Siyasi Aktüel Gazete
Yıl - 14 Sayı: 110 Temmuz-2016 - -“ B i l g i O r d u s u B i z i m O r d u m u z , B i l d i ğ i m i z i Ö g r e t m e k B i z i m G ö r e v i m i z ”
Türk Milleti’nden Dünya’ya Demokrasi Dersi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Güvenlik güçlerimize-MİT-Özel kuvetler, Başbakanımız ve Hükümetimize başsalığı ve Türk Dünyasına geçmiş olsun
Bu ülke bizim kimseyle paylaşmaya niyetimiz yok. Türkiye’nin İşgal Günü. 15 Temmuz şehit olan halkımıza Allahtan rahmet diliyor, yaralı olanlara acil şifalar diliyoruz. Bu dönem içerisinde Türkiye Cumhurbaşkanımız, Başkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve onun şahsında tüm Halkımıza, TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve onun şah-
sında ordumuza, Güvenlik güçlerimize MİTÖzel kuvetler, Başbakanımız ve Hükümetimize başsalığı ve hepimize geçmiş olsun ve tüm kurumlara teşekkür ederiz. Türkiyeyi Suriye, Libiya, Mısır gibi yapmak istediler iç savaş çıkartmak istediler. Fakat Türkiyeyi yöneten tüm kurumların içerisinde halkının yanında olanlar ağırlık bastı ve bu zihniyete yol vermediler.
Başbakanımız Bulgaristan Başbakanı Borisov ile telefonda görüştü.
Başbakan Yıldırım, Barzani ve Borisov ile görüştü
Başbakan Binali Yıldırım, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ile telefonda görüştü. Başbakan Binali Yıldırım, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ile telefonda görüştü. Başbakanlık kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Borisov’un talebi üzerine gerçekleşen görüşmede, Borisov, Başbakanlık görevini üstlenmesi vesilesiyle Yıldırım’ı tebrik etti.
Bulgaristan’da Dost Partisi Tescili Yapıldı
Bulgaristan’da Sorumluluk Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar (DOST) partisinin tescili onaylandı. Temyiz Mahkemesi, üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisinin ihraç edilen eski Genel Başkanı Lütvi Mestan’ın kurduğu DOST partisi ile ilgili kararını açıkladı. Temyiz Mahkemesi, etnik temelli bir parti olduğunu iddiasıyla DOST’un tecilini onay vermeyen Sofya İl Mahkemesinin kararını bozdu. Üst mahkeme, gerekçeli kararında, DOST’un dini veya etnik temelli bir oluşum olduğunu gösteren herhangi bir kanıta rastlanmadığını belirtti. Parti lideri Mestan, Bulgaristan Ulusal Radyosu’na yaptığı açıklamada, “Partimizin yasal tescili Bulgaristan için iyi bir haber.” dedi. Karar sayesinde Bulgaristan yargısının güven tazelendiğini ifade eden Mestan, “Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşları için siyasi meydan herkese açıktır. Bu ülkedeki soydaşımızın oyu sadece bu veya şu partiye ait olabileceğini ileri sürmek yanlıştır.” diye konuştu.
Yıldırım’ın Ramazan Bayramı’nı da kutlayan Borisov, Atatürk Havalimanı’nda gerçekleşen terör saldırısı sebebiyle taziyelerini sunarak, Bulgaristan’ın terörle mücadele konusunda Türkiye ile iş birliği ve dayanışma içinde olduğunu vurguladı. Görüşmede Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ikili siyasi ve ekonomik ilişkiler de ele alındı. Bu bağlamda Yıldırım ve Borisov, Türk ve Bulgar makamları arasında ulaştırma ve ticaret dahil geniş bir alana yayılan iş birliğinin daha da ileri bir seviyeye taşınması için karşılıklı çabaların sürdürülmesi konusunda mutabık kaldı. Başbakan Yıldırım, Bulgaristan’daki soydaşlarının iki ülke arasında beşeri bir köprü vazifesi gördüğünü belirterek, onların haklarının, refahının korunması ve geliştirilmesi konusunda Bulgaristan Hükümetinin olumlu yaklaşımının ikili ilişkileri daha da sağlamlaştıracağını ifade etti. Başbakan Borisov da bu konularda elinden gelen desteği vereceğini söyledi. Başbakan Yıldırım ve Borisov, yabancı düşmanlığı ve aşırıcılıkla mücadelede birlikte çalışma konusunda da mutabık kaldı.
Bu vatandaşlık borcunu yerine getirmeyen içimizdeki hainler, munafıkların ikinci bir fırsatı vermemesi için birlikte dua ediyoruz. Evet çok olanüstü günlerden geçiyoruz, Türkiye tarihinde bu sayfalar yepyeni bir tarih ve yeni bir başlangıç olarak açılacaktır. Günümüz tarihte bir milat olarak değerlendirilecek 2001y. Türkiyeyi dibe vurduran bu küresel güçler bir dizaynla Türkiyeye şekil vermek istediler. 2002y. Türk milleti mevcut tüm partileri tavsiye etti ve yeni kurulan AK Partiyi göreve getirdi. 2016 yılına kadar Yeni Türkiye felsefi, ruhi, manevi kodları belirleniyordu. İşte 15 Temmuz 2016 dan itibaren her yerde soylenen YENİ TÜRKİYE’nin inşası çok suratlı ve hızlı bir şekilde yapılandırılacaktır. 1923y. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Milleti, 21.yy. Osmanlının devamı olarak yeni bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Yani o zaman 3 milyon km2 likten şu an 780 bin km2
bizleri Anadoluya hapis etmek istenmiştir. Şimdi 21.yy. da YENİ TÜRKİYE yeni bir hareket başlatacak ve 15 Temmuz bu özelliği ile YENİ TÜRKİYE temelleri üzerinde yeni bir bina, yeni bir güç ve Avrasyada BÜYÜK BİR GÜÇ OLARAK ORTAYA ÇIKACAKTIR. BU YENİ TÜRKİYENİN HEDEFİ 20232071yıllarına doğuru BÜYÜK TÜRKİYE Küresel hale gelmiş etkili bir devlet olacaktır. KÜRESEL GÜÇ OLUŞMASINDA 15 Temmuz dan sonra bu hız daha da artacaktır. Tüm DÜNYA TÜRKLERİNE HAYIRLI OLSUN
Cumhurbaşkanı Seçimi 6 Kasımda, İki Müslüman Aday Bulgaristan’da Cumhurbaşkanlığı seçiminin 6 Kasım‘da yapılmasına karar verildi. Bulgaristan Parlamentosu’nda yapılan oturumda, cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi belirlendi. Oylamada Avrupalı Gelişimi İçin Vatandaşlar (GERB) partisinin önerdiği tarih olan 6 Kasım‘da karar kılındı. Parlamento ayrıca aynı tarihte 3 sorulu bir referanduma gidilmesini de onayladı. Referandumda halka, “Milletvekillerin, partilerin belirlediği listelere göre değil, kişisel aday olarak seçilmelerini destekliyor musunuz?”, “Seçim ve referandumlarda zorunlu oy kullanımını onaylıyor musunuz?” ve “Parti ve koalisyonlara verilen devlet maddi desteğinin son seçimde alınan oy başına 1 leva (57 kuruş) olmasını destekliyor musunuz?” soruları yönetilecek. Adaylar; Seçim tarihinin yaklaşmasına rağmen siyasi partilerin büyük kısmı, cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı yardımcısı adaylarını, ağustos sonunda açıklamayı planlıyor.
Hükümet yanlısı ırkçıVatansever Cephe (PF) koalisyonu ve aşırı solcu muhalefetAtaka Partisi ise görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak ortak aday belirledi. Bu partiler, PF eş başkanlarından Krasimir Karakaçanov’u cumhurbaşkanı, Ataka milletvekillerinden Yavor Notev’i cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak gösterdi. Adaylar arasında, Başbakan Boyko Borisov ile eski kral ve eski başbakanlardan 79 yaşındaki Simeon Sakskoburgotski’nin, DOST Partisinin Bşk. Yrd.Mehmet Hoca gibi isimler de geçiyor ve Müslüman bir aday daha olabileceği konuşuluyor. Ancak bunların şimdilik aday olup olmayacakları konusunda net bir açıklama yapılmadı.
Bultürk’ten Türk ve Dünya Kamuoyuna Duyurulur VATAN SAĞOLSUN
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) olarak bizler Türkiye’de yaşayan Türk asıllı vatandaşlarız. 15 temmuz 2016 günü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetimizle birlikte Türkiye Büyük millet meclisimize, buyuk Türk Milletine karşı yapılan menfur ve müessif terör saldırısini,( kalkışmayı ) en şid-
detli şekilde tel’in ediyoruz. Bultürk; bu menfur kalkışmayı Türk milletinin şerefli ordusu içerisine sızmış olan hain terör örgütü (FETO) terör örgütü elemanlarınca yapılmış olması, bizlerin kahraman ordumuza ve güvenlik güçlerimize olan bağılılık ve sadakatimize zarar vermemiştir. Bu terörist örgüt ve üyelerine gereken cevabı; yine kahraman ordumuzun şerefli ve onurlu mensupları kahraman emniyet mensuplarımız ile omuz omuza kucak kucağa olmak üzere canları pahasına bu kahramanların sahibi buyuk Türk Milletiyle beraber 265 şehit ve 2 500 e yakın gazilerimizin bulunduğu büyük halk direnişiyle verilmiştir. Devamı 11‘de
246 şehidin kanına giren, Ülkemizi karıştıran, Türk Ordusuna, Türk Polisine, Gazi Meclise bomba atan, ALLAH ile aldatanlara lanet olsun. NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
2
T E M M U Z - 2016
Neriman ERALP
Kalk Ayağa Türk Oğlan
Neriman Eralp KALYONCUOĞLU Konu: Türk kimliğinin birleşt i r i l m e s i n e i n a n a n l a r u y a n ı y o r. İnsanlık, tarihi boyunca şarkılarla uyandı. Bizim şarkılarımız dereye tepeye dağ bayıra bakarak doğmadı. Göz göze bakanların ateşinden alev aldı. Bayrak gibi dalgalanan şarkılarımızı söylerken, kuyruklu piyanolar, örklerin en heybetlileri eşlik etse de, doyurmaz hiç birimizi. Olacaksa davullu zurnalı olacak, kasnak sesi de olacak nakşında. Biz yüreği alınsa “ah” demeyecek kadar cesur insanlarız. Yoktur bu dünyada bize benze başka bir millet. Az değil, büyük dünyanın büyük yarısıyız biz. Solarsak, öteki yarısı da solar, solar dünya ateşi – Güneş. Hep inandık geciken baharın mutlaka geleceğine. Ne güzel söylemiş: Çırpınır Karadeniz Türkün bayrağına, derken şair. Ve Büyük Nazım’ı gelir akla, “Bir Orman ve bir ağaç gibi, değişiyle. Büyük uyanışlardan önce büyük şairler, bestekârlar, tüm kalpleri titreten sanatçılar doğmuş ve yaşamıştır. Her mevsimin kendi rüzgârı olduğu gibi, her uyanışın ve dirilişin de kendi atmosferi vardır. Bu atmosfer önce şiirleşir, destanlaşır. Bizim için yürek ateşinin Balkanlar’da, Azerbaycan’da Kırgızistan’da, Doğu Çin’de yanması önemli değil, Tüm Türk Dünyasını alevleriyle sarmasındadır. Şehitlere Amin! Şarkısını seslendiren ünlü Azeri sanatçı Azerin, tüm Türk Dünyasının tüylerini diken diken eden ve yürekleri titreten eseriyle sahnelerdedir. Bu şiirin ve bir başka adı da “Bize uzanan eller kırılsın!” Kalk Ayağa Türk Oğlu Ey Türkoğlu! Ey Türk kızı! Uyan, uyan Geçmişe bak, Kendine dön. Daha güçlü olmak için Daha büyük olmak için Uyan! Uyan! Tarih yazan babaların evlatlarıyız Büyük Turan kurmak için Uyan! Uyan! Türk oğlan Uyan Ey Turanım! Biz seninle geleceğe gideceğiz. Biz seninle yenidünyalara gideceğiz Türkün şanlı tarihine Çok zaferler katacağız! Ey Turanım! Ben seni paramparça gördüm, Herkes sana bir at koydu. Ey Turanım! Ben seni paramparça gördüm, Hey Turanım! Herkes sana bir ad koydu. Etrafına tuzaklar kurup, İçerden oydu oydu. Diz üstüne düşürmek için Üzerinde hile dolu oyun kurdu. Etrafına tuzaklar kurup, İçerden oydu oydu. Diz üstüne düşürmek için Üzerinde hile dolu oyun kurdu
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Askeri Darbe Nedir? - Darbe nasıl olur? Darbe nasıl yapılır? BULTÜRK
BULTÜRK
Darbe nedir? Askeri darbe nedir? TÜRKİYE’DEKİ ASKERİ DARBELER Darbe nasıl yapılır? Peki ya darbe neden yapıldı? Gündemdeki soru Darbe mi çıktı sorusunun akabinde herkes darbe nedir? diye merak ediyor. Peki darbe nedir? Türkiye’de akşam saatlerinde yaşanan elim olaylardan sonra darbe mi çıkacak sorusunun cevabını merak ediyor. Türkiye 15 Temmuz akşamı darbe mi yaşandı? Darbe çıktı mı? darbe nedirdar? Askeri darbe nasıl olur? Askerin içindeki bir kaç kuvvetin ayaklanması olarak tanımı yapılan darbe konusu, darbe girişimi yapıldığı 15 Temmuz itibari ile çok merak edilmekteyken, darbe ve darbe nasıl olur? sorusu detayını açtık. Türkiye’de askeri darbe ne zaman oldu? Peki askeri darbe mi oldu? sorularının cevabı; DARBE NEDİR? ASKERİ DARBE NEDİR? Askerî darbe ya da darbe askerin yönetime el koyması anlamına gelmektedir. Bir ülke de demokrasiye el konulan yönetim şekli olup, ülkenin gerilemesinin baş sebebidir. Hükümetin başarısız olduğu durumlarda yönetimden memnun kalmayan askeri kuvvetlerin silah zoruyla el koyması anlamına da gelmektedir. Cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilir. Çoğu zaman ordu tarafından demokrasiye konulan muhtıralar da darbe ile sonuçlanabilmektedir. Darbeyi savunan şahıslar genel anlamda ordunun düzenleyecekleri eylemlere karşılık taraf bildirmeme konusu ve kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele geçirmeye çalışmaktadır,ülkenin yöneticisini devirir; radyo, TV gibi iletişim kanallarını işgal ederek hükûmet daireleri üzerinde otorite kurar; elektrik santralleri gibi temel altyapı tesislerini kontrol altına alır. Darbe akabinde yönetime al koyan ordu, yeni kurulacak olan hükûmetin şekli sorunuyla baş etmek durumundadır. Amerika’da yaşanan darbe olaylarından sonra değişik rütbede askerlerden oluşan cunta yönetimi oldukça yaygındır. Afrika’da ve Türkiye’de ise cunta ile birlikte çalışacak devrimci bir meclis oluşturma ve bu meclis üyelerinin de cunta tarafından seçilmesi yöntemi kullanılır. 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ile yönetimi ele geçiren cuntalar olan Milli Birlik Komitesi ya da Milli Güvenlik Kurulu, ülkeyi mutlak biçimde yönetmiş; aynı zamanda Kurucu Meclis ya da Danışma Meclisi adıyla cunta tarafından seçilen sivil temsilcilerin olduğu ancak MBK ya da MGK karşısında bir hayli zayıf bir de meclis oluşturulmuştur.
Türkiye’de askerî darbeler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal olarak ya da bazı subayların kendi başlarına insiyatif alarak sivil yönetime yaptığı karışmalardır. 1950 yılı itibari ile çok partili döneme geçiş yapan demokrasi, bir çok darbeye de konu olmuştur. TSK, iç güvenliğin tehdit altında olduğunu ifade ederek bazen bazı yasaların geçmesini engellemek ya da geçirmeye zorlayarak , bazen de Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerini istifaya zorlayarak ya da alaşağı ederek demokratik sivil yönetime müdahele etmiştir. Bu darbe ve muhtıralar bazen emir komuta zinciri içinde (12 Eylül Darbesi gibi); bazen de emir komuta zinciri dışında sadece bir grup subay tarafından ( 27 Mayıs Darbesi gibi) planlanmış ve icra edilmiştir. TSK 1960 ve 1980 yıllarında iki kez yönetime el koymuş, 1971 ve 1997 yıllarında ise hükümeti istifaya zorlamıştır. 2007 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bazı muvazzaf ve emekli mensubları, darbe planı ve ülkeyi kontrol atına almak amaçlı kaos planlarına ilişkin davalarla ilgili olarak yargılanmaya başlanmıştır. Bu davalar arasında Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe teşebbüsü iddiaları, Balyoz darbe planı, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Ergenekon davaları, 12 Eylül Darbesi ve 28 Şubat Süreci davaları bulunmaktadır. Bu davalar çerçevesinde 200’den fazla TSK mensubu tutuklu olarak yargılanmaktadır. DÜNYADA DARBELER Bütün bu görünür sebeplerin yanında darbeler ayrıca güçlü devletler tarafından zayıf ve küçük devletler üzerindeki emellerini gerçekleştirmede etkili bir silah olarak kullanılmaktadır. Bunun en canlı örneği Şili’de Salvador Allende hükûmetinin devrilmesi ve Allende’nin öldürülmesiyle sonuçlanan darbedeki ABD ve CIA etkisinde görülebilir.2002’de Venezuela’da oy çokluğu ile seçilmiş olan Hugo Chavez’e karşı ABD destekli bir darbe yapıldı; darbe başarılıydı ama hemen yıkıldı. Darbenin etkisi Chavez yanlısı halk gösterileri, ordunun Chavez yanlısı tutumu sebebiyle kolayca ortadan kalktı. Chavez darbeden 2 gün sonra yeniden iktidarı ele geçirdi, askerî cunta dağıtıldı. Bu gibi durumlarda halk gösterilerinin darbeleri ters çevirebileceği ve istedikleri liderleri geri getirip iktidara oturtabilecekleri anlaşılmış oldu. Hatta bu olaydan sonra Chavez’e yönelik halk desteğinin daha da artması darbeden istenilen sonucun tam aksine bir gelişme oldu. NATO’nun askerî kanadından 1974’te çıkan Yunanistan’ın, karşılığında Türkiye’ye hiçbir taviz verilmeden 1981’de veto edilmeden tekrar NATO’ya kabulü de ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra mümkün olabilmiştir.
Kazak, Kırgız, Türkmen deyip Uygur, Özbek, Tatar deyip Daha neler neler deyip Türkten korkupUlu dağı Parça parça bölenlerin Birbirine düşman edip Milletimi sökenlerin Kabususun! Kabususun! Sen ölmezsin! Sen yaşarsın! Ey Turanım! Onların kabususun! Devamı www.bghaber.org
B U LT Ü R K
Hamiyet ÇAKIR
Ders Almalıyız!
Konu: Çocukluğumdan aklımda kalan bir masaldan esinlenerek yazdım bu yazımı. Cumartesi akşam, toplanmışız M.Erbil’in “Çarkı Felek” programı dönüyor duvarda, yarışmacı oğlanın Varna’da okudum sözleri, kulak perdemi açtı. Başımı çevirdim, Ersin isminde bir genç, sesli ve sesiz harfler arasında ayrım yapamıyordu. Sunucu, “Nerede okudun?” sorusunu yineledi. “Bulgaristan’da, Varna’da!” cevabını alan Erbil, kendi usulünce “Dobrovski” sayfasına geçti, bildiklerini döktükten sonra, “Sen Bulgarca biliyor musun?” sorusunu sormaktan kendini alamadı. “Balgarski razbiram.” (Bulgarca biliyorum) yanıtını alınca, o dalgasını geçerken, Bulgar dilini bilen cümle alem, 5 sene Varna’da okuyan Ersin’in Bulgarca bilmediğini hemen anladı. Çünkü Bulgar dilinde söz dizimi dilimize göre terstir ve onun “Az razbiram Bılgarski” yani (Ben biliyorum Bulgarca) demesi gerekiyordu. Olabilir ya bu inceliğin de farkına varan zeki sunucu hemen yapıştırdı: “Sen liseden sonra mı gittin Varna’da yüksek eğitim almaya?” Gelen şimşek cevapsa herkesi pes etti: “Ben lise okumadım!” dedi Ersin. Kasnak vuruşları hep belden aşağı olan usta sunucu “anlaşılmayan bir şey kalmamıştır” anlamında kaş göz işaretleriyle olayı müzik ve alkış tufanına boğdu, ama ben gibi seyirciler donup kaldık. İstanbul’a geldiğimiz yıllarda lise çağındaydım. Otobüsten Beyazıt’ta indiğimizde annemi elinden çeker, ne yapar yapar “Çemberli Taş”taki Türk Kültür Merkezi’nin yanından geçirken duvarlara asılmış afişleri okurdum. Bir defasında bu afişlerin birinde lise diploması olmayan gençlerin de Bulgaristan Yüksek Enstitülerinde ve Üniversitelerinde okuyabileceğini okumuştum. Afişte yıllık ödenekler vardı. O zamanlar cebimiz boş olduğundan Dolar üzerinden fiyatlar aklımda kalmamış. Mehmet Erbil’in kamuoyuna tanıttığı Ersin siması, ana ve ilkokulunu özel okulda okumuş, FETÖ kayığına atlayıp gençliğini Varna’da yaşamış, askerden kaçmış, vatan sevgisi üstüne yalnız dalgalarla konuşmuş ve sonunda sesli ve seslileri birbirinden ayıramayan, dış ülkeden yüksek lisanlı bir parlak Türk genci olmuş. Hangi düğmeye bastığıma bakmadan kanaldan kanala zıplarken Türkiye Başkanımız Sayın R. Tayip Erdoğan’ın aynı saatte “ATV ve a haber” e konuştuğunu görünce durdum. “Bize bu FETÖ işini 20 sene önce anlattıklarında kulak asmadık” diyordu. “Virüsten tümör olduğunu, metastaz ettiğini, kim o-tedavi ve radyo-tedavi yapacağız,”diye içine düşülen bir çaresizlikten söz ediyordu. Ersin takıldı aklıma. Ayın on dördünde bir oğlan. Parlak bir kader yaşıyor. Türk milletinin istikbali için dudağında, gözünde, kulağında, kalbinde olan o tedavisiz tümörün Türk halkının istikbali için ölümcül olduğunun farkında bile değil. Hatta o bu parlaklıyla gururlanıyor. Sessizlerle seslileri birbirinden ayırt edememesi onun için hiç de önemli olmamış ve bugün değil. Yüzde yüz Varna’da derse girmeden, Bulgar dilini öğrenmeden, hatta hocalarının ismini bile öğrenmeden satın aldığı diplomasını YÖK’te onaylatmış ve Ankara’da Bakanlıklardan birinde MÜSTEŞAR yardımcılığına başvuru yapmıştır. Bu olay kalbimi cızlattı. Yaktı demiyorum. Kucaklamak istediğimiz gerçeklerin kalbimi sıkması çok acıtıyor. 1600’lerde hiç kimsenin hatırını kırmamak ve amansız eleştirdiği insanların hep dostu kalmak için olayları hayvan ve haşarat hikâyeleri ile anlatan unutulmaz La Fontaine’yi ve onun “Kırlangıç ve Küçük Kuşlar” eserini hatırladım. Ders verici yanı yürekler yakıyor. Kırlangıç ve Küçük Kuşlar Akılı oluşuyla ünlü bir kırlangıç varmış. Bir gün bu kırlangıç, köylünün birinin tarlasına kenevir tohumu ektiğini görmüş. Kırlangıç, küçük kuşları çağırıp “bakın bu adam sizin kuyunuzu kazıyor, size tuzak hazırlıyor” demiş. “Bu adamın başınıza ektiği tohumlar başınıza çorap örecek. Bunlardan yapışkan macun yapılacak, ip, sicim, kafes yapılacak ve bunlarla sizi birer birer avlayacak. Kiminiz kafese, kiminiz tencereye girecek. Sizin sonunuzu hazırlayacak olan şu kenevir tohumları bitmeden, büyümeden, daha nazikken yiyin” demiş. Ama küçük kuşlar, bilge kırlangıcı dinlememişler. Kenevirler büyümeye başlamış. Kırlangıç küçük kuşları gene uyarmış. “İş işten geçmeden, başınıza bela gelmeden şu körpe kenevir yapraklarını yeyin bitirin, tehlikenin önünü alın” demiş. Bilge kırlangıcın sözünü tutacaklarına ona kızmışlar. “Ne şom ağızlısın” demişler. Bu arada kenevirler büyümüş. Kırlangıç kuşları bir kez daha uyarmış. Demiş ki, “Kötü tohum yurdumuzda aldı yürüdü. Bugüne kadar bana inanmadınız. Kötü insanlar bizi avlamak için dağda bayırda ağlarını kurmuş. Yuvanızdan hiç çıkmayın, ya da başka yere göç edin. Ama siz küçüksünüz, çölleri denizleri geçemezsiniz. Yeni dünyalar aramak size göre değil. Yapabileceğiniz tek şey, duvar deliklerine saklanmak.” Devamı www.bghaber.org
Bulgaristan Türklerinin Sesi
TEMMUZ - 2016
Bulgaristan Başbakanı Borisov’tan Başsalığı Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Türkiye‘de Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin, “Sağduyulu hiçbir politikacı bir hükümet darbesini desteklemez.” dedi. Bulgar medyasına açıklamalarda bulunan Borisov, ülkesinin bulunduğu bölgede ve dünyadaki gelişmelere değinerek, dünyada gittikçe artan bir gerginlik yaşandığını ifade etti. Türkiye’deki darbe girişimine ilişkin Borisov, “Sağduyulu hiçbir politikacı bir hükümet darbesini desteklemez.” diye konuştu. Dünyada gittikçe artan bir huzursuzluktan söz eden Borisov, “Orta vadede dünyaya huzur geti-
“Oynuyorum ve biliyorum” tatil atölyesi
Küçük çocukların yaz tatilindeki boş zamanını nasıl değerlendirelim? Bu soru, çocuklarını yaz okullarına mali imkansızlık nedeniyle yollayamayan ebeveynlerini ilgilendiriyor. Yeni Bulgar Üniversitesi’nden öğrenciler, tasasız yaz günlerinin değerlendirilmesi için ilginç fikirler veriyor. Onlar, yaz tatili döneminde öğrencileri ücretsiz olarak eğlendiriyor. Üniversitelilerin icat ettiği atölyeler, üniversitenin kütüphanesinde bulunuyor. Atölyeler çerçevesinde öğrenilenler ise çok eğlencelidir. Çocuklar, cep telefonları ve tabletler için uygulamalar kullanabilecek ve kendi uygulamalarını yaratabilecekler. Ayrıca çocuklar “Roald Dahl’ın eserlerini okuyorum” yaz okuma kampanyası sırasında ise küçük ve büyüklerin çok sevdiği yazar, hikayeleri ve kahramanları için yeni şeyler öğrenecek. “Doğa Dostları” atölyesinde ise çocuklar, doğa ve doğa koruması, atıkların ayrı olarak nasıl toplanması gerektiğini öğrenecek. Yeni Bulgar Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyat bölümü öğrencisi Mihaela Kovaçeva, atölyelerin hazırlanmasının ne olduğunu, çocuklar karşısına geçmenin nasıl bir his verdiğini anlatarak şunları paylaştı: “Benim başlıca amacım, İngilizce öğretmektir. Şu an yaptığımız atölye sayesinde çocuklar önünde kolaylıkla konuşabilirim. Benim için bu çok yararlı. İlk başta korkum vardı. Onların, anlattıklarımıza ilgi göstermeyeceğinden, bizi dinlemeyeceğinden korkuyordum. Buna rağmen onların ilgisini uyandırabildik. Atölyemizde 5 dakika içinde bir masal uydurulmalı. Çocuklara kahramanları hakkında sorular soruyoruz. Cevaplarıyla da masalları oluşturuyoruz. Böylece onlara düşünmeyi öğretmek istiyoruz.” Stefani Aldimirova, Mihaela ile birlikte “Beş Dakikada Bir Masal” atölyesini yapıyor. Yeni Bulgar Üniversitesi’nde oyunculuk dalında eğitim gören Stefani, çocukların projeye ilgisini anlatarak şunları açıkladı: “Mihaela ile beraber kütüphanede staj yapıyorduk. Öğretim yılının ikinci döneminde atölyeyi yaptık. Proje, üniversite kütüphanesinin yöneten bayanın fikridir. Çocukların çoğu üniversiteye girmemiştir ve onlar için buraya gelmek ve üniversitenin binasının içini görmek ilginç bir yaşantıdır.”
recek iyi bir şey görmüyorum. Dünyanın durumu iyi değil. İyi şeyler beklenmiyor.” diye konuştu. – Sığınmacı krizi Av r u p a ’ d a k i s ı ğ ı n m a c ı k r i zine de değinen Borisov, “Göç dalgası ile ilgili ağır sorunlar bekliyoruz.” dedi. Borisov, Bulgaristan‘ın iç bölgelerinde her gün 100-200 kaçak göçmen yakalandığını söyledi. Ordu, jandarma ve sınır polisinin Türkiye sınırında güvenlik önlemlerine destek verdiğini belirten Borisov, ancak Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki sığınmacılar konusunda daha önce varılan an-
Bulgaristan Ardino’da Büyük Yangın
Güney Bulgaristan’ın Ardino bölgesinin Svetulka ve Ahryansko köyleri arasında 1000 dekarlık İğne Yapraklı Ormanı’nda yangın çıktı. Şu an İçişleri Bakanlığı’ndan 140 görevli orman işçisi ve gönüllüler yangının ganişlemesini önlemek için çalışmalar yürütüyor. Yangının söndürülmesi amacıyla iki helikopter ve 10 itfaiye aracı kullanılıyor. Başbakan Borisov, gerekirse ek teknik araçlar ve ekipler dahil edilmesini emretti. Şimdiye kadar zarar gören insanlar yok.
Bulgar Bakan’dan Türk Yatırımcılara Flaş Öneri
Bulgaristan Ekonomi Bakanı Bojidar Lukarski, Türk yatırımcıların ülkedeki büyük altyapı projelerine ilgisinin arttığını belirtti. Bulgar ekonomisinin büyüme gösterdiğini kaydeden Bojidar Lukarski, ülkesinin yatırımcılar için cazibeli olduğunu ifade ederek, Türk yatırımcıların Bulgaristan‘a yönelik ticari niyetlerinde artış gözlendiğini söyledi. Bulgaristan‘ın Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında yatırımcılar açısından en iyi vergilendirmeyi sunduğunu, Türk şirketlerininBulgaristan‘a yönelerek ülkesini AB‘ye geçiş üssü olarak kullanabileceklerini vurguladı.
“Bulgartransgaz” doğalgaz tedariki şirketi ve Romanya ortağı “Transgaz” şirketi, sistemler arası bağlantının bir parçası olacak
El Emeği Göz Nuru Sanat Eserleri Şile’de Toplanıyor Tarihin içinde ilmek ilmek dokunan Şile bezini dünyaya tanıtmak amacıyla Şile Belediyesi tarafından düzenlenen, Şile Bezi El Sanatları Fuarı 9 Ağustos günü kapılarını açıyor. Altı gün boyunca ziyaretçilerini ağırlayacak fuar; Ukrayna, Kırım, Kazakistan, Bulgaristan, Belarus gibi ülkelerin içerisinde yer aldığı 10 ülkeden sanatın çeşitli dallarını İstanbul’da buluşturarak kültürel diyaloglar kurulmasına öncülük edecek. İpek dokumadan lületaşına, deri işlemeden oymaya, hat ve ebru sanatından seramiğe el sanatlarıyla ünlü Anadolu’nun farklı illerinden, sanatın çeşitli dalıyla ilgilenen zanaatkarın ağırlanacağı fuar 14 Ağustos tarihine kadar saat 17.00 – 24.00 arasında ziyaretçileriyle buluşacak. Ulusal ve uluslararası konuklara ev sahipliği yapacak olan Şile Bezi El Sanatları Fuarıyla, Şile Bezine işlenen asırlık desenler, 100 yıllık kıyafetler, örtüler, şallar sergi alanında görücüye çıkacak. Geçmiş yaşamların bugüne taşınmasında önemli bir köprü görevi gören Şile Bezi, her motifte bir hikaye barındıran; sevinçleri, hüzün-
leri, ayrılıkları, özlemleri, sanatsal yorumları işlemelere taşıyan eserlerini gözler önüne serecek. Belarus, Ukrayna, Kırım, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tataristan, Macaristan, Gürcistan, Türkmenistan gibi ülkelerden 25’i aşkın el sanatı ustasının eseri satışa ve sergiye alınacak. Tarihe ve geleneklere doyuracak fuar süresince ziyaretçiler geçmişin dokularıyla bir araya gelecek.
Gaz Tekeline Son
Şimdiye kadar ülkemizde gerek hanede gerekse yürüttüğü işte olsun gaz kullanan herkes, ya devlet şirketi olan Burgagaz’dan ya da çok daha küçük, özel bir şirket olan Overgaz’dan gaz almak mecburiyetindeydi. Rus gazı satan her iki şirket piyasa paylarının bölüşümü konusunda anlaşmış olacak ki aralarında rekabetin yürütüldüğü söylenemez. Fakat durum, bu ayın başından itibaren değişti ve dileyenler komşu Yunanistan’dan da gaz alabilir artık. Önümüzdeki dönemde Romanya ve Ukrayna’dan da gaz almak mümkün olacak. Yeni gaz tedarikçilerinin de piyasaya çıklamalarına izin verildi ve kullandıkları doğalgazın tam olarak nereden geldiği tüketicilerin umurunda değil. Makina sektöründe çaşlışan Haskovo merkezli, orta boy bir şirket, uluslararası büyük bir tedarikçiden sırf piyasayı test etmek için cüzi miktarda gaz alımı yaparak serbest ticarette piyoner oldu.
Ülkedeki uzmanlar sanal işlem ve teslimlerin söz konusu olduğunu söylüyorlar, çünkü şimdilik sadece Yunanistan’dan satın alınan gaz aslında oradan gelmiyor, ülkemiz üzerinden geçen ve güney komşumuza gaz nakli yapılan boru hattından alınmaktadır. İşlemler sanal olsun veya olmasın, gaz satın alma imkanı tamamen gerçektir. Ülkemizde uluslararası gaz ticaretinin geleceği şimdilik belirsiz, çünkü ülkedeki gaz nakil sistemi devlet şirketi Bulgartransgaz’ın tekelinde kalıyor. Bu münasebetle Bulgaristan’ın yönetimi, gaz nakil sisteminin özelleştirilmesi ve diğer tedarikçilere de borulara erişim imkanının sağlanmasında ısrarcı olan Brüksel’le büyük ihtilaf içindedir. Ülkemizin maddi imkanlarına göre dev bir tutar olan 300 milyon avroluk yaptırımların uygulanmasını göze alan Sofya, gaz boru hatlarını ulusal güvenlik unsuru olarak algılayarak devlet kontrolünü korumakta kararlıdır.
3
Rafet ULUTÜRK
Türkiye İşgal Edilemez
Konu: Türkiye’nin tavrı büyük devlete yakışır bir tavırdı.
Size, 200–300 yıldan beri uyutulduğumuzu söylediğimde, lütfen üzülmeyiniz. Çünkü hiç kimse bu dünyada kendinden önce olmuş bitmiş olan üstüne sorumlu tutulamaz. Bunu böyle yazarken, atalarım adına kendimin de pek huzurlu olduğumu söyleyemem. Osmanlıdan sonra biz Türkler dünya yönetiminden uzaklaştırılmıştırk. Bizler de, düğünde, dernekte toplanan yaşlılar hep “Osmanlı neden çökmüş acaba” sorusuna cevap arıyordu. Fazla düşünmeden buluşma noktaları hep “parçalayıp parçalayıp kaymaklı kahve ile içmişler” olurdu. Bilinçli olarak parçalandığımızı artık kabul etmiş durumdayız. Osmanlıdan koparılan toprak parçalarından asırlarca sürüldüğümüz ortadadır. Arkamızda kalan topraklardaki tek enser üzerinde Türk, İslam, Müslüman izi bırakmamaya çalıştılar. İlginçtir, kimliğimizi perçinleştiren tek çivi çaktırmamak için bugün de ellerinden geleni arkalarına bırakmıyorlar. Tarihçilerin atası Halil İnalcık geçen hafta vefat etmeseydi, “15–16 Temmuz 2016’da Türkiye’nin kara sayfası şükür kapandı” yazacaktı. Allah rahmet eylesin, yattı yer nur olsun! O gece çok büyük bir olay oldu. Türkiye Başkanı Sayın R.Tayyip Erdoğan’ı öldürüp, meclisi de yerle bir ederek, silahlı kuvvetlerimiz içinde ele geçirdikleri hainler ile devletimizi esir edip parçalara bölerek işgal etmek istedikleri kabak çiçeği gibi açtı. Türkiye’mizi küresel emperyalist güçlere ve yerli hain “imamlara” hibe etmek isteyenlerin kalkışması halkımız tarafından çökertildi. Bu işin başı geçinen kör-cahil Feto aslında bir semboldü. Eline silah alıp kan akıtan FETO markasıydı. O, kan akıtanlara beyaz eldiven oldu. Türkiye’de şeriat düzeni kurmak istiyor suçundan aranan bu sözde din adamını CİA yıllar önce ele geçirip ABD’ye götürdü. Küresel casusluk ve hainlik merkezinin karşısında bir eve yerleştirdi. Türkiye’yi parçalayıp Türkleri katletme planı için 20–25 milyar Dolar avans da verdi. O bu paranın bir kısmını “F” serisinden 1 US Dolara bozdurup ülkemizde ajan şebekesi ve hainler sürüsü oluşturdu. Adı hainlik olan virüsü damarımıza, ciğerimize yerleştirip birlik oldular ve 15 Temmuz 2016 rezilliğini sergilediler. Planları: FETÖ çetesi 1997’ye kadar Türkiye’de Gladyo’nun “A” planına katıldı. Amaç anavatanımızı içinden oymaktı, bilincimizi öldürüp hepimizden ruhsuz taş kafalar yaratmaktı. Bugün kapatılan 1.700 okul ve yerleşke bunun için kuruldu. Okullar, camiler, medreseler ruhsuz hainler yetiştirdi. Silahlı kuvvetlere, polis ve jandarmaya, adliyeye sızdılar. Türkiye Başkanı Sayın R.Tayyip Erdoğan’ın “tümör”, Genel Kurmay Başkanı Akar’ın “zahirli yılan” sözüyle ifade ettikleri budur. Demokrasi mitingleri ölüm saçan bu virüslerden arınmamız, ruh yenilememiz, kendi toprağımızda birlikte kanatlanıp yüceldikçe yücelmemiz için yapılıyor. 2001’den sonra “B” planına geçtiler. AK Partinin yolunu kesmeye çalıştılar. Darbe ardına darbe girişiminde bulundular. Biz toparlandıkça onlar kudurdular. Türkler gibi yaşamak isteyerek ayaklanan Müslümanların “Arap Baharı”ndan uzak tutulduk. Gazeli kardeşlerimize su bile gönderemez olduk. Suriye’de taş üstünde taş bırakmayanlar hep bizi suçladı. Eğittikleri DEAŞ çetecileri cami bombalama ve Müslüman katillerinden düşüldü. Bize gözdağı vermek için şehirlerimizde gün aşırı bomba patlattılar. Güney Doğuyu ateşe verdiler. Amaçları Türklerden ruhsuz millet yaratmaktı. Ezilmiş halklara model olarak kullanılacaktık. 15 Temmuz gecesinin hedefinde ruhsuz Türk ve işgal edilmiş Türkiye yaratmaktı. “Ezel” filminde ünlü aktör Tuncel Kurti’nin “Tarih tekerrürden ibaret!” deyişi hep aklımdadır. Öyle bir söylemişti ki… Başkomutanımız Erdoğan’ın “Demokrasiye inanan tüm halkımı meydanlara davet ediyorum!” çağrısına Türkiye’de sağ-sol hepimiz hemen uyduk. O an, o karanlık gece aydınlanmaya başladı. Dernekçi arkadaşlarımla birlikte ufuk ağarana kadar Bayrampaşa Belediye Meydanı’nda kaldık. O gece, Çanakkale Savunmasına katılmış, bizim Karamatlar köyünden (Slivarka) Kamil Dede gibileri hep aklımdaydı. Çocuk yaşta etrafına toplandığımızda dua eder gibi “Allah kimseye bir daha göstermesin” diyordu. Biz o zaman çok küçüktük ve neyi görmememiz gerektiğini anlayamıyorduk. Devamı www.bghaber.org
4
T E M M U Z - 2016 Levent RASİM Bulgaristan 6 Kasım’da Sandık Başına
Konu: Cumhurbaşkanı seçim tekerleği döndü. Büyükler henüz karar veremedi Milliyetçiler birleşti Son söz Müslüman ve yoksul seçmende Sofya parlamentosu olağan genel Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı seçiminin 6 Kasım 2016 Pazar günü yapılmasını onayladı. Seçimler bütün Bulgaristan’da ve Türkiye Cumhuriyetinde 39 seçim sandığında, Bulgaristan vatandaşlarının kaldığı Avrupa Birliği ülkelerinde, Birleşim Amerika, Kanada, Avustralya’da ve tüm devletlerdeki Bulgar Konsolosluklarında ve açık denizlerdeki gemilerde yapılacak. Birisinin gitme yenisinin gelme zamanı: 2011’de seçilen ve 22 Ocak 2012’de göreve başlayan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in görev süresi 2016’da doldu. O, Bulgaristanlı Türk Müslümanların ve soydaşların da oylarıyla seçilmişti. Son 5 yılda iş reformcu siyasetten yana tutum aldı. Sivil toplum örgütlerinin totaliter-komünist kalıtın sökülmesi, adalet, sağlık ve eğitim başta olmak üzere sosyal yaşamda derin dönüşüm isteklerini destekledi. İşsizlere el uzatan ve sosyal yoksulluğu hafifletmeyi amaçlayan siyaset çizgisinde taraf oldu. O, onun döneminde Bulgaristan’da kabaran ve sağ ve sol cephede örgütlenip meclise ve siyasete giren milliyetçiliği kınadı. Etnik azınlıklardan, onların dil, din ve özgün kültür haklarının verilmesinden, devlet imkânlarından daha geniş desteklenmelerinden yana tavır aldı. Sol kanattan Moskofçu “Ataka” ile sağ siyasi kanata yerleşen sözde “Yurtsever Cephe” (PF) ve Makedon İç Devrim Hareketi (VMRO) partilerinin Türkiye’deki soydaşlarımızın genel seçimlere karılmasın kısıtlama getiren yasa değişikliklerine karşı çıktı, veto hakkını kullandı. Plevneliev, kendini aratabilir: Dış siyasette o, Avrupa ve Atlantikçi siyaset çizgisini destekledi. Bulgaristan’ın yerinin Batı Blok’unda olduğunu savundu. Rusya Federasyonu’nun Kırım’ı ilhak etmesini ve Doğu Ukrayna’yı işgalini defalarca kınarken, Karadeniz üzerinden Bulgaristan’a karşı süren gece uçak akınlarının ve siber saldırıların durdurulmasını istedi. Başkomutanlığı süresinde NATO ile bağlarımız güçlendi. Birleşik Amerika bizde birkaç talim merkezi, uçak alanı ve savunma üssü kurdu. O, Balkanlarda daha koordineli bir Avrupa ve Atlantik siyasetinden yana çıkarken, Türkiye ile sığınmacılar konusu da dahil, daha sıkı ve karşılıklı yararlı işbirliğinden yana tutum aldı. 6 Kasımda Bulgaristan’ın Batı’dan yana kararlı, Rusya ile dengeli ve diğer komşu ülkelerle barışçı, işbirlikçi, güvenlik ve refah sağlayacak, huzurlu bir siyaset için oy vermeye gideceğiz. Bulgaristan’da 1913’ten başlayarak hiçbir önemli siyaset ve devlet yöneticisi Müslüman Türk seçmen oyunu alamadan seçilemedi. 6 Kasım 2016 günü ve ikinci tura (balotaja) gidilirse yine bizim oylarımızın belirleyici olması en samimi dileğimizdir. Henüz halka sunulan bir program yok: Seçime 3 ay var. Biz, Deliormanlı seçmenler öncelikle adayların 5 yıllık programlarını görmek, görüşmeler düzenleyerek tartışmak, istediğimiz adayları bölgemize davet edip meydan mitinglerinde kendilerini dinlemek istiyoruz. Dünya değişiyor. Avrupa derin ekonomik ve mali bunalıma paralel parçalanıyor. İngiltere AB’den koptu. Daha önce görülmemiş bir savaş kaçakları ve sığınmacı seli beraberinde terör olaylarını tırmandırdı. Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’dan akan sığınmacıların sorunları çözüm beklerken, 20. yüzyılın ortalarında emperyalizmin sömürge sisteminden çözülmesiyle Batı Avrupa’ya yerleşen mültecilerin sisteme adapte olamadığı da ortaya çıktı. Terör faillerinin onlar olduğu gün gibi ortadadır. Fransa’daki kanlı olayların 20–30 yıllık geçmişi var. Öçken sosyal sisteme, insan hakları ihlallerine tepkiler artıyor. Bütün bunlar arpa buğday orağını tamamlayan, karpuz işlerine geçen Deliorman’dan Batı Avrupa ülkelerine işe giden kardeşlerimizin boş elle geri gelmesine neden oluyor. Sığınmacılar iş seçmeden boğaz tokluğuna çalışmaya razı olduklarından, bizimkilere sigortalı iş bulup çalışmak imkânsız oldu. Bu bakıma fazla iş gücünün istihdamı açısından bizim için AB üyeliği anlamsızlaştı. Türkiye’de çalışanlarımız giderek artıyor. Seçimlerden beklediğimiz, ekonomik ve sosyal sorunları çözecek, daha iyi bir hayat ortamı yaratma davasına öncülük edecek birini etmektir. Bizde Cumhurbaşkanının her işe karışma ve her konuda son imzayı atma gibi bir işlevi de yok. Hiçbir şey yapılmıyor diyemem. Köyler arası ve köy kent arası bazı yollar asfaltlandı. Japonya’dan gelip bizde sanayi tesisi kuran yatırımcılar aramıza girdiler. Türkiye’den gelen ve sayıları artık 100 bini bulan iş adamı da bize istihdam sağlamaya çalışıyor. Ekonomi Bakanı Lukarski, verdiği son demeçte, Türk sermayesinin Bulgaristan kapısını giderek daha güçlü çaldığını belirtti. Trakya’da dünyanın en büyük hava limanın kurulması, Marmara ile Karadeniz’i birbirine bağlayacak kanalın açılması, İstanbul ile Edirne arasında mesafeyi kısaltan hızlı trenlerin mekik dokuması gibi olaylardan direk etkileniyoruz. Yaşanan 15 Temmuz olayları Türk halkının Büyük Türkiye sevdasından asla caymayacağını doğruladı. Biz, Deliormanlı Bulgaristan Türkleri etkisi çemberinde bulunduğumuz Büyük Türkiye atılımıyla çok sıkı bir işbirliği dönemine girileceğine inanıyoruz. Etnik milliyetçilik yapmayan Türkiye devleti kültürel zenginliğiyle Balkan halklarına gönül ferahlığı veriyor. Devamı www.bghaber.org
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Dünyadan Haber
Balkanlar üzerinden göç yolu ihtimali devam ediyor Hafta içinde Lüksemburg’ta yapılan AB dışişleri bakanlarının olağan toplantısına Bulgaristan dışişleri bakanı Daniel Mitov da katıldı. Üzerinde durulan temel konulardan biri göçmen krizi ve göç sebeplerinin giderilmesi oldu. Göç dalgasının yolunda ilk çizgide yer alan bir devletin temsilcisi olarak Bakan Mitov, AB’nin bu konuda tam kapsamlı ve coğrafi anlamda dengeli yaklaşım izlemesinin son derece önemli olduğuna dikkat çekti. Sözlerine göre hiçbir bölge veya güzergah dikkatlerin dışında bırakılmamalı. Bakan Mitov, Türkiye, AB ile yapılan geeri kabul anlaşmasından kaynaklanan taahhütlerini yerine getirmediği için Batı Balkanlar üzerinden geçen güzergahın yenilenmesi ve yeni göç yollarının açılması risklerinin mevcut olduğunu öne sürdü. Türk yönetimlerinin anlaşmayı üçüncü ülke vatandaşları konusunda uygulamayı reddetmeleri konusunda mevkidaşlarında bilgi veren Mitov, bu konunun birlik üyesi tüm ülkeleri ilgilendirdiğini de ekledi. Bakan Mitov’un ne denli haklı olduğu yine bu hafta içinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep
Bulgaristan’da biyolojik tarımda
yüzde 30’luk yıllık artış
Ta r ı m ve Gıda Bakan Yardımcısı Tsvetan Dimitrov’un yaptığı açıklamaya göre
Bulgaristan’da son bir yılda biyolojik tarımda ve biyo üretimde yüzde 30’luk artış kaydedildi. Tarım Bakanlığı, biyo ürünlerinin Bulgaristan vatandaşlarının yemek sofrasına girmesini sağlamayı hedefliyor ve son yıllarda elde edilen sonuçlar bu hedefin gerçekçi ve ulaşılabilir olduğunu gösteriyor. Bir yılda biyo operatörler yaklaşık yüzde 30 oranında arttı. Bakan Yardımcısı Dimitrov, ülkemiz henüz biyo tarımını geliştirmenin başlangıcında olduğunu ancak kontrol sistemindeki alanların her yıl arttığının altını çizdi.
Devlet ekolojik taşıt araçlarının kullanılmasını az da olsa teşvik ediyor
Trafik polisinin son verilerine göre Bulgaristan’da 173 elektrikli otomobil ve 2001 hibrit otomobil kaydedilmiştir. Elektrik kullanan yük araçlarının sayısı 42. İki otobüs ve bir traktör de elektrik kullanıyor. 399 mobilet ve motor da elektrik kullanıyor. Bulgaristan’da kaydedilen toplam 4.2 milyon taşıt aracından yaklaşık 200 bini metan ve sıvıştırılmış petrol gazı kullanıyor. Uzmanlara göre devlet henüz ekolojik taşıt araçlarının kullanılmasının teşvik edilmesi için yeterince çalışmıyor. Şu an ekolojik taşıt araçları vergiden muaftır, ama bu vergiler pek yüksek değil. Promosyon ekolojik ücretler de öneriliyor. Bunlar, elektrikli otomobiller için yüzde 30, hibrit araçlar için yüzde 15 daha düşük. Bazı ülkelerde elektrikli otomobil satın almada aracın fiyatını 5 bin avro ile azaltan teşvikler öneriliyor.
Tayyip Erdoğan’ın AB’ye katılım sürecinin sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda referandum ihtimalinden bahsederek AB yöneticilerinin Türkiye’nin sınırları açması ve sığınmacıların Avrupa’ya yol almaları durumunda ne yapacaklarını düşünmeleri gerektiğini yönündeki açıklamasından belli oldu. AB düşünürken Schengen’in dışında
kalan bir ülke olan Bulgaristan birliğin dış sınırlarına Schengen’e yaraşır şekilde korumalıdır. Hafta içinde İçişleri Bakanı Rumyana Bıçvarova Türkiye ile olan sınırımızdaki tel örgünün tamamlanmasının daha 5 milyon avro yutacağı tahmininde bulundu. Sınırdaki çit şimdiye kadar 50 milyona mal oldu. Bütün bunlar olurken Dışişleri Bakanı, sınırdaki durumun sakin olduğunu ve konu ile ilgili hem Türk yetkililerle hem diğer komşularımızla işbirliğinin sürdürüldüğünü açıklarken Türkiye ile geri kabul anlaşmasının kısa sürede uygulanmaya başlaması umudunu da dile getirdi. Türk tarafına göre bu konu Türkiye hükümeti tarafından netleştirilmesi gereken bazı teknik parametrelerle ilgilidir. Bu durumda Türk vatandaşları için vize serbestisi de böyle bir teknik konu mudur sorusu beliriyor akıllarda. Öyle ise Bulgaristan’la ilgili bir konu değil.
K 1847 a yyılında ı pGabrovo’da b i rVasilt a blonun peşinden Aprilov’un
başını çektiği şehrin büyükleri, ülkemizde ilk laik okulun binası için kaynaklar toplamak üzere “Sveta Troitsa” kilisesinin avlusuna girdi. Vasil Aprilov, 2 bin 500 kuruş bağışladı, ama davasının hayata geçirilmesine sevinemedi, çünkü aynı yıl Galati’de veremden öldü. On yıllar sonra ressam Tsanko Lavrenov’a yağlı boyalı bir tablo resmetmesi için bir sipariş verildi. Eseri, “1847 yılında Gabrovo’da Vasil Aprilov tarafından düzenlenen ve sırasında Bulgaristan’daki ilk lisenin inşa edilmesi için kararın alındığı ilk ilim toplantısı” uzun ismini taşıyor. Tablo, geçen yüzyılın 60’lı yıllarında Gabrovo’nun “Podem” fabrikasından sipariş edildi ve bir şaheser haline geldi. Lavren Petrov Ressam Tsanko Lavrenov’un torunu Lavren Petrov, konuyla ilgili olarak şunları anlattı: “Dedem, Gabrovo’yu ve tarihini anmak ve ebedileştirmek istediği için bu anı, Vasil Aprilov’un yönettiği ilk ilim toplantısını seçmiştir. Tabloda eski Gabrovo şehri ve yakındaki nehir resmedilmiştir. Bugün bunlar pek kaliteli olmayan bir fotoğrafta görülebiliyor. Elimizde sadece tablonun kalemle yapılan ön resmi var. Ve bu, Tsanko Lavrenov’un fevkalade eserinden kalan son izdir. “Podem” fabrikasının kabul salonunda birkaç on yıl kaldıktan sonra tablo, fabrikanın özelleştirilmesiyle beraber gizemli bir şekilde kayboluveriyor. Ama bu tablonun kaderi, daha yaklaşık yüz eserin kaderininki gibidir. Tablonun bulunmasını Ulusal Kültür Sarayı ve “Tsanko Lavrenov” vakfı vazife görmüştür.” Ressam Tsanko Lavrenov’un doğumunun 120’nci yıldönümü vesilesiyle Sofya Şehir
Galerisi’nde ressamın esleri sergilenmektedir. Şu an ise sanat tarihi uzmanlarından oluşan bir ekip, Tsanko Lavrenov ve yaratıcılığı hakkında 400 sayfalık bir eser hazırlıyor. Lavren Petrov şunları da anlatıyor: “Benim için araştırma ve hiçbir zaman onlara varacağımız düşünmediğim tabloların keşfedilmesi ile ilgili bütün bu yaşantı heyecan vericiydi. Mesela Sofya Üniversitesi’nin “İlahiyat Fakültesi’ndeki Rila Manastırı’nı gösteren fevkalade tabloyu keşfettim. Hatta özel koleksiyonların bir parçası olan çalışmalarına da ulaşabildik. Bir Plovdiv kilisesinde ise dedemin 1935 yılında Sveta Gora’da /Aynoroz, Kutsal Dağ/ yaptığı Az. Georgi’nin mucizevi ikonasının bir kopyasını bulduk.” Tsanko Lavrenov, 1896 yılında Plovdiv’de dünyaya geldi. Güzel sanatlar alanında eğitimini tamamlayamasa da zamanının en iyi ressamları arasında yer almayı başardı. Doğduğu şehrin manzara tabloları ve manastır resimleri fevkaladedir. 1978 yılında Sofya’da dünyaya gözlerini yuman ressam Tsanko Lavrenov’un tabloları, Prag, Budapeşte, Varşova, Batı Berlin ve Moskova’da sergilenmiştir.
Uluslararası Zanat ve Sanat Panayiri
Bulgaristan’ın en büyük sa- yıl Ağustos ayında Varna’da nat sergisi olan Uluslararası düzenleniyor. Sergi bu yıl zanaat ve sanat panayıri her 20’nci yaş gününü kutluyor
Bulgaristan Türklerinin Sesi
TEMMUZ - 2016
Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nden Basın Açıklaması “Oruçlu için iki sevinç vardır: Birincisi orucu açtığı zamanki sevincidir. Diğeri de Rabbi’ne kavuştuğu zamanki sevincidir.” (Hadis-i Şerif)
Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Muhyiddin Ali Karadaği, Fatih Camii’nde yaptığı açıklamada, alimlerin, İslam ümmetinin başkanlarının ve şerefli kişilerin Türkiye’deki darbe girişimini yakından takip ettiğini belirtti. Yaşananlar esnasında büyük korku oluştuğuna dikkati çeken Karadaği, “Allah müminlere güven ve selamet bırakıp onlara imanlarını ve sebatlarını azık olarak bırakmıştır. Günahkarları ve onları destekleyenleri ise öfkeleriyle beraber bütün hayırlardan mahrum bırakmıştır. Ülkeleri ve birlikleri farklı olmasına rağmen, İslam alimleri faziletinden ve minnettarlığından dolayı bütün şükür ve güzel övgüleri Allah’a ediyor. Verdiği nimeti tamamlamasını, Türkiye’yi korumasını ve bütün şerleri Türkiye ve İslam ülkelerinden alıkoymasını Allah’tan diliyoruz” ifadelerini kullandı. Karadaği, Türkiye’deki yönetimin ve halkın Allah’ın izniyle bu komplodan kurtulduğunu dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Nasıl ki alimler Mısır, Yemen ve diğer İslam ülkelerindeki halkların özgürlüklerine karşı yapılan suçlu darbeleri kınamış ve kabul etmemişse Türkiye halkının seçimine ve özgürlüğüne karşı yapılan hangi darbe olursa olsun, kabul etmeyerek kınamıştır. Alimler, Türkiye halkının darbeyi kırmakta verdiği bu mücadeleyi takdir ediyor. Siyasi partilerin de tüm ihtilafları bir kenara bırakarak genel maslahatı düşünüp halkın iradesinin
yanında yer almalarını da tebrik ediyoruz.” Darbe girişimi esnasında camilerin rolüne de vurgu yapan Karadaği, Diyanet İşleri Başkanlığı’na da teşekkürlerini iletti. Karadaği, yaşananlar esnasında darbeye karşı olan basın kuruluşlarını da tebrik ederek, Türkiye ve diğer İslam ülkelerindeki, bu tür girişimleri destekleyen ülkeleri kınadı. “HEDEF TÜRKİYE VE İSLAM ALEMİYDİ” Enfal Suresi’nin “Şüphe yok ki, inkar edenler mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkar edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir” ayetini okuyan Karadaği, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ümmetin alimleri, Türkiye’de ve diğer İslam ülkelerindeki olaylar karşısında Batı’nın sergilediği çifte standardı kınıyor. Batı, bir taraftan darbecilerin yaptığı katliam ve zulme göz yummakta ve diğer taraftan Türk ve diğer hükümetlerin haklı olarak yürüttüğü yargı ve adil mahkeme prosedürle-
rini kınamaktadır. Bu girişimde hedef alınan sadece Türkiye Cumhuriyeti ve halkı değil, bilakis bütün İslam alemi ve kuvvetleridir.” “ALLAH TÜRKİYE’Yİ KORUSUN” Karadaği, Batı’nın Türkiye’nin darbecilere ve FETÖ üyelerine karşı aldığı önlemlere temkinli yaklaşmasını da eleştirerek, “Allah Türkiye’yi korusun ve komplocuların ve hainlerin planlarını boşa çıkarsın ve diğer İslam ülkelerini iman ve İslam ile yükseltsin. Muhakkak ki o buna kadir ve velidir. Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun” diye konuştu. Basın açıklamasına, çok sayıda devleti temsilen alimler de katıldı. Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Muhyiddin Ali Karadaği, Fatih Camii’nde yaptığı açıklamada, alimlerin, İslam ümmetinin başkanlarının ve şerefli kişilerin Türkiye’deki darbe girişimini yakından takip ettiğini belirtti. Yaşananlar esnasında büyük korku oluştuğuna dikkati çeken Karadaği, “Allah müminlere güven ve selamet bırakıp onlara imanlarını ve sebatlarını azık olarak bırakmıştır. Günahkarları ve onları destekleyenleri ise öfkeleriyle beraber bütün hayırlardan mahrum bırakmıştır. Ülkeleri ve birlikleri farklı olmasına rağmen, İslam alimleri faziletinden ve minnettarlığından dolayı bütün şükür ve güzel övgüleri Allah’a ediyor. Verdiği nimeti tamamlamasını, Türkiye’yi korumasını ve bütün şerleri Türkiye ve İslam ülkelerinden alıkoymasını Allah’tan diliyoruz” ifadelerini kullandı.
Istranca`nın Kalbinde El Sanatları Festivali Yazın tam ortasında Malko Tırnovo dığının altını çiziyor. Şimdi bize bir su tes-
şehri,“Malko Tırnovo usulü – Istranca’nın kaynağından“ başlıklı El Sanatları Festivali’ne katılmak için yurtdışı ve yurtiçinden konuklar davet etti. Yerliler ve gelen konuklar halı dokumacılık, çömlekçilik, sepetçilik, ağaç oyma, el örgüleri gibi el sanatlarının inceliklerini yakından görme ve kendileri de birşeyler yapma imkanına sahip oldu. Ayrıca konuklar süslemeli iki tekerlekli at arabasına da binmeyi ihmal etmedi. Bu arada herkes buğdayın nasıl öğütüldüğünü, bulgurun nasıl kaynatıldığını görme fırsatını yakalarken yerli lezzetleri de tatma imkanını buldu. “Istranca’da yetiştirilen birkiler arasında buğday, arpa, yulaf, mısır ve aynı zamanda keten ve kenevir var. Burada bir de kamış pekmezinin yapıldığı kamış yetiştiriliyormuş. Kamış suyunu çıkaran özel bir makine varmış. Fakat bu bölgede temel bitkiler hububat/tahıldır. Hasat büyük ambarlarda muhafaza edilirmiş. Kır işleri sona erdiği zaman dana gü-
tisinin yapılışını gösterecek. Bilindiği gibi, bir zamanlar kalfalar ustalık sınavına tabii tutulurken onları su testisinde sınarlarmış. “Ailem bu işi 1826`den bu yana yapıyor. Belki bundan öncesi de başka ustalar hakkında bilgiler vardır. Hatta soyadım bile bu zanaattan kaynaklanıyor. Neden diye soracaksınız.Çünkü Aytos şehrinin ismi Yunanca`da kartal anlamına geliyor. Atalarım, Pomoriye, Nesebar, Sozopol gibi deniz şehirlezel, daha kaliteli buğdayı bir kenara ayırıp un rinde çömlek satarmış. Oysa eskiden oraiçin değirmene götürürlermiş. Ambarda un larda daha fazla Yunan halkı yaşıyormuş.” çuvalları birikirmiş kış aylarında ekmek pişirmek ve börekler hazırlamak için. En güzel ve en iri buğdaydan ise temizleyip bulgur yapılırmış. Bulgur, ana yemek olarak etle birlikte hazırlanırken ayrıca tatlısı da yapılırmış.” Bu arada festivalde Atanas Orlov’un çömlekçi çarkı dikkatimizi çekiyor. Atanas, toprak, hava, su ve ateş gibi unsurları bir arada barındıran başka bir mesleğin olma-
D r. S a d ı k A H M E T A n ı l d ı
Bulgaristan’da radikal İslam var
İslam köktenciliğinin Bulgaristan’ın ulusal güvenliği açısından oluşturduğu tehdit konulu tartışma toplantısında konuşan Başsavcı Sotir Tsatsarov, “Bizde radikal İslam’ın olmadığı iddiası, gerçeği yansıtmıyor” sözlerini kullandı ve bu olayla mücadele yürütülmesine imkan yaratacak Ceza Kanunu değişiklik önerilerini destekledi. Başsavcı’ya göre İslam dinini radikal hale getirmeye çalışan herkes başka amaçlar güdüyor. Sayın Tsatsarov’a göre Dini İnançlar Yasasına da değişiklikler getirilmeli, çünkü dini inaçların Dinler Müdürlüğü’nün yetkisi olmadan sırf mahkeme kararı ile tescil ettirilmesi uygun bir durum değil.
5
Musa Vatansever Soydaşların Büyüklüğü
Konu: Seçmen oylarının önemi artıyor. Her oy için kavga olacak. Bu, Bulgaristan’da siyaseti belirleme kavgasıdır. Bir insanın büyüklüğü zor günlerde, tıkanma süreçlerinde, alınamayan dönemeçlerde belli olur. Bir tutan tuzuna muhtaç kaldık, sözü bu dönemlerden gelir. Halkımızın inancında “Tuz ekmek hakkını vermeyen, kör olur!” değimi vardır. Biz soydaşların Bulgaristan toprağında alın terimizin tuzu kaldı, yani ekmek ve cennet hakkımız kaldı. Bu gerçeğin daha derin anlamı şudur: İyiliğini gördüğün, ekmeğini yediğin kimseye karşı nankörlük, saygısızlık ve hainlik eden kişileri Tanrı cezalandırır. Bu cümlede, bize zulüm ve hainlik edenler aynı küptedir. Cezalandırma bazen bir günde, beş günde veya birkaç yılda olmaz da, daha uzun bir zaman içine yayılır. Bu işte bizim payımıza düşen, “Yiğit yarasına yiğit katlanır” oldu. 26 yıldan beri dayandık. Çektik çekiştirdik ama kimseden şikâyet etmedik. Çünkü bir defa kapımızı çalanın bir daha geleceğini biliyorduk. İşte o günler geldi. Bulgar medyaları Türkiye halkının demokratik iktidarına sahip çıkmasıyla değimler yumuşadı, azarlama kusan ağızlarda tatlanma başladı, hava yumuşuyor. Bulgar basınında çıkan haberlere göre, 24 Ağustos 2016 günü yani tam bir ay sonra Bulgaristan Cumhuriyeti Başbakanı Boyko Borisov Türkiye’ye resmi ziyarete geliyor. 15–16 Temmuz kanlı askeri darbe girişi, Türk milletinin Başkanı dolayında toplanması örneğinde ve Türkiye’nin demokrasiyi ve barışı savunma için halk inkılâbı konusunda Borisov izlenimlerini şöyle dile getirdi:“ Bu konuda olağanüstü dikkatli konuşmamız gerekir, yalnız sınırımızın ortak olduğu için değil, bize Türkiye’den daha yakın olan bir yer yok, Türkiye’de çok büyük sayıda Bulgaristanlı göçmen var, Bulgaristan’da da büyük sayıda Müslüman yaşıyor.” O, aynı zamanda iktidar partisinin – Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi için Vatandaşları – GERB partisinin Genel Başkanı ve ülkede en büyük otorite sahibi bir siyaset adamıdır. Birinci tur, bu yılın Ekim sonunda mı, yoksa Kasım ayının birinci pazarında mı yapılsın tartışması henüz bir meclis kararıyla noktalanmamış olsa da, Bulgaristan seçmeni yeni Cumhurbaşkanını seçmek için çok yakında seçme hakkını kullanmak için sandık başına gidecektir. Bu hak Türkiye’deki 39 sandıkta olduğu gibi Bulgaristan’a gelip kayıtlı olduğu yerde kullanılabilir. GERB partisinin adayı olan ve 2011’de Türk seçmenini de oylarıyla seçilen R.Plevneliev’in görev süresi Nisan sonunda doldu. O, Avrupa ve Atlantik değerlerine hep sahip çıktı. Avrupa Birliği ve NATO taraftarı bir devlet adamı tavrı sergiledi. Diğer partilerin de adaylarını henüz gösterememiş olsalar da, görülen köy kılavuz istemez, Cumhurbaşkanı adayı göstermede en fazla zorlanan parti hiç kuşkusuz iktidardaki GERB partisidir. Çünkü bir defa, kendi başına seçilebilir aday gösteremediği gibi, sağ kanat partileriyle ortay aday çıkarma görüşmelerini de hiçbir siyasi güçle başlatamıyor. Başbakan’ın 22 Temmuz 2016 sabahı “NOVA” TV ekranında itiraf ettiği üzere, Cumhurbaşkanı seçimini kaydettiğinde, GERP partisi iktidardan çekilecek ve erken seçime gidilecektir. Bilindiği üzere, Bulgaristanlı Müslüman / Türk seçmen 1990’da, 1997’de ve 2011’de orta sağ Cumhurbaşkanı olan Jelü Jelev, Petır Stoyanov ve Rosen Plevneliev’e oy verdi ve garantili seçilmelerini sağladı. Bu geleneğin devamı, ince hesaplar sonucu olmak üzere, ikinci turda GERB adayını destekleriz sözünü vermesiyle, tescil kararının önümüzdeki hafta çıkacağı müjdesini getirdi. Ortaya çıkan yeni sorum, soydaşlarımızın oylarını direk olarak orta sağdan yükseltilecek Avrupa ve Atlantikçi adaya direk olarak verme yolu mu, yoksa DOST ya da başka bir bağımsız aday üzerinden yönlendirme yapılmasına mı gidilecek noktasında düğümlenmiş durumdadır. Burada sorun bir de ezilmeden, hiçlenmeden bilinçli ve seve seve oy vermemizdir. İşte bu konu önümüzdeki aylarda dernek ve federasyonlarımızda, basın yayın organlarımızda tvlerde tartışılacaktır. GERB partisinin Türk oyları Bulgar seçmeni ürkütür ve ortada kalırım çıtasını kendisi açmalıdır. Devamı www.bghaber.org
6
T E M M U Z - 2016
Başkanlık Sistemi -2-
İkinci Bölüm Eski kıtada Fransız devrimiyle başlayan demokratikleşme Birinci Dünya Savaşı’nda öldürüldü. Demokrasinin cenazesi Osmanlı devletinin çöküşüyle çakışır. Bulgaristan da aralarında, o tarihten sonra kurulan tüm devletler (Çarlık, Krallık, Emirlik ve Sultanlık vb) hep güya demokrasi adına ve demokratik bir toplum için hayata çağrılmıştı. 1908’de III. Bulgar Çarlığı olarak oluşan yeni yapılaşma 1945’e kadar faşist diktatörlüktü, 1945’ten 1990’a kadar uzanan yıllarda ise komünist totaliter idare sistemi oldu. Demokrasi gökten düşen bir tohum bile olamadı. 1992’de kabul edilen yeni anayasanın girişinde “demokratik ve sosyal devlet” yazsa da, 26 yıldan beri totaliter bünyedeki buzlar eriyemedi. Şöyle bir şey daha var. Eski kıtanın değişim motorunun 1789 Fransız Devrimiyle anaya ocağında ateşlendiğinden çıkışla Jön Türkler Osmanlıya “zamanın doldu” işaretini ancak 1905’te yani 116 yıl gecikmeyle verebildi. Ne ki aynı dönemde Osmanlı yenileşme yoluna girmiş ve anayasa meselesini halletmek için şu adımlarla ilerliyordu. 1808’de Senedi İttifak; 1839 tarihli Gülhane Hattı Hümayunu; 1876’da Kanunu Esasi, 1921 ve 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunları, 1961 Anayasası, 1982 Anayasası, bunlar üzerinde yapılan değişiklikler ve bugün tartışmaları devam eden Yeni Anayasa ya da 1982 Anayasası üzerinde Başkanlık Sistemine ilişkin son değişiklikler bir kesintisiz süreç oluşturur. Bu ödemli gerçek dikkate alındığında, günümüz Türkiye Cumhuriyetinin, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında hukuk ve devlet yönetim sistemleri sıfırlanan Batıyı bu bakıma arkasında bırakabildiği gün gibi ortadadır. Bu bakımdan Başkanlık Sistemini arayan Türkiye Batıya parmak ısırtıyor. Buna şaşmamalıyız. Yeni yüzyılın mucizesi Türkiye olacaktır. Savaşlar, dolu yağışı gibidir, parlar gürler sonra gökyüzü açılır. İnsanların umudu hep güneşli günlerdedir. Türkiye 4 mevsimi birden yaşıyor ve İslam dünyasının 21. yy. güneşidir. “Güç, doğsa doğsa, anayasalar hakkında kimin ne dediği çok önemlidir: birlikten doğar” inancıyla 28’ler kulübünde birleşen Avrupa Birliği (AB) halen yapay biçimde büyüttüğü birlik bünyesini şarj edemiyor. Çamura yaslanmış durumdadır. Finans ve ekonomi bunalımdan baş kaldıramıyor. Oysa Türkiye yeni asra geleneklerinden kopmadan AK Parti ve lider Tayyip Erdoğan öderliğinde “altın çağ” yaşayarak girdi. Sözün özü, mesafeleri kısaltan Türkiye bir de gelişme kalkınma hızını arttırdı. “Büyük Türkiye” hayal olmaktan çıktı. Türkiye geleneksel doğal coğrafyasına, etki alanına kayıyor. Yakın Doğu ve Balkanlarda bu alan köklerine dönerken genişliyor. Tarihte 200-300 yıl barışve huzur içinde yaşayan bu coğrafyada bugünkü çatışmaların sona ereceğine ve “terör” illetiyle de kesin başa çıkılacağına güvence Türkiye’dir. Tarihte bizim olan alanlara bu görüş ve inancı taşırken önce klasik fikir ocaklarımızı, kültür merkezlerimizi, derneklerimizi arayıp canlandırıyoruz. Osmanlı’dan, İslam’dan yeni kuşaklara kalan ve zamana dayanan kültür ve medeniyet eserlerimizi onarıp kuruyarak yaşatıyoruz. Tohumun aradığı toprağa düşmesine seviniyoruz. Etkileşim dili olarak Türkçemiz gelişiyor. Bir hoşgörü dini olan İslam gönüllere dolarken bize, yaşam tarzımıza, misafirperverliğimize, iyi komşuluğumuza ve aynı zamanda Türkiye’ye çok yönlü ilgi artıyor. 2016 iftarlarında sofralarımız Balkanlarda da kalabalaştı. 3 milyon savaş kaçağı ve sığınmacıya yıllarca ev sahipliği yapan Türkiye hayret uyandırıyor. Kapımızı çalana “Hoş Geldin, Sefa Getirdin!” kültürüyle dünya görüşü değişiriyor. Anavatanımız yeryüzünde en fazla masal ve efsanenin doğup yaşadığı bir yer olmakla birlikte, kültürleşen ustalıkların bıraktığı eser ve biçimlerle ayakta kalan bir medeniyetler dünyasıdır. Topraklarımızdan çaldıklarıyla “Pergamon Museum” gibi Berlin, Londra, Paris ve New York’larda kültür merkezleri açıp işleten emperyalist güçler, aslında bugün de “Osmanlının beş düvelini” ancak bir hammadde ve folklor kaynağı olarak yaşatmak ve sömürmek istiyorlar. Türkiye’nin gerçek modern kültürde sanatı, hukuku, ahlakı, felsefe ve bilimi geçmiş, bugün ve gelecek olarak harmanlayarak yaşatması ve Başkanlıkla yönetilecek özgün devleti sistemini ararken sarsılmaz bir temel haline getirmesi, yıllardan beri birçoğunun uykusunda kabus oluyor. İlk kez Türk halkı, tekniği Batıdan alalım, fakat ahlakımızda, hukukumuzda Doğulu kalalım demedi. Üstelik tekniği, bilimi uluslararası bir fikir piyasasından alalım, fakat sanatımız, felsefemiz milli olsun da demedi. Çünkü böyle bir milletlerarası piyasa yoktur. “Büyük Türkiye” hamlesi uluslararası kültür sanat, finans, borsa merkezlerini Asya ve Afrika’nın buluşma merkezi İstanbul’da toplamayı başarabildi. Bu yeni ve daha yüksek bir seviyede bir buluşmadır. Ve ancak sanatta da, hukukta da, bilimde de, felsefede de, görsel alanda, edebiyat ve sanal tasarımcılıkta başkalarından daha yüksek bir seviyeye erişebilmemizle gerçekleşebildi. Hukuk şekilleri ve felsefe örneklerimize gıpta edilerek bakılırken, sanat eserlerimiz “Büyük Türkiye”nin etki alanında yeni kültürü belirliyor. Ağır trajediler unutuluyor, 1951, 1968, 1976 göçleri, 1985 “soya dönüş” zulmü yaraları kap koparıyor, “Ne Mutlu Türküm Diyene!” gerçeği kanatlanıyor. Araplar, Rumlar, Makedon ve Sırplarla birlikte bugün Türk dizileri Bulgarları da küçük ekrana kilitledi. Saray ve köşklerimizin, yalı ve körfezlerimizin, mimarlıkta son söz yapıtlarımızın güzelliğini ve ihtişamını görmek isteyenler turist kafileleriyle sınır kapılarımızı zorluyorlar. Bu büyük değerlerde yaratıcı olmayan bir millerin bakış açısı değişmez. Yarattı eserlerle uluslararası piyasadan pay alamaz. Dünyadaki yeni değişimlerde öncelik edemez. Daha da ilginç olan, kendisi yerinde sayarken, Batıdan aldığı teknikle yeni bir üretim boyutuna yükselemez. Türkiye’mizi Başkanlık sistemine zorlayan büyük gerçeklerden biri bu kaçınılmaz Büyük Atatürk’ün Türk halkına en büyük hizmeti “Bizi düşünmeye öğretmesidir.” Türküye başkanlık sistemi bu kapıyı genişletirken yerine çift kanatlı giriş kapısı takıyor. Bu işin yüksek mimarı yerleşik bir sistemin içinde yetişen ve halk lideri olan Sayın Tayyip Erdoğan’dır. Bu gerçek anlaşılmadan AK Parti ve önderinin yıllardan beri süren arasız yoğun çabalarını anlayabilmek mümkün olamaz. Olaylara bu açıdan yaklaştığımızda, 1990’lardan bu yana her adımda önümüze çıkan Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” eserini anlayabilmemiz kolaylaşır. O, “Soğuk Savaş” sonrası yıllardan başlayarak uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik, ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını öne çıkardı. Gerekçesinde, 56 devletli İslam Dünyası ve ortak Müslüman medeniyeti üzerinde egemen olamayan hiç bir Batılı gücün, tek kutuplu egemen ve baskın lideri olamadığı ve olamayacağı gerçeğidir. Hundington, bunu yazamadan öldü. Ondan sonra geçmişi aynı tezgahta harmanlayan hayat, Amerika’yı soldurmaya devam ederken, Rusya son çırpınışlar aşamasına girdi, derken eski kıta da bel fıtığına yakalandı ve çöküşü sosyal alanda başladı. İngilizlerin 2016 halk oylamasıyla “Hasta Adam” dedikleri AB’den uzaklaşmaları düşündürücüdür. 1850’den 1950’ye kadar devam eden Avrupa’da Almanya Çağı noktalandı. Niteliklerin birikiminden nitelik doğar felsefe öngörüsü hala genel geçerli olsa da, AB’de birleşen 28 ülkeden ne yeni anayasa çıkmadı, Shengen Sistemi tel örgülerle yamalandı, yeni bir medeniyet ufku ağarmadı. Devamı: www.bghaber.org
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Tarih ve Eğitim
Gemi Demirleri Müzesi ile zamanın izinde
Bulgar Karadeniz kıyısının en güney kenti Ahtopol’da ‘Gemi Demirlerinin Tarihi’ adlı genç ancak zengin bulguları olan ilginç bir müze bulunur. Ekspozisyonu, Müh. Petır Kınev başkanlığındaki ‘Çernomorska Stranca’ (Karadeniz Strancası) Derneği’nin bir kamu koleksiyonu olarak meydana getirilmiştir. Projenin bilimsel yönetimi ile tarihçi Dr. Atanas Oraçev ilgilenmiştir. Kendisine yönelttiğimiz ilk soru müze ekspozisyonu hakkındadır. Şu cevabı aldık:‘Ekspozisyonu, genellikle 19.-20. yüzyıllardan kalma, müzenin çimenliğinde yer alan büyük gemi demirleri oluşturuyor. Müzenin iç ekspozisyonunda ise gemi demirinin tarihçesi anlatılıyor. İçinde İsa’dan önce ikinci binyıllık ile 20. yüzyılın birinci yarısı arasında Karadeniz’de rastlanan bu temel gemi teçhizatının neredeyse bütün çeşitleri bulunur. Müze vitrinlerinde ve podyumlarında batmış gemilerden çıkarılan farklı bulgular görülebilir. Koleksiyon 6 yıl içinde bir araya getirildi ve bulgu çeşitliliği bakımından dünyanın en büyüklerinden biridir. Aslında bulguları Yağlı Burun ile Rezovo arasındaki deniz kısmında ortaya çıkarılmıştır. Bu kıyı kesimi, Karadeniz’in
gemi seferleri için en tehlikeli olanı çıktı.’ ‘Bulgar Karadeniz kıyısı tamamiyle voklanik kayalıklardan oluşur. Bu özellikle Ahtopol şehrinden güneye doğru görülür. Kuzey kısmına doğru sedimanter kayaçlar bulunur ama bunlar daha sınırlıdır. Buna bağlı olarak Primorsko ve Kiten’de dev kum yığınları varken çok geniş bir kumsal şeridi olan Kuzey Koy dışında burada benzer şeritler ta Rezovo’nun güneyinde yer alır. Demek istediğim, bu dik, sarp bir sahildir. Yelkenli döneminden bir gemi tehlikeli rüzgarlar ve fırtınalarla karşılaşırsa saklanabileceği bir yer yokmuş. Buna bağlı olarak burada en büyük sayıda gemi kazaları görülmüştür. ‘ Müze ekspozisyonunda, Karadeniz ve Stranca kıyısının araştırılmasının temel aşamalarını teşhir eden Avrupa haritalarından örnekler de yer alır.
Yılan figürleri Sırnitsa yakınlarında yeni keşfedilen kadim tapınağı kolluyor
Kayalara kazılmış sözüm ona yılan nöbetçileri, binlerce yıl boyunca aşılmaz ormanların ardında gizlenen sırları koruyor. Yılan figürleri, hizmet ettikleri putperest tanrılarına sadık kalarak terkedilen tapınağı kolluyor ve geçmiş medeniyetler hakkında bilgileri saklıyorlar. Haskovo`nun Sırnitsa yakınlarında sözüm ona Yılan şehri, 1 Haziran tarihinde sakladığı gizemlerden bir bölümünü ilk defa dünya yüzüne çıkardı. Bu tarihte Paulina Mihova başkanlığındaki gazeteci grubu, “Orlovi skali” (Kartal kayalar) kompleksine doğru seyahate çıkıyor. Amaç, oradaki yerlerin fotoğraflarını çekmektir. Fakat kaderin cilvesi sonucu üç gazeteci ormanda kayboluyor. “Bir anda aşılması mümkün olmayan bir mevkiide bulduk kendimizi. Kayaları incelemeye başladım ve tepedeki oyuklar dikkatimi çekti. Daha önceden biliyordum, oyuklar, nişler varsa orada büyük ihtimalle tapınaklar vardır . Öyle tepeleri incelerken birkaç yılan dolaşıverdi ayaklarıma, su yılanı tabii ki, yakında dere olduğundan dolayı. Dron, yani insansız hava aracı ile fotoğraf çekmeye karar verdik. Ve böylece ekrandan kayalara kazılmış yılan kafaları karşımıza çıkıverdi. Şöyle bir hesaplamaya göre, 800-900 metre ölçekli kompleksten söz ediyoruz.
Burada söz konusu olan Sırnitsa yakınlarındaki Dikilitaş mevkii, ki bu mevkii “Orlovi skali” ve Noçevo köyündeki komplekslerin hemen yanıbaşındadır. “Burada bir şehir söz konusu değil, tam aksine bir dizi kayadan, ki bu kayalardaki yılan kabartmaları tamamen doğal olup bazen de insan vücudu ve yılan kafası ile bir birleşimi oluşturuyor. Diğer bölgelere nazaran burada daha fazla figürler bulduk. Şahsi görüşüme göre, yeni keşifler tarih öncesine ait Rodop sisteminin bir parçasıdır. Profesör Ana Radunçeva`ya göre, Rodopların farklı bölgelerinde dağılmış 250`den fazla buna benzer kompleks var. Kendisi, bu figürlerin MÖ 8.asır civarında insan eli tarafından kayalara kazıldığından emin. Sözlerine göre, Sırnitsa yakınlarındaki tapınağı kuran insanlar son derece gelişmiş bir topluma mensuptu, ancak MÖ 4. asırda bu toplum gizemli bir şekilde yok olmuştur. Burada keşişler ağır basıyormuş, ki tepeye giden kayalara kazılmış merdivenler de bunun bir göstergesi.
Kıbrıs’ta dört Bulgar kadını sahte evliliklerden dolayı gözaltına alındı
Cyprus Mail’in haberine göre Kıbrıs’ta bulunan dört Bulgar kadını AB ülkeleri dışından yurttaşlarla sahte evliliklerden dolayı yürütülen soruşturma ile ilgili olarak 72 saat süreyle gözaltına alınmıştır. Soruşturma sırasında Larnaca ve Lekoşa’da 3 Şubat-29 Temmuz tarihleri arasında yapılan böyle yasa ihlalleri gözden geçiriliyor. Bulgar kadınlar, polis görevlilerine ifadelerinde para ihtiyaçları olduğundan 1000 Avro karşılığında tanımadık biriyle nikah kıydırmak için Kıbrıs’a geldiklerini belirtmiştir.Kıbrıs makamları, bu pazarlıklarda aracılık yapan bir Bulgar kadını hakkında Bulgaristan’a tutuklama talebinde bulunmuştur.
Dahası var: her yıl müze salonlarından birinde kıyı müzelerinden birinin bulguları teşhir edilir. Bu yıl Byala müzesinin artefaktları gösterilmişti. Aziz Atanas Burnu’ndaki Antik surlarından kimi bulgular söz konusudur. Arkeolog Doç. Valeri Yotov orada yedi yıl süreyle bir mimari tesisin sosyalleşmesi ve görülmeye değer bir turizm atraksiyonlarından birine çevrilmesi için nasıl çalışılması gerektiğini gösterdi. Atanas Oraçev’in devamla belirttiği gibi, Karadeniz’de ortaya çıkarılmış olan gemi demirleri ve kalıntılarının, madeni paralar ve eşyaların dışında müzede Ahtopol kenti ve sakinlerinin tarihçesini tanıtan bir ekspozisyon da var. Müzeyi gezen seyirciler ilgili yazıları Bulgarca, İngilizce ve Rusça’da okuyabilir. Gemi demirleri müzesi, Bulgaristan’da meydana getirilen ve tamamiyle bağışçılardan finanse edilen ilk kamu koleksiyonudur.Girişi ücretsizdir.
Türkiye’ye ilişkin ortak politikamızı değiştirmemiz için sebep yoktur
Ş u a n Bulgaristan’ın Türkiye’ye ilişkin ortak politikasını değiştirmesi için sebep yoktur. Bunu Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Rumyana Bıçvarova söyledi ve şunları da belirtti: “Analize ettiğimiz bir sürü riskler var. Brüksel ve Ankara’daki ortaklarımızla temasta bulunuyoruz, durumu takip ediyoruz”. Bıçvarova, Türkiye’nin, eğer AB’de Türkiye vatandaşları için vize serbestisi yürürlüğe getirilmezse mülteci geri kabulü için anlaşmanın bozulacağı konusunda AB’ye yönelik açıklamaların, çok diğer gerekçelerle ilgili bir geçicilik, bir diyaloğun parçası olarak algılandığını belirtti.
Varna Plovdiv Fuarı’nın yüzde 29’unun sahibi olacak
Varna belediyesi, “Plovdiv Uluslararası Fuarı”nın mülkiyetinin yüzde 29’unun karşılıksız olarak elde edilmesini onayladı. Söz konusu mülkiyet devlete aitti, ama Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Karadeniz Varna şehrine aktarıldı. Şirketteki devlet payının geri kalan yüzde 20’si, Plovdiv’a aktarılmıştı, ama şehirdeki danışmanlar onları elde etmeyi reddetti, fuarın hisselerinin ancak yüzde 49’unun elde edilmesine razı olduğunu bildirdi. “Plovdiv ulusla-
rarası Fuarı”nın sahibi iş adamı Georgi Gergov. Plovdiv Fuarı, 1892 yılında başlamıştır. Ağustos ayında Plovdiv’de ilk Bulgar Tarım-Sanayi Fuarı açılıyor. Bunun amacı Bulgar endüstrisini ve tarımını teşvik etmek, Bulgar üreticileri için uluslararası temaslar yaratmaktır. Bugün fuar şehri Güneydoğu Avrupa’da en büyüklerinden biridir. Fuar şehri 352 bin metre karelik bir alanda ve her tür malın sergilenmesine uygun olan 17 çok fonksiyonlu fuar sarayı var.
Bulgaristan Türklerinin Sesi
TEMMUZ - 2016
Türk Milleti Darbeye Karşı Geldi ve Püskürttü Türkiye kazandı, Millet kazandı, Demokrasi kazandı. Turkiye Cumhuriyeti ve Turk Halkı Tek Yumruk Halindeler. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü, Cumhuriyeti ve Türk demokrasisini sonuna kadar destekliyoruz… BULTÜRK derneği olarak ana-vatanları Türkiye Cumhuriyetinde 15 Temmuz gecesi gerçekleştirilmek istenen kanlı askeri darbe kalkışmasını bütün üyeleri ve soydaşlarını adına kınıyoruz. Demokrasi özgürlük ve bağımsızlık için şehit düşenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Kendi milletine devletine silahları ile rastgele ateş eden TBMM ne bomba atabilen gözü dönüşmüşler hak ettikleri cezaları almalıdırlar.
TÜM BULGARİSTANLILAR ONUN GÖLGESİNDE ŞEHİR MERKEZLERİNDE TOPLANMAYA DEVAM EDELİM… BULTURK - www.bghaber.org
nemde yapılan arkeolojik kazılarda gün yüzüne çıkarıldı, ancak o dönemde elektrik, su ve sulama birinci derecede önem taşıdığı, kültür anıtları ise ikinci planda kaldığı için Sevtopolis’in bulunduğu yerde barajın kurulması kararı alındı. Krasimira Stefanova, barajın dibinde kalan Odris Krallığının başkentine, ancak 1984 yılında baraj, bakım amacı ile boşaltıldığında ayak basma fırsatını bulduğunu paylaştı: “Sevtopolis’e ayak basmak inanılmaz, unutulmaz bir yaşantı oldu. Su, mükemmel konservasyon sağlıyor. Duvarlar, sokaklar, konutlar, her şey tamamen korunmuştu.” Traklar’ın mirası, “Ostruşa”, “Şuşmanets”, “Golyama Arsenalka”, “Helvetsiya”, “Svetitsata” ve “Grifonite” olmak üzere etkileyici mezar höyüklerinde ve III. Sevt’in tapınağı olan “Golyamata Kosmatka” höyüğünde de görülebilir. Kralın bronz başına geçen yılda Paris, Louvre Müzesinde “Trak Kralları Destanı” adı ile tertiplenen ve Bulgaristan’dan arkeolojik bulgular
böyle bir inisyatifte bulundukları yönündeki haberleri okudum ve hemen onlarla temasa geçtim, fakat bu bilgilerin doğru olmadığı anlaşıldı. Bu türden bir özerklik inisyatifi yok. İşin aslı nedir diye soracak olursanız açıklayayım – bundan bir hafta önce Ukrayna’daki Bulgarlar Kurulunun toplantısı yapıldı. Toplantıda idari bölge yapısı reformu üzerinde duruldu ve Bolgrad bölgesinin Bolgrad merkezli bir idari bölge olmaya devam etmesi ve bu bölge civarında yer alan tüm köylerin, ayrıca da Bulgar kökenli nüfusun çoğunlukta olduğu diğer bölgelerin de dahil edilmesi fikri etrafında birleştik. Bu talebimizi Sayın Boyko Borisov’a, Cumhurbaşkanı Plevneliev’e ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko’ya da ilettik. Sayın Poroşenko’nun Bolgrad merkezli idari bölgenin kurulması fikrine destek vereceğine dair teminat aldık şeklinde konuştu Ukrayna’daki Bulgarlar Birliği Başkanı ve özerklik konusuna açıklık getirmek üzere şunları ekledi: Ukrayna’daki durum bir hayli karışıktır ve
Karabulutlardan çıkan şimşekler Bombaları havada soğutacak sel Yeri göğe katan bir rüzgâr vermedi. Gökkuşağı da yoktu havada Aldatıcı büyüleyen renklerle Devlete hep saldırılmıştı da, Halkı hedef alma öncesizdi. İstenen gökyüzünün en üst katı
sergilenen teşhirde özel yer ayrıldığını hatırlatalım. Kazanlık’taki Trak Türbesi de Trak Kültürü tacının muhteşem incisidir. 1944 yılında bulunan türbe 1979 yılında UNESCO’nun dünya kültür mirası listesine dahil edildi. Türklere ait olan Türbede hemen yanında solda olan. “Türbenin duvar yazıları, Millat’tan IV. – III. yüzyıldan kalma resimler arasında eşsiz olduğu için Kazanlık Türbesi UNESCO listesine dahil edildi. Duvar yazıları bakanı gerçekten hayretler içinde bırakıyor.
Ukrayna’daki Bulgarlar kimliğine sahip çıkıyorlar
B a ş kentte çıkan saygın bir gazetenin “Golas.ua” yayınına dayanarak verdiği habere göre Ukrayna’daki Bulgarlar Cumhurbaşkanı Poroşenko’dan Odessa ve Herson illerinde kendilerine bölge özerkliğinin verilmesini talep etmiş bulunuyorlar. Aynı haber televizyonların sabah programlarında gazete özetlerinde geçti, farklı sitelerde de yayınlandı. Haberin doğru olup olmadığını anlamak üzere Ukrayna’daki Bulgarlar Birliği Başkanı ile bağlantı kurduk. Odessa İl Meclisi üyesi ve Ukrayna Cumhurbaşkanlığı nezdinde Ulusal Birlikler Konseyi Başkan Yardımcısı olan Anton Kisse, sorumuza cevaben şunları açıkladı: Ben de Herson ilinde yaşayan Bulgarlar’ın
Muhammet ULUTÜRK
MİT, Ordu ve Polis teşkilatlarımızın mensupBulgaristan ları ve özelikle de kahraman ve fedakar TÜRK Türk Şiiri MİLLETİNİ Kutluyoruz. Kâbus dolu hazin gecenin sabahında halkımızın alçak FETÖ darbecileri karşısındaki direnişi ile demokrasinin Konu: Halkın hayatını, hürriyetlerini kazanmış olması tek tesellimiz olmuştur. BULve demokrasiyi koruma hakkı meşrudur TÜRK derneği olarak ülkemizin bu girişimden bir an önce kurtulmayı temenni eder, tüm Akortsuz Gece – 15072016 şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileriz. Saygılarımızla, KİMSE ELİNDEN TÜRK BAYRAĞINI BIRAKMASIN. O gece Tanrı bizimle değildi.
Traklar’ın mirası burada yatıyor
Sredna Gora(Orta dağ) ve Stara Planina (Koca Balkan) dağları arasında yer alan Kazanlık şehri ve yöresinde iklim yumuşak, toprak ise bereketlidir. Tarihöncesi dönemlerden günümüze kadar bu topraklarda insan varlığının aralıksız olması rastalntı sonucu değil. Bu yörede bulunan 1500’den çok höyük, nekropol ve kale, taşınmaz kültür anıtları siciline dahil edilmiş bulunuyor. Kazanlık Tarih Müzesinin görevlisi olan Krasimira Stefanova şunları anlattı: “Kazanlık yöresinde Trak kavmi olan Odrisler’in yaşadığı dönem özellikle çok ilginç. Kavim, III. Sevt sayesinde Odris Krallığında birleşti. Krallığın başkenti Sevtopolis, maalesef “Koprinka” barajının suları altında yatıyor. Sevt Krallığının varlığı kısa sürdü. Daha sonra bu topraklarda yaşamış olan Trak kavimleri birbirleri ile savaşmaya başladılar. Fakat Odrisler, devlet kuran tek kavim oldu” diyor Krasimira Stefanova. Odris Krallığının başkenti Sevtopolis, 1948-1954 yılları arasındaki dö-
7
ne türden olursa olsun özerklik arzusu gerginliğe, memnuniyetsizliğe ve diğer bazı devletlerde olan türden yapısal dönüşümlere yol açıyor. Cumhurbaşkanımız Poroşenko, medyaya yaptığı bir açıklamada Kırım Tatarlarına özerkliğin verilmesinden yana çıkmıştı. Bunun üzerine ülkedeki Bulgarlar, Rumenler ve Macarlar tarafından ve diğerleri tarafından da Ukrayna Anayasası’na bu konuda değişiklik getirilmesi yönünde yorumlar yapıldı. Üyesi olduğum Anayasa Komisyonunda biz, Ukrayna’da yaşayan küçük halkların kendi dillerini, gelenek ve göreneklerini ve somut durumda kendi Bulgar tarihini korumaları için kendilerine ulusal kültürel özerkliğin verilmesi yönünde çalışıyoruz. Söz konusu olan da budur, başka bir şey yok. Biz, Ukrayna’daki Bulgarlar durumu dikkatle takip ediyoruz ve ülkemizin hukuku ve Anayasası ile uyugunluk için hareket ediyoruz. Bazı halklara ayrıcalığın verilmesine karşıyız. Hangi milletten olursa olsun Ukrayna’da yaşayan herkes için şartlar aynı olmalıdırşeklinde konuştu Anton Kisse.
Maturidi hz lerini ve mezhebini ne kadar tanıyoruz?
“Ebû Mansûr el-Mâturîdî”, “Ebû Mansûr es-Semerkandî”, “Ebû Mansûr el-Mâturîdî es-Semerkandî” ve “eş-Şeyh Ebû Mansûr adıyla bilinmektedir. Ehli Sünnet imamlarımızdan İmam Ebû kaplar vermiştir. küçük bir şüpheye yer yoktur. Mansûr el-Mâturîdî’ yi ne kadar tanıyoruz. HakBununla birlikte, o daha çok “Ebû Mansûr Mâturîdî’ye göre olgun bir mümin olabilmek, kında pek duyulmamış ayrıntıların da yer aldığı Ah- el-Mâturîdî”, “Ebû Mansûr es-Semerkandî”, “Ebû ancak hakiki bir imana sahip olup, güzel işler yapmet Ak tarafından tez şeklinde kaleme alınmış Ma- Mansûr el-Mâturîdî es-Semerkandî” ve “eş-Şeyh makla mümkündür. Fakat dünyadaki her Müslüturidi ve Maturidilik kitabındaki satırlardan bir kaç Ebû Mansûr adıyla bilinmektedir. manın imanı ve işleri istenilen düzeyde değildir. Bu paragrafını takdim ediyoruz. İmam Mâturîdî, İmam-ı Azam gibi ayet ve seviyeye ulaşabilmek için sabır, metanet, azim ve İmam Ebû Mansûr el-Mâturîdî’nin asıl adı, hadislerin yanı sıra akla büyük önem vermiş ve bu dayanışmanın yanı sıra Allah’ın yardımı gerekmekMuhammed b. Muhammed b. Mahmud’dur. Kün- sebeple hiçbir peygamber gelmemiş olsaydı bile, tedir. İnsanlar, sabır, azim ve el birliğiyle her şeyin yesi ise, Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed insanın aklı sayesinde, âlemdeki nizam ve intizama en iyisini yapmaya ve her alanda ilerlemeye çalışab. Mahmud el-Mâturîdî es-Semerkandî’dir.. bakarak, yüce bir yaratıcıya inanmasını gerekli gör- malıdır. Diğer bir ifadeyle ibadeti ve iyilikleri yalnız Hanefî âlimler imam Mâturîdî’ye, “eş-şeyh el- müştür. Kaldı ki Allah, insanlara aklı desteklemek Allah’ın rızasını kazanmak için yapmalıdır. Bu seimam ez-zâhid reîsü ehli’s-sünnet”, “alemü’l-hüdâ”, için peygamberler göndermiştir. Aklî ve naklî de- beple, bir taraftan, ahlak bakımından doğruluk dü“zâhid, şeyh/şeyhu’l-imam “imâmü’l-hüdâ”, “reîsü lillere göre, Allah’ın varlığı ve birliği, gökyüzünde rüstlük, çalışkanlık, sabır vb. güzelliklerin hepsine meşâyihi Semerkand”, imâmü’l-mütekellimîn ve parlayan güneşin mevcudiyetinden çok daha açık sahip olmaya çalışmalı; diğer taraftan, her şeyin musahhıhu akâidi’l-müslimîn” gibi ünvan ve la- ve kesindir. O halde, Allah’a inanma konusunda, en mümkün olan en iyisini yapmaya gayret etmelidir.
Çoluk çocuk ve anaları, Konu komşu cümle alem Meydanlara koştu Türk halkı Aklanmakistiyordukaranlığıseçenler Ardında öfke biriken bent patladı 35 uçak, 37 helikopter,74 tank ve 3 gemi Ateş açtı halka, cumhuriyete ve hürriyette Olan çok iğrenç ve çok kanlı bir deneme, Sokakta asker elbisesi taşıdı terörist FETÖ Bin 651 süngülü er/erbaş yürürkenüstümüze, Bin 214’ü aldatılmış askeri öğrenciydi. Bir zillet ve rezaletti yaşananlar Kullandıkları silah ve araç kendi halkınadı Şaşkınların karşısına çıkanlar A n a l a r ı b a b a ları, sevgili çocuklarıydı. Ansızın saldıran birdenbire yenildi. Ta n k l a r ı t a n k l a r d e ğil, çıplak ellerle gemledi
Köprübaşı tutanlar suda serinledi..Demokrasiye sevdalı güneş gecikmedi. Muhammet ULUTÜRK 07. 2016 / İstanbul
8
temmuz - 2016
Bulgaristan Türklerinin Sesi BULTÜRK Ankka KIZIL AY’DA
BULTÜRK İstanbul’da
BULTÜRK Ankara KISIKLI’da BULTÜRK BAYRAMPAŞA’DA
B U LT Ü R K K I S I K L I ’ d a
BULTÜRK GA ZİOSMANPAŞA’DA
Eyup Bld.Bsk.Yrd Makamında
B U LT Ü R K K O C A E L İ ’ D E
B U L T Ü R K Her yerde
BULTÜRK Ekibi Romanya Galati şehrinde - Sempozyumda
Türkiye Köstence Konsolos Yrd. İle birlikte Bulgaristan BULTÜRK grubu Romanyada
BULTÜRK Ekibi Romanya Ziyaretinde
temmuz - 2016
Bulgaristan Türklerinin Sesi
9 B U LT Ü R K Ta k s i m ’ d e
BULTÜRK İstanbul’da BULTÜRK R Bayrampaşa’da
BULTÜRK Aksakallısı ile birlikte Gaziosmanpaşada B U LT Ü R K Saraçhane’de B U LT Ü R K İstanbul’da
BULTÜRK İstanbul Büyükşehir’de
B U LT Ü R K Edirne’de
B U LT Ü R K Te k i r d a ’ d a
B U LT Ü R K
B U LT Ü R K
Avcılar’da
İstanbul’da
B U LT Ü R K Bağcılarda B U LT Ü R K GOPaşa’da
B U LT Ü R K Kısıklı’da
B U LT Ü R K Almanya’da
B U LT Ü R K IBB’de
BULTÜRK Taksim’de
B U LT Ü R K IBB’de
10
T E M M U Z - 2016
Avşin BALKAN
İhanet
Konu: Güzel şiirler zor günlerin eseridir. Yaratan renkleri yaratırken siyahı unutmuş. Nede olsa yaratığım diğer temel renkler birbirine karışacak ve yeni bin bir değişik renk doğacak, diye düşünmüş olabilir. Bizim oralarda ya da buralarda hangisi hangisine dolaşmış bilmem ama ihanetin rengi olarak SİYAH ortaya çıkmış. İnsanların birçokları hatta önce karayı kara diye ardından da adı güzel diye siyahı sevmişler. Çağlar değişirken, temel renkler bir uygarlıktan ötekine yuvarlanırken siyahı da beraberinde taşımışlar. Git gide gözü aşılan insanlar karanlığın içinden ihanet çıktığını, ihanetten hezimet doğduğunu ve hezimetten de bugünkü dilimizde TAŞKAFA dediğimiz modern tipler yaratılabildiğini ve yakın tarihe kadar onlara MANKURLAR dendiğini öğrenmişler. Öğrenmekle de kalmayıp birçok uyarı şiiri, lanet destanı ve uyandırıcı ve koruyucu öykü yazmışlar, okumuşlar ve sonunda insanın en büyük darbeyi en yakınında olandan aldığı sonucuna varabilmişler. Türkiye tarihinde yaşanan en acı, en kanlı ve karanlık İHANET olan 15 Temmuz gecesini 16 Temmuz ufkuna bağlayan destansı facianın tekrarlanmaması dileklerimle MANKURLAT şiirini seçtim.
MANKURLAR Burhanettin Akbaş Bir deri deyip geçme Colaman Düşmanın verdiği sudan içme Colaman Unutursun ananı atanı Unutursun Kutlu Dağ’da yatanı Unutursan bayrağını, vatanı Aman Colaman, içme yanarsın Aldanırsın, düşmanlara kanarsın Mankurtluğun sonu vahşi esaret Bozkırların efendisi Bozkurt ruhuna yakışırdı hürriyet O bozkurtlar köleliği bilmezler Ölürler de milletini silmezler Kölelerin ruhu toktur Colaman Ve tarih seyreyledi, seni yazdı Eşindeki ne kopuzdu, ne de sazdı
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Varna Plovdiv Fuarı’nın yüzde 29’unun sahibi olacak Varna belediyesi, “Plovdiv Uluslararası Fuarı”nın mülkiyetinin yüzde 29’unun karşılıksız olarak elde edilmesini onayladı. Söz konusu mülkiyet devlete aitti, ama Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Karadeniz Varna şehrine aktarıldı. Şirketteki devlet payının geri kalan yüzde 20’si, Plovdiv’a aktarılmıştı, ama şehirdeki danışmanlar onları elde etmeyi reddetti, fuarın hisselerinin ancak yüzde 49’unun elde edilmesine razı olduğunu bildirdi. “Plovdiv uluslara-
rası Fuarı”nın sahibi iş adamı Georgi Gergov. Plovdiv Fuarı, 1892 yılında başlamıştır. Ağustos ayında Plovdiv’de ilk Bulgar Tarım-Sanayi Fuarı açılıyor. Bunun amacı Bulgar endüstrisini ve tarımını teşvik etmek, Bulgar üreticileri için uluslararası temaslar yaratmaktır. Bugün fuar şehri Güneydoğu Avrupa’da en büyüklerinden biridir. Fuar şehri 352 bin metre karelik bir alanda ve her tür malın sergilenmesine uygun olan 17 çok fonksiyonlu fuar sarayı var.
“sandacite.bg” az tanınan Bulgar icatlarını tanıtıyor “sandacite.bg” , eski Bulgar teknik araçlarına adanan ve 2007 yılında Anton Oruş tarafından kurulan “sanal müze” tipinden bir online projesidir. Proje kapsamında fotoğraf, metinler ve veriler ile geçtiğimiz yıllarda üretilen farklı Bulgar cihazları tanıtılıyor. Anton Oruş, 2003 yılından beri bu tür cihazları toplamaktadır ve geçmişte icat edilen en önemli Bulgar cihazları hakkında hayli bilgi birikimine sahiptir. Anton Oruş, projesi hakkında şunları anlatıyor: ““İnterkosmos 22” veya diğer adıyla “Bılgarıa 1300” Bulgar uydusu, 7 Ağustos 1981 yılında uzaya fırlatıldı. Bu uydu, 825 ile 906 kilometre arasında bir yükseklikte çalışması için geliştirilmiştir. Uydunun ağrılığı bir buçuk ton imiş. Bu uydu, Rus “Meteor” uyduları esas alınarak yapılmıştır. İçin-
Türkiye’nin eski Sofya Büyükelçisi kansere yenik düştü
deki bütün bilimsel araçlar Bulgar icatlarıdır. Onların hepsi de uzayda bilimsel araştırmalar için geliştirilmiştir.” 1981 yılında Bulgaristan’ın 1300’üncü yıldönümü kaydediliyor. Bu durum, geniş çaplı teknik projelere ivme kazandırdı. Bu yılda profesyonel ve bilimsel araçlar ve yeni ev teknik araçları icat
edildi. Tam bu sıralarda “Sofya 81” Bulgar renkli televizyon cihazı piyasaya sürüldü. O zamanki Ekonomik Yardımlaşma Konseyi çerçevesinde Bulgaristan hesaplama teknik araçları alanında uzman durumundaydı ve Sofya’da Afrika ve Hindistan’a ihraç edilen güçlü elektronik hesaplama makineleri geliştirildi.
Rodoplar’ın Dıjdovnitsa köyündeki Sanat Evi bölgeye can suyu katıyor
Başındaki yaralar günden güne azdı Sen ölürken öldürürsün Vatanını böldürürsün Düşmanları güldürürsün Colaman Seni bizden kimler aldı Yüreğini kimler çaldı Ak bulaklı dağların gitti Salkım salkım bağların gitti Ak pürçekli anan yandı narına
Ne bakarsın Kutlu Dağ’ın karına Başta duran akıl gitti Colaman Vatan için gerektir bozkurt yürekler İncelmeye gelmez ki güçlü bilekler Çağır Borkurt ruhunu, bu sesi Tanrı duysun Türk’e bakıp “benim ordum budur” diye buyursun Yine büyük millet olalım Gök gitsin, kızıl çıksın düşmana Bengütaşlardikelimalbayraklı,gökbayraklıvatana. Mankur kavramını dünya edebiyatına büyük Kırgız yaratıcı Çingiz Aytmatov taşımış. Çin giz Han’ın savaşlarda esir aldığı esirlerin saçını kazıtıp başına deveboynu derisi geçirerek TAŞKAFALI HAİN yaratma işini büyük bir ustalıkla anlatır. Ne yazık ki, asırlar birbirini kovalarken develerin sayısı ve boyun derileri azaldığından olacak, yeni yeni taş kafa kişi, taş kafa ulus ve taş kafa halk yaratma yöntemleri zenginleştikçe zenginleşmiş. Günümüzün bu işlerin en büyük taşeronu Feytullah Gülen 15 Temmuz 2016 gecesi siyah cin boyasını salıverdi. 1952’lerden beri toplayan bir çıbanbaşı patladı ve akarken toplumu yok etmek istedi. Bugün geldiğimiz noktada, tarihin hiçbir devresinde olmadığı kadar millet yapımız çözülme, kademe kademe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirilemişti. Çünkü Türk millet yapısı ve bunun siyasi, idari kurumu olan Türkiye Cumhuriyeti devlet kurumu, içerden ve dışarıdan, PKK, FETÖ-cu ve paralelci teröristlerden gizli ve iyi planlanmış, çok yönlü olarak kuvvetlendirilmiş, toplumun her hücresine sızmış projelerle bombardıman altına alınmıştı. 15 Temmuz gecesi tankları çıplak ellerle durduran halkımızın dünyaya verdiği örnek budur. Türk halkının yasal savunma hakkını kullanması kutsaldı.
Türkiye’nineskiSofyaBüyükelçisi Mehmet Gücük kansere yenik düştü. Türkiye’nin eski Sofya Büyükelçisi değerli diplomat Mehmet Gücük, yıllardır kanser illetiyle verdiği mücadeleyi maalesef kaybetti. 1955 yılında doğan Gücük, 2005 yılında Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi görevine atanmıştı.
Voleybol: 23 Yaş Altı
Kadınlar Dünya Şampiyonası 23 Yaş Altı Kadınlar Dünya Voleybol Şampiyonası Elemeleri’nde Türkiye, grubundaki ilk maçında Hırvatistan‘ı 3-0 yendi. Ay-yıldızlılar, Sırbistan‘ın Vrnjacka Banja kentinde oynanan maçın setlerini 25-18, 25-11 ve 25-16’lık skorlarla kazandı. Milli takım, grubundaki ikinci maçını yarın Polonya ile yapacak. Türkiye, elemelerde Hırvatistan ve Polonya‘nın yanı sıra Bulgaristan, İtalya ve ev sahibiSırbistan ile aynı grupta yer alıyor. Tek devreli lig usulüne göre oynanacak maçlar sonucunda grubu ilk iki sırada bitiren ekipler, 27 Ağustos-3 Eylül 2017’de Slovenya‘da düzenlenecek Dünya Şampiyonası’nda mücadele etme hakkı kazanacak.
Dıjdovnitsa köyü, Kırcali’den birkaç kilometre mesafede olmak üzere ormanlık bir tepede bulunuyor. Şehrin hemen çıkışındaki güzel yoldan bakıldığı zaman karşınıza uçsuz bucaksız “Kırcali” barajı çıkıyor. Diğer tarafta ise, volkanik kayaların dik tepeleri, geniş ovaları ve Akdenize has bitki örtüsü, Doğu Rodoplara girdiğimizi müjdeliyor. Çağdaş sanat alanında kültürel politikalar derneği olan “Krıg” Sanat Hareketinin Gençlik Merkezi tam burada Dıjdovnitsa köyünde faaliyetlerini yürütmektedir. 18 yıl önce Kırcali’de kurulan hareket, şehrin merkezinde bir sanat salonuna sahiptir, ki burada çağdaş sanat sergileri ağır basıyor. Sanat Evi, Avrupa Kültür Gençlik Evleri Ağı üyesidir ve 12 yıllık tarihe sahiptir. Buradan ressam, heykeltraş ustası, fotoğrafçı, çevirmen, film yönetmeni, araştırmacı olmak üzere dünyanın farklı yerlerinden 920’den fazla sanatçı gelmiş geçmiştir. Sanat Evi, uzun yıllık nefesini, hazırlanan uzun vadeli vizyonuna ve projeden projede atlama gibi bir alışkanlığı olmayan organizatörlerinin fedakar çalışmalarına borçludur. Radost Nikolaeva Sanat Evi kurucusu ve aynı zamanda da sanat müdürüdür. Burası, dünyanın farklı ülkelerinden sanatçıların yaratıcılığının bir merkezi konumuna nasıl gelmiştir? Radost Nikolaeva dedi ki:“Bu bir deneydir, ki başında gücümüzü aşan bir çalışma olduğunu düşünüyorduk. Açık havada sanatla uğraşırken Doğu Rodoplarda çökmekte olan bir binayı bulup şiirle ve resimlerle paketlemeyi hedefliyorduk. Tam o sırada Hollanda, İtalya ve Yunanistan’dan 40 kadar genç ressamı bekliyorduk ve etkinliği açık havada, yıldızların altında düzenlemeyi düşünüyorduk. Köy köy, belediye belediye dolaştığımız yetkililere tam ne aradığımızı anlatmak çok uzun zaman aldı. 1989 yılında meydana gelen ve “Büyük göç“ olarak bilinen Bulgaristan Türklerinin zorla sınırdışı edilmesi sonucu boşalan köylerde geriye kalan birçok terkedilmiş belediye binası, okul ve ev ziyaret ettik. Her köyden davetiye aldık, fakat belediyeden izin almamız gerekiyordu. Bir anda o döne-
min belediye başkanını ikna etmeyi başardık ve böylece gerekli izni çok çabuk aldık“. Belediyenin ve Bulgaristan İsviçre Kültür Programının desteği ile sanat projesi, caminin avlusunda bulunan eski Medrese binasına yerleşiyor. Yüzyıllık bina, gönüllüler tarafından restore ediliyor ve yenileniyor. 2005 yılında ise kapılarını konuklarına açıyor. Organizatörlerinin ana hedeflerinden bir tanesi, konuklar ile yerli insanlar arasında yakınlaşmanın sağlanması, yerlilerle iletişimin kurulması ve bütün bu ilişkilerin yaratıcılık sürecine yansımasıdır. Sanat Evi’nde sanatçıların eserleri yanısıra çevre köylerden eski Türk aile fotoğrafları, dokuma ürünleri ve ev eşyaları da yer alıyor. Örneğin burada bir keşkek dibeği de bulunuyor. Her yıl olmak üzere Sanat Hareketi yarışmalar düzenliyor ve bu yarışmalara dünyanın farklı ülkelerinden sanatçılar katılıyor. Organizatörlerden Zakiye İsmail Aliosman ve Galina Dimova, kültür etkinliklerinden, sanat hareketinin belgeleme işilerinden ve Sanat Evinden sorumlu. Özellikle Galina, misafirleri ağırlamakla, misafirler ile köylüler arasındaki iletişimi sağlamakla sorumlu. Kendisi de bir ressam. Galina’ya projenin nasıl geliştiğini ve sanatçıların ardından kalan izler nelerdir diye sorduk. Galina şöyle cevap verdi:“Ne kadar da büyük sanatçı olursalar olsunlar, buraya gelenler bölgeyi, kaldıkları köyü hissedip burasını yaşamaları çok önemlidir. Bu, önce buraya Bordeau ve Paris’tengelen Fransız grubuyla yaşandı. Öyle bir sergi hazırladılar ki, köy insanın ruhuna ve kalbine hitap ettiler. 12 gün boyunca çevirmen olamadan tam anlamıyla köy hayatına daldılar. Yarattıkları eserde, Dıjdovnitsa insanlarını, onların çalışmalarını, günlük hayatını gördük ve bunu, yoksulluğa rağmen tamamen doğal bir şekilde aktarmayı başarmışlardı. Yerli insanları birer aziz olarak göstermişlerdi ve işte burada bizler Fransızların inceliğini ve saygısını hissedebildik. Ardından Sanat Evimize farklı hikaye ve fotoğraflardan oluşan bir kitap bıraktılar.“
Bulgaristan Türklerinin Sesi
i m a m M at u r i d i Türklerin dini? İmam Maturidi Kimdir? İmam Maturidi Türk’tür. İmam Maturidi, Maveraünnehir’deki kadim Türk kenti Semerkant şehrinin Matürid köyünde doğmuştur. Doğum tarihi konusunda net bilgi bulunmamakla birlikte, tarihçileri onun ölüm tarihinde ittifak ederler. Buna göre vefat tarihi 944 yılıdır. Doğduğu köyün bir Türk köyü olduğu bilinmesine rağmen, Türk’e hiç bir başarıyı layık görmeyenler ve “Araplaşmayı Müslüman olmak zannedenler”, bu başarılı alimin Türklüğünü bile inkara yeltenirler. Tıpkı İmam Ebu Hanife’nin, tıpkı Selahaddin Eyyubi’nin Türklüğünü inkar ettikleri gibi. İmam Maturidi’nin Türklüğünü inkar etmekte o kadar ileri gitmişlerdir ki, döneminde ve ondan sonraki dönemlerde İslam dünyasında çok geniş bir alanda fikirleri kabul görmesine rağmen, Türk’ten ve Türklükten rahatsız olanlar onu sürekli yok saymışlar ve unutturmaya çalışmışlardır. “Mensupları tarafından alemü’l-Hüdâ (Hidayet sancağı), İmamü-l Hüda (Hidayet önderi), İmamü-l Mütekellimin (Kelamcıların lideri) gibi lakaplarla anılmasına ve çevresinde çok ün yapıp sevilmesine rağmen ne tuhaftır ki pek çok tabakat ve mezhep tarihi kitaplarında isminden bahsedilmemiştir.”[4] Ama güneş balçıkla sıvanamadığı için bunda başarılı olamamışlardır. Onun soyundan gelen ve inancını benimseyen bir lider olan Atatürk, kurduğu devletin inanç sistemi olarak onun aydınlık düşüncesini seçmiştir. İmam Maturidi, büyük Türk alimi İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin görüşlerini benimseyip,onun yolunu izlemiştir. Bir Kelamcı olarak onun düşüncelerini kendisine temel almıştır. Ebu Hanife’nin bu konuyla ilgisi ise şöyle izah edilmektedir: “Ebû Hanife, Ehl–i Sünnet fakîhleri içinde ilk mütekellim (Kelamcı) olandır (Beyadî, 19). O, daha çok Hanefi Mezhebi’nin kendisine isnad edildiği büyük fıkıhçı olarak şöhret bulmuşsa da, İslâm itikad esaslarının şerh ve tedvinini esas alan hareketler de İmam’a çok şey borçludur. Ebû Hanife, fukaha arasında, akıl yürütmenin prensiplerini ve usûlünü benimseyen ve onları iman esasları ve dinî hükümler üzerinde çalışmak üzere tatbik eden ilk kelâmcıdır. Görüldüğü üzere, inancından taviz vermediği için dönemin yöneticileri tarafından zindanda şehit edilen İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin görüşleri, onun çizgisinde yürüyen İmam Maturidi tarafından sistemleştirilmiş ve bütün bir İslam dünyasının görüşüne sunulmuştur. İslam dünyasının çok geniş bir kesimi de bu görüşü benimsemiştir. “İmam el-Matüridî tahsilindeki ilmi silsile itibariyle İmam-i Azam Ebu Hanife’nin görüşlerine ve onun mezhebine uyarak nakil yanında akla da büyük önem veren tutumunu benimsemiştir. Gerek Semerkant’ta ve gerekse civarında muhtelif fırka ve mezhep ricaliyle giriştiği münazara ve mücadelelerde büyük başarılar elde etmiştir.” [6] İmam Maturidi’nin Akla Verdiği Önem: Maturidi, yaşadığı dönemde en büyük mücadeleyi, akıllarını kullanmaktan vazgeçip, sadece nakille yol gitmeyi savunanlara karşı vermiştir. Mücadelesinde çok büyük aşama kaydedip, İslam dünyasının çok geniş bir kesiminde yorumları ve değerlendirmeleri dikkate alınan bir insan olmuştur. Ona bu yolu açan, aklın aydınlığına olan inancı olmuştur. Allah’ın insanlara verdiği en önemli nimet olan aklı yok saymak, insanları hayvan veya bir robot mesabesinde görmektir. Nitekim insanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik Allah tarafından kendisine ihsan edilen akıldır. Bu tartışmalardan bin yıl sonra bugün bile, bir kısım Müslümanların, Allah’ın kendilerine bahşettiği aklı iptal ederek, başkalarının akılları ile yaşıyor olmaları gerçekten çok üzücü bir durumdur. Müslümanların çektikleri pek çok sıkıntının temelinde de bu sorun yatmaktadır. İmam Maturidi akıl konusunda şöyle der: “Matüridî, Tevilatü’l-Kur’an ve Kitabü’t-Tevhid isimli eserlerinde aklî tefekkür ve istidlâli müdafaa eder; vahyin aklî delil getirmesini mutlaka gerekli görür. Akıl şaşar veya doğruyu bulamaz korkusuyla, sadece nakle dayanmayı gerekli gören fukaha ve hadisçilere karşı çıkar ve şöyle der:”İnsana aklını kullanmaktan vazgeçmeyi telkin eden, şeytanî vesveseden başka bir şey değildir. Çünkü şeytan, kişiyi aklının semeresinden alıkoyar, iyi fırsatlara nail olmak ve istediğini elde etmek için güvencelerini sarsar. Aklı kullanarak eşyayı düşünmek, onun prensip ve sonuçlarından gizli olanları bilmek içindir. Sonra bunlarda, eşyanın hâdis olduğuna ve bunları yaratanın varlığına, nefislerini şehvetlerine uymaktan alıkoyanlar için deliller vardır. Bilinsin ki, aklı kullanmaya engel olan, şeytanın vesvesesi ve işidir” (Kitabu’t-Tevhid s. 136).”[7] Maturidi Düşüncede Kulların İrade Özgürlüğü İmam Maturidinin düşüncesinde irade özgürlüğüne yaklaşım şu şekildedir: Bir külli irade vardır ve bu Allah’ın iradesidir. Bir de kulların kendilerinde, karşılaştıkları her konuda karar verirken kullandıkları, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu cüz-i irade vardır. İnsanlar bu cüz-i iradeyi kullanarak eylemlerine karar verirler. Böylece, Allah’ın kullarını denemesi gerçekleşmiş olur. Bir tercih yapma konusunda insan, iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini ayırabilme yeteneğine sahip olarak yaratılmıştır. Bu yeteneğin temelinde akıl vardır. İnsanlara, elçiler aracılığı ile de yapması ve yapmaması gerekenler bildirilmiştir. Bundan sonrası insanın kendi ile baş başa kalmasıdır ki,bu noktada insanoğlu Allah’ın kendisine vermiş olduğu cüz-i iradeyi kullanır. Devamı var
TEMMUZ - 2016
Aile
Ertaş
Bultürk’ten Türk ve Dünya Kamuoyuna Duyurulur
İstikbal, istiklal ve vatan söz konusu olduğunda en aziz varlıkları, canları dahil, her türlü kıymetlerini inançları uğuruna seve seve karşılıksız olarak veren buyuk Türk milleti tüm dünyaya, dostlarına güven ve gıpta düşmanlarına ise panik ve korku verecek bir kahramanlık göstermiştir. Buyuk Türk Milleti ; itidalli ve sağduyulu yaklaşımlarıyla yeniden bir Ça-
nakkale zaferinin eşini kazanarak demokrasi havarisi ülke ve devletlere adeta bir demokrasi dersi vererek ” vatan söz konusu olduğunda geri kalan her şeyin teferruat” olduğunu zihinlere kazınmıştır. 2023-2071 buyuk hedeflerine emin adımlarla yürüyen Büyük Türk Milletinin milli iradesiyle %52’lik bir halk desteği ile seçilmiş olan ve tüm dünya devletlerine “Dünyanın 5’ten buyuk olduğunu” buyuk bir cesaret ve secaat’le haykıran ilan eden Türkiye Cumhuriyetimizin ilk seçilmiş sivil Cumhurbaşkanı olan dünya liderimiz Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a, bağılılık ve sadakatimizi Türkiye Cumhuriyeti Hükumetimiz, parlamentoda görevli Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve büyük Türk Milletini tanıyıp. Bu uğurda muasır medeniyetler seviyesine çıkmasına yardım ederek milletinin ve devletinin àli menfaatlerini savunan kıymetli milletvekilleri ve meclisimize sonsuz bağılılık ve sadakatlerimizi Türk ve dünya kamuoyuna ilan ediyoruz.
BULTÜRK “”En iyi darbe ve orfi İdareden, en kötü demokratik yönetimin, demokrasi idaresinin iyidir”” düşüncesine yönetim kurulumuz ve tüm üyelerimiz adına inandığını, Türk ve dünya kamuoyuna saygılarıyla arz eder. Bu vesileyle demokrasiye sahip çıkmak gayesiyle sonuna kadar demokrasi nöbetlerine eksiksiz olarak istanbulumuzun ve bulunduğumuz her yer ve ortamda katılıp katki saglayacagini taahhüt eder. Saygılarımızla, BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜR
Türk nedir?
Türk kelimesinin aslı “türümek” fiilinden gelmektedir. Bunun yanı sıra “Güçlü, kuvvetli, miğfer, kazanmış” anlamlarınada gelmektedir. Türümek fiilinden türetilmiş, kişi ve insan anlamında “türük” ve sonraki zamanlarda hece düşmesiyle “Türk” kelimesi ortaya çıkmıştır. Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı Türkçe Sözlükte, Türkler; Asya ve Doğu Avrupa Doğu Avrupa, en yalın açıklamayla Avrupa kıtası’nın doğu kesimi. Doğu Avrupa terimi, Soğuk Savaş döneminde jeopolitik bir birliği ifade ediyor ve Baltık Denizi’nden Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan bölgede bulunan ülkeleri kapsıyordu.Tümünü oku (yeni pencerede açılır) ‘da yaşayan, Türkçe’nin çeşitli lehçelerini konuşan soy ve bu soydan gelen kimse diye belirtilmektedir. Söz konusu bu kimselerden oluşan topluluklara “Türkler” denir. Türkler, Türkçe ve Türkçe’nin lehçelerini konuşurlar. Nitekim Anadolu’da bir kısım göçebeler de yürümekten “yürük” adını almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; “töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam” manalarında kullanılmaktadır. Coğrafi adlandırma olarak Turkhia (Türkiye) tabiri ise altıncı yüzyıldaki Bizans kaynaklarında, Orta Asya için kullanılmıştır. 9. ve 10. yüzyıllarda, Volga’dan Orta Asya’ya kadar olan sahaya denilirdi. Bu da Doğu ve Batı Türkiye olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Doğu Türkiye, Hazarların; Batı Türkiye ise Türk
asıllı Macarların ülkesiydi. Memlukların ilk zamanlarında, Mısır’a da Türkiye deniliyordu. Selçuklular zamanında, 12. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya Türkiye denilmeye başlandı. Türk kelimesini Türk devletinin resmi adı olarak ilk defa kullanan, yedi ve sekizinci yüzyıllarda hüküm süren (681-745) Göktürk Devletiydi. Orhun Kitabelerinde Türk kelimesi, bazen Türk, bazen de Türük olarak yazılmıştır. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud: “Türk adının Türkler’e, Tanrı tarafından verildiğini” belirterek, Türk adının “Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı” demek olduğunu belirtir. Türk kelimesi, gerek İslam, gerek İran ve gerekse Tevrat’ta geçmektedir. Tevrat’ta Türkler’in Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in soyundan geldiği kabul edilir. Bilinen en eski Türk kavmi, Çinlilerin Hiong-nu dedikleri, M.Ö. 3. asrın başından itibaren tarih sahnesinde görülen Hunlardır. Bu kavmin ana yurdu, Tienşan’ın kuzey kesimiyle batıdaki Altay Dağları, Orta Urallar ve Hazar Denizi’nin kuzey hudutları içinde kalan vadideydi. Şenyu denilen hükümdarlarının ordugahı, Orhun Irmağı kıyısında bulunuyordu. Nüfus çoğalması ve feth isteği gibi iki büyük sebeple yayılmaya başladılar ve Çin hudutlarına kadar olan bölgeyi ele geçirdiler.
11
ÇAKIR
Türkler Özlemlerine Kavuşuyor
Konu: Demokratlar darbeci zihniyete karşı savaşıyor. Demokrasiyle buluşma günü. Edirne’den Karsa demokrasi nöbeti 10. günündedir.“Gevşemeden” ilerliyor. Halkımız demokrasiyle kucaklaşıyor. Dünya Türkgücünün topta tankta değil, eğilmez bileğinde ve yüce iradesinde olduğunu gördü. 1919’da Efeye Akdeniz’e dökülenler bir asır sonra Ankara’da teslim oldular. Büyük halk dirilişinde 21. yüzyıl ufku parladı. Bu şafakta tüm soydaşlar, Bulgaristanlı Türkler de katıldılar. Biz de, 79 milyonun içindeydik! Birimiz demokrasi nöbetlerinin gece tutulduğunu bilmezdik. Darbe gece geldi. Sabah olmadan yenildi. Kardeşlik, demokrasi ve barış nöbetleri gece boyu tutuluyor. Bir asır parçalanmaya çalışılan Türkiye’nin 81 ilde bir yumrukta birleştiğini görünce çıldırdı. Bu ilkti bu Türk tarihinde yeni bir ufuk göründü. Demokrasi nöbetlerinde birleşebilenler bayrakları şarkı söylüyor teröristlere karşı muzaffer savaşta. Birlik ve beraberliğimiz yakınmış Kötü gün dostlarıyız biz. 26 yıl önce ana-vatana gelirken Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden asla kuşku etmiyorduk. Çok uzun ve çok karanlık bir geceden geldiğimize karşımızda yalnız aydınlık olduğuna inanıyorduk. 15’i – 16 Temmuz 2016 bağlayan gecesi bizim için bir hayat akademisi oldu. Yeniden uyandık ana-vatan toprağında. Türkiye’mizde ordumuzun bağrında yılan olduğu aklımızın ucundan geçmiyordu. Karanlık güçler, Türkiye’mizle birlikte Bulgaristan’daki kardeşlerimizin geleceğini de karartmak üzereymiş meğer. Yıllardan beri camilerimizde, mescitlerimizde, encümenliklerimizde yürütülen insanlarımızın kafasına mankurtluk külahı geçirme faaliyetleri iyi sonuçsuz kaldı. Onların köreltme etkinlikleri neticesinde Bulgaristanlı Müslüman Türkler halk Müslümanlığından git gide koparılmak istendi. İslam dininin sihri bir mıknatıs “levha” ve “F” ve “G” serisinden dolarlara, deterjan paketleri içindeki “mavi granüllere” kilitlendi. Bu İslam hikmetinden öyle bir kopmadır ki, imamlarımız FETÖ örgütü elemanlarının tesiri altına düştüklerinde, halkımıza din hizmeti sunmaktan caydı. Ülkemizde şu an 431 cami imamsızdır. Fatiha okuyacak hocasız kalıyoruz. Bohçasını sıkan din adamları memleketten kaçıyor. FETÖ okullarından çıkan din eğitimli gençler paragöz! Almanya, Hollanda, İtalya ve diğer Batı Avrupa ülkelerine kaçıp oradaki camilerde hizmet veriyorlar. Bu karamsar tablonun içinde, 2016’da kapkara çizgiler var. Son açıklamalara göre, Mestanlı Şumen ve Ruse İmam Hatip Okulları 2016 – 2017 ders yılını “0” sıfır yıl ilan etti. Bu ders yılı için öğrenci kaydı yapılmıyor. Ders görülmeyecek, eğitim yapılmayacak. 1950’lerden sonra birer ikişer kapanan ilkokul ve okullarımızdan sonra, şimdi de sözde demokrasi ortamında üç imam hatip okulumuz birden kapı kapıyor. Bulgar milliyetçiler camilerde Bulgar dilinde ibadet edilecek diye baskı yapıyor. 20. yüzyılın kuduzluğu 21. yüzyıla taştı. Bu defa camilerimize ve irfan ocaklarımıza kibrit suyu döken FETÖ hainleri oldu. Dinimiz rafa kaldırılıyor? Osmanlı’nın İslam bahçesi olan Balkanlar’da, bu arada Bulgaristan’da daha 1990’ların başında dinimize mezar kazma çabaları başladı. Biz bu işi sizden iyi biliriz havasıyla ortaya çıkan “Zaman”cılar, “Ümitçiler”, İslam Enstitüsüne sızan kör hocalar, ilk onur belgesini ömründe abdes almamış ve camiye girmemiş olan, Bulgaristan Türkleri haini Ahmet Doğan’a verdiler. Ardından İslam düşmanı sözde bilim doktorları, doçent ve profesörler ödüllendirildi. Her toplantımıza hoşgörü ve papazlar da çağrılmaya başlandı. İftar yemeklerinde bir rakı içmedikleri kaldı. İslam’ın kutsallı üstüne tez yazanların hepsi “bilim adamı” oldu. Biz bu darbeyi yıllardık beklemiştik Olay Feytullah Gülen haininin İSLAM DÜNYASINI TEMSİLEN Papanın elini öpmesiyle başlamıştı. O, Roma’ya gidip Papa’nın elini bizim adımıza da öpmüştü ki, biz ona böyle bir vazife vermemiştik. Papa’dan aldığı ödevde, emperyalizmin ülkemizdeki menfaatlerini savunmak için de yerel işbirlikçiler bulmak ve onları halkımızın içine çakmaktı. Devamı www.bghaber.org
12
T E M M U Z - 2016
Osman BÜLBÜL Amerika’da 50 Bulgar Okulu Konu: Geçmişi iyi bilmek lazım! Biz, olacağı düşünerek ona göre karar verip hareket etmek zorundayız. İnsan yaşlanınca, hele şehirde kalmışsa, zamanının daha büyük kısmını TV başında ya da parkta geçirmeye başlıyor. Ben hala Viyana’dayım. Yaz, bizim oralara kıyasla, Yukarı Tuna boyuna bir ay gecikmeli gelir. Ihlamurların açıp solmasıyla son bahar kokuları da rüzgârlara teslim oldu. Artık burada da yaz. Gölgelerin koyusunu arıyoruz. İkinci Dünya Savaşı’nda ölümcül darbeler alan Orta Avrupa’nın çehre değiştirmesi yarım yüzyıl aldı. Burada değişiklikler içseldir. Memleketimde, kapı pencere boyasından, dış duvar sıvasından başlar. Sosyal değişiklikler, binaların boyundan ya da lokantaların lüks yıldızlarına yenisini eklemesinden önce, insanların yaşayışına işler. Sözlerim tren yollarının her köye uzanmasında, trenlerin ara ve son duraklara daha dakik erişmesinde, insana sunulan hizmetlerin zamanında, kusursuz ve aynı olmasında vs. ifade buldu. Sosyal güvence, sağlık ve eğitim kamunun sunduğu hizmetlerde olağanüstü yer alıyor. Bugün Orta Avrupa’ya akın edenler öncelikle şu sosyal sistem hizmetlerinden yararlanmak için buraya gelir. Sığınmacı sellerinin kuzeye akmasını da kendime böyle izah ediyorum. Dolar sevgisi Vatan sevgisine yenik düşüyor. Viyana TV Birinci Kanalında 1990’dan sonra Amerika’ya göçen Bulgarlarla ilgili bir yayın vardı. Chicago (Şikago) Bulgar motosikletliler grubunu anlattılar. 150 Bulgar aile, değişik şehirlerden, garsondan inşaat mühendisine kadar farklı mesleklerden kişilerdi. Şikago’da hayata adapte olmuşlar ve aralarında bir “Rockery Group” olarak ünlü bir motosikletçiler grubunda birleşmişler. Çocuklarına Bulgar Okulu açmışlar, aile içinde yalnız anadillerinde konuşuyorlar. Çocuklarıyla yalnız Bulgarca temas ediyorlar, Bulgar kahvehandee ve mağazalarında alış veriş edip toplanıyorlar ve aralarında sıkı bir yardımlaşma ortamı yaratıp yeni imkan kaynağı nimetlerinden birlikte yararlanıyorlar. 15–20 senedir oradalar. US vatandaşı olmuş olsalar da, bir gün Bulgaristan’a kendi köy ya da kasabalarına dönme heyecanıyla yanıp tutuşuyorlar. Besbelli US Dolarlarına sevgi, Vatan sevgisi karşısında yenik düşmüş. “Biz burada çalıştığımız gibi Bulgaristan’da çalışsak, Bulgaristan Avrupa birincisi olur diyorlar. 50 Bulgar Okulu kurmuşlar. Birimiz hepimiz için, hepimiz de birimiz için varız! diye yemin etmişler. Bir gün bir AVM kahvesinde, 3–5 Bulgar gençle karşılaştım ve tanıştık. Nikolay Minçev, bizim Kazanlığın Gül Vadisi köylerinden. Viyana Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi okumuş. İkinci görüşmemizde, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un Politik Kişiliği üstüne yüksek yetki belgesi için tezi yazdığını paylaştı. Bir Bulgaristanlı Türk olarak olayları benim nasıl yorumladığıma önem verdiğini, her sözümün altın değerinde falan olduğunu söyleyince ben de ilgilendim. Tabii onun gözünde bu denli değerli görünmem gölümü biraz gıdıkladı ve teklifini kabul ettim. Bulgar halkının son dönem siyasi lider arama aşamaları: Nikolay, Bulgaristan 1990 sonrası tarihini ikiye bölüyor. 2000 senesi öncesi “demokrasiye” geçiş Birinci Bölüm. 21. yüzyıllın 16 yıllık ilk aşamasına da İkinci Bölüm, diyor. Birinci bölümde yalnız komünistlerle antikomünistler arası mücadele üzerinde duruyor. Bu savaşımda yenen ve yenilen olmadı, totaliter düzen sökülemedi demekle yetiniyor ve “o ilk bölüm benim konum dışıdır” ekini geciktirmeden söylüyor. İkinci aşamaya, 2000 yılından giriyor ve dünyada bu bölümün adı “elektronik aşamadır” derken, bizde biraz gecikmeli yerleşse de, böyle kabul etmeliyiz. Onun kesin görüşüne göre, birinci aşamada Cumhurbaşkanı için partili lider aranırken, ikinci aşamada kişinin partili olma özelliği buharlaşmış ve ona göre aranan kişi bağımsız ama sosyal kitle tarafından tanınan ve sevilen biri olabilir. Örnek olarak, Macaristan lideri Orban’a işaret ediyor.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Araştırma
“KIRCAALİ VE SİLİSTRE ” EN FAKİR İLLER
Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün geçen yıl kasım ayı verilerine göre Kırcaali ve Silistre illeri, Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden en yoksul olanlardır. Bu iller kişi başına gayri safi yurt içi hasıla ve işçi ücretlerine göre ülkede iller arasında en son sıralarda bulunuyor. Gayri safi yurt içi hasılaya göre Kırcaali ili ülkede yılda 914 milyon leva ile sondan ikinci sırada yer alıyor. Kişi başına 6041 leva düşüyor. Kırcaali ilinden daha kötü durumda sadece Kuzey Merkez Bölgesi’nde bulunan Silistre İlidir. Burada yıllık gayri safi yurtiçi hasıla 672 milyon leva. Bir kişi ortalama 5826 leva kazanıyor. Diğer illerde durum oldukça daha iyi. Kuzeydoğu Bölgesi’nde Tırgovişte ilinde yıllık gayri safi yurtiçi hasıla 833 milyon leva. Kişi başına 7113 leva düşüyor.
Şumnu ilinde rakamlar sırasıyla 1309 milyon leva ve 7376 leva. Kuzey Merkez Bölgesi’nde durum daha da iyi. Razgrad ilinde yıllık gayri safi yurtiçi hasıla 977 milyon leva ve kişi başına 8152 leva düşüyor. Rusçuk ilinde gayri safi yurtiçi hasıla 2 213 milyon leva ve dolayısıyla kişi başına 9675 leva düşüyor. Kıyaslamak gerekirse, başkent Sofya’da gayri safi yurtiçi hasıla 32 804 milyon leva ve kişi başına 24 982 leva düşüyor. Gayri safi yurtiçi hasıla değeri işçi ücretlerine de yansıyor. Bu göstergeye göre Kırcaali ve Silistre yine son sıralarda bulunuyor. Kırcaali ilinde yaşayan bir vatandaşın yıllık ortalama ücreti 7222 levayken, Silistre ilinde yaşayan bir vatandaşın yıllık ortalama ücreti 7215 leva. Kuzeydoğu Bölgesi’nde tablo biraz daha iyi.
Times: Erdoğan üzerindeki tüm etkimizi kaybettik
İngiltere’de yayınlanan Times gazetesi 15 Temmuz darbe girişimini bugünkü sayfalarına taşıdı ve Avrupa Birliği liderlerine ‘Erdoğan üzerindeki tüm etkimizi kaybettik’ yorumunda bulundu. İngiliz Times gazetesinindiplomasi editörü Roger Boyes,bugünkü köşe yazısında Türkiye’de darbegirişimi sonrasında yaşananları ve bunun Avrupa Birliği’ne (AB) olası etkisini değerlendirdi.Fransa ve Almanyahükümetlerinin kıtada kontrolü kaybettiğini, Türkiye’nin de artık AB ile işbirliği yapmadığını kaydeden Boyes, “AB neredeyse hiç, bu kadar zayıf görünmemişti” yorumunda bulundu. Boyes’ın yazısının başlığı, “Göçmen dolu Avrupa kaosa sürükleniyor.” Türkiye ile AB arasında varılan mülteci anlaşmasını hatırlatan Boyes, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son darbe girişimi sonrası yeniden otoriter bir tavır sergilediğini ileri sürdü. Roger Boyes Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın kendisini eleştirenleri toplayarak gözaltına aldığını iddia ederek, son gelişmeleri “Erdoğan’ın darbe sonrası karşı darbesi” olarak nitelendirdi. ERDOĞAN ÜZERİNDEKİ T Ü M E T K İ M İ Z İ K AY B E T T İ K
Belli bir sonuca ulaşmak için ödül ve yaptırımların birlikte kullanıldığı”havuç-sopa politikası”na atıfta bulunan Boyes’un yazısında şu satırlar var: “Avrupa Birliği, vize muafiyeti karşılığında Türkiye’den TerörleMücadele Yasası’nda değişiklikler yapmasını talep etmişti. Erdoğan ise tam tersine daha da sertleşti. Ülkesinin AB’ye girişini hızlandırmakla da pek ilgili değil. Onun üzerindeki tüm etkimizi kaybettik. Erdoğan havuçları yedi, sopaları ise kırdı.” Roger Boyes ayrıca Türkiye’den Avrupa’ya mülteci akışının yeniden başlaması halinde, kıtada aşırı sağın daha da güçlenebileceği uyarısında bulunuyor. “Eğer Erdoğan sadece, AB’den vize muafiyeti konusunda taviz almamaması halinde göçmenlere kapıları açma tehdidinde bulunsa bile, Avrupa’da siyasi atmosfer zehirlenecektir” diyor Boyes. Yazının sonundan bazı satırlar da şöyle: “Eskiden krizlerin Avrupa’yı daha da güçlendirdiği varsayılırdı. Bugün ise krizler sadece Avrupa’nın elitlerini sarhoşa çeviriyor. (Belki de Jean-Claude Juncker’in sorunu budur) “Avrupa Birliği gereğinden fazla genişledi. Zayıf bir ekipce yönetiliyor. Ve sınırları da sorunlu.”
Avusturya’da Türk Bayraığına Yasak
ALLAH KORUDU
Darbeye karşı çıkan Türklerin evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asması Avusturya’nın Wiener Neusttadt şehrinde yasaklandı. Avusturya’nın Wiener Neusttadt şehrinde, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimine karşı çıkan Türklerin evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asması yasaklandı. Wiener Neustadt Belediye Başkanı Klaus Schneeberger, Türk sivil toplum örgütleri ve toplu konut yönetimlerine gönderdiği mektubunda, evlere ve balkonlara asılan Türk bayraklarının kaldırılmasını istedi. DERHAL KALDIRIN! Türk bayrağı asılmasanın Türkiye siyasetinin Avusturya’ya taşınması anlamına geldiğini ileri süren Schneeberger, “Evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asanlara bu bayrakları derhal kaldırmaları çağrısında bulunuyorum. Bu şehri benimsemeyenin burada yeri yoktur.” ifadelerini kullandı.
“Rodopsko” mahallesinden Bay Sabahattin Anlatıyor: Volkan patlıyor sandık. Svetılka ve Ahryansko bölgesindeki yangın 2 milyon leva zarar verdi. „Dehşetliydi. Çok korktuk. Ben, hayatımda bu kadar büyük bir yangını ilk kez gördüm Her yöne yayıldı ve alevler göklere çıktı. Volkan patlıyor sandım. Uğuldadı. Bütün gece ateşle boğuştuk, hiç uyumadık. Cuma gün öğle saatlerinde başladı. Caamiye gitmiştim. „İtfaiye sinyalini duyunca aklıma yangın geldi. Eğrı Derede cumadaydım. Eşim Kadriye ve Kıbrıs’tan gelen torunum Cice evdeydiler. Orman saat 11.30’da yandı ve saat 15 sularında köyümüze geldi. 45 yıllık çam ormanı birkaç saatte yandı. Evimin çiti ve ağaçlar, otlar da yandı. Çamları 1968’de dikmiştik. Hepsi gitti. Allah korudu. Can kaybı yok. Hayvanlarımızı da koruduk. Bir daha böyle bir felaket olmamasına duacıyım. 80 yaşındaki Şerife Eninova nine evde yalnızmış. “Çok korktum. Ne yapacağımı bilemedim. Alevler evimin kiremitlerini yaladı. Ayaklarım ağırdığına, değneksiz yürüyemiyorum. İyi ki oğlum Durcan Eğri Dere’den hemen yetişti, beni arabaya aldı ve uzaklaştırdı. Bizi Allah kurtardı” diye anlatıyor. Avlusuna diktiği meyve fidanlarının hepsi yanmış. Ateş arı kovanlarına kadar yayılmış, fakat onları kurtarabilmişler. Toplam 1500 dekar çam ormanı ve 300 dekar çayır yanmış kül olmuş
Dr.Mustafa KAHRAMAN
Aklımızı Kullanalım
Konu: İnsan en kötü şartlarda bile oyun kurabilir. Kurulan her oyun başarılı olacak diye bir şey yoktur. Bir oyun zor şartlarda alındığı için başarısız olur diye bir kural da yoktur. 1989 Mayıs Ayaklanmamızın kararı aydınlarımız arasında sürgünde aldılar ve başarılı oldu. Türkiye iktidarını devirme oyunu Amerikan’ın en lüks ortamlarında alınmış olsa da, 15 Temmuz gecesi tosladı. US istihbarat servisi CİA maşası Feto ve adamları (İngilizler) dünyaya rezil oldu. Halkın ihanete tepkisi ise planlanması ihtimal dışı olan bir şeydir ama gerçek oldu. Demokrasimizi tarih çöplüğüne atıp yerine saltanatlık kurma hesapları boşa çıkarıldı. Çok uzaklarda, ta Pensilvanya’da kurulan birçok gizli hain oyun suya düştü. Türkiye Başkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın çağrısını duyanlar meydanlara koştu. İşte bu hesapta yoktu, fakat darbecileri bu çağırı yendi. Sinsi oyunu hazırlamak için yıllar harcanmıştı. Deneme, bir yıkma ve yok etme oyunu olarak ele alındığında, son 6 yılda 15 darbe denemesi yapıldığını görüyoruz. Yapboz, boz yap gibi bir şey. Ne zaman tutarsa! Bir ay önce Kayseri üzerinde jetlerin alçak uçmuştu. Bu bir darbe provasıymış. Ankara üzerinde de alçak uçtular ya, halkın vereceği tepki o zaman Kayseri’de denenmiş. “Balyoz” ve “Ergenekon” da Türkiye Silahlı Kuvvetlerini çökertme hesaplarından halkalarmış. Karşı tarafı yıpratma, oyalama, uyanıklığını söndürme son adı darbe girişimi olan bu hain oyundan adımlarmış. Bana öyle geliyor ki, hayatta sanki hep tanımadığımız birtakım oyun kurucuların karşısındayız. Hainler ordusuna ait olduklarını ellerindeki “F” serisinden US Dolarlarla kanıtlıyorlarmış. Yakın Doğu’da en güçlü devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalayıp iç savaşa sürükleyerek yok etmek amacıyla kurulan oyun 20–30 yıldan beri hazırlanmış. Türkiye’yi devirmeden Arap Dünyası üzerinde, Müslüman aleminde egemen olamayacağını kavrayan emperyalizm gece gündüz uyumamış sinsi oyunların hep yenilerini hazırlamış. Ben artık PKK saldırılarının, hendek oyununun, açık ortamda, insanların toplandığı merkezlerde, uçak alanında vb yerlerde canlı bomba olaylarının da hep aynı sindirme, korkutma, yıldırma tuzaklarından olduğuna inanıyorum. FETÖ ve paralelciler bu işe alet olmuş, çıraklık ettiler. Bu amaçla binden fazla okul ve yerleşke çalıştırıldığını düşündükçe aklım almıyor. Kendi deyimleriyle halkımıza ölümcül saldırıda bulunmak için boş yere kurban olmaya hazır “altın nesil” yetiştirmişler. Askeri okullara, akademilere, üniversitelere sızmışlar. Silahlı Kuvvetlerimizi, Adalet kurumlarımızı, polis ve jandarmamızı halka karşı saldırıya itecek duruma gelmişler. Bu iğrenç oyun için kaç milyar harcandığını hesaplamak bile imkânsız. Size anlatmak istediğim, en büyük kötülükleri yapanların da oyun kurup gerçekleştirmekle uğraşmasıdır. Yeni olan, büyük ve kıymetli değerlerle kurulan oyunlarla yaratılır. Aynı zamanda yıkıp yok etmek de kurulan planların ürünüdür. Hayatın her dalından olduğu gibi, 15–16 Temmuz gecesinden de büyük bir bilgelik doğdu: Halkın çıplak ellerle tankları durdurup darbeyi boşa çıkarabildiği görüldü. Tarihte böyle bir örnek yoktur. Türkiyeyi işgal gecesinde, Tank ancak tankla topla durdurulur deyimlerinin alt üst olduğunu gördüler. Bu bir halk hikmeti oldu, çıplak ellerle de bu topların durduğunu dünya gördü. Türk Milleti dünyaya demokrasi dersi verdi. Darbenin başarısına el açıp dua edenler için büyük bir çöküntü yaratan olay, Yakın Doğu ve Balkan ülkelerinin hepsini etkileyecek ve bölgemizde hatta dünyada çok büyük değişikliklere kapı açacak beklenmedik iyilik alameti olarak görülmeye başlandı. Darbeye geçit yok! Savaşa geçit yok! Anlayışı hareketlendikçe hayat yeniden açar.
Bulgaristan Türklerinin Sesi
TEMMUZ - 2016
Ya t ı r ı m - Tu r i z m - S p o r
Dünyanın yolları Sofya Gezginler Kulübünde Sofya Gezginler Ku- içersindeyim”. Alena’nın dünyanın farklı yerlerine seyahat yeler dinlemeyi seven ve bir saatliğine de olsa günün kar-
lübü üyesi Alena Sapunciyeva Mayıs ayındaki blog’unda şunları yazdı “Yine, her zaman olduğu gibi evde çok fazla kalamadım ve yeni maceralara atıldım. Yeni seyahatlere çıkmak ve yeni yerleri keşfetmek için kanım kaynıyor. Şimdi, daha doğrusu El Camino veya Camino de Santiago – “Santiago Yolu” olarak bilinen İspanya turu hazırlıkları
Bulgaristan’da Dini Özgürlükler Sorunu
Bulgaristan‘da Dini Önderler Şurası, ülkede Müslümanların dini özgürlüklerini kısıtlayan yasa tasarılarının parlamentoda kabul edilmesinin, sosyal huzura katkı sağlamayacağını açıkladı. Ülkede 1990 yılından bu yana baş müftülük ve Yüksek İslam Şurası başkanlığı yapan din adamlarından oluşan Dini Önderler Şurası’ndan yapılan açıklamada, İslam’a uygun giyim ve cemaatlerle ilgili yasa tasarılarından duyulan rahatsızlık dile getirildi. Açıklamada, parlamentonun gündemindeki bazı yasa tasarılarının, uluslararası hukuk ve anayasa tarafından güvence altına alınmış dini özgürlükleri kısıtlama amacı taşıdığı belirtildi. Ulusal güvenlik konusunda şahıs ve akımların radikal eylemlerine karşı atılan birçok adımın olumlu karşılandığına, Bulgaristan‘da da önlemlerin alınması gerektiğine işaret edilen açıklamada, yasakların, kötülükleri ortadan kaldırmadığı, başka bir ortamda ve başka bir şekilde var olmalarını sağladığı kaydedildi. Bulgaristan’daki üç partili koalisyon hükümetine dışarıdan kilit destek veren ırkçı ve aşırı milliyetçi Vatansever Cephe (PF) Koalisyonu tarafından parlamentoya sunulan “hangi amaçla olursa olsun yüzü kapatan aksesuarların yasaklanması” ve “aşırı dinci propaganda yapanların hapis ve para cezasına çarptırılması” yasa tasarıları kabul edilmişti.
Bulgar üniversiteleri Türk öğrencileri bekliyor
Sofya Üniversitesi’nden bir heyet Bulgaristan’daki üniversite eğitimi hakkında bilgi vermek ve üniversitelerinin tanıtımını yapmak amacıyla önceki gün Edirne’ye geldi. İlk olarak özel bir okulda öğrencilerle buluşarak Bulgaristan üniversiteleri ve eğitim olanakları hakkında bilgilendirme yapan heyet daha sonra basın mensuplarıyla bir araya geldi. Bulgaristan Edirne Başkonsolosu Vasil Valchev’in de katıldığı basın toplantısında Sofya Üniversitesi Yabancı Öğrenciler ve Dil Öğretim Departmanı Yöneticisi Doç. Dr. Svetozara Halacheva, SÜ Klasik ve Yeni Filolojiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Madlen Danova, SÜ Okul Öncesi ve Çocuk Gelişimi Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Danail Danov, SÜ DEO temsilcileri Svetla Shenkova ve Penka Mihailova Bulgaristan’daki devlet üniversiteleri ve eğitim olanakları hakkında bilgi verdiler. Uzun yıllardır Türk öğrencilerin Bulgaristan’da eğitim almaya ilgi gösterdiklerini belirten SÜ Yabancı Öğrenciler Departmanı Yöneticisi Doç. Dr. Svetozara Halacheva konuşmasında şunları kaydetti: “Bizler sunduğumuz yeni imkanları ve üniversitemizde açılan yeni bölümleri tanıtmak amacıyla buradayız. Benim düşüncem Türk öğrenciler Bulgaristan’da eğitim görmeye yönelecekler. Çünkü öncelikle AB diplomasına sahip olacaklar. Ayrıca Bulgaristan’daki eğitim kalitesinin yüksek olması bunda önemli bir faktör. Bunun haricinde iki ülke arasındaki uzun yıllardır devam eden iyi ilişkilerin de önemi büyük. Bu seneden itibaren Sofya Üniversitesi hazırlık sınıfı için uzaktan eğitim imkanı sunmaya başlıyor. Bu uzaktan eğitimin amacı gelecekteki Türk öğrenciler için kolaylık sunacak olması. Öğrenciler hazırlık sınıfını tamamlamaları için Bulgaristan’a gelmeleri gerekmeyecek. Kendi yaşadıkları yerden hazırlık sınıfı eğitimi alabilecekler. Umarım bu sayede Bulgaristan’daki üniversitelere büyük ilgi olacaktır. Hazırlık sınıfı eğitimini Bulgaristan’da almak isteyen öğrencilere de departman olarak yurt imkanı sağlıyoruz. Ayrıca tercümanlar vasıtasıyla öğrencilerimizin aileleri ile sürekli iletişim halinde oluyoruz ve onlara bilgi veriyoruz.” Fakültelerinin bünyesinde 20’den fazla yabancı dil eğitimi verildiğine dikkat çeken SÜ Klasik ve Yeni Filolojiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Madlen Danova ise; “Fakültemiz bünyesinde AB üyesi olmayan ülke-
etmeyi sevenlerle paylaştığı hikayesinde Latin Amerika gezilerinin onun asıl tutkusu olduğunu paylaşsa da, şimdi biraz “dinlenerek” İzlanda, Norveç, Portekiz, Fransa ve Andora gibi ülkeleri ziyaret etmeye karar verdiğini belirtiyor. Alena, kendi kendine söz vererek “Bu yılın sonuna kadar sadece ve sadece Bulgaristan’ı ve Avrupa’yı dolaşacağım ve doğa harikalara ve tarih güzelliklerine bayılacağım” sözü veriyor. O, gerek hikayeleri, gerekse resimleriyle seyahat tutkunlarına konuk oluyor. Sofya Gezginler Kulübü, uzak yerler hakkında hika-
gaşasından kopup uzak yerlerin hayallerini kuranları biraraya getiren bir yerdir.Gezginler Kulübü fikri, Margarita Angelova’nın yurtdışına yaptığı uzun bir gezisi sırasında doğuyor ve dostlarının yardımıyla bu fikir gerçek oluyor. Görüşmelerin ve tanıtımların dışında burada artık ilk yardım kursları da düzenleniyor. Çünkü bu tür çalışmalara ilgi çok büyüktür ve bu kursları 300’den fazla kişi ziyaret etmiştir. Margarita Angelova’ya göre, tanımadık yerleri ziyaret etmek insanın görüş açısını değiştiriyor ve o kişiye kendi kendini tanıma fırsatı veriyor:
Balçik’teki Botanik Bahçesi 61 yaşında Sofya Üniversitesi Botanik Bahçesi bu-
gün 61. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Balçik Botanik Bahçesi, Washington Sözleşmesi olarak bilinen Nesli Tehlike Altındaki Türlerin Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) gereğince sınırda ele geçirilen bitki türleri için kurtarma merkezi statüsüne sahiptir ve Monako’dan sonra Avrupa’nın ikinci büyük botanik bahçesidir. Botanik bahçesi, yürüme ve görme engelli vatandaşlar için özel patıkalara sahip Bulgaristan’ın tek bahçesidir, ki söz konusu vatandaşlar burada Braille alfabesi ile yazılı özel tabelalar sayesinde bitkileri tanıma fırsatına sahiptir. Bahçe, dünyanın farklı bölgelerinden 2 500’den fazla bitki türüne sahip olurken en büyük özelliği de Nisan’dan Ekim ayına kadar açık havada sergilenen dev kaktüslerdir. Burada Metasequoia cinsi bir bonsai ağacı da bulunuyor. Bu ağaç bilim adamları tarafından Dünyada yok olan bir ağaç cinsi olarak kabul edilirken Akademisyen Nikolay Stoyanov Çin’e yaptığı bir bilimsel keşif sırasında bu ağacı canlı olarak keşfedilmiştir.
Geleneksel Folklor ve Sokak Sanatı Karnobat’ta buluştu 22 ile 24 Temmuz günleri arasında Bulgaristan’ın güneydoğusunda yer alan Karnobat şehrinde üçüncü kez Balkan Sanat Festivali düzenlendi. Bulgaristan, Makedonya, Sırbistan ve Arnavutluk’tan 30 folklor topluluğu, bütün Balkan ülkelerinden 600’den fazla sanatçı katıldı.
Festival konuklarının gözleri önünde yerli yaz yemekleri hazırlanıp beğeniye sunuldu. “Büyük Kepçe” adı ile düzenlenen cacık yarışması, tanınan yemek programı sunucusu Uti Bıçvarov’un gözetiminde geçti. Yarışmaya katılan beş takım, birbirinden farklı cacık tarifleri sundu. Festivalin küçük konukları için ustalık dersleri, hokkabazlık ve tiyatro atölyeleri vardı. Şehir parkındaki atölyelerde ise çanak çömlekçilik, örgü ve kına dövmesi öğretiliyordu.
“Festival, şehrin kültür hayatına farklılık katıyor, ayrıca da Balkan ülkelerinin geleneklerini ve geleneksel sanat çeşitlerini sürdüren insanları bir araya getiriyor. Biz “brake çatışmaları” düzenleyerek bütün ülkeden gençlerin katılmalarını ve eğlenmelerini sağlıyoruz. Festivalin konukları ve jüri üyeleri arasında dünyada tanınan deneyimli dansçılar vardı. Onlardan biri olan B-boy Slav örneğin, Brezilya’da geçen Red Bull BC 1 finallerine katılmış bulunan tek Bulgar breake dansçısıdır. Uzun yıllar Birleşik Krallık’ta çalışan Juju Rock da aramızdaydı. Böyle tanınan kişilerin katılımı, Pazarcik, Vidin ve Blagoevgrad’dan büyük sayıda katılımcı çekti. İzleyenler de sahnede gösterilenleri büyük heyecen ve coşku ile izliyordu. Festivalin üçüncü günü The Official Bulgarian Beatbox Battle Yarışması’nın onuncusu düzenlendi ve Bulgaristan’ın yeni beatbox şampiyonu KillaBee oldu. Seçiciler kurulunda ise dünyaca bilinen betabox yıldızları Skiller, Pechenkata ve RedOne yer aldılar. Karnobat’ta geçen festivalde sinema sanatı da arka planda kalmadı. Yönetmen Anri Kulev’in “Puk” filmi, prömyerden önce Karnobat’ta gösterildi. Bulgaristan Ulusal Televizyonu BNT’nin seyyar yaz sineması da şehre uğradı ve festival konuklarına yönetmen Atanas Kiryakov’un “Barter” filmi Kristina Grozeva ve Petır Vılçanov’un “Urok” (Ders) filmi ve Kamen Kalev’in “Yüz üstü” filmi izletildi.
13
Murat ULUTÜRK Bulgaristanda Türk Öğretmenler Birliği –2–
17.07.1906 tarihinde Şumnuda Muallimini İslamiye Cemiyet-ı İttihadiyesi ilk Kongresini yaptı. Kongreye az katılımının sebebi o zamanları Bulgaristanda hafiyelik ve kendi menfaatlerini düşünen kişilerin çalışmaları Bulgaristan Türkleri arasında Abdulhamit yanlısı ve karşıtı diye ikiye bölmeleridir. Hatta bu kongre Jon Türk hareketi olarak nitelendirildi. Kongrenin Gündemi: 1.Derneğin Türzüğü; 2.İçtüzük; 3.Öretmenlerin himayesi; Mesleğin gelişmesi… 1908 yılında Türkiye’de 2.Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra Bulgaristan Türk Öğretmenler Birliği’nin çalışmaları yoğunlaştı. Birlik 1908’de Varna’da 2. Kongresini düzenledi. Ondan sonra ki her yıl ayrı bir kentte bu kongreler birbirini izledi. Bu kongrelerde Bulgaristan’da Türklerin eğitim sorunları ele alındı. Ders programlarının birleştirilmesi, okul kitaplarının hazırlanması, kitapların içeriği, öğretmenlik mesleğinin çeşitli sorunları, yönetmelikler, tüzükler vs. gibi çeşitli konular ele alındı. Birlik gitgide gelişti. 1906 Şumnu’da başlayarak 1907 Rusçuk, 1908 Varna, 1909 Silistre, 1910 Pravadi,1911 Şumnu,1912 Eski Cuma, 1914 Filibe, 1915 Razgrad, 1919 Eski Zağra, 1920 Plevne, 1921 Kazanlık, 1922 Sviştof, 1923 Siliven, 1924 Osman Pazarı, 1925 Niğbolu, 1926 Vidin, 1927 Filibe, 1928 Lom, 1929 Şumen, 1930-31… 1932 Şumlu, 1933 Rusçuk Türk eğitim işlerinin Anavatan Türkiye’deki eğitimle Bulgaristan Türk eğitimi arasında paralellik ve beraberlik gibi önemli sorunlar Tük Öğretmenler Birliğinin başlıca görevleri arasındaydı. Öğretmenler birliği, Bulgaristan’da ki Türk çocuklarına Türklük bilincini, milliyetçilik ruhunu anavatan Türkiye’ye bağlılık duygusunu aşılamak bakımından tarihi bir görev yapmıştır. 1928 yılında adını Türk Müalimler Cemiyeti olarak değiştiren bu birlik 2. Meşrutiyet Dönemin’de bütün Bulgaristan düzeyinde örgütlendi. Türklerin yoğun olarak yaşadığı kent ve kasabalarda “Şubeler” oluşturdu. 1921 yılında Terbiye Ocağı adında bir dergi çıkarmaya başlamıştı. Daha sonra bunun adına Mualimler Mecmuası olarak değiştirildi. Dernek her kongrede çeşitli meseleleri tartışır, konuşur, çözüm yolları aranırdı. Yedinci1912 de Eskicumada yapılan kongrede bir öğretmenimizin konuşması çok önemli: “Bir insan bulunduğu memleketin, mensup olduğu cemiyetin tarihini bilmek farzdır. Zannederim ki bunda hepimiz müttefikiz. Pekâlâ, biz Bulgaristan Türkleri tarihimizi biliyor muyuz? Mazimizi tanıyr muyuz? ….Demek isterim ki, Biz mualimler bulunduğumuz yerlerin coğrafya, topografyasına, jeolojisine dair malumatını bilsek, incelemede bulunsak, eski masallarımızı toplasak, adetleri öğrensek pek çok yeni malumat elde etmiş oluruz zannederim. Türk soyundan gelmiş olan Macarlar, bir tarihte, memleketimizde müsafiretten bulunmuşlardır. Bizim nekadar türkümüz, masallarımız varsa hapsini topladılar, birçok mecmualar yapmışlar. Maalesef, bizi birçok tarihi türkülerimizi unuttuk yahut unutacağız. Ya bu vatanın yetiştirdiği büyük adamlar, bunları biliyormusunuz? Burada birçok hayır eserlerinin pek çokları, bizim benimsemememiz yüzünden mahvolup gitti, bir takımları da mahvolacaktır. Eğer şimdiden bunları tarihsayfalarına tespit etmesek, emin olunuz ki, bizden sonra gelecekler, ecdadımız, evet, o şanlı ecdadımız hakkında pek fena sui-zanda bulunacaklar. Devamı www.bghaber.org
14
T E M M U Z - 2016 Alptekin CEVHERLİ Tehlike Bitmedi, Sadece Yatıştı, Şimdi
Alptekin CEVHERLİ +++ Geçtiğimiz hafta, 15 Temmuz gecesi ülkemiz başarısız olmuş bir darbe veya isyan girişimi ile karşılaştı. Milletimizin, canını hiçe sayarak vatan, millet ve devlet uğruna sokaklara hâkim olması ve başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere iktidarı ve muhalefeti ile Türk Milleti’nin bir bütün olarak ‘darbeye hayır’ demesi Batı kaynaklı bu girişimi başarısızlığa uğratmış, sonuçta Türkiye kazanmıştır. Ancak şu da bir gerçektir ki, Hükümetimizin, halkımızın ve muhalefetimizin bu başarısında en büyük pay, canını hiçe sayarak kendi ülkesini ve halkını bombalayan uçak, tank ve helikopterlerle mücadele ederken şehit olanlarındır. Peki, tehlike geçmiş midir? Ne yazık ki, elbette hayır! Halkımızın günlerdir meydanlarda nöbet tutması, darbeci asker, polis, yargı mensubu, gazeteci, öğretmen vd. tutuklanması ya da görevden el çektirilmesi olumlu mudur? Elbette… Peki, yeterli midir? Hayır! (Belki öğretmenler hususunda, evet) Yıllardır eğitim, çevre, yabancı dil öğretimi vb. herkesin üzerinde kolaylıkla ittifak edebileceği konularda şiddet karşıtı, barışçıl görüntü çizen bir ekibin aslında gizli bir maksadının olduğunu anlamak için yüzlerce şehit, binlerce yaralı vermememiz gerekiyor muydu? Çünkü Müslüman’ın feraseti vardır. Fakat artık şu anda geçmişe ah, vah etmek yerine; gelecek için ne yapılmasının gerektiğini konuşmak sanırım daha faydalı olacaktır. Terör Örgütü ele başının TSK içinde yuvalanmaları için kendilerine fırsat verilmediği dönemde söylediği; “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı sırtımızı Amerika’ya dönmeliyiz” sözü dikkate alınması gereken ciddi bir maksat ifşasıdır. Düşünün ki kendi ülkesinin ordusuna karşı yabancı bir ülkenin, hem de farklı dinden bir ülkenin ordusuna güven duyan bir din adamı olabilir mi? Bu nedenle düşman gördüğü TSK’ya karşı Batı’nın da desteği ile sızma harekâtı düzenlemesi kaçınılmaz olacaktır. Ve geçen onlarca yılda bunu bir güzel becerebildikleri 15 Temmuz 2016 gecesi ortaya çıkmıştır. Peki, bu adı cemaat, yapılanma tipi tarikat, faaliyet şekli ihanet olan yapı ile nasıl mücadele edilir? Türkiye Cumhuriyeti tarihi göstermiştir ki; polisiye tedbirler kısa sürede başarı sağlamakta, ancak uzun vadede rakibin daha güçlü gelmesine engel olamamaktadır. 27 Mayıs sonrası AP, 12 Eylül sonrası DYP ve SHP, 28 Şubat sonrası AK Parti’nin başarıları bunun en açık örneğidir. Dolayısıyla bundan 15- 20 yıl sonra bu zihniyetin yine milletin başına bela olmamaları için farklı bir mücadele plânı uygulamak gerekir, gereklidir! Bu örgüt, gençleri ve çocukları dini kullanarak kendisine bağladığına göre; bunlarla mücadelede de başlangıç noktası dini değerler üzerinden yürüttükleri yalan – yanlış bilgilerin düzeltilmesi ve itikadî ve imanî anlamda fahiş yanlışlarının açığa vurularak halkımızın bunların aslında klasik İslâm anlayışı yerine Batı tarafından geliştirilen ve maksada ulaşmak için her yolun mubah görüldüğü Protestan bir İslâm anlayışını yerleştirmek istedikleri delilleriyle ispatlanmalıdır! Nedir bu Protestan İslâm anlayışı? 1- Dinler Arası Diyalog masalıdır. 2- Kutlu Doğum Haftasıdır. 3- Cevşen modasıdır. 4- Salya – sümük dindar profilidir. 5- Namazını kıl, orucunu tut, bir de cemaate bağış yap, senden iyi Müslüman yok anlayışıdır. 6- Beklenen İsa hayalidir. Bu 6 ana yanlış üzerinden kurgulanan bu terör yapısı ile mücadelede Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza büyük görevler düşmektedir. 1-2 dini grup veya fikirsel yapı hariç neredeyse bütün ‘kendini Müslüman olarak tanımlayan’ kesimleri etkileyen ya da en azından karşısında olmaktan alıkoyan bu güruha karşı yapılacak en mantıklı hareket; ellerindeki ‘dindar insan’ kozunu almaktır. 1- Dinler arası diyalog masalının bir Vatikan Projesi olduğu, 3’üncü bin yılda Asya Kıtası’nın Hıristiyanlaştırılması için üretildiği gerçeği halka açık açık anlatılmalıdır. Kur’an-ı Kerim’deki “Kâfirleri dost edinmeyin” mealindeki ayet başta olmak üzere “Allah indinde tek din İslâm’dır” hükümleri başta Cuma hutbeleri olmak üzere tekrar tekrar anlatılmalı ve izah edilmelidir.
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Türklerinin Haklı Davasının Savunan İlk Bulgar Kadın Soylesi:15.07.2016 Tarih: 15 Temmuz 2016
Konu: DOST Partisi Başkan Yardımcısı, bağımsız milletvekili Maryana Georgieva ile BNT-1 TV programında bir söyleşi. 138 Yıldan Beri Bulgaristan Türklerinin Haklı Davasının
Bulgarca’dan tercümedir.
Sunucu Kosta Tzoven: Hoş geldiniz Sayın Georgieva. Prof. M. Georgieva: Hoş bulduk Sayın Tzonev. Seyircilerin hepsine iyi akşamlar. Kosta Tzonev: Sizden önce yayınımıza katılan “21. Yüzyıl” partisi Genel Başkanı Tatyana Donçeva’nın konuşmasını siz de dinlediniz. (T.Donçeva 1991’de Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) partisinin Sofya Şehir
Mahkemesi’nde tescil edilmesine yol vermeyen gerekçeyi kaleme alan savcıdır. Bu olaydan sonra görevden alınmıştır. HÖH Temyiz Mahkemesi kararıyla kurulmuştu.) Sayın Georgieva, Bayan Donçeva, size DOST partisinin Sofya Şehir Mahkemesi’nde tescil edilmemesi gerekçesine ilişkin bir yere kadar da olsa, size bilgi vermiş de oldu. Ben kendisine yönelttiğim sorularla onun bir siyaset adamı olarak değil, bir hukukçu olarak görüşünü öğrenmeye çalıştım. “Bu iş oldukça hassast ı r. Te s c i l i ç i n m a h k e m e y e sunulan evraklar üzerinde çalışmak gerektirir. Tatyana Donçeva şu açıklamada buldu: Devamı; http://www.bghaber.org/bghaber/category/haberler/yasam/page/2/ Bir partinin etnik bir parti olup olmadığı çizgisi çok incedir. Etnik parti kurulmasına yasal yasak var. Bu yasak, tüm partiler için geçerli olduğu gibi, parti tüzüklerinde değişiklik yapılması konusunda da geçerlidir. Dediğim gibi, bu çok ince bir buzdur. Mahkeme bir kayıt merci-
Azerbaycan’dan Türkiye’ye rafineri yatırımı Azerbaycan’ın Türkiye’de inşa ettiği petrol rafinerisi inşaatı için 84 milyon dolar finans ayırdığı açıklandı. Azerbaycan Türkiye’de petrol rafineleri inşaatı için 850 milyon dolar ayırdı. Azeri Trend haber ajansının haberine göre, Azerbaycan Devlet Petrol Fonunun (SOFAZ), 2016 yılının 1 Temmuz tarihine kadar olan dönemde Türkiye’da yapımı devam eden petrol ürünleri üretme fabrikası inşaatı için toplam 844 milyon dolar tahsis ettiği bildirildi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kararı ile Türkiye’deki Star petrol rafinerisinin yapımında Azerbaycan tarafının katılımını desteklemek için 1.9
milyar dolar sermayeye sahip SOCAR Türkiye Yatırım şirketi kurulmuştu. Yüzde 40 hissesi devlete ait olan şirketin Devlet Petrol Fonu’ndan finanse edileceği bildirilmişti. Fon yetkililerine göre, proje için bu yılın ilk yarısında 84 milyon dolar tahsis edilmiştir. Türkiye’de yapılmakta olan НПЗ SOCAR rafineri inşaat projesinin toplam maliyeti beş milyar dolardan fazla.
BULTÜRK-Dünyada’ki Temsilcilerimiz 1913 Sofya
Aylık Siyasi Aktüel Gazete
www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47 İmtiyaz Sahibi Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ
Ekonomi Müdürü:
Abidin KARASU Av. Hasan MOLLAOĞLU Müjgan DENİZ
İstihbarat Müdürü:
Hüseyin Y I L D I R I M
Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK
Eğitim Sorumlusu:
Filiz SOYTÜRK
Kültür-Sanat:
Avşin B A L K A N
Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU
Spor Müdürü:
Serkan YILDIZ
İnternet Müdürü:
Murat ULUTÜRK
Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR
Halkla İlişkiler:
Neriman ERALP
Reklam Müdürü:
Mesut UĞURLU
Rafet ULUTÜRK
Yayın DanıSmanları: Prof.Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Doc. Dr. Sakin ÖNER Doc. Dr. Hasine ŞEN Doc. Dr. Aziz ŞAKİR
Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı:
İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı
Tel: 0212- 5 11
6 3 4 7 - Fax: 0212 - 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya, Akademi Yayıncılık A.Ş.
Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK
Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur. www.bulturk.net /www.bulturk.com
Bulgaristan’da Mafya Dönemi Bitmedi
Savunan İlk Bulgar Kadın.
DOSTpartisininSofyaŞehirMahkemesinde tescil edilmemesi Bulgar kamuoyunda lehte ve aleyhte yorumlanmaya devam ediyor. Parti Başkanı Lütfi Mestan ve Başkan Yardımcısı Hüseyin Hafızov’tan sonra, Parti Başkan Yardımcısı Profesör Maryana Georgieva değişik TV kanallarında yorumladı. Bulgar Ulusal TV Birinci Programında M. Georgieva’nın söyleşisi derinliği ile dikkat çekti. Türklük davamızın esası olan siyasi örgütlenmemize getirilen yeni engele bilimsel savunma getirildi. 138 yıldan beri olmak üzere, bizim öz davamız ilk kez bir Bulgar bayan tarafından alenen savunuldu. BGSAM –Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi; BULTÜRK – Bulgaristan Türkleri Kültür ve Savunma Derneği yönetimi ve tüm diğer dernek ve federasyonların bu parlak savunma için Bayan Prof. M. Georgieva’yı yazılı olarak kutlamasını ve kendisine teşekkür edilmesini öneriyoruz:
Ünal GAZİ
Avusturya -Viena Osman BÜLBÜL Almanya-Köln: Ünal G A Z İ Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevin BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan Kazakistan Türkistan: Erkan İsveç Seval ÖZTÜRK İngiltere LONDON Ridvan Akay Riko
B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i
Sofya: Hikmet EFENDİEV Blagoevrad: Bülent MURADOV Smolyan: Rufat FELETİ K ı r c a a l i : Mehmet R A S İ M Momçilgrad: Akif MEHMET Ardino: Aziz ŞAKİR Cebel: Erdal H. AHMET Plovdiv: Fikret SEPETÇİ Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Loveç: Emine BAYRAKTAROVA Troyan: E r g ü l BAYRAKTAR Pleven: Rafet RODOPLU Şumen: İ r f a n ÖZGÜR Razgrad Levent RASİM Tırgovişte: Sevinc YÜCE S i l i s t r a : Nermin ÇAKIR Varna: Salih POMAK Dobriç: Sebahattin AYYILDIZ
TÜRKİYE -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ
ist. Trakya Bölgesi İst. Anadolu:Bölge- İst. Sultangazi: ist. G.O.P.aşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane:
Nedim BİRİNCİ Mahmut ORAL Seyhan ÖZGÜR Avşin BALKAN Raziye ÇAKIR Mustafa AKGÜN Ekrem SÜZEN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Kocaeli: Abidin KARASU Bursa- Ayşe HOCAOĞLU -Bursa Yıldırım: Turhan YAMAÇ -Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN -Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN -Bursa-İnegöl Bayram BAYRAM İzmir-Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU -İzm.Görece: Mümin GÜNEY -İzm.Buca: Şevket YILMAZ -İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR Edirne: Nadir ADLI Kırklareli: Ali ÖZTÜRK Tekirdağ: Ertaş ÇAKIR Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir: Sevgin GÖKÇE Mersin : Ferda ER Fethiye : Fatih AKSAK
Konu: Alman gazeteci Schtir gözüyle Bulgaristan Bulgaristan’da halkı baskı ve terör altında inleten dönem asla bitmedi. Başbakan Boyko Borisov fazla halkçı (popülist) idare ediyor. Hükümeti ise hukuk devletinin ilkesel devamcısı olmadığını her fırsatta gösteriyor. Bulgaristan’ı çok iyi tanıdığı bilinen, Alman Gazeteci Frank Schtir bu sözleri “Dueutsche Welle” radyosunda söyledi. Gözde kumsal “Slançev Bryag” (Güneşli Sahil) gece kulüplerinden birinde 40 kişi arasında gerçekleşen silahlı çatışmadan sonra Bulgaristan örgütlü katliamların “altın” yıllarına” yani 90’lara mı dönüyor, sorusuna gazeteci Schtir şu cevabı verdi: “Birkaç hafta önce azmettiriciler bir haftada 2 kişi öldürtüyordu. Silahlar patlamaya başlayınca, herkesin o eski dehşet saçan zamanlara mı dönülüyor sorusunu sormaya başlaması çok doğaldır.” “Benim görüşüme göre baskı ve terörle eziyet edilen o dönem aslında hiç kapanmadı. Şu da doğrudur ki, o zamanlara kıyasla ya da 2003 – 2004 yıllarına göre, o zaman cinayetler en yoğun olduğu dönemdi, şimdi biraz huzur vardı dersek yanlış olmaz.” Alman gazeteci şöyle konuştu: “Mityö Oçite (Büyük Gözlü Mityo) olayını ele alalım. Bu adamın birkaç yıl hapiste kaldıktan sonra, eski pis işlerine hiç engellenmeden ve rahatsız bile edilmeden dönmesi normal sayılabilir mi? Bir defa bu olay Bulgaristan’da hukuk sisteminin iyi çalışmadığına kanıttır. Bulgar haber araçları, birinin uyuşturucu sattığını, başka birinin fahişe sattığını, üçüncü birinin kaçak ticaret yaptığını ve buna benzer suç teşkil eden haberlerle dolu. Bu suçlu kişiler arasında yargılanmış olan var mı diye baktığımızda, böylesi yok. Benim için bu gidişin tek anlamı var, sorgulama ve yargı sistemi çökmüştür. “Bulgar yönetimi bütünüyle mi çökmüştür?” sorusuna Alman gazeteci Schtir şu yanıtı verdi: “Boyko Borisov’un yaptıklarının hepsinin doğru olduğunu söylemem zor olur. Aynı zamanda, kabinedeki gerginliği de dikkate aldığımızda, iktidar partisi GERB’in reytingi ana muhalefet partisi BSP’den 2 defa daha yüksek. Reytingi bir kıstas olarak ele alırsak, beklide Borisov’un yaptıklarının hepsinin doğru olduğumuz söylemek gerekirdi. Fakat ben böyle düşünmüyorum. Kanıma göre Borisov oldukça popülist yönetiyor, onun hükümeti ise hukuka dayanan devletçiliği ilkelere bağlı idare etmiyor. Bunui Borisov’un bir sözüne bakarak, devlet ihalelerinin durdurulması gösterdi Ben, bir ihale sözleşmesinin doğru mu yoksa hileli mi imzalandığını denetlemenin bir Başbakanın işi olmadığı görüşündeyim. Bunlar, hukuk devleti ilkelerine uyulmadığını kanıtlayan delillerdir. Üstelik Bulgaristan’da hukuku uygulayan organlar işlerine gerçekten bakmış olsalardı, Banka soyan Tzvetan Vasilev’ın artık suçunun açıklanmış, geri getirilmiş ve cezalandırılmış olması gerekirdi. Bu kişinin Bulgaristan’a geri getirilmesinin ne kadar yavaş ve zorluklarla adım attığını düşündükçe, Vasilev’e karşı yürütülecek bir davada iktidarda bulunanlardan bazıları kendi isimlerinin de açıklanmasından korktukları akla yakın geliyor. Şahsen ben Bulgar Ticaret ve Kooperatif Bankası (KTB) ile ilgili gerçeklerin bir gün tamamen açıklanacağına inanmıyorum. Siz bana son yıllarda buna benzer olan ve sonuna kadar açıklanmış bir dolandırıcılık olayının söküldüğünü gösterebilir misiniz? “Borisov’un en büyük çabalarından biri meclis çoğunluğunu koruyabilmektir. Çevirdiği işlere meclis çoğunluğu sağlayamazsa, erken genel seçim kapısı hemen açılır. İktidar partisi içindeki sorunlar sakinleştirilemezse, erken seçimler yakındır. Bir de şu var: Erken seçimlerden aynı sonuçlar alınırsa,
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Dünya
TEMMUZ - 2016
Basınından
Hoşgörü ve Türk-İslam Ahlakının Beşiği Anadolu Bu sözleşme, Hz.Muhammet Öncelikle bizi bu toplantıya davet eden,
Romanya Demokratik Türk Birliği Başkanı Gülten ABDULLA, Aşağı Tuna Araştırma, Geliştirme, Eğitim ve Kültür Merkezi Yönetimi ve bu toplantıda emeği geçen herkese teşekkür eder ve başarılı geçmesini temenni ederiz. Sn.Ekselansları, Değerli heyet başkanları, araştırmacı bilim adamı, gazeteciler ve çok değerli misafirler. Bizler Türklüğün meyvesi olan Orta Asya bozkırlarından yola çıkarak, Anadolu’dan önce Türkleşen Bulgaristan topraklarına ulaşanlarız. Bu toprakları Osmanlı coğrafyasına katan Evlad-ı Fatihan’ların torunlarıyız. Bizler Tuna boyundan başlayarak, Deliorman, Dobruca ovasından geçerek, Koca balkanı aşarak Gül kokusu Kazanlıktan, Pirin, rodop dağlarından Arda boyundan kıvrım kıvrım süzülerek Anadolu’ya doğru hızla ilerlediğimiz Akıncılar Yurdundan hepinize kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim. Hoşgörü ve Türk-İslam ahlakının beşiği, Selçuklu ve Osmanlının sarsılmaz kalesidir Anadolu. Bulgaristan, Balkanlardaki Türk-Müslüman kültürel kimliğini en uzun yaşatan ve geliştirerek yaşatmaya devam etmektedir. Bu gün itibarı ile sadece 89 göçünden sonra Türkiye’de toplam 710 bin kişi yaşamaktadır. Bulgaristan’da kalan ve Türkiye’ye yerleşen soydaşlarımı temsil eden Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Genel Başkanı sıfatıyla aranızda bulunmaktan gurur duyuyorum.Bugün adlarına Bulgaristan Müslüman Türkleri dediğimiz etnik azınlık topluluğu bu kültürel kimlikle 650 sene yaşamış, son asırda da göçlerle ana yuvasına büyük kafileler halinde geri dönmüştür. Yaşanan bu göçlerden 1989 göçü en büyüdür ve acımasız bir “kültürel soykırım”dır. Aldığım davetiyede, Fuat Köprülüyü ilk sıraya haklı olarak koymuşsunuz. Bir kültürün son çınarlarını görmeden, onun yarattığı uygarlığı göremeyiz. Mehmet Fuat Köprülü, Osmanlı kültüründen Cumhuriyet Türkiye’sine uzanan bir köprüdür. Ayrıca Avrupa kültürüne uzanan uzun yolumuzda, bugün de dimdik ayakta duran ve üzerinden geçtiğimiz değerli bir köprüdür. O, içinde sönmeyen hoşgörü ruhu olan öz medeniyetimizin en aydın temsilcilerinden birisidir. Orta Asya’dan Anadolu’ya Hoşgörümüz Türk–İslam ahlakımız, kültürümüzün en temel parçalarındandır. Pamir dağlarını delerek, Orta Asya’dan Anadolu’ya geliş sürecinde İslam’la bütünleşerek bugünkü Türk-Müslüman benliğini kazanmış durumdayız. Yaşadığımız ülkede Türkler alçakgönüllü, çalışkan, kendi işini başkalarına zarar vermeden yapan, gönlü gibi kapısı da her zaman açık olan, yardımsever, her şeye olumlu yanaşanlardandır. Biz Anadolu’dan, Konya ovası ve Karamandan bu niteliklerle gelen ve buraları Balkanlaştıran özellikle yerli Bulgarların dil ve diline, yaşam tarzına müdahale etmeden barış ve huzur içinde 650 yıl beraber yaşayan Evlad-ı Fatihanların torunlarıyız. İslam hoşgörüsünün ilk derinliği Medine’dedir. İslam’ın siyasi tarihinin başlangıcında, Medine Müslümanları, diğer dinlere mensup halklarla bir arada barış ve dostluk içinde yaşamalarını sağlayacak bir sözleşmeye yapılmıştırlar. “Medine Sözleşmesi” olarak bilinen ve “ayrı dinlere mensup kişilerin İslam’ı idare altında haklarını tayin eden temel ilke, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm tarafından, hem Peygamber, hem İslam’ın yayıcısı hem de Medine’nin idarecisi olarak” hayat hakkı elde etmiştir. Bu insanlık tarihinde daha önce eşine rastlanmamış bir olaydır. İnsanlık adına son derece büyük bir nimettir.
Aleyhisselâm tarafından 622’de düzenlenmiştir–Müslümanlar, Yahudiler ve Paganların yani çok tanrılıların barış içinde yan yana yaşamalarının çerçevesini böyle çizmiştir. İlk kez bu sözleşmede Medine’deki Müslüman, Yahudi ve Paganların hakları “ümmet” adı altında birleştirilmiştir. Bu sözleşme, İslam’da çoğulculuk ve hoşgörü düşüncesinin kaynağı ve geliştiricisidir. Bu sözleşmeyle insan hakları eşitlenmiştir. Medine sözleşmesinden sonra, “kendilerini Müslüman sayan” tüm ülkeler ve hükümdarlar, göçmenlerin, savaş kaçaklarının ve sığınmacıların eşitliğini, haklarını, onlara şefkat ve yardım gösterilmesini, emreden Kuran surelerini uygulayarak bir göçmen hukuku, hoşgörü ve Türk-İslam kültürü yaratmışlardır. Hakikatten, Anadolu yalnız bir hoşgörü beşiği değil, emsalsiz hoşgörü ve ahlak çınarıdır. Ben Bulgaristan’da doğup büyümeme rağmen diğer Bulgarlarla eşit haklara sahip olamadım. Fakat bir göçmen olarak Türkiye Cumhuriyetinde bu eşitliği bizzat yaşayarak görmüş bulunmaktayım. Türkiye’ye 1989’dan sonra yerleşen 710 bin kardeşim de öyledir. Bugün anavatanımızda sadece Suriyeli 4 milyon sığınmacı barınıyor, 720 bin savaş kaçağı çocuk okula gidiyor. Türkiye’nin Başkanı, Başkanımız Sayın R.Tayyip Erdoğan başkanlığında İstanbul’da düzenlenen son İslam Konferansında bunu tasdik etmiştir. Abdülhamit’in hayali olan Türkİslam birliğini oluşturmak R.Tayyip ERDOĞAN’a nasip oldu diye manşetten BULTÜRK Gazetesi tüm dünyaya duyurmuştu. Hoşgörünün Türk-İslam Ahlakının Anadolu’ya yerleşmesi İlk başta, âlimler âlimi Ahmet Yasevî‘yi görüyoruz. O, Selçukludan Osmanlıya geçişte köprü olmuş, bir milenyum önce geleceğin hoşgörü beşiği olarak görebildiği Anadolu’yu manevi olarak fetheden ilk büyük düşünürdür. Belirttiğine göre, daha o zamanlar Anadolu’da Hıristiyan ve Müslüman etkileşimi, ortak kültürü oluşturacak düzeye ulaşmıştır. Kıyaslamalı örneklersek, İslam Hindistan’da halk Müslümanlığı oluşturabilmek için 12 cilt hadise ihtiyaç duymuş. Anadolu’da ve Balkanlarda bu böyle olmamıştır. Siz hiç “Anadolu hadisleri”, “Balkan hadisleri” kitabına rastladınız mı? “Aşağı Tuna Hadisleri” değerlemesi olduğuna da inanmıyorum. Bunu nasıl mı anlamalıyız? Anadolu’da ve Balkanlarda Halk Müslümanlığı öncelikle “türbe” gibi ziyaretgâhlarda belirginleşmiştir. Türbeler, İslam öncesi inanç ve kültürlerin su yüzüne çıktığı yerlerdir. Halk Müslümanlığının camideki yüzü ile türbelerdeki yüzü birbirinden hayli farklıdır. Camide İslam’ın kitabı öne çıkarken, türbeler İslam öncesi inanç birikimine daha yakındır. Anadolu’da olduğu gibi bizde de, aziz ve evliya ziyaretgâhları Hıristiyan ve Müslüman hoşgörü kültlerini olgunlaştıran başlıca etkenler olmuştur. Anadolu’da Hıristiyanlığa geçiş sürecinde Hıristiyanlık öncesi tanrılar, “azizlere” dönüştürülerek, “putperestlikten Hıristiyanlığa yumuşak geçiş sağlandığı gibi” benzer bir süreç “Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçişte de tekrarlanmıştır.” Olaya bilimsel ışık tutan Ahmet Yasevi’nin “ortak kültür” ve “hoşgörü” kavramlarına kaynak olan da budur. Düşünce bir tohumdur, kültürün Türkçemizdeki adı ise ekindir. O olmadan umut ve toplum yeşermez. Bu dünya görüşünde derinlik ve hikmet, sonsuz bilgi kaynağımız Hoca Yasevî ve yarattığı eser Yasevîlk’tir.
Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne Bulgaristanlı ÇELİK atandı
Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne vekaleten Prof. Dr. Gülfettin ÇELİK atandı Dicle Üniversitesi’nde (DÜ), dün görevden alınan Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın yerine, vekaleten Prof. Dr. Gülfettin Çelik atandı. Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale
Saraç, dün Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tarafından görevden alındıktan sonra, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması çerçevesinde, terörle mücadele ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Görevden alınan Saraç’tan boşalan rektörlük koltuğuna, vekaleten Prof. Dr. Gülfettin Çelik atandı. Çelik, bugün üniversiteye gelerek, yeni görevine başladı. Yrd. Doç. Dr. Abidin KARASU
“Uyuşturucu ile Mücadele” sergisi
Belki de, Sofya’da bu sergiyi ziyaret etmeyen okul kalmadı. Aynı zamanda buna benzer 18 sergi, ülkenin büyük şehirlerinde de düzenlendi. Burada uyuşturucular, uyuşturucu bağımlıların günlükleri, uyuşturucu maddeleri, uyuşturucu testleri, resim ve belgelerin yer aldığı tablolar sergilenmektedir. İçişleri bakanlığı müzesindeki bu sergi,afyon, eroin, morfin, esrargibi farklı uyuşturucu maddelerin tarihine ışık tutarken ebeveyenlere uyuşturucu bağımlısı birinin tanımlamasına ilişkin bilgi veriyor, ki bu bilgiler her anne babanın da yararınadır. Uyuşturucu bağımlı kişilere yardım eden kurumlar hakkında bilgilerin dışında bu sergi, uyuşturucu bağımlısı bir kişinin yardıma ve anlayışa ihtiyaç duyan bir hasta olarak da tanıtıyor. Suçlular ise, uyuşturucu maddelerini üreten ve satan kişilerdir. Buraya gelen 12-13 yaşındaki öğrencilere kanunlardan, yasaklardan ve cezalardan bahsedilemez. En iyisi, bu denli tehlikeli bir bağımlığa düşmenin ne olduğunu anlatmaktır. Çocukların bilmesi gereken başka bir husus ise, kimsenin bu yönde garantisi olmadığı, yani varlıklı ve eğitimli olup iyi aileden gelen, ancak şu ve bu şekilde uyuşturucu bağımlısı olan birçok insanı örnek olarak verebiliriz. Dimitar Karagegov, sokakta uyuşturucu satın alan insanlara, uyuşturucu testlerini
yaparak yardımda bulunan bir sivil toplum örgütünde çalışıyor. Karagergov’un sözlerine göre, Bulgaristan mevzuatında değişiklikler yapılmalı, çünkü bugün uyuşturucu bağımlısı kişilere karşı tek bir ceza uygulanıyor, bu da hapis cezasıdır. “Fakat bu cezanın yarattığı etki genelde olumsuzdur” diyor ve devam ediyor: Şu anda gençler arasında en büyük sorun, onların okul arkadaşlarından uyuşturucu maddesi satın alabilmeleridir, çünkü öğrenciler arasında uyuşturucuların yine öğrenciler tarafından satıldığı da bir gerçek. Bu çocuklar ne sattıklarının farkında değiller. Hint kenevirine benzeyen bir maddeyi sigara halinde içtikten sonra hastaneye kaldırılan yaşça küçük çocukların sayısı devamlı artıyor. Bu maddelerin fiyatı çok düşük olmasıyla birlikte ölümcül olabiliyor. Sorun şuradan kaynaklanıyor: sözüm ona “uyuşturuculuğa karşı mücadele” sonucu buna benzer sentetik uyuşturucu maddeler Bulgaristan sokaklarında satılmaya başlandı. Eğer bir maddeyi yasaklarsan, o madde hemen sokak suçluların eline düşüyor. Söz konusu maddeye karşı ilgi arttıkça da, onun yerine geçecek başka maddelere ise talep artıyor. Örneğin, kokain, yasaklanmadan önce koka bitkisinin yapraklarından elde edilen bir madde olarak kullanılmıştır. Çeviri: Şevkiye Çakır
15
Dr. Nedim BİRİNCİ Toplumsal Arınmayı Destekli-
Konu: Halkı doğru bilgilendirme ve aydınlatma zamanı BULTÜRK – Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Rafet Ulutürk’ün Bulgaristan’da en çok izlenen “bTV” sabah yayınında yaptığı konuşma, Türkiye Cumhuriyeti’nde 15 Temmuz 2016 gecesinden beri olup bitenleri anlamakta ve algılamakta güçlük çekenler için yararlı oldu. Söyleşi çok geniş bir ilgi uyandırdı. Türkiye’deki başarısız darbeyi yorumlayan Bulgaristan Dış İstihbaratı eski Başkanı K. Kirov ile Filistinli gazeteci Algafarı’nin programı kesilerek canlı yayında sunulan Ulutürk’ün konuşması İstanbul / Bayrampaşa’dan canlı bağlantı olarak sunuldu. Türkiye’deki en gerçekçi ve sözü en fazla duyulan soydaş derneği Başkanı olarak konuşan Rafet ULUTÜRK, başarısız darbe gecesi Türkiye Başkanı Recep Tayyib ERDOĞAN’IN halka sokaklara ve meydanlara inme ve demokrasi ve barış nöbeti tutma çağrısının üzerinde önemle durdu. Bayrampaşa’da yaşayan 2 binden fazla soydaşın bu çağrıya uyduğunu, bayraklar dalgalanan barış nöbetlerini anlattı. Türkiye’yi parçalamak, bir iç savaşa sürüklemek, barış, özgürlük ve demokrasi edinimlerini baltalamak isteyenlerin püskürtüldüğünü, Büyük Türkiye atılımlarının devam edeceğini, Başkan R.T. Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin bütün bölgede – Başkanlarda, Kara Denizde ve Yakın Doğuda güçlü bir güvenlik faktörü olmaya devam edeceğini vurguladı. Dernek başkanı, demokrasi düşmanları Türkiye toplumundan, devlet yapısından sökülüp atılana kadar mücadele edileceğini ve Bulgaristanlı göçmenlerin bu asil davada AK Parti iktidarını desteklemeye devam edeceklerini duyurdu. Türkiye’de devam eden demokrasiyi ve savunma devrimi bir halk ayaklanması şeklinde gerçekleşiyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere, bütün il ve ilçe merkezlerinde sokak, kavşak ve meydanlara dolan ve darbecilere nefes aldırmayan halk yığınları, daha önce hiçbir yerde görülmemiş bir birlik, beraberlik, ulusal iradeye bağlılık ve vatana sadakat sergiliyor. Zafer ışıkları altında dalgalanan al bayraklarla gururlanan meydanlarda yapılan konuşmalarda, darbeyi önlerken tankların altına yatanlar, vücutlarıyla kurşunlara siper olanlar, ay yıldızlı bayrağa sarılarak darbecilere geçilmez kalkan oluşturanlar saygıyla anılırken, artık kesin olmakla US-Pensilvanya’dan yönetilen FETÖ çetesi paralelcileri lanetleniyor. 2016’nın 15 Temmuz gecesi patlayan darbeci çıbanbaşının 1950’lerden beri topladığı ortaya çıktı. 1952’de Türkiye’nin Kuzey Atlantik Paktı NATO’ya değil, NATO şemsiyesi altında uluslar arası tuzak merkezi GLADİO’nun Türkiye Cumhuriyetine girdiği ve yarım asırdan uzun bir zamandan beri silahlı kuvvetlerimiz, adliyemiz, savcılığımız, mahkemelerimiz, polisimiz, eğitim ve sağlık sistemimiz, jandarmamız vb bünyesinde tümörleştiği ortaya çıktı. Bu olumsuz tümörü büyüten kadrolar gerici-bağnaz güçler himayesinde dal budak saldı. 1960–70 ve 80askeri darbelerinin, çoğulcu demokrasimize indirilen darbelerin sola ve sağ yurtsever kesimin tamamen yok edilmesi zulmünün GLADİYO başta olmak üzere, dış güçler tarafından örgütlenip kışkırtıldığı defalarca yazılıp çizildi. 15 Temmuzda ejderhanın FETÖ kuklası ardına gizlenmiş olduğu ortaya çıktı. Türk halkı tarafından Anadolu’da defalarca hezimete uğratılan yabancı güçler, emperyalizm şahinleri, 1970’lerden sonra Türkiye’yi bitirip, Türk halkını alabildiğine sömürme ödevini bizim ortamımıza uygun bir biçim bularak tatbik ederken eğitim sistemimizden başladılar. Baş hedef olarak, Türk halkına Atatürk’ün bize emaneti olan düşünme yetimizi seçtiler. Bu amaçla “Hizmet” cemaati oluşturuldu. Anaokulu, ilk ve ortaokul çağında kız ve erken öğrencilerden başlayarak tüm gençlere yönelik çarpık bir İslam anlayışı aşılamaya ağırlık verildi. Pırıl pırıl gençlerimiz köfte gecelerinde aldatıldı. İfadem yerindeyse, içimize su gibi girdiler, taş gibi yerleştiler ve Türk zekâsını körelttikçe köreltmeyi vazifelerinin vazifesi haline getirip, değişik biçimlerde çok yoğun uygulamaya geçtiler. Ana yöntemleri, kene gibi yapışıp asla bırakmamaktı. 15 Temmuz katliamı başarılı olabildiklerine kanıttır. 400’den fazla ölü, binlerce yaralı var. Belki de 400 bin kişi olarak toplumdan sökülmelerinden sonra “yara savdırma” dönemi yaşayacağımız artık görünmeye başladı. Devamı www.bghaber.org
Paşaeva: Türkiye İçin Canımı Vermeye Hazırım 1913 Sofya
Aylık Siyasi Aktüel Gazete
15 Temmuz Şehitlerine Tazminat Miktarı Belirlendi Devlet, sivil şehitlerin yakınlarına ve bu uğurda malul kalanlarla yaralananlara ödenecek tazminatları belirledi. ŞEHİT ve MALUL YAKINLARINA HEM AYLIK HEM TAZMİNAT-Şehit ve malul yakınlarına hem aylık bağlanacak, hem de maddi tazminat ödenecek. Darbe girişimi esnasında yaralananlara da maddi tazminat ödenecek. Ödenecek tazminat miktarı 327 bin TL’yi bulacak. Aylık ise en az 1.704 TL olacak. Aylığa ek olarak şehidin mirasçılarına 88 bin 596 TL maddi tazminat da ödenecek. SİVİL ŞEHİT KAMU GÖREVLİSİYSE Buna ek olarak sivil şehit eğer emekli ikramiyesine müstahak bir kamu görevlisi ise geride kalanlara en az 101 bin 885 TL ek tazminat ödenecek. Bu rakam kamu görevlisinin kademe ve derecesine göre artacak. SİVİL ŞEHİT KAMU GÖREVLİSİ DĞEİLSE Sivil şehit eğer kamu görevlisi değilse veya emekli ikramiyesine müstahak değilse bu durumda şehidin geride kalanları 150 bin 613 TL ek tazminat alacak. Dolayısıyla sivil şehitlerin geride kalanlarına toplam 239 bin TL’ye kadar tazminat ödenecek. SİVİL MALULLER Sivil malullere en az 1.704 TL aylık bağlanacak. Aylığın miktarı malul kalan kişinin öğrenim durumuna göre artabilecek. BAKIM AMUHTAÇ MALULLER Yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz kalan ve başkası-
nın sürekli bakımına muhtaç kalan malullere 177 bin 192 TL maddi tazminat ödenecek. Bu durumdaki kişi eğer emekli ikramiyesine müstahak bir kamu görevlisi ise ek olarak 101 bin 885 TL, değilse 150 bin 613 TL tazminat alacak. Dolayısıyla tazminat miktarı 327 bin 805 TL’yi bulabilecek. AĞIR MALUL OLMALANLAR Sivil malullerden ağır malul olmayanlara ise malullük derecesine göre 22 bin 149 TL ila 66 bin 447 TL arasında maddi tazminat ödenecek. Bu durumdaki kişilere 101 bin 885 TL ek tazminat ödenecek. Toplam tazminat miktarı 168 bin 332 TL’yi bulabilecek. KAMUDA İSTİHDAM Buna göre darbe şehitlerinin yakınları ve malul kalanlar; 1. Toplu Konut Fonundan faizsiz konut kredisi verilmesi, 2.Ücretsiz seyahat hakkı, 3. Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne Bağlı Yurtlardan ve Yüksek Öğrenim Kredilerinden Öncelikle Yararlanma, 4.Su kullanım ücretinde indirim, 5. Kamuda istihdam hakkından yararlanabilecekler. YARALILARA MAAŞ YOK TAZMİNAT VAR 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi esnasında yaralananlara da maddi tazminat ödenecek. Ödenecek tazminat miktarı 17 bin 719 TL’yi geçmemek üzere sağlık kurulu raporuna göre belirlenecek. Yaralananlara aylık bağlanması ise söz konusu değil.
Paşayeva:Türkiye için canımı vermeye her an hazırım Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, Türkiye dışında yaşayan Türk insanın en büyük amacının, Türkiye devletinin yanında olmak olduğunu vurgulayarak, ‘Gittiğimiz her yerde onun haklı mücadelesini savunmaktır. Türkiye de Azerbaycan kadar vatanımızdır. Sevinci sevincimiz, üzüntüsü üzüntümüzdür. Azerbaycan için canımı vermeye her an hazır olduğum kadar Türkiye için de canımı vermeye her an hazırım’ dedi. Paşayeva, Türkiye’de yaşanan darbe sırasında Dünya Basını’nın yanlı yayın yaptığını ifade ederek, BBC televizyonunda Türkiye’deki darbe girişimine yönelik skandal ifadelerin insanı şoke ettiğini söyledi. Paşayeva konuşmasına şöyle devam etti: “Sky News diplomasi editörü Tim Marshall’ın “darbecilerin en önemli hatasının Erdoğan’ı öldürmemek” olduğu, “Yapmaları gereken ilk şeyin Erdoğan’ı öldürmek ya da tutuklamak olduğunu” söylemesi ise insanı dehşete düşürüyor. Üstelik İngiliz televizyonunda yayınlanan programda darbecilerin yaptığı bazı şeylerin sanki savunulması kardeş Türkiye’nin nasıl büyük bir felaketken kurtulduğunu gösterir. Ama maalesef hala da bazı Türk kökenli insanlarımız anlamıyorlar ki yapılan darbe girişimi, Türkiye Cumhurbaşkanını öldürmek, yok etmek isteyenlerin asıl amacı Türkiye’yi zayıflatmak, parçalamak, bölge üzerinde istedikleri oyunları oynayabilmek istekleridir.Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın hedef alınmasının asl amacı budur. Bu kirli oyunların arkasında batıda birçok güçlerin dayandığını görmemek ise ar-
tık körlük olur. O yüzden şimdi sağcı, solcu, milliyetçi, dinci olmasından, hangi ideoloji düşüncede olmasından asılı olmayarak ister Türkiye’nin içinde isterse de dışında yaşayan bizim gibi Türk insanın en büyük amacı Türkiye devletinin yanında olmak, gittiğimiz her yerde onun haklı mücadelesini savunmaktır. Çünkü malesef görüyoruz ki hatta batıda bazı televizyon kurumlarında darbe girişimini farklı noktalara değinerek savunmaya başlayanlar da arttı. Kardeş Türkiye büyük bir ihanet çetesi, terör örgütleri ile beraber Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen bazı büyük güçlerin de hedefindedir. Türkiye’nin zayıflaması bizim da zayıflamamıza, Tüm Türk-Müslüman coğrafyasının zayıflaması demek olur. O yüzden bugün nerede yaşamızdan asılı olmayarak Türkiye’ye ve onun haklı mücadelesine destek günüdür. Türkiye’nin düşmanı bizim de düşmanımızdır. Unutmamalıyız ki Türkiye’nin güçlenmesini istemeyenler Azerbaycan’ın da güclenmesini istemeyecek ve istemiyorlar. Türk milleti bütün dünyaya gücünü gösterdi ve inşallah bundan sonra da gösterecek. Allah Azerbaycan’a ve kardeş Türkiye’ye her zaman yardımcı olsun “dedi.
Türkiye, İnsanların bir Darbeyi Nasıl Durdurabileceğine Örnek Verdi İngiltere’ye Türk Asıllı Dışişleri Bakanı Türkiye’de haklarında suçlama olmayan tutuklular da 30 gün gözaltında tutulabilecek. Büyükelçi Gökçe şöyle dedi: “Biz çok geniş bir yardımcı ağından söz ediyoruz, öyle ki bu şebekenin elemanı olan ya da ona yardımda bulunan kişileri kontrol altında tutmak zorundayız. Gözden kulaktan uzak kalmaması gereken 50 – 60 bin kişiden söz ediyorum. Tutuklananların sayısı 4 binden az fazladır. Onlar mahkeme kararıyla içerdedir. Öteki 6 bin kişi ise, uygulanan koruma önlemi sonucu gözaltındadır. Onlar savcı emriyle toplanmıştır. Öyle ki, sözü edilen büyük rakama giren diğer kişiler ne tutuklu ne de gözaltındadır. Onlar, öğretmen, kamu görevlisi vb mesleklerden olup kimileri görevden serbest bırakılmış, diğerleri ise ancak bir süre için uzaklaştırılmıştır. Hakları, özgürlükleri
ve maaşları korunur.” “Türkiye, vatandaşların, sivil halkın bir darbeyi nasıl durdurabildiğini dünyaya gösterdi,” diyen diplomat Gökçe radyo konuşmasını şöyle tamamladı: “Bu bir olgunlaşma sürecidir, demokrasi zaferlerini bir gecede kazanamıyor. Onun üstün gelmesi için çaba göstermek, düşünmek, kurbanlar vermek, çalışmak gerekir. Demokrasi hiçbir topluma paraşütle indirilemez.”
Londra’nın Türk kökenli eski belediye başkanı Boris Johnson, İngiltere’nin yeni Dışişleri Bakanı oldu. İngiltere’nin yeni Dışişleri Bakanı, Türk kökeniyle de bilinen Boris Johnson oldu. Ülkedeki referandum sürecinde AB’den çıkılmasından yana kampanyanın başını çeken Muhafazakar Parti’li Johnson, bugün görevine resmen başlayan yeni Başbakan Theresa May tarafından kabinede Dışişleri Bakanı olarak görevlendirildi. Türk kökenli ve 52 yaşında olan Johnson, Osmanlı döneminde Damat Ferit Paşa hü-
kümetinde bakanlık yapmış Ali Kemal Bey’in torununun oğlu. Johnson, 2008-2016 yıllarında başkent Londra’nın belediye başkanlığını yaptı. Brexit kampanyasını birlikte yürüttüğü Michael Gove’un başbakanlık koltuğuna talip olduğunu açıklamasının ardından Johnson, Başbakanlık için adaylığını koymamıştı.
Başka Anavatan Yok! Devletimizin Yanındayız! ‘Demokratik şekilde seçilmiş kurumları destekliyoruz’ Gerekçe: Türkiye Cumhuriyeti’nde 15 Tem- RASİ BULUŞMASINDA Devlet Başkanı R.Tayyip Erdomuz 2016 başarısız askeri darbe girişimi, yaşanan katliamı lanetler; halkımızın tepkisine katılır ve OHAL uygulamasına Dernek olarak desteğimizi sunarız. Başka Anavatan Yok! Devletimizin Yanındayız! Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK), Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi – BGSAM ve birçok aydınlarımız ve akademisyenlerimiz ile birlikte, ana-vatanımız Türkiye Cumhuriyetinde 15 Temmuz 2016 gecesi gerçekleştirilmek istenen kanlı askeri darbe kalkışmasını bütün üyelerimiz ve soydaşlarımız adına kınar ve lanetleriz. Türkiyeyi Orta Çağ karanlığına itmek isteyenlerin karşısındayız. Türkiye devletinin ve halkımızın her zaman yanında olduk ve yanındayız. FETÖ hain çetesi ve “paralelci” örgütlenmenin yasal hükumetimizi ve devlet başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı devirip askeri faşist bir iktidar kurma denemesini durdurma çağrısını duyar duymaz sokaklara ve meydanlara dolduk, darbecilere biz de göğüs gerdik. BULTÜRK bayraklarını yükselten büyük bir grubumuz Saraçhane, Taksim demokrasiyi koruma nöbetine katıldı. Her akşam İstanbul/Bayrampaşa demokrasi için kitle etkinliklerinde yer alıyoruz ve aktif katılmaya devam ediyoruz. 21 Temmuz akşamı düzenlediğimiz BARIŞ VE DEMOK-
ğan başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunda alınan 3 ay süreli OHAL durumu bildirisine tam destek ifade ettik. OHAL durumun hak ve özgürlüklerimizi savunmak, yasal haklarımızın çiğnenmesine yol vermemek, yaşadığımız semtlerde ve şehrimizde ve ülkemizde huzur ve güvenlik tesis etmek için alındığına kesin inanıyoruz. Biz, Türkiye Cumhuriyeti ne kadar daha büyük ve daha güçlü olursa Bulgaristan eyaletindeki kardeşler de o kadar daha huzurlu ve emin yaşayacaklarına inanıyoruz. Anayasal duruma uyacağımızı beyan ederken, Cumhurbaşkanımız Sayın R.T. Erdoğan’ın ve Bakanlar Kurulu’nun tüm kararlarına ve çağrılarına bundan böyle de uyacağımızı, demokratik düzeni korumaya yönelik her davete her an uymaya hazır olduğumuzu duyuruyoruz. Devlet ve kamumuzun, vicdanlarını ve ruhlarını “üstün akıl” olarak bilinen hain dış güçlere satmış, Pensilvanya’da gizlenen FETÖ çetecilerinden ve paralelci darbeci taşeronlarından tamamen temizleneceği güne kadar OHAL güçlerinin yanında olacağımızı ve hiçbir desteğimizi esirgemeyeceğimizi kamuoyuna duyururuz. KİMSE ELİNDEN TÜRK BAYRAĞINI BIRAKMASIN HERKES ONUN GÖLGESİNDE TOPLANMAYA DEVAM ETSİN Saygılarımızla,
HALK
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Sn.Rosen Plevneliev: “Türkiye Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti’nin iyi komşu ve stratejik ortağıdır. Bizim için Türkiye’de istikrar ve barış, insan haklarının korunması en önemli unsurdur. Komşumuzdaki durumu dikkatle takip ediyoruz, her türlü şiddet olayını kınıyoruz ve Türkiye Cumhuriyetinde demokratik şekilde seçilmiş kurumları destekliyoruz.“
DARBEYİ
DURDURDU