Siyasi ve Aktüel Gazete
Yıl - 14 Sayı: 114 Kasım - 2016 -“ B i l g i O r d u s u B i z i m O r d u m u z , B i l d i ğ i m i z i Ö g r e t m e k B i z i m G ö r e v i m i z ”
Türk Dünyasından “Kıbrıs’ta Son Durum” Paneli
KKTC–Yeniden Doğuş Par tisi Genel Başkanı Prof.Dr.Erhan ARIKLI İstanbul’da “Kıbrıs görüşmelerinde son durum” konulu konferastan lış konuşması için, BULTÜRK Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK’ü ve ardından URAL Derneği Genel Başkanı Bülent MAŞAOĞLU davet edildi. Bu iki düzenleyici dernek başkanlarının ardından asıl konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Erhan ARIKLI kürsüye davet edilerek konferans başlatıldı. Konuşmasında ARIKLI: “TÜRKİYE ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE SADECE KENDİ KADERİNİ DEĞİL, KIBRIS’IN KADERİNİ DE BELİRLEYECEK BİR DÖNEMECE GİRDİĞİNİ” kaydetti. Bulgaristan Türkleri Derneği ve Ural Eğitim Kültür ve Stratejik Araştırmalar Derneğinin düzenledikleri, “Kıbrıs Müzakerelerinde Son Durum” konferansına kendilerini davet ettiklerinden dolayı iki başkana teşekkür etti. Ardından:“MüzakerelerkesilirseKıbrısTürkününalternatiflerivardır. Ama bu alternatiflerin arasında Türkiye’ye ilhak yoktur. Kıbrıs Türkleri kurduğu bu devleti yaşatmaktan aciz değildir” kaydetti. Bayrampaşa Kültür Merkezinde, URAL EĞİTİM, KÜLTÜR Konferansın konuşmacısı KUZEY KIBRIS TÜRK “Şu an Amerika ve İngiltere Full Time devrede. HeVE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ İLE BUL- CUMHURİYETİNİN–Yeniden Doğuş Par- yetlerinin biri gidiyor, biri geliyor. Akıncı’yı ve GARİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ tisi Genel Başkanı Prof. Dr. Erhan ARIKLI oldu. Anastasiadis’i tekrar bir araya getirmeye çalışıyorlar. Onların hedefleri şu; Kıbrıs’ın etrafında muazzam bir pet(BULTÜRK)‘nin birlikte düzenledikleri ” KIBRIS GÖRÜŞ Moderatörlüğünü Dr. Erdal KARABAŞ’ın yaptığı konfe- rol ve gaz var. Bu petrol ve gazı, Amerika ve İngiliz şirketMELERİNDE SON DURUM “ Konulu konferans düzenlediler. ransta, saygı duruşu ve istiklal marşı okunduktan sonra açı- leri birlikte çıkarmak için hazırlık yapıyorlar. Devamı 11’de Politik gözlemciler Radev’in Tsaneva’yı başbakan görevinde bırakacaktır.
Geçici Başbakan Bayan İlyana Tsanova
İlyana Tsanova leri başarılı bir şekilde yerine getiren bir teknokrat olduğu için Bayan Tsanova’yı geEski Cumhur- çicihükümeteBaşbakanolarakatayacaktır. başkanı Rosen 22 Ocakta görevine başlayacak olan Plevneliev Bayan yeni Cumhurbaşkanının Halk Meclisi’ni İlyana Tsanova’yı tatil ettikten ve erken genel seçim tageçici Bulgar hü- rihini belirledikten sonra eski cumkümetine Başkanı hurbaşkanı tarafından atanan başatadığında, yeni bakanı değiştirmeye ve hükümette seçilen ve göre- değişiklikler yapmaya hakkı yoktur.” vine 22 Ocak 2017’de başlayacak olan Politik gözlemciler Radev’in Tsaneva’yı Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in hükü- başbakan görevinde bırakacaktır. Bu dumette değişiklik yapmayacağı açıklandı. rumda yeni gerginlikler yaşanmasına Plevneliev’in görev süresinde ku- imkân verilmeyeceği gibi, geçici hürulmuş olan iki geçici hükümette Av- kümlere bakan vermeyeceğini açıklarupa Birliği Fonlarından sorumlu Baş- yan GERB ve BSP partileri başkanları bakan Yardımcısı görevinde bulunan Boyko Borisov ile Kornelya Ninova’nın Bayan İlyana Tsanova’nın Cumhur- açıkladığı beyanlara da uyulacaktır. başkanı tarafından açıklaması bekleBayan Tsankova halen AB “Yünker” nen üçüncü geçici hükümette Başbakan olması artık kesinleşti. Bu haberi planı balkan yardımcısı görevinde buluveren “24 asa” gazetesi şöyle yazıyor. nuyor. Ve bu görevde çok başarılı olması “Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, da Bulgar geçici hükümetine başbakan dahaöncekiikihükümettebelirlediğiödev- olarak seçilmesi gerekçelerinden biridir.
Bulgaristan
“Türk Dünyası Belgesel Film Festivali ve Yarışması” Dünya Gazeteciler Federasyonu tarafından bu yıl ilki düzenlenen “Türk Dünyası Belgesel Film Festivali ve Yarışması”, Grand Hotel de Pera’da yapılan istişare toplantısında değerlendirildi. Toplantıda konuşan Dünya Gazeteciler Federasyonu Başkanı Menderes Demir, festivalin, Türk dünyasına katkı sunmak amacıyla başlatıldığını söyledi. Toplantıda konuşan Dünya Gazeteciler Federasyonu Başkanı Menderes Demir, festivalin,Türk dünyasına katkı sunmak amacıyla başlatıldığını söyledi. Tataristan’da gerçekleştirilen, 2. Türk Dünyası Gazeteciler Şurası’nda, sinema alanında çalışma kararı alındığını belirten Demir, başvuruları şubat ayında almaya başladıklarını ve 13 bölgeden 70 belgesel filmin başvurduğunu dile getirdi. Demir, festival kapsamında belgesel gösterimleri, söyleşi ve atölyeler düzenlediklerini aktararak, şu bilgileri verdi: “Ön seçici kurul, başvuran filmleri 12’ye düşürdü ve jüri de ilk üç filme ödül verdi. İlk gösterimimizi 23. Adana Film Festivalinin etkinlikleri içerisinde gerçekleştirdik. Sonrasında ise İstanbul’da ödül ve gala programımızı yaptık. Türk dünyasından çok sayıda değerli mi-
Dernekleri Bulgaristan Federasyon Çatısında Birleşiyoruz
Federasyonu
Bulgaristan Dernekleri Evlad-ı Fatihan Federasyonu ilk toplantısında konuşma metni. Son siyasi gelişmeler ışığında Bulgaristan’ın genel durumu. – Şu anda Bulgaristan Türklerinin durumu vahim. Bulgaristan’da yapılan seçimlerde Bulgar partilerin tamamı bizi dışlamış durumdalar ve buna cevap verecek bir mecalimiz yok. –Seçim sonuçları: – Acizliğimize bir bakalım bu seçimlerde bir Türk Cumhurbaşkanı adayı çıkartamamak bizim acizliğimizi gösteriyor. – Türkiye yaşayan göçmen kitlesi sürükleyici olması gerekir. maalesef Türkiye’de bulunan bir çok vatandaşımız kime oy vereceğini bilmiyor. Devamı 6‘da
Neriman ERALP KAYONCUOĞLU Ana-vatanımızda sandık başında anadilimizde konuşma yasağı ve sandık saKonu: “Bulgaristan dernekleri yısı gibi utanç verici yasalar dayattılar. Evlad-ı Fatihan” çatısında birleşiyor Parçalanmamak, mahvolma- Sinsi hedefli tedbirlerle çifte vatandaşmak, mutlaka başarmak için bir- lığımızı elimizden almaya çalışıyorlar. l i k t e m ü c a d e l e e t m e l i y i z . Zaman, bu sinsi planları suya düşürme Bulgaristan’daki yakınlarımızdan sonra zamanıdır. Aynı fikir ve duygularla doTürkiye’deki soydaşlarımızı da parça- nanmış tüm göçmen kardeşlerimizi sımlayıp siyaset oyuncağı haline getirdiler. sıkı birleşmeye çağırıyoruz. Devamı 7‘de
safirimiz katıldı. Sonrasında Niğde, Lefkoşa, Bakü, Almatı ve Bişkek’te gösterimler yaptık. Sinema, dünyanın en etkili araçlarından biri. Biz, daha çok çalışıp, Türk dünyasının kültürüyle ilgili daha kapsamlı çalışmalar yapmalıyız.” –“Başladığımız işi sonuna kadar götürmemiz lazım” Festivalin jüri başkanı, Türkmenistanlı yönetmen Hocakulu Narlıyev de Türklerin farklı coğrafyalarda hayat sürdüklerine dikkati çekerek, böyle bir etkinliğin daha önce başlatılmış olması gerektiğini kaydetti. Narlıyev, farklı ülkelerde yaşayan Türklerin unutulduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Türkiye, hem siyasi hem ekonomik olarak Türk cumhuriyetleri arasında en büyüğü. Türkiye, diğer cumhuriyetlere de sahip çıkmalı. Bu festival nesilden nesle aktarılmalı. Birbirimizin tarihini bilmemiz
ÖĞRETMENLER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN
Cumhuriyetimizin kurucusu Başöğretmen Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettikleri günün 88. yıldönümünde kutladığımız Öğretmenler Gününün çalışan ve emekli tüm öğretmenlerimize kutlu olmasını diliyorum. Ebedi aleme göçen veya görev şehidi olan tüm öğretmenlerimize de Allah rahmetler diliyorum. Mekanları cennet olsun. Büyük Atatürk’ün dediği gibi: “Eserinin üzerinde imzası bulunmayan yegâne sanatkar öğretmendir”. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
2
k A S I M - 2016
NATO ve AB’ye karşı Rus Senaryosu
NATO ve AB’ye karşı Rus Senaryosu Oyuncuları: HÖH partisi AB Milletvekilleri. DOST partisi başkanı Lütfi Mestan Doğan AB parlamentosundaki vekilleri Avrupa gericiliğine karıştı. 23 Kasım 2016 günü Avrupa Parlamentosu, üçüncü ülkelerden Avrupa Konseyine yöneltilen propagandaya karşı koymak amacıyla bir karar aldı. Rusya Federasyonu ve birçok terörist örgütün Avrupa Birliği ülkeleri toplumlarına, yargı değerlerine ve siyasi seçimine karşı yürüttüğü siber savaşın stratejik hedeflerini, araçlarını ve somut saldırılarını kuşku götürmez bir şekilde ortaya koyan delil ve ciddi kanıtlarını basarak kabul edilen Avrupa Parlamentosunun belgesine destek vermiştir. Bu kararda, aynı bölgeden bir ülke olan Bulgaristan da aralarında “Doğu Komşuluğu” ülkelerine özel bir vurgu yapılmıştır. Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’ne resmen üye alınmasından (2007) önce ve sonra bir Bulgaristan siyaset adamı ve meclis üyesi olarak, ülkemizde Rus siyasi, ekonomik ve bilgilendirme etkisinin yayılmasının “siber savaş” kavramı belirmezden çok evvel devamı bir şekilde, sistematik olarak ve bir görüş olarak halka yayılırken somut şekiller almaya başladı. Bu saldırganlığa karşı koyan olmaması sorunu, olayın teşhis edilememiş olmasıyla siyasi vurdumduymazlıkla veya bürokratik kalpazanlıkla izah edilemez. Rusya simasının hafızamızdaki çatallaşmışları ve bir sosyal olgu olarak çok kartı karma karışıklığı Avrupa Birliği ve özelikle de Bulgaristan gibi ülkelerin dramıdır. Tanımı da demokratik, stratejik muhataptır. Rusya kendisi de uzun yılar muhatabımız gibi davrandı. Bu partnerliğin doruk noktalarından bizi, adına Budapeşte Memorandumu denen ve Ukrayna’nın nükleer silahlarını Moskova kontrolüne bırakmasına karşılık olarak ülkenin toprak bütünlüğünün Rusya Federasyonu, Birleşik Amerika ve Büyük Britanya tarafından garanti altın alan bir devletlerarası sözleşme imzalanmıştı. Daha 2014’te Budapeşte Memorandumu “patlatıldı”, Kırım Rusya tarafından işgal edildi, Moskova’nın siması birden bire kökten değişti, ortak saldırgan oldu. İşte böyle bir görünümde, Rus siyasi, ekonomik ve bilgi akımıyla etkileme alt yapısının geliştirilmesi sonucu Batı medeniyetine karşı düşmanca siber savaş geliştirdi. Siyasi deneyim birikimi iki noktaya işaret ediyor: Avrupa Birliği ve demokratik devletler yalnız yaptırımlar uygulamakla siber Rus saldırılarından kendilerini savunamayacaktır. Bu açıdan vurgulanması gereken bir de, medeniyet anlamında DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin aktifleşmesiyle birlikte Rusya siber savaşlarının etkisi çağdaş demokrasi için riskler içeriyor. Bunun nedeni ise, Kremlin’in Batıya karşı siber operasyonlarına çok zengin ve nüanslı zeka ve maddi kaynaklar katmasındadır. Avrupa Birliği’nin bir yandan DEAŞ’tan ve öte yandan Rusya’dan gelen tehlikeyi aynı nitelikli saldırılar olarak görmesi tesadüf değildir. Rusya ile ilgili gelişmelere yapılan vurgulamalar ve ifade edilen endişenin dha kesin olması gözden kaçmıyor. Bunun böyle olmasının nedenini ise, İslam devleti kötülük ve zalimliğinin gözle görülür çizgileri var, Devamı www.bghaber.org
Bulgaristan Türklerinin Sesi
“Balkanlarda Türkçe İlelebet Yaşayacaktır” Genel Başkan Alptekin Cevherli’nin Merita
Mustafa’ya teşekkür plaketi takdim ederken Kocaeli Şairler ve Yazarlar Derneği’nin (KOŞYAB) düzenlediği ‘Rumeli’nde Yaşayan Türkçe’ konulu sunumda konuşan Merita Mustafa ‘Türkçe Balkanların eski dillerinden biridir ve ilelebet yaşayacaktır’ dedi Kocaeli Şairler ve Yazarlar Derneği tarafından her yıl Türkçe konuşulan ülkelerle ilgili gerçekleştirilen geleneksel toplantıların sonuncusu SEKAPark Mevlevî Evi’nde 26 Kasım 2016 Cuma akşamı gerçekleşti. Daha önce Doğu Türkistan, Kerkük ve Irak Türkmenleri, Güney Azerbaycan ve Batı Trakya Türkleri konulu sunumlar gerçekleştiren derneğin bu yılki konusu Makedonya Türkleri ve Rumeli Türkçesi oldu. Konuyla ilgili sunumunu gerçekleştiren Merita Mustafa, geçmiş yıllarda Makedonya’daki Türk asıllı çocuklara Türkçe dersleri verdiği dönemde karşılaştığı zorlukları ve Türkçe eğitimin önüne çıkartılan engelleri anlattı. Makedonya’da Türk nüfusun resmi rakamlarda % 3,7 olarak gösterilmesine karşın gerçek rakamın % 10’lar civarında olduğunun altını çizen Merita Mustafa, bu nedenle Türklerin var olduğu pek çok yerde nüfus sayımı işleminin yarım bırakıldığını ve bu nedenle de Türklere anayasa gereği belli bir oranı yakaladıklarında verilmesi gereken ‘Türkçe ana dil dersi’ hakkının bu yolla kullandırılmadığını dile getirdi. Türkiye’nin de konuyla ilgili olarak tavır alırken bazı durumlarda yanlış bilgilendirilmesi nedeniyle hataları olabildiğine de değinen Mustafa, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumların bir dönem FETÖ’nün oyunla-
İzmir’in dağlarında çiçekler açar. Altın güneş ordu sırmalar saçar. Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar. Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa; Adın yazılacak mücevher taşa.
rına geldiğini, inşallah ileriki dönemlerde bunların temizlenmesi ile Türkler olarak daha rahatlayacaklarını umut ettiklerini dile getirdi. Çünkü TİKA bölgemizde çok büyük işler başarmış ve dev projelere imza atmıştır. Bu nedenle Balkan Türklüğü için TİKA çok önemli bir kuruluştur. Makedonya’da Osmanlı Türkerinden önce Karadeniz’in kuzeyinden gelmiş çok sayıda Türk olduğunu da hatırlatan ancak bunların geçen zaman içerisinde Türklük bilincini korumalarına rağmen Türkçeyi unuttuklarını dile getiren Mustafa, Pomaklar, Torbeşler ve diğer bu Türk unsurların da aynen Osmanlı bakiyesi Türkler gibi Türkiye’nin ayrımcılık yapılmadan ilgi alanında olması gerektiğinin altını çizdi. Soru – cevaplarla sohbet toplantısı şeklinde samimi bir ortamda gerçekleşen oturum, Kocaeli Şairler Yazarlar Derneği Genel Başkan Alptekin Cevherli’nin günün anlam ve önemine ilişkin teşekkür plaketi takdim etmesiyle son buldu.
BAŞKON Yöneticileri
Milletvekili ve Akademisyen Müjdat KAYAYERLİ “BAŞKON’un Okumak ve Okutmak Projesi” üzerine bir konuşma yapmıştır. BAŞKON üyesi katılımcılar içerisinden 24 Kasım Öğretmenler Günü eksenli şiir ve konuşmalar ile devam eden etkinliğe halkın da ilgi gösterdiği görülmüştür.
Dünya Gazeteciler Federasyonu, Türk Dünyasının Değerlerini Ortaya Çıkarmalıyız
Dünya Gazeteciler Federasyonu tarafından bu yıl ilki düzenlenen “Türk Dünyası Belgesel Film Festivali ve Yarışması” istişare toplantısında değerlendirildi. Anadolu Ajansının (AA) global iletişim ortağı olduğu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Dünyası Belediyeler Birliği (TDBB) ve TRT desteği ile gerçekleştirilen festivalin kapanış ve istişare toplantısı, Grand Hotel de Pera’da yapıldı. Toplantıda konuşan Dünya Gazeteciler Federasyonu Başkanı Menderes Demir, festivalin, Türk dünyasına katkı sunmak amacıyla başlatıldığını söyledi. Tataristan’da gerçekleştirilen, 2. Türk Dünyası Gazeteciler Şurası’nda, sinema alanında çalışma kararı alındığını belirten Demir, başvuruları şubat ayında almaya başladıklarını ve 13 bölgeden 70 belgesel filmin başvurduğunu dile getirdi. Demir, festival kapsamında belgesel gösterimleri, söyleşi ve atölyeler düzenlediklerini aktararak, şu bilgileri verdi: “Ön seçici kurul, başvuran filmleri 12’ye düşürdü ve jüri de ilk üç filme ödül verdi.
İzmir Nereye Ayrılsın?
Kaç yıldır duymadığınız bir marş vardı. Hatırlar mısınız…
Başkent Ankara’da Türk Sanat Müziği Konseri Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Ankara Temsilcimiz Sn. İsmail CİNGÖZ’ün de üyesi olduğu Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonu BAŞKON, Kültür Bakanlığının katkılarıyla 26 Kasım 2016 günü saat:18.00’de Ankara Yenimahalle Belediyesi İlkadım Salonunda Türk Sanat Müziği Konseri düzenleyerek üyeleri ile bir araya gelmiştir. BAŞKON Genel Başkanı Sn. Mehmet AKYOL’un katılımcılara iştiraklerinden dolayı bir teşekkür ve yapılan faaliyetler hakkında bilgi veren konuşması ile başlayan etkinlikte; Kültür Bakanlığı solistleri Ülker KARAMAN ve Yalçın YAMAN tarafından icra edilen konserin ardından, 21. Dönem Afyon
Alptekin CEVHERLİ
İlk gösterimimizi 23. Adana Film Festivalinin etkinlikleri içerisinde gerçekleştirdik. Sonrasında ise İstanbul’da ödül ve gala programımızı yaptık. Türk dünyasından çok sayıda değerli misafirimiz katıldı. Sonrasında Niğde, Lefkoşa, Bakü, Almatı ve Bişkek’te gösterimler yaptık. Sinema, dünyanın en etkili araçlarından biri. Biz, daha çok çalışıp, Türk dünyasının kültürüyle ilgili daha kapsamlı çalışmalar yapmalıyız.” “Başladığımız işi sonuna kadar götürmemiz lazım” Festivalin jüri başkanı, Türkmenistanlı yönetmen Hocakulu Narlıyev de Türklerin farklı coğrafyalarda hayat sürdüklerine dikkati çekerek, böyle bir etkinliğin daha önce başlatılmış olması gerektiğini kaydetti. Narlıyev, farklı ülkelerde yaşayan Türklerin unutulduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Türkiye, hem siyasi hem ekonomik olarak Türk cumhuriyetleri arasında en büyüğü. Türkiye, diğer cumhuriyetlere de sahip çıkmalı. Bu festival nesilden nesle aktarılmalı. Birbirimizin tarihini bilmemiz lazım. Onun için televizyon ve sinema çok önemli. Eskiden bu işler zordu ama şu anda çok kolay. Başladığımız işi sonuna kadar götürmemiz lazım.” Toplantıya ayrıca, Azerbaycan Milletvekili ve Basın Konseyi Başkanı Eflatun Amaşov, Kırgızistan Milletvekili Sadık Şer-Niyaz, Türk Dünyası Gazeteciler Platformu Dönem Başkanı Yılmaz Karaca, Sinema Genel Müdürlüğü Daire Başkanlarından Enver Aslan, TRT İstanbul Müdürü Abdülhamit Avşar, BULTÜRK Başkanı Rafet ULUTÜRK ve Anadolu Spor Gazetecileri Derneği Başkanı İbrahim Erdoğan katıldı.
İzmir dağlarına bomba koydular Türk’ün sancağını öne koydular. Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular. Kader böyle imiş ey garip ana Kanım feda olsun güzel vatana. İzmir’in dağlarında oturdum kaldım Şehit olanları deftere yazdım. Öksüz yavruları bağrıma bastım. Kader böyle imiş ey garip ana Kanım feda olsun güzel vatana Türk oğluyum ben ölmek isterim. Toprak diken olsa yatağım yerim. Allah’ından utansın dönenler geri Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa Adın yazılacak mücevher taşa. Uzun zamandır televizyonlarda marşlarımız çalınmamaktadır. Bilmem fark ettiniz mi? Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinin hızlanması ile birlikte marşlarımız azalmış, Gümrük Birliği’ne 90’lı yıllarda girdikten sonra da Türk televizyonlarından marşlarımız tamamen kaldırılmıştır. Emri kim verdi, nasıl uygulamaya girdi bilmem ama yeni nesil marş bilmeden büyüyor. Oysa marşlar bir milletin var oluş mücadelelerini, nelere rağmen varlığını devam ettirdiğini ve geleceğe yönelik hedeflerini tanımlayan sanatsal değerlerdir. Eğer bir millet marşlarını unutursa kendini de unutur… Ondan sonra da birileri aradan malı götürür… 17 Kasım Perşembe günü gazetelerde dehşete düşüren bir haber vardı. CHP milletvekili Ali Yiğit bir konuşmasında: “Cumhurbaşkanı, Başbakan kafa tutuyor, Dışişleri kafa tutuyor. ’Avrupa Birliği’ni istemiyoruz’ diyorlar. 57 yıl bu kapıda bekledik. AB’ye girmek için kanun değişiklikleri yaptık yüzlerce. Biz Avrupalı olmaya hazırız. Hele İzmirliler bu işe çok hazırlar. Orası demokrasiye açılan, Avrupa’ya açılan bir kapı gibidir. Biz bazen diyoruz ki ’Gerekirse de İzmir ayrılsın’ yani biz istemeyiz, bu şartlarda bunlarla yaşamayı. Biz Avrupalı olmaya çalışıyoruz. Türkiye’de yaşayan demokrat, aydın, çağdaş insanlar Avrupalı olmaya hazır” diyerek İzmir’in Türkiye’den ayrılmaya hazır olduğunu iddia etmiştir. Sakın bu sözü mevcut hükümeti eleştirmek için o anda sehven söylenmiş bir laf olarak düşünmeyin. Çünkü yaptığı düzeltme açıklamasında da “Burada hiç kuşkusuz ifadenin eksik olmasının da etkisi vardır. Ancak ben konuşmamda tam anlamıyla ‘Biz İzmirliler olarak, temel insan hak ve özgürlüklerine, demokrasiye, adalete, eşitliğe, barışa ve kardeşliğe inanıyor ve Avrupa Birliği’ne girmek istiyoruz. Bu değerler <insanlığın, insan olmanın evrensel değerleridir> ve bunlara inanıyor, bunları savunuyoruz. Bunların olmadığı, bu değerlerin kabul görmediği yerde yaşanmaz’ demek istedim” diyerek özür dilerken bile ifadesinin arkasında olduğunu ima etmiştir. Oysa Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşunun atıldığı, on binlerce şehit ardından düşmanın denize döküldüğü bugün dahi vatanın bölünmez bütünlüğü için en çok şehit veren illerin başında olan efeler diyarı güzel İzmir hakkında Yunan ağzı ile konuşan ve gerçek fikrini belli eden bu şahsı İzmirli olarak kınıyor ve vatan için gerekirse ölmeye hazır milyonla İzmirli efe torunu olduğunu AB misyonerlerine hatırlatıyorum. İzmir, Kurtuluş Savaşı’nın Kızıl Elmasıdır! Herkes ağzından çıkanı önce bir duysun! Eğer o Kurtuluş Savaşı olmasaydı zaten şu anda ülkemiz Avrupa Birliği üyesi olmayacak mıydı? Ege Bölgemiz Yunanistan, Güneydoğu Anadolu Bölgemiz Fransa, Akdeniz Bölgemiz İtalya, Marmara Bölgemiz de İngiltere işgalinde değil miydi? Bakın neredeyse bütün Avrupa’yla bütünleşmişiz zaten değil mi?
www.bghaber.org
Bulgaristan Türklerinin Sesi
KASIM - 2016
Plevnliev: Bulgaristan popülist ve aşırı milliyetçi rejimle ilerleyemez. Bulgaristan Cumhurbaşkanı. Rosen Plevneliev.
Bulgaristan’da ve dünyada öteki düşmanlığı aldı yürüdü, Bulgar tarihinde, halkı Vasil düşmanlık dili kulLevski gibi birleştirebilen başka lanılıyor, aşırı popübir ulusal sima ortaya çıkmadı. lizm ve milliyetçiBulgaristan Cumhurilik tırmanıyor. Biz yeti Cumhurbaşkanı Sofya bugün, vatan sevAskeri Akademisi avlugisine basan, farklı sunda Vasil Levski anıtı töreolan herkese saygı ninde konuştu ve “Kendimizi göstermeyi zorunlu basmakalıp zamanını yaşakılan bir modern mış düşüncelerden, dogmayurtseverlik, aydınlardan kurtarıp özgür insanlık taşıyan milliyetların gücüne inanalım ve ulusal çilik lazım olduğuna inanıyoruz. “ dedi. maneviyatımız kanat açacağına inanalım Plevneliev şunları vurguladı: “Avrupa
tipi bir demokrasi kurabilmemiz eğitimli ve hoşgörülü halkımıza bağlıdır. Bugün birçokları Vasil Levski tarafından tanımlanan ve ilan edildiği gibi temiz ve kutsal ülkümüz, hedeflerimiz ve yönümüz, Bulgaristan’ın Avrupa’da şerefli bir yeri ve diğer Avrupa halkları arasında saygınlığı olmadığını, cumhuriyetimizin iflas ettiğini yayıyor dedi ve “Tarihimizde halkımızı Levski gibi birleştirebilen başka bir lider çıkmadı” diye ekledi. 22 Ocak 2017’de görevi sona eren Devlet Başkanı, “Bulgaristan popülist ve aşırı milliyetçi rejimle ileri adım atamaz” vurgulaması yaptı.
Bulgaristan’ın NATO ve K Ö L E N İ N A N I T I D İ K İ L E C E K ABD’nin Vermont eyaletinde, Afrika’dan kaAB’den bağımsız olabilir çırılan kölelerin hayatına günlüğüyle ışık tu-
Rusya Stratejik Casusluk Daire Başkanı -Leonid Reşetnikov BGSAM: Rusya’nın Bulgaristan üzerinde artan baskısına ışık tutan bir söyleşi. Çeviridir. Ana başlıklar: Doğan bir Bulgar yurtseveridir. Avrupa Birliği /AB/ ve NATO dağılacak. Bulgaristan Sosyalist Partisi Başkanı K.Ninova bana “Radev ilginç bir kişidir,” dedi. Bulgaristan Bulgaristan’a Rusya da Rusya’ya dönsün. O zaman iki ülke aralarında Sovyet zamanında olduğundan daha yakın olacaktır.Bu cümleler, Bulgar gazeteci Georgi Koritarov’un “Serbest Bölge” adlı TV programında eski Rus casusu ve Rusya Stratejik Araştırma Enstitüsü Başkanı Leonid Reşetnikov’la söyleşisinden alınmıştır. Koritarov: Son günlerde bizde Rusya’nın tutucu devrim konsepti (genel düşünce) üstüne Rusların anlayışı konusu ciddi ilgi uyandırdı. Rusya’nın tutucu devrim konsepti hangi temeller üzerine bina edilmiştir. Reşetnikov: Ben, Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı müdüriyetine ait bir Enstitü yönetiyorum. Bu kurum, tüm Avrupa ülkelerindeki süreçlerin, o ülkelerdeki süreçlerin analizini yapıyor. Avrupa’da tutucu güçlerin gücenmesi süreci var. Biz Rusya’da buna geleneksel güçlerin güçlenmesi süreci adını verdik. Bu eğilim son 2 -3 yılda büyüdü. Gelenekse güçler kavramının bizim için taşıdığı anlam nedir: Din, gelenek, vatan, aile, özel mülkiyet temelini ön plana çıkaran güçlerdir onlar. Rusya ve diğer Avrupa ülkelerinin gelişmesinde bu gelişmeler gelenekseldir. Biz, son 100 yılda, Rusya’ya dayatılan, sayıları iki olan liberal ve komünist yönden farklı bir yönelim istiyoruz. Koritarov: Buraya açıklamalı bir soru sıkıştıralım diyorum. Bu geleneksel devrim konseptine Doğu Avrupa ülkelerinde, daha doğrusu Balkanlarda ve Bulgaristan’da bu potansiyel var mı? Reşetnikov: Evet var. Mesela Macaristan’da neredeyse gerçekleştiğime şahidiz. Bulgaristan’da da böyle bir eğilim var. Bulgaristan’da cumhurbaşkanı seçimlerini izlerken, ikinci turda Radev’e Bulgaristan Sosyalist Partililerle birlikte, “Yurtsever Cephe” en, sağcılardan ve Reformcu Blok’tan seçmenin oy verdiğini gördük. Radev’in bütün seçim kampanyası bu yöndeydi ve Bulgaristan için gelenekler olan şeylere vurgu yaptı ve ideolojik görüşlere az değindi. Yani o Bulgar halkı için geleneksel olana büyük önem verdi. Bu da Bulgaristan’da böyle eğilimler olduğuna işaret ediyor. Koritarov: Rumen Radev gibi bir kişinin ya da bu geleneksel konuşma biçimine sebep olan, bu yılın Ağustos ayında Moskova’da görüştüğünüz öğrenilen BSP Genel Sekreteri Kornelya Ninova ‘nın mesajları size samimi gelmiş olabilir mi? Reşetnikov: Biz Bayan Ninova ile Moskova’da görüşmedik, Sofya’da görüştük. Yazın görüştük. Bayan Ninova bana Radev’in çok iyi bir aday olduğunu söyledi. Başka bir şey konuşmadık. Yorum da yapmadık. Koritarov: Demek, bu görüşme Sofya’da oldu…?! Reşetnikov: Radev’in ne kadar samimi konuştuğunu şimdi göreceğiz. Şimdi o Cumhurbaşkanı koltuğuna oturacak. www.bghaber.org
tan eski bir kölenin anıtı dikilecek. Anıtla ilgili tören, Jeffrey Brace adıyla bilinen eski kölenin günlüğünün 1810 yılında basılan kopyalarından birini çalıştığı Vermont Üniversitesinin kütüphanesinde bulan Kari Winter ile Brace’in torunlarının öncülüğünde gerçekleşecek. “Afrikalı Ama Köle: Jeffrey Brace Takma Adlı Boyrereau Brinch’in Günlüğü” adlı
kitabın da editörü olan Winter, bir beyaz avukatın yardımıyla yayımlanan günlüğün önemli bir şahsiyete ait bir hikaye olmasının ötesinde, kaybolan Amerikan tarihinin de bir parçası olduğunu söyledi.
SOMALININ YARISI ACİL YARDIMA MUHTAÇ Şiddet sarmalının içindeki Somali’de yaşayanların neredeyse yarısının acil yardıma muhtaç olduğu bildirildi. 52 sivil toplum örgütünün Kenya’nın başkenti Nairobi’de yayımladığı bildiride, 8 milyon nüfuslu Somali’de 3 milyon 250 bin kişinin acil yardıma muhtaç olduğu belirtilerek, muhtaçların sayısının 2008’in başından beri yüzde 77 arttığı kaydedildi.”
Bulgaristan’ın Nedelino Belediye Başkanı Türkiye’de Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı A. Ergin Okandeniz, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Meclis Üyeleri Nedelino Belediye Başkanı Boyan Kehayov ve beraberindeki 20 kişilik heyet ile bir toplantı gerçekleştirdi. Ziyarette konuşan Kehayov, ilk kez geldikleri Lüleburgaz’dan çok etkilendiklerini, Lüleburgaz hakkında internetten ve bazı dergilerden bilgi sahibi olmaya çalıştıklarını belirterek, “Lüleburgaz’ın birçok Avrupa ülkesinin önünde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu ziyaret bize, karşılıklı
birbirimizi tanıma fırsatı da verdi. Lüleburgaz çok avantajlı bir şehirdir. Öncelikle yerel yönetimlerimizin işbirliği yapmaları gerekir. Ortak birçok konuda çalışabiliriz. Biz Belediye olarak iki taraflı partnerlik için çalışmalar yürüteceğiz. Özellikle, tarım, gıda ve mobilya sektörlerinde iyi ilişkiler kuracağımıza inanıyorum” dedi. “İnşallah karşılıklı ola rak güzel bir işbirliği sağlarız”
Boynunda Yılanla Uyandı Avustralyalı Ashlee Findlay, Gece Yarısı Yatağından Kalkıp Su İçecekti. Ama Boynunda Müthiş Bir Ağırlık Hissederek Dondu Kaldı. Avustralyalı Ashlee Findlay, gece yarısı yatağından kalkıp su içecekti. Ama boynunda müthiş bir ağırlık hissederek dondu kaldı. İşte, gecenin bir yarısı susadığı için uyanan ama tam da yatağından kalkıp mutfağa gidecekken, boynunda müthiş bir ağırlık hisseden, kafasını oynatamadığını anlayan Ashlee Findlay... İlk anda ne olduğunu anlayamayan 16 yaşındaki Ashlee Findlay, ellerini boynuna götürdüğünde, tüyler ürpertici bir soğukluk ve kayganlıkla karşılaştı. Aklına ilk gelen şey bir yılanın boynuna sarılmış olduğu. Ancak bunun imkansız olduğunu düşündü. Bir sonraki an gerçekten yılan olduğunu anladı ama bunun bir kabus olabileceğini düşündü. Korkudan donup kalan genç kız, ancak bir süre sonra kendini toparladı ve çığlık çığlığa kaldı. Odaya giren
annesi, babası, ablası ve ablasının kocası, manzara karşısında şok yaşadı. O karambolde, yılan Ashlee Findlay’ın kolunu ısrıdı. Ablasının eşi kendisini toparlayıp yılanın kafasını yakaldı ve kapıya sıkıştırdı. Kafası sıkıştırılarak öldürülen yılanın yaklaşık bir metre uzunluğunda olduğu anlaşıldı. Avustralya’da boynunda yılanla uyanan 18’ın kişi olduğu belirtilen Ashley Findlay, kaldırıldığı Royal Darwin Hastanesi’nde yapılan panzehir iğnesiyle, kısa sürede kendine geldi. Ancak yaşadığı korku yüzünden, olaydan bir hafta geçmiş olmasına rağmen artık geceleri hiç uyuyamıyor.
3
Rafet ULUTÜRK Kıbrıs ve Biz Bulgaristanlı Türkler
Kıbrıs Müzakerelerinde Son Durum konulu konferansta konuşma metni Sayın Belediye Başkanım, Değerli dostlar ve konuklarımız Kıbrıs Müzakerelerinde Son Durum Konulu Konferansımıza HOŞ GELDİNİZ. Geçen hafta yeni bir ara fasla giren Kıbrıs görüşmeleri, bizim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kahramanımız, geleceğin Başbakanı, KKTC-Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. ERHAN ARIKLI Beyle tanışmamıza, kucaklaşmamıza vesile oluyor. Bu yıl, biz ulusal ve uluslararası konulu birçok açık oturum, forum ve şölen düzenledik. Bunların birçoğuna siz de katılma fırsatı buldunuz. Bu defa suyu gerçek kaynağından içeceğiz. Son aylarda çok dinamik bir evrim gösteren, Lefkoşa ve İsviçre merkezli, Birleşmiş Millerler Örgütü Genel Sekreteri gözetimindeki Kıbrıs görüşmeleri hararetli, zik-zaklı, gerilimli ve yeni bir ertelemeyle sona erdi. Bu görüşmelerden haklı olan taraf her zaman kardeşlerimiz yani biz olduk. Haksız isteklerin hiç birini kabul etmedik. Kıbrıs çevresinde jeo-politik durumun değişmesi, adanın bir doğal gaz kaynağı perspektifi, Kuzey Kıbrıslı kardeşlerimizi her konuda ve her bakıma daha da haklı bir duruma getirdi. 1960’tan ve özellikle de 1974’ten beri bir tarafta Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve dostlarımız ve diğer tarafta da Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve emperyalizm olmak üzere, satranç tahtasında bitmeyen, yenen ve yenileni olmayan bir oyun oynanıyor. Bu diplomatik oyunda, büyük güçler hep Kıbrıslı Rumların yanında olmuş, Kıbrıslı Rumlara tüm hakları tanımış, Adanın Güney Kısmını Avrupa Birliği’ne üye almış, Rum kesimindeki İngiliz askeri üssü yerinde duruyor, Larnaka’dan Fas’a sahil boyu yabancılar için köşkler dizmiş, Of Şor bankalar ve başka imkânlar hep aynı satranç oyunundan sahneler olmaya devam etmiştir. Biz Bulgaristan Türkleri için ana-vatanımız kadar değerli, önemli, hiçbir koşulda, hiçbir zaman hiçbir ödün verilmeyecek bir verilmemesi gereken kutsal bir topraktır KKTC. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devlet gücünün bir denge ölçüsüdür. 1989’da Bulgaristan’dan kovulan ve “Büyük Göç’le” Kapı Kule’den ana-vatana giren kardeşlerimizden 20 binden fazlası, ana-vatanımızdan kopmaz bir parça olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yerleştirildi ve bir çoğu hala orada yaşıyorlar. Artık çeyrek yüzyıl Girne ve Magosa köylerinde, Lefkoşa’da yaşayan soydaşlarımız son Kıbrıs görüşmelerini büyük bir ilgiyle izlediler. Çünkü onlara, emperyalizmin nüfus dengesi gibi dayatmaları yüzünden bugüne kadar birçoğuna KKTC vatandaşlığı tanınmamıştır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı da tanınmamış, Bulgaristan ve AB vatandaşlıklarıyla orada kalmışlardır. Çocukları orada doğdu, okudu ve istihdam buldu, evlendi yuva kurdu. Bu arada KKTC’nin diplomatik durumu dikkate alındığında, bu soydaşlarımız en küçük bir evrak onayı için Lefkoşa’nın Rum kesimindeki Bulgar Büyükelçiliğine koşmak zorundadır. Güney Kıbrıs’ta yaşayan ve Rum bölgesinin AB üyeliğinden sonra KKTC’ne serbest giriş çıkış hakkı kazanan Rumlar, özellikle Bulgaristanlı göçmen kardeşlerimizin yaşadıkları, tamamen onarılmış köyle ve evlere akın ettiklerinde, nostaljik ve trajik sahneler yaşanmıştı. Bu bakıma, bu defa İsviçre’de yürütülen Kıbrıs görüşmeleri bizim için çok anlamlıydı. KKTC’nin bir karış toprak vermeyi kabul etmemesi, KKTC’de yaşayan kardeşlerimiz tarafından tamamen desteklendi. Heyecanla kutlandı. Bu anlamda KKTC biz Bulgaristanlı Türklerin de vatanıdır, ana-vatanımızdır, ve olmaya da devam edecektir. Son dönem diplomatik müzakerelerin anlam ve hedefi üstüne ayrıntılı bilgileri sayın konuşmacı konuğumuz Prof. Dr. Erhan Arıklı’dan dinleyip bilgilenme imkânımız olacak. Kürsüyü kendisine bırakmazdan önce, bir iki cümleyle bütün Türk Dünyası için taşıdığı son derece büyük önemin bugünkü güncelliğini dikkate alarak, Türkiye Silahlı Kuvvetleri’nin 1974 Kıbrıs Çıkarması’na kısaca değinmek istiyorum. Bu 1974 çıkartması Türkiye Cumhuriyetinin dışında yaşayan ülkelerdeki Türklere olan yaklaşımına bir barometre olmuştu. www.bghaber.org
4
k A S I M - 2016
Levent RASİM Deliorman Uğulduyor
Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş. Biz öğrenimimizi Bulgar okullarında gördüğümüz için, düşünme tarzımız, Bulgarca soyutlamalarla belirlenmiştir. Bir şey ne kadar soyut kavramlarla anlatılırsa, o kadar gerçeklikten uzak ve basitleşmiş gibi görünse de, anlaşılması zorlaşır. Son seçim ve halk oylamasından sonra üzerinde en fala durulan sorun “siyasi sistem” kavramıyla gündeme geldi “Siyasi sitem değişikliği” kavramı aslında siyasi soyutlama içinde bir daldır. Dal değince, “siyasi sistem değişikliğini” bir ağacın dallarından birdal olarak soyutlasak ve onu kessek ne olur? Ağaç ayakta kalır mı? Bu düşüncelerin cevabında: Bir yıl sonra kesilen dalın yerinde iz bile kalmaz, vardır. Bizim Deliorman’da “dalımı kıranın ağacını kırarım” değimi vardır. İnsanlarımız buna inanır. Dalı kesen, yani Borisov hükümetini ikinci defa alaşağı eden, halk iradesidir. Demokrasiyi arayan bir toplumsa seçmeye yanı halka hiç kimse hiçbir şey yapamaz! Bu bakıma Borisov’un ağzından sert sözler çıkmadı. Pıtır pıtır gitti ve istifasını sundu. Niyeti şimdilik kursağındadır. O şimdi, “Sistem değişikliği” yapılırsa hepsini meclis dışı bırakırım hesapları yapmaya başladı. “Sistem değişikliği” dendiğinde burada seçmen, partilerin dayattığı orantılı sistemin, en fazla oy kazanan kazanır sistemiyle değiştirilmesini anlıyor. Bizde daha önce de uygulanmıştı. Partiler bütün kadroları tanıdığından kazanacak olanın seçilmesine arka olur ve yine meclise dolar, diyenler kendini dinletmeye başladı. İşin özünde, biz burada kimseyi gözümüzde büyütmek istemiyoruz. Çünkü nabız yoklamaya gelen siyasetçiler, muhtarlar, belediye başkanları ve özel yetkili sohbet misafirleri ancak biz dinlersek konuşabilirler. Herkes kalkıp gitse ve “işim var” deyip savrulsa, köy ortasında direk gibi yalnız kalırlar. Bizim onları dinlemekten vazgeçtiğimiz gün, hepsi birden ortalıktan yok olur. Sofya’dan gelenler, havası sertleşince güz kıyafeti seçen Deliorman’da, GERB partisinin oy ve seçim kaybını, Bakanlar Kurulu’ndan kaymasını, yukarıda değindiğim soyut kavramlarla anlatmaya çalışıyorlar. Elini dümdüz sağ çekip ardından ortasına dimdik inen bir işaretleme yapınca, işte bu ordinat sistemidir, dedikten sonra, soluklanmadan Avrupa Birliği üyesi 28 ülkede siyaset bu sisteme dayandırmıştır. Bunu söyledikten sonra sistem partileri kavramını kullanıp Bulgaristan’da solda Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP, sağda da Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi Partisi GERB var diyorlar. Durum böyle, dedikten sonda, sol elini kaldırıp, sol partileri birer birer sıralıyorlar: Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), Alternatifçiler (ABV), Tatyana Donçeva’nın partisi ve Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) hep sol partiler listesinde adı geçenler arasında yer alıyor. Ardından da sağ elini kaldırıp şu partileri sıralıyorlar: Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi Vatandaşları (GERB) partisi, Reformcu Blok (RB) küpüne giren 5 parti ve hareket, onlardan ayrılan Güçlü Bulgaristan Hareketi (DCB), aşırı sağda bir olumsuz tümör gibi yumaklanmış güya “Ulusal Uyanış”, “Yurtsever Cephe”, VMRO ve benzer hareket, dernek ve birlikler. Dikkatle dinlendiğinde, konuşmacıların işaret etmek istediği yapılan BÜYÜK YANLIŞ’A değinerek, GERB partisi 2014 yılında, Avrupa Birliği üyesi ülkelerden farklı hareket etti. Yanlışın kaynağı burada! Farklılık olan şudur. Avrupa geleneklerinde aşırı uçlardan partiler iktidara davet edilmez, onlardan yama da olmaz. GERB başkanı Borisov ömrü 2 yıl olan iktidar süresinde güya “Yurtsever Cephe”, VMRO ve “Ataka” partisinden yani hem sağ ve hem de sol aşırı milliyetçi uç güçlerden destek aldığından dolayı düştü. . Onları bakanlık vermese de iktidar kokusu almalarına imkân tanıdı. Onları besledi ve kıllandırdı. Türk, Müslüman ve sığınmacı düşmanlığı kışkırtmalarına imkân tanıdı. Kendisi de aynı havalara girdi. Türkiye sınırına tel duvar germeyi siyasetin merkezine çekti ve gülünç duruma düştü. En büyük yanlışlığı da aşırı milliyetçi belasının baskısı altına düşerek Türkleri ve diğer azınlıkları iktidardan kovmayı denedi. Şimdi GERB partisi bunu kendisi açıklasa da, yanlış yaptığını tanısa da, seçmenden af dilemiyor. Bize göre ilk af eden en güçlüdür. Af dilemeyen ise büzüldükçe büzülür. Biz Deliorman’da bu işlerin böbürlenmekle olmayacağına inanırız. Al-
Bulgaristan Türklerinin Sesi
“Bulgaristan Dernekleri Evlad-ı Fatihan Federasyonun” Kuruluşu Erdal KARABAŞ Başta BULTÜRK BULGARİSBirinci aşamanın arkasınRumeli ve Balkan isimleri altında toplanmış olan Sivil Toplum Kuruluşlarında ne yazık ki , Bulgaristandaki soydaşlarımızın ve Türkiye ‘de yaşayan Bulgaristan kökenli vatandaşlarımızın sorunları ve mutlulukları yeteri kadar gündeme gelmemektedir. Türkiye Nüfusunun %10 ‘unu oluşturan , Bulgaristan Kökenli Türk Vatandaşlarının parlemantodaki sayıları çok düşüktür. Diğer yandan seçilmiş olanlarda , Bulgaristanlıların kurdukları sivil toplum kuruluşlarını seçilirlerken desteklerini görmedikleri için , “BULGARİSTAN’DAKİ SOYDAŞLARIMIZIN VE TÜRKİYE’DEKİ BULGARİSTAN KÖKENLİ VATANDAŞLARIMIZIN SORUNLARI KARŞISINDA KENDİLERİNİ SORUMLU VE GÖREVLİ GÖRMEMEKTEDİRLER ” . Örnek olarak , Bulgaristan Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmış , Türkiye ‘de , Bulgaristan’da seçme seçilme hakkına sahip 710.000 çift vatandaş yaşamaktadır. Avrupa Birliği Üyesi Bulgaristan Hükumeti , Türkiye’de sadece 35 sandık oy kullanılmak üzere koymuş.
TAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ olmak üzere sandıkların azlığını ilgilere iletilmesine rağmen duyarsız kalınmıştır. BULGARİSTAN HÜKUMETİ iki seçim oy kullanmayan Bulgaristan Vatandaşlarının “SEÇME HAKKINI KAYBETMESİ DOĞRULTUSUNDA ” bir yasal düzenleme yapmıştır. Her bir sandıkta maksimum 1.500 oy kullanilabilmektedir. Nihayetinde, Türkiye deki sandıklarda 1.500 geçen sandık olmadığı gibi iki partiye 36.445 oy kullanılmıştır.
dan , Vatandaşlıkların kaybettirilmesi gündeme geleceği çok açıktır. Yukarıda belirttiğim sadece Bulgaristan ile ilgili sorunlardan bir tanesidir. Önümüzdeki dönemde Türkiye ‘de siyasal , sosyal ve ekonomik alanda Bulgaristan Kökenli Vatandaşları daha güçlü bir topluluk haline getirmek amacı ile “Bulgaristan Dernekleri Evlad-ı Fatihan Federasyonun” Kuruluşu için Danışma Toplantısı yaptık. Katkı ve Destek verilmesini bekliyoruz.
Resimdekiler soldan sağ; Erdal Karabaş, NedimAkın, HalitAkay, Musa Vatansever, Mustafa Akın, Elif Güneş, İrfan Bozkurt, İbrahim KÖŞDERE, Mustafa Özsoy, Metin KARAN, Seydullah Halaç, Sali Mert, Rafet ULUTÜRK, Muharrem Terzi, Doc.Dr.Müjgan DENİZ, Halil Özgür, Rüstem Avcı, Güner Hakkı-Bulgaristan, Aydın Fidan, Alptekin Cevherli, Dr.Nedim BİRİNCİ
2017 bütçesi kabul edilirse “devletin omurgasını kırabilir” M u r a v e y R a d e v : maya sunulmamalıdır. Onaylanmamalıdır. varsa harcayıp dağıtıp ardından köçek oynamaya
2017 bütçesi kabul edilirse milletvekilleri “devletin omurgasını kırabilir” Eski Maliye Baknı Muravey Radev 2017’de, bu yıl harcandığı kadar harcayalım. Bu öden az sayılmaz. “Dünyanın gözlerimiz önünde patır patır çöktüğü duygusuyla yaşıyorum. Birleşik Amerika’da, İngiltere’de ve Avrupa’da siyasi bunalım var, şimdi bizde de somut boyutlarla başladı. Bu siyasi bunalım sanki kendiliğinden fışkırdı. “Dilim benim, düşmanım benim” gibi bir şeyler oldu. Bu bakıma Bulgaristan’da yeni bir bütçenin kabul edilmesi için bundan daha uygun olmayan zaman bulunamaz. Üç temel neden yüzünden bu bütçe oyla-
Bir. Meclis dökme bir durumdadır. Meclis içi düzen bozulmuştur. İki. 2017 bütçesini hazırlayan hükümet istifa etmiştir. Bütçeyi savunan hükümet yok. Üç. Gelecek hafta artık yeni seçim havasına gireceğiz. Bütçe seçim popülizmine kurban edilemez. Vahşi bir popülizm ortamında herkes bir şeyler vaat ediyor ve bu gelişmeler ekonomik ortam için çok büyük riskler gizliyor.” – bu yorumu eski Maliye Bakanı M. Radev yaptı ve devamla şöyle dedi: “Halka hizmet etmeleri gereken partiler ve milletvekilleri, yeniden seçilebilmeleri için her teklifi onaylamaya hazırdır. Maaşlara zam için 500 milyon, emekli maaşlarına zam için de 1 500 000 000 leva ayırmayı onaylamayı düşünüyorlar. Bu milliyetçilerin teklifidir. Hükümet bu öneriye hayır demiştir. Milyon, milyar levalar sanki gökten iniyor. Çingeneler gibi elimizde cüzdanımızda ne
kalkacağız. Mecliste, çok tehlikeler gizleyen ve bir an gelip devletin omurgasını kırabilecek olan gidişe ve bunu savunan vahşi popülizme karşı koyacak güç yok. Cennet yolu boş vaatlerle döşelidir. Büyük partiler popülizmden vaz geçip akıllarını başlarına toplayıp gerçek duruma dönmelidir.” İvan Kostov hükümetinde Maliye Bakanı olan M. Radev şu uyarılarda bulundu: “”Sen bana, ben sana” ilkesine göre çalışan, toplanması zor olmayan meclis çoğunluğu oylarıyla hatta % 10 olan vergilendirmeyi de kaldırılabilir, her şey yapılabilir. Bu işlerden yarın sorumlu olacak kimseler olmayacak. Bu bütçe onaylanmamalıdır. Yapılacak yanlışlar yıllar içinde defalarca çoğalacak ve çiğ gibi olunca, devlet çökecektir. 1997’de bunu yaşadık. Durum benzerdi. Geçici hükümet bütçesini onaylamak kimsenin aklına gelmemişti. Biz o zaman
1956 Macaristan Olayları BKP ve DS’ye Şok Yaşatmıştı Türk Ocakları Genel Merkezi ile Kamu-Sen Genel Merkezi organizesinde 26 Kasım 2016 günü Ankara’da KıbrısveBatıTrakyaTürklerininsorunlarının ele alındığı “Uluslararası Cenderede İki Türk Vatanı: Kıbrıs ve Batı Trakya” konulu panel düzenlenmiştir. Panelde; Gazi Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Soyalp TAMÇELİK ve Araştırmacı-Yazar Nejat ÇOĞAL tarafından 1878’den günümüze Kıbrıs Sorunu ile 1968’den günümüze Kıbrıs’ta çözüm arayışları ve muhtemel sonuçları analiz edilerek, Kıbrıs’ın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye için önemi değerlendirilmiştir. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Necmettin HÜSEYİN ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Eski Genel Başkanı Av. Burhanettin HAKGÜDER tarafından ise 1821 Yunan İsyanı ile başlayan ve günümüzde Batı Trakya Türklerinin sorunları olarak devam eden Yunanistan Türklerinin sorunları değerlendirilerek çözüm önerileri ortaya konulmuştur.
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Ankara Temsilcimiz Sn. İsmail CİNGÖZ’ün de katıldığı Panele; Türk Ocakları ve Kamu-Sen üyeleri ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve Türk Dünyası konularına ilgi duyan vatandaşlarımızdan da katılım sağlandığı görülmüştür.
Bulgaristan Türklerinin Sesi
KASIM - 2016
DOST partisinin gücü olası Yasadışı yoldan varlıkların toplamı rekor düzeye ulaştı tarın 10,3 milyon bir erken Parlamento Yasadışı Yoldan EdiMalvarlığının avroya çıkmasının seçimlerinde belli olacak nilen Müsadere Edilmesi beklendiğini bil-
Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar (DOST) Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Bahri Ömer, “DOST partisi, 20 bin üyesi ve 80 bin taraftarıyla yeni bir siyasi oluşumdur. Adım adım güçlenerek, olası bir erken Parlamento seçimlerine kendi parti adaylarıyla katılıp gücümüzü gösterme beklentisi içerisindeyiz” diye kaydetti. Ömer, DOST partisinin Cumhurbaşkanı seçimlerine kendi adayı ile katılmadığını hatırlatarak, sonuçlar bakımından diğer partileriyle kıyaslanmasının doğru olmadığını belirtti. Bahri Ömer, “Bizim taraftarlarımıza NATO yanlısı adaya oy vermeleri çağrısında bulunduk. Burada seçim mücadelesinden değil, prensiplerden bahsediyoruz. Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) emriyle örneğin Türkiye Cumhuriyeti’ndeki seçmenlerin yüzde 90’ının Doğan tarafından gösterilen adaya oyunu verdikleri zamanlar geçmişte kaldı” dedi. Ömer, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Türkiye’de yaşayan çifte vatandaşların büyük bir bölümünün Cumhurbaşkanı adayı Tsetska Tsaçeva ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Plamen Manuşev’e oy kullandıklarını bildirdi. Onlar Türkiye’de 21 bin oy alırken HÖH’ün desteklediği Radev 13 bin küsur oy aldıklarını kaydetti.
Komisyonu, şimdiye kadar toplam yaklaşık 9,5 miyton avro tutarında malvarlığının müsadere edildiğini ve 2016 yılının sonuna kadar bu tu-
dirdi. Komisyon çalışmalarında tahsil oranı da rekor denecek düzeyde yüksek. 2015’te müsadereler 7,7 milyon avroyu bulmuştu.
Bulgar Ortodoks Kilisesi: Mülteci akını istila halini alıyor Bulgar Ortodoks Kilisesi Sen Sinodu, Bulgaristan’a yönelik mülteci akınının sınırlandırılmasına ve aynı zamanda artık ülkemizde bulunan ve imkanlar çerçevesinde yardım sağlanmasına muhtaç olanlara dayanışma gösterilmesi çağrısında bulundu. “Son dönemde Yakın Doğu’da ve Kuzey Afrika’da savaşların yıktığı devletlerden kaçanlar akını, istila halini alıyor. Ortodoks Kilisesi, savaşa kesinlikle karşı çıkıyor, bu facianın nedenlerini inceliyor ve neden ortadan kaldırılmayınca neticelerle yürütülecek
mücadelenin başarısızkıjka sonuçlanacağının aşikar olduğu görüşünü paylaşıyor” diye belirtiliyor Sen Sinod tarafından yapılan açıklamada.
Etiyopya’lı Genç Kız, 9 Yıldır Hiçbir Şey Yemeden ve İçmeden Yaşıyor
Etiyopya’da yaşayan 18 yaşındaki Muluwork Ambaw, 9 yıldır bir şey yemeyip içmediğini iddia ederek sosyal medyayı karıştırdı. Doktorlar, kızın uzun süredir yemek yemediğini doğruladı. Etiyopya>nın başkenti Addis Ababa>nın kenar mahallerinden birinde yaşayan 18 yaşındaki Muluwork Ambaw 5. sınıfa geçtiği sıralarda yemeyi ve içmeyi bıraktığını söyleyerek, “O zamandan bu yana hiçbir şey yemiyorum. En son hatırladığım şey bir öğle yemeği yediğim.” diye konuştu. Kızı muayene eden doktorlar da bu iddiayı destekleyen açıklamalarda bulundu. «HİÇBİR SAĞLIK PROBLEMİM YOK, BAZEN AĞRI KESİCİ ALIYORUM» Niçin yemek yemeyi bıraktığı sorusunu
«İştahımyok.»diyecevaplayanAmbaw,«Hiçbir sağlık problemim yok. Bazen baş ağrısı çekiyorum ve baş ağrısı ilacı alıyorum.» dedi. “BİR YUDUM SU İÇMEDİ, TUVALETE GİTMEDİ”
Rabiye nine ölü bulundu
İçişleri Bakanlığı Kırcaali İl Müdürlüğünden yapılan açıklamada 24 Kasım 2016 tarihinden beri kayıp olarak aranan Mleçino (Sütkesiği) köyünden 83 yaşındaki Rabiye Mehmet Celil’in ölü bulunduğu bildirildi. Ardino (Eğridere) İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polisler, cesedin bulunduğu Mleçino Dağevi bölgesinde inceleme yaptılar. Kadının öldürüldüğüne dair iz bulunamadı. Ceset, otopsi yapılmak üzere Kırcaali Hastanesi’ne kaldırıldı.
Yaklaşık iki ay önce Ambaw>ı eğitimine devam etmesi için doğup büyüdüğü Konta kasabasındanAddisAbaba>ya getiren kuzeni Belachew Kereso ise genç kızın eve geldiğinden bu yana bir yudum su dahi içmediğini söyledi.
S A R S SARS ÇİN’İN BİYOLOJİK SİLAHIYDI İDDİASI
Millet vekilleri, sosyal sigor talar bütçesini onayladılar
Millet Meclisi,2017 Kamu Sosyal Sigortaları bütçe çerçevesini ikinci okumada onayladı. Meclis Bütçe ve Maliye Komisyonu’nun Salı günü bunun yalnız gider kısmını oylamasına rağmen, metinler,Bakanlar Kurulu’nca önerildiği biçimde onaylandı. Milletvekilleri, kamu sosyal sigortaları bütçesinin transferinden gelir ve giderinin 5,3 milyar Avro,sigorta gelirinin 2,9 milyar Avro, emekli maaşları giderlerinin 4,6 milyar Avro, sosyal yardım ve tazminat giderinin ise 670 milyon leva olmasını kabul ettiler.
Tayvan, Çin’i, 6 yıl önce SARS hastalığını bir biyolojik savaş yöntemi olarak ortaya çıkarmakla suçladı. Tayvan Milli Güvenlik Kurumu Genel Müdürü Tsai Çao-ming, bir meclis komitesinde yaptığı konuşmada, Çin>deki bazı kaynakların biyolojik savaş girişiminden şüphelendiklerini, ancak bu konudaki kanıtın su yüzüne çıkmadığını iddia etti. SARS’ın, Çin’de «bir biyolojik savaş formülü» olduğunu savunan Tsai, kurumun durumu izlemeye devam edeceğini söyledi.
5
Musa Vatansever Bizi Hep Kıskandılar
E n b ü y ü k ö ğ re t m e n z a m a n d ı r. Amerikalı bilinen mizah yazarı Mark Twain (1835 – 1910) Hıristiyanların Yahudilerine için sevmediklerini ve onları yok etmek için uğraşmalarının sebeplerini uzun uzadıya analize koyulmuş. Hatta Cezayir, Avusturya, Rusya, Fransa’ya kadar gidip oralarda para sarf etmiş, zaman sarf etmiş ve ne öğrenmiş bilir misiniz? Her ne zaman bir Hıristiyan ile bir Yahudi aynı sanat ve aynı ticaret ve yahut ta aynı meslekte birlikte çalışmış ve buluşmuşlar ise, Yahudi muvaffak olmuş, yani para kazanmış ve sonunda mesut ve bahtiyar olmuş. Hıristiyan her şeyini kaybetmiş, sonunda fakir ve zarurete düşmüş ve perişan olmuş yahut Yahudi kadar muvaffak olamamıştır. Buradadır işte Hıristiyan’ın Yahudi’ye garazı? Niçin Yahudi daha az gayret ve himmetle muvaffak olup zengin olsun da, Hıristiyan onun on misli çalıştığı halde, fakirlik ve zarurete düşsün? Demek ki rekabet, demek ki kıskançlık! Dünyada hasetten, kıskançlıktan kötü bir şey yoktur. Fakat kıskançlık insan ile birlikte doğar, insanın hal ve zamanına göre elde ettiği başarıya eşit bir surette şiddet kazanır. Eğer şiddetli sebepler devam ederse, rakip onu yok etmek, yakmak, parçalamak, öldürmek gibi hiçbir şeyden çekinmez. İkinci dünya savaşlarında toplama kamplarında Yahudilerin Naziler tarafından yakıldığını unutmayalım. Bu düşmanlığın parladığı anda insanın ağzından en kötü sözler çıkar. Helal kazanana hırsız, en barışçıl olana katıl, derler. Bu işin önü alınmaz. Mesela, Bulgaristan sol milliyetçi, ırkçılarından “Ataka” partisi lideri Volen Siderov’un Sofya’da bir Çingene mitinginde, karşısında binlerce genci gördüğünde, soyu kuruyan ırkı karşısında onları kıskanmış olacak, “Biz sizden sabun yapacağız!” demişti. İsimlerimizin değiştirilmesi, kültürümüzün ezilmesi, medeniyetsiz bırakılmamıza yönelik çabalar, hep aynı kıskançlık illetinin meyveleridir. Bulsalar şimdi de bizde, bundan fazla bilemezsiniz, bundan fazla büyüyemezsiniz, bizden güzel şarkı söyleyemezsiniz vb kanunlar çıkarılacak da, dünyadan çekiniyorlar. Ötekileştirme, ikinci derece insan muamelesi gösterme, hor görme, iteleme, kakalama hep bu kıskançlığın devlet siyasetine dönüşmesinin meyveleridir. Olayın başka bir boyutuna bakalım. Bulgaristan Türkleri Cihan Pehlivanı Koca Yusuf (1857 – 1898), Olimpiyat şampiyonu Lütfi Ahmedov, Dünya şampiyonu Hüseyin Mahmedov, Selvili Mehmet Pehlivan (1864), Halterde 3 defa olimpiyat şampiyonu olan Naim Süleymanoğulu ve Halterci Halil Mutlu ve daha nice kardeşimizin doğuştan ve yetişmekten gelen başarılarını kimseden gizlemediler. Bulgaristan için şampiyon olsalar da, Bulgarlar onları kıskandı. Onların içini kemiren kıskançlık kızıştırıla kışkırtıla düşmanlıklar doğdu. İsyanlar patlak verdi. Şehitler düştü. Biz 280 bin ton tütün üreten Bulgaristan’ın tütüncüleriydik. 1 milyon 600 bin sığırı olan Bulgaristan’ın hayvan bakıcılarıydık. Madencileri, yol, işçileri, ustaları, demircileri, şoförleri vs idik. 1989’da bankalardaki sıcak paranın üçte biri bizimdi ve kıskandılar. Saldırdılar. Hepsini almak istediler. Ayıp ettiler. Bizden çok olacaklar, bizden güçlü olacaklar diye kıskandılar. Ustalığımızı, sanatımızı, erbaplığımızı, yürekliliğimizi kıskandılar. İnsanlar arasındaki kıskançlığın en kötü yönü aileler, köyler, topluluklar ve azınlıklar ya da azınlıklarla ulus arasına yayılması ve büyüyerek alevlenmesidir. 1989’da toplum arındı, kıskançlık temizlendi, artık demokraside kardeşçe yaşarız sandık. Yine olmadı. Kıskançlık öyle bir şey ki, ayrık otu gibi, kurutsan da yok olmuyor, sanki bazı insanların ve ırkların kanında. Rekabet edeceğin adam olmayınca kazanan hep kendin olacaksın. Kendi gelin kendi güvey. Başka pehlivan olmadığı yerde hep başpehlivan! Bugün biz bu kıskançlığı Bulgaristan Türk azınlığına karşı geliştirilen yüzkarası, çirken uygulamalarda hep görüyoruz. Hele anadilimiz Türkçemizi, hele mzgün kültürümüzü yasaklamakla Bulgar ayıp etti. İnsan kıskançlığının sınırı olmadığına dünya halklarına numune örnek oldu. Okullarımızın, derneklerimizin, sivil toplum örgütlerimizin yasaklanmış olması yüreğimizde çok derin bir yara açtı. 1934’te 5689 ilkokulumuz vardı. Çocuklar arı gibiydi. Eğitim anadilimizde, öz kültürümüze göre, kendi edebiyat ve kitabımızla veriliyordu. Kendi yağımızla kendimiz kavruluyorduk. Devletten fazla yardım istemeden geçinip gidiyorduk. Şimdi her şey anayasaya, yasala bağlandı. Özel Türk okulları açma yolumuz kapandı. Türk düşmanlığı bir asırdan beri en yüksek doruğunu şimdi yaptı. Etniklere yapılan manevi baskılar anlatılacak gibi değil. Bir taraftan yasaklar, öte yandan maddi yetersizlik, çocukların yarısı kör cahil kalıyor, memleketimizin ilerleme kapıları otomatik olarak kapanıyor. Dünyayı erebilmemiz tamamen olanaksızlaşacak gibi…
www.bghaber.org
6
k A S I M - 2016
Trump’cu Makedonlar Unal
GAZİ
Demokrasinin yumuşak karnı. ABD’de seçimler yapıldı. Donald Trump kazandı. Fakat elektronik oy kullanılan eyaletlerin üçünde sayım yenden yapılıyor. Biz bu işin içinde hile olup olmadığını görebilmek için sonuçların açıklanmasını beklerken, Almanya’da çıkan haberler demokrasi savaşçısı olarak bilinenleri yeniden iyice düşündürdü. “Deutsche Welle” ABD seçimlerinde kalpazanlık olduğu kanısına ciddi değiniyor. Yayınlanan bilgilerde demokrasiyekarşısuikastyapıldığıizlenimiağırbasıyor. Alman basınında ağır top “Die Welt” konuya bir sayfa ayırdı ve komşu Makedonya’nın Bulgaristan’la neredeyse sınır şehri Welles’ten bir röportaj yayınladı. Olay şöyle: Bir Balkan kasabası olan Weles’te merkez kurmuş bir grup bilgisayarcı genç, okyanus ötesindeki Amerikan seçimlerinde, seçim kampanyası başladığında pek fazla taraftarı olmayan, aşırılıklarıyla, kadınlara iyi davranmayışıyla falan gözden düşen radikal aday Trump’a büyük hizmet sunmakla ünlü oldular. Ya l a n d a n p a r a y a p m a k . Weles’in nüfusu 40 bin civarında. Şehrin gençleri, “Donald Trump News. Com”, “USConservative Today.com” veya “TrumpVision 365.com.” vb gibi 140 seyit açmış ve ABD seçimlerinde çok büyük işler yapmıştır. Bu isimlerinden başlayarak daha ilk haberlerle Amerikan radikallerinin nabzı yükselince sel gibi akan yalan haberlerden okuyoruz: “Hillary Clington şeytana dua ediyor ve küçük yaşta erkek çocukların ırzına geçen çevreyi yönetiyor.” “Şu belgeler Obama hakkında 1995 yılı gerçeklerini gözler önüne seriyor.” “Hükümet Juliyan Sanjı yok etmek için neler yapmadı” vs vs. Sosyal iletişim araçları sayesinde dünyayı dolaşan bu yalan haber seli bir yandan Donald Trump’a ek oy kazandırırken, öte yandan Makedonya’nın Weles kasabasındaki yalan habercilerin üzerine para yağdırdı. Çünkü bu haberleri paylaşan reklâm ajansları paralarını tıklamadan kazandığından dolayı, tutan yalanlara ilgi arttıkça tıklamalar da arttı. Bu haberlerin içerine gelince, yalan olmaları önemli değildi, çünkü para kaynağı tıklamalardı. İletişim ağına bu sayıtlarla katılan Welesli gençler aslında Donald Trump’tan ilgilenen birileri değildi. Onlar para kazanmak istiyordu. Welesli kendini Zoran takma adıyla tanıtan 34 yaşında bir genç olayı Alman “Die Welt” gazetesine şöyle anlattı. Gerçek ismini ve soyadını açıklamadı. O bu işle geçinen “haberci” gençlerin hepsini tanıdığını, şehirde birçok yıldan beri yalan haber üretildiğini ama son amerikan seçimlerinde grubun çok genişlediğini, hatta elektronik işlerde onlara yardım eden kişinin kendisi olduğunu anlatsa da, yalan habercilerin isimlerini vermek istemedi. Yalan haber yaymakla vakit geçiren gençler ilk zamanlar öncelikle çok tıklama yapan sağlık, spor ve otomobil haberleri aktüel iken, şimdi siyaset ve seçim dallarına atlamışlar. Onlar geçen ay Trump ile ilgili haberlerin en fazla ilgi gördüğünü saptayınca gayretlerini amerikan seçimlerine yöneltmişler. Avusturya’da çıkan “Wiener Zeitung” olayla ilgili özel araştırmasında, Welesli gençlerin geçen ay Amerika’daki seçim önü kavgasında anababalarının yıl boyu kazandıklarından fazla para kazandıklarını yazdı. Zoran’ın açıkladığına göre, toplam aylık gelir yarım milyon Euro’dur. Sahte haber yapmak bir iş alanı oldu. We l e s ’ t e o k u y a n 2 2 y a şında bir üniversiteli genç şöyle diyor: Bu haberler genelde yanlış yönlendiricidir. Fakat bu beni ve arkadaşlarımı ilgilendirmiyor. Önemli olan insanların tıklaması ve bu haberleri okumasıdır. Biz bu işten para kazanıyoruz. Zoran ise, söyleşimizde, yalan haberlerin hepsinin Weles merkezinde üretilmediğini, onlar sağ radikal “Breitbart.com” gibi popülist sayıtlar tarafından kopyalandığını ve alabildiğine çoğaltıldığını anlatı. Bu yılın Ağustos ayına kadar bu yalan haber merkezinin Stivan Banın tarafından yönetildiğini ve bu kişinin artık Cumhurbaşkanı Donald Trump tarafından Baş Danışman görevine atanmıştır. Buraya kadar anlattıklarımızdan, söz konusu olan seçim propagandasının, ABD tarafından sipariş edilmiş ve para desteği sağlanarak örgütlenmiş bir kampanya olmadığı, gençler tarafından para kazanmak için gerçekleştirilen bir girişim olduğu ortadadır. Donald Trump’un politik sahneye çıkmasıyla onun taraftarlarının kaynağının doğruluğu denetlenmemiş haberler yaymaya yatkın çalıştıkları gözden kaçmamıştır. Weles’li gençler bunu para kazanmak için bir şans olarak değerlendirmişler ve kolları sıvamışlardır.
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Yüzde yüz Kanıtlanmış Limon Sarımsak Mücizesi İkisi de ayrı ayrı sağlık deposu olan limon ve sarımsak bir araya gelirse ne olur dersiniz? İşte limon suyu ve sarımsağın yüz kanıtlanmış faydası... 1- Tüm damar iltihapları (vaskülir) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor. 2- Kollestrol ve lipidi düşürüyor zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor, bu dönemde diyete dikkat etmek gerekiyor) Şekeri düşürüyor,pankreas’ın yenilenmesini sağlıyor. 3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor. 4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor. 5-Tüm romatizmal iltihabı önleyip, hertür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi ön-
lüyor. Eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor. Ağrıları kesiyor. 6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin yenilenmesini sağlıyor. Sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını arttırıyor. Felçlere ve Vertigo’da fayda veriyor. 7- Vücudun baışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kö-
künden kesiyor. Kansere karşı tüm vücudu koruyor. Limon suyu ve sarımsak mucizesi 2 litre limon suyu, 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak, ağzı sıkı kapanan koyu renkli veya üzeri kağıtla kapatılmış bir kavanoza karıştırılıp doldurunuz. Sarımsak yıkanmadan ve ezilerek limon suyunun içine koyulacak,kavanozun kapağı sıkıca kapatılacak. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde saklanıp hergün çalkalanacak. (sarımsaklar iyice erimiş olacak) 25 gün sonra kavanozu açıp her sabah kahvaltıdan yarım saat 1 saat kadar önce aç karnına yarım veya içilebiliniyorsa 1 çay bardağı içilecek. Kavanozun kapağı hep kapalı tutulacak, kavanoza asla su,şeker v.b. karıştırılmayacak,ancak çay bardağına aldığınız Karışım içildikten sonra, kahvaltıya kadar (yarım-1 saat sonra) kahvaltı yapılacak. Mümkünse her sabah aynı saatte içilecek.
‘Kış masalı’ - Rus buz sirki ilk defa Bulgaristan’da
Rus buz sirki, Sofya’nın Arena Armeets salonunda temsil edeceği ‘Kış masalı’ gösterisiyle ilk defa Bulgaristan’a konukluk ediyor. Temsil, unutulmaz sirk artistliği ve en üstün teknik mükemmellik ile buza aktarılan gizemli bir masala sihirli bir yolculuk arzediyor. Etkili koreografisi, 300’den fazla güzel kostümü ve karmaşık akrobasi örnekleriyle tasavvur gücümüzü meşgul edip fethediyor. Ziyaretçilerin iyi morali için cambaz, akrobat, dansçı, müzisyenler özen gösteriyor. ‘Bu, dünyanın ilk buz sirkidir. Kuruluş fikri sinema rejisörü Arnold Grigorieviç Arnold’a aittir. 1962’de aklına başarılı buz dansçılarını manejde sirk artistleriyle beraber biraraya getirme fikri geliyor. Sirk artistlerinin icralarını paten ayakkabıları ile gerçekleştirmesi, patencilerin ise
sirkte gerekli beceri ve yeteneklerini geliştirmesi lazımmış. Herkes bu fikri bağrına basınca iki yıl süren yoğun antrenmanlardan sonra 1964 yılında sirk ekibi görkemli bir temsille ilk sahne çıkışını gerçekleştiriyor. Biz iki yıl önce büyük bir turne ile Rus buz sirkinin 50. kuruluş yılıını kaydettik. Şahsen ben buz üzerindeki sirke bayılırım.’ Rus buz sirkinin dünya çapındaki büyük başarısı her şeyden önce buz pateni ile sirk sanatı arasındaki o karmaşık senteze bağlıdır. ‘Kış masalı’ temsiline Fındıkkıran, Buz kraliçesi, Alis harikalar ülkesinde, Uyuyan güzel, Sinderella temsillerinden sevilen karakterler katılır.
Bulgaristan Dernekleri Evlad-ı Fatihan Federasyonu Diğer taraftan da bir kısım STK yönetici- amma Bulgaristan konusunu biz onlara söylemeliyiz,
leri düşmanlara (Bulgaristan’da bizim annelerimizin donlarını kesenlere, Türkçe konuşmalarımıza ceza kesenlere, Bulgar kökenini bulanlara, Bulgar usülüne göre mezarlıklara müziklerle gidenlere ) oy vermeleri için insanlarımızı yönlendirebiliyorlar. Bulgaristan’daki Türk-Müslüman toplumunun günümüzdeki durumu – Şu an itibarı ile Bulgaristan’da durumumuz vahim. Yok olmaya doğru hızlı adımlarla ilerliyoruz. Kendi toplumumuzu savunmaktan aciz bir duruma gelmiş durumdayız. Tamamen algı yönetimlerine kendimizi kaptırmış ve onun etkisiyle paralize olmuş bir toplum haline gelmişiz. Özellikle 89 sonrası Türkiye haricinde bir ülkeye giden Bulgaristan Türkleri ve STK’larının durumu. – İşte bu konuda yeni bir çalışma yapabilmemiz için buraya toplanmış durumdayız. Bu çalışmaya 89 sonrası göç edenlerle başlamamızın nedeni bunlar bir toplum halinde hareket etmeye başlamışlardır. Eksik olan bu toplumun yönlendirebilecek merkezi olmaması. Bu nedenle HÖH etkisi altında kalmaktadırlar. Bizler buna yeni isimle Lobicilik diye hitap edeceğiz. Bu lobiciliği biz Bulgaristan dışından başlatmak zorundayız. Çünkü Bulgaristan’ın dışında bulunanların artık kendilerinde bir özgüven oluşmuş durumdadır. Bu konuda bu gün bir faaliyet planı oluşturalım ve ardından AB ülkelerinde veya herhangi bir ülkede öncelikle STK’larımızın tespitlerini yapalım ve orada bulunan kendi insanlarımızı pasif olanları da ayağa kaldırarak yepyeni bir oluşumun temellerini atalım. Gelecekte bu STK’ların birlikte hareket etmelerini sağlayabilmeliyiz. Türkiye’de Bulgaristan Türklerinin durumu: – Türkiye’de maalesef STK kurallarına uygun olanlar pek bulunamıyor. Halkımız STK’lara güvenmiyor çünkü halkımızı 26 yıldır kandırdık ve hala kandırmaya devam ediyoruz. İşte bu gün bu seçimlerde bir adayımızın olmaması bu STK’ların sorunudur. Hiç kimse bizim işimizi yapmayacak ve yapamaz. Türkiye’de derneklerimiz bu gün Bulgaristan konusunu Bulgaristanlı olmayanlardan öğrenmeye çalışmaktadırlar. Yıllarca HÖH desteklendi. Peki neden bunu yapıyorlar? Kendileri de bilmiyorlar tek cevapları var Türkiye desteklediği içindir. Ankara’ya saygımız olacak
onlar bizi değil biz Ankarayı yönlendirmeliyiz. İnanın problemin ana kaynağı buradadır. Türkiye’de bulunan Bulgaristan masalarında Bulgarca bilenler olmalıdır ve o bölgelerde yaşayan kişiler tercih edilmelidir. Bizden biri burada 24 saat çalışır yabancı biri 8 saat çalışır. – Türkiye’de STK’ların sayısı çok fakat faaliyetler pek yok, piknik ve eylence safhasında kalmışlar. Durumumuzu tespit etmek çok kolay. Kaç gazete, kaç TV bizden bahsediyor. Yeni bir seçim geçirdik Türk basınında ne kadar yer aldık. Neden 70-84-89 olaylarından bir filim çıkartamadık. İşte bunlar bizim hepimizin suçu. Kaç üniversite Bulgaristan ile ilgili tezler yaptırıyor neden yaptırılmıyor vsy. Yani kısacası biz Türkiye’de bile gündem dışında kalmışız. İşte bu nedenlerden dolayı yeni bir oluşuma ihtiyaç var bunun için biz buradayız. Bulgaristan Türklerinin sorunlarının halli yolunda STK’ların ortak hedef ve harekete yönlendirilmeleri konusunda Federasyon oluşturulması konusu. Evet vaziyetimiz ortada, biz yeni bir oluşuma girmeliyiz. Nasıl hareket edelim ki, biz Bulgaristan Türkleri kendimize çeki düzen vermeliyiz ve kendi geleceğimize yön verebilmeliyiz. Bu oluşumu başlatmalı gelecekle ilgili planlar yapmalıyız. Hedefler koymalıyız. Kısa -2023 – Orta-2050 ve uzun2071 vadeli planlar yapılması gerekir. Yani 2071 yılında nasıl bir Bulgaristan Türkü olmasını istersiniz Bulgaristan’da, Türkiye’de ve AB’de de. Evet burada herkes kendi fikrini söylesin söylesin ki yeni yolları birlikte oluşturalım. 2050 yılında nasıl görmek istiyorsunuz. Nasıl bir yol haritası çizilmeli. Bunu hep birlikte bu gün burada başlatalım. Ön çalışmalara başlayalım herkes fikrini söylesin. Kısa-Orta ve uzun vade projeksiyon hazırlansın. Yeni yönetim oluşması yani geçici bir yönetim bu Federasyonu kurma çalışmaları için bir ekibin oluşturulması ve bu ekibe de başkan seçilmesi gerekir. 6. Bu toplantıdan Bulgaristan Türklerinin yol haritasının belirlenmesi ve Federasyon çalışmaları ile ilgili görev dağılımı yapılması. BULTÜRK Genel Başkanı
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Türkiye Pakistan kardeşliğini gösteren fotoğraflar ve gerçek dostluğun hikayesi
kelimelerin kiyafetsiz kaldığı bir vakayı şöyle kaydediyor: Herkes elindeki her şeyi Osmanlı’ya yardım için getirip bırakıyordu. Bir ara kalabalık telaşlandı; bir hareketlilik görüldü. Kucağında bebek bulunan fakir bir kadın can havliyle sağa sola koşuşturuyor, ‘Yok mudurbirhayırsever,Allah rızası için bu çocuğumu satın alsın, bedelini Osmanlı’ya göndereyim’ diyordu. Herkes şaşkın; herkes perişandı. Yürekler parçalanmıştı sanki. Hemderd olmanın bu derecesi mümkün müydü? Neyse ki bir hayır sahibi kadın adına istediği meblağı yardım sandığına verdi; çocuğu da annesine bıraktı.” Pakistan halkı, 1920’lerde milli mücadeleye destek vermek için 1.5 milyon sterlin toplayıp Ankara hükümetine yollamıştı.
KASIM - 2016
Federasyon Çatısı Altında Birleşiyoruz
Türkiye çapında bütün göçmen derneklerimizi sarsılmaz ve yenilmez bir inançla “BULGARİSTAN DERNEKLERİ” FEDERASYONU kurmaya davet ediyoruz. Bu amaçla Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK girişimiyle İstanbul’da çağrılan ilk toplantı gerçekleşti. Göçmen merkezlerinden 60 KİŞİLİK, gönüllü eylemci, aydın katıldı. Ulusal federasyonda birleşme fikrine büyük sayıda eski siyasetçi, bürokrat, öğretmen, serbest meslek sahibi, doktor, mühendis ve sanatçı destek verdi. İlk buluşmanın gerekçesi şöyle açıklandı: Kovulmamızdan bu yana 27 yıl geçmiş olmasına rağmen, sökülüp eritilemeyen komünist totaliter zulüm rejimi maske değiştirmiş yaşıyor. Bulgaristan’ı vatan seçen kardeşlerimiz, Jivkov yönetiminin icadı olan, adına asimilasyon siyaseti denen büyük belanın yükü altında bugün de kıvranıp duruyor. Ejderhanın kolları Türkiye’mize de uzanmaya başladı. Demokrasiyi hayata çağırması gereken Bulgar ırkı, olabilir ya, belki de, başka bir devlet düzeni kurmaya istidası ve takati olmadığından yerinde sayıyor. Talih gereği, vatan toprağımızda iki medeniyet birlikte yaşamaya mecburken, 138 yıldan beri aralarında amansız ve acımasız şiddeti tırmanan bir kavga sürüp gidiyor. Bu boğuşmada yoruldukça kaçtık, düşmana teslim olan hain oldu, parçalandık ve son çeyrek asır ipleri elden kaçırdık. Hasımlarımla “bizimkilerin” kemikleştirdiği temsil ve yönetim biçimi hepimizi bezdirdi, birbirimize düşürdü, parçalandık, ufalandık. Bizi göçe zorlayan, sonu görülmeyen bu anlamsız kavgada HÖH liderleri düşman saflarında yer aldı, yalnız davamızı değil, var oluşumuzu da hedefsiz ve anlamsız kıldı. Mahvolmamak için mücadele etmek zorundayız.Güçkaynağımızbirleşebilmemizde-dir. Son hedefimizde ödün verme-
den uzlaşmak, herkese eşit adalet ve vatan toprağında birlikte yaşamak, varken. “Bulgaristan dernekleri” Federasyonunda birleşme yolunda bizi şahlandıran, bir de 1990 yılından 2005 yılına kadar sesi soluğu çıkmayan Bulgar sıra dışı milliyetçi güçlerin, hele de son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birleşerek hortlaması ve oyların % 15’ini alması oldu. Türk Müslüman ve sığınmacı düşmanlığı ile fışkıran, Avrupa Birliği Genel Kurulunca “faşist” olarak nitelenen bu siyasi ırkçı akımın ayak sesleri Çarlık faşizminden ve komünist ırkçılıktan çok daha sert gelirken, tüm Türkleri Bulgar siyasi hayatından tamamen dışlamayı hedefliyor. Bu koşullarda “Bulgaristan dernekleri” Federasyonunda örgütlenip Bulgaristan demokratik kamuoyu yanında yer almamız zorunlu olmuştur. BULTÜRK öncülüğünde önümüzdeki bir ay içinde kurulma aşamasına getirildikten sonra durum değerlendirmesi amaçlı bir ön toplantı daha düzenlenecektir. Halen kurultay hazırlıklarını, kurucu toplantıda “Bulgaristan dernekleri” Federasyonu Geçici olarak BULTÜRK Derneği çatısı altında yürütmeye karar verilmiştir. Hazırlık komisyonunda BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk, Deneyimli bir siyaset adamı İbrahim Köşdere ve yine deneyimli belediyeci olan eski Haracı Belediye Başkanı Metin Karan, İstanbul Siyasal mezunlarından Erdal Karabaş ve Alptekin Cevherli, İstanbul Üniversitesinde Doç. Dr. Müjgan Deniz; Doc.Dr. Hasine Şen, Dr. Nedim Birinci, Musa Vatansever, Nedim Akın, Aydın Fidan, Mustafa Akgün, Ekrem Süzen, Rüstem AVCI, Neriman, Eralp Kalyoncuoğlu yer aldılar. Bulgaristan Türkleri Ulusal Federasyonu hakkında daha geniş ve ayrıntılı bilgi için BULTÜRK ve BGSAM yayınlarını izleyebilirsiniz.
Genç yetenek Günel Süleyman’a Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan ödül
Edebi yeteneği olan Kırcaali Otets Paisiy Lisesi 11.sınıf öğrencisi Günel Süleyman, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından ödüllendirildi. Günel’in “LÜTFEN, Benim Haklarıma Saygı Gösterin, Çünkü…” isimli
denemesi gençlerin sorunlarına ithaf edilmiştir. Denemede yer alan şu dizeler insanı duygulandırıyor: “Başkalarının istismarı ve aşağılanması ancak çaresizliğe yol açıyor ve bu durumda herkes er veya geç kendi yolunu kaybediyor.
Oysa sevgi, duyarlılık ve saygı gösterilmesi güneşli günlerin habercisidir. Günel, azimli, zeki ve yetenekli bir kız! Bu onu en doğru tanımlıyor, çünkü onun çalışkan, azimli, alçakgönüllü ve nur yüzlü olması ona sadece başarı kazandırıyor. Şiir, edebiyat, tarih ve felsefe tutkunu biridir. Günel, çok kararlı insanlardan daha çok manevi güç ve duygusallığa sahip olmaktan başka kendi yeteneklerine yeterli derecede inanan biridir. Günel, çok sayıda olimpiyatlara katıldı ve her zaman mükemmel sonuçlar elde etti. “Altın Kalem” ödülünün sahibidir, geçen yıl Kırcaalilerin büyük ilgi gösterdiği “Kırcaali İçin Sevgiyle” isimli akrostiş şiirin yazarıdır. Günel, Komunitas Vakfı’nın düzenlediği “1000 Burs” ulusal yarışmada edebiyat dalında burs kazandı.
Burhaneddin Ardagil ve Doç. Dr. Todor Çerkezov’a 2016 Yılı Çok Kültürlü Kişi Ödülü
KRIG Sanat Galerisi’nde düzenlenen törenle dünyaca ünlü karikatürcü Burhaneddin Ardagil ve öğrencisi Doç. Dr. Todor Çerkezov’a 2016 Yılı Çok Kültürlü Kişi Ödülü sunuldu. Eşsiz benzersiz olan bu ödül Kırcaali’de KRIG Sanat Hareketi’nin düzenlediği Çok Kültürlü Şehir girişimi kapsamında 2013 yılından beri her yıl veriliyor. Daha önce bu ödül Kıracali’deki tiyatronun duayeni Nurettin Mehmet’e, Kırcaali Hıristiyan Cemaati Başkanı Peder Petır Garena’ya ve Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Azis’e verildi. Bu yılki ödülün taşıyıcıları şehirde pazarın bulunduğu bölgede yaşamışlardır ki burayı farklı etnik ve din-
lere mensup vatandaşlar mesken edinmişlerdir. Burhaneddin Ardagil, Todor Çerkezov’a çocuk yaştayken resim dersleri vermiştir. Fakat öğrencisi resim alanında kendini geliştirmeyip, hekim olmuştur. Buna rağmen aralarında sıcak bir dostluk oluşmuştur ve ikisinin pek çok ortak hatıraları var. 1943 yılında Kırcaali’de dünyaya gözlerini açan BurhaneddinArdagil, Sofya’daki Ulusal Güzel SanatlarAkademisi’ni bitirdi. Türkiye’ye zorunlu göç gerçekleştirilen 1989 yılına kadar Kırcaali’de yaşayıp, çalıştı. O zamandan bu yana İstanbul’da yaşamını sürdürüyor. Türkiye’de TRT Kurumu, çocuk edebiyatı neşreden çeşitli ajanslar ve yayınevleri için çalıştı. Çok sayıda çocuk kitaplarının resimlerini çizdi, onlarca kişisel sergiler açtı ve karma sergilerde yer aldı, ükeyi dünyanın çeşitli noktasında düzenlenen bir sürü uluslararası bienallerde temsil etti. Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Hollanda, Yunanistan, Romanya, Japonya, Kore, Rusya ve Türkiye’de verilen 50’nin üzerinde ödülün sahibidir. İsmi dünyaca tanınan en iyi Türk karikatürcüleri arasında yer alıyor.
Doç. Dr. Todor Çerkezov, Kırcaali’deki Dr. Atanas Dafovski Çok Yönlü Aktif Tedavi Hastanesi’nin İcra Müdürüdür. 12 Mayıs 1956 yılında Kırcaali’de dünyaya geldi. Plovdiv (Filibe) şehrinde bulunan Tıp Üniversitesi’ni bitirdi. Tıp alanındaki başarılarından dolayı çok sayıda ulusal ödüllerin yanı sıra Kırcaali Belediyesi Onursal Nişanı, Sağlık Bakanlığı’nın ikinci dereceden Onursal Nişanı ve 2014 yılında Bulgar Kızılhaç Örgütü tarafından hizmelerinden dolayı altın madalya ile ödüllendirildi. Doç. Dr. Çerkezov, ayrıca Makedonya’nın Ohri şehirinde 2014 yılında düzenlenen Güneydoğu Avrupa Tıp Forumu’nda Güneydoğu Avrupa Tıp Forumu’nun gelişimine büyük katkılarından dolayı özel bir ödül aldı. Ödül takdimi sırasında KRIG Sanat Hareketi Başkanı Radost Nikolaeva, çok kültürlülüğün siyasetçilerin, dünya liderlerinin ve hükümetlerin çözmesi gereken büyük ve karmaşık bir sorun olduğunu kaydetti. Fakat entelektüellerin çok kültürlü dünyayı kucakladıklarını ifade etti.
7
BGSAM
Bulgaristan’da isimlerinin geri verilmesine Ahmet Doğan’ın hiçbir katkısı yoktur. Tercume Gerçekleri görmek ve kabullenmek zorundayız. Bulgaristan’da Türklerin ve Pomakların isimlerinin geri verilmesine Ahmet Doğan’ın hiçbir katkısı yoktur. Mihail İvanov “1990’ın 4 Mart akşamı “Türklerin ve Pomakların İsimlerinin Geri Verilmesi Kanunu” üzerinde çalışmalarımızı tamamlamak için toplanmıştık. Ahmet doğan biraz yana çekildi ve kanun üzerindeki çalışmalarımıza katılmıyordu. Kanunun kabul edilmesine kadar beklemeyen gelen, ‘ikinci nöbete’ gelen Pomaklar ve büyük sayıda Türk Sofya Meclisi dolayına toplanmıştı. İç İşleri Bakanlığı (VMR) yönetimi Pomakları parlamento bölgesinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Pomaklar yerine mıhlanmış adım atmıyordu. Tam o zaman bir milis aracından elindeki megafonla Ahmet Doğan indi ve kalabalığı meydanı boşaltmaya çağırmaya başladı. Hazır bulunanların haykırışları ve ıslıkları onun çağrısının işitilmesini engelliyordu. Kimse bir şey işitmek istemiyordu. Birkaç saat sonra, kanun metni artık kabul edildikten sonra, Doğan insanların karşısına törensel bir tavırla çıktı, eline mikrofon verildi ve o şu sözleri haykırdı: ‘Kardeşlerim, kız kardeşlerim evlerinize dönebilirsiniz, biz kazandık, kanun kabul edildi.’ Doğan halkın önüne çok fazla ışık altında ilk kez böyle çıkarıldı ve daha sonra onun Türk direniş hareketi önderi ve 1989 Mayıs Başkaldırısının girişimcisi olarak dayatılması böyle oldu” Bu bölümü, Bulgaristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Jelü Jelev’in Azınlık Sorunları Danışmanı Prof. Mihail İvanov’un “GLASOVE” yayınıyla söyleşisinden aldık. Söyleşinin üçüncü bölümünü aynen veriyoruz: 1989’un Aralık ayında hapisten çıkmasından sonra Ahmet Doğan’ın politik sahneye çıkmasını hatırlıyor musunuz..? Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) kurucularından biri olan Hüseyin Ömer GLASOVE’ye verdiği demecinde hareketin müstakbel lideri Doğan’ı ilk kez 1990 Ocak ayı başında Sofya’da “Aleksandır Nevski” kilisesi önünde, Pomak mitinginde, “bir milis aracından ansızın inen, eline bir mikrofon verilen ve hazır bulunan kalabalığa “Ben size isimlerinizi geri almanız için yardım edeceğim” derken gördüğünü anlattı. Tam olarak öyle değildi. Aslında Doğan, ilk önce 23 Aralık 1989’da Sofya Üniversitesi’nde, yönetim seçmek için toplanan, Ulusal Uzlaşma Komitesi toplantısında belirdi. Bu komiteye Bulgar Bilimler Akademisi (BAN), Sofya Üniversitesinden aydınlar, yazarlar, gazeteciler, ressamlar, film yapımcıları ve müzisyenler, 1988 ve 1989’da oluşan sivil kuruluşların seçkin eylemcileri – Bulgar, Türk, Yahudi ve Çingeneler, Hıristiyan ve Müslümanlar katılıyorduk. Politik olarak birbirimizden çok farklıydık, bazılarımız Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) üyesi, diğerleri anti-komünist – daha sonra kimileri sola yönelirken ötekiler sağı seçti, üçüncü bir grup da siyaset dışında kaldı. Tam bir tablo oluşturabilmeniz için şu isimleri sıralamak istiyorum: Radoy Raderv, Hristo Ganev, Binka Jelyaskova, Blaga Dimitrova, Çavdar Küranov, İskra Panova, Donço Papazov, Halim Pasajov, Sabahattin Bayram, Yıldız İbrahimova, Vejdi Raşidov, Antonina Jelyaskova, Süleyman Gavazov, Ali Rafiev, Manuş Romanov, Gredi Assa, Edi Şvartz, Angel Vagenştayn, Petır Staykov, Lübo Sobadjiev. Hepsinin isimlerini hatırlamakta zorlanıyorum. Adını hatırlayamadığım birileri varsa özür dilerim. Komünist Partisinin Bulgar toplumunu ittiği etnik çatışma ortamından çıkma yollu bulmak için güç birliği yapıyorduk. Etnik kimlik haklarının ve bu gerçekten doğan etnik ve kültürel hakların mutlaka yeniden tanınması ve güvence altına alınması gerektiği konusunda aynı görüşteydik. Biz “multi kültürel” anlamda günümüze kullanılan kavramı benimsemiş bir örgüttük. Biz Ahmet Doğan’a örgütümüzün yönetimine katılmasını önerdik. O kabul etmedi. Bize verdiği cevapta, hatırladığım üzere, şöyle demişti: “Ben hapishaneden henüz çıktım ve sizin niyetinizin asil olduğuna inanmam için zamana ihtiyacım var.” Ve kalkıp gitti. Ben size bunları, yıllardan sonra, kendimi ön plana çıkarmak ya da bir şeye gücenmiş olduğum için anlatmıyorum. Burada vurgulamak istediğim, Doğan’ın o an aramıza katılmama kararı, onun daha sonraki siyasi çalışmaları için anahtar önem taşıdı. O, etnik diyaloga hayır ve daha sonra kendisine siyaset sahnesinde ağırlık kazandıracak olan o ayrılmanın ağırlığını daha sonra etnik ayrılmada kullanmak amacıyla bunu kendisi seçti (ya da böyle bir rol oynaması için özel olarak görevlendirilmişti.) O da hapishaneden yakında çıkmış olan ve Komitenin aktif üyesi seçilen Halim Pasajov tamamen farklı düşünüyordu. O bana şunları söylüyordu: “… Olay şudur. Siz bizi anlamak zorundasınız. Biz sisinleyiz ve sisinle beraber olmaya devam edeceğiz, fakat bir hapishanede kendi partimizi kuracağımıza yemin ettik. Biz Bulgar partilerinin bizim haklarımızı savunacağına inanmıyoruz.” Biraz farklı olsa da, Manuş Romanov da aynı ruhta konuşuyordu. 1990’da yuvarlak masa oturumlarında o etnik esaslı siyasi parti kurulmasını destekledi, fakat Çingene nüfusun siyasi temsil hakkının nasıl savunulacağını, diğer siyasi partilerin Çingene adayları kendi seçim listelerine aymayı garanti edip etmeyeceklerini sordu. www.bghaber.org Ve siyasi partileri etnik toplulukların sorunları üzerinde çalışmaya davet etti.
8
KASIM - 2016
Bulgaristan Türklerinin Sesi BULTÜRK RAPORU SUNDUK
Bulgaristan Seçimlerinde hizmetleri için Bayrampaşa Kaymakamımızı makamında teşekkür ziyareti
B U LT Ü R K
MERKEZ
BULTÜRK TOPLANTISINDAN
Bayrampaşa Bld.Bşk.Yrd. Yalçin SIRAK AYA’ya Bulgaristan Seçimleri nde hizmetleri için Teşekkür
Kırgız Filmci ve Millet vekili ile Türk Dünyası Belgesel Film Festivali İstanbul
Azerbayv-can Milletvekili Ganira PAŞAEVA İ s t a n b u l N u r i PA Ş A M e z a r ı n d a
Dünya Gazeteciler Federasyonundan Türk Dünyası Belgesel Film Festivali İstanbul
URAL Derneğinden
TBMM Başkanı ile birlikte
KASIM - 2016
Bulgaristan Türklerinin Sesi
9
BULTÜRK TOPLANTISINDAN
Eyüp Belediye Başkan Yrd. Ahmet TÜFEKÇİ’yi ziyaret
Murat ULUTÜRK’ün Dününden
Türk Dünyasının Gönüllüleri Düğünde Buluştu
TÜRK DÜNYASINI BİR ARAYA GETİREN DÜĞÜN Duğune telgraf gonderenler: İBB Başkanı Mimar Kadir TOPBAŞ, Mustafa ÖZTÜRK 24.Dönem TBMM Bursa Milletvekili Hakan ÇAVUŞOĞLU 24.dönem Bursa Milletvekili, Bayrampaşa Kaymakamı Sn. OSMAN ASLAN CANBABA;Bursa Vali Yrd. Mustafa ALTUNTAŞ, İstanbul Küçükçekmece Kaymakamı Harun KAYA, Alptekin CEVHERLİ-Kocaeli şairler ve yazarlar birliği; BAL-GOÇ Derneği -Kenan Özgür-İzmir, İrfan ÖZGÜR - Tekirdağ; Sedat AŞKIN-Ankara, Çelenk gönderenler; Sedat-Müjgan DENİZ, Best kafe - Nejdet MUTLU, Gaziosmanpaşa Belediye Bsk.Hasan Tahsin USTA, Cahit ALTUNAY Sultangazi Bld.Bsk, Zeytinburnu Bld.Bsk.Murta AYDIN, Avrasya Federasyonu Bsk. İsmail CENGİZ, Ural Stratejik araştırma derneği Bşk.Bülent MAŞAOĞLU, Eros Deri -Niyazi GÜLER, Nazım ÇAVUŞ-Kağıthane, Mustafa AKGÜN-Zeytinburnu, Şakir ARSLANTAŞ-Florya, Erol KETENCİ-Kastamonu Katılanlar -Afganistan İpek yolu Başkan Mustafa Kemal MAHDUM; Tüm Azerbaycanlılar Birliği Genel Başkanı Agil SEMEDBEYLİ, Dünya Gazeteciler Federasyonu Başkan Yrd. Turer YENER, Türkiye universiteliler mezunları Birliği Lale HASANOĞLU, Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği Başkanı Celala ÖCAL, Ayakkabı Esnaflar Derneği Genel sekreteri- Musa VATANSEVER, Ankara siyasal derneği yöneticilerinden Erdal KARABAŞ, Fatih kaymakamlığı Dernek Başkanı Aydın FİDAN, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi-Doc.Dr.Müjgan DENİZ, Balkanlara vefa derneği-İsmail ERDEM, Rumelileri temsilen-Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği-Sadulla SİPAHİOĞLU, Rumeli Vakfı-Kemal KARADAĞ, Kocaeli şairler ve yazarlar birliği-Alptekin CEVHERLİ, ve Türk Dünyası gönüllüleri bu düğünde buluştular.
10
k A S I M - 2016
Avşin BALKAN Doğduğum Toprak
Biz Bulgaristan’daki tüm diğer azınlıklardan farklıyız. BizBulgaristanlıTürkleredebiyatıolanbirazınlığız. Şairlerimizden Durhan Hasan Hatipoğlu, 25 Mayıs 1937 yılında Bulgaristan’ın Hasköy ilinin Hocaköyü’nde (Rabovo) dünyaya geldi. Sofya’daki Türk Pedagoji Okulu’nu bitirdikten sonra (1955), Sofya Üniversitesi Doğu Dil ve Tarihleri bölümünden mezun oldu. Kırcaali’de öğretmenlik, tiyatro yazarlığı ve tiyatro müdürlüğü görevlerinde bulundu. Şiir denemelerini öğretmenlerin ve yerli sanat tutkunlarının takdir ve teşvikleriyle sürdüren Hatipoğlu’nun ilk şiir kitabı “İnsan Kardeşlerim” 1965’te Sofya’da yayınlandı. Şairin kaleme aldığı “Kel Başa Şimşir Tarak” (1967), “Kaleydeskop” (1980), “Fiş Fiş Efendi” (983) tiyatro oyunları Bulgaristan Devlet Tiyatrolarında Türkçe ve Bulgarca olarak oynanmıştır. Ayrıca düz yazıları, Bulgarca ve Türkçe çevirileriyle de tanınan şair 1985 soy kırımında görevinden alınmıştır. 1989’da zorunlu göçe tabii tutularak Türkiye’ye göç etmiştir. Bir sezon Trabzon Devlet Tiyatrosunda müdürlük görevinden sonra, İstanbul Beylerbeyi Hacı Sabancı Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapmış ve emekli olmuştur. Yaratıcının “Kanlı Horon” ve “Yalancının Mumu” adlı tiyatro oyunu da mevcuttur. Şairimizi şiirlerinden bir demetle anıyoruz. DOĞDUĞUM TOPRAK Doğduğum toprak Sıcak bir ocak gibi buğulu. Doğduğum toprak Alabildiğine yaldızlı ve de kara… Şimdi bahar.Şimdi sular Enine boyuna Aldı yürüdü tomurlanan dallara. Yer ve gök – Bir renkte, Bir boya: Gökte evren, Yerde deniz, Ve biz Dorukların zirvesinden Seyrederiz Bu yerleri Doya doya. Ürüm ürüm yalılarda Öbek öbek dağ köyleri Biz ölüsünü de bilirsiniz, Dirisini de Bu yerlerin. Rodoplar – Çocuksu rüyalarımda Bir yaprak tütün; Rodopla – Irmak ırmak dağlarıyla Çarpan kalbidir Memleketimin Rodoplar – Her çalısı, her çiçeği Sancımıza bir serrah; Rodoplar – Her taşının altında Gizleniyor bin macera!.. Doğduğum toprak Alabildiğine doruklu Ve de kara. Şimdi bahar, Şimdi bir rahatlıktır, basar Ilık bir kızıllıkla Rodoplara. 1965 (Totaliter Jivkov rejimi kurbanı Şair dostum Penü Penev’e) Saçlarını rüzgar taradı iskelelerde, Omuzlarında yıldızlar ışırdı kocaman, iri; Bir yıldırımlıktın sen yıldızların çarpıştığı yerde Gerili antenler örneğin, uyanık, diri. Şimdiyerin dibine doğru büyüyorsun. 1959
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Komünist rejimine karşı ilk silahlı direniş Bulgaristan’da gösterildi Ülkemiz Bulgaristan’da da darbe yolu ile dayatılan komünist rejimine karşı silahlı direniş gösterildi. Dahası da Kızıl Ordu’nun işgali ve meşru hükümetin zorla değiştirilmesinin ardından Stalin usulü iktidar modeline eli silahlı olarak ilk karşı çıkanlar Bulgarlar oldu ve bu olaylar Macar ayaklanması patlak vermeden ve Prag baharının esintisi hissedilmeden çok önce gelişti. Lakin “goryani” (ormancılar) olarak anılan Bulgarlar’ın cüretkarlık ve kahramanlığı günümüze kadar hiç konuşulmadı, tarih kitaplarında konuya değinilmedi, milletin hafızasına en yüce olaylar arasında kazınmadı, vatandaşların yönetimin keyfiyetine karşı dalgalanan bayrağı olmadı. “Artık merhamet yok. Siz nasıl ölçü ile ölçerseniz ben de sizi öyle ölçerim”. Bu sözlerle Altıncı Pirin takımının komutanı Gerasim Todorov, Vlahi köyünden komünistlere gönderdiği mektupta halkın kızıl yönetimin cinayetleri, soygun ve kötülüklerini sineye çekmeyeceğine dair uyardı ve 1947 yılında gizli bir grup kurarak zorlu Makedonlaştırma ce BKP politikasına karşı eylemler düzenlemeye başladı. Efsane Gerasim’in örneği istisna değil, 1944 ile 1955 yılları arasındaki dönemde ülke genelinde 600 kadar birlik çatıştı. Ormanlarda gizlendikleri için kendilerine “goryani” (ormancı) adını verdiler. Orman savaşçıları hakkında çekilen tek belgeselin yönetmeni Atanas Kiryakov, şunları anlattı.
“Çoğu, topraklarından olan köylülerdi. Köylülerin toprakla olan göbek bağının kesilmesi, komünizmin işlediği en büyük suçlardan biridir. Edebi eserlerden de bildiğimiz üzere bir toprak parçası için kardeş kardeşi öldürürdü, bir iki tarlasını satan çocuklarını okuturdu”. Toprakları ellerinden zorla alınan köylüler, orman savaşçılarına yataklık etti, yiyecek ve sığınacak yerler sağladı. Yönetimin tepkisi ne olduğuna ise Sliven Balkanında gizlenen 80 kişilik bir çeteye karşı 30 bin kişilik ordunun gönderilmesi olayı tanıklık ediyor. Belgelerde yönetimin korkusu ve paniği okunuyor. Ellerinde haklarında veriler bulunmayan kişilerin itibarsızlaştırılması yönünde çalışıldı, onların yokedilmesine yönelik birbirinden değişik yöntemler uygulandı. Bu belgeler dehşet vericidir, hayatta kalmayı başaran orman savaşçılarının anlattıklarından bile daha korkunçtur, diye anlatıyor sinema yönetmeni Devlet Güvenlik Dairesi DS arşivlerinde okuduklarını hatırlarken ve şöyle devam ediyor. Sistem varlığını korkuya dayandırmıştı, iki yüzlülüğe ve insanları sürü haline getirilmesine yönelik dahiane, yezid bir taktik sayesinde varoluşunu sürdürüyordu. Biz de gri bir devlette yaşıyorduk, binalar, giyeceklerimiz griydi, zihinler de gri olmalıydı ve keyflerince hüküm süren bir grup insanın bize dayatmak istediklerini tekrarlamalıydık. Oysa onlar da birbirinden korkuyordu, bir kelime, bir ima yeterliydi…
Milli Güzel Sanatlar Akademisi kuruluşunun 120’nci yıldönümünü kaydediyor Bulgaristan’da sanatlar alanında en eski ve en prestijli yüksek okul olan Milli Güzel Sanatlar Akademisi, kuruluşunun 120’nci yıldönümünü kaydediyor. XIX. asrın sonunda birçok aydın, sanatlar alanında bir yüksek okulun kurulması fikri etrafında birleşti. Daha 1864 yılında ressam Nikolay Pavloviç, Batı Avrupa’da var olan akademilere benzeyen bir Bulgar resim okulunun kurulmasını öneriyor. Daha sonra bu fikri, gelecek akademinin ilk okutmanlarından olan İvan Şişmanov, İvan Mırkviçka, Anton Mitov de destekliyor. Onların desteği ile 1895 yılında yasa tasarısı, o zamanki Eğitim Bakanı Kostantin Veliçkov tarafından sunuldu. Sonraki yılın Şubat ayında yasa tasarısı, Halk Meclisi tarafından kabul edildi. Devlet resim okulunun resmi olarak kurulması, 1896 yılında gerçekleşti. İlk önce yüksek okulun konferans ve alıştırmaları özel konutlarda yapıldı. Akademinin müzesinden sorumlu sanat tarihi
Sylvie Bulgaristan’ına kavuştu
Bulgar ve Macar kökenli dünyaca ünlü Fransız şarkıcı ve sinema oyuncusu Sylvie Vartan, “Mama” (Anne) kitabını tanıtmak amacıyla Bulgaristan’a geldi. Sylvie Vartan’ın geriye bıraktığı 40 milyonun üzerinde satan albümleri, 1300 şarkı, 2000 dergi kapağı, 6 film, dünyanın dört bir köşesinde binlerce konser ve aynı zamanda kendi hayatını anlattığı iki kitap var. Sylvie Vartan, “Gölge ile ışık arasında” başlığını taşıyan ilk kitabında çocukluğunu anlatıyor. Ünlü sanatçı daha yedi yaşında iken ailesiyle birlikte Bulgaristan’ı terkediyor ve sadece 10 yıl sonra Paris’te ilk şarkısının kaydını yapıyor... Söz konusu kitapta Johnny Hallyday ile yaşadığı aşkı ve Sofya ile Paris arasındaki ilişkiyi eşsiz kılan Darina’yı anlatıyor. Darina da ünlü Amerikali film yapımcısı ve yönetmeni Tonny Scott’un evlatlık edindiği bir Bulgar kızıdır. 2014 yılında yayınlanan ikinci romanı “Kelime kelime üstüne” ismini taşıyor ve Sylvie, göçmen bir aile kızının, Fransa gibi bir ülkenin kültür ortamına ayak uydurarak şöhrete giden yolunu
“Han Asparuh” bloğunda petrol? Ekonomi bakan yardımcıları Daniela Vezi-
eva ve Lüben Petrov Alman ekonomisi Doğu Konseyi temsilcileriyle görüştü ve Almanya ile ticaretin ve yatırımlarım artması imkanlarını görüştüler. Bazı Alman şirketlerinin Çin ve Türkiye2den yatırımlarını çekip bölgemizde sunulan avantajlardan yararlanmayı planlıyor. 200 Alman şirketinin çıkarlarını Doğu Avrupa’nın 21 ülkesinde savunan Mikael Harms görüşmede firmaları buraya çekmemiz gerektiğini bu şekilde iç brüt ürünün ve ticaretin de artacağını ifade etti. Lüben Petrov Bulgaristan’ın, Ukrayna krizinden ve Rusya’ya karşı yaptırımlardan dolayı işlerini başka yönlere değiştirmek zorunda kalınca onlar için iyi bir iş ve yatırım destinasyonuna dönüşebileceğini anlattı.
uzmanı Milena Bojkova şunları anlattı: “Bugün akademinin bulunduğu binanın temel taşı 1906 yılında konuldu. Milli Güzel Sanatlar Akademisi kültür anıtı ilan edilmiştir. Çar Ferdinand’ın ve kraliyet ailesinin rolü, XX. yüzyılın ilk yarısında akademinin tarihçesi ve gelişimi için son derece önemlidir. Çar Ferdinand, sanatlar alanında yük-
sek okul kurulmasını himayesi altına alan kişilerden biriydi. Kraliyet ailesi de bu geleneği devam ettirdi. İki dünya savaşı arasında Çar III. Boris ve Çariçe Yoana, okulu düzenli olarak ziyaret etti ve kütüphanesi için birçok değerli kitap bağışladı.” Kurulmasından sonra Akademi, Bulgar ressamının profesyonel durumunu düzenledi ve ülkenin kültür hayatında önemli rol oynamaya başladı. 1911 yılında yüksek okulun okutmanları, Halkı Aydınlatma Bakanlığı’na bir gelişim projesi yolladı ve yüksek okulun Sanatlar Akademisi olarak adlandırılmasını istedi. Bundan on yıl sonra Devlet Resim Okulu, Güzel Sanatlar Akademisi adını aldı, 1995 yılı itibariyle de Milli Güzel Sanatlar Akademisi oldu. Şu anki öğretim yılı jübile yılıdır. Kutlamalar, Şubat 2017’de sona erecek. O zaman Sofya Şehir Sanat Galerisi’nde “120 Yıl Milli Güzel Sanatlar Akademisi. Öğretim Görevlileri” sergisi açılacak.
Dünyadan İlginç Olaylar: Biyonik Göz Dünya Gündemi Rusya ile Gürcistan Arasındaki Çatışmalara ve Olimpiyat Törenine Kilitlendi. Ama Başka Şeyler de Oldu. En İlginç Haber İse Bilim Dünyasından. Geliştirilen Retinayı Taklit Eden Fotoğraf Makinesi Biyonik Göze Doğru İlk Adım. İşte Müthiş Buluş.
Biyonik Göz Dünya gündemi Rusya ile Gürcistan arasındaki çatışmalara ve Olimpiyat törenine kilitlendi. Ama başka şeyler de oldu. En ilginç haber ise bilim dünyasından. Geliştirilen retinayı taklit eden fotoğraf makinesi biyonik göze doğru ilk adım. İşte müthiş buluş. * Amerikalı bilim adamları, dijital fotoğrafçılıkta çığır açacak bir buluşa imza atarak kavisli alıcıları olan, göz şeklinde bir fotoğraf makinesi geliştirdiler. Bilim dergisi Nature’da yayımlanan haberde, bilim adamları, kavisli bir yüzeye mikroelektronik bileşenler koymanın yolunu bulduklarını, bu şekilde insan gözündeki retinanın bir benzerini geliştirdiklerini anlatıyorlar. Buluşun, gerçek gözün yerini tutabilecek biyonik gözlerin geliştirilmesine de yardımcı olabileceği düşünülüyor. Bu teknolojinin, zaman içerisinde, görme yetisini kaybetmiş insanlara bu yetiyi kazandıracak yapay retinalar olarak kullanılabileceği belirtiliyor. * İsrail Silahlı Kuvvetleri, emri altındaki askerlere, elleri ve gözleri bağlı, gözaltındaki bir Filistinli’nin ayağına ateş emrini veren İsrailli subayı ordudaki görevinden aldı. İsrail ordusu, geçen hafta Omri Burberg adlı yarbay için yapılan soruşturma çerçevesinde, 10 gün görevden uzaklaştırma kararı vermişti. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, olayı kınayarak, bunun İsrail ordusu ve benimsediği değerlerle uyuşmayan, olağan dışı ve kabul edilemez bir olay olduğunu söylemişti. * BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, hukuki işlerden sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığına İrlandalı Patricia O’Brien’ı seçti.Ban’ın, İsviçreli Nicolas Michel’den boşalan yardımcılığına seçtiği 51 yaşındaki O’Brien, bu göreve getirilen ilk kadın olma özelliğini taşıyor. İrlandalı O’Brien, şu anda İrlanda Dışişleri Bakanlığı’nda benzer bir görevde bulunuyor.
* Küresel ısınma ve atmosferde karbondioksit oranındaki artışın alerjik rahatsızlıklara sebep olan birçok unsuru tetiklediği ortaya çıktı. Newsweek dergisinin “Kaşınmaya ve Hapşırmaya Hazır Olun” başlıklı haberine göre, küresel ısınma ve atmosferdeki karbondioksit oranı artışı, alerjiyi tetikleyen birçok bitkinin ve kimi böceklerin artmasına sebep oluyor. * Araştırmalar, 100 yılın üzerinde yaşayanların yüzde 85’inin kadın olduğunu ortaya koyarken, bunun temel yapısal nedeni erkeklerin kadınlara oranla kalp ve damar hastalıklarına daha erken yakalanmaları olarak gösteriliyor. Time dergisinin, kadınların erkeklerden daha çok yaşamasının nedenlerini ele alan haberinde, sanayileşmiş ülkelerdeki istatistiklere bakıldığında kadınların erkeklerden 5 ile 10 yıl daha fazla yaşadıkları belirtiliyor. * Polonya Başbakanı Donald Tusk, önemli görevler üstlenen kişilerin “sırlarının olmaması gerektiği” gerekçesiyle sağlık durumuyla ilgili ayrıntılı bilgileri açıkladı. 51 yaşındaki Tusk’a geçen ay yapılan testlerin ardından, kolesterol seviyelerinin yüksek olduğu belirlendiği, ancak herhangi bir “hastalık belirtisi saptanmadığı” belirtildi. * ABD’nin Teksas eyaletinde, Dallas’taki bir soygun sırasında adam öldürmekten suçlu bulunan bir Honduraslı idam edildi. 29 yaşındaki Heliberto Chi’nin cezası, Amerikan Yüksek Mahkemesinin Chi’nin temyiz başvurusunu reddetmesinden sonra infaz edildi. * Fransa’nın, Ruanda soykırımına faal olarak katıldığına ilişkin araştırma komisyonu raporunun açıklanmasının ardından, Belçika’nın bu soykırımda oynadığı rol tartışılıyor. Yüksek tirajlı “Le Soir” gazetesi, bugünkü baskılarında yer verdiği bir analiz yazısında, Fransa’ya yönelik ithamların görmezden gelinemeyecek, ciddiye alınması gereken şahitlik ve kanıtlara dayandığını belirtirken, Belçika’nın rolünün de “derinlemesine incelenmesi” gerektiğini kaydetti.
Bulgaristan Türklerinin Sesi
KASIM - 2016
M ü z a k e re l e r d e n s o n r a K K T C
Türk Dünyasında Soykırımlar Paneli Onun dışında İsrail gazı var. Bu İsrail gazının bir an evvel Kıbrıs üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya gitmesi lazım. Dolayısıyla adada bir an evvel bir çözüm olmalı. Çözüm olmalı ki İsrail gazı bir an evvel Türkiye’ye ve Avrupa’ya ulaşsın. Avrupa’nın da sıkıntısı var. Biliyorsunuz Ukrayna krizi dolayısıyla Rusya ile araları çok kötü. Rusya’nın tekelinden kurtulmak istiyorlar. Bunun için alternatif gaza ihtiyaçları var. İsrail gazına şiddetle ihtiyaçları var. Dolayısıyla emperyal güçler bir an evvel adada bir çözüm istiyorlar.” Bir tarafta çok ciddi baskılar olduğunu diğer tarafta ise Türkiye’nin içinde bulunduğu durum olduğunu kaydeden Arıklı, “Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu görüyorsunuz. Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkilerini giderek gerdi. Avrupa Parlamentosu dün Türkiye ile ilişkileri dondurma kararı aldı. Kısa bir süre sonra bu konu tekrar gündeme gelecek ve Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri büyük ölçüde ortadan kalkacak.” diye konuştu. Türkiye’nin kendisine yeni bir ufuk, yeni bir liman aradığını dile getiren Arıklı, “Şanghay Beşlisi bu noktada Türkiye için iyi ve ciddi bir alternatif. AB’nin karşısına Şanghay Beşlisi konulabilir. İşte bu noktada Türkiye hem kendi geleceği için hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için karar vermesi gerekiyor. Yani Türkiye, Avrupa Birliği’ne girmeyecekse ve bir anlaşmadan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ortadan kalkacaksa ve Kıbrıs bütünüyle Güney gibi Avrupa Birliği’ne girecekse sizler Kıbrıs’a gelirken Schengen vizesiyle mi geleceksiniz? Türkiye artık Kıbrıs’tan tamamen elini, ayağını çekmek durumunda kalır. Onun için Türkiye önümüzdeki süreçte sadece kendi kaderini değil, Kıbrıs’ın kaderini de belirleyecek bir dönemece girdi” diye konuştu, Konuşmasının sonunda Parti olarak müzakereler için 3 model sunduklarına dikkat çeken Arıklı, müzakerelerin kesilmesi halinde Kıbrıs Türkü’nün alternatifleri olduğunu, bu alternatifler arasında Türkiye’ye ilhak düşüncesinin yer almadığını söylerken “KKTC, Türk Dünyası arasında silahlı mücadele sonucunda kurulmuş bir Türk devletidir. Kıbrıs Türkü, bu devleti yaşatmaktan aciz kalmış bir halk değildir. Bu devlet, şehit ve gazilerin emanetidir. Müzakereler tıkanır ise seçenek vardır 1-Kosova, 2-Nahçıvan ve 3-Tayvan modellerini hayata geçirerek varlığını devam ettirecektir” dedi. Konferans sonrası soru yamuru ile devam edilirken, değerli soruları ile konferansa büyük derinlik kazandıran katılımcılara ve çok nitelikli ve önemli bir sunum yapan Sayın Prof. Dr. Erhan Arıklı’ya bu teşriflerine katıldıklarından dolayı teşekkür edildi. Sonunda Bayrampaşa Belediyesi Kültür Merkezinin tahsisi hususunda Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila AYDINER’e ve yalnız bırakmayan TEK-Rumeli TV’sine de teşekkür edilerek konferansa son verilirken, konuşmacı kardeşimiz KKTC Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Erhan ARIKLI değerli bilgilerini bizlere aktardığı için iki dernek adına kendisine teşekkür plaketleri de taktim edildi. Tüm katılımcılar sonunda toplu resim çektirdikten sonra ayrı ayrı da konuşmacı ile bol bol fotoğraf çektirdiler. Böylece konferansın sonuna erildi ve toplantıya katılanlar KKTC için bir çok bilmediklerini bu toplantıda öğrendiklerini ve bu konferansa katıldıkları için mutlu ve huzurlu ayrıldıklarını beyan ettiler. İstanbul Rafet ULUTÜRK>ün Konuşması: http://www.bghaber.org/bghaber/ kibris-ve-biz-bulgaristanli-turkler/
11
Şakir ARSLANTAŞ Gelecekten Randevu İstiyorum
Hedeflerinde bizi medeniyetimizden koparmak var. Beni sabah okula gönden dedem “irfan” getir” evladım diyordu. İrfan sözünün bilgiye, anlayışa, kültüre ulaşma, olayların iç yüzünü açıp özünü görebilme, yaşadıklarımızı zekâ ile yoğurma ve arayıp doğru yolu bulma olduğunu öğrenene kadar yıllar geçti. Köyümüzde yaşlıların sözleri hakikat olarak kabul edilirdi. Arkası, gerekçesi aranmazdı. Okul torbamı zor taşıdığım o yıllarda “irfana randevu verdim” ve gençliğim okumakla geçti. Bu günümü belirleyen de o yılların çizgileridir desem yalan olmaz. Fakat ben o zaman hayatı bir düz yol gibi görüyordum, bizim oraların yolları gibi, çamurlu, karlı, donmuş olabilir ama hep düzdür. Gelecekten randevu istemek aklımdan geçmemişti. Şimdi 50 yıl geriye dönüp baktığımda kafam karışıyor ve başım şişer gibi oluyor… Bu uzun yolda ilk vardığım sonuç, biz çocukların medeniyet anlayışının harman yerinde çelik oynarken, birlikte koyun kuzu güderken ya da derede balık tutarken başladığını anlamaya çalışırken de birçok yıl geçti. Türk çocukları olarak birlikte oynamamız, hatta kızlar bahar çiçeklerinden taç derlerken birlikte şarkı söyleyişleri, güle şakalaşa geçen vakit bile bizim ait olduğumuz kültür ortamında önemli bir ilmikti. Bakışarak tanışıyorduk. Hatırlanmak istemediğim olaylar, yıllar olabilir. Hayatımıza davetsiz misafir gibi gelen gelişmeler damga vurmaya çocukluk yıllarında başlamıştı. Bunlardan biri dedemin beni Cuma namına götürmekten nedense vazgeçmesiydi. Olayı anneme açtığımda “bir bildiği vardır” sorma demişti. Kızlarla atışırken, iğneli konuşurken okul dilini değil anadilimizde konuşuyorduk. O yıllarda okulda bizi kendinden kaçan, kendi kimliğini yadsımaya zorlayan bir sihirli güç vardı. Etrafta eli sopalı dolaşmasa da, ders kitabı sayfalarından, kütüphanelerdeki kitap raflarından, seyrettiğimiz filmlerden, izlediğimiz tiyatro oyunlarından bizi izliyordu. Boylandıkça filizlenip oluşan Türk kimliğimiz sanki içimize sıkıştırılıyordu. Giyim kuşanışımıza, yürüyüşümüze, kitap defter dolu köylü okul torbama sinmiş ve beni başka biri yapmaya çalışan bir sihirli güç vardı. Bizim köyde kilise yoktu. Çan sesi desem değildi. Ben yüzleşmediğim o varlığın baskısını bugün de hatırlıyorum. Belleğimin çok derinlerine sıkışmış, diş çekildikten sonra derinde bir yerde kalan bir kök kırıntısı gibi, az sızlasa, dilinle yoklarsın, her yokladığında ordadır, öyle bir şey işte… Türkiye’ye göç ettiğimizde unuturum diye düşünsem de nafile, insan hafızasını yerinden çıkarıp çamaşır makinesinde yıkayamıyor, memleket değiştirmekle de bir şey değişmiyor, içindeki iyi ve kötü ömür boyu hep orada… En iyi koku insan kokusudur. Köydeşlerimin kokusu hep genzimde! Gençliğimden arkadaşlarımın, cilveli kızlarımızın narinliği, bakışları, şafak parlayışı gibi parlayıp sönmeleri hep hayalimdedir. Bizim oralarda hayat denilen şey, manevi kuvvetimizin inkişafından kaynıyordu. Dedem uygarlık sözünü kullanmasa bile, “bizim medeniyetimiz var evladım,”derken başımı sıvazlar, “o bizim hayat ağıcımızdır” eklerdi. Durup durduğu yerde, “sen evladım, hak yolunun madde ile mananın tam ortasından geçtiğini görene kadar oku. İstidatlısın ve fazileti bulacaksın” derken de, onun tütün kokan nefesini içime çekiyor ama tam olarak ne demek istediğini kavrayamıyordum. Yıllar geçti ve özellikle 1980’li yıllarda biz çok duygusallaştık, bizim olanı bizden almaya çalışanlara başkaldırdık. Bu mücadelede yalnız manevi hudutlarımız içindeydi, hiçbir kimsenin ne de devletin hiçbir şeyinde gözümüz yoktu. Savunduklarımız, dilimiz, dinimiz, kültürümüz, yaşayış tarzımızdı. Kısacası dedemin benim başımı sıvazladığı şefkatle ben de torunlarımın başını sıvazlamak istiyordum. Akrabalarımın da istediği daha fazla bir şey olduğunu söyleyemem. Yıllar geçince ve sular durulunca, bize yapılan manevi saldırıların hedefinde bizi vatanımızdan, topraklarımızdan kovmak ve varlığımıza konmak olduğunu anladım. Biz, varlığını kurtlara kaptırmış bir nesiliz. Ne yazık ki bizden öncekiler de öyle… Şu da var, maneviyat olarak teslim olsaydık, geleceğimizi yalnız maddiyata hasretseydik, gözle görülür elle tutulura sarılıp kalsaydık, birbirini yiyen bir kurt sürüsü gibi olurduk. Bulgarin bize saldırmasını tam da bu maneviyat eksikliğine bağlıyorum. Çok acı bir gerçek tabii. Halkımızın
12
k A S I M - 2016
Osman BÜLBÜL Nereden
Nereye
Doğru olan yol Batıya giden yol mudur? Dümene oturup Viyana’ya doğru yol alırken, aklıma önce Oxford ve Sarbonne gelir. Bulgaristan Türklerinden olup da İngiltere’de Oxfordu, Fransa’da da Sarbonne’yi bitirip memlekete dönen, dönüp aydınlanma ve dönüşerek ilerleme davamıza katkıda bulunan kimseleri bulamadım. Böyle birilerini bulabilseydim, kendileriyle dost olmak ve uzun uzun sohbet etmek isterdim. Paris varoşlarında “İnsan Hakları Hukuku” okuduğunu öğrendiğim HÖH milletvekili Çetin Kazan Beyin İstanbul NATO Asamblesinde Konsey üyeliğine seçildiğini öğrendiğimde biraz afalladım. HÖH partisi Moskofçuluk yaparken, bizim askerliğini yapmamış Çetin’i nasıl olur da NATO konseyine tıkarlar, bu adamın orada ne işi var? Gibi sorulara bir türlü yanıt bulamadım. Yoksa doğru olan her şeyin ters yapılması mı!? Yaşlandım. Artık olgunluk ve durgunluk çağında olsam da, ben dünyanın çok değiştiğini, katmerli gül, yaban gülün; armut ahlatın, bütün meyve ağaçları birtakım yaban ağaçların değişimi ile peyda olduğunu bilirim. Fakat asker kaçağı bir adamın NATO asamblesinde kimi temsil ettiğine cevap vermede de yavanım. Araç lastiklerimin şu an döndükçe ezdiği topraklar 1699 Karlofça antlaşmasıyla başlayan Osmanlı toprak kaybı çağında kaybettiğimiz topraklardır. Asırlarca süren geri çekilme askeri alanda geri kalmış olduğumuz için durdurulamamış, kaybettiğimiz topraklar buram buram burnumuzda kokmuştur. Unutamadığımız dağlar, bağlar, ırmak ve ovalara türküler yakmışızdır. Sürekli çözümler aramışız da, aradığımızı toplumumuzun kendi öz dinamiklerde, tecrübelerinde buldukça huzur bulmaya çalışmışızdır. Hain başı, Bulgaristan’da KGB istasyon şefi olan ve son seçimde Batıya bağlı olduğumuz halatların bazılarını kesmeye yeltenen A. Doğan’a yakınlığıyla ün yapan Çetin Kazağın NATO Konseyine tıkıştırılması bana Osmanlı tarihinden bir dönemi hatırlattı. Ünlü Fransız Devriminin yapıldığı 1789 yılında tahta geçen III. Selim, bir taraftan Avrupa’nın gidişatından haberdar olmak ve Osmanlı’nın işine yarayacak hususları tespitmek etmek üzere Paris, Londra, Berlin ve Viyana gibi merkezlere elçiler gönderir, Fransa ile doğrudan temas kurarak kralla görüşmek üzere İshak Bey’i Parise yollar ve orada “her nevi ilim ve feni öğrenmesi” talimatını verirken, öte yandan Viyana büyükelçisi Ebu Bekir Ratib Efendiye Avrupa’daki ilmi ve askeri gelişmelerle ilgili rapor hazırlatmıştır. Diyorum ki, Bizim Kazak da Doğan üzerinden böyle bir Moskof emri mi aldı ve NATO’yu içinden çökertmeye mi gönderildi. Vay vay!… Memleket Bulgaristan olduğundan ve 1878’de başlıca Batılaşmak hevesiyle Osmanlı’dan kopmasına rağmen, demokratikleşerek ilerlemenin henüz emekleme döneminde olduğundan, bu ayın altısında ben de elimdeki kalemle “Olsun” işareti koyduğum için olacak halk oylaması aklımdan çıkmıyor. Beraberime aldığım “24 Saat” gazetesi, seçerken mutlak ekseriyet taraftarı olan usulü (majoriter sistem) Fransa’dan kopyalayacağımızı yazıyor. 210 ülkeden 89’u bu seçim sistemini kullanıyormuş. Makedonya ve Gürcistan bile bu sistemle seçiyormuş. Anayasa’yı da Fransa’dan kopyalasak ne değişir ki?! Rusçuk Beylerbeyi iken, dedelerimiz seçimlere “hitap”, oya “rey”, seçilene de “reis” demeye bile başlamadan önce, memleketimizin kökten dönüştürülmesinde pek fazla emeği geçen Mithat Paşa Sultan hükümetine Baş vezir olduğunda, Fransız Anayasası’nı tercüme ettirip Osmanlı toplumuna dayatmaya çalışmıştı. Bir değişiklikle yeni şekil alındığı vakit, yeni oluşanın mazisini içinde taşıdığını neden dikkate almadığına akıl erdiremiyorum. Yoksa biz bugün de “gül dikeniyle derlenir” noktasında mıyız? Son amacında komünist totaliter kemikleşmişliğin sökülüp hurdaya verilmesi olduğundan, İş Allah demekle yetiniyorum. Toplumun korku yaşadığını hissetim. Aranan daha adaletli bir düzen olduğundan ve yine basına göre, 240 vekili Sofya meclisinin 231 vekilini ülkede, 9 ‘unu ise dış ülkelerde seçileceği ön tasarımı daha şimdiden hile kokuyor. Bizde majoriter seçim sisteminde bir vekil için 30 bin seçmen oyu gereklidir. Türkiye’de ve diğer dış ülkelerdeki soydaş ve gurbetçilerimi-
Bulgaristan Türklerinin Sesi
T e m i z l i k s u l t a n ı Diyanet, MİT gibi çalışmış TÜRKİYE’nin kadın girişimci sayısı hızla yükseliyor. Lise 1’inci sınıfta ilk kez girdiği kimya laboratuvarından çok etkilenip ‘kimya mühendisi olmalıyım’ diyen Sevginar Baştekin’in 2010’da kurduğu 1K Kimya AŞ, HighGenic markalı çok amaçlı temizlik ürünleriyle bu yıl 21 milyon lira ciroya ulaşıyor. Geçen yıl cironun sadece 7 milyon lira olduğunu belirten Baştekin, çok sayıda inovatif (yenilikçi) ürün geliştirdiklerini ve bu nedenle hızlı büyüme yakaladıklarını söylüyor. Eşi Özcan Baştekin ile birlikte yeni yatırımlar planladıklarını anlatan 1K Kimya AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Sevginar Baştekin şöyle anlatıyor öyküsünü: PERTEVNİYALVE İTÜ Bulgaristan göçmeni Türklerdeniz. Ben 13 yaşımdayken geldik. Babam esnaflık ve ticaret yaptı. Pertevniyal Lisesi’nde okudum. Lise 1’inci sınıfta kimya laboratuvarına ilk girdiğimde adeta büyülenmiştim. O anda ‘ben imya mühendisi olmalıyım’ dedim. Sonra İTÜ Kimya’yı birincilikle kazandım ve 1988’de de birincilikle mezun oldum. Üniversitede okurken Biruni Laboratuvarlarında çalışmaya başladım. 4 yıl kadar sürdü ve kızımın doğumu ile ayrıldım. 1 yıl sonra tekrar iş başvurusu yaptım ve laboratuvarlara test cihazları pazarlayan bir firmada çalışmaya başladım. Satılan cihazların eğitimlerini veriyordum. 4 yıl kadar da orada önemli tecrübeler edindim. Sonr ada oğlumun doğumu oldu ve ben yine çalışmaya ara verdim. LEKE ÇIKARICI MERAKI Bu arada leke çıkarıcılara merak sarmıştım. O denemde çok az vardı. Doğumdan sonra küçük bir laboratuvar yapmıştım ve orada 1999’dan itibaren ürün geliştirmeye başladım. Yedi tane leke çıkarıcı üretmiş oldum ve Migros’a gidip ürünlerimi tanıttım, ‘alırız’ dediler. Dört ortaklı bir iş modelimiz vardı ve bir noktada tıkandı, 2008’de de
bitti. Evliliğim de son buldu. Sonra, Pertevniyal’de sınıf arkadaşım olan Özcan Bey ile evlendik. Kendisi makine mühendisidir. 2010’da da 1K Kimya AŞ’yi kurdum ve üretim yatırımı yaptık. İlk Özdilek ile çalışmaya başladık sonra Metrove birkaç perakende zinciri de devreye girdi. 2011 sonuna doğru ise A101’lere girdik ki bizim büyümemizde kaldıraç oldu. Özcan Bey, THY’de üst yönetici olarak çalışıyordu ve 2013’te oradan ayrıldı. Şimdi işimizi birlikte büyütüyoruz. Leke çıkarıcılar ve özel temizlik ürünleri yapıyoruz. 41 kişilik istihdamımız var. İki ay sonra yeni yatırımımız tamamlanacak ve çalışan sayımız da doğal olarak artacak.”
BİZİ İNOVASYON HIZLI BÜYÜTÜYOR 1K Kimya AŞ CEO’su Özcan Baştekin ise, büyüme başarısının püf noktalarını şöyle özetliyor: “2010 yılında Sevginar Hanım yeniden başlamak isteyince, ben de üretim, pazarlama, finans açısından yönetim tecrübemle destek oldum. 6 yıl oldu ve hiç kredi kullanmadık. Sıvı deterjan üretmek yerine niş ürünlerde karar kıldık ve her yıl çok yüksek oranlarda büyüme yakaladık. 2012’de 3.8 milyon TL ciro yapmıştık, 2015’te 7 milyon TL’ye ulaştık. 2016’yı ise 21 milyon TL ile tamamlıyoruz. Büyümenin en önemli sebebi eşimin ‘yeni icatlar yeni ürünler’ çıkarması. Mesela bu yıl ki kaldıracımız çok amaçlı (fonksiyonel) bir temizlik ürünü oldu ki su tutmayan, kirlenmeyi geciktiren silikonlu bir ürün. Üstelik farklı materyallerin temizliğinde kullanılabiliyor. Bizde en baştan beri patentli ürün sayısı çok. Bazı ürünlerimizi piyasaya sürmek için doğru zamanı bekliyoruz.”
Harmanli’deki ayaklanmanın ardından beş mül-
Harmanli’deki mahkeme, mülteci merkezindeki ayaklanma sırasında tutuklanan 18 kişinin beşinin kalıcı gözaltında bulunmasını kararlaştırdı. Geri kalanların güvenlik önlemlerinin görülmesi sürüyor. Onlar, mülteci merkezinde geçen hafta meydana gelen kargaşa sırasında ho-
liganlık ve devlet malına zarar vermekle suçlanıyor. Afganistan’dan olan toplam olarak 250 mülteci iade edilecek. Оnlardan 50’si için prosedür artık başlatılmıştır, geri kalan 200 kişinin belgeleri de işleniyor. Yasa dışı mültecilerin Afganistan’a gönderileceği charter uçuşu, Aralık ayı-
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 11-14 Ekim arasında düzenlenen 9. Avrasya İslam Şurası’na sunulmak üzere yurtdışındaki temsilcilerden istediği raporlar, Darbe Komisyonu’na ulaştırıldı. Belgeler arasında FETÖ-PDY Raporları adlı klasörde; Abhazya, Almanya, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Belarus, Belçika, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Gürcistan, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Karadağ, Kazakistan, Kenya, Kırgızistan, Kosova, Litvanya, Makedonya, Moğolistan, Moritanya, Nijerya, Norveç, Polonya, Romanya, Suudi arabistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Ukrayna’daki FETÖ faaliyetleriyle ilgili istihbarat bilgileri yer aldı. Bazı raporlarda FETÖ ile ilişkili kişilerin fotoğrafları da yer aldı. Cami görevlileri, din koordinatörü ve din hizmetleri müşavirleri aracılığıyla hazırlanan raporlarda, FETÖ’nün okulları, şirket ve medya kuruluşlarıyla ilgili istihbarat bilgileri yer aldı. 38 ülke hakkında hazırlanan 50’ye yakın raporlardan bazılarında; istihbarat çalışması yapan din görevlileri ve imamların görev yaptığı cami isimleriyle birlikte raporlarda yer aldı. Bazı raporlarda; FETÖ’cü kişiler hakkında “2-3 kişi hariç çok nadiren cumaları camiye gelirler”, “Aktif olarak faaliyette bulunmasa da gönül bağını sürdürdüğü söyleniyor” gibi tanımlamalar dikkat çekti.
Matematik yarışmasına Milli İstatistik Enstitüsü Bulgaristan’ı Bulgaristan’nın yeni başarıları Minsk Camisi’nin açılışında
Sofya “Paysiy Hilendarksi” Matematik Lisesi öğrencileri, Güney Kore’de düzenlenen 7. Uluslararası Matematik Yarışmasında (2016WMTC) neredeyse tüm madalyaların sahibi oldular. 12 Bulgar öğrencisi, toplam 3 altın ve 9 gümüş madalya kazandılar. Sofyalı öğrenciler, 13 yaş altı ve 16 yaş altı olmak üzere, iki grupta yarıştılar. 13 yaş altındaki Bulgar matematikçileri, madalyaların dışında yarışmanın en büyük ödülü olan “Champion overall” ünvanına layık görüldü.
ziyaret eden yabancı turist
Bu yılın Ekim ayında Bulgaristan 243 bin yabancı turist tarafından ziyaret edildi. Bunu Milli İstatistik Enstitüsü bildirdi. Ekim ayı için sayı son on yıl için rekor düzeydedir, geçen seneye nazaran artış ise yüzde 18,7 oranındadır. Bütün turistlerin beşte biri Makedonya’dan gelmiştir. Almanya’dan turistlerin sayısı yüzde 64, İsrail’den turistlerin sayısı ise yüzde 26 artmıştır. Turizm Bakanı Nikolina Angelkova, yılın ilk 10 ayı için Bulgaristan’ın 7,5 milyon yabancı turist tarafından ziyaret edildiğini açıkladı, ki bu şu ana kadar tam rekordur. 2016 yılının sonuna kadar 8 milyon turist
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 11 Kasım’da Minsk Camisi’nin açılışına katılmak üzere ziyaret ettiği Belarus’ta bir grup gazeteciyle bir araya geldi. FETÖ’nün bu yöndeki çalışmalarının 2010 yılından itibaren başladığına işaret eden Görmez, “Üzülerek belirteyim, bizim bu coğrafyalara FETÖ’den dolayı bir özür borcumuz var millet olarak. Çünkü bu coğrafyada 100 yıllık fasıladan, fetret döneminden sonra yeşerebilecek İslam kimliğini de başka yönlere kanalize etmiştir, İslam aklını da heba etmiştir.” diye konuştu. FETÖ’nün bölge ülkelerinde kurduğu müesseselerle çocukların üç aidiyetini yok ettiğini ifade eden Görmez, bunlardan birincisinin aile aidiyeti, ikincisinin kendi milletlerine olan aidiyet, üçüncüsünün ise İslam ümmetine olan aidiyet olduğunu söyledi.
Bulgaristan Türklerinin Sesi
KASIM - 2016
Ya t ı r ı m - Tu r i z m - Ta r i h
Makedonya’da Türk Partileri Seçimler İçin Adaylarını Açıkladı Makedonya>da 11 Aralıkta düzenlenecek parlamento seçimleri için milletvekili adayları belli oldu. Makedonya>da 11 Aralıkta düzenlenecek parlamento seçimleri için milletvekili adayları belli oldu. Makedonya Sosyal Demokratlar Birliği (SDSM) öncülüğünde kurulan koalisyonda yer alan Türk Hareket Partisi ( THP ) milletvekili adayını belirledi. Genişletilmiş Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında Enes İbrahim oy birliğiyle milletvekili adayı seçildi. 2014 yılında düzenlenen erken genel seçimlerde
milletvekili seçilen Enes İbrahim 2. kez 3.seçimbölgesinde 7.sıradanadaygösterildi. İç Makedon Devrimci Örgütü Makedonyanın Ulusal Birliği Demokratik Partisinin ( VMRO DPMNE) başını çektiği Daha iyi Makedonya koalisyonuyla seçimlere katılan Türk Demokratik Partisi (TDP) 2 milletvekili adayını açıkladı. Merkez Meclisinin aldığı karar doğrultusunda 11 Aralık seçimlerine Mütahir Maksut 5. seçim bölgesinde 10.sıradan, Yusuf Hasani 6.seçim bölgesinde 2.sıradan milletvekili adaylarıyla katılacakları açıklandı.
Rus Askerlerine Kırım’da Şok
Hükümet istifası parlamenter kriz anlamına gelmiyor
Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Rus askerler Gedikli Erbaş Maksim Odintsov ve Sözleşmeli Çavuş Aleksandr Baranov, 20 Kasım saat 13:00 sularında, Ukrayna Güvenlik Servisi çalışanları tarafından yasadışı olarak gözaltına alınarak Kırım’dan Ukrayna’nın Nikolayev bölgesine götürülmüştür” dendi. Ukrayna gizli servisinin Baranov ve Odintsov’u Ukrayna’ya karşı suç işlemekle suçlamaya çalıştığını belirten Rusya Savunma Bakanlığı, ‘gereken’ ifadelerin alınması için Rus askerlere psikolojik ve fiziksel baskı uygulanabileceği tahmininde bulundu. “Askerler Derhal Rusya’ya İade Edilmeli” Açıklamada, Ukrayna Güvenlik Servisi’nin bu davranışı yeni bir ‘kaba provokasyon’ olarak nitelendirilirken; askerlerin derhal Rusya’ya iade edilmesi talep edildi.
Uzun zaman iktidara karşı Makedonya Sosyal Demokratlar Birliği (SDSM) öncülüğünde muhalefet koalisyonunda mücadele veren Türk Milli Birlik Hareketi (TMBH) milletvekili adayı konusunda çıkan anlaşmamazlıktan dolayı saf değiştirdi. İç Makedon Devrimci Örgütü Makedonyanın Ulusal Birliği Demokratik Partisinin ( VMRO DPMNE) başını çektiği Daha iyi Makedonya koalisyonuyla seçimlere katılma karararı alan Türk Milli Birlik Hareketi, Deniz Rizvançeyi 6. bölgede milletvekili adayı gösterdi.
Başbakan Boyko Borisov’un, cumhurbaşkanı adayı Tsetska Tsaçeva’nın cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu kaybetmesi durumunda kendisinin yönettiği GERB partisinin “hiçbir şekilde iktidara katılmayacağı” açıklamasından sonra Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, hükümet istifasının otomatikman parlamenter kriz anlamına gelmediğini yorumladı. Kendisi, olası bir hükümet krizinin giderilmesi için bütün Anayasa imkanlarını kullanma hazırlılığını bildirdi. Hükümetin istifası durumunda Devlet Başkanı parlamentoda temsil edilen daha iki si- Eğer onlar bunu becermezse Devyasi güce kabine kurma yetkisini vermelidir. let Başkanı geçici hükümet kurmalıdır.
Valentina Terziyeva şekerden figürler yaratıyor
uzun olup yenilir kağıt üzerine konmuştur, ki kağıtta halk sanatçısının sanat yolu kısaca tanıtılmıştır. Valya Balkanska’nın Bulgaristan’ın sembolü olarak seçilmesi, bir rastlantı değildir. Halk sanatçısıyla aynı ismi taşımasıyla birlikte “İzlel e Delyu haydutin” şarkısıyla ünlendi. 1977 yılında bu şarkı, Amerikan “Voyager“ uzay cihazının “Altın plağı”nda yer aldı ve Uzay’a, Dünya’dan bir mesaj olarak gönderildi. Bu kısa not, Uluslararası Pasta Sergisindeki jüriyi kesinlikle etkilemiştir. Aynı zamanda bu ödül, genç Valentina Terziyeva’nın ustalığına gösterilen bir saygı ifadesidir. Valentina, son zamanlarda şeBirmingham’da düzenlenen Uluslararası Pasta ker sanatına adamış kendisini ve Almanya’nın SregisindeValya Balkanska altın madalya kazandı. farklı yerlerine ders vermek için davet ediliyor. Evet, yanlış duymadınız, bu kez ödül şarkı için değil, tatlı hamurdan figürlerin hazırlanması sırasında Kendinden bahsederken Valentina, bu sanata sergilenen ustalık ödülüdür. Rodop bölgesinden tesadüfen karşılaştığını ve deneme- hata yolunu halk kıyafetiyle süslü şekerli Valya Balkanska’nın izleyerek her inceliği öğrendiğini anlatıyor. Kenyaratıcısı Valentina Terziyeva’dır. Valentina’nın şe- disi, Almanya’da okuduğu Almanca ve İspankerden yapılan küçük figürü, son derece dikkatlı yolca Filolojisi ile şekerden figür yapma sanatı bir şekilde ve ünlü halk sanatçısının kıyafetine gös- arasında, sıkı sıkı bağların olduğunu düşünüyor. terilen özenle hazırlanmıştır. Figür, yaklaşık 50 cm
Makedonya’da Recep Tayyip Erdoğan Stadı Açıldı
Makedonya’nın kuzeybatısındaki Gostivar şehrine bağlı Yukarı Banisa köyünde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adını taşıyan stat törenle hizmete açıldı. Türk nüfusun yaşadığı köyün futbol takımı Yukarı Banisa Trabzonspor’a ait stadın açılışına Makedonya Devlet Bakanı Furkan Çako, Gostivar Belediye Başkanı Nevzat Beyta, Yukarı Banisa Trabzonspor Kulübü Başkanı Muhammed Şabani, Makedonya Türk Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (MATÜSİTEB) Başkanı Tahsin İbrahim, Üsküp Yunus Emre Enstitüsü Müdür vekili Fuat Korkmaz, davetliler ve köy halkı katıldı. Bakan Çako, burada yaptığı konuşmada, bu stadın topluma
kazandırılması küçük bir adım olsa da aslında bu alanda yapılacak yatırımların bir bütün olarak toplumun sağlıklı gelişmesi açısından büyük adımlar olduğunu söyledi. Gostivar Belediye Başkanı Beyta ise stada giden yolun asfalt olmadığını anımsatarak, “Bu stadın Türkiye tarihindeki en büyük siyasetçinin, devlet adamının ismini taşımasından dolayı, belediyenin 2017 yılı programı kapsamında bu yolun asfaltının yapılacağına Belediye Başkanı olarak söz veriyorum.” dedi.
Tören de ayrıca köy muhtarı Abdülhadi Hüseyin ve Yukarı Banisa Trabzonspor Derneği Başkanı Gafur Kazimi açılışa gelen konukları selamladı.Konuşmaların ardından köydeki imam tarafından dua edildi. Devlet Bakanı Çako ile Gostivar Belediye Başkanı Beyta, kurdela keserek stadın resmi açılışını yaptı.
13
Raziye ÇAKIR
Sustular
Hoş gönüllü olanlar bizimle gurur duyabilirler. Bizim siyaset anlayışımızda eksik bir şeyler mi var acaba? Kendime bu soruyu sorduğumda cevap vereceğim ama Türk olduğu için övünüyor demesinler diye susuyorum, sonra da neden çata çat vurmadım yüzlerine diye sıkıntı basıyor. Kıskanç bir dünyada yaşıyoruz. Kendisinden imrenilen birini sonradan sevmek zor! Başa gelen kötülüklerin öz kaynağı insanın kendi içindedir. Uyuz olanın kanı tahlil edilir. Başkasını suçlamak hiçbir soruna çözüm değildir. Hani bir fıkra var ya, çınar gölgesine toplanıp serinlemişler, göz gezdirip dallara bakmışlar ve meyveleri olsaydı da yeseydik, demişler. Sonra susmuşlar. Özgürlük ve demokrasi-cilerden sonra, Dostlar da HÖH’ ten ayrıldılar. Hepsi kupkuru kabuk gibi, gövdeden kopmuş ama hiçbir şeye bulaşamamışlar. Fıkra anlatmadan, şarkı söylemeden susuyorlar. Mesele bizim kuru kabuktan bir şeyler bekleme gafletine düşmemizdedir. Okul yıllarında Aziz Nesin mizah fıkralarına içten içe kıkır kıkır gülüyordum. Annemin kapı ardında bu bizim kızda bir şeyler var, kendi kendine kıkırdanıyor yakınmaları hep kulağımdadır. Şimdi ben sustum, o da sustu, ikimizde sustuk ve sanki uzlaştık, anlaştık mı dersiniz. Ben kıkırdayışımı özledim, annem de beni dinlemeyi özlemiş olabilir. Susmak çok kötü be… Bu bizim yeni partiler de ham tohum gibi, eksen bitmiyor, bitse büyümüyor. Bu işin içinde bir iş var da, nedir acaba?! Doğa susarken konuşurmuş dediklerini işitmiştim. Ne iştir acaba! Başka birilerini itham etmek, yargılamak istemiyorum. Bu işler bir az da kader nasip işidir. Sonunda her koyun kendi bacağından asılır. Konu öykülenmiştir. Paylaşıyorum: Başkaları hakkında hüküm verme. Günlerden bir gün bir öğrenci öğretmenine: Aklı başında yaşlıların hepsi bizi neden başkaları hakkında hüküm vermemeye öğretir? Bu çok mu önemli öğretmenim! Diye sormuş. Başka benzer durumlarda yaptığı gibi, bu defa da ağırdan alan öğretmen, önce susmuş, sonra öğrencisine biraz çamurlu bir balon uzatmış ve şişirmesini rica etmiş. Öğrenci birkaç nefes şişirdikten sonra öğretmen sormuş: Ne görüyorsun? Sizi ve balonu görüyorum öğretmenim, cevabını vermiş öğrenci. – Öyleyse biraz daha şişir, demiş öğretmen. Öğrenci biraz daha şişirince balon daha da büyük olmuş. Şimdi ne görüyorsun diye sormuş, öğretmen. Artık sizi göremiyorum, balonu ve üzerindeki çamuru görebiliyorum, Cevabını vermiş öğrenci. Biraz daha şişir öyleyse. Balon koskocaman olunca öğretmen bir daha sormuş. Şimdi ne görüyorsun? Bir çamurlu balon… Başka bir şey göremiyorum. Biraz daha gayret deyen öğretmen, kenara çekilmiş. Öğrenci son gayret balonu şişirirken, elinde patlamış ve üzerindeki çamurlar etrafa saçılmış. Öğrenci sanki dilini yutmuş. Bön bön bakınmış Üstü başı çamur olmuş. Başkalarının eksiklerini, yanlışlarını ve fazlalıklarını kaşıdığında, olacağı gördün değil mi? Birinin yanlışları üzerinde hüküm verirken, onları eleştirir ve yargılarken adamın kendisini göremez olursun. O an sen yalnız kendi yargı hükümlerini işitir, onları görür ve o duyguları yaşarsın. Başkalarında eksik olanı ne kadar abartıyorsan, balonu şişirirken olduğu gibi, patladığında hem kendi üstüne hem de etrafındakilerin üzerine pislik saçma ihtimalin artar, demiş öğretmen ve öğrencisini olayı düşünmesi için yalnız bırakmış. Şimdi bizim şu Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS)’den değişik zamanlarda kopan kuru kabukların kendilerinden başka hiçbir şey görmek istemeyişi, susmaları, bir şeyler gizlediklerine işaret etmiyor mu acaba? Ya bunlar derinden derine uzlaşmak ve yeniden bir arada olmak istiyorlar şüphesi çağrışmıyor mu?! Geçmişimizle kavgamız bize ve gelecek nesillere bir şey kazandırmaz, fikri üstün gelmiş olabilir mi? Zaten biz coğrafi olarak Doğu ile Batı’nın tam ortasında, Bulgar taşının altında birlikte ezilmiyor muyuz? Bu taşı HÖH kendisi kaldırsa kaldıramaz. Özgürlükçü demokratlar boylarından büyük işlerle bulaşmak istemezler. Dostçuların da hangi işler için dostlaştıkları henüz anlaşılmadı. Doğu’dan daha fazla veya Batıdan daha büyük bir parça koparmaya çalışmamıza ne gerek var. Gelecekse iki yandan da eşit gelse, olmaz mı? Üstüne üstelik her iki medeniyeti de birlikte yaşadığımız için, ne Batıya daha fazla ne de Do-
14
k A S I M - 2016
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Moskova Türklere ve Müslümanlara baskı yapıyor Doğan, gizli polis ve Moskovacılar Türklere ve Müslümanlara baskı yapıyor. Osman Oktay 200 bin HÖH-cü emre uymadı ve Plamen Oreşarski’ye oy vermedi. Cumhurbaşkanı seçimlerinin birinci turundan 3 gün sonra sosyolog ve siyasetçiler A.Doğan’ın yenilgisinden söz açmıyor. Cumhurbaşkanı koltuğuna eski başbakan Pl. Oreşarskiyi aday gösteren HÖH yönetimi ve Doğan halktan bir tokat daha yedi. Doğan’ın tilki ininden çıkıp, özel olarak davet ettiği kameralar ve gazeteciler önünde oy kullanması Türkleri, Pomakları ve Müslüman Çingeneleri etkilemedi. Doğan’ı ve çevresindeki şirketler çemberini desteklemeyen etnik seçmen 2014 erken meclis seçimlerine kıyasla sahte lidere 200 bin daha az oy verdi. Dikkati çekense, Oreşarski oylarının büyük kısmı satın alınmış Roman oyudur. Partinin ruhunu taşıyan Türkler ve Pomaklar partiden kopup uzaklaşıyorlar. Oy kullanan Türk ve Pomaklar öteki partileri tercih ettiler. Seçmenimiz korkuyu yendi. Doğan iplerini çekenlerin eline öyle esir olmuştur ki, Bulgaristan’ı vatan seçen, burada yaşayan ve yaşamak isteyen Türkleri ve Müslümanların artık beyinsiz taş kafa olmadığını anlayabilecek durumda olmadığı gibi bazı konularda da tamamen şaşkın davranmaktadır. Örneğin mafyanın onun gemisiyle iktidara yüzmek istediğini artık fark edemiyor. Bu Pazar yapılacak ikinci turda Türkleri ve Müslümanlara baskı uygulamaya devam ediyor. Bulgaristan’da sahte yurtseverlerin, mil-
liyetçilerin çığlıklarına ve Türkiye’deki seçim bürolardaki parti kotalarına rağmen, hazırlanan dehşet planı uygulandı ve sandık başlarında hep HÖH adamları vardı. Plamen Oreşarski’ye oy verilmesi neyse ne, ikinci turda Doğan taraftarlarını katilleriyle kucaklaşmaya davet ediyor. Çağrılarında şu var: Bulgaristan sosyalist Partisi /BSP/, silah mafyası ve Vladimir Putin’in adamı Rumen Radev’in adaylığına oy verilmesinde direniyor. Türk düşmanlarının, sahte yurtseverlerin, Müslüman aleyhtarlarının ve Sofya camisini ibadet esnasında basan katillerin desteklenmesine çağrıda bulunulması daha da feci bir gerçektir. Böylece Doğan’ın vatandaşlarımızı zorlaması gülünç ve gülünç oldu. Bu gelişmeler Doğan’ın yeri akıl hastanesinde olan ruh halini gün ışığına iyice çıkarmış oldu. Siyasetçi yıllarımdan bu ruh hastası kişiyi yakından tanıma imkanım oldu. Doğan insanlara zulmetmekten zevk alan bir tiptir. O, ancak insanlara baskı yapmaktan ve onlara zulüm etmekten memnuniyet duyar. O, köpeğini kemerle dövmekten, eşlerini çıplak, kış gecesinde, yalnız bir battaniyeye sarılmış halde, eşlerini baba evlerinin avlusuna bırakmaktan, değişik kadınlardan doğan çocuklarını tanımak istememekten ya da seçmenlerini ezmekten ve kasaplık sürü gibi kullanmaktan aynı gururu ve hası duyan bir hasta kişilik sahibidir. Bulgaristanlı Türkleri ve Pomakları, Türkiye’deki soydaşlarımızı isimlerimizi değiştiren, dilimizi ve dinimizi yasaklayan, şerefimizi ayakaltına alan, bizi göçe zorlayan, vatanımızdan kovan ve ailelerimizi parçalayan Bulgaristan Komünist Partisi /BKP/ ve varisi Bulgaristan Sosyalist Partisi /BSP/ partilerine, katillere,
Erken seçim kaçınılmaz oldu Prof. Mihail Konstantinov
Siyasi gerginlik aldı gidiyor. Siyasi sistemde yapılacak değişiklikler ciddi bunalım doğurabilir. Bu kadar büyük yenilenme birden yapılamaz. Bu iş, pedalı nerede olduğunu bilmediğimiz yeni bir otomobile binmemize benzer. Yeni sistemin uygulanması 6 ay ister. Ülkenin yeniden bölgelere ayrılması gerekir. Sonuçları almamız bu işlere bağlıdır. En fazla oy alan seçilir /majoriter/ seçim sistemi, iki turlu bir yenilik olarak uygulanacak, fakat bu iş bir iki günde yapılabilecek bir iş değildir. Yeni idari sisteme göre, 240 belediye başkanı seçimi olduğu gibi, ülkemiz 240 bölgeye bölünecektir. Oy satın alma işi kat kat artacaktır. Bir milletve-
1913 Sofya
Aylık Siyasi Aktüel Gazete
www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47 İmtiyaz Sahibi Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ
Ekonomi Müdürü:
Abidin KARASU Av. Hasan MOLLAOĞLU Müjgan DENİZ
İstihbarat Müdürü:
Hüseyin Y I L D I R I M
Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK
Eğitim Sorumlusu:
Filiz SOYTÜRK
Kültür-Sanat:
Avşin B A L K A N
Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU
Spor Müdürü:
Serkan YILDIZ
İnternet Müdürü:
Murat ULUTÜRK
Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR
Halkla İlişkiler:
Neriman ERALP
Reklam Müdürü:
Mesut UĞURLU
Rafet ULUTÜRK
Yayın DanıSmanları: Prof.Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Doc. Dr. Sakin ÖNER Doc. Dr. Hasine ŞEN Doc. Dr. Müjgan DENİZ
Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı:
İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı
Tel: 0212- 5 11
6 3 4 7 - Fax: 0212 - 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya, Akademi Yayıncılık A.Ş.
Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK
Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur. www.bulturk.net /www.bulturk.com
suç işleyen ama cezalandırılmayan, yargılanmayan siyasi güçlere ve temsilcilerine oy vermeye çağırması, 27 yıldan beri bize işkence yapan bir adamın keyfini yapmaktan başka hiçbir şey değildir. Vatanımızda komünist ve totaliter güçlerin işlediği tüm cinayetlerin cezasız kalması, BKP ve BSP’nin yargıdan saklanabilmesi A. Doğan’ın siyaset sahnesinde olmasına bağlıdır. Katillerin ve canilerin hiç birisi tutuklanmadı, yargılanmadı, ceza almadı. Kurbanlar ise hala adalet bekliyor. Bu işten sorumlu olan tilki inini bekleyendir. Kendilerinin yargılanıp cezalandırılmaları adalet adına beklenirken, Bulgaristanlı Türkler topluca suçlu gösterildi ve vatanlarından zorla kovuldular. Doğan’ın sadizmini görebilen ve Oraşarski’ye oy vermeyen Hak ve Özgürlük Hareketi /HÖH/ seçmenlerinden çok büyük bir kesim övgüye layık bir tutum sergilediler. Oraşerski’ye 238 bin oy veren ve sahte “liderin” ve etrafındakilerin sinsi hedeflerine kurban olanların yeniden bir yanlış daha yapmalarını önlemek sorunların sorunu olmuş durumdadır. Adım atmakta zorlanan, ellerindeki değneklerle yürümeye gayret gösteren çok yaşlı bayanlar, DPS militanları tarafından köy sokaklarında zorla sandık başına götürüldüler, Oreşarski’ye oy vermeleri istendi. Direnenler tehdit edildiler. Köylerde korku havası esiyor. İkinci turda bu seçmen katmanı Moskovacıların, Türk düşmanlarının, Doğancıların işaret etiği adaya oy vermemekte serbesttirler. İkinci tur seçimde Doğan ve gizli polis ajanları ile Türklerin ve Müslümanların bilinci ve şerefi yüz yüze gelecektir. Başka bir seçenek yoktur. Sandık başına gitmeyelim.
kili sandalyesinin kaderini 200-300 oy belirleyecektir. Bu gidişle, görülen köy kılavuz istemez, GERB- Borisov Cumhurbaşkanı seçimlerini kaybettiğinde, önce meclisten bir süre daha görevde kalmak istesin ve bazı uygulamalardan sonra, tarihler belirlenince istifa etsin. Mecliste uyum sağlanamazsa 2 aydan sonra erken genel seçim olabilir. Başbakan Borisov’un halk tepkisini doğru okuyamadığını vurgulayan Prof. Konstantinov şöyle dedi: Bunun adı halkın galeyana gelmesidir. Büyük Fransız Devrimi’nden sonra da 3 huzurlu yıl vardı. Ardından halk birdenbire patladı ve her şeyi altüst etmişti. *** Başbakan Borisov’un Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda GERB adayı Tsetska Tsaçeva’nın kazanamadığı halde hükümetin aynı akşam istifa sunacağını açıklaması, işveren ve işçisendika çevrelerinde hareketlenmeye neden oldu.
BULTÜRK-Dünyada’ki Temsilcilerimiz Avusturya -Viena Osman BÜLBÜL Almanya-Köln: Ünal G A Z İ Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevin BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan Kazakistan Türkistan: Erkan İsveç Seval ÖZTÜRK İngiltere London Ridvan Akay Riko
B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i
Sofya: Hikmet EFENDİEV Blagoevrad: Bülent MURADOV Smolyan: Rufat FELETİ K ı r c a a l i : Mehmet R A S İ M Ardino: Aziz ŞAKİR Cebel: Erdal H. AHMET Plovdiv: Fikret SEPETÇİ Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Loveç: Emine BAYRAKTAROVA Troyan: E r g ü l BAYRAKTAR Pleven: Rafet RODOPLU Şumen: İ r f a n ÖZGÜR Razgrad Levent RASİM
Tırgovişte:
Sevinc
YÜCE
Salih
POMAK
S i l i s t r a : Nermin ÇAKIR
Varna:
Dobriç:
Sebahattin AYYILDIZ
TÜRKİYE -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ
ist. Trakya Bölgesi İst. Anadolu:Bölge- İst. Sultangazi: ist. G.O.P.aşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane:
Nedim BİRİNCİ Mahmut ORAL Seyhan ÖZGÜR Avşin BALKAN Raziye ÇAKIR Mustafa AKGÜN Ekrem SÜZEN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Kocaeli: Abidin KARASU Bursa- Ayşe HOCAOĞLU -Bursa Yıldırım: Turhan YAMAÇ -Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN -Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN -Bursa-İnegöl Bayram BAYRAM İzmir-Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU -İzm.Görece: Mümin GÜNEY -İzm.Buca: Şevket YILMAZ -İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR Edirne: Nadir ADLI Kırklareli: Ali ÖZTÜRK Tekirdağ: Ertaş ÇAKIR Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir: Sevgin GÖKÇE Mersin : Ferda ER Fethiye : Fatih AKSAK
Neriman ERALP En Yüksek Nitelik İnsandır Neriman Eralp KALYONCUOĞLU Dahaisabetlibirilerlemeyolunayönelmeliyiz. Son zamanda üzerinde en fazla kafa yorduğum konu, toplumsal çöküşün temelindeki sorunudur. Sosyalist Bulgaristan’da 15 bin irili ufaklı sanayi tesisi vardı. Faşizm zamanından miras, Kırcaali Kurşun Çinko Fabrikası, Pirdop Bakır İşleme fabrikası, 18 tütün fabrikası ile Plovdiv, Sofya ve Ruse gibi şehirlerdeki eğirme, bükme ve dikme tesislerinden ötesi küçük işlik ve dükkândı. 1944 ile 1989 arasında kurulan ağır sanayi, makine yapım, petro-kimya üniteleri, tarım ürünlerini işleme – konser ve tekstil fabrikaları sanki bir sihirbazın çubuğuyla yok edildi. Faşizm döneminde olduğu gibi sosyalist Bulgaristan’da da fikirden ürüne uzanan sanat eserleri yaratamadık. Üstelik dedelerimizin ve babalarımızın elle gördükleri işleri makineleştirerek seri üretim haline getiremedik. Toprağı kara sabanla süren dedelerimizin babalarımıza miras bıraktığı pulluk Alman, 1970’lerden sonra tarımsal üretimimizi belirleyen traktör, biçerdöver ve pompalar da Rus malıydı. Bizim yapabildiğimiz ancak bu ihraç ettiğimiz üretim araçlarının bozulan parçalarını değiştirmek, ayar onarım işlerinde kilitlenmişti. Son dönemde Dobruca ve Trakya gibi düz ovalarda sesi pek işitilmeden sürüm, kazım, hasat işleri yapan makinelerin bakımını yapan uzmanlar da dışardan gelmiştir. Hayvancılık dalında da Avrupa Birliği yatırımlarıyla bina edilen tesislerde su yem, ahır temizleme gibi işler elektronik sistem düğmesine bağlanmıştır. Ne var ki biz son 25 yıllık açılımda Bulgaristan’ı tarım sanayi ülkesine taşıyan bir niteliksel değişim izlemiyoruz. Bu yazımda sizlere, dünya ilerleme hamlesinde öncü olan Japonya’nın ilerleme raylarına oturma tarihçesini anlatmak istiyorum. Bugün Batı dünyasının bile şapka çıkardığı Japonya mucizeyi nasıl yakaladı? Kuşkusuz insanlar bir şeyi birkaç defa icat etmediklerine ve bilim ve sanatta bugüne ışık tutan icatlar Avrupa’da yaratıldığına göre, onlar Batı’dan aldıkları bilim ve sanatları sanayiye uygulamada, zekâ ve bilgilerinin derecesine göre bazı önemsiz değişiklikler yapmışlardır. Japonların en büyük fazileti, Batı bilim ve sanatını az zaman zarfında alarak, uygulamada başa5rı göstermelidir. Burada sorun, onlar o bilim ve sanayi nasıl aldılar? İşte mesele buradadır: Bundan 60-70 yıl önce, İkinci Dünya Savaşından sonra, Birleşik Amerikanın batı yakasında, özellikle Kaliforniya’da kurulan fabrikalarda çalışmak için işçiye çok ihtiyaç vardı. Amerikalıların her türlü bilim ve sanayileri, öğretmen ve mühendisleri bulunduğu halde işçileri yoktu. Amerikan hükümeti dışardan işçi getirmek için değişik kolaylıklar göstermeyi kararlaştırdı. Hatta dışardan gelecek işçileri Amerika’ya taşımak için parasız, göçmen gemileri tahsis etti. Amerika’ya gelecek çalışma hevesli herkese yapabileceği bir iş tedarik edeceğini, Çin’de ve Japonya’da resmen ilan etmişti. Japonlar bu fırsattan istifade ettiler. Ailece Amerika’ya göçe başladılar. Bunların büyükleri fabrikalarda çalıştıkları halde, küçük çocukları okullara devama başladılar. Aynen Amerikalı çocuklar gibi öğrenim ve eğitim alıp yetişiyorlardı. Yaklaşık 8–10 sene içinde, 2 milyon kadar Japon Amerika’ya göçtü. Aynı zamanda Amerika’ya 5 milyon Çinli de göç etti. Çinliler okyanus ötesine sadece para kazanmak için gidiyorlardı. Günlüklerinden arttırdıkları parayı biriktirerek memleketlerine dönüyor, eğitim gibi hususlara önem vermiyorlardı. Özellikle işaret edilmesi gereken nokta, Avrupa ve Amerika sanayi ve bilimi Çinlilerde pek heves uyandırmamıştı. Birçokları mükemmel sanayi ustası olsalar bile, bilime ve sanata karşı ilgisiz oldukları ortadaydı. Bu fırsattan Japonlar tamamıyla başka bir şekilde yararlanmayı başardılar. Japonları derin bir şekilde araştırmış olan bir İngiliz araştırmacı diyor ki: “Her Japon’un kalbinde bilgi edinmeye ilişkin çok arzulu bir aşk ateşi yanmaktadır. Japon her yerde bilgi edinmeye çalışır. Hatta kesin ölüm korkusu bile bir Japon’u bilgi edinmeye çalışmaktan alı koyamaz. Bu uğurda her türlüğü zorluğa göğüs gerer, amacına ulaşmak için her çareye başvurur.
Devamı www.bghaber.org
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Bulgaristan eski Moskova Büyükelçisi: İlyan Vasilev İki sandalyede oturmak isteyen Rusçu – yurtsever Cumhurbaşkanı Radev! Bulgaristan eski Moskova Büyükelçisi: İlyan Vasilev Bulgaristan tarihinde çok çarpışmalar oldu fakat bunların hepsinin üstünde olan birisi var. Bulgar Uyanış Çağı komitaları tarafından başlatılan ve bugüne kadar noktalanmayan Bulgaristan’ın bağımsızlık davasıdır. Bulgaristan’da olup biten olayların senaryosu yabancıdır. Yabancı güçlerin, Boyko Borisov hükümetince gerçekleştirilemeyen reformlarından biriken olumsuz seçmen enerjisini başarılı bir şekilde biçimlendirdiği konusunda daha önce de defalarca uyarılarda bulunmuştum. Ve aynı güçler ülkedeki idesel “ajanların” siyasi isteklerine ve hırsına basarak, Bulgaristan Cumhuriyeti’nin NATO ve Avrupa Birliği (AB) den kopma senaryolarına hayata vermeye çalışıyorlar. Şu anda, Bulgar toplumunda ezici çoğunluğu – seçim sonuçlarına göre oy kullanmış olanların üçte ikisi – Batı’dan ayrılma sorununun doğrudan doğruya politika sahnesine konmasının iktidara oturma davasında kendilerine zarar vereceğini bildiklerinden, Avrupa – Atlantik karşıtlığını gizli tutuyorlar. Olayın özü şudur. Kullanmamız gereken terim: Bulgaristan’ın Rus Ortodoks Uygarlık alanına geri çevrilmesi stratejisinin gerçekleştirilmesi. İktidara el atmak ise, bu stratejinin yengi kazanması için gerekli olan temel araçtır. Perde arkasında, Bulgar siyaset adamlarının ve Rus etki ajanlarının katılımıyla iyi finanse edilen şemalar yürürlüğe konuyor ve konmaya devam edecektir. Ben daha önceki yazılarımda, General Rumen Radev’in Cumhurbaşkanlığı adaylığının Moskova’da “sorumlu kişilerle” Bulgar Sosyalist Partisi (BSP) yetkilileri arasında defalarca görüşüldüğünü, bu arada Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yürütme planının müzakere edildiğini yazdım. Bu temaslar ve danışmalar Bulgar hükümetine yapılan atamalarla ilgili de her zaman gündem konusudur. Bundan birkaç gün önce, BSP lideri Bayan Korneliya Ninova, seçilen Bulgaristan Cumhurbaşkanının Moskova görüşmelerinde masaya yatırılmadığı konusunda TV programında ve basın önünde doğrudan doğruya yalan söyledi. Cumhurbaşkanı Putin’e bağlı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Leonid Reşetnikov’un son TV demecinde bu konuda gerekli deliler yer almıştır. Bu delillerin tahlilinde, Rus faktörü ve onun ülkemizdeki temsilcileri arasındaki ilişkiler de bu arada, Bulgar ulusal güvenliği için çok önemli süreçlere ışık tutuluyor. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve liderinin hainliği. Bu öyle bir hainliktir ki, ancak “ulusal çıkarlar ve ulusal güvenlik” tanımına girer. Bu, Plevneliev’in Cumhurbaşkanlığından uzaklaştırılmasıyla başlayan, General Radev’in Cumhurbaşkanı seçilmesiyle devam eden ve önümüzdeki yılın başındaki erken genel parlamento seçimlerinde iktidarın değiştirilmesiyle şimdilik noktalanacak olan BULGARİSTAN’IN GERİ DÖNDÜRÜLMESİ SÜRECİDİR. Bu gelişmeye asla inanmak istemeyen vatandaşlar bile BSP lideri K. Ninova ile Rosofillerin bu süreçteki rolünü ve onların Moskova ile göbek bağı olduğunu anlayabildi. Rusya Federasyonu dış istihbarat dairesinde bilgilendirme sorunlarını yıllardan beri yöneten, Bulgaristan ve Balkan ülkeleri sorunlarından sorumlu, Stratejik Araştırmalar Enstitüsünden Orgeneral Reşetnikov’un demeci birçok ipucunu ortaya koydu. Rus istihbaratı için çalışan 200 kişiyi bizzat yöneten, Rusya Federasyonunun “irdeleyen kalkanı” olarak bilinen, Dış Casusluk Merkezinin Sekreteri Reşetnikov’tur. Bu enstitü, Cumhurbaşkanı makamına gerekli bilgileri toplamakla birlikte, Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Konseyine gerekli bilgileri de sunuyor. Kuşkusuz Rus istihbaratı ile Rusya resmi kurumları arasındaki en büyük ve önemli analiz bağlantısı bu enstitü tarafından sağlanıyor. Özellikle Bayan Ninova gibi şahıslarla olmak üzere, Bulgar politik temsilcileri ile General Reşernikov arasında yapılan her görüşme, hele de Bulgaristan içindeki siyasi süreçlerle ilgili olduğunda, Bulgar aksi istihbaratı ve dış ülkede yapılmışsa Bulgar dış istihbaratı tarafından izlenmelidir.
KASIM - 2016
Ceremesini biz ödeyeceğiz
Kösnüyen solcu itler köstek kopardı. Ceremesini biz ödeyeceğiz. Eski bakan ve diplomat: Aleksaandır Yordanov Cadılara oy verip de değişiklik istemek saçmalıktır. Soldakileri biliyoruz. Onların ideolojisi cadılıktır. Fakat ikinci kez iktidar olan sözde sağcıların yönetimin tepesine eski komünist familyaların torunlarını çıkarması anlaşılır gibi değildir. “Düşmanına” kendi el-
lerinle yardım edersen, iktidarı mutlaka kaybedersin. Bizimkilerin yaptığı tam budur. Merkez idarede ve belediye ve muhtarlıklarda kamu ihaleleri “yönetimine” hep eski Bulgaristan Komünist Partisi /BKP/ ininden seçilmiş kadrolar atandı. Düşmanlarının kim olduğunu fark edemeyen bir halk her zaman ikiye bükülür ve yenik düşer. Bu kışı da “nasıl çıkarayım” derdinden kurtulamaz. Bir yandan değişiklik, reformlar ve yenişeme isterken, arkadan eski kösenmiş itlere oy vermek anlaşılır gibi değildir. Şimdi ardından, aman ne oldu deyip saçlarını yolanlar olacak. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini aptallık kazandı. Meclis seçimlerini kazanmaya hazırlanıyor.
Sağlık kasasının 2017 bütçesi kabul edildi
Halk Meclisi Ulusal Sağlık Sigorta kasasının 2017 yılına ait bütçesini ikinci okumada kabul etti. Önümüzdeki yıl kasa yaklaşık 1,8 milyar Avro’ya sahip olacak, bu bütçe, bu yıla bakarak 125 milyon Avro daha fazladır. Milletvekilleri sağlık sigorta ödemelerden elde edilen gelirlerin bütçede daha fazla olması önerisini reddettiler. Sağlık sigorta ödemesi şimdiki düzeyde , %8 kalıyor.
Bulgaristan’da mülteci kampları doluluk oranını aştı
Bulgaristan İçişleri Bakanlığının bilgilerine göre, Ekim ayında mülteci kampları doluluk oranını %34 aştı. Devlet Mülteciler Ajansının Banya, Harmanlı ve
Sofya’daki mülteci merkezlerinde doluluk oranı %106’yı buldu. İçişleri Bakanlığı ve Devlet Mülteciler Ajansının kamplarındaki mületiclerin %50’si Afganistan uyruklu. Suriye ve Irak’tan gelen mülteciler yaklaşık %20’şer oranında. OcakEkim döneminde ücüncü ülkelerden yasadışı yollardan Bulgaristan’a giren 784 kişi sınır dışı edilmiştir.
İllerin sadece üçte biri ekonomik krizi aştı
Bulgaristan’da sadece 9 ilde ekonomik kriz sonuçları giderildi diğer 19 ilde reel iç brüt ürünü 2008 yılındaki düzeylerin altında. Bölgesel farklıklar artmakta ve derinleşmekte, Avrupa kaynaklarının kullanımı esas amacına ulaşmadı. En büyük farklıklar çalışma piyasasında ve eğitim sisteminde. Bütün bunlar Pazar ekonomisi enstitüsünün ‘Bölgesel profiller: gelişme göstergeleri 2016’ başlıklı yıllık araştırmada yer aldı.
Turizmden gelirler %15 arttı
2016 yılında turizmden gelirler rekor kırdı – Ekim ayına kadar 2,8 milyar Avro’ya vardı, 2015 yılına kıyasla %14,7 artış var. Bunu turizm bakanı
Nikolina Angelkova Dünya medeniyetleri ve modern turizm kongresinin açılışında söyledi. Bakan yıl içinde ülkemize gelen yabancı turist sayısının 8 milyon kişiyi aşacağı tahmininde bulunurken, ilk kez ülke nüfusunu aşacağını ekledi. Angelkova’nın sözlerine göre Bulgaristan sanat kalıntıları açısından Avrupa’da top 3 arasında, çünkü ülke toprakalrında 40 bin bulunan sanat kalıntısı vardır. Forum katılımcılarına ‘Konuklara gösterecek şeylerimiz var’ dedi bakan. 40 devletten heyet katılan forumda kültür, tarih ve turizm arasında kesişen noktalar inceleniyor.
15
Dr. Nedim BİRİNCİ Aydınlar Görev Başına
Tırmanan faşizme dur demek ortak davasıdır. Bulgaristan’da toplumu ideolojik olarak kirlenme hız alıyor. Bulgar sağ ve sol milliyetçi-ırkçı kesimin ideolojisi birdir. Faşizmdir. İnsanlık tarihinin en büyük yüz karası faşizmdir. İstifa eden ve seçim hükümeti kurulana kadar görevini, başbakansız sürdürmeye devam edecek olan Sofya hükümetinin kaderi mecliste ciddi tartışmalara sahne oldu. Bu işin ardında bir kurt yeniği olduğu kuşkuları, eski başbakan Boyko Borisov’un GERB partisinin şimdiye kadar kurduğu iki hükümete görev alan bakanların geçici seçim hükümetine katılmasını çok sert bir dille yasaklaması ve ülkedeki ileri gelen ve sözü geçen aydınların hükümete katılmamaları için değişik kanallardan uyarılması, gelişmelere yeni renk verdi. Bu durumu aşabilmek için, görev süresi 22 Ocakta tamamlanacak olan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev mecliste grubu olan partilerle görüşmelerini sürdürürken Ulusal Güvenlik Konseyi’ni toplayıp ardından da ülkeyi erken genel seçime götürecek geçici hükümeti kuracağını açıkladı. Son beş yılda Bulgaristan’da 2 defa geçici hükümet kuruldu. Ömrü iki ay olan birincisini diplomat Marin Raykov 13 Mart 2013’te kurdu. İkincisini ise Başbakan Borisov’un ikinci hükümetinin kurulmasıyla sonuçlanan seçimleri örgütledi. Bu gelişmelere vesile olan, iktidar partisi’nin bu ay yapılan Cumhurbaşkanı seçimini büyük bir farkla kaybetmesi ve düzenlenen halk oylamasında 2.5 milyon seçmenin değişikler – siyasi sistemde reform ve adalet reformu başta olmak üzere, köklü yasal düzenlemeler istemesi ver aldı ve temel geniş tabanlı temel oluşturdu. Bu istekler seçimlerden sonra Büyük Millet Meclisi seçilmesi ve Anayasa değişikliğine gidilmesi yönünde güç toplamaya başladı. Hükümet bunalımını aşma yolunu erken seçimde gören Cumhurbaşkanı ve hem meclis kürsüsünden, hem de Cumhurbaşkanı sarayında yapılan temaslarda, Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi için Vatandaşları GERRB; Bulgaristan Sosyalist Partisi BSP ve Hak ve Özgürlükler Hareketi HÖH “hükümet bunalımından çıkışın erken seçimle olacağında” görüş birliği yaptılar. İşte böyle bir ortamdayız. Devlet bunalımının siyasete ve meclis krizine sıçramasının önlenmesi için yoğun çaba yürütüyor. Sol aşırıcı güçlerin Moskovşu “Ataka” partisi lideri Volen Siderov birden bire meclis kürsüsüne sıçradı ve Boyko Borisov’tan boş kalan Bakanlar Kurulu Başkanı koltuğuna yerleşmek ve GERB-Reformcu Blok hükümetini 1 yıl yönetmek istedi. Gerekçe olarak da 18 milletvekili olan s.o. “Yurtsever Cephe” ve VMRO sağ milliyetçi-ırkçılarıyla Cumhurbaşkanı seçimi öncesi “Yurtsever Uyanış” cephesi kurmalarını ve toplam 26 milletvekili ile “ciddi bir siyasi güç” oluşturmalarını ve % 15 oranıunda oy alarak artık mecliste 3. siyasi güç oluşturduklarını öne sürdü. Oysa mecliste 3. siyasi güç son parçalanmasından sonra da 30’dan fazla vekili olan HÖH partisidir. Böylece 1944’ten beri ilk defa olmak üzere, Bulgaristan’da sol ve sağ faşistler Bakanlar kuruluna, Başbakan koltuğuna bir hamle yaptılar. Bulgaristan’ın geleceği açısından bu gelişme son derece önemlidir. Bir defa, Bulgaristan’ın çok ağır bir siyasi bunalım içine düştüğü bir zaman kesiminde yapılmıştır. 11 yılda 7 hükümet değiştiren ülke durmadan devam eden bir siyasi bunalım ortamında bulunuyor. Bu siyasi bunalımın altında çok derin bir ekonomik ve malı bunalım yatıyor. Sayıları 2 milyondan fazla olan emekliler ordusuna, yalnız özürlülük maaşıyle geçinmek zorunda kalan ve aylık geliri 161 leva olan çok kalın bir taban var. Bu sosyal taban beklenti içinde olduğundan büyük bir canlılık gösteriyor. Kendisine kışkırtıcı fikirler aşılanmasına sürekli açık bir durumdadır. Son seçim sonuçları bunu kanıtlıyor. Yoksul kesimden alınan oyların ardında dağıtılan torba torba gıdalar ve 20’şer leva odlunu herkes biliyor. Burada tehlikeli olan nokta, ekonomik ve malı duruma dayanmadan yapılan popülist propagandadır. Mesela “Yurtsever Uyanış” adayı Kr. Karakaçanov’un oyların % 15’şnş almasının ardında, 161 leva olan emekli maaşlarını hemen 300 leva yapacağım yani yüzde yüz arttıracağım vaadi bulunuyor. Bir defa emekli maaşlarına zam yapma işi Cumhurbaşkanı görev listesine girmese de, yalancının ağzı torba değil büzesin.
Bulgaristan’da seçim 26 Mart 2017’de 1913 Sofya
Aylık Siyasi Aktüel Gazete
Türkiye Pakistan Kardeşliği Türkiye Pakistan kardeşliğini gösteren fotoğraflar ve gerçek dostluğun hikayesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan Pakistan’ı ziyaretinde billboardlarda “İki devlet tek millet” yazıyordu. Milli mücadele döneminden beri Pakistan ile Türkiye arasındaki kardeşliğin hikayesi ise çok başka. Pakistan yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pakistan ziyareti öncesi ülkede FETÖ’ye ait 23 okulda çalışan 108 öğretmenin, aileleriyle beraber 20 Kasım’a kadar ülkeyi terk etmesini istedi. Bu Türkiye’ye bir jest olarak yorumlandı. Pakistan, ziyaret öncesi tüm yollara “Ortak kader” ve “İki devlet tek millet” gibi vurgularla billboardlar hazırlayarak gerçek kardeşliğini bir kez daha gösterdi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ’yü kınayan ve Türkiye’nin yanında olduğunu belirten ilk ülkelerden olan Pakistan ile Türkiye’nin yıllar önceden gelen bir kardeşliği söz konusu. İşte o billboardlar ve kardeşliğin tarihten günümüze dikkat çeken hikayesi.. Balkan savaşı döneminde “Tek Osmanlı yaşasın” diyerek tüm Pakistan halkı Osmanlıya yardım etti. Tarihçi “Balkan savaşlarında oluk oluk Osmanlı kanı aktığı zamanlarda Pakistan’da Osmanlı için yardım sandıkları açılmış; herkes ellerinde ne varsa buraya yetiştirme gayretine girmiş.
Genç kızlar çeyizliklerini, öğrenciler harçlıklarını, velhasıl herkes ne imkanları varsa onu Osmanlı’ya vermiş. O topraklar o zamanlar İngiliz hakimiyetinde. O dönemde İngiliz hakimiyetinde olan Pakistan’da İngilizler şaşkınlıklar içerisinde olan biteni anlamaya çalışıyordu. Gelişmeleri takip eden bir İngiliz görevlinin kaleminden rapor edilen şu ifadeleri yazıyordu; Devamı 7’de
Bulgaristan’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri sona erdi
Bulgaristan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu sona erdi. Sosyolojik ajansların sandık çıkış anketlerine göre adaylığı girişim komitesi tarafından ve BSP tarafından desteklenen
Rumen Radev en yüksek destek aldı.
Kendisi oyların yüzde 58’inin üzerinde toplamaktadır. Adaylığı iktidardaki GERB partisi tarafından koyulan
Tsetska Tsaçeva ise, seçmenlerin yüzde 35’inin biraz üzerinde desteğiyle ikincidir. “Hiç kimseyi desteklemiyorum” seçeneğini seçen kişilerin sayısı yaklaşık yüzde 6. Merkez Seçim Komisyonu’nun değerlendirmelerine göre seçim günü ciddi ihlaller olmadan normal bir şekilde geçmiştir. Seçime katılım oranı yaklaşık yüzde 50 idi. Bugünün daha erken saatlerinde Başbakan Boyko Borisov, kendisinin yönettiği GERB partisinin, adayı Tsetska Tsaçeva’nın cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu kaybetmesi durumunda “iktidara hiçbir şekilde katılmayacağını” bir daha temin etmişti. Sosyolojik ajansların eş zamanlı oy sayılmasından sonuçların ve Merkez Seçim Komisyonu’nun nihai sonuçlarının ilan edilmesi beklenmektedir.
B u l g a r i st a n ’ d a e r k e n s e ç i m ler en erken 26 Mart 2017’de olabilir. 22 Ocak 2017’de göreve başlayacak olan yeni seçilen BG Cumhurbaşkanı Rumen Radev’den başkası erken seçim yapılmasını isteyemez. Halen görevde bulunan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in BG Anayasa Mahkemesi’nden erken seçim tarihini belirleme ve halk meclisini tatil etme konusunda başvurusu ile ilgili açıklama yapıldı. Plevneliev görev süresi içinde meclisi tatil edemez, fakat geçici hükümet atayabilir. Erken seçim prosedürü bu durumda Rumen Radev tarafından tamamlanacaktır. 22 Ocak 2017 günü göreve başlayacak olan yeni Cumhurbaşkanı’nın ilk gün imzalayacağı emirler 2 ay sonra yürürlüğe girecektir. Seçim de, 2 ay sonraki ilk Pazar yani 26 Mart 2017’de yapılabilir. Kuşkusu Rumen Radev erken seçim emrini birkaç gün sonra da imzalayabilir. En kötü ihtimalde erken seçim 2017 Nisanında gerçekleşecektir. Geçici hükümet kurulsa da, meclis normal ya-
sama çalışmalarına devam etmek zorundadır. Radev görevine başladıktan sonra geçici hükümet bakanlarını tamamen ya da kısmen yenileme hakkına sahiptir. Bu durumda Bulgaristan’da erken seçimlerle ilgili süreçleri bir ya da iki geçici hükümet yönetecektir. Bu konuda raportör olarak belirlenen Prof. Tsanka Tsankova, Anayasa Mahkemesi’nin başvurunun görüşmeye alınması konusunda ek açıklamada bulunacağını, dosya açtıktan sonra ilgili kurumlardan görüş alacağını, prosedür için 2 ay gerekli olduğunu söyledi ve ilgili sürenin Plevneliev’in görev süresinin bitmesinden önce dolduğuna işaret etti.
2017 Türk Dünyası Kültür Başkenti: Türkistan - Kazakistan Kazakistan’ın hem nüfus hem de yüzölçümü bakımından en küçük kentlerinden birisi olan Türkistan, Güney Kazakistan Eyaletine bağlı, 100.000’i aşan nüfusuyla küçük bir şehirdir. Eski adı Yesi olan bu
şehirde yaşayan ve türbesi de burada bulunan ünlü Türk düşünü- rü ve Türk Dünyasının ortak atası kabul edilen Hoca Ahmet Yesevi nedeniyle Türkistan’a, Kazakistan’ın “kutsal başkenti” denmektedir.
Sofya göstericileri değişim istiyor. Ulusal halk oylamasını destekleme eylemleri ulusal çapta ilmik ilmik örülüyor. Önce Başbakan ve GERB partisi lideri Boyko Borisov mecliste halk oylamasında “evet” alan maddelerin üçüne de tam destek vereceklerini resmen açıkladı. Elektronik ortamda “Slavi, çöpü atma zamanıdır!” Hareket başladı. 10 Kasım
2016 akşam saat 18’de Bakanlar Kurulu ile Cumhurbaşkanlığı arasındaki “Prens Aleksandır Batenberg” bul. 1’de ilk miting toplanacak. Direnenler Merkez Seçim Komisyonundan halk oylamasının gerçek sonuçlarını açıklamasını istiyor. Pankartlarda “Oylarımızı çaldılar!” yazıyor. Protesto gösterilerinin birçok sivil toplum örgütü tarafından ortak hazırlandığı ve örgütlendiği duyuruldu.
Protesto çorabı ilmik ilmik örülüyor
B U LT Ü R K ’ Ü N A C I K AY B I AT A M I Z I R A H M E T L E A N I Y O R U Z
Kurtuluş Savaşının Baş Komutanı TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ‘nin kurucusu 1.Cumhurbaskanimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ü vefatının 73.cu yıldönümünde rahmet ve dua ile anıyorum. Ruhu sad mekânı cennet olsun .