BULTÜRK Gazetesi 105.Sayı

Page 1

Siyasi Aktüel Gazete

Yıl - 13 Sayı: 105 Şubat - 2015 “Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz”

Dünyanın En Geniş, En Yüksek Asma Köprüsü Yavuz Sultan Selim ASYA VE AVRUPA Kıtalarını 3.Yavuz Sultan Selim Köprüsü İle Yeniden Birleşti

Avrupa ile Asya Yakası’nı 3. kez birleştiren Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün son tabliyesi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın katıldığı törenle yerleştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Ulaştırma Bakanı Yıldırım son tabliyenin kaynağını birlikte yaptı. Sanal olarak oy kullanma işlemi de 2018 yılına kadarki tüm seçimlerde denenecek.

‘Yurtdışı’ seçim bölgesi oluşturulması onaylandı

Bulgaristan’da seçim kanunda yapılan değişikliklerle seçmenlerin oy kullanması zorunlu hale getirilmesi gündemde. Mecliste bugün ilk görüşmesi yapılan değişikliklerle oy kullanmayanlara 50 leva (25 Euro) ceza öngörülürken, 80 yaş üzerindeki vatandaşlara ve bedensel engelli olanların cezadan muaf olması teklif edildi. Bunun dışında oy kullanmayan yoksullara sosyal yardımlarının 3 ay kesilmesi de müeyyideler arasında yer alıyor. Bulgaristan’da parlamento, Seçim Kanunu’ndaki 14 değişikliği kabul etti. En önemli madde olarak vekiller, seçimlerde herkesin zorunlu olarak oy kullanılması önersinin kabul edilmesi oldu. Milletvekilleri bunun dışında, ‘yurtdışı’ seçim bölgesi oluşturulmasını da onayladı. Böylece yurtdışındaki vatandaşlar da doğrudan kendi temsilcilerini seçip parlamentoya gönderebilecek. TÜRKÇE PROPAGANDA YASAĞI KALKMIYOR Bunun yanında hafif suçları bulunan cezaevindeki mahkumlara ve akli dengesi kısmi olarak bo-

zuk olanlara da oy kullanılması hakkı tanındı. Diğer bir değişiklik ise seçim kampanyasının 30 günden 21 güne indirilmesi oldu. Ülkede faaliyet gösteren dini kurumlarda çalışan personelin siyasi propaganda yapması yasaklandı. Şu ana kadar din adamlarının seçim öncesi propaganda yaptıkları söylentileri seçimlere damgasını vuran olaylar arasındaydı. Vekiller, Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin (HÖH) önerisi olan seçim öncesi ana dilde propaganda yapma yasağın kaldırılmasını ise kabul etmedi. ELEKTRONİK OY İÇİN TESTLER BAŞLIYOR Diğer taraftan oy pusulaların makineyle sayılmasına da kapı aralandı. Sanal olarak oy kullanma işlemi de 2018 yılına kadarki tüm seçimlerde denenecek. Gelecek seçimlerden başlamak üzere 5 bin seçim odasında makine ile oy kullanımı yapılacak. Seçmen olabilmek için ‘eğitim’ şartı ise reddedildi. Bu kararlar nihai olmayıp, meclisin bir kez daha onaylaması halinde yürürlüğe girecek.

3. Boğaz Köprüsü’ndeki son çelik tabliyenin yerleştirilmesiyle İstanbul’un Avrupa ve Asya yakaları bir kez daha buluştu. Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatmagül Demet Sarı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Karayolları Genel Müdürü İsmail Kartal, IC Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çeçen , ICA Yönetim Kurulu Başkan’ı Fırat Çeçen ve köprü çalışanları katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu öncelikle yanlarındaki heyetle birlikte 1408 metre uzunluğundaki köprü ana açıklığının ortasına kadar yürüdü. Yetkililerden çalışmalar hakkında bilgi aldı. Törende ilk olarak konuşan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, kıtaların 3. kez bir araya geldiğini hatırlatarak, “Türkiye’de son 13 yılda yaşanan istikrar ve güçlü iktidar sayesinde dünyanın gıptayla izlediği, Türkiye’yi 2023’e, Cumhuriyet’in 100’üncü yılına taşıyacak projeleri birer birer gerçekleştiriyoruz. Bu köprüde de ana yükleniciler Türk, taşeronlar yabancı. O zaman Japonlar, İngilizler, Koreliler yapardı, biz onlara hizmet ederdik. Şimdi Türk yükleniciler yapıyor, onlar da alt yüklenici olarak hizmet veriyor. Bu da Türkiye’nin değişimini, dönüşümünü, yol aldığı mesafeyi gösteriyor” dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise, 3. Boğaz Köprüsü ile Türkiye’nin dünya gündemine pozitif şekilde mührünü bir kez daha vurduğunu söyledi. Devamı 5’te

21 Şubat Dünya Ana dil Günü`nde “hayat bayram oldu”... Bulgaristan`ın birçok bölgesinde olduğu gibi Sofya`da da 21 Şubat Dünya Ana dil Günü kutlandı. Şenay`ın “Hayat bayram olsa...“ şarkısının herkes tarafından bir ağızda söylenen törene, yurdumuzun farklı okul ve derneklerinden katılımcılar renk kattı. Türkiye`nin Sofya Büyükelçiliği ve Sofya merkezli Kültürel Etkileşim Derneği tarafından organize edilen ve Türk-Bulgar Kadınları Dostluk Derneği’nin katkılarıyla düzenlenen törene, Sofya “Lübomir Pipkov“ Müzik Okulu öğrencileri, Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneği Türk Folklor Ekibi, Güney Bulgaristan Türkçe Öğretmenler Derneği üyeleri, Kuzey ve Doğu Bulgaristan Türkçe Öğretmenler Derneği üyeleri, Şumen Türk Kültür Evi Folklor Ekibi, Burgaz Recep Küpçü Türk Kültür Merkezi Ekibi, Şumen`in Kliment, Pristoe ve Kaolinovo okulu öğrencileri ve Kırcaali Devlet Tiyatro ve Müzik Merkezi Ekibi katıldı. Her geçen yıl daha büyük ilgi topladığı, daha büyük katılımın sergilendiği ve eski sandıklardan çıkarılan kıyafetlerin farklı renkleri yansıttıkları deyim yerindeyse bu “Anadil bayramında“ katılımcılar kadar seyirciler de mutlu

Anne ve babanın yeni doğmuş olan çocuğa karşı dini görevleri nelerdir? Anne ve babanın çocuğuna karşı vazifeleri, esas itibariyle doğumdan sonra başlasa da; çocuğun ana rahmine düşmesine, hatta babanın, anne adayını tercihine kadar uzanır. Doğumdan sonraki ilk günlerde, ebeveynin çocuğu için yapması gereken görevleri, ana hatlarıyla vermeye çalışalım: 1. Dua: Dünyaya gözlerini açan çocuğa yapılması gereken ilk iş duadır. Çocuğun Müslüman olarak yaşaması, Allah’ın rızası dairesinde ömür sürmesi, şeytanın şerrinden korunması ve hayırlı bir evlat olması için hayır duada bulunmak, onun hem dünya, hem ahiret saadeti için büyük önem taşır. Hz. Aişe (ra) validemizin rivayetine göre, yeni doğan çocuklar getirildiğinde Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) onlara hayır ve bereket duasında bulunurlardı. Aynı âdeti daha sonra sahabe-i kiram da devam ettirmişlerdir.

2. Kulağına ezan ve kamet okuyarak çocuğa isim koymak:

Bu adet bizzat Peygamber Efendimiz (asm) den gelmektedir. Sünen-i Tirmizi’de nakledildiğine göre, Hz. Hasan dünyaya gelince Peygamberimiz onun sağ kulağına ezan okumuştur. 3. Çocuğun sünnet edilmesi: Kelime-i şehadet gibi Müslümanla kafiri birbirinden ayıran sünnet, bazı alimlerce vacip, bazılarınca da farz olarak kabul edilmiştir. Çocuğu sünnet etme zamanına gelince; bulüğ çağına kadar müsaade varsa da, müstehap olan vaktin doğumun yedinci günüdür. 4. Kurban kesilmesi: Çocuğun doğumu üzerine kesilen kurbana akika kurbanı denmektedir. Peygamber Efendimiz (asm), çocuğu olan kimsenin akika kurbanı kesmesini tavsiye etmişlerdir.

oldu. Sazlar çaldı, bindallı kızlar ve kırmızı kuşaklı oğlanlar hep birlikte türkü söylediler, dans etiler ve ardından güzel Türkçe şiirleri geldi. Herkesin yeteneğini adeta sergilemek için yarıştığı bu kutlamada gerçekten miniklerin ve daha büyüklerin renkli katılımı dikkat çekti. Türkülerini ard arda sunmak, söylemek için sahneyi alan çocuk folklor grupları ve dans toplulukları arasında röportajımız için konuk seçmek gerçekten çok zor oldu. Yine de 2016 Ana dil Bayramında gönlümüz Burgaz Recep Küpçü Türk Kültür Merkezi Ekibi yanaydı. Söz konusu kültür merkezin çalışmalarına çok nadir, hatta hiç yer vermediğimizden dolayı gerekli ilgiyi gösterelim dedik ve röportajdan sonra ne kadar doğru bir seçim yaptığımızı anladık.

Bulgaristan

Avrupa’da

en

az

girişimcisi olan ülkedir 2015 yılı için Küresel Girişimcilik Denetiminin sonuçlarına göre girişimcilik için güçlü isteğe rağmen çok az Bulgaristanlı, yeni şirket kurmaya çalışıyor.

Hz Fatıma (ra) ise, çocukları Hasan, Hüseyin, Zeynep ve Ümmü Gülsüm’ün doğumları üzerine birer koç kesmiştir. Akika kurbanının müstehap olan zamanının yedinci gün olduğu bildirilmektedir. Bazı alimler, bilhassa Hanefi alimleri akika kurbanını mendup olarak görmüşlerdir. İmkanı olan kimse bunu kesmekle, Allah’a olan şükrünü fiili olarak göstermiş olur.

Bulgaristan, ilk defa rapora katılıyor ve Avrupa’da girişimcilik başlama sürecinde bulunan kişi başına son pozisyonda sıralanıyor. Bu göstergeye göre Letonya, Estonya ve Romanya en iyi performans gösteriyor.


2

Şubat - 2016

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Levent Rasimov B u l g a r i s t a n E m i r o ğ l u ’ n u , T ü r k i y e i s e A n g e l o v ’ u k o v d u adam’ ilan ederken, Türkiye ise cevap ilan etti. Ankara ise cevap olarak, olarak Bulgaristan’ın İstanbul Baş- Bulgaristan’ın İstanbul Başkonsolosu Sakat konsolosu Angel Angelov’u ‘isten- Angel Angelov’u istenmeyen adam

Toplum Sanki hiçbir şey olmamış gibi… Arkadaşlarımla konuşmalarımda 1989’da yarım milyondan fazla insanımızın bir anda bohça sarıp memleketimizden gitmesini aldığımız yaraların en büyüklerinden biri olarak gösteriyorum. Göçün benim kuşağımda açtığı yara, anne ve babası gözleri önünde öldürülmüş çocukların travması kadar derindir. Ben o zaman 5 yaşındaydım. Toprağın altına sakladıklarımızın geri dönmediği gibi onlarda geri gelmediler. Beklemek bir incinmedir. Savmayan bir ruhsal yaradır. İlk belirtilerini insanların toplumdan soğumasında, uzaklaşmasında, ne olursa olsun beni katmayın, aman uzak durayım ne olur ne olmaz, havasında gördük. Yıllarca düğün yapılmadı. Birbirlerine söyleyecek sözü olmayan yaşlılar camiye ve kahveye uğramaz oldular. Onların içlerine kapanmasıyla, toplum da içine çekildi, kapandı, durdu. Bir evin penceresinde ışık var ikisinin yok gibi alacalı bir ortam oluştu. Çocukların oyunları, okulda sıralar bozuldu, nenelerin duvar dibi peykelerinde boşluklar belirdi. Bu çok ciddi bir yaralanmaydı. Lisede bize 1944–1989 tarihi okutulmadı. Acımaya devam eden travmalı yıllarda ne olduğu gençlere anlatılmadı. İşte bugün 1 Şubat 2016 Komünizm ve Totalitarizm Kurbanlarını Anma Günüdür. Bizi devlet bir devlet olarak, Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) bir siyasi öncü olarak, bu mücadeleye katılan, açlık grevleri yapan, tutuklanıp “Belene” ye gönderilen, göçe zorlanan, sürgün edilenler veya hapislerde çürütülenler bile sanki her şeyi unutmuşlar, sabah kalktıklarında yatağın kenarında aradıkları bir tek baston. Radyoyu da açmaz oldular çünkü dişe gelen haber yok. Bir de olayları tamamen ters yüz gösterme çabaları var. Komünizm ve totalitarizm kurbanlarını anma gününde bundan 71 yıl önce açılan HALK MAHKMESİ’ nde verilen hükümlerle idam edilenler, toplama kamplarında yok olan 20 bin kişi anılıyor. 1972 Pomak Müslüman Ayaklanması, “soya dönüş” süreci kurbanları cetvelde yok. Kobilyane, Mestanlı, Ezerçe, Medovets ve daha birçok yerde kurşunlanarak öldürülen Türk Müslümanların sözü bile edilmiyor. HÖH-DPS ve Hürriyet ve Onur Partisi yöneticileri susarken, “Belene” kahramanlarını da temsil eden Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Başkanlığının MİNNETTARLIK VE SAYGI GÜNÜ vesilesiyle yayınladığı BİLDİRİ büyük destek buldu. 1944–1989 komünist rejim kurbanlarının aziz hatırasını anarken, biz Bulgaristan’da yaşayan Türkler ve tüm diğer Müslümanlar Hıristiyanlarla ve diğer dil ve din azınlıklarıyla saygılı, hoşgörülü bir toplumda iyi komşu olmaya hazır olduğumuzu bir daha ifade etmiş bulunuyoruz. Bu bildirisi demokrasi davasında millet ve etnik ayrımı olamayacağına, davanın ortak olduğuna işaret oldu. Suçluların yargılanmasını isteyenler haklıdır, halk onların arkasındadır. İyi komşuluğu ve hoşgörülü sosyal yaşamı Balkanlara ve Bulgaristan’a Moskovalılar getirmedi. Türkler ve onların yaşam biçimini belirleyen İslam ahlak kuralları ve yardımlaşma esasları getirdi. İnsan kardeşliği, buna dayanan yücelttiğimiz bir erdemdir. Yaratana gönül sıcaklı, iman ve inançlı bakışımızdan kaynaklanır. Bulgar toplumunda ne olduğu bilinen ama teşhisi konsa da tedavi edilemeyen bir hastalık var. Bir asırdan fazla bir süredir, kap üstüne kap bağlayan ve artık iyice kaşarlanan durum bu. Kanımca, Plevne Savaşında ve o zamanlar Varna üzerinden memleketimize dolan ve Suvorovo’ya konuşlandıktan sonra Deliormanımızın başkenti Şumnu’ya yapılan Rus saldırısında yerli Türk Müslüman nüfusun % 17’si telef olmuş. O sızı dinmedi, dinmiyor. Dinmemesi bir yana, Balkanlardaki Müslüman nüfusun % 27’sinin telef edildiği veya göçe zorlandığı Balkan, Müttefikler arası ve Birinci Dünya Savaşı çileleri de açılan yaraların üzerine avuç dolusu ekilen tuz oldu. Kuşkusuz o gün bu gün belirli aralarla devam eden yığınsal göçler, sürgünler aynı yarayı hep kanattı, hep acıttı, hep sızlattı. Zonklayan bu yara akamadı, hep topladı.

meyen adam’ ilan etti. HÖH Onursal Başkanı Ahmed Doğan’ın parti Genel Başkanı Lütfi Mestan’ı görevden almasının ardından başlayan Bulgaristan ile Türkiye arasındaki diplomatik gerilim devam ediyor. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Burgas Başkonsolosluğu’nda ataşe olan B u l g a r i st a n , B u r g a z Uğur Emiroğlu’nun diplomatik göreBaşkonsolosluğu’nda görevli ataşe vine uygun olmayan faaliyette bulunUğur Emiroğlu’nu ‘istenmeyen duğu gerekçesiyle istenmeyen adam

ilan etti. İki diplomatın istenmeyen adam ilan edilmesi haberini Ajans Bg’nin ulaştığı Sofya ve Ankara’daki kaynaklar doğrularken, konuyla ilgili iki ülkeden de resmi açıklama yapılmadı. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Betina Joteva, bakanlığın Burgaz Başkonsolosluğu’nda görev yapan Türk diplomatın istenmeyen adam ilan edilmesiyle ilgili haberi yorumlamayacağını belirtmekle yetindi.

Bulgaristan ve Gürcistan Demiryolları arasında işbirliği Bulgaristan Devlet Demiryolları- Yük taşımacılığı, Gürcistan Demiryolları ile işbirliği memorandumu imzaladı.

Gürcistan’ın Tiflis kentinde Bulgaristan-Gürcistan hükümetler arası ticari-ekonomik ve bilimsel-teknik işbirliği komisyonunun beşinci toplantısında Bulgaristan Devlet Demiryolları- Yük taşımacılığı, Gürcistan Demiryolları ile işbirliği memorandumu imzaladı. Bulgaristan’ın Gürcistan’daki heyeti, Ulaştırma, Bilişim Teknolojileri ve Komünikasyon Bakanı İvaylo Moskovski tarafından yönetiliyordu. Avrupa ve

TURİZMDE HEDEF BALKAN PAZARI

Çanakkale, Sofya’da düzenlenen “33. Holıday & Spa Expo” Fuarında tanıtıldı. ÇATOD Yönetim Kurulu Üyesi Armağan Aydeğer, Çanakkale’de 1 gecelik konaklama süresi olan Balkan Tur Firmalarıyla bu süreyi 1 haftaya çıkarmak için görüşmeler yapıldığını söyledi. ÇATOD Yönetim Kurulu Üyesi Armağan Aydeğer, “Holıday & Spa Expo” fuarına son 10 yıldır katıldıklarını söyledi. 2016 yılının turizm alanında kolay bir yıl olmayacağının son yaşanan gelişmelerden sonra daha sık ifade edildiğini hatırlatan Aydeğer, “ÇATOD olarak başta Çanakkale ve Ülke Turizminin bu darboğazdan hasarsız geçmesi için acil eylem planı ve sonraki dönemlerde daha güçlü bir Çanakkale Turizm destinasyonu oluşturmak için kısa ve orta vadeli yapılması gerekenleri içeren bir raporu kamuoyu ve yetkililerimiz ile paylaştık. Bu çerçevede 2016 turizmdeki darboğazı aşmamızda hareket noktalarımızdan bir tanesi güçlü olduğumuz pazarlardaki etkinliğimizin arttırılması idi. Tabi ki bunu sağlamanın en direkt yolu etkin tanıtımdan geçiyor. Bu kapsamda Balkan pazarını çok önemsiyoruz. Buna bağlı olarak 2016 yoğun fuar programımızın Balkan ayağını 3 önemli fuarda Çanakkale’mizi etkin tanıtarak sağlayacağız. Bunlardan ilki 11-13 Şubat tarihleri arasında gerçekleşen Holiday & Spa Expo fuarıydı. Oldukça verimli görüşmeler sağladık. Bulgaristan Çanakkale’ye oldukça yakın bir ülke ve Çanakkale Turizmi bu yakınlıktan önemli bir turistik hareket oluşturma potansiyeline sahip. Çanakkale bölgesi bugüne kadar balkan pazarlarında 1 gece gidişte 1 gece dönüşte olmak üzere ideal bir durak noktası olarak algılanıyor ve konaklamalar bu çerçevede gerçekleşi-

Asya arasında Bulgaristan ve Gürcistan toprakları üzerinden yük taşımacılığının gelişimi için iki ülke, “Basra KörfeziKaradeniz” ulaşım ve transit koridorunun kurulması için çok taraflı sözleşme tasarısı için görüşmelere aktif bir şekilde katılmaları için anlaştı. Toplantıda Gürcistan’ın Çin’den Avrupa’ya bir ulaşım koridorunun gelişimi için girişimlere katılımı ile ilgili olarak Bulgaristan’ın Varna veya Burgas üzerinden katılım

“Bursa Uluslararası Balkan Ülkeleri Tiyatro

Devlet Tiyatroları tarafından bu yıl 3.sü düzenlenen Bursa Uluslararası Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali başladı. Sandy Wilson’un yazdığı, Fahrünnisa Kadıbeşegil’in çe-

Türk doktordan tıp bilimine 2 önemli katkı

virdiği ve Ebru Kara’nın yönettiği oyunda, Ali Ersin Yenar, Gülben Başer ve Yeşim Alıç gibi oyuncular rol alıyor. - İlk oyun Erkek Arkadaş seyirciyle buluştu Festival, İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı Erkek Arkadaş oyunuyla başladı. Broadway müzikali olan Erkek Arkadaş, farklı sınıftan insanların bir araya gelebilmesi ve farklı hayatların kesişmelerini anlatıyor. ortalama2400 dolar harcama yapılan “Akdeniz Ateşi” hastalığını (15 dolarlık maliyetle ) bir idrar tahlili ile tespit etmeyi başardı. 2)Milyonlarca insanın muzdarip olduğu kronik romatizmal ağrılar, yorgunluk, halsizlik, eklem ağrılarının nedeninin gıda intoleransı (alerjisine) bağlı bir sendrom olduğunu tespit etti…

Genç Türk doktorunun bir hastalığın tanısını kolaylaştıran buluşu ve yeni bir sendromun keşfine ilişkin buluşu, dünyada akademik çevrelerinde ses getirdi. Buluşlar, Tıp literatürüne girerken Türk doktor bazı hastalıklara çare olan yeni buluşlarını tıp kongrelerinde dünya ile paylaştı. Doktorun yeni buluşları, tıp literatürüne girdi ve büyük etki yarattı. Özel ESHA Cerrahi Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzm. Dr. Abülkadir Geylani Şahan’ın bazı hastalıklara ilişkin yaptığı araştırmalar sonuç verdi. Uzm. Dr. Abdülkadir Geylani Şahan: 1)Yaklaşık 38 yıl gibi bir sürede ancak tanı konulabilen, bunun için de

YENİ BULUŞ ONAY ALDI Yeni buluş Uluslararası “AUTO IM MUNITY” Kongresinin Akademik Kurulu Controversies in Rheumatology & Autoimmunity (CORA) On behalf of the Scientific Program Committee tarafından ön onayı alındı. Ayrıca , 6-10 Nisan 2016 tarihlerinde Almanya Leipzig’ de yapılacak uluslararası “AUTO IM MUNITY” kongresine ilişkin onayı alınan buluş, kongrede resmi olarak tanıtılacak. Buluşları ile ilgili açıklama yapan Dr. Şahan ise, “Ülkemizin bilimsel hayatına bir damlacık katkı sağlasak başarmış oluruz “ifadesini kullandı.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Şubat - 2016 3

Diriliş erişilmesi zor bir rekor kırdı

TRT’nin ilgi ve heyecanla izlenen ve yayınlandığı her hafta yeni bir izlenme rekoruna imza atan “Diriliş Ertuğrul” dizisinin yapımcısı ve senaristi Mehmet Bozdağ ile oyuncular, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesince düzenlenen 12. Uluslararası Kar

Dizilerinin sürekli yeni bir izlenme rekoru kırdığını ve çarşamba günü yayınlanan son bölümde de Türk televizyon tarihinin en yüksek izlenme oranını yakaladıklarını belirten Bozdağ, şunları söyledi: “Dizimiz en son dün yayınlandı ve yine reyting rekorları kırdık. Erişilmesi zor bir rekor kırdık. Her bölüm, Türkiye’de ve Avrupa’da reyting rekorlarında ilk sıradayız” Bozdağ, Diriliş Ertuğrul’un öyküsünün bu toprakların tarihi olduFilm Festivali’ne katılmak üzere ğunu ve çok iyi bir anlatım gücüne Erzurum’a konuk oldu. sahip olduğu için bu kadar çok ilgi Yapımcı Bozdağ, yaptığı açık- gördüğünü vurgulayarak, “Bin yıllamada, dizinin başarısında yatan lık değerleri olan bu topraklar uzun sırrı ve dizinin bundan sonraki bö- zamandır bu değerlere yabancı dizilümlerine ilişkin ipuçları verdi. lerin anlatılması esas tuhaflıktı. Biz TÜRKİYE VE AVRUPA’DA dizide bu toprakları kendi hikayeREYTİNG REKORLARI KIRDI siyle buluşturduk dedi.

Dünyada İlginç Olaylar 1

. 5 . Amerikalı bir 1983’de mağazada hırsızlık yaparken yagenç bunalıma kalanan San Diegirerek 10. katgolu bir kadın potan aşağıya atlislere eğer onu ladı. Aynı binabırakmazlarsa monın 9. katında rarana kadar negencin birbirfesini tutacağını leriyle sürekli söyledi. Polisler kavga eden anne ve babası oturuyordu. kadını bırakma8.katta ise intihar eden gencin hayatını dılar o da gerçekkurtarabilecek çelik bir ağ vardı. Genten ölünceye kacin intihara kalkıştığı sırada 9. katta anne dar nefesini tuttu. ve babası yine kavga ediyordu. Eşine iyice sinirlenen baba elindeki av tüfe. ğinin tetiğine bastı. Anne kendini yere 6 atarak hayatını kurtardı ancak tüfekten çıkan saçmalar o sırada 9. katın hizasında bulunan gencin başına isabet etti.

. Gillette (Jilet) şirketi 1902 yılında güvenli jilet satmaya başladığında yüzlerce erkek satın aldı.Sonra da bu jiletlerin sakallarını kesmediğini söyleyerek onları çöpe attılar. Gillette yetkilileri mutsuz müşterilerin tıraş olmadan önce jiletin sa- Kazakistanda Aniden Uyuyorrıldığı kağıdı çıkarmadıklarını fark ettiler. lar Ve Birkaç Gün Uyanmıyorlar Kazakistan’ın Kalacı kasabasında 2 yıldır çok esrarengiz bir olay yaşanıyor. Gün3. Meksika’daki bir düz vakti insanlar aniden uykuya dalıp sağlıklı yaşam günlerce uyanmıyorlar. 2 yıldır yaklaşık merkezinin sahibi 100 kişinin yaşadığı bu garip olayın hevasiyetine mezar- nüz net bir açıklaması yok ve aniden uylığın sigara içilme- kuya dalanların sayısı gün geçtikçe artıyor. yen bölümünde Eylül ayında en son görülen ani uyuma gömülmek iste- anında 8 okul çocuğu 1 saat içinde uyudiğini ısrarla ek- maya başladı ve birkaç gün uyumadı. Aniletmeye çalıştı. den uykuya dalanları hastaneye götüren bir ambulans şoförü 60 kişiyi kısa zaman içerisinde hastaneye götürdüğünü söyledi. 4 . Esrarengiz kasaba Kazakistan’ın başBelçika’da yaşa- kenti Astana’dan 450 km uzakyan Türk işadamı lıkta ve SSCB zamanında gizli bölge Uğur C. Ferrari’sine ilan edilmiş. Bölgede işleyen bir uranLPG taktırmak is- yum ocağı 1980 yılında kapatılmış. teyince 145 bin Euro’luk otomo- Esrarengiz kasabadaki bu olayla ilbili şirket tarafın- gili şu ana kadar yapılan inceleme sodan elinden alındı. nucu ciddi anlamda sebep gösterilebilecek bir açıklama henüz yapılmadı

7

.

Evliya Çelebi’ye göre; Süleymaniye Camisi yapılırken İran Şahı, Kanuni’ye, parası yetmezse satıp tamamlasın diye, bir çekmece elmas yollamış. Padişah ise o elmasları küçük minarelerden sağdakinin taşları arasına koydurtmuş. Buna da cevahir minaresi denmiştir. 8

2

. At kestanesi ağaçları Fransa’ya 1 6 1 5 ’ t e İstanbul’dan götürülmüştür. Paris bulvarları bunlarla süslüdür.

9 . Padişahların mutlak vekaletlerine delalet eden “möhri hümayun” geleneği Abbasi halifeleri zamanından kalmadır. Önceleri möhri hümayun yüzükte olup sadrazamlar parmaklarına takarlardı. Sonraları inci zincire bağlı altın keseler içinde boyunlara takılıp cepte taşımak adet olmuştu. Sadrazamlar, mührü yatakta bile yanlarından ayırmazlardı. Hatta Ali Paşa hamama giderken bile yanında bulundururmuş. 10.

Cama Yapışabilen Güneş Enerjili USB Telefon Şarjı Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır

11. Geri Dönüşüm Ücretini Veren Otomat Evet bu otomat geri dönüşüm yaptığınız şişelerin ücretinizi size geri ödüyor. Darısı bizim başımıza. Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır

Rafet Ulutürk Kara Delik Politik Yorum Denizlerin dalgasıyım Ben halkımın kavgacısıyım Yarınların sevdalısıyım Yenilmeyeceğim ki! Bu şarkıyı söyleyen Türkiye’mizin en güzel seslerinden Seldan Bağcan, BİZDEN BİRİDİR. Soyu Makedonyalı Manastır göçmenidir. Yakınlarını Çanakkale’de kaybetmiş soydaşlarımızdan birinin kızıdır. Ve bugün Türkiye’mizi toprak gibi yeşermeye, dev gibi devrilmeye davet eden o yürek yeni kavgalarımızda bizimdir. Balkanların en büyük ülkesi Bulgaristan, bizim memleketimizdir. Doğduğumuz toprakların yeşermesi, insanlarının iyi komşuluk, dostane yardımlaşma ve karşılıklı güven ve saygı ortamında yaşaması için döktüğümüz ter bir gün bir yerde toplanabilse DENİZ OLUR, DENİZ. Bazen doğaya kulak veriyorum da kulağıma usulca “dön gel sevgilim” diyor için için. Öksüz kalmış gibi bir hali var. Sanki çilesini yenemiyor ve duvar dibine çömelmiş beni seni bizi beklemeye devam ediyor. Ana vatanımızın iki komşusunda kara delik oluştu. Birisi Suriye’de ötekisi de memleketimiz Bulgaristan’da. Bütün Balkanlar’da diyebiliriz. Kara delik ya insanı içine içine çeker, ya da içinde ne varsa dışarı saçar ve arınır. Atmosferde meydana geldiğinde kara deliğin adı HORTUM. Önüne çıkanı kırıp geçmesi özelliğidir. Yaratan ona bu hususiyeti verirken sanki dünya üzerine hiçbir şey yapılamayacak, ileri giderseniz hemen yıkarım ihtarında bulunmuştur. Siyasetteki kara delik de doğaldır ve bir burgaç sonucu meydana gelir. Bu bir geri dönüştür. Geri takla atıştır. İleriye gidişin geri dönüşüdür. Toplumda şuna buna yaranmak için yapılan bir hareket değil, ileri gidişin tıkanması sonucu deniz dalgası gibi geri dökülmektir. İyi okunması gerekir. Şu anda Bulgaristan vatandaşları Avrupa’nın en yoksul insanlarıdır. Ama yoksulluk ayıp değildir deyip olayı geçiştiremeyiz, çünkü daha fazla yoksullaşamayacağımız için, dönüşmemiz, ayaklanmamız, gerekirse devrim yapmamız doğaldır. Yani fakırlığın daha ilerisi ve aç mezarı olmadığı için olmadığı için geri dönüp “ötesi yok, bizi nereye itiyorsunuz?” sorusu sorulmalıdır. Geri dönüş budur. Bulgaristan’daki durum şudur: Bankalarda 44 milyar leva birikmiş para var, bir de vatandaşların % 90’nın bankalarda hesabı yok. Devlet rüşvetle çalışıyor. Yolsuzlukla veya emeksiz kazanç arkasında koşanların başında Hak ve Özgürlük Hareketi liderleri bulunuyor. 1990 yılından beri HÖH partisinde çalışan, üç defa milletvekili seçilen, biyoloji öğretmeni son dönemde HÖH partisi ile Türkiye Cumhuriyetindeki soydaş derneklerinden sorumlu olan Ahmet Hüseyin “NOVA TV” ekranından “HÖH liderlerinin Bulgaristan rüşvet şampiyonudur.”dedi. Bu tespit, yıllardan beri anlatmaya çalıştığımız daha iyi yaşama yollarının tamamen tıkanmasından meydana gelen ters akımın yarattığı samimi bir halk adamının tepkisidir. Bu bunalımın iki başka rengi de, doğumdan dünyada 162. yerde, ölüm oranı bakımından ise 5. yerde olmamızdır. Bu rakamlar, bir bitişin, bir sönüşün, cansızların arasında kaybolunduğuna ve aynı zamanda bu gidişe takla attırıp yeni yol aramanın simgesidir. İki kanatlı Bulgaristan aynası: Günümüz politik ortamında bu olayı en kolay anlatabilmek iki kanatlı ayna örneğiyle oluyor: İki kanatlı ayna kanatlarının birinde Rusya uşaklığı yapan HÖH-cüleri, oligarşi temsilcileri HÖH milletvekili Delyan Peevski’yi, kapanan BTK Bankası sahibi (şu anda Belgrat’ta sığınmacı) Tsvetan Vasilev’i, siyasi rüşvet mekanizmasının lokomotifçisi HÖH sahibi Ahmet Doğan ve arkadaşlarını – totaliter siyaset kalıntısı eski siyasetçi ve generaller görüyoruz. Diğer kanatta ise Başbakan Boyko Borisov’u ve dirilmeye çalışan devletin ve demokratik kamuoyunun ve sivil kamu örgütlerinin sis ardından belirmeye çalışan siluetidir. Kapalı bir tünel önündeyiz: Halk arasında dilden dile dolaşan kara delik, insanların hayalinde tren yolundaki tünel deliğidir. Anlatılan fıkrada Bulgaristan toplumu üçe ayrılmışız: Tarafsızlar, iyimserler ve kötümserler. Üçü de tünele bakıyor. Önce tarafsıza sormuşlar. Ne görüyorsun? Kara bir delik. Cevabını vermiş. İyimsere sormuşlar. Tünelin ucunda sanki bir ışıkçık var. Demiş. Kötümserin cevabı: Tren geliyor. Bizi ezecek, acele edin, rayların üzerinden çekilelin. Son ay içinde Bulgaristan siyasetinde kötümser adam rolü oynayan kahraman Boyko Borisov oldu. Normal gidişin yol alamadığını ve geri teptiğini gördü.


4

Şubat - 2016

Dr.Mustafa Kahraman

Sinemezler

Böyle gelmiş böyle gitmez. Köpek yavrusu da, o yavru bizim köpeğin. Fakat köpek, bizim köpek değil artık! Türkiye sigara mafyası ile PKK-PYD tekelindeki kaçak sigara paketlerinin % 50 Ahmet Doğan ve kopili Delyan Peevski kaynaklı olmasına karşı Türk devlet yasaklardan Bulgar siyasi yorumcularının çıkardığı sonuçtur bu. Bir sentezdir. her şeyin iki yüzü olduğu gibi sentezin de iki yüzü vardır ve bunları görmek zorundayız. Onların mantığına göre, yorumcular, süregelen (kendi kendine gelişen) durumda nitel değişme oldu: Önce sigara yüklü 100 TIR Bulgar gümrüğünde durduruldu. Bulgar Baş Savcısı Sotir Tsatsarov Ankara’ya buyur edildi. Cumhurbaşkanımız Sayın R.T. Erdoğan’la görüştü. Taşı yerinden oynatan bu görüşme oldu. Ardından enternasyonal basın (dünya medyasının en önemli organları) sigara kaçakçısı mafyanın beyin kökünün bulunduğu yer olarak Sofya’daki “saraya” işaret etti. Daha yakın günlerde, hem özel korumalı hem de birisinin milletvekili dokunulmazlığı olan Bulgaristanlı iki şahısın Türkiye’ye girmesine yasak getirildiği rüzgârı esti. Şuna özellikle dikkatinize sunmak istiyorum, bu olayların hepsi Lütfü Mestan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) Genel Başkanı görevinden bir iç darbeyle indirilmezden önce oldu. Partimizdeki iç darbeni iç ve dış sebepleri var. “CU–24” uçağının düşürülmesi yalnızca bir vesiledir. Nedenlerinin başında gelen, “Türk kimlikli bir lider olarak çok önemli büyüme yetersizlikleri olan” Lürtfi Mestan’ın HÖH partisi adı öne sürülerek oluşturulan, Ahmet Doğan tarafından yönetilen hayalet “şirketler çemberi” tarafından örgütlenen, Yakın Doğu merkezli kıtalar arası sigara kaçakçılığından “kendine özel pay istemiş olmasıdır.” İç darbe ve 17 Aralık 2015’te Genel Başkan L. Mestan’ın kellesinin “sarayda” kaydırılması HÖH partisinde yeni bir dönem ve süreç başlatmıştır. Alçalma (sinme) sürecinin özündeki anlam nedir? Bu konuyu açabilmemiz için önce Bulgaristan iç ve dış siyasetindeki alçalma (sinme) sürecine bakmamız gerekir. Bu artık resmileşen süreç Londra’da Başbakan B. Borisov’un Bulgar diasporası ile görüşmesi esnasında başladı. Katılımcılardan bir genç şu soruyu sordu: Sayın Başbakan aynaya baktığınızda kimi görüyorsunuz? Ertesi sabah Sofya merkez basını gözde karikatürcüsü Kumarnitski, Başbakanı boy aynası karşısına dikti. Aynadaki Rus oligarşisinin Bulgaristan temsilcisi, “saray”ın tüylü köpek yavrusu HÖH Milletvekili yerli milyoner Delyan Peevski idi. Bu, 2000 yılından beri Bulgar siyasetinde yükselen B.Borisov’un otoritesine atılan yanmış bir kibrit çubuğu değil, molotov kokteyli oldu. O, Bulgar politikasında bir istisnaydı. Siyasi yükseliş basamaklarında tırmanışı, Mihail Gorboçov tarafından budanan Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nden kalan eski tüfekleri 1993 kurultayında birleştiren Rusya Federasyonu Komünist Partisi Genel Başkanı Genadiy Züganov’un, 2002–2012 dönemi Bulgaristan Cumhurbaşkanı olmazdan önce, Sosyalist Parti lideri olan Georgi Parvanov’a telefon açıp “Boyko Borisov’a arka çıkın” demesiyle başladı. Onun yükselmesi kendi başına bir istisnaydı derken şunu kastediyorum. Meslekten itfaiyeci, gönül verdiği iş ise, polislik olan B. Borisov’un demokrasi (1990) öncesi iş hayatında erişebildiği en yüksek mertebe, diktatör T. Jivkov’un kişisel koruma ekibinde yer alışıdır. Platon’un (M.Ö.427 – 347) yazdığı ve 1915’te Bulgarcaya tercüme edileliden ve o gün bu gün ilkelerine uyulmaya çalışılan devletin yapısında Borisov’un “koruyucudan” “yönetici” katına sıçraması, yıllarca asimile edilemedi. Kamuoyu “bu iş nasıl oldu diye düşünedursun” o Politik Büro varislerini “limitsiz kredi kartı” ile uyuşturdu ve kendini tek favori durumuna getirebildi. Egosu bu denli kabarmış bir başbakana, başka yerde değil, hem de tam Londra’da “aynaya bakınca kimi görüyorsunuz” sorusunun sorulması olağanüstü cesaret eseri bir gelişmeydi. Hiç kuşkusuz 13 Mart 2013’te onu başbakan koltuğundan indiren 17 sahte elektrik faturasından çok daha ustaca hazırlanmış, derin ve büyük hacimli bir tuzaktı. “Bana çuvaldız batıran bu genç kim?” diye sorsa da, cevap alamadı. Kalktığı gibi uçağa atladı ve Sofya’ya döndü.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Dünyadan Haber

Bulgaristan’a yapılan doğrudan yabancı yatırımlar rekor seviyeye ulaştı

Geçen yılda ülke ekonomisine yatırılan bir buçuk milyar avro az mı çok mu sorusuna gelince ise kriz öncesinde 2007’de sözüm ona inşaat balonuna” yapılan ve neredeyse 9 milyar avroyu bularak rekor rakama ulaşan yatırımlarla kıyaslama yapacak olursak bu tutar cüzi görünüyor. 45 milyar avronun üzerinde olan GSYİH’ya bakıldığında da yabancı sermaye yatırımlarının az görünüyor ve ekonomiye önemli katkı olarak değerlendirilemiyor. Buna rağmen altı yıllık rekor söz konusudur ve bu artış eğilim haline gelirse övgüye değer ve cesaret verici olur. Bulgaristan ekonomisinin sermayeleşme düzeyinin düşük olduğu hususu göz önüne alındığında doğrudan yabancı yatırımların önemi daha büyük görünüyor. Yani yerli sermaye gerçekten ciddi yatırımların yapılması için yeterli değil ve bu konuda mevcut tek iki çözüm yabancı yatırımlar ve AB fon kaynakları olmaktadır. Bu arada Bulgaristan AB subvabsyonlarının değerlendirilmesi konusunda da iyi sonuçlar sağladı, kohezyon politikası kapsamında ülkemize

tahsis edilen kaynakların yüzde 90’lık bölümünden yararlanıldı. Doğrudan yabancı yatırımlardan bahsederken çok önemli bir husus daha var, o da bu taze paranın hangi sektörlere yönelik olduğudur. Paranın, düşük katma değerli olan, geleceği açık ve piyasa konumları güvenli olmayan iş sektörlerine yatırılması bir, yüksek teknolojik ve kazandıran üretim ile sektörlere yatırılması bambaşkadır. Bu durumda GSYİH artışı ve yeni iş yerlerinin açılması şeklindekki doğrudan etkiye bu tür modern ekonomik çözümlerin dolayı yan etkilerini de hesaba katmak gerekir. Oysa geçen yılda ülkemize yapılan rekor düzeydeki doğrudan yabancı yatırımlar tam bu türdendir. Veriler, en büyük miktarda paranın makina ve otomotiv sanayi, yüksek teknolojiler ve outsorcing dış kaynak kullanımına yatırıldığını gösteriyor. Uzmanlar, geçen yılda izlenen olumlu eğilimin bu yıl da süreceği görüşündedir. Yatırımlar Ajansından alınan bilgiye göre şu anda sertifika işlemleri süren 14 yeni proje önümüzdeki 2-3 yılda yeni 200 milyon avro

getirecek ve 3000 yeni iş yeri sağlayacak. Yabancıların ülkemizdeki bio tarım ve gıda sektörüne, ve Bulgaristan’ın Avrupa’daki rakiplerinin az olduğu sağlık ve SPA turizmine gösterdikleri ilgi de göz önünde bulunduruluyor. Rakiplerimizin az olması çok önemli, çünkü ülkeye yapılan doğrudan yabancı yatırımların kaynağı çoğunlukla Avrupa olurken yakında yatırımcılar grubuna Çinliler’in de katılmaları ümit ediliyor. Aslında onlar günümüz Bulgaristan’da ilk araba fabrikasını artık kurdu.

Bulgaristan’da tek Türk emniyet müdürü göreve başladı

Dobriç ilinde lavanta yağı üretimi imbiği kurulacak

Bulgaristan’da 2 milyon emekli var

Bulgaristan’da tek Türk asıllı emniyet müdürü olan Yalçın Rasim görevine başladı. İçişleri Bakanı Rumiana bıçvarova’nın emriyle Şumnu Emniyet Müdürü görevine atanan Yalçın, emniyet teşkilata 2003 yılında girdi. Bulgaristan’da emniyet teşkilatında çok sayıda polis memuru bulunmasına rağmen, yaklaşık 1 milyon Türkün yaşadığı ülkede emniyet teşkilatında veya orduda Türk asıllı üst düzey yönetici bulunmuyor.

Kuzeydoğu Bulgaristan’da bulunan Dobriç ilinin Popgrigorovo köyündeki üretim tesisinde yaklaşık 2 bin 730 litre lavanta yağının elde edilmesi bekleniyor. Lavanta yağı, parfüm ve kozmetik endüstrisinde ve tıpta çok kullanılıyor. Lavanta çiçeğinin işlenmesinden sonra elde edilen kuru kütle gübreleme için kullanılacaktır.

DPS /HÖH/ onursal başkanı Ahmet Doğan ve aynı partiden milletvekili olan Delyan Peevski’ye Türkiye’ye giriş yasağı

DPS /HÖH/ onursal başkanı Ahmet Doğan ve aynı partiden milletvekili olan Delyan Peevski’ye Türkiye’ye girme yasağı var. Türk medyanın bildirdiği haber Türkiye’nin Sofya büyükelçiliğinden doğrulandı. Gazete haberlerine göre Doğan’a karşı önlem ‘Rus uçağı ile krizden sonra onun Türkiye karşıtı tutumundan’ dolayı uygulanmıştır. Bulgaristan’dan Türkiye’ye giren sigara kaçakçılığı ise ‘Rus oligarşıler ile yakın olan Peevski’ ye uzanmaktadır’. DPS’den bunun iki devlet arasında diplomatik sorun olduğu gerekçesiyle yorumu reddettiler.

Milli İstatistik Enstitüsü’nün 2015 yılı verilerine gore, ülkede toplam 2 milyon 177

emekli bulunuyor.

Avrupa Birliği’nin en yoksul ülkesi Bulgaristan’da emekli maaşları 81 avro ile 467 avro arasında değişiyor.

Bilim İnsanları Antimikrobiyal 3D Plastik Diş Üretti Dişinizi mi çektirdiniz ? Üzülmeyin yakında dişçiniz size yeni bir diş basabilir ve ağzınızı temiz de tutabilir. Oturmayan dişler, yanlış tedaviler ağız dolusu çalkalamalar sizi bıktırabilir. Fakat şimdi dişçiler ileri teknoloji dijital tarama ve 3D yazıcılar sayesinde yeni bir alana geçiyorlar. Bu sayede daha gelişmiş materyaller üretilerek, oral hijyen sağlanabilecek. Groningen Üniversitesi’nden Andreas Herrmann ve meslektaşları özel bir antimikrobiyal plastik geliştirerek, bakterileri öldüren özel bir 3D basım diş ürettiler. Araştırmacılar bakteriyel hasarın her yıl milyonlarca dolar zarara yol açtığını belirtiyorlar. Araştırmacılar dental reçine polimerlerine kuatarner antimikrobiyal amonyum tuzları ilave etti. Tuzlar pozitif yüklü olduğundan negatif yüklü bakteri zarlarını bozuyor ve onların patlayarak ölmelerini sağlıyor. “Bu materyal etkileşim halinde bakteriyi öldürebiliyor, diğer açıdan insan hücrelerine zarar vermiyor,” diyor Hermann. Bu özel karışım 3D yazıcıya ilave eden araş-

tırmacılar, uv ışıkla maddeyi sertleştirdi Bu sayede yeni bir diş veya diş teli basılabiliyor. Antimikrobiyal özellikleri test etmek için kaplı malzemeler, Streptococcus mutans içeren salyayla karıştırıldı. Normalde bu bakteri dişlerin aşınmasından sorumlu. Araştırmacılar bu maddenin , kontrol numunesine göre bakterileri % 99’dan fazla öldürdüğünü buldu. İnsanlara uygulanmadan önce bazı testler yapılacak. Ekip tükürük ve bakteri numunesini sadece 6 gün boyunca bekletti. “Klinik denemeler için bu genişletilebilir, diş macunuyla uyumunu araştırabiliriz,” diyor Herrmann. Ayrıca bu plastiğin diş olarak kullanılacak kadar güçlü olup olmadığı onaylanmadı, ama bu çok yakın bir zamanda olabilir. “Bu medikal bir ürün, ilaçlar uzun bir geliştirme süresine sahip değil,” diyor Hermann. Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Şubat - 2016 5

Ekonomi

Dünyanın En Geniş, En Yüksek Asma Köprüsü Yavuz Sultan Selim

Musa VATANSEVER Kuzgunlar Ülkesi lefet.

Davutoğlu, “Bu dünya içinde önemli bir proje. Avrupa ile Asya’yı birleştiren dünya ölçeğinde ve ilk niteliği taşıyan bir köprüden bahsediyoruz. Asya ile Avrupa bir kez daha birleşiyor. Tarihe Asya ile Avrupa arasındaki büyük yolculuğuyla mührünü vuran milletimiz, bugün kendi mühendisleri, kendi işçileri, kendi el emeği ve zihin bereketiyle bir kez daha mührünü vuruyor. Bu mührümüzü daim eylesin. Bu mühürle birlikte iki kıtayı sadece köprüyle değil, gönül köprüsüyle de birleştirmeyi bize nasip etsin” açıklaması yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, İstanbul için “yıldız” diyebilecekleri projenin son tabliyesini koymanın onurunu yaşadığını söyledi. Cumhurbaşkanı, “Asma köprü olarak bu uzunlukta bir başka köprü de yok. Bunlar bizim iftihar vesilemiz ve inşallah ağustos ayı olarak, Ulaştırma Bakanımız bize ifade etti. Ağustos ayında da artık bütün viyadükleriyle her şeyiyle tamamlanıp, hep birlikte açılışını gerçekleştireceğiz.” ifadesini kullandı. Konuşmalar sonrası 9 metre uzunluğundaki son çelik tabliyenin bulunduğu bölgeye geçildi. 3. Boğaz Köprüsü’nün yerleştirilen son tabliyesine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Ulaştırma Bakanı Yıldırım birlikte kaynak yaptı. Kaynak sonrası sözü alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3. Boğaz Köprüsü’nde emeği geçenlere teşekkür etti. Erdoğan, “Gerek Başbakanımız olsun bakanlarımız olsun, bu noktada mimarından mühendisine kadar, işçisine kadar, yüklenici firmaların bu işi sıkı tutuşundaki gayretine, özellikle şahsım, milletim adına çok çok teşekkür ediyorum. Allah kendilerinden razı olsun diyorum ve atacağımız bu adımla çekeceğimiz besmeleyle de bu kaynak hayırlı olsun diyorum” şeklinde konuştu. 3. Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nde yer alan 48 viyadükte çalışmalar bitti. Böylece, projedeki viyadüklerden

yaklaşık 11 kilometresi tamamlanmış oldu. ICA’nın hayata geçirdiği 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi kapsamında inşa edilen 116 kilometrelik otoyolda viyadükler önemli bir yer tutuyor. Otoyolun 13.5 kilometrelik kısmı viyadük üzerinden geçiliyor. Projede yer alan 64 viyadükten 48’inde çalışmalar tamamlandı, viyadükler araç geçişine hazır hale getirildi.

tanbul - İzmir otoyolu ile birleşmesiyle komşu şehirlere ulaşım süresi azalacak. Köprüden geçecek olan demiryoluyla, Edirne’den İzmit’e kadar şehirlerarası ve şehir içi kesintisiz demiryolu taşımacılığı yapılacak ve bu raylı sistem Marmaray ve İstanbul Metrosu ile entegre edilerek Atatürk Havalimanı, Sabiha Gökçen Havalimanı ve yeni yapılacak 3. Havalimanı da birbirine bağlanacak. Dünyanın en önemli finans merkezi olmaya hazırlanan İstanbul’un, bölgeye yapılacak yeni yatırımlarla hedefine daha da yaklaşmasına katkı sağlayacak.

ÖZELLİKLER;

Kuzey Marmara Otoyolu yetkilisi, “Viyadükler için önce fore kazık uygulamaları yapıldı. Kuzey Marmara Otoyolu yetkilisi, şu anda çalışmaların sürdüğü viyadüklerin 6,14, 22, 23, 24, 27, 28 ve 29 numaralı viyadükler olduğunu belirtti. Projede vadiler, normal yollara göre 4 kat daha maliyetli olan viyadüklerle aşılırken, bazı bölgelerde viyadüklerin yüksekliği 85 metreyi buluyor. Proje çerçevesinde 13.5 kilometre uzunluğunda 64 viyadük inşa ediliyor.

Köprü ismi : Yavuz Sultan Selim Köprüsü Köprü türü : Hybrid, Asma+Eğik Askı Halatlı Uzunluk : 1.875 metre (6.152ft.) Ana açıklık : 1.408 metre (4224ft.) Genişlik : 59 metre (194ft.) Ayak Yüksekliği : 322 metre Denizden 329.5 metre. Şeritler : 4+4 şerit otoyol - 1+1 şerit demiryolu Raylı sistem : Yüksek hızlı tren Yüklenici firma : “ICA” Alt Yüklenici firma : Hyundai (Kore) Tasarım : Michel Virlogeux (Fransız) ve (İsviçre) İnşaat süresi : 36 ay İnşaata Başlama Tarihi : Eylül 2012 Temel atma töreni : 29 Mayıs 2013 Açılış tarihi : 2016 ikinci yarısından sonra. Yapım dahil işletme süresi :10 yıl 2 ay 20 gün Yatırım maliyeti : 4.5 milyar TL Tahmini geçiş ücreti : 3$ (otomobil)

“3. Boğaz Köprüsü: Çağdaş Türkiye’nin Simgesi” Köprü çoğunluğu Türk mühendislerden oluşan bir ekip tarafından inşa edildi. 3. Boğaz Köprüsü Projesi, 2023 yı*59 metrelik genişliği ile dünlında dünyanın en büyük 10 ekonomisin- yanın en geniş asma köprüsü olacak. den biri olmayı hedefleyen Türkiye’yi bu *1408 metrelik ana açıklığı ile üzerinde raylı sishedefine daha da yaklaştıracak ve çağdaş Türkiye’nin simgelerinden biri olacak. tem olan dünyanın en uzun asma köprüsü olacak 3. Boğaz Köprüsü’nü de kapsayan Ku*320 metreyi aşan kule yüksekliği ile dünyazey Marmara Otoyolu’nun, İstanbul(Kınalı) nın en yüksek kuleye sahip 2. köprüsü olacak. - Çanakkale - Savaştepe otoyolu ve İs-

Türk zeytinyağı Japonya’da tanıtıldı

Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi, Foodex Japan 2016 Fuarı’nda Türk zeytin ve zeytinyağının tanıtıldığı stant açtı. Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi (ZZTK), Türk zeytinlerini ve zeytinyağını tanıtmak ve ihracat pazarlarını genişletmek amacıyla yürüttüğü tanıtım

lere Türkiye’de üretilen zeytin ve zeytinyağları ikram edildi ve Türk asıllı İtalyan tasarımcı Erdem Şeker tarafından dizayn edilen alanda görsel şov sergilendi. ZZTK Yönetim Kurulu Üyesi Aykut Eker, yazılı açıklamada, Türkiye’nin 2013-2014 sezonunda Japonya’ya 13 milyon 768 bin dolar zeytinyağı ihraç ettiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Japonya 130 milyon nüfuslu gıda ihtiyacının büyük bölümünü ithalatla karşılayan bir ülke. Japonya’ya ihracatıçalışmalarına Japonya’yı da ekledi. mız 2014-2015 sezonunda, Türkiye’ye İzmir İhracatçı Birliklerinden ya- zeytinyağı rekoltesinin azlığı nedepılan açıklamaya göre, 8-11 Mart ta- niyle 6 milyon 656 bin dolara düşse de rihlerinde Japonya’nın Chiba ken- son iki sezonda Japonya en fazla ihratinde 41’incisi düzenlenen Foodex cat yaptığımız üçüncü ülke oldu. (JaJapan 2016 Fuarı’nda, Türk zeytinya- ponya) Türkiye’deki zeytinyağı rekolğının tanıtıldığı stant açtı. tesi arttığında, ihracatımızın katlanarak Stantta, ZZTK tarafından ziyaretçi- artabileceği bir ülke konumunda.”

Halktan kopmuş iktidar ve eritilmiş muha-

Mülk dokunulmazlığı adaletin temelidir, ilkesi uygulanmadıkça hukuksal anlamı yoktur. Son yıllarını yaşlılığını Kuzey Bulgaristan’ın binlerce benzer köyünden biri olan Topolçene’de geçirmeye çalışan M. Kovaçeva 93 yaşındadır. Baba evinde yalnız kalıyor. 160 leva (80 Euro) emekli maaşı bütün geliri. Bu hafta gece yarısı 2 bıçaklı hırsız evini bastı. Yaşlı kadının boğazına bıçak dayandı. “Altınların ve paraların yerini söylemezsen keseriz” dediler. Bıçak göğsünü deldi. Bizde gece baskınları günlük olay haline geldi. 1878’de Türkleri köylerinden kovalarken yapılan baskınları şimdi kendi kendilerine yapıyorlar. Zorları “paralar”, ”altınlar.” Kalabalık kentlerin sıkıntısından köylerine kaçan yaşlıların başı dertte, köylerde jandarma, koruyucu yok, muhtarlar dalavere peşinde, DEVLET YOK. Türkleri topraklarından, yuvalarından kovan totaliter Bulgar devleti, şimdi de Bulgar köylerinden el çekmiş. Devletin halkı korumakla yükümlü bağışıklık sistemi felç geçirmiş. Korku içinde yaşayan halkın emekli maaşına uzanan kanlı eller kanser hücreleri gibi yayılmış ve güçlenmiş. Genel güvensizlikle tırmanan huzursuzluk her gün “Türkiye’den gelecek sığınmacı seli devletimizi çökertecek” hamuruyla mayalanıp fakir yaşlıların boş sofralarına sunuluyor. İlgisizliğe dönüşmüş çaresizlik içindeki belediye ve muhtarlıklarda devlet otoritesi buharlaşmış. Evler, bahçeler, meyve bahçeli evler, çayırlar, işlenir arazı fiyatları dibe çakmış. Korku kâbusunda yaşayan köylüler kefen ve defin paralarını sakladıkları kavanozların yerini bile unutmuşlar. Halktan kopmuş iktidar Rusya ile Türkiye arasında ezilmemeye çalışırken, değişik gerekçeler uydurup batı bankalarından yeni krediler çekmek derdindedir. Hal ve Özgürlük Hareketi (DPS) de aralarında parlamento muhalefeti artık kabuk ve öz olarak erimiş, ideolojisi sulanmış, bayramdan bayrama, seçimden seçime aranan seçmen kitlesi köpeksiz sürü gibi dağılmış. Bulgaristan’da 57 bin polis ve 20 bin jandarma var. 3–4 milyon nüfuslu bu Balkan devleti kişi başına polis ve jandarma sayısı bakımından Avrupa birincisidir. Polisin de parası yetmediğinden o da dalavere peşindedir. Milyonlar harcandı Türkiye ile sınıra tel örgü gerildi ve kaçakçılık kolaylaştı. Parayı alan polis sığınmacı gruplarını kendisi getirip kendisi uğurluyor. Yabancılar böreği sofrasına ordu da davet edildi. Artık asker sınır bekleyecek. Asker sınır bekleyecek de, aydan aya emekliliğini bekleyen şu bir buçuk milyon zavallı hasta, sakar, kör, sağır, dişsiz, bastonlu emeklileri iç haydutlardan, soygun çetelerinden, savcılığın infaz çekirdeklerinden kim koruyacak?! Bir Avrupa atasözü, “babalarını koruyamayan oğullar lanetlidir, hiç birinin geleceği olmaz!” der. Eserlerinde bunu işleyen büyük yazar Umberto Eco geçen hafta “size ömür.” Keskin kalem 1989’un 10 Kasımından önce bize davet edilmişti. “Havamı bozmak istemiyorum, ama gelirsem Türklerle görüşmek isterim,” demişti. “Kahraman adamlar” dediği Türklerle görüşmeyi hiçbir şeyi istemediği kadar istemişti Eco. 1990’da Bulgaristan’a geldiğinde Türkler harmandan kovulan kuşlar gibi uçup gitmişti. Onu da Nazım’a gösterdikleri “Dikili Taşlar” gösterildi. Üç gün sonra bir şiiri çıktı. (Yattığı yer nur olsun) “başkalarıyla yaşamayı beceremeyenler, şu Varna’nın dikili taşları gibi yalnız ve tek, gündüz bostan korkuluğu, gece de, kuzgun olur, demişti. Ordumuzu sığınmacılara SINIR KUZGUNU YAPMAK hayra alamet ola… HÖH (DPS) partisinin de üçüncü parlamenter parti olarak katıldığı muhalefet geçen hafta Bulgar Ordusu’nu bir NATO müttefiki ve AB içi hudut taşı olmayan gelecek ortaklığından olan Sakar Dağ tepelerini korumaya göndermesi kargaları bile düşündürdü. Memlekette iç huzur sağlamak için işe komşudan başlamak, arabayı öküzün önüne koymak değil de nedir? Bulgar parlamentosundan köklü değişiklikler bir yana, sıhhi değişiklikler beklemek bile yanlış olur. Çünkü bizde işler genelde öyle gelmiş öyle gider. Bu süregeliş, milletvekili Margarita Georgieva’nın kaleminden çıkan “kusursuz Bulgarcalı” Genel Başkan Mestan demeçleriyle başlamıştı. Birbirinden elektik alan Mestan-Georgieva ikilisi, artık genel kurulun son sırasında, sönünce rafa kalkmış iki gaz lambası gibi, gelen kıştan korkan çifte kumrular gibi…


6

Şubat - 2016

Raziye ÇAKIR

Diriliş Biriken Güçtür

Masallarımızı unutmayalım. Çocukluğum ve ilk gençliğim Avrupa deryası Tuna’ya bakarak geçti. Bizim oralar dünyanın başka bir yerine benzemez, ırmağa baksan akarken dalgalar oynatır, başını kaldırıp etrafına bakırsan rüzgâr buğday engininde başak oynatır. Bir de kaysı memleketidir bizim oralar. Goncaların al ile mor arasında ton seçtiği zamanda dalları saran arılar polen toplama ve tuzlaştırma işini birden yaparken sanki çiçekleri bizden kıskanır. Kovan hapsinden sonra mis kokan bahçelerde hayata el çırpan renkli doğayla sarmaş dolaş olmaları bayram gibidir. Asırlar içinde kah Osmanlı’da, kah Romanya’da ardından da Bulgar’da kalmamız bizim ruhumuzun sonrasız bir gençlik çağı yaşamasına engel olamamıştır. Bal arılarının çiçekleri paylaşırken asla kavga etmedikleri gibi insanlarımız da her zaman ayarlı, sabırlı, doğaya yakın, fırsat buldukça göz attıkları su deryası gibi engin ruhlu ve ekip biçtikleri toprakların mutlu yaşatmak için var olduğuna inanırlar. Her şeyin herkeste olması diye bir zorunluluk, köyde aranan bir hanede olsa herkeste vardır. Bu dayanışma, doğayla iletişimizden fazla bir de geçmişimizi yaşatan efsane ve masallarımızdan kaynaklanır. Ben siz okurlarıma onlardan birini anlatmak istiyorum: Rivayete göre, bizim oralarda, istediğinde Tuna suları deryasında, istediğinde de bağ ve bahçelerimizden seçtiğinde “Gökten” adında bir zat yaşar. Bizden sayılan bu zattın bir de “Ahmet” adında bir oğlu vardır. Şeytan bir gün kıyafet değiştirerek Ahmet’e gelip babasını öldürerek babasının yerine geçmesini öğütler. Ahmet babasını öldürür ve tahtına geçer. Ekmek elden su nehirden saltanatın cazibesine kapılan Ahmet kendine bu fikri veren şahsı (şeytanı) yanına çağırır ve onu bir hediye ile ödüllendirmek ister. Ancak şeytan hediye kabul etmez, buna karşılık onu omuzlarından öpmek ister ve öper. Şeytanın öptüğü yerlerde birer ejderha peyda olur ve sonra da şeytan saraydan çıkar ve kaybolur. Bu iki ejderha günden güne büyümektedir. Ahmet ülkesindeki bütün akıl hocalarını toplar ve kimse buna bir çare bulamayınca da hocaların hepsini öldürtür. Ardından öğretmenleri, okul müdürlerini, gazetecileri toplar ve onlar da bir çıkış bulamayınca onları da öldürtür. Olayı uzaktan takıp eden şeytan bir güne kılıf değiştirir ve hakem kıyafetinde ortaya çıkar ve ejderhaların kendisini rahatsız etmemesi için her gün iki genç insan beyni yemesini tavsiye eder. Daha sonra aşçı kılıyla bahçeye giren şeytan, her gün iki gencin beynini hazırlayarak Ahmet’e yedirir. Günler böyle gelip geçerken bir gün şeytan saraydan kaybolur. Saraya iki aşçı alınır. Biri iyi yürekli Halit ile Kerem adlı iki aşçı aralarında anlaşarak saraya getirilen her iki gençten birinin beynini ikiye bölüp Ahmet’e iki beyin diye sunarken kurtulan gençleri de Tuna sularından karşı yakaya gönderirler. Olay böyle devam ederken karşı yakaya geçerek hayatlarını kurtaran gençlerin sayısı 200’den fazla olmuş. Efsaneye göre, bir gün ölüm sırası Kaya adında bir demircinin oğluna gelir. Kaya saraya girerek, bu uğurda 17 oğlunun beyninin çıkarılıp öldürüldüğünü, hiç olmazsa sonuncu oğlunun bağışlanmasını istese de reddedilir. Bunun üzerine o da bu gidişe son vermek isteyen halkla bütünleşerek ve Tuna’nın karşı yakasındakilerden de destek alarak Ahmet’in saltanatına son verir. Ve ondan sonra her şey yeniden başlar. O gün yeni gündür. Bahar bayramıdır. Bu efsanemiz bundan ibarettir. Halkımızın belleğindeki umutta Ahmet’in ölümü yeni günün başlangıcıdır. Aranızda olmaktan gurur duyuyorum. Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi Grubu’nun yeni kalemiyim. Ana Vatan Türkiye’de okudum ve size sonsuz güzellikler ve ibret diyarı Tuna Boyu Dobruca’sını bir vatan sızısıyla anlatmak istiyorum. Te ş e k k ü r ederim.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Tarih ve Eğitim

Din ne demektir? Din, insanın olduğu her yerde var olan, doğu-

mundan ölümüne kadar hayatının her evresinde karşısına çıkan evrensel bir olgudur. Din, Arapça bir kelime olup yol, adet, hüküm, kanun, düzen, karşılıklı mükafat-ceza, itaat, inanç gibi anlamlara gelir. Terim olarak din; «insanın Allah, diğer insan ve varlıklarla münasebetlerini düzenleyen ve insan hayatına yön veren, onlarla ilgili davranışlara esas olacak kurallar bütününe verilen ad»dır. Bilimadamlarıdininasıltanımlamışlardır? Bilim adamları bütün dinlerde bulunan inanç, ibadet, ahlâk gibi ortak özellikleri dikkate alarak dinin tanımını şöyle yapmışlardır: «Bir topluluğun sahip olduğu inanç, ibadet ve ahlâk kurallarının bütünüdür» İslam âlimlerine göre dinin tanımı nedir? İslâm âlimleri de İslam’ın özelliklerini dikkate alarak dinin tanımını şöyle yapmıştır: «Din kuralları Allah tarafından konulan, peygamberler aracılığı ile insanlara bildirilen, akıl sahibi insanların kendi istekleriyle hayırlı olan şeylere sevk ederek dünya ve ahirette mutluluğa ulaştıran ilâhi kanundur.» İslam âlimlerinin yaptığı bu tanımdan yola çıkarak şu sonuçlara varabiliriz;

«Din, Allah tarafınd a n o r t a y a k o n u l m u ş t u r. «Din,peygamberleraracılığıilegönderilmiştir. «Dini, akıl sahibi insanlar kendi hür iradeleriyle kabul eder. «Din, insanları iyiye, güzele, doğruya çağırır. «Din, insanların dünya ve ahirette mutlu olmalarını amaçlar. «Din, Allah’ın gönderdiği öğütleri kapsar. Bunlar Allah’ın emirleri, yasakları ve önerileridir. Verilen bu bilgiler ışığında dini, «insanın aklını ve özgür iradesini kullanarak iyiye, güzele ve doğru olana yönelten, ilahi kurallar bütünü» olarak tanımlayabiliriz. Buna göre bir kimsenin dini görevlerden sorumlu olması için ön şart akıllı ve özgür olmasıdır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği olan aklın, dini anlamada önemli bir yeri vardır. Dinin temel esasları nelerdir? Dinin esasları içinde, insanların birer kul olarak Allah’a karşı sorumlulukları; iman, ibadet, ahlâk esasları ve insanların birbiriyle olan ilişkilerinde uymaları gereken kurallar yer almaktadır. -İnsanın biyolojik(bedensel) ve psikolojik(ruhi) yapısı İnsan, üstün ve şerefli bir varlık olarak iki ana unsurdan oluşmaktadır. Bu unsurlar, insanın fiziki yönü olan bedeni ile manevi yönü olan ruhudur.

Biyolojik bir varlık olarak insan; Bütün canlıların beslenme, korunma, yaşama ve çoğalma gibi özellikleri vardır. Bu nitelikler insan için de geçerlidir. Bunun için insan da hayatını devam ettirmek amacıyla diğer canlılar gibi yer içer. Olumsuz etkilere karşı korunur. Her canlı gibi insan da ölümlüdür. Soyunun devamı üremesine bağlıdır. Bunu da cinsi ihtiyaçlarını karşılayarak yapar. Şu halde insan biyolojik bir varlık olarak bedensel ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. İnsan Allah tarafından en güzel biçimde yaratılmış bir varlıktır. Kur-anıkerim-deki «Şüphesiz insanı en güzel biçimde yarattık» (Tin suresi, ayet 4) ve «...Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı» (Teğabün suresi, ayet 3) ayetleri insanın yaratılışında estetik ve değer taşıyan bir varlık olduğunu açıklamaktadır. Ayrıca Allah, en güzel şekilde yarattığı insanın yeryüzünde yaşamını sürdürmesi için evrendeki her şeyi onun hizmetine vermiştir. Bütün varlıklar ona doğrudan veya dolaylı olarak hizmet etmektedir. Kur-an-da «(Allah) göklerde ve yerde bulunanların hepsini size yararlanın diye verdi. Muhakkak ki bunda düşünen insanlar için ibret vardır.» (Casiye 13) buyrulmaktadır. Psikolojik bir varlık olarak insan; Gelecek Sayıda Devam Edecek

İslam Dininin Temel Kaynağı: Kur’an’ı Kerim

Kur’an, ayetleri Peygamberimiz (S.A.V.)’ e 23 yılda indirilmiş son ilâhi kitaptır. Vahiy meleği Cebrail, Allah’ın hükümlerini, emirlerini, yasaklarını Peygamberimize getirmiştir. Peygamberimizin Cebrail aracılığıyla Allah’tan almış olduğu bu sözlerin tamamına Kur’an denir. Ayetler indirildikçe vahiy katipleri tarafından yazıya geçirilmiştir. Peygamberimiz insanlara 23 yıl süresince Kur’anı Kerim’i ulaştırmış ve arkadaşlarını onu okuyup ezberlemeleri için özendirmiştir. Cebrail Allah’ın emriyle Peygamberimize gelir ve Allah’ın söylediklerini, bildirdiklerini ona iletir, onlar da Peygamberimizin kalbine yazılır ve ezberinde kalırdı. Allah’ın emir ve yasaklarının Peygamberlere bu şekilde gelmesine “vahiy” denir. Bu indiriliş bazen bir ayet bazende bir surenin tamamının indirilmesi şeklinde olurdu. Peygamberimiz de Allah’tan kendisine ne gelmiş ise O’nun bir harfini bile unutmadan ve değiştirmeden ashabına okur, onlar da bu ayetleri hem ezberler hem de yazarlardı. Kur’anı Kerim, Peygamberimizin en büyük mucizesidir. Diğer peygamberlerin mucizeleri maddi mucizeler olduğundan, zamanın geçmesiyle bittiği, onları ancak o çağda yaşayanlar gördüğü halde Kur’an mucizesi kıyamete kadar sürecek, hem söz hem de anlam olarak daima mucize olarak kala-

caktır. Kur’anı Kerim’den sonra herhangi bir kutsal kitap gelmeyecek ve o kıyamete kadar yürürlükte kalacaktır. O, daha önce gönderilen kutsal kitapları yürürlükten kaldırmıştır. Kur’anı Kerim, diğer Kutsal Kitaplarda eksik bırakılan hususları tamamlamıştır. Konuları açısından bütünü kaplayan, bütün zamanları kuşatan, insanlığın her dönemde ihtiyaçlarına cevap verebilen kutsal bir kitaptır. Kapsadığı kurallar insanlığın dünyada huzurlu yaşaması, ebedi alemde de sonsuz mutluluğa kavuşmasını sağlayacak niteliktedir. Kur’anı Kerim kendisini diğer kutsal kitaplardan ayıran bir çok özellikler taşımaktadır. Bunlar kısaca şöyle özetlenebilir; Kur’anı Kerim, son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.)’e diğer kitaplar gibi toptan değil, bir takım neden ve olaylara göre ayetler ve sureler halinde yavaş yavaş indirilmiş, böylece daha iyi öğrenilip, uygulanması gerçekleşmiştir. Kur’anı Kerim, kutsal kitapların sonuncusudur. Ondan sonra başka bir kitap gönderilmeyecektir. Kapsadığı ilkeler ve hükümler kıyamete kadar geçerliliğini koruyacaktır. Kur’anı Kerim, zamanımıza kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiş, kıyamet kopuncaya kadar da öylece sürüp gidecektir. Yüce Allah onun gözeticisidir; “O Kur’an’ı Biz indirdik, O’nun Ko-

ruyucusu da elbette biziz.” (Hicr 9)

Kur’anı Kerim’in kapsadığı gerçekler insanlığın bakış açısını ve ufkunu geliştirecek niteliktedir.

“Biz onlara, ufuklarda-dış dünyada ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun gerçek olduğu ortaya çıksın.” (Fussilet 53) Kur’anı Kerim diğer dinler arasındaki anlaşmazlıkları çözer, problemleri çözüme kavuşturur. “Biz sana Kitabı, ancak hakkında ayrılığa düştükleri şeyi kendilerine açıklaman ve o kitabın inanan bir kavme yol gösterici ve rahmet olması için indirdik.” (Nahl 64) Kur’anı Kerim, insanı düşünmeye yönelten ve pek çok kolaylıklar sağlayan kutsal bir kitaptır. Aynı zamanda kolayca ezberlenmesi de onun en önemli özelliklerinden biridir. “Andolsun, Biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık; o halde düşünüp öğüt alan var mıdır.” ( Kamer 17) Kur’an, insanlara Allah’ı öğretir; dünya ve ahireti tanıtır. Mutluluk yollarını gösterir. Adaletin iyi, zulmün kötü, çalışmanın yararlı, tembelliğin zararlı olduğunu öğretir. Birbirimize yardım etmeyi, büyüklerimizi tanımayı, küçüklerimize merhamet göstermeyi, vatan ve ulusumuzu sevmeyi öğretir. Bu nedenle onun öğütlerine kulak vermeli ve yerine getirmeye çalışmalıyız.

D Ü N Y A D A İslam’ın Ş a r t l a r ı - 5 BİLİNEN KAÇ DİN VARDIR...? Evrensel, dünya çapında bütün insanlığı ilgilendiren olay, konu vb. şeylerdir. Geniş anlamıyla evrensel denildiğinde insanlık tarihi boyunca her dönemde bütün insanları ilgilendirmiş olan konular anlaşılır. Din kavramı insanlık tarihiyle yaşıttır. Tarihin bütün dönemlerinde insanlar dine ilgi duymuşlardır. Tarihte din kadar süreklilik gösteren bir başka kavram bulmak oldukça zordur. Din en ilkel toplumdan, en gelişmişine kadar her toplumda var olmuştur. Bu da dinin evrensel bir gerçeklik olduğunun önemli bir göstergesidir. Din bir topluma ait, inanç, ibadet ve ahlaki ilkeler bütünüdür. İslam’a göre din, Allah tarafından, insanlara, peygamberler aracılığıyla, iki dünya mutluluğunu sağlamak için gönderilen ilahi kanunlardır. Dinler genel olarak ikiye ayrılır; 1-İlahi dinler 2-İlahi olmayan dinler İlahi dinler de orijinal kutsal kitaplarını yitirmiş olanlar (Yahudilik, Hristiyanlık) ve orijinal kutsal kitabını kaybetmemiş olan din (İslamiyet) olmak üzere ikiye ayrılır. İlahi olmayan dinler ise; insan kaynaklı olan dinlerdir (Hinduizm, Budizm vb.)

1- Kelime-i şehadet getirmek [Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü] demek. Manası şudur: (Ben şehadet ederim ki, [Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki] Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.) [Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.] 2- Namaz kılmak Akıl baliğ olmuş yani ergenliğe girmiş akıllı her müslümana günde beş vakit namaz kılmak çok önemli bir farzdır. Namaz dinin direğidir. Namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Kılmayanın imanla ölmesi çok zordur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Namaz kılan kıyamette kurtulur, kılmayan perişan olur.) [Taberani]

3- Zekat vermek Nisap miktarı yani borçlarını düştükten sonra alacaklarıyla beraber elinde 96 gram değerde, para veya ticaret malı olanın kırkta birini zekat vermesi farzdır. Meyve ve tarla mahsulünün de onda birini fakire vermek farzdır. Bu onda bir zekata da uşur denir. (Zekat vermeyene Allahü teâlâ lanet eder.) [Nesai] 4- Oruç tutmak Ramazan ayında, bir ay oruç tutmak farzdır. Tutmamak büyük günahtır.

5- Hac etmek Mekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çolukçocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır. Bizleri yoktan var eden Yüce Yaradan’ın selamı ile selamlıyor, O’nun rahmeti ve bereketinin O’na inanan tüm insanların üzerinden eksik olmamasını temenni ediyorum. Rabbimiz bizleri sadece kendisine kulluk etmemiz için yarattığı gibi aynı zamanda da tüm insanlığa iyilik ve dürüstlükle davranmamız için Dünya’ya göndermiştir. Bu zamana kadar gelmiş bütün Peygamber ve Nebiler insanlara sevgiyi, dürüstlüğü, yardım etmeyi emretmiştir. Ne zaman ki bizler Allah (c.c.)’ın bizden istemiş olduğu ibadetlerin yanı sıra, çevremizdeki insanlara karşı sevgi, saygı, yardımlaşma ve dürüstçe davrandıkça bizlere yardım etmiş bizleri yüceltmiştir.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Şubat - 2016 7

Kültür - Sanat

Bulgaristan’dan giden Gagavuzlara TİKA’dan Hizmet

projelere yenilerini eklemeye devam ediyor. Bu kapsamda Moldova’da farklı sektörlerde önemli projelere imza atan TİKA tarafından Moldova Cumhuriyeti Gökoğuz Yeri Kıpçak Köyü’nde açılacak kreşin inşaat çalışmaları tamamlandı. TİKA desteğiyle Kıpçak’ta hizmet verecek yeni kreş 100 çoMoldova Cumhuriyeti Gökoğuz Yeri cuğa kucak açacak. Gökoğuz Yeri’nin on Kıpçak Köyü’nde Türk İşbirliği ve Koordi- bin nüfuslu Kıpçak köyünde mevcut kreşnasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) desteğiyle lerin artan ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalaçılacak kreşin inşaat çalışmaları tamam- ması sonucu, Kıpçak Belediyesi’nin talebi landı. TİKA, Moldova’da gerçekleştirdiği doğrultusunda tadilatı ve yemekhane bloğu

inşaatı TİKA desteğiyle gerçekleştirilen binada hizmete açılacak yeni kreşten 100 çocuk faydalanabilecek. İnşaat ve tadilat çalışmaları tamamlanan kreşin donanımının da TİKA desteğiyle gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Kamu binaları ve okulların büyük bölümünün Sovyet döneminden beri kapsamlı bir tadilat görmemiş olduğu Gökoğuz Yeri’nde hizmete açılacak yeni kreş binası, aynı zamanda Sovyet döneminden sonra inşa edilmiş ilk kreş olacak.

Filibe Cuma Camii’de hoşgörü mevlidi yapıldı “Omuzumda Brezilya kelebeği”

Filibe’de iki yıl önce Cuma Camii olarak da bilinen Murat Hüdavendigar Camii’ne taşlar ve yanıcı maddelerle yapılan saldırıların 2. yıl dönümü sebebiyle camide hoşgörü mevlidi okundu. Mevlidin yanı sıra hoşgörü kahvesi içildi. Kahve içmeye şehirdeki tüm dini topluluklar ve yerel yönetim temsilcileri davet edildi. Plovdiv (Filibe) Bölge Müftüsü Ersin Ahmet’in hoşgörü kahvesi içme davetine Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe, Başmüftü Mustafa Aliş Hacı, Filibe Başkonsolosu Alper Aktaş, Toplumsal Düzenden Sorumlu Filibe Belediye Başkan

Yardimcisi Georgi Marinov, Filibe Meclis Başkanı Savina Petkova, Filibe Şalom Yahudi Derneği Başkanı Svetozar Kalev, bazı bölge müftüleri, savcılık ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri icabet ettiler. Görüşmeye geçen yılki gibi Ortodoks ve Katolik kiliselerin resmi temsilcileri katılmadılar. Ermeni Apostolik Kilisesi tarafından ise bir destek mektubu gönderildiği bildirildi. Cuma Camii’de kılınan Cuma namazlarına yaklaşık 400 kişi katılıyor. Bugünkü mevlide ve Cuma namazına üst düzey konuklar da katıldılar.

“Bu kitabı herkes için yazdım. Alışılmışın dışına çıkınca ne göreceklerini merak eden okurlar bu kitabı almalıdır. Sonunu merak edenler sona geldikten sonra, yeniden ilk sayfaya dönüp, nelerin olduğunu görmelidir. Alessandro Baricco, Pablo Neruda ve Hristo Fotev gibi yazarların konularına yakınlık görüyorum. Bu kitapla enteresan ve yaralı bir yolculuk sunuyorum”.“Çok iyi bir roman, son aylarda çıkan en iyi kitaplardan biri, diyor Letera Yayınevi Müdürü Nadya Furnacieva:“Mailden el yazısını alınca ben merak ettim hemen okumaya başladım. Birkaç saat içinde onu bir nefeste inceledim. Kitap şahaneydi. Yazarı merak ettim. O zamana kadar Anna Kolçakova’yı bilmiyordum. Onun daha önce “Maymunlar tepesi” adlı bir romanı varmış.

Avrupa Komisyonu’nda Bulgar Günleri

Brüksel’de Bulgar folklor ve halk oyunları grubu, Antverpen’den “Svetulka” Bulgar folklor korosu da geceye katıldı. İsteyen herkes halk oyunlarına ve halaya iştirak etti.

Bir Mart- Baba Marta gününde Kaliya Yordanova Bratanova Brüksel’de “Unutulmaz renkler” adlı sergisiyle Bulgar Günleri etkinliğini açtı. AK Başkan yardımcısı Kristalina Georgieva’nın girişimiyle yedinci kez düzenlenen “Bulgaristan Kültür Günleri” programı 3 Mart- Milli Bayram günü dolayısıyla organize ediliyor. Altı kişisel sergi ve sanat tesisi, 15 sanat panosu ve Bulgar folklorundan esinlenen renkler ve eserler var.

Belçika’da yaşayan Bulgarların kurduğu “Unison” halk müziği orkestrası da Brüksel’de Bulgar geleneksel melodisinden örnekler sundu. 8-11 Mart günlerinde Bulgar Günlerinde Avrupa Komisyonu yemekhanesinde Bulgar yemekleri tanıtımı yapılacak. Kristalina Georgieva: “Brüksel, Avrupa’nın farklı yerlerinden halkların bir arada yaşadığı bir kent. Bulgaristan’ın bir parçasını burada tanıttığımız için mutluyum. Yeni dostlar kazanacağımıza inanıyorum” dedi.

BG-SAM

Bulgaristan’da DOST Partisi Kuruldu

Konu: İş Allah ilk kıra umutlarımızı kavurmaz. Bugün 27 Şubat 2016, Sofya’da 5 yıldızlı “Grand Otel Sofya” Salonlarının birinde 186 Bulgaristanlı Türk Müslüman delege kısa adı DOST ve açılımı Demokrasi, Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü olan yeni bir siyasi parti kurdu. Olay tarihsel bir olay olduğu gibi Bulgaristanlı Türk Müslümanların doğal, insan ve medeni haklar mücadelesinde yepyeni niteliği olan direniş sayfası açıldığına da işarettir. Türklerin Pomakların ve Çingene Müslümanların yaşadığı il ve ilçelerin hepsinden gelen delegelerin, 1990’da Ahmet Doğan’ın yol taşlarını diktiği yoldan bundan ileri yürümek istemedikleri, yepyeni bir atılım için yüreklenerek geldikleri her hareketlerinde belliydi. DOST partisi kurucu kurultayı diyeceğimiz bu forum, delegelerin gönüllüğü esas tutularak, yeni ve yüksek nitelikli bir bileşimle kavganın ortasında dirilmiş kişiliklerin bileşimiydi. Bilindiği üzere DOST partisinin kurulmasına vesile, Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS)’nin 17 Aralık 2015 gecesi partinin fahri başkanı Ahmet Doğan’ın parti içi darbe yaparak, Genel Başkan Lütfi Mestan ve 4 arkadaşını partiden ihraç etmesi oldu. 1968’de Bulgaristanlı Çingene Müslümanların isimlerinin değiştirilmesiyle başlayan, 1972’de Pomak Müslümanların dil ve dinlerine saldırıyla daha da şiddetlenen ve 1984 Aralığından sonra sayıları 1 milyon 500 bin kişi olan ve 120 yıllık bir Türk –Müslüman kimliği oluşturma sürecini tamamlamış olan Bulgaristan Türklerine karşı saldırılara tepki olarak, Mayıs 1989 Ayaklanmasıyla totalitarizmi deviren ve özgürlükçü demokrasi ve insan hakları bayrağı dalgalandıranların siyasi bilinci dünyaca parlamıştı. Bulgaristan’da Müslüman tabanın kabarması 1990’da – 1878’de Osmanlı’dan kopan bu topraklarda ilk Türk Müslüman partisinin kurulmasına götürmüştü. Bu ansızın ve kendiliğinden olmamıştı. 1984–1989 zulüm döneminde Pomaklar ve Türkler sürgünde ve zindanlarda ezilirken Türk kimlik ruhu şahlanmış ve 44 direniş parti, örgüt, birlik ve hareketinden HÖH partisi doğarken Bulgaristan Müslümanlarının EVLADI Bulgar ve Rus siyasi polisi tarafından çalınmıştır. Bu tuzak Ahmet Doğan ve Komunistler tarafından gerçekleştirilmiştir ki, 27 Şubat 2016’da kurulan DOS partisi, elimizden çalınan kutsalımızı yeniden yaratarak geri almak ve vahim durumu düzeltmektir. Doğduğu gün, yönü saptırılınca böyle bir ölümcül yara alan Bulgaristan Türklerinin bilinçli ve örgütlü mücadelesi, kısa zaman içinde aldatıldığını, gizli polis ajanlarının ve halkımızın kutsal davasına ihanet edenlerin tuzağına düştüğünü fark edip direnişe geçse de, tabanın gerçeklere açılan bir bilinçle uyanması ve hareketlenmesi yıllar almıştır. İlk bilinçli kesin tepkiler, illegal ve yarı legal kavga müfrezelerini kuranların saflarından geldi. Milletvekilleri Adem Kenan ve Mehmet Beytulla Hareketten ayrıldı. 1993’te yapılan HÖH kurultayında stratejik rotayı, haklarımız ve insan hakları mücadelesi raylarına çekmeye çalışan ve delegeleri bu uğurda tolere eden milletvekili Mehmet Hoca 100 kişiyle salondan çıktı. 1989 Mayıs Ayaklanmasının sürükleyicisi olan Demokratik Lig örgütü başkanı Mustafa Ömer de kurultayı tepenler arasındaydı. Hasan Baltov’un grubundan Pomak sürgüncü ve zindancılar da “Bulgar Etnik Modelini” kabul etmeyip, dil ve din haklarımızın, kutsal özgürlüklerimizden bir zerre bile feda edemeyiz şiarlarıyla dışarı fırlamışlardı. O gün bugün 23 yıl geçti. Bu zaman içinde HÖH partisinde 3 (üç) parçalanma daha oldu. Parti’den yarılan ve yeni parti kuranların üçü de Genel Başkan Yardımcısıdır. Bir. Önce Güner Tahir partiden ayrıldı. Gazetelerden okuyoruz, Doğan’la kavgası 5 bin US Dolar içindir. CHP Genel Merkezi’nden parasal yardım almaya giden G. Tahir’e Ankara’da 20 bin US Dolar almış, paranın dörtte birini gelirken harcamış ve “işte bunu verdiler” deyip 15 bin US Dolar uzatınca, Ankara’dan gelen teleksi kendine uzatılınca dananın kuyruğu kopmuştur. Bu gibi konularda olağanüstü hassas olan seçmenimiz G. Tahir’i bir daha meclise göndermemiştir. İki. 2000 yılında Genel Başkan Yardımcısı ve Örgüt Sorunları Sekreteri Osman Oktay’ın HÖH partisinden kovulması da gazetelerden okuyoruz yine sözde para meselesine dayanır. Oktay partiden 400 bin US Dolar aşırmıştır. O da bir daha seçmenin gönlünü kazanamamış ve mebus seçilmemiştir. Üç. 2012’de Parti Başkan Yardımcısı ve Örgüt Sorunları Sekreteri Kasım Dal ile HÖH Gençlik Kolları Başkanı Korman İsmailov’un partiden ayrılmasına gerekçe olarak, Genel Başkan Ahmet Doğan’ın gizli siyasi polis ajanlığı ve partinin rüşvet bataklığına batması gösterildi. 1 Aralık 2012’de kurulan Özgürlük Ve Şeref Partisi 2013 erken genel seçimlerinde kendi başına vekil çıkaramadı. 2014’te seçimlere sağ kanattan 5 siyasi parti ve bir hareketle Reformcu Blok cephesi kurarak katılan parti başkanı K. İsmailov Sofya’dan milletvekili oldu ve halen hükümet ortağıdır. Cephe bileşimindeki çelişkiler şu an bölünme yaratmış ve bir kanadı iktidar partisiyle kaynaşırken, yarısı muhalefete geçmiştir. BGHABER.ORG


8

Bulgaristan Türklerinin Sesi

B U LT Ü R K F A A L İ Y E T L E R İ N D E N Ankara Göçmenlere Yardım Derneği Ziyareti Başkan Fikret ÖKSÜZ ve ekibi

TÜRK DÜNYASI GAZETECİLER FEDERASYONU BAŞKANI SN.MENDERES DEMİR’İ MAKAMINDA ZİYARET

Yunus Emre Vakfını Ziyaretimizden

Fatih Belediye Başkanı ile birlikte

TÜRK DÜNYASI STK’lar ANITKABİRDE

Aydoğan SUER -TÜRKGEP Genel Başkanı Makamında ziyaret

Ceylan-Mersin HATİPOĞLU ‘nun Nikahından


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Kazanlık Ali Bey, Menderes KUNGÜN ve Osman BÜLBÜL

9

TÜRK HALKL ARI KONSEYİ

TÜRK HALKL ARI KONSEYİ

TÜRK HALKL ARI KONSEYİ TÜRK HALKL ARI KONSEYİ

Raziye-Murat ULUTÜRK’ün Nişanından


10

Şubat - 2016

Filiz Soytürk Bu Millet

Yenilmez Hikâye ve masallarımızda yaşayan kahramanlıklarımız. Osmanlı devleti yıkılmıştı. Anadolu’da muhteşem bir Kurtuluş Mücadelesi veriliyordu. Çanakkale yenilgisinin izlerini hâlâ üzerlerinden atamayan Batılılar, yeni bir Osmanlının doğmasından endişeliydi. Bundan dolayı Anadolu insanının Kurtuluş Mücadelesi’ni yakından izliyorlardı. O günlerde birçok yabancı casus, gazeteci sıfatıyla ülkemizi geziyordu. Bir Fransız casus heyeti de gazeteci sıfatıyla Anadolu köylerini dolaşmaktaydı. Anadolu köylerinin içinde bulunduğu yoksulluğu gördüklerinde için için seviniyorlardı. Köylerde genç erkek namına, bir numune dahi görmemeleri onları umutlandırmıştı. Her taraf dullar ve yetimlerle doluydu. Dalı budağı budanmış bir ağaç gibiydi Anadolu. Sefalet diz boyu idi. İçlerinden birisi yanındakine gülümsedi. Türkler bundan sonra bir daha bellerini doğrultamazlar. Tarih bundan sonra Türkleri sahnesinde göremeyecektir. Yanındaki gazeteci gözlerinin içi parlayarak tasdik etti onu. Bir zaman sonra gazetecilerin yolu Eskişehir istasyonuna düştü. O zamana kadar gülen bir yüzle karşılaşmamışlardı. İstasyondaki üç çocuk neşeyle oynuyorlardı. Çocukların ayaklarında ayakkabıları yoktu ve üzerlerinde elbise olarak yamalı çuvallar vardı. Çocukların üzerlerindeki çuvalların boyunları ve kol yerleri delinerek elbise şekline getirilmişti. Bütün bunlara rağmen onların neşeyle oynayıp gülmelerine bir anlam veremeyen gazeteci, çocuklardan birine yaklaştı: Senin baban nerede? Babam, Çanakkale’de vatan için din için şehit oldu. Çocuk bunu söylerken babasıyla gurur duyduğunu gazetecilere hissettirmişti. Diğer çocuklar da yanlarına gelmişlerdi. Fransız gazeteci, diğer çocuklara da aynı soruyu sordu: Ya senin baban? Benim babam da Çanakkale’de din için vatan için şehit oldu. Bu kez üçüncü çocuğa da aynı soruyu yöneltti gazeteci: Benim babam da Yemen’de şehit oldu. Peki, babalarınız yok, size kim bakıyor. Ninemiz, dedi üçü birden. Siz kuzen misiniz? Evet, emmioğullarıyız. Ya dedeniz nerde? O da şehit oldu Çanakkale’de. Sizin isimlerinizi kim verdi? Babalarımız cephedeyken ninelerimiz isimlerimizi değiştirdi. İstasyonun hemen karşısındaki derme çatma kulübeden ihtiyar bir nine çıkıverdi. Yüzündeki çizgiler, çilenin ve acının her türlüsünü yaşamış olduğunun deliliydi. Yoksulluğu her halinden belli oluyordu. Ama bir o kadar da vakurdu (ağırbaşlıydı) duruşu. Çocuklara seslendi. Gazanfer, Muzaffer, Mücahit, yavruların gelin size çorba yaptım, yemeğinizi yiyin! Anadolu’daki gezisi boyunca neşesini kaybetmeyen gazetecinin yüzü asıldı. Yanındakine döndü: Bunlar yoksul, aç, yalınayaklar. Ama isimleri Muzaffer, Gazanfer, Mücahit. Her ne kadar Türkleri bir daha doğrulmamak üzere imha ettiğimizi düşünsek de Anadolu’da bu ruh olduğu müddetçe bu millet yeniden dirilir. Biz bu milletin erkeklerini cephede imha ederken, kadınlarını hesaba katmadık. Bu millet yenilmez bir millet. Biz Bulgaristanlı Türk Müslümanlarının dedeleri de Çanakkale gazisidir. Atatürk önderliğinde Türkiye milletini savunurken Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunu da müjdelemiştir. Anavatanımızın her karışında atalarımızın kanı olması, bizim sonsuz gurur kaymağımız olmaya devam ediyor ve olacaktır. Biz Türk’üz ve yenilmeziz.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Ziyaretler Balkan Gazeteciler Derneği’nden Gürkan’a Ziyaret Balkan Türk Kültürü Araştırmaları Kongresi

Balkan Gazeteciler Derneği ve Balkan Basın Birliği Genel Başkanı Ali Soydan ve yönetim kurulu üyeleri, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ı ziyaret etti. Balkan Gazeteciler Derneği ve Balkan Basın Birliği Genel Başkanı Ali Soydan ve yönetim kurulu üyeleri, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ı ziyaret etti. Soydan, başkan yardımcısı Murat Top, genel sekreter Kerim Yurk, muhasip üye Rahmi Cinokur ile birlikte yaptığı ziyarette, Gürkan’a yeni görevinin hayırlı olmasını ve görevinde başarılar diledi. Ziyarette, Balkan Gazeteciler Derneği’nin ve Balkan Basın Birliğinin yaptığı çalışmalar hakkında da bilgi veren Soydan, “Balkan Ba-

sın Birliği olarak ilkini geçen yıl gerçekleştirdiğimiz Balkan Gazeteciler Buluşması toplantısını bu yıl Haziran ayında Makedonya‘nın Üsküp kentinde gerçekleştireceğiz. Bu toplantıda sizleri de aramızda görmek isteriz” dedi. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Gürkan ise Edirne Belediyesinin her zaman sivil toplum örgütlerinin yanında olduğunu belirterek, “Her türlü desteği vermeye hazırız” diye konuştu

İstanbul’da Gaziantepli SANİ USTA’NIN BÖREK VE BAKLAVA’ları

1956 yılında İstanbul’da Karaköy “GÜLLÜOĞLU BAKLAVA” larında Hacı Mustafa GÜLLÜOĞLU Hocaefendinin mihmandarı, Baş Ustası olarak Börek ve tatlı imalatına başladı. 1984 yılından bu yana Gaziantepli Sani Usta ismiyle Tatlı, Baklava, Börek ve Dondurma imalatını kendi adına kendi şirketinde sürdürmeye devam etmektedir. Tek başına Hayırlı adamdan Sani Usta bölgesinde ve İstanbulun geniş bir bölümünde fakirfukara Garip-Gureba dostu olarak da tanınır. Aslen Cengiz Topel cad. 92 numarada Küçükköy-Gaziosmanpaşa/İstanbul ve aynı işi Dört yol Yıldız tabya cad. Doğan sk. No.2 Gaziosmanpaşa Merkezde de Baklava, Börek, Tatlı ve Dondurma imalatı ile iştigal etmektedir. BULTÜRK’E SAHİP ÇIKANA BİZDE SAHİP ÇIKALIM

BAKLAVA VE BÖREK Gaziantepli SANİ USTAYI BULTÜRK Derneği olarak kendisini ziyaret ederek yapmış olduğumuz duvar saati takvim ve gazetemizi kendilerine hediye ettik. Tüm imalathaneyi bizi gezdirerek ne kadar temiz, hijiyenik bir ortam olduğunu bizzat görme fırsatımız oldu. BULTÜRK Derneğimizin en son yaptığı Basın Toplantısı; Bulgaristan’da 1944 / 1989 yılları arasında komünist dönemi mezaliminin elebaşları olan

20 Ocak 2016 saat 14.30’da Türk Ocakları merkezinde yapılan basın toplantısına başta Türk Ocakları İstanbul şubesi olmak üzere Türk Dünyası temsilcilerinin yoğun ilgisi dikkati çekti. Bu toplantımıza katılan ve tüm katılımcılarımıza dağıtılan o lezetli ve nefis BÖREK VE BAKLAVA’ları GAZİANTEPLİ SANİ USTA’ya BULTÜRK ailesi olarak teşekkür ediyor ve çalışmalarında başarıların devamını diliyoruz.

Todor Jivkov, iç işleribakanı Georgi Tanev ve dönemin baş savcısı Kostadin Kotsaliev’in hem tarih önünde hem de hukuk önünde hesap vererek yargılanabilmesi için başlatılan girişimlere tam destek olacağını geniş katılımlı bir basın toplantısı ile kamu oyuna bildirdi.

Tüm hemşehrilerimiz adına SANİ USTAYA tekrar teşekkürlerimizi eder başarılı çalışmalarının daim olmasını temenni ederiz.

TÜM HEMŞEHRİLERİMİZE DUYURULUR

Kendisi ve firma yetkilisi oğulları ile birlikte ülke menfaatleri doğurultusunda dernek ve vakıflara destek ve hizmetleri büyüktür. Bizlere Bultürk derneği olarak uzun yıllardır maddi ve manevi destek ve hizmetlerini esirgememiştir. Bir Anadolu-Balkan birlikteliğini önemseyip destekleyen bir fikir sahibidir kendisi. Türkiye dışında da yardımlar yapan Sani Usta sadece Bizim Bulgaristan’da 250 çocuğun sünnet giysilerini tek başına karşılayıp ve orada sünnetlerinin yapılmasında Allah rizası için gayret sarfetmiş sünnet elbiselerini kendi firmasından bağışlamıştır.

Acı kaybımız

Dr. Nejdet ÖZGÜR

BULTÜRK Derneği üyesi ve bghaber sitemizin yazarlarından RazgradDyankovo doğumlu Dr.Nejdet ÖZGÜR abimizi kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Değerli abimize Allah’tan rahmet dilerken, Allah mekanını cennet, Geride kalanlara sabır ihsan eylesin.

T ü m B U LT Ü R K

camiasının başı sağolsun

99 Yaşında Köfteciliğe Devam

Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde, 99 yaşındaki Ali Osman Bilir 63, yıldır köftecilik yapıyor. İlçede, Köfteci Ali Osman olarak tanınan 8 çocuk babası Bilir, tezgahı oğullarına devretti, ancak mesleğinden kopamadı ve zaman zaman tezgahın başına geçerek köfte pişiriyor. Burhaniye’de, 1951 yılında Bulgaristan‘dan gelen Ali Osman Bilir, 63 yıldan bu yana köftecilik yapıyor. İşini çocuklarına da öğreten Bilir, Cumhuriyet meydanındaki köfteci dükkanında ızgaranın başına geçerek köfte pişiriyor. Çocuklarını köfteden kazandığı ile büyüttüğünü anlatan 99’luk Ali Osman Bilir, çevresini de mesleği sayesinde kazandığını anlattı. Ali Osman Bilir‘in köftesi de çok beğenildi. Köftesini çok beğendiğini anlatan Kırtasiyeci Şükrü Özgüçlü, ” Ali Osman ağabeyin köftesi Burhaniye de takdir edilen bir üründür. Kendisi aşağı yukarı Burhaniye piyasasında 1953 den bu yana faaliyet göstermektedir. Köftesi çok lezzetli” dedi. 63 yıldır köftecilik yaptığını anlatan 99 yaşandaki Ali Osman Bilir,” Ben bu köftemi 53 den beri yapıyorum. İşime meraklı bir insanım. Köftemi kendim hazırlarım. Izgaramı kendim yakarım. Müşterilerime çok iyi davranırım. Tatlılık gösteririm. Benim yaşım 99. Oğullarımın yanına gelirim. Gene onlara tarif ederim. Onları yalnız bırakmam. Aklım dimağım yerinde. Bu güne kadar ne kazandıysam bu köfteden kazandım. Bu milletten kazandım. Çolu-

ğumu çocuğumu bu köfte sayesinde yetiştirdim. Baktım. Eşimi dostumu bu köfteden edindim. Çok şükür Allah’ıma. Burhaniye‘ye teşekkür ederim. Bütün müşterilerimize saygılarımı sevgilerimi sunarım” dedi. Oğul Kenan Bilir de,” Biz, babamın mesleğini takip ediyoruz. Babam desteğini bırakmıyor. Hep bizim yanımızda Arada sırada ızgaraya geçiyor. Biz baba mesleğini sürdürüyoruz. Burhaniye de. Meşhur bir köfteci babamız. Bizi bu meslekte yetiştirdi. Biz de onun köftelerini ona sorarak yapıyoruz. Bize her yönden destek olur” dedi. Torunlardan İrem Bilir de, “Dedemi seviyoruz. Babam da köfte yapıyor ama dedem gibi köfte yapan yok” dedi. Elçin Bilir ise,” Dedemi çok seviyoruz., Hepimiz onun köftesini çok severiz. Dedemin üstüne köfteci yok” dedi.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Şubat - 2016 11

Kadın - Aile Tarihçi Plamen Sıbev: İnsan tabelalarla eğitilmemelidir

Daha yaşlı olan Bulgaristan vatandaşları, sosyalizm döneminde sokak ve atölyelerde asılı emaye kaplamalı tabelaları hala hatırlıyorlardır. O zaman olduğu gibi, şimdi de, bu tabelalardaki yazılar insana garip geliyor: “Üretimdeki kalitesiz ürün tüm kolektif için bir sorundur” (burada söz konusu olan kelime oyunu – kalitesiz ürün ve evlilik aynı kelimeyle ifade ediliyor-“brak”). “Tüm gerçek komünistler – hepsi beraber yer altına! Pernik madenleri” vs. Bu, son derece amblematik tabelalar, bir değil, birkaç koleksiyoncuya ilham olmuştur. Bu tutku bir de tarihçi mesleği ile biraraya gelirse ortaya beklenmedik bir sonuç çıkıyor – samanlıkta bir sergi! Popovo Tarih Müzesi Müdürü Plamen Sıbev, tabelalardan oluşturduğu koleksiyonunu sergilemek için burasını seçmiş. “Yolcu olan ve atılmak üzere olan herşey beni ilgilendiriyor” diyor Plamen Sıbev ve devam ediyor: “Bu, birçok yasağın yaratığı o geçmiş zaman için geçerlidir. Benim görüşüme göre, bu tabelalar, bir şekilde yasakların insanların kafalarına kakılmak için yapılmıştır. Benim felsefem bambaşkadır – bir insan uyarılarla eğitilmemelidir, her yerde “sağa dön”, “sola dön” deniyor. Fakat zamanımız böyle, bu zamanı ko-

rumak lazım, tabelalar sayesimnde olsa bile.” Diyelim ki, tabelalar, bir şekilde zamanın temsilcileridir. Mesela bin yıl sonra insanlar bu tabelaları nasıl okuyabilecek ve değerlendirecektir? Снимка“Bu ve şu şekilde “uniformalı” zamandan geri kalan bir hatıra olacaktır. – diye tahmin ediyor Plamen Sıbev ve devam ediyor. Artı, bin yıl sonra o zamanın daha sıkı “uniformalı” zaman olmayacağını kim bilebilir ki? O zaman belki düşünmeye bile gerek kalmayacak, nasıl programlandıysak oraya hareket edeceğiz, söyleneni yapacağız vs, yani tabelalardaki yazılara göre hareket edeceğiz. Kurgu bilim tutkunu ol-

duğum için asayış, norm, çerçeve zamanı olacağını tahmin edebilirim. Şimdi tabelalar yok, fakat işte, eskilerini topluyoruz ve övgüye layık olmasa da, o zamanı nostalji ile hatırlıyoruz.” Plamen Sıbev, sahip olmak istediği tabelada şu sözlerin yazılı olmasını istiyor: “Halk milisi, partinin çarpan kalbidir”. Tarihçi, “Totaliter rejimin yıkılmasının ardından gelen “yeni zaman”, “eski zamana” nazaran, orjinal yazılar yaratmadı, sadece eskilerinin kopyalamasıyla yetindi” – diye paylaşıyor. Yine emaye kaplamalı olmalarına rağmen ve orijinal tabelalara benzeseler de, bu tabelalar otantik değildir.

Balkan Coğrafyasına Bakış” Konferansı

Mümin Kaşmer Yeniden Başkan Seçildi

Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Gönül Coğrafyamız’ adlı konferansta ‘İslam Dünyasında Balkan Coğrafyası’ konusu ele alındı. Seyyid Usul Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansın oturum başkanlığını Bursa İlahiyat Fakültesi Doktora Öğrencisi Rahim Kaloshi yaparken, konuşmacı olarak ise Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencileri Asllan Shehu, Bosnalı Samir Vildic, Asan Ristemov ve Muhammet Ahmetaj yer aldı. Konferansa katılan ve açılış konuşmasını yapan Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Selimoğlu, “Bizler için Anadolu ne kadar önemli ise Balkanlar da aynı öneme sahip. Anadolu’daki kültürü Balkanlarda da görebiliriz. Balkanlar’a son 10 yıla kadar çok fazla önem vermedik. Hıristiyan Avrupa devletleri ise kendi inançlarını yaymak için çalıştı. Ancak bizim Balkanlar ile bir gönül bağımız var. Son dönemde de yaptığımız çalışmalarla bu bağ daha da güçlendi” dedi. Balkanlar’da İslamiyet’in nasıl yaşandığını

BAL-GÖÇ 31 YAŞINI KUTLADİ

Bal-Göç’ün 31. Kuruluş Yıldönümü kutlama gecesi 17.01.2016 Pazar akşamı Bursa’da Batı Palas’ta yapıldı. Etkinliğe Sağlık Bakanı ve Bursa Ak Parti Milletvekili Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu , Ak Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu , Ak Parti Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç , MHP Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir , Bulgaristan Cumhuriyeti’nin Bağımsız Milletvekililleri Sayın Şabanali Ahmed ve Aydoğan Ali , Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe , Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar , Balkan Rumeli Konfederasyonu Onursa Başkanı Turhan Gençoğlu , ve Balkan Rumeli Konfederasyon Başkanı Zürfeddin Hacıoğlu katıldılar..

ve din kurumlarının İslamiyet adına neler yaptıklarını anlatan Kaloshi, “Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’yı ele alıyoruz. Balkanlar İslamiyet ile Osmanlı döneminde tanıştı. O dönemden günümüze kadar da İslamiyet Balkanlar’da varlığını sürdürmektedir. Avrupa’da son dönemde maalesef İslamofobi anlayışı oluştu. Bizler İslam dininin sevgi, barış, hoşgörü ve adalet dini olduğunu dünyaya anlatmalıyız. Osmanlı döneminde Balkanlar’da birliktelik ve kardeşlik vardı. Farklı dinlere bağlı insanlar mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. Daha sonra dış güçlerin provokasyonlarıyla bu birliktelik ne yazık ki zarar gördü. Bizler Balkanlar’da tekrar bu birlik ve beraberliğin sağlanması için çalışıyoruz” diye konuştu. Osmanlının Balkanlar’dan çekilmesiyle birlikte Müslüman halka karşı bir asimilasyon başladığını ifade eden Kaloshi, “Osmanlı’dan ayrılmalarının ardından Balkan ülkelerinde Osmanlı’dan kalma eserlerin yok edilmesi için çalışmalar başlatıldı. İslam dini adına faaliyet gösteren vakıflara Balkan devletleri el koydu. İslamiyet’i yansıtan eserler ortadan kaldırılmak istendi. Din adamları ve halk bu asimilasyon çalışmalarına tepki gösterdi. Günümüzde de baktığımızda misyonerler Müslümanların dinini ve kültürlerini değiştirmek için çalışmalar yürütüyor. Ancak Balkanlar’daki Müslümanlar buna fırsat vermiyor” diye konuştu.

Kirliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği 2.Oğlan Genel Kurulu gerçekleşti , mevcut başkan Mümin Kaşmer’in yeniden aday olduğu ve başka adayın çıkmadığı kongrede , Mümin Kaşmer yeniden seçilerek güven tazeledi.

BALKANTÜRKSİAD İSTANBULA UZANIYOR

Balkan Rumeli Sanayici ve İş Adamları Derneği ( BALKANTÜRKSİAD ) İstanbula uzanıyor. Örgütlenme ve büyüme adımı olarak ilk şubesi önümüzdeki günlerde İstanbul’da açılacak. Üye sayılarının sürekli arttığını ve 400’ü aştığını söyleyen BALKANTÜRKSİAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Aytuğ Onur, “Çok önemli bir birlik ve beraberlik örneği sergiliyoruz. Sürekli büyüyor ve yenilikler ile ilklere imza atmaya devam ediyoruz” dedi. Bu dönem hedefleri ara-

sında yer alan şubeleşme çalışmalarını da tamamlamak üzere olduklarını belirten Onur, “İlk olarak İstanbul, Ankara ve İzmir’de şube açmak için çalışma başlatmıştık , İstanbul şubesi ile ilgili hazırlıklarımız bitti , birkaç gün önce İstanbul Şube’de ilk toplantımızı yaptık” şeklinde konuştu. BALKANTÜRKSİAD’ın İstanbul Şubesi ilk toplantısına Başkan Aytuğ Onur’un yanı sıra Şube yetkilisi Mesut Solak ile Dernek üyeleri olarak Olcay Özgün, Gözde Demirel, Serken Gülçay ve Bilal Sevinç katıldı.

Neriman ERALP KALYONCUOĞLU

Kopyalanan Hasımlıklar Sisteme uyan sistemi değiştiremez. Yirminci yüzyıl Bulgaristan toplumu çok dert üretti de analarımızın bize ninnisi “Derdim çoktur, hangisine yanayım” oldu. Türküde “çok hasretlik çektim, bağırım eziktir” özdür. Nasıl oldu da yarım binyıl mutlu yaşanan topraklarımızdaki bileşim kötüye değişti? İnsanoğlu kendini görmezden önce cama kapıya çıkar ve yakında olan başkalarını görür. Başımıza gelen kötülükleri bir devlet düzeni, bir rejim dayattı, dedik defalarca. Kötülüklerin fışkırdığı karanlık Hıristiyanlıktır. Bu din, Musa Peygamberin dini olan Yahudilikten gelirken kurucu Peygamber İsa’nın çarmıha gerilmesi, Hıristiyanların içinde öteki dinlere karşı sönmeyen husumet ateşi yakmıştır. Bu ateş daha sonra eski kıtadaki azınlıklara karşı da alev almıştır. Yakın zaman olaylarını anlatabilmek için Orta Çağlarda Batı ülkelerinde Katoliklerin katı inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak için kurulan kilise mahkemelerini, insanların meydan ateşlerinde canlı yakıldığını anımsamadan olmuyor. İspanyol Yahudilerinin Avrupa ülkelerine dağılışını, XV. Yüzyılda Osmanlı’ya sığınışını vs unutmamak gerek. Ne var ki, adı katliam olan bu kitlesel vahşet olaylarının XX. asrın birinci yarısında, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasında, Avrupa Yahudilerine yönelik olarak Nazi Almanya’sında ve savaştan sonra kovuşturma biçiminde Sovyetler Birliği’nde tekrar ettiği gözlendi. 1960’lardan başlayıp 1990’lara kadar uzanan 30 yıllık Bulgar komünist totalitarizmi Türklere ve diğer etniklere karşı “soya dönüş” adında farklı bir zulüm uyguladı. Müslüman Türkleri asimile ederek ya da yaşadıkları topraklardan kovarak tek uluslu Bulgar devleti kurmak için baskı ve teröre başvurdu. “Derdim çoktur, hangisine yanayım” türküsü o yıllarda hiç birimizin ağzından düşmedi. İnsanın kendi başından geçeni bir başkasından dinlemesi, derdini deşmektir. Bizdeki dert yanmak, sızlanmak değildir. Dertleşmelerimizden “Derdini Makro Paşaya anlat” değimi çıkmıştır ki anlamı şudur: 1888’de bizim topraklarda Makro Paşa adında biri belirmiş. Osmanlının yenilip çekilmesinden sonra arkada kalanlarda dert çok, kimilerine göre, Makro Paşa fakir fukaranın derdiyle ilgilenir görünüp olumlu bir iş yapmayan masal sima olarak Rusların yarattığı bir Türk hekimdir. İnsanlarımızı oyalamak, derlerini öğrenmek, aldatarak uyutmak ve ayılmalarını engellemek için yaratılmıştır. Olayın tekrarını 1990’da Hak ve Özgürlükler Hareketini kuruluşunda ve kendini “kurtarıcı lider” olarak dayatan yeminli Rus ajanı Ahmet Doğan simasında, yeni Makro Paşa olarak tanıdık. O sözde herkesin derdini dinler gibi havalara girdi ama hiç birimizin derdine derman bulmadı. İnsanımızı aldatarak oyalama TV dizisini 2013’ten sonra Lütfi Mestan sürdürdü. Dolayısıyla son üç yılın Makro Paşa’sı odur. Şimdi kalkmış “öyle değil böyleydi” falan filan nedenlerle kendini aklamaya çalışıyor. Ama bu hapın zehirli olduğunu bilmeyen kalmadı. Etniklere zulüm etme, Nazi Almanya’sı ve Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Bulgaristan’da da bir devlet (rejim) sorunudur. Önce Bulgar komünist rejimine totalitarizm dememizin nedeni, Komünist partisi ile yasama, yürütme ve yargının (meclis,hükümet ve mahkemelerin) birbirine kaynaşması ve son üçü anayasayla birlikte rafa kaldırılarak ülkenin komünist parti tarafından keyfi bir şekilde, kitaba deftere bakmadan yönetilmesini yani zulmü doğurdu. Geçen sene rahmetli olan Bulgaristan Demokratik Güçler (SDS) kurucusu ve 1990–1997 dönemi Cumhurbaşkanı Jelü Jelev totalitarizm yıllarında sürgünde yazdığı FAŞİZM eserinde Bulgar devlet yapısının Nazi Almanya’sına tıpa tıp benzediğini kanıtlamıştı. Neden Sovyetler Birliği devlet yapısı örnek alınmamış da Nazi Almanya’sı rejimi emsal alınmış diye soranlara cevabım şudur: Bulgar devletinin 1908’de egemenliği ilan edildiğinde Çar Ferdinand yeni devleti Bismark Almanya’sını örnek alarak inşa etmeye başladı. Oğlu Çar III. Boris bu işi tamamladı. 1945’te devlet yönetimini ele geçiren komünistler devlet yapısı ve etnik azınlıklar konularında yüzeysel (kozmatik) değişikliklere giderek keyfi uygulamaya geçmişlerdir. Etnik azınlıklara saldırı konularında Alman Nazilerinin ideolojisi komünistler tarafından ancak kopyalanarak ve özgün koşullara göre uygulanmıştır. Türklerin sınır boyu köylerinden çıkarılması vs hep bu siyasetten kaynaklanmıştır. Tek uluslu devlet oluşturma hedefi hiç saptırılmadan faşist Çarlık döneminden devralınmış ve kat kat şiddetlendirilerek uygulanmıştır. Bu konuyu İngiliz yazarlarından Saymın Dınstın ile Cerard Ulyams geçen ay çıkan “Boz Kurt” kitabında yeniden işlerken Almanya pratiğini şöyle anlatıyor: “1934’ün ağustosunda yaşlı Hindenbur’un vefatından sonra, Nazi partisinin ve devletin yönetimine el koyan Adolf Hitler 38 milyon Alman’ın oyunu aldığı


12

Şubat - 2016

Sevilcan YÜCE Renklere Tutkunluk Kuşu Bitmez sönmez memleket hasreti.

(YA DA ECDAT TOPRAĞINA SEVGİLERİMİZ) Rodop dağlarında tan ağarmasını görmediniz mi hiç?

Görenler ala benzetiyor Kızıla benzetiyor Ama doğru değil Ben on dörtlük kızların Yanaklarındaki renge çalıyor diyorum İçimden Ama söyleyemiyorum Toprak dalgalanırken görmemişsinizdir elbet Bir duruyorum da Rusçuk kıyılarına Çıkageliyor Timok tarafından Dalgalar memleket memleket Kimi yeşile yüz tutmuş Kimi altın rengine Kimi sarıya Görenler buna doğanın oyunudur diyorlar Ben toprağımızın bereketi İnsanlarımızın mutluluğudur diyorum İçimden Ama söyleyemiyorum. Sevgililer Vitoş’a çıkarlar geceleri Vitoş’un üstü gökyüzü ile bitişik Bakarsın ötelere bir ışık, bir ışık Ve aydan, yıldızlardan bahsedilecekse o gece Şaşırır insan Sofya ovasındaki yıldızları görünce … Meriç kıvram-dolam güney topraklarımızda Şeftalilerin bir yanı kızıla çalar Yabancılar gelir geçer buradan Kalplerini kaptırır, Gök mavisi mi, yaylalar mı birleşmiş uzaklarda Renkler bir sarhoş eder insanı bir aydırır Kimi elma der, Kimi ayva der Kimi nar … Kimi Trakya düzü, der Kimi yurdun yemiş bahçesi Ama öyle değil bu … Ben, Ellerimizle yarattığımız cennet köşesi (Ecdadımızın en mukaddes toprağı) Diyorum içimden Ama söyleyemiyorum … Denizin güzeli sabahta belli olur Döner durur baş uçunda bir martı Rüzgâr kokusu duyar duymaz Kıyılara çıkagelir bir hışırtı Kimi deniz dalgası der buna Kimi deniz çalkantısı Ama doğru değil Ben, Karadeniz delişmenliğe yönelmiş Diyorum içimden Ama söyleyemiyorum … Rodoplar’da kalmanın zevki yıllarca (Ve türkülerini haram etmek soyunla beraber) Reçine kokusuna tutkunluk küçükten Çamların selviliği rüyalarıma giren varlıklarca Koparıp alınamayacak derecede yaylalar yürekten

Süleyman Yusuf ADALI *** Memleket sevdalı şaheserlerimiz edebiyatımızın inci gerdanlığındaki pırlantalarımızdır. Yaralı yaratıcılarımızın kalem teri doğacak şafağın habercisidir. Edebiyat ölümsüzdür, çünkü kendi mezarını kendi kazamaz, hayat taşıyan bir umut yaşattığı için ebedidir. İnsanın doğup büyüdüğü yerlere sevdalanması öyle dükkândan çekirdek alıp soyamazsam kuşlara atarım, elimde kalırsa, tohum yapar bahçeye saçarım gibi bir şey değildir. Yetiştiği toprakları ana bağrı olarak kabul edip sevgili sever gibi sevebilmek, eline batan dikenlerine küsmeye bilmek, her ne pahasına olursa olsun kötülükleri yenebilerek, sevdalını sevdikçe seve bilmek ve gölü verdiğinden asla vazgeçmemek, yandıkça daha fazla yanmak, belki de mutluluğun gerçek adıdır. Bulgar şaşkınlığı vatan sevgimizi öldürmek için atlarımızı, dağın taşın, derenin tepenin adını değiştirdi. Kuşları yuvasından kovar gibi kovdu bizi, ama “güneşten kalan kırmızılığa” isim bulmadı. Çünkü onu görebilmesi için onun BİZ olması gerekiyordu. O ezendi, biz ise ezilen. Sonunda kovduğu kuşların kırmızılıkta kayboluşunu kıskandı ve kendisi de uçup yolsuz semada dağıldı. O, mutlu olmamızı çok bulurken, biz gökyüzüne, güneşe, umuda sevdalanmıştık. Yuvamız orada kalsa da, kötülükler üzerinde umut doğmadığı için yeni bir hayatı ufka çağıramadı. Ve bugüne bugün onun gözünde ne “gökyüzünde kalan kırmızılık”, ne “çoban yeşili”, “ne “çimen yeşili” ne de “koyu yeşil” bir değer olmadı, çünkü mmleket sevdasıyla yanan rüyalarına girmedi.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bilgi - Araştırma

Güvenlik İçin Hırsızları Kaçıran Akıllı Lamba Üretildi Işıkları açık bırakmak, evden dışarı çıktığımızda ya da tatile gittiğimizde ve evde kimse kalmadığında hırsızlara karşı güvenlik önlemi almanın en iyi yolu. Fakat ışıkları sürekli olarak açık bırakmak hem inandırıcılığı azaltıyor hem de elektrik faturasının kabarmasına neden oluyor. BeON adlı akıllı lamba kullanıcının ritüellerini takip ederek evde biri yaşıyormuş havasını katıyor ve hırsızların eve girmesini engelliyor. Işıklar kullanılmaya başlandığında ışığın nasıl kullanıldığı takip ediliyor. Işıkların ne zaman açıldığı, ne kadar süre kullanıldığı gibi veriler sistem tarafından takip ediliyor ve kayıt altına alınıyor. Ev sahibi evden ayrıldığında sistem faaliyete geçiyor ve ışıklar kayıt altına alınan periyotlara göre evde birileri varmış izlenimini katıyor. Bu şekilde de hırsızların niyetlerinden dönmesine neden oluyor. 800 lümenlik aydınlatma sağlayan her bir ampulün üzerinde kendi modülü bulunuyor. Gerektiğindeyse bu modüller ampullerin geliştirilmesine olanak sağlıyor. Elekt-

Bir bardak su ve stres

Yaşlı adam yüzlerce kişiden oluşan ve son derece dikkatli bir seyirci kitlesinin önünde stres yönetimini anlatıyordu. Eline bir su bardağı aldı. Herkes onun “yarısı dolu” ya da “yarısı boş” bardak fikrine değineceğini düşündü. Ancak o bunun yerine, yüzünde bir gülümsemeyle, şu soruyu sordu: “Bu su bardağının ağırlığı nedir sizce?” Onlarca kişiden 80 ila 200 gram arasında değişen yanıtlar aldı. stress-cartoonAdamın yanıtı: “Mutlak ağırlığın bir önemi yoktur. Yanıt, bardağı elimde ne kadar süre tuttuğuma göre değişir. Bir dakika boyunca tutarsam, sorun olmaz. Bir saat tutarsam, kolum ağrır. Bütün bir gün tutarsam kolum tamamen uyuşur ve felçli gibi olur. Her durumda, bardağın ağırlığı değişmez, ancak ne kadar uzun süre tutarsam, o kadar “ağırlaşır”. Stres, ağırlığın kaynağı olan bardaktan çok, sizin bunu taşıma şeklinizden doğan bir sonuçtur. Su bardağı ve stres “Yaşamımızdaki stres ve endişeler bu su bardağı gibidir. Bir an düşündüğünüzde hiçbir şey olmaz. Biraz daha uzun düşünürseniz, canınız yanmaya başlar. Bütün bir gün düşünürseniz, kendinizi felçli gibi hissedersiniz, başka hiçbir şey yapamazsınız” Young Man LaughingÇözüm: Bardağı bırakmak Bardağı mümkün olduğu kadar düzenli aralıklarla elinizden bırakmayı düşünmelisiniz. Kimi zaman stres engellenemez, ancak buna karşın, her birimizde bununla yüzleşme şeklini seçme gücü vardır. Bırakın doğa işini yapsın ve zihniniz dinlensin. Aracınıza özen gösterin, çünkü yaşamınız boyunca size eşlik edecek odur. Elinizi ağrıtan bardağı arasıra bırakıp dinlenmeyi unutmayın.

rikler kesilse bile ışıklarda bulunan batarya sayesinde bir süre daha aktif bir şekilde çalışmasını sağlıyor. Ayrıca lambada bulunan mikrofon sayesinde kapı zili, telefon vs. gibi sesler algılanıyor ve ışıklar açılıyor. Ampullerde kötü niyetli kişileri caydırmak dışında bir de duman sensörü bulunuyor. Bu sensör devreye girdiğinde sistem tüm ışıkları açıyor ve evdekilerin dışarı çıkmasını kolaylaştırıyor. Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır

Bir insanın yaşamı…

Bilgelik yeryüzüne “bir insanın yaşamı” şeklinde iner ve o bedenen öldükten sonra da yeryüzünde “insanlık” denilen ruhta ve grupta yaşamaya devam eder. O yüzden bilgeler, peygamberler, liderler gibi insanlığı ileri götürmüş, tekâmül ettirmiş “kilometre taşı” kişiler bedenen ölseler de, “mânâ”ları yani gerçek varlıkları, varoluş tarzları, edep, düşünüş ve yöntemleri hep buradadır. “Burada” derken, onlarla bir şekilde yakınlık kurmuş insanlar üzerinden bilgi, tecrübe ve terbiye şeklinde yaşamaya devam ederler. Şunu anlamalıyız ki, Hz. Adem’den

Hz. Muhammed’e tüm peygamberler, havariler, azizler, veliler, Dört Halife, Buda, Lao Tzu, Benjamin Franklin gibi kurucular ve Mustafa Kemal de bir kere ve bir şahısta vücuda gelmiş bir mânâdır, imkân aleminden dünyaya inmiştir ve artık hep buradadır, ahirete kadar da dipdiridir.Biz neyiz? Ben neden böyleyim? Şeklim, giysim, düşüncelerim nereden geliyor? Bu soruları sorduğunuzda göreceksiniz ki, müstakil bir “Ben” yoktur ve siz o insanların mânâsı olarak nefes alıp vermektesiniz. Bundan başka bir varlığınız yoktur. Kim olduğunuzu bilin. Kim olduğunuzu keşfedin.

Islanınca Kuru Tarafı Çevrilebilen Bank

Yağmur yağdığında banklar ıslanır ve kimse oturamaz. Bu yeni banklar için bu problem değil, sadece kolu çevirin ve kuru tarafa oturun. İyi bir tasarıma örnek. Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır


Bulgaristan Türklerinin Sesi

1913 Sofya

Şubat - 2016 13

Turizm - Spor

Alman tur operatörleri gözünü Bulgaristan’a dikti!

Türkiye, Tunus ve Mısır gibi favori destinasyonlara yönelik sıkıntılı günlerden geçen Alman tur operatörleri 2016 yaz programlarını çeşitlendirmeye başladı. Operatörlerin alternatif destinasyonları arasında ise en çok Bulgaristan dikkat çekti. TurizmdeBuSbah Thomas Cook, geçtiğimiz yaz Karadeniz sahillerine yönelik talebin artmasıyla birlikte Bulgasirtan’a dönük haftalık uçuş programına 21 uçuş daha eklediğini açıkladı. Öte yandan Germania, Sun Express ve Air Via’nın char-

ter Varna ve Burgas’a yönelik charter uçuşlar gerçekleştireceği bildirildi. Önde gelen markalardan Neckermann Reisen da Karadeniz resort bölgesi Albena’yı programını ekleyerek Bulgaristan programını genişlettiğini açıkladı. Şirketin Kısa Mesafe Tatiller Tedarik, Verim ve Ürün Başkanı Sascha Büsseler konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Müşterilerden gelen olumlu tepkiler, Bulgaristan programımızı genişleterek ne kadar doğru bir karar verdiğimizi gösterdi. Bu sebeple, bölgeye dönük uçuş kapasitemizi artırarak müşterilerimize daha fazla esneklik sağlamaya amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. FTI’DAN ÇİN’E DÖNÜK TURLAR FTI ise, grup seyahati spesiyalisti Intrepid Travel ile iş birliği yaparak programına daha fazla uzun mesafe eğlence turları eklemeye başladı. İş birliği çerçevesinde, Asya, Avustralya, Afrika, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’ya

dönük 187 macera turu düzenlenecek, öte yandan China Tours ile gerçekleştirilen iş birliği ile de Çin’e dönük turlar düzenleyecek. Ayrıca, birçok Alman tur operatörü ‘deniz-kara’ tatil kombinasyonu sunmaya başladı. JT Touristik, TUI Cruises ile iş birliğine giderek 2016-17 kış sezonunda Dubai ve diğer Körfez destinasyonlarında otel konaklamalarını da içeren kruvaziyer turları satarken Turların satışını JT Touristik yapacak. JT Touristik’in halihazırda MSC Cruises ile böyle bir anlaşması bulunuyor. TUI’nin kültür tatili markası Gebece da, kış sezonunda TUI Cruises ile var olan anlaşmasını genişleterek TUI’nin üst segment kruvaziyer operatörü Hapag-Lloyd Cruises ile iş birliği yapacak. Buna göre, tur operatörü Europa 2 isimli gemisi ile gerçekleştireceği kruvaziyer turları ile çeşitli destinasyonlarda yapılacak kara turlarını birleştirdiği 70 kombinasyonun bulunduğu bir broşür paylaştı.

Bulgaristan İTB Berlin 2016 dünya turizm fuarına katılıyor

Makedonya turistleri tatil için Bulgaristan’ı seçiyorya turizm fuarına katılıyor

Bu yıl 50’ncisi düzenlenen İTB Berlin 2016 dünya turizm fuarı başladı. Her yıl fuar, 170 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor. Bu yıl fuara Bulgaristan da katılıyor. Bu vesileyle Turizm Bakanı Nikolina Angelkova Belin’de bulunuyor. Bulgaristan’ın standında ülkemizin yıllık bir turizm destinasyonu olarak önerdiği imkanlar tanıtılmaktadır. Bulgar standında 7 belediyeden 44 şirket var. Fuarın konukları için folklor performansları, geleneksel zanaatlar gösterisi ve Bulgar şarapları tatmasından ibaret olan bir program öngörülmüştür.

Güeşevo sınır kapısından alınan bilgiye göre, 2016 yılının Ocak ayında 50 bin Makedon vatandaşı Bulgaristan’a giriş yaptı. Komşudan gelen turistlerin çoğu Bansko, Pamporovo, Borovets, Velingrad gibi tatil köylerine gidiyor. Geçen yıl aynı döneme kıyasla Makedon turist sayısında %50-60 artış var. Bulgaristan, uygun fiyat ve standart açısından iyi hizmetlerle Makedon turistleri açısından tercih edilen güzergah oluyor. Paris ve Belçika’da terör saldırılarındna sonra sınır kapılarında kontrollerın çok sıkılaşmış olması da, turistleri caydırmıyor.

Bulgaristan’da ilk ATP turnuvası başarılı bir şekilde geçti Ödül fonu 453 bin avro olan Garanti Koza Sofıa Open ATP 250 tenis turnuvası sona erdi. Ünvanın birinci taşıyıcısı ana şemanın başını çeken İspanyol Roberto Bautista Agut. Kendisi, Arena Armeets salonundaki finalde 6:3, 6:4 Sırbistanlı rakibi Victor Troitsi’yi yendi. İki finalist, turnuvanın organizasyonundan memnuniyetini dile getirdi.

Roberto Bautista Agut, “Bulgaristan’da tenisi geliştiren herkese teşekkür ediyorum. Seyirciler salondaki havayı eşsiz kıldı. Benim için burada oynamak büyük bir zevk idi ve kesinlikle gelecek yıl da geleceğim” dedi. Viktor Troitski de, Sofya’da mükemmel bir hafta geçirdiğini açıkladı ve turnuvaya gelecek sene de katılacağını bildirdi.

Alptekin CEVHERLİ Kendi Tarihimizi Kendimiz Yazmadıkça, Zor

TÜRKSOY’un Kasım 2015’te yaptığı toplantıda alınan bir kararla 2016 yılının Türk Dünyası’nda “Yusuf Has Hacip Yılı” olarak kutlanmasına karar verilmişti. Bu doğrultuda da Kırgızistan’ın girişimleri ile Türk Dünyası Belediyeler Birliği Başkanı Sayın İbrahim Karaosmanoğlu’nun da iştirakleri ile Zeytinburnu’nda düzenlenen bir etkinlikle “2016 Yusuf Has Hacip Yılı” etkinlikleri başlamış oldu. Büyük Türk Dünyası’na hayırlı – uğurlu olsun… Peki, Yusuf Has Hacip kimdir ki, 8’i bağımsız 40’tan fazla devlet tarafından adına anma yılı kabul edilsin? Türkistan’da kurulmuş bulunan ve resmi tarih tarafından ilk Müslüman Türk Devleti olarak kabul edilen Karahanlılar devrinde yani 1016 yılında doğan Yusuf Has Hacip’in yazmış olduğu “Kutadgu Bilig” adlı eser İslâm’ı kabul sonrası Türk Edebiyatı’nın günümüze ulaşabilmiş ilk örneği olduğu için Türk ve dünya tarihi bakımından önemli ip uçları içermektedir. Türklerin İslâm’ı kabulleri değil belki ama İslâm’ı kabulleniş şekilleri ve saf inançlarının (moda tabirle ortodoks) bütün güzelliği bu esere yansımıştır. Sanırım hatırlamışsınızdır; lisedeki edebiyat derslerinde iyi izah edilmediği ve önemi aksettirilmediği için bir kısmınızın başına belâ olan o kitaptan ve dönemlerden bahsediyorum. Ama merak etmeyin konu Türk Edebiyatı değil! Burada elbette sizlere Yusuf Has Hacip’in hayatını veya yazdığı kitabı anlatmayacağım. İsteyen internetten veya kitapçılardan bulabilir… Asıl derdim şu: Kitap, 1070 yılında yani Selçuklu Türkleri resmen Anadolu’yu fethetmeden önce yazılıyor. Karahanlı Devleti hükümdarı Ulu Kara Buğra Han’a, sunuluyor. Bu kitabı okuyan “Ulu Kara Buğra Han” Hacip’e, “Ulu Has Hacib” unvanını ve Kaşgar’da vezir yardımcısı görevini veriyor. Sonra? Kutadgu Bilig’in Uygur Türkçesi ile olan ilk nüshası 1439’da Herat’da (bugünkü Afganistan’da) bulunmuş. Bulunan ikinci bir nüshası ise Arapça. Kitabın ilk baskısı 1900’de Alman asıllı sonradan Rus vatandaşı Türkolog Radloff tarafından gerçekleşiyor. Hayda! Ne alâka değil mi? 1896’da, Kahire’de, Hidiv (bugünkü Kral) Kütüphanesinin o zamanki müdürü yine bir Alman şarkiyatçı Moritz tarafından bulunuyor. 1940’ta da Zeki Velidî Togan ise Fergana nüshasını buluyor. Sonra’da Türk Dil Kurumu 1943’ten sonra müteaddit defalar bu kitabı basıyor. Kitap bizim, ama bulanlar Alman… Ne ilginç değil mi? Biz Moritz’e gitmeden şu Radloff’u kısaca bir tanıyalım ki, niye bu kadar lafı döndürdüğümüz anlaşılsın. Radloff, Türk Dünyası’nı değişik yönleriyle araştıran, bulduklarını gün ışığına çıkararak Türkoloji tarihinde yeni bir devir açan ve 81 yıllık ömrünün 60 yılını bu çalışmalara adamış Alman asıllı bir Rus Türkologudur. Orta Asya ve Sibirya’nın az tanınmış dil ve lehçelerini kendisine çalışma sahası olarak seçmiş, Türkçe ile birlikte Moğolca, Mançuca ve Çinceyi de araştırmıştır. Araştırma yapmak amacıyla Rusya’ya gitmeyi düşünen Radlof, Rusçayı da öğrenmiştir. 1859’da Sibirya’ya gitmiş ve orada 12 yıl kalmıştır. Adama bakın, sen Almanya’yı bırak git Sibirya’daki Tayga Ormanları’na Türk tarihini araştır… Radlof, “Ben, hayatım boyunca yeni bir ilmin, Türkoloji’nin kuruluş ve gelişmesini yaşadım ve gücümün yettiği kadar bu ilmin ilerlemesine hizmet ettim. Bu yüzden benim çalışmalarım, başkalarının da yardımını gerektiren bu ilim dalının tamamlanması ve Türkoloji’nin devam etmesi için birer yapı taşı olmaktan başka bir şey ifade etmez” diyerek dünyada çok az milletin sahip olduğu bir bilim dalını kurmuştur. 1866 yılında yayımladığı ilk eserinin ön sözünde Türkçe için, “Yeryüzündeki hiçbir dil ailesi Türkçe kadar geniş sahalara yayılmış değildir. Afrika’nın kuzeydoğu bölgesinden Türkiye’ye ve Rusya’nın güneydoğusundan Sibirya’nın güneyine ve Gobi Çölü’nün içlerine kadar Türkçe konuşan kavimler yaşamaktadır…” diyerek 19’uncu yüzyılda bizim aslında neredeyse haberimiz dahi olmayan unuttuğumuz dev bir coğrafya ile ilgili olarak Alman kamuoyunu aydınlatmış ve daha sonra bu hizmeti Rus Çarı’na da sunmuştur. O tarihlerde Almanlar belki doğuya doğru ilerleyememiş ama Türkoloji ve şarkiyat çalışmalarından önemli bilgiler elde eden Ruslar bütün Kafkasya ve Türkistan’ı işgal etmişlerdir. Almanya ise Türkoloji çalışmalarının meyvesini Osmanlı Devleti’ni adeta sömürgeleştirmeye çalışırken kullanmıştır. En sonunda da bizi punduna getirip yanında 1’inci Dünya Savaşı’na sokarak semeresini almıştır.


14

Şubat - 2016

Bulgaristan’da camiler

Harabeye Dönüyor

Bulgaristan Türklerinin Sesi

“Soydaşlarımız İçin Eğitim Alanında Dr.Hamiyet ÇAKIR Büyük Yatırımlar Yaptık” “Orta Asya ve Balkanlardaki soydaş-

larımız ve kader birliği yaptığımız kardeşlerimiz için eğitim alanında büyük yatırımlar yaptık. Makedonya’da Kocacık köyünde Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün babasının doğduğu ve yaşadığı evi ‘Anı Evi’ olarak hazırladık. Karadağ’da Adriyatik’in en büyük İslam kültür merkezi olan Selimiye Camisi ve Kültür Merkezi’ni tamamladık. Tarım, turizm, mesleki eğitim, temel eğitim, tıp, maliye, hukuk gibi birçok alanda dost ve kardeş ülkelere yardımcı oluyoruz” şeklinde konuştu. Eğitim kapsamında da dünyanın dört bir tarafında 2014 yılında 69 okul inşaatı, onarımı ve 134 okul donanımı, tefrişatının gerçekleştirildiğini belirten Akdoğan, 2011-2014 yıllarında TİKA eliyle 50’ye yakın hastane, sağlık merkezinin inşa edildiğini, 110’a yakın hastane ve sağlık merkezinin ise onarımı ve donanımının gerçekleştirildiğini bildirdi.

Türk Milleti Hoşgörülüdür

Hoşgörü dünyasında buluşalım. Günlerden pazardı. Hava kapalıydı. Hafif bir sis tepelerde dalgalanıyordu. Teğmen Festings, karşılıklı sağlanan geçici ateşkesi fırsat bilerek birliğiyle birlikte sessizce cephe geBulgaristan Osmanlı mimarisinin seçkin Türkiye Cumhuriyeti Başbakan risindeki sahra kilisesine gidiyordu. Festings, savaşın şiddetini örnekleri olan camiilere ev sahipliği yapıyor. azalttığı ver Pazar, fırsatını bulunca böyle birliğiyle birlikte kiliYardımcısı Yalçın Akdoğan dün TürKöstendil, Razgrad ve Şumnu; yüzyıllık miseye gidip ibadet ederdi. kiye Büyük Millet Meclisi Gene Kurası muhafaza eden kentlerin başında geliyor. İngiliz teğmen, tedirgin bakışlarla fundalıklar arasında rulunda, Türk İşbirliği ve Koordinasgezinin sisle birlikte yol alıyordu. Yüzünde endişe vardı. Yolu Birçoğu; yok olma tehlikesiyle karşı karşıya yon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ile kaybetmişti. Birliğini endişelendirmemek için durumu kimolan ve kültür anıtı da sayılan camiler, Türkiye seye hissettirmemeye çalıştı bir süre. Ne var ki askerler de yolYurtdışı Türkler ve Akraba Topluile yapılan anlaşmalara rağmen, kaderlerine larını kaybettiklerini anlamışlar, tedirgin bakışlarla etrafı kolaluklar Başkanlığı’nın (YTB) bütçeterk edilmiş durumda. çan ederek ilerliyorlardı. leri üzerine konuşma yaptı. Bu kuBulgaristan’da 1500 cami bulunuyor. Bir anda kendilerini Türk siperlerinin ortasında bulmuşlardı. rumların her birinin Türkiye’nin yüz Kimi şu an müze ya da sanat merkezine döTürk çavuşun tok sesiyle oldukları yere çivilendiler. Dur! Kimse kımıldamasın. Eller havaya! nüştürülen camiilerin birçoğu tamamen baakı, milletin iftihar kaynağı olduğunu Türk çavuşun söylediklerinin anlamını bilmiyorlardı, kımsız ve terkedilmiş durumda. Ülkedeki, dile getiren Yalçın Akdoğan, bugün ancak eşik düştüklerini anlamışlardı. Türk askerleri çoktan etOsmanlı mimarisinin en nadide örneklerini Türkiye’nin bulunduğu bölgenin, sirafını sarmıştı. Teğmen Festing, hemen ellerini havaya kaldırdı. saklayan Köstendil şehrindeki tarihi yapılar da yasi ve ekonomik istikrarsızlıkla, çaKumandanlarının ellerini kaldırdığını görünce, tereddütsüz diyok olma tehlikesi ile karşı karşıya. ğer askerler de ellerini kaldılar. Bir anda esir düşmüşlerdi. Heptışmalarla, savaşlarla ve insani kriz15. asırdan kalan Fatih Sultan Mehmet sinin gözlerinde tarifi imkânsız bir korku vardı. Zira kumanlerle çalkalandığını kaydetti. danları: Türk askerlerinin acımasız, vahşi, esirlere işkence Camii, kültürel önemine rağmen kaderine terk Başbakan Yardımcısı Akdoğan eden, korkunç varlıklar olduklarını anlatmıştı. Hepsi, karşılaedilmiş durumda. Milli kültür anıtı statüsüne rında silahlarını kendilerine doğrultmuş olan Türk askerlerinin konuşmasında ayrıca Makedonya’da sahip caminin restorasyonuna dahi izin verilgözlerinin içine bakıyordu. yapılan çalışmalardan söz ederek, miyor. AB fon kaynaklarıyla tarihi eserler onaTeğmen Festings, Türk birliğinin başındaki çavuşa rılıp korunurken, şehrin tam merkezindeki Faİncil’i göstererek silahsız olduklarını ve ibadet etmeye gitmekte tih Sultan Mehmet Cami yıkılıyor. olduklarını anlatmaya çalıştı. Esirliği kabullenmiş, canını kurtarma telaşına düşmüştü. Zira İngiliz askerlerinin, Türk askerBulgaristan ile Türkiye arasında mabedlerin olmadık işkenceler yaparak öldürdüklerine bizzat şahit ollerin tamiratı için varolan anlaşma kapsamına muştu. Türklerin kendilerine işkence ederek öldürmelerinden alınsa da, camilerin tadilatı ile alakalı herhangi Merkezi Bursa’da bulunan BALKANTÜRK endişe ediyordu. bir adım atılmıyor. Yıllarca define avcılarının Türk birliğinin çavuşu, gözlerini Teğmen Festing’in EĞİTİM VAKFI 4. Olağan Genel Kurulu yapıldı kazılarına maruz kalan caminin içi harabeye gözlerinden hiç ayırmıyordu. Onun bakışlarındaki niyeti anladönmüş durumda. Çökme tehlikesi yaşayan mıştı. Esir İngiliz birliğini, önüne takarak takım kumandanının yanına götürdü. Sonra da teğmenine olanları anlattı. Türk teğcamide, sökülebilecek herşey alınmış. Ön cepmen, önünde bekleyen İngiliz birliğine göz gezdirdi. Başta İnhesi teneke ile örtülü caminin ne kapı, ne de giliz teğmen hepsi korkmuştu. Türk teğmen eğitimliydi, İngipenceresi yerinde. Fatih Sultan Camii, diğer lizlerin dilini anlıyordu. İngiliz teğmenin gözlerinin içine baktı. Osmanlı mirası eserler gibi saadetli günlerinSavaşmak, sadece öldürmek demek değildir. Yeri geldiden çok uzakta. ğinde esareti, ölümü göze almak demektir. Bakışlarınızdaki bu İBRAHİM PAŞA CAMİİ İADE EDİLdehşetli korkunun sebebi nedir Teğmen? İngiliz teğmen yutkunarak cevap verdi: MİYOR Sizler hakkında çok şey duyduk da ondan. Balkanlar’ın üçüncü en büyük camiNe gibi şeyler? ine Razgrad şehri ev sahipliği yapıyor. KaSizlerin esirleri kesip yediğinizi duyduk. Acımasız ve nuni Sultan Süleyman devrinin sadrazamı Parvahşı olduğunuzu duyduk. galı Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Türk milleti yamyam değildir. Tarihinin hiçbir döneMaktul İbrahim Paşa Camii, Osmanlı’nın miminde de mazluma el kaldırmamıştır. Şimdi söyleyin… Neden buradasınız? ras bıraktığı güzide yapılardan biri. Sahra kilisesine ibadet etmeye gidiyorduk. Yolumuzu 1616 yılına tarihlenen cami bulgaristan’ın kaybettik. Baskın gibi bir niyetimiz yoktu. Görüyorsunuz similli kültür anıtı statüsünde. Ancak bu cami de lahsızız. Elimizde sadece İncil var. diğer Osmanlı eserleriyle benzer kadere saTürk teğmen, anlatılanların doğruluğundan emin olmak isMerkezi Bursa’da bulunan lüm Başkanı Doç.Dr. Ramazan Kahip. UNESCO Kültürel Miras Kataloğu’nda tedi. İngiliz teğmenin gözlerinin içine bakarak konuştu: BALKANTÜRK EĞİTİM VAKFI ğan Kurtoğlu’nun konuk konuşmacı kayıtlı olan cami, 30 yıldan beri tamir görme– Sözlerimizin doğru olduğuna, ellerimizdeki kutsal kimesi nedeniyle bakımsız bir halde. 4. Olağan Genel Kurulu 19.02.2016 olarak katıldığı , Divan Başkalığını tap üzerine yemin eder misiniz. İngiliz teğmenin gözlerinin içi parladı. Bu sözde kurKültür Bakanlığı nezdindeki bölge tarih tarihinde Bursa Osmangazi Ördekli Burhan Vatanın yaptığı genel ku- tuluş umudu saklıydı. Ölümden kurtulmak için dil dökerken, müzesine bağlı olan cami, onarıma muhtaç bir Kültür Merkezinde gerçekleşti .İs- rulda , mevcut başkan Naci Şahin esirlikten dahi kurtulma umudu belirmişti. halde. Kapısına demir kilit vurulan camii, vaEsaretten kurtulmak da geleceği için çok önemliydi. kıfların iade davası sonuç vermediği için Müstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi katılan tüm üyelerin oyları ile yeni- Esir olmak, bir İngiliz kumandan için bir nevi ölmek demekti. lümanlara iade edilmiyor. Zira savaşta esir düşen bir kumandan, esaretten kurtulunca asİdari Bilimler Fakültesi Ticaret Bö- den seçildi . keri mahkemeye verilir, hataları varsa derhal ordudan atılırdı. Oysa Teğmen Festing’in ileriye dönük büyük hayalleri vardı. karşısında duran temiz yüzlü genç Türk teğmen, onun BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZ Şimdi, hayallerine izin vermek için bir ışık sunuyordu. Elini havaya Avusturya -Viena Osman BÜLBÜL TÜRKİYE -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ kaldırarak heyecanla bağırdı. Evet, ederiz. Birliğine dönerek Almanya-Köln: Rafet DAL ist. Trakya Bölgesi Nedim BİRİNCİ eliyle işaret etti. İngiliz birliğinin tamamı ellerindeki kitaplarını Amerika-New York: Alaattin Gokay İst. Anadolu:Bölge- Seniha MERT Aylık Siyasi Aktüel Gazete havaya kaldırarak: Evet, yemin ederiz, dediler. Belçika-Antwerpen: Nevin BEYTULLAH İst. Sultangazi: Seyhan ÖZGÜR www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 418-89-89 Türk teğmen çavuşa işaret etti. Biz inançlı insanlara İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan ist. G.O.P.aşa: Sevilcan YÜCE saygı gösteririz. Bırakın ibadetlerini yapmaya gitsinler. İngiliz İmtiyaz Sahibi Haber Sorumlusu: Abidin KARASU Kazakistan Türkistan: Erkan ist. Bayrampaşa: Mersin HATİPOĞLU Rafet ULUTÜRK teğmen, çavuşun serbestsiniz, işaretini tam anlayamamıştı. Atıist. Zeytinburnu: Mustafa AKGÜN Hukuk Danışmanı: Av. Hasan MOLLAOĞLU İsveç Seval ÖZTÜRK Yazı İşleri Müdürü lıverdi: Yani serbest miyiz? Erol KETENCİ Ekonomi Müdürü: Müjgan DENİZ Bulgaristan - Temsilcileri ist. Avcılar: Alptekin CEVHERLİ Biz hoşgörülü bir milletiz. İnançlara saygılı bir milleist. Başakşehir: Aydın FİDAN İstihbarat Müdürü: Hüseyin YILDIRIM Sofya: Hikmet EFENDİEV Yazı İşleri Müdür Yardımcısı tiz. Bizim topraklarımızda Hıristiyanlar ve Müseviler, yüzyılist. Kağıthane: Nazım ÇAVUŞ Eğitim Sorumlusu: F i l i z S O Y T Ü R K Blagoevrad: Bülent MURADOV İbrahim SOYTÜRK larca ibadetlerini yapmaktadır. Siz Türkleri yanlış tanımışsınız Kocaeli: Abidin KARASU Kültür-Sanat: Pervin MAŞAOĞLU Smolyan: Rufat FELETİ Teğmen. Teğmen Festing duyduklarına inanamamıştı. İngiGenel Yayın Yönetmeni Bursa- Ayşe HOCAOĞLU Kırcaali: Mehmet ANTİKA Spor Müdürü: Serkan YILDIZ liz birliğinin arasında bir sevinç çığlığı koptu. Bir anda esaret-Bursa Yıldırım: Turhan YAMAÇ Ridvan TÜMENOĞLU Momçilgrad: Akif MEHMET İnternet Müdürü: Murat ULUTÜRK ten kurtulan İngiliz teğmenin yüzünde tuhaf bir şaşkınlık vardı. -Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN Ardino: Aziz ŞAKİR Halkla İlişkiler: N e r i m a n E R A L P Genel Yayın Müdürü Birliğiyle beraber, tepelerin ardına süzüldü. Hala olanlara ina-Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN Cebel: Erdal H. AHMET Reklam Müdürü: Mesut UĞURLU Dr. Nedim BİRİNCİ -Bursa-İnegöl Bayram BAYRAM namıyor olmalıydı ki tedirgin bakışlarla arkasına bakmaktan Plovdiv: Fikret SEPETÇİ İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU geri duramıyordu. Türk siperlerinden epey uzaklaşmışlardı. Sis Stara Zagora: Menderes KUNGÜN İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. Mümin GÜNEY Yayın DanıSmanları: No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. biraz olsun dağılmıştı. Öğle vaktiydi. Geride kalan Türk sipeLoveç: EmineBAYRAKTAROVA -İzm.Görece: -İzm.Buca: Hüseyin PAŞAMOĞLU rinden dalga dalga ezan sesi yayılmaya başladı. Festings bir an Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı Troyan: Ergül BAYRAKTAR Prof.Dr. Hayati DURMAZ Tel: 0212 418 89 89 / 511 63 47 - Fax: 0212 511 33 91 -İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR durdu. Daha önce de duyduğu bu sesle içinde hoş bir ürperti Pleven: Rafet RODOPLU Reklam için İrtibat: 0212 418 89 90 Edirne: Nadir ADLI Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI meydana gelmişti. Yürümeye devam etti. Şumen: Nurten RECEP Kırklareli: Ali ÖZTÜRK Star Medya Yayıncılık A.Ş. Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Türk siperlerinden ayrıldıktan sonra askerlerinin gözleRazgrad: Aydoan ALİ Tekirdağ: Ertaç ÇAKIR Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK rine hiç bakmamıştı. Onlara Türkler hakkında yanlış bilgi verTırgovişte: Sevinc YÜCE Doc. Dr. Sakin ÖNER Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. diği için kendinden utanıyordu. Askerlerin ağzını bıçak açmıSilistra: Raziye ÇAKIR Eskişehir: Sevgin GÖKÇE Doc. Dr. Hasine ŞEN Yazarlar yazılarından sorumludur. Varna: Salih POMAK yor, sessizce kumandanlarının ardından ilerliyordu. Hepsi, hâlâ Mersin : Ferda ER www.bulturk.net /www.bulturk.com Doc. Dr. Aziz ŞAKİR Dobriç: Sebahattin AYYILDIZ Fethiye : Fatih AKSAK yaşadıklarına inanamıyor gibiydi.

Naci Şahin Göreve Devam Dedi

1913 Sofya


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Dünya

Şubat - 2016 15

Basınından

Dr.Nedim BİRİNCİ Koltuk “Türkçe Var Oldukça Ortak para birimine 2025’ten sonra geçiş yapılacak RİA Novosti Haber Ajansı, AEB Daha doğrusu 2025’te gündem konusu Değneği – 8 Biz De Var Olacağız” üye ülkelerinin ortak para birimine olacaktır” dedi Andrey Kuşnirenko.

Türkiye’de eğitim almak için kendimi o kadar hazırlamıştım ki, Türkiye’deki eğitimden başka ikinci bir planım yoktu ve kendimi boşluğa düşmüş gibi hissediyordum. Şükürler olsun ki arkadaşımdan gelen bir telefon ile hayatımın en güzel haberini almıştım. Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandığımı söylediğinde hayatımın en mutlu gününü yaşatmıştı bana, hayallerim gerçeğe dönüşüyordu. Birçok Makedonyalı öğrencinin en büyük hayallerinden biri Türkiye’de eğitim almaktır. Çoğu öğrencinin hayallerini süsleyen Türkiye, kaliteli eğitimiyle de buradaki öğrencilerin ilgi alanlarına girmeyi başarıyor. Türkiye’ye gidip, orada eğitim alan, Türkiye’deki farklı üniversitelerden mezun olan birçok Makedonyalı Türk öğrencisi var. Kimi öğrenci eğitiminden sonra hayatına Türkiye’de yeni bir sayfa açıyor, kimisi de ülkesine dönüp buradaki Türk milleti için hizmet etmeye adıyor kendisini. Kail Halili. 4 Kasım 1990 Gostivar doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Gostivar’da tamamladıktan sonra 2009 yılında Türkiye Cumhuriyetinin düzenlemiş olduğu TCS ile Ankara Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandı. 2014 yılında mezun olduktan sonra Ankara’da özel bir Dil Okulu’nda Online Eğitim Danışmanı olarak çalışmaya başladı ve halen de bu görevini başarıyla sürdürüyor. Aynı zamanda da yüksek lisansa hazırlanıyor. Daha önce de zikrettiğimiz gibi, Türkiye birçok öğrencinin hayallerinden biri olan bir ülke. Kail Halili de bu gruba girerken, Türkiye’deki eğitim serüvenin nasıl başladığını şöyle anlattı: “Türkiye’de eğitim görmek benim en büyük hayalimdi. Lisede hep bu hayal ile çalışıyordum. 2009 yılında gerçekleşen TCS sınavına girdim, açıkçası istediğim gibi geçmeyen sınavdan çok üzgün ayrılmıştım, kazanamayacığımı düşünüyordum ve çok üzülmüştüm. Türkiye’de eğitim almak için kendimi o kadar hazırlamıştım ki, Türkiye’deki eğitimden başka ikinci bir planım yoktu ve kendimi boşluğa düşmüş gibi hissediyordum. Şükürler olsun ki arkadaşımdan gelen bir telefon ile hayatımın en güzel haberini almıştım. Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandığımı söylediğinde hayatımın en mutlu gününü yaşatmıştı bana, hayallerim gerçeğe dönüşüyordu. O günden sonra ilk kez büyüdüğümü hissetmiştim. Yanımda umutlarım, hayallerim geride, ailem ve çocukluğumu bırakıp Ankara’ya yola koyulmuştum. O günleri hayatım boyunca unutmayacağım.” Eğitim dönemimi sıkıntıdan ziyade geçirdiğim güzel günlerle hatırlıyorum. Diğerlerinin yanında şu konuşmalara yer veren Kail, “Sıkıntıdan ziyade şaşkındım ilk gittiğim zamanlarda. Çünkü orda gördüm ki çoğu insan Makedonya’daki Türklerden bihaberdi. ‘Sen yabancısın, nasıl bu kadar iyi Türkçe konuşabiliyorsun, nereden öğrendin?’ gibi sorularla çok karşılaşmam beni şaşkınlığa uğratmıştı. Dili, töresi, örfü farklı olana yabancı derler, oysa benim ne dilimde, ne örfümde, ne de töremde farklılık vardı. İlk defa ailemden uzakta olmam dışında hiçbir sıkıntı çekmemiştim. Her geçen zaman içerisinde şartlarımız daha iyi duruma gidiyordu. Bunun dışında yaşadığım şanslardan biri BALKANEVİ gibi bir ortamda bulunmam oldu. Balkanlar’da yaşayan her ülkeden bir arkadaş, bir dost edinmiştim ve birlik beraberlik içerisinde projeler ve geziler düzenliyorduk. Geldiğim toprakları ve anavatan Türkiye’yi daha yakından tanıyordum bir bakıma. Eğitim dönemimi sıkıntıdan ziyade bu güzel günler ile hatırlamaktayım” dedi. Yoğun bir çabadan sonra Dil Okulu’nda çalışmaya başladım. Kail’e dil okulunda nasıl çalışmaya başladığını sorduğumuzda, kendisi şu yanıtı verdi: “Dil okulunda çalışmaya başlamam, yoğun bir çabadan ve tabii ki şansımın da yardımıyla gerçekleşti. Bir şekilde, Dil Okulu sahibi olan Ahmet Akın’a ulaşmaya çalıştım. Kendisi ile bir görüşme fırsatı yakaladıktan sonra kendimden, hedeflerimden bahsettim. Sağ olsun, kendisi de çok sıcak karşıladı ve içtenlikle dinledi beni. Profesyonelliği ve bununla birlikte en önemlisi aile sıcaklığı felsefesi ile çalışan kurumda herkes çok iyi karşıladı ve aileden biri olduğumu hissini yaşattılar bana. “AKIN Dil” ailesinin bir üyesi olmaktan dolayı çok mutlu ve gururluyum” şeklinde konuştu. Hedefim, ülkemdeki soydaşlarıma Türkçemizin değerini aşılamaktır. Kail Halili, Türkiye’de eğitim almak isteyen Makedonyalı öğrencilerine birkaç tavsiyede bulunmak isterken, diğerlerinin yanı sıra kendi hedeflerinden de söz etti: “Makedonya’daki arkadaşlarıma, söyleyebileceğim en önemli konu, gitmeden önce burada olabildiğince kendilerini geliştirsinler, çok çalışıp çok okusunlar, çünkü eğitim açısından oradaki öğrencilerin çok gerisindeyiz ve bunun zorluğunu özellikle en çok gittiğimiz, eğitim gördüğümüz ilk senede çok yaşıyoruz. Türkçemizin ve Türklüğümüzün değerini bilerek oraya gitsinler çünkü dilimiz var olduğu sürece biz de Balkanlar’da var olmaya devam edeceğiz. Kendi hedeflerime gelince; İleride en büyük hedefim yüksek lisans ve doktoramı tamamlamak ve başarılı bir Akademisyen olup, ülkemdeki soydaşlarımıza, özellikle yeni yetişen nesillere faydalı olup, Türklüğümüzün, Türkçemizin ve birliğimizin önemini ve değerini aşılamak olacaktır. Daha önce de söylediğim gibi Türkçe var oldukça biz de Balkanlar’da var olacağız ve benim gözümde en önemli konu ve hedef yeni yetişecek olan nesillere bu bilinci aktarmak olacaktır. Kail Halili konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Öncelikle Yeni Balkan ailesine, Makedonya’nın her bölgesinde yaşayan Türk gençlerine böyle bir fırsat verip, sesini duyurmasına vesile oldukları için çok teşekkür ederim. Yeni Balkan gazetesi Makedonya’daki Türklerin sesi olmaya devam etmektedir ve bunun değerini bilmeliyiz. Birlik beraberlik içerisinde, Türklük ve Türkçe ile birlikte çok çalıştığımız ve çok okuduğumuz güzel günler bizlerin olsun inşallah. Bu topraklarda ve dahası Balkanlar’da bizler hep vardık, varız ve var olmaya da devam edeceğiz.”

2025’ten sonar geçiş yapacağını bildirdi. İlgili açıklamayı basın toplantısı sırasında BDT Yönetim Komitesine bağlı Ekonomi İşbirliği Deparmanlığı müdürü Andrey Kuşnirenko yaptı. “AEB katılımcılarının değerlendirmesine göre, ilgili mesele şuanın gündemini oluşturmuyor. Sözkonusu mesele 2020’lerin ortalarında gerçek gündeme gelebilir.

Öte yandan, 2015’in Mart ayında Rusya cumhurbaşkanı Kazakistan ve Belorusya mevkidaşlarıyla görüştükten sonra, parasal bağlamda bir birliği oluşturma zamanı geldiği hakkında bir açıklama yapmıştı. Bilindiği üzere, şuan Kazakistan, Rusya, Belorusya, Ermenistan ve Kırgızistan AEB üye ülkeleridir.

Rusya ve ABD’yi KORAL korkusu sardı!

Türk mühendisler, TSK için KORAL Mobil Elektronik Harp Sistemi’ni tasarladı. 5 KORAL bataryası hemen Suriye sınırına konuşlandırıldı. Radar, uçak, füze ve S-400 sistemlerini ‘kör’ edip etkisiz bıraktı. Rusya ve ABD’yi büyük korku sardı. Milli projelerde başarıdan başarıya koşan ASELSAN, geçtiğimiz günlerde yeni bir mühendislik harikası olan KORAL’ı TSK’ya resmi bir törenle teslim etmişti. RUS UÇAKLARINA KARŞI DA TEST EDİLDİ Sistemin teslim töreni 22 Şubat 2016’da yapıldı ancak, KORAL geçtiğimiz Temmuz ayından beri Hatay’da bulunuyor. Temmuz’dan itibaren Hatay’da binlerce teste tabi tutulan KORAL, bu testleri başarıyla geçti. KORAL’ın Rus uçaklarına karşı da test edildiği belirtiliyor. KORAL’ın Hatay’a konuşlandırıldığı günden bu yana Rus uçaklarının 4 defa yanlış hedefleri vurması da akıllarda soru işaretleri uyandırdı. Son olarak Suriye’de yanlışlıkla YPG kamplarını vuran Rus uçakları, daha önce de yine müttefiki olan Esed hedeflerini vurmuştu. Esed rejimi bu bilgiyi birinci ağızdan doğrulamıştı. “RUSYA’YLA ELEKTRONİK KILIÇ-KALKAN OYNUYORUZ” 24 TV’de Ardan Zentürk’ün sunduğu Moderatör Gece’ye telefonla bağlanan Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, KORAL’ı ve Rusya uçaklarının durumunu, “Bölgede Rusya’yla elektronik kılıç-kalkan oynuyoruz” şeklinde ilginç bir ifadeyle yorumladı. “RUSYA ELEKTRONİK HARPTE TÜRKİYE’DEN ZAYIF” Rusya’nın da bölgeye S-300, S-400 gibi füzelerin yanısıraKORAL’ın muadili Krashuka-4 gibi elektronik harp birimlerini getirdiğini ifade eden Caşın, “Ancak Rusya elektronik harp sistemleri açısından Türkiye’den daha zayıf durumda” ifadelerini kullandı.Prof. Dr. Hakkı Caşın, Rusya’nın Krashuka-4’leri sadece Türkiye’ye karşı değil, NATO birimlerini de gözeterek bölgeye konuşlandırdığını belirterek, buna rağmen Afganistan’da stingerlarla yenilen Rusya’nın Suriye’de de elektronik harple yenileceğini sözlerine ekledi. KORAL NASIL ÇALIŞIYOR, NE YAPIYOR? ASELSAN’ın tamamen milli imkanlarla ürettiği KORAL, düşman radarlarının yayınlarını tespit eden KORAL ED ve hedef radarlarının karıştırılıp, aldatılmasını ve iş yapamaz hale getirilmesini sağlayan KORAL ET olmak üzere iki unsurdan oluşuyor.

KORAL’ın TSK’ya teslim töreninde gösterilen bir görselde, Konya’ya konuşlandırılan sistemin Türkiye’nin yüzde 80’e yakın bir alanını etkisi altına aldığı görülüyor. KORAL BENZERİ SİSTEMİ YAPABİLEN ÇOK AZ ÜLKE VAR KORAL, geleceğin savunma teknolojisi olarak öngörülen “elektronik savaş birimleri” alanında Türkiye’nin attığı büyük bir adım olarak görülürken, envanterinde KORAL muadili savunma sistemi olan çok az ülke bulunuyor. Bu sistemleri tasarlayıp üretebilen ülke sayısı ise sadece parmakla gösterilecek düzeyde. RUSYA RAHATSIZ ABD’DE KORKU VAR Koral’ın göreve başlaması ise Ruslar’ı rahatsız etti. Rusya Jeopolitik Sorunlar Akademisi Öğretim Üyesi Konstantin Sivkov, “Koral sistemlerini tam olarak bilmiyoruz. S-400 füzelerimiz için engel teşkil edebilir. Bu füzelerin kör olma olasılığını düşünmek bile çok tehlikeli” dedi. Adı gizli tutulan bir başka Rus radar uzmanı ise şöyle konuştu: “KORAL son derece tehlikeli bir sistem. Bölgedeki tüm sistemleri kör ettiğine dair bazı duyumlar aldık. Birleşmiş Milletler bu konuda gereğini yapmalı.” Bazı Amerikan silah siteleri de KORAL’a dikkat çekti. ABD’li uzmanlar “KORAL’ın kör etme yeteneği korkunç boyutlarda. Uçağın roketlerini yanlış hedeflere gönderme yeteneği de sadece KORAL’da var” şeklinde görüş bildirdi. Peki dünyaya korku salan KORAL’ın özellikleri neler? Jammer sistemi KORAL, “geniş frekans yön kapsama” kabiliyeti ile geniş bir alanı kontrol altına alıyor. Uçak, tank ve helikopterleri aynı anda köreltilebiliyor. Füzeleri havada imha edebiliyor. İstenirse yönünü değiştirip farklı hedeflerde patlatabiliyor. Savaş uçaklarının

Konu: Bulgaristan’da siyasi muhalefeti kimin yöneteceği Komünist Partisi gizli oturumunda kararlaştırılmıştı. Hainler o gün bu gün görev başındadır. İşleri soyabildiklerini söymaktır. Burada durduk kaldık 10 Kasım 1989’un üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen, komünist totaliter rejimin bir türlü arınamaması, demokrasinin gemlenip kazığa bağlanmış durumu, ülkedeki ileri adım atılmasının imkânsız duruma gelmiş bulunması herkesi düşündürmeye başladı. Sonu sonunda her şeyin insanlara bağlı olduğu ortadadır. Toplumu yaratan insanlardır. Toplum insanlar için vardır ve insanlar tarafından yönetilir. “Berlin Duvarı” yıkılırken, “Soğuk Savaş” isterisinin de güya sona ermesiyle bir şeyin mezarının kazılması, cesedin gömülmesi ve duasının okunması gerekiyordu. Can çekişen sosyalizm, komünist parti, totalitarizm ve rejimin baskı ve terör aygıtıydı. Çok geniş ve derin bir mezar kazıp bizim için kara kehanet yaratan bu olguyu gömmemiz gerekiyordu. Ölümü yaklaşanların vasiyet yazdığı gibi, bizde de Komünist partisi vasiyetini şöyle yazmıştı. 10 Kasım 1989’dan önce, BKP Merkez Komitesi Politik Büro üyesi ve diktatör Todor Jivkov’un özel kalem odası şefi Milko Balev yönetiminde toplanan Merkez Komitesi oturumunda, Bulgar muhalefetini kimlerin yöneteceğine karar verilmişti. Bu cetvelin içinde 120 kişinin isimleri ve soyadları sıralanmıştır. Bu cetvelin bizim için ilginç yanı, sıralamada 3 Bulgaristanlı Türk isminin de yer almasıdır. Bunlar: 1) Ahmet Doğan; 2) Şerife Mustafa ve 3) Osman Oktay üçlüsüdür.Bu kişilerin totalitarizme karşı direniş yıllarında birbirini tanımadığı bilinir. Kırım Tatarlarının çoban soylarının birinden gelen ve öğrenimini de siyasi polis itelemesiyle zar zor bitiren Ahmet Doğan, Türklerin işlerine karışmayı kabul ettiğinde, dedesi Hüseyin çoban “aman yapma, bize yakışmaz, onların kapı kuluyuz” demesin diye hemen adamcağız Sosyalist Emek Kahramanı yapıldı. Çoban maaşına ek olarak 200 leva ek maaş bağlandı. Şerife Mustafa, Filibe’ye bağlı Sopot belediyesinin “Anevo” köyünden olup Faşizme ve Kapitalizme Karşı Aktif Savaşçı listelerine girebilmiş, komünistin üstü komünist geçinen, böbürlenmeyi seven, herkes sürgün ve hapishanelerdeyken damatları Türklük kalesi Kırcaali ilinde kestiği kestik totaliter savcılarından biriydi, halkın gözündeyse en büyük şerefsizdi. O da Ahmet Doğan gibi Bulgar dili okumuş ve Bulgarcasıyla övünmekten kendini alıkoyamayan biriydi. Osman Oktay ise, övünecek tarafı olmayan yoksul bir köylü çocuğudur. Dobruca – Deliorman köyleri sağlık ocaklarında Türklere hapcık dağıtırken topladığı istihbarat bilgilerini yağlı ballı pansuman ederek “adam” olmuştur. Komünizm yıkıldıktan sonra Bulgaristan Türk-Pomak ve Çingene Müslüman etnik azınlık topluluğunda işleri toparlayacak ve komünist totaliter devletin mezarı kazılsa bile, duası okunan ceset yerine, mezara boş tabut salınmasına razı olan bir genç olarak, totalitarizmin ayakta tutulabilmesinde Bulgar görevlilere yardım edecekti. Kitap okumayı sevmezdi. Bazı şeyleri ezberlemişti ve önemli olan ezberindekileri ısıtıp ısıtıp satmaktı. Üstlendiği zor bir ödevdi. Seçilen 3 kişiden hiç biri ötekini tanımıyordu. Ortak yanları Türklük ve Türkler üzerinde konuşmayı sevmemeleriydi. Bir de Türk olan Türk’e yardım etmeme konusunda yemin etmişlerdi. Onları birbirine bağlayan işte bu yemin olmasa, aralarında bağ denen hiçbir şey yoktu. Siyasi polis kendi işini yaparken onlar yalnızca tapışlayacaklardı. Şerife ekmek karmayı bilmediğinden tapışlamanın ne olduğunu bilmiyordu. Ahmet nenesini hamur üstüne un serpin elinin tersiyle sıvazladığını görmüştü. Osman da görmüştü de adının tapışlayış olduğunu bilmiyordu. Ahmet ile Şerife Bulgar Filolojisinde okumuşlardı. Osman’ın gördüğü eğitim ise köy sağlık ocağı memuru olmasına el veriyordu. BKP MK aldığı gizli kararda siyaset okumuş, halk arasında çok sevilen soylardan birini aramadan, si-


Bayraktar’dan Mini İHA 1913 Sofya

Sofya’ya drone görüntüleriyle ile kuşbakışı

Yasen Djabirov’un resimleri ve kliplerini izlerken, insan yaşadığı şehri ne kadar tanıyıp, tanımadığını anlayabilir. Yukarıdan, kuşbakışı görüntülere bakarken, yeni yerler, yollar, şimdiye kadar olduğunu bile bilmediğimiz noktaları görebiliyoruz. Yasen Djabirov animasyon mezunu. Drone ile çekimlere nasıl başlamış? “Droneler teknoloji olarak çıkmadan daha, fotoğrafçılık ve kameramanlıkla uğraşıyordum. Uzaktan kumandalı helikopter maketi yaptım ve üstten çekimler yapmaya başladım. Drone kameralar çıkınca her iki faaliyeti birleştirdim, ikisi bir arada

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

çekimler yaptım. Çok farklı yerleri gezmek, çok değişik yerleri çekmek ve görüntülemek isterim. Daha sonra onları klipler halinde sunmak ayrı bir zevk. “Birkaç proje hazırladım. Sofya kiliselerini çekiyorum. Kuş bakışı çekimlerde onların yuvarlak kubbeleri ve geometrik yapıları bir ayrı güzel görünüyor. Mimarlar ve inşaatçılar bu binalara ayrı özen gösterdiği için, üstten bakınca da bir ayrı önem arz ediyor. Sofya’nın kilise ve mabetlerini ayrı bir projede toplayan Yasen Djabirov, yepyeni klipler insanları kuşbakışı güzellikleri görmeye davet ediyor.

Türk Dünyasında Bir İlk,Türk Dünyası Film Festivali ve Yarışması

Merkezi Ankara’da bulunan Dünya Gazeteciler Federasyonu Türk Dünyası için bir ilke imza atıyor.” Türk Dünyası Belgesel Film Festivali ve Yarışması” yapılıyor. Türkiye başta olmak üzere yedi Türk Cumhuriyeti,Özerk Türk Cumhuriyetleri,Türk Toplulukları ve Akraba Topluluklarını kapsayan “Belgesel Film Festivali ile Film yarışması yapılıyor.”Türk Kültürü ve Türk’ün Dünya’ya bakış açısı “ konulu film yarışmasının amacı Dünyanın değişik coğrafyasında yaşayan Türk Milletinin öz ve kök değerlerini öne çıkartarak;Türk kültürüne ve Türk Dünyasına hizmet etmek şeklinde ifade edilmekte. Festivale ve yarışmaya müracaatlar 18 Şubat 2016 tarihinde başlayıp 12 Ağustos 2016 tarihinde sona erecektir.Ön seçici kurul müracaat edilen filmleri 23 Ağustos 2016 tarihinde sonuçlandıracak,seçici kurul değerlendirme sonuçları 09 Eylül 2016 tari-

hinde açıklanacaktır.23 Eylül 2016 tarihinde İstanbulTürkiye’de festival ödül töreni düzenlenecek, 24 Eylül 2016 tarihinde ödül alan filmlerin gösterimleri yapılacaktır. Ayrıca ödül alan ve gösterime değer bulunan filmlerin 07-08 Ekim 2016 Bakü/Şeki/GenceAzerbaycan’da, 17-18 Ekim 2016 tarihlerinde Niğde-Türkiye’de,28-29 Ekim 2016 tarihlerinde Almata-Kazakistan’da yapılacak. İstanbul,Bakü,Niğde ve Almata’da belgesel film gösterimlerinin yanı sıra gerek ödül alan gerekse festivale katılan belgesel film yönetmenlerinin katıldığı söyleyişi,panel ve konferanslar da gerçekleştirilecektir. Festival’de Birincilik için 15,000 TL,ikincilik için 10,000 TL,üçüncülük için 7,000 TL ödül öngörülürken seçici kurul tarafından gerekli görülürse mansiyon ödülü verilebilecektir. Festivalin müracaatlara Dünya Gazeteciler Federasyonunun genel merkezine yapılacak ve yarışmayla ilgili şartname federasyonun www.tdgf1. com adresinde görülebilir ve tdff2016@ gmail.com adresine mail atılarak ve ön seçici kurul üyesi ve Niğde üniversitesi Ögr.Gör. Lokman Zor ’dan (lokmanzor@ nigde.edu.tr) öğrenilebilir.

Teknolojisiyle, yazılımıyla tamamen Türk mühendislerinin eseri olan Bayraktar, Kale-Baykar Makine ortak yapımı. İki yıldır başarıyla kullanılıyor. İşin arkasında Baba Özdemir Bayraktar ve üç oğlu Haluk, Selçuk ve Ahmet’in akıl almaz bir çalışması var. GÖZCÜ Mini İHA, Kale-Baykar tarafından yakın menzil gece ve gündüz keşif ve gözlem maksatlı olarak geliştirilip üretilen Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine giren ilk milli ve özgün mini sınıfı insansız hava aracı. Sistem ilk olarak 2007 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından operasyonel olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Özel Kuvvetler, Jandarma Komutanlığı, Emniyet Havacılık tarafından aktif olarak kullanılmaktadır. 2012 yılında Katar’a gerçekleştirilen ihracatıyla Cumhuriyet tarihinde ilk yurtdışına satılmış milli hava aracı sistemi olma ünvanına da sahiptir. Teslim edilen sistemlerin 60,000 üzerinde uçuş sortisi bulunmaktadır. 300 adedin üzerinde üretilerek teslimatı yapılmıştır Mini İnsansız Hava Aracı Geliştirme Projesi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın C4ISR/Keşif, Gözetleme, Hedef Tespit, Teşhis ve Tanıma görevlerini icra etmek amacıyla yurtiçinden Milli Geliştirme proje modeli ile 27 Temmuz 2005 tarihinde TÇD yayımlanması ile başlamıştır. 19 Adet Mini İHA Sistemi tedariğine yönelik proje kapsamında bir sistem konfigürasyonu içerisinde: 4 Adet Hava Aracı 2 Adet Yer Kontrol İstasyonu 2 Adet Yer Veri Terminali 4 Adet Gündüz Kamera Sistemi 2 Adet Gece (Termal) Kamera Sistemi Destek Ekipmanı yer almaktadır. Bayraktar Mini İHA Portatif Yer Kontrol İstasyonu

Ekim-Kasım 2005 tarihlerinde katılımcı firmaların geliştirdikleri prototip sistemlerle katıldığı fiili uçuş gösterimleri sonrasında 30 Haziran 2006 Savunma Sanayii İcra Kurulu’nca Kalekalıp/Baykar Makina Ortak Girişimi ile sözleme görüşmelerine başlanması kararı alınmış ve de 4 Ekim 2006 tarihinde sözleşme imzalanarak yürürlüğe girmiştir. 2 kişi tarafından kullanılan, portatif çanta içerisinde taşınır olması planlanan sistem bir yıl-

Rafet ULUTÜRK ve Selçuk Bayraktar

lık geliştirme ve seri üretim faaliyetleri sonrasında operatör eğitimlerinin tamamlanmasını müteakip Aralık 2007 tarihinde tam zamanında gerçekleştirilen teslimat ile KKK’lığına başarılı bir şekilde teslim edilmiştir. Müteakiben devam eden iki teslimat Ağustos 2008 tarihinde tamamlanarak sözleşme konusu 19 Sistem tedariği tamamlanmıştır. Tamamen özgün Hava Aracı tasarımı, otopilot güdüm kontrol sistemleri, Yer Kontrol İstasyonu Komuta Kontrol elektronik donanım ve yazılım sistemi bulunan Mini İHA teslim edildiği tarihten itibaren tabur seviyesinde yoğun kullanım sürecine girmiştir. Sistemin temel özellikleri arasında elden atılmasını müteakip otomatik kalkış, tam otomatik uçuş özelliği, paraşüt veya gövde üzerine otomatik iniş özelliği yer almaktadır. Gece ve gündüz uçuş yapabilen Mini İHA 2,000 feet operasyonel uçuş irtifası, 15 km haberleşme menzili ve de hassas bir şekilde hedef koordinatı belirleme özelliklerine sahiptir. 2007 yılından bu yana operasyonel olarak yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Mini İnsansız Hava Aracı Sistemi’ni operatör ve bakım yetkisine sahip sertifikalandırılmış binin üzerinde personel bulunmaktadır.

Yüksel Özkan “Balkanlardan Sorumlu Danışman” Oldu

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu tarafından ‘Balkanlar’dan Sorumlu Danışmanlık’ görevine getirilen Bal-Göç Başkanı Doç. Dr. Yüksel Özkan, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ı ziyaret etti. Makamında ağırladığı Yüksel Özkan’a yeni görevinde başarılar dileyen Başkan Dündar, “Bal-Göç, Bursa’da en güçlü sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi. Sizde bu büyük derneğin başkanlık görevini başarıyla yürütüyorsunuz. Mesleğiniz doktorluk ve aynı zamanda akademik kariyere de sahipsiniz. Yeni görevinizle birlikte hem mesleki yönden hizmetlerinizin çıtası daha da yükselmiş oluyor, hem de BalGöç’teki görevinizin çevresi daha da genişliyor. Bakanımızla birlikte yapacağınız çalışmalar Bursa’mıza önemli

katkılar sağlayacaktır. Yeni görevinizin hayırlı olmasını diliyorum. Osmangazi Belediyesi olarak Balkanlarda birçok projeye imza attık. Bundan sonraki süreçte de hep birlikte bu çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

TÜRK DÜNYASI STK’L AR ANK ARA’DA T Ü R K H A L K L A R I KO N S E Y İ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.