluşuyor.

Port İzmir 2010

Taking art to different places, the modern art triennial Port İzmir 2010 meets its lovers under the theme captioned “silence_storm”.

100 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


İzmir Fransız Kültür Merkezi ve K2 Güncel Sanat Merkezi’nin kurumsal çerçevesinde yer alan, sergi yapımcılığını Sanat Tarihçisi Dr. Necmi Sönmez’in yaptığı Port İzmir 2010, 27 Eylül - 30 Kasım 2010 tarihleri arasında İzmirliler’e çağdaş sanatların ilginç örneklerini getiriyor. İlki 2007 yılında düzenlenen ve sanatı sokağa taşıyan Port İzmir’de, bu yıl sergi mekanı olarak Çankaya’daki yıkılmayı bekleyen tarihi AustroTürk Tütün binası seçildi. Uluslararası yaklaşık 40 sanatçının video, resim, heykel, yerleştirme, canlı performans gibi değişik eserleriyle katıldığı trienal, ana sergi mekanı tütün deposunun yanı sıra Fransız Kültür Merkezi ve K2 Güncel Saat Merkezi’ndeki etkinliklerle de sanatseverlerle buluşuyor. 30 Kasım’a kadar sürecek olan “sessizlik_fırtına” temalı trienalin uzun dönemden beri kullanılmayan ancak son derece iyi durumdaki ana sergi mekanının, Port İzmir 2 Projesi ile kent hafızasında farklı bir kimlikle yer alması hedefleniyor. Sanatı müzelerden, salonlardan çıkararak günlük yaşam mekanlarına kazandıran trienal, ilgi çekici etkinlikleriyle sanatseverleri bekliyor. Trienal programı için detaylı bilgi İzmir Fransız Kültür Merkezi (0 232 463 69 79) ve K2 Güncel Sanat Merkezi’nden (0 232 445 07 80) alınabilir. * Trienal: Üç yılda bir düzenlenen sanatsal gösteri / festival

Süleyman Duman

Port İzmir 2010, which is included in the corporate scope of İzmir French Culture Centre and K2 Modern Art Centre and the exhibition producer of which is Art Historian Dr. Necmi Sönmez, brings the most interesting pieces of contemporary art to the people of İzmir between the dates of September 27th – November 30th 2010. In Port İzmir, which was first organised in 2007, the exhibition place preferred is the AustrianTurkish Tobacco Warehouse building that is waiting to be ruined in Çankaya. The triennial in which approximately 40 international artists participate with various artworks such as videos, paintings, sculpts, installation and live performances will meet the visitors through the activities to be realized in French Culture Centre and K2 Contemporary Art Centre in addition to the tobacco warehouse which is the main exhibition place. It is aimed to make this main exhibition place – which has not been used for a long time but contrarily is in perfectly good condition – of the triennial themed “silence_storm”, which will last until November 30th, stay in the memory of the city with a different image in scope of Port İzmir 2 Project. The triennial which takes art out of museums and halls and brings it to the places of daily life expects art lovers with its interesting activities. More information on triennial programme can be obtained fro İzmir French Culture Centre (0 232 463 69 79) and K2 Contemporary Art Centre (0 232 445 07 80). * Triennial: Artistic performance / festival organised every three years.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

101


Sanat / Art

Türk ezgileri onlarla şenleniyor İki yıl önce kapılarını açan İzmir Devlet Türk Dünyası Müzik ve Dans Topluluğu, Türk Dünyası halk ezgilerini dinleyiciyle buluşturuyor.

They give Turkish tunes life İzmir State Turkish World Music and Dance Society, which first opened its doors two years ago, carries the folk tunes of the Turkish World to listeners. Yazı ve Fotoğraflar/Article & Photographs: CEYDA ADAR

102 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda Kemeraltı’nın tarihi kadar eski bir bina. Küçük avlusunda yükselen merdivenleri adımladıkça daha da yaklaşan sesler, İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Dünyası’nın prova çalışmaları. Kapıyı araladığımda sazlarını ellerine almış yüzler, hummalı bir çalışmanın keyifli sahneleri. Her biri çalgısını konuşturan saz ekibi ve türkülere ses veren koronun uyumlu birlikteliği konserlerin nasıl geçeceğinin ipuçlarını veriyor. Çok değil, bundan iki yıl önce açtı kapılarını İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu. Kurulduğu tarih 2008 Kasım’ı olsa da kısa zamanda kat ettikleri yol, yaptıkları işe ne kadar gönül verdiklerini kanıtlar nitelikte. Eski Çocuk Kütüphanesi binasının Bakanlık tarafından kendilerine tahsis edilmesiyle çalışmalarına başlayan topluluk, geçtiğimiz yıl verdikleri

konserlerdeki başarılı performanslarıyla adından söz ettirir hale geldi. 36 sanatçıdan oluşan sanatçı kadrosuyla her ay periyodik konserlerine Atatürk Kültür Merkezi’nde devam eden İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu, görev aldıkları şehir dışı ve yurt dışı konserlerinde de koro ve solist performanslarıyla Türk Dünyası’nın müzik kültürünü dinleyiciyle buluşturuyor. Geçtiğimiz sezon 13 periyodik, 25 de yurt içi ve yurt dışı konser verdiklerini söyleyen İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu Müdürü Tahsin Duru gördükleri ilgiden de oldukça memnun: “Periyodik konserlerimize 2009 yılı Ekim ayında başladık. Mayıs ayına kadar bu konserlerimize aralıksız olarak devam ettik. Ondan sonra ağırlıklı olarak il içi ve il dışı solo konserlere ağırlık verdik. Yani bir yıllık sağlam geçmişimiz var. Bir

There is a building located in the historical Kemeraltı Bazaar, which is as old as the history of Kemeraltı. The noises that get louder as you proceed up the stairs in the small courtyard belong to the rehearsals of İzmir State Turkish World Music and Dance Society. When I pushed the door open, I saw pleasurable scenes of frantic rehearsing and the faces holding their string instruments (“saz”). The unison between the choir singing the folk songs and every one of the string instruments gives you an inkling as to what the concerts were going to be like. It was not long ago, only two years ago when İzmir State Turkish World Music and Dance Society opened its doors. Even though its establishment date is November 2008, the amount of headway they have made proves how much their heart is in what they do. The society has started to make a name for itself with the successful concerts staged last year, after starting rehearsals at the old Children’s Library, allocated to them by the Ministry. İzmir State Turkish World Music and Dance Society, who continue to perform their monthly periodic concerts at Atatürk Culture Centre with their 36 artists, carries the music culture of Turkish World to audiences with their choir and solo performances as part of the concerts they give both nationally and internationally. Tahsin Duru, Director of İzmir State Turkish World Music, and Dance Society, who stated that the society performed 13 periodic concerts and 25 national and international concerts last season, is extremely happy with the attention they have aroused, and says, “We started our periodic concerts in October 2009. They continued non-stop until May, after which we focused on solo concerts both inner city and outer city. In other words, we have a strong year’s worth of background. The average of spectators, throughout the year-long season, did not fall below 80%. In most performances, we exceeded the 100% occupancy rate. The attention was great. I would also like to add that we receive attention and support from our public institutions, the governorship, the Provincial Directorate of Culture and Tourism, municipalities, and non-governmental organizations.”

Social responsibility projects Tahsin Duru stated that the structure of the Turkish World covers an extremely broad area geographically, and went on to talk about how they had taken on this mission, “The Turkish World is not just limited to the Turkish Republic. This includes the regions of the Balkans where Turks reside, and our folk songs, and folk dancing in those regions. It includes the Azerbaijani folk songs in Azerbaijan, and the music in the countries where Turkish communities live, such as Turkmenistan, Kazakhstan, and Kyrgyzstan. Last year, we performed concerts mainly formed from national music. Our aim from here on is to perform all the music and dances from the Turkish World in coming days.” Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

103


Tahsin Duru

Celal Vural

yıllık sanat sezonunun seyirci sayısı ortalaması yüzde 80’in altına düşmedi. Yüzde yüz doluluk oranlarını da çoğu kez aştık. Çok güzel bir ilgi var. Şunu da belirtmeliyim ki kamu kurumlarımız, Valilik, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının yakın ilgi ve desteklerini görüyoruz.”

Sosyal sorumluluk projeleri de var Türk Dünyası’nın coğrafi olarak çok geniş bir yapıda olduğunu belirten Tahsin Duru, bu misyonu da üstlendiklerini dile gele getiriyor: “Türk Dünyası sadece Türkiye Cumhuriyeti ile sınırlı değil. Bunun içine Balkanlar’da Türklerin yaşadığı bölgeler, oradaki türkülerimiz, oyunlarımız da giriyor. Azerbaycan’da Azeri türküleri, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi Türk topluluklarının yaşadığı yerlerdeki müzikler de giriyor. Biz geçen yıl ağırlıklı olarak ulusal müziklerle konserler verdik. Önümüzdeki günlerden itibaren halkımızı bütün Türk Dünyası müzikleri ve danslarıyla buluşturmayı hedefliyoruz.” Türk Dünyası ezgilerini dinleyiciyle buluşturan topluluk, sosyal sorumluluk projeleri ile de takdir topluyor. Geçen yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi ortaklığıyla gerçekleştirdikleri “Sanat sokakta” projesinin çok ses getirdiğini dile getiren Tahsin Duru, bu yıl için de yeni

104 İZMİR

projelerin hazırlıklarını sürdürdüklerini ifade ediyor: “2009 Haziran ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte ‘Sanat Sokakta’ projesini gerçekleştirdik. Bu proje, Bakanlığımız bünyesinde sanat kurumları içerisinde geleneksel projelerin dışında yapılan ilk özgün projedir. Proje kapsamında beş ayrı nokta belirleyerek konserlerimize gelemeyen halkımızın ayağına gittik. Bu projemiz hem basında hem de Bakanlıkta çok ses getirdi. Bu yıl da farklı projeleri hayata geçireceğiz. Bunlardan bir tanesi engelliler ile ilgili. Bu proje için İzmir’de bir tarama yapıp, ilçelerdeki engellileri tespit ederek, onlara özel konserler, aktiviteler gerçekleştireceğiz. Amacımız, engelli vatandaşlarımızın ayağına giderek onlara yaşam sevinci aşılamak.”

The society, performing tunes from the Turkish World for it audience, is also gathering praise with the social responsibility projects it participates in. Tahsin Duru mentioned how much impact the “Art is on the Streets” project, in collaboration with İzmir Metropolitan Municipality, made last year, and went on to talk about the new projects on the agenda for this year, “In June 2009, we implemented the “Art is on the Streets” project with İzmir Metropolitan Municipality. This was the first project implemented as an original project, outside of the traditional Ministry projects implemented within art organisations. We determined five points, within the context of the project, where we went to communities that could not come to listen to us. This project brought great sound both in the press and at the Ministry. This year, we have different projects on the agenda. One is regarding disabled people. For this project, we will scan İzmir to find the disabled people living in various districts, and perform special concerts and activities for them. Our aim is to visit our disabled citizens and inject them with the joy of life.”

“Repertuar seçimi önemli”

“The choice of repertoire is important”

Kurulduğu günden bu yana İzmir Devlet Türk Dünyası Müzik ve Dans Topluluğu Genel Sanat Yönetmeni görevini sürdüren Celal Vural da, konserlerin içeriğini şöyle özetliyor:

Celal Vural, the General Art Director of İzmir State Turkish World Music and Dance Society since the day it was established, summarises the contents of the concerts as,

“Konserler iki bölümden oluşuyor. Geçen yıl periyodik konserlere ilk kez başladığımızdan koromuzun ve topluluğumuzun daha iyi tanınması için Bakanlık onayıyla, dışarıdan halk müziğinde isim yapmış kişileri de davet ettik. Konserlerin ikinci bölümlerinde onlar görev aldı. Bu yıl da öyle yapacağız. Birinci bölümü koro ağırlıklı, ikinci bölümü solist ağırlıklı olacak.”

“Every concert is made up of two parts. Last year, we invited well-known, Ministry-approved names in folk music to perform at our periodic concerts, as we were new and wanted our society to be recognised. They took the stage in the second part of the concerts. The same format will continue this year. The first part will mainly be a choir performance, and the second part will mainly consist of solo performances.”

Kasım - Aralık / November - December 2010


www.rktanitim.com

Bostanlı Vapur İskelesi üstünde, gözünüzün Körfezi gördüğü en güzel noktada hizmet veren Altınbalık işletmeleri İzmir’de balık keyfinin ilk akla gelen adresi...

ALTINBALIK

İŞLETMELERİ

Bostanlı Vapur İskelesi Üstü 0232.362 01 75 - 330 45- 14 Kasım Aralık / November - December 2010 İZMİR www.altinbalik.net

105


Alışveriş / Shopping

Rengarenk: BOSPA Ünlü markaların tekstil ürünlerinden mutfak araç gereçlerine, ev eşyalarından sebzemeyve tezgahlarına her kesime ve keseye hitap eden Bostanlı Pazarı (BOSPA), keyifli bir alışveriş için ilk adresler arasında.

Colourful: BOSPA Bostanlı Bazaar (BOSPA-Bostanlı Pazarı), which appeals to everyone and every budget with its various types of stands from brand textiles to kitchen utensils, from household goods to fruit and vegetables, is at the top of the list of places to shop.

Yazı ve Fotoğraflar / Article and Photographs: CEYDA ADAR

106 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Kadın dünyasının vazgeçilmezlerinden biridir alışveriş. Kimi için ihtiyaçtır tanımı, kimi için keyif. Bazen de terapidir alışveriş. Günümüz dünyasının metropollerinde giderek artan alışveriş merkezleri kadınların rutin durakları arasında yer alırken, son yılların yükselen trendi “sosyete pazarları” mağazaların dişli rakipleri olarak anılıyor. Karşıyaka’nın Bostanlı semtinde kurulan Bostanlı Pazarı, kentin en gözde sosyete pazarı. Her çarşamba alışveriş yapmak isteyenlerin akınına uğrayan ve ünü il sınırlarını aşan namı diğer BOSPA, yenilenen yüzüyle klasik pazar tanımını geride bıraktı. Ünlü markaların tekstil ürünlerinden mutfak araç gereçlerine, ev eşyalarından sebze-meyve tezgahlarına her kesime ve keseye hitap eden Bostanlı Pazarı (BOSPA), ardınıza İzmir Körfezi manzarasını alıp keyifli bir alışveriş için ilk adresler arasında. Bir çarşamba günü, ününü duyup Karşıyaka dışından BOSPA’ya gelenlerdenseniz, caddede belli bir noktaya doğru ilerleyen kalabalığı takip etmeniz yeterli. Zira Bostanlı Pazarı her hafta sadece il içinden değil, kiralanan otobüslerle çevre illerden gelen ziyaretçilere de ev sahipliği yapar. Pazar alanına geldiğinizde ise önce seyyar satıcılar karşılar sizi, ardından da renkli görüntülere sahne olan çeşit çeşit tezgahlarıyla pazar esnafı… Geçmiş yıllardaki görüntüsünü anımsıyorsanız ilk dikkatinizi çeken de pazarın temiz ve düzenli görüntüsü oluyor.

Karşıyaka Belediyesi ve pazar esnafının elbirliğiyle üstü kapatılarak korunaklı hale getirilen pazaryerine yerleştirilen güvenlik kameraları pazar süresince güvenli alışverişi sağlıyor. “Yok yok!” tanımı Bostanlı Pazarı için en uygunu. Pazara girdiğiniz andan itibaren tekstil ve gıda ürünlerinin her çeşidini bulabileceğiniz tezgahlar adeta birbirleriyle yarışıyor. Pazarcı-

Shopping is essential to women. For some it defines need, for others it defines pleasure. In some cases, shopping is therapy. While shopping centres in metropolitan cities, whose numbers increase every day, take their place among every woman’s routine, in recent years, “high-end flea markets,” which are becoming more popular, have become their formidable adversary.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

107


Bostanlı Bazaar, set up in the Bostanlı neighbourhood of Karşıyaka, is the city’s most favoured high-end flea market. Every Wednesday shoppers flood BOSPA, whose popularity exceed borders and with its new look leaves the old bazaar cliché behind. Bostanlı Bazaar (BOSPA), which appeals to everyone and every budget with its various types of stands from brand textiles to kitchen utensils, from household goods to fruit and vegetables overlooking at İzmir Bay, is at the top of the list of places to shop. If you are someone visiting BOSPA from outside

lar da bu rekabetin başrol oyuncuları olarak yerini alıyor tezgahlarda. Tezgahlardan yükselen “Bir lira, bir lira”, “Gel abla gel”, “Ne alırsan beş lira” nidalarına kayıtsız kalamadan ilerlerken hangi yöne bakacağınızı şaşırıyorsunuz kimi zaman. Bluzlardan pantolonlara, çantalardan güneş gözlüklerine birbirinden ünlü markaların ürünlerinin beğeniye sunulduğu tezgahlar, kadınların en çok rağbet ettikleri. Ev gereçlerinden hediyelik eşyalara, takılardan ayakkabılara sayısız çeşidin de bir arada sunulduğu Bostanlı Pazarı “Neden BOSPA?” sorusunun en iyi yanıtı. Diğer yanıtları almak için pazarı gezen müşterilere kulak verdiğimde ise yanıt tek bir ağızdan çıkar gibi geliyor: “Kaliteli ürünler, uygun fiyatlara. Üstelik çeşit bol, her istediğimizi kolaylıkla bulabiliyoruz.” Pazar esnafının aynı soruya verdiği yanıt da benzer oluyor. Önce malların kalitesi, çeşidi ve ucuzluğundan bahsediyorlar ardından şehir dışından bile Bostanlı Pazarı’na gelenleri anlatıyorlar gururla. BOSPA’da en çok rağbet gören tekstil bölümü gibi görünse de gıda ürünlerinin bir bir sıralandığı tezgahlar da özellikle semt sakinlerinin haftalık alışverişleri için tercih ettikleri ilk yer.

108 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

Karşıyaka in Wednesday, just need to follow the crowd moving towards a certain point. BOSPA is not just for the locals; every week, people from surrounding cities hire buses to visit the famous bazaar. Pedlars greet you when you enter the bazaar place, followed by the bazaar tradesmen with their colourful stands. If you remember what it looked like previously, the first thing that will grab your attention is how clean and organised it looks. The security cameras located in the bazaar place, now protected by the covers thanks to the collaboration between the trades-


men and Karşıyaka Municipality, enable the safe shopping trip. The best statement to define Bostanlı Bazaar is “One Stop Shop!” The minute you set foot into the bazaar place, it is as if the stands, which offer every type of textile and food, are in competition with each other. The stallholders play the leading role in this competition. At times you become overwhelmed with the shouts coming from the stalls such as “A lira, a lira,” “Roll up, roll up,” “Everything is for a fiver,” and do not know which way to look. The women’s favourite stalls are those adorned with famous brands whether it is shirts, trousers, handbags, or sunglasses. The variety available at Bostanlı Bazaar, from household goods to gifts, from jewellery to shoes, answers the question, “Why BOSPA?” When I ask the customers, walking round the bazaar, about their answers the answer is unanimous. “There are quality goods at reasonable prices. There is plenty of variety, making it easy to find what you are looking for.” The stallholders provide answers along the same lines. First, they talk about the quality, variety, and affordability of the goods, and then take pride in the fact that people visit the Bostanlı Bazaar from out of town.

first choice for those doing their weekly shop in BOSPA. The colourful scenes at the bazaar, which offers the freshest seasonal fruit and vegetables, are enough to work up an appetite. The pancake stalls located between the stalls, which offer freshly made flannel-cakes, are the ideal stop-off to dampen your hunger. The frantic preparations that start in the early hours of the day are all in aid of customers experiencing colourful images. The products, laid out by the stallholders, who arrive at the bazaar place before dawn, compete endlessly throughout the day. Visitors leave BOSPA with a smile on their face, ready to come back the following week.

It may look as though the main attention is on the textile stall; however, the food stalls are the

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

109


Spor / Sports

Pedallar üstünde

özgürlük Doğanın tüm seslerine kulak vermek için şehri bisikletle keşfedin!

Trafikte yaşanan tüm streslerden kurtulmak, sağlıklı bir yaşam sürmek için en iyi ulaşım araçlarından biri bisiklet. Ulaşım aracı olmasının yanı sıra keyifli bir gezinin de anahtarı. İzmirli bisikletçiler de bu keyfi ortak yaşamak ve ulaşım aracı olarak bisikletin önemine dikkat çekmek için İzmir Bisiklet Derneği çatısı altında bir araya geliyorlar. Coğrafi yapısı açısından bisiklet kullanımına son derece uygun bir kent olan İzmir’de, bisiklet severler birkaç altyapısal düzenlemeyle kentin bisiklet kullanımı için mükemmel bir kent olacağını düşünüyor. Özgürlüğü bisiklette bulan İzmir Bisiklet Derneği kurucularından, Onursal Başkan Mustafa Karakuş, Avrupa Bisiklet Yolları Ağı’nın Alaçatı ayağının başlatılmasıyla bisiklet kullanan turistlerin de geçiş yolu olacaklarını söylüyor.

110 İZMİR

One of the best forms of transportation to eliminate the stress of traffic and to live a healthy live is cycling. As well as being a form of transportation, cycling is the key to a delightful journey. In order to experience this delight together, and attract attention to the importance of cycling, as a form of transportation, the cyclists of İzmir come together under the roof of the İzmir Cyclists’ Association. Cycling enthusiasts believe that with a couple of infrastructural changes İzmir, suitable for cycling in terms of geographical structure; will become an ideal city for cycling. Mustafa Karakuş, Honorary President, and Founder of the İzmir Bicycle Association, who finds his freedom in cycling, stated that when the Alaçatı leg of the European Cycle Route Network kicks in, it would become the through road for tourist cyclists.

Kasım - Aralık / November - December 2010

Pedals leading to freedom Discover the city by bike in order to hear all the noises of nature.

Röportaj/Interview: ÇİĞDEM ASKERİ COŞKUN


What was the purpose behind establishing an institute to bring together bicycle lovers? KARAKUŞ: 2007, May is the official establishment date of our association. We are the first, and only, cyclists’ association in İzmir. There are three associations in Turkey; there are two in the Aegean region, located in İzmir and Muğla, and one in İstanbul. The formation of the association dates back to 2005. Currently, we have 321 members. In answer to the question as to why we formed, the answer is that we are people who love bicycles and have spent years cycling. This created a common ground for the problems experienced by people regarding bicycles and cycling. You experience many issues when you try to get from A to B by bike. Some of the fundamental issues are the annoying behaviour of drivers in traffic, the dangers created by incorrectly placed loopholes, and the inadequate number of traffic and caution signs. Our aim is to find solutions for our commons issues as well as coming together for the enjoyable activities we organise.

Bisiklet severleri bir araya getiren dernek hangi amaçla kuruldu? KARAKUŞ: Derneğimiz resmi olarak 2007 Mayıs’ta kuruldu. İzmir’de kurulan ilk ve tek bisiklet derneğiyiz. Ege Bölgesi’nde Muğla ve İzmir’de, bir de İstanbul’da olmak üzere Türkiye genelinde üç dernek var. Derneğin oluşumu 2005 yılına dayanıyor. Şu anda 321 üyemiz var. Neden kurulduk sorusuna gelince… Biz hayatında bisikleti çok seven, yıllar boyunca bisiklet kullanmış insanlarız. Bu insanların bisiklet konusunda yaşadıkları problemler ortak bir payda yarattı. Bisikletle ulaşım amaçlı bir yerden bir yere gitmek istediğiniz zaman karşınıza pek çok sorun çıkıyor. Trafikte sürücülerin rahatsız edişi davranışları, mazgalların yanlış yerleştirilmesinden kaynaklı tehlikeler atlatmamız, trafik ve uyarı levhalarının yetersiz olması yaşadığımız bazı temel sorunlar. Amacımız düzenlediğimiz keyifli eğlencelerle bir araya gelmenin yanı sıra sıkıntılarımıza da çözüm bulabilmek. Bisikletin yaygınlaşması adına projeler de üretiyorsunuz… KARAKUŞ: Yerel yöneticilere, bisikletin şehir hayatındaki önemini anlatmak adına birçok proje hazırladık. Sabırsızlıkla uygulanmasını bekliyoruz. Mesela konunun turizm boyutunu kapsayan Bisiklet Taksi projesini hazırladık. Kruvaziyer gemilerle gelen turistlere hem reh-

Mustafa Karakuş, isteyene ücretsiz sürüş eğitimi verdikleri dernekleri için evde, balkonda, kömürlükte atıl duran bisikletlerin bağışlanmasını istiyor. Mustafa Karakuş is requesting that people donate their bicycles, which are lying around their basements, balconies, and houses, to use at his institutions that teach those, who wish to learn, how to ride a bike, free of charge.

You also run projects in the name of making bicycles popular... KARAKUŞ: We have prepared numerous projects for the local authorities that explain the importance of cycling in city life. We are waiting, with bated breath, for them to be imp-

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

111


route for those that wish to travel from Europe via ship, or by cycling on road. The planned route will start from Alaçatı and pass through İzmir, Antalya, Mersin, Hatay, and Syria. Once the project is complete, İzmir will become a safe route for local and foreign cyclists.

‘You can discover nature by bike’

Bisiklet tutkunlarının tek isteği, trafikte güvenle gidebilmek… The one thing that bicycle enthusiasts want is to be able to ride their bikes safely in traffic...

berlik hizmeti verecek hem de kenti bisikletle gezmelerini sağlayacak bir proje sunduk Büyükşehir Belediyesi’ne. Arkasında iki kişiyi taşıyabileceğiniz, modern, hatta fiberglasla kaplı üst kısmına reklam alınabilecek yurtdışında örneği çok olan bisiklet taksiler var. Bisiklet taksilerle, Alsancak’tan trafiğe girmeden Pasaport, Konak ve Kemeraltı gezdirilebilir. Bu proje, turizme, tanıtıma katkı sağladığı gibi bisiklet kullanımını da özendirir. Bir de bisiklet kiralama uygulaması var. Yine Alsancak Limanı’na bisiklet kiralama büroları yapabiliriz. Buraya gelen yabancı turistler bisiklet kültürüne sahip insanlar. İzmir’i bisikletle tanıyabilirler. Mesela ev kadınları için bisiklet eğitimi ve bisikletle alışveriş projemiz var. Diyelim ki bir ev kadını yakınındaki alışveriş merkezine gidecek. Öncelikle kadınların spor yapmasını teşvik etmek için bisiklet hediye ediyoruz. Önce kapalı alanda, ardından trafikte bisiklet eğitimi veriyoruz. Ev kadınlarının bisikletli hayata dahil edilmesi, altyapıyı sağlayan belediyeleri de harekete geçirecek diye düşünüyoruz. Böylece daha çok güvenli bisiklet yolumuz olacak. İzmir için bisiklet turizminden bahsetmek mümkün mü? KARAKUŞ: Henüz emekleme dönemindeyiz diyebiliriz. Avrupa Bisiklet Yolu Ağı olan ve 12 uzun yol rotasıyla Avrupa içinde bisikletle seyahat etme olanağı sağlayan Eurovelo Projesi’nin Alaçatı-Çeşme ayağı için çalışmalar yapılıyor. Alaçatı Belediyesi ve Alaçatı Turizm Derneği bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Aslında Avrupa’dan gemilerle veya bisikletleriyle kara yolundan gelmek isteyen bisikletçilere güvenli bir bisiklet yolu sağlamayı hedefleyen çalışma daha kapsamlı düşünülüyor. Alaçatı’dan başlayacak bisiklet yolunun İzmir’e, ardından Antalya, Mersin, Hatay ve Suriye’ye geçişi sağlaması planlanıyor. Pro-

112 İZMİR

lemented. For examples, one of the projects is the Bicycle Taxi project, directed at tourism. We have presented such a project to the Metropolitan Municipality that it enables cruise ship tourists visiting our country to see the city on bike, while accompanied by a guide. There are many examples worldwide of bicycle taxis, which are modern, carry two people in the back, and have a fibreglass roof, suitable for advertising. With these bicycle taxis, tourists will be able to see Pasaport, Konak, and Kemeraltı, without entering the traffic of Alsancak. This project will encourage cycling as well as contributing to tourism. Another project is bike rental. We can establish rental offices at Alsancak Port. The foreigners visiting already have a cycling culture. They can discover İzmir by bicycle. For example, we have a project in which we teach housewives to cycles so that they can go shopping with their bicycles. Let us imagine that a housewife wants to visit her nearest shopping centre. Firstly, we present the women with bicycles to encourage them to workout. We then train them, first in a closed area, and then in traffic. We believe that by incorporating bicycles into the lives of housewives, municipalities providing the infrastructure will act quicker. As a result, we will have cycling paths that are a lot safer. Can we talk about cycling tourism in İzmir? KARAKUŞ: We are still at the crawling stage. Works are underway for the Alaçatı-Çeşme leg of the EuroVelo Project, which allows cycling through Europe with its 12 long-distance routes, which is the European Cycle Route Network. Alaçatı Municipality and the Alaçatı Tourism Association are still working on the subject. In fact, a more comprehensive project is underway that aims to construct a safe cycling

Kasım - Aralık / November - December 2010

What do people and nature gain from cycling? KARAKUŞ: The benefits of cycling for individuals, society, and the environment are so many... For a start, for somebody to not drive their car means less congestion, eliminating noise and exhaust gas, no parking issues, reducing infrastructure costs, and eliminating the expenses generated by cars. A personal bonus is that cycling gives you a healthy body. From childhood, you can cycle until you are 80. Cycling reduces the risk of having a heart attack by 40%. It is a known fact that

Bisikletli Güvercinler İzmir Bisiklet Derneği’nin uygulamak istediği bir diğer proje “Balkanlar’a mektubum var” projesi. 2007 yılında küresel ısınmanın etkilerine dikkat çekmek için Yunan bisikletçilerle birlikte 10 günlük bir Atina gezisi gerçekleştiren grup, gördükleri sıcak karşılamalar nedeniyle şimdi başka bir fikirle yollara düşmek istiyor. İzmirli bisiklet severler, tamamen bisikletle kat edecekleri bir yolla Yunanistan, Makedonya ve Bosna Hersek’e gidecek. Ancak bu yolculukta elleri dolu olacak. Grup üyeleri, İzmir’deki Balkan derneklerinden destek alarak, yıllardır akrabalarını görmemiş göçmenlerin mektubunu uzaklara götürecek ve elden sahiplerine teslim edecek. Tıpkı nostaljik bir haberci gibi. Grubun, projeyi gerçekleştirmesi ise sponsor bulmalarına bağlı.

Pigeons with Bicycles Another project that the İzmir Cyclists’ Association wish to implement is the “I have a letter from the Balkans” project. The group that travelled through Athens with Greek cyclists, in aid of global warming, in 2007, wish to set off with another idea due to the hearty welcome they received. Cycling enthusiasts from İzmir will cycle to Greece, Macedonia, and Bosnia Herzegovina. However, their hands will be full. With the support of Balkan associations in İzmir, group members will hand-deliver letters from their relatives, who they have not seen in years, just like a nostalgic postman. In order to implement the project, the group members need to find sponsors.


je tamamlandığında İzmir de, yerli- yabancı bisikletçiler için güvenli bir rota olacak.

‘Doğayı bisikletle keşfedebilirsiniz’ Bisiklet sürmek insan ve çevre sağlığına neler kazandırıyor? KARAKUŞ: Bisiklet kullanımının kişiye, topluma, çevreye sağladığı katkılar o kadar çok ki... İlk başta, bir kişinin arabasını kullanmaması demek, kalabalığın azalması, gürültü ve egzoz dumanının ortadan kalkması, park yeri sıkıntılarının ve altyapı masraflarının azalması, araç için harcanan birçok giderin kalkması demek. Bisiklete binerek daha sağlıklı bir bedene de sahip olmanız bireysel bir fayda. Çocukluktan başlayarak 80 yaşına kadar bisiklet kullanabilirsiniz. Bisiklete binen insanın kalp krizi riski yüzde 40 azalıyor. Şeker, kalp- damar ve dolaşım hastalıkları, bel fıtığı gibi birçok hastalığa iyi geldiği biliniyor. Vücutta kasları en çok çalıştıran ve kalori harcatan üç spor var: Yüzme, tenis ve bisiklete binme. Bir de işin haz kısmı var tabiî ki. Bisiklete binmenin eğlenceli tarafı, arabayla gerçekleştirdiğiniz geziden çok daha fazla şey görme şansına sahip olmanız. Doğanın tüm seslerini, güzelliklerini ancak bisiklet üstündeyken keşfedebilirsiniz. Bisiklet bulunduğunuz, geçtiğiniz mekanı solumanızı sağlıyor. Bisikletçilerle hangi etkinliklerde bir araya geliyorsunuz? KARAKUŞ: Şehir içi, şehir dışı ve yurtdışına gezilerimiz var. İsteyen herkes katılabiliyor. Tek şartımız katılımcının güvenli bir bisikleti olması ve kask kullanması.Gece düzenlediğimiz turlara ise lambası olmayan bisikletleri almıyoruz. İlk defa katılanlara kısa bilgilendirmeler yapıyoruz. Çünkü tek başına bisiklet sürmekle, 3040 kişilik bir ekiple birlikte sürmek çok farklıdır. En öndeki sürücü, işaret vermeden durursa veya sinyal vermeden sola dönerse ciddi kazalar meydana gelebilir. Ayrıca her ay İzmir kültür ve tarih turu düzenliyoruz. Bayraklı İskelesi’nde toplanıp, Bayraklı Smyrna, Agora, Kemeraltı, Arkeoloji Müzesi ve Kadifekale’yi kapsayan tur düzenliyoruz. Bir de Atatürk, Etnografya, Resim Heykel Müzesi’ni gezdiğimiz müzeler turumuz var. Bostanlı’dan Sasalı Doğal Yaşam Parkı’na uzanan 18 kilometrelik bisiklet yolu, sürekli kullandığımız ve keyif aldığımız bir parkur oldu.

cycling helps treat many illnesses such as diabetes, cardiovascular and circulation diseases, and herniated discs. The three forms of sport that work the muscles the most and allow you to burn the maximum amount of calories are swimming, tennis, and cycling. Of course, there is also the pleasure factor. The most enjoyable side of cycling is that you get to see a lot more than when you are driving. You can only discover all the sounds and beauties of nature when you are cycling. Cycling allows you to take in your surroundings. Which events bring you together with cyclists? KARAKUŞ: We have inner city, outer city, and international tours. Everyone can participate. The only condition we have is that the participant has a safe bike and wears a safety helmet. We do not accept bicycles that do not have lights on our night tours. We provide a short induction for first-time participants, because cycling on your own is very different to cycling with 30 – 40 people. Serious accidents can occur if they stop when the cyclist at the front has not signalled, or they turn left without signalling. Additionally, we organise monthly İzmir cultural and historical tours. We gathered at Bayraklı Jetty, and travel to Bayraklı Smyrna, Agora, Kemeraltı, the Museum of Archaeology, and Kadifekale. We also have a museum tour that visits Atatürk Museum, the Ethnography Museum, and the Arts and Sculpture Museum. The 18-kilometre cycling route that stretches from Bostanlı to Sasalı Wild Life Park is a delightful route that we use constantly.

Her perşembe pedal çeviriyorlar Yaklaşık dört yıl önce İzmir’de birkaç bisiklet severin trafikte farkındalık yaratmak amacıyla başlattıkları ve şu anda Türkiye’nin 20 ilinde perşembe akşamları birlikte pedal çeviren Perşembe Akşamı Bisikletçileri de, her hafta yollara düşüyor. İzmir’deki Göztepe Vapur İskelesi’nde toplanan bisikletçiler, üzerlerine Perşembe Akşamı Bisikletçileri yazılı, diğer araçların görebileceği fosforlu kıyafetler giyerek şehir turu atıyor. Büyük bir kısmı düz araziler üzerinde bulunan İzmir’in bisiklete binmek için Türkiye’deki en uygun kentlerden biri olduğunu söyleyen grubun kurucusu Muhlis Dilmaç, herkesi perşembe akşamları hep birlikte bisiklete binmeye davet ediyor.

They cycle every Thursday Cyclists in 20 different cities of Turkey that are part of the Thursday Night Cyclists, formed four years ago by a couple of bicycle lovers in İzmir that wanted to create awareness regarding traffic issues, cycle together on Thursday nights. The cyclists that gather at Göztepe Jetty, tour the city wearing their “Thursday Night Cyclists” luminous jackets, so that other drivers notice them. Muhlis Dilmaç, founder of the group, stated that with its mainly flat landscape İzmir is ideal for cycling, and invited everyone to join them in cycling around the city every Thursday night.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

113


Güncel / Actual

Develer çıktı meydane… Rengarenk develer, 200 yıllık gelenek için meydanlara çıkıyor. Ege Bölgesi’nin en heyecanlı etkinliklerinden birisidir deve güreşleri. Bölgede birçok ilde gerçekleştirilen, İzmir’in de Aliağa, Bergama, Dikili, Güzelbahçe, Kemalpaşa, Menemen, Ödemiş, Pınarbaşı, Selçuk, Tire ve Torbalı ilçelerinde her yıl düzenlenen geleneksel deve güreşleri binlerce kişiyi arenaya topluyor. Tülüler yani pehlivan develerin meydana çıkmasıyla coşan kalabalık, 200 yıllık bir geleneğe tanık olmanın heyecanını yaşıyor. Eğer yolunuz İzmir’e düşecekse, deve güreşleri takvimine göz atmayı unutmayın!

114 İZMİR

Camel fights are one of the most exciting events of Aegean Region. Traditional camel fights that are organized in many provinces of the region as well as in Aliağa, Bergama, Dikili, Güzelbahçe, Kemalpaşa, Menemen, Ödemiş, Pınarbaşı, Selçuk, Tire and Torbalı districts of the province İzmir every year gather thousands of people to the arena. Getting excited with the appearance of fighting camels – called “tülü” in local language – the crowd is thrilled by the idea of witnessing a 200-year tradition. If you ever drop by İzmir, do not forget to take a look at the camel fight calendar!

Kasım - Aralık / November - December 2010

Camels are on the arena… Colorful camels step on the arena for a 200-year tradition.


12 Aralık 2010 Armutlu / Kemalpaşa: Kemalpaşa’da Geleneksel Deve Güreşleri Festivali’nin ilk ayağı Armutlu’da yapılıyor. 10 yıl ara verilen ve geçtiğimiz yıl tekrar başlatılan ata sporu deve güreşlerinin coşkusu Armutlu’da yeniden yaşanacak. 26 Aralık 2010 Bağyurdu / Kemalpaşa: Bağyurdu meydanında yapılan deve güreşlerinde cazgırın heyecanlı anlatımıyla güreşseverler, güreşlerin havasına giriyor. 16 Ocak 2011 Efes / Selçuk: Deve güreşlerinin en popüler organizasyonuna sahne olan Selçuk – Efes Deve Güreşleri Festivali, bu yıl 29. defa düzenlenecek. Kıyasıya mücadele eden güreşçi develerin yanı sıra, festivalin ilk günü ‘en süslü deve’ de seçiliyor. 30 Ocak 2011 Bergama: Katılan pehlivan develerin sayısı nedeniyle bü-

yük organizasyonlardan biri olarak sayılan Bergama Deve Güreşleri, Soma Kapalı Pazaryeri karşısındaki alanda yapılıyor. Bergama’nın üç bin yıllık tarihiyle bütünleşen geleneksel oyunlar, ilçeye farklı bir hava katıyor. 6 Şubat 2011 Torbalı: Geleneksel Torbalı Deve Güreşleri Festivali her yıl olduğu gibi bu yıl da Özbey Stadı’nda yapılacak. 13 Şubat 2011 Tire: İlçede deve güreşleri Maltepe Arenası’nda yapılıyor. Yine heybetli, süslü develeri ağırlayacak olan arenaya binlerce güreşseverin gelmesi bekleniyor. 6 Mart 2011 Ulucak / Kemalpaşa: Kemalpaşa’daki deve güreşleri festivali Ulucak etkinliği ile sona eriyor. Ulucak güreşlerinin bahar aylarının başlangıcı olan Mart ayında düzenlenmesi seyirci sayısını da artırıyor.

December 12th, 2010 Armutlu / Kemalpaşa: The first leg of Traditional Camel Fights Festival in Kemalpaşa is held in Armutlu. Having paused for 10 years and restarted in the last year, the excitement for camel fights shall dominate Armutlu once again. December 26th , 2010 Bağyurdu / Kemalpaşa: The enthusiasts of the camel fights are caught by the wind of fights by the fiery expression of the announcer in the camel fights that are held in Bağyurdu square. January 16th, 2011 Ephesus / Selçuk: Hosting the most popular organization of camel fights, Selçuk- Ephesus Camel Fights Festival shall be held for the 29th time this year. In addition to fighting camels, the "most beautiful camel" is chosen on the first day of the festival. January 30th, 2011 Bergama: Being listed as one of the major organizations due to the number of fighting camels, Bergama Camel Fights are held in the area opposite the Soma Indoor Bazaar Place. Integrating with the three thousand years history of Bergama, these traditional fights bring a different atmosphere to the district. February 6th, 2011 Torbalı: Traditional Torbalı Camel Fights Festival shall be held in Özbey Stadium as always. February 13th, 2011 Tire: Camel fights are held in Maltepe Arena. The arena is expected to host thousands of spectators to see grand and meretricious camels. March 6th, 2011 Ulucak / Kemalpaşa: Camel fights festival in Kemalpaşa ends with Ulucak event. The number of spectator increases since Ulucak fights are held in the month of March which is the beginning of spring.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

115


Eğitim / Education

İZMİR:

Erasmus öğrencilerinin tercihi Exchange Student olarak da bilinen Erasmus programında İzmir tercih edilen şehirler arasında yer alıyor. Üniversiteli gençler, İzmir deneyimlerini ve akıllarında kalanları farklı cümlelerle anlatıyor. İsmini, değişik Avrupa ülkelerinde hem öğrenci hem de akademisyen olarak bulunmuş olmasından dolayı Hollandalı bilim adamı, Rönesans Hümanizmi temsilcisi Desiderius Erasmus’tan (1469–1536) alan Erasmus programı, yüksek öğretim kurumlarının birbirleriyle çok yönlü işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programı. Program, ortak projelerin üretilip hayata geçirilmesi, kısa süreli öğrenci ve akademik personel değişimi yapabilmeleri için hibe niteliğinde karşılıksız mali destek sağlıyor. Erasmus programı, Avrupa Birliği üyesi 27 ülke, EFTA ülkeleri (Norveç, İzlanda ve Liechtenstein) ve Türkiye’deki yüksek öğretim kurumlarını kapsıyor. Program kapsamında bir hareketlilik faaliyeti gerçekleştirebilmek için taraflardan birinin Avrupa Birliği üyesi olması gerekiyor. Erasmus programı kapsamında her yıl binlerce öğrenciye ve öğretim görevlisine, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin bir kısmını yurtdışında geçirme imkanı tanınıyor. Birçok ülkeden tercihler yapan binlerce üniversite öğrencisi ve öğretim üyesi için medeniyetler beşiği İzmir cazip seçeneklerden... Uygun iklim koşulları, lezzetli Türk yemekleri ve tatil alternatiflerinin çokluğu, İzmir’in Erasmus listelerinde üst sıralara çıkmasına neden oluyor.

116 İZMİR

Kimisine göre bir yurtdışı deneyimi, kimisine göre bir dil öğrenme fırsatı, kimisine göre farklı kültürler tanıma fırsatı, kimisine göre de sadece Avrupa’yı gezmek için bir araç olan Erasmus, her ne amaçla olursa olsun, İzmir’i seçen öğrencileri mutlu ediyor. Erasmus programı sayesinde yaklaşık bir aydır İzmir’de olan farklı ülkelerden dört öğrenci, kentle ilgili düşüncelerini ve deneyimlerini farklı cümlelerle anlatıyor. Branislav Cıbık (Slovakya): Buraya gelmeden önce Türkiye ve İzmir hakkında bir şey bilmiyordum açıkçası. Sadece tatil için güzel bir şehir olduğunu duydum. Bir de komşu ülkelerinizden kaynaklı muhafazakar bir yapınız olduğunu sanıyordum. İzmir’e geleceğim netleşince birkaç kişiyle konuştum. Konuştuğum insanlar “İzmir’in diğer Avrupa ülkelerinden farkı yok” dediler. Ve gelip görünce de anladım ki İzmirliler çok hoş, kibar insanlar. En başta havası ve şehrin kendine has atmosferi çok güzel! Ayrıca çok fazla genç nüfus var, bu da çok iyi bir şey. Bence tek sıkıntı trafik problemi. Bulunduğum süre zarfınca Çeşme, Alsancak, Karşıyaka, Şirince ve Efes’i gezebilme şansı buldum ve çok beğendim. İzmir, yaz aylarında tatil için tercih edilebilecek bir şehir. Kjell Genbrugge (Belçika): Belçika’da birçok

Kasım - Aralık / November - December 2010

Erasmus program, which is named after the Dutch scientist who was the representative of the Renaissance Humanism Desiderius Erasmus (1469–1536), since he had been in various European countries both as a student and as an academician, is a European Union program aimed at encouraging the higher education institutions to make multi-directional cooperations with one another. The program provides voluntary financial support having a characteristic of donation in order to enable them to produce and actualise joint projects and make short-term student and academic staff exchange. Erasmus program includes 27 countries of the European Union, EFTA countries (Norway, Iceland and Liechtenstein) and higher education institutions in Turkey. Concerning the parties, in order to perform a mobility activity within the context of the program, one of them is supposed to be the member of the European Union. Within the context of the Erasmus program, thousands of students and academic staff are given the opportunity of spending a part of their education and training activities abroad every year. For thousands of students and academic staff making selection from various countries, İzmir, which is a cradle of civilization, is among the appealing preferences… Its convenient climate conditions,


Preference of the Erasmus students In the Erasmus program which is also known as the Exchange Student, İzmir is among the cities to be preferred. University youth express their experiences and memories about İzmir in different sentences. ent from the European countries”. And when I came and saw, I found that the people of İzmir are very nice and kind. First and foremost, the weather and specific atmosphere of the city is very beautiful! Besides, the young population is abundant which is a very good thing. I think the only trouble is the traffic problem. As far as I have stayed, I got the opportunity to wander in Çeşme, Alsancak, Karşıyaka, Şirince and Ephesus and I admired them all very much. İzmir is a city to be preferred during summer months.

Türk yaşıyor. Onlar, “Türkiye’deki insanların davranış biçimleri bizden daha farklı” demişlerdi. Açıkçası merak duygusu içinde geldim İzmir’e. Nasıl insanlarla, tepkilerle karşılaşacağımı bilmiyordum. Türk insanının çok arkadaşça davrandıklarını gördüm. Türk mutfağını çok beğendim. İzmir ise bir başka güzel! Türkçe’yi tamamen öğrenip, dil sorununu aştıktan sonra İzmir’de yaşamak isterim. Sarah Müller (Almanya) : İzmir ile ilgili fotoğraflara baktım gelmeden önce. Özellikle dil konusu ve yemeklerle ilgili fazlasıyla bilgi aldım sınıf arkadaşımdan. Hatta Türk yemeklerini denemeye başladım bile. İzmir çok büyük, kalabalık bir şehir benim için, ama insanlarının yabancılara yaklaşımı çok sıcak. Bugüne kadar Alsancak, Efes, Konak, Şirince, Bayraklı, Narlıdere ve yaşadığım yer olan Buca’yı görme fırsatım oldu. Eğer büyük şehir konusunda sıkıntıları yoksa İzmir tatile gelinebilecek iyi bir adres. Yerleşim birimleri arasındaki mesafe uzak, gezmek zaman alıyor. Programınızı ona göre ayarlamılısınız. Nicholas De Potten (Belçika): Gelmeden önce Türk komşularımdan bilgi almıştım. Yemeklerin bizim damak tadımıza göre farklı olduğunu, insanların Türk kültürünü öğrenmem açısından yardımcı olacaklarını söylemişlerdi, oldular da. Buraya geldikten sonra insanların daha sevecen ve sıcak olduklarını gördüm. İzmir çok samimi bir şehir… Alsancak, Çeşme ve Efes’i çok beğendim. Ülkeme döndüğümde İzmir’i çevremdeki insanlara önereceğim. Batıya yakın bir şehir İzmir, ayrıca İzmirliler yabancılarla çabuk etkileşime geçebiliyor. Bu yüzden iyi bir turizm şehri olabilir diye düşünüyorum.

Sarah Müller

Kjell Genbrugge

delicious Turkish cuisine and abundance of the vacation alternatives help İzmir to get to the top of the Erasmus lists. Erasmus, which is considered an abroad experience for some, an opportunity to learn a foreign language or to acknowledge different cultures, and a means only to travel in Europe for others, makes the students who prefer İzmir happy, for whatever reason. Four students who have been residing in İzmir for approximately one month thanks to the Erasmus program express their thoughts and experiences about the city in different sentences. Branislav Cıbık (Slovakia): Before coming here, I frankly knew nothing about Turkey and İzmir. I had just heard that it was a beautiful city for a vacation. I also presumed that you had a conservative structure originating from your neighbours. When it became certain that I would come to İzmir, I talked to a few people. The people I talked had told me “İzmir is not differ-

Branislav Cıbık

Nicholas De Potten

Kjell Genbrugge (Belgium): There are many Turkish people living in Belgium. They once told me “Behaviour patterns of the people in Turkey are very different from our patterns”. To be honest, I came to İzmir with a great sense of wonder. I did not know what kind of people and reactions I would meet. I saw that the Turkish people behave very friendly. I liked the Turkish cuisine very much. İzmir, on the other hand, is yet another beauty! I would like to live in İzmir after completely learning Turkish and solving the language problem. . Sarah Müller (Germany): Before coming here, I looked at the photographs of İzmir. I especially obtained a good deal of information about the language and the food from my classmates. I have even started to try the Turkish food. For me, İzmir is a very large and crowded city, but the approach of its people against the foreigners is quite warm. I have had the opportunity to see Alsancak, Ephesus, Konak, Şirince, Bayraklı, Narlıdere and Buca where I reside, so far. If a person does not have problems with large cities, İzmir is a good address to take a vacation. The distance between the allocation units is long, it takes time to wander. You shall adjust your program accordingly. Nicholas De Potten (Belgium): Before coming here, I had obtained information from my Turkish neighbours. They told me that the food was different compared to our palatal delight and that the people would help me to learn the Turkish culture, which they did. After coming here, I saw that the people are even more affectionate and warm. İzmir is a very sincere city… I admired Alsancak, Çeşme and Ephesus very much. When I go back to my country, I will suggest İzmir to the people around. İzmir is a city which is close to the west and besides, the people of İzmir can instantly interact with the foreigners. That’s why I think that it could be a good tourism city.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

117


Sağlık Turizmi / Health Tourism

Gözünüzü İzmir’de açın Dünya standartlarında teknolojik altyapı ve uzman kadrolarıyla, sıra beklemeden, daha ucuza göz tedavisi için tercihiniz İzmir olsun.

Open your eyes in İzmir For a world class, cheaper and free of turn eye treatment with technological infrastructure and expert staff, your choice shall be İzmir.

118 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Hayran bıraktıran tarihi mekanları, denizi, kumu, güneşi, Kordonboyu keyfi ve daha nice güzellikleriyle İzmir’i ‘görmek’ için bahaneniz gözleriniz olsun. Farklı turizm anlayışlarının barındığı Türkiye’nin sıcak kenti İzmir, göz hastalıklarınızı tedavi ettirebileceğiniz güvenli bir adres. 20 yıl önce İstanbul ve yurtdışına tedavi amaçlı çok sayıda hastanın gittiği İzmir, bugün teknolojik altyapısı sayesinde yurtdışı ve ülke genelinde diğer kentlerden gelen hastaları sağlıklarına kavuşturuyor. Dünyada göz uzmanlığı alanına giren, Avrupa ve Amerika’da yapılabilen tüm tedavilerin İzmir’de de başarıyla uygulandığını söyleyen Türk Oftalmoloji Derneği İzmir Şubesi Başkanı Prof. Dr. Cezmi Akkın, özellikle lazer cerrahilerine yapılan yatırımlarla kentin göz tedavisinde iddialı olduğunu belirtiyor. Birçok uluslararası kongreye ev sahipliği yaptığımızı anlatan Prof. Dr. Akkın, “Göz hastalıklarının tedavisinde Türkiye ve İzmir çok iyi bir noktada. Ayrıca İzmirli göz hekimleri Avrupa ve Amerika’da düzenlenen kongrelerde canlı cerrahi operasyonları gerçekleştirerek, yabancı meslektaşlarına örnek oluyor.” diyor. Özellikle retraksiyon yani gözlük ihtiyacı olan kusurlara çok fazla yatırım yapıldığını belirten Akın, göze konulan merceklerde de büyük gelişme kaydedildiğine dikkat çekerek, “Hastanın hem uzağı, hem ortayı, hem yakını rahatlıkla görebilmesi için mercekler geliştirildi ve biz de bunları başarıyla göze yerleştiriyoruz. Astigmatı olan katarakt hastasının, operasyon sırasında göze yerleştirdiğimiz mercekle astigmatını da yok ediyoruz. Bu konularda dünyada hangi teknoloji kullanılıyorsa, İzmir’de de aynı uzman gücü ve cihazlarla tedaviler uygulanıyor.” diyor. Dünyayla aynı tıp teknolojilerinin kullanılması dışında İzmir’in tercih edilmesi için başka sebepler de var elbette. Örneğin bir lazer operasyonu, Avrupa ve Amerika’daki ücretin yaklaşık üçte biri oranında, aynı güvenli ortamda İzmir’de de yapılabiliyor. Prof. Dr. Akkın Avrupa’da sağlık harcamalarının artmasına paralel olarak İzmir’in sağlık turisti çekmesinin zor olmayacağını düşünüyor: “Son yıllarda Avrupa şehirlerinde sağlık politikaları değişime uğradı. Mesela Almanya’da 3-4 yıl öncesine kadar muayeneler için fark ücreti alınmıyordu ama bugün alınıyor. Göz muayenesi sırasında hastanın göz tansiyonunun ölçülmesi bile ekstra ücrete giriyor. Sigortalarının kapsamadığı tedaviler için yabancı hastalar İzmir’i tercih edebilir. Kalite standartlarını yakalamış hastanelerimizde, sıra beklemek istemeyen, daha az ücret vermek isteyen hastalar tedavi edilebilir. Bekleme sıraları da önemli bir konu. Avrupa’nın birçok ülkesinde cerrahi operasyonlar için hastalar çok sıra bekliyor.

Son yıllarda yaygınlaşan lazer operasyonları ile gözlüklerinize İzmir’de veda edebilirsiniz. You can say goodbye to your glasses in İzmir with laser operations which have become widespread in recent years.

Operasyon ücretleri de farklılık gösteriyor. Bugün İzmir’de özel bir hastanede lazer cerrahisinin bedeli 600-700 Euro civarında iken, Avrupa ülkelerinde bu rakam 2 -3 bin Euro’ya çıkıyor. Onlarda da devlet lazer cerrahilerini karşılamıyor. Hasta ya ciddi bir para ödeyip ülkesinde olacak ya da sıra beklemeden, aynı kalitede daha ucuza tedavi olacak. Üstüne İzmir gibi farklı bir şehri gezmiş olacak.” Prof. Dr. Akkın, sağlık turizmi için kentin her türlü altyapıya ve imkana sahip olduğunun da altını çiziyor. Özel sektörün sağlık turizmi-

Let your excuse be your eyes in order to ‘see’ İzmir with its mirable venues, sea, sand, sun, pleasure all along Kordon and many more beauties. The warm city of Turkey where various senses of tourism are kept, İzmir is a trustworthy address for the treatment of your eye diseases. While 20 years ago, many patients went İstanbul and abroad for treatment, today, with the help of their technological infrastructure, İzmir rehabilitates patients coming from other cities, abroad and countrywide. The chairman of İzmir Branch of the Turkish Ophthalmology As-

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

119


sociation, Prof. Dr. Cezmi Akkın, who says that all treatments which are within the field of ophthalmology and which are performed in Europe and the United States of America could also be performed in İzmir, as well, indicates that the city is ambitious about the eye treatment, especially with investments made in laser operations. Prof. Dr. Akkın who tells that we have hosted many international congresses says, “Turkey and İzmir are at a very good point, concerning the treatment of eye diseases. Besides, ophthalmologists from İzmir serve as a model for their foreign colleagues through performing live surgical operations at congresses organized in Europe and the United States of America.”

Prof. Dr. Cezmi Akkın

ne zaman ve bütçe yaratabildiğini belirten Akkın, “Sağlık turizmi bir kent için çizilebilecek en iyi rotalardan. Çünkü insanları hem sağlıklarına kavuşturuyorsunuz, hem de İzmir gibi güzel bir şehri tanımalarını sağlıyorsunuz. Ayrıca sağlık turizmi iyi döviz getiren bir sektör. Bence üzerine daha çok düşülmesi gereken, politikalar üretilmesi gereken bir alan sağlık turizmi.” diyor. Akkın, mesleki çevresinde gördüğü hayranlık cümlelerinden de İzmir’in turizme yatkın bir şehir olduğunu söylüyor. Yerli yabancı

120 İZMİR

Akkın who specifies that especially defects having retraction, in other words the need for glasses are greatly invested, says, “Lenses have been developed to enable eyes to easily see the objects either distant, halfway or close and we successfully place them onto the eyes. We remove the defect of an astigmatic patient having cataract with the help of the lens placed onto the eyes during the operation. Whatever technology is used concerning this subject is also used in İzmir with the same specialist power and devices”, attracting attention to the great developments in lenses put onto eyes, as well. Apart from using the same medical technologies with the world, of course there are also some other reasons to prefer İzmir. For example, a laser operation can also be performed in İzmir in the same trustworthy environment, at approximately one third of the price in Europe and the United States of America. Prof. Dr. Akkın thinks that in parallel with the increase of the health expenses in Europe, it will not be challenging for İzmir to draw the health tourists.

Kasım - Aralık / November - December 2010

“In recent years, health politics have undergone a change in the European cities. For example, extra payments for physical examinations were not received 3-4 years ago, but it is received now. During the eye examination, even tension measuring of eyes requires extra payment. Foreign patients may prefer İzmir for treatments which are not met by their insurance. In our hospitals with the quality standards, patients who do not want to await their turn, or pay less could be treated. Waiting lines is another important issue. In many regions of Europe, patients await their turn for surgical operations very long. Operation payments show difference. While the value of the laser surgery in a private hospital in İzmir is about 600-700 Euro, this value increases to 2-3 thousand Euro in the European countries. However, the state does not meet the laser surgeries in those countries. Paying a serious sum of money, the patient shall either be treated in their own country, or they shall be treated cheaply out of turn with the same quality. They shall also have the chance to take traveling in such a different city like İzmir.” Prof. Dr. Akkın also emphasizes that the city has all kinds of infrastructures and facilities for health tourism. Akkın who specifies that private sector can create time and budget for health tourism, says, “Health tourism is one of the best routes which can be drawn for a city. Because you not only rehabilitate people, but also enable them to get acquainted with such a beautiful city like İzmir. Additionally, health tourism is a sector which brings a decent foreign currency. I think health tourism is a field which should be cared more and for which politics shall be produced.” From the admiration statements he gains from his occupational environment, Akkın tells that İzmir is a convenient city for tourism. Akkın, who


in Selçuk. Anyone who participated had been fascinated. Especially our foreign guests coming from various countries were highly influenced. Only touring Ephesus is a pleasure all by itself. Besides, come to think that we cure the eyes of the people. A patient who goes through laser operation takes off his/her glasses and sees the world more differently. And in İzmir, where the patient opens his/her eyes, there are such beauties that…”

Confident treatment in private hospitals

Vücudun en hassas organlarından biri olan göze yapılan cerrahi müdahaleler uzmanlık gerektiriyor. Surgical intervention in eyes which are among the most sensitive organs of the body required specialty.

turistler için şehrin çok cazip olduğunu belirten Akkın, şöyle konuşuyor:

indicates that the city is very inviting for domestic and foreign tourists, states as follows:

“Farklı şehirlerdeki göz hekimi arkadaşlarım, ‘dünyanın en güzel şehrinde’ yaşadığımızı söylüyorlar. Bu şehrin sadece atmosferi bile insanları etkiliyor. Bundan birkaç yıl önce bir kongre düzenlemiştik. Açılış kokteylini Selçuk’taki Efes Antik Kenti’nde Celcius Kütüphanesi’nde yapmıştık. Katılan herkes büyülenmişti. Özellikli farklı ülkelerden gelen yabancı konuklarımız çok etkilendiler. Efes’i gezmek bile başlı başına bir keyif zaten. Bir de düşünün ki biz insanların gözünü tedavi ediyoruz. Lazer operasyonu geçiren hasta gözlüklerini çıkarıp hayata daha farklı bakıyor. Ve hastanın gözünü açtığı İzmir’de de görülecek o kadar çok güzellik var ki…”

“My ophthalmologist colleagues from different cities say that we live in the ‘best city of the world’. Even the atmosphere of this city influences people. We had organized a congress a few years ago. We organized the opening cocktail at the Celcius Library in the Ancient City of Ephesus

There are many private institutions to be preferred in İzmir, concerning the treatment of eye diseases. Kent Health Group, which has made new investments in the field of eye, established Vitreoretinal Surgical Center for the treatment of retinal diseases with a new investment of 500 thousand dollars. In the Eye Diseases Clinic of Kent Hospital which is consisted of expert staff, the surgeries of cataract and glaucoma, keratoplasty, decollement surgery and laser surgeries in the fields of retina, glaucoma, cornea, contact lens and trauma are performed at affordable prices. Şifa Hospital Group solves the eye problems of child and adult patients with high standard treatments in the Eye Diseases Unit, as well. In the Eye Unit, surgical operations such as cataract operations, glaucoma, diplopia, lacrimal ducts, and strabismus are performed with the technique of phacoemulsification on outand-inpatients.

Özel hastanelerde güvenli tedavi Göz hastalıklarının tedavisinde İzmir’de tercih edilebilecek birçok özel kurum bulunuyor. Göz alanında yeni yatırımlar gerçekleştiren Kent Sağlık Grubu, 500 bin dolarlık yeni bir yatırımla retina hastalıklarının tedavisi için Vitreoretinal Cerrahi Merkezi kurdu. Uzman kadrodan oluşan Kent Hastanesi Göz Hastalıkları Kliniği’nde retina, glokom, kornea, kontakt lens, travma dallarında, katarakt ve glokom cerrahisi, keratoplasti, dekolman cerrahisi ile lazer cerrahileri uygun fiyatlarla yapılıyor. Şifa Hastaneler Grubu da Göz Hastalıkları Ünitesi’nde, çocuk ve yetişkin hastaların göz problemlerini yüksek standartlarda tedavi ile çözüyor. Göz Ünitesi’nde ayakta ve yatan hastalarda fakoemülfikasyon tekniği ile katarakt ameliyatları, glokom, şaşılık, gözyaşı kanalı yolları ve strabismus gibi cerrahi ameliyatlar yapılıyor. Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

121


Günübirlik / Excursion

Manisa’nın eski kimliğini hala sırtında taşıyan sıcak ilçesi Kula, bulutlara değecekmiş gibi yükselen kavak ağaçları ve minareleriyle karşılar konuklarını…

Bir açık hava müzesi:

Kula

An open-air museum

With rising poplar trees and minarets does Kula, the warm district that carries the old characteristics of Manisa on its back, welcome its visitors...

122 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


İzmir’e iki saat uzaklıktaki Kula, tarihi bir filmin setine konuk olma hissi yaratıyor ilk ziyaretçilerine. Daracık sokaklarını arşınlamaya başlayıp, sıcak insanlarıyla sohbet ettikçe anlıyorsunuz bu şirin ilçenin gerçekliğini. Geleneksel Kula Evleri, gün geçtikçe usta sayısı azalan Kalaycılar Çarşısı’ndaki geleneksel el sanatları, peribacalarıyla hayranlık uyandırıyor gerçekliğin ardından. İzmir’in komşu illerinden Manisa’nın ilçesi Kula’nın tarihi, eski evlerindeki mermer kabartmalara göre Milattan Önce 56. yıllara dayanıyor. Tarihi net olarak bilinmese de, antik devirde sınırları içindeki volkanik oluşum nedeniyle Katakekaumene (yanık yöre) adı verilen bölge, bu ifadeyle Amasyalı Strabon (MÖ 54 – MS 24), Vitruvius (MÖ I. yy), Byzantionlu Stephanos (6 – 7. yy) ve Eusthatios (12. yy) adlı antik yazarların eserlerinde yer alıyor. Kuruluşu tarihin derinliklerine giden Kula, geçmişin bütün izlerini günümüze taşıyor. Tıpkı bir açık hava müzesi gibi…

Being two hours away from İzmir, Kula gives its first visitors the feeling of visiting the studio of a historical movie. As you start to wander in its narrow streets and chat with friendly people, you understand the reality of this lovely district. Following that reality, the district arouses admiration with its traditional Kula houses, traditional handicrafts whose artisans decrease in number day as each day passes at Tinsmiths Bazaar and chimney rock. Being a neighbouring province of İzmir, which is a district of Manisa, Kula’s history dates back to the year 56 B.C according to the marble embossments in old houses. Although the history is not exactly known, this region that is named Katakekaumene (burnt region) due to the volcanic formation within this region in ancient times is included in works of ancient writers called Strabon from Amasya (B.C54-A.D 24), Vitruvius (1st century B.C.), Stephanos of Byzantium (6th -7th century) and Eusthatios (12th century) with this very expression. With its foundation

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

123


Bozulmamış doku Kula’da dikkatinizi ilk çeken, Osmanlı İmparatorluğu’nun hakim olduğu her bölgede karşılaşılan, Türk Evi diye tabir edilen ahşap evler oluyor. Osmanlı kent dokusuna sahip ilçedeki tarihi Kula Evleri genellikle iki katlı, ahşap yapıya sahip… Yapıların mimari açıdan bozulmamış tipik örnekler olarak kalması, ilçeye ‘anıt kent’ özelliği kazandırıyor. Kula evleri, ilçenin aslında kale içi bir yerleşim olduğunun da ipuçlarını veriyor. Demircikapı, Seferkapı gibi belde isimleri, evlerin sıkışık bir yapıda ve bir çekirdek etrafında toplanması -ortada bir kalenin varlığı olmasa da- Kula’nın kale içi yerleşim olduğunu doğrular nitelikte. Kula evlerinin diğer bir tipik özelliği de, hepsinde mutlaka bir avlu ve sokağa bakan bir pencere olması. Osmanlı ve Roma döneminin izlerini farklı tarihi yapılarda görmek mümkün. Kurşunlu, Eski Cami, Soğukkuyu Cami, Paşa Cami, Hacı Recep ve Necip camileri ibadet merkezleri olarak, Emir hamamları ise Roma dönemine ait izler barındırdığı için göze çarpıyor. Şehitlioğlu Köyü’nün güneyindeki Ilıca Hamam Deresi (Gerençayı) kenarında yer alan Emir Hamamları, Sağlık Bakanlığı’nın onayıyla kaplıca olarak kullanılan, konaklama imkanının olduğu bir termal tedavi merkezi. Kaplıcanın, kas iskelet hastalıklarının tedavisinde, ortopedik operasyonlar sonrası gibi uzun süreli hareketsiz kalma durumlarında, genel stres bozukluklarında, spor ya-

124 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

Ne yenir? Kula’da gözleriniz gibi mideniz de harika bir ziyafet çekebilir. Zengin Türk mutfağının birçok yemeğini ilçede bulabiliyorsunuz. Tarhana, keşkek, yuvarlak aşı, kapama, kuzu–oğlak dolması, sura (kaburga yemeği), darplı ciğer, susam böreği, kabaklı pide, kıkırdaklı pide, şekerli pide, ekmek dolması ve höşmerim gibi geleneksel lezzetler mutlaka tadılması gerekenler arasında ilk sıralarda geliyor. Özellikle şekerli pide ve ekmek dolması, yöresel Kula mutfağını unutturmayacak iki özel lezzet.

What to eat? Just like your eyes, you stomach may also have an outstanding feast in Kula. You can find many delicacies of rich Turkish cuisine in the district. Tarhana soup, keshkek (a dish made of pounded meat and wheat), yuvarlak aşı, lamb stew with new onions, lamb/ kid stuffed with rice, sura (a dish made of rib bones), rice with liver, sesame pastry, squash pita, crackling pita (made with cartilage), sugary pita, stuffed bread and hosmerim (a dessert made of unsalted cheese) are first to come to mind among traditional delicacies that are surely to be tasted. Especially sugary pita and stuffed bread are two special delicacies that will not let you forget local Kula cuisine.


Yapıların mimari açıdan bozulmamış tipik örnekler olarak kalması, ilçeye ‘anıt kent’ özelliği kazandırıyor. The fact that the buildings remain as undisturbed typical examples in terms of architecture makes the city have the speciality of being a ‘’monumental town’’. Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

125


provide the clue that justifies the fact that Kula is a place of residence beneath a castle. Names of towns like Demircikapı, and Seferkapı verify that Kula is a settlement inside castlealthough there is no existence of a castle in the centre-where houses are dense and gathered around a core. Another typical property of Kula houses is that each Kula house absolutely has a yard and a window facing the street. It is possible to see the traces of Ottoman and Roman times on different historical buildings. Kurşunlu, The Old Mosque, Soğukkuyu Mosque, Paşa Mosque, Hacı Recep and Necip Mosques attract attention as prayer centres and Emir Bathes for possessing traces dating back to Roman era. Emir Bathes located on the edge of Ilıca Hamam Stream (Gerençayı) in the south of Şehitlioğlu Village is a thermal treatment centre that is being used as a hot spring certified by the Ministry of Health where you can also find accommodation. It is known that the hot spring is used as a supplementary means of treatment for muscle – skeleton diseases, long-terms stillness following orthopaedic operations, general stress disorders and injuries in sports.

ralanmalarında tamamlayıcı tedavi unsuru olarak kullanıldığı biliniyor. Fotoğraf meraklıların dikkati ise daha çok Kalaycılar Çarşısı’nda yoğunlaşıyor. Bugün birçoğu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dericilik, bakırcılık, halıcılık, keçecilik gibi geleneksel el sanatları sadece birkaç ustanın tezgahında hayat buluyor. Bu yüzden Kula’ya yapacağınız bir gezide, ustaların hünerlerin izlemeyi unutmayın. Kula’da rotanızı çevirebileceğiniz daha pek çok tarihi ve turistik mekan var. 14. yüzyılın ilk çeyreğinde -rivayete göre- Kula’da doğup, yaşadığı söylenen Türk şairi ve derviş Yunus Emre ve

126 İZMİR

in the depths of history, Kula brings all traces of past to date. Just like an open-air museum...

Undisturbed environment First thing to attract your attention in Kula is wooden houses which could be seen in every place which was formerly ruled by Ottoman Empire and are called Turkish Houses. Traditional Kula houses in the district that possesses texture of Ottoman city are generally double-decked and wooden-built. The fact that the buildings remain as undisturbed typical examples in terms of architecture makes the city have the speciality of being a ‘’monumental town’’. Kula houses also

Kasım - Aralık / November - December 2010

Those interested in photography are mostly focus on Tinsmiths Bazaar. Tradition handicrafts, many of who are on the verge of danger of extinction, such as leatherworking, coppersmith, carpet weaving and felt making survive only a few craftsmen’s workbenches. Therefore, do not forget to observe the skills of craftsmen in a trip you will make to Kula. There many more historical and touristic places that you can turn your direction to in Kula. Tombs of Turkish poet and dervish Yunus Emre and his master Taptuk Emre, who are said to have lived in Kula in the first quarter of 14th century according to the rumour, attract local and foreign tourists’ attention.


Hocası Taptuk Emre’nin türbeleri yerli yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

Visual feast

İçinizi ısıtan Kula Evleri’nin ardından şaşkınlıkla ve hayranlıkla bakacağınız peribacaları bekliyor sizi. Peribacaları, Burgaz Köyü ile Gediz Nehri’nin iki yanındaki Burgaz volkanit bölgesinde yükseliyor. Peribacaları, en altta yaşlı çökelleri ve onların üzerinde ilk patlamanın ürünü bazaltların yer aldığı peyzaj mimarlığının görsel şölen sunduğu bir alan. Açılan vadinin her iki tarafında yer alan yaşlı çökeller yağmursuyu ve rüzgarın etkisi ile olağan üstü şekiller oluşturmuş. Vadi açılımının halen devam ettiği alan, özellikle fotoğrafçıların uğrak yerlerinden…

What expects you is the chimney rocks that you will stare at in astonishment and admiration after those Kula houses that make you feel warm. Chimney rocks rise in Burgaz volcanite region in both sides of Burgaz Village and Gediz River. Chimney rocks are in an area where old precipitates constitute the lowest layer and basalts which are the products of the first explosion constitute the layer over it, which is a visual feast for eyes in terms of landscape architecture. Old precipitates existing in both sides of the valley that emerged after the explosion formed magnificent shapes due to the affects of rain water and winds. The area where the valley still continues to expand is a stamping ground especially for photographers...

Nasıl gidilir?

How to go?

Ankara - İzmir karayolu üzerinde bulunan Kula, İzmir’e 140 kilometre uzaklıkta. Aracınızla bu mesafeyi yaklaşık iki saatte gitmeniz mümkün. İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na 145 kilometre uzaklıkta yer alan Kula’ya İzmir Otogarı’ndan periyodik saatlerde kalkan şehirlerarası otobüslerle de gidilebiliyor.

Located on Ankara – İzmir highway, Kula is 140 km away from İzmir. It is possible to go that distance in two hours by your own vehicle. It is also possible to go to Kula, which is 145 km away from İzmir Adnan Menderes Airport, by intercity buses that leave İzmir Terminal in periodic hours

Görsel şölen

Yapmadan dönmeyin! Kula evlerini görmeden, Kalaycılar Çarşısı’ndaki bakırcıların fotoğraflarını çekmeden, Ekmek dolması, şekerli pide başta olmak üzere yöresel lezzetleri tatmadan, Türkiye’nin en genç yanardağlarını görmeden dönmeyin.

Do not come back without Seeing Kula houses, Taking photographs of coppersmiths at Tinsmiths Bazaar, Tasting local delicacies especially stuffed bread and sugary pita, Seeing the youngest volcanoes of Turkey.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

127


İnfo ACİL TELEFONLAR / EMERGENCY TELEPHONE NUMBERS İtfaiye / Fire Department

AKS / Emergency Rescue (AKS)

110

Pasaport

484 22 56

Göztepe

224 20 22

Üçkuyular

259 40 13

110

112

Polis İmdat / Police Department

155

Cenaze Hizmetleri / Funeral Services

188

Sahil Güvenlik / Coast Guard

158

Orman Yangınları / Forest Fires

177

Arıza / Breakdown

121

463 33 22

Bilinmeyen Numara / Unknown Numbers

11811

Danışma / Information Service

161

Uyandırma / Wake Up Service

135

Fono Tel / Fono Phone

141

Hızır Acil / Medical Emergency Service

Hava Ambulans / Air Ambulance

HASTANELER / HOSPITALS

TÜRK TELEKOM

Üniversite Hastaneleri / University Hospitals Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / Ege University Medical Faculty Hospital

343 43 43

TİYATROLAR / THEATRES

9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi / 9 Eylul University Medical Faculty Hospital

412 22 22

Devlet Tiyatroları / State Theatres

Dokuz Eylül. Ü. İlaç ve Zehir Danışma /

Bornova Sahnesi / Bornova Stage

343 04 33

9 Eylul U. Drug and Poison Information Center

Karşıyaka Sahnesi / Karşıyaka Stage

369 64 87

Konak Sahnesi / Konak Stage

483 50 35

412 39 39

Dokuz Eylül Üniversitesi Karşıyaka Polikliniği / 9 Eylul University Karsiyaka Polyclinic

369 30 40 Özel Tiyatrolar / Private Theatres Ege Sanat Merkezi / Ege Art Centre

381 64 06

449 49 49

Hamle Tiyatrosu / Hamle Theatre

446 70 18

388 19 63

Konak Belediye Tiyatrosu / Konak Municipality Theatre

246 63 93

Pınar Çocuk Tiyatrosu / Pınar Children’s Theatre

463 15 15

Tansaş Çocuk Tiyatrosu / Tansaş Children’s Theatre

483 48 28

Doğumevleri / Maternity Hospitals Ege Doğumevi / Ege Maternity Hospital Ege Ü. Kadın Doğum / Ege U. Maternity Hospital Kan Merkezleri / Blood Centers Türk Kızılayı / The Turkish Red Crescent

421 47 89

Çocuk Has. Kan Bankası / Children’s Hospital Blood Bank

483 61 33

Ege Ü. Has. Kan Bankası / Ege U. Hos. Blood Bank

388 28 61

Tepecik / Tepecik Blood Center

433 38 74

ULAŞIM / TRANSPORTATION

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES Adnan Franko Sanat Galerisi / Adnan Franko Art Gallery

464 41 86

Akbank Sanat Galerisi / Akbank Art Gallery

484 16 66

Aphrodite Sanat Galerisi / Aphrodite Art Gallery

482 33 02

Çetin Emeç Sanat Galerisi / Cetin Emec Art Gallery

293 35 22

GF Sanat Galerisi / GF Art Gallery

421 29 95

464 88 64

İzmir Resim Heykel Müzesi /

THY Rezervasyon / Turkish Airlines Reservation

444 08 49

İzmir Art and Sculpture Museum

441 41 92

Basmane Rezervasyon / Basmane Reservation

484 86 38

İzmir Sanat Merkezi / İzmir Art Centre

483 63 34

TCDD Santral / Turkish State Railways Central

464 31 31

İZFAŞ Sanat Galerisi / IZFAŞ Art Gallery

482 12 70

Alsancak Gar / Alsancak Railway Station

464 77 95

İzmir Türk Amerikan Derneği Sergi Salonu /

472 10 10

Kedi Kültür Sanat Merkezi

464 99 35

Leonardo Sanat Galerisi / Leonardo Art Gallery

422 13 95

Rotary Sanat Galerisi / Rotary Art Gallery

421 56 61

484 98 56

Selçuk Yaşar Sanat Galerisi / Selcuk Yasar Art Gallery

422 65 32

Karşıyaka

368 00 42

TCDD Sanat Galerisi / TCDD Art Gallery

433 58 97

Alsancak

464 78 31

Turkish American Association Art Gallery

464 20 95

Bostanlı

330 50 71

Vakıfbank Sanat Galerisi / Vakifbank Art Gallery

441 59 00

Bayraklı

345 77 53

Yapı Kredi Sanat Galerisi / Yapı Kredi Art Gallery

463 56 28

Denizyolları / Maritime Lines

Otogar / Bus Station İskeleler / Piers Konak

128 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


KÜLTÜR MERKEZLERİ / CULTURAL CENTRES

TURİZM SEKTÖR TEMSİLCİLİKLERİ / REPRESENTATIVES OF TOURISM SECTOR

Alman Kültür Merkezi / German Cultural Centre

489 56 87

Atatürk Kültür Merkezi / Atatürk Cultural Centre Konak

483 85 20

Ege Turizm Derneği / Aegean Tourism Association

441 46 12

Fransız Kültür Merkezi / French Cultural Centre

463 61 42

ESAD (Ege Seyahat Acenteleri Derneği)

484 87 02

İngiliz Kültür Merkezi / British Cultural Centre

446 01 31

ETİK (Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği)

489 47 77

İtalyan Kültür Merkezi / Italian Cultural Centre

421 52 42

İzmir Tanıtma Vakfı

465 28 90

İZFAŞ Sanat Galerisi Kültürpark / İZFAŞ Art Gallery Kulturpark 482 12 70

Otelciler Derneği / Hotels Associations

425 45 85

İzmir Türk Amerikan Derneği / Turkish American Association 464 20 95

Rehberler Odası / Chamber of Guides

463 21 53

Kıbrıs Türk Kültür Derneği /

TUREVS (Turistik Ev Pansiyoncular Birliği)

425 72 73 421 71 49

Cyprus Turkish Cultural Association

421 13 40

TURING

Sabancı Kültür Merkezi / Sabancı Cultural Centre Konak

441 90 09

TURSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu / TURSAB İzmir Regional Executive Committee

464 03 47

TURİZM BÜROLARI / TOURISM OFFICES İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü / Provincial Directorate of Culture and Tourism

483 62 16

Turizm Danışma / Tourism Information

445 73 90

Adnan Menderes Havalimanı Turizm Dan. / Adnan Menderes Airport Tourism Inf.

274 22 14

WEATHER CONDITION in İZMİR

633 18 62

In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects spread through inner regions. However, physical geography differences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as important in terms of rainfall, temperature and sun.

Bergama Turizm Danışma / Bergama Tourism Information

Çeşme Turizm Danışma / Çeşme Tourism Information

712 66 53

Foça Turizm Danışma / Foça Tourism Information

812 12 22

Selçuk Turizm Danışma / Selçuk Tourism Information

892 63 28

Tire Turizm İrtibat Bürosu / Tire Tourism Contact Office

512 66 14

On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January (8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass coming from the north and the northwest. In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution according to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

129


İnfo BAŞKONSOLOSLAR / CONSULATE GENERALS

Lüksemburg / Luxembourg

421 48 82

Macaristan / Hungary

421 28 61

Almanya / Germany

488 88 88

Malta

422 31 38

Romanya / Romania

465 04 63

Meksika / Mexico

327 32 63

Yunanistan / Greece

421 69 92

Moğolistan / Mongolia

478 50 15

Moldova

472 18 13

Norveç / Norway

421 92 80

Pakistan

459 16 16

FAHRİ BAŞKONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATE GENERALS Bangladeş / Bangladesh

421 23 32

Portekiz / Portugal

483 80 31

Endonezya / Indonesia

421 81 77

Rusya Federasyonu / Russian Fed.

461 51 86

Güney Afrika / South Africa

376 84 45

Sırbistan / Serbia & Montenegra Rep

441 91 81

Hindistan / India

46146 60

Slovakya / Slovak Rep.

486 11 75

Makedonya / F.Y.R.O.M.

421 41 92

Slovenya / Slovenia Rep.

425 99 83

Malezya / Malaysia

445 05 46

Şili / Chile

446 93 01

Türkmenistan / Turkmenistan

484 77 75

Ukrayna / Ukranie

421 21 41

Ürdün / Jordan

482 24 45

KONSOLOSLAR / CONSULATES İngiltere / United Kingdom

463 51 51

İtalya / Italy

463 66 76

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

489 77 89

FAHRİ KONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATES ABD / U.S. Of America

464 87 55

Arnavutluk / Albania

483 33 76

Avusturya / Austria

347 66 76

Belarus

482 31 82

Belçika / Belgium

463 47 69

Bosna Hersek / Bosnia&Herzogovina

328 18 90

Brezilya / Brazil

463 86 07

Çek Cumhuriyeti / Czech Rep.

422 10 80

Danimarka / Denmark

489 54 01

Estonya / Estonia Rep.

469 79 69

Etiyopya / Ethiyopia

388 25 57

Fas / Morocco

421 23 32

Fildişi Sahili Cumhuriyeti / Ivory Coast

479 07 09

Filipinler / Philippines Rep.

472 13 75

Finlandiya / Finland

877 02 35

Fransa / France

421 42 34

Gürcistan / Georgia

425 93 53

Hırvatistan / Croatia Rep.

446 28 70

Hollanda / Netherlands

464 02 01

İspanya / Spain

441 66 99

İsveç / Sweden

422 01 38

İsviçre / Switzerland

421 42 39

İzlanda / Iceland

446 57 00

Kazakistan / Kazakhstan

482 22 11

Kore / Korea Rep.

479 04 04

Litvanya / Lithuania

371 51 50

130 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

İZMİR KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL Tarih:

/

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

/ 20..........

ADI SOYADI

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ

ŞEHİR

POSTA KODU

ÜLKE

TELEFON

FAX

E-MAIL

VERGİ DAİRESİ/NO

Yıllık abonelik bedeli olan 60 TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 09000473 nolu RK Tanıtım Hizmetleri hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

ABONE TELEFON

(0232) 463 75 40 ABONE FAX (0232) 421 92 24 E-MAİL bilgi@rktanitim.com


www.rktanitim.com

Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

131


İZMİR GUİDE

SOLTO ALAÇATI HOTEL 2.Çark Plajı Liman Mevkii 35950 Alaçatı Çeşme / İZMİR Tel:+90 232 716 06 61 Faks:+90 232 716 06 69 info@soltohotel.com www.soltohotel.com

BALÇOVA TERMAL OTEL 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 259 01 02 Faks: +90 232 259 08 29 www.balcovatermal.com info@balcovatermal.com

EgE PALAS ) ( Cumhuriyet Bulvarı No: 210 35220 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00 www.egepalas.com.tr

DENİZATI HOLIDAY VILLAgE ( ) Meryemana Cad. No:19 Gümüldür / İZMİR Tel: +90 232 790 91 91 www.denizati-hv.com

İZMİR PALAS OTEL ( ) Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 465 00 30 Fax: +90 232 422 68 70 info@izmirpalas.com.tr www.izmirpalas.com.tr

KİLİM OTEL ( ) Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 484 53 40 +90 232 489 50 70 info@kilimotel.com.tr www.kilimotel.com.tr

OTEL KÂYA ) ( Gaziosmanpasa Blv. No: 45 35230 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 483 97 71 Faks: +90 232 483 97 73 www.otelkaya.com info@otelkaya.com

BİRLİK OTEL Yeni Hal Yanı Kaynaklar Buca / İZMİR Tel : +90 232 443 06 56 Fax : +90 232 443 06 70 info@birlikhotel.gen.tr www.birlikhotel.gen.tr

HOTEL gRAND AMPHORA İsmet Paşa Mah. 206 Sok. No:7 Foça / İZMİR Tel: +90 232 812 39 30 +90 232 812 39 97 focagrandamphora@hotmail.com

HANEDAN RESORT 4. Mersinaki Koyu, Club Med Yanı Foça / İZMİR Tel: +90 232 812 36 50 www.hanedan resort.net info@hanedanresort.net

NAZ OTEL Ali Stair Cad. No: 135 Yenifoça / İZMİR Tel: +90 232 814 78 28 www.nazotel.com

ALIN’S CAFE-RESTAURANT Kıbrıs Şehitleri Caddesi No.55 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 465 06 66 Fax:+90 232 465 33 66 www.alins.com.tr

ALTIN BALIK Bostanlı Vapur İskelesi Üstü Bostanlı / İZMİR Tel: +90 232 362 01 75 +90 232 330 45 14 www.altinbalik.net

CAFE ROSE Ali Çetinkaya Blv. No:23/A Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 422 10 02

DOWN TOWN Ali Çetinkaya Bulvarı No:27/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 59 53

DENİZ RESTAURANT İzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 44 99 – 422 06 01 Faks: +90 232 463 00 86 www.denizrestaurant.com.tr

EgEBY ET & BALIK RESTAURANT V. Kazım Dirik Cad. No:6 Pasaport / İZMİR Tel: +90 232 489 49 49 – 441 73 63 Fax : +90 232 441 18 74 info@egeby.com.tr www.egeby.com.tr

İPEKSİ TATLAR Cumhuriyet Bulvarı 192/12 Üstay Apt. Gündoğdu Meydanı Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 59 88 Fax: +90 232 464 90 88 www.ipeksitatlar.com

İZMİR KONAĞI Sakarya Cad. No:131, 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 278 66 88 Faks: +90 232 278 47 57 www.firuzcatering.com

KÜNENFES TATLI İMALATI Osmangazi Cad. No:82/A Osmangazi Mah. Bornova / İZMİR Tel: +90 232 374 74 47 Gsm: 0532 544 85 56

Telephone: International code for Turkey: +90 İzmir area code: 232

132 2 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010


Kurumsal şirketlere rekabetçi enerji tüketim fiyatları temin etmek, şirketlerin enerji giderlerini minimum düzeye getirebilmek NY Enerji’nin şirket politikasıdır. Gelin, şirketinizin enerji politikasını birlikte belirleyelim... Sizler serbest tüketici olarak NY Enerji ile daha ucuz enerji sağlayabilirsiniz.

Ankara Asfaltı 35 km. Akalanköyü Kemalpaşa - İZMİR Tel: 0232 876 12 22 Fax: 0232 876 12 23 enerji@ny-grup.com

Tüm sigorta branşlarında;

EN İYİ

www.rktanitim.com

Fiyat Hizmet Risk Yönetimi ile risklerinizi satın almak için varız...

1472 Sk. No. 32/201

Alsancak - İzmir Tel: 0232 463 23 83 F: 0232 465 32 83 www.ny-grup.com sigorta@ny-grup.com Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

www.ny-grup.com

133


İZMİR GUİDE

RED DRAGON LA CIgALE Cumhuriyet Blv. No: 152 Fransız Kültür Merkezi Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 47 80 Faks: +90 232 464 79 86 lacigalealsancak@hotmail.com

RED DRAgON İZMİR CHINESE RESTORAN 1379 Sok. No:57/6 Hilton Otel Yanı Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 483 00 79 Faks:+90 232 441 64 69 reddragonchinese@hotmail.com www.reddragon.com.tr

SEYİRTEPE Çilek Çam Dağı Orman Alanı Örnekköy - Karşıyaka / İZMİR Tel: +90 530 927 10 56 - 59

SIROĞLU BAKLAVALARI Piri Reis Mah. İnönü Cad. No:240 Üçyol - Hatay / İZMİR Tel: + 90 232 227 08 07 www.siroğlu.com siroglu@siroglu.com

TEOS PARK CAFE & RESTAURANTTEOS PARK CLUB Çamlık mevkii Sığacık–Seferihisar / İZMİR Tel: +90 232 745 77 17 Gsm: 0 532 694 88 66

3 Aylıktan 14 yaşına kadar çocuklar için ingilizce TOPÇU’NUN YERİ Restoran İşletmeleri Kazım Dirik Cad. No: 3/A-B Pasaport / İZMİR Tel: +90 232 484 14 70 +90 232 425 90 47 www.topcununyeri.com

VELİ USTA Atatürk Cad. No:212/A Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 464 27 05 10 Sok. No:179/A İnciraltı/İZMİR Tel:+90 232 277 77 66 www.izmirbalikpisiricisi.com

KEDİ KÜLTÜR SANAT MERKEZİ Atatürk Cad. No: 386/A 35220 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 99 35 Faks: +90 232 464 98 35 Email: info@kedikultursanat.org Web: www.kedikultursanat.org www.kedikultursanat.com

ÇİTTUR SEYAHAT ACENTASI Gaziosmanpaşa Blv. No:10/1B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 446 44 00 Faks: +90 232 484 67 14 www.cittur.com info@cittur.com

MİSTİK YAPI Cumhuriyet Bul. No:26 Cumhuriyet İş Hanı K:4 D: 407 Konak / İZMİR Tel : +90 232 441 21 50 Faks: +90 232 441 21 50 mistikyapi@gmail.com

AKİF OKUDAN DANS STUDIO&CAFE 1453 Sk. (Gazi Kadınlar) No:16 K:1 Alsancak / İZMİR Tel: 422 02 18 - 0533 322 09 63 akifokudans@hotmail.com www.akifokudans.com

HANEDAN BEACH CLUB 4. Mersinaki Koyu Foça / İZMİR Tel: +90 232 812 36 50 www.hanedanresort.net info@hanedanresort.net

ENgLISH LIFE İNg. DİL OKULLARI

853 Sok. No: 29 K: 2 D: 234-205 Konak İZMİR Tel:+90 232 441 04 36 Faks:+90 232 441 04 37 www.dilokulum.com info@dilokulum.com

ORION

134 İZMİR

Kasım - Aralık / November - December 2010

REMAX ORİON gAYRİMENKUL & DANIŞMANLIK

Mithatpaşa Cad. No:1133/Z-1 Üçkuyular / İZMİR Tel:+90 232 247 31 32 Faks:+90 232 247 92 71 info@remax-orion.com www.remax-orion.com

AgORA AVM Mithatpaşa Cad. No:1446 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 277 25 25 (pbx) www.agoraizmir.com info@agoraizmir.com

FAAL ÖZEL EĞİTİM HİZMETLERİ Talatpaşa Bul. No:3 D: 1 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 54 60 Faks: +90 232 464 54 61 izmir@helendoron.com www.helendoron.com

İthal Duvar Kağıdı, Halı ve Parke

SİMMSAR gAYRİMENKUL DEĞERLENDİRME Yalı Caddesi No:414/1 Karşıyaka-İzmir Tel: +90 232 364 47 48 Faks: +90 232 368 95 97 info@simmsar.com.tr www.simmsar.com.tr

ZEM-KA YER VE DUVAR DÖŞEMELERİ 1398 Sok. No:9/B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 466 00 65 (Pbx) Fax: +90 232 466 00 69 www.zem-ka.com.tr info@zem-ka.com.tr

KUAFÖR KÜRŞAT Kıbrıs şehitleri Cad. 136/ A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 422 44 37 k.tasin@hotmail.com

SOLMAZ gÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ Kıbrıs Şehitleri Cad. Kristal İş Merkezi No:136 K :3 Alsancak / İZMİR Tel :+90 232 463 65 16 (pbx) Faks: +90 232 463 65 20 www.solmaz.com.tr ismailt@solmaz.com

Kasım - Aralık / November - December 2010 İZMİR

3


Kas覺m - Aral覺k / November - December 2010 襤ZM襤R

135


Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com

136 İZMİR

Bulmacanın çözümü 129. sayfadadır. Kasım - Aralık / November - December 2010




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.