Bulturk Gazetesi 117.Sayı

Page 1

Siyasi ve Aktüel Gazete

Yıl - 15 Sayı: 117 Şubat - 2017 -“ B i l g i O r d u s u B i z i m O r d u m u z , B i l d i ğ i m i z i Ö g r e t m e k B i z i m G ö r e v i m i z ”

Hocalı Katliamını Yapanlar Hala Cezalandırılmadı

Aydın Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Rövşan Alizade, Eski Azerbaycan Cumhurbaşkanı E.ELÇİBEY’in Başdanışmanı Arif Acaloğlu ve Teymur Qasımlı Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) dernekleri tarafından Bayrampaşa Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen panel öncesi AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hocalı katliamıyla ilgili söylenecek çok sözün olduğunu ifade etti. Arif Acaloğlu, “Öncelikle İstanbul’da bu iki URAL ve BULTURK derneklerinin Başkanlarına Bülent MAŞAOĞLU ve Rafet ULUTÜRK’e ve yönetimine bizim sesimizi duyurduklarından dolayı teşekkür ederim. Ayrıca 25 yıldır, Ermenilerin işledikleri bu cinayet sadece Azerbaycan Hocalı halkına karşı değil, insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Henüz bugüne kadar siyasi ya da hukuk düzleminde tam olarak değerlendirilememiş ve suçlular cezalarını bulmamıştır. Dolayısıyla bu tür etkinliklerin yapılmasının özellikle sivil toplum kuruluşlarının müdahil olması Hocalı soykırımının bir sonuca varılmasında ciddi katkıları olacağına inanıyorum.” dedi. Hocalı katliamının Ermenilerin yaklaşık 150 yıldan beri Türk dünyası ve soyundan olan herkese karşı yaptığı, uyguladığı cinayetProgram Azerbaycan ve Türkiye Milli marşları okunmasıyla başladı. lerin bir parçası olduğunu aktaran Acaloğlu, şöyle devam etti: Ardından Konuşmacılar yerlerine davet edilerek konferans başladı. “Çok önemli bir halkadır bu zincirde. Bunu zaman zaman küçümseme giriKonferansa katılan panelistler Hocalı katliamının 25’inci yıl dönümü kap- şiminde bulunuldu. Özellikle Ermenistan ve Ermenistan tezini destekleyen ülsamında Ural Eğitim Kültür ve Stratejik Araştırmalar Derneği ve Bulgaristan keler tarafından ama hamd olsun son 10 yıldır atmosfer değişiyor. Devamı 4’te

ile ilgili 15 ilginç bilgi Erken seçimlere katılımcı sayısı açıklandı Türkiye Türkiye’de erkeklerin %52’si

Merkez Seçim Komisyonu Milltevekili aday listeleri 21 26 Mart’ta düzenlenecek er- Şubat’a kadar kayıt olmalı. ken genel seçimlere katılan parti Şimdiye kadar iki STK seve adayların sayısını açıkladı. çimlerde gözlemci olaSeçimlerde 13 parti, 9 ittifak ve mak için beyanname sundu. 21 bağımsız aday boy ölçecek.

mutlu. Kadınların ise %60’ı mutlu Türkiye’de insanların sadece %22’si tatile çıkabiliyor Türkiye’de aylık cep telefonu konuşma süresi ortalama 6 saat 10 dakika. Avrupa’nın cep telefonuyla en çok konuşan ülkesiyiz. Türkiye nüfusunun %15’i yoksulluk sınırının altında Türkiye’de serveti 1 milyondan fazla olan kişi sayısı 78.000. Serveti 50 milyondan fazla olan kişi sayısı 1.026 Türkiye nüfusunun %50.2’si erkek. %49.8’i ise kadın Türkiye’de arabalarda en çok tercih edilen renk beyaz Türkiye’nin tek ters akan nehri Aras Nehri’dir

Türkiye’de resmi kayıtlara geçmiş en uzun soyadı “Ayyıldızlı Bayrak Taşıyan Kahramanoğlu’dur.” İstanbul’un nüfusu 131 ülkenin nüfusundan daha fazladır. Türkiye dünyada fındık, çay ve incir üretiminde birinci sıradadır. İstanbul hem Asya’da hem Avrupa’da toprağı olan tek metropoldür.

Osmanlı’da Türk Kahvesinin Türk vatandaşı olmayanlara sağlık hizmeti imkanı Referandum takvimi ResTürkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar, aylık 53 liralık sosyal sigortalar sağlık primi ödeyerek Yanında Neden Su İkram Edilirdi? Çalışma Bakanı Mehmet Müezzi- kerelerine dönüştüreceğiz. Bazı denk- mi Gazete’de yayımlandı! noğlu “Türkiye vatandaşı olup da bi- lik gibi buna benzer sorunlar var ama Türk Kahvesi pişirilir fincanlarına konulur yanında bir bardak su ile ikram edilir. Peki neden yanında su ile ikram edilir? Osmanlı zamanında eve misafir geldiğinde hemen ev sahibi bir kahve ikramında bulunur, yanına da bir bardak su koyarmış. Misafir eğer suyu kahveden önce içerse, karnının aç olduğu anlamına gelir, hemen sofra kurulurmuş. Eğer kahveyi önce içerse karnı tok olduğu sadece muhabbet etmeye geldiği anlaşılırmış. Yani misafir karnım aç demez, su ile ima edermiş; ev sahibi de, aç mısın tok musun demez su ile halini sormuş olurmuş.

rinci dereceden yakınları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar, aylık 53 liralık sosyal sigortalar sağlık primi ödeyerek her türlü sağlık hizmetini bu ülkede alabilecekler” dedi. Balkanların Sorunları Çalıştayı’nda 5 ana başlık belirlediklerini vurgulayan Müezzinoğlu, bunlardan birincisinin vatandaşlıkla ilgili sorunlar olduğunu dile getirdi. Müezzinoğlu, bunu İçişleri Bakanlığı ile görüştüklerini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Diğeri çalışma izinleriyle ilgili durumlar bizi ilgilendiriyor ve inşallah onları daha seri, daha hızlı, daha bürokrasiden arınmış şekilde çözeceğiz. İkamet tezkerelerinin kısa süreli olması, bunları yine uzun süreli ikamet tezkereleri pasaport süresince olabilecek ikamet tez-

diğer bir konu daha var. Gelmiş kendisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş ama annesi, babası birinci derecede yakını orada, nerede Balkanlarda nerede Batı Trakya’da yaşlı bir sağlık sorunu olduğu zaman evladının yanına, çocuğunun yanına gelmek istiyor ama deniliyor ki ‘Sosyal güvencen olmadığına dair belde getir. Orada sosyal güvencesi var nasıl getirsin. Orada tedavi ol ama evladı burada. Ahir ömründe evladının yanında sağlık hizmeti almak istiyor. Şimdi bugün plan bütçede görüşmeleri yapılan yasa tasarımızla inşallah Türkiye vatandaşı olup da birinci dereceden yakınları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanlar, aylık 53 liralık sosyal sigortalar sağlık primi ödeyerek her türlü sağlık hizmetini bu ülkede anavatanında alabilecekler.”

16 Nisan’da yapılacak olan anayasa değişikliği referandumu seçim takvimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teklife onay vermesinin ardından Resmi Gazete’de yayımlandı. Takvime göre referandum süreci 16 Şubat 2017 Perşembe günü başlayacak. Yurt içi ve yurt dışı seçmen kütükleri 10 Mart 2017 Cuma günü kesinleşecek. Yurt dışındaki vatandaşlar oylarını 27 Mart-9 Nisan tarihleri arasında kullanacak.


2

j X E DW - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Metal dedektörü ile inanılmaz... Burada Türk yok fakat her yıl böyle kutlama yapıyorlar BELÇİKA>nın Faymonville köyünde hiçbir Türk yaşamadığı halde, köy asırlardır <Türk Köyü> olarak anılıyor. Türk adının verilmesinin ardında da çeşitli rivayetler mevcut. Bunlardan en yaygın olanı ise kilisenin 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu>na karşı koyduğu vergilerin halk tarafından ödenmemesi. Köy bu durumdan sonra, Türkler ile ittifak yapıldığı gerekçesiyle <Türk Köyü> olarak anılmaya başlanıyor. Durum böyle olunca köyde her yıl düzenlenen karnavalda da Türk motiflerini görmek pek şaşırtıcı olmuyor. Bu yıl düzenlenen festival de Türk Bayrağı ve Mustafa Kemal Atatürk fotoğraflarıyla renklendi. Karnavalda komşu köyler ise farklı kostümleri ve halkoyunları gösterileriyle kortejde yerini aldı Karnavala farklı şehirlerden ve komşu ülkelerden gelen Türkler de seyirci olarak katılıyor. Bunlardan biri de 14 yıldır festivali kaçırmayan İsmail Gündoğdu

Metal dedektörünü sadece altın avcılarının mı kullandığını sanıyorsunuz? Belki evet. .Onlarda hazine için yola çıkmışlardı ama kısmen hayalleri suya düştü. Kendilerine bir metal dedektörü alıp boş zamanlarında hazine aramaya başlayan bir grup bakın nasıl bir sürprizle karşılaştı. Karşılaştıkları bir bu sürpriz geçmişe ışık tutan türden... Dedektörünün sinyal verdiği yeri kazan ekip gördüklerine inanamadı... Ortaya ormana gömülmüş bir tarih çıktı. «Faymonville karnavalı çok güzel geçiyor, her İkinci dünya savaşından kalma Alman yıl burada kar veya yağmur yağardı. Bugün havayapımı motosikletin bölgeye saklamak nın iyi olması nedeniyle karnavala katılım oldukça kalabalık. Arkadaşlarımız Türk bayraklarıyla geliiçin gömüldüğü tahmin ediliyor.

çikalıların bayramı. Biz burada seyirci olarak kalalım»

Köyün futbol takımının ismi de «Genç Türkler Birliği» RFC Turkania. Köyün futbol takımının ismi de «Genç Türkler Birliği» RFC Turkania Rivayet göre; Türklerle ittifak yaptıkları gerekçesiyle bu isimle adlandırıldılar. Türklerin yaşamadığı Faymonville köyüne «Türk köyü» denilmesiyle ilgili, 8>inci yüzyıla dayanan çeşitli rivayetler bulunuyor. En yaygın rivayete göre ise, 16>ncı ve 17>nci yüzyılda Osmanlı>ya karşı kilisenin koyduğu vergileri ödemeyen Faymonville köylüleri, Müslümanlarla ittifak yaptıkları gerekçesiyle «Türk» olarak adlandırıldı.

yor çok mutluyum, seviniyorum. Bu karnaval Bel-

Türk bilim insanından tarihi değiştirecek keşif! Türk bilim insanı Bülent Kızıltan, Har-

Fiyatı çeyrek altın kadar ama satmıyorlar

Muğla’nın Dalaman, Köyceğiz, Menteşe ve Ortaca İlçeleri’nde, kuzugöbeği mantarı toplama mevsimi başlarken, kilosunun 250 ile 300 lira arasında alıcı bulduğu belirtildi. Çin tıbbında şifa kaynağı bitkiler arasında yer alan, bağırsak ve mide hastalıklarını tedavi amaçlı olarak kullanılan kuzugöbeği mantarı, Dalaman, Köyceğiz, Menteşe ve Ortaca İlçeleri’nde, vatandaşların gelir kapısı oldu. Genellikle Mart ayındaki yağmurlarla çam, meşe, gürgen, dişbudak, elma ve ceviz ağaçlarının dibinde yetişen kuzugöbeği mantarını toplayan vatandaşlar, kilosunu 250 ile 300 lira arasında satıyor. Kimi vatandaşlar ise geçmiş yıllarda kurusunun 600 ile 800 TL’ye varan fiyatlarla alıcı bulması üzerine satmayıp, beklemeyi tercih ediyor. Son yağmurlarla birlikte uyanan doğada kuzu göbeği mantarının çıkmasının vatandaşların dağlara akın etmesine neden olduğunu belirten Fadıl Mahallesi’nden Cengiz Şimşek, “Mart ayında başlayıp mayıs ayının sonuna kadar kuzugöbeğini bol miktarda bu yörede bulmak mümkündür. Bu mantarları toplayıp, gelen tüccarlara satarak aile bütçemize ekonomik yönden katkı sağlıyoruz. Geçen yıllara göre miktarında azalma gözlemliyoruz. Azalma nedeni ise yağmurların yeterince yağmaması ve bilinçsizce toplanması” dedi.

vard Üniversitesi’ndeki ekibiyle birlikte uzay araştırmaları tarihindeki en önemli keşiflerden birine imza atmayı başardı. Bu keşif Uzay’ın kara delikleri hakkında... Kara delikler üzerine araştıran bilim insanları için bugüne kadar ortada oldukça ilginç bir durum vardı. Kara delikler kütle olarak ya çok küçük oluyorlardı (birkaç Güneş kütlesi kadar), ya da devasa kütlelere sahiplerdi (milyonlarca Güneş kütlesi) Hal böyle olunca, uzay araştırmacıları orta kütleli kara deliklerin nerede olduğunu merak ediyordu. Çünkü gözlemlenen her kara delik, kütle olarak ya en alt uçta, ya en üst uçtaydı. Uzmanlar on yıllarca küçük kütleli kara deliklerle süper kütleli kara delikler arasında bir bağlantı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Eğer orta kütleli kara delikler yoksa, bu iki zıt ucu birbirine bağlayan bir şeyler olmalıydı. Fakat bu bağlantı bir türlü bulunamadı. Ancak var olduğu düşünülen orta kütleli kara deliklerin varlığına da bir türlü kanıtlar gösterilemedi. Şimdiye kadar kara delikler, iki kategoriye ayrılıyordu. Kütleleri 100 Güneş kütlesine kadar olan cüce ve kütleleri 10 binden milyonlarca Güneş kütlesine varabilen süper kara delikler. Gök bilimciler, 100 ile 10 bin Güneş kütlesi arasında, orta kütleli kara deliklere ait bir kategorinin de var olduğunu düşünüyorlardı. Ancak dediğimiz gibi, bu tür bugüne kadar kanıtlanamamıştı. Bilim dünyasının kafasını kurcalayan bu soruna, Türk bilim insanı Bülent Kızıltan ekibiyle birlikte devrim niteliğinde bir keşif yaparak nokta koymayı başardı. Kızıltan, sadece Güney Yarımküre>de görülebilen Tukan Takımyıldızı içerisinde 2200 Güneş kütleli bir kara delik keşfetti.

Harvard Üniversitesi öğretim üyesi de olan astrofizikçi Doç. Dr. Bülent Kızıltan, Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi (CfA)’ndeki ekibiyle birlikte yaptığı bu araştırmayla bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı ve ABD’nin en ileri gelen bilim dergilerinde yayımlandı. Kızıltan ve ekibi, bu kara deliğin keşfinde daha önce denenmemiş farklı bir yöntem uyguladı. Genelde kara delikleri bulabilmek için bilim insanları disk şeklinde dönen sıcak yapılardan gelen X-ray ışınlarını inceliyorlar. Fakat bu yöntem sadece kara delik gaz yutarken işe yarıyor. Eğer etrafta yutulan bir

madde yoksa, kara delik de gözlemlenemiyor. En azından bu zamana kadar bu böyleydi. Keşfin yapıldığı 47 Tucanae bölgesi de, çok fazla yıldızın bulunması (optik illüzyon yaratıp kara deliği tespit etmeyi zorlaştırıyor) ve yutulan bir gaz birikintisi olmadığından bir türlü kesin kanıtlar elde edilmesine izin vermiyordu. Kızıltan ve ekibi bu durum nedeniyle çok farklı bir yöntem kullandı ve yıldız kümesindeki yıldızların yerleri üzerine odaklandı. Bunun sonucundaysa ağır yıldızların merkeze doğru çöktüğünü keşfettiler. Kızıltan bu durumu «Kara deliğin varlığında daha ağır yıldızlar merkeze doğru çekilirken, hafif yıldızlar ise bu durum neticesinde dışarılara itiliyor.» şeklinde açıklıyor. Yani olayı aslında yoğunluğu fazla olan sıvılar kabın dibine çökerken, yoğunluğu az olanların kabın üst yüzeyinde kalması şeklinde açıklayabiliriz. Galaksi merkezlerindeki kara deliklerin çalışma prensibi kaşığa benzetiliyor. Kara delik tıpkı bir kaşık gibi yıldız kümesini karıştırarak yıldızları hızlandırıyor. Simülasyonlardan görüldüğü kadarıyla da bu eylem sonucunda ağır olanlar merkeze daha fazla yakınlaşıyor. Kızıltan, ekibiyle birlikte farklı farklı pek çok simülasyon yapmış ve kara deliğin bulunduğu bölgedeki yıldız dağılımının ancak orta kütleli bir kara deliğin varlığıyla mümkün olabileceğini görmüş. Orta kütleli kara deliklerin nasıl oluştuğuysa henüz açıklanamıyor. Küçük kütleli kara delikler çökmüş yıldızların kalıntıları olarak ortaya çıkıyor. Galaksileri bir arada tutan süper kütleli kara deliklerin nasıl oluştuğu gizemini koruyor, fakat yine de en azından tespit edilebiliyorlar. Orta kütleli kara deliklerin hem nasıl oluştuğu bilinmiyor, hem de tespit edilemiyorlardı. İşte Kızıltan ve Harvard>daki ekibinin bu keşfi, bilim dünyasını yıllarca meşgul eden bu sorunu ortadan kaldırmış oldu.

Hüseyin YILDIRIM Zihin Zehirleme İşleri

Tarih: 27 Ocak 2017 Aslı olmayan haberler tehlike içerir. B u y a z ı y ı k a l e m e a l a n Ya nuş Bugayski için kısa bilgilendirme: Wa s h i n g t o n Av r u p a P o l i tik Analiz Merkezi (CEPA) Görevlisi; Balkan ülkelerinde yayın yapan TV programlarında müdürlük yapmış; 26 yıl boyunca Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (CSIS) Doğu Avrupa Programları Müdürlüğünü yapmış bir uzman; Avrupa, Rusya ve Trans Atlantik ilişkilerine aranmış 20 kitabın yazarı; Birkaç Amerikan ve Avrupa yayınında yorumcu; Son kitapları: “Çatışma Odakları”, “Balkanlarda Dönüşüm” (2013), “Rusya Batı Çelişkileri” , “Amerika ile Kuzey Avrupa Birliği” (2009). *** Uydurulmuş haberlerle demokrasiye karşı yıkıcı etkinliklere karşı genel Avrupa kararına ihtiyaç var. Kaynak: bulgariaanalytica.org Yalan yanlış, uydurma haberler çağında demokratik sistemlerin batarak yok olmaktan, yalan haberlerin kurbanı olmaktan korunmaları gerekir. Uydurma deliller ve kanıtlanmamış söylentiler aşırı siyasetçiler için verimli bir taban olmakla birlikte, demokratik kurumları gözden düşürüp meşruluklarının temellerini de kazabilirler. Bu yıl içinde genel seçimlerin yapılması öngörülen Avrupa devletlerinde (Bulgaristan’da da 26 Mart 2017’de erken genel seçim yapılacaktır) seçim sonuçlarına etki gösterebilecek olan, “sahte haberler” konusunda çok duyarlı ve tedirgin olmaya başladılar. Görevliler ve analizciler Birleşik Amerika’da seçimlere olumsuz olay olarak bakmaya başladılar. Amerikan istihbarat kaynakları, son Başkanlık seçiminde, Rus uzmanların seçimlerimize Donald Trump lehinde etkide bulunmak amacıyla, uydurma öykülerle etkide bulunduğunu saptamıştır. Seçmenlerin son kararının nasıl etkilendiğinin ölçülebilmesi olanaksız olsa da, Facebook, Google, Twitter ve diğer sosyal medyada gerçekle hiçbir ilişkisi olmayan haberler yayınlandığı ortaya çıktı. Bu yılın Eylülünde Almanya’da genel seçimler yapılacak. Seçmen beynine benzer müdahale yapıldığında elde edilecek etkiler Berlin makamlarını endişelendiriyor. Alman makamları özel bir odak oluşturarak, uydurma haberlere karşı mücadele merkezi kurarak, karşı koymaya hazırlanıyor. Hatta hükümet Facebock’ta uydurma öyküler ve olaylar yayılmasını engellemek amacıyla bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyor. Sosyal iletişim araçlarında, hiçbir uyarıda bulunmadan, zararlı ve yalan yanlış haberler paylaşılmasının zararlarından sorumlu olanlar hak ettikleri cezaları almaktadırlar. Dünya’da 1.5. milyar tüketicinin ortak Platformu Facebook’tur ve yalnız tuzak teorilerini okuyup dinlemeye bayılan safdillerin arasında değil, tüm insanların sosyal yönetimini ve seçeneklerini güçlü etkileyen bir araçtır. Kamuoyunun güçlü baskısından sonra Facebook yönetimi yalan haber yayan en tehlikleri paylaşımcıları takip etmeye başladı. Facebook kullanılıcıları tarafından nezaketsiz olarak değerlendirilen paylaşımların araştırılması için 5 örgü tsel yapı kuruldu. Paylaşılan uydurma haberler o kadar çoğaldı ki, Avrupa Birliği Parlamentosu Başkanı Martin Şults, zararlı sonuçları büyük olan olayların yayılmasının önlenmesi amacıyla bütün Avrupa’da geçerli yasalar çıkarılmasını istedi. Avrupa Konseyi’nin bir özel ekibi (StratCom Doğu), Rus kaynaklı yalan haberleri tespit ediyor. Bu çalışma grubunun çıkardığı haftalık bültende büyük sayıda sahte bilgiler ve yalan haberlerle saldırılar sıralanıyor, uyarılarda bulunuluyor. Twitter’de ise “EU Muthbusters” (AB efsanelerin kabuğunu soyanlar – çev.) sürekli yayın yapıyor. StratCom East birimini AB’de görev yapmış bir İngiliz uzman yönetiyor. Birime AB üyesi devletlerden uzmanlar da katılıyor. Yayınlanan bilgilerin doğruluğu başlıca sivil toplum örgütlerinden olmak üzere 300’den fazla gazeteci, araştırmacı yazar ve etkin aydın tarafından deneniyor. (bghaber.org böyle bir yayın merkezidir.) Kişisel yalanlar bir yana, devletlerin iç işlerine bile bile saldırıda bulunarak müdahale etmek çok daha kötü niyetli bir girişimdir. Yasalar ve yasaların uygulanması fikir özgürlüğünü sınırlamamalıdır, fakat gerçeklikle ilişkisi olmayan ve teyidi alınamayan bilgilerle ilgili uyarıda bulunulmalıdır.


j X E DW - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Senede bir kez göz muayenesi hayat kur tarıyor Pekçokhastalığınteşhisigözlerdenkonulabiliyor olduğunu belirten Op. Dr. Sivrikaya, “Bazı kanser

türlerinde, gerçekleştirilecek göz muayenesi sırasında konulacak teşhis sayesinde pek çok hastanın hayatı kurtarılabiliyor. Diğer hastalıkların teşhisinin yanı sıra kapsamlı göz muayeneleri, 5 duyu organımız arasında algı ve öğrenme yetimizin %85’ini yöneten gözlerimizi tehdit edebilecek pek çok hastalığın da önlenmesini sağlar” şeklinde konuştu. Göz muayenesinin aşamaları - Görme keskinliğinin değerlendirilmesi - Göz kapakları ve göz hareketlerinin değerlendirilmesi - Ön segment muayenesi - Göz tansiyonunun değerlendirilmesi - Damlalı muayene (göz dibi muayenesi)

Göz muayenesi sırasında gözdeki görme bozukluklarının yanı sıra, ileri dönemlerde görüşü etkileyebilecek rahatsızlıkların da teşhisinin mümkün olduğunu belirten Op. Dr. Sivrikaya, “Yapılan göz muayeneleri sırasında fark edilebilecek farklı rahatsızlıkların teşhisi ve sonrasında doğru branşlara yapılacak yönlendirmeler ile hastaların sağlıklarına büyük katkıda bulunulabiliyor.” dedi. Göz muayenesiyle erken teşhis hayat kurtarabiliyor Gerçekleştirilecek kapsamlı bir göz muayenesi sayesinde gözleri etkileyen rahatsızlıkların yanı sıra, kanser, şeker, yüksek kolesterol, bazı tümörler, tiroit, yüksek tansiyon ve bağışıklık sistemini etkileyen pek çok hastalığın teşhisinin mümkün

5 saniyede sakin olun Berdimuhammedov: “Hazar Denizi’nde Sinirlendiğinizde veya aşırı strese girdiğinizde yapacağınız birkaç küçük Anlaşmaya Varılmasını Umuyorum” hareketle anında sakinleşebilirsiniz. Günlük yaşamın bir parçası olan kaygı ve stres birçok kez karşımıza sinirlenme olarak çıkıyor. Halbuki, sinirlendiğinizde veya aşırı strese girdiğinizde yapacağınız birkaç küçük hareketle anında sakinleşebilirsiniz. Burnunuzu kapayın Geçmişten beri yoga tekniği olarak bilinen nostril nefes tekniğini deneyin. Sağ elinizdeki işaret ve orta parmağınızı avucunuzun içine doğru bükün. Daha sonra parmaklarınız hala bükülü iken baş parmağınızla sağ burun deliğinizi kapayarak sol burun deliğinizden nefes alın. Ardından sağ yüzük parmağınızı sol burun deliğinizi kapatarak sağ taraftan nefes alın. Bunu 3 dakika kadar tekrarlayın. Emin olun kendinizi daha rahat hissedeceksiniz.

Yeşil çay için Yeşil çay, stress ve kaygıyı azaltmaya yardımcı olan L-Theanine adlı amino asidini içinde barındırır. Ayrıca bir bardak sıcak yeşil çayın içinde sakinlik hissini arttıran EGCG bileşikleri de vardır. Tükettiğiniz yeşil çay ile daha sakin kalabilirsiniz. Geriye sayarak sakinleşin Her ne kadar kulağa garip gelse de geri sayma yöntemini deneyin. Toplantı ya da sınav öncesi ortaya çıkan heyecanınızı içinizden geri saymaya başlayarak ve bunu tekrarlayarak azaltabilirsiniz.

Müziğin gücü Dinlemekten zevk aldığınız hareketli müzikleri playlistinize ekleyin. Moraliniz bozuk olduğunda ya da strestli olduğunuz zamanlarda bu müzikleri dinleyin hatta dans edin.

Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov gerçekleştirdiği resmi ziyaret sırasında Hazar Denizi’nin statüsü konusunda bir sonraki toplantısı Kazakistan’da düzenlenecek olan Hazar Devletleri Zirvesi’nde anlaşmaya varılması yönündeki umudunu dile getirdi. Berdimuhammedov, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile ger-

çekleşen görüşmesinde Türkmenistan ve Kazakistan’ın Hazar Denizinde komşu olduğunu, ikili ve çok taraflı formatta olan ortaklıklarının Hazar Denizi’ndeki barış, iyi komşuluk, uyum ve karşılıklı işbirliğinde de önemli bir etken olduğunu söyledi. Hazar Denizi batıda Azerbaycan ve Rusya, kuzeydoğu ve doğuda KAzakistan, doğuda Türkmenistan, güneyde İran toprakları ile çevrelenmiştir. Uzmanlar, Hazar’ın Türkmenistan tarafında kalan bölgesinde toplam 18,2 milyar ton yakıt rezervi olduğunu bildiriyor. Ham maddelerinin çıkarılmasını Dragon Oil (Birleşik Arap Emirlikleri) ve Petronas Charigali (Malezya) şirketleri yapıyor. Buna ek olarak, Avrupa pazarına Hazar kaynaklarını getirecek Trans Hazar Boru Hattı üzerindeki görüşmeler Avrupa Birliği (AB), Azerbaycan ve Türkmenistan arasında halen sürdürülüyor.

Bakın su içmemek neye sebep oluyor Su içmek gündelik hayatta ihmal ettiklerimizin başında gelir. Az içilen su vücudun tüm dengesini bozar ve kişide yorgunluk, hafıza bozukluğu, sinirli davranışlar görünür. Suyun faydalarını ise şöyle: Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, ayrıca atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar. Ağız, göz ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini sağlar. Susuzluk kişiyi gergin ve sinirli yapar konsantrasyonunu da azaltır Vücuttaki kan, gastrik sıvı, tükürük, amniyotik sıvı (gebelikte) ve idrar gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur. Kabızlığın önlenmesine katkıda bulunur. Cilt sağlığında, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının denetiminde, ödemin atımında rolü vardır. Tükürük ve mide salgısında besinlerin sindirilmesinde görev alır. Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla

birlikte önler. Vücudun ihtiyaç duyduğu iz minerallerin pek çoğunu sağlar. Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür. Zayıflama diyetlerinde metabolizmayı çalıştırmanın yanında, midede hacim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar. Su yaşamın vazgeçilmezleri arasında olmasına rağmen asıl problem su içme kültürünün geliştirilememesidir.

Su içme yarışması ölüm getirdi ABD’de ‘hiç tuvalete gitmeden en çok suyu içme yarışması’na katılan bir kadın su zehirlenmesinden yaşamını yitirdi. Yerelbirradyotarafındandüzenlenenyarışmaya katılan 19 kişi video oyun sistemi kazanabilmek için litrelerce suyu hiç tuvalete gitmeden içti. Üç çocuk sahibi, 28 yaşındaki Jennifer Strange, yarışmadanbirkaçsaatsonraevindeölübulundu. Strange’e otopsi yapan yetkililer, genç kadının su zehirlenmesinden öldüğünü açıkladı. Yakınları, ne kadar su içtiği bilinmeyen Strange’in yarışma sonrasında ağrılardan şikayet ettiğini belirtti.

3

Rafet ULUTÜRK Kaynaması Lazım

Tarih: 12 Şubat 2017 Seçimlerin sonucunu kestirmek için erken Bulgaristan yine erken seçime gidiyor. Sosyolojiden ekmek yiyenler kafa kafaya vermiş, SUSUYORLAR. Siyasetçiler veresiye defterlerini KAPATMIŞ. Yeni borç defteri açıyor. Seçmeni’nin % 90’nı 70 yaşın üstünde olan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) yerden göğe toz kaldırıp İKTİDAR OLACAĞIM diyor. Toplantı salonlarında sıraların seyreldiğini gören Bulgaristan’ın Avrupa Geleceği için Vatandaşları (GERB) partisi Başkanı Borisov propagandanın yönünü değiştirdi. “Üç çocuk yapana” ve “evde torun bakan yaşlılara asgari ücret” vaat etti. Korku basmış memleketimi. İnsanlar seyrelmiş. İnsan sıcaklığı olmayan yerde hayat yok. Bizim kimse hakkında öykü düzmemize gerek yok. Her şey ortada! Seçimde de başarılı olmak isteyenlerin gerçekçi ve risk alan kişiler olması gerekiyor. 2001’de Bulgaristan seçmen, Çar II. Semeyon Sofya’ya indiğinde ve “847 günde tüm sorunlarınız çözülecek ve mutlu yaşayacaksınız” dediğinde, risk aldı. Hayal kırıklığına uğradı. II. Simeyonu ikinci defa görevden indirdi ve “hadi yolcu yoluna” dedi. Aynı sözler 1997’de Güçlü Bulgaristan lideri olarak tek başına iktidar olan Başbakan İvan Kostov’a da dendi. Aynı sözler 27 Temmuz 2009’da Başbakan koltuğundan kaldırılan BSP lideri Sergey Stanışev’e de dendi. Bulgar halkının çoban sopası sanki kapı ardında! Koyunlarına çoban olarak seçtiğine çoban sopasını veriyor ve seyrediyor. Son dönem çok gergin geçti 2 yılda 3 meclis ve 5 hükümet değişti. Ortalıkta iş yapacak adam kıtlığı var sanki! Çoban sopasını 2 defa yağmurluğunu altına gizleyen Boyko Borisov 2014’te Başbakan olduğunda hükümet işlerini kiraya verdi. Sağlık, eğitim, adalet, savunma bakanlıklarını Reformcu Blok siyasetçilerine vermişti. Hepsi biz bu boğayı yeneriz deyip boynuzlarına yapıştılar, 2 yıl sonra aralarında selam verecek adam kalmadı, şimdi hepsi pes etmiş aslan gibi ölümcül yaralarını yalıyorlar. Son dönemde GERB partisi kazanında kaynayan “Ataka” , VMRO ve sahte “Yurtsever Cephe” siyasetçileri Bulgaristan’ı baştan başa kokuttular. Düne kadar demokrasi bahçelerinin gül kokmasını beklediğimiz memleketimiz bir uçtan bir uca küflü ve ekşi milliyetçilik koktu. Halkın davranışını kestirmek zor! Geçen senenin son günlerinde Mleçino “Türkan Çeşme” şehitlerimizi anma töreninden dönen eli bastonlu Hafize nineyi durduran Bursa “Olay” TV muhabirinin “Bir gelişme var mı nine?” sorusuna, “Hayır be kızanım, tâ bi şe olmadı!” sözleri kulağımdadır. Dün Kırcaali’deydim. Öğle yemeğine davet edildiğim dostumun annesi Ayşe teyze bize köy yemeklerimizin sofra zevkini yeniden yaşattıktan sonra teşekkür ederken, “Seçim olacakmış haberiniz oldu mu nenem? Ne dersin?” dediğimde şu cevabı aldım: “Tâ kaynamadığa be gülüm. Kaynadıktan sonra, tadına bakar söyleriz!” cevabını verdi. Ayşe nine siyaset akademisi bitirmemiş. Gazete okumuyor. Politik olayları ev önündeki peykede bir şeylerle uğraşırken akranlarıyla kaynatıyor. Onlar pişmemiş aşın tadına tuzuna bakılmaz kuralından şaşmıyor. Siyaseti tencerede kaynayan aş, Bulgaristan’daki bugünkü seçim önü durumu henüz altı yanmamış ateş olarak görüyorlar. Onların kesin inancına göre bu seçimde tencereye giren malzeme eski seçimlerinkinden pek farklı olmadığından, dıştan müdahale edilse de edilmese de pişecek aşın tadı iki aşarı beş yukarı aynı olacaktır. Fakat toplum zehri dediğimiz ve milliyetçilikleri faşizme kokan “Ataka” , VMRO ve sahte “Yurtsever Cephe” gibi düşmanlıkları ayarsız güçler, önümüzdeki iktidar devir töreninde siyaset sahnesinden düşmeleri iyi olurdu da, son haftalarda sesi biraz kısılmış olan Çingene, Türk, Müslüman, sığınmacı ve Türkiye düşmanı siyaset közleri kamuoyunu ısıtmaya devam ediyor. Bizdeki siyaset toplantıları sebze meyve pazarı gibi, almayanın kafasına varıyorlar, alacak olsan fiyat ateş pahası, yanına varılmıyor. 27 yıldan beri halkımızı Avrupa halkları arasında en sefil, en yoksul, en acınası, en sürünen ve en zifiri karanlıkta tutma yarışında olan siyasi partiler


4

j X E DW - 2017

Levent RASİM Yaşlı Direkler Çatırdı-

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Hocalı Katliamını Yapanlar Hala Cezalandırılmadı Hem dünyada bunu daha farklı biçimde değerlendirmeye başladılar, aynı zamanda dost ve kardeş ülkeler de İslam Örgütü üyesi olan birçok ülke Hocalı soykırımını tanımış durumdalar. ya da Azerbaycan’ın tezine ciddi destek vermektedirler. Sanıyorum sadece Hocalı soykırımın tanınması ve hukuki açıdan değerlendirilmesi değil, aynı zamanda Hocalı’nın kurtuluşu için de ileride Azerbaycanbayrağının oralarda yeniden dalgalanması için de bu tür etkinliklerin faydası olacaktır.” Acaloğlu, Hocalı katliamının Birleşmiş Milletler’in soykırım tanımına tamamen uyduğunu dile getirerek, “Sanıyorum kar topu gibi daha da hızlanacak. Azerbaycan’ın imkanları genişlemiş durumda. Özellikle Türkiye’deki siyasi irade ciddi bir biçimde bu konuya eğiliyor.” ifadelerini kullandı. “Bu soykırımın tek nedeni Türk’e karşı olan düşmanlıktır” Aydın Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Rövşan Alizade de Hocalı katliamına maruz kalan Azerbaycan Türklerinin bu vahşeti yaşamasıyla ilgili bugüne kadar Ermenistan birliklerinin yargılanmadığını söyledi. Ayrıca bu meselenin hem Azerbaycan hem de Türkiye Türklerini öfke-

lendiren bir konu olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hocalı soykırımını türetmiş olan kişiler yani Ermenistan neden hala ister uluslararası mahkemede olsun isterse de bazı ulusal mahkemelerde yargılanmamıştır? Yani özellikle Azerbaycan ve Türkiye nüfusunun istediği budur ki bu soykırımı türetmiş olan kişiler veya gruplar cezalandırılsın. Çünkü bu soykırım çok eski devirlerde gerçekleşmemiştir. Yani 25 sene önce yaşanmış olan bir soykırımdır. Türklere karşı gerçekleşmiş olan soykırımın nedeni Türk ulusuna veya Türk’e karşı olan düşmanlıktır.” Ural Eğitim Kültür ve Stratejik Araştırmalar Derneği Başkanı Bülent Maşaoğlu, “Hocalı soykırımı tarihin kara bir lekesi olarak tarih sayfalarında yer almıştır. 1992’de Ermeniler tarafından Hocalı’da yapılmış olan soykırımın neticesinde her sene oradaki şehitlerimizi anmak üzere bu gün de BULTÜRK Derneği ile birlikte programlar düzenlemekteyiz. “Amacımız bu soykırımı sadece Türkiye’ye değil, dünyaya tanıtabilmek. Bu soykırımı, bize soykırım iddiasında bulunan insanların yapmış olduğunu açık ve net şekilde tüm kamuoyuna aktarabilmektir. Dernek olarak daha çok Türk dünyasıyla irtibatlı haldeyiz. Türk dün-

Tarih: 15. Şubat 2017 Her saat 6, her gün ortalama 136 kişi ölüyor, 600 köyde in cin yok. yasının değişik bölgelerinde de dernek Eskiden köyde harman kenarına toplanır goy temsilciliklerimiz aracılığıyla bu faaliyet goy yapardık. Genç kuşak goygoyculuğu bilmeye bugün anma programı olarak devam etbilir yani boş boş sallar, gevezelik ederdik. Şimdi mekte. En büyük amacımız başta Türgençler köylerden çekilmiş, her yer ıssız oldu. kiye olmak üzere, Türk dünyasında ve Köyler öksüz gibi. akabinde tüm dünyada Hocalı vahşetini, Bulgaristan’da toplam 600 köyde insan kalsoykırım olarak tanıtabilmektir.” dedi. madı. Kırcaali ve Deliorman köylerinin birçoğu da boşaldı. Kalanlar sanki köy bekçiliği yapıyor. Rafet ULUTÜRK’te “Hocalı sadece Arabaya motora binip birisi zikzak çizsin diye Azerbaycan’ın değil tüm Türk Dünyasıbekleyenler var. nın problemidir. Bu tür programların artEskiden önemli bir iş yapacak olsan, aynı işi ması gerektiğini ancak Azerbaycanlı kardaha önce yapmış olan biri dikilirdi başına ve deşlerimizden de bizim Bulgaristan’da “önce toza, sonra taşa “ vurmayı öğren nasihatyapılan soykırımları da dernekler aracıleri dökerdi. lığı ile Türkan çeşme, Cebel-19 Mayıs, Memleket boşalıyor. Tutturmuşlar biz 7 mil20 mayıs Demir baba vsy. gibi anma töyonuz masalını sakız gibi çiğniyorlar. Oysa önce renlerinde kendilerini yanımızda ve ya “etnik temizlik” dediler ardı kesilmedi. 720 bin ayrı programlarla anmalarını arzu etkardeşimiz artık Türkiye’de. Biz yapışkan bir mekteyiz. Ayrıca bir Türk Dünyası Soymilletiz, birbirimizden zor kopuyoruz, Türklüğümüzde güçlü bir iç yapışkanlık var. Hiyerarşiye kırım Takvimi de oluşturmalıyız. Böysonsuz saygımız ve öncü iradesine bağlılığımız lece tüm Türk Dünyasının problemlerini sınırsız. İşte bu niteliklerimiz Türklüğümüzü kaykendi insanlarımıza anlatma ve sahipnaştırıyor, bizi aynı ruhta buluşturuyor. Batıya gilenme duyguları aşılamış oluruz” dedi. denler de 2 milyondan fazla, en kalabalık koloniProgramın sonunda katılanlarla birler İspanya ve İtalya’da bulunuyor. likte bir fotograf çektirerek bu günü Bulgarlar dağ yamaç köylerinden il merkezkayıtlara geçmeleri sağlanmış oldu. lerine akarken il merkezlerinin yerlileri de dış ülkelere göç ediyor. Bulgaristan’daki köy toplamı 5 bindir. 1990’dan beri 6 bin köyün sakinlerinin ya hepsi ölmüş ya da ayakta kalanlardan birisi köyde kalmış ve bekçilik yapıyor. Ülkelerin askeri gücünü kıyaslayan Glo- Toplam nüfus : Türkiye: 98 Aktif Yedek Asker Saldırı Uçağı Köylerin insansızlaşmasının sebepleri başlıca bal FirePower sitesi, karşılaştırma imkanı yapAlmanya: 77 ekonomik olsa da bölgelere göre değişiyor. Me- mayıda sağlayan “Ülkelerin Askeri Güçleri” Türkiye: 79,414,269 Türkiye: 185,630 (Sabit Kanatlı) sela bir Tuna ili olan Vidin’de iş ve dış göç adeta listesinin yeni sıralamasını açıkladı. 50’den Almanya: 80,854,408 Almanya: Türkiye: 207 Tank Gücü yarış ediyor. “Gün gelir döneriz” deyip kapıyı çe- fazla kriter ele alınarak hazırlanan listede, Almanya: 169 145,000 Askeri Hizmete Uygunluk: ken köyünü terk ediyor. Köyünden geri dönmeTürkiye: 3788 mek niyetiyle çıkan 100 kişi Vidin şehrine yer- Türkiye 8. sırada yer aldı. Her Daim ordu ve Türkiye: Savaş Uçağı Almanya: 1556 Uçak (HEPSİ) leşmeye çalışırken, şehrin sakinlerinden 200 kişi askeri teknik gücüyle övünen Almanya ise neredeyse tüm alanlarda Türkiye’nin geri35,010,000 Türkiye: 207 Türkiye: 1,007 aynı zamanda bavul sıkıyor. Tuna kıyısı sakinZırhlı Savaş Aracı leri yeşil, güzel, sulak, suları şifalı diye anlattığı- sinden kaldı. Son dönemlerde sorunlar yaşa- Almanya: Almanya: 169 Almanya: 676 Gücü mız yerleşim yerlerini ter edince ya İspanya’ya dığımız Almanya’da bu sıralama şoke etkisi konuyor ve orada iş bulup yuva kurmaya çalışı- yarattı. Peki Türkiye ve Almanya’nın askeri 29,540,000 Eğitim Uçağı Türkiye: 7.550 Helikopter yorlar. Bulgar hükümeti oralarda Bulgarca kurs- güçlerinin kıyaslaması ne durumda? Türkiye Türkiye: 276 Almanya: 5,869 ları ve kültürel etkinlik merkezleri açıyor. Vidin mi Almanya mı daha güçlü? İşte Türk ve Al- Yıllık askerlik çağına Türkiye: 445 yöresindeki geçimsizlik çocuk ölümlerini çok tır- man askeri gücü karşılaştırması... ulaşan nüfus (Yıllık) Almanya: 359 Almanya: 51 mandırdı. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, geçen Türkiye: sene ilde 300 çocuk dünyaya gelmiş, fakat çocuk Saldırı Helikop- Nakliye Uçağı da bu dünyadan gitmiş. Küresel ateş gücü sıralaması : 1,375,000 Türkiye: 439 teri Osmanlıdan ayrılmazdan önce, 1875 yılında Almanya: yapılan sayıma göre, Vidin sancağında 291 bin Almanya: 215 Türkiye: 64 Bulgar, 40 bin Türk, 29 bin Ulah, 5 500 Çingene, Türkiye: 8 791,000 Almanya: 44 2 000Yahudi ve başka etnik azınlıklardan da 10 Almanya: 9 Mevcut Havaalanı bin kişi yaşıyordu. 1934 yılında yapılan seçim Vidin ilinde 191 784 kişi yaşıyordu. Bunlardan 55 bini il merkezi Vidin’de kalıyordu. 1985’te bu rakam 87 000’ne yükselmişti. Bölgedeki bütün dağ köyleri boşalTasarımı Türk Deniz Kuvvetleri personeli tarafından yapımıştır. Bugün Vidin ilinde yaşayan her üç kişiden biri emeklidir. Türk kalmamıştır. lan, İ sınıfı fırkateynlerin ilk gemisi olan “İstanbul Fırkateyni”nin Bu konular üzerinde düşünenlerin fikirlerine ilk kaynağı, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ve Deniz Kuvvetkulak verildiğinde, kalan insanların aynı bölgede leri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu tarafından yapıldı. tutulabilmesi için mutlaka hayvancılık, arıcılık Törende Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Deniz Kuvvetleri ve organik tarım geliştirmek zorunludur. Son 10 Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu ile 2007’de mayın patyılda böygeye yatırım yapılmamıştır. Biz Müs- laması sonucu terör gazisi olan er Ahmet Kayaoğlu ve 1994’te lüman Türkler olarak Vidin-Tuna kıyısında artık bitmişiz, şimdi hala tutunmaya çalıştığımız Kara- Bingöl’de şehit olan er Selahattin Boydaş’ın kızı Elife Boydeniz ilimiz Burgaz yöresindeki duruma bir göz daş tarafından İstanbul Fırkateyni’nin ilk sac kesimi yapıldı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının, yüksek menzile, etkin silahlara, atalım. Burgaz ilinde nüfusu çok fazlasıyla yaşlanmış komuta kontrol ve savaş sistemlerine yönelik ihtiyacının milli imkandurumda. Türkiye ile Dede ağaç sınır kapısında larla karşılanmasına yönelik çalışmalar başlamış, bu kapsamda «ada sıbulunan Malko Tırnovo belediyesindekilerin sa- nıfı» korvetlerin devamı olarak «i sınıfı fırkateyn»in yapımı planlanmıştı. yısı çok azalmış. Daha önce 7 bin kişinin yaşadığı Milli gemi inşasında bir başlangıç olan ada sınıfı korvetlerin başarısı rak ASELSAN tarafından milli imkanlarla geliştirilen, adını ünlü bu sınır şehrinde ancak 2 500 kişi kalmış. Her gün diğer ülkelerin de dikkatini çekti. Milli imkanlarla yapılan ada sınıfı 4 kor- Türk denizcisi Piri Reis’ten alan “Piri” entegre edilecek. Böyle2 cenaze kalkan şehrin çan sesleri sınır kapısında vetin ardından 5. gemi olarak fırkateyn sınıfı gemi yapılacak. «İstanbul» işitiliyor. Burada dikkat çeken nüfus rakamlarının adı verilen gemi,Türkiye>nin ilk milli fırkateyni olma özelliğini taşıyacak. likle çok alçak irtifadan yaklaşan ve radar tarafından görülemeyen güdümlü mermilere karşı tespit imkanı sağlanacak. ilk sırasında, Türklerin yaşadığı Ruen bölgesinden Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, i sınıfı fırkateynin taAyrıca, ilk defa milli imkanlarla bir Elektronik Taaruz Sistemi ge2 000 kişinin, Karnobat belediyesi köylerinden sarımını, ada sınıfı korvet dizaynını esas alarak yaklaşık liştirilecek. Gemiye entegre edilerek elektronik harp kabiliyetlerine 600 ve Sungurlare şehri sakinlerinden de 2 000 2 yılda tamamladı. İ sınıfı fırkateynlerin boyu ve menzili ada sıilave edilecek sistemle düşman unsurların sahip olduğu silah elektronik kişinin son 10 yılda Bulgaristan’dan dış ülkeye nıfı korvetlerden daha uzun olacak. İ sınıfı fırkateynler İstanbul>dan sistemlere karşı aldatma ve karıştırma imkanı, milli olarak kazanılacak. göç etmesi oluyor. Sozopol gibi gözde bir deniz sayfiye merkezinden de 2 000 kişinin Burgaz’a Somali veya Yemen>e yakıt ikmali yapmadan ulaşabilecek. Kullanılan 76 milimetrelik Compact baş topun geliştirilmesiyle Gemiye Dikey Atım Sistemi (DAS) ile su üstü ve hava hedeflerine atım adedi dakikada 80>den 120>ye çıkarılacak. Top kontrolleri anataşınması düşündürücüdür. Bulgar İstatistik Enstitüsü verilerine göre bu Karadeniz ilimizde nüfus karşı “Evolved Sea Sparrow Missile” (ESSM) güdümlü mermi atma log sistemden dijital kontrollü hale dönüştürülecek. 12,7 milimetre 120 bin kişi azalmıştır. kabiliyeti kazandırılan fırkateynlerin, ESSM güdümlü mermi entegras- makineli tüfek monteli STAMP sisteminden 25 milimetre top en1991 yılında Filip Dimitrov hükümetinin yonuyla hava hedeflerine karşı kullanılabilecek güdümlü mermi sayısı tegreli STOP sistemine geçilerek silah menzili ve tahrip gücü artırıBulgaristan’da kooperatifçiliği dağıtması, Müslü- 21’den 64’e, menzili ise 5 kilometreden 18,5 kilometreye çıkartılacak. lacak. Bu sayede asimetrik tehditlere ve radar kesit alanı küçük su man Türklere 1984–1989 döneminde yapılan zuİ sınıfı fırkateynlere kızıl ötesi arama ve takip sistemi ola- üstü hedeflerine karşı daha etkin savunma ve taarruz yapılabilecek. lüm esnasında tarım ürünleri dış pazarlarımızın

Türkiye mi Almanya mı kimin askeri gücü daha iyi?

İlk milli firkateyn için kaynak yapıldı


j X E DW - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bu kıyafetler sağlığınıza zarar veriyor Gardırobunuzdaki günlük kıyafet ve ak- Parmak arası terlikler

5

Musa Vatansever Bu Kabaktan

sesuarlar göründüğü kadar masum değil. Plaj için sık kullanılan bir aksesuardır fakat yeteri kadar güvenli deÇekirdek… ğildir. Bu tür terlikler, ayaklarda kolaylıkla enfekte olabilecek sıyrıklara neden olabilir. Dahası, çok düz olan parmak arası terlikler, Dar pantolonlar Tarih: 18 Şubat 2017 Darpantolonlar,bacaklarısıkmasınedeniylebacaklarazararveriyor. ağırlığınızı topuklarınıza daha fazla vererek sırt ağrısına neden olur. İnsan kimliğinin dokunulYaygın olarak kullnılan bu parçalar, kan dolaşımı, damarlar hatta mazlık ilkesi ve biz neredeyiz? sindirim sistemini olumsuz etkiliyor. Sinirler üzerinde yaptıkları Korseler Zor bir dönemden geçiyoruz. Zaten “Bulbaskı nedeniyle uyluklarda hissizlik ve ağrı da sonuçlardan bazıları. S ı k ı b i r k o r s e , n e f e s d a r l ı ğ ı , k a s a ğ - gar Etnik Modeli” icat edileli ve bizi içine sıkışrısı ve kan dolaşımı gibi sorunlara neden olabilir. tıralı yıllar oldu. Kızışmamızdan biriken gergin-

Yüksek topuklu ayakkabılar

Araştırmalar, kadınların erkeklerden dört kat daha fazla ayak Büyük çantalar problemi yaşadığı sonucuna vardı. Eklem ağrısı, ayak bileği bur- Kadınların çantalarında her şeyi bulundurmaları bilinen bir gerkulmaları, sinir hasarı bunlardan sadece birkaçı. Bu sorunlardan çek. Bu nedenle büyük çanta demek daha fazla ağırlık demek. herhangi birine sahipseniz, sorumlusu severek giydiğiniz yüksek Bu da omuz ve kas ağrılarına neden olur, eklemlere zarar verir. topuklu ayakkabılar. Özellikle uzun mesafeli bir yürüyüşe çıkmayı planlıyorsanız, ayaklarınız için daha rahat tercihler yapmalısınız.

Kravatlar

Kalem etekler

Kadınlar tarafından tercih edilen moda parçalardan biri olan kalem etekler, bacakları birbirini aşırı yaklaştırması nedeniyle denge problemlerine neden olur. Düşme olasılığı artar. Yürümek ve arabaya binmek gibi hareketleri kısıtlar. Ancak en önemli zararı, kas gerilmesi ve diz deformasyonlarına neden olmasıdır.

Giydikleri yüzünden acı çekenler yalnızca kadınlar değil. Yapılan araştırmalarda erkeklerin % 67’si bedenlerinden daha küçük gömlekler giyiyor. Sonuç olarak, küçük gömlekler ve sıkı kravatlar kan dolaşımını azaltır, göz içi basıncını arttırır, baş ağrılarına neden olur, boyun hareketini sınırlar ve sırt ve omuzlarındaki kas gerginliğini arttırır. Ağır küpe ve kolyeler Yapılan son araştırmalara göre, kulak deliklerinin % 20>sinde bakteri enfeksiyonu geliştiği görüldü. Büyük ve ağır küpelerin Küçük sutyenler kullanımı, kulakların kepçe olmasına yol açıyor ve plastik cerYanlış sutyen bedeni sırt, omuz ve omurga ağrısı gibi sayısız soruna rahi gerektiren sonlara kadar varıyor. Aynı şey kolyeler için nedenolabilir.Sutyenaldığınızda,muhakkakdenemelisiniz.Büyük de geçerli. Yaşadığınız boyun ağrısının nedeni, kolyeleriniz olagöğüsleriniz varsa, ince askılardan kaçınmalı, daha küçük bir üstübilir. nüz varsa metal parçaların zarar vermediğinden emin olmalısınız.

İlk Günden İtibaren Eklem veNasılDizYapılır? Ağrılarına Bu Güçlü Karışım ile Veda Edin..

Yaşlılık, kötü duruş ve rahatsız edici ayakkabılar gibi eklem ve diz ağrısına neden olan birçok faktör vardır. Bu ağrı bazen dayanılmaz bir hal alır ve hayatınızı zorlaştırarak günlük rutin işleri yapamaz hale gelebilirsiniz.. İğneler ve ilaçlar yerine, bu güçlü doğal ilaç, eklem ve diz ağrısı için sonsuza kadar elveda demektir! Gerekli malzemeler: * 1 su bardağı yulaf * 1 fincan doğal portakal suyu * 1 tatlı kaşığı tarçın * Kıyılmış 2 su bardağı ananas * Yarım su bardağı ezilmiş badem * Doğal bal

Yulafları küçük bir tencereye döküp üzerine su ilave edin ve yulaflar pişene kadar orta ateşte kaynatın. Yulaf piştiğinde ocağı kapatıp soğumaya bırakın. Diğer malzemeleri ise blender yardımıyla karıştırın. Daha sonra yulaf ile karıştırın. Çok yogun olursa biraz daha su ilave edebilirsiniz. Soğuk olarak için. Birkaç günün sonunda inanılmaz sonuçlar elde edersiniz. Bu süper karışım eklem ve diz ağrısını ortadan kaldıracaktır. Dahası, tendonlarınızı ve hasar görmüş bağlarınızı güçlendirecek ve onaracaktır!

KEMİK ERİMESİ OLANLAR İÇİN MÜTHİŞ REÇETE !!!

Yumurta kabuğu eskiden önemsiz bir çöp olarak nitelendirilirdi ve çöpe giderdi. Ancak sonradan yapılan araştırmalar yumurtanın en büyük faydasının kabuğu olduğunu ortaya çıkardı. Yumurta kabuğu kürünün en büyük faydalarından bazıları ise kemik yapısını güçlendirici etkileri, dişleri güçlendirici etkileridir. Kemik Erimesine Karşı Yumurta Kabuğu Kürü Tarifi: * Yumurta kabuğunun mikrobunun tam anlamıyla kırılabilmesi için öncelikle çok iyi şekilde haşlamak gerekiyor. * Haşlanan yumurtamızın kabuğunu soyuyoruz ve ardındna üzerindeki zarı da alıyoruz. Yumurta kabuğunun zarı da en az kabuğu kadar faydalıdır ve kalsiyum açısından zengindir.

* Yumurta kabuğu kürü için gerekli olan yumurta kabukları ve zarı blender içerisinde toz haline gelinceye kadar parçalıyoruz. Çok iyi şekilde parçalanmadığı taktirde yerken çıtır çıtır bir ses oluşturacak ve bu hoş olmayacaktır. Bu nedenle besinlerin içerisinde hissetmeden tüketebilmek için toz haline getirmeniz gerekmektedir. * Toz haline gelmiş olan yumurta kürü sek şekilde 1 çay kaşığı kadar yenir. Yumurta kabuğu tozunun ardından meyve suyu içebilirsiniz. Tozu, süt ve saf meyve suyuyla birlikte tüketildiğinde etkileşime geçer ve faydaları artar. Dilerseniz limon suyu da koyabilirsiniz. * Özellikle sabah kahvaltıdan önce veya akşam yemekleriyle birlikte tüketildiğinde çok faydalı olduğu tespit edilmiştir.

Diş Eti Çekilmesi İle Savaşan Doğal Yöntem

Diş eti çekilmesi dişlerinizin etrafındaki etlerin geriye doğru çekilerek diş yüzeyinizin büyük bir kısmını dışarıda bırakması demektir. Mikroorganizmalar bu bölgede çok kolay bir şekilde yaşar ve gelişirler. Hatta dişin kökü bile meydana çıkabilir, ve bundan sonra size işkence yaşatmaya başlar. Bu noktadan sonraki aşama hatta size dişinizi kaybettirebilir. DİŞ ETİ ÇEKİLMESİ YAŞAMAMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİYİM? Diş eti çekilmesi ve diğer diş eti hastalıkları sağlıksız ve iyi bakılmayan dişlerde görüldüğünden, ilk olarak ağız bakımına dikkat edilmelidir. Dişler günde en az 2 defa fırçalanmalıdır. Diş fırçası 3 ayda bir değiştirilmelidir. Dişlerde meydana gelen plaklar 6 ayda bir diş hekimine temizletilmelidir. Sigara gibi diş etine zarar verici maddeler içeren şeylerden uzak durulmalıdır. Doktorunuz tarafından tespit edilmiş herhangi bir vitamin eksikliğiniz varsa bu takviye edilmeli ve sağlıklı beslenilmelidir. Diş Eti Çekilmesi Bitkisel Tedavi ” Kekik Kürü ” Her bakımdan çok kolay bir bitkisel kür dür. Kekik kürünü yapılması çok kolay dır. İhtiyacımız olan bir miktar kekik ve su dur. Kekik Kürü Yapılışı: Kekik kürünü yapmanız için hemen hemen her aktarda kolayca tedarik edebileceğiniz bir tutam kekiği bir bardak suya ilave ederek 5 veya 6 dakika kaynatmanız dır. Kekik kürü hazır sıra geldi uygulamasına. Kekik Kürü Uygulaması: Hazırladığımız kekik kürünü ılındıktan sonra süzünüz ve dişlerinizi fırçaladıktan sonra ağzınıza bir yudum kekik kürü suyundan alınız ve fırçalayın, geçmiş olsun.

liğin güçlü patlamasıyla bu “modeli” tam tuzla buz edeceğimiz anda hep supaba bastılar. Biraz bir az havamızı aldılar. Kritik noktayı hep atlatabildiler. Davamıza ihanet edenlerin icat ettiği “modelin” içinden önce Mehmet Hocayı, Mehmet Beytullov, Aden Kenan, Güner Tahir, Osman Oktay, Korman İsmailov, Kasım Dal, en sonra da Lütfi Mestan grubu HÖH’den atıldılar. Bu kişilerin hepsi Bulgaristan Türklerinin gözdesiydi, siyasi örgütlenmemizde çok önemli röl oynamıştı. Milletvekili, HÖH Genel Başkan Yardımcılığı yaptılar, hatta L. Mestan Genel Başkan Görevinde 3 yıl bulundu. Kurulan tuzakların ve partiden atmakla Bulgaristanlı Müslüman Türklerin “oy kölesi” durumunu korumaya çalıştılar, hep başarılı da oldular. Bu 27 yıldan beri böyle sürdü. Bu iddiamızda inandırıcı olabilmemiz için, 17 Aralık 2015’i hatırlayalım. O gece “Saray”da Yılbaşı kutlamasına toplanan Hak ve Özgürlük Partisi (HÖH) Genel Başkanı Lütfi Mestan ve 4 arkadaşı parti yönetiminden ve partiden atıldı. Zulüm görmüş bir halktan doğan, ama aynı halktan koparılan bir partiyi istediği gibi ve tek başına yönetirken “supaba bas denince basan” Ahmet Doğan’dı. O bu işi kendi aklınla yapmıyordu. Sıçan bekleyen kendi gibi “sarayda” telefon başında bekliyor ve çaldığında pür dikkat dinliyor ve “evet” diyor, fırsat kollayıp harekete geçiyordu. Lütfi Mestan ve arkadaşları için telefon 13 Aralık 2015 günü öğleden sonra Sofya ”Kütüphaneciler Enstitüsü”nden gelmişti. Şifreli hattan arayan Rektör Prof Dr Stoyan Dençev’ti. O, Ahmet Doğan’ın sıkı dostu, 1992 seçimlerinden sonra HÖH görev süresinde kurulan ve 30 Aralık 1992 ile 17 Ekim 1994 tarihleri arasında Başbakan olan Lüben Berov kabinesinde Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri görevinde bulunan Dençev avizeyi hemen “DS” Albayı Prof Dr Dimitır İvanov’a verdi. Todor Jivkov diktatörlüğü döneminde komünist partisi ile gizli polis arasındaki sıcak teması, ayrıca gizli polis “DS” ile Sovyetler Birliği dış istihbarat örgütü “KGB” arasındaki gizli etkileşimden sorumlu olup 1990’dan sonra Stoyan Dençev, Dimitır İvanov ve Ahmet Doğan üçlüsü 1944-1989 komünist totaliter dönemde işlenen siyasi suçların bu arada “sözüm ona “soya dönüş” te kurşunlanan 42 şehidin katillerini, yargısız infazları işleyenleri vb korumak için kurulan “Multigrup” Holding yönetiminde sıksımı birlikteydiler. Dimitır İvanov hiç uzatmadan “biz oradaydık, mecliste o bildiriyi okuyanı çöpe at” dedi. Şu son cümlede “oradaydık” Rusya Federasyonu Sofya Büyükelçiliği’ni ziyaret ettik, “o bildiri” de Türkiye Hava Kuvvetleri tarafından düşürülen Rus “CU 24” uçağının bir NATO üyesi olan Türkiye Cumhuriyeti hava sahasını yani egemenliğini ihlal etmesini protesto eden ve Sofya meclisine okunan HÖH deklarasyonu anlamındaydı. Telefon temasının anlamı ise Lütfi Mestan’ın “defteri dürülüp çöpe atılması” anlamındaydı. Türkçemizde “siyaset meydanının” gerçek anlamı “infaz meydanıdır.” Bu meydan, dere boyu da olabilir, bir köşk veya sahte bir saray da. Lütfi Mestan’ın HÖH Genel Sekreteri olarak idam edilmesi için darağacı Sofya “Vitoş Dağı” eteklerindeki “saray” adıyla ünlenen, A. Doğan’ın kapalı tutulduğu bina seçilmişti. Vesile olarak ise, 13 gün önce toplanan 2016 Yıl Başı töreni kullanıldı. İnfaz 120 kişi önünde işlenecek ve bu da olayın geri dönüşümü olmadığını güvence altına alacaktı. Öyle de oldu. Lütfi Mestan HÖH partisi Genel Başkanlığından ayrılırken onunla beraber HÖH milletvekilleri Maryana Georgieva, Hüseyin Hafızov, Şabanali ve Aydoğan’da HÖH’te ayrıldılar, mecliste bağımsızlar sırasına geçtiler. Ardından Sorumluluk, Tolerans ve Özgürlükler için Demokratlar Partisi – DOST kuruldu. Bu partinin kurulmasına karşı ciddi tepkiler vardı. Sofya Mahkemesi dosyayı birkaç defa geri çevirdi. Kaydı geciktirdi. İtirazlar Sofya Yüksek Temyiz Mahkemesi’ne sunulduğunda beklenmedik bir olay oldu.


j X E DW - 2017

6

Ertaş

ÇAKIR

Lağım Kanalı -3

Tarih: 30 Ocak 2017 Bize bakınca ne görüyorlar? Ambar sıçanı, sıçan enceği, gemi faresi yoksa başka bir şey mi? Çuvalı Kemirip Özgürlüğe Kavuşma Zamanı Her yöneticinin bir yönetme usulü vardır. Bu yazımda yönetici sözünü “lider” kavramı yerine, usulü de yöntem (metot) olarak kullanmak istiyorum. Bulgarlar bile Ahmet Doğan’a “lider” diye hitap ederken, siz “lideri” neden kullanmak istemiyorsunuz sorusunu soracaksanız, hemen cevap vereyim. Ben, Ahmet Doğan’ı bir “lider” olarak tanımıyorum ve tanımak da istemiyorum, çünkü liderler hayırlı iş yapanlardır. Şahsen ben onun hiçbir hayra vesile işini görmedim, görebileceğime de inanmıyorum. Bir defa o, Bulgaristan Müslüman Türklerini aldatarak, yalandırarak, sahte “hak ve özgürlükler” tuzağına düşürmüş ve halen orada her birimizi ayrı ayrı boğarak yok etmeye çalışıyor. Hak ve Özgürlüklerimiz için verdiğimiz mücadele bizim aziz, kutsal, uğruna ayaklandığımız ve can verdiğimiz davamızdır ve o bu davamıza ihanet etmiştir ve bu ihanetin adı HAİNLİKTİR. İhanetin hainlikten başka adı yoktur ve tarih boyu ihanet edenlere halk mahkemelerinin hepsinde kalem kırılmış ve karar infaz edilmiştir. Doğan’ın günleri de sayılıdır. Aynı konuyu işlediğim önceki 2 yazımda, 27 yıldan beri devam eden DOĞANCI İHANET SİYASETİNİ analiz temeli olarak, hainin yakın arkadaşlarından, Bulgaristan Türklerini bir eşek olarak gören, ömrünün üçte biri sırtımızda “diği, diğiii” diyerek ve bizi nodullayarak geçen eski Hak ve Özgürlükler Hareketi Milletvekillerinden İvan Palçev’in “Kentavırlar Zamanı” eserini aldım. Anlatmaya çalıştıklarımın daha net kavranması için şunu önceden yazmak zorundayım. 1990’dan sonra, Ahmet Doğan’ın yanına işe alınan, milletvekili seçilen, Hak ve Özgürlükler Partisi Merkez Konseyine üye alınan kişilerken (Bulgar Türk fark etmez) hepsi olaya Bulgar milliyetçiliği penceresinden bakan, burunları Bulgaristan Türklerine ihanet edenlerin kokusu almayan, ijanet kokusunu kavrayamayan taş kafa ve ruhen yetersiz kişilerdir. Bu yazımda size bunu ispat etmeye, kanıtlamaya çalışacağım. Fakat önce, Bulgar milli istihbaratı (gizli polis) “DS”, Bulgaristan’da görev yapan Rus Dış Ülkelerde Casusluk Teşkilatı “KGB”, Bulgaristan Komünist Partisi (BKP), daha sonra adını değiştiren ve Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) olanla da noktalanmayan. Ayrıca Bulgar totaliter, otoriter, özellikle Türk ve azınlıklar düşmanı olan, insan kardeşliğini ayakaltına alan Jivkov’un diktatörlük rejiminin yetkili temsilcilerini aktif katıldıkları ortak uyumlu çabalarla yetiştirilip kalıplanan A, Doğan tipinin sınırsız yetkili yönetiminde edilen özetle şudur. Biz Müslüman Türklere karşı 1990’dan bu yana izlenen, hainlikle nitelenen siyaset çizgisinde elde edilen başarıyı kitabın 336. sayfasında psikoloji Profesörü Lüdmil Georgiev’in kaleminden okuyoruz: O şunları yazıyor: “Somut olarak, ülkedeki Türk etnik topluluğuyla ilgili olarak, “demokrasi ve serbest Pazar ekonomisine” geçişle karşılaştırıldığında, bugünkü kıstaslarla değerlendirdiğimizde “Bulgarlaştırma süreci” oldukça yufka bir uygulama olarak ortaya çıkıyor. Biz bugün Bulgaristan Türkleri hakkında elimizi kalbimize koyarak, hakları ve özgürlükleri uğruna isimlerini geri almak için, okullarda ana dillerinde eğitim ve öğrenim almak için mücadeleye kalkıştıklarında birbirine sımsıkı bağlanmış, kenetlenmiş hareket eden 26 yıl önceki Türklerden çok daha farklı bir tablo görüyoruz. Bugün bizim Türklerimiz daha önceki yıllara kıyasla her zamankinden daha fazla “Bulgarlaşmıştır.” Nedenine gelince, Bulgarlar arasında olduğu gibi onların arasında, kolektif (ortak) hedeflerden vazgeçip bireysel paçayı kurtarma eğilimi ağır basmıştır. Bulgarların arasında olduğu gibi Türklerin de arasında ortak ve uyumlu değerler şarkısını çağdaş kapitalizm en kaba bir şekilde ayaklar altına alarak ezdi. Başka bir değişle “Bulgar halkı nasılsa, Türkleri de öyledir, değimi yerleşti.” Bu görüşte kitabın yazarı olan İvan Palçev işle Prof Lüdmil Georgiev birleşiyor ve elde edilen büyük başarı olarak, Bulgaristan’da Türklerin birlik ve beraberliğinin, Türk kimliğini belirleyen anadil, din, eğitim vb konularda bizim parçalanarak dağıtılabilmemizi kendi açılarından en büyük başarı olarak değerlendiriyorlar.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Hangi ülkede ne kadar altın var? Amerika Birleşik Devletleri: 8.133,5 ton

Çin Cumhuriyeti: Türkiye: Portekiz: Suudi Arabistan: Birleşik Krallık: Lübnan: İspanya / Avusturya: Kazakistan: Belçika: Filipinler: Venezuela: Cezayir:

Almanya: 3.377,9 ton İtalya: 2.451,8 ton Fransa: 2.435,8 ton Çin: 1.842,6 ton Rusya: 1.615,2 ton İsviçre: 1.040,0 ton

Japonya: 765,2 ton Hollanda: 612,5 ton Hindistan: 557,8 ton Avrupa Merkez Bankası: 504,8 ton

Dünya’da İlginç Bilgiler

19. yüzyıldaki tüm insanlar, şuan 2 dakikada çekilen fotoğraflar kadar fotoğraf çekememişti. İlk 'Star Wars' Filmi yayınlandığında ( 25 Mayıs Bal güneş görmediği sürece asla bozulmaz. 1977) Fransa'da hala giyotin ile idam yasaldı. Mavi balinaların kalbi o kadar büyüktür ki bir insan atardamarları içerisinde rahatlıkla yüzebilir. Ahtapotların üç tane kalbi vardır. Fareler ve atlar kusamaz. Yasalara göre; Belçika'da her ilkokul öğrencisinin mızıka dersi alması zorunludur. Şayet soğan doğrarken sakız çiğnerseniz; evet, ağlamazsınız. İnsanoğlunun vücudundaki en güçlü kas, çene kasıdır. Bebeklerin Sizi Hayrete Düşürecek İlginç Özellikleri; - 2 bin yenidoğandan biri dişle dünyaya gelir.- Kalp, döllenmeden yalnızca 18 gün sonra oluşur. Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm - Diz kapakları kemikten değil, kıkırdaktan oluşur. plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır. - Parmak izleri, anne karnında 3. ayda oluşmaya başlar. - Afrika kıtasında çoğul gebelik olasılığı daha fazladır. - ebekler anne karnında 25. haftadan sonra ağlayabilir. - Yenidoğan bebekler günde yaklaşık 20 saat uyuyabilir. - İkiz bebekler %22 ihtimalle solak olur - Anne olmaya hazırlanmak, dünyada bir mucizeye tanıklık etmek demektir.

Az ışıkta okumak gözlere zarar vermez. Ama gözlerinizin gereksiz yere yorulmasını istemiyorsanız aydınlık yerde okuyun. Yanlış dereceli gözlük gözleri bozmaz.Bilgisayarla çalışmak gözleri bozmaz sadece yorar. Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı. 600 tane bitki cinsi et yiyendir. (Camiraous) Yunuslarin beyni insanlarinkinden daha büyüktür. Arılar, sivrisinekler ve diğer ses çıkaran böcekler kanatlarıyla bu sesi çıkarırlar. insanlar ömrü boyunca 20 kilo toz yutarlar. Shakespeare 23 Nisan ´da doğdu ve 23 Nisan ´da öldü. Dünyada en çok kullanılan isim Muhammed ´dir. Michael Jardan ´ın bir senede Nike reklamlarından kazandiği para, Malaysia´daki Nike fabrikasinda çalisan tüm personelin aldığı senelik maaştan daha fazladır. amerikalılar hergün 1.6 milyondan fazla saat trafik sıkışıklığında zaman kaybediyorlar. Bir oyun ne önemi vardır. 1923 ´de bir oy, Adolf Hitler ´i Nazi partisinin liderliğine getirdi. Amerika ´da sandviçlerin %50 ´si öğle yemeklerinde, %28 ´i ise akşam yemeğinde yeniliyor. Her insan günde ortalama 2 kilo çöp üretiyor Kibrit kutusu kadar bir altın,bir tenis kortu büyüklüğüne kadar inceltilebilir. İnsan günde ortalama 80 ile 100 saç teli döker.

Altmış yaşında, insanlar tat alma duyularının %50´sini kaybederler. El tırnakları, ayak tırnaklarından daha hızlı büyürler. Gülmek için 17 adeleye ihtiyaç vardır. Surat asmak için ise 43 adeleye ihtiyaç vardır. İnsan vücudunda 600 ´ü aşkın adele vardır.Beynin %85 ´i sudur. İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir. Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır. Bir insan yedi dakika içerisinde uykuya dalar. Sıcak su soğuk sudan daha ağırdır. Mexico City her sene 25 cm. kadar batıyor. Peru ´da hiç umumi tuvalet yoktur. Sağ elini kullanan insanlar, sol elini kullananlara göre ortalama dokuz yıl daha fazla yaşıyorlar. Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzu dolduracak kadar tükürük salgılar. Telefonunuz 201 parçadan oluşur. Yetişkin bir insan günde ortalama 23.000 kez nefes alır. Amerikan halkının %49 ´u hergün kişi başına 3.3 fincan kahve içiyor. Sarışinların esmerlere göre daha fazla saçı vardır. İnsanlar yaşamları boyunca altı filin ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketiyorlar. Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı beş milyon kat artıyor. İnsan vücudu bir saniyede iki milyon kırmızı kan hücresi üretir. Aynı parmak izi gibi, her insanın dil izide farklıdır. Ortalama bir insan yılda 1.460 ´in

423,6 ton 396,5 ton 382,5 ton 322,9 ton 310,3 ton 286,8 ton 281,6 ton 280,0 ton 254,7 ton 227,4 ton 196,3 ton 188,9 ton 173,6 ton

Rusya, Pluto'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

Dişi battaniye ahtapotu, erkek battaniye ahtapotundan 40.000 kat daha büyüktür.

Dünyanın belki de en 'faydalı' Rus yüzücüsü.

Shavarsh Karapetyan adlı yüzücü, bir otobüsün suya çakıldığını duyduğunda 20 km'lik yüzüşünü bitiriyordu. 10 metreye daldı ve her seferde birer kişi olmak üzere 20 kişiyi kurtardı. Kendisi, 11 kez Dünya Rekoru sahibi, 17 kere Dünya Şampiyonu, 13 kere Avrupa Şampiyonu ve 7 kere Rusya şampiyonu bir yüzücü.

üzerinde rüya görür. Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler. Vücudumuzdaki kemiklerimizin dörtte biri ayaklarımızda bulunur. Ampulü icat eden Thomas Edison karanlıktan korkardı. Kürdan, Amerikalıların boğulmasına en fazla neden olan nesnedir. İtalyan bayrağının tasarımını Napoleon Bonaparte yapmıştır. Kağıt parçalar ilk kez Çin ´de kullanılmıştır. Ketçap önceleri ilaç olarak kullanılıyordu. Uzay yolculuğunda taşınacak her kilo için gerekli olan yakit miktarı 530 kg´dır. Salatalık bir sebze değil, meyvedir. Eski zamanlarda dinamit yapımında yerfıstığı kullanılırdı. Dracula, tarih boyunca sinemaya en fazla uyarlanan hikayedir. İnsanlar vücutlarinda 300 adet kemikle doğuyorlar ama yetişkin olduklarında bu sayı 206 ´ya düşüyor. Ortalama olarak, Amerika´da günde üç adet cinsiyet değiştirme operasyonu gerçekleşmektedir. Eskimolar buzdolaplarını yiyeceklerin donmaması için kullanırlar. Telefonun mucidi Alexander Graham Bell, karısı ve annesiyle hiçbir zaman telefonda konuşamadı. Çünkü ikiside doğuştan sağırdı. İnsan terinin bir santimetrekaresi 625 tane ter bezi içerir. Hindistan ´da oyun kağıtları yuvarlaktır. Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.


j X E DW - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Partilerin Yer Değiş- BULTÜRK Ankara Temsilcimiz Göç İdaresi İl Müdürünü Ziyaret mokratik Türkmen Hareketi Lideri ve BAŞtirmesi Yeterli Olamaz Bulgaristan TürkBGSAM -Seçim sosyolojisi: Tarih 11. Şubat 2017-02-11

26 Mart 2017 seçimlerine giderken halkın talep ettikleri. Bulgaristan’da seçim kampanyası hafta sonu başladı. İlk toplantılarda halkın yalnız seçim ve şu partinin bu partiyle yer değiştirmesi yeterli görülmedi. Seçim sisteminin kökten değişmesi istemi hemen ortaya çıktı. Seçmen, majoriter sistemde (en fazla oy alan kazanır) seçim yapılmasında ısrar ediyor. Referandum sonuçlarının dikkate alınmadı. Bu, seçmenin sandıklardan uzak kalmasına neden olabilir! Sosyolog Mira Radeva. Fakti bg. SEÇMEN YALNIZ PARTİLERİN DEĞİŞMESİNİ İSTEMİYOR. GERB partisinin majoriter seçim sisteminden yana çıkması kamuoyu beklentilerine uygun. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve muhalefetteki diğer siyasi partilerin referandum sonuçlarına gerekli ilgiyi göstermeden eski seçim sistemine göre oy kullanılmasında ayak direnmesi, olumsuz sonuçlar verebilir.Bulgaristan Müslüman Türkleri de statükonun korunmasına tepkilidir. Boyko Borisov majoriter seçim hazırlığı gördüğünü açıkladı.Yeni liderlerden olan Varnalı Mareşki GERB’i desteklediğini açıkladı. Sofya Yüksek İdari Mahkeme’nin kesin kararına bakılmaksızın, 26 Mart 2017’de seçilecek yeni halk meclisi halkoylaması sonuçlarını tanıyıp, majoriter seçim kararı alacak mı? Kamuoyunu ilgilendiren sorunların başında gelenler bunlardır. Mart ayında yapılacak olan seçimlerle ilgili öngörüde bulunmak zordur. Çünkü halkın olumsuz tepkisi, cezai oylama hareketlenebilir. Bunu 2001’de İvan Kostov’a ve 2005’te Simeyon Sakskoburggotskiye verilen tepkide gördük. 2017’de Ülkemiz çok derin bir istikrarsızlık içinde bulunuyor. Bunun nedenleri çoktur. İkisine işaret edelim: Birinci, Referandum yapılmasına vesile olan “Slavi Trofonov” 26 Mart seçim sonuçlarından memnun olmazsa, kamuoyu ve seçmen kitlesi üzerinden saldırıya geçebilir. İkinci, şu an çok parçalanmış olan sağ partiler de seçim sonuçlarından memnun olmayacağı artık belli oldu. Yeni durumda, sokağa çıkanların eylemlerine onların benzin taşıması bekleniyor. 1996 kışında bunu yaşadık. Yeni siyasetçi Mareşki güç toplamaya devam ediyor. Aktifleşmesi 26 Mart 2017’den hemen sonra ikinci defa erken genel seçime gidilmesine kapı aralayabilir. Bu gelişme güçlü bir hükümet kurulmasına yeni yol arandığına işaret ediyor. Ne olursa olsun, ülkemizin kaderini belirlememiz için, ulusal uzlaşı bulmamız zorunludur. Seçmen, daha önce meclise giren ve şimdi ve oy isteyen partilerinden hiçbir şey elde edilmediğini tecrübeden biliyor. Durum, kamuoyu beklentilerine yanıt vermiyor. GERB partisinin majoriter seçim hazırlıklarına daha şimdiden başlaması kamuoyu tarafından olumlu karşılanıyor. Öte yandan, BSP, HÖH ve diğer muhalefet partilerinin majoriter seçim sistemi aleyhindeki tutumu olumsuz sonuçlara neden olabilir. Çünkü seçim sistemi konusunda seçmen ne düşündüğünü ve ne beklediğini referandum da açıkça ifade etti Şimdiki tutumda, halk iradesinin dikkate alınmaması eğilimi sert tepkiler doğurabilir. Bazı uzman kişilerin seçim sisteminin değiştirilmesi konusundaki tutarsız yorumları, halkoylaması sonuçlarının susularak hasıraltı edilmesi yeltenişi olarak görülürken protesto dalgası doğuruyor. Bu gelişmeler BSP partisinin seçimden elde etmeye çalıştığı sonuçlara mutlaka olumsuz yansıyacaktır. Yüzde yüz makine ile oy kullanmaya “evet mi” yoksa “hayır mı” demeli? Makine ile oy kullanmanın beklenen sonuçları vermeyeceği artık görülüyor. Bu iş olumsuz sonuçlanırsa, elektronik oy kullanmanın başını yer mi? 2018’den sonra Bulgaristan’ın elektronik oy kullanma sistemine geçmesi kanunu mecliste onaylanmıştır. Makineli oy kullanma ile elektronik oy kullanma birbirinden tamamen farklı 2 yöntemdir.

leri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Ankara Temsilcisi olan ve aynı zamanda Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonu BAŞKON Yurtdışı Türkler ve Göçmenler Platformu Başkanı görevini yürütmekte olan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail CİNGÖZ; 21. Dönem Afyon Milletvekili Müjdat KAYAYERLİ ve De-

KON Yurtdışı Türkler ve Göçmenler Platformu Üyesi Abdulkerim AĞA ile birlikte 07 Şubat 2017 günü Ankara Göç İdaresi İl Müdür Vekili Adem SEZER’e ziyaret bulundular. Irak ve Suriye Türkmenlerinin ülkelerindeki ve Türkiye’ye göç edenlerin ülkemizdeki mevcut durumları hakkında genel bilgilerin alınmasına müteakip, halen Irak ve Suriye’de devam eden sorunları ile birlikte Türkiye’ye göç etmek zorunda kalanların karşılaştıkları zorlukların ve sorunların çözüm önerileri istişare edilmiştir.

Kanser hakkında bilinmeyen 9 ilginç gerçek Kanser türleri hakkında her geçen gün yeni bilgiler öğrenmeye devam ediyoruz. Peki kanser hakkında gerçekte ne biliyoruz? İşte kanser hakkında bilinmeyen 9 ilginç gerçek… 1.Kanser kelimesi Latince “yengeç” kelimesinden gelir Eski çağlarda doktorlar, ana gövdeden çıkan damarları ya da uzantıları olan tümörleri yengeçe benzeterek “yengeçimsi” yani ‘cancerous’kelimesinikullanmışlardı. 2.İlk olarak Antik Mısır’da tasvir edildi Kanserin bilinen ilk tanımına MÖ 1600’lerde bulunan Edwin Smith Papirüs’ünde rastlandı. Papirüste, bir meme kanseri tümörünün yangın tatbikatı adı verilen bir aletle alınması anlatılıyordu. Bu operasyona rağmen hastalık hakkında “tedavisi olmayan” notu düşülmüştü. 3.Solaryumdan kaynaklanan cilt kanseri vakaları sigaradan kaynaklanan akciğer kanseri vakalarından daha fazla Yapılan son araştırmalara göre, yalnızca ABD’de her yıl 419.000’in üzerinde solaryumdan kaynaklanan yeni cilt kanseri vakası görülüyor.

4.Tüm kanserlerin yarısından fazlası önlenebilir Araştırmacılara göre kanserin tüm türlerinin yarısından fazlası ve kansere bağlı tüm ölümlerin neredeyse yarısı önlenebilir. Bu da yılda 2,4 milyon ila 3,7 milyon ölümün önlenebileceği anlamına geliyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerdeki kanserden ölümlerin ise %80’inin önlenebileceği düşünülüyor. 5.Kanserin bilinen 200’den fazla türü ve alt türü var Kanserin tek bir hastalık olduğunu düşünmeyin! Son 10 yılda kanserin 200’den fazla çeşidi ve alt türü olduğunu öğrendik. Bu bilgi ile “herkese uyacak tek bir tedavi” yerine kişiye özel tedavi modeline yönelim başladı.

Kansere 10 yılda çare bulunabilir

6.Tüysüz Köstebek Fareleri-

nin Kansere bağışıklıkları var Bu yeraltı memelilerinin vücutları hiyalüronik asit yönünden zengindir. Bu da vücutta yağ gibi davranarak kanserin büyümesini engeller. Bu buluş, ileride kanserin yeni tedavilerine neden olabilir. 7. Dünya çapında kanserden kurtulmuş 28 milyon insan var Özellikle son 10 yılda yapılan çalışmalar sayesinde kanserin her zaman ölümle sonlanan bir hastalık olmaktan çıktığı gözlendi. Kansere yakalanan vakalardaki sayı artmış olsa da kanserden kurtulan vaka sayısında da şimdiye dek görülmemiş bir artış var. 8.Kanserin tüm çeşitlerinin yalnızca %5 ile %10 arasındaki kısmı kalıtsal Kansrin pek çok türü kalıtım ve sigara, alkol, yeme düzeni gibi çevresel faktörlerin karışımına bağlı olarak gelişir. 9.Meme Kanseri sol memede daha sık görülür Sol memenin kanser üretme olasılığı sağ memeye göre %5 – %10 daha fazladır. Ayrıca vücudun sol tarafı melanomaya (cilt kanseri türü) daha yatkındır. Bunun nedeni ise henüz bilinmiyor.

Seçim öncesine yine b e l i r s i z l i k h a k i m

26 Mart’ta yapılacak erken seçimler için parti ve koalisyonların tescil işlemleri dün başladı. Tescil süresi 8 Şubat’ta doluyor. Seçimlere katılacak partilerin sayısı ve aralarındaki koalisyonlar her ne kadar önemli olsa da şu anda kamunun gündeminde seçim öncesi ortamın diğer boyutları ön sırada yer alıyor. Bu seçimlere kadar nispi seçim sisteminin çoğunluk sistemi ile değiştirilemeyeceği görüldükten sonra şimdi ülkemiz, seçimlere kadar kalan kısa süre içinde makine ile oy verme yöntemini uygulamaya koymak mecburiyetinde. Seçimlere tescil işlemlerinin start aldığı gün Yüksek İdare Mahkemesi, Merkez Seçim Komisyonu tarafından oylama makinelerinin sadece 500 yerde olmak üzere kısmen getirilmesi yönündeki ka-

rarının tersine yurtta ve yurt dışında kurulan bütün 12 bin seçim sandığında oy makinelerinin bulunması gerektiğine hüküm verdi. Mahkemenin bu kararı üzerine Komisyonun, çok kısa vadeler içinde 12 bin oy makinesi temin etmesi ve seçim görevlilerinin eğitmesi gerekliliği doğdu. Geçici hükümet, gerekli paranın sağlanacağını açıkladıysa da Merkez Seçim Komisyonu makinelerin nereden temin edileceğinden habersiz. Düzenlenen ihalede aday olmazsa ne yapılacağı konusunda da belirsizlik hakim. BNR’ye konuşan ombudsman Maya Manolova, yasanın makine ile oy verme yöntemine aşamalı olarak

geçiş imkanını sağladığına rağmen kuruluşların üzerine düşen yükümlülükleri sonuna kadar ihmal etmiş oldukları için şimdi yasal hükümlerin uygulanmasından başka bir çare olmadığını belirtti. Halk Meclisi feshedildiği için 26 Mart seçimlerine kadar yasal değişikliklerin yapılması imkansız olduğundan dolayı yasanın şimdiki hali ile uygulanması gerekiyor. Makine ile oylama yönteminin böyle alelacele getirilmesi gerekliliğinin oy ticaretini sınırlandırma aracı olan bu yöntemi etkisizleştirmeyecek mi sorusunu soran şimdilik yok. Absürt olan bu durumu bazıları Paragraf 22’ye benzetiyorlar.

Bu Sembol Yalnızca Hitler’in Partisinin Değildi, Tüm Dünyada Neredeyse Her Uygarlıkta Kullanıldı

Günümüzde daha çok Nazi Almanyası’yla ilişkilendirildiği için kötü şöhrete sahip bu gamalı haç sembolünün, adı Sanskritçe ve anlamı “iyi olmak, mutlu ve sağlıklı olmak” halbuki. Svastika’nın dört kolu, dört temel elementi (ateş, su, hava, toprak) temsil eder ve bu kozmik güçlerin simgesi olarak evrenseldir. Hinduizm ve Budizm’de kutsal bir semboldür ama bunun dışında da Etrüskler, Yunanlılar, Romalılar, Galyalılar, Keltler gibi tüm kadim Avrupa kültürlerinde köken itibariyle aynı yüksek manevi değeri taşır. Svastika, Orta ve Güney Amerika medeniyetlerinde özellikle Mayalar ve Navarrolar’da olduğu kadar Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki halı kilim motiflerinde ayrıca süsleme resimlerinde ve hat sanatında da kendine yer bulur.

7

Sevilcan YÜCE Hişt!

Tarih: 15 Şubat 2017 Yürek hırsızlarına selam… Hoş geldin! Gözleri cennet sevgilim! Herkes yaktı. Sen söndür. Bir ömür gitme! gibi şarkı sözleri de söyleyebilir sevgililer birbirine, ne ki ben sevginin, sevilmenin ve sevişmenin ana ve temel sözünün “Hişt!” olduğuna inanıyorum. Bu anlatımı SEVGİLİLER GÜNÜ’NE adıyorum. Kapı çalıyor En güzel misafir olarak geliyor Yalan mi, yalan dolan mı? Yaşanmış mı, yoksa yaşanacak mı bilmiyorum. Sevginin, sevdanın ve sevişmenin bir “Hişt!” olduğuna inanan biriyim. Sevgi ne bir mani, ne bir türkü, ne de bir şiirdir. Sevgi, olan ve olmayanın birleştiği noktadaki suskunluğu talep eden bir “Hişt!” olması gerekir. Hani gök çatırdar patırdar gürler gürler de, sonra ansızın boşanmazdan önce bir an için durup susar ya, işte o an gibi bir şeydir, anlatmak istediğim. Her insan için farklıdır, her sevgiliye farklı gelir. Bir bakış kesişmesidir, ışıl ışıldır, karanlığı delen ışıktır… Sevgililer günündeki sevgi Her gün seni düşünür Her gün seni yaşarım Kaybetmekten korkarım… gibi bir şey değildir. Sevmenin iyi yalan söyleme ustalığı olduğunu da düşündüğüm olmuştur. Bana kalsa insanın en hoş duygusu umutlanmaktır. Umut kuru bir ağaç dalı değil, yeşeren bir ağaçtır ama meyve verir mi bilemem. Umut ise yağan yağmur, esen serinlik ve hoş bir ışıltıdır. Şöyle de düşünelim, ağacın meyveleri yağan yağmurun damlalarında gizli değil, toprağın bilmem ne kadar derinindeki bir bileçimden gelen ve ağıcın bacasız, elektriksiz fabrıkasından geçeren dallarda beliren nimetlerdir. İşte sevgi de böyle bir şeydir, kimse git sen bunu sev demekle, başka birini sevemez, sevdalanamaz. İnsan açmış ve hangi arı olursa olsun tozlaştırıcı bir arı bekleyen bir güzellik değildir. Bazen sebda, deniz kokusu, bazah ihlamur çiçeği, akasya salkımı ya da gül yaprağıdır. Hangi noktada ve nasıl büyüleneceğini söyleyebilmiş biri yoktur bu işte. Biri öteki olmadan yapamayanın doğması bir tesadüf sonudur. Şimdi sevdaya maddi bir şeymiş gibi bakanları eleştiren bir masalla sözlerimi doğrulamak istiyorum: Erkeğin Aşkı Vaktin birinde erkeğinin aşkını ebediyen kazanmak isteyen bir kadın varmış. Yakın bir şehirdeki en büyük alim olarak bilinen bir okumuşun yanına gitmiş. Onun ebedi aşk ilacı karıştırabilen bir büyücü olduğunu düşünüyormuş. Bu ilacı eşinin yemeğine katıp aşkını ebediyen elde etmek arzusuyla yanıp tutuşuyormuş. Bilgin kadının isteklerini dinleyince, hayret etmiş. O böyle bir büyü ilacı olmadığını bilse de, şöyle demiş. Bu ilacı karıştırabileceğim maddeleri toplamamın kolay olmadığını bilirsin. Bana yardım eder misin? Evet, tabii ki, neden olmasın demiş, heyecanlı kadın. Aslanyelesindenbirkılgetirbana,demişbüyücü. Aslan mı, diye yanıt vermiş sönük sesle kadın. Evet, demiş bilgin, Aslan yelesinden bir kıl. Ama ben bunu nasıl yapayım? Aslan, bir vahşi, beni gördüğünde üstüme atlayıp parçalayacak. Yelesinden kılı nasıl koparabilirim. Başka bir şey isteseniz? Diye ısrar etmiş kadın. Hayır bu işin başka bir yolu yok ve başka bir maddeyle değiştiremem onu. Düşünürsen bulursun bir yolunu, demiş ona sınar gözlerle bakan yaşlı bilgin. Kasın yaşlı adamın yanından ayrılınca, bu kılı nasıl elde edeceğini kurgulamaya başlamış. Aslan avcılarına gitmiş ve onlardan, aslanların karnı tok olunca, çok sevimli ve uslu hayvanlar olduğunu öğrenmiş. Onlar, istediğini elde etmek için önce aslanı doyurman gerekir demişler. Kadın yakın ormana gitmiş ve aslana et parçaları atmaya başlamış. Gün geçtikçe birbirlerine yaklaşmaya başlamışlar en sonunda kadın karnı tok uzanmış aslanın yanına sokulabilmiş.


8

Ĺ&#x;ubat - 2017

Bulgaristan TĂźrklerinin Sesi


şubat - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

9

Devlet Bakanı Tuğrul TÜRKEŞ Tataristan’dan Misafirlerimiz


10

j X E DW - 2017

Avşin BALKAN Tabanda Birlik Olalım

Tarih: 13 Şubat 2017 Ne Mutlu Türküm Diyene! Biz Bulgaristan Türkleri kökten çatlayıp kardeşleşen ve bitkiler gibi yeşeren bir milletiz. Serpilip açarak ve tohum bağlayıp saçarak ürüyoruz demesek de olur. Doğa’da bizim dayanıklılığımızı ve olacak olanı mutlaka oldurabildiğimizi gösteren doğada örnekler çoktur. Bir bakıma meşe ağcına benzediğimizi söyleyebilirim. Orman köylerinden gelenlerimiz gözlemiştir. 12 çeşit meşemiz vardır. Birbirinden ayırt edilmeleri ancak, kesip biçtikten ve fırınlandıktan sonra tahta üzerindeki renk farklılıklarında kendini gösterir. Ormanda ayaktayken hepsinin ortak bir özellikleri vardır. Bu özellik 6 senede bir kendini gösterir. O yıl meşe ağaçları daha önceki yıllara kıyasla 5-6 kez daha fazla pelin üretir. Kuşları ve sincapları ziyafete çağırılır. Cömert ağaç bilir ki, ziyafete toplananlar, doya doya yedikten sonra kış yedeği olarak pelinleri birer birer etrafta taşır. Ne kadar yaprak altı, köşe bucak, delik ve kovuk varsa doldurup saklayacaklardır. Yürüyen ve uçan varlıkların “doydum” duygusu vardır da, “yedekleme” duygusunda sınır yoktur. Kuşlar ve sincaplar meşe pelitlerinin bolluk olduğu yılda sakladıkları kış yedeklerinin hepsini yiyemezler ve bahar güneşinin ilk şualarını yeni birmiş meşe fidancıkları da selamlar. Böylece orman sıklaşır ve yayılır… Burada meşe ağıcı Türklüğümüzdür. Pelinler ve doğa ise Türklüğün doludizgin yaşama hakkının kutsal olduğuna bir benzetmedir. Türklüğümüzün yeniden üreme ve zenginleşme özelliğini simgeleyen bu metafora, yaratanın bir lütfüdür. Her soy, her kavim her millet yücelik kaynağı olan bu özelliğin taşıyıcısı olamaz ve değildir. Tanığı tarihin kendisidir. Örneklerken dağlar güzelli Rodopların incisi Kırcaali kenti Sorumluluk, Hoşgörü ve Hürriyetlerimiz için Demokrasi partimiz DOST’un ilk gençlik teşkilatının kurulmasını kutluyor, kaderinin şanslı, kısmetinin ve başarılarının bol olması dileklerimi genç kalbimin tüm sıcaklığı ve samimiyetimle iletiyorum. “Ne mutlu Türküm Diyene!” şiarı altında birleşen gençlerimizin doğru yolda olduğuna inanıyorum. Bu yolda daha geçen yüzyılın ilk yarısında Turan, Altın Ordu ve Spor Kulüpleri gibi gençlik örgüt, dernek ve hareketlenmemiz olmuştu. Büyük başarılar elde edilmişti. Karakter olarak bir yapışkanlıkla tanımlanan Türkler ülke çapında dernekleşmeyi başarmış, birleşmişler ve yeni ortak hamlelere yönelmişlerdi. Bu partileşme yolunda atılan büyük adımlarımızdan biriydi. Tabanda birlik sağlanmış, siyasi bilinçte buluşanlar Türk ruhuna can suyu vermişlerdi. Bu atılımlarımız yerli tohumlardan bitmemiş, özümüzün baharda çatlamasından doğmuştu. Bulgaristan’da Turancı örgütlenmemiz 1934 askeri darbesiyle yasaklanmıştı. Saldığı derin birlik ve beraberlik kökleri halkımızın bağrında korundu. Fırsat buldukça yeşerdi. 1950’lerde yaşadığımız “altın çağımızda” Türklüğümüzün ruhu kanatlandı. Daha önceki dönemlerde kurulan gençlik örgütlerimiz gibi bu yeni hareketlenmemizin de bir gönüllüler ordusu oluşturacağına, hak ve özgürlük, Türk kimliği davamızı kucaklayacağını ve yurdumuzda Rodoplardan Dobruca köylerine serilip açacağına ve ruhumuzun tacı olacağına kesin inanıyorum. Bu gelişme, tarihimizde açılan yeni bir sayfadır. Umut yüklü bir olaydır. Değişik nedenlerden olacak, Bulgaristan’da pek değinilmek istenmese de, Avrupa’da 20 yüzyıl üstüne tarih felsefecileri arasında bir tartışmadık sürüp gidiyor. Bu tartışmaların temel teması ilerlemede, zulüm kapağını açarak tarih karanlığından uyanma bakımından kitleler mi yoksa (bireysel olan) şahsiyetler mi önemlidir üzerinedir. Kafa yoranlara bizden örnekler sunmak gerekir. 1989 Mayısında kara kara düşünenlerin, baskı ve terörden tükenmiş ve tamamen çaresiz Bulgaristan Türklerinin Bulgaristan tarihini değiştiren rolünü gelip incelesinler. Bu coşkulu hareketlenmemizin dolan öncüleri, bütün önderlerimizin, güvendiklerimiz zindanlarda olduğu o ağır dönüşüm döneminde olduğu kayda değerdir. Burada özellikle belirtmek istediğim özelliğimiz. Türklerin siyasi kavgada doğuştan başarılı olma ruhu taşımasıdır.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Hayvanlarla İlgili Larryİlginç Bilgiler Deniz kobrası, dünyanın en zehirli yılanıdır. Hagman (JR.)Dallas dizisinin seFiller zıplamayan tek memelilerdir. Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir. 2 b i n 6 0 0 k u r b a ğ a c i n s i v a r d ı r. Bir sineğin, saatteki hızı 8 km dir. Yu n u s l a r, g ö z l e r i a ç ı k u y u r l a r. Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır. Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür. İ n e k s ü t ü n ü n p H d e ğ e r i 6 d i r. Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir. Dalmaçyalilar gut olmayan tek köpek cinsidir. Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar. Bukalemunların dilleri, vücutl a r ı n d a n i k i k a t d a h a u z u n d u r. Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır. Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar. Meşe ağaçları elli yasına gelme d e n m e ş e p a l a m u d u ü r e t e m e z l e r. Aslanlar bir günde 50 kez çiftleşebilirler. S a d e c e d i ş i s i v r i s i n e k l e r ı s ı r ı r. Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.

tinde hiç kimsenin sigara içmesine izin vermezdi. S a l a t a l ı ğ ı n y ü z d e 9 6 s i s u d u r. Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır. Peru?da hiç umumi tuvalet yoktur. Timsahlar renk körüdür. Yarim kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar. S a d e c e d i ş i k a n a r y a l a r ö t e b i l i r. Tarantulalar iki buçuk yıl yiyeceksiz yasayabilirler. H a v u c a r e n g i n i k a r o t e n v e r i r. İnciler sirkede erir. Zikir anmak, Allah’ı hatırlamak, her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine uymak, yasakladıklarından sakınmak. Anma, anımsama, ezberleme, hatırlama. Söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua için kullanılan sözler. Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir. Yeni Zelanda’da yaşayan Kea adında bir cins papağan araba pencerlerinin etrafındaki kauçuk şeritleri yer! Kaydedilen en uzun tavuk uçuşu 13 saniyedir Dünyadaki beyaz karıncaların toplam ağırlığı insanlarin 10 katıdır.

Eşeklerin gözleri dört ayakl a r ı n ı d a g ö r e b i l e c e k ş e k i l d e d i r. Kedilerin her bir kulağında 32 adele vardır. Kutup ayıları solaktır. Zürafalar 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptirler. Hayvanlar aleminde sad e c e d o m u z l a r g ü n e ş t e n y a n a b i l i r. Yeni Zelanda Güneybatı Pasifik Okyanusunda, iki büyük ada ve birçok küçük adalar üzerinde kurulmuş, 34°25-47°17 güney enlemleri ve 166°27-178°35 doğu boylamları arasında yer alan bir güney yarım küre ülkesi. Baykuş, mavi rengi görebilen tek kuştur. İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür. D e v e l e r i n ü ç t a n e k a ş ı v a r d ı r. Kirpiler suyun üzerinde batmadan kalırlar. I s t a k o z l a r ı n k a n ı m a v i r e n k t e d i r.

Vücudunuz hakkında bilmediğiniz 39 önemli bilgi

Vücudunuz hakkında bu ilginç gerçekleri biliyor muydunuz? Bir kişinin ağzında bulunan bakteri miktarı dünya nüfusundan daha fazla... Mavi gözlü insanların alkol toleransı diğer insanlara nazaran daha güçlü oluyor. Yetişkin bir insan vücudu 7,000,000,000,000,000,000,000,000,000 atomdan oluşuyor Bir bebeğin vücudunda bir yetişkine oranla 60 adet fazla kemik bulunuyor. Uyanık olduğumuz zamanın yüzde onunu gözlerimiz kapalı olarak geçiriyoruz. Vücudumuzda bulunan bakterilerin toplam ağırlığı 1.8 kilogram civarında... Uyanık olduğumuzda beynimiz küçük bir ampulü çalıştırabilecek kadar elektrik üretiyor Beynimizin hayatımız boyunca tutabildiği bilgi 1 kuadrilyon bit değerinde... Vücuttaki tüylenme oranı ile zekanın doğru orantılı olduğu iddia ediliyor... Ciğerlerimiz ve hava yollarımızın için cillium adı verilen küçük tüyler bulunur. Bu tüylerin «acı tatları» hissetmemizi sağlar. Aynı parmak izimiz gibi herkesin kendine has bir de dil izi bulunuyor. Eğer DNA sarmalımızı düz bir çizgi olarak düşünseydik ortaya 10 milyar mil uzunluğunda bir çizgi çıkardı. Bu mesafe Dünya ile Plüton gezegeni arasındaki mesafenin iki katı... Kulaklarımız ve burnumuz hayatımızın sonuna kadar büyümeye devam ediyor... Beyin 40’lı yaşların sonuna kadar gelişimini sürdürür. İnsanın ölümünden sonra bir zamanlar yediğimiz yemekleri sindiren enzimler, artık vücudumuzu «yemeye» başlıyor... Eğer insan gözü bir kamera olsaydı 576 mega piksel değerinde olurdu... Gastrointestinal sistemimizin ağzımızdan anüse kadar ki toplam uzunluğu 9 metre uzunluğundadır...

NASA, güneş sistemindekilere çok benzeyen iki ay bulduğunu açıkladı.

NASA, Dünya dışında canlı hayatının bulunabileceği en olası yerlerin, Jüpiter’in uydusu Europa ve Satürn’ün uydusu Enceladus olduğuna dair yeni kanıtları olduğunu açıkladı. ‘Okyanus dünyalar’ olarak adlandırılan uydular üzerinde elde edilen son bulguları bugün bir canlı yayınla duyuran NASA bilim insanları, özellikle Enceladus uydusu, “bizim bildiğimiz anlamıyla canlı hayatının hemen hemen tüm gereksinimlerine sahip,” açıklamasında bulundu. GÜNEŞ VE AY TANRISI MOTİFLİ, 3 BOYUTLU KOLYE

Türkler tarafından Kazakistan Saymalıtaşbölgesindekikayalarınüzerineprehistorik dönemde çizilmiş tanrı motifleridir. Tamamı 925 ayar gümüş ve el işçiliğidir. Üzerindeki motifler 3 boyutlu kabartma şeklindedir.

İnsan gözü 10 milyon farklı renk tonunu ayırt edebilir. Günümüzde insan vücudunu etkileyebilecek 100’den fazla farklı kanser çeşidi bulunuyor. Ortalama bir insan hayatı boyunca yaklaşık 23500 litre tükürük üretiyor. Bu miktar tamamen dolu iki yüzme havuzuna denk geliyor... Kalbimizin gün içinde ürettiği enerji bir kamyonu 32 kilometre götürecek güçte... Kalbin kendine özel bir elektrik vurusu bulunur. Bu yüzden kalp vücuttan ayrılsa bile atmaya devam eder. Kalbimiz hayatımız boyunca 1.5 milyon varili dolduracak kadar kan pompalar. İnsan vücudundaki en güçlü kaslar çenemizde bulunan çiğneme kaslarıdır. Beynimiz vücutta bulunan oksijen ve kanın yüzde 20’sini kullanıyor. İnsan kirpiklerinde «mayt» adı verilen canlılar yaşayabiliyor... Kalp atışlarımızın ritmi, dinlediğimiz müziğe göre değişip onu taklit ediyor. Vücudumuz her saatte 600 bin kadar ölü deri partikülü dökebiliyor. Burnumuz 50 bin farklı kokuyu hatırlayabilir... İnsan vücudunda bulunan kemikler çelikten daha güçlü bir yapıya sahip. Terlediğimizde gelen kokunun terden değil de vücudumuzdaki bakterilerden geldiğini biliyor muydunuz? Günde yedi saatten az uyunan uyku hayatımızı kısaltıyor... Yetiştin bir insanın vücudunda düz bir çizgi olarak düşünüldüğünde 161 kilometre uzunluğunda kan damarı bulunuyor. Yalnızca bir adım atmak için vücudumuzdaki kaslardan yaklaşık 200’ünü kullanıyoruz... K e m i k l e r i m i z i n y ü z d e 3 1 ’ i n i s u o l u ş t u r u y o r.

GENÇLİK VE İSL AM Muhterem Müslümanlar! Yüce Rabbimiz bizlere yaratılış gayemizi şu ayetiyle bildiriyor: Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat, 51/56) Bu ayete kadın-erkek, genç-yaşlı bütün insanlar muhataptır. Tek bir yaradılış gayesi var: o da Kulluk… O halde çocuklarımızı, gençlerimizi Yüce Allah’a kul olarak yetiştirip terbiye etmeliyiz. Gelişiyle insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran Yüce Peygamberimiz, bütün söz,fiil ve davranışlarıyla bizlere örnektir. Yüce Mevlamız Ahzab 21. ayetinde : “ And olsun ki, Allahın rahmetini ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allahı Çokça zikredenler için, Allahın Rasülünde size güzel bir numüne vardır.” Buyurarak, onun her yaş ve her kesimden insana rehber olduğunu belirtmiş oluyor. Bütün insanların en büyük öğretmeni olan o Yüce Efendimiz, her kesime önem verdiği gibi, gençlere daha da çok önem verdiğini hayatında göstermiştir. Gençlere öylesine şefkatli, öylesine candan ve sevgiyle dolu bir yürekle davranmıştır ki, onlar etrafında pervane olmuş, ona canı gönülden bağlanmışlardır. Yüce İslam davasını öncelikle gençler omuzlamış, rahmet peygamberi onları şefkatle bağrına basmış, ve onları gençliğin tehlikelerine karşı uyararak sağlam bir Müslüman gençlik oluşturmaya çalışmıştır. Genç, Allah’a teslimiyetle madde ve manalarını her çeşit hastalıktan koruyup, temiz yaşantılarını muhafaza ederek gönlünü Allah’a bağlamış, sıhhatli vücutları, yılmayan azimleri ile Allah ve Rasûlü’nün takdirine mazhar olmuş gençler... Çiftçinin ekip yetiştirdiği mahsulü, gelen yıl için ne kadar lüzumlu ise, fabrikaların depo edilen hammaddesi o fabrika için ne kadar önemli ise, ordunun yedek harp malzemesi ne kadar mühim ise, milletlerin hayatiyetleri ve gelecekleri için de gençlik o kadar mühim ve değerlidir. Zira genç, günlerin sabahı, mevsimlerin baharı, arazilerin en münbiti, yuvaların ve cemiyetin fidanı, yarınların ümididir. Uygarlık kervanına katılarak yaşamaya azimli olan ideal sahibi büyük cemiyetlerde gençlik, memleket hizmetlerinde büyük bir role sahiptir. Bu rol, cemiyetin heyecan mihrakı olmak ve

ideal coşkunluğu yaşamaktır. Denilebilir ki gençlik, bir milletin yarınının yapıcısı ya da yıkıcısıdır. Gençlik, milletin varlık devamının garantisidir. Bir düşünürün dediği gibi ‘’Gençliği ayakta olmayan cemiyet yataktadır’’. Ayakta olan gençlikten amaç, her türlü olaylar ve durumlar karşısında adaletin yanında yer alan, kalbindeki insanla kafasındaki iz’anı daimi olarak dayanışma halinde bulunduran gençliktir. Yoksa kararsızlık içinde ne yaptığını bilmeden, bilinçsiz, yetersiz, sokaklara dökülen, ideoloji oyuncağı olarak kötü kişi ve zümrelerin kuklası olan gençlik değildir. Gençlik geleceğe benzer. Onda meçhuller, tehlikeler ve ümitler, güzellikler, enerji ve imkanlar gizlidir. Gençliği her cephesi ile tanımak, bütün varlığı ile değerlendirmek ve onları geleceğe çok iyi imkanlarla hazırlamak gerekir. Gençlik hareket, büyüme ve gelişmedir. İnsan hayatını en fırtınalı ve en harehetli dönemi gençlik dönemidir. Bu dönemi yaşayan gençler hakkında Yüce Peygamber şöyle buyurur: “ Gençliğin tehlikelerinden sakınınız!” (Abdürrazzak. 10/93) Hadiste birbiriyle çok yakından alakalı olan iki kavram var: Gençlik ve tehlike. Gençlik, insan hayatının en duygusal dönemidir. İnsanın gerek maddi organlarının, gerekse manevi duygularının çok canlı olduğu bu devrede, en kritik ve hassas proplemlerle karşılaşılır. Çünkü gençlikte, insanın nefsi kötülüğü emrederken, sahip olduğu potansiyel de bu kötülüğü işlemeye imkan verir. Gençler, ömürlerininen güçlü, en dinamik ve en hareketli dönemini yaşadıkları için ölümü pek düşünmezler. Daha yolun başındadırlar ve yaşlanmaya daha uzun yıllar vardır. Namaz ve benzeri ibadetler için “daha genciz, yaşlanınca kılarız” diyerek gaflete düşerler. Halbuki ölüm genç-ihtiyar ayırımı yapmamaktadır. Nice gençler hayatının baharında ölümle tanışmaktadırlar. Hiç kimse Azrail (a) le nekadar yaşayacağı hususunda sözleşme yapmış değildir. Kaldı ki, Allah ibâdetleri sadece ihtiyarlar için em-retmemiştir. İslâm “ihtiyarlar” dini değil, her yaştaki insanın dinidir. Bu bakımdan yaşlanınca namaz kılma­ya başlayan birisi, âhirette hesap verirken hemen kur­tulacak değildir. Ona, “ergenlik çağından ihtiyarlık dönemine kadar niçin ibâdet etmediği” mutlaka soru­lacak, eğer affedilmezse azabını çekecektir.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Onu Türk mühendisler yaptı işte TSK’nın yeni oyuncağı

Türk ordusu dünyanın en güçlü ordularından biri. Bunlardan biri de bünyesinde barındırdığı teknolojilik silahlar. Türk ordusu dünyanın en güçlü ortiyaçlarını karşılama amacıyla geliştirilen dularından biri. Bunlardan biri de bünyeni nesil zırhlı paletli araçların son üyesi yesinde barındırdığı teknolojilik siKaplan YN-ZMA, muharebe ağırlığına lahlar. Onlar Türk ordusunun kullandığı bağlı olarak 22-25 Bg/ton güç ağırlık orason dönem silahlar. Tankından tüfeğine nında, otomatik şanzımanlı, ana muharebe işte Türk ordusunun teknolojik silahları. tankları ile ortak hareket yeteneğine sahip. Yerli ‘Kaplan’ engel tanımıyor; süPaletli, 6 yol tekerlekli, düşük siluetli, sorücü için karanlıkta araç kullanımına imğuk ve sıcak iklim koşullarında, çamurlu/ kan sağlayan entegre gece görüş sisengebeli arazilerde, asfalt veya stabilize temleri. Ülkemizdeki birçok savunma yollarda yüksek hızlı hareket edebiliyor. şirketi, elektronik harp konusunda hassaSu içinde nokta dönüşü yapabildiği gibi siyet göstererek savunma sanayisinin güç- dan geliştirilen yeni nesil zırhlı muharebe aracı geri istikamete de hareket edebilen araç, kullendirilmesi konusunda çaba sarf ediyor. Kaplan ise üstün özellikleriyle göz dolduruyor. lanıcıya su kenarında hiçbir hazırlık yapTürk Silahlı Kuvvetleri ile dost ve müt- madan suya girebilme imkânı da sağlıyor. FNNS Savunma Sistemleri A.Ş. tarafıntefik dünya ordularının taktik ve teknik ih-

j X E DW - 2017

11

Şakir ARSLANTAŞ Karamsarlık

Tarih: 20 Şubat 2017 Demokrasimiz ısırganlıktan çiğdem toplamaktan farksız. Sayın okurlarım, 26 Şubat 2017’de 44. halk meclisi seçimleri yapılacak. Bu seçimde, Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH – DPS) aşırı soldan “faşisttir” dediğimiz “Ataka” partisinin eski milletvekili ve önceki Avrupa Birliği (AB) Parlamentosunda “Bulgar olmayanların hepsine düşman” aynı partiden milletvekili olan Slavi Binev’i Sofya’da liste başı gösterdi. Bu haberin hepinizi bedbaht ettiğinin farkındayım. Ben de artık yıllardır siyaset izliyorum ve yaza yaza yoruldum. 2017’de kalemimi emekli etmek niyetindeydim. Ne var ki, bu haberden sonra kalemim raftan tekerlendi ve dile gelerek kendisi “hadi başla yazmaya” dedi. 920 yılı aşkın süredir gizli tutulan Selçuklu kitabesinin varlığını ortaya çıkardığını ama kitabenin gizlendiğini iddia etti. Olay o kadar acıklı ki, bilincimde birçok perTarih araştırmacısı Dr. Mehmet tan Melikşah ve kardeşi Suriye Me- deyi birden açtı. Önce size “karamsarlık” nedir onu anlatayım. Tütüncü, Kudüs’teki Mescid-i Aksa liki Tutuş’un ismi geçiyor” dedi. Camii’nde bulunan ve 920 yılı aşM e r m e r y e r l e ş t i r i l d i Ben de bir köylü çocuğuyum. Drındar’da geçirkın süredir gizli tutulan Selçuklu kiDr. Tütüncü, eline geçen fotoğraf- diğim yıllarda bahar gelir, tarlalar ebe gömeciyle tabesinin varlığını ortaya çıkardığını ların kitabenin tek delili olduğunu be- yeşerip mor çiçeklerle hafiften dalgalanırken gök tarla üzerine köprü atardı. Çiftçinin bahar ama kitabenin gizlendiğini iddia etti. lirterek, şunları söyledi: “2006-2007 kuşağı selamına yanıt verecek sabanı, öküzü, tohumu ya Mescid-i Aksa’nın batı duvarında yılında Zekeriya Mihrabı’nın tamiratı da bunlardan herhangi biri eksikse kendini bedyer alan ‘Mihrab-ı Zekeriya’ adlı bölyapılıyor. Kudüs İslami Müzesi Mü- baht hissederdi. Bu, eziklik karamsarlığın egemen mede gizlenen 4 satırlık Türk kitabesidürü Khader Salameh, 2007’deki in- olduğu andır. Üzerindeki ezikliği atamayan köylü nin 2006-2007’deki restorasyon sıracelemelerde restorasyonda sökülen tarlasını nadasa bırakır. İlk çiseme eşek dikenlerini sında çekilen fotoğraflarına ulaştığını raflara ulaşmayı başardık. Ancak mermerlerin arkasındaki duvarda bazı tarlaya doldurur ve işin tadı tuzu kaçardı. Halen söyleyen Dr. Mehmet Tütüncü, “Kut- Müze Müdürü Salameh, ortaya çı- kazılmış yazılar bulunduğunu fark bütün Bulgaristan eşek dikenliği oldu. Karamsarlığın sosyal yaşamda anlatılabilmesi sal mekandaki Türk kitabesi 4 satır- kan kitabeyi açıkta bırakmak yerine, ederek fotoğraf çekiyor. Fotoğraf çedan oluşuyor. Kitabe 920 yılı aşkın sü- kitabe yeniden karanlığa gömüyor. kiminden sonra her nedense kitabenin için önüne “kültürel” kavramı takmam gerek. Bu Dışişleri ve Kültür Bakan- önündeki mermerler tekrar yerine yer- kavram geniş kapsamlı ve derin, içerikli olduğunredir üzeri kaplı halde gizli tutulmuş. Kudüs İslami Müzesi Müdürü lığı girişimlerde bulunarak Sel- leştirilerek, Türk kitabesi gizleniyor. dan kötülüklerin tümünü kapsar. Biz Bulgaristan en derin “kültürel kötümserliği” “(pesiKhader Salameh, 2006-2007 yılında çuklu dönemine ait tarihi esere sa- Asıl vahim olanı, Salameh, 920 yıl- Türkleri mizmi) 1989 Mayıs Ayaklanmamızdan sonra yatamirat yapılırken sökülen mermer- hip çıkmalı. Selçuklular’ın Kudüs’teki lık geçmişe sahip olduğu tahmin edi- şandı. 1953 ve 1976 göçlerinde de parçalanmıştık lerin arkasında kitabenin farkına va- idaresinden elimizde kalan tek kül- len kitabenin açıkta bırakılarak ser- ama 1989’un acısı çok can yakıcıydı, paramparça rıp fotoğrafların çekiyor. Bu fotoğ- tür mirası bu kitabe. Kitabede Sul- gilenmesi teklifini kabul etmemesi.” olmanın getirdiği ruhsal çöküş hepimizi iyice ezip pes etmişti. Kültürel kötümserlik dediğimiz bu sosyal ortama her şey ekilebilirdi. O zaman İ p e k Y o l u ü z e r i n d e 2 kafamıza gizli yerli polis “DS” ve Rus istihbaratı (KGB) ruhuna ısırgan zehri doldurduğu Ahboyu boyları üç metreye kadar çıkabilirdi. b i n y ı l l ı k k e n t b u l u n d u met Doğan’ı lider olarak başımıza sardı. İşte bu Alberta Üniversites’nden yapılan açıkBulunan duvar ve tarihi yüzden, 2017’de hak ve özgürlük, demokrasi ve eserlerin İpek Yolu güzer- adalet için can verenlerin tarlasında bir “faşistin” lamaya göre; Scott Persons ve John Acorn, gahında yer alan eski bir bittiğine şaşmamamız gerekir, bizim tarlamıza fadeniz akreplerinin bir de silahı olduğunu öne kente ait olduğu sanılıyor. şizm ekme niyetleri daha o zaman planlanmış olsürüyor: tırtıklı, kıvırcık kuyruk omurgası. Çin’in Sincan Uy- malı…. Ne ki yeni durumda şaşmamak elde deİskoçya’nun Lesmahagow yakınlarıngur Özerk Bölgesi’nde ğil, çünkü işlerin bu kadar çığından çıkacağını ve daki Patrick Burn oluşumunda, Eurypte- 2 bin yıllık kent gün yüzüne çıkarıldı. faşistleri oylarımızla meclise taşıyacağımızı kim rid Slimonia akuminata türünde bir fosil Şinhua ajansının haberine göre, özerk bölgenin düşünebilirdi? Faşizm, Bulgaristan siyasi ortamına nasıl girdi? bulunmasıyla başlayan araştırmalar, de- Lop Nur Çölü yakınlarında yapılan kazı çalışma19 Mayıs 1934’te Bulgar Çarlığı’nda bir askeri larında derinliği 2,7, yüksekliği 2,5 ve uzunluğu 300 niz akreplerinin biyomekanik silah olarak metreyi bulan daire şeklinde duvarlar bulundu. darbe yapılmıştı. 1933’te Almanya’da iktidar olan tırtıklı kuyruklarının kullandıklarını tahyan yana 7 mezarın yanı sıra ba- Hitler faşizm yelkeni açmıştı. Bulgar Çarı faşist min ettiriyor. Eurypteridlerin muhtemel Kazılarda kır ayna ve kumaş parçalarına rastlandı. Bulu- yönelim yanında yer almıştı. Siyasi partilerle biravları arasında antik omurgalılar vardı. nan duvar ve tarihi eserlerin İpek Yolu güzerga- likte dernekler de yasakladı. O dönem Bulgarisİlk çağların deniz canavarı denilebilecek Geniş kuyrukları, deniz akreplerinin hında yer alan eski bir kente ait olduğu sanılıyor. tan Türkleri arasında yaygınlaşan “Turan Gençlik denizakreplerininkuyruklarınıyatayşekilde yüzmesine de yardımcı oluyordu. Her ne Sincan Uygur Özerk Bölgesi Arkeoloji Ens- ve Spor Cemiyetleri Birliği’ne karşı polis takibir silah gib kullanabildikleri öne sürüldü. kadar ıstakoz ve karidesden farklı olarak titüsü yetkililerinden Hu Şingcün, duvar- batına geçildi. İşkence ile öldürmeler çoğalmıştı. Dört yüz otuz milyon yıl önce deniz- eurypterid kuyrukları dikey açıdan esnek ların yıkıntıları arasında kırmızı söğüt dalı Öncü kesim ve aydınlar gizlice Türkiye’ye kaçma lerde yaşayan hayli ilginç ve orijinal de- değilse de yatay olarak oldukça hareketliydi. ve kamış parçaları bulunduğunu açıkladı. yolları aradı. Türk istihbaratı bu haberi Atatürk’e Kazı sırasında çıkarılan parçalara karbon testi ya- iletti. niz canavarı denilebilecek bir avcı yaratık Paleontolog Scott Persons, “Araş- pıldığını söyleyen Hu, testlere göre, duvarların inAtatürk de, o sıralarda Trakya’da askeri tatvardı: Eurypteridler yani deniz akrepleri... tırmalarımız Eurypteridlerin kuyruklaşasının MS 25-220 yıllarına dayandığını belirtti. bikat yapmakta olan 3. Ordu Komutanı Salih Alberta Üniversitesi bilim adamları rını silah olarak kullandıklarını gösteriOmurtak Paşa’ya biraz Bulgar sınırını ihlal ederek Bulgaristan’a gözdağı vermesi konusunda taScott Persons ve John Acorn’un araştırma yor. Deniz akreplerinin kuyruklarını yana limat verir. Yağmurlu bir gecede Bulgar sınırını sonuçlarına dayanan iddialarına göre, bu doğru itebilirdi. Belki de keskin ön kollasapak bir yerden geçen askerlerimizin öncü birlikyaratıklar, günümüz akrepleri ve atnalı yen- rıyla avlarını sıkıştırarak, yatay bir kuyruk leri, sabah ortalık aydınlandığında Filibe (Plovdiv) geçleri (Limulidae) kadar ince ve dayanık- hareketi ile onları öldürüyorlardı” dedi. yakınlarındaki Hacıilyaz (Pırvomay) kasabasına lıydılar. Kıskaçları vardı ve bazı türlerinin varmışlardır. Önce kendi askerleri sanan Bulgarlar, hava iyice aydınlanınca, Filibe’ye doğru ilerleyen birliklerin Türk askeri olduğunu fark etmişler ve olay Bulgar Çarı III. Boris’e iletilmiştir. Telefona sarılan Çar, Atatürk’le yaptığı görüş400 bin yıl önce kullanıldığı tepit edilen mızraklara göre, daha geç başka ok uçları buldu. Marean ve ekibi, Optik Uyarmalı Lüminesans (OSL) tekniği ile mede, “Ekselansları acaba Bulgaristan’a harp mı keşfedilen ve şimdiye dek 71 bin yıllık mazisi saptanan ok uçlarına yeok uçlarının 71 bin yıl önce yapıldıklarını belirledi. Profesör Marean, ok uçlarının üzeilan ettiniz?” diye sorar telaşla. Atatürk, “Neden nileri eklendi. Güney Afrika’da, 2010’da KwaZulu-Natal yakınındaki rinde buldukları bitkisel tutkal kalıntılarının, bu uçların okun gövdesine yapıştırıldığının kaböyle bir şey yapalım ki?” deyince, Çar Boris: Sibudu Mağarası’nda 64 bin yıllık ok uçları bulundu. Ok uçları analiz edinıtı olduğunu açıkladı. Bu çalışmanın sonuçları 2012’de Nature Dergisi’nde yayımlandı. “Askerleriniz Filibe önlerinde ve Sofya yönünde lince, üzerlerinde hayvanlara ait kan ve kemik kalıntıları olduğu belirlendi. Dünyaya Afrika’dan yayıldı -Avrupa’daki en eski oklar; Almanya’da bulunan ve 10-11 ilerliyorlar.” Diye cevap vermiş. Atatürk: “Yolu Ok uçlarında; ağaçlardan elde edilmiş tutkal kalıntılarının oluşu bin yıl önceye tarihlenen oklardır. Avrupa’da daha eski okların bulunamayışı, okun Avrupa’ya şaşırmışlardır Çar hazretleri, şimdi olayı tetkik da bu taş uçların, okların gövdesine yapıştırıldığını gösterdi. Uzmanlar, farklı çak- ulaşmasının çok geç dönemlerde gerçekleştiğini göstermektedir. Avrupa’da göl veya bataklık- eder, Haşmetmeaplarına malumat arz ederim.” mak taşlarından yapılmış olan bu uçların mızrak ucu değil ok ucu olduğunu açıkladı. larda bulunan yaylar, genellikle bozulmadan kalmıştır. Karaağaçtan yapılmış yay, 165 santi- diyerek teselli etmiş ve Salih Omurtag Paşay’a: Johannesburg Üniversitesi’nde arkeoloji profesörü olan M. Lombard ve L. Phillipson metre boyunda ve dört parçaya bölünmüş durumdaydı. Aynı yerde bulunan ikinci yayın boyu “Maksat hâsıl olmuştur, geri dönün” talimatı göntarafından yürütülen bu çalışmanın bilimsel sonuçları, 2010’da Antiquity Dergisi’nde ya- 170 santimetreydi ve kırık değildi. Yayların yapısı modern yaylara benzer şekildeydi. İki ucu dermiştir. Bu gözdağı üzerine Çar hemen duruma yımlandı. Bu keşfin ardından 2012’de; Arizona State Üniversitesi’nden Profesör C. Ma- sivri orta kısmı yuvarlaklaştırılmış olan yaylar, Danimarka Ulusal Müzesi’nde sergilenmekte- el koymuş ve kitle halinde yapılması planlanan rean ve ekibi, Güney Afrika’da Pinnacle Point Mağarası’nda çakmak taşından yapılmış dir. İspanya’da 2012 yılında 7.300 yıl önceye ait 108 santimetre uzunluğunda bir yay bulundu. Türk katliamını da durdurmuştur.

Kudüs’te 920 yıllık Selçuklu kitabesi gizleniyor iddiası

430 milyon yıllık deniz akrepleri

Afrika’da, 64 bin yıllık ok uçları bulundu


12

j X E DW - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Ahlak Nedir? Faydaları Nelerdir ? Siyasi Fahişelik Osman BÜLBÜL Güzel Güzel ahlâk, ilim ve edep öğrenmekle, iyi Defolu Siyaset

Tarih: 23 Şubat 2017 Bir tek umut kaldı. Sofya Uçak Limanından 30 dakikada bir kalkan uçağa atlamak. 26 Mart’ta Bulgaristan’da genel seçim yapılacak. Bu bir erken seçimdir. Memleketimiz içine düştüğü derin ekonomik, siyasi ve parlamenter bataklıktan çıkma yolu arıyor. Siyasi dokumuz sağ ve sol olmak üzere ikiye bölünmüştür. Siyaset çarşafımızı sağ ve sola bölerken yırttık. Bu nedenle Bulgaristan siyaseti, siyaset sistemi ve onun dayandığı yasal düzen defoludur. Bu defo siyasi nitelikli olduğundan dolayı, bir yara gibi kendi kendine savmaz. Bir kaya da değildir. Bilirsiniz inci de bir kayadır ve canlı olduğu için büyürken kendi kendini arıtır ve insan denizin dibine inip midye kabuğunu açtığında onu akçacık bulur. Ne var ki bizdeki siyaset öyle değil. Biz biraz bulaşıkhaneye benziyoruz. Aynı kâseleri yıkayıp silip kullanıyoruz. Seçim listeleri açıklandı hep eski kadrolar. Amerikan Devlet Başkanı Franklin Delano Roosevelt’in unutulmayan sözleri arasında şunu bir daha hatırlayalım: “Siyasette hiçbir şey durup dururken olmaz. Eğer bir şey oluyorsa, emin olabilirsiniz ki bu o şekilde planlandığı için olmuştur.” Başkanlığa DÖRT kez seçilen ve İkinci Dünya Savaşı’nı kazanan dünya gücünü yöneten bu önderin yukarıdaki sözleri inandırıcı geliyor. “Hiçbir şey durup dururken olmuyorsa” Lütfi Mestan ve arkadaşlarının Hak ve Özgürlük Partisi (DPS) den atılmaları ve Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlükler için Demokratlar adıyla kurulup ve “ben bir DOST” partisiyim diye ortaya çıkan bu yeni siyasi görüngü de, o gözle görülmeyen elle tutulmayan “üst akıl” tarafından önceden planlanmış mıdır? Bu seçimde, Bulgaristanlı Müslüman Türk aydını, seçmeni ve Türkiye’de ikamet eden ve sayıları 700 bini aşan soydaş kitlesini ilgilendiren ana konu budur. Alaca gölgeli şeklide ortaya çıkan bu görüntü aklanıp paklanmadan kimse seçim sandığına gitmeye heveslenmiyor. Bu açıdan değerlendirmede bulunurken içimizi kemiren, acıtıp yakan birkaç nokta var. Bir de geçen yüz yıl boyunca zulüm altında yaşarken kendi siyasi partimizi kuramamış olmamız, örgütlenme çabalarımızın hep baltalanması ve aktif aydın kadroların sınır dışı edilmesi, zengin politik birikim yapmamıza olanak vermedi. İkinci olarak da kendi eğitim merkezlerimiz olmadığından siyasi kadro yetiştiremedik, örgüt dokumuzu sürekli sıklaştıramadık, kendi birikimimizle dirilip yeni ufuklara kanat açamadık. Bize hep “Bulgar gölünde her kurbağa yerini bilmeli!” dendi ve bizim için ayrılan yer kök altı, karanlığın zindanı, yılan çıyan yuvasıydı. Ve biz Bulgaristanlı Müslüman Türkler 1989 Mayısı’na bütün zincirleri kırıp da geldiğimizde, ruhumuz bedenimizden ayrılmış ve siyasi bütünleşmeye mayalanmıştı. O zaman “üst akıl” başımıza Ahmet Doğan hainini sarmamış olsalardı, biz bugün Lütfi Mestan ve DOST görüntüsünü konu etmeyecektir. Hepimiz ana kucağı HÖH’ü daha güçlü nasıl yapabiliriz yolunu düşünecektik. Olayın derin irdelemesine L. Mestan görüntüsüyle başlayalım. Önce o da Rodoplarda bizim dağ-bayır köylerinden birinde doğduysa “bizden biri olmalı” diyorum. Fakat memlekette (1945-1989) kuş uçurtulmazken, köyden köye izinle gidilirken, bu gencin köyden kente gelmesinin köstebekgiller yolunca olması insanımızda kuşku uyandırmıştır. Aramızda şöyle bir laf dolaşır: “soğanın cücüğü de, kabuğu da, soğan kokar.” Ne demek istediğimi EvengelistProtestan dininden çok eski bir örnekle açıklamak istiyorum. 1418 – 1448 yılları arasında Almanya topraklarında yürütülen 30 yıllık Katolik-Protestan harbinden sonra, bir dünya dini olma hevesiyle sivrilen Protestan okullarında şöyle bir uygulama varmış. Her 12 öğrenci arasından bir kurt seçilirmiş. Kurdun ödevi Latince İncil okuyan öğrencilerin aralarında Almanca konuşup konuşmamalarını izlemek ve Almanca konuşanları ihbar etmekmiş. Kurttan gelen başka ihbarlar dikkate alınmaz ve hatta üstüne vazife olmayan işlerle uğraştığı için “kurt” cezalandırılıyormuş. Bu, 16. yy Marten Lüther Almanya’sından bir “köstebeklik şekli” örneğidir ve hiç kuşkusuz 20 yy’da Bulgar gizli polisi “DS” tarafından Bulgaristan Türkleri arasında uygulanmıştır. Toplam sayıları 1985 Mart’ı itibarıyla resmi rakamlarla 3.016 (üç bin on altı) olan bu köstebeklerin vazifesi ancak ve yalnız Müslüman Türkler arasında çalışıp yaprak kımıldasa haber iletmek olmuş. Ne kadar inkar etse de, Lütfi Mestan bu köstebeklerden biridir. Çünkü o yıllarda Kırcaali “DS” subayları arasında çalışan Türkler de vardı ve onlar “ajan dosyalarına” erişebiliyorlardı. Sözde demokrasi döneminde bu subaylar görevden uzaklaştırıldı, fakat onların içindeki Türklük eritilmiş bile olsa külleri kalmıştı ve Lütfi Mestan HÖH Genel Başkanı olunca “benim dosyam yok” dediğinde eski kadrolar bir ağızdan “hadi, hadi” dediler ve bazı dosyaların askeri istihbarat arşivine alındığını açıkladılar. Bu dosyalar arasında Lütfi Mestan, Güner Tahir ve Kasim Dal dosyaları olduğu giderek ortaya çıktı…

insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilen iyi huylardır.Dînimiz iyi huylar edinmemizi, kötü huylardan kaçınmamızı emretmektedir. Yüce Rabbimiz, sevgili Peygamberimizi överken, (Gerçekte sen, büyük bir ahlâk üzeresin) buyurmaktadır. İyi insan, güzel huylara sahip olan kimse demektir. Güzel huy, iyi iş yapmaya sebep olur. Güzel ahlâk, ruhumuzun alışkanlık haline getirdiği iyi huylara denir. İslâm âlimleri, güzel ahlâkı tar if ed er k en b u y u r u y o r lar k i: “Güzel ahlâk, güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir”. “Güzel ahlâk, genişlikte ve darlıkta insanları razı etmeye çalışmak demektir”. “Güzel ahlâk, Allahtan razı olmak demektir. Yani hayrı ve şerri Allahtan bilmek, nimetlere şükür, belâlara sabır etmektir”. “Güzel ahlâk, haramlardan kaçıp helâli aramak, diğer insanlarla olduğu gibi aile fertleriyle de iyi geçinip onların geçimlerini sağlamaktır”. “Güzel ahlâkın en azı, güçlüklere göğüs germek, yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır”. “Güzelahlâk,yaratanıdüşünerek,yaratılanları hoş görmek, onların eziyetlerine sabretmektir”. Bir müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse mü’min sıfatlı değildir. Müslüman, herkese karşı güler yüzlü, tatlı dilli olmalıdır. Hadis-i şerifte, Allaha ve ahiret gününe iman eden kimsenin, misafirine ve komşusuna ikram etmesi, ya hayır söylemesi veya susması emredilmiştir. Güzel ahlâklı olmanın, bazı alâmetleri şunlardır: İnsaflı olmak, arkadaşlarının hatasını görmemek, hüsnü zan etmek, kötü zandan kaçınmak, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs germek, onlardan şikayetçi olmamak, hep kendi ayıp ve kusurlarını düşünmek, kendi nefsini kınamak, güler yüzlü olup, herkesle yumuşak konuşmaktır. Güzel ahlâk sahibi olan kimse, edeplidir, az konuşur, hatası azdır, kimseyi gıybet etmez (çekiştirmez), Allah için sever, Allah için düşmanlık eder. Emaneti korur, komşu ve arkadaşını gözetir. Bütün iyi huyların başı ise haya (utanmak) tır. Güzel ahlâk sahibi olan bir kimsenin, kötü huylu bir hanımı vardı. Gayet iyi geçiniyorlardı. Kötü huylu hanımla nasıl iyi geçindiği sorulunca, iyi ahlâklı kimse şöyle cevap verdi: “İyilerle herkes geçinir. Marifet kötü ile geçinmektir. Onun kötü huyuna sabredemezsem, benim iyi huylu olduğum nereden belli olacaktır?”

Bir kimse, güzel ahlâka sahip olmak için, önce kendi kötü huylarını teşhis etmelidir. Bunu ya kendi düşünerek, araştırarak bulur. Yahut bir âlimin, rehberin bildirmesi ile anlar. Mümin, müminin aynasıdır, insan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurlarını öğrenir. Sadık olan dostu, onu tehlikelerden, korkulardan koruyan kimsedir. Sevgili Peygamberimiz, güzel ahlâkı bildiren hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki: (Allahü teâlâ yanında kulların en sevgilisi, ahlâkça en güzel olanıdır.) (Güzel ahlâk, büyük günâhları, suyun elbiseyi temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlâk ise, salih amelleri, sirkenin balı bozduğu gibi bozar.) (Güzel ahlâk, senden, kesilen akrabanı ziyaret etmek, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir.) (Kıyamet günü mizanda (terazide) en ağır gelen şey, Allah korkusu ile güzel ahlâktır.) (Allahın en sevdiği şey, güzel ahlâktır.) (Müminlerin iman yönünden en faziletlisi, en üstünü, ahlâkça en iyi olanıdır.) (İnsanları memnun etmek için malınız kifayet etmez. Ancak güler yüz ve güzel ahlâkla onları memnun edebilirsiniz). (Şüphesiz güzel ahlâk, güneşin buzu erittiği gibi günahları eritir). (Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlâkı sayesinde yüksek dereceye kavuşur). (Bir müslüman güzel ahlâkı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.) (Yumuşak davran, sertlikten ve çirk i n ş e y d e n s a k ı n ! Yu m u ş a k lık insanı süsler. Çirkinliği giderir.) ( Yu m u ş a k davranmay a n , h a y ı r y a p m a m ı ş o l u r. ) (İçinizden en sevdiğim kimse, h u y u e n g ü z e l o l a n ı n ı z d ı r. ) (Kendisine yumuşaklık verilen kimseye, dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.) (Haya imandandır, imanı olan Cennettedir. Fuhuş, kötülüktür. Kötüler Cehennemdedir). (Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösterendir.)

D A L E T Tuna nehrinin Ruse A Adalet; düzeltmek, doğru yola yönelmek, eşit ve dengeli olmak, hakkaniyete uygun bir iş yapmak anlamlarına gelir. Düzkesmi tamamen dondu tartmak, gün ve usulüne uygun olmayan şeye cevr (haksızlık,eziyet) denir.

Bu sabah Tuna nehrinin Ruse yakınındaki kısmı tamamen dondu, büyük buzullar nehrin Ruse yakınında tamamen ulaşımı bloke etti. Şehrin Denizcilk İdaresinden alınan bilgiye göre, şimdilik mahsur kalan bir gemi yok. Bazı kayıkların buzulların arasına sıkıştığı bildirildi. Son olarak 2012 yılında nehir tamamen donmuştu. O zaman nehirde bulunan birçok gemiye zarar vermis, buz parçsaları navigasyon işaretleri ve sahil tesislerine büyük zararlara yol açmıştı.

Zulmün zıddı olarak adalet, bir şeyi ait olduğu yere koymak, hakkını vermek, eşit ve denk davranmak anlamındadır Kuranda geçen kıst kelimesi de adaletin anlamını ve mahiyetini tamamlayan kelimelerdendir. Kıst; kast,istikamet, vasat, nasip, hisse, mizan, gibi anlamlara gelir .Kıst adaleti, ehliyet ve liyakata riayet ederek görevlendirme ve ödüllendirmektir. Adaletin zıddı zulümdür. Azgınlık, zorbalık, sapkınlık da zulmün anlamdaşlarındandır. 2/143: Sizi mutedil bir ümmet kıldık:Bu ayette geçen vasat kelimesi aynı zamanda adalet şeklinde de anlaşılmıştır. Yani İslam ümmeti adaletli bir toplumdur. Değilse de böyle olmalıdır. Bu ümmetin en önemli özelliklerinden. İnsanın kendi yaşam tarzında adalet, her işte dengeli ve ölçülü olmasıdır. Kendi yaşamında dengeli ve adil olmayanlar, başkalarıyla olan ilişkilerinde de adaletli olamazlar.. Kişinin kendine karşı adil oluşu: İnsani haysiyeti koruyan ve saygın bir kişiliği temsil eden bir bir şahsiyete sahip olması, kendisini olduğundan fazla yüksek ve düşük görmemesi, dengeli beslenmesi, birer ilahi emanet olan bedenini lüzumsuz yer ve zamanlarda yıpratmaması, zamanını boşa harcamaması, düzgün ve dengeli bir yaşam sürmesi şeklinde olur. İnsanlarla olan ilişkilerde adalet: Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına yapmama, birini olduğundan fazla yüceltmeme yada alçaltmama, aldatmama, yanıltmama, malına zarar vermeme,insaflı olma vs Adalet mülkün temelidir. Adaletin olmadığı yerde ihkak-ı hak başlar. Mafyalar türer. Düzen bozulur, toplum felakete doğru sürüklenir. 58/4 Allah size emaneti ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Bu ayette emredilen adaletin anlamı çok geniştir: Başkalarının hak ve hürriyetlerine saygılı olmada,ticarette, insanları idare etmede, sevgi ve dostlukta vs. Adalet yalnızca mahkemelerden dağıtılmaz ve mahkemelerden beklenemez. Devam

Raziye ÇAKIR Tarih: 26 Şubat 2017 Konu: Eşeklikte üstümüze yok. Avrupa Birliği ülkeleri arasında eşek sayısı bakımından 13. yerdeymişiz. Yunanistan ve Macaristan’da bizdekiler kadar eşek yok. Eşeklikte ve öteki adıyla siyasi fahişelikte ise AB birincisiyiz. Kaşarlı Atakacı, Bulgar milliyetçilerinin püsküllüleri, Türklere, Pomaklara, Çingenelere karşı ağzı köpüklü konuşanların şampiyonu olan Slavi Binev ile Kamen Petkov gibi iki siyaset bozuntusu ilk sıçramada Halk ve Özgürlükler Partisi (DPS) Kurmaylığına kondu. Dün “Bulgaristan’ın en büyük düşmanı HÖH-DPS Partisidir!” Hepimiz “DPS’ye karşı birleşmek zorundayız!” Bugün “Doğan Ulusal Menfaatleri Savunuyor!” diyorlar. Ahmet Doğan hakkında iyi ya da kötü konuşan o kadar çok azaldı ki, adam yüzde yüz faşist olsa bile “Ahmet Doğan iyidir!” deyince milletvekili adayı ve liste başı yapıyor. Düne kadar Çingenelerin karşısına çıkıp “Hepinizden sabun yapacağız!” diyenlerin birden bire aynı zavallı insanların karşısına çıkıp “Oyunuzu bana verim!”, “Ben sizim milletvekili olacağım!” demek için kaç maske takmak takması gerek bilir misiniz? Yoksa bizdeki siyasi eşekliğin sınırı yoktur mu diyelim. Bu yüzsüzlükten tiksinenlerin biri de şairlerimizden Naim Bakov Tuna boylarından lanet yağdırıyor. Bugün kaleme aldığı dizelerde şöyle demiş: DİYEMİYORUM Ömrümün bunca ayıbını Taşıyamaz oldu yıpranmış bu beden İnsanlık şerefinde bu kadar kaybı Örtbas edemiyor yıllanmış solmuş ten! Demokrasi yolunda engeller var bunca Bayramlık kimliğimi bir türlü giyemiyorum. Şöyle ağız dolusu kendi gururumca Ben de insanım, Türküm diyemiyorum. Tüm şairlerin, aydınlarımızın, gençlerimizin kükremesini bekliyoruz. Kimse sandığa gitmesin. Türkiye’mizin Trakya köy ve kentlerinden seçmenlere sesleniyorum. Bu defa durun durduğunuz yerde. Memleketini seviyorsan sabret bir defa! Onurunuzla alay ediliyor. Hepiniz şerefli kardeşlersiniz. Sizin siyasi fahişelerle ne işiniz olur? 26 Mart’ta gitmeyelim sandık başına! Vermeyelim oyumuzu Ahmet Doğan’a! Babasının çiftliği sandığı DPS-HÖH partisine! Kalsın bu defa siyasi fahişeleri ve eşekleriyle yalnız başına! Tatsın Türkün ihanete tokadını! Görsün kimin kim olduğunu ve vursun kafasını taşlara… Gidecek olanlara da sesleniyorum, Artık HÖH’e oy yok. Bulgaristan seçmeni de siyasi ihaneti her zaman cezalandırmıştır. Todor Jivkov’un baskı, terör, zulüm ve diktatörlüğünü 1989 Mayısında ayaklanarak biz devirdik, yıktık ezdik. Ben birçoklarınızı anlıyorum. Sizin için üzgünüm. Hapishanelerde, toplama kamplarında, sürgünde, çile çekerken sizlere imzalandırılan belgeleri biliyorum. İhanet evrakları bekçiliği yaparak ayakta durduklarını da biliyorum. Ama siz siz olun! Siz Türk kalın ve onlara 26 Mart’ta tokadı indirin. Serinsinler manda boku gibi yere ve baksınlar gözünüze… Bankaları soyan ve ekonomiyi sıfırlayan İvan Kostov’un tek başına kurduğu ve hükmet olan partisi 2001 seçimlerinde tek milletvekili çıkaramadı. Bulgar halkının ihanet edenlere tokadı serttir. Sefil duruma düşen seçmene “Sorunlarınızı 845 günde çözeceğim” vaadiyle seçim kazanan Simeyon Saksdoburggotski, sahtekârlığı ve soygunculuğu anlaşılınca 2005’te yerle bir edildi. 2013’te Birinci B. Borisof hükumetinin başını yiyen de seçmenin ödemekte zorlandığı elektrik faturaları olmuştu. Birinci kurban onu istifaya zorlamıştı. Biz 42 kurban verdik. Unutmayın, biz bu dava uğruna kurbanlar verdik, anıtlar diktik, çok çile çektik… Devamı - www.bghaber.org


j X E DW - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

YaBulgaristan’daki ş a m yaşam s t standardı a n dbütüna rsosyal d ıalanav daha e azsmüdahalesinden e ç i m yana ö ngibicBulgarların e s i asfalt v ayemediğini a t lkanıtladı. er Avrupa’da en düşük. Bu durum, dünden değil. Bu, iktidardakiler, yönetilenler, sendikacılar ve siyasi partiler tarafından çoktan bilinmekte. Savunulan ideolojiler ve ekonomik görüşlere bağlı olarak farklı yöneticiler, son yaklaşık 30 yılda Bulgarların gelirlerinin artırılması ve yaşam standardının iyileştirilmesi için değişen bir başarıyla önlemler almaya çalıştı. Bazılarına göre herkes çalıştığı kadar almalıydı, diğerlerine göre, özellikle sol partiler, daha çok kamu paraları ve yardımları ile daha çok insana yardım sağlanması gerekliliği üzerinde vurgu yapıyordu. Son yıllarda sağ merkez GERB partisi lider eski Başbakan Boyko Borisov’un iki hükümeti iktidardaydı. Bu iki hükümetin ekonomik ve mali politikasından kendisinin çalışma piyasasında daha temiz piyasa ilişkilerinden, yani devletin

olduğu belli oldu. Buna rağmen otoban, yol, doğalgaz boru hatları ve bağlantıları ve diğer farklı altyapılar için pahalı projeler ön plana çıktı. Bunların finansmanına başlıca devlet kaynakları yönlendirildi.Sosyalaçıdanzayıfolanlar,yoksullar, hastalar, yaşlı insanlar, yaşam standardı açısından Borisov’un iki hükümetini iyi ile hatırlamayacak. Ancak çoğu Bulgaristanlıların daha da çok yoksullaşması ile ilgili sorunlar, sonuçta Kasım’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını etkiledi. O zaman sosyalistler tarafından desteklenen aday Rumen Radev’in seçilmesi, iktidardakileri, sosyologları ve politologları şaşırttı. Bir yandan bu durum, sosyalist partiye gelen erken parlamento seçimleri için yeni güç ve yeni hırslar verdi, öte yandan ise Borisov’u eleştirenlerin söylediği

Parlamento seçimleri için seçim öncesi kampanya resmi olarak henüz başlamış değildir, ancak iki başlıca parti BSP ve GERB, aralarında fark bulmanın zor olduğu ekonomik ve sosyal seçim programlarını hazırlamakta ve tanıtmakta acele etti. Eğer birisi onları okursa, yoksul Bulgarların ıstıraplarının bitmek üzere olduğunu, yakında emeklilik maaşlarını, kamu sektöründe ücretleri, tazminatları ve sosyal açıdan zayıf olanların yardımları ciddi ölçüde artıracak para yağacağını söyleyecek. Siyasi rakipler arasındaki başlıca zıtlık, devletteki dev rezervlerin ve bütçede durmadan biriken fazlaların, insanlar için veya asfalt için harcanıp harcanmamasıdır. Sendikalar, haneler için para istiyor, işverenler ise dev altyapı projelerinin kamu paralarıyla inşa edilmesine karşı çıkıyor.

ABD sır gibi sakladığı Türk Merdivenleri’nin son hali şok etti! Dünya Miraslar ‘kıyamet’ arşivini açtı

ABD hükümeti 1950’li yıllarda gerçekleştirilmiş nükleer testlere ilişkin gizli arşivleri kamuya açtı. Nükleer patlamaların etkilerini gözler önüne seren görüntüler Kuzey Kore’nin küresel nükleer savaş tehditleri savurduğu bu günlerde bir kez daha gündeme geldi. ABD’nin kamuya açtığı arşiv görüntüleri, Soğuk Savaş’ın en yoğun olarak devam ettiği 1953, 1955 ve 1958 yıllarında gerçekleştirilen üç nükleer deneyi kapsıyor. Nevada çölü ve Hawaii açıklarında okyanusta gerçekleştirilen testlerde oluşan dev alev topları ortaya çıkan yıkıcı enerjinin büyüklüğünü gösteriyor. 1955’de yapılan “Çaydanlık operasyonu” kod adlı testte kullanılan bombanın 43 bin ton TNT’ye eşit olduğu ifade ediliyor. Bu İkinci Dünya Savaşı’nda Hiroşima’ya atılan bombanın iki katından fazlası anlamına geliyor. ABD’nin 50’li yıllarda gerçekleştirdiği deneylerde çok sayıda ABD askeri de kasıtlı olarak radyasyona maruz bırakılmış ve etkileri araştırılmıştı. Soğuk Savaş yıllarındaki nükleer silahlanma yarışı ABD ve Sovyetler Birliği’nin binlerce nükleer test yapmasına yol açmıştı.

İtalya’nın Sicilya Adası’nda “Türk Merdivenleri” olarak bilinen ve UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan kayaç ve dibindeki kumsalın bir anda kırmızıya dönmesi şaşkınlık yarattı. İtalya’nın Sicilya Adası’nda “Türk Merdivenleri” olarak bilinen ve UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan kayaç ve dibindeki kumsalın bir anda kırmızıya dönmesi şaşkınlık yarattı. Sicilya Adası’nın en çok rağbet gören plajlarından biri olan Türk Merdivenleri’nde yaşanan olağanüstü durumu, çevreyi korumaya yönelik faaliyetlerde bulunan «Mareamico» adlı dernek ortaya çıkardı. Dernek, marn isimli yumuşak tortul kayaçlardan oluşmuş ve deniz dalgaları ile rüzgârın aşındırması sonucu zamanla bir merdivene benzeyen kayacın ve yanındaki kumsalın pas kırmızısına

bürünmüş fotoğraflarını Facebook sayfasından paylaşırken, bu şaşırtıcı gelişmenin nedeninin araştırıldığını belirtti. İtalyan basını bu haberi, «Türk Merdivenleri (Scala ei Turchi) gizemli bir şekilde kırmızıya büründü» başlığıyla verdi. Beyaz rengi ve kendine özgü biçimiyle turistlerin yoğun ilgisini çeken Türk Merdivenleri’ndeki bu değişimin, transit geçmekte olan bir gemiden bırakılan bazı oksit maddeler ya da son yağmurların sürüklediği demir oksitten kaynaklanmış olabileceği belirtiliyor. Türk Merdivenleri’nin ünü, İtalyan Yazar, Yönetmen ve Senarist Andrea Camilleri’nin, devlet kanalı RAI 1’de televizyon serisi olarak yayınlandığı gün reytinglerde ilk sırada yer alan «Commissario Montalbano (Komiser Montalbano)» adlı eserinde adı geçince daha da artmıştı.

BuAltınMercedes çok başka fiyatı dudak uçuklatıyor kaplamalı jantları dukça güçlü bir otomobil. gücü bir arada görmek isti-

gibi içinde de altın kaplama Araba 3 saniye gibi yorsanız, “SLR McLaren Kırolan Mercedes McLaren, 999 çok kısa bir sürede 0’dan mızı Altın Rüyası” en iyisi. hp güce sahip, 735 tork ve 100 km’ye çıkabiliyor. İşte o canavardan 5,4 litrelik V8 motoru ile olfotoğraflar En üst düzeyde lüks ve

13

İbrahim SOYTÜRK Sömürü Kapanı Tarih: 22 Şubat 2017 Almanya’da başa gelenler. Almanya’da köle gibi çalıştırılan vatandaşlarımıza kurulan mali tuzak açıkladı. Sosyal yardım paralarıyla dolandırıcılık tuzağına birkaç yüz Bulgaristan vatandaşı da düşürüldü. Dolandırılanlar genelde Varna ilindendir. 1 300 (bin üç yüz) kişiyi kapsayan mali dolandırıcılık tuzağı “Almanya’nın Sesi” (Deutsche Welle) radyosu tarafından duyuruldu ve bütün Bulgar basınında yayınların. Olayın özü: 2013 ile 2016 yılları arasında, iki Alman şirketi sahte iş sözleşmeleri imzalatarak, daha fazlası Bulgaristan vatandaşı olan toplam 1 300 kişiyi Almanya’ya işe toplamış ve onlara Almanya / Bremerhafen şehri İş ve İşçi Bulma Kurumundan sosyal yardım almalarını sağlamıştır. Bu kişiler İş ve İşçi Bulma Kurumuna tam gün olmayan iş sözleşmeleriyle çalıştıklarına ilişkin sahte evraklar sunarak, aynı kuruma geliri yetersiz kişiler olarak kayıt yaptırmışlardır. Bu kişilerin kuruma sundukları sahte oldukları sonradan açıklanan evraklarda aylık gelirlerinin Almanya’da yaşayabilmek için gerekli asgari geçim gelirlerinden az olduğundan dolayı, kurum kiralarının bir kısmını ödemiş ve ellerine sosyal yardım parası vermiştir. Dolandırıcılık yoluyla elde edilen para 6 milyon Euro’dur. Sahte ajans, dernek ve şirketler hareket halinde. Dolandırıcılık şeması, Alman vatandaşı olan Türk asıllı Selim Öztürk’ün başkanı olduğu ”İş ve İşçi Bulma ve İngegrasyon Ajansı” ve “Aile ve Cinsiyetlerin Eşit Durumu Derneği” tarafından kurulmuştur. Öztürk kurbanlarının daha çoğunu Bulgaristan’ın Varna şehrinde Türkçe konuşan nüfus arasından seçmiştir. Alman makamlarına göre, bu şemaya düşürülen Bulgaristan vatandaşları dalavere kurbanıdır, çünkü Alman kurumundan aldıkları paraların daha fazlasını Öztürk’e vermek zorunda bırakılmışlardır. Bununla birlikte bu kişilerin çoğu çok ağır şartlarda çalıştırılmıştır. Selim Öztürk Alman makamlarını başka bir dolandırıcılık şemasıyla da aldatmıştır. Onun çalıştırdığı Ajans ve Dernek, Almanya’da okula giden fakat Almancası yetersiz olan gömen çocuklarına Almanca kursu düzenliyorum diye Alman Eğitim Fonlarından da para aşırmıştır. Alman savcılığının açıklamasında, bu gibi dil kurslarının asla örgütlenmediğine işaret ediliyor. Bu dolandırma şemasından elde edilen para ise 500 000 Euro’dur. Benzer olayları araştırma çalışmaları devam eden Almanya’da yerli basın yerli makamların dalaverecilerle savaşım için hazırlıklı olmadığından gafil avlandığını yazdı. “Bremen Radyosu” gazetecileri olayı kaynağında araştırmak için Bulgaristan’a gelmişler, fakat Bulgar makamları bu dalavere olayını yorumlamak istemedikleri gibi, birçok yerde gazetecilerin tuzağa düşürülen kişilere direk sorular sormalarına da izin vermemişlerdir. Çıkan yazılarda, olayın Varna Otobüs Garında başladığına yer veriliyor. Almanya’ya gidebilmek için kurbanlar yeraltı dünyası şeflerinden borç para almıştır. Böylece birçok aile yerli kesip-kıran kalın enseli takımına borçlu duruma düşürülmüş, eli kolu bağlanmıştır. Bremenhaus’taki iki sahte şirket işsiz güçsüz ve borçlanan kişilerle günde 50’ye varan iş sözleşmeleri imzalanmış ve bu tuzağa düşürülenler Almanya’ya taşınmıştır. “Deutsche Welle”


j X E DW - 2017

14

Bulgaristan Türklerinin Sesi

2017 Türk Dili Yılı ilan edildi.

Cumhurbaşkanlığının himayesinde, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu tarafından, ‘2017 Türk Dili Yılı Dilimiz Kimliğimizdir’ konulu tanıtma toplantısı düzenlendi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yüksek himayelerine aldıkları bir kampanyayla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Türk Dil Kurumunun öncülüğünde 2017 yılının “Türk Dili Yılı” olarak ilan edilmesi amacıyla gerçekleştirilen tanıtma toplantısına, başta Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün yanı sıra üniversite rektörleri, kamu kurumu yöneticileri, sivil toplum kuruluşlarının başkanları, öğretim üyeleri, öğretmen ve öğrenciler olmak üzere çok sayıda davetli katıldı. SaygıduruşuveİstiklalMarşı’nınokunmasıyla başlayan toplantıda, sırasıyla Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs ve Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş birer konuşma yaptı. Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, dünyada konuşulmakta olan binlerce dilin var olduğunu, bunlardan sadece birkaçının

kültür ve medeniyet dili olarak başka diller ve kültürler üzerinde etki bıraktığını ve geleceğe yön verdiğini belirterek konuşmasına başladı ve “Türk dili, tarihî süreçte pek çok köklü değişimlere uğramış olmakla birlikte, Orhun Abideleri ile başlayan kesintisiz yolculuğunu, 21. yüzyılın ilk çeyreğine kadar ulaştırmayı başarmış büyük bir kültür ve medeniyet dilidir.” diyerek devam etti. Konuşmasında son iki yüz yılda, bir yandan sadeleşip Türkçe kökenli kelimelerin ağırlık kazandığı çağdaş bir dil hâline gelen güzel Türkçemizin bir yandan da zaman zaman çeşitli tehlikelere maruz kaldığını belirten Başbakan Yardımcısı Türkeş, “Osmanlı Türkçesinin yüzyıllar boyu birlikte yoğrulduğu ve yüklediği yeni anlamlarla Türkçeleştirdiği çok sayıda Arapça ve Farsça kelimenin zamanla kullanımdan düşmesi ve bunların yerlerine Türkçe karşılıklarının süratle konulamaması sonucunda oluşan boşluk, Türkçenin Batı dilleri tarafından hızla istila edilmesine yol açmıştır.” dedi. Başbakan Yardımcısı Türkeş, konuşmasını “Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır’ şeklindeki uyarıcı ifadesi, kendisinin ölümünden sonra dil konusunda kantarın topuzunu kaçıran ve sadece Arapça Farsça kelimeleri dilden sürgün eden, ancak Batı kökenli kelimelerin Türkçeye girişi sırasında işi ağırdan alan kimi dilcilerin ‘tabii Türkçe ile öz Türkçe’ arasında oluşturdukları yapay kavgaların arasında hatırlanmaz ve uygulanmaz olmuştur.” şeklinde sürdürdü. Konuşmasında ayrıca dilimize giren yabancı kelimelere ilişkin durumu değerlendiren Başbakan Yardımcısı Türkeş, “Bugün gelinen noktada, Türk dilinin her zamankinden daha çok saldırı altında olduğuna dikkat çekti ve Türk-

çenin herhangi bir yabancı dilde bulunan herhangi bir kelimeye karşılık bulmaktan âciz olmadığını, tam aksine dünyanın pek çok büyük dilinin sahip olmadığı kelime türetme yollarına sahip olduğunu belirtti ve şöyle devam etti: “Anlaşılır ve kurallı Türkçe karşılıkları olduğu hâlde, hemen her gün özellikle basın yayın kuruluşları tarafından dilimizin içine sokuşturulan Batı kökenli kelimeler, Türkçeye karşı özensiz, duyarsız ve bilinçsiz davranan bazı kişiler ve kurumlar tarafından çabucak benimsenmekte ve yaygınlık kazanmaktadır. Selfie, lansman, leasing, catering, factoring, timing, inovasyon, inovatif, aktivite, brunch, center, tower, palace, konsensüs, koordinasyon, online, materyal, regülasyon ve benzeri yüzlerce, binlerce kelime, Türkçe karşılıkları bulunduğu hâlde, sadece özentiyle ve dikkatsizlikle veya açıklanamayacak bilinçsiz bir tutumla ne yazık ki dilimizi kirletmekte ve bozmaktadır. Bunlar yetmezmiş gibi, aynı kelimelerin, aktive etmek, minimize etmek, konsensüs sağlamak, online olmak, selfie çekmek, lansman yapmak örneklerinde olduğu gibi bir de Türkçe fiillerle birlikte kullanılması işi büsbütün içinden çıkılmaz bir hâle sokmaktadır. Dünyanın en zengin, işlek ve kıvrak dillerinden birisi olan Türkçe, herhangi bir yabancı dilde bulunan herhangi bir kelimeye karşılık bulmaktan âciz olmadığı gibi, tam aksine dünyanın pek çok büyük dilinin sahip olmadığı, kelime üretme ve türetme yollarına sahiptir. Nitekim Türk Dil Kurumunun çeşitli bilim dallarına özgü olarak hazırladığı onlarca terim sözlüğü, Türkçenin bu konudaki yeterliliğinin ve gücünün en açık kanıtıdır. Asıl sorun, Türkçenin kurallarına göre türetilen bu terimlerin ve kavramların ilgili meslek topluluklarınca kullanılmaması hatta çok zaman dikkate bile alınmamasıdır.” dedi.

2 0 1 7 T ü r k D i l i Y ı l ı S ö y l e ş i s i Ya p ı l d ı

TRT, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanımız Prof. Dr. Derya ÖRS ve Kurum Başkanımız Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN ile söyleşi yaparak 2017 Türk Dili Yılı kapsamında bilgi aldı.

Yüksek Kurum Başkanımız Prof. Dr. Derya ÖRS, “2017 Türk Dili Yılı-Dilimiz Kimliğimizdir” çağrısı ve çalışmasının amacının ne olduğu; bu kapsamda yıl içerisinde kurum, kuruluş ve öbür paydaşlarla hangi çalışmaların yapılacağı hakkında bilgi verdi.

Kurum Başkanımız Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN ise Türk Dil Kurumunun genel çalışmaları ve 15 Mart 2017 tarihinde ilan edilmiş olan “2017 Türk Dili Yılı-Dilimiz Kimliğimizdir” çalışması kapsamında yapılacak olan faaliyetler hakkında bilgi verdi.

BULTÜRK-Dünyada’ki Temsilcilerimiz 1913 Sofya

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47 İmtiyaz Sahibi Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ

Ekonomi Müdürü:

Abidin KARASU Av. Hasan MOLLAOĞLU Ertaş ÇAKIR

İstihbarat Müdürü:

Hüseyin Y I L D I R I M

Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK

Eğitim Sorumlusu:

Filiz SOYTÜRK

Kültür-Sanat:

Avşin B A L K A N

Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU

Spor Müdürü:

Serkan YILDIZ

İnternet Müdürü:

Murat ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR

Halkla İlişkiler:

Neriman ERALP

Reklam Müdürü:

N a z ı m Ç AV U Ş

Rafet ULUTÜRK

Yayın Danışmanları: Prof.Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof.Dr.Seçkin DİNDAR Doc. Dr. Sakin ÖNER Doc. Dr. Müjgan DENİZ

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı:

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı

Tel: 0212- 5 11

6 3 4 7 - Fax: 0212 - 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya, Akademi Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur. w w w. b u l t u r k . n e t

/ w w w. b u l t u r k . o r g

Avusturya -Viena Osman BÜLBÜL Almanya-Köln: Ünal G A Z İ Amerika-New York: Alaattin Gokay Nevin BEYTULLAH Belçika-Antwerpen: İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan Kazakistan Türkistan: Erkan İsveç Seval ÖZTÜRK Ridvan Akay Riko İngiltere London

B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i Sofya: Hikmet EFENDİEV Blagoevrad:

Smolyan:

Bülent MURADOV

Rufat

FELETİ

Kırcaali: Mehmet RASİM Ardino: Aziz ŞAKİR Cebel: Erdal H. AHMET Plovdiv: Sezgin YILMAZ Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Loveç: Emine BAYRAKTAROVA Troyan: E r g ü l BAYRAKTAR Pleven: Rafet RODOPLU Şumen: İ r f a n ÖZGÜR Razgrad Levent RASİM Tırgovişte: Sevinc YÜCE S i l i s t r a : Nermin ÇAKIR Varna: Salih POMAK Dobriç: Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi İst. Sultangazi: ist. G.O.P.aşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane:

Sabri İSKENDER Nedim BİRİNCİ Seyhan ÖZGÜR Avşin BALKAN Raziye ÇAKIR Mustafa AKGÜN Ekrem SÜZEN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Kocaeli: Alptekin CEVHERLİ Bursa- Ayşe HOCAOĞLU -Bursa Yıldırım: Turhan YAMAÇ -Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN -Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN -Bursa-İnegöl Bayram BAYRAM İzmir-Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU -İzm.Görece: Mümin GÜNEY -İzm.Buca: Şevket YILMAZ -İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR Edirne: Nadir ADLI Kırklareli: Ali ÖZTÜRK Tekirdağ: Ertaş ÇAKIR Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir: Sevgin GÖKÇE Erzurum Berkay MUTLU Mersin : Ferda ER Fethiye : Fatih AKSAK

Neriman ERALP Stratejik Suskunluk Tarih: 26 Şubat 2017 44-üncü Halk Meclisi Seçimlerine Tam Bir Ay Kaldı. 26 Mart 2017’de yapılacak erken genel seçimle ilgili Bulgaristan’da propaganda başladı. Önce boş kuyuya herkes birer defa sesinin çıktığı kadar bağırdı. Yankılanmayı sanki beğendi ve sustu. Bu suskunluğu halka söyleyecek sözü olmayanların dilini yutmuşluğuna benzettim. Kırcaali’de ses getiren ve kamuoyu oluşturan kalemlerimizden Durmuş Arda, son yazılarından birinde “Ölüm gibi, mücadele de hayatın bir parçasıdır” dedi. En yakın olan, dile önce takılandır. Arda’nın diline de “ölüm” takılmış. Ölümü bir şeyin sonu değil bir yeni başlangıcın müjdecisi olarak kabul edelim. Bu, bizde ancak umudun can çekişmesi anlamındadır ya da hepimiz tarafından böyle anlaşılmalıdır. Bulgaristan toplumundan bir parçayız. Toplum sistemi içinde haklim olan ve bizim de ak günümüzü kara eden artık can çekiştiğine göre, hayatımızda ve işlerimizde bir şeyler olacak demektir. Son 27 yıldan beri Bulgaristan’da yaşayan yakınlarımızın boş vaatlerle ve bol keseden gizlice sömürülen hayatlarını baştan sonra bir masalda buldum. Şimdi size “Kalpazan Usta” başlıklı bu Arap masalını anlatmak istiyorum. Kalpazan Usta Mutlu günlerden birinde adamın birinin oğlu dünyaya gelmiş. O da gidip yavruma bir beşik alayım demiş. Bir marangozun dükkânına uğramış ve bir altın uzatarak, Usta, oğluma bir beşik yap lütfen demiş. Parayı alan usta şu cevabı vermiş: Olur, önümüzdeki Cuma gel ve siparişini al! Perşembe gün veren siparişi babanın tam 7 gün sonra, gelip alması gerekiyormuş. Bebeğin babası Cuma gün sık ayak dükkâna yönelmiş ve: Cumaların hayır olsun ustan, hadi ver şu bizim beşiği, demiş ve usta: Henüz hazır değil! Bu iş Cumadan Cumaya böyle devam ederken oğlan büyümüş, kocaman delikanlı olmuş, derken evlenmiş ve o da baba olmuş. Mutluluğu burnunda genç baba yine bir Cuma gün kendi babasına: Oğluma beşik almaya gidiyorum, demiş. Babası da şu köşedeki marangoz Dükkanına uğra ve Ben o dükkânda ustaya 20 yıl önce bir beşik parası ödemiştim, yapmıştır al getir, demiş. Genç baba dükkâna gitmiş ve Usta, babamın sana sipariş ettiği ve parasını ödediği beşiği almaya geldim, demiş. Al şu paranı, diye cevap verirken, 20 yıl önce aldığı parayı geri veren usta: Ben acele etmeyiz sevmem, demiş. Bakıyorumki,DursunArdagibiaydınlarımız yazılarına “ölümü” başlık etmeye başladıysa, büyük yalan ortaya çıkacak demektir. Şimdi bu seçimler biraz kör fişek olduğuna göre, ardından gelecek ikinci seçime giderken, besbelli HÖH (DPS), DOST ve Kasım Dal’ın halen Orhan İsmailov’a devrettiği HŞDP ve onların kurduğu DOST-Birliği gasp edip 27 yıl istismar ettiği HAK VE ÖZGÜRLÜK, DEMOKRASİ VE ADALET umudumuzu artık iade edecekler. Bu yıl içinde yapılması beklenen majoriter seçimler yani kendilerini tanıdığımız adaylarımız meclise dolunca, umudumuza 27 yıl kelepçe vuran siyaset külüstürleri bire dek kapı dışı edilecektir. Hepsinin matem marşı ve Fatihası o gün okunacaktır. Bizim stratejik planımız budur.


j X E DW - 2017

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Avrupa’nın Hun algısını İstanbul’u birde ‘Inception’ gözüyle görün yalanlayan araştırma 1500 yıl önce Roma İmparatorluğu sınırlarına dayanan Hunların, Romalıları nasıl etkilediğine dair bilimsel araştırma, Avrupa’nın geleneksel ‘barbar Hunlu’ imajına uymayan sonuçlar ortaya çıkardı. Göçebe Hunlar ile Romalıların birbirlerinin yaşam tarzlarından etkilendiği ve hatta işbirliği yaptığı belirtildi. Avrupalılar, 1.500 yıl önce karşı karşıya gelen

iki medeniyetin sadece savaşmadığını, aynı zamanda kültür etkileşiminde bulunduğunu fark etti. Araştıma Macar Ovasında her iki etnik unsura ait mezar kalıntılarının biyolojik ve kimyasal analileri le iki yaşam biçiminin karşılaştırılmasıyla gerçekleştirildi. Başta Romalı tarihçiler olmak üzere, Avrupalı tarihçiler, Hunlardan genellikle acımasız vahşetler sergileyen, yağmacı, şiddet taraftarı istilacı savaşçılar olarak söz ederler. Her ne kadar tarihçilerin iddia ettiği şiddet ve katliamlar, tarihi kaynak ve arkeolojik kalıntılarla kanıtlanmasa da, yerleşmiş algı olarak bu rivayetler gerçek gibi çağdan çağa aktarıldı. Avrupalıara göre; Orta Asya bozkırlarından göçen göçebe kavim, 1. Yüzyıldan 7. Yüzyıla kadar Roma’nın sınır bölgelerinde yaşayan halklara saldırdı ve yağma yaptı. Oysa Roma İmparatorluğunun sınır bölgelerinde yapılan bilimsel araştırmaya göre tam aksine Romalı yerleşik gruplar ile Hunlar arasında olumlu diyaloglar da yaşanmış hatta Romalılar, Hunların geçim yöntemlerini ve beslenme şekillerini dahi benimsemişlerdi. Hunlar ise Romalıların çiftçilik kültürünü benimseyerek, tarım faaliyetleri gerçekleştirmişti. İngiliz haber sitesi İbtimes.com sitesinde Léa Surugue imzasıyla yayınlanan habere göre; sonuçları PLOS ONE dergisinde yayınlanan araştırma, Cambridge Üniversitesi’nden Susanne E. Hakenbeck başkanlığında, Jane Evans, Hazel Chapman ve Erzsébet Fóthi’nin de aralarında olduğu ekipçe gerçekleştirildi. Makalenin editörlüğünü ise Floransa Üniversitesi’nden yaptı. Tarım ortamında Pastörizmin uygulanması: Hun baskınlarının, Katolik toplumları üzerindeki izotopik analizi (Practising pastoralism in an agricultural environment: An isotopic analysis of the impact of the Hunnic incursions on Pannonian populations) başlıklı araştırma Tuna Nehri kıyısındaki Pannonia eyaletinde gerçekleştirildi. Araştırmacılar, Roma İmparatorluğu’nun geç dönemindeki hudut bölgelerinden Büyük Macar Ovası’nda 5. yüzyılda gömülmüş insanların kalıntılarını inceledi. Kemikler, dişler ve diş plaklarındaki kalıntılar ve mazarlardaki organik kalıntılar üzerinde yapılan izotop analizlerinin sonuçları Orta Asya halklarına ait verilerle karşılaştırıldı.. Araştırma sonuçları göçebe yaşam tarzına sahip Hunlar ile yerleşik tarım kültürüne sahip Romalıların birbirlerinin yaşam tarzlarından etkilendiğini ve hatta işbirliği yaptığını gösteriyor. ROMA KAYNAKLARI HUNLARA KARŞI ÖNYARGILI Makalenin başyazarı ve araştırma ekibi başkanı Cambridge Üniversitesi öğretim üyesi Susanne Hakenbeck, IBTimes sitesine verdiği demeçte “Tarihi metinler, Hunları şiddet yanlısı ve Roma uygarlığını tehdit eden istilacılar olarak tanımlıyor. Bu rivayetler, bizde Hunlara karşı olumsuz bakış açısı yaratmıştı. Ancak arkeolojik kanıtlar bu rivayetleri doğrulamıyor. Roma kaynakları, Hun kavimlerine karşı önyargılı. Bilimsel araştırmamız, Roma İmparatorluğu’nun sınırındaki sıradan insanların nasıl yaşadığını ve yaşamları boyunca Hunların onları nasıl etkilediğini gösteren kanıtları içeriyor” dedi. İzotop analizlerine göre; 5. Yüzyılda Roma İmparatorluğu sınırında yaşayan insanlar; hem göçebe hem de tarımsal yaşam tarzını tercih etmişlerdi. analizler, Macar Ovasında o yıllarda bir siteden diğerine beslenme biçimlerinde nispeten çok az fark olduğunu gösteriyor. Verilere göre, hem Romalılar hem de Hunlular bolca mısır yemeyi seviyorlardı. Mısırın kolay ve hızlı büyüyen bir bitki türü bu tercihin sebebi olabilir. Beslenme mısır dışında; tahıllara (arpa ve buğday), bakliyata ve ete dayanıyordu.

Türk fotoğrafçı Aydın Büyüktaş, İstanbul sokaklarını yönetmen Christopher Nolan’ın kültleşmiş Inception (Başlangıç) filminin algılarda yer edinen mekan bükme uygulamasıyla ölümsüzleştirdi. Bu uygulamam sanat çevreleri tarafından beğenildi.Türk fotoğrafçı Aydın Büyüktaş, İstanbul sokaklarını çok farklı bir perspektifle ölümsüzleştirdi. Yönetmen Christopher Nolan’ın kültleşmiş Inception (Başlangıç) filminin algılarda yer edinen mekan bükme uygulaması, fotoğraf sanatçısı Aydın Büyüktaş’ın gözünden İstanbul sokaklarına uygulandı. Sanatçı bu tekniği İstanbul’un eşi benzeri olmayan sokaklarına uygulayınca sanat çevreleri tarafından beğenildi.

İstanbul

Galata

çapraz

yol

Köprüsü

Ambarlar

Esenler Otobüs Terminali

Sultan Ahmet

10 padişah gördü yaşıyla tarihe geçen Türk

Uzun yaşama sırlarını hepimiz merak etmişizdir. Düzgün beslenme, stres olmama gibi sağlık açısından öneriler doktorlar tarafından veriliyor. Dünyanın en uzun yaşayan insanların arasında bir Türk de var. İsmi Zaro Ağa. Zaro Ağa, 160 yaşına göre kimi kayıtlara göre ise 164 yaşına kadar yaşamış bir kişi. Hayat hikayesi ise herkesten farklı. Birçok tarihi mimarinin inşaatında çalışan Zaro Ağa, 150’li yaşlarda bir umutla Amerika’ya gidiyor fakat hayatı hayal ettiği şekilde ilerlemiyor. İşte dünyanın en uzun yaşayan Türkü: Zaro Ağa.

Dünyanın en uzun süre yaşayan isimlerinden biri Zaro Ağa. Bazı kayıtlara ve iddialara göre ise Zaro Ağa öldüğünde 160 değil 164 yaşındaydı. 10 PA D İ Ş A H GÖRDü Zaro Ağa, kayıtlara göre Türkiye’nin en uzun yaşayan insanı ve yabancı kaynaklara göre ise dünyanın en uzun yaşayan birkaç kişisinden biri. 10 padişah, bir cumhurbaşkanı görmüş; altı savaşa katılmış ve bazı kaynaklara göre yedi kez, bazı kaynaklara göre de 13 kez, başka bir kaynağa göre 29 kez evlenmiştir. Beşi kız olmak üzere 13 çocuğu, 29 torunu bulunuyor.

15

Dr. Nedim BİRİNCİ Yeni Adı “İstifa!” Olmalı

Tarih: 20 Şubat 2017 Öfkeli ve parçalanmış toplumda yaşamak. Memleketimizi 26 Mart 2017 seçimlerine götüren, Başbakan Ognyan Gercikov yönetimindeki geçici hükümetin kokusu buruna vurmaya, rengi de göze çarpmaya başladı. Bakanlar kurulunun temel kadrolarının halkımızın kanını ve ruhunu emen sülükler arasından özenle seçildikleri ortaya çıktı. Bakanlar Kurulu Başkanı Ognyan Gercikov’tan başlayalım: Yakın zamana kadar bugünkü başbakanın oğlu Stanislav Gercikov Bulgaristan “Duble Yollar” devlet şirketinde hukuk danışmanlığı yaptı. Ülkede maaş ortalaması 500 leva iken o KDV hariç 4 000 (dört bin) leva alıyordu. Gördüğü davalar için ek ödemeler yapılıyordu ve yıl için aylık ücreti ortalaması 6 000 (altı bin) leva oluyordu. Aferin! Yeteneksiz hukuk danışmanı Stanıslav Gercikov davaları hep kaybettiği için birkaç ay önce işten atılmıştı. Bilirsiniz herkesin biraz şansı ve biraz da kısmeti vardır. 2 hafta önce Sofya Varna an yolunda Botevgrat’tan önce “Eçemiçka” tünelinde tavan lambaları düştü, bir araç ezildi ve bir yolcu öldü. Olayın ardından Bulgaristan “Duble Yollar” devlet Şirketi Yürütme Müdürü görevinden alındı ve biliyor musunuz Başbakan Og. Gercikov onun yerine kim atadı? 1984 – 1989 yılları arasında Türkleri Bulgarlaştırma sürecinde, o kanlı “soya dönüş” zulmü yıllarında Varna iline bağlı Dılgopol ilçesinde ve hain başı Ahmet Doğan’ın köyü olarak ünlenen Drındar köyünün de ilçe sınırları içinde bulunan Suvorovo Belediyesinde 30 Türk düşmanı ajanla ve üç bölgesel grup yöneticisiyle çalışan Valentin Atanasov Nikolov’u atandı. 1955’te Varna doğumlu olan Nikolov 1976’da Sofya’daki İç İşleri Bakanlığı “Devlet Güvenliği” fakültesine yazılmış, 1982’de İç İşleri Bakanlığı (VMR) “DS” gizli poliste Türkler arasında casusluk yapan 04 – 06 şubesinde “Dılgopol ve Suvorovo” Türk bölgesinden sorumlu bir gizli subay olarak göreve başlamıştır. 1985’te Türklerinin enselerine basıp kan kusturulmalarından sonra 1986’da “kıdemli istihbaratçı” unvanı alan Nikolov’un biyografisi kısaca şöyledir. 1985’in soğuk kış günlerinde Müslüman Türklerin hepsinin isimlerinin, dinlerinin, kimliklerinin değiştirilerek soy geçmişleri söküldü. Bulgarlaştırma baskı ve terör yöntemlerine en faal bir şekilde ve amansız katılan, Todor Jivkov rejimi döneminde Bulgar tarihinin en ağır, en iğrenç ve yüz karası cinayetlerinde eli kana bulanan subay Nikolov, tutuklanıp işlediği cinayetler için yargılanıp hapse atılacağına, yüksek devlet ödülüyle ödüllendirilmiştir. O, güya “soya dönüş” yıllarında gösterdiği olağanüstü aktiflik için MVR-Varna 4. Şubesi Amiri Albay Sv. Vasilev’in hazırladığı ve MVRVarna Müdür Yardımcısı Albay Sava Denev’in ve Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) İl Komitesi tarafından kaleme alınan ve Türk etnik azınlığı üzerindeki yüksek başarılarını öven özgeçmişle Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyine ödüllendirilmek üzere önerildi. Ve Türklere zulüm eden kahraman olarak göğsünde en yüksek ödül olan “Halk Emek Madalyası” şakıdı. Katilin 1979 – 1986 yılları arasında Türkler arasındaki kemirgen köstebek çalışmaları şu sözlerle nitelendirilmiştir: “Çalışmalarında yüksek komünist idesellik, politik olgunluk ve parti siyasetine bağlılık gösterdi. Sınıfsal yaklaşım sahibi olup devrimci uyanıklık gösterirken burjuva ideolojisine karşı amansız oldu.” O, 1985’te Türklerin isimleri değiştirilirken BKP örgüt sorumlusu seçildi. Köstebek sürüsünden 30 ajan ve 3 köy grubu yöneticisini bileyip yönlendirdi. Bu hainliği için 1987’de, Varna köylerinde Türkler kan kusarken, aydın ve gençlerimiz hapishanelerde ve toplama kamplarında çürütülürken, MVR-Varna İl Amiri Nikolov’u “Bulgarlaştırma etkinliklerinde elde ettiği başarılardan ötürü” yeniden övdü ve ikinci ödül için öneride bulundu. HÖH yönetimi sözde “yönetenleri yönetiyor” fakat konu halkımızın ezilmesi ve yok edilmesi olunca dut yemiş bülbül oluveriyor. Ne ki, bu ebediyen böyle gitmez…


Türk dünyası ile gücümüzü birleştiriyoruz. 1913 Sofya

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Bulgaristan Komünizm Kurbanlarını Andı

Sofya’da Milli Kültür Evi parkındaki anıt levha önünde tören düzenlendi. 11 yıldan beri 1945’te “Halk Mahkemesi”nin siyasi kararıyla kurşuna dizilen Komünizm kurbanları resmen anılıyor. BKP terörüne kurban olan yakınlarının isimlerini anıt duvarda arayan bir genç. Totaliter rejim kurbanlarını anmak için toplananlar dini törene başlamazdan önce. Anıt önünde mum yakanlardan bir sahne. Eski Sofya Belediye Başkanı ve başbakan Stefan Sofiyanski bu sene politik anma töreninde kalabalık arasında. Komünist rejim tarafından 1953’te kurşuna dizilenler yakınları bir arada. Komünizm kurbanları-

nın yakınları dini ain esnasında. Bu yılki anma törenine Cumhurbaşkanı adayı Trayço Traykov, 43.Halk Meclisi’nde demokratikleşme yönünde en fazla mücadele veren Reformcu Blok milletvekilleri ile birlikte. Anma törenine katılanlar arasında resmin arka planında bulunan, 1968’de “Hür Avrupa” radyosu bildirilerini Bulgaristan’da dağıtan siyasi mahkûm Alfred Foskolo ile yanındaki gözlüklü Bulgaristan’ın eski Moskova Büyük Elçisi ve siyasi yorumcu İlyan Vasilev komünizm kurbanlarını anma törenine ilk kez katılıyorlar. GERB partisinden 43. Halk Meclisi milletvekili Metodi Andreev ile Reformcu Blok partisinden Petır Slavov partileri adına çelenk koyuyor. Halk Meclisi Başkanı Tsetska Tsaçeva ve meclis başkan yardımcısı Dimitır Glavçev bir grup Milletvekili ile brlikte meclis adına çelenk koyarken. Güçlü Bulgaristan Partisi ve yeni kurulan Yeni Cumhuriyet partisi adına çelenk koyan. Profesör Lili Lilkov.

Antalya>daki temaslarını sürdüren Çavuşoğlu, Alanya ilçesi Karamanlar Mahallesi>nde Karamanlar İlköğretim Okulunun bahçesinde vatandaşla buluştu. Burada konuşan Bakan Çavuşoğlu, güçlü ve yeni Türkiye için büyük projeler yapmak gerektiğini, 15 senedir millete en iyi hizmeti sunmak için çalıştıklarını anlattı. İçeride ve dışarıda çalıştıklarını, Türk bayrağının dünyanın her yerinde dalgalanması için çalıştıklarını vurgulayan Mevlüt Çavuşoğlu, yurt dışındaki mazlumlarıdayalnızbırakmadıklarınısöyledi. Yurt dışında yaşayan Türklerin sahip-

siz olmadıklarını ve artık kendilerini güçlü hissettiklerini kaydeden Çavuşoğlu, «Türk dünyasını kurduk. Türk Dünyası Parlamenter Meclisini kurduk ve Türk dünyası ile gücümüzü birleştiriyoruz, Türkleri birleştiriyoruz. Bu yılın sonunda büyük bir <Türk Dünyası Zirvesi> yaparak, tüm dünyadaki Türklerin temsilcilerini bir araya getireceğiz. Türkiye>yi çekemeyen, kıskanan var. Bazen Türkiye>ye karşı ayak oyunları yapanlar da var.Ama önce Rabb>imizin, sonra milletimizin desteğiyle biz yeri geldiği zaman yedi düvele karşı da dik durmasını başarıyoruz.» diye konuştu.

Bulgaristan’da valiler görevden alınıyor Bulgaristan’da bin erkeğe 1059 kadın düşüyor Geçici tekonkrat hükümet, erken seçimretrsiz izin dilerde parti listelerinden milletvekili adayı lekçeleri gelolmak isteyen yedi valiyi görevden aldı. meye başlamış. Hükümet Sözcüsü İrina Belçeva bu Seçimlerde aday haberi verdi ve bir hafta önce Başbaolacak valiler böykan Ognyan Gercikov’un valilelece işten alındı. rin yarısını değiştirdiğini hatırlattı. Sözcü “Valinin Hükümet, geri kalan valileri gö- parti adayı olacağı erken seçimlerde serevden almayacağını duyurmuştu. çimlerin adil ve dürüst olması imkanAncak Bakanlar Kuruluna valilerden üc- sızdır, o yüzden bu kararı aldık” dedi.

31 Aralık 2016 yılına doğru Bulgaristan’ın azalıyor Erkeknüfusu 7 101 859 kiş ki bu rakam AB’nin ler, 3 449 978 olup ülke nünüfusunun yüzde 1,4’ünü oluşturuyor. Milli İstatistik Enstitüsü’nün “2016 yılında fusunun yüzde nüfus ve demografi süreçleri” için bugün 48,6’sını oluştuyayınlanan verilerine göre Bulgaristan’ın ruyor, kadınlar nüfusunun azalması ve yaşlanması süise 3 651 881 reci devam ediyor. 2015 yılına nazaran olup nüfusun yüzde 51,4’ünü oluştunüfus, yüzde 0,7 veya 51 952 kişi ile ruyor. Bin erkeğe 1059 kadın düşüyor.

Üniversitede, ‘Türk Dünyası’ konseri Bulgaristan öğrencileri alkol ve sigarada ilk sırada belki de daha fazlasıyla doğanın, bitkilerin,

Gaziantep Üniversitesi Öğrenci Toplulukları tarafından Atatürk Kültür Sahnesinde, Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Müzikleri Topluluğu kurucusu sanatçı İrfan Gürdal tarafından ‘Türk Dünyası Müzikleri Konseri’ gerçekleştirildi. Nevruz’un Türk dünyasının tamamında kutlanan tabiatın bayramı olduğunu ve bu bayramı bir millete mal etmenin çok doğru olmadığını söyleyen İrfan Gürdal, Nevruz’un tabi bir şey olduğu gibi

tüm canlıların bayramı olduğunu ifade etti. Türk kültüründe Nevruz’un bir yılbaşı gibi, bir Ergenekon’dan çıkış gibi türlü manalar giydirilerek, kutsallaştırılmış bir bayram olduğunu vurgulayan Gürdal, Türk dünyasında Nevruzla ilgili bir müzik kültürü de olduğunu belirtti. Konserde; Türk Dünyası müziklerinden kesitler sunan Gürdal, Azerbaycan Klasik müziklerinin yanı sıra, Özbekistan’ın klasikleşmiş eserlerinden olan ‘Faslı Nev Bahar Oldu’, Anadolu’da Alevi Bektaşi geleneğinde söylenen eserlerden ‘Nevruziye’, ‘Çok şükür bahara eriştik bugün’ gibi eserlerin yanı sıra Şair Hüsnü Baba’nın ‘Evel bahar oldu açıldı güller’ gibi Nevruz’iyesi, Köroğlu destanı gibi eserler, salonu dolduran sanatseverler tarafından beğeni topladı.

Bulgar lise öğrencileri alkol ve sigara tüketimi açısından ilk sıralarda yer alıyor Bulgar lise öğrencileri, alkol, sigara, tatlı ve şekerli gazoz tüketimi açısından dünyada ilk sıralarda yar alıyor. Bunu Dünya Sağlı Örgütü ile işbirliği içinde

yapılan uluslararası bir araştırmanın verileri gösterdi. Ankete katılanların yüzde 44’üne göre Bulgar lise öğrencileri en sık tatlılar tüketiyor. Bulgaristan’daki öğrenciler okulda sıkma göstergesi açısından da ilk sıralarda bulunuyor.

B U LT Ü R K ’ ü n Ö n e r i l e r i - O k u n m a s ı G e r e k e n K i t a p l a r


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.