BULTÜRK Gazetesi 108.Sayı

Page 1

Siyasi Aktüel Gazete

Yıl - 14 Sayı: 108 Mayıs - 2016 “ Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz ”

BULTÜRK Evlad-ı Fatihan’ın Gençlerini Buluşturdu

E v l a d - ı F a t i h a n ’ ı n G e n ç K u ş a k l a r ı B a l k a n l a r ı n G e l e c e ğ i i ç i n İ s t a n b u l B U LT Ü R K G e n e l M e r k e z d e b i r a r a y a g e l d i l e r.

- B u l g a r i st a n T ü r k l e r i n d e y a ş a n a n n i t e likli insan göçünün, kısa ve uzun vadedeki etkileri. -Bulgaristan ve bölgedeki siyasi istikrarsızlığının, küresel düzeyde Rusya-ABD çekişmelerinin, Bulgaristan Türkleri üzerindeki etkileri, - Dünyada artan global rekabetin, serbest dolaşım sonrası Türkiye’de ve Balkanlarda yaşayan gençlerimiz üzerinde oluşturacağı fırsatlar ve riskler. - Gençlerimize yönelik, Türkiye’de ve Türk Dünyasında turizm, eğitim, sağlık, yatırım ve iş olanaklarının planlanması, Bulgaristan Türklerinin geleceği üzerindeki etkileri.

Bultürk “Nuri Adalı” konferans salonunda Evlad-ı Fatihan’ın gençleri Türk Dünyası ile kucaklaştılar. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (Bultürk) tarafından düzenlenen “Evlad-ı Fatiha’nın Genç Kuşakları, Balkanların Gele-

ceği İçin Buluşuyor” programı, derneğin Bayrampaşa’daki genel merkezinde yapıldı. Toplantıda, Türk dünyasında ve Balkanlarda turizm, eğitim, yatırım ve iş olanakları olmak üzere çeşitli konular ele alındı. Toplantının açılışını Genel Başkan Rafet ULUTÜRK yaptı. Toplantıda Bultürk Danışmanı Dr. Erdal KARABAŞ moderatörlük yaptı. BULTÜRK Gençleri çoğunlukta olması gözden kaçmadı ayrıca toplantımıza katılarak bize değerli bilgilerini aktaran Türk Cumhuriyetleri Gençlik Platformu Başkanı Dr. Aydoğan SÜER, Bayrampaşa Kaymakamlığı Serdar ÇOLAKOĞLU, Celal ÖCAL-Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Başkanı-Evlad-ı Fatihan’ları anlattı, Dünya Türkleri ve Akraba Toplulukları Derneği Ahmet Selim ARSLAN, Uzman Psikolog Elif GÜNEŞ, Avrasya Genç Girişimciler Derneği (AVGİD) Saniye SUTLÜ, Bulgaristan’da Türklüğü uğuruna hapis yatan Sabri İSKENDER, Azerbaycan Türklerinden Dr.Teymur Qasımlı, İstanbul TRT Nuh METE, Ankara Bultürk temsilcisi-İsmail CİNGÖZ, Cumhuriyet Halk Partisi Bayrampaşa İlçe Başkanı Sayın Hasan MUTLU ve Bayrampaşa’mızın değerli gazetecisi Yılmaz BİRİNCİ’ye ve tüm üyelerimize özellilkele gençlerimize toplantımıza icabet ettiklerinden dolayı tekrar teşekkür ediyoruz. Bultürk gençleri konuşmalarında; Evlad-ı Fatihan torunları olduklarından gurur duyduklarını, ancak geçmiş ile deiğil artık dünya yönetiminde yer almak istediklerini de ifade ettiler. Türk Cumhuriyetleri Gençlik Platformu (Türkgep) Genel Başkanı Dr.AydoğanSüer, “Bulgaristan’taki Türk azınlığın

B a ş b a k a n ı B o r i s o v, “ E R D O Ğ A N ’ A T E Ş E K K Ü R E T M E K İ S T E R İ M ”

Bulgar Başbakan’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür B u l g a r i st a n Türkiye kara sınırında yasa dışı göçe karşı inşaatı tamamlanmak üzere olan tel örgü engelini havadan ve karadan teftiş eden Bulgaristan Başbakanı Borisov, İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür edeceğini bildirdi. “ERDOĞAN’A TEŞEKKÜR ETMEK İSTERİM” Pazartesi günü İstanbul’a gideceğine işaret eden Borisov, “Yarın Türkiye gitmeden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk devletine de teşekkür etmek isterim. Sınırımıza (göç) baskı olmaması için elinde geleni yapıyorlar. Sadece bizimle (geri kabul için) anlaşma imzaladılar. Hoşumuza gitmeyen bir şey varsa, onu da söyleriz, ancak adil olmak gerekiyorsa işbirliği başarılarımızı da dile getiririz.»

Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Rumyana Bıçvarova da ülkede çeşitli endişelerin yaşanmasına neden olan muhtemel bir göç dalgasının artışı konusunda halkın içinin rahat olmasını isteyerek, «Vatandaşlar huzurlu olsun, bu engel zor ve kolay yoldan da geçilemez» dedi. Borisovun beraberinde tel örgünün güvenliğini yerinde incelemeye gelen PF Eş Başkanı Simeonov da “Havadan ve karadan gördüğümüz tel örgü düzeneği son derece etkileyici ve güven verici gibi görünüyor. Avrupa’yı tüm diğer dünyadan izole etmeyi başardık» diye konuştu. Bu arada, Bulgaristan Dışişleri Bakanı Daniev Mitov da Blagoevgrad kentinde basına yaptığı konuşmasında Bulgaristan’da yasa dışı mülteci trafiğine karşı daha etkin çalışmaların yapılması için gerekli mevzuat değişikliklerinin yerine getirildiğini söyledi. Türkiye ile varılan geri kabul anlaşmasından dolayı memnuniyetini dile getiren Mitov, “Türkiye ile duygusal olmayan, sağduyulu bir diyalog ortamında yasa dışı yoldan sınır geçişleri yapanlara kaşı etkin önlem almamızı sağlar.

Türkiye’de de önemli bir potansiyele sahip olduğunu” söyledi. Bultürk Başkan Danışmanı Dr. Erdal KARABAŞ Rafet ULUTÜRK’ü kürsüye davet ederek Sn.Hasan MUTLU’ya BULTÜRK’e hizmetlerinden dolayı bir plaket taktim etti. “Biz BULTÜRK olarak vefalı bir derneğiz bize bir adım gelenlere biz iki adım gideriz. BULTÜRK kendisi oyun kurma yolunda hızla de- Bayrampaşa CHP İlçe Başkanı Hasan MUTLU vam ediyor” dedi. Ardından Altan ÖZGÜR’ün babasının adına verilen kütüphane ismi kendisini çok duygulandırdı ve BULTÜRK yönetimine teşekkür etti. Konuşmacılara onur belgesi verildi, tüm katılımcılara teşekkür edildi ve birlikte bir resimle tarihe not düşüldü.

Bulgaristan Güzeli

Gülsim Ali, Star’da Cumartesi günleri ekrana gelen Hanım Köylü’de, kadınların yönettiği köyün en genç üyesi olarak karşımıza çıkıyor. Bulgaristan doğumlu olan güzel oyuncu, aynı zamanda Bulgaristan’ın tescilli güzelleri arasında yer alıyor. Super Model yarışmasında derece alan Gülsim Ali; Bulgarca, Türkçe, İngilizce, Japonca dillerini çok iyi konuşabiliyor. Doğal güzelliği ile dikkat çeken Ali, Hanım Köylü dizisinde başrol oyuncusu olarak izleyicinin karşısına çıkıyor. Yusuf Çim ile başrolü paylaşan oyuncunun,

“İlkgün” karekteri ve Gülsim’in doğal güzelliği dikkat çekiyor. Başrollerini, Yusuf Çim, Gülsim Ali, Mehmet Özgür, Ali İpin, Toygan Avanoğlu, Aylin Kabasakal, Uğur Demirpehlivan, Selim Erdoğan ve Ayten Uncuoğlu’nun paylaştığı, senaristliğini Baykut Badem ve Filiz Ekinci’nin, yapımcılığını ise Gold Film’in üstlendiği Hanım Köylü her Cumartesi 20.00’da Star’da izleyicilerle buluşuyor.

B u l g a r i s t a n BULGAR TURİZMCİLER GÖKÇEADA’DA A z e r b a y c a n Cumhurbaşkanı Yine GERB Dedi

Bulgaristan’da yapılan son anket

‘Ekzakta Risırç Grup’ ajansının sosyolojik araştırmaları mayıs ayı itibarıyla iktidarda olan GERB partisinin seçmenler arasında itibarını koruduğu ve %26,5 destek ile ülkemizde birinci siyasi güç olduğunu gösterdi. Ardından %15,4 ile BSP, %5,6 ile Reformcu blok, %5,4 ile DPS, %4,5 ile Vatansever cephesi geliyor. Ajans 2014 yılındaki parlamento seçimlerindeki gibi sonuçlarını koruduklarını belirtti.

Çanakkale Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Derneğinin (ÇATOD) önderliğinde Bulgaristan’ın önemli tur operatörleri, seyahat acentaları ve ulusal büyük medya kuruluşlarının katılımından oluşan 50 kişilik info grubu Gökçeada’da ağırlandı. Bulgaristan turizm ve basın heyetinin Gökçeada ziyareti ÇATOD adına yönetim kurulu başkan Kemal Pazarbaşı ve yönetim kurulu üyesi Armağan Aydeğer tarafından yakından takip edildi. ÇATOD Başkanı Kemal Pazarbaşı Turizm pazarlamasında bu tür info gezilerinin çok önemli olduğunu, Bulgaristan’ın Çanakkale turizmi için çok önemli bir pazar olduğunu belirtti. ÇATOD olarak her yıl Bulgaristan’da turizm fuarına Çanakkale adına stant açarak katıldıkla-

rını belirten Pazarbaşı, Çanakkale’nin tanıtımı için çok büyük bir mücadele verdiklerini söyledi. ÇATOD Yönetim kurulu üyesi Armağan Aydeğer, “Özellikle son dönemde etkisini arttıran global terör tehdidine karşı çok daha fazla çalışmamız, insanların olumsuz algısını değiştirmemiz gerekiyor. Bu organizasyonun gerçekleşmesi için en son geçen Sofya fuarından beri çalışmalar yürütüyoruz. bugün Bulgar tur operatörü ve seyahat acenteci dostlarımızı, Bulgaristan’ın saygın medya kuruluşlarını ağırlamaktan çok mutluyuz. Onlara Çanakkale’nin adaları, Assos’u, merkez ve civarı, Kazdağları ile çok önemli bir destinasyon olduğunu anlatıyoruz. Özellikle Bulgaristan’ın 24 Chasa, Novitar, Duma, Travel Tv, Dnes, Bnr, Trud gibi çok önemli medya kuruluşu temsilcileri aramızda ve bizler Çanakkale’mizin eşsiz güzelliklerini anlatmak, yaşatmak için büyük bir çaba gösteriyoruz, onlara bölgemizin ve ülkemizin güvenli bir yer olduğunu doğrudan yaşatarak göstermeye çalışıyoruz. 2. etap olarak 10 ve 11 Haziran tarihlerinde gruba Küçükkuyu, Assos ve Çanakkale merkez ve civarını tanıtacağız ve toplantılar yapacağız” dedi.

Almanyayı kınıyoruz

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Alman Parlamentosu’nda kabul edilen ‘Ermeni Soykırımı’ tasarısıyla ilgili olarak, “Almanya’nın ‘1915’ kararını kınıyoruz dedi. Aliyev, Başbakan Binali Yıldırım ile Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlediği ortak basın toplantısında, “Almanya’nın ‘1915’ kararını kınıyoruz. Ermeni meselesi Almanya için bir bahanedir. Azerbaycan her zaman olduğu gibi Türkiye’nin yanındadır” dedi.


2

Mayıs - 2016

Neriman ERALP 24 Mayıs Bulgar Aydınlanma Günü B i l g i n i n s ı r r ı o k u m a k t a s a k l ı d ı r. Her yılın 24 Mayıs günü Bulgaristan eğitim, kültür ve İslav yazım günü olarak kutlanır. Bu kutlama, IX. yüzyılın sonlarına doğru bulunan ve X. ve XI. yüzyıllarda devlet ve dini belgelere giren Alfabe Günü törenidir. Kiril ve Metodiy kardeşler tarafından yaratılan bu yazımda önce 44 harf varken, bugün Bulgarcada yalnız 30 sesli ve sesiz vardır. İlk zamanlar bu alfabede her harf bir söz andırıyordu. Günümüzde Kiril Alfabesi Bulgarca ve diğer İslav dillerinden başka Kazak, Kırgız, Tatar, Aleut vb dillerde de kullanılıyor. Kiril Alfabesinin bulunuşu Bulgar topraklarında ilk defa 22 Mayıs 1813’te; 11 Mayıs 1851’de Filibe’de (Plovdiv) kutlanırken, 1857 yılında İstanbul’da Haliç kenarındaki “Ts. Stefan” kilisesinde de tören düzenlenmiştir. 1863 yılından başlayarak 11 Mayıs Bulgar Alfabe günü olarak Şumen, Sofya, Lom ve Üsküp’te düzenli olarak kutlanmıştır. XVIII. yüzyıldan başlayarak, Osmanlı İmparatorluğunda Bulgarların KİLİSE BAĞIMSIZLIĞI mücadelesi başlamıştır. Bu davada Kiril ve Metodiy kardeşlerin getirdiği ruhsal aydınlık, kilise olarak Rum Fener Patrikliğinden kopma davasında önemli rol oynamıştır. Daha sonraki yıllarda komitacılığın da gelişmesiyle Hristo Bote’in yazdığına göre, Alfabe günü törenleri Bulgar bağımsızlığı sembolü haline gelmiştir. Gitgide Alfabe törenleri okul ve kilise kapılarından çıkıp bütün halkı kucaklayan ulusal bayrama dönüşüyor. 1872’de Doğu Ortodoks Kilise bağımsızlığına kavuşan Bulgarlar, Rum papazları manastır ve kiliselerden kovup okullarda ve kilisede Kiril harfleriyle yazıp okumaya başlıyor. Osmanlı Tazminattan sonra (1839) Bulgarlara kendi ana dillerinde ilkokul, ortaokul ve lise kurmalarına göz yummuş, “Rila Manastır“ı gibi en büyük aydınlık ocaklarını inşa etmelerine para vermiş ve kilise ve manastırlara geçimini sağlamaları için vakıf mülkü sahibi olma hakkı tanımıştır. 1878’de Bulgar Prensliği kurulması ve Osmanlı topraklarından kopmasından sonra Kiril ve Metodiy bayramı, bir taraftan okul bayramı olarak kutlanırken, aynı zamanda Makedonya ve Edirne yöresindeki Bulgarlar arasında Osmanlı yönetimine karşı Bulgarlık mücadelesi günü olarak korunuyor. Özellikle belirtilmesi gereken husus, bu anma törenlerinin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir güçle ve milliyetçi ruhta alevlenmesidir. 1916’da Bulgarlar “Grigoryan Takvimi“ni kabul etmiştir. Bu takvime göre, Alfabe günü 24 Mayıs olarak kabul edilirken, 1969’da Bulgaristan’da kilise ve devlet anma günlerinin birbirinden ayrılmasıyla, kilise törenleri yine 11 Mayısta yapılmaya devam etmiştir. 30 Mayıs 1990’da meclis kararıyla 24 Mayıs Ulusal Bayram ve tatil günü ilan edilmiştir. Demek oluyor ki, Osmanlı döneminde Bulgarların dini bayramlarını ve Bulgar okullarının da Alfabe Günü kutlamasına Padişah ve yönetimi asla engel olmamıştır. Bulgar anı kitaplarında Diyarbakır’a sürülen Bulgar komitaların da Kiril ve Metodiy gününü anmasına engel olunmamıştır. Dil ve din azınlıklarına her zaman ve her yerde hoşgörülü yaklaşan Osmanlı, azınlıkların kendi dillerinde yazıp çizmesine, okuyup yaratmasına büyük bir anlayışla yaklaşmış ve ilk Bulgarca gazetelerde İzmir ve İstanbul’da okurlarına kavuşmuştur. Bugün Plevne’deki 1977-78 Osmanlı Rus Savaşı Panoramasını ziyaret edenlere sunulan geniş anlatımda, bu yörede Osmanlı döneminde Bulgarca ders veren 323 köy ve kasaba okulu olduğu, manastır ve Kiliselerde Bulgar dilinde ayin ve dua edildiği anlatılır. Üstüne bu şehri basan Rus İmparatoru ordularından kaşan Hıristiyanların, Papaz başkanlığında aralarında 3 torba altın toplayıp “ama bizi şu barbarlardan koruyunuz” ricasıyla Osman Paşaya verdikleri anlatılır. Türk ordusu çekilirken, Osman Paşa aynı Bulgar heyetini çağırmış ve “biz çekiliyoruz, altınlarınızdan yarım torbasını hastane ihtiyaçlarına kullandım, diğerleri orada duruyor, alın!” demiştir. Bu hatıralar, şanlı tarihimiz, öykülerimiz, Osmanlı çekilince topraklarımızda kalen kalelerimiz 2 binden fazla büyük camii, medrese, okullarımız, hamam, bezensen, köprüler, mezar taşları, türbeler, çeşmeler vb bizim bugünkü Türk Müslüman kimliğimizin omurgasıdır. Evlatlarımızın ana dilimizi, örf ve adetlerimizi, ananelerimizi, ahlakımızı, dinimizi, kendi alfabemizde okuma yazma öğrenmesi, halk sanatımıza sahip çıkmaları ve onu yaşatmaları, halk geleneklerimize ve devrimci mücadelemize, davamıza, şehit ve kahramanlarımıza sahip çıkması son derece önemlidir. Türk kimliğimizin 1878’den sonra ulusal devlet kurma hırsına kapılan ve tüm diğer etnik azınlıkları asimile etme, Hıristiyanlaştırma ve Bulgarlaştırmaya heveslenen Bulgar Çarları ve komünist totaliter zümreyle ağır ve çileli savaşım içinde gelişmiştir. Bu davamızın ana özellikleri arasında, kitle göçleriyle kan kaybetmemiz, halen nüfus olarak yaşlanmamız, 70 yıldan beri okulsuz bırakılmamız, 1970’lerden sonra dalgalı ama gaddar, acımasız baskı ve terör saldırılarına hedef olmamız, hırpalanmamız, kışkırtılmamız ve maddi ve manevi ağır yaralar almamız yer aldı. Çok ağır bir gerçek de şudur. Bize zulmetmiş bir devletten medet ummayı, yardım beklemeyi gururumuza yediremiyoruz. Çok büyük kayıplar verdik, yaralarımız kapanmadı, sızılar devam ediyor. Türk kimliği mücadelemizi köreltmek, söndürmek ve yok etmek bugünkü Bulgar idaresinin ana hedeflerinden biridir. Devamı www.bghaber.org

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Hesabına yanlışlıkla 13 milyon lira yattı! Bankadan çaldıkları 45 çuval Limiti aşan banka müşterileriAvustralya Sydney’de yaşayan21yaşındakiChristine Jiaxin isimli genç kadının hesabına 4 yıl önce yanlışlıkla... Sydney’de yaşayan 21 yaşındaki genç kadın, iddiaya göre 4 yıl önce banka hesabına yanlışlıkla yatırılan 4.6 milyon doların bir kısmını harcamakla suçlanıyor.

p a r a 2 5 0 0 d o l a r ç ı k t ı ! ne elektrik şoku veren bileklik

Özbekistan’ın Harezmi bölgesinde yaşanan bir banka soygunu, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu zor durumu ortaya koydu. Amerikan hükümetinin desteğiyle yayın yapan Radyo Azadlık, Mikrokredit Bank’ın bir subesini soyan soyguncuların 45 çuvala doldurarak bir kamyonete yüklediği 16.131.000 Özbekistan somunun, kara borsadaki değerinin 2600 dolar olduğunu duyurdu.

Bir İngiliz şirketi, hesap limitlerini aşmaları halinde müşterilere elektrik şoku veren bir dijital bileklik geliştirdi. Başkan D.Webber, Pavlok adlı bilekliğin bütçelerini aşan müşterilere 255 volt elektrik vereceğini söyledi. Pavlok evlerdeki merkezi ısıtma sistemlerini uzaktan kumanda eden Nest adlı cihazla da uyumlu çalışıyor ve limitin aşılması halinde sistemi kapatıyor.

17 milyon dolarlık dilenci yakalandı! 1 milyon euroluk miras çöpe gitti 800 yıllık cep telefonu bulundu! İran’ın Batı Azerbaycan eyaletinde dilencilik yapan kişinin üzerinde ve banka hesaplarında 17 milyon doları olduğu ortaya çıktı. İran’ın Batı Azerbaycan eyaletinde yakalanan 64 yaşındaki dilencinin üzerinden 4 bin dolar çıktı, iki banka hesabında ise 13 milyon doları olduğu tespit edildi. El konulan 17 milyon dolarla sosyal hizmetler binası yaptırılacağı açıklandı. İran resmi ajansı İRNA’ya konuşan Batı Azerbaycan eyaletine bağlı Bükan Belediye Başkanı Reşid Mirhesami, Dilencilikle Mücadele Kurumu ekiplerinin gerçekleştirdiği operasyonlarda, yakalanan 13 kişiden 11’inin ülkenin çeşitli bölgelerinden geldiğini, kimlik tespiti ve üst aramasının ardından dilenciler üzerinde bulunan paralara el konulduğunu belirtti. Dilencilerden birinin üzerinden 110 milyon riyal (4 bin dolar) çıktığını söyleyen Mirhesami, soruşturma sonrası bu kişinin, iki banka hesabında ise 351 milyar 200 milyon riyal (yaklaşık 13 milyon dolar) olduğunun tespit edildiğini ve bu paraya el konulduğu belirtti.

Şarjda kalan telefon evi yaktı!

Düzce’nin Akçakoca İlçesi’nde prize takılı bırakılan cep telefonunun patlayan bataryasının koltuğu tutuşturması sonucu çıkan yangında evin bir odası kullanılamaz hale geldi. Yangın, saat 12.30 sıralarında Yalı Mahallesi’nde Nuri İnal’ın oturduğu apartmanın dördüncü katındaki dairesinde meydana geldi. Nuri İnal, sabah çalıştığı markete giderken cep telefonunu şarjda bırakıp evden çıktı. Saatlerce prizde takılı kalan cep telefonunun aşırı ısınmasıyla odada bulunan perde ve halı tutuştu. Evden çıkan dumanları fark eden apartman sakinlerinin ihbarı üzerine olay yerine gelen Akçakoca Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ekipleri yangına müdahale etti. Yangın kısa sürede söndürülürken evin bir odası kullanılamaz hale geldi. Polis, yangınla ilgili soruşturma başlattı.

Kirpilerle vakit geçirmek için para veriyorlar.

Almanya’da yaşayan amcasından kendisine miras kalan banka kasasını açan Sara Ferrari gözlerine inanamadı. Kasada tedavülden kalkmış 2 milyar İtalyan lireti yani yaklaşık 1 milyon euro ve yaklaşık 1.5 milyon Alman markı (730 bin euro) vardı. PARAYI ÇEVİRMEK İSTEDİĞİNDE ŞOK YAŞADI Ancak Ferrari asıl şokla, artık kullanılmayan liret ve markları euro’ya çevirmek istediğinde karşılaştı. İtalyan bankaları, 2011’de çıkan yasa gereği İtalyan liretlerini euro’ya çeviremeyeceklerini söylüyordu, yani mirasın 1 milyon euro’luk kısmı artık değersizdi.

Avusturya’da ortaya çıkarılan 800 yıllık nesnenin cep telefonuna benzerliği şaşırttı. UFO uzmanları, nesneyi uzaylıların getirmiş olabileceğini iddia etti. Avusturya’da yapılan bir kazı çalışmasında 13’üncü yüzyıla ait olduğu tahmin edilen bir nesne bulundu. Oyulmuş taştan yapılma nesnenin günümüzde kullanılan cep telefonlarının ilk örneklerine olan benzerliği herkesi şaşırttı. SEMBOLLER, SÜMER ÇİVİ YAZISI... Üzerinde hatları oldukça belirgin şekilde ekranı, kontrol tuşları ve rakamlara benzeyen bazı sembollerin yer aldığı 12 tuşun kazılı olduğu nesne, kafalarda soru işaretleri yarattı. Bazı UFO teorisyenleri, bulunan tarihi nesnenin o dönemde uzaylılar tarafından getirilmiş olabileceğini iddia etti. Dünya çapında üne sahip UFO uzmanı Daniel Munoz ise nesnenin üzerindeki tuşların üzerine kazınan sembollerin, Sümer çivi yazısı olduğunu tespit etti. Daha çok Mezopotamya’nın Irak-Suriye bölgesinde görülen Sümer eşyalarının Avusturya’ya nasıl ulaşabileceği ise merak konusu oldu. Tarihçiler, milattan önce 3 binli yıllarda Mezopotamya’da hüküm süren Sümerlere ait eşyaların o dönemki ticaret koşullarıyla dünyanın çeşitli yerlerine iletilmiş olmasının mümkün olduğunu kaydetti. Nesnenin 800 yıllık olduğunu doğrulayan Munoz, işlevinin ise telefon olup olmayacağı konusunda yorum yapmadı.

Beş kocalı Verma GELECEĞİ GÖREN HARİTA

Hindistan’ın kuzeyindeki Dehradun şehrinde yaşayan 21 yaşındaki Rajo Verma’nın tam beş kocası var. Ve bu beş adam kardeş. Verma, ilk olarak görücü usulüyle 21 yaşındaki Guddu ile evlenmiş, ancak daha sonra damadın dört kardeşi de genç kadınla ilişki yaşamaya başlamış. Şimdi tek odalı bir evde birlikte yaşayan ailenin bir de oğlu var. Rajo Verma ‘’Çocuğun babasının kim olduğunu bilmiyorum, ancak bunun bir önemi de yok’’ diyor.

Coğrafya ve harita uzmanı ünlü Türk denizci Piri Reis’in 1513’te çizdiği Afrika, Amerika ve Güney Kutbu’nu gösteren harita, ortaya çıkarıldığı 1929 yılında ortalığı karıştırdı. Çünkü Güney Kutbu’nun keşfi, haritanın çizilmesinden çok sonra, yani 1818’de gerçekleşmişti. Dahası, Piri Reis’in haritası, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu. Ancak kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti.

Profesyonel kumdan kale

Japonya’da yeni açılan bir kafede müşteriler, farklı türlerden kirpilerle vakit geçirmek için para ödüyor.. Japon haber sitesi Rocket News 24’e göre, Tokyo’nun Roppongi bölgesinde açılan “Harry” adındaki kafe, müşterilerine “terapi amaçlı dikenli konfor” hizmeti sunuyor.. Evde hayvan besleyemeyenler için, “evcil hayvan temalı” kafeler zincirinin bir parçası olan Harry’de, müşteriler kafede yarım saat zaman geçirmek için hafta içi bin yen (9,3 dolar) ödüyor.. Hafta sonu ücreti bin 300 yen olan kafede kirpilerle fotoğraf çekmek veya onları beslemek için ayrıca 500 yen ödeme yapılıyor..

Yaz gelince kumdan kaleler sahillerde boy göstermeye başlar. Tabi bazıları profesyoneller tarafından

yapıldığı için olağanüstü oluyor. Bunların kumdan yapıldığını düşününce daha da etkileyici oluyorlar.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Mayıs - 2016

Kazanlık şehri ve Gül Vadisi

“Gül şenliğinden daha büyük şenlik yoktur” motosu altında her yıl bütün Bulgaristan’da en güzel, renkli ve neşeli festivallerden biri olan Gül Şenliği yapılıyor. Gül Şenliği’nin kay-

İşte TSK’nın yeni süper silahı NEB

Nüfuz Edici Bomba (NEB), yer üstü ve yer altındaki hedeflere karşı kullanılmak üzere tasarlanan, Ardışık Delici Harp Başlığı teknolojisine sahip, Türkiye’de geliştirilen ilk beton delici mühimmattır.

dedilmesine Kazanlık şehrinde yaklaşık 100 yıl önce başlandı. Orada Haziran ayının her ilk haftasında özel bir törenle Kazanlık ile Karlovo etrafındaki Gül Vadisi’nde gül hasadı başlıyor. Bu, ülkemizin en romantik yerlerinden biri. Eğer oraya Mayıs ayının ortasında giderseniz, sonsuz gül alanları göreceksiniz, en güzel çiçeğin kokusunu içinize alacaksınız. Gül Vadisi, Kazanlık şehri ve gül, Bulgaristan’ın geleneklerimizi ve halk yara-

tıcılığımızı esinlendiren narin sembolleridir. Gül çiçeğini nakışlarda görebilirsiniz, efsanelerde dinleyebilirsiniz, müzik ve danslarda sezebilirsiniz. Gül Vadisi’nde toplanan gül çiçeğinden parfümeri ve tıpta kullanılan ve bütün dünyada ünlü olan Bulgar gül yağı üretiliyor. Kazanlık şehrinin sakinleri, gülden daha kıymetli çiçek olmadığını iddia ediyor ve güllerin burada hep var olduğunu anlatıyor. İlk başlarda gül hasadı, çoğu Kazanlık sakinleri için sıradan bir geçinim kaynağıymış, ama zamanla birçok müzik ve danslar ile beraber kutlanan özel bir şenliğe ve törene dönüşmüştür. Gül çiçekleri elle toplanıyor, bu işe tanyeri ağarmadan başlanıyor. Kokusunun saklanması için gül çiçeği taze kalmalıdır. Kazanlık’taki gül hasadı, bütün dünyadan konuk ve turistleri bir araya getiriyor. Gül Festivali’nin en görülmeye değer etkinliklerinden biri gül rakısının pişirilmesidir. Festivalde geleneksel törenler yapılıyor, bu yöreye has yiyecekler hazırlanıyor.

Asırlar boyunca kadın güzelliği 12 Mayıs günü Ulusal Arkeoloji Enstitüsünde, ki ona bağlı bir müze de var muhteşem bir sergi açıldı. ‘Zamanın aynası – asırlarca kadın güzelliği’ başlıklı sergi 25 Eylül gününe kadar açık kalacak. Enstitü müdürü Lüdmil Vagalinski anlatıyor: ‘Yaklaşık 170 eşya sergileniyor: kolyeler, kozmetik ürünler, kostüm parçaları, duvar resimleri, kil ve metal kaplar üzerinde resimler vs. Değişik malzemelerden yapılmışlardır – altın, gümüş, seramik, cam, kemik, sandalet için kork da var. Benim için sergi ile ilgili katalog çok enteresan. Zengin bilgiler sunan yazılar var. Bunlar bilimsel araştırmalardır. Asırlar içinden modanın gelişimi hakkında ilginç araştırmalar. EskiTraklardan başlayın da yüzyıllar içinde bu topraklarda yaşayan kadınların giyinme tarzını takip etmekteyiz’.

Yeraltı nimetleri Madan’da ROKETSAN “Sakarya” platformunda çok namlulu olarak kullandığı 122 milimetrelik topçu roketlerini (TR- 122) güdümlenerek ateşlenebilir hale getirdi.Dünyanın en büyük oteli. 5005 odası ile dünyanın en büyük Otelidir

Üzerine yön bulma sistemi takılan roketler, test atışlarında hedeflerine 25 kilometreyi aşan mesafeden ulaştı.

Yeraltı nimetleri Madan’da “Rodop kristalleri” salonunda bir araya toplandı Doğa eşsiz bir mimardır. Milyonlarca yıl sabırla çalışmış, olağanüstü eserler ortaya çıkarmış- insan gözünde ihtişam, lüks ve güzellik simgeleyen kristaller! Değerli minerallerin tüm özellikleri bir araya toplanınca, insanın doğa harikaları önünde nefes kesiyor. Bulgaristan topraklarından elde edilmiş en büyük ve en farklı şekillerde kristal koleksiyonu Madan’da bulunuyor. Şehirde “Rodop kristalleri” adıyla bilinen özel bir müzede 600 kristal örneği sergileniyor. 30 yıl boyunca yer altından elde edilen kristallerden bazıları muazzam büyüklükte.”Gorubso Madan” maden işletmesinde madencilerin çabası sonucu bu kristaller dünya yüzü gördü. İşletmenin ana işi maden ve renkli metaller üzerinde odaklı. 1953 yılından beri çalışan “Gorubso Madan”, bölgenin kalkınmasına bütük katkılar sağlamıştır. Bu topraklarda madencilik eskilere dayanıyor. Şehir ise “Bulgaristan’da madenciliğin amblemi” olarak adlandırılıyor. Bizden asırlar önce Traklar, Romalılar, Bizanslılar toprağın altından kurşun elde etmiş. Şehre yakın mağara var, orada ziyaretçiler MÖ 4.-5. asırda Traklar tarafından yapılmış maden ocağı görebilir. Madan’da Kristal Müzesi Sorumlusu Sofiya Fidanova şunları anlattı: “Dünyada bu kadar güzel kristal oluşumlarının bulunacağı kurşun- çinko madenleri çok azdır. Bu kristalleri biz müzemizde sergiliyoruz ”:

“Eserlerimizin çoğu eşsiz, benzeri olmayan türden. Daha 20. asır başlarında Bulgar jeolog Georgi Bonçev araştırmalar yapmış, buradan geçerken kayalıkları ve içindeki madenleri anlatmış. Kristaller salonu 1984 yılında ziyaretçilere açıldı ve o zamandan beri şehrin en önemli yeri oalrak biliniyor. Balkan yarımadasında kristal çeşitliliği açısından bizi ilk yere koydu bu teşhir. Sofya’da “İnsan ve Doğa” müzesindeki kristaller dünyanın farklı yerlerinden toplanmış, oysa Madan müzesine olanlar sadece Bulgar toprakalrından elde edimiş minerallerdir. Madan’da elde edilen başlıca mineral olan galenitten dev parçalar görmek mümkün.

Çarlar şehri Veliki Preslav Türk Ordusu’nun yeni silahı! TSK’nın yeni nesil silahlarından Cirit, lazer güdümlü bir füze. Tamamen yerli üretim olan Cirit’in ilk görüntüleri yayınlandı.

DMakina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) tarafından üretilen milli piyade tüfeği MPT-76’ya ABD, Şili, Azerbaycan gibi ülkelerden talep olduğu bildirildi.

KORAL, kabul muayeneleri esnasında binden fazla test aşamasından geçerek performansını kanıtladı. Ülke savunmasında önemli bir görev üstlenen bu ürünün geliştirilmesi için ASELSAN ile birlikte 50’ye yakın yerli alt yüklenici çalıştı.

Veliki Preslav Birinci Bulgar Krallığın Pliska’dan sonraki ikinci başkentidir. Bulgaristan’ın ana şehri olarak 893 yılında ilan edildikten sonra, ilk Bulgar Okuma-Yazma Okulunun da merkezi haline gelir. Bulgaristan’ın önemli edebiyat ve kültür ocağı olarak gelişen Preslav, yazar ve bilim adamlarının ve Slav kültürünü yayanların ocağı olur.

Bulgar Ortaçağ döneminde Veliki Preslav Güneydoğu Avrupa’nın en güzel ve muazzam şehirlerinden biri olur. Pliska-Preslav kültürünün birçok anıtı orada muhafaza edilir. Dışarıdan şehri beyaz taşlı duvar surlar çevirir. Kalın duvarlar, saray ve karargahların bulunduğu iç şehir merkezini de kaplar. Bu dönemden en değerli bulgular arasında Aziz Teodosiy Stratilat’ın seramik ikonu, Preslav altın hazinesi, Saray Manastırından seramik ikon, satranç figürü var. Eski Bulgar başkentindeki Milli Tarih Müzesi bu değerli objeleri muhafaza ediyor. Bir asırdan beri kazılar devam ediyor. Veliki Preslav Bulgarlar tarafından zamanında Bizans’ın Konstantinopolis (İstanbul) kentine rakip olabilecek muazzam mimaride düşünülmüş.Arkeolog Doçent Stoyko Bonev 40 yıldan beri araştırmalar yapıyor: “Bulgar Ortaçağ döneminin en zor incelenen dönemidir bu. Temeller çok derin kazılmış, binaların yapıldığı taşlar ise, 300- 400 kiloluk taşlardır. Temeller 2 metre geniş, duvarlar ise kireçle yapıştırılmış ağır taş kütüklerden oluşuyor. Bulgar mimarisinde benzeri kapsamlı yapılara rastlamak mümkün değil. Bu tür yapılar belli ki sıradan halk tarafından yaptırılamaz, bunları saygın ve

zengin kişiler, toplumun önde gelenleri yaptırmış. Başka yerde böyle yapılar yok. Bütün bu tesisler hükümdarın özel mülküymüş. Tarihi SİT alanın bulunduğu yer 500 hektar arazide bulunuyor ve bir günde zor geziliyor. Kalenin demir kapıları, “Altın kilise”, saray kalıntıları gerçekten çok etkileyici. Plamen Dimitrov “Veliki Preslav” tarih alanına bağlı müzenin sorumlusu: “Tarih tesisinden iki yapının restorasyonu ve korunması için uzun vadeli bir proje var. Saray kilisesi ve hükümdar bazilikası yenilenecek. Bu iki yapının orijinalliğini göstermek için etrafına aslına uygun surlar dikilecek. Bilgi, basın politikamız yoğunlaşacak, kentin tanıtımı için çaba sarf edilecek.

3

Rafet ULUTÜRK Cumhurbaşkanı Seçiminde Sis Kalkmıyor

Halka güven vermeyen Bulgaristan hükumeti zor durumda

Görev süresi 29 Nisan’da dolan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in 2. döneme kişisel nedenlerle aday olmayacağını açıklaması Bulgaristan’da siyasi belirsizliğe son vermedi. Ne sol ne de sağ cephe henüz seçilebilir bir aday çıkarmadı. Oysa yaz tatilinden sonra Ekim ayı kapıda, sandık başına gitmemiz gerekecek. Bulgar düğümünün bu denli sıkı ve sökülmez olmasının temelinde birkaç neden yatıyor. İlk başta, Bulgaristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın partili ya da partisiz, hangi siyasi kanattan, Rusofil ya da Rusofob, Avrupa ve Atlantikçi ya da kararsız, dünya görüşü kesin olmayan biri mi olacağı çok önemlidir. Plevneliev, Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi için Vatandaşları (GERB) partisinin adayı olarak seçildi. Ne var ki, GERP partisi Bulgaristan’ın bugünkü Avrupa ve Atlantikçi gelişim yönü açıldıktan sonra kuruldu. Yani Bulgaristan’ı NATO’ya ve AB’ye taşıyan zihniyet GERB değildir. *** Olayı şöyle açalım: Bulgaristan’da merkez sağ siyasi parti GERB Sofya eski belediye başkanı ve devrik diktatör T. Jivkov’un yakın koruması Boyko Borisov liderliğinde 2006 yılı sonunda kuruldu. Temmuz 2009’da yapılan genel seçimlerde aldığı yüzde 40 oy oranı ve parlamentodaki 240 sandalyeden elde ettiği 117’siyle ilk hamlede tek başına iktidara geldi. GERB, 4 Eylül 2011 tarihinde, Rosen Plevneliev’i Bulgaristan’ın Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan etti. Plevneliev, 30 Ekim 2011 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda, aldığı % 55.3 oy oranı ile Bulgar Sosyalist Partisi’nden rakibi Ivaylo Kalfin’i yenerek seçimleri kazandı. *** 12 yıldan beri NATO üyesi ve 2007’den beri de Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan son 5 yılda Rosen Plevneliev başkanlığında Avrupacı ve Atlantikçi bir yol izledi. Rusya’nın Kırımı ilhakına ve Doğu Ukrayna’yı ele geçirmesine karşı çıktı. Suriye’de DEAŞ terörünü kınadı. Savaşın kesilmesinden, barışçı çözümden ve sığınmacı serüvenine de son verilmesinde ısrar eden siyaset hattı izledi. Son yıllarda Rusya’nın Bulgaristan’a siber saldırılarına karşı da sert tavır alan Plevneliev, Türkiye ile Bulgaristan dostluk ve işbirliği ilişkilerinin gelişerek derinleştirilmesini savundu. GERB hükumetine yamak olan aşırı milliyetçilerin “Seçim Yasası Değişikliği” ile Türkiye Cumhuriyetindeki soydaşlarımızın en doğal hakkı olan oy kullanma hakkının kısıtlanmasına, seçim sandığı sayısının 139’dan 35’e indirilmesine karşı tavır koydu. Cumhurbaşkanı yasa değişikliğini veto etti. Meclisin vetoya karşı oy kullanmasından sonra da bir Anayasa ihlali olan bu iğrenç komployu Anayasa Mahkemesine taşındı ve halen oradadır. Bulgar demokratik kamuoyu ve biz soydaşlar ile Bulgaristanlı Türk seçmenler ilimli siyaset dengesinden sapmayan Plevneloiev’in 2. tur adaylığını bekliyorduk. O, Cumhurbaşkanlığına yalnız GERB oylarıyla değil, Bulgaristanlı Müslüman Türklerin, soydaşlarımızın ve Avrupa’da çalışan Bulgaristanlı Müslümanların da oylarıyla seçilmişti. Bu oy takviyesinde, yeni Bulgaristan tarihinde ilk defa olmak üzere bir Türk Cumhurbaşkanı adayı yükselten İstanbul / Bayrampaşa merkezli BULTÜRK Derneğinin adayının birinci turda aldığı 50 bin oyun da 30 Ekim 2011’deki ikinci Turda Plevneliev’e verildiğini vurgulamak yerinde olur. *** Bugün Bulgaristan’da büyük bir korku yaşanıyor. Aslında bu bitmek bilmeyen ve büyüdükçe büyüyen bir korku. Gidişin önü karanlık. Ekonomik ve mali bunalım tırmandıkça tırmanıyor. HÖH (Hak ve Özgürlükler Partisi) meclis desteği işle son yıllarda alınan dış borçların ödenecek miktarı 2013’te 17 milyar olacak ki, bu taşı ne kaldırabiliriz ne de tekerleyebiliriz. İMF, Dünya Bankası ve Özel Batı Bankalarına ve kurumlara borçluyuz. Malı sıkıntılarımız, alt yapı ihalelerinin durdurulmasına neden oluyor. AB fonlarını da gerektiği gibi kullanıp, istikrar ve inkişaf kapısını açamadık. İkinci sebepse dış faktörlerdir. “Berlin Duvarı“nın yıkılmasını ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasını fırsat bilen Sofya yönetimi 21. yy’ın ilk on yılında Doğudan Batıya yani Avrupa ve Atlantik çizgisine viraj yapabildi. Bu arada, Birleşik Amerika da, bir yandan enerji kaynakları sektörümüze el atarken, ülkemizde talim üsleri ve Dobruca’da, Karadeniz liman şehri “Kavarna” yakınlarında bir de askeri üs kurdu. US askeri uçaklarını kabul etmek amacıyla “Bezmer” ve Plovdiv / Filibe “Krumovo” hava limanı genişletildi ve 2. hava üssü haline getirildi. Devamı www.bghaber.org


4

Mayıs - 2016 Dr. Osman BÜYÜKKAYA

Cahil Dehalar

Doğuştan Cinlik Merkezi Gelişmiş Tipler. Ben bir doktorum ve okuduğum kitaplardan insanın kafasında akıl ve cinlik (kurnazlık) merkezlerinin farklı yerlerde bulunduğunu bilirim. Bulunduğumuz yerlerde, okuma imkanı olduğu halde ilkokuldan sonra okula gitmemiş, daha sonra da hiç kitap gazete falan okumamış, ancak köy muhtarı hep seçilen örnekleri siz de bilirsiniz. Bu tipler neredeyse en basit toplama ve çarpma işlemi bile yapamaz. Fakat bu dünya düzeni öyle kurulmuştur ki, bir adamın gerçek yüzü görününce, kirli çamaşırları ipe serildiğinde, halkta merhamet duygusu uyanır ve olaylar beklenenin tersi sonuçlar verir. Böyle örneklere çok sık rastlanmasa da, ara sıra rastlanır. Adını yazmak istemiyorum, herkesin bildiği, sahte diploma davası Ruse Mahkemesi’nde devam eden, gazetelere düşen, lise diplomasını satın almış HÖH-DPS’li ve Deliormanlı Türk Belediye başkanı örneği iyi bilirsiniz. Doğan’ın okula gitmeden aldığı diplomalar, çalışmadan kazandığı paralar istihbarat arşivinden dosya dosya çıkmaya devam ediyor. Burada dikkat çeken, “varmış vermiş, al demişler almış, gavurun parasına acımak sana mı kaldı” dendiği ya da deneceği değildir. Halk psikolojisi böyledir. Son zamanda, HÖH yeni başkanı M. Karadayı’nın da “cahil defa” olduğu ortaya çıktı. Yatıp kalkıp “Atatürk” diyor. Bir çamur karıyor da, neresini sıvayacak belli değil. İnsanın bilmediği konuları halk önünde, kürsüden, kalabalık toplantılarda konu etmemesi iyi olur. Çünkü bilmemek suç değildir. Fakat bilginin azı tehlikelidir. İnsanlar güzel sözler dinlerken yakalanırlar, yanlış yola yönlendirirler. Bilirsiniz, “40 defa söylenen bir yalana” 41. defa söyleyen bile inanır. Büyük Türkiye ve Türkiye Başkanı Erdoğan aleyhtarlığı sızan HÖH partisinin çöplüğünü şu dönem Karadayı’ya “Atatürk literatürü” ile temizletmek istiyorlar. Bu propagandanın halkımızı etkileme gücü yoktur ve olamaz, çünkü insanlarımız yediden yetmişe 20.yy lideri Mustafa Kemal Atatürk ile 21. yy önderi Recep Tayip Erdoğan’ı çok yakından tanır. Atatürk ile Erdoğan bu Cumhuriyetin en büyükleridir, geçmişi ve geleceğidir. Türk halkının gururlarıdır. Kurnazlık konumuza devam ederken şu iki noktayı unutmanızı öğüt vermek istiyorum: * İnsan beynindeki akıl merkezinin gelişmesi ve seviyesinin yükselmesinin sonu fazilettir. Akıllı insanlar kendine ve halkına faydalıdır. Herkes tarafından sevilen kişilerdir. Akıl yaşta değil baştadır, diyenlere de hak veriyoruz. Fakat bilgi ve deneyim birikimi çalışmakla, öğrenmekle, izlemekle olur ve sınırsızdır. İyilik yapmanın sınırsız olduğu gibi… * Cinlik merkezinin kötü yönde gelişmesi ve seviyesinin gelişmesinin sonu rezallettir. Hele bir de buna mizacından gelen kıskançlık , böbürlenme, cahillik, fitnecilik eklenmişse artık bu şahsın akıl merkezi kapanmış, cinlik merkezi tam kapasite ile çalışır haldedir. Bunun arkasından da şeytanca amaçlarına hizmet gelir ki, bu vasıfların sahibi sürekli kendisinden korkulan, her an yeni bir bela getirmesinden şüphe edilen iki ayaklı şeytan çarpıntısı biri gibi bir mahlüktur. Onun ne sözüne inanılır ne de dostluğuna güvenilir. O, kale içinde bir sarayda bulunsa ve o sarayın 4 kapısı olsa, bakarsın hiç birinden çıkmaz, fakat bir yolunu yordamını bulur her birinden çıkar gibi görünürdü. Onlar her zaman bir hille düşünür. Bunları yazmamın sebebine gelince, 24 Nisan Pazar gün saat 10,15’te Sofya’da HÖH-DPS 9. Olağan Kurultayına 15 dakika giren kişinin Ahmet Doğan değil bir mumyası, bir maskelisi, kloğunu olduğunu öğrenmiş olmamdır. Haber kaynağı da, Nevrekop “Gotse Delçev” belediyesine bağlı “Kornitsa” köyü Pomaklarından olan ve Doğan’ın değişik kurnazlıklarla defalarca kullandığı Hayruş’tur. 1989’un karşı gecelerinde isimlerimiz geri verilecek, BKP MK Politik Borosu para istiyor gerekçesiyle Hayruş ve arkadaşları 16 çuval para toplamışlar ve Sofya’ya getirmişlerdir. Kuşkusuz ben bunları bir dalaverecilik olarak kabul ediyorum, kurnazlık olarak değil. Daha sonraki yıllarda Doğan, ömründe Kuran açmamış, camiye girmemiş, Mevlit dinlememiş biri olan Hayruş’u Bulgar Hükümeti (Diyanetinde) Din İşleri Ajansında İslam Dini Baş Uzmanı olarak atamıştı. Devamı www.bghaber.org

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Dünyadan Haber

Etiyopya’ya TİKA’dan Gıda Dağıtımına Devam Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından 2016 yılının ilk yarısında da şiddetini sürdüren El Nino’dan etkilenen Etiyopya’nın Başkenti Addis Ababa’ya 800 km mesafedeki Kebri Dahar şehrinin merkez köylerinde 500 aileye gıda dağıtımı gerçekleştirildi. TİKA, Etiyopya’da gerçekleştirdiği projelerine yenilerini eklemeye devam ediyor. Bu kapsamda TİKA tarafından El Nino’dan etkilenen Etiyopya’nın Başkenti Addis Ababa’ya 800 km mesafedeki Kebri Dahar şehrinin merkez köylerinde 500 aileye gıda dağıtımı gerçekleştirildi. 2015 yılının ikinci yarısında baş gösteren ve 2016 yılının ilk yarısında da şiddetini sürdüren “El Nino” Somali, Kenya, Tanzanya ve Etiyopya başta olmak üzere Doğu Afrika ülkelerini yoğun bir şekilde etkiledi. Uluslararası raporlara göre binlerce hayvan telef oldu, yalnız Etiyopya’da kuraklıktan 10 milyon kişi etkilendi. “El Nino” nun peşine gelen sellerde ise farklı

eyaletlerden yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetti. 120.000 insan selden etkilendi ve insanlar evlerinden taşınmak zorunda kalarak sel sebebiyle evlerini tamamen kaybettiler. Şiddetli yağmurlar yolların ve köprülerin çökmesine sebep oldu. TİKA Addis Ababa Ofisi, Etiyopya Devlet yetkilileri ile yapılan görüşmelerin neticesinde El Nino ve selden en çok etkilenen eyaletlerden Somali eyaleti içerisinde yer alan Kebri Dahar şehrinde bir insani yardım programı tertip etti. Başkent Addis Ababa’ya 800 km mesafedeki Kebri

Dahar şehrinin merkez köylerinde 500 aileye gıda dağıtımı gerçekleştirildi. Somali Eyaleti yetkilileri ve başkent Jijiga Belediyesi yetkililerinin de katıldığı törende köylüler TİKA’ya olan şükranlarını ifade ederek, “Bu şehre bu köye kimse gelmedi yalnız siz geldiniz” ifadelerinde bulunarak memnuniyetlerini dile getirdiler. Etiyopya’nın Somali Eyaleti Başkanı Abdi Mohammed Omar ise TİKA yetkililerine kendilerini unutmadıklarını ve bu yardımı ulaştırdıkları için eyalet olarak teşekkürlerini aktardı.

TİKA’dan Sırbistan eğitimine destek TİKA Namibya’da San Topluluğu için Kırsal Kalkınma Projesi Başlattı Türk İş-

birliği ve Koordinasyon Ajansı (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı TİKA), Sırbistan’ın güneybatısındaki Novi Pazar’da bulunan iki liseye çağdaş eğitim cihazı ve teknik donanım yardımında bulundu. Tekstil ve Deri Meslek Lisesi ile Anadolu Lisesine yapılan yardımlar kapsamında, öğrencilerin çok daha çağdaş ortamlarda eğitim görmesi amaçlanıyor. Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi Mehmet Kemal Bozay, lise öğrencilerine daha çok kitap okumaları çsında bulunarak, “Sizlerin mücadelesi Novi Pazar veya Belgrad’da olmamalı. İleride AB (Avrupa Birliği AB) vatandaşı olacaksınız ve her Avrupa Birliği AB vatandaşı sizin rakibiniz olacak. Çok okuyun, çünkü kuvvet bilgide saklıdır” dedi. TİKA Belgrad Koordinatörü Mehmet Bayrak da başta eğitim olmak üzere Novi Pazar’da 35 proje yaşama geçirdiklerini belirterek, yapılan yardımlar sayesinde tekstille ünlenen Novi Pazar’da çok daha üretken bir neslin yetişmesi temennisinde bulundu. TİKA, öğrencilerin ders gördüğü sınıfları yenilerken, görsel eğitime destek sağlayacak dijital aygıt yardımında da bulundu.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Namibya’da yaşayan kadim San Topluluğu için kırsal kalkınma programı başlattı. Programın ilk etabında Namibya’nın Tsumkwe şehri kırsalında kamplarda yaşayan Sanlara insani yardım ulaştırıldı. TİKA tarafından, Namibya’nın Otjozondjupa Bölgesi Tsumkwe Şehri etrafında başlatılan “Tsumkwe Bölgesi San Toplulukları Kırsal Kalkınma Programı”, insani yardım malzemeleri dağıtılması, gelir getirici projelerin geliştirilmesi ve alt yapı projelerinin geliştirilmesi olarak üç etaptan oluşuyor. San Toplulukları Kırsal Kalkınma Programının ilk aşaması kapsamında; Namibya-Botswana sınırında ülkede en yoğun San nüfusunu barındıran Tsumkwe’de bulunan ve nüfusları tamamen Sanların “Bushman” alt koluna mensup insanlardan oluşan Dobe, Elephant Song, Nama Pan ve Ondereyahurua kamplarına gıda, giysi, kırtasiye ve ihtiyaç malzemelerinden oluşan yardımlar ulaştırıldı. Yardımlar T.C. Windhoek Büyükelçisi Deniz Çakar, TİKA Windhoek Program Koordinatörü Cüneyt Esmer, Koordinatör Yardımcısı Abdulkadir Abukan, Doğu Tsumkwe Sanları Geleneksel Şefi “Şef Bobo” ve Namibya Ötekileştirilmiş Topluluklar Bakanlığı yetkililerinin katılımıyla, Tsumkwe’den 400 km toprak yol kat edilerek gerçekleştirildi.

Bölgedeki San topluluklarının en önemli kanaat önderi ve yöneticisi olan Doğu Tsumkwe Sanları Geleneksel Şefi Bobo, San topluluğuna verdikleri desteklerden ötürü TİKA’ya ve Türkiye Cumhuriyeti’ne teşekkür etti.

Sanlar Kimdir? Sanlar, Güney ve Güney-Batı Afrika’nın yaklaşık 30.000 yıllık kadim topluluklarından olup; yüzyıllar boyunca önce Bantuların ve akabinde kendilerini insan olarak görmeyen Güney Afrikalı Boerlerin baskısı altında kalmışlardır. Yaklaşık 200 yılda neredeyse 200.000 üyesi katledilen bu topluluğun bugünkü nüfusunun –göçebe yaşam tarzlarından ötürü tam tespit edilememekle birlikte- yaklaşık 100.000 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun da yaklaşık 30.000 kadarı Namibya’da ve Bushman adı verilen 8.000 kadarı Tsumkwe’de yaşamaktadır.

Polisin verilerine göre Manisa Büyükşehirden Bulgaristan’a Destek Nisan’da 584 ağır kaza

Yol Trafiği Güvenliği Devlet Kamu Danışma Komisyonu’nun görüşmesinde bu yılın ilk dört ayındaki yol trafiği ve kazalar durumu konuları ele alındı. Trafik Polisi’nin verilerine göre sadece Nisan ayında 584 ağır kaza olmuştur. Bunlarda 45 kişi öldü, 717 kişi de yaralandı. Bu yılın başlından bu yana 275 bin kaza kaydedildi. Bunların yüzde 25’i hız limitinin aşması ile ilgiliydi.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Mayıs - 2016

İftar Nedir - Oruç Nedir - Zekat Nedir

Bu sayfadaki bilgiler, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanmış olan İslam İlmihali eserinden, ağırlıklı olarak Hanefi mezhebi görüşleri kullanılarak hazırlanmıştır. İftar nedir? Zekat Nedir? İftar ramazan aylarında ve diğer dini günOruç nedir, neden tutulur? Müslüman olan zenginlerin ellerindeki değerlerde Müslümanların tuttukları oruçlarını açtıkları, güneOruç İslamiyet’in beş şartından birisidir. Günün lerden, ihtiyaç sahiplerinin hakkı olşin batıp akşam ezanının okunduğu zaman dilimidir. ağarmasıyla beraber akşam ezanın okunmasına duğu kabul edilen (Mearic 70/22-25) Oruç açmaya iftar, orucun açıldığı saate iftar vakti ve kadar geçen sürede herhangi bir şey yemeden, kısma ve bu ibadete zekat denir. orucu açmak için yenilen yemeğe de iftar yemeği denir. içmeden ve her türlü kötülükten sakınmak diye kısaca İFTAR VAKTİ NASIL ANLAŞILIR tanımlanabilir. Kimler Zekat Vermelidir? İftar vaktinin geldiği akşam ezanının okunması ve camileKişinin Zekat vermesi için müslüman olrin minarelerinde kandillerin yanması ile birlikte anlaşılır. MüsORUÇ KİMLERE FARZDIR ması ve belli bir miktarda zenlümanlar ezanın okunmasına müteakip oruçlarını açarlar. İftar Oruçta iki öğün vardır. Oruç tutan kişilerin gin olması yeter ve gerek şarttır. saatinde orucun su ya da hurma ile açılması makbuldür. Gün bo- imsak vaktinden önce yedikleri yemeğe sahur, akşam Not: Diğer ibadetlede bulunan Akıl ve Büyunca hiçbir şey yemeden ve içmeden oruç tutulduğu için iftar ezanının okunması ve güneşin batmasıyla yenen luğ şartları, zekat için geçerli değilsaatinde içecek ya da yemekler aniden ve hızlı bir şekilde tüketil- yemeğe de, iftar adı verilir. Oruç Müslüman olan ve memelidir. İftar yemeği yavaş yavaş ve sindirilerek yenmelidir. ergenlik çağına eren, aklı başında ve sağlıklı kadın dir. Çünkü zekat, zenginliğin borcuİFTAR VE BİRLİK BERABERLİK ve erkekler için farzdır. Yolculuğa çıkan ve geçici dur ve vekaletle (yani vasi veya vekil İftar aynı zamanda akrabalık ve komşuluk gibi iliş- hastalıklar geçiren kişiler içinde oruç farz olmakla tarafından) yerine getirilebilen bir ibadettir. kilerin yakınlaşması içinde oldukça önemlidir. Ramazan beraber, yolculuk ve hastalık haliyle Ramazan ayında Zekatın Şartları aylarında akraba, komşu veya alım gücü düşük olan kişi- oruç tutamayanlar daha sonra oruçlarını tutabilirler. 1. Niyet: Zekat verilirken, o malın zekat olalerin iftara davet edilerek kalabalık sofralarda birlikte yerak verildiğine niyet etmek gereklidir. mek yemek hem manevi açıdan hem de birlik ve beraORUÇ TUTMANIN TEMLE ŞARTLARI VE NİYET 2. Temlik: Zekat miktarının verildiği kişinin mülkiberlik bakımından oldukça güzel ve son derece önemlidir. Oruç tutmak için yerine getirilmesi gereken yetine geçmesidir. Alan kişinin bu zekatı isteşartlar vardır. Bunların başında niyet etmek gelir. diği gibi harcayabileceği şekilde eline geçmelidir. İFTAR DUASI Sahur yemeğinden sonra imsak vaktinin girmesinden İftar ile ilgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) bir başlayarak güneşin batışına kadar orucu bozan Zekatın Ödenme Zamanı hadisinde; “ Oruçlunun iki sevinci vardır: biri iftar ettiği, diğeri şeylerden uzak durmak orucun şartıdır. Oruç için Zekat ödemesi için belli bir ay veya gün yoktur. de Allah’a kavuştuğu vakittir.” İftar yemeği öncesinde oruç açıl- öncelikli şart olan niyet ise; “ niyet ettim Allah rızası Üzerinden bir yıl geçmesi gereken gelirler için yıl madan önce dua edilir. İftar yemeği öncesinde çeşitli dualar edi- için ramazan orucunu tutmaya” şeklinde edilir. Fakat dolduğunda, gerekmeyenler için ise gelir elde lir. Peygamberimizin de çeşitli iftar duaları bulunmaktadır. Bu bu veya benzer cümleleri kurmak şart değildir. Oruç edildiğinde makul süre içinde vermek şart olur. duaların en çok bilineni ise; “ Allah’ım, senin için oruç tuttum, tutmayı zihinden geçirmek ya da sahura kalkmakta Geciktirilmemelidir, fakat önceden de ödemesi sana inandım, sana sığındım. Senin verdiğin rızıkla orucumu niyet sayılır. açıyorum. Hamd olsun verdiğin nimetlere. Sağlık ve afiyetle.” yapılabilir (gelecek senelerin zekatı verilebilir).

Özgürlük ve Demokrasi için Dünya Ligi’nin Sofya ofisi kuruldu Özgürlük ve Demokrasi için Dünya Ligi’nin bütün dünyadan üyeleri, 1954 yılında kurulan ve dünyadaki totaliter rejimlere karşı çıkmayı amaçlayan dünya örgütünün Bulgar ofisinin resmi kurulması vesilesiyle Sofya’da bir araya geldi. Onlar, Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev tarafından kabul edildi ve kendisiyle Yakın Doğu’daki durum ve Avrupa’da popülüzm ve milliyetçilik güçlerinin artan şöhreti sebepleri konusunda görüş teatisinde bulundu. Plevneliev, bugün özgürlük ve de-

mokrasinin birçok ülke ve bölgede üstün gelemediğine işaret etti ve bu yüzden her gün desteğe ihtiyaç duyduğunu açıkladı. Devlet Başkanı, “Totaliter rejimler hakkındaki gerçeği çocuklarımızdan saklamaktan daha tehlikeli bir yaklaşık yoktur” diye uyardı ve Avrupa, Yakın Doğu, Kuzey Afrika ve ülkenin diğer bölgelerinde bugünkü çok sayıdaki krizlerin, yasa üstünlüğünün, demokrasinin ve insan hakları ve özgürlüklerinin çiğnenmesinden kaynaklandığının altını çizdi.

Yur tdışında 240 Bulgar okulu var Başbakan yardımcısı ve eğitim bakanı Meglena Kuneva yurtdışında Pazar günü açık olan 240 Bulgar okulunun bulunduğu , Prag ve Budapeşte’de ise iki devlet okulunun bulunduğunu bildirdi. Kuneva yeni Bulgarca ders kitapları üzerinde düşünüldüğünü söyledi.

Bundan başka Eğitim bakanlığında yurtdışında Bulgarların eğitimine yönelik özel bir merkezinin oluşturulması inceleniyor. Temmuz ayında yurtdışında Bulgar okullarının temsilcileri Bulgaristan’a davet edildi, yeni ders yılında ait kararlar verilecek.

Sosyal emekli ma- Belediyeler, İçişleri Bakanlığı’nın Belediye Mecvermesini istiyorlar aşı 60,28 Avro oldu lis üyeleri önünde hesap hesap vermesini istedi. İçiş-

1 Temmuz 2016 yılından itibaren belirli yaşı dolduranlar için sosyal emeklilik maaşı 58,75 Avro’dan 60,28 Avro’ya yükseldi. Yüzde 2,6 zam var. Değişikliklik askeri özürlülerin, diğer özürlülerin ve tüm emekli maaşlarının da güncelleştirilmesine yol açacak.

Bulgaristan Belediyeleri Milli Derneği, Suç Önleme Milli Kurulu’nun oturumunda İçişleri Bakanlığı’nın Belediye Meclis üyeleri önünde faaliyeti konusunda alenen

leri bakanı Bıçvarova Dernek ile görüşmesinin ardından suçları yerel düzeyde önleme tedbirlerinin şimdiye kadar gereken sonuçları vermediğini itiraf etti. Belediyeler, Yerel Özyönetim Yasası’na düzenlemeler yoluyla, ihlaller saptandığında, bunlara bağlı koruma organlarına daha büyük yetkiler tanınmasında ısrar ettiler.

5

Musa Vatansever 19 Mayıs 1989 Cebel İsyanı

Ayaklanmalar büyük medeniyetlerin tınısıdır.

Affetmek büyüklüğün şanındandır. Fakat bizim çektiğimiz zulmün af edilecek yanı yok. Dünyayı değiştiren olaylar sosyal depremlerdir. Bir depremin ardılı olur. Bir büyük deprem olduğunda insanın ayaklarının altı hep titrer ve bu patlamaya neden olan zalim rejim yıkılsa, polis zulmü kesilse, gardiyanlar emekli olsa yada bazıları tutuklanıp yargılansa, peş para etmez, deprem gören toprağın kalbi gibi isyan eden halkın ruhu da huzur bulmaz hep uyanıktır, gözleri hep açık ve yüreği aslan gibi şahlanmıştır. Cebel Ayaklanması Bulgaristan Türklerinin böyle bir güçle baş kaldırdığı bir depremdir. İşte böyle bir olaydır 19Mayıs günü her yıl kutladığımız Cebel Ayaklanması! Olay şehir mezarlığında, bir Türkü Bulgar adıyla, Müslüman’ı Hıristiyan adetlerine göre gömdürmek isteyen belediye başkanının başına tabut kapağı geçirilmesiyle patlak vermişti. “Soya Dönüşe“, isim değiştirme ve baskılara karşı ulusal direnişlerin ve büyük ayaklanmanın başladığı gün olarak anılıyor. Bir ulusal diriliş kıvılcımları devlet gücünün söndüremediği boyutlara ulaştığında bütün Bulgaristan’ı alevler sardı. Şumen’in Kus, Todor İkonomovo, Pristoe, Kliment köylerinde şehitler verdik, Deliorman ve Dobruca yürüdü. Tütün iğneleri silah oldu. Koca Balkan doruklarında, Gerlovo’da bayraklar dalgalandı. Karadeniz halkımızı alkışladı. Yakın tarihimizde 3 Ayaklanma olmuştur: Ayaklanma, öyle emirle, tutuklamakla, kurşunlamakla durdurulabilecek bir şey değildir. Yeni Bulgar tarihinde 1918, 1923 ve 1989 Mayısında olmak üzere 3 Büyük Ayaklanma olmuştur. 1918 Ayaklanması Radomir yöresini, 1923 Kuzey Batı Bulgaristan’ı sarmışken 1989 Türk Ayaklanması bütün Bulgaristan’ı, Dobruca’dan Batı Rodoplara her köy ve kasabayı, Türkçe konuşan her haneyi, her bir ferdi sardı ve 10 Kasım 1989 günü, T. Jickov’un 37 yıllık totaliter, insan ve özellikle de azınlıklar düşmanı iktidarına son verdi. İsyancılar kurşunlara siper olurken Medü Doğan votka yudumluyordu. 19 Mayıs 1989’da Pazarcık hapishanesinde görünen ama aynı gün sabah saat 10’da kırmızı plakalı bir siyah “Volga” ile alınan ve Smolyan (Paşmaklı) Balkanındaki Sovyetler Birliği Sofya Büyük Elçiliği dağ evinde özel misafir statüsünde ilgi gören Medü Doganov (Ahmet Doğan) o içki masasında ayaklanmanın “Lideri” ilan edildi. Bu Moskova’da düşünülen stratejik bir yalandı. 3 günden sonra Plovdiv’in “Krumovo” askeri hava alanından kalkan bir helikopter, “VI. Şube“den ve “DS” den birkaç generalle birlikte keçi sakallı Medyü da havalandı. Çapa, satır, orak, tırpan ve yamaları kaldırmış askere, zırhlı araçlara, tanklara, polise, totaliter rejime ve azınlıklara zulüm eden Bulgar devletine karşı yürüyenleri gösterdiler ona ve “vazifen bunları ya memleketten kovmak ya da koyun sayasına kapatıp aç susuz ölümlerini beklemektir” dediler. Karar yerde alınmış ama emir havada verilmişti. Kabul etmeye, hain olmayı kabul etmese helikopterden atılacak ve “şehit” olacaktı, ama olmadı o “ihanet çizgisince yürümeyi, halkın eziyetine tahammül etmeyi kabul etti” ve votka viski içmeye devam etti. 1989 Mayısında Bulgaristan Türkleri devlet kapısından çekilmişti. Ne yapabileceklerini gösteriyorlardı. Devletin zulüm güçleri onların içinden ne geçtiğiyle, dertleriyle, ne düşündükleriyle ilgilenmiyor, tüm dertleri ayaklanan halkın başına fes geçirip püskül sallatmaktı. Bu iş için en kimliksiz kişi ömür boyu hainliği kabul eden Ahmet Doğan idi. Haklarının çiğnendiğini son 26 yılda da gören halk, devletten ve devletin atadığı “liderden” uzak durdu. Bugün artık “lider” ayı inine çekildi, tören, bayram, mevlit, adet, töre tanımıyor, kış uygusuna yatmaya hazırlanıyor. HÖH liderleri artık iyilikle kötülüğü birbirinden ayıramayacak duruma gelmiştir. İşte son örnek:

Devamı www.bghaber.org


6

Mayıs - 2016

Raziye ÇAKIR Deliorman Mayıs ‘89 Yürüyüşleri…

20 Mayıs 1989’da Deliormanlılar da “Yeter Artık!” dediler ve protesto yürüyüşlerini başlattılar. Şumnu sancağının Yusufanlar, Şarvı, Davulcular, Saltıklar, Çoban Nasıf, Nasufçular, Emberler yürüyüşe çıktılar. Kent merkezine toplandılar. Arkadan gelenler kent meydanını doldurdular. Kısa ve özlü konuşmalardan sonra iki öğrenci şiir okudu. Meydanda Türkçe konuştuğu için ceza ödemiş, Bulgarca bilmediği için hastaneden kovulmuş ve daha yüzlerce hor görülmüşler bu durum karşısında heyecanlandılar. Hatırlayalım; Katılanlar anlatıyorlardı: Bu kalabalık Emberler’den Rasınlar’a, oradan da Çufallar’a vardı. Yine kısa bir konuşmadan sonra yola çıkıldı ve Bohçalar (Kaolinovo) kentine doğru ilerlediler. Gizli polis de uyumuyordu. Emberler’de daha takibe başlandı. İtfaiye arabaları geldiler, ancak müdahale etmediler. Havada helikopter sürekli tur atıyordu. Aydoğdu’da iken Razgrat plâkalı arabalar gördük. Bohçalar’a doğru yön alıyorlardı. Yaşlılardan, çocuklardan, kadınlardan oluşan bu kalabalık kol kola kilitlenmiş birlikte hareket ediyorlar, hep bir ağızdan “Osman Paşa Marşı”nı söylüyorlardı. “Ünü büyük Osman Paşa” dizeleri bereketli, düz tarlaları inletiyordu. Kalabalık arada bir meşe ormanlarına dalıp çıkıyorlardı. Deliorman’ı, Güney Dobruca köylerini marşımız zulme karşı koymaya çağırıyordu. Bir ara polis ve asker yolumuzu kesti. Kent merkezine girmemize izin vermiyorlardı. İsyancılar yolu bıraktılar, tarlalar içinde yürümeyi sürdürdüler. Tekrar yola çıkıldı. Uyarı sesleri duyuldu: “Birbirinizden ayrılmayın!”,“Kadınları, çocukları ortaya alın!” Bir süre daha böylece yürüdük. İlerledik. Bizi bölmek için bir tank kalabalığın arasına daldı. Millet taşlarla tanka saldırdı. Tankın çelik yüzüne çarpan taşlar acayip sesler çıkartıyordu. Sanırsın taş yağmuru yağıyordu. Kalabalıktan bir grup, polis çemberini yardı. Kent merkezine yürüdüler. Gerisi söküldü. Bohçalar’ın merkezi doldu taştı. Mitingde Bedriye Osmanova adında bir kız tüm Bulgaristan Türklerinin isteklerini açık bir şekilde ortaya koydu. “Adlarımızın iadesini istiyoruz,” dedi. “Türkçe konuşmak yasağı kaldırılsın, baskılar sona erdirilsin,” dedi. Bu isteklerin sıralandığı anlarda özel ekipler yürüyüşe çıkanlardan bazılarını tutuklayıp, yakındaki ormana götürmüşler ve işkence etmişler. Kuzey Bulgaristan’da yürüyüşler ertesi günlerde de sürdü. 21 Mayısta Mahmuzlu’da yürüyüşlere gidildi. Burada 4 şehit verildi. 22 Mayıs’ta Razgrat şehrinde halk sokaklara çıktı. Çevre köylerden de gelenler oldu. Aralarında ünlü pehlivan Osman Durali de bulunuyordu. Yine 22 Mayısta Akkadınlar’da (Dulovo) protesto yürüyüşüne çıkıldı. Çukurköy’de (Yasenkovo), Bıyıklı’da (Bortsi) ve çevre köylerde Köklüce’ye (Venets. S.K.) kadar uzayıp gitti bu isyanlar. 24 Mayısta Terbiköy (Kapitan Petko) halkı da mey*danlara çıktı. Bu köye yakın Şeytancık (Hitrino) köylüleri de acıları sokağa çıkarak dile getirdiler… Şeytancık mitingi çok kalabalıktı. 23-24 Mayısta Razgrat ilinin Ezerçe köyünde millet ayaklandı. İki genç şehit edildi: Sezgin Karaömer ve Ahmet Buruk. Onları tabancasıyla öldüren Razgrat savcısıydı. 27 Mayısta aynı ilin Torlak köyünde binlerce insan meydanlara, yollara döküldüler. Köy tanklarla, polislerle sarıldığı halde yürüdüler: “Biz Türküz!” diye slogan attılar. Haklarını geri istediler. Bu protesto mitingleri 29 Mayısa kadar sürdü. Onlarca insan şehit edildi. Yüzlercesi yaralandı. Binlercesi sürgüne gönderildi veya hapislere tıkıldı. İsyan etmeyen halk isyan etti, çünkü dokunulmaz hakları ellerinden alınmış, hiçbir şeye hakkı olmayan köle durumuna düşmüşlerdi. Aynı yılın sonunda totaliter rejim çöktü. Rejim değişti. İnsanlar biraz olsun nefes aldılar. Devamı www.bghaber.org

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Tarih ve Eğitim İSLAMİYETİ KABUL EDEN BULGAR TÜRKLERİNİN “KUTSAL BULUŞMASI”

Türk-İslam tarihinde İdil Volga Tatarlarının ataları olarak kabul edilen Bulgar Türklerinin topluca İslamiyet’i kabulünün 1127. yılı Tataristan’ın Kadim Bolgar şehrinde 2016’da törenlerle kutlandı. İSLAMİYETİKABULEDENİLKTÜRKDEVLETİ Türkiye’nin Kazan Başkonsolosluğu tarafından yapılan açıklamada: “KazanSummit için Tataristan’da bulunan Moskova Büyükelçimiz Sayın Ümit Yardım dün (20 Mayıs) tarihi Bolgar şehrini ziyaret etmiştir. 2014 yılında UNESCO Tarih Mirası listesine dahil edilen Bolgar, İdil Bulgar Devleti’nin başkentliğini yapmıştır. 922 yılında İdil Bulgar Devleti resmi olarak İslamiyeti kabul eden ilk Türk devleti olmuştur. Bu olayın yıldönümü her sene “Kutsal Bolgar Buluşması” adıyla kutlanmaktadır. Tarihi Bolgar şehrinde (21 Mayıs 2016) İdil Bulgar Devleti’nin Müslümanlığı kabul edişinin yıldönümü münasebetiyle geleneksel “Kutsal Bolgar Buluşması” gerçekleştirilmiştir. Bu vesileyle ayrıca Rusya İslam Adademisi binasının temel atma töreni yapılmıştır. Etkinliklere Türkiye’nin Başkonsolosu Turhan Dilmaç ve Muavin Konsolos Nurettin Kaya da iştirak etmişerdir.” denildi. “KUTSAL BULGAR BULUŞMASI” Asırlarca yoğun Slav baskısı altında kalan Tataristan’daki Türkler günümüzde tarihlerini araştırıp kökleriyle yeniden buluşuyor ve atalarını tanıyorlar. Tataristan Türkleri, dedelerinin Bolgar Türkleri ile kaynaşarak günümüze geldiğini keşfediyor ve Bulgar Şehrinde bu tarihi tanıtan müzeler kurarak gelecek nesillerine miras olarak bırakmak istiyorlar. Bu yüzden Tatar Türkleri’nin dedeleri olarak bilinen Volga Bulgarlarının devlet olarak 922’de İslamiyet´i kabulü “Kutsal Bulgar Buluş-

ması” olarak adlandırılarak her yıl resmen kutlanıyor. Türk kamuoyunun Tataristan ve ilk Müslüman Türk devleti Bulgar Türk devletinden yeteri kadar haberi yok. İdil nehri boylarında kurulan Bulgar ve Altınordu Türk devletleri çok iyi araştırılıp kamuoyuna mal edilmesi için çalışmalar yeni yeni yapılıyor. Bu bölgede belgesel çekip araştırma yapmaya devem ederek yüzlerce yıllık Altınordu, Bulgar Türk devletleri ile Kazan Tatar hanlıklarını tanıtılıyor. TARİHİ MÜZE VE HAN MEZARLARI Tarihi Bolgar şehri yeniden ortaya çıkarılıyor. Kazılar yapılıyor, yıkılan camiler yeniden yapılıyor. Toprak altındaki tarihi mezar taşı kitabeleri tek tek bulunuyor. Tarihi eserlerin sergilendiği müzeye giderek belgesel çekimleri yapılıyor. Buraya İslam medeniyetinin nasıl geldiği belgelerle gösteriliyor. Bolgar şehrinin ihtişamlı geçmişi ve Bolgar Türk devletinin Moğollar tarafından nasıl yıkıldığı belgeler ve haritalarla anlatılıyor. Tarihi mezar taşı ve kitabeler adeta manevi bir tapu senedi gibi. Tarihi Bulgar kentinde inşa edilen yeni müze dünyanın en büyük Kur´an-ı Kerim´ine ev sahipliği yapıyor. Resim sergileri, yarışmalar ve diğer etkinliklerin düzenlendiği müzede, tarihi belgeler, el yazması

AB’deki kriz vekil maaşlarını vurdu

Dünyayı etkisi altına alan küresel ekonomik kriz nedeniyle önlem alan birçok ülkede milletvekilleri maaşları ekonomik kriz karşısında eriyor. CİHAN Haber Ajansı’nın yaptığı araştırmaya göre, ekonomik krizle boğuşan birçok AB ülkesi parlamentosundaki vekil maaşlarından fazla olduğu ortaya çıktı. Ortaya çıkan araştırmaya göre, Maaşlarının en yüksek olduğu ülkeler arasında 11 bin 100 dolar ile Almanya ilk sırada yer alırken İtalya 9 bin 050 dolarlık ücretle ikinci sırada yer alıyor.

bin 145 dolar iken, Bulgaristan ve Ukrayna’da vekil maaşları 3 bin 245… YUNAN VEKİLLERİN MAAŞLARI ERİYOR

Öte yandan çoğu zaman nisap sorunu yaşanan KKTC’deki Cumhuriyet Meclisi’nde milletvekillerinin aylık maaşları 3 bin 459 dolarla,3 bin 145 dolarla Yunanistan, 3 bin dolarla İspanya ve 3 bin 245 dolarla Bulgaristan ve Ukrayna’yı geride bıraktı. Bu rakamların yanı sıra Avrupa’daki birçok büyük ülkedeki vekil maaşlarını geride bırakan KKTC vekilleri, Cumhuriyet Meclisi’ne gelemedikleri için mecliste zaman zaman nisap sorunu EN YÜKSEK VEKİL MAAŞI ALMANYA’DA CİHAN Haber Ajansı Avrupa’daki ülkelerin yaşanmasına neden oluyor. Ayda en az 4 kez nisap milletvekillerinin aldığı maaşlarla ülkemizdeki ve- sorunu yaşanan ülkede vekillerin aldıkları 9 bin killerin aldığı maaşların kıyaslamasını yaptı. Ma- 800 TL’lik rakam şaşkınlık yaratıyor. aşlarının en yüksek olduğu ülkeler arasında 11 bin İŞTE AVRUPA’DA MİLLETVEKİLİ MAAŞLARI 100 dolar ile Almanya ilk sırada yer alırken İtalya Almanya 10.568 $ İtalya 9.050 $ Avusturya 8.255 $ Norveç 7.500 $ 9 bin 050 dolarlık ücretle ikinci sırada yer alıyor. İngiltere 6.600 $ Türkiye 5.500 $ Milletvekili maaşlarının en düşük olduğu ülkelerin Danimarka 5.000 $ KKTC 3.459 $ başında 2 bin 200 dolar ile Polonya geliyor. Çek Fransa 4.648 $ İsveç 4.200 $ Cumhuriyeti de 2 bin 320 dolar ile Polonya’yı taBulgaristan 3.245 $ Ukrayna 3. 245 $ Yunanistan 3. 145 $ İspanya 3.000 $ kip ediyor. Yine AB ülkesi olan ve ekonomik krizÇek Cumhuriyeti 2.320 $ Polonya 2.200 $ den iflas eden Yunanistan’da vekil maaşları ise 3

Ombudsman Maya Manolova yurtdışındaki oylama için Seçim Yasası’nda değişiklikler öneriyor

Ombudsman Maya Manolova, Halk Meclisi Başkanı Tsetska Tsaçeva’ta Seçim Yasası’nın değişikliği ve eklenmesi için öneriler gönderdi. Değişiklikler, yurtdışındaki Bulgarlardan istenmişti. Yurtdışındaki Bulgarlar, onların yurtdışında oylaması için kolaylaştırılmış ve iptal edilmiş şartların yeniden yürürlüğe koyulmasını istiyor. Maya Manolova’nın önerdiği değişiklikler arasında “Yurtdışı” bir seçim bölgesinin oluşturulması, orada geçen seçimlerde en az 100 seçmen olduğu yerlerde otomatikman seksiyonların açılması için imkan sağlanması, diplomatik temsilcilikler dışında 40 dilekçe ile seksiyonların kurulması yer alıyor.

Kur´an-ı Kerim ve diğer dini eserleri görmek mümkün. İSLAM MEDENİYETİ RUSYA’YA HRİSTİYANLIKTAN 66 YIL ÖNCE GİRDİ 988 yılında Ruslar Bizans’tan Ortodoksluğu ithal ettikten sonra, kendilerinden 66 yıl önce İslâm dinini kabul etmiş olan Volga Bulgar Türk Devleti’ni ortadan kaldırmayı kafalarına yerleştirmişlerdi. Günümüzde de canlılığını koruyan Slav-Ortodoks ittifakının temelleri atılmıştır. 10, 11 ve 12’nci yüz yıllarda Volga Bulgar Türk Devleti kendi sınırlarını korumak ve zamanın şartlarına göre diplomatik girişimlerle Rus-Bizans saldırılarını etkisiz hale getirme kudretini gösterebilmişti. 13’üncü yüz yılda Tatar-Moğol akıncıları, Müslüman Türk Volga Bulgar devletini de, Rus prenslikleriyle birlikte istilâ ettiler. Moğollar, o dönemin çağdaş ve uygar Bulgar kentini harabeye çevirdiler. 13’üncü yüzyıla kadar, Volga Bulgarları, Rus ve Bizans saldırılarını püskürtme gücü ve yeteneğine sahip oldukları hâlde, bu sefer Moğol istilâsından kurtulamadılar. Bugünkü İdil-Ural da ovalık olmasından dolayı, batıdan ve doğudan gelen akınlara açık durumdadır. İdil-Ural ve onun bir parçası olan Tataristan’ın coğrafî konumu, bu ülkeler için büyük bir dezavantaj teşkil etmektedir. Moğol-Tatar istilâsı, Bulgar Devleti’ni RusBizans saldırılarını önleme bakımından büyük tarihî önem taşımaktadır. Moğollarla birlikte gelen Türk kökenli Tatarlar, Bulgar Türkleriyle bütünleştiler ve iki kuşak sonra Bulgar-Türk denizinde eridiler, ama adlarını bıraktılar. 15’inci yüz yılda Bulgar adi kalmadı. Onun yerine Tatar Türkleri adi altında etnik bir gurup ortaya çıktı. Murat ULUTÜRK

İSKEÇE TÜRK BİRLİĞİ HAKSIZ KAPATMALARI KINADI

İskeçe Türk Birliği, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’ne bağlı iki şubenin kapatılmasını kınadı. İskeçe Türk Birliği’nin açıklaması şöyle: “Vatandaşı bulunduğumuz ve tüm vatandaşlık görevlerimizi en hassas bir şekilde yerine getirmeye çalıştığımız ülkemiz Yunanistan’ın yetkili makamlarının uygulamaları sayesinde bir hayal kırıklığı daha yaşadığımızı üzülerek belirtmek durumunda kalıyoruz. Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’nin insan haklarına aykırı olarak kapatılmış bulunan şubelerini azınlığa vurulmuş yeni bir darbe olarak algıladığımızı ifade etmek istiyoruz. Azınlık olarak ne kadar iyimser olmaya çalışsak ve yarınlara ne kadar güvenle bakmak istesek de buna müsaade edilmeyeceği son dönemlerde yaşanan olaylardan açıkça anlaşılmaktadır. İskeçe Türk Birliği olarak, özelde Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’ne, genelde ise tüm azınlık fertlerine karşı yürütülen bu antidemokratik uygulamaları şiddetle kınadığımızı ve ülkemiz Yunanistan’ın bir an önce Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na olan bakış açısını değiştirmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Devletimizin, tahammülü kalmamış bulunan azınlığımızın sesine artık kulak vermesini diliyoruz.”

Bulgar Valentina, Gebze’de kanseri yendi

Kocaeli’de yapılan ameliyat ve tedaviyle yumurtalık kanserini yenen Bulgar Valentina Simeonova (35), ikinci bebeğini kucağına alacak. BULGARİSTAN’DA YANLIŞ TANI Simeonova, bir yıl önce rutin kontrol esnasında sol yumurtalıkta bir kitlenin olduğunun fark edildiğini belirterek, bir arkadaşının tavsiyesiyle Gebze’de Anadolu Sağlık Merkezi’ne geldi. Bulgaristan’da gittiği doktorlardan memnun kalmadığı için Gebze’ye geldiğini belirten Valentina Simeonova şöyle dedi: “Buraya geldiğimde iyileşeceğime inanıyordum, çünkü doğru yerde olduğumu biliyordum ve doğru doktorun yanındaydım. Bulgaristan’da 2 doktora gittim. Bulgaristan’da gittiğim doktorlara göre yumurtalık kistinin olduğu taraf bile yanlıştı. Yumurtalığımdaki kitlenin hangi tarafta olduğunu bilemediler. Bulgaristan’daki doktorlar bana bir daha anne olamayacağımı söylediler. Yani yanlış tanı koydular. Sağlıklı yumurtalıkta kitle olduğunu söylemişlerdi. Şu an doğru teşhis ve tedaviyle anne olacağım.”İKİNCİ ÇOCUĞU OLACAKHamile olduğunu öğrendiği zaman önce inanamadığını anlatan Simeo-

nova, bu kadar büyük ve önemli bir ameliyattan sonra bu kadar kısa bir zamanda hamile kalacağını düşünmediğini kaydetti. “LAPAROSKOPİK YÖNTEMLE AMELİYATI GERÇEKLEŞTİRDİK””Bu cerrahiyi laparoskopik yolla yapmayı planladık. Hastanın yumurtalık tümörünü laparoskopik yöntemle aldık. Patolojik inceleme sonucunda tümör kötü huylu çıktı. Bu durumda ameliyatın devamını getirmeye karar verdik. Hastanın rahmini ve yumurtalığını koruyarak, normal, bildiğiniz bir kanser ameliyatı yaptık. Böylece ikinci bir cerrahi ameliyata da bırakmamış olduk ve hastayı çok kısa bir sürede taburcu edebildik. Bu ameliyatın önemli yanlarından biri, ameliyatın laparoskopik yolla yapılmasıdır. Yani kapalı bir ameliyat gerçekleştirdik. Hastanın karnını açmadan, kocaman bir kesi yapmadan. Çünkü kocaman bir kesinin 2 önemli zararı var. En önemlisi yapışıklık olması. Diğer dezavantajlar da hastanın hastanede uzun kalması, buna bağlı uzun ağrı kesici ve antibiyotik kullanımı gibi sebeplerdir. Yapışıklık olması özellikle gebe kalmak isteyen kadınlar için ciddi sorun.”Kaynak: Bulgar Valentina, Gebze’de kanseri yendi


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Mayıs - 2016

Kültür - Sanat-Tehnoloji

‘Soykırım’ Tasarısına Sadece O ‘Hayır’ Dedi

bir milletvekilinin “Hayır“ demesi dikkat çekti. Tasarıyı Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU’dan Milletvekili Bettina Kudla reddetti. Alman Meclisi’nde Hıristiyan Birlik Partileri CDU/CSU, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi’nin meclis gruplarının ortaklaşa hazırladıkları ve 1915 Ermeni iddialarını ”Soykırım” olarak nitlendiren tasarıya sadece bir milletvekiAlman Meclisi’nde yapılan “Er- linin “Hayır“ demesi dikkat çekti.Bütün meni soykırımı” oylamasında sadece parti gruplarının partiler üstü anlaşarak

hazırladıkları tasarıyı Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU’dan Milletvekili Bettina Kudla reddetti. Reddetme gerekçesini ”Alman Bundestag’ının görevi başka ülkelerde yaşanan tarihi olayları değerlendirmek değildir” diyen CDU’lu Milletvekili Kudla, ”Bu durumda olayların aydınlatılma yeri Türkiye’dir. Oylanan tasarıda yaşananların soykırım olduğunu destekleyen başta tarihçiler olmak üzere herhangi bir kaynak yok” ifadelerini kullandı.

‘Modern çoban’dan hayvanlarına ilginç takip metodu YERLİ MİLLİ HIZLI TREN

Çankırı’da bir çoban, sürüsünü takip edebilmek için ilginç bir yöntem geliştirdi. Hayvanların üzerine GPRS takan çoban, artık hayvanlarını uydu üzerinden takip ediyor. Çankırı’nın Ilgaz ilçesine bağlı Bozatlı köyünde yaşayan 54 yaşındaki Kadir Metin, iş yoğunluğundan hayvanlarıyla ilgilenmeye fırsat bulamayınca teknolojiye ayak uydurdu. Uzun yıllardır çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan Metin, bunların yanında köydeki her türlü teknik işi de yapıyor. Komşuların bozulan televizyonlarını, çamaşır makinelerini de tamir eden Metin, sürüsünün başında duramadığı için ilginç bir yöntem geliştirdi. Köyde ‘modern çoban’ olarak adlandırılan Metin, hayvanlarını kontrol etmek amacıyla boyunlarına çan yerine GPRS sistemi

taktı. Metin, GPRS sayesinde hayvanlarını uydu üzerinden takip ediyor. Sabahın erken saatlerinde hayvanlarını meraya bırakan Metin, evdeki bilgisayarından hayvanlarını adım adım takip ediyor. Metin, olumsuz bir olayda ise hayvanların yanına gidiyor. “Hayvan besleyen köylülerimize de bu sistemi kuracağız” Uygulama hakkında bilgi veren modern çoban Kadir Metin, “Bir yıldan beri amatör olarak yapmış olduğum hayvancılığı devam ettiriyorum. Bir hayvanla başlamış olduğum bu işi 6-7 hayvana çıkardım. Köyümüzde ekili alanlar olmadığı için rahatlıklar etrafa salıveriyoruz. Köyün merasında yayılıyorlar ama bazen bulmakta zoruluk çekiyorum. Sürekli takip etmek zorunda kalarak motosikletimle onları arıyorum. Bu da bana zaman yönünde çok büyük sıkıntılar oluşturuyor. Bunun önüne geçmek için aklıma araçlara takılan GPRS cihazını hayvanlara takmak geldi ve bunu uyguladım. Cep telefonumla veya evde bilgisayarımdan çok rahat bir şekilde hayvanları takip edebiliyorum. Bu uygulama köyümüzde örnek olmuştur ve diğer hayvan besleyen köylülerimize de bu sistemi kuracağız” dedi.

350 km hız yapması planlanan Milli Yüksek Hızlı Tren Projesi 2018 yılında bitirilecek. Tren’in ekonomiye katkısı ise 2,5 milyar dolar olacak. Milli Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında üretilmesi planlanan trenin 350 km/s hız yapması ve 2018’de bitirilmesi hedefleniyor. Türkiye’nin yerli üretim kapasite ve kabiliyeti her geçen gün biraz daha gün yüzüne çıkıyor. Demiryolu endüstrisinde ise bağımlılığımız her geçen gün daha da azalıyor. Yerli üretime verdiğimiz önem artarken, hayata geçirilen projeler göz dolduruyor. Yenişafak’ın haberine göre, Milli Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin konsept tasarım çalışmaları tamamlandı, endüstriyel mühendislik çalışmaları ise sürüyor. Milli Yüksek Hızlı Tren’in 2018 yılı sonunda hizmete alınması planlanıyor.

Dünyanın en yaşlı 5 ağacından biri Türkiye’de Dünyanın bilinen en yaşlı 5 ağacından biri olan Zonguldak’taki 4 bin 112 yaşındaki porsuk ağacının tabiat anıtı ilanı için resmi süreç başlatıldı.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, dünyanın bilinen en yaşlı 5 ağacından biri olan Zonguldak’taki 4 bin 112 yaşındaki porsuk ağacının tabiat anıtı ilanı için resmi süreci başlattıklarını bildirdi. Orman ve Su İşleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Anadolu’da en yaşlı anıt ağaçların Zonguldak’ın Alaplı ilçesindeki Gümeli ormanlarında bulunduğu aktarıldı. 4 bin 112 yaşındaki porsuk ağacının da içinde olduğu Gümeli ormanlarındaki alanın “Tabii Yaşlı Porsuk Meşceresi” olarak nitelendiği ifade edilen açıklamada, alanda bin 987 ve bin 164 yaşlarındaki ağaçlar ile yaşları ortalama 300 ile 500 arasında değişen çok sayıda porsuk ağacının yer aldığı vurgulandı.

Tabiat anıtı ilan edilecek ağacın yaşının, porsuk ağaçlarına ilişkin uluslararası projelerde görev alan, doğal yaşlı ormanlar konusunda uzman, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Ercan Oktan tarafından araziden alınan örneklerin laboratuvarda incelenmesiyle tespit edildiğine dikkat çekildi.

Porsuk ağacının dünyanın en yaşlı 5 ağacından biri ve Türkiye’nin en yaşlı ağacı olduğunun belirlendiği bildirildi. Buna göre, Zonguldak’taki 4 bin 112 yaşındaki porsuk ağacının tabiat anıtı ilanı için resmi süreci başlattıklarına işaret eden Eroğlu,”Anıt niteliğindeki porsuk ağacının Bronz Çağı’ndan bugüne kadar Anadolu’da yaşayan yegane canlı olduğunu düşünüyoruz. Tabiatı korumakla mükellef olan Bakanlığımız, bu kadim ağacı, onu yaşadığımız çağa ulaştıran ekosistem özellikleriyle birlikte koruyacaktır. Yapacağımız değerlendirme neticesinde korumaya alacağımız bu ağacı ayrıca yılın belirli aylarında, belirli sayıda ziyaretçiye açmayı planlıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Dünyada ‘ışık kirliliği’ artıyor D ü n y a n ü f u s u n u n y ü z d e 8 3 ’ ü , ı ş ı k k i r l i l i ğ i n d e n o l u m s u z e t k i l e n i y o r.

Science Advances dergisinde yayımlanan çalışma, dünya nüfusunun yüzde 83’ünün geceleri doğal halinden yaklaşık 10 kat daha fazla aydınlık bir gökyüzünün altında yaşadığını ortaya çıkardı. Araştırmacılar, uydu verilerini ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki yaklaşık 21 bin yerleşim biriminden sağlanan Gökyüzü Kalitesi Ölçümleri’ni kullanarak geceleri yapay ışıklarla aydınlanan dünyanın haritasını çıkardı. Işık kirliliğinin özellikle gelişmiş ülkelerde giderek artan bir sorun haline geldiğini vurgulayan araştırmacılar, en fazla ışık kirliliğinin Avrupa ve ABD’de yaşandığını belirledi. Haritaya göre, Avrupa ve ABD’de yaşayanların yüzde 99’u ışık kirliliğine maruz kalıyor. Geceleri en parlak gökyüzü Singapur, Kuveyt ve

Katar’da gözlemlenirken Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Madakaskar’da yaşayanlar ise ışık kirliliğinden en az etkilenenler oldu. Almanya’nın Potsdam kentinde bulunan Yer Bilimleri Araştırma Merkezi’nden Dr. Christopher Kyba, dünya nüfusunun yüzde 14’ünün yapay ışıklar nedeniyle gece görüşünü kullanamadığına dikkati çekti. Çevredeki yapay ışıkların birçok farklı kaynaktan geldiğine işaret eden Kyba, “Sokak lambaları, bunların en bilineni. Evlerimizde ya da iş yerlerimizde pencerelerimizden yansıyan ışıklar da bu kaynaklar arasında yer alıyor. Arabalarımızın farları ve ışıklandırılmış reklam panoları da ışık kirliliğine yol açıyor. İnsanlar, artık gece çok parlak olduğu için gökyüzüne bakarken de renkli gündüz görüşünü kullanıyor.” dedi. Kyba, gökyüzünün geceleri en fazla alaca

karanlık halini aldığını belirterek söz konusu durumun insanların yanı sıra geceleri faal olan hayvanları da etkilediğini söyledi. Kyba, ışık kirliliğinin uyku bozukluklarıyla çeşitli fiziksel ve ruhsal hastalıklara davetiye çıkardığını sözlerine ekledi. Işık kirliliği, hayvanlar arasında en çok böcekler, kuşlar ve deniz kaplumbağalarını etkiliyor ve ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Yapılan bir araştırma, yumurtadan çıkan bebek kaplumbağaların yapay ışıklar yüzünden yollarını yitirerek denize ulaşamadığını ve öldüğünü ortaya çıkardı. Işık kirliliği, dünya nüfusunun yüzde 3’ünün saman yolunu görmesine de engel oluyor. Araştırmacılar, geceleri lambaların kullanılmadığı zaman kapatılmasıyla ışık kirliliğinin ve enerji kaybının önüne geçilebileceğini belirtti.

7

İsmail CİNGÖZ Kısa ve Uzun Vadede

Özet Türk varlığı Balkanlar’da M.Ö. II. Yüzyıldan itibaren başlamıştır. Fakat Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda gerçekleştirdiği fetihler ile buralara yerleştirilen Türkler aynı zamanda Avrupa’ya İslam kültürünü de beraberlerinde getirmişlerdir. Osmanlı’nın iskan politikaları ile özellikle Bulgaristan’da Türk nüfusunun yoğunluğu ile Bulgarlar azınlık durumuna düşmüşlerdir. Ancak 1683 Viyana yenilgisi ile başlayan Türk gerilemesinin ardından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile Balkan Türkleri için ilk kez “GÖÇMEN/MUHACİR” olgusu ortaya çıkmıştır. Göç edemeyen soydaşlarımız ise baskı, şiddet ve asimilasyon uygulamaları ile karşı karşıya kalmışlardır. Yaklaşık 600 yıl Türk hâkimiyetinde kalan Balkanlar ve özellikle Bulgaristan’dan göç ederek Anavatan’a gelen soydaşlarımızın nerdeyse tamamına yakını kalifiye insanlardan oluştuğu görülmektedir. Bu nedenle yerleştikleri bölgelere, dolayısı ile Türk ekonomisine ve tarım sektörüne çok büyük katkıları olmuştur. Bir o kadar da göç etmek zorunda kaldıkları ülke ekonomilerinin sekteye uğratmıştır. Türk nüfusun çoğalmasından çekinilmesi nedeniyle, demografik yapının Bulgarlar lehine değişmesi için Türklerin göç etmeleri bilerek organize edilmiştir. Fakat bu uygulamanın ekonomik sonuçlarının aleyhlerine olduğunu gören Bulgar yöneticileri, 1980’den itibaren asimilasyon politikasını uygulamaya başlamışlardır. Bu zulme direnen Bulgaristan Türklerinin, Türkiye’nin yoğun çabaları ile Türkiye’ye göç etmeleri sağlanmış ve 345.000’den fazla soydaşımız Türkiye’ye gelmiştir. 1989 yılında gelen soydaşlarımızın da çok büyük bir kısmının meslek sahibi oldukları görülmektedir. Bu nedenledir ki, yapmış oldukları iş başvurularının yaklaşık %80’inin karşılanmış olduğu değerlendirilirken, istihdam edilenlerin yaklaşık %36’nı kadınların oluşturmaması dikkat çekicidir. Bu istidamlar ile göçmen soydaşlarımız Türkiye ekonomisine elbette ki olumlu katkıları olmuştur. Bulgaristan ise kalifiye nüfus kaybetmekle ekonomik darboğaza girmiştir. Evlad-ı Fatihan torunları olan Bulgaristan Türkleri yüzyıllardır kendilerine vatan yaptıkları topraklardan Osmanlı Devleti’nin çekilmesi ile defalarca sürgüne ve göçe tabi tutulmuşlardır. Bu olaylar elbette çok acı ve elemlerle dolu anılar, hatıralar içermektedir. Neredeyse tamamına yakını yetişmiş kalifiye eleman olan, meslek sahibi olan bu soydaşlarımız, acılarla dolu olaylar sonrası gelmek durumunda kaldıkları Anavatan Türkiye’nin ekonomisine katkıları azımsanmayacak ölçüde olmuştur. Fakat Bulgaristan, binlerce yetişmiş ve kalifiye bir nüfusun bir anda ülkeden ayrılması ile başta tarım sektörü olmak üzere ekonomik sorunlar yaşamıştır. Anahtar Kelimeler: Bulgaristan, Göç, İstihdam, Soydaş, Türkiye. Giriş M.Ö. II. Yüzyıldan itibaren Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlar’a ve Avrupa’ya doğru yaşanan ilk Türk göçlerini, yeni göç dalgaları takip etmiş ve M.S. XI. Yüzyıla kadar dalga dalga devam etmiştir. Fakat bu Türk boylarının büyük çoğunluğu zamanla Slavlaşarak Hıristiyanlaşmışlar ve benliklerini kaybetmişlerdir. XI. Yüzyılın ortalarından itibaren ise Anadolu üzerinde Müslüman Türk akınları ve göçleri başlamıştır. İlk kez 1065 yılında daha Anadolu fethedilmeden önce Anadolu üzerinden Balkanlar coğrafyasına doğru başlayan Müslüman Türk göçleri (Nevrezova, 2006: 28), 1341’de Aydınoğlu Umur Bey zamanında (Toksöz, 2011) devam etmiştir. Kuşkusuz ki bütün bu göçler içerisinde Osmanlı Devleti dönemi büyük önem arz eder. 1352 yılından itibaren başlayan (Konukman, 1990: 20) Osmanlı fetihlerinin devamında 1395 yılında Bulgaristan tamamen Osmanlı idaresine girmiş ve 559 yıl devam eden adalet ve hoş gürü (Atun, 2009) devri de başlamış, Türk varlığı kalıcı olarak Balkanlara yerleşmiştir. Bu kadar uzun bir süre Türk hâkimiyeti ve adaleti yaşanan bölgede Türk ve İslam unsurunun Hıristiyan ve Yahudi halklarını etkilediği görülmektedir. Çünkü Balkan halkları içerisinde İslam Dinine geçmeler yaşanmıştır.

Devamı www.bghaber.org


8

Mayıs - 2016

Bulgaristan Türklerinin Sesi

BULTÜRK FAALİYETLERİNDEN RESİMLER

Başbakan Yrd. Turul TÜRKEŞ’le birlikte

B U LT Ü R K G E N E L M E R K E Z İ N D E

Murat-Raziye ULUTÜRK’ün NİKAHINDAN

K ü t ü p h a n e m i z i n i s m i D r. N e j d e t Ö Z G Ü R

Dr.Nejdet Özgür’ün oğluna plaket

Dr.Aydoğan SUER

Bayrampaşa Nikah Memuru Metin Bey’in Makamında

Ahmet Selim ARSL AN

Celal ÖCAL

BULTÜRK’ten Hizmet Plaketleri

BULTÜRK GENEL MERKEZ TRT İstanbul Nuh METE

Dr. Er da l K A RAB A Ş

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Ankara temsilcisi İsmail CİNGÖZ Türkiye Emekli Astsubaylar Derneğini ziyaret etti.


Mayıs - 2016

Jivkov

Bizi

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Vatanımızdan

Böyle

Unutulmayan ve dinmeyen göç sızıları. Изявлението tan Kıbrıs olacak ya da başka bir bölünmüş ülkeye benна Т.Живков, с което призовава турците да се махат от България! zeyecek!” Jivkov’un Türklerden kurtulma çizgisi, azın29 Mayıs 1989’da devlet başkanı Jivkov’un lıklarla ilgili sert siyasetten vazgeçmeyen G. Yordanov radyo ve televizyonda konuşması ertesi gün basında ya- tarafından şu şekilde geliştirdi: yınlanmıştı. Bu uzun bir konuşma olsa da parti ve dev“Türkiye’ye gidip de yerleşecek olanların 200 bin letin o güne kadar izlediği politik çizgiden ödün verme- mi yoksa 100 bin mi olacağını söylemekte zorlanıyomiştir. Yapılan ana çağrıda, arzu eden ve kendilerine rum, fakat biraz kan akması bizim devletimizin menböyle bir imkan tanınan Bulgaristan vatandaşlarının göç faatinedir. Temiz olmayan kan akmalıdır, çünkü öretmesi için Türkiye’den sınır kapısını açmasını istedi. gütçülerden daha fazlasının toplama kamplarından ve Bulgar Türk diplomatik ilişkilerinde son derece hapishanelerden geçtiği belli oldu. Onlar sonuna kadar gergin bir aşamaya girildi. Sorun, dış ülkede bulunan ve fanatikleşmiş kişilerdir ve onlar için geri dönüş olamaz. yaşadıkları ülkeyi “öz vatan” kendi memleketleri olarak Geri adım atmamız, bizim için yok oluş olacaktır. En fakabul eden Türklerin “ana vatana” kabul edilmesi nokta- natik olanlardan kurtulduğumuzda, işler yavaş yavaş yesında kilitlenmesine çalışıldı. rine oturacaktır.” Fakat bu dönemde propaganda çok T ü r k l e r i n şiddetli ve yoğun olduğu gibi, ulusal kaynakların genel Bulgaristan’dan kovul- seferber edilmesine yöneliyor. 29 Mayısta T. Jivkov’un ması trajedisine “bü- konuşmasından sonra ödevlerin arasında en önemli ve yük seyahat” denmesi, en can alıcı olan “partiyi ve devleti savunmak” için geniş kırmızı pasaportlarla kitleleri miting ve yürüyüşlerde birleştirmektir. Bu gösteher devlete gidilebilir rilerde “Türkiye’nin kahpeliğini” kınayan ve “resmi olgibi bir saçmalığa bağ- mayan” örgüt ve kişilerin “ulusal ihanetine” karşı slolanmak istenerek açık- ganlar yükseltmek gündemdedir. Bu konuda Jivkov lanmak istendi. Türklere yapılan zulüm, baskı ve terörü şöyle devam ediyor: de konu eden Pariş insan hakları konferansında Dış İşleri Bakanı Petır Mladenov ülkedeki ayaklanmadan ve kargaşalıktan “belirli dış güçleri” suçlamaya kalktı. Bu tarihi izleyen ve son derece gergin olan Bulgaristan’daki durumun “soya dönüş”ün ardıl sarsıntılarını yaşadığı ortaya çıktı. 7 Haziran 1989’da Sofya’da “Boyana” konağında Bulgaristan Çiftçi Halk Birliği Partisi ve Dimitrovçu Komsomol yöneticileri ve il sekreterleriyle BKP Politik Büro üyeleri arasında yapılan görüşmede T. Jivkov şöyle demişti: “Onlar varsın göçe zorlamaktan söz ededursunlar. Göç yok! (…) Açık, basit ve alelade sözlerle söylendiği gibi, her bir Bulgaristan vatandaşı, isterse geçici “Bulgarların durumunda endişe belirdi, biz şimdi olarak, isterse gittiği ülkede, dünyanın neresinde isterse bu enerjiyi etkinliklerde kullanmalıyız.” kalmak için arzu ederse gidebilir. (…) Ülke içinde, dış İşte böyle bir ortamda 1989’un yazında ve güülkelerle görüşmelerimizde, hele Türkiye tarafıyla göç cünde başta Bulgar basını ve “İşçi Davası” gazetesi, görüşmelerinde bulunmamalıyız. (…) Biz yasalara da- radyo ve tv programları, Türkiye, Yunanistan, Batı Avyanarak, ülkemizden büyük bir kitlenin çıkmasını istiyo- rupa ve Sovyet yayınlarından seçmelerle düşmanca ruz.” İşte böyle gergin bir ortamda 3 Haziranda Türkiye propaganda ateşine odun atmaya devam ettiler. Türk sınır kapılarını açtı ve ardından sel gibi gelen göç hiç bir düşmanlığına adanmış materyallerde şu başlıkları okuözel ikili anlaşma imzalanmadan gitti. yorduk: “Ankara’nın Güney Afrika ırkçılarıyla ilişkiTürk ve Bulgar propagandası, kulaktan kulağa do- leri; “Türkiye’de demokratik haklar kabaca çiğneniyor”, laşan şayialar, insanların birbirini kandırması ve yapılan “Türkiye’de politik tutukluların alın yazısı”, “Pantürbaskılar Bulgaristanlı Türkler arasında çok şiddetli bir kizm ruhunda”, “Türkiye saldırı üssüdür!”, “Türkiye göç rüzgarı estirdi. Gerginlik artması, bütün toplumda komşularının iç işlerine neden karışıyor?” , “Jeskar Desmilliyetçiliğın kabarıp boy atması; öteki düşmanlığının ten: Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğuna girmealıp yürümesi Bulgar idarecilerinin işine geldi. 7 Hazi- sine (Hayır!) dedi vb. Göçe zorlayan terör ve baskı siyaran 1989’da Politik Büro ile siyasi elit arasında yapılan seti kamuoyundan böyle gizlenmeye çalışıldı. görüşmede T.Jivkov başlayan büyük göçün anlamı ve O günlerde polis amirliklerinin önünde çok uzun buna bağlı olarak gelişen propaganda ve diğer tedbirlerle pasaport kuyrukları oluştu. Bahçeli evler, daireler, bedailgili hiç kimsede kuşku bırakmadı: vadan ucuz satılıyordu, tarlalar kooperatif mülkiyetinde “Göçle birlikte (29 Mayıs 1989’dan başlayarak) olduğundan kimse satamadı, göç ederken götürülmeBulgaristan’daki isyan ateşleri söndü. Ülkede büyük bir sine izin verilen ev eşyaları için izin alınıyor, her şey için göç psikozu var. Biz yeni durumu nasıl (psikozu) na- kuyruk oluşuyordu. Bulgar Türk devlet sınırına götüren sıl değerlendirmeliyiz? Eğer biz bu nüfustan (Müslü- yollarda binlerce kişi ve aracın oluşturduğu kuyrukların man Türklerden) 200-300 bin kişiyi kovamazsak, 15 yıl sonu görünmüyordu. Memleketin köy ve kasabalarında, sonra Bulgaristan diye bir ülke kalmayacaktır. Bulgaris- Deliorman’da oluşan yeni havayı BKP İL Komitesi Bi-

Kovmuştu

rinci Sekreteri Petır Petrov şöyle anlattı: “Kliniğe toplanmışlar göç etmezden önce erkek çocuklarını sünnet ettirmek için kuyruk oluşturmuşlardı. Biz daha önce buna izin vermezdik.” Bu olay, devletin artık Türkler üzerindeki kontrolü elden kaçırdığına işaret ediyor. O zaman Türkiye artık sınır kapısını kapamış olsa da, Türkiye’ye göç etme hevesi hala canlıydı. Bulgaristan’da kalmak ve yaşamak istemiyorlardı. Gözleri hep yoldaydı. Türkler üzerinde yıllarca yapılan baskılar, sınırlamalar ve yasaklar onların Türk kimliğini yaşatan sembollerden asla vazgeçmediğine işaretti. “Büyük Göç” sızıları dinmeyen bir trajedi olmakla birlikte, bize başımıza gelen her şeyin önceden ve çok uzaktan planlandığını, bizden kurtulmak isteyenlerin gerçek iğrençliğini göstermiş oldu. O yıllardan beri yeni genç bir kuşak yetişti. Biz onları öfkeyle büyütmedik, ama öz vatanları olduğunu da asla unutturmadık. Fırsat bulduğumuzda yıldan yıla, tatilden tatile de olsa vatan toprağına bastılar ve ata yuvasının sıcaklığını yaşadılar. Kovulmuş olmamız vatansız olduğumuz anlamına gelmez. Kovulmuş olmamız bizim istediğimiz an öz vatanımıza dönüp orada yaşama arzumuza gölge düşüremez. Şimdi bizim seçime katılmamızı, seçme hakkımızı, en doğal uygar özgürlüklerimizi baltalamak isteyenler, hak ettikleri cevabı alacaklardır. Biz Bulgaristan’ın faşizme kaymasına yol vermeyeceğiz, gerekirse hepimiz otobüslere binip köy ve kasabalarımızda oyumuzu kullanacağız, istediğimiz adayları meclise göndereceğiz ve Sofya’da demokrasi kalesi kuracağız. Türkiye’den Bulgaristan’a dönüş dalgası artık yükseliyor. Hele yaz aylarında emekliler elleriyle kurdukları evlere, diktikleri ağaçların gölgesine, buz gibi akmaya devam eden çeşme başına dönmeye can atıyorlar. Bu özlemde Mayıs 1989 Ayaklanmamızın heyecanı var. Her insan yerine yakışır. Biz bu toprakların güzeliyiz, bilgesiyiz, kahramanıyız. Yalnız biz toprağı değil, toprak da bizim kokumuzu, ayak izlerimizi, sesimizi özlemiş, kavuştuğumuzda öyle bir yürekleniyor ki… Bulgaristan bizimdir. Hiç bir konuda asla ödünç veremeyiz. Beraber geldik, gerekirse beraberce döneriz!

Bulgaristan’daki acımasız göçmen avcıları Bild’e konuştu

Türkiye’ye geri gönderen milis güçler, Bulgar polisiyle ortak çalışıyor. Türkiye-Bulgaristan sınırındaki Istranca Dağları’nda gezen Bulgar milisler, ülkelerine gelen Suriyeli ve Afgan mültecileri yakalayıp Türkiye’ye geri gönderiyor. Gazetenin haberinde, eli sopalı ve bıçaklı milislerin askeri kıyafet giydiği ve zaman zaman mültecilere de şiddet uyguladığı belirtildi. Yakaladıkları mültecilerin ellerini plastik kelepçe ile bağlayan Bulgar milisler, mülteciAlman Bild gazetesi, Türkiye sınırındaki leri yere yatırıyor, kimi zaman da mülteciIstranca Dağları’nın Bulgaristan bölümünde lere karşı göz yaşartıcı spreyler kullanıyor. mülteci avına çıkan Bulgar milislerle görüştü. “ONLAR MÜLTECİ DEĞİL İSTİLACI” Bild’in haberine göre, yakaladıklarını zorla Bild, mülteci avına çıkan milislerle röpor-

taj yaptı. Bulgar milisler, gelenlerin mülteci değil, istilacı olduğunu iddia etti. Milislerden biri, “Biz kendimizi Angela Merkel’in davet ettiği istilacılara karşı koruyoruz. Bunlar mülteci değil. Türkiye’den kaçıyorlar. Türkiye’de savaş yok. Yakaladıklarımızın tümünü Türkiye’ye geri gönderiyoruz” dedi. Bulgar milislerin Bulgar polisiyle ortak çalıştığını belirten gazetede yer alan habere göre, insan hakları kuruluşlarının milislerin mültecilere uyguladığı şiddete tepkisinin artması üzerine bugüne kadar sadece bir kişi hakkında işlem yapıldı. Gazete, diğer milis güçlerin ise Istranca Dağları’nda mülteci avını sürdüğünü bildirdi.

Erkek arkadaşının iyi geceler öpücüğü ölümüne sebep oldu

Sevgilisinin ileri derecede fıstık alerjisi olduğundan habersiz olan genç adam, sadece bir iyi geceler öpücüğü vermek istemişti. Fakat bu romantik hareket iki sevgiliyi sonsuza dek birbirinden kopardı. Kanada’da yaşayan Myriam Ducre-Lemay (20) adındaki genç kadın, yeni görüşmeye başladığı erkek arkadaşına henüz ileri derecede fıstık alerjisi olduğundan söz etmemişti.

MASUM BİR ÖPÜCÜK KÂBUSA DÖNDÜ Sevgilisiyle birlikte bir partiye katılan Ducre-Lemay, gecenin ilerleyen saatlerinde erkek arkadaşının evinde kalmaya karar verdi. Ducre-Lemay’ın sevgilisi uyumadan önce ona masum bir iyi geceler öpücüğü vermek istedi fakat bu romantik yakınlaşma bir süre sonra kâbusa döndü. Uyumadan önce kendisine fıstık ezmeli bir sandviç hazırlayıp yiyen ve sonrasında sevgilisini dudaklarından öpen Kanadalı genç, Ducre-Lemay’ın öpücükten kısa süre sonra nefes alamaması üzerine tedirgin olmaya başladı. Genç kadının annesi Michelin Ducre, Kanada gazetesi Journal De Quebec’e yaptığı açıklamada, kızının öpücükten hemen sonra nefes darlığı çekmeye başladığını ve yanında bu tarz akut durumlar için taşıdığı adrenalin iğnesinin bulunmamasından ötürü durumunun gitgide daha da kötüleştiğini söyledi. Nefes almakta güçlük çeken DucreLemay, erkek arkadaşına içinde yer fıstığı olan bir şey yiyip yemediğini sordu. Korktuğu cevabı alması üzerine genç adamın hemen ambulans çağırmasını çünkü durumunun daha da kötüleşeceğini söyledi.

9

Filiz SOYTÜRK Soykırım yapanlar kendileridir.

Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kısmı da Mısır’ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı’na … Hapsedildi. ********

Kampın tam adı, ‘Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye Kampı’ idi. Bu kampta, 1918’de Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen’in 48. Alayı’na bağlı Osmanlı Askerleri Tutuluyordu. ********

12 Haziran 1920’ye kadar Iki yıl boyunca Her türlü işkence, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılamaya maruz kaldılar. ********

İnsanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi… ********

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların Yalan yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk Düşmanı haline gelmişlerdi. ********

Savaş bitmişti. Ancak, Kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri Teslim etmek, İngilizlerin işine Gelmiyordu. Çünkü, olası yeni bir savaşta, Bu askerlerin Yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti. ********

Çözüm Toplu katliamdı… Askerlerimiz, Mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla Dezenfekte havuzlarına sokuldu. Suya normalin çok üzerinde ‘krizol’ maddesi katılmıştı.. Mehmetçik, Suya daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu. Ancak, İngiliz Askerleri, dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.

Mehmetçikler, Bellerine kadar gelen suya başlarını sokAmbulans görevlileri olay yerine sekiz dakikada gemak istemediler. lebildi, fakat bütün müdahalelere rağmen Ducre-Lemay’ın kalp faaliyetleri işlevini yitirdi. Tekrar hayata döndürülmeBu kez İngilizler havaya sine rağmen, beynine oksijen gitmeyen Ducre-Lemay maa(başlarının üzerine) lesef kurtarılamadı. ateş etmeye başladı. TRAJİK ÖLÜMÜN ASIL SEBEBİ 2 YIL Askerlerimiz, SONRA ORTAYA ÇIKTI ölmemek için, Ağır alerji nedeniyle hayatını kaybeden Ducreçömelerek başlarını suya soktular. Lemay’ın otopsi raporu aslında iki sene önce açıklanAncak, mıştı. Fakat genç kadının annesi bu olaydan uzun süre başını Sudan kaldıran artık göremiyordu. sonra, diğer alerji hastalarına da örnek olmasını istediği Çünkü gözleri yanmıştı… için sessizliğini bozdu. Acılı anne gazeteye verdiği ifadede, kızının ölmeden birkaç gün önce ona yeni erkek arkadaşına ne kadar aşık olduğunu söylediğini anlattı: “Kızımın gözlerinin bu kadar parladığını daha önce hiç görmemiştim. Ne üzücü ki, sevdiği adama fıstık alerjisi olduğunu bile söyleyemeden aramızdan ayrıldı.”

********

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi Ve 15 000 (15 bin) askerimiz kör oldu.


10

Mayıs - 2016

Avşin BALKAN Beşiktaş’ın Rengi Neden Siyah Beyaz?

Balkanların tamamı TÜRK oluncaya kadar Rengimiz S İ YA H - B E YA Z

k a l a c a k t ı r.

Siyah ile beyaz kainatı paylaşan gece ile gündüzün sembölleri olduğu kadar, yenilmenin de yenmek kadar tabi bir olay olduğudur. Sporda ifade ettiği mana, çok açık ve derindir. İşte bütün bu hakikatlerin tam karşılığı Siyah-Beyaz, Beşiktaş camiası için apayrı, özel bir mana da taşımaktadır. 1903 yılında Beşiktaş külübümüzün teşekül ettiği zaman cemiyetimizin ilk renkleri KIRMIZIBEYAZDI! VE BU TAA BALKAN HARBİNE KADAR DA DEĞİŞMEDİ. 8 Ekim 1912 yilinda “Birinci Balkan Harbi” baslamisti. Bu harp patlak verdigi zaman Osmanli Imparatorlugu’nun ordusu, subay ve erler arasindaki particilik ve dolayisiyla meydana gelen ikilik yuzunden duzensiz bir haldeydi. Bu yuzden kendisinden daha az kuvvetlere sahip olmalarina ragmen karsi saflarda yer alan dort dusman devletin saldirislarina dayanamayan Osmanli Imparatorlugu, bir cok meydan savasi kaybetmisti. Yunanlılar Yanyayı kuşatıp Selaniki aldılar. Arnavutlar da bu durumdan faydalanıp istiklallerini ilan ettiler. 1912 NETİCEDE YUNAN DONANMASININ ADALARA ASKER ÇIKARTMASI VE OSMANLI DONANMASINA MENSUP HAMİDİYE KRUVAZÖRÜNÜN YUNAN DONANMASINA KARŞI KOYMASI, BULGARLARIN KIRKLARELİ VE LÜLEBURGAZ SAVALŞARININ KAZANIP ÇATALCA HATTINA DAYANMASI VE EN NİHAYET İNGİLİZLERİN MÜDAHALESİ İLE SİLAH BIRAKMASININ İMZALANMASI 3 ARALIK 1912 BİR BİRİNİ TAKİP ETTİ. Barış şartlarını konuşmak üzere Londra’da bir konferans toplandı. Fakat Balkan devletleri bütün Rumeliyi istediler. Osmanlı devleti bunu kabul etmeyince de harp yeniden başladı. Ve böylece mücadele gücünü kaybeden devlet, barış istemek zorunda kalarak düşman devletlerin arzusuna boyun eğdi. Osmanlı devleti Midye – Enez hattının batısında kalan bütün topraklarını Balkanlılar’a bıraktı. Balkan devletleri bu toprakları pay edemediler. Ve bu yüzden Sırplar’la, Yunan ve Bulgarlar arasında ikinci bir Balkan Harbi basladı. Osmanlı Devleti bu vaziyetten istifade ederek ileri harekete geçti ve 10 Temmuz 1913’te Edirne’yi geri aldı. Fakat sadece Edirneyi!… Koca Balkan toprakları elimizden kahpece alınmıştı. Asil Türk gençliği Balkanlar’in kaybı ile adeta kalbinden vuruldu. Ve fedakar, cesur Türk gençliğinin bir uzvu olan Beşiktaşlı çocuklar teessürlerinin bir ifadesi olarak tarihi kararlarını ilan ve tatbik ettiler: Balkanların tamamı tekrar Türk milletinin oluncaya kadar, uğrunda mücadele edecekleri renkleri Kırmızı – Beyaz-ı, Siyah – Beyaza tebdil ettiler. İşte Siyah – Beyaz bu yüzden Beşiktaş için apayrı bir mana taşımaktadır.

2015 - 2016 \¾O¾ Sezon ÁDPSL\RQOX¼X +D\¾UO¾ 2OVXQ

T e b r i k l e r %(Á½.7$Á

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Z i y a r e t l e r, To p l a n t ı l a r Anadolu

Başken Ankara ve Anadolu Konfederasyonu BAŞKON ile Çubuk Belediyesi Tarafından Şehit ve Gazilerimizi Anma Programı Düzenlenmiştir.

Konfederasyonu BAŞKON

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Ankara Temsilcimiz Sn. İsmail CİNGÖZ’ün de “Uluslararası İlişkiler Koordinasyon Kurulu Üyesi” olarak yer aldığı; Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonu-BAŞKON ile Çubuk Belediye Başkanlığı tarafından 03.06.2016 günü Ankara/Çubuk ilçesinde “Şehitlerimiz İçin Dua, Gazilerimiz İçin Ahde Vefa-Moral ve Motivasyon Programı” düzenlenmiştir. gaziler ile birlikte, Askeri ve Mülki ErBULTÜRK Derneği olarak bizBAŞKON Genel Başkanı Sn. Mehkanın yanında Çubuk halkının da yo- ler de aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet AKYOL’un açılış konuşması ile ailelerine sabırlar ve Gazileğun bir katılımı olduğu görülmüştür. met, rimize de şükranlarımızı sunarız. başlayan programa, şehit aileleri ve

Dünyaca ünlü gazete AB’nin iki yüzlülüğünü yazdı İngiltere’de yayınlanan Times gazetesinin başyazısında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik süreci ‘saçmalık’ olarak nitelendirildi. “Türkiye’nin AB üyelik süreci bitirilmeli” denilen yazıda, “İngiltere’nin bir yandan Türkiye’nin AB üyelik sürecinin en hararetli savunucularından biri olup, üyelik noktasına gelindiğinde gizlice veto etmeyi planlamasıysa ikiyüzlülük” sözleri dikkat çekti. BBC Türkçe’nin aktardığı haberde,

AB’nin bir an önce Türkiye’yle tam üyelik müzakerelerine son vermesi gerektiği ifade edildi. “AB’den ayrılmadan yana olanlar Türkiye’nin üye olmasıyla birlikte milyonlarca Türk’ün İngiltere’ye akın edebileceğini söylüyor” denilen yazıda, “AB yanlıları ise Türkiye’nin üyeliğinin ancak çok uzak bir gelecekte gündeme gelebileceğini söylüyor ve o gün dahi İngiltere’nin bu üyelik başvurusunu veto etme hakkının olacağını ifade ediyor.

2015 Yılında Bulgaristan’da Tarım Arazisi Fiyatları % 7 Oranında Artmıştır

Brüksel, Sofya’nın doğalgaz hırslarına yeşil ışık yaktı

Bulgaristan Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine göre 2015 yılında ortalama tarım arazisi fiyatları yıllık bazda % 7 oranında artarak 732 Leva/dönüm olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılına göre meyve bahçeleri fiyatlarında % 9,1, tarla fiyatlarında % 7,5 oranında artış gözlenmiştir. Bağ fiyatlarında % 24,8 oranında ve mera fiyatlarında % 7,7 oranında bir düşüş meydana gelmiştir. 2015 yılında en yüksek tarım arazisi fiyatları Kuzeydoğu bölgesinde gerçekleşmiştir: 1 040 Leva/dönüm. En büyük fiyat artışları ise Güneydoğu Bulgaristan’da meydana gelmiştir: % 25. 1 dönüm arazinin kirası 2015 yılında 42 leva olup yıllık bazda % 2,4 oranında artmıştır. Bağlar, kiraların en çok arttığı (% 50 oranında) arazi grubu olmuştur. En çok düşüş (% 8,6) ise meyve arazileri kiralarında görülmüştür.

‘Bulgaristan, Avrupa enerji sisteminde kilit rol oynuyor ve Rus da dahil, farklı doğalgaz kaynaklarından yararlanılma olanağı sağlayacak güçlü bir gaz dağıtım merkezi oluşturma potansiyeline sahiptir.’ AB Komisyonu’nun İklim ve Enerjiden sorumlu üyesi Miguel Arias Canete bu sözlerle Sofya’da Komisyon’un, Karadeniz kentimiz Varna yakınlarında ‘Balkan’ doğalgaz dağıtım merkezinin oluşturulmasına yeşil ışık yaktığını duyurdu. Ülkemizin bütün Balkan bölgesi için doğalgaz distribütörlüğü yapması isteğiyle Bulgar hükümeti bir yıldan beri bu proje üzerinde çalışıyor. Başbakan Boyko Borisov, Miguel Arias Canete ile düzenlenen ortak basın toplantısında, Avrupa kurallarına uyulması halinde, bu doğalgaz dağıtım merkezine Rus gazının da iyi karşılanacağını belirtti. Moskova’ya bu ‘göz kırpma’ neye bağlıdır acaba?Şu an Bulgaristan’ın mavi yakıt ihtiyaçları neredeyse tamamiyle karışıklıklara sahne olan Ukrayna üzerinden geçen borular aracılığıyla karşılanıyor. 2009 yılının çetin kışını hala hatırlıyoruz. O yılın 1 Ocak günü Rusya, Ukrayna’nın eski ödeyeceklerinin yapılmamış olduğu gerekçesiyle ülkeye doğalgaz tedarikini tamamen durdurdu. Kiyev ise ertesi günü Rus gazının Avrupa’ya ve Balkan ülkelerine transitini durdurdu.Bu koşullarda Sofya, Karadeniz dibine döşenen borularla Rus doğalgazının Bulgaristan toprakları üzerinden geçirilerek Ukrayna boru hattının kullanılmamasını hedefleyen Rus-İtalyan Güney Akım projesini çoşku ile karşıladı. Ne ki Bulgar hükümeti Brüksel’in baskısı altında Temmuz 2014’te bu projeye katılmaktan vazgeçince Güney Akım tarih sayfalarına geçti.Türkiye’nin Suriye üzerinde bir Rus avcı uçağını düşürmesi sonucu Moskova ile Ankara arasındaki ilişki-

lerin son haddine kadar kötüleşmesinden sonra Moskova’nın Türkiye üzerinden alternatif bir doğalgaz boru hattının inşasıyla ilgili fikri de suya düştü. Bulgaristan’da doğalgaz dağıtım merkezi kurulmasi fikrine diyecek yok. Ancak hammadde nereden sağlanacak? Komşu ülkelerin zengin öz kaynakları yok, Bulgaristan’ın Karadeniz sularındaki doğalgaz yataklarını işletmesi ise bir gelecek meselesidir. Anlaşılan bu proje Rus gazı olmadan güçlükle uygulanacak. Brüksel ve Sofya’nın Moskova’ya ‘göz kırpması’ belki de buna bağlıdır. Bir de Borisov- Canete ortak basın toplantısı sürerken Moskova’dan Bulgaristan’ın yeni bir gaz boru hattında transit bir ülke olarak muhtemelen yer alması haberi geldi. Rusya Başkanı Putin’in yardımcılarından Yuriy Uşakov bu konuda: ‘Rusya’dan Yunanistan ve İtalya’ya yönelik, Karadeniz dibinden geçirilecek bir boru hattı besbelli Bulgaristan üzerinden geçecek’ diye belirtti. Şubat ayında Rus Gazprom, Yunan DEPA ve Fransız- İtalyan Edisson şirketleri arasında Rusya’dan gaz tedariki için bir güney güzergahının inşasıyla ilgili bir muhtıra imzalandı. Bu bağlamda şimdi Bulgaristan ile Yunanistan arasında interkonektör bağlantısı oluşturulması için yoğun çaba sarfediliyor. Rusya ve AB’nin doğalgaz tedariki sorunları ile ilgili bulmacanın çözülmesi Ukrayna krizinden sonra ilişkilerinin ısınması anlamına gelebilir.Brüksel giderek daha çok, Moskova’ya uygulanan yaptırımların artık anlamı olmadığının bilincindedir. Kremlin de Yaşlı Kıta’ya doğalgaz ve petrol satışı ve ihracatından kazançlı olması için her şeyden önce AB’nin kurallarına uyması gerektiğini anladı. Bulgaristan buna bağlı olarak Brüksel ile Moskova arasındaki ilişkilerin ısınmasından kendisi için büyük yarar sağlayabilir. Bu fırsatı kaçırmaması lazım.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Mayıs - 2016

Aile Hak Arama Davasında Öncüyüz Emeğin hakı verilmey e n ü l k e d e a d a l e t y o k t u r. Adaler reformu yapılamayan Bulgaristan’da emekçilerin alınteri karşılığını alamıyor. İnşaat sektörünün omurgasını oluşturan Türk inşaatçı ekipler birçok yerde mahkemeye baş vurdu. Ekonomik bunalım derinleitikçe adaletsizlik her yerde artıyor. En fazla sömürülen ve haklarını alamayan kesin Türk işçileridir. Hak ve Özgürlükler Partisi bu haklı davada saf tutmaktan ve madur işçilerle görüşmekten korkuyor. * * * İnşaat işçisi Sabri Ahmet: “Minstroy” sahibinden 350 bin leva alacaklıyım. İnşaatçı grupları yöneticisi Sabri Ahmet “Minstroy Holdıng” sahibi Nikolay Vılkanov’tan 350 bin leva alacaklıdır. O, yönettiği inşatçı gruplarının ve kendisinin

yıllardan beri çalıştığı kuruculukta gördüğü işler karşılığında yalnız avans aldığını, hak edişin ödenmediğini iddia ediyor. Kazandığı paraları alamayan Eğiri Dere (Ardino) inşaatçılarının ekip lideri Sabrı Ahmet, 15 yıldan beri “Minstroy” da taşeron inşaatçı olarak çalışıyor. 2004’ten beri hak ediş davası yürütüyor. Rodoplu ünlü inşaatçı ellerindeki tüm evrakları mahkemeye sunarak paralarını

yargı yoluyla elde etmeye çalışıyorlar. “Minstroy” Yürütme Müdürü ile son görüşmesinde Sabri Ahmet hor görülmüştür. Anlaşıldığı üzere borcunu inar etmeyen yönetim ödeme tarihini sürekli erteleyerek zaman kazanıyor. Benzer olaylara Sofya Varna ve Burgas inşaatlarında da rastlanıyor ve adalet yerini buluncaya kadar işçiler mağdur bırakılıp süründürülerek eziliyorlar.

24 Mayıs Bulgar İlim ve Kültürü Günü vesilesiyle bayram yüşüyüşü 13 devletten sanat ve zanaat festivali

3 – 5 Mayıs günleri arasında Kuzey Bulgaristan’ın Oreşak köyünde uluslararası sanat ve zanaatlar festivali düzenleniyor. Bulgaristan, Polonya, Kanada, Hindistan, İran, Filistin, Endonezya, Cezayir, Sudan, Yemen, Lübnan, Irak ve Küba’dan yaratıcılar eşi rastlanmadık eserlerini teşhir ediyorlar. Düzenleyicilerin fikri festivalin daha ilk gününde konuklara bu bölgenin yanısıra bütün Bulgaristan’ın da kültür geleneklerini tanıtmaktır.İkinci gününde Arap mutfağı tanıtılacak, kına kullanılarak ve sari giyinilerek Hint mistiğinin gizemleri gösterilecek. ’Zanaatların Büyüsü’ adlı üçüncü günde ağaç oymacıları, gömlekçi ve ikon ressamlarının festival sırasında hazırlanmış olan yapıtları teşhir edilecek. Etkinliğe zengin bir folklor programı eşlik ediyor.

Sofya Belediyesi ve Eğitim ve Bilim Bakanlığı, 24 Mayıs Islav Yazısı ve Bulgar İlim ve Kültür Günü vesilesiyle bayram yürüyüşü ve ayin düzenliyor. Bayram vesilesiyle Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev ve Sofya Belediye Başkanı Yordanka Fındıkova konuşma yapacak. 24 Mayıs tarihi 1990 yılında

resmi bayram ilan edildi. İlk defa, Az. Az. Kiril ve Metodii Kardeşler’in davasına adanan bayram 11 Mayıs 1851 yılında Nayden Gerov’un girişimi üzerine “Az. Az. Kiril ve Metodii” okulunda kaydediliyor. Eski takvimin 1 Nisan 1916 yılında yenisiyle değişmesinden sonra bayram 24 Mayıs’ta kutlanıyor.

1 milyon 100 bin vatandaşa ucuz elektrik

Bulgaristan vatandaşlarının %70’i şehir ortamında çalışıyor

1 milyon 100 bin vatandaşa ucuz elektrik kullandırılacak 1 milyon 100 bin vatandaş belirli miktarda daha ucuz elektrik kullanma imkanından faydalanacak. Enerji Bakanı Temenujka Petkova’nın açıkladığı gibi bu vatandaşlar, piyasanın liberalizasyonu durumunda hükümetin destek sağlama şartlarını karşılıyorlar. Desteğe muhtaç tüketiciler olarak 70 yaş üstü vatandaşlar, tek başına yaşayan veya düşük emeklilik alan, yüzde 90’ın üzerinde çalışma kabiliyeti kaybı olan, engelli çocukları bulunan ve sosyal destek alan vatandaşlar belirlenecek.

Eurostat’ın AB’de istihdam verilerine göre 20-64 yaş arası çalışabilir(aktif) nüfusun yaklaşık 3.2 milyon( yüzde 70’i civarında) kişi şehirlerde çalışmaktadır. Geriye kalan yaklaşık 1.3 milyon kişi ya da aktif grubunda olan her üç vatandaştan biri geçimini

kırsal bölgelerde sağlamaktadır. Şehirlerde yaşayanların yaklaşık yüzde 30’u ve kırsal bölgelerde yaşayanların yüzde 51.4’ü yoksulluk riski altındadır. Yoksulluk riski göstergesi açısından Bulgaristan AB’de ilk sıralarda yer almaktadır.

11

Ertaş

ÇAKIR

Amerika Gerçekliği

Kanser İlacı Bulan Doktorların Başına Gelenler Birleşik Amerika’da 11 doktor kaçırıldı ve öldürüldü. Basın haberi: Kansere ilaç bulan 11 doktor yok edildi. Öldürülen doktorların yakınlarına göre, bu seri cinayetlerin temelinde büyük ilaç şirketleri duruyor. Son yıl Amerika’da 6 doktor kayboldu 5 doktor da öldürüldü. Kanser, çağımızda insanların en acımasız katili olmakla birlikte, bir sürü komplo teorileri de yaratıyor. Sofya gazetelerinden “168 Saat” yayını, bu hekimlerin yok edilmelerinin gerçek nedeni, onların kansere tedavi bulmuş olmalarıdır, diye yazdı. Gazeteye göre, bu doktorlar kanser ilacını uzun zaman önce bulmuşlar, fakat büyük ilaç şirketleri, zarar ederiz gerekçesiyle, yeni ilacın kullanılmasını istemediklerinden, üretilip kullanımını engelliyorlar. Öte yandan hastalar, kurnaz dolandırıcı havasına giren şarlatanlara inanarak, ruhsatsız ilaçları satın alıp yüksek fiyat ödemeye devam ediyor. Dünyada çözülemeyen cinayetlerin sayısı artıyor. Bulgaristan’da da bilim adamlarına karşı işlenmiş cinayetler var. Kanserle mücadelede başarı elde eden, fakat kaçırılıp kayıplara karışan bilim adamlarından bazılarının öyküsü şöyledir: Geçen sene ilaç endüstrisi ABD Florida eyaletinde en fazla kurban aldı. 4 haftada 6 doktor ölü bulundu. Birleşik Amerika’da Gıda ve İlaç Kontrol İdaresi (FDA) yetkilileriyle yüzleşmeden sonda 5 doktor da kayıplara karıştı. “Washington Post” gazetesi ilk gizemli olayda Dr. Cefri Bratstriit’in öldürüldüğünü yazdı. “Yeri polis idaresi Dr. Btadstriit’in intihar ettiğini beyan etse de, ana-babası ve yakınları bağımsız bir sorgulama başlatmak amacıyla, on-lain yoldan kısa sürede 33 bin US Dolar toplamıştır.” yazan gazete şöyle devam ediyor: “Bratstriit hastalarını insan bünyesinden sentez edilen Human GcMAF maddesiyle ile tedavi ediyordu. 1990’dan beri bu yönde 50 deney yapılmıştır. Olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Bu madde, Parkinson da bunlardan biri olan, birçok hastalıkla baş edebiliyordu. Deneyler bu ilaçla kanser tedavisi yapıldığını da kanıtlıyor. Doktorun göğsünde kurşunla bulunduğu 19 Haziran 2016 tarihine kadar,başarılı çalışıyordu, öldüğünü gören polis intihar dedi. Cinayette yalnız 3 gün önce ise FDA makamı çalıştığı kliniği bastı ve bütün deney sonuçlarına ve hastalar üzerinde devam eden deney sonuçlarına el koydu. O, bir ay önce açıklama yaparak, araştırmalarım üzerinde bildirimde bulunacağım demişti. Cinayet şüphesini, kendi özel kliniğinde aynı yöntemleri uygulayan D-r Nikolas Gonzales de doğrulamıştı. Sağlık durumu iyi olan, belirli hastalıkları önleyebilecek durumda olan perhiz de uygulayan bu doktor da 21 Temmuz 2015’te yani meslektaşından hemen bir ay sonra kalp sektesinden ölü bulundu. Otopsi sonuçları gün yüzü görmedi. Birleşik Amerika’da 1975 yılında, insan kendi asla farkına varmadan vücuduna zehir iğneleyebilen ve ölünün bünyesinde bir damla iz bırakmadan kalp sektesine neden olan bir gizli silah yarattıkları söylentileri de kuşkulananların ateşine benzin döküyor. Yine Florida’da kanser tedavisi yapan diğer hekimler de kayıplara karıştı ya da öldürüldü. Dr. Bratstriit’in yok olmasından yalnız bir gün sonra Dr. Brus Hedental da Mayami’de özel aracının yanına uzanmış ölü bulundu. Bu cinayetin ayrıntıları ise gizem bulutundan asla çıkmadı. Otopsi raporu çıkması, cinayet nedenleri gösterilemedi, ailesi doktorun sağlık durumunun iyi olduğunu, spor yaptığını vs iddia ediyor. Aynı gün Caksınvil kentine giderken, Dr.Baron Holt da son nefesini alıyor. “The News &Observer” gazetesinin yazdığına göre, doktorun ufak tefen sağlık sorunları olduğu, fakat bunların hayat tehlikesi oluşturan türden olmadığını yazdı. Devamı www.bghaber.org


12

Mayıs - 2016

Doc.Dr. Hasine ŞEN 1989 Bulgaristan Göçmenleri ve Sorunları

Geldikleri, doğup büyüdükleri topraklarda kıtlık vardı denemez!

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Araştırma

“Şikago’ya ve daha ötelere kadar” – Bulgar gaydasının büyük seyahati

Ama yeterince doymuş oldukları da söylenemez! Korktuklarından göç etmeye güç kazandılar! Onlara delicesine güç veren korktuklarından biri yanındaydı, çocuklarıydı! Çağrıldılar; geldiler! Çağrılmadılar; gene geldiler! Kovuldular; …bir kez daha geldiler! Gönüllerince dönenleri de oldu, kalanları da! Kalanlar onulmaz hasretleriyle buradadırlar; değişmekte ve değiştirmektedirler.

Göç, Bulgaristan Türklerinin hayatında her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Periyodik olarak, dönemin özelliklerine göre, farklı sayıda Bulgaristan Türkü Türkiye’ye göç etmiştir, ancak bu konuşmanın amacı 1989 göçü üzerinde yoğunlaşmaktır. 1989’un yaz aylarında Türkiye’ye 2.5 ay gibi çok kısa bir süre içerisinde yaklaşık 400 bin Bulgaristan Türkü akın etti, 21 Ağustosta Bulgaristan-Türkiye sınırı Türkiye hükümeti tarafından kapatıldıktan sonra da bu göç dalgası durmadı, dolayısıyla konuşmamı sayısı çok daha yüksek rakamlarla ifade edilen bu göç hareketi ile sınırlamak istiyorum. Bu göçü hem günümüze en yakın olduğu için, hem daha önceki göçlerden son derece farklı olduğu için, hem de bu olayı şahsen yaşadığım için sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce bu sancılı olayın nedenlerini açıklayayım.1989 göçünü neye bağlayabiliriz, bu kadar kişinin aynı anda evlerinden, işlerinden, sevdiklerinden, hatıralarından kopma kararı almalarının sebebi nedir? Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göç etmesini tetikleyen en önemli etken sosyalist rejimin asimilasyon eğimleri olmuştur. Bu çabalar 1980’lerde doruğa ulaştı ve 1984’te ‘Soya dönüş’ (‘vızroditelen protses’) başlığı altında Bulgaristan Türklerinin isimleri Bulgarlaştırıldı, Türkçe konuşmaları yasaklandı, etnik kimliğini ve dini inançlarını ifade eden her tür sosyal ve kültürel faaliyet yasaklandı. Ancak Bulgaristan Türkleri, hükümetin planladığı gibi, Bulgar kimliğine teslim olmadı, örgüt veya birey düzeyinde yürütülen kimlik koruma çabaları 1989 yılının Mayıs ayında ‘Mayıs Barış Hareketleri’ adı altında yapılan yürüyüşlerle doruğa ulaştı. Göstericiler ‘Biz Türküz!’, ‘İsimlerimizi İstiyoruz’ ‘Yaşasın Demokrasi’ gibi sloganlarla isteklerini bildirirken, devlet propaganda araçları göstericilerin özerklik istedikleri (ülkeyi bölmek istedikleri) ve Türkiye’ye göç talep ettikleri fikrini yaydı ve kamuoyunu yanıltarak temel insan haklarını talep eden göstericilere karşı düşmanlık duygusu uyandırdı. Mayıs olayları boyunca 24 saat içinde ülkeyi terk etme emri verilen yaklaşık 2000 kişinin Bulgaristan’dan ayrılması, 1989’un yaz aylarında gerçekleşecek göçün ilk sinyallerini vermiştir. Hükümetin göç psikozunu nasıl oluşturulduğunu anlatmak için konuyla ilgili temel bir kaynağa, 2003’te basılan Soya Dönüş Sürecinin Gerçeği: BKP Merkez Komitesi Politbüro Arşivi Belgeleri başlıklı kitaba başvurmak istiyorum. Bu kitapta Merkez Komitenin o dönemde üzerinde yoğunlaştığı sorunlar yer alıyor, isim değiştirme sürecinin başarısızlığa uğrayınca Bulgar hükümetinin aldığı göç kararları açıklanıyor. Özet olarak sunacak olursam Politbüro üyeleri arasında geçen konuşmalar şu gerçeği ortaya koyuyor: Mayıs yürüyüşleri isim değiştirme sürecinin başarısızlığa uğradığını, Türklerin kendilerine empoze edilen Bulgar kimliğini kabul etmediğini göstermiştir. Bu noktada Bulgar hükümeti ‘soya dönüş’ sürecinin yeni bir adımı olarak göç’e başvuracaktır. Bulgar kimliğini reddedenler göçe zorlanacak, Bulgaristan’da kalanlara gönüllü olarak asimile olmayı kabul etmiş gözüyle bakılacaktır. İki ülke arasında o dönemde göç kavramını meşru kılacak bir sözleşme olmadığı için de Bulgaristan medyası yaşanan bu sancılı olayı ‘büyük gezi’ (‘golyamata ekskurziya’) olarak isimlendirdi. Türk tarafında da, olaydan göç olarak söz edilse de, 1989’un yaz aylarında ülkeye akın eden B. Türkleri için, onları daha önce çeşitli resmi antlaşmalarla Türkiye’ye yerleşen muhacirlerden ayırt eden ‘soydaş’ terimi kullanıldı. Bu olaylardan söz ederken ‘göç’ kavramını kullansam da, şu ana kadar yaptığım açıklamaların da gösterdiği dibi, yaşanan olay, sebepleri ve gerçekleşme biçimi olarak daha önceki göçlerden son derece farklıdır. Göç sonrasında dünyada ve iki ülke arasında yaşanan gelişmeler de ’89 göçmenlerinin daha önceki muhacirlere göre Bulgaristan’la olan bağlarının (orada yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen) daha sağlam kalmasına neden olmuş, bu durum da globalleşen dünya anlayışına uygun bir kimlik oluşturma sürecinin önünü açmıştır. Devamı www.bghaber.org

“İnternet platformu, birkaç projeyi kapsarken ana amacı, kabagayda büyüsünü birçok insana aşılamaktır. On-line eğitimi projesi ile el ele olurken dünyadan birçok insan arasında bilgi paylaşımını da sağlamaktadır. İnternet sitemiz, çocuk atölyeleri ve bizim “Kaynak” grubumuzda olduğu gibi düzenlediğimiz eğitim seminerleri için de bir tanıtım sitesidir. Bir sonraki adımımız online dersleridir, ki öğrencilerle birer saatlik derslerimiz var. Saat farkı nedeniyle doğrudan temas sağlayamadığımız durumlarda iletişimi kayıt aracılığıyla yapıyoruz.” Sitenin başlıca kullanıcıları ve takipçileri, yurtdışında yaşayan Bulgarlar, Bulgar veya Balkan müziğine ilgi duyan yabancılar ve aynı zamanda da başka tür gayda çalıp da Bulgar gaydası onların ilgisini uyandırıp da farklı bir şeyi denemeyi düşünen gayda ustalarıdır. Bu müzik aleti tarafından büyülenenler dünyanın farklı bölgelerinde düzenlenen dünya forumlarında bir araya geliyorlar. Tsvetelin’in son katıldığı ve müzisyenlerin, gayda ustalarının ve bilim araştırmacıların bir araya geldiği Glasgow Dünya Gayda Konferansıdır.

“Bulgaristan’da 2 genel tip gayda mevcut, hatta bazı kişilere göre, ülkemizdeki gaydalar üç türdür, fakat pek emin değilim. Ben kaba gayda ve cura gaydalarını tanıyor ve sayıyorum. Eskiden açıkça böyle bir ayırım yapılmıyordu. Bugün, kaba gayda ses seviyesinin daha düşük olurken kendine has bir uğultusu vardır. Cura gayda ise orkestralar tarafından tercih ediliyor bunun dışında yapımında bazı değişiklikler meydana gelmiştir, çünkü yapımında bazı yapay malzemelerin kullanılması sonucu cura gaydada çalmak daha kolay.” “Önümüzdeki sonbaharda ABD’nde düzen-

lenen en büyük Folkor ve Dünya Müziği festivallerinden iki tanesine davetliyiz, ki bir tanesi Şikago’da diğeri ise Richmond’ta. Şikago Dünya Müziği festivali aynı anda 20 yerde düzenlenirken yaklaşık yarım milyon insanı topluyor. İki günlük Richmond forumu ise 300 bin müziksever tarafından ziyaret ediliyor. Bu, söz konusu iki etkinlik, bizim ABD seyahatimizin başında ve sonundadır, ki bu iki etkinliğin arasında Washington, Boston ziyaretlerimiz var, aynı zamanda da Baltimor ve New York’ta da konserlerimiz olacak. Bizi son derece kapsamlı ve dev bir program beklemektedir ve bütün bu konser ve katılımları bir araya sığıdırmamızdan dolayı gerçekten şanslıyız. Tabii ki, bize orada otantik foklor aaraştıamaları alanında ünlü kişiler yardımcı olacak. “

‘K i r i l a l f a b e s i n i n a v l u s u ’ eşsiz bir kültür ve tarih müzesi

Dünyada yaklaşık 300 milyon kişi Kiril alfabesini kullanıyor. Bunlar Güneydoğu Avrupa’dan Slavlar, Ruslar, Ukraynalılar, Beyaz Rusyalılar, Rusya’da Kafkasyalı, Sibiryalı, Moğolistanlı başka etnik gruplar. Bulgaristan şimdilik Avrupa Birliği’nde Kiril alfabesini temsil eden tek ülkedir. 30 harf ile kültürel katkımız tartışılmazdır, elit kulüpte önceden sadece iki Latin ve Yunan alfabesi yer alıyordu. Günümüzde küçük bir yerleşim yeri olan Pliska 681-893 yıllarında Bulgaristan’ın ilk başkentidir. Burada ‘Kiril alfabesinin avlusu’ adı altında, dünyada görülmemiş öz-

BULGAR MANKEN İSTANBUL’U SALLAYACAK!

Seksi manken Semra Salif, Türkiye’nin top modeli olacak. Türk asıllı manken Semra Sa.lif, yakında İstanbullu olacak Ekim ayında İstanbul Fashion Week’te podyuma çıkmaya hazır.lanan Salif, İstanbul’a taşınacak Cesur pozlarıyla tanınan seksi manken, önümüzdeki günlerde fotoğrafçı Gökhan Tuğrul ile stüdyoya girecek

gün bir müze bulunuyor. Önce karşınızda ağır ahşap bir avlu kapısı var. Üzerinde 814 - 831 döneminde ülkenin başında olan Omurtag’ın sözleri yazılı: ‘Bulgaristan burada olacak’. Bu mekanın yapılması girişimi Karen Aleksanyan’a ait. Karen Erivanlı ermeni, 20 yıldan beri Bulgaristan’da yaiıyor. Filoloji okumuş, Hıristiyan değerlerine sadık bir kişi. Karen’in fikri üzerine 2 metre yükseklikte harfler yapılır. 12 Ermeni heykeltıraş yapmış bu harfleri ve Bulgaristan’a taşınmışlar. Kiremit renginde heykeller yeşil ot üzerinde dağıtılmış. Şevkiye Çakır

Sofya’nın bir semti ayağa kalktı

Sofya’nın Botunets semtinde bir Roman ve bir Bulgar ailesi arasında yaşanan kavganın ardından gerginlik devam ediyor. Edinen bilgiye göre gece vakti bir yakınının hapishaneden çıkmasını kutlayan Romanların aşırı gürültü çıkarmaları ve yüksek seste müzik dinlemeleri kavga sebebi oldu. Müzik sesinin kısılmasını isteyen Bulgarlar Romanlar’ın saldırısına maruz kalıyor. Polis yetkililerine göre kavga komşular arasındadır ve etnik temele dayalı değildir. Bütün etnik gruplardan 300’ün üzerinde kişi saldırganların tutuklnaması talebiyle protesto düzenledi. Semtte görevli polis sayısı artırılarak geniş güvenlik önlemleri alındı.

Alptekin CEVHERLİ Başlıksız Bir Yazı

Sakın ola başlığı okuyunca, “Başlıksız Bir Yazı” ifadesi de sonuçta bir başlıktır, diye mantık yürütmeye kalkmayın sevgili okurlar. Aslında yazımızın başlığı var tabi, ama içerisinde gizli… *** Gündeme bomba gibi düşen Almanya’daki Ermeni soykırımı yalanını kabul eden tasarı konusunun henüz fitili ateşlenmemişken aslında niyetimiz, “Amerikan Rüyası’nın Sonu mu?” diye sorarak ABD’deki başkanlık seçimlerini ve muhtemel sonuçlarını irdelemekti. Öyle ya, dünyaya bir medeniyet projesi olarak sunulan; “özgürlükler ülkesi ABD”, bir emlak komisyoncusunun koltuk hırsına kapılıp dünyanın en diktatör ve gaddar devletine dönüşürse ne olur, diye bakacaktık. Genelde böylesi durumlarda en fazla 30 – 40 yıl içerisinde o ülkeler yıkılır. Bazen bu süreç daha da hızlı olabilmektedir. Ancak ABD’nin böylesine hızlı çöküşü yeni oluşacak dünyayı nasıl etkiler? Türkiye ve Türk Dünyası olarak buna ne kadar hazırız? Yeni oluşacak güçler dengesi arasında meselâ Çin, Rusya ve Almanya’ya karşı elimizde nasıl kozlar var? Ya da Balkanlar’dan ABD askeri çekildiğinde 3’üncü Dünya Savaşı çıkar mı? Çin, Batı Türkistan’ı işgale kalkarsa Rusya ile birlikte ne kadar karşı koyabiliriz? Japonya bizi destekler mi? Filan, falan gibi bazılarına göre sanırım çok uçuk, bazılarına göre de malûmun ilanı sorulara yanıt arayacaktık… Ama tam da Almanya ile moda tabirle “Kanka” olmuşken, bir de ‘Almanya’daki Türkler’ vasıtasıyla böyle bir kazığı yemek veya “arkadan hançerlenmek” mevzu bahis olunca, dünyanın geleceğindense bizim kısa vadede durumumuzu tartışmak çok daha önemli hale geldi. * * * Şimdi, Almanya Parlamentosundan geçen tasarı haklı mıydı, haksız mıydı? Biz sadece Alman İmparatorluğu’nun önerdiği tehciri gerçekleştirmişken, şimdi de Almanların sanki ortada bir suç varmış gibi ve bunu da kendileri söylememiş gibi ortaya çıkmaları ne kadar doğru? Hitler, çoğu Hazar Türkü 15 milyon Musevi’yi fırınlara doldurup yağlarından sabun yapmışken, bize ne soykırımından bahsedebiliyorlar denilebilecekken; ya da… Afrika’nın bilmem neresindeki filanca sömürgesinde 17 milyon zenciyi kurşuna dizmiş bir Almanya’nın ne haddine bize soykırım yaptı demesi, denebilecekken; Ya da Dünya gezegenine iki dünya savaşı hediye etmiş ve yüz milyonlarca insanın ölmesine neden olmuş bir millet, hiç mi kendi tarihini bilmez denilebilecekken; Ya da Avrupa’daki çevre felaketlerinin baş müsebbibi olan sanayisi ile Doğu Avrupa’daki bütün sakat doğumların ve flora, fauna katlinin tek sorumlusu iken; Tarihte “Nemçe” adıyla Osmanlı Devleti’ne kök söktürmüş, sonra da Türk milletinde psikolojik ters etki yapmasın diye adını Almanya’ya çevirdiğimiz Balkanlar’daki tarihi düşmanımız, milyonlarca Türk’ü Doğu Avrupa’da soykırıma tabi tutmuşken; Ve Ey Almanya, gör bunları, sen kendini ne sanıyorsun diyebilecekken; bunların hiç birini söylemeyeceğim! * * * Değerli dostlarım, Almanya parlamentosunda 11 Türk Milletvekili var. En azından biz öyle biliyoruz. Bu insanlar Almanya’ya işçi olarak göç etmiş ailelerimizin çocukları veya torunları. Yani bizden insanlar, akrabalarımız… Peki, biz bu vatandaşlarımızla nasıl bir ilişki kurmuşuz ki, bizden olan ve orada bizi savunmasını beklediğimiz bu vatandaşlarımız, bizim can düşmanımız haline gelmişler? 40 – 50 yılda bunu nasıl becerebilmişiz? Öyle ya, bu insanların dedeleri, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da bizim dedelerimizle beraber şehit düştüler. Hatta belki de bu insanların ninelerinin karınlarını, rahmindeki bebek kız mı, erkek mi diye iddiaya giren Ermeniler, Doğu Anadolu’da deştiler? Yalan mı? Olmamış mıdır? 11 Vekilden bahsediyoruz… Haydi, içlerinden bir hain çıkar, iki hain çıkar ama hepsi de mi Ermeni soyu mu bunların? Bunca yıldır Almanya’da yaşayan 3,5 milyon Türk’ten bir tane bile ‘gerçekten Türk’ vekil çıkaramadık mı yani? Elin Alman’ı bizimkilerden fazla bizi savunmuş, var mı böyle bir şey? Bu nedir biliyor musunuz? Kendi parçamız olan bu insanları, sadece döviz kapısı olarak gören bir zihniyetin iflasıdır… Almanya’daki 3,5 milyon vatandaşımızı buraya sadece Avro gönderen sağmal inek gibi gören, hem etinden, hem sütünden, hem postundan yararlanırız diyen anlayışın geldiği noktadır. İnsanlar asla küsurat değildir! Hınç yapar, kin tutar, kalleşlik edebilir… Devlet isen bunları göz önüne alır ona göre ilişkini kurarsın. Saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra devlet, olmaz! Bu insanların dedeleri, nineleri Almanya’ya gönderilirken ‘hayvan’ muamelesi gördü. Yeter ki, para gelsin denilerek, sınır kapısında donunu indirip üreme organlarına bakılırken Türk Devleti, “Dur kardeşim, ben sana işgücü olarak ‘insan’ gönderiyorum, damızlık inek değil!” deyip vatandaşına sahip çıkacaktı.

Devamı www.bghaber.org


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Mayıs - 2016

Ya t ı r ı m - Tu r i z m - S p o r

Veliko Tırnovo Şehrinde 110 Milyon EUR Değerinde Yatırım Yapılacak Bulgaristan’ın Veliko Tırnovo şehrinde 110 milyon EUR değerinde yeni fabrika kurulacaktır. Fabrikanın sahipleri dünyanın en büyük ahşap esaslı levha üreticisi Avusturyalı Kronoşpan şirketidir. Yeni fabrikanın kuruluşunda 400 kişi çalışacak olup, fabrika faaliyete geçtiğinde 100 kişiye istihdam sağlayacaktır. Fabrikanın

Bulgaristan’da Ortalama Brüt Çalışma Ücreti 743,25 Leva’dır

Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine göre Şubat 2016’da ülkedeki ortalama brüt çalışma ücreti 743,25 Leva olarak gerçekleşmiştir. 1 Mart 2015 – 29 Şubat 2016 arasındaki bir yıllık dönemde ise ortalama brüt çalışma ücreti 733,59 Leva olmuştur.

Aralık 2017’de hazır olması beklenmektedir. Yatırıma Bulgaristan’ın ilk V (Bulgar karakteriyle «B») sınıfı yatırım sertifikası verilecektir. Bu tür sertifikalar belediye düzeyinde verilmektedir ve yatırımın belediye için önemli olduğunu göstermektedir. Kurulacak fabrika dünyanın en modern filtreleme sistemine sahip olacaktır.

Bulgaristan’ın Filibe Şehri 4 Yeni Fabrikaya Ev Sahipliği Yapacak

Bulgaristan’ın Filibe kenti yakınlarında bulunan Trakya Ekonomi Bölgesi müdürlerinden Müh. Plamen Pançev’in açıklamalarına göre bölgeye 4 Alman ve 1 Asyalı yatırımcı fabrika kurmak ve üretim yapmak için geliyor.İnovasyonda dünyanın ilk 50’si arasında bulunan Japon SMC Industrial Automation Trakya Ekonomi Bölgesinden 180 dekar alan satın almıştır ve pnömatik ekipman üretim fabrikası kuracaktır. Filibe’nin yakınındaki Kuklen köyü civarlarında ise direksiyon sistemleri üretiminde lider sayılan Alman “Willi Elbe Gelenkwellen” sanayi tesis kurma aşamasındadır. Yine otomotiv sektöründen diğer bir yatırımcı ile Kuklen’de fabrika kurulmasına dair ön sözleşme imzalanmıştır. Bulgar-Alman ortaklığındaki İnterama şirketi de gıda sanayisi için makine imalatı fabrikası kuracaktır.Yaklaşık bir ay sonra Alman işadamı Rainer Sigmund’un;

Balkanlarda en büyüğü olması öngörülen kullanılmış tekstil ayıklama fabrikasının inşaatının başlaması beklenmektedir. Fabrika’nın yıl sonuna kadar faaliyete geçmesi hedeflenmektedir. Alman işadamının amacı; Batı’da olduğu gibi, Bulgaristan’da tekstil atıklarının geri dönüştürülmesi ve tekrar kullanılabilmesidir. Fabrika 6000 m2 alan kapsayacaktır. Bina ve makinalara yapılacak yatırım tutarı 4 milyon BGN (2 milyon EUR) olarak hesaplanmaktadır. Fabrikada 3 vardiyada 150 kişi çalışacaktır.

Telefonlar Bulgaristan’dan Bulgaristan’da alternatif turizmin yeni olanakları

FETÖ mensuplarının haberleşme için Türkiye’de IMEI kaydı olmayan ve genellikle Bulgaristan’dan getirilen telefonları ve SIM kartları tercih ettiği ortaya çıktı. Örgüt üyelerinin bir diğer iletişim kanalı ise Kuzey Kore’de geliştirilen “Wickr Me” adlı mesajlaşma programı… 17/25 Aralık darbe girişiminden sonra, Paralel Yapı mensuplarının kritik dönemlerde nasıl haberleştikleri, takibe takılmadan istihbarat paylaşımı yaptıkları gibi bir çok konu kapsamlı şekilde araştırılıyordu. Takibi neredeyse imkansız. Örgüt elemanlarının cep telefonlarından haberleşirken daha çok “Wickr Me” adlı mesajlaşmaprogramını kullandıkları belirlendi. Cep telefonlarına rahatlıkla indirilebilen bu sistem, mesajlaşmaları kriptolu hale getiriyor. Uçtan uca şifrelenen ve kendisini yok eden mesajların dışarıdan takip edilmesi zor. Programın Kuzey Kore’de geliştirilmiş olması, mesajlaşma sisteminin istihbarat birimleri tarafından kırılmasını da zorlaştırıyor. Çünkü Kuzey Kore’de istihbarat birimiyle işbirliği yapılamadığı için bir çok ülke bu program üzerinden yapılan mesajlaşmalara ulaşamıyor. Paralel Yapı’nın operasyonel elemanlarının Türkiye içinde yaptıkları konuşmalarda da daha çok yurt dışından getirilmiş telefonları kullandıkları belirlendi. Bunun nedeninin de yurt dışından getirilen telefonların IMEI kayıtlarının Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nda (BTK) olmaması. Yurt dışından alınmış bir telefon 4 ay boyunca Türkiye’de BTK’ya kaydı yapılmadan kullanılabiliyor. Paralel Yapı elemanları da, IMEI numarası üzerinden yapılabilecek telefon dinlemelerine yakalanmamak için, kaydı olmayan telefonları kullanıyor. Telefonların da daha çok Bulgaristan’dan alınarak Türkiye’ye getirildiği belirlendi. SIM kartlar da yurt dışından. Mesajlaşma programı olarak Wickr Me’yi kullanan, telefonu da Bulgaristan’dan alan örgüt elemanları, telefonun içine taktıkları SIM kartı da yine yurt dışından getirtiyor. Türkiye’de hizmet veren GSM operatörleri yerine Bulgaristan başta olmak üzere komşu ülkelerden alınmış telefon hatları kullanılıyor. Böylelikle Paralel Yapı mensuplarının telefonlarının IMEI numarası üzerinden ve kullandıkları SIM kart üzerinden teknik takibe alınması zorlaşıyor.

Son yıllarda Bulgar turizminin temel hedefi olarak yazın denize gitmek, kışın kayak yapmak gibi yerleşmiş modele elveda diyerek, Bulgaristan’ın bütün yıl boyunca rağbet gören bir turizm destinasyonuna çevrilmesi belirlendi. Bu biçimde topraklarımızın çömertçe sağladığı doğa, mimari ve tarih yerleri yararlı bir biçimde kullanılacak, turizm, yerli halka geçim kaynağı sağlayan sürdürülebilir bir alana dönüşecek. Plovdiv Tarım Üniversitesi’nde düzenlenen yuvarlak masa görüşmesi ‘Uzmanlaşmış Turizm Türlerinin Meydan Okumaları ve Perspektifleri’ konusu altında geçti. Forumun yabancı konukları, Dünya İktisadi Üniversitesi UNSS’den Veronika Denizova’nın, Karadeniz kentlerimizden Kavarna’da turizm alanında elde edilen olumlu tecrübe ile ilgili raporunu büyük ilgiyle karşıladılar. Bu kent ki, ‘Bulgaristan’ı Kalbimizde Taşıyoruz’ Uluslararası Gençlik Folklor etkinliği, Midye ve Balık Festivali, Deniz Haftası ve Kavarna Rok Festivali diye ülkemizin kültür ve rok başkenti olarak yaygınlık kazandı. Bu zengin kültür takvimi bölgenin yeni atraktif destinasyonu olarak ekonomik gelişmesine ve turizm sezonunun uzatılmasına yardımcı oldu. Alternatif turizmin çağdaş biçimlerinden biri, Bulgaristan’da hala geniş yeri olmayan ornitoloji, yani kuş gözlemciliğidir. Burgas bölgesi bu tür turizmin gelişmesine elverişli koşullar yaratıyor. Bunun en önemli faktörlerinden biri, Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısı üzerinden geçen Via Pontika adlı göçmen kuşlar yoludur. Avrupa’dan Asya ve Afrika’ya göçünün büyük bir bölümü bu yoldan geçer. Örneğin beyaz leyleklerin % 78’i ve Avrupa’nın pembe pelikanının bütün populasyonu, nadir rastlanan şah kartal, atmaca gibi kuşlar bunların arasında. Pomorie ve Atanasovo gölleri, Burgas’a yakın Mandra ve Vaya Gölleri, göçmen kuşların her zaman mola vermek, yuva yapmak, kışı geçirmek için durdukları Via Pontika noktalarından biridir. Kuş gözlemciliği için en uygun ve

modern merkezlerden ikisi Bulgaristan Kuş Koruma Derneği ve ‘Zeleni Balkani’ /Yeşil Balkanlar/ Federasyonu tarafınbdan tam bu bölgeye kurulmuştur. Varna İktisadi Üniversitesin’den Galina İlieva, mevsim kısıtlamaları tarafından etkilenmeyen bir turizm türü olarak kumar turizmini tanımladı. Karadeniz beldelerimizden Zlatni Pyasıtsi ve Slınçev Bryag kumar turizmi sevenler için en çekicidir. Alternatif turizm olanaklarından bahsederken, son yıllarda yurt içinde ve dışında büyük hız alan şarap turizmine de mutlaka değinmek lazım. Bu turizm Bulgaristan’ın Güneybatısında yer alan Melnik kasabası ve Trakya Bölgesi için önde gelen turizm türüne dönüşüyor. Turizm ile ilgili Yuvarlak masa görüşmesinde yapılan sunumlardan çıkarılan sonuç, turizm sanayisinin ekonomimizin çok önemli bir sektörü olduğu, son yıllarda sabit bir gelişme hızı gösterdiği yolundadır. Bu yöndeki devamlı ve başarılı çalışmalar, Bulgar turizminin 2030 yılına kadarki stratejisinde belirlenmiş olan hedefe ulaşılmasına yardımcı olacak. Bu hedef, Bulgaristan’ın Orta ve Doğu Avrupa’daki beş top destinasyon arasında ön sırada bulunması ile ilgilidir.

13

Levent RASİM İnsanları kullanıp kullanıp bir peçete gibi attılar Nankör, gördüğü iyiliği unutandır. Vatanını yitirirsen eğer İşin en kötüsü işte budur Ölüler gibi tamtakırsın

Bu sözler Kırcaali aydını Niyazi Hüseyin Bahtiyar’a aittir. Bunun için ben bizi vatanımızı bırakıp göçöe zorlayanlara en büyük NANKÖR diyorum. Ben bir Deliormanlıyım. Bizim çiftçi insanlarımızın basit felsefesinde NANKÖRLÜK yoktur. Söylemek istediğim şudur: Bazı insanları sanki her zaman aldatabilirsiniz, (1985’te bize siz Bulgarsınız dedikleri gibi); Herkesi de bazen aldatabilirsiniz (1990’da Hak ve Özgürlükler Hareketi – HÖH partisi kurulurken hainlerin hepimizi birden aldattığı gibi. Haklarınızı alacaksınız demediler miydi?); Fakat her zaman aldatamazsınız (çünkü halkın doğruları fark etmesi engellenemez bir süreçtir, bilinçlenmek doğaldır, ezilenin aklı mutlaka gelir, biz aldatılmış olduğumuzu sezinleriz ve işleri düzeltmeye çalışırız, 2015 yerel seçimlerinden Deliorman’da ise alınan sonuçlar ortadadır, bağımsızları öne sürdük ve seçtik yani işleri yoluna koyabildik. HÖH-çü yalancılar siyasi çöpe itildi.) Biz sözünü ettiğim yerel seçimlerde güvenilir ama beceriksiz; becerikli ama HÖH yönetiminin güvenmediği kadrolara arasında seçim yapmak zorunda kaldık. Hangisini mi seçtik. Tabii ki, becerikli olanlar. Becerikli ve dürüst olan kadrolar her zaman taban güveni kazanır. Seçim isabetli oldu. HÖH yönetimi sözde güvendiği kadroları hep kullanıp kullanıp sonra da paçavra gibi atmadı mı? 10 bin aydın göçe zorlanmadı mı? Türkiye’de okuyan 1 500 öğrenci neden geri gelmiyor? Bunun hayrını göreceklerini mi sanıyorlar? En güvendikleri kadrolardan olan, belediye başkanı, doktor, milletvekili Nihat Tabakov Varna hapishanesinde yatmıyor mu? Ak Kadınlar milletvekili, Silistre HÖH İl Başkanı sancılıktan tebligat beklemiyor mu? Bu ne kadar böyle devam edebilir? Bir Türkün hainler başı Ahmet Doğan’ın güvenini kazanması hiç bir anlama gelmez, çünkü “lider” geçinen nankör halkın sevdiği kadroları kullanıp kullanıp çöpe attı. Şimdi kapamış kendini “saray“a bahçede köpek besliyor. 3 milletvekili dışında “kimse ile görüşmek, konuşmak, mektup almak, telefon kaldırmak istemiyoruym,” demiş. Başını kaldırıp güneşe bakmaya üşenen bir NANKÖR’den ne beklenir ki! Beklemek yanlış… O bir beceriksizdir ve beceriksiz biri bundan sonra bizim işimize yaramaz. Ahmet Doğan’ın şişirilmiş bir balon olduğunu artık herkes anladı. Diploması yok, üniversiteye yazılmış, Bulgarca okumuş felsefe bitirmiş, yazılmış bişr tek kitabı yok hop Felsefe Doktoru olmuş, bunları başkasına anlatsınlar. Balonun patlamasını bekliyoruz. Şu yeni seçilen Mustafa Karadayı için de söylemek istediğim birkaç söz var. Bu genç Deliormanlı değil. Rodop Dağlarının Borino köyünde kom pil tarlarında ve çamlar arasında yetişmiş. Şu onun çamlar arasında yetişip de ulusal dava haini Ahmet Doğan’a erkek sekreter olacak kadar alçak düşmesiyle ilgili aklıma gelen bir fıkra var, sizinle paylaşmak istiyorum: “Birkaç oduncu birleşmişler, bir çamı yarıyorlarmış; önce ağacın odunundan üç beş tane kama yaptıkları için işleri kolay gidiyormuş. Koca çamları çatırdaya çatırdaya yarıyorlarmış. Çam, duruma bakmış bakmış: ‘Baltaya kızmıyorum, elbette keser beni; ama benden doğan şu kamalar yok mu, asıl onlarınki gücüme gidiyor!‘ ” demiş. İyiliğe karşı kemlik görmek, vefasızlığın kor ateşiyle kıvranmak ve yaralanmış duyguların acısıyla yaşamak insana zor geliyor. Kukla başkan Karadayı da çamlar arasında yetişmiş ama adam olamamış. Yönetimini üstlendiği partinin ana amacının nankörlük yapmak olduğunu gördü, çok iyi biliyor ama, kendisi de boğazına kadar katran kazanına düştüğü için pes olmuş, seme seme konuşuyor. Onu bu kazana düşüren de Ahmet Doğan. Türklerden toplanan “kompensatorkalarla” 2 çocuklu Karadayı ailesine cebinden tek beş leva çıkmadan Sofya’dan daire verilmiştir. İşte bu yara ömür boyu kapanmaz. Çünkü o kompensatorkaların sahipleri memleketlerinden kovulan kardeşlerimizdir, onlar için ömür boyu ter dökmüşlerdir. Karadayı’ya kul hakkı geçmiştir ve bu yolsuzluğun dinimizde ve ahlakımızda AFFI YOKTUR. www.bghaber.org


14

Mayıs - 2016 Ahmet S.ARSLAN BULTÜRK’ten Dr. Necdet ÖZGÜR adına Kütüphane

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bulgaristan’da Kukerlandia festivali düzenlendi

Büyük Gerçekler Asla Gizlenemez Su başında durmuşuz, çınarla ben. Suda suretimiz çıkıyor, çınarla benim. Suyun şavkı vuruyor bize,

Bulgaristan’ın Yambol kentinde kötü ruhların kovulması ritüelinin canlandırıldığı maske festivali (Kukerlandia) renkli görüntülere sahne oldu. Antik çağ geleneği olarak Trakya, Bulgaristan ve Yunanistan’da yaşayan Traklardan günümüze taşınan festivalde, maskeli ve renkli kıyafetli gruplar baharın yaklaştığı günlerde kıştan kalan kötü ruhları uzaklaştırmak için yoğun çaba harcadı. Yambol Belediyesinin düzenlediği festivalde bir parkta toplanan

gruplar, kötü ruhların maskeler ve çan sesiyle kovulmasını anlattıkları gösterilerini jüriye beğendirmeye çalıştı. El yapımı “kuker” maskeler ve üzerlerindeki sayıca fazla çanlarla gösterilerini sunan grupların, Trak savaşçılarını temsilen giydikleri kıyafet ve çıkardıkları sesler dikkati çekti. Türkiye ve Yunanistan gibi çevre ülkelerden gelenlerin de ilgisini çeken festival, düzenlenen konser, sergi ve fotoğraf yarışmalarıyla devam ediyor.

Bulgar plakalı aracın sırrı ne? Teröristlerin, bomba yüklü araçta birinin tutukluk yapması halinde diğerinin devreye girmesi ve böylece patlamama ihtimalinin ortadan kalkması için çifte mekanizma düzeneği kurduğu öne sürüldü.

Park halindeki bomba yüklü bir araç, Çevik Kuvvet midibüsünün geçişi sırasında uzaktan kumandayla patlatıldı. Terör kanlı yüzünü İstanbul Vezneciler’de gösterdi. Şehzadebaşı Caddesi’nde park halindeki bomba yüklü bir araç, Çevik Kuvvet midibüsünün geçişi sırasında uzaktan kumandayla patlatıldı. Hain saldırıda 6 polis şehit olurken, 5 vatandaş hayatını kaybetti. Yaralanan 3’ü ağır, 36 kişi tedavi altına alındı.

BULGARİSTAN PLAKALI ARAÇ MUAMMASI

Patlama sırasında olay yerinde bulunan ve uzun süredir park halinde olduğu belirlenen Bulgar plakalı araç soru işaretleri yarattı. Bulgaristan medyası, aracın sahibinin bulunması için okurlarından bilgi istedi. Bulgaristan İçişleri Bakanı Tumiana Bıçvarova ellerinde araçla ilgili bir bilgi olmadığını açıkladı. Bulgaristan’ın Ankara Büyükelçiliği araç sahibi ve araçta bulunanlar hakkında bilgi toplanması için harekete geçti.

BULTÜRK - Dünyada’ki Temsilcilerimiz 1913 Sofya

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47 İmtiyaz Sahibi

Haber Sorumlusu:

Abidin KARASU

Hukuk Danışmanı:

Av. Hasan MOLLAOĞLU

Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ

Ekonomi Müdürü:

Müjgan DENİZ

İstihbarat Müdürü:

Hüseyin YILDIRIM

Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK

Eğitim Sorumlusu:

Filiz SOYTÜRK

Kültür-Sanat:

Pervin MAŞAOĞLU

Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU

Spor Müdürü:

Serkan YILDIZ

İnternet Müdürü:

Murat ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR

Halkla İlişkiler:

Neriman ERALP

Reklam Müdürü:

Mesut UĞURLU

Rafet ULUTÜRK

Yayın DanıSmanları: Prof.Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Doc. Dr. Sakin ÖNER Doc. Dr. Hasine ŞEN Doc. Dr. Aziz ŞAKİR

Almanların Çingenelere Yaptıkları Soykırım

GÖNÜL VE DAVA ADAMI Dr. Necdet ÖZGÜR’ÜN ARDINDAN:

Değerli dostlar; 03.06.2016 Cuma günü BULTÜRK (Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği) Genel Merkezinde Genel Başkan Sayın Rafet ULUTÜRK’ün Gençlere yönelik “Evlâdı Fatihan”lık nedir ? konulu oldukça anlamlı ve yararlı bir Konferansta bulunduk. Oldukça faydalandığımız bu etkinlikte bizleri Anadolu’yu “Bayrampaşa Tokatlılar Dernek ( BAY TOK DER ) Başkanı olarak temsilin yanısıra “Dünya Türkleri ve Akraba Toplulukları Hizmet Derneği”mizide temsilen dolayı gurur onurlandıran Bir görüntüye dikkat çekerek siz dostlarımızla yapılan uygulamayı paylaşmak istedim. Söz konusu Konferans Bultürk Derneğinin “Dr. Necdet ÖZGÜR. ” isminin verildiği Kütüphane ve toplantı salonunda yapıldı. Burada da gördük ki çok para insanı öldükten sonra yaşatamıyor amma VEFALI arkadaşlar bunları ölümsüz yapabildiklerini gördük… DR . Necdet ÖZGÜR’ü çok yakınen tanıyan ve Sohbetimiz olan birisi olarak onunla ilgili sizlerle bazı dinlefiklerimden yola çıkarak bilgi paylaşımında bulunmak arzu ediyorum. Sayın Dr . Necdet ÖZGÜR 06.01.1954 tarihinde Bulgaristan’ın Rüzgar ili Karlova (Dyânkovo) köyünde doğmuştur. Gönül ve Dava adamı olan Dr. Necdet ÖZGÜR ilk ve orta öğretimini 1968 yılında köyünde tamamlamıştır. Lise talebesi olduğu dönemlerde Bulgaristan Devletinin Türklere karşı uyguladığı yoğun Asimilasyon, işkence ve baskılara karşı ülkesinde Türk-İslam davası ve Türk Milliyetçiliğinin yılmaz Fedakâr Vefakâr ve Yılmaz savunucusu bir genç olarak kendisini her türlü Zulme ve baskıya rağmen inandığı dava ve Mensubiyetiyle gurur duyduğu Türk Milletine adamış bir gönül ve dava adamı olmaya adamış tır. 1972 yılında Liseyi bitirerek 1974 yılında Askerlik vazifesini ifa etmek üzere Asker ocağına gitmiş Askerliğinin bitimiyle birlikte 1976 yılında Ruscuk Sağlık Üniversitesi ni kazanarak 1979 yılında Üniversite tahsilini tamamlamıştır. Ocak 1985 tarihinde Bulgar Devletinin dayattığı Bulgar ismini kabul etmediği için aynı gruptaki Türklerle birlikte ismi anılır. Bu karakter ve kariyerinden dolayı sık sık tecyiz edilmiş hapis yatmıştır 1989 Göç hareketleriyle Türkiyeye göç ederek Mücadelesini ve yaşantısını Türkiyede aynı maksat ve gayelerle Kalp doktoru olarak sürdürmüştür. Emekli olana kadar kapısına giden tüm hastalarına ayrım yapmadan yeminine sadık olarak hizmet vermiştir. Sayın Dr. Necdet ÖZGÜR Türkiye ye geldikten sonrada çalışmalarını devletin dışında sosyal olarak STKlarla omuz omuza içlerinde bulunarak devam ettirmiştir. Bu STK lardan en önemlisi Yönetim Kurulu üyeliğindede bulunduğu BULTÜRK ( Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği) ve Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK’tür. Özü sözü bir mert bir kişiliğe sahip olan Dr. Necdet ÖZGÜR Geçmişte Hapis cezası ile tecyiz edilen kişilerin ve Istanbul’da bulunan bazı Dernek Başkanları ve yöneticilerinin bulunduğu toplantıda yapılan bazı haksız eleştiri ve suizanlar karşısında vefa ve sadakat duygularının verdiği cesaret ve şiddetle Kuzey Güney yada eski yeni göçmen olarak vsy. türlü ayrım yapan Dernek yönetici ve haziruna gerçek dostluk ve Milliyetçi duruşun dersini vererek “Razgsrtlı olduğum halde Kırcaali’li BULTÜRK ( Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ) Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK’ü destekliyorum onunla birlikteyim diyebilmiştir. BULTÜRK Genel Başkanı Sayın Rafet ULUTÜRK’LE yaptığı görüşme ve istişarelerin sonunda 2014 yerel seçimleri için Razgart ili Kubat ilçesine giden Sayın Dr. Necdet ÖZGÜR orada kurduğu bir dernekle tek başına eşi ve dostlarıyla birlikte yaptığı müthiş çalışma sonunda 26 yıl sonra Belediye Başkanlığını HÖH den alarak büyük bir başarı elde ederek dostlarını ve sevenlerine mutlu etmiştir. Ancak; Sayın Dr. Necdet ÖZGÜR bey bu yıl (2016 ) geçirdiği bir kalp krizi sonucu ebediyete irtihal etmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet Başta kederli ailesi olmak üzre tüm dost akraba ve sevenleriyle birlikte Bulgaristan Türkleri ne başsağlığı ve sabrı Cemil niyaz ediyoruz. işte vefa işte Gönül adamı işte dava adamı. Hülasa işte DOST. Bu vesileyle böyle vefa örneği bir insana dava adamına BULTÜRK ( Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ) Genel Başkanı Sayın Rafet ULUTÜRK ve değerli yönetim kurulu üyelerinin “Dr. Necdet ÖZGÜR” ismini bir vefa örneği olarak Kütüphane ve Konferans salonuna vererek onu yâd etmiş oldukları için. Dünya Türkleri ve Akraba Toplulukları Hizmet Derneği Genel Sekreteri ve Bayrampaşa Tokatlılar Dernek ( BAY TOK DER ) Başkanı olarak şahsım ve temsilinde bulunduğum tüm kurumlarımız ve üyelerimiz adına tebrik ve taktir ediyor. Başarılı çalışmalarının devamını yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz. Sonsuz Saygı ve muhabbetlerimle. Vesselâm Ahmet Selim ARSLAN.

Ünal GAZİ

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı

Tel: 0212- 5 11

6 3 4 7 - Fax: 0212 - 511 33 91 Reklam için İrtibat: 444 0 763 Star Medya Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur. www.bulturk.net /www.bulturk.com

Avusturya -Viena Osman BÜLBÜL Almanya-Köln: Ünal GAZİ Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevin BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan Kazakistan Türkistan: Erkan İsveç Seval ÖZTÜRK İngiltere LONDON Ridvan Akay Riko

B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i

Sofya: Hikmet EFENDİEV Blagoevrad: Bülent MURADOV Smolyan: Rufat FELETİ Kırcaali: Mehmet ANTİKA Momçilgrad: Akif MEHMET Ardino: Aziz ŞAKİR Cebel: Erdal H. AHMET Plovdiv: Fikret SEPETÇİ Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Loveç: Emine BAYRAKTAROVA Troyan: Ergül BAYRAKTAR Pleven: Rafet RODOPLU Şumen: Nurten RECEP R a z g r a d : Ay d o a n A L İ Tırgovişte: Sevinc YÜCE Silistra: Nermin ÇAKIR Varna: Salih POMAK Dobriç: Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ ist. Trakya Bölgesi İst. Anadolu:Bölge- İst. Sultangazi: ist. G.O.P.aşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane:

Nedim BİRİNCİ Mahmut ORAL Seyhan ÖZGÜR Sevilcan YÜCE Mersin HATİPOĞLU Mustafa AKGÜN Erol KETENCİ Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Kocaeli: Abidin KARASU Bursa- Ayşe HOCAOĞLU -Bursa Yıldırım: Turhan YAMAÇ -Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN -Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN -Bursa-İnegöl Bayram BAYRAM İzmir-Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU -İzm.Görece: Mümin GÜNEY -İzm.Buca: Şevket YILMAZ -İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR Edirne: Nadir ADLI Kırklareli: Ali ÖZTÜRK Tekirdağ: Ertaç ÇAKIR Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir: Sevgin GÖKÇE Mersin : Ferda ER Fethiye : Fatih AKSAK

Bu hafta dünya yolculuğunu tamamlamasının yıldönümü olan Büyük Nazım, yirminci yüzyılda yazdığı ve gel bir de kendini su başında gör diye insanlığa seslendiği yalnız bu şiiriyle bile, ebediyen yaşayacak yaratıcılardan biri oldu. Çünkü, insanda ve toplumunda o su başı belirleyici olandır. Suda çarpık suratlı olan, özünde çarpıktır. “1915 Ermeni Soykırımı” diyenler gibi. O aynada, şavkı göze vuran Güneş bile küçücüktür. Çınarsa gerçeğin simgesi! Her zaman muhteşem! Almanlar, yine su aynasında kendilerine benzeyeni, ellerinde olsa “ortak” aradılar. Olan iğrençti. BGSAM – Stratejik Araştırmalar Merkezi siz okurlarımıza 2 bölümde olmak üzere Yakın tarihte Almanların Çingenelere ve Yahudiler yaptığı SOYKIRIMI en anlaşılır bir şekilde sunmaya karar verdik. Bu konuda, çoğu İngilizce olmak üzere 400’den fazla kitap yazıldı. Bu feci gerçekliği dünya halkları biliyor. Önce Almanya’da Çingene Soykırımı oldu. Olayı sizinle İskandinavya İTEA (FİTON) Direktörü Sosyal Antropolog ve Etnograf Sefa M. Yürükel’in 2005’te çıkan SOYKIRIMLAR TARİHİ – Batının İnsanlık Suçları eserinden bir alıntıyla paylaşıyoruz. (Sayfa 132 – 137). Almanların II. Dünya Savaşı’nda Çingenelere Yaptıkları Soykırım. Almanlar, 1933-1945 yılları içersinde ari ırk /üstün ırk/ (Race Hygiene) ideolojisi çerçevesinde, mükemmel bir üstün ırk yaratmak hedefiyle, diğer milletlerden veya etnik gruplardan olan ve üstün ırk Almandan olmayan 21 milyon insanı yok ettiler. Bu insanları, toplu olarak kurşuna dizdiler, topyekun savaş şeklindeki ve yaptıkları ve sivil asker ayrımı yapmadıkları saldırılarda, toplama kamplarında insanlar için yaptırılan özel fırınlarda toplu şekilde yakılarak (Holocaust – yakılarak yok edilmek) ve özel olarak yaptıkları gaz odalarında toplu şekilde zehirleyerek ve insanları kısırlaştırarak (biyolojik soykırım) soykırıma uğrattılar. Almanlar, İkinci Dünya Savaşı Arifesinde ve savaş süresince yaptıkları soykırımlarda üstün ırk ideolojisinin, özellikle Üstün Irk (Herrenvolk) ve Üstün İnsan (Übermensch) yaratmak ve bu ideolojiyi, Alman sağlık, sosyal ve kültür politikalarına yerleştirmek için, özellikle aşağı ırktan olarak tanımladıkları iki grubu hedef olarak seçtiler. Almanlar tarafından, 1933 yılından başlayarak, özellikle soykırıma uğratılan bu 2 grubu tanımlarsak, bunlar, Avrupa’nın her yanında dağınık olarak yaşayan , Avrupalılardan farklı kültür ve geleneklere sahip Çingeneler ve din bazında tanımlanan Yahudilerdi. Yahudilere ve Çingenelere karşı, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya tarafından yapılan soykırımlarda, eldeki verilere bakıldığında, 500 bin ile 1.5 milyon arasında Çingene ve Avrupa Yahudilerinin üçte ikisi olan 6 milyon kişi hayatını kaybetti. 1925 yılında, Almanya’da yapılan, Çingene Sorunu adlı bir konferansın arkasından çıkarılan bir kanunla , toplum için tehlike yarattıkları gerekçesiyle, her yaştan Çingene’nin kayıtları yapılarak polis tarafından arşivlenmesi ve işi olmayan Çingenelerin derhal çalışma kamplarına gönderilmesi kararı alındı. 1927 yılında ise her Çingene’nin kimlik kartı taşıması zorunlu kılındı. 1929 yılına gelindiğinde, Almanya’nın Münich kentinde “Almanya’daki Çingenelere karşı Mücadele Merkezi” oluşturuldu. Bu merkez çok geniş yetkilerle donatıldı. Bu ırkçı merkezin fiili olarak çalışmaya başlamasıyla birlikte, daha Naziler’in iktidara gelmesinden 10 gün önce, iktidardaki Alman Hükümeti tarafından alınan bir kararla, tüm Alman vatandaşlara tanınan haklar Çingenelerin ellerinden alındı. ABD eski Adalet Bakanı ve araştırmacı bir hukukçu olan Ramsey Clark, İkinci Dünya Savaşı Öncesi ve süresince Çingenelerin kayıpları için şunları ifade etmekteydi. “Çingenelerin 1.5 milyon insan kaybı var. Ama kimse onlara herhangi bir tazminat ödemiyor ve bundan da söz edilmiyor. 1934’lerde ve sonrasında, Çingeneler, dünyadaki yerli halklardan en çok acı çekeni olmasına rağmen, en az önemsemelidirler ve kimse bu konuya değinmiyor.” Eylül 1935’te çıkarılan, Nürnberg Alman Kanı’nı ve Irkı’nı Koruma Kanunu çerçevesinde, Almanya’da üstün ırktan olmayanların üstün ırktan olan Germenler ve Nordiklerle (İskandinavlar) evlenmeleri yasaklandı. Kanuna göre üstün ırktan (Aryan) olanların: Çingenelerle, Zencilerle ve onların gayrı meşru’ çocuklarıyla ilişki kurması yasaklandı. Devamı www.bghaber.org


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Mayıs - 2016

Dünya

Komünizm geçmişimizin ders kitaplarına girmesi mümkün mü?

Basınından

Bu İHA suya iniş yapabiliyor

salınımının azaltılması için yakıtla çalışan Bulgaristan, komünizm geçmişinden içten yanmalı veya fırçasız elektrik olmak en yavaş ve en zor silkinen Doğu Avrupa üzere iki tip motor kullanımına da uygun şeülkesidir. Bunu hem dış, hem iç gözlemkilde tasarlandı. Sudan kalkıp suya inebilme ciler iddia ediyor. Özgürlük ve plüralizm özelliğine sahip, aynı zamanda karaya iniş takımları da bulunan İHA, elle fırlatma yöneksikliği, sahte ahlak ve farklı düşünentemiyle de uçurulabiliyor. lere tavizsiz baskı için kanıtlara ve canlı “Önemli olan ülkemize katkısı olanılara rağmen bugün de o dönemde ması” daha iyi, daha ucuz, daha güvenli ve daha Başkent Üniversitesi Makine MühendisİHA’nın tasarım ekibinde yer alan Tarahat olduğunu iddia eden insanlar vardır. liği Bölümü son sınıf öğrencileri Tamer Şahin mer Şahin, yaptığı açıklamada, gövdenin Bu “güvenliği” pahasının ne olduğu ise, bu insanların cevapsız bırakmayı yeğle- ve Şükrü Ulusoy, suya iniş ve kalkış yapabi- strafor yani genleştirilmiş polipropilen köpüklen insansız hava aracı (İHA) geliştirdi. ten imal edildiğini, kanatlarda ise daha sağdiği bir sorudur. Başkent Üniversitesi Makine Mühen- lam olması için genleştirilmiş polistren köTam bu soruların cevaplarını insan disliği Bölümü son sınıf öğrencileri Tamer pük kullanıldığını söyledi. Ayrıca, kanatların daha okuldayken aramaya başlamalıdır. Şahin ve Şükrü Ulusoy, suya iniş ve kal- sağlamlığını artırmak için üstünün bir miliEğer bir insan, anne babalarının ve on- kış yapabilen insansız hava aracı (İHA) ge- metre kalınlığında cam elyafı kumaş ile kapların ebeveynlerinin nasıl bir dünyada ve liştirdi. Prof. Dr. Tahir Yavuz’un danışman- landığını anlatan Şahin, “İHA, 18 kilometre neden böyle bir dünyada yaşamış oldu- lığında yürütülen proje kapsamında, su ve yol alabiliyor ve havada bir saat kalabiliyor. hareket kapasitesine sahip 1,4 metre Havada 15 m/s seyir hızına sahip. İHA için ğunu anlamak isterse geçmişi tanımalıdır. karada kanat açıklığında, bir metre uzunluğunda ve patent almayı düşünmüyorum. Önemli olan Aksi halde insanlar geçmişin tekrarlan- 2 kilo ağırlığında tasarlanan İHA, test aşama- ülkemize katkısı olması ve bizden sonra gemasına, yeniden yaşanmasına mahküm- sını başarıyla geçti. lecek öğrencilerin bunu geliştirmesini istiyodür. TÜBİTAK’ın desteğiyle yürütülen pro- rum.” şeklinde konuştu. Bu Pazartesi günü Sofya’da “Bilgi jenin, çevre etiğine uyması ve karbondioksit ve Değerler – Bulgar Okulunda Totaliter Rejimleri Konusunda Dersler Ol(ma) ması” başlıklı konferansın çağrısıydı. Nooran AbuMazen, Kanada’yı Gazeteci Hristo 30 Haziran-4 Temmuz tarihleri arasında Hristov, konferansın yaDanimarka’nın başkenti Kopenhag’da yapılacak Dünya Beyin Arıları Şampiyonası’nda pılması için nedenleri temsil edecek. Nooran AbuMazen, yaaçıklayarak şunları söyrışma sonunda 1500 Kanada doları (3.2 bin ledi: “Gerçek ve Bellek” TL) para ödülü ile Hamilton MacMaster vakfında çalışan herkes, Üniversitesi’nde nörobilim okuma bursu da bu sorun, yani totaliter komünist geçmişi kazandı. İlk kez 1996 yılında ABD’de Soyeniden düşünme üzerinde çoktan çalışıciety for Neuroscience (Nörobilim TopluKanada genelindeki lise öğrencileri arayoruz. Şimdi sivil toplum örgütü ile Bulluğu) tarafından düzenlenen Brain Bee yarışsında yapılan National Brain Bee (Ulusal Begar tarihinin tahrif edilmesine katılmama ması, lise öğrencilerinin beyin araştırmalarına yin Arısı) yarışmasını 17 yaşındaki Müslüarzusuyla çalışıyoruz. Son yıllarda kuilgisini ölçmek için yapılıyor. Liselerde beman öğrenci kazandı. rumlar seviyesindeki susma ile bu yapıyin araştırmaları ve nörolojiye ilgisi olan öğWaterloo kentinden yarışmaya katılan lıyor. Biz, buna katılmak, bu konuda suç rencileri belirleyen yarışma, dünya genelinde Nooran AbuMazen isimli 17 yaşındaki Müsortağı olmak istemiyoruz. Biz genç insan35 ülkede düzenleniyor. Her yıl belirlenen lüman lise öğrencisi, ülke genelindeki yüzların iyi bilgilendirilmiş olmasını, Bulgar yarışma birincileri ise, bir ülkede düzenlelerce rakibini geride bırakarak, ‘Kanada’nın eğitimindeki reformun bir parçasının gernen uluslararası yarışmada bilim dünyasının en iyi beyni’ ünvanını aldı. Hamilton kentinçekleşmesini istiyoruz.” deki MacMaster Üniversitesi Nöroloji Bö- önünde nörolojiye olan ilgilerini sergiliyorlar. Yarışma, beyin araştırmaları konusunda Mayıs ayında Eğitim Bakanı Meg- lümü profesörlerince sınava tabi tutulan No- geleceğin bilim insanlarının belirlenmesinde oran AbuMazen, beyin ve nöroloji bilimi lena Kuneva ile bir görüşmede “Gerdünyadaki önemli organizasyonlardan biri üzerine ilgisi ve laboratuvar becerisi ile birinçek ve Bellek” vakfı temsilcileri, komüolarak kabul ediliyor. nizm sırasında olup bitenlerin başlıca ciliğe ulaştı. gerçekleri ve süreçlerinin toplandığı bir liste temsil etmiştir. “Gerçek ve Bellek” vakfı temsilcileri, bu gerçeklerin, yeni tarih ders kitaplarına girmesi gerektiğini Türk Hava Yolları’nın (THY) yolcu sayısı, ilk 5 ayda 25 milyona ulaştı. düşünüyor. Aralarında devletin üç iflası, Ocak-Mayıs 2015 döneminde medya üzerindeki tam kontrol, ifade öz58,4 milyar olan toplam arz edilen gürlüğü eksikliği, özel mülkiyet hakkıkoltuk Km (AKK), bu yılın aynı dönın kaldırılması ve saire yer alıyor. Koneminde yüzde 16,1 artışla 67,8 milmünizm rejiminin okulda öğrenilmesinin yara ulaştı. AKK artışı, iç hat uçuşöğrenciler için önemli ve gerekli olduğu görüşü paylaşıldı. Konferansta ama Eğilarda yüzde 9,3, dış hat uçuşlarda tim Bakanlığı hazır bulunmuyordu. Bu yüzde ise 17,1 olarak gerçekleşti. yüzden tarihin bu döneminin okul ders THY’nin Kamuyu Aydınlatma programlarına dahil edilmesi konusunun Geçen yılın ocak-mayıs dönebağlı olduğu kişilerin konumu eksik idi. Platformu>nda (KAP) yayımlanan minde 45,2 milyar olan ücretli yolcu Konferanstan sonra ama Bakan Kuneva, bu yılın ilk 5 ayına ilişkin sonuçlara Bulgaristan’daki totaliter rejimi hakkın- göre, Ocak-Mayıs 2015 döneminde Km (ÜYK), 2016’nın aynı dönedaki derslerde yazılacakların ders kitap- 23,2 milyon olan yolcu sayısı, bu yı- minde yüzde 10,7 artarak 50 milları yazacak yazarlara bağlı olduğunu lın aynı döneminde yüzde 7,8 artış yara ulaştı. ÜYK artışı, iç hat uçuşaçıkladı. kaydetti. Yolcu sayısındaki artış, iç larda yüzde 10,5, dış hat uçuşlarda ise Okulda komünizmin öğrenilmesine yüzde 10,7 oldu. karşı çıkanlar, Bulgaristan’ın bu 45 yıl hatlarda yüzde 10,5, dış hatlarda ise Yolcu uçakları konma sayısı, geiçinde ne olduğu konusunda ortak bir tu- yüzde 5,8 oldu. çen yılın ilk 5 ayına göre yüzde 7,8 tumun olmadığını ileri sürüyor. Onlara Dış hatlar business/comfort class artışla 187 bin 482’ye yükselirken, tagöre bazıları için rejim terör, aşağılama şınan kargo-posta ise yüzde 10,4 arve baskı zamanıydı, diğerleri için de sa- yolcu sayısı ve dıştan dışa transfer kin ve öngörülür idi. 2014 yılında rejimin yolcu sayısında da Ocak-Mayıs 2015 tışla 313 bin 772 tona ulaştı. düşmesinin 25’inci yıldönümü vesile- dönemine göre sırasıyla yüzde 2,2 Uçulan şehir sayısı 289’a, iç hat siyle yapılan bir araştırmaya göre Bulga- düşüş ve yüzde 20,4 artış sağlandı. şehir sayısı 49’a, dış hat şehir sayısı ristanlıların yüzde 55’i, Bulgaristan’ın koTHY’nin yolcu doluluk oranı 3,6 münizm yönetimini simgeleyen Todor 240 ve uçak sayısı da 322’ye yükpuanlık düşüşle yüzde 73,8 oldu. Jivkov’a daha çok olumlu yaklaşıyor. seldi.

17 yaşındaki Müslüman kız Kanada’nın ‘en iyi beyni’ seçildi

THY 5 ayda 25 milyon kişiyi uçurdu

15

Dr. Nedim BİRİNCİ En Kötü Olan –

PARÇALANMAMIZDIR!

Türkiye’den Bulgaristan’a hiçbir zaman için zarar gelmez. (Bursa Büyük Şehir Belediye Başkanı Recep Altepe) En büyük gürültü kaleler yıkılırken çıkan gürültüdür. 19 Mayısta Cebelde HÖH-DPS kalesi yıkıldı. Cebel Kalesi bu partinin gasp ettiği ve bayrak diktiği en önemli kaleydi. İsyan burada patlamış ve totaliter rejimi devirmişti. Kahramanlar biraz yaşlanmış, biraz yorgun, bir az da eziktiler, ama oradaydılar. Kahramanlar onlardır, çünkü totalitarizme karşı ayaklanma başlatmak yalnız cesaret değil, ezilmişlikten doğun manda yüreği, gözü kararmışlık ister ki, onlarda bu vardı. Şu para verip sallandırılan bayraklar, zamanını dolduran partinindi. Cebel’de HÖH kalesi düştü. Bu bayrak artık müzelik oldu. 100 levaya, yarım somun ve 2 köfteye hala dalgalanıyorsa, değişiklik rüzgarından parçalanmasın diye iki yanında polis bekliyor, büyük davamızla hiç alakası olmayan ama meydanı dolduran kuru kalabalık konuşmaları anlayamadığından her cümle 2 dilde – Türkçe ve Bulgarca – sunuldu. Polis sopasına dayanan, “Belene Kampında” solucan ve hamam böceği çorbasıyla yaşayan ve Türklük gururumuz olan kahramanlarımız hariç, “DPS” diye avaz avaz bağıranlardan hiç biri 19 Mayıs 1989’da bu meydanda, Mehmet dedenin cenazesinde, kutsal davamızda yoktu. Bugün “sarayda” gölge bekleyen A. Doğan da 19 Mayıs 1989’da Cebel’in ayaklandığını 5 ay sonra işitti. Biraz yaşlanmışlardı. Zindanların, işkence odalarının, sürgün çekisinin, “Büyük Göç“ün derin alın çizgileri kırış kırıştı. Hayat suyunu örs ile çekiç arasında alan olgun yiğitler meydanı doldurmuş kiralık koroyu işitmiyor, 27 yıl sonra ancak içindeki Türklük sesine kulak veriyordu. Onlar bu davanın mihenk taşlarıydı ve şimdi omuzlarındaki ağırlıkta “davayı devretme zamanı geldi” bilgeliği var. Biraz da yorgundular. İsyandan sonraki yıllardaki didişme, kavga ve savaşım, durulmayan sular yordu onları ve şu şerefli anma gününde zihinlerini rahatsız eden bir şey vardı: “Sofya’daki haini ayakta selamlayanlar, kendileri de haindir!” Baş haine hiç biri ulaşamayan şu bulaşıkçı köpekler, oltaya yakalanmış balık gibi, en kutsal bayrak gününü kirletmeye gelmişlerdi. Kendilerini kepaze ettiklerinin farkında olmayan bu kör yığın, DOST‘U karşılarına alıp inatlaşmak istiyordu. Fakat bu defa da olmadı. Cebel meydanında kendilerine yer olmadığını bilenler, temelsiz bir bina gibi çöktüklerini fark ettiler. Bu gerçek kahramanların yorgunluğunu aldı. Dahası DOST partisine devrediliyordu. Bir az da eziktiler. Bu eziklik yıllar içinde gerçeklerin ters yüz gösterilmesinden, saklanmasından, çarpıtılmasından, bu haklı davada parlayan ilk kıvılcımların, ön saflardaki en yiğitlerin, gözü yılmayanların birer ikişer seneler içinde dede toprağından sökülüp atılmasının getirdiği büyük eziklikti. Hayal kırıklığı onları yıkamadı, çünkü bu bir var olma kavgasıydı. Gençler vatanı terk etmiş, etrafta çocuklar oynaşmıyor, yaşlı yaşlıya ne de konuşsalar birçok defa lafta kalıyor, namazdan namaza, bayramdan bayrama kardeş sıcaklığı ile gün tekerlerken, şu kalın enseli itlerin, köfteci kalpazanların, etrafa yığılan polislerin suyu bulandırması onları huzursuz ederken sanki eziyordu. DPS’ci kör kalabalık saldırgan tavrıyla bir büyük alevi, Cebel İsyanı ateşini söndürmek ve Bulgaristanlı Müslüman Türklüğü parçalayarak biraz daha yok etmeye toplanmış, örgütlenmiş ve kışkırtılmıştı. Bu iş Sofya’dan, artık bir gizli polis amirliği olarak görev yapan “saraydan” örgütlenmiş ve finanse edilmişti. Düşman boynuzları totaliter devletin başından alınmış ve saraylı başına takılmış gibiydi. Düşman değişse bile hedefi ve amacı hep aynıydı. Demokratik özgürlükleri ezmek ve Türklükten kurtulmak! *** Kahramanlar gününde şu güzel sanatçı Burcu Gün, elleri kınalı cebel güzelleri gibi giyinmiş, sanki bizim kız, herkesi coşturdu. Millet döktü piresini! Meydana öyle bir Türklük yağmuru yağdı ki, sanki bakırdan döküldü, gönüller öyle coştu, öyle coştu ki dağlar taşlar yerinden oynadı. Yeni bir gün doğduğunu herkes hissetti. *** Devamı www.bghaber.org


Bulgaristan’da ilk İftar Cumhurbaşkanından Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, rama1913 Sofya

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

BULTÜRK Genel Merkezde Konferanstan

zanın ilk gününde, ülkedeki dini cemaatlerin kanaat önderlerine, parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin genel başkanlarına, Müslüman ülke diplomatlarına iftar verdi. Bulgaristan’da Plevneliev, “İftar veren ilk Cumhurbaşkanı olduğum için gururluyum. Umarım benden sonra da, siyasi rengine bakılmaksızın bu güzel gelenek devam eder” dedi. Başmüftü Mustafa Hacı, ramazanın ilk iftarında sofrayı kendileriyle paylaştığı için Plevneliev’e teşekkür etti.

Borisov’dan

kültür

Kilisenin vakıf başkanı Vasil Liaze’ın önderliğinde düzenlenen ‘Aydınlanma ve Kültür Günü’ne Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov da katıldı. Politika, iş ve sanat dünyasından pek çok ismin bir araya geldiği etkinlik, Borisov’un konuşmasıyla başladı. Kilisenin restorasyonunu üstlenen emrullah turanlı ve Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’ye plaket takdiminden sonra gezilen sergi, büyük ilgi gördü. Davet, kilise bahçesinde yapılan kokteylle geç saatlere kadar sürdü.

ziyareti

Bulgaristan’ın En Büyük Sağlık Hizmet Sunucusu Hasad, Bergama Festivalini Coşturdu

Acıbadem‘in Bulgaristan‘daki Tokuda Grup ve City Clinic Grup’u satın alması, Bulgaristan Rekabeti Koruma Kurulu tarafından onaylandı ve hisse devri anlaşması resmi olarak tamamlandı.

Şirketten yapılan açıklamada Acıbadem‘in Bulgaristan‘ın en büyük sağlık sunucularından Tokuda Grup ve City Clinic Grup’u satın almasının Bulgaristan Rekabeti Koruma Kurulu tarafından onaylandığı ve hisse devri anlaşması resmi olarak tamamlandığı bildirildi. Acıbadem’in Bulgaristan‘da gerçekleştirdiği satın almalara yönelik bugün Bulgaristan‘da Grand Hotel Sofya‘da hisse devri imza töreni ve basın toplantısı düzenlendi. Türkiye, Bulgaristan, Makedonya ve Arnavutluk‘tan basın mensuplarının katılımıyla gerçekleşen basın toplantısında, Acıbadem‘in Bulgaristan‘da yaptığı 125 milyon avroluk yatırımla birlikte artık Acıbadem City Clinic adıyla Bulgaristan‘ın en büyük sağlık sunucusu olarak hizmet vereceği açıklandı.

Bergama festivalinde büyük ilgi toplayan HASAD, Zonguldak ve Karadeniz yöresi ileZonguldak‘ı temsil etti. Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan, Kosova ve Silifke, Bandırma,Denizli, Zonguldak ve İzmir‘in çeşitli yerel dernekleri festivalde sahne aldılar. Dernek başkanı Orhan Yazıcı, Bergama‘da son derece güzel ağırladıklarını ve gelecek yıl içinde şimdiden davet edildikleri belirtti. Festivali değerlendiren HASAD Başkanı Orhan Yazıcı, “Bu festivalde bizim içinde güzel bir tesadüf yaşandı. Derneğimizin kurucularından ve yıllardır HASAD dernek başkanlığı yapan Mahmut koltuk Bergama yaşamaktadır. Kurmuş olduğu derneği burada ağırlamak onuda çok duygulandırdı. Birlikte güzel dakikalar geçirdik. Son olarak bizi buraya davet eden Bergama belediye başkanına ve yakından ilgilenen Kültür Müdürlüğü’ne, İzzet Çakmak’a şahsım ve derneğim adına teşekkür ederim” dedi.

B G - S A M - B U LT Ü R K ’ t e n

12

Cilt


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.