Bulturk Gazetesi 121.Sayı

Page 1

BULTÜRK ETNOSPOR Etkinliğinde Göz Doldurdu

Geleneksel sporların canlandırılması amacıyla Dünya Etnospor Konfederasyonu tarafından ikincisi organize edilen Etnospor Kültür Festivali ile İstanbul Gençlik Festivali “Ok Yaydan Çıkıyor” sloganıyla 11-14 Mayıs 2017 tarihleri arası İstanbul Yenikapı sahilinde büyük bir coşku ve katlımla kutlandı. Yenikapı Meydanı’nda, 11-14 Mayıs tarihlerinde «Ok Yaydan Çıkı- yanın çok farklı bir ülkesi. Tarihimizden gelen bu gücü geleceğe tayor» sloganıyla düzenlendi. Etnospor Kültür Festivali’nin basın top- şıma misyonumuzu hepimiz biliyoruz.» dedi. lantısı, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Dünya Etnospor Dünya medeniyetinin bugün kullandığı birçok icadın, Türk ve İslam Konfederasyonu Genel Başkanı Bilal Erdoğan, İstanbul Büyükşehir coğrafyasından geldiğini aktaran Kılıç, «Bunu bileceğiz ve bu bilgi biBelediyesi Başkan Vekili Göksel Gümüşdağ, Türkiye Geleneksel Spor rikimini daha ileriye taşımaya gayret edeceğiz. Tarihimizle övüneceDalları Federasyonu Başkanı Hakan Kazancı, İstanbul Gençlik Festi- ğiz ama gelecekte neler yapmamız gerektiğini de iyi bileceğiz. Burada vali Koordinatörü Taha Ayhan, Etnospor Kültür Festivali Sanat Yö- kalmayacağız. Etnospor Kültür Festivali’nin, gençlerimizin bu topnetmeni Yasin Tütüncü ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜR- rağın değerleriyle buluşması ve onun aziz hatırasına sahip çıkması SAB) Başkanı Başaran Ulusoy’un katılımıyla yapıldı. için çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Yapılacak çalışAnadolu Ajansının da global basın sponsoru olduğu festivalin ta- maların mekanı da ayrıca önemli. Çok güzel bir alan oluşturulmuş. nıtımında katılımcılara hitap eden Gençlik ve Spor Bakanı Akif Ça- İnşallah bunları Türkiye’de yaygınlaştırmalıyız.» diye konuştu. ğatay Kılıç, Dünya Etnospor Konfederasyonu Genel Başkanı Bilal Mayıs ayının, ülkü kültürü ve tarihi için önemine dikkati çeken BaErdoğan’ın yoğun çabasıyla Türkiye’de geleneksel sporların yeniden kan Kılıç, şunları söyledi: hatırlanıp, yer bulduğu ve gelişmeye başladığını kaydederek, «Geçen «İstanbul’un fethedilmesi ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’dan yıl ilki yapılan Etnospor Kültür Festivali, bu anlamda ateşleyici oldu. yola çıkarak istiklal mücadelesini başlatması bu ayda. ...» Türkiye, tarihi, medeniyeti ve aynı zamanda kültür yapısıyla, dünDevamı sf. 9’da

Siyasi ve Aktüel Gazete

Bulgaristan vatandaşlarının % 8’inde depresyon belirtileri var

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz“

Yıl - 15 Sayı:121 Haziran - 2017 - “

Erdoğan 57 yıl sonra bir ilki gerçekleştirdi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa değişikliğinin ardından AK Parti’ye 979 gün sonra yeniden üye olarak döndü. İlk konuşmasında Erdoğan, “27 Ağustos 2014 tarihinde milletimiz tarafından cumhurbaşkanlığı görevine seçilmem sebe16 Nisan’daki anayasa halk oylaması ile başlayan dönüşümün ilk somut adımı atıldı. Erdoğan, 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından üyeliğinden ayrıldığı, kurucusu olduğu AK Parti’ye yeniden üye oldu. Türkiye yeniden Partili Cumhurbaşkanı tarafından yönetilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile birlikte AK Parti Genel Merkezine giriş yaptı. Erdoğan’ı kapıda Başbakan Binali Yıldırım karşıladı.

ÜYELİK BEYANNAMESİNİ İMZALADI Salona Uğur Işılak’ın seslendirdiği ‘Dombra’ şarkısı ile giren Erdoğan, AK Partiye üyelik beyannamesini imzaladı. Okunan İstiklal Marşı’nın ardından Başbakan Binali Yıldırım konuşma yapmak üzere kürsüye geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan üyelik beyannamesini imzaladı. Erdoğan’dan tarihi törende tarihi mesajlar

Başbakan Binali Yıldırım Boyko Borisov іle görüştü

Türkіуe Başbakanı Bіnalі Yıldırım, Bulgarіѕtan Başbakanı Boyko Borіѕov görüşmeden sonra ortak basın toplantısında sorlara cevap verdiler. Başbakanı Bіnalі Yıldırım, Bulgarіѕtan başbakanı Boyko Borіѕov іle görüştükten ѕonra ѕöуledі. Yıldırım, “Umarım bu üѕt düzeу zіуaretler devam edeсek, іlіşkіlerіmіzіn gelіşmeѕі bölgede іѕtіkrarın ѕağlanmaѕı іçіn katkıda bulunaсak” dedі. Borіѕov, “Bulgarіѕtan’ın Türkіуe ve Balkanlar іle bіr bütün olarak ѕtabіl іlіşkіler ѕağlamak іçіn çalışmalı”, dedі. Borіѕov ortak ѕınırda göçmenlerіn durdurulmкѕı іçіn korumadan dolaуı teşekkür ettі. Borіѕov devamla, “Bulgarіѕtan ve Türkіуe іуі komşuluk örneğі olabіlіrler. Bulgarіѕtan Avruрa ve Aѕуa ѕınırırındadır. Türkіуe bіzіm en büуük komşumuz. Bіr ѕıra bölgeѕel etkіnlіklоr ve faalіуetler Bulgarіѕtan іle ortak çalışmalarımızda altуaрı ve ulaştırma іle çaba ѕarfetmelіуіz, AB ve Türkіуe araѕında іlşkіlerі ağında ortak ulaşım korіdorları oluşturulabіlіr. Bunu Türkіуe normalleştіmek bu bіzі dіrekt etkіlemektedіr” dedі.

Ѕofуa, Bakü іle ek doğalgaz mіktarı konuѕunu görüşüуor

Bulgarіѕtan Enerјі Bakan уardımсıѕı Јeço Ѕtankov “Bulgarіѕtan, Varna уakınlarındakі olaѕı doğalgaz dağıtım merkezіnіn іhtіуaçlarını karşılaуaсak ek mіktarda doğalgaz ѕevkіуatına іlіşkіn anlaşmalara Azerbaусan іle başlamış bulunuуor” dіуe konuştu. Şu anda 2020 уılı іtіbarıуla іkі ülke araѕında 1 mіlуar metre küр doğalgazın ѕevkіуatı іçіn anlaşma mevсuttur.

Bulgaristan’da seçimi tekrar BG-SAM Başkanı Dr. Erdal Kararaş’tan Boyko Borisov kazandı Rafet Ulutürk’e Anlamlı Ödül

biyle anayasa gereği ayrılmak zorunda kaldığım, kurucusu olduğum partime, yuvama, sevdama, aşkıma bugün yeniden dönüyorum” ifadelerini kullandı. Erdoğan, iç ve dış politikaya ilişkin önemli mesajlar verdi. Üyelik imzasını attıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihi toplantıda konuşma yaptı. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: AK Partimizin saygıdeğer mensupları, Kurucular Kurulumuzun ve merkez karar kurulumuzun demokrasi hakem kurulumuzun kıymetli üyeleri, çok değerli kardeşlerim sizleri en kalbi duygularımla hasretle, muhabbetle selamlıyorum. 27 Ağustos 2014 tarihinde milletimiz tarafından Cumhurbaşkanlığı görevine seçilmem sebebiyle ayrılmak zorunda kaldığım partime, yuvama, sevdama, aşkıma yeniden döndüm. Tam 979 gün sonra bu hasret hamt olsun sona erdi. Buradan bir kez daha Selamün Aleyküm diyerek heyetinizin içine dâhil oluyorum. 16 Nisan anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlarının partili olması imkanı ile şuanda değerlendiriyorum. Bu ayrılık sadece bir resmi ayrılık, aramızdaki mesafe mevzuat gereği olan bir mesafeydi. Gönlümüz hep beraber oldu. Gönüllere sınır çizmek mümkün değil. “Ayrılığımızın sona eriyor olması beni heyecanlandırıyor” Devamı sf. 13’de...

Menderes KUNGÜN Strasbourg’da Mahkemeyi kazandı “Ulusal Türk Birliği” teşkilatının kayıt başvurusu Filibe il mahkemesi tarafından Menderes Kungün’e red kararı verilmişti. Bulgaristan anayasasının 12. maddesi uyarınca Sivil Toplum Örgütlerinin siyasi faaliyetlerine izin verilmiyor. Ulusal Türk Birliği adı altındaki sivil toplum örgütü Lideri Sayın Menderes Kungün, Bulgaristan’ın bu örgütün kaydını reddettiğinden dolayı Strasbourg’da dava açarak mahkemeyi 8 Haziran 2017 tarihinde kazandı. Daha 2006 yılında Filibe İl Mahkemesi, bu örgütün Bulgar ulusunun bütünlüğünü zedelediği ve ülkenin ulusal güvenliği için tehlike oluşturduğu gerekçesiyle Ulusal Türk Birliği aleyhine bir karar almıştı. Ardından “Ulusal Türk Birliği” Başkanı Sayın Menderes Kungün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunup Bulgaristan’a karşı dava açmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bu konuda yapılan açıklamada ise, azınlık mensubu olma temeline dayalı 50 dolayındaki Türk ve Müslümanın örgütlenmeleri hakkı ile alakalı Filibe İl Mahkemesi’nin aldığı “red” kararıyla Avrupa İnsan Hakları Konvansiyon’nun 11. ve 14. Maddeleri’nin kabaca çiğnendiği belirtildi. “Ulusal Türk Birliği” Başkanı Sayın Menderes Kungün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararından memnuniyetini dile getirerek, Bulgaristan Anayasasında ve uluslararası hukukta da belirtildiği üzere, Ulusal Türk Birliği amaçlarından hiç biri-

Bulgaristan Türkleri için yapmış olduğu çalışmalardan dolayı özellikle de hayatını bir kitap haline getirmesinden dolayı da BGSAM Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Sayın Dr. Erdal Karabaş Beyefendi özel bir kupa yaptırdı ve BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk’e taktim etti. Ulutürk “Hayatımda aldığım en anlamlı

hediyedir. Teşekkürler Hocam” dedi.

nin örgütlenme ve ifade etme çerçevesi özgürlüğünü aşmadığını, kaydetti. “Ulusal Türk Birliği” Başkanı Sayın Menderes Kungün itiraz dilekçesinde Bulgaristan devletine karşı maddi tazminat talebinde bulunmuyor. Bulgaristan’ın gül diyarı olan Kazanlık kenti doğumlu Menderes Kungün, 1984-1989’deki zorla Bulgarlaştırma döneminde Türk düşmanları General Georgi Tanev ve Kostadin Kotsaliev’in Bulgaristan’daki Türklere işkence uyguladıkları nedeniyle ülke genelinde ve uluslararası çapta yargılanmaları amacıyla Bulgaristan Başsavcılığı’na ve AB mahkemelerine 2015 yılında şikayet dilekçeleri sunmuştu. Mahkeme ayrıca Bulgaristan’ın başvuruculara 5 bin euro manevi ve 2 bin euro mahkeme masrafları olmak üzere tazminat ödemesine karar verdi. Bulgaristan yönetimi, Küngün ve arkadaşlarının, 2006 yılında Ulusal Türk Birliği adıyla kurdukları teşkilatın yasal işlemlerini gerçekleştirmeyi, “Dernek adının Bulgaristan’da bir Türk varlığına işaret ettiğini ve ayrılıkçı hedefler taşıdığını” gerekçe göstererek reddetmişti.

ATİLLA JORMA’YI TANIMAK AYRICALIKTIR den önce kendisiyle daha geniş bir zamanda görüşmek istediğimi belirttim.

1. Parti GERB % 33.54 oy aldı

Bulgaristan’da halk genel seçim için sandık başına gitti. Eski Başbakan Boyko Borisov’un GERB Partisi oyların yüzde 32.55’ini alarak birinci parti oldu. Seçime katılan iki Türk partisinden Hak ve Özgürlükler Partisi meclise girmeyi başarırken, Dost Birliği baraj altında kaldı. Hükümeti kurma görevi eski Başbakan Borisov’a verildi. Devamı Sayfa 8’de...

18 уaş ve üѕtü Bulgarіѕtan vatandaşlarının %8’іnde deрreѕуon ve benzerі rahatѕızlıklar var. Eurаѕtat’ın AB ülkelerіnde 2015 уılına daіr уaрtığı araştırmada bu ѕonuçlar ortaуa çıktı. Deрreѕуon belіrtіlerіnіn en ѕık görülenlerі ѕıkıntı, memnunіуetѕіzlіk, mutѕuzluk, düşük enerјі, konѕantraѕуon ekѕіklіğі, уavaş düşünme, kararѕızlık. İlk belіrtіlerden bіrі іѕe uуkuѕuzluk ve ѕaatler değіşіrken alışamama gіbі durumlar. Bіzіm сoğrafуada mevѕіm değіşіklіğі özellіkle іlkbahar ve güz aуlarında ortaуa çıkıуor.

2017 Şubatının son haftasında Milli Düşünce Merkezi’nde “Kıpçak Bozkırından Karpat Havzasına Kumanlar” başlıklı bir konferans vardı ve daha önce ismini hiç duymadığım Atilla Jorma tarafından verilecekti bu konferans. Sayın Atilla beyle bu konferansta tesadüfen tanıştım. Ne yalan söyleyeyim öncelikle soyismi dikkatimi çekmişti. Türk Dünyasına olan ilgim nedeniyle konferans başlığı da dikkatimi çeken diğer etken olmuştur. KumanKıpçak Türkleri ve Karpat Bölgesi hakkında daha önce hiç duymadığım yeni bilgiler öğrendim. Konferans sonrasında kendisine kartımı verdim ve Ankara’dan gitme-

Sonra Sayın Atilla Jorma hakkında internet üzerinden yaptığım araştırmada; Yrd. Doç. Dr. ünvanı ile Ardahan Üniversitesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi olarak ders verdiğini ve Türk Dünyası üzerine yapmış olduğu çalışmalar ve yayınları hayretimi celp etti. Zira bu bilim adamı Türkiye’de fazla tanınmıyor olduğu izlenimini vermiş olması beni üzmedi desem yalan olur. Ben bu araştırmaları yaparken birkaç gün sonra Sayın Sayın Jorma’dan gelen telefon ile yaşadığım mutluluk anlatılamaz. Bu telefon ile Jorma benin Bulgaristan ve Yurtdışı Türkler ile ilgili çalışmalarım olmasının dikkatini çektiğini beyan etmesi üzerine uygun bir zamanı ver ise görüşmek istediğimi söyledim ve beni kırmayarak kabul etti. 2 Mart 2017 günü Ankara Saman Pazarı semtinde buluştuk, sıcak bir sohbet ortamı buldum. Adeta yıllardır tanışıyormuşuz gibi… Çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Ben de kısa zamanda Balkanlar ve Türk Dünyası hakkında birçok bilgi edinme fırsatı buldum. Devamı sayfa 8’de


2

AKTÜEL

Alptekin CEVHERLİ Utanmıyor musun o fıkrayı anlatmaya?

Hava oldukça kötüdür. Fırtına her an şiddetlenmekte ve futbol takımını taşıyan uçak gökyüzünde bir o yana, bir bu yana savrulmaktadır. Pilot kule ile bağlantıyı kaybetmiştir. Zifiri karanlıkta zor bir karar vermek zorunda kalır ve uçağı, havanın daha sakin göründüğü okyanus üzerinde kendince belirlediği yeni bir rotaya sürer… Bu rotada epey uçtuktan sonra, bu kez de okyanus üzerinde, patlayan ani bir fırtına ile yine yüz yüze kalırlar. Uçak kontrol edilemez hale gelir ve okyanus üzerinde bilinmeyen bir adaya düşer. Tamamı erkeklerden oluşan ekip sağ kurtulur ama nerede olduklarını dünya üzerinde bilen hiç kimse yoktur… Günler haftaları, haftalar ayları, yılları kovalar… Artık yalnızdırlar ama neşeleri yerindedir. 5 sene sonra bu kez küçük bir uçak, adaya düşer. Hemen yardıma koşarlar… Uçaktan sadece bir kadın kurtulabilmiştir. Kadını alırlar barakalarına götürürler. Bir süre sonra kadın kendine gelir, hoş beş sonrası bunca yıldır; bu kadar adam, canları sıkılmadan küçücük adada nasıl kaldıklarını sorar. Takım kaptanı, “Bildiğimiz bütün fıkraları anlattık. Sonra bildiğimiz fıkralar bitti. Bu kez yeni baştan anlattık; bir daha, bir daha derken hepsini ezberledik. Bu kez her bir fıkraya bir sayı verdik. O sayıyı söyleyince hangi fıkra olduğunu hepimiz bildiğimiz için gülüyoruz. Böylece eğlenip gidiyoruz” der. Kadın şaşırır, “Nasıl yani?” diye sorar. Takım kaptanı: “Beş” der. Bütün herkes gülmeye başlar, katıla katıla gülüyorlardır. Kadın, takımın haline şaşmıştır. Bu arada bir futbolcu “Sekiz” der. Bütün takım yine kahkahayı patlatır. Ardından takımın en genci olan libero oyuncusu “On iki” deyince önce soğuk bir hava oluşur. Ama gülmemek için kendilerini zor tutan futbolcular en sonunda dayanamaz, gözlerinden yaş gelene kadar gülerler. Kadın hâlâ aptal aptal bakıyordur… Kendini güç bela toplayan takım kaptanı liberonun kafasına bir şaplak atar: – Utanmıyor musun, hanımefendinin yanında böyle açık saçık fıkra anlatmaya? –! *** Yıllardır kendimizi dünyaya anlatmaya çalışıyoruz. Ama ne var ki, bunda pek başarılı olduğumuz söylenemez. Çünkü anlatmak istediğimiz konu muhataplarımızın anlayışı ve bilgisi kadar algılanabiliyor. Biz istediğimiz kadar haklı olalım, sadece gerçekleri söyleyelim. Ne yazık ki hiç önemli değil… Daha iyi propaganda yapan, basını daha iyi kullanan; daha doğrusu muhatabının anlayacağı şekilde konuyu anlatan her zaman gündemi oluşturup kazanan taraf oluyor. Asırlardır aleyhimizde olan bu durumu düzeltmek için elbette pek çok girişimlerimiz oldu ülke olarak. Meselâ Anadolu Ajansı’nın kurulması, Bayrak Radyo – Televizyonu, Türksat Uydu sistemi, TRT World vs. gibi kısa süreli başarılar olsa da; yine de çok da iyi neticeler aldığımız ne yazık ki söylenemez. Küçücük Ermenistan’ın oluşturduğu kamuoyu Türkiye ve Azerbaycan’ın etki alanından kat be kat fazla. Mağdur biziz ama dünya Ermenileri mazlum zannediyor. Kıbrıslı Rumların etki gücü Türkiye ve KKTC’den kat be kat fazla, hukuken ve fiilen haklı olduğumuz konuda bütün dünya bizi işgalci olarak biliyor. PKK terörü 40 bine yakın canımıza mal oldu, hâlâ da terör saldırılarını sürdürüyor. Ama en büyük müttefikimiz, can düşmanımız olan bu terör örgütünün adını değiştirmiş “light” versiyonu üzerinden en gelişmiş silahları hibe ediyor. Irak’ta, Suriye’de, Çin’de ve daha pek çok yerde soydaşlarımıza ve dindaşlarımıza akla hayale gelmedik işkenceler yapılıyor. Ama zulmü anlatmakta hâlâ zorlanıyoruz. Memleketimizi bir gecede kan gölünde döndüren FETÖ Terör Örgütü’nün elebaşının dahi iade edilmesini istediğimiz gün, dalga geçer gibi ABD’nin en büyük gazetesinde adamın makalesi yayınlanıyor. FETÖ terör örgütüne karşı propaganda için ABD hukukuna göre tamamen yasal şekilde lobi faaliyeti yapmak amacıyla yapılan görüşme dahi suçmuş ve gizli belge imiş gibi hem ABD, hem de Türk kamuoyuna ifşa ediliyor ve lobi şirketinin Amerikalı patronu ABD’de siyaseten linç ediliyor. Velhasıl listeyi uzatıp canınızı daha fazla sıkmak istemem herkes zaten biliyor… Elbette bunda Batı’nın meşhur Türk ve Müslüman düşmanlığının oluşturduğu bir alt zemin var. Ama bütün suçu buna yüklemek, bizim yanlışlarımızı da gizlemeye yeter mi? Dünya sadece Batı’dan mı ibaret? Çare? Çare ülkemizin uzman bir propaganda biriminin oluşturulmasıdır. Bunun bakanlık seviyesinde olmasına acil ihtiyaç var olsa da, yurt dışında rahat hareket kabiliyeti açısından YTB’ de olduğu gibi Başkanlık seviyesinde olması, kısa vadede ve pratikte daha olumlu neticeler verecektir. Ancak bu birimin amcaoğlu, halakızı, sen ben bizim oğlan gibi bir yapı yerine ‘liyakat’ esasına göre konusunda uzman millî gazeteciler, iş adamları, reklâm şirketleri, hedef yabancı ülkeler konusundaki uzmanlar ile psikolog ve sosyologlardan oluşması gereklidir. *** Yoksa biz istediğimiz kadar “on iki” desek de, sadece kendimiz gülmeye ve ağlamaya devam ederiz. Ama muhataplarımız bize, tabirimi mazur görün, ‘mal mal’ bakmaya devam eder…

Ramazan Mutluluğun resminin insan vücudunda hormonlaşmış hali: Serotonin Bulgaristan’da Bulgaristan’ın güneydoğusunda yer alan Filibe’deki Osmanlı

Hissettiğimiz tüm mutluluk, canlılık ve dinçlik hislerinin kaynağı bu hormon; Serotonin. Eksikliğinde de depresif ve yorgun hissediyoruz. Gelin, mutluluğumuzun kaynağı olan bu hormonu biraz yakından inceleyelim. Yapay yollardan ecstasy ve çikolata tüketiminde salgılanan mutluluk hormonudur. doğal yollardan ise normal bir insan vücudu tarafından gün boyu salgılanır. ayrıca aşık olma durumunda da salgılama düzeyi artar. Bunlardan ecstasy kullanımı dışındaki hiçbir durumda salgının bir tehlikesi yoktur. ancak ecstasy kullanıldığı durumlarda beyin yaklaşık 4-10 saat arası sürekli bu hormonu salgılar ve bu süre sonunda salgılama bezlerin tükenmesinden dolayı yavaşlar ya da durur. kendilerini toparlamaları bir-iki gün alır. işte ecstasy düşüşü denen olay aslında seratonin salgı bezlerinin geçici bir süre kurumasından kaynaklanır. insan kendini berbat hisseder. Bence insanın vücudunun en önemli hormonudur. yaşamanın sebebi, mutluluğun kaynağı. Evet, aslında kendisi bir hormon değil ortamda «serotonin hormonu...» şeklinde her lafı geçtiğinde insanları «hormon değil o, nörotransmitter...» diye düzeltmekten bıktığım için kendi serotonin seviyem adına hormon olduğunu kabullendiğim nörotransmitter. (ama hormon değil ya... ühühü... her şeyi de düzelten gıcık adamlardan değilim ama hormon değil. çok mu şey istiyorum...) Eksikliği ciddi sıkıntılar doğurabiliyor Hayvanların ve insanların merkezi sinir sisteminde bulunan bir monoamin sinir taşıyıcısıdır. duygusal anlamda iyi hissetme ve mutluluk duygularına katkısı olmasıyla bilinir. eksikliğinde insanın iş yaşamındaki dikkatin dağılmasına, iştahsızlığa ve yaşamdan daha az zevk almasına neden olduğu söyleniyor. buna ek olarak bu madde insanda hiç bulunmaz ise, kişi ciddi anlamda umutsuz bir bireye dönüşüyor ve kendisini gereksiz hissediyor-

muş. ayrıca yorgunluk, endişeye kapılma ve karar verme güçlüğü gibi belirtiler gösteriyormuş. zamanla karabasana dönüşebiliyormuş ve sonu intihara kadar gidiyormuş. Regl döneminde östrojen hormonunun düşmesi sebebiyle serotoninde’de düşme görülür. aynı dönemde bir de fizyolojik değişiklikler (patlayacak gibi şişmek, ağrı, yorgunluk...) bu sebeple bayanlar bu malum dönemlerde, mutsuz, huzursuz, hayattan nefret eder haldedirler, her şeye ağlama potansiyelleri vardır, ve tek istedikleri çikolatadır. Doğal yollardan almak için ne yemek gerek? Kimyasal formulu c10h12n2o olan madde. Bunu dogal yollardan artırmak için yemeniz gerekenler: çikolata, süt proteini (tryptophan), b12 vitamini (somon balığı, yumurta, yoğurt, et, yulaf vs.), d vitamini (güneş ışığı, zenginleştirilmiş süt veya soya sütü, yumurta sarısı, balık kemiği vs.) sevdiğiniz bir naneli şekeri yiyin, üzerine biraz su için. Şeker burun deliklerinize etki edince; sadece burnunuzun sol deliğinden derin ve temiz bir nefes alın. Bunun üstüne ruh halinize göre, sevdiğiniz hafif bir parça açın, üstüne güzel ve yaratıcı hayaller kurmaya çalışın. Şekeri yedikten sonra kan şekeriniz bir nebze dengelenecek, naneli şekerden sonra su ile vücudunuzu ferahlatacaksınız. Sol burun deliğinden aldığınız temiz hava direkt olarak beyninize oksijen gitmesini sağlayacak. Enerjisini alan beyin, sanatsal faaliyet olarak sayabileceğimiz müzik ile, sağ beynin de çalışmasına yardım edecek. kuracağınız hayaller de bunu perçinleyecek. Ve bunları yaparken aynı zamanda bir süre de dinlenmiş olacaksınız.

eserlerinden İmaret Camii avlusunda verilen iftara kentte semavi dinleri ve farklı kültürleri temsil eden gruplar katıldı.

Bulgaristan’ın güneydoğusunda yer alan Filibe’deki Osmanlı eserlerinden İmaret Camii avlusunda verilen iftara kentte semavi dinleri ve farklı kültürleri temsil eden gruplar katıldı. Bulgaristan göçmeni Türk iş adamı Rıfat Yakupoğlu’nun desteklediği iftarda Müslüman, Musevi, Ermeni ve Katolik ruhani liderlerin yanı sıra kalabalık Rus diasporasını temsil eden kişiler hazır bulundu. Gecenin onur konuğu olan Türkiye’nin Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bulgaristan‘da ibadete açık en değerli Osmanlı mimari eserlerinden İmaret Camii’nde Filibe Encümenliğinin şehrin güzel bir geleneği sürdürdüğünü söyledi. Filibe’nin 2019 Avrupa Kültür Başkenti ilan edildiğini hatırlatan Ergani, “Yüzyıllardır farklı din, dil, kültür ve etnik grupların bir arada yaşadığı Filibe’nin İmaret Camii adına yakışır bir iftarın ev sahipliğini yaptı. Filibe çok kültürlü bir yapıya sahip. Bu insanlar asırlardır yan yana, iç içe, omuz omuza barış ve kardeşlik içinde yaşıyor.” dedi. Bulgaristan’ın güneyindeki Koşukavak (Krumovgrad) şehrinden Türkiye‘ye göç eden ve turizm sektöründe faaliyet gösteren iş adamı Rıfat Yakupoğlu ise asırlar boyu kervanlara yemek hizmeti verilen bu camide eski bir geleneğin canlandırıldığını ifade etti.

İstanbul’daki Bulgar izleri tuvallere yansıdı

İstanbul Bulgar Ekzarhanesi’nin Şişli’deki tarihi mekanında geçen hafta 5 ülkeden gelen ressamların katılımıyla sanat sempozyumu gerçekleştirildi. ‘İstanbul’da Bulgar Kültür Anıtları Mirası’ konulu sempozyumda Istanbul’da yaşayan Bulgarların geçmişte Istanbul’da inşa ettiği mimari anıtların tanıtılması ve güncel durumlarının ortaya konması amaçlandı. Sempozyuma Türkiye’den Korkut Tirkayi, Ahmet Özel, Bulgaristan’dan aynı zamanda projenin de kuratörü olan Pavline Kopano, Lyuba Yosifçeva, Peter Petrov, Syka Çirpanova, Rusya’dan Aleksander Belugin, İngiltere’den Svetlana Elantseva ve Makedonya’dan Stefan Haci Nokolov katılırken, Balat’taki Demir Kilise Sveti Stefan’ın restorasyon mimarı Fikriye Bulunmaz özel katılımcı, Bohem Sanat Galerisi’nin sahibi Burcu Erkal Salman da misafir sanatçı olarak katıldılar. Bulgar Ekzarhlık Vakfı’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen sanat sempozyumunda ortaya çıkan işler Bulgar Ekzarhlık Vakfı salonunda 31 Mayıs 2017 tarihine kadar sergilenecek.

Komşu Bulgaristan Akdeniz’e iniyor

Hac yeri sayılan Meryem Ana Evi’ne yapılan ziyaretlerden dolayı geçmiş yıllarda Efes ve Kuşadası’nı tercih eden Bulgarlar son yıllarda charter seferlerin artmasıyla Antalya ve Muğla’ya da talep göstermeye başladı. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da düzenlenen uluslararası turizm fuarında Alanya tanıtımı yapıldı. Fuarda Alanya’yı, Alanya Turizm Tanıtma Vakfı (ALTAV) yetkilisi Kasımoğlu Kerim Yılmaz temsil etti. 2014’de 1 milyon 565 bin, 2015’de 1 milyon 683 bin, 2016’da 1 milyon 559 bin misafir ağırladığımız Bulgaristan’da düzenlenen Holiday and SPA Expo’da temaslarda bulunan Yılmaz, şunları kaydetti: “KOMŞU YUNANİSTAN TERCİH EDİLMİYOR”

Bulgarlar komşumuz olmaları ve tarihsel münasebetlerimiz sebebiyle Türkleri ve Türkiye’yi çok iyi tanıyorlar. En çok 3-4 yıldızlı oteller ve daire kiralama yöntemlerini tercih ediyorlar. Son yıllarda gelişimi işaret eden ekonomik göstergelerle beraber konaklama eğilimleri de değişiyor. 5 yıldızlı oteller tercih alanlarına dahil ediliyor. Yunanistan, Türkiye’ye göre daha pahalı bir turizm ülkesi olduğundan sınırda da olsa Bulgarlardan fazla talep almıyor. “CHARTER SEFERLER ANTALYA VE MUĞLA’YI ETKİLEDİ”

Hıristiyanlar için hac yeri sayılan Meryem Ana Evi ziyaretlerinden dolayı geçmiş yıllarda Efes ve Kuşadası en yoğun talep alan bölgeydi. Fakat son yıllarda charter seferlerinin başlamasıyla Bulgarların tatil yelpazesi Antalya, İzmir, Muğla ve İstanbul olarak genişledi. Özellikle hafta sonu karayoluyla yapılan İstanbul turları aynı zamanda ekonomik olduğundan büyük talep görüyor. “BASIN GRUBU NİSAN-MAYIS AYLARINDA GELECEK”

Güvenlik tedirginliği burada da baş gösteriyor. Bakanlığın Antalya destinasyon tanıtımı yeterli seviyede. Bulgaristan’dan Alanya otellerine direkt satışlar var. Turizm Bakanlığı Tanıtma Müşaviri Cemal Tekkanat Bey Alanya’yı önemsiyor. Kendisine ‘Yalos’ sanatından bir Alanya örneği hediye ettik. Nisan ve mayıs ayları için Alanya’da basın grubu ağırlama konusunda anlaştık. “İSTANBUL’DAN KARŞILIKLI UÇUŞLAR VAR”

2015 yılında Türkiye’den Bulgaristan’a giden kişi sayısı karayolu ağırlıklı olmak üzere 1 milyon 238 bin kişi olarak kayda geçmiş. Bulgaristan’ın önemli tatil bölgesi Varna’dan ve Sofya’dan İstanbul’a uçuşlar var. Türkiye destinasyonuna çalışan ve pazarı yönlendiren firmalar arasında Apollo, Orient 99, Tez Tur, Aqua Tur, Emerald Tour ve Astral Holidays yer alıyor.

Bulgar öğrencileri ağırladık Bulgaristan’dan gelen öğrenci grubu, Alanya Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Er’in katkılarıyla, Hacıkura İlkokulu ev sahipliğinde kendi kültürlerine has halk oyunları gösterisi sundu. Bulgaristan’dan gelen öğrenci grubu, Alanya Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Er’in katkılarıyla, Hacıkura İlkokulu ev sahipliğinde kendi kültürlerine has halk oyunları gösterisi sundu. Alanya Hacıkura İlkokulu, Bulgaristan’dan gelen öğrenci grubunu ağırladı. Avsallar’da bir otele tatil için gelen Bulgar öğrenciler Hacıkura İlkokulu bahçesinde kendi kültürlerine yönelik halk oyunları gösterisi sundular. Hacıkura İlkokulu folklor grubuyla karşılıklı gösterilerini sunan Bulgar öğrenciler gün boyunca okulda kalarak Türk öğrencilerle kaynaşıp, okulun eğitim sistemi ve işleyişi konusunda da bilgi aldılar. Öğrencileri halk oyunları gösterisini sunarken izleyen Alanya Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Er, «Bugün Bulgaristan’dan gelen öğrenci grubu ve bizim Hacıkura İlkokulumuzun şampiyon folklor ekibiyle karşılıklı halk oyunları kültürümüzü sergilediler. Bunun yanı sıra öğrenciler birbirleriyle tanışıp kaynaştılar. Biz dünya barışına katkıda bulunmak adına böyle bir ev sahipliği yaptık. Bulgaristan bizim komşumuz ve uzun süre3aynı kültürü yaşadık» dedi.


TÜRK DÜNYASI

ATA TERZİBAŞI ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ANILDI Irak Türklerinin bilge adamı, araştırmacı yazar, Irak Türk Kültürü, Folkloru, Hoyratları, Kerkük hakkında eşsiz derlemeleri ve eserleri olan Kerkük Türkü; Ata Terzibaşı ölümünün birinci yılında Avrasya Yazarlar Birliği ile Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı tarafından Ankara’da düzenlenen panel ile 28 Mart 2017 günü anıldı.

BULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi olan ve aynı zamanda Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonu BAŞKON Yurtdışı Türkler ve Göçmenler Platformu Başkanı görevini yürüten, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. İsmail Cingöz’ün de davetli olduğu panele başta; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sayın Yalçın Topçu, Türkmeneli Kültür Merkezi Başkanı Sayın Dr. Mustafa Ziya, Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Sayın Yrd. Doç. Dr. Yakup Ömeroğlu, Türkmeneli Kültür Merkezi Basın Müşaviri Sayın Dr. Şemsettin Küzeci, Nogay Türkleri Dergisi Ankara Temsilcisi Sayın Hakan Benli ve Türk Dünyasından birçok temsilci katılmıştır. Panelistler; Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun (Türkiye), Prof. Dr. Mahir Nakip (Irak), Prof. Dr. Gazenfer Paşeyev (Azerbaycan) tarafından Ata Terzibaşı’nın hayatı ve çalışmaları hakkında sohbet tadında sunumlar yapıldı. Panelistler; Ata Terzibaşı tarafından yayınlanan eserlerinin edebi yönü, özellikleri, derlediği hoyratların incelikleri, ustaca kullanılan cinasları ile yine derlediği müzik eserleri hakkında geniş bilgiler verdi. Ata Terzibaşı’nın derlemeleri olmasaydı Irak Türklerine ait kültürün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmış olacağına dikkat çekilerek, Terzibaşı’nın derlemeleri ile Irak Türk Kültürünün günümüze ve gelecek nesillere kazandırıldığı vurgusu yapıldı. Ayrıca Terzibaşı’nın eserleri ile sadece Irak’ta değil; Türkiye, Suriye, İran ve Azerbaycan başta olmak üzere bölge Türklerini birleştiren çalışmaları içerdiğine, birleştirici unsurun ise ortak dil Türkçe olmasına dikkat çekildi. Bu günlerde Kerkük’te yaşanan siyasi olaylar nedeniyle Terzibaşı’na ait olan kütüphanenin de tehlike altında olduğunu ve yetkililerin tedbir alması gerektiğini hatırlatan oturum başkanı Sayın Nakip; film yapımcılarına da seslenerek bir Ata Terzibaşı Drama Filminin çekilmesi gerektiğini söyledi. Panelistlere günün anlam ve önemine binaen şilt takdimi ile etkinlik sonlandı.

“BULGARİSTAN’DA OSMANLI DÖNEMİ VAKIF ESERLERİ ENVANTERİ”

Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme

Mehmet Emin Yılmaz Yüksek Mîmar Türk Mîmârîsi Araştırma Merkezi

3

Okul Yıllarından Bugüne

Devir değiştikçe kavramların ve önemli tarihlerin içeriği de değişiyor. Bu böyle mi? Tarihi yazan zamandır. Fakat olayları değerlendiren insanlardır. Baştan başa bütün tarihi ancak 139 yıl olan 3. Bulgar devletinde 9 Haziran 1923 askeri darbesi gibi olayların anlamı gazete sayfalarında ve kitaplarda kaç defa değişti bir bilseniz? Biçim değişir de öz değişir mi? İkinci Dünya Savaşına kadarki Bulgar tarihini ders kitaplarından değil, Stefan Gruev’in Birleşik Amerika’da kaleme aldığı “Dikenli Taç” ve Aleksandır Tsankov’un Arjantinde yazdığı “Hatıratım” kitaplarından öğrendiğimi iddia etsem bilmem inanır mısınız! Bu eserlerden etkilendim, çünkü yazarları anlattıkları olayları yaşamış ve olayları sulandırmadan anlatmışlardır. Öyle olsa bile, bu eserlerdeki anlamlar bütün Bulgarlar için aynı olsa bile, biz azınlıklar için farklı anlamlar da taşıyor. “Faktor.bg” 9 Haziran 1923 darbesini ele aldı. Okullarda bize öğrettikleri “faşist darbeyi” Prof. Tsankov hükümeti Bulgaristan’ı kırmızı vebadan, Sovyet leştirilmeden ve Rus esaretinden kurtarmıştı, başlığı altında verdi. Bundan 94 yıl önce olan olayda Prof. Tsankov ve Askeri Lig Bulgar Çarlığını Leninci Sovyetleştirilmeden ve Rusya esaretinden kurtardı, dedikten sonra şunları yazıyor: 1923 yılının 8 Haziranı 9 Hazirana bağlayan gecesinde Bulgaristan’da bir askeri darbe yapıldı. Askeri Lig emrindeki askeri birlikler Aleksandır Stanboliyski Başbakanlığındaki Bulgar Çiftçi Halk Birliği hükümetini devirdi. Daha sonra bu darbe “Savaş Ligi” ve muhalefet partilerinin desteğini kazanırken sonunda Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) tarafından da desteklendi. Darbe önceden hazırlanmış bir plana göre yapıldı. Askeri birlikler 9 Haziran gecesi saat 3’te hareketlenirken yarım saat sonra telgrafla teyit edildikten sonra başkent dışındaki askeri birlikler de il merkezlerini ele geçirmişti. Başkentteki darbeyi yedek subaylar yönetmişti. Bu darbeyle Bulgaristan Halk Çiftçi Partisi (BZNS) hükümeti devrilmiştir. Yeni kabineyi Prof. Aleksandır Tsankov kurmuştur. Yeni hükümette, komünistler hariç, muhalefet partileri katılmıştır. Askeri darbe haberi Çar 3. Borise gece saat 4.30’da verilmiş. Yabancı Büyükelçilikler de bildirildikten sonra, birkaç gün önceden bir araya toplanan ve gelişmeleri bekleyen yeni hükümete girecek bakanların katılımıyla 9 Haziran 1923 günü öyle saatlerinde Başbakan ve bakanlar açıklanmıştır. Totaliter sosyalizm yıllarında ders ve tarih kitaplarında “faşist bir katliam” olarak efsaneleştirilen bu olay, biz Bulgaristan Müslüman Türkleri için çiftçi köylülük lehinde reformcu dönüşümler gerçekleştiren, derin bir eğitim reformuna destek olmak amacıyla Türk okullarına da işlenir toprak, orman ve koru dağıtan Stamboliyski hükümetinin sonu olmuştur. Stanboliyski BHÇP önderi olarak tek başına seçim kazanmış ve Müslüman Türklerin de oylarını alarak 6 Ekim 1919’da tek partili hükümetin başbakanı olmuştu. Stamboliyski askeri darbeden 5 gün sonra 14 Haziran 1923’te Slavovitsa köyündeki dağ evinde bir grup kiralık katil tarafından öldürüldü. Tarih kitapları ve resmi evraklarda bu cinayetin İç Makedon Devrim Örgütü (VMRO) üyesi Üsküplü voyvoda Veliçko Velyanov ve onun örgütlediği bir grup VMRO üyesi tarafından işlendiğini yazar. Not: Bugün Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı olan Krasimir Karakaçanov’un Başkanı olduğu ve 3 yıl önce Avrupa Konseyi’nin “faşist” ve aşırı milliyetçi dediği VMRO örgütü aynı örgüttür. Burada önemli olan bir ülkenin seçim kazanarak 1918-19 asker ayaklanmasını yöneterek iş başına gelen başbakanını öldürme emrini kim verdi: Bugüne bugün 3 kişi üzerinde duruluyor: 1. Stanboliyski’nin başbakan koltuğuna oturan Prof. Al. Tsankov; 2. Savunma Balanı General Vılkov; 3. Çar III. Boris vb. emir vermiştir. Aslında Stanboliyski 1919 Neulkky Antlaşması maddelerini uygulamak için göreve gelmişti ve Birinci Dünya Savaşından sonraki yeni düzeni belirleyen bu anlaşma Türklere etnik azınlık hakkı tanımıştı. Biz Bulgaristanlı Türklerin gerek Prenslik, gerekse Krallık döneminde, Bulgaristan yöneticilerinin Türk azınlığına karşı adeta düşmanca bir politika izlemiş olduklarını vurgularken, Stamboliyski Başbakanlığı (1919-1923) yılları için aynı sert tonu kullanmamalıyız. Genel nitelemede Türk azınlığı göçe zorlanmış, olmazsa cahil, fakir ve zayıf bırakılmak istenmiştir. Bu uğurda her çareye başvurulmuştur. Hiçbir alanda Türklerin sivrilmesine izin verilmemiştir. Bin bir güçlükle birazcık sivrilebilenler ya ezilmiş, ya da Bulgaristan’dan kaçmak zorunda bırakılmıştır. Belirtmek istediğimiz husus, 1919 – 1923 yılları arasında Bulgaristan Çiftçi Partisi Lideri Aleksandır Stanboliyski döneminde, Bulgaristan Türk halk azınlığının birazcık nefes alabildiği görülmüştür.

Rafet

ULUTÜRK

Okul Yıllarından Günümüze

Stamboliyski rejimi olarak da geçen bu dönemde, ilk kez Sofya hükümeti Türklere karşı görevleri bulunduğunu kabul etmiştir. Sofya hükümetinin Türk azınlığa karşı açıkça tavır değiştirmesinin bir nedeni de Türklerle Bulgarların dünya savaşında silah kardeşliği etmesi, birlikte savaşıp birlikte ölmüş olmaları, denebilir. Stanboliyski hükümeti aynı zamanda çiftçi Türk kitleye de dayanıyordu. Türklerin % 80’ni çiftçi köylüydü. O dönem Bulgaristan’da azınlıklar yararına hukuksal değişiklikler yapılmıştı. Azınlık hakları lehinde devletler hukukunda da önemli değişiklikler olmuştu. Savaştan sonra Sofya hükümetinin imzaladığı sözleşmelerde “azınlıklar korunmalıdır” ilkeleri yer alıyordu. Stanboliyski’nin imzaladığı Neuilly (Paris) Anlaşmasında “azınlıkların korunması” başlıklı bir alt bölüm vardı ve Stanboliyski ona uymaya çalışıyordu. Şu cümleyi özellikle hatırlatmakta yarar vardır: Stanboliyski’nin imzaladığı Neuilly Anlaşması, Bulgaristan Türk azınlığın bütün milli haklarını güvence altına almıştı. 54. Maddede, Bulgaristan’daki azınlıkların bu arada Türk azınlığın, “dini, sosyal ve hayır kurumlarıyla okullar ve diğer eğitim öğretim kurumları açmak, yönetmek, denetlemek ve buralarda kendi dillerini okutmak…” konularında Bulgarların yararlandığı bütün haklardan yararlanacakları hükmünü koymuştu. 55. Maddede, azınlıkların kendi dilleriyle eğitim öğrenim görebilmeleri için Bulgar hükümetince onlara destek olunması ve yardım edilmesini şart koşuyordu. O yıllarda Bulgaristan’da 1.713 Türk okulu bulunduğu bilinir. Görülen şudur ki, Birinci Dünya Savaşı sonunda, Al. Stamboliyski hükümeti yıllarında, Bulgar hükümeti Türklere karşı o eski düşmanca tutumunu değiştirmiştir. Bu değişme başka alanlarda da olduğu gibi özellikle eğitim alanında şu şekilde olmuştu: 21 Temmuz 1921’de yeni bir eğitim yasası çıkarıldı. Türk halkının eğitimine şu yenilikler getirildi: Bulgaristan Türk okulları için ayrı bir başmüfettişlik atanacaktır. 20’den fazla okulu bulunan Türk okul encümenliklerine bir rüştiye ve bir ilkokul öğretmeni seçilecektir. Türk okullarında Bulgarca öğretim zorunluluğu kaldırılacaktır. Bulgar okulları gibi Türk okulları için de “okul formları” oluşturulacak ve bu okullara emlak sahibi olma hakkı tanınacaktır. Programları, yönetmelikleri ve öğretmenleri resmi Bulgar okullarındakine uyan Türk okullarına da resmi okullar gibi yardım yapılacaktır. Yeni okul binaları yapımında Türklere de kredi verilecek ve inşaat malzemesi alım kolaylığı tanınacaktır. Uygulama ise şöyle başlamıştır. 1921-1922 ders yılında Şumnu ili Türk okullarına 5. 000 küsür, Varna yöresi Türk okullarına 2.500 dekar toprak dağıtılmıştır vs. Rusçuk ve Kırcaali’de Türk Öğretmen Okulu açılacağı, “Nüvvab” okulunun açılmasına ilişkin hazırlıklar yine o deneme rastlar. Türkiye’den ders kitabı ve okuma kitabı, öğretmen getirilmesi yasağı da aynı dönemde kalmıştı. Hatirlatilmasi gereken bir özellik de şudur: Çiftçi idaresi o zaman Türk okullarını devletleştirmeyi düşünmemişti. Yani okullarımızı devletleştirmeden de yardım edebilmişti. Şimdi de aynı yola gidilebilir, fakat bütün okullarımızın yasaklanmış, kültür kurumlarının ve yayın merkezlerinin kapatılmış olması çok acı veren gerçeklerdir. Türkiye’nin yardım yapma yollarının kapanması da umudumuzu hala gayretle beslememize ana nedendir. 1923’ten beri Bulgaristan’da faşizmin kah dikta rezşmlerii kah sosyalist totalitarizm ve diktatörlük şeklinde yaşam ortamı bulması ve azınlık haklarının ayak altına alınması, ruhen körelmemizin temel nedenleri arasındadır. Bu gerçekler dikkate alınarak, biz değerlendirmelerimizi azınlık haklarımız açısından yapmak zorundayız ve Aleksandır Stamboliyski’nin katledilmesini olduğu gibi askeri darbeyi “faşist” bir darbe olarak niteliyoruz. 94 yıldan sonra da bugün yenide kınıyoruz. Çünkü o tarif bizim haklarımızın kıyılmaya başlandığı gündür. Eritilerek yok edilmemizin başlangıcıdır.

B U LT Ü R K ’ Ü N A C I K AY B I B U L T Ü R K ’ Ü N A C I K A Y B I

Acı Kaybımız

Bulgaristan Kırcaali Köseler Ötemahale Mahalesinden

Hüseyin

VATANSEVER Doğum-1950 - 5 Nisan 2017 ‘de Ebediyete İntikal etmiştir Mekanı Cennet, Makamı Ali Olsun, Merhuma Allahtan Rahmet K e d e r l i A i l e s i n e v e B U LT Ü R K C a m i a s ı n a B a ş s a l ı ğ ı D i l e r i z . MEKANI CENNET, MAKAMI ALİ OLSUN. MERHUMA MLLAHTAN RAHMET, KEDERLİ AİLESİNE VE BULTÜRK CAMİASINA BAŞSALIĞI DİLERİZ

Sfgn


4

KÜLTÜR-SANAT Neriman E. KALYONCUOĞLU

Büyük Önder

Konu: Neden Hitler her zaman ve her yerde Atatürk önünde boyun eğidi? “Almanya’nın Sesi” /Deutsche Welle/: Hitler her zaman ve her yerde Mustafa Kemal ATATÜRK karşısında boyun eğilmiştir. Neden? Alman tarih bilimci Stefan İrig, “Nasyonal sosyalistlerin hayalindeki Atatürk” başlıklı bir bilimsel araştırma eseri yayınladı. Birinci Dünya Savaşından sonraki yıllarda Adolf Hitler, homojen bir ulus oluşturabilen bir önder olarak Mustafa Kemal’le büyük saygı duymuş, her zaman ve her yerde kendisine ve eserlerine boyun eğmiştir. Alman tarihçilerinden Stefan İrig yeni araştırma eserinde, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasında meydana gelen fakat pek bilinmeyen birkaç olaya yer vermiştir. Alman tarihçi Stefan İrig yeni kitabı “ Nasyonal Sosyalistlerin Hayalindeki Atatürk” başlığı ile çıktı. Bu eseri, “Deutsche Welke” radyosu, “Die Zeit” Gazetesi ve “The Wall Sreet Journal” tanıtımıyle sunuyoruz. Alman sağcılarına göre Birinci Dünya Savaşından sonra Mustafa Kemal olağanüstü büyük başarılara imza atmıştır. Ülkesine dayatılan ve 1920’de Osmanlı İmparatorluğunu dağıtan ve Türk topraklarını “parçalayan” Sevr Antlaşmasından sonra, Türk halkı Büyük Atatürk’ün önderliğinde silah elde direnerek dayatılan diktanın yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmayı başarıyor. Türk halkının Kurtuluş Savaşı, şimdiki TC sınırlarını çizen, 1923 Lozan Antlaşmasıyla noktalanıyor. Şöyle ki, Hitler ve arkadaşları, Atatürk kişiliğinde, etnik olarak homojen bir ulus oluşturan bir önder görmüştür. Birinci Dünya Savaşında Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu müttefiktir. Atatürk’e karşı büyük ilgi ise, onun Versay ve Sevr Anlaşmalarına başkaldırması ve 1919’da Türk halkının Ulusal Kurtuluş Savaşını başlatmasıyla birden bire artmıştır. Türk halkının Milli Kurtuluş Mücadelesi 1923’te sona ermiştir. O zaman ise, Almanya’da nasyonal sosyalist hareket canlanmıştır. Türk örneği Almanlara baş döndürücü etkide bulunmuştur. Nasyonal sosyalistler olayı şöyle görmüştür: Türk halkı elde silahla mücadele verip zafer kazanırken, Alman halkı ise aynı emperyalist güçlerin baskısına boyun eğmektedir… Alman halkı, Türk ulusunun savaşım ve zaferlerini bir ekran olarak kullanarak üzerine kendi emel ve arzularını çizmeye koyulmuştur. 1923’te Münih’teki “Biracı Darbesi”nden az önce, Hitlerin yandaşları, Ankara’yı Türkiye’nin yeni başkenti ilan eden ve İstanbul’a başkaldıran Atatürk’ü cesaret ve kararlılık örneği olarak göstermiştir. O zamanlar Almanya’da çıkan muhafazakâr yorumlara bakıldığında, Mustafa Kemal oluşan yeni durumları başarılı değerlendirebilen bir önderdir. Türklerin “temiz” ırktan bir ulus olmayışlarına gelince ise, Alman propaganda makinesi, önemli olan Türklerin Avrupalı iradesine sahip olmalarıdır, diyerek olayı eşelemekten kaçınmıştır. Türk iletişim ortamı ise bu durumdan faydalanmaya çalışırken “biz safkanız” sloganından başlık yapmıştır. Atatürk’ün Almanları kanatlandıran örneğinin özünde olan şudur: VERSAY ANLAŞMASI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ VE ALMAN DEVLETİ YENİ BAŞTAN BİNA EDİLMELİDİR. İki dünya savaşı arasında, diğer ülkelere kıyasla, Mustafa Kemal Hayat Yolu’nu anlatan eserlerin en çok ve en büyük tirajda basıldığı ülke Almanya’dır. Bu yapıtların hepsinde şu çağrıyı bulabilirsiniz: “Bir milletin izinden yürüyeceği güçlü bir öndere sahip olması ne büyük bir edinimdir!” 1938’de Atatürk’ün hayata gözlerini yummasından sonra, yerel gazetelerden en büyük merkez basına kadar bütün gazeteler Atatürk’ün hayat yolunu yazmıştır. Hitler ise, halka hitaben yaptığı konuşmalarda ve Türk siyaset adamlarıyla görüşmelerinde şöyle demiştir: “Atatürk, bir ülkenin kurtuluş davası için tüm kaynaklarını seferber edebileceğini kanıtlamıştır.” 1933’te Almanya’da Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. Kuruluş yıldönümü törenli bir şekilde anılmıştır. Hitler ise, heykeltıraş Yosev Topak’ın yaptığı bir Atatürk büstüne hayranlığını defalarca dile getirmiştir. Öte yandan, Mustafa Kemal, ona hayranlığını gizleyemeyen Adolf Hitlere karşı özel bir saygı hissetmemiştir. Atatürk’ün aramızdan ayrılmasından kısa bir süre sonra Alman basınında Atatürk’ün hayattayken kaleme aldığı “”Önder ve Ulus” başlıklı yazı çıktı. Bu yazının ilk kısmında büyük önder bir halk yöneticisi hakkında genel tezlerini geliştirirken, daha sonra “yurtta barış, dünyada barış” idesini esas almıştır. Atatürk’ün kalıcı barışın temellerini güçlendiren siyasi ve felsefi fikirleri ise, Alman nasyonal sosyalistlerin, Hitler ve yandaşlarının izlemeye başladıkları yeni siyaset çizgisiyle örtüşmemiştir. Onlar Atatürk kişiliğinde ancak ülkesini hızlı adımlarla kalkındıran büyük devlet adamını görebilmişlerdir.

Türk Ressamlardan Bulgaristan’da Yabancı Dilde Radyo Yayınları yeni teknoloji ve çağdaş bilgi erişim sistemlerine uyum sağBulgaristan’da “Evrensel lamak zorunda olduklarını kaydetti. Velev, “Bundan sonra Bulgarca ve İngilizcenin yanı sıra Buluşma Sergisi” ülkemizde kalabalık Rus diasporasından dolayı Rusça yaBulgaristan’ın güneydoğusundaki Filibe kentinde, 35 Türk ressamın tabloları “2. Evrensel Buluşma Sergisi”nde Bulgar sanatseverlerle buluştu.

Serginin organizatörü Ressam Rafiye Karaca, Filibe’nin Belediye Başkanlığı Sarayı’nda yapılan serginin açılış törenindeki konuşmasında, 35 Türk sanatçıdan oluşan heyetin eserleriyle Bulgaristan‘a gelerek iki ülke arasındaki kültürel iş birliğini pekiştirdiğini söyledi. Serginin temelinde yatan “evrensel dostluğun” geçen sene Bulgaristan‘ın Hasköy kentinde açılan ilk sergiyle başlatıldığına işaret eden Karaca, “Amacımız, bu şekilde Türkiye‘nin güzel sanatlar dalındaki başarılarını tüm dünyayı gezerek tanıtmaktır.” dedi. Türkiye’nin Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani, açılışta yaptığı konuşmada, Filibe’nin “ressamlar şehri” olarak tanındığına değinerek, “Sanatın dili evrenseldir. Dünyadaki ve bölgemizdeki durumu dikkate alırsak serginin teması da son derece güzel seçilmiş. Bu sergi Türkiye ile Bulgaristan arasında bir dostluk köprüsü kuruyor.” ifadelerini kullandı. Ressam Prof. Dr. Basri Erdem, AA muhabirine yaptığı açıklamada, serginin Türkiye ile Bulgaristan arasında sıcak iletişim bağı sağladığını dile getirdi. Serginin açılışına katılan yerel yönetim temsilcileri ve sanatseverler, daha sonra Türkiye‘nin Filibe Başkonsolosluğunun düzenlediği resepsiyona katıldı. Sergi 15 Haziran’a kadar ziyaretçilere açık olacak.

Bulgaristan Ulusal Radyosunun (BNR) yabancı dilde yayınlarını 9’dan 3’e indireceği bildirildi. BNR Genel Müdürü Aleksandar Velev, 9 dilde yayın yapan radyonun, bundan böyle Bulgarcanın dışında sadece İngilizce, Rusça ve Türkçe program hazırlayacağını açıkladı. Dinleme oranının düşük olması nedeniyle internet ortamındaki radyo yayınlarını iptal edeceklerini belirten Velev,

yınlarımız olacak. Anadili Bulgarca değil de Türkçe olan vatandaşlarımıza yönelik Türkçe yayınlarımız da sürecek.” ifadelerini kullandı. BNR Editörler Kurulu Başkanı Daniela Kostadinova ise yeni düzenlemenin çalışanların tepkilerine neden olduğunu, yabancı dilde yayınların Bulgaristan‘ın uluslararası otoritesini artırdığını söyledi. Bulgaristan’da 1989’da yıkılan komünizm döneminde propaganda aracı olarak kurulan, daha sonra yurt içinde yaşayan azınlıklara ve yurt dışında Bulgaristan‘a ilgi gösteren çevrelere hitap eden yayın politikasıyla faaliyet yürüten BNR, geçmişte 13 dilde yayın yapıyordu. Nüfusu 7 milyonun altında olan Bulgaristan‘da yaklaşık 2 milyon Türk ve Müslüman yaşıyor.

Dündar’a Bulgaristan’dan ‘DOST’ ziyareti

Kırcaali’de bir süre önce göreve seçilen Dost Partisi Kadın Kolları yönetimini Ördekli Kültür Merkezi’nde ağırlayan Başkan Mustafa Dündar, Selime Süleyman ve yönetim kurulu üyelerine çalışmalarında başarılar diledi. Kadının her konuda olduğu gibi, siyasete de nezaket ve saygıyı getirdiğine dikkat çeken Dündar, “Siyasette halkın içine girmek ve kendimizi ifade edebilmek çok önemli. Bunları yaptıktan sonra başarı gelir. Tabi ki her ülkenin, her bölgenin şartları farklı olabilir. Dolayısıyla bu şartlara göre projeler üretilmeli ve programlar yapılmalı. Sizin bu kadar etkin ve kalabalık şekilde bir arada olmanız bile bana göre büyük bir başarı. Organize olmuş üç kişi, üç milyon kişiyi yönetebilir. Yaptığımız çalışmalarda bilinçli olmamız ve inanmamız lazım. İnandıktan sonra başarı kaçınılmazdır. Her işte olduğu gibi siyasette de azim ve pes etmemek önemlidir. Üşenmeden, vazgeçmeden, ısrar ederek herkese kapımızı açık tutmalıyız. Sizin bu şekilde çalışmanız erkekleri de tetiklemiş olur. Çalışmalarınızı böyle kalabalık ve birlik içinde yaptığınız için sizleri tebrik ediyorum. Başarılar diliyorum” dedi.

Karateci Şampiyonu Türkiye Misafir Etti

Sofya- Müslüman Çocuklara Domuz Eti Yedirilmemeli

(Özel Haber) Bulgaristan Mahkemesinden örnek karar Müslüman çocuklara domuz eti yedirilmesine karşı çıkıldıSOFYA – Kırcaali İdari Mahkemesi, parlamentoya bağlı Ayrımcılıktan Koruma Komisyonunun kreş ve okullarda helal gıda verilmemesinin ayrımcılık olmadığı yönündeki kararına itiraz… (Özel Haber) Bulgaristan Mahkemesinden örnek karar Müslüman çocuklara domuz eti yedirilmesine karşı çıkıldı. SOFYA - Kırcaali İdari Mahkemesi, parlamentoya bağlı Ayrımcılıktan Koruma Komisyonunun kreş ve okullarda helal gıda verilmemesinin ayrımcılık olmadığı yönündeki kararına itiraz ederek, Müslüman ailelerin başvurusunu tekrar görüşülmesi için komisyona geri çevirdi. Mehmet Tefik ve bir grup Müslüman aile tarafından Ayrımcılıktan Koruma Komisyonuna verilen şikayet dilekçesinde devlete ve belediyelere ait okul ve sağlık merkezlerinde Müslümanlara helal gıda servis edilmediği ve bunun da ayrımcılık teşkil ettiği yönünde başvuru yapılmıştı.

Dünya Shotokan Fedarasyonu’nun düzenlediği ve Bulgaristan’da yapılan “8th World Shotokan Karate Championships-Varna” şampiyonasında, dünya şampiyonu olan minik karateci Kaan Yüksel, Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ’ı ziyaret etti. Başkan Demirağ şampiyon sporcuyu ödüllendirdi. Karate Antrenörleri Taner Erol ve Kudret Yüksel’ in desteğiyle hazırlanan Kaan Yüksel, ilk yurt dışı turnuva deneyimi olmasına rağmen Wsf Dünya Shotokan Karate turnuvasından başarılı bir tablo ile döndü. Kaan Yüksel şampiyonadan WKF Kumite 6-7 Years Male +30 Kg Altın Madalya dünya şampiyonu Shobu Ippon 6-7 Years Male +30 Kg gümüş madalya dünya ikinciliği, 6-7 Years Male Indıvıdual Kata bronz madalya dünya üçüncülüğü aldı. Küçük karatecinin antrenörü Kudret Yüksel de ziyarette, “Sporcumuz dünyanın dünyanın en üst çıtalarından biri olan alanda şampiyon oldu. Dünya çapında başarımızda bize büyük destek verdiniz. Bu amaçla yakaladığımız başarımızı sizinle paylaşmak istedik” diye konuştu. Kaan Yüksel’in başarılarını büyük takdirle karşıladıklarını belirten Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, minik karateciye başarılar diledi. Başkan Demirağ, ‘”Spor ve sporcuya desteğimiz her zaman devam edecektir. Geleceğimiz çocuklarımız ve gençlerimiz, sporun verdiği özgüven ve desteği ile hayata bakışlarını geliştireceklerdir” dedi.

Dünya Bankası’ndan Acıbadem’e hisse yatırımı

Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi Yayınlarından Çıkan Kitaplar

(BGSAM)

Dünya Bankası Grubu kuruluşu IFC, Acıbadem Sağlık Grubu’nun Bulgaristan’daki yatırımı Acıbadem City Clinic’e 15 milyon euro tutarında hisse yatırımı yaptı. Yapılan ortak yazılı açıklamaya göre, yatırımın Acıbadem Sağlık Grubu’nun Orta Doğu ve Balkanlar’da büyüme stratejisini desteklemesi ve Bulgaristan’daki sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesine katkıda bulunması öngörülüyor. Acıbadem Sağlık Grubu Bulgaristan’daki faaliyetlerini Acıbadem City Clinic markası adı altında birleştirerek Sofya’da 84 yataklı bir kardiyovasküler hastanesi, 80 yataklı bir onkoloji hastanesi, Sofya’da iki, Burgaz’da ve Varna’da birer olmak üzere toplam dört tıp merkezi, Burgaz’da 31 yataklı bir kardiyoloji hastanesi ve Sofya’da 560 yatak kapasiteli bir hastanenin yönetim ve işletmesini sürdürüyor. Bültendeki bilgilere göre, Türkiye toplamda 5 milyar dolarlık portföy ile IFC’nin dünyada faaliyet gösterdiği ikinci büyük ülke konumunda bulunuyor.


EKONOMİ

Bulgaristan’a işbirliği ziyareti

Uludağ Üniversitesi (UÜ) Ziraat Fakültesi yöneticileri, Bulgaristan’ın Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Plovdiv Ziraat Üniversitesi yöneticileri ile ortak çalışmalar yapmak için bir araya geldi. UÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Bilgili, Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak ve akademisyenlerden oluşan bir heyet ikili işbirliği, eğitim ve araştırma imkânlarını görüşmek amacıyla Bulgaristan’ın Stara Zagora kentindeki Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi yetkililerini ziyaret etti. Dekan Doç. Dr. Dimitar Panayotov’un daveti üzerine gerçekleştirilen ziyarette akademik işbirliği imkânları, staj konuları, öğrenci ve akademisyen değişim işlemleri ile ortak etkinlik düzenleme konuları hakkında görüş alışverişi gerçekleştirildi. UÜ Ziraat Fakültesi heyeti, Bulgaristan Trakya Üniversitesi’nin ardından Plovdiv Ziraat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hristina Yançeva ve yöneticileriyle de bir araya geldi. Yapılan toplantı sonrasında iki taraf arasında staj, Erasmus kapsamında lisans ve lisansüstü öğrenci hareketliliği, birlikte bilim-

sel araştırmalar yürütülmesi ve bilimsel etkinlikler düzenleme konularını içeren bir ön protokol imzalandı. Heyet son olarak Plovdiv Gıda Teknolojileri Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Yordanka Aleksieva, Prof. Dr. Albena Stoyanova ve Prof. Dr. Nikolay Menkov ile de bir araya geldi. Bu ziyarette ise gıda ve yem teknolojileri konusunda eğitim ve araştırmada işbirliği yapılabileceği konusu ön plana çıktı. Eğitim ve Bilimsel İşbirlikleri Başlayacak Yapılan ziyaretler hakkında açıklamalarda bulunan UÜ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak, Bulgaristan’da gerçekleştirdikleri ziyaretleri iki taraf adına da önemli kazanımlar olarak yansıdığını vurguladı. Üniversite yetkilileriyle yapılan toplantılar sonucunda ikili işbirliklerinin geliştirilmesi ve ortak etkinlik imkanlarının sağlanmasından dolayı mutluluk duyduklarını vurgulayan Prof. Dr. İbrahim Ak; “Bulgaristan’ın Trakya Üniversitesi, Plovdiv Üniversitesi ve Gıda Teknolojileri Üniversiteleri ile eğitim ve bilimsel araştırmalarda işbirliği ziyareti oldukça yoğun ve verimli geçti. Yapılan işbirliklerinin her iki ülke öğrencileri ve akademisyenleri için hayırlı olmasını diliyorum. Ziyaret nedeniyle gösterdikleri yakın ilgi ve misafirperlik için ilgili üniversitelerin yöneticileri ve öğretim üyelerine de üniversitemiz adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Avrupa’ya 130 yıl sonra geri döndü

yatırım yapacağız. Önümüzdeki 5 sene için İstanbul dışında büyüme hedefimiz yok. 2018’in ikinci yarısından sonra hedeflerimizi revize edebiliriz” diye konuştu. 7 şube ile 41 milyon TL ciro yapmayı hedeflediklerini de sözlerine ekleyen Nathalie Stoyanof Suda, “Bu rakam, bir önceki yıla göre yüzde 40’lık bir büyümeyi ifade ediyor. Biz 7 şube ile 50-60 şubesi olanların yaptığı ciroyu yapıyoruz” değerlendirmesini yaptı.

1836 yılında Balat’ta temelleri atılan Beyaz Fırın, Avrupa yakasından 130 yıl önce çıktı. Marka, İstanbul’un Avrupa yakasındaki ilk şubesini Etiler’de açtı. Nişantaşı ve Ataköy’de fırsatları değerlendirecek olan Beyaz Fırın, 5 yıl içinde Avrupa ülkelerine de açılma planları yapıyor Türkiye’nin en köklü fırın ve pastacılık markalarından Beyaz Fırın’ın kuruluşu 1836 yılına dayanıyor. Balat’taki Bulgar’ın Fırını olarak bilinen küçük bir dükkanla yola çıkan Beyaz Fırın’ın başında bugün ailenin 5’inci kuşak temsilcisi Nathalie Stoyanof Suda bulunuyor. Suda, bir yandan markayı büyütme bir yandan da Avrupa’ya taşıma planları yapıyor. İstanbul’un Avrupa yakasındaki ilk şubesini Etiler’de açan Beyaz Fırın, Nişantaşı ve Ataköy bölgelerinde de fırsatları değerlendirecek. Bir diğer hedef de mutlaka Balat’a geri dönmek. Yüzde 40 büyüyecek İstanbul’un Avrupa yakasında ilk mağazasını 130 yıl sonra Etiler’de 10 milyon TL’lik bir yatırımla açtıklarını Stoyanof Suda, “Yerinde üretim ilkesinden taviz vermeyerek günlük, taze ve katkısız ürün sunarak tüketici ile güven ilişkisini sürdüren Beyaz Fırın, doğduğu yere İstanbul’un Avrupa yakasına Etiler’de açtığı şubesiyle geri döndü. Paris ve Londra başta olmak üzere Avrupa’da da yeni şubeler açarak Türk lezzetlerini yurt dışında da markalaştırmayı hedefliyoruz” dedi. Uygun lokasyon bulmaları durumunda 3 yıl içinde 4 yeni şube açmayı planladıklarını söyleyen Nathalie Stoyanof Suda, “Doğru lokasyon arayışındayız. 10 yıl içinde 7 yeni mağaza açma planımız var. Yeni şubelerin her birine fırın ve pastane konseptinde 1.5-3.5 milyon TL, Brasserie konseptine 4-8 milyon TL arasında

15 günde eleman sayısını katladı Nathalie Stoyanof Suda, Etiler şubesinin kısa sürede beklentilerinin üzerinde ilgi gördüğünü söyledi. Stoyanof Suda, “Mağazada 63 kişilik personelle işe başladık. O kadar ilgi gördük ki 15 günde sayıyı 94’e yükselttik” dedi. Nathalie Stoyanof Suda, 7 şubede toplam 438 kişinin istihdam edildiğini kaydetti. 400 bin poğaça satıyor “Beyaz Fırın tarihi dokusunu, kültürünü ve ruhunu kaybetmeden yenilenen bir marka” diyen Nathalie Stoyanof Suda’nın verdiği bilgiye göre Beyaz Fırın’da yılda 400 bin adet poğaça, 10 ton acıbadem, 30 bin kandil simidi, 50 bin paskalya simidi, 300 bin tek pasta, 60 ton börek satılıyor. Beyaz Fırın’da 350’nin üzerinde çeşit tezgah ürünü, 65’in üzerinde brasserie ürünü sunulurken 40 civarında da kahvaltı çeşidi var. En çok satılan ürünler kuru poğaça, patatesli sarma, florantine, çilekli milföy, tek pasta olarak sıralanıyor. Kadıköy mağazasında günlük poğaça satışı 2 bin adedi buluyor. Beyaz Fırın’da Paskalya çöreğinin reçetesi, 1836’dan beri hiç değişmemiş.

D e d e l e r D i k e r T o r u n l a r Ye r

Bölgede “dede diker, torun yer” diye bilinen Antep fıstığında yapılan bilinçlendirme çalışmaları sayesinde fidanların meyve verimi süresinin 6 yıla kadar düşürülmesi sağlandı. Antep fıstığında rekolteyi artırmak için bir süredir yürütülen çalışmalar, kent genelinde sonuç vermeye başladı. Ürün alma döneminin 50 yılı bulması nedeniyle “dede diker, torun yer” ve “zahmeti dedeye, fıstığı toruna” gibi yakıştırmalar yapılan Antep fıstığında bu süre 6 yıla kadar geriledi. Yakın zamana kadar ürün için sulama kullanmayan hatta bunun zararlı olduğuna inanan üreticiler, özellikle toprak altı sulama sistemleriyle rekoltelerini artırdı. Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) Başkanı Ahmet Tiryakioğlu, ağacın meyve verme yaşını erkene çekebilmek için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Antep Fıstığı Araştırma Enstitüsü gibi kurumlarla ortaklaşa bilimsel çalışmalar yaptıklarını vurguladı. Çalışmalar sonucunda ağaçtan ürün alma süresini ciddi anlamda kısalttıklarına işaret eden Tiryakioğlu, “Şu an ürün alma zamanını 6 yıla kadar düşürdük. Yani fıstık ağaçlarımız dikildikten 6 yıl sonra fıstık vermeye başladı.” dedi. Tiryaki-

oğlu, bölgede köy köy gezilerek budama, sulama, gübre kullanımı, ağaç diplerinin havalandırılması gibi konularda eğitimler verildiğini, bu sayede verimin arttığını anlattı. Yıllık rekolte hedefi: 400 bin ton Antep fıstığının genetik yapısı itibarıyla bir yıl fazla ertesi yıl ise daha az ürün verdiğini anımsatan Tiryakioğlu, şöyle devam etti: “Bu konuda özellikle yer altından sağlanan damlama sulamalarla önemli aşamalar kaydettik. Artık her yıl verim alma konusunda da önemli aşamalar kaydettik. Meyve alma süresinin kısalması da üreticiye çok yararlı oldu. Baktığınız zaman geçmiş yıllarda fıstığımızın ihracatı yapılamıyordu çünkü ancak kendi iç tüketimimize yetiyordu hatta bazı dönemlerde o konuda da açık veriyorduk. 1-2 yıl içinde fıstık rekoltesinde 400 bin tona ulaşmayı hedefliyoruz. Çünkü alttan yetişen çok genç bir ağaç potansiyelimiz var. Eski ağaçlarımızın da sulanmasıyla beraber onlardan da her yıl yüksek verim alabiliyoruz. Şu an 200 bin dolaylarına yakınız. İç tüketimimiz ise 100 bin ton civarında. İnşallah yeni dönem, bugünden çok daha iyi olacak.”

5

Şakir ARSL ANTAŞ Durduk mu? Tükendik mi?

Bulgaristan monarşi mi (Çarlık), halk demokrasisi mi, yoksa parlamenter demokrasi mi olmalıdır? Bulgaristan bir tek uluslu (uniter) devlet mi kalmalı yoksa bir federasyon şeklinde mi örgütlenmelidir? Bugün günlerden Pazartesi (12 Haziran 2017) Sofya biTiVi kanalında Adalet Bakanı Tsetska Tsaçeva konuştu. Bayan Tsaçeva, son seçimlerde GERB partisinin Cumhurbaşkanı adayıydı ve uzun yıllar meclis başkanı görevinden bulunmuş bir siyasetçidir. Halen 60 günlük Adalet Bakanı olan, TV ekranında ilk defa çıkıp Bulgaristan’da mutlaka yapılması gereken Adalet Reformu ile ilgili konuştu. Konu olağanüstü aktüel olduğu kadar son haftalarda sert çekişmeler de yarattı. Yüksek Temiz Mahkemesi (Kasatsionen sıd) Başkanı Lozan Panov ile Başsavcı Tsetsko Tsaçev bu konuda birbirine girmiş durumdadır. Bağımsız bir kurum olması gereken mahkemelerde son söz sahibi olan L. Panov, derin adalet reformu yapılmasını istedi. Bunun yapılabilmesi için de Büyük Halk Meclisi (BHM) toplanması için genel seçim yapılmasını ve Başsavcılığın ve savcılık kurumunun üç yürütme gücünden yani meclis, hükümet ve yargıdan – aynı mesafede bulunmasını ve hiç birinin çalışmasına müdahale etmeden, hiçbir şey dayatmadan, denetleyici çalışmalarda bulunmasını ısrarla istedi. O, konuyu yeni seçilen çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Rumen Radev’le müzakere etti. Onun tezlerine kamuoyundan gelen tepkilerde, “yargı meclis” ve “hükümetin kurumlarına” akıl veremez, vurgulaması ağır bastı. Hatta gerçek yargı, mecliste yeni kanunlarla ilgili tartışma yürütülürken bile davet edilmiş olsa, gitmemesi, karışmaması gerekir ancak adalet dağıtırken Anayasa ve yasaları tam olarak uygular, vazifeleri bununla sınırlı kalmalıdır, görüşleri tekrar edildi. Öte yandan savcılığın üç erkten de aynı mesafede durması isteği tepki uyandırmadı. Konuyu ve tartışmayı Cumhurbaşkanı Radev’in masasına taşıyan bir de Başsavcı Tsatsarov oldu ki, o savcılık kurumu mahkemeden (yargı sisteminden) çıkarılsa daha kontrolsüz kalır, noktasına kilitlendi. Adalet Bakanı Bayan Tsaçeva bu konuyu halka açık açık yorumlarken, önce Bulgaristan’ın yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğunu söyledi. “Nasıl bir devlet istediğimiz konusunu ise yeni baştan tartışmamız gerekiyor,” diye devam eden Bayan Tsaçeva, “vatandaş ne istiyor? Monarşi mi? Halk demokrasisi mi? Yoksa parlamenter demokrasi mi? Birinci konu budur,” dedi. Devletin biçimine değinirken bir de “tek uluslu uniter bir devletle mi devam edeceğiz, yoksa federal bir yapı mı istiyoruz?” sorusunu da yöneltti. Bu konular Anayasa’da işlenmelidir, ancak Büyük Halk Meclisinde görüşülür, dedi. Öyleyse 44.Halk meclisinde yapılacak bir şey yok. Siyasi sistem değişikliğine ilişkin 6 Kasım 2016 tarihli referandum sonuçları da İstinaf Mahkemesi’nden geçmediğine göre, yapacak bir şey yok. Bugünkü durumda Bulgar Yargı sistemi kilitlenmiştir. Hukuk üstünlüğü sağlanamayan bir toplum tükenmiştir ve yerinde sayar. Bu bakıma Bulgaristan’da yeni seçimlerin yine erken olacağına ve Büyük Halk Meclisi seçi kurulacağına kesin gözle bakılmaya başlandı. Dikkati çeken önemli nokta ise, kamuoyunun bu konuda olgunlaşmış olmasıdır. Hele 12 kişi kaçıran, ikisini öldüren, diğerlerinin parmağını, kulağını keserek, 30-40 gün kapalı tabut 3-4 milyon leva topladıktan sonra tutuklanan ve içeri atılan canilerin şu hareketi nefes kesti. Onlar hapishaneden “biz artık düzeldik, aklımız başımıza geldik, bizi salıverin lütfen” dilekçesi yazdı. Sofya’da birinci dereceli mahkemeden - Bölge Mahkemesi’nden “kabulümüzdür, salınsınlar” kararı çıktı. Birkaç gün önce İstinaf Mahkemesince bozulan bu karar, bir defa toplumu yediden yetmişe ürpertti. Üstelik hukukun, adaletin, toplum çıkarlarının rafa kaldırıldığını gerçekten kanıtladı. Kamuoyundan tepki tufanı gelmeseydi, katiller kesip yüzmeye devam edeceklerdi. İşte Adalet reformu kapısını açacak yeni bir genel seçimi akla getiren bir de bu olaylar oldu. Kuşkusuz bu seçimlere biz Müslüman Türklerin kendi aklımızla, kendi tecrübelerimize dayanarak, kendi akil adamlarımızı göreve çağırarak, hiçbir haine önem vermeden, küçük hesaplara yenik düşmeden gerçekten çok iyi hazırlanmalıyız. Bu seçimde BH Meclisine en az 30-40 milletvekili çıkarabilirsek, Bulgaristan devlet düzenini, yasal düzeni köklü değişikliklere zorlayarak parlamenter demokrasi temelinde hukuk üstünlüğünü ve çoğulcu bir sistemi hayata çağırabiliriz. BHM’nde 120 milletvekili olacaktır. Hazırlayacakları yeni Anayasa toplumu dönüştürebilir. Bizde haklarımızı elde eder, sonunda rahatlarız… Bulgaristan şimdiye kadar 3 Anayasa hazırladı. 1878 Anayasasıyla Bulgaristan’da Prenslik (monarşı) kuruldu. 1908’de Prenslik Çarlık idaresi şekline büyüdü. Anayasa, Çara, hükmetme hakkı tanısa da, Çar Ferdinant yürütme işlerine burnunu fazlasıyla soktu, dizginleri eline aldı. Ülkeye 3 savaşa soktu. Hepsinde yenildi. Bulgaristan’a iki ulusal yıkım yaşattı. İstanbul’u alacağını zannetti ve Altın fayton yaptırdı. Bizansı canlandırıp İmparator olacağım hayalleriyle Fransa’da tunç, mahagon ve kadifeden tren yaptırdı.

Bunların hepsini ekmeğini şaraba banıp soğanla katık eden Bulgar halkından gizli tuttu. Sonunda 1918’de tahtından ayrılmak zorunda kaldı. O kendini beğenmiş bir Çar, kendinden başkasını dinlemeyen, zapt edilmesi zor çok hırslı bir diktatördü. İkinci Anayasa Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin sosyalist anayasasıdır. Adına “halk demokrasisi” anayasası denmişti. İçinden devlet ve kooperatif mülkiyete dayanan bir totaliter diktatörlük çıktı. Bu diktatörün adı ise, Todor Jivkov’tu. 43 yıl iktidarda kaldı, Anayasayı ve yasaları rafa kaldırdı, azınlıklara çullandığı zulüm yetmezmiş gibi, memleketimizi 16. Cumhuriyet olarak Sovyetler Birliğine katmaya çalıştı. Sonunda hukuksuzluk karanlığında kendisi de boğuldu. Şu asla unutulmamaktadır burnundan kıl aldırmayan bu diktatörü 1989 Mayısında isyan eden 70 bin Müslüman Türk devirdi ve tarih yazdılar. O gün bu gün Bulgar siyaseti zamanını doldurmuş totaliter statükoyu korumaya çalıştı. Yani Türklerin haklarını tanınmadı. Yani BHM’de görüşülecek olan ilk sorun Bulgaristan Türklerine hak, özgürlük, adalet ve kendi kimlikleriyle hür yaşama haklarının tanınması olmalıdır. Onlar bu toprakların, bu vatanın getirme oğulları değil, bunlarda burada Bulgaristan’ın asil unsurlarıdır. 1992’i Anayasası Bulgaristan Cumhuriyetini bir parlamenter demokrasi ilan etti. Parlamenter demokrasi halkoyu ile göreve gelen bir çoğulcu düzen demektir. Şu noktaya dikkat edelim. Birçok partinin seçime girmesi kendiliğinden çoğulcu bir düzen oluştuğu anlamına gelmez. Bu bakıma bizde, 1948’den 1989’a seçimleri hep Komünist Partisi % 99,8’le kazandığı için, seçmende ve halkta çoğulcu, çoğulcu demokrasi ve parlamenter demokrasi vb demokratik düzen kavramları yerleşmemiştir. Şu anda Bulgaristan’da 403 parti var ama demokratik düzen yok. Hukuk düzeni kilitlenmiştir. İşaret ettiğimiz üç anayasanın üçünde de değişmez olan “uniter devlet” ilkesidir. Bunun anlamı, Bulgaristan’ın tek uluslu, tek dilli, tek kültürlü, tek tarih ve gelenekleri olan bir devlettir prensiplerine uyulması zorunluğudur. Bu ilke, Bulgar kimliğini kabul etmeyen Müslüman Türklerin ve diğer azınlıkların ülkeden kovulması, isim ve dinlerinin değiştirilmesi, ana dillerinin yasaklanması, okullarının ve camilerinin kapatılması, gelenek ve adetlerinin, yaşam biçimi namusluluk normlarının yasaklanarak yenilerinin dayatılmasına yasal devletçi temel tanımış ve Bulgar halkına baskı terör uygulamalarını, devlet zulmünü meşru görmüştür. Bu bakıma Bulgar devleti iç siyasette azınlıklara karşı süregenlık (kesintisiz devamlılık) izlemiştir. Prenslik ve Krallık zamanında Müslüman Türkler göçe zorlanmış, topraklarına el konmuş, 1 732 okulun üçte ikisi kapanmış ve okullar tır. Pomakların isimleri ve dinleri zorla hem de defalarca değiştirilirken, sosyalizm yıllarında 1972-73 ve 1984-1989 Türk katliamı işlenmiş, binlerce kişi zulme maruz kalmış, göç etmiş, sürülmüştür. Bize nasıl bir devlet lazım? Sorusu bugün masaya konmuştur. Bunun 1 cümlelik kısa cevabımızda, XX. Yy’da başımıza gelenleri bir daha gelmesine engel olacak ve bir etnik halk topluluğu olarak kimlik haklarımızı tanıyan bir demokratik devlet istiyoruz, diyebiliriz. Burada açılması gereken özellik şudur: Toplum temizlenmeden, katil ve hainler hak ettikleri cezayı bulmadan, bir toplumsal ve devlet düzenine geçilemez. 1912-1918 arasında Bulgaristan’ı 3 savaşa sokan, Birinci ve İkinci Balkan Savaşında ve ardından Birinci Dünya Savaşında yenilen, gençleri cephelerde kırdıran, memleketi toprak kaybına uğratan Ferdinand tahtan indirilmiş ve ülkeden kovulmuştur. Bununla yetinmeyen halk ülkeyi savaşa iten Bakanları ve generalleri linç etmek istemiş, darağaçları kurulmasında direnmiştir. Zulmün zulüm edenler için kötü sonuçlandığını kendisi kanıtlamaya çalışmıştır. 1944’ten sonra halk iktidarı faşist katillerle hesaplaşmıştır. Başta II.Simeon olmak üzere, yakınları, bakan ve generalleri ülkeyi terk etmişler ya da toplama kamplarına düşmüşler, 174’ü orada kalmış, 286’sı da halk mahkemelerinde idam cezasına çarptırılmıştır. 10 Kasım 1989’da Todor Jivkov düşürüldüğünde komünizm dönemi katillerinden hiç biri darağacında sallandırılmamıştır. 1972 Pomak katliamı, 1984-89 Türk katliamı, “soya dönüş” caniliği uygulayıcıları sinmişlerdir. Burada “cezalandırılamazlar” iddiası, 1948 Anayasası’ndaki “kolektif suç olmaz” hususuna sığınmış, bütün düğüm Anayasa maddelerine sıkıştırılmıştı. 1990’da Cumhurbaşkanı olan, yazdığı kitaplarda 1989 Ayaklanmamızın önemine defalarca vurgu yapan Jelü Jelev bize şöyle bir kötülük de yapmıştı. Bulgaristan demokratik toplumu Müslüman Türklere yapılan zulmün hesabı verilmeden demokratikleşme olamayacağına inandırmıştı. Bulgar meclisinde geçici anket komisyonu kuruldu. Bulgar Müslüman azınlığın Türkleştirilmeye çalışıldığına ilişkin sahte sinyaller üzerinde çalışıldı. Olaylar ters yüz gösterilmeye çalışıldı. Türklerin de oylarıyla seçilen Jelev kendinden bekleneni yapmadı. 2007’de Cumhurbaşkanı seçilen Petır Stoyanov, Bulgaristan Anayasasını bir kenara koyarak, Azınlıklar Çerçeve Sözleşmesi imzaladı. O tarihten son HÖH’lü Türk milletvekilleri çok etnikli Bulgar devletinden söz etmeye başladılar. 4 dilli 3 kantonlu İsviçre dediler, fakat fikirlerini geçiremediler. İş anayasaya dayandı ve 1992 Anayasasında Bulgaristan birçok etnikli devlet olarak tanıtılmamıştı. . Devam edecek


6

AİLE

Domuz Afiyetle, Camilerde “Görkem”

Bulgaristan Yurt Dışından Bulgaristan’da gül hasadı

İşçi Getirme

Prosedürlerini Kolaylaşıyor

Domuz afiyetle, camide en önde Domuz Etini “Savunan” Belediye Başkanı Camilerden Çıkmaz Oldu! (Hasanın Domuz Davası) Hayatımız boyunca bir sürü şaşırtıcı değişime şahit oluruz. Böyle bir şaşırtıcı değişimi de, Kırcaali belediye başkanı Hasan Aziz de görmekteyiz. Son zamanlarda toplum içindeki davranışları bizleri öylesine şaşırttı ki, dünya tersine mi dönüyor acaba demekten kendimizi alamıyoruz. Gecen 20. y.y. 1970’li senelerinden bu yana, Bulgar devletinin ülkedeki biz Türklere yönelik asimilasyon politikasının bir parçası olarak, küçük yastaki Müslümanların çocuklarına kreş ve ana-okullarda helal gıda secim hakkı tanımaksızın, domuz eti yedirmeye başlanmıştır. Totaliter-komünist rejimin bu gafleti de tüm ciddiyeti ile Müslümanların üzerinde uygulanmıştır. Ancak 27 yıl önce Bulgaristan’da sözde demokratikleşme sureci başlamış olsa da, bu utanç verici “çocuklara domuz eti yedirme” uygulaması, Bulgaristan’da Türk ve Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları ilçelerde dahi devam etmektedir. Bugün kreş ve ana-okullar belediyeler tarafından idare ediliyor, ve işin ilginç tarafı da Türk ve Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları ilçelerde, bu istisnasız domuz yedirme uygulamasını HOH’lu belediye yöneticileri icra ediyorlar! Bunun en çarpıcı örneği- nüfusunun %70 Müslüman olan, Kırcaali belediyesidir. Bundan iki yıl önce bir grup TürkMüslüman ebeveyni, Kırcaali’de “Helal Grubu” altında birleşerek, konuyla ilgili Kırcaali belediye başkanı Hasan Aziz’e, 11.06.2015 ve 21.12.2015 tarihlerinde şikayet dilekçeleri yazmışlar ve önerilerde bulunmuşlardır. Yaptıkları öneride okul yılı başlangıcında, kreş ve ana-okullardaki çocukların ebeveynlerine, önceden hazırlanmış birer dilekçe formuyla çocukları için Helal gıda seçme hakkı verilmesi ve bu yönde uygulama başlatılmasıdır. Olayın kamuoyuna açıklanmasından sonra 2015 yazında, Bulgaristan milli televizyon kanalarında açıklama yapmak zorunda kalan Hasan Aziz Böyle bir şeye (Helal gıda seçilmesine) izin veremeyiz, çocukların hepsi (Hıristyan ve Müslüman) aynı yemeği (domuz dahil) yiyecek. Aynı yemeği (domuz dahil) yemezlerse diskriminasyon olur gibi akıl almaz bir yorum yapmıştı. Ancak bundan bir yıl sonra gecen Ramazan ayında, büyük tepki alan Kırcaali belediye başkanı, utanmış olacak ki bu sefer şöyle bir çıkış yaptı: “Kreş ve ana-okullar Helal gıda sunmaya hazırdır, fakat bu güne kadar hiç bir ebeveyn helal gıda dilekçesi vermemiştir.” Orada dur bakalım. Kreş ve ana-okulların müdürlerini sen yonetmiyormusun? Ebeveynler bir yıl önce dilekçe ve önerilerini bizzat sana vermişlerdi, daha ne olsun bre Hasan aga?! Sonra sen kendin Turk-Müslüman degilmisin? Bildiğimize göre senin kendi çocukların da bu kreş ve anaokullardan geçti. Atalarının mezarı başına gittiğinde: “Dede, nene bak ben torunlarınızı domuz eti ile besli-

yorum. Benimle iftihar ediyor musunuz” mu diyorsunuz. Aklınıza basitçe bir uygulama başlatmak, okul yılı başlangıcında ebeveynlere, çocuklarının beslenme tercihini sormak gelmiyor mu hiç? Gelmez, ama Efesten papazlara hacı suyu taşımak aklınıza geliyor. Herkes biliyor ki, Kırcaali bölgesinde kreş ve anaokulu sıkıntısı yaşanmaktadır, hatta bazı veliler çocuklarının kaydı yapılması için yüklü miktarda rüşvet ödedikleri iddiaları da vardır. Bu nedenden dolayı, birçok veli, helal gıda seçme konusunu, gündeme getirmekten çekinmektedir. İşin ilginç tarafı, Kırcaali belediye baskani, en son bu konuda olumlu gibi görünen bir açıklama yapmış olmasına rağmen, hala domuz etinin “savunmasını yapmaktan” vazgeçmemesidir. Çünkü geçen yıldan bu yana konu Diskriminasyona Karşı Koruma komisyonuna tasindi ve orada sorumlu taraf olarak yer alan Kırcaali belediye başkanı ve avukatları totaliter-komünist rejimin 1970’li senelerde yönerge ve uygulamalarla kreşlere getirdiği domuz etinin hala bir tur “müdafasını” yapmaktadırlar. Neticede bugünde, Kırcaali belediyesinin kres ve anaokullarında Müslüman çocukların anne ve babalarına sormaksızın domuz eti yedirilmeye devam edilmektedir. Fakat üç hafta önce başlayan Ramazan ayıyla beraber, bu “bizim” Kırcaali belediye başkanı, şaşırtıcı olarak her akşam değişik bir camide, her aksam değişik bir iftarda hep ön saflarda. Kare kare resimleri de bir sonraki gün, tüm HOH propaganda medyalarında görmekteyiz.! Türklerin yeni siyasi oluşumu DOST partisinin kurulmasıyla büyük endişeye kapılan HOHculer, camilerden çıkmaz oldular. Hepsi sürekli mevlidi şeriflerde ve iftarlarda. Girişte de belirttiğimiz gibi şaşkınız ama şaşılacak bir şey de yok. Anlayana “İnteresa klati fesa”. Özellikle son seçimlerden sonra anladılar ki yolun sonun görünmektedir ve her yola başvuracaklardır. Pek ihtimal vermiyoruz ama kimbilir belki de kendi seçmenlerinin Türk ve Müslümanların, etnik ve dini kimlik sorunlarını anlamışlardır geçte olsa; Sadece 27 yıl sonra! Ama bu halk artık sürekli aldatılmaktan bıktı bre. Ne kadar bu riyakarlıklar devam edecek sanıyorsunuz bilmiyoruz ama ilk seçimlerle birlikte tarih olacağınız son derece açıktır. Akıntıya karşı koyamazsınız. Akıntıya kapılın kârlı çıkarsınız. Sürekli oyunlarınıza, aldatmacalarınıza gelecek değil ya bu halk... Ama camilerde bu kadar fazla zaman kalırlarsa, inşallah aralarından bazılarının aklı başına gelir ve iyi birer Müslüman, iyi birer Allah (c.c.) kulu olurlar... Bu da toplumumuzun karı olur. Allah(c.c.) Büyüktür! Mehmet Tevfik, Kırcaali, 14 Haziran 2017, Cevdet Mustafa

Kocaelili Şair ve Yazarlar İftarda Buluştu

Kocaeli Şairler ve Yazarlar Derneği’nin Geleneksel İftarı 12 Haziran akşamı Yahya Kaptan Yağız Kebap Salonu’nda yoğun bir katılımla gerçekleşti. Kocaeli’nin en eski edebiyat derneği olan Kocaeli Şairler Ve Yazarlar Derneği 9 yıldır gerçekleştirdiği ve artık geleneksel hale gelen iftar programlarına bir yenisini daha ekledi. Yahya Kaptan’da Yağız Kebap Salonu’nda bir araya gelen Kocaelili şair ve yazarlar hem hasret giderdi, hem de her yıl olduğu gibi geleceğe yönelik plân ve projelerini masaya yatırdılar. Yoğun bir katılımla gerçekleşen iftar programına yazarların küçük çocukları da iştirak etti ve Türk edebiyatının geleceği için de sağlam temellerin atıldığı, çocukların şimdiden kültür

ortamlarına girmesiyle kulak aşinalığı kazanarak istikbale yönelik bir avantaj elde ettikleri vurgulandı. İftar sonrası sohbet esnasında konuşan Kocaeli Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Alptekin Cevherli, iştirak eden herkese teşekkür ettikten sonra, Türkçe’nin her geçen gün çok daha etkin hale geldiği dünyamızda, elimizdeki bu cevheri daha iyi işlemek ve bütün dünyaya Kocaeli’nden Türkçe’nin üstatlarını çıkarmak için çalıştıklarını ifade etti. Başkan Cevherli, bu amaçla rutin olarak gerçekleştirilen Şiir İmeceleri’nin yanı sıra, yeni basılan eserleri kamuoyuna mal etmek için kitap tanıtım günleri düzenleyeceklerini ve şimdiye kadar olduğu gibi Türk Dünyası’ndan şair ve yazarları Kocaeli’ne getirerek düzenledikleri konferanslarına devam edeceklerini müjdeledi. İftar sofrası hoş bir edebî sohbet ortamında devam etti.

Bulgar Ekonomi Bakanı Emil Karanikolov Perşembe günü bürokratik engelleri ve insan kaynaklarının yetersizliğini azaltmak ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek için önlemler konusunda işletme yöneticileri ve işveren örgütleriyle görüştü. Önümüzdeki Çarşamba Bakanlar Kurulunun, İşgücü Göçü ve Hareketliliği Yasasının Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikleri kabul etmesi bekleniyor. Böylece Bulgaristan yabancı işçiler için işe alım prosedürlerini kolaylaştırmak yönünde adım atmış olacak. Vizeye müracaat süreci hızlanacak olup, yabancı işçiler, işverenleri vize başvurusunu ibraz ettikten sonra en fazla yedi güne kadar vizeye sahip olabilecek. Sertifika, yeterlilik ve diploma çevirisi şartları kaldırılacak, yalnızca pasaport ve işverenlerle iş sözleşmesi aranacak. İşverenler artık ulusal ve yerel medyada iş ilanları sunmak zorunda kalmayacak, iş arayanlar ise yalnızca Sofya’da değil aynı zamanda Karadeniz kentleri Varna ve Burgaz’da da başvuruda bulunabilecek. Sezonluk işçilikte çalışma vizelerinin geçerliliğinin beş aya uzatılması da tartışılan konular arasında yer alıyor.

Bulgaristan’daki Dini Topluluk ve Kurumlara Yönelik Düzenlemeler

Bulgaristan’da hazırlanan yasa değişikliği teklifine göre ülkede yaşayan dini topluluklar ve kurumların yabancı ülkelerden mali destek almalarına yasaklama veya sınırlandırma getirilebilecek. Bulgaristan’da hazırlanan yasa değişikliği teklifine göre ülkede yaşayan dini topluluklar ve kurumların yabancı ülkelerden mali destek almalarına yasaklama veya sınırlandırma getirilebilecek. Nüfusu 7 milyonun altında olan Bulgaristan’da yaşayan bir milyona yakın Türk ve Müslüman’ı ilgilendiren konuya ilişkin Adalet Bakanlığınca hazırlanan yasa değişikliği teklifi, parlamentoya gönderildi. Dinler Kanunu’na yönelik teklife göre devlet, yabancılardan gelen tüm finansal desteklerin bedeli ve amacı konusunda bilgilendirilecek. Olası ihlaller durumunda cumhuriyet başsavcısı, ilgili dini kuruluşların faaliyet ve kamu etkinliklerini yasaklayabilecek. Teklifte dini toplulukların yurt dışından yardım alabilme hakkına yer verilirken, aynı zamanda bu hakkın koşulsuz olmadığı ve sınırlandırılabileceği belirtiliyor. Yasa değişikliği teklifi, özellikle Rusçuk, Mestanlı ve Şumnu kentlerindeki imam hatip okullarının yanı sıra Sofya’daki Yüksek İslam Enstitüsünü yakından ilgilendiriyor. Bu kurumların finansmanı, Bulgaristan ile Türkiye arasında 1999 yılında imzalanan devletler arası anlaşmaya istinaden sağlanıyor. Diyanet İşleri Bakanlığı, ülkedeki İslami eğitim kurumlarına çalışmalarını sürdürebilmeleri için kilit destek veriyor. Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü de bu eğitim kurumlarına katkı sağlamaya çalışırken, devlet ise gereken desteği sağlamadığı için eleştiriliyor. Başmüftülüğün, başkentteki Yüksek İslam Enstitüsünün çalışmalarının normale dönebilmesi için izin gerekli belgeleri alınamıyor. Yasa teklifinde ayrıca dini kurumların siyasi partilerden bağış almaları da yasaklanıyor. Terör bağlantısı konusunda şüpheli görülen yabancıların bağış bedeli 500 avroyla sınırlandırılıyor. Dini kurumların, bağışlar konusunda hazineye beyan edilmek üzere kütük oluşturmaları da zorlaştırılıyor. - Yabancı din adamlarının önüne engel Teklifte ülkedeki yerel dini kurumların yabancılar tarafından temsil edilmemesi de öngörülüyor. Ayrıca, yabancı din görevlilerinin ülkeye kabulü ile ilgili de sınırlandırmalar getiriliyor. Siyasi kampanyalara dini kuruluşların katılımının da yasaklanmasının istendiği teklifte, dini kuruluşların ülkenin ulusal bütünlüğüne karşı faaliyet gösteremeyecekleri de vurgulanıyor. Yasa ihlallerine ilişkin para cezalarının da 2,5 avrodan 25 bin avroya çıkarılması talep ediliyor. Ülkede geçen yılki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimi kampanyaları sırasında Türkiye’nin Bulgaristan’daki Türk ve Müslümanlara verdiği destek eleştiri konusu olmuştu. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, ramazan dolayısıyla farklı dinlerin ruhani liderlerinin katılımıyla düzenlediği iftar programında ülkedeki Müslüman din adamlarının dışarıda eğitim görmek yerine ülkede eğitim almaları gerektiğini söylemişti.

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’nın 140 km uzağında bulunan, gül yetiştiriciliği ve gül yağı üretimi ile tanınan Kazanlık ilçesinde gül hasadı başladı. Köy sakinleri en kaliteli yağı elde edebilmek için sabah saatlerinde kısıtlı zaman periyotlarında gülleri topluyor.

Popov’da İşlem Tamam

Kasımpaşa, başarılı futbolcusu Strahil Popov’la olan sözleşmesini 1 yıl daha uzattı. Kasımpaşa, başarılı futbolcusu Strahil Popov’la olan sözleşmesini 1 yıl daha uzattı. Lacivert-beyazlı kulüp, Bulgar futbolcunun sözleşmesinde bulunan 1 yıllık opsiyonu kullanma kararı aldı. Litex Lovetch’ten geçtiğimiz sezonun ortasında Kasımpaşa’ya transfer olan ve gösterdiği performansla takımın değişmez isimleri arasına giren Strahil Popov, 1 yıl daha lacivertbeyazlı kulübün formasını giyecek. Kasımpaşa, 1 yılı opsiyonlu 2,5 yıllık sözleşme imzaladığı başarılı futbolcunun sözleşmesinde bulunan opsiyonu kullanma kararı verdi. Popov ve menajeriyle yapılan görüşmeler sonunda taraflar anlaşmaya vardı. Uzun süre Kasımpaşa’da kalmak istediğini belirten Popov’la yöneticilerin ilerleyen dönemde tekrar bir araya geleceği öğrenildi. “Kasımpaşa’da çok mutluyum” İHA’ya konuşan Strahil Popov, Kasımpaşa’da kaldığı için çok mutlu olduğunu belirterek, “Sözleşmem sezon sonunda bitecekti. Daha önce kalmak istediğimi söylemiştim ve yönetim de opsiyonu kullandı. Kasımpaşa’da çok mutluyum” dedi. Takımın durumuyla ilgili olarak da konuşan başarılı futbolcu, “Galatasaray karşısında çok iyi bir futbol ortaya koyduk. Ligin bitmesine az bir zaman var. Ligde kalan maçlarda maksimum puan toplamak istiyoruz. Ancak şu anda asıl hedefimiz kupa. Konyaspor iyi bir takım.”

Ege’den Bulgaristan’a Dostluk Köprüsü

EGE’nin değişik il ve ilçelerinin master takımlarında forma giyen 40 yaş üstü futbolculardan kurulu Ege Masterler Karması, Bulgaristan’ın Targovishte (Eskicuma) kentinin masterler takımına konuk oldu. EGE’nin değişik il ve ilçelerinin master takımlarında forma giyen 40 yaş üstü futbolculardan kurulu EgeMasterler Karması, Bulgaristan’ın Targovishte (Eskicuma) kentinin masterler takımına konuk oldu. Targovishte Stadı’nda oynanan ve 3-3 sona eren maçta maçta iki ülke arasında yeni bir dostluk köprüsü kuruldu. Geçen yıl Kuşadası’nda düzenlenen Dünya Barış Kupası Masterler Turnuvası’na katılan Bulgar ekibinin davetlisi olarak Targovishte’ye giden Ege Karması’nda Bornova, Balçova, Çeşme, Karşıyaka, Foça, Akhisar ve Nazilli’nin yanı sıra bir de Antalyalı oyuncu yer aldı. Aileleriyle birlikte Targovishte’ya giden EgeKarması sıcak bir şekilde karşılanırken, 3-3 biten müsabaka da son derece centilmence geçti. Maç sonrası Terra Europe Hotel’de verilen yemeğe Targovishte Belediye Başkanı Darin Dimitrov da katılırken, Bulgar ekibinin kaptanı Sezgin Hasanov, Ege Masterler Federasyonu (EMF) Onursal Başkanı Ahmet Gök’e ziyaret ve maç için teşekkür etti. Masterlerin futbolda sınırları aşan bir yapıya kavuştuğuna dikkat çeken Belediye Başkanı Dimitrov, “Futbol ülkelerin, kentlerin, toplumların dostluğuna katkı sağlayan bir spor dalı. Kuşadası’nda gördüğümüz konukseverliğin ardından sizleri kentimizde misafir etmek istedik. Bizleri kırmayıp buralara geldiğiniz için çok mutlu olduk. Bu ay içinde yapılacak panayırımıza tüm Türkiyeli dostlarımızı davet ediyoruz. Biz de size konuk olmaktan mutluluk duyacağız” dedi.

Bulgaristan’da Askeri Helikopter Düştü: 1 Ölü, 2 Yaralı Bulgaristan’da “panter 565” tipi bir askeri helikopterin tatbikat sırasında düşmesi sonucu 1 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Bulgaristan’da “panter 565” tipi bir askeri helikopterin tatbikat sırasında düşmesi sonucu 1 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Bulgaristan Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, öğle saatlerinde Bulgaristan Deniz Kuvvetleri’ne ait helikopterin “Karadeniz 2017” tatbikatı çerçevesindeki performansı sırasında denize düştüğü bildirildi. Kazada helikopterin pilotu Georgi Anastasov hayatını kaybederken helikopterde bulunan diğer 2 kişi yaralı olarak kurtarıldı.


SANAT

7

8. Uluslararası Türk Dili Kurultayının Açılış ve Ödül Töreni Yapıldı

8. Uluslararası Türk Dili Kurultayının Açış ve Türk Diline Hizmet Ödülü Töreni 23.05.2017 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız, devlet erkânı, Kurum Başkanlarımız, bilim adamları, öğretmen ve öğrencilerin iştirakiyle Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan program 2017 Türk Dili Yılı tanıtma filminin gösterilmesinden sonra sırasıyla Türk Dil Kurumu Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanımız Sayın Prof. Dr. Derya Örs, Başbakan Yardımcımız Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarıyla devam etti. Programın sonunda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye ve yurt dışından 12 bilim insanına Türk Diline Üstün Hizmet Ödülü verildi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Konuşmaları Kurultayın başarılı geçmesi temennisinde bulunarak sözlerine başlayan Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan iştirakçi bilim, kültür ve edebiyat adamlarına teşekkür etti. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan “Dilimiz Kimliğimizdir” özdeyişiyle ilan edilen “2017 Türk Dili Yılı”nın, Avrupa’dan Asya’nın derinliklerine kadar geniş bir coğrafyada konuşulan Türkçe için hayırlı olmasını diledi. Türk dili kurultaylarının, 1932’den 1982 yılına kadar 18 defa gerçekleştirildiğini, 1988 yılından sonra ise önce “Uluslararası Türk Dili Kongresi”, ardından da yine kurultay adıyla bu toplantıların devam ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Türk diliyle ilgili bu düzenli toplantılara rağmen, geçtiğimiz bir asır, maalesef, dilimiz konusunda en çok sıkıntı çektiğimiz, en çok kopuş yaşadığımız dönem olmuştur. Alfabe değişikliğinden sonraki sürecin doğru yönetilememesi, adeta kültürel bir felakete maruz kalmamıza yol açmıştır.” diye konuştu. Dil gibi hayati bir meselenin ideolojik tartışmaların aracı hâline getirilmesinin acısının hâlâ çekildiğini belirten Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Türkiye, her alanda olduğu gibi, Türk dili konusunda da geçmişiyle barıştığı, geçmişinden aldığı güçle geleceği kucaklamaya hazırlandığı yeni bir dönemin eşiğindedir. Orta öğretim kurumlarımıza Osmanlıca derslerini koymamız, bu yönde atılmış adımların örneklerinden biridir.” dedi.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, kendi ana dilini en doğru ve güzel şekilde konuşamayan bir toplumun, başkalarına da katkı sağlayamayacağını vurguladı ve sözlerinin devamında şunları söyledi: “Türk dilinin konuşulduğu geniş coğrafyada yürüteceğimiz kapsamlı çalışmalar için de, öncelikle kendi dilimizi geliştirmeye ihtiyacımız vardır. Türkiye’nin giderek derinleşen uluslararası ilişkileri ile iş ve eğitim için ülkemizi tercih eden yabancıların sayılarının her geçen yıl artması, Türkçe öğretimi konusunda önemli bir potansiyel ortaya koymuştur. Az önce Sayın Başbakan Yardımcımızın belirttiği gibi bir özentidir gidiyor. Kendi dilimizin zenginlikleri varken bu özentilerle adeta, biraz ağır olacak ama hayvanların yarıştırıldığı Avrupa’daki ‘arena’ları kalkıp spor salonlarında isim olarak kullanmak, pek de kibar değil, şık değil. Biliyorum yarın yazılı ve görsel medya bunu alıp bunun üzerinden bindirecek. Varsın bindirsin, biz doğruları konuşmaya mecburuz. Bunları konuşamadığımız için bedel ödüyoruz, bunları konuşacağız. Hele hele siz değerli bilim insanlarımız bunları konuşmadığı sürece işte genç nesiller bunun bedelini farklı şekilde ödüyorlar.” Teknolojinin, tüm dünyayı belirli sınırlara ve dillere mahkûm etme tehdidi karşısında, Türkçeye daha sıkı sahip çıkma mecburiyetinde olunduğumuzu ifade eden Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, Türk dili konusunda yürütülen çalışmaların önemine değindi ve Kurultayın, Türk dilinin bütün dünyada hak ettiği yeri alması konusunda çok hayırlı ve önemli gelişmelerin müjdecisi olacağına inandığını belirtti. Türkçenin; dünyanın en kadim, en yaygın konuşulan ve en zengin dillerinden biri olduğunu hatırlatarak üzerinde konuşulmayı, tartışılmayı hak eden köklü bir dilimizin olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “İnsan, sözünü, yaratanın bizlere en büyük lütuflarından biri olan dil ile hecelere, kelimelere, cümlelere dökerek söylüyor. Bu bakımdan, hayatı ve eşyayı anlamlandırdığımız dilimiz, Türkçemiz, bizim en büyük güzelliğimizdir.” sözlerine yer verdi. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk Milleti olarak eğer bugün milattan önceki döneme kadar uzanan bir yazılı kültür geçmişinden, 2 bin 200 yıllık kesintisiz bir devlet geleneğinden, bin 400 yılı aşan âlemşümul bir medeniyet birikiminden söz ediyorsak, bunu dilimize, dil ile ifade ettiğimiz sözümüze, sözlerimizle nesilden nesile aktardığımız değerlerimize borçluyuz. Öyle ki dil, kültürün ve medeniyetin köşe taşıdır desek yeridir. Dilini kaybeden bir toplumun, diğer değerlerini koruması çok zordur, hatta mümkün değildir. Bunun için, kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce nereden başlıyor? Dilden başlıyor. Dilini aldığı anda da o milleti çökertiyor. Goethe, ‘Bir millete, o milletin diliyle oynamaktan daha büyük suikast olamaz’ diyor. Biz işte böyle bir suikaste maruz kalmış bir milletiz. Bu saldırı, dilimizle birlikte, onun mütemmim cüzü olan şahsiyetimizi, millî karakterimizi de hedef almıştır.” Yaşayan bir varlık olan dilin, her canlı gibi emek, beslenmek, korunmak ve geliştirilmek ihtiyacı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Esasen, Türkçenin ne uydurukça olarak karşımıza çıkan sun’i teneffüslere ne de ifrat ve tefrit alameti olan diğer dillerin kuralsız istilasına ihtiyacı yoktur. Dilimizin tek ihtiyacı, onun kıymetini bilecek insanlar ve kurumlardır. Türkçenin konuşma, edebiyat ve bilim olarak yetersizliğinden, fakirliğinden söz eden kimse, şayet art niyetli de-

ğilse, Türkçeden, Türkçenin zenginliklerinden bihaber demektir.” görüşlerine yer verdi. Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlük’ündeki kelime sayısının 600 bini geçtiğine, İngilizcenin en gelişmiş basılı sözlüğünün dahi 230 bin civarında kelimeden oluştuğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Türkçenin Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca ve diğer dillerle olan etkileşimini genişleterek bizim de çok farklı rakamlar telaffuz etmemiz mümkündür. Bin yıl önce, Dîvânu Lugâti’t-Türk ismiyle 10 bine yakın kelimeden oluşan sözlüğü bulunan bir dile yetersiz demek, bühtanların en büyüğüdür. Bu vesileyle, Türkçenin en eski 2 büyük kaynağından biri olan bu eseri kültürümüze kazandıran Kâşgarlı Mahmud’u rahmetle yâd ediyorum. Diğer önemli eserimiz olan Kutadgu Bilig gibi bir hazineyi bizlere miras bırakan Yusuf Has Hacib’i de, aynı şekilde rahmetle anıyorum” şeklinde konuştu. Yunus Emre’den Köroğlu’na, Yahya Kemal’den Necip Fazıl’a kadar Türkçenin güzelliklerinin bugüne ulaşmasına vesile olan tüm söz ustalarını, gönül erlerini, kalem ve kelam erbabını da minnetle yâd ettiğini sözlerine ekleşen Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Bilimde, teknolojide, ekonomide, sanayide, ticarette ve her alanda muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak için mücadele ederken, dilimizi ‘millî ruhumuz’ olarak görüp sahiplenmek mecburiyetindeyiz” dedi. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, her konuda olduğu gibi, medeniyet mücadelesinde de önde olanın, öncü olanın mefhumlarının ve ifadelerinin baskın çıkacağına işaret etti ve devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Bilgisayarı siz keşfetmişseniz, ona dair mefhumlar sizin dilinizle şekillenir, tescillenir. Siyasette, ekonomide, bilimde ürettiğiniz görüşler, düşünceler, mefhumlar sizin dilinizle yaygınlaşır. Örneğin, İbn Haldûn’un 650 yıl önce ifade ettiği asabiye, ümran, bedavet, hadaret, mülk gibi mefhumlar, bugün de sosyal bilimlerin temel mefhumları arasındadır. Dilimizle ilgili bazı güncel sıkıntıları tartışırken, bu genel manzarayı göz ardı etmemeliyiz. Küresel düzeyde faaliyet gösteren teknoloji firmalarının Türkçeyi görmezden gelmeleri veya özensiz şekilde kullanmaları hepimizi üzüyor. Hâlbuki biz henüz bilgisayarlarda harf ve imla işaretlerinin yerleri Türkçeye göre düzenlenmiş olan F klavye kullanımını dahi yaygınlaştırabilmiş değiliz. Klasik olarak kabul gören edebî eserlerin yeterince ilgi görmediğinden, onların ayarında yeni eserler üretilemediğinden şikâyet etmiyor muyuz? Sosyal medya mecralarında, televizyon dizilerinde, gençlerimizin kendi aralarında, Türkçenin nefasetine ve zenginliğine aykırı bir çoraklığın hüküm sürdüğünden muzdarip değil miyiz?” Kişinin kendisinin yeteri kadar önem vermediği Türkçe konusunda, başkalarının hassasiyet göstermesini bekleyemeyeceğinin altını çizen Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Dilimizle birlikte millî ruhumuzun da zayıfladığı gerçeğini kabul etmeli ve bu konudaki tedbirleri ona göre hep birlikte almalıyız. Dilimizin zenginliklerinin tamamını kucaklayan bir anlayışla Türkçemize sahip çıkacağız.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, 8. Uluslararası Türk Dili Kurultayının çalışmalarının başarılı geçmesi ve “2017 Türk Dili Yılı”nın, bu doğrultuda önemli ve hayırlı faaliyetlere vesile olması temennisinde bulundu. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan sözlerini, Kurultay vesilesiyle üstün hizmet ödüllerine layık görülen, Türkçeye emek vermiş 12 Türklük bilimcisini tebrik ederek tamamladı. Türk Dil Kurumu Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin Cumhurbaşkanı ve konukları selamladırktan sonra konuşmasına şöyle devam etti. 1932’de başlayan, değişik tarihler ve adlarla yirmi kere yapılan toplantıların yirmi birincisi olan 8. Türk Dili Kurultayına hoş geldiniz. 156’sı yurt içi 110’u yurt dışı 266 iştirakçiden 247 bildiri bu toplantımızın bel kemiğidir. Oturumlarda Türkiye dâhil 34 ülkeden iştirakçi vardır. Biz Kurum olarak devlet yazışmalarında dilimizi kalıcı olarak kullananlarla; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu mahallî idareler olmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve basın yayın organları ile işbirliğine talibiz ve hazırız. Ders kitaplarındaki Türkçe, televizyon dizilerindeki Türkçe hususunda katkı vermeğe hazırız. “Daha bir asır önce kullandığımız ve herkesin anladığı ortalama kelimeleri sürgün edip dilden atanlar, neden Batı kökenli kelime, kavram ve terimlere sonuna kadar kucak açıyor ve neden eşyaya ve mekânlara ad verirken Türkçe kelimeler kullanmak birilerinde aşağılık duygusu oluşturuyor ve onları âdeta rahatsız ediyor?” sorusuna cevap bulmadıkça dil meselemizi çözemeyiz. İşgalci kelimelerin beynimizi istila etmesine hiçbir Türk’ün kullanmadığı, hiçbir Türk’ün anlamadığı, hiçbir kuralın tanınmadığı yapma, Türkçesi ile karşı durulamaz. Kurucumuzun orta yolu yolumuzdur. “Türkçe elden gidiyor, Türkçe gidince Türk kimliği de gidiyor, sizin döneminiz böyle bir gafletle anılmamalı.” cümlesini haddini aşmadan vahameti arz etmek olarak alınız. Programın sonunda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye ve yurt dışından 12 bilim insanına Türk Diline Üstün Hizmet Ödülü verildi. Ödül alanlar: Dr. Yong-Sŏng LI (Güney Kore), Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın (Türkiye), Doç. Dr. Burul Sagınbaeva (Kırgızistan), Prof. Dr. Gulbanu Kossymova (Kazakistan), Prof. Dr. Marcel Erdal (İsrail), Prof. Dr. Hamza Zülfikar (Türkiye), Dr. Yusuf Azmun (İran Türkmenlerinden), Prof. Dr. İgor Valentinoviç Kormushin (Rusya Federasyonu), Prof. Dr. Nevzat Gözaydın (Türkiye), Prof. Dr. Efrasiyap Gemalmaz (Türkiye), Prof. Dr. Kemal Eraslan (Türkiye), Prof. Dr. Zeynep Korkmaz (Türkiye).

Bayrampaşa Yeni İlçe Millietim Müdürü Bulgar Arkeologlardan İnsanlık Gazetemiz adına yeni şube müdürü hocamızın yeni görevinin hayırlı olmasını te- Tarihini Yeniden Yazdıracak İddia .menni eder başarılarının devamını dileriz İnsanlığın kökenine ışık tutmak iste-

Çolakoğlu’nun öz geçmişi

B.Paşa İlçe Millieğitim Yeni Şube Müdürü Serkan Çolakoğlu Bayrampaşa ilçe milli eğitim müdürlüğünde eksik olan şube müdürlüğü görevine Milli eğitim il müdürlüğü AR-GE üyesi İlçe Kaymakamlığı proje koordinatörü başarılı öğretmen Serkan Çolakoğlu atandı. Gazetemiz adına yeni şube müdürü hocamızın yeni görevinin hayırlı olmasını te.menni eder başarılarının devamını dileriz Bayrampaşa ilçe milli eğitim müdürlüğünde eksik olan şube müdürlüğü görevine Milli eğitim il müdürlüğü AR-GE üyesi İlçe Kaymakamlığı proje koordinatörü başarılı öğretmen Serkan Çolakoğlu atandı.

Zonguldak doğumludur. İlk ve orta 1982 öğrenimini Zonguldak’ta, Lisans öğrenimini Dumlupınar Üniversitesi İngiliz Dili .ve Edebiyatı bölümünde tamamlamıştır Hava Harp Akademisi’nde İngilizce tercüman kadrosunda bulunduğu yedek subaylık görevini 2006 yılında tamamlamasının hemen ardından, 2011 yılına kadar Bayrampaşa Belediyesi Dış İlişkiler Biriminde ulusal ve uluslararası .projelerden sorumlu olarak görev yapmıştır yılında kurumlar arası geçiş yo� 20111 luyla Milli Eğitim Bakanlığı’na İngi.lizce Öğretmeni kadrosuna atanmıştır Bayrampaşa AB temsilcisi, Bayrampaşa Kaymakamlığı proje koordinatörü gibi görevlerde resmi ve aktif olarak bulunmuştur. Buradaki çalışmalarından sonra 2014 -2016 yılları arasında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde .Ar-Ge üyesi olarak görev yapmıştır Şimdiye kadar birçok AB ve kalkınma ajansı projelerinin tasarı.mında ve yönetiminde çalışmıştır Üsküp Eğitim ve Kültür Vakfı (Uluslararası Balkan Üniversitesi) denetim kurulu üyesi ve Düşün Taşın Derneği Yönetim Kurulu yedek .üyesidir. Çolakoğlu Evli ve iki çocuk babasıdır

yen Bulgar arkeologlar, ilk insanın Doğu Akdeniz’de yaşadığı tezini is.patlamak için kazı çalışması başlattı İnsanlığın kökeni Afrika kıtası yerine .Doğu Akdeniz bölgesine uzanıyor olabilir Bundan 7.2 milyon yıl önce yaşamış olan bir ön insan türüne ait kalıntılar, insanlığın başlangıcıyla ilgili tezi bir kez .daha bilim dünyasının gündemine taşıdı İnsanın en eski akrabası olduğu düşünülen bu türe ait kalıntılara,Yunanistan ve Bulgaristan’da .yürütülen kazılar sırasında ulaşıldı Graecopithecus freybergi’ adı verilen ve‘ bundan 7.2 milyon yıl önce yaşamış olan türe ait çene fosili 1944’te Yunanistan’da, diş fo.sili ise 2009’da Bulgaristan’da bulunmuştu Bulgar arkeologlar, bu keşiften dokuz yıl sonra daha fazla bilgiye ulaşmak umu.duyla kazı çalışmalarına tekrar başladı İLK İNSAN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDEN“ ”AFRİKA’YA GÖÇ ETMİŞ OLABİLİR Bulgaristan’ın Doğal Yaşam Müzesi Müdürü Nikolai Spassov, kazı çalışmasından umutlu. Spassov, Bulgar ekibin bulacağı yeni fosillerin insan.lığın kökenine ışık tutacağına dikkat çekiyor

İnsanlığın Doğu Akdeniz’de filizlenmiş olabileceğine dikkat çeken Spassov, ilk insanların iklim değişikliği nedeniyle .Afrika’ya göçmüş olabileceğini düşünüyor Bulgaristan ve Yunanistan’da izine rastlanan ‘Graecopithecus freybergi’nin Afrika’nın zorlu coğrafi koşulları altında güç bir hayat sürdüğü de tahmin ediliyor. Bu türün erkeğinin 40 kilogram, dişisininse 30 ki.logram ağırlığında olduğu düşünülüyor İnsanoğlunun uzak akrabası olan en eski insan benzeri türün izine Çad’da rastlanmıştı. 6 ila 7 milyon yıllık olduğu tahmin edilen kalıntılar nedeniyle insanlı.ğın kökeninin Afrika olduğu düşünülüyor


8

ETNOSPOR ETKİNLİKLERİ Bayrampaşa Kaymakamımıza Kitabımızı Taktim ederken

Etnospor etkinliklerinden ziyaretler...

BULTÜRK üyeleri ETNOSPOR’da ziyaretler

Türk Dünyasında Bir Bulgaristan Türkü Kitabımızı TAKTİM EDİLENLER


ETNOSPOR ETKİNLİKLERİ

9

BULTÜRK ETNOSPOR Etkinliğinde Göz Doldurdu

Tarihi ve kültürel değerlerimiz açısından önemli bir ay. Burada hayat bulacak çalışmaların önemi büyük olacaktır. Gençlik kamplarımızda da geleneksel sporların tanıtımı ve icrası için çalışmalar yapıyoruz. Dünyada sözünüzün dinlenmesini istiyorsanız, medeniyetinizden aldığınız gücü yansıtmak önemli. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın en önemli özelliği de bu. Birleşmiş Milletler’de, «Dünya 5’ten büyüktür.» diyebiliyorsanız, milletinize ve medeniyetinize güveninizdir bu. Cumhurbaşkanımız ve milletimiz, 15 Temmuz’da hayatımızı karartmak isteyen teröristlere karşı da dimdik ayakta durdu. İnşallah 2023 yılında, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. senesinde çok daha büyük bir etkinlik yapacağız.» Öte yandan Akif Çağatay Kılıç, 12-22 Mayıs tarihlerinde 4. İslami Dayanışma Oyunları’nın Azerbaycan’ın başkenti

Bakü’de olacağını hatırlatarak, «Türkiye, ev sahibi ülkenin ardından en büyük kafile ile orada olacak. Yine 2021 yılında da inşallah bu organizasyonu İstanbul’da yapacağız. Bakü’de bayrağı devralacağız. Gerçekten önemli bir organizasyon. Dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biri. Basınımızın da bunu yakından takip etmesini rica ediyoruz.» ifadelerini kullandı. Erdoğan: «Amaç, halkımızı kültürel değerlerle buluşturmak» Etnospor Kültür Festivali’nin ilkini geçen yıl düzenlediklerini hatırlatan Dünya Etnospor Konfederasyonu Genel Başkanı Bilal Erdoğan ise «Gayemiz, halkımızı, geleneksel sporlarımız başlığı altında, unutulmaya yüz tutmuş kültürel değerlerle buluşturmak. Bu durum, milletimizin yeniden kimlik inşasıyla ilgili önemli bir süreç.» değerlendirmesinde bulundu. Son 150-200 yıldaki modernleşme sürecinin, kimlik kaybına neden olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti: «İnşallah Dünya Etnospor Konfederasyonu yoluyla, geleneksel sporlarımızın popülerleşmesi, yaygın hale getirilmesi ve tüm dünyadaki geleneksel sporların tanınır hale gelmesi için çalışmalarımız var. Dünyada süren kültürel eşitsizliği, bir adalet zemininde sona erdirmek, bunu bir global mesaj olarak dünyaya verebilmek asıl amaç. Geçen seneki festivalimiz büyük ilgi görmüştü. Üç günlük süreçte 150 binin üzerinde vatandaşımız teşrif etmişti. Bu sene organi-

zasyonu, Yenikapı Etkinlik Alanı’nda düzenleyeceğiz. İstanbul Gençlik Festivali ve Etnospor Kültür Festivali>ni birlikte yapma kararı aldık. Geçtiğimiz yıla oranla çok daha büyük bir katılım bekliyoruz. İstanbul Gençlik Festivali 6 sanat sergisine ev sahipliği yapacak. Kültürün sadece spor alanında değil, tüm alanlarda tanıtılmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Etnospor Kültür Festivali ile de organizasyonu tamamlayacağız.» Bu sene yağlı güreşlerimiz oldukça önemli oldu. Yaklaşık 45’i başpehlivan olmak üzere 300’ün üzerinde pehlivan mücadele etti. Tüm branşlarda toplam 843 sporcu bu seneki geleneksel spor etkinliklerine katıldı. Atlı gösterilerimiz olacak. Obamızda Türkiye’nin 7 bölgesinden 14 belediyemizin sponsorluğunda kültürel etkinlik çadırları, 14 tane de Orta Asya ve Balkan kültürlerini tanıtan çadırları oldu. Yarışlarda ve gösterilerde 133 at bulundu. Ayrıca 26 geleneksel çocuk oyunu tanıtıldı. Öte yandan, 10-16 Mayıs tarihlerinin Dünya Engelliler Haftası olması münasebetiyle, mas güreşi, mangala ve geleneksel okçulukta engelliler müsabakaları düzenlendi. Etkinliği takip eden vatandaşlar için, kılıç-kalkan, mehter ve halk oyunları gösterileri oldu. Oba alanında çocuk oyunları, Göktürk alfabesinin yazım ve okuma etkinlikleri, demir ustası gösterimi oldu. El sanatları bölümümüzde 28 el sanatı tanıtıldı. TİKA’nın güzel bir Türk köyü çalışması sergilendi. ETNOSPOR Kültür Festivali 4 Gün Sürdü

Yenikapı Meydanı’nda kurulan özel alanda gerçekleştirilecek Etnospor Kültür Festivali, 11 Mayıs Perşembe günü başladı ve 4 gün sürdü. Vatandaşların, spor yarışmalarını izleyip, kültürel faaliyetlere dahil olabildikleri etkinlikte, geleneksel Türk sporlarından, mangala, kökbörü, kuşak güreşi, aba güreşi, atlı cirit, atlı okçuluk, aşık oyunu, şalvar güreşi, mas güreşi, yaya okçuluğu ve yağlı güreş müsabakaları gerçekleştirildi.


10

MANEVİYAT

Süleyman Hilmi Tunahan

Osmanlı’nın son dönem yetiştirdiği, Bulgaristan’ın en büyük alimlerinden

Son devir din âlim ve velîlerinden. Adı Süleymân Hilmi, soyadı Tunahan’dır. Babası zamânın müderrislerinden Hâfız Osman Efendidir. Soyu Fâtih Sultan Mehmed Han’ın “Tuna Hanı” olarak tâyin ettiği ve kendi kız kardeşi ile evlendirdiği İdris Bey’e dayanmaktadır. 1888 (H.1306) senesinde Silistre’nin Ferhatlar köyünde doğdu. 1959 (H.1379) senesinde İstanbul’da vefât etti. Karacaahmed Kabristanındadır. Babası Osman Efendi tahsîlini İstanbul’da tamamladıktan sonra Silistre’ye giderek meşhûr Satırlı Medresesinde yıllarca müderrislik yaptı. İlim ehli ve fazîlet sâhibi bir âileden dünyâya gelen SüleymânHilmi Tunahan, ilk tahsîlini Silistre Rüşdiyesinde ve Silistre Satırlı Medresesinde yaptı. Bilâhare tahsîlini tamamlamak için İstanbul’a gelerek Sahn-ı Semân (Fâtih) Medresesine kaydoldu. Fâtih dersiâmlarından ve o devrin meşhûr âlimlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi (BüyükHamdi Efendi)nin ders halkasına devâm etti. Zamânın usûlüne göre aklî ve naklî ilimleri tahsîl ettikten sonra 1916 senesinde Ahmed Hamdi Efendiden birincilikle icâzet, diploma aldı. Daha sonra o zamanki tâbiri ile dersiâm (profesör) olarak yetişmek üzere Süleymâniye Câmii medreselerinden Medresetü’lMütehassısînin tefsîr ve hadîs kısmına devâm etti. Son derece parlak bir zekâya sâhib olan Süleymân Hilmi Tunahan, 1919 senesinde Medresetü’l-Mütehassısîn’den birincilikle mezûn oldu. Aynı yıllarda Medresetü’l-Kuzâtı (Hukuk Fakültesini) da üstün bir derece ile bitirdi. Böylece bir

İslam İlmihali’nde İnsanın Tarifi İlmihallerin esas konusu insandır. Allah (c.c.) tarafından, insanoğluna emredilen ibâdet şekillerini öğretir. İbâdetin sağlam yapılmasında ilk önemli vasıta, ilmihal bilgisidir. İlmihal bilgisi olmadan yapılan ibâdet, hedefi görmeden atılan kurşun gibidir. İnsanın hal-i hayatında yüce yaratıcıya ibâdet etmesi birinci görevidir. Mahşerdeki hayatın tanziminde de, dünyadaki fıkıh hükümleri geçerliliğidir. Yani fıkıh, dünya ve ahiret saâdetini temin eden, çok kıymetli bir ilimdir. Allah (c.c.) insanoğlunu yeryüzünün halifesi yapmış, Ona kendi iradesinden de cüz-i irade vermiştir. Bu durum diğer yaratıklarda yoktur. Ancak, insanoğlunun gurur ve kibre kapılmaması için, yaratılışındaki ana maddeyi de, âleme ibret olacak şekilde, basit maddelerden yaratmıştır. İnsanoğlu önemli bir şey yapacak olsa, yeryüzünün en kıymetli mad-delerinden yapar. Meselâ bir kalp kapağını düşünün. Bulunan maddelerin en pahalısıdır. Hâlbuki Allah (c.c.)’ ın mükemmeli yaratmak için, iyi şeylere ihtiyacı yoktur. Çünkü yaratan O’dur. O neye değer verirse, insanoğlu onun peşinde koşar. Değerleri tespit etme yetkisi O’na aittir. İnsanoğlu’nun yaratılışı, aşağıdaki ayet’i kerimede şöyle anlatılır. “O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden) yaratandır.” (Mü’min Sûresi, 40/67) Yaratılışın hammaddesi topraktır, İlk insan, Hz. Âdem (a.s.)’de topraktan yaratılmıştır. O’nun neslinin yaratılışına sebep olan şey de menidir. Ondan sonraki insanların meniden yaratılmış olması, topraktan yaratılmadıkları anlamına gelmez. Çünkü ilk maya topraktır. Her iki madde de insanlar için değersizdir. Hatta meni, fiziki olarak, tiksindirici bir şeydir. İnsanoğlu yaşadığı müddet içerisinde, maddi vücut bakımından, gü-zel şeyleri çirkin hâle getiren pislik makinesi gibi çalışır. Allah (c.c.)’ın yarattığı güzel şeyleri yer, işe yaramaz hâle getirdikten sonra, dışarıya atar. İnsanoğlu öldüğü zaman, başkalarını korkutacak duruma gelir. Hiçbir işe yaramaz. Başka canlıların eti, derisi ve kemiğinden faydalanılır, insanoğlunun hiçbir şeyinden faydalanılmaz. Hatta korkunç duruma düşer. Yıllarca koynunda sakladığı, uğruna her şeyini feda ettiği eşine, “bu cenazeyi sana bir hafta misafir edelim” denilecek olsa, onun korkutucu şeklinden korunmak için, başka yakınlarını da evine davet eder.

taraftan dersiâm diğer taraftan da kâdılık rütbelerine ulaşarak devrinin zâhirî ilimlerini tamamladı. Mezûniyetini müteâkip İstanbul’da dersiâm olarak vazîfeye başlayan Süleymân Hilmi Tunahan bir müddet sonra medreselerin kapatılması üzerine vâizliğe tâyin edildi. Uzun müddet İstanbul’un Sultanahmet, Süleymâniye, Yeni Câmi, Şehzâdebaşı ve Piyâle Paşa gibi büyük câmilerinde halka vâz ederek insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı. Tasavvuf yolunda Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn Efendinin sohbetlerine devâm ederek yetişti. Süleymân Hilmi Tunahan’ın tasavvufî yönüyle ilgili olarak, dâmâdı ve bağlısı Kemâl Kaçar tarafından Necip Fâzıl Kısakürek’e verdiği notlardan bir bölümü şöyledir: “Süleymân Efendinin bâtın ilmine yâni tasavvuftaki mânevî cephesine gelince, şüphesiz bu husus ehline mâlumdur. Zâhirî akıl ve zekâ ile idraki mümkün olamaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir. Hattâ iç hayâtı münkir olamaz da yine tasavvuf ve irşâda ehil bir zât ile karşılaştığı halde, o zât ilâhî irâdeyle kendisini ona bildirmezse, dünyâlar bir araya gelse onun feyzlerinden haberdâr olamazlar. Bizim ise kendisinin mânevî cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur. Biz bu noktayı ilmelyakîn biliyoruz. Kendisinin tasarrufunu ve rûh melekeleri üzerindeki tesirini öz rûhumuzda ve vücûdumuzda hissetmiş, enfüsî ve kevnî kerâmetlerinin üstün irşâd hârikalarını fiil hâlinde ve hakkıyla müşâhede etmiş bulunuyoruz. Allah’ın bu husustaki inâyet ve lütfuna mazhar olduğumuza, kendilerinin kâmil ve mükemmel mürşid olduğuna Silsile-i sâdâd=Büyükler zinciri kolundan otuz ikinci ferdi Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn hazretlerinin cismânî nisbet, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin de rûhânî nisbetle vârisleri bulunduğuna îmânımız tamdır. Kendisinin bu cephesini anlamayanların, hiç olmazsa aksini iddiâ etmemelerini ve kendisinde bir mürşid hâli görmediklerini söylemekten çekinmelerini, dünyâ ve âhiret yıkımına uğramamaları bakımından tavsiye ederiz.” Zâhirî ve bâtınî yönden yüksek derece sâhibi olan SüleymânHilmi Tunahan, îtikâdda Ehl-i sünnet, amelde Hanefî mezhebine, tasavvufta Nakşibendiyye yoluna mensûb idi. Ehl-i sünnet vel-cemâate son derece bağlıydı. Kendisinden feyz alan talebeleri ile vâz ve sohbetlerine devâm eden kimselere en büyük tavsiyesi; “Ehl-i sünnet vel-cemâat” akîdesine ihlâs ve samîmiyetle bağlı olmalarıydı. Yetmiş iki senelik ömrü boyunca İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğrenmek, öğretmek ve insanlara anlatarak onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmalarına vesîle olan Süleymân Hilmi Tunahan 16 Eylül 1959 senesinde İstanbul’da Kısıklı’daki evinde vefât etti. Karacaahmet Kabristanlığına defnedildi.

İnsan hayatını bir cümlede özetlemek gerekirse: Var oluşunun sebebi pislik, yaşadığı müddetçe pislik makinesi görevi yapar, öldüğü zaman da, korkunç hâle gelir. Yukarıda yaptığımız inceleme, insanoğlunun maddi yapısı içindir. Manevi yapısı ise, aşağıdaki ayet-i kerimede şöyle beyan edilmektedir. “Gerçekten biz insanı en güzel bir biçimde yarattık” (Tin sûresi 95/4) Yani insanoğlu, yaratılış, biçimlendirme boy pos ve davranışları bakımından, en güzel bir biçimde yaratılmıştır. Diğer canlılarda olmayan sıfatlarla techiz edilmiştir. Yeryüzünün halifesi sayılmış, kendinden başka bütün yaratılanlar, ona teslim edilmiştir. Allah (c.c.)’ın severek yarat-tığı ve güvendiği bir canlıdır. Bundan dolayı, mevcudu birleştirip yapma veya mevcut olanı yok etme gücüne sahiptir. Bu yönüyle meleklerden de üstündür. İnsanın yaratılışındaki maddi ve manevi yönünü göz önünde bulundurup, bu ikisi arasındaki ince çizgiyi değerlendirdiğimiz zaman, şu kanaata varıyoruz. İnsanoğlu basit şeylerden yaratılmıştır. Bu durum yüce Allah’ın yaratıcılık gücünü gösterir. O isterse en basit şeyden, en kıymetliyi yaratır. Bununla beraber insanoğlu, vasıfları bakımından yaratılmışların en güzeli ve en üstünü olarak takdim edilmiştir. İşte bu üstünlüğün de bir şartı vardır. Bu şartı, yüce Mevla, aşağıdaki âyette şöyle açıklamaktadır; “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3/110) Bu âyet’de Mü’minlerin sıfatları tespit ediliyor ve şart koşuluyor. Siz Allah (c.c.)’ a iman eder, imanınızın gereği olarak, insanlara iyili-ği emreder, onları kötülükten nehyederseniz, insanlar için en hayırlı ümmet olursunuz. Yâni hayırlı ümmet olma vasfını korumak isterseniz, bu şartlara uymak zorundasınız demektir. Başka şekilde izah etmek gerekirse; Yeryüzünde milyarlarca insan vardır. Ancak, kâinatı yaratan bir tek Allah (c.c.) ’a iman etmedikleri takdirde, onların Allah(c.c.) katında hiç-bir değeri yoktur. Zira İnsan, yeryüzüne, süfli emellerini tatmin etmek için, sorumsuzca yaşamak üzere gönderilmemiştir. Her canlının görevi olduğu gibi, onun da görevi vardır. O da, önce Allah (c.c.)’ı tanımak, O’na itaat ve ibadet etmek, etrafındaki insanları da itaate davet etmektir. Böyle davrandığı takdirde, hayırlı ümmet olma vasfını muhafaza eder, ebedi âlemde de, cennetle taltif edilir. Bunlara riayet etmezse, öldükten sonra cezaya müstahak olur.

SÜLEYMAN HİLMİ HAZRETLERİ’NİN KRONOLOJİSİ (3)

TUNAHAN

(k.s.)

1888 / 1304 - Miladi / Rumi Süleyman Hilmi (k.s.) Efendi, Silistre’nin Hezergrad kasabasının Ferhatlar köyünde dünyaya geldi. 1913 / 1329 - Darü’l Hilafeti’l Aliyye Medreseleri Kısm-ı Ali (Sahn) Medresesine girdi. 1915 / 1331 - 3. sınıf 1. şubesini 90 üzerinden 88 puanla bitirdi. Eylül 1916 / Eylül 1332 - 4. sınıfı 80 üzerinden 76 puanla bitirdi. 30 Eylül 1916 / 17 Eylül 1332 – Medresetü’l-Mütehassisin’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir-Hadis bölümüne girerek Hafız Ahmet Paşa Medresesine kaydoldu. 1918 İstanbul Müderrisliği Ruûsuna tayin edildi. 27 Mayıs 1919 Süleymaniye Medresesinin Tefsir-Hadis şubesinden mezûn oldu. 1926 Köyü olan Ferhatlar’ı son defa ziyaret ederek 40 gün kaldı. 1927 Babası Osman Efendi vefat etti. 1936 Mürşid-i Kamil olarak vazifeye başladı. 1939 İlk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında işkence ve hakaretle dolu 3 gün geçirdi. 1941 Bulabildiği bir kaç talebeye ilim öğretmeye başladı. 1944 İkinci defa tevkif edildi. Birinci şube tabutluklarında, 8 gün işkenceye tabi tutuldu. 1949 Kur’ân kurslarının açılmasına, sınırlı da olsa müsâade eden kanunun yürürlüğe girmesiyle, Süleyman Efendi Hazretlerinin ilim öğretme faaliyeti bir nebze rahatladı. 1950 Vaizlik belgesi iade edildi. 1951 Süleyman Efendi (k.s.), Şehzadebaşı’ndan Kısıklı’ya taşındı ve Avrupa yakasındaki talebelerin tedrisini damadı Kemal Kacar’a bıraktı. 1951 Çamlıca’da, Konya Lezzet Lokantası sahibi Mustafa Bey’in köşkünün birinci katında ilk düzenli Kur’ân Kursu faaliyeti başladı. 1952 Çamlıca’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin Çilehanesinin yanında ilk resmi Kur’an Kursu, Üsküdar müftülüğüne bağlı olarak açıldı. 1956 Cezâyir Müslümanlarının Fransız sömürgeciliğiyle mücadelesi esnasında, vaazlarında “Müslüman kardeşlerimize duâ edelim” dediği için, defalarca karakola çağrıldı ve ifadesi alındı. 1957 Bursa’da tertiplenen mehdilik hâdisesi üzerine tutuklandı ve Kütahya Hapishanesi’nde, 69 yaşında olma-

Allah’ın güzel sıfatlarını tanıyalım: «Bu isim, diğer bütün isimlerin anlamlarını kendisinde toplayan, varlığı kendinden olan, ibadete layık bir tek mabudun zatına mahsus özel ismidir.» Açıklaması: “En güzel isimler Allah (celle celâlühu) ’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.” (A’raf Sûresi, 7/180 Kur’an’daki Esma’ül Hüsna’dan ilk inen isimdir. Çünkü ilk inen ayet besmeledir. Allah (celle celâlühu)’nun doksan dokuz isminin en büyüğüdür.. Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlulah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Allah (celle celâlühu)’nun

doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah (celle celâlühu) tektir, teki sever.” (Buharî’den) Esmâ’ül Hüsna’nın bütün anlamını içinde toplar. Yüce Yaratıcı’nın diğer bütün isimlerini kapsar. Bu yüzden el-Esmau’l-hüsna olarak bilinen bütün isim ve sıfatlar bu ada dayandırılır. Bu nedenle “Rahman, Rahim, Aziz, Gaffar, Kahir Allah (celle celâlühu) ’ın adlarındandır deriz. Ama Allah (celle celâlühu), Rahman’ın adlarındandır” demeyiz. Allah (celle celâlühu) ismi Kur’an’da 2.697 yerde geçmektedir.

Allah (celle celâlühu)’nun güzel isimleri vardır. En güzel isimler O’nundur. Gerçi Allah (celle celâlühu) za-

sına rağmen 59 gün hapsedildi. İdam talebiyle yargılandı, berâat etti. 16 Eylül 1959 İstanbul Kısıklı’daki Hâne-i Seâdetlerinde, 72 yaşında ahirete intikâl ettiler.

Hazret-İ Üstaz’ın (K.S.) Ders ve Sohbetleri Esnasında Mevzulara Münasip Beyan Buyurdukları Hadise ve Hikayelerden (3) Hazret-i İmam-ı Azam’a sordular: - Bu kadar ilmi nasıl tahsil ettin? - Kitaplardan ta’zim ederdim. Onlar da bana ilmini teslim ettiler, buyurdu. Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere, eşya-i mukaddese’ye ta-zim etmek zarureti vardır. Lakin bir çok hoca ve talebeler, alıp koyarken, okurken dahi, ta’zime dikkat etmedikleri gibi, kitabın elbisesi olan cild kısmına dahi ehemmiyet verip itina etmiyorlar. Halbuki kendileri yamalı elbise, ütüsüz pantolon giymedikleri halde, bir kendisine bir de kitabına verdiği kıymeti kıyas etmeli. Milyonlarca lira ile yapılan Kur’an kurslarında dahi ilk itina edilecek şey de kütüphanedir. Geçmişte Türkiye’ye Kabe örtüsü getiren vazifeli biri, hürmetsiz davrandığından çarpılıp, cezaya uğradığı ve akibet-i hali hakkında, bir veliyi muhteremin beyanları mevcuttur. En güzeli, Hz. İmam-ı Ali (r.a.) tarafından “bir harf öğreten beni köle kılar” sözleriyle, üstaza ve hocaya karşı lazım gelen ta’zimin ehemmiyetine de dikkatli olmalı. Hz. İmam-ı Azam, ayağını muayene ettirirken, biraz ters tarafa çekmesinin sebebi tabib tarafından sorulunca: - O tarafta hocam Hz. Hammad’ın evi var, demek suretiyle, hocasına karşı olan riayet ve ta’zimin en güzel misalini vermiştir. Kendi devrinde İmam Ebu Yusuf gibi müctehidler ve daha bir çok alimler yetiştiren Hz. İmam’ın (r.a.) yatsı abdesti ile sabahı kıldığı ve buna benzer büyüklüğünden bahsedilince, şeriki olan İmam-ı Mis’ar inanmaz. Kontrol için, yatsıyı beraber cemaatle kıldıktan sonra caminin bir yerinde geç saatlere kadar saklanır. Çıkarken de İmam-ı azam’ın pabuçları üzerine kum taneleri ile işaret koyar ve sabah erken geldiğinde, işaretleri ve Hz. İmam-ı Azam’ı yerinde görür. Böylece üç gün aynı hali görüp Hz. İmam-ı Azam’a: - Ya İmam,ben sana suizan ettim, beni affet, hakkını helal et deyince, Hz. İmam: - Sen bana suizan etmedin, Allahü Teala’ya suizan ettin. Kendini O’na affettir. Zira bu emanetullahtır, taşıyoruz... Bir çok Allah dostlarındaki anlaşılamayan haller de böyledir.

Allah (c. c.) tında birdir ve zatının ismi Allah (celle celâlühu)’dur. Fakat sayı olan bir gibi eşi ve benzeri bulunabilecek şekilde bir birlikle değil, eşi ve benzeri bulunmayan üstün bir birlikle birdir. Zatında yalnızca vahid değil, birdir: İlâhî hitapta yer alan “Biz, şehadet ettik, yarattık.” gibi çoğul kiplerindeki azamet ve ihtişam, işte ilâhî sıfat ve isimlerin bir araya gelmesinden doğan azamet ve yüceliği dile getirir ki, Allah (celle celâlühu) yüce ismi, bütün bu sıfat ve isimlerin hepsini içine alan bir yüce isimdir. Allah (celle celâlühu) ismi, Allah (celle celâlühu)’nun kendisi gibi, eşi ve benzeri olmayan bir isimdir. Sıfat ve isimlerin çokluğu, zatın çokluğunu gerektirmeyeceğinden o isim ve sıfatların her biri Allah (celle celâlühu)’nun eşsiz özelliklerinden birine delalet eder. Âdem (aleyhisselâm)’a öğretilen de isimlerin en güzelleridir. En güzel isimler Allah (celle celâlühu)’a mahsustur. Öyleyse ey müminler, O’na o isimlerle dua ediniz, O’nu onlarla çağırınız veya O’nu bu güzel isimlerle adlandırıp anınız. Ve O’nun isimlerinde yanlışlık edenleri terk ediniz. Bu isimle çağrılan bir başka varlık olmamıştır, olmayacaktır da. Kul, Allah (celle celâlühu)’a bütün kalbiyle bağlanmalıdır. Gözü O’ndan başkasını görmemeli, O’ndan başkasına iltifat eylememeli, O’ndan başka hiç kimseden bir dilekte bulunmamalı, O’ndan başkasından korkmamalıdır. Fazileti: İhlasla “Yâ Allah” diyen bir müslüman bu isme devam etse, duası kabul olunur. Şeytanın şerrinden emin olur. Mutluluğa erişir. Duası kabul olur. Rızkı genişler ve Allah (celle celâlühu)’nun izniyle şifa bulur.


YAŞAM

11

Bindallı kıyafetlerine gönül veren kadın

renklі, çaрсanlı “don уeleklі” bіndallı kıуafetlerіne gönül veren bіr kіşіdіr. Bununla bіrlіkte dіktіğі, elle veуa makіneуle іşledіğі bіndallılara çіçeklere olan ѕevgіѕіnі de aktarmaуı başarıуor. Bulgarіѕtan Radуoѕu mіkrofonlarına konuşan Ѕevdіуe İѕmaіlova “Benіm dіktіğіm her bіndallı kıуafetіm farklı renklerі, motіflerі ve modellerі taşıуor. Benіm modellerіm araѕında іkі tane bіrbіrіne benzeуen bіndallı bulamazѕınız. Oѕmanlı bіndallı kıуafetlerіnden іlham alѕam da çіçeklerіn rengіnі, güzellіğіnі kadіfe veуa atlaѕ üzerіne taşımaуa, farklı modeller çіzmeуe, taѕarlamaуa dіkkat edіуorum” dіуe konuştu. Ѕevdіуe hanım kendіnі şanѕlı bіr kіşі olarak tanımlıуor. Önсe іkі kızına dіktіğі bіndallılarla başlıуor ardından eş, doѕt, akraba, konu komşu gelіnі derkоn bugün, bırakın Bulgarіѕtan’dan Türkіуe’den onun el іşі göz nuru bіndallıları іle gelіn olmak іѕteуen bіrçok kız var. Artık 5 уıldır bu іşі уaрan Ѕevdіуe İѕmaіlova, ѕevdіğі іşle bіrlіkte aіleѕіne de maddі katkıda bulunuуor. Bіndallılara, gümüş ve altın ѕırma ірlіklerіne olan ѕevgіѕіnі іkі kızına da aktarmaуı başarmış. “Küçük kızım modellerі çіzmeуі ѕevіуor, büуük kızım іѕe daha fazla nakış düşkünüdür” derken bіndallı “don уeleklerіn” el іşlemelі ve makіne іşlemelі olduğunu, anсak el іşlemelerіn her zaman “daha aуan, daha güzel ve рarlak” olduklarını ve gönlüne уattıklarını gіzlemіуor.

Ѕon 3-4 уıldır el іşlemelі bіndallı kıуafetler gelіn adaуları kızlar, gelіnler, görümсeler, eltіler, tek ѕözle kadınların уenіden gözdeѕі oldu. Artık hіç bіr gelіn adaуı, mor kadіfe üzerіne gümüş veуa altın ѕırma ірlіkle іşlenen bіndallı kıуafetі аlmadan kına geсeѕіnі düşünemіуor. Varna’nın Medovetѕ köуünden Ѕevdіуe İѕmaіlova, nіşan ve düğünlerіn

Bulgaristan’da Dağın Çiçekleri Mineraller

Mіnerallere bazı kіşіler “dağın çіçeklerі” der, çünkü aуnen onlar gіbі güzellіğі ve renklerі іle іnѕanı haуretler іçіnde bırakırlar. Kokuѕu olmaѕa da mіnerallerіn etrafa ѕaçtıkları enerјі, уіne aуnı ölçüde etkіleуісіdіr. Krіѕtal bіçіmlerіne göz dіktіğіmіzde zaman ѕankі ortadan уok olur ve her ender taşın oluştuğu bіnlerсe уıllık tarіhe gömülür.

olunсa ve daha hızlı donunсa іѕe krіѕtal oluşmaѕına іmkan kalmıуor ve уoğun, homoјen bіr kіtle oluşur. Doğada herşeуіn mantığı var, hіçbіrşeу raѕtlantı ѕonuсu değіldіr. Doğa, іnѕanın haуal güсüne meуdan okuуor. Doğadakі uуum іnѕanın da uуumlu olmaѕına уol açıуor.” dіуor Ѕtela Todorova. Doѕtu ve hemfіkіrі olan Petır Zaрrуanov’un рanolarına da uуum hakіm. “Eѕaѕ amaсım Kırсalі etrafında bulunan mіnerallerden kolekѕіуonlar уaрmaktır. 20-30 çeşіt mіnerallerі bіr tabloda bіr araуa getіrіуorum. Böуle bіr arada olunсa gerçekten çok güzeller. Her taşın уerlі уerіnde olmaѕı çok önemlі. Bazı taşlar bіrbіrіne tahammül etmez, aralarında bіr gerіlme olur, dіğerlerі іѕe bіrbіrіnі arar ve сelbeder, hem renk hem de іçerіk olarak. Bunun іzahını aramıуorum. Јeoloјі açıѕından bu durumun bіr açıklamaѕı mutlaka vardır, ama ben buna gerek duуmuуorum.”

Kırсalі’den јeoloјі uzmanı Ѕtela Todorova’nın ѕözlerіne göre Rodoр dağı, Balkanlar’da mіneral çeşіtlіlіğі açıѕından en zengіndіr. Burada farklı kuvarѕ çeşіtlerіnden akіk taşlarına kadar bіrçok taş çeşіdі bulunur. Lal, akuamarіn, turmalіn, morіon taşı var. Ѕtela Todorova, doğanın kendіnі güzellіğіn рeşіnde olanlara açtığı görüşündedіr:

Krіѕtallerіn büуüѕünü уaşamak іѕteуen herkeѕ bunu başkentte bulunan “Dünуa ve İnѕanlar” müzeѕіnі zіуaret edebіlіr. Müzede vatanѕever Bulgar İlіуa Delev’іn 1985’te bağışladığı “Dev krіѕtaller” kolekѕіуonu ѕergіlenmektedіr. 22 Nіѕan Dünуa Günü, 22 Mart Dünуa Ѕu Günü ve 5 Hazіran Dünуa Çevre Günü özel günlerde müzede tertір edіlen teşhіrde herkeѕ mіnerallerіn aсaуір dünуaѕına іlіşkіn çokşeу öğrenebіlіr.

“Јeotlar, doğanın gіzemіnі ѕembolіze edіуor. Dışarıdan bakınсa özel bіr şeу değіl, fakat іçі müthіş güzeldіr. Јeot, lavın ѕoğumaѕı ѕıraѕında oluşan bіr kabarсıktır ve zamanla farklı maddelerle dolmaуa başlar ve ѕonuçta kuvarѕ şekіllerі oluşur. Kalѕіt јeotlar da var. Doğadakі ham şeklі іle bunları farketmek zor. Bu bіr taş, kaуadır ve іnѕanda bunları farketme уeteneğі varѕa onları ѕıradan taşların іçіnde keşfeder. Güzel krіѕtal oluşumları, boşlukların іçіnde oluşur. Lav daha уavaş ѕoğurѕa, ѕıсaklık dereсeѕі çok уükѕek olurѕa ve уeterіnсe alan olurѕa eğer en güzel krіѕtaller oluşur. Alan dar olurѕa da krіѕtal уamuk olur. Lavın oluşturduğu boşlukların іçіnden geçоn çözeltіler daha ѕoğuk Siyasi ve Aktüel Gazete

BULTÜRK-Dünyada’ki Temsilcilerimiz

www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47 İmtiyaz Sahibi Rafet ULUTÜRK

Haber Sorumlusu:

Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ

Ekonomi Müdürü:

Elif GÜNEŞ Av. Hasan MOLLAOĞLU Ertaş ÇAKIR

Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK

İstihbarat Müdürü:

Hüseyin Y I L D I R I M

Eğitim Sorumlusu:

Ay n u r F İ L İ Z

Kültür-Sanat:

Avşin B A L K A N

Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU

Spor Müdürü:

Serkan YILDIZ

İnternet Müdürü:

Muhammet ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR

Halkla İlişkiler:

Neriman ERALP

Reklam Müdürü:

Seydullah H A L A Ç

Yayın Danışmanları: Prof.Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof.Dr.Seçkin DİNDAR Doc. Dr. Müjgan DENİZ Dr. Erdal KARABAŞ

Hukuk Danışmanı:

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı Tel: 0212- 5 11

6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Akademi Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur. w w w. b u l t u r k . n e t

/ w w w. b u l t u r k . o r g

Avusturya -Viena Osman BÜLBÜL Almanya-Köln: Ünal G A Z İ Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevin BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan Kazakistan - Türkistan: Erkan İsveç - Seval ÖZTÜRK İngiltere London: Ridvan Akay Riko

B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i Sofya: Hikmet EFENDİEV Blagoevrad:

Bülent MURADOV

Kırcaali: Ardino: Cebel: Plovdiv: Stara Zagora: Loveç: Troyan: Pleven: Şumen: Razgrad Ruse Silistra: Varna: Dobriç:

Mehmet TEFİK Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET Sezgin YILMAZ Menderes KUNGÜN Emine BAYRAKTAROVA E r g ü l BAYRAKTAR Rafet RODOPLU İrfanÖZGÜR Levent RASİM Zeki İsmail Nermin ÇAKIR Mustafa Varna Sebahattin AYYILDIZ

Smolyan:

Rufat FELETİ

TÜRKİYE -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ

İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi İst. Sultangazi: ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Küçükçekmece

Kocaeli:

Bursa- -Bursa Yıldırım: -Bursa-Hürriyet: -Bursa-Yenibağlar: -Bursa-İnegöl İzmir- İzm. Sarnıç: -İzm.Görece: -İzm.Buca: Edirne: Kırklareli: Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :

Sabri İSKENDER Nedim BİRİNCİ

Raziye ÇAKIR Avşin BALKAN Vildan ARDA Mustafa AKGÜN Ekrem SÜZEN Ceyhun AYGÜN Nazım ÇAVUŞ Hasan H.KÖK Alptekin CEVHERLİ Ayşe HOCAOĞLU Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM Kenan ÖZGÜR Durmuş HATİPOĞLU Mümin GÜNEY Şevket YILMAZ Nadir ADLI Ali ÖZTÜRK Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK

Osman BÜLBÜL

Çok Gecikti Havada Büyük Halk Meclisi kokusu belirdi. Bu sene önce bahar gecikti. Haziran başındayız ıhlamurlar henüz açmadı. Kazanlık ovasında gül toplama işi yeni yeni kızıştı. Cevizler ceviz kadar olurken, kestane kapları henüz kadife tüylü. Kuşburnu yeni yeni aştı. Bulgar Turizm Bakanı Angelkovaya göre, bu sene Rus turistler de gecikiyor. Geçen yıl ülkemizi 580 bin turist ziyaret etmiş, Karadeniz sayfiyelerinde ve diğer tatil köylerinde Ruslar artık 300 bin daire ve yazlık satın almışlar ve bu ziyaretler “turistik” olarak sayılmıyormuş, çünkü adamlar kendi evlerine geliyorlar. Rus dairelerinin toptan sayısı 500 bin olsa ve her dairede 3 kişi kaydı yapılmış olsa, ülkemizdeki uydurma istatistiklere göre, Bulgaristan’daki rusların sayısı 1.5 milyon gözükecek. Ne ki bizim tarla ve fabrikalarımızda çalışan Rus kadın kız yok. Onlar da gecikiyor. Ter dökmediğin yere kök salamazsın. Doğa gerçekten gecikiyor. Fakat Bulgar vatandaşlığı alan Ruslar kendilerini toparlar ve Bulgaristan Sosyalist Partisi’ye (BSP) oy verirlerse birinci parti olur. “Ataka”ya oy atsalar Bulgar Faşist Hükümeti kurar. Faşizmin de iki türü varmış: Nazi faşizmi ve Stalin faşizmi. İkisinin arasında pek fark yok. Çünkü ikisi de 2. Dünya Sabaşında 25’er bin kurban vermiş. Al birini vur ötekine. Bunun sebebini buzulların erimesiyle havanın ısınmasıyla açıklamaya çalışanlar da şaşkınlık içinde çünkü buzulların erimesiyle havaların daha erken ısınması beklenirken, baharında 20 gün gecikmeli değil, 2 hafta erken gelmesini beklemek anlaşılır olurdu. Yüzde on kapasiteyle çalışan yeni 44. Meclis işe 10 milyar borçla başladı. İnşallah 4 yıl ayakta kalırsa 6 milyar levaya daha ihtiyacı olacakmış. Hemodialize/makinaya/bahlı böbrek hastaları gibiyiz. Makine dursa, ceryan kesilse ya da hemşirenin işi çıksa, kaçırılsa vs gelmese bittik. 16 milyar borç öde ödeyebilirsen! Yunan 300 milyar Euro borçla başa çıkabiliyor ama biz 16 milyar borçla ezilip sürünüp gideriz. Borçlarımızı ödeme işinde çok geç kalıyoruz, eskileri ödemeden yenisini alıyoruz. Alınan borçlardan bizim payımıza kırıntı bile düşmüyor… Bizdeki “hır mır” 44. Mecliste “hav hav” oldu. Eskiden faşistlerle komünistlerin arasındaki amasız çatışma her 2 taraftan da 150’er bin kurban almıştı. Bu unutulabilir mi bilmiyorum. Her iki tarafında aynı hızla yaşlandığını ve yok olma yolunu seçtiğini izledikçe, doğru olduğuna inandığım değerlendirme bulunmaktan çekiniyorum. Bulgar halkının kendi içinde bütünleşmesi yolları kapalı! Zaten her şey ters gidiyor. 1989’da “demokratikleşme yoluna giriyoruz” dedik, 2017’de yolumuz faşizme çıktı. III. defa başbakan olan Boyko Borisov faşistlere sarıldı. Bu hafta Berlin ve Paris turuna çıktı. Başbakan ve koltuğuna birkaç günlüğüne de olsa Avrupa Konseyi’nin özel bir kararla “aşırı milliyetçi” ve “faşist” dediği VMRO – İş Makedon Devrim Hareketi başkanı, Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Krasimir Karakaçanov oturdu. Bu çok acı bir gerçek! Bulgaristan radyo ve televizyonu siyasi sahne rolleri “yurtseverlik” veya “Birleşik Yurtseverlik” kılıflı olan bu itici ve iğrenç güçlerin “ne kadar iyi ve hoşgörülü” insanlar olduğunu, “yurtsever” sözünün bizdeki anlamı ile diğer dünyadaki anlamının örtüşmediğini vb. anlatmaya çalışıyor. Şimdi Başbakan Borisov da Avrupa liderlerine “bizim faşistlerin klasik faşistlerden farklı olduğunu”, kurt köpeği olsalar da yalnız havladıklarını, asla ısırmadıklarını anlatmaya çalışıyor. Çingenelere, Türklere ve diğer azınlıklara karşı yazdıkları kitaplar, Nazilerin gaz kamaralı “toplama kampları” için yok böyle bir şey, bu kamaralarda 6,5 milyon Yahudi ile 640 bin Çingenenin yakılmasına da yalandır, demelerini, nasıl açıklayacak bilemiyorum. Üçüncü kez iktidar olacağım diye Borisov’un faşistlerle ortaklaşması halkın iktidara güvenini sarstı. Bu olayın iç politika açısından gerginleşmesine neden ile öncelikle hem Bulgaristan ve hem de Avrupa Birliği’nin dış sınırı olan Türkiye ile kara sınırımız ve gerilen dikenli tel örgü oldu. Bir defa bu sınırdaki işlerin Başbakan Yardımcısı ve faşistlerin başı olan Valeri Simyonov çevresinden şirketlere verilmiş olması, 1 km tel duvar için 250 bin leva ödenmesi gerekirken, 1 milyon leva ödenmesi, gözetleme kamaralarının çalışmaması gibi örnekler gerginliği meclise taşıdı. Sosyalist parti BSP meclis grubunun yeni denetim istemesiyle olaya Baş Savcılık el koydu. Bu arada “tel örgü gerilince sığınmacı sürüleri durduruldu” propagandası şişirilirken, Plovdiv- Sofya yolunda bir trafik kazasında Afganistanlı 10 sığınmacının ölmesi ve Sırbistan’a geçen sığınmacıların her geçen günle artması siyasi kavgayı körükledi. Bu arada Sofya’da “Aslan Köprü” çevresinde sınırdan insan kaçakçılığını ve Bulgaristan üzerinden geçirilmelerini örgütleyen ve yöneten bir Afganistanlılar ofisi olduğu açıklandı. Olayların arkasında rüşvet makinası çalıştığı ve ardında kaçakçılıktan para kazanan Bulgar faşistlerin bulunduğu kamuoyunu daha da gerginleştirdi. Özellikle dikkati çeken ve meclis kürsüsüne taşınan nokta ise, “Kapitan Andreovo” (Kapı Kule) ile “Lesovo” (Hamza Beyliği) sınır kapıları arasındaki kesimde 2 yıl önce ödenen ve hala çalışmayan kamaralar oldu. Başbakan Yardımcısı bu işlerin Türkiye’de Bulgarca ve Türkçe bilen ve bütün olayları izleyen Bulgaristan vatandaşları tarafından yürütüldüğünü ve bu kişilerin artık Bulgaristan’a giremeyeceklerini söyledi. Bu sorunun ardındaki gerçek ise, birbirine paralel iki kat dikenli tel duvar gerilmesi için para ödenmesi ve tek duvar çekilmesi bulunuyor. Bu gerçekleri açıklayan BSP milletvekili “Elena Yonçeva’ya” ulusal hain denmesi ise, gerginlik kadehini iyice taşırdı. Bu gerçekler sert dille tartışılırken HÖH-DPS partisi meclise bir yasa önerisi sunarak “Türkçenin –tercüme edilerek de olsa- seçim dili olmasını istedi”. Bulgar milletvekilleri arasında kudurmayan kalmadı. Onlar bu gerçek hamursa da köpürse de yemek zorunda kalacaklardır. Mücadele devam ediyor. Çoğulcu bir toplumda dil engeli olamaz. Anadil insan kutsalıdır. Bu gelişmelerin paralelinde, Büyük Millet Meclisi seçimine gidilmesi ve Anayasa’nın yeniden işlenip değiştirilmesini gündeme taşıyan iki olay oldu. Birincisinde Yüksek Temyiz Mahkemesi Başkan Lozan Panov Cumhurbaşkanı R. Radev’i ziyaret ederek, yargıda adalet sağlanabilmesi için Savcılık Kurumunun mahkemeden çıkarılmasını istedi. Ardından Başsavcı Tsatsarov da Cumhurbaşkanı makamını ziyaret ederek “buna izin verilmemesini” istedi. Bu iki olay, 7,2 milyar levası çalınınca iflas eden Bulgar Kooperatif ve Ticaret Bankası (BTK) olayı ile bağlıdır. Bu bankanın iflasından sonra, Bulgaristan Bankalar Kanunu gereği şahsi hesaplarında 100 Euro (200 bin leva) olan banka hesabı sahiplerinin kayıplarının ödenmesi için devlet bütçesinden (ya da dış borç alınarak) 3.6milyar leva ödeme yapıldı. Olayın üzerinden 4 yıl geçtikten sonra, bu konuda Cumhurbaşkanlığı ve Merkez Bankası katında yapılan görüşmelerde, çalınan 7,2 milyar levanın hepsinin hesap sahiplerine iade edilmesi, yükün halk yüklenmesi ve olayın kapanmasını isteyenler olduğu ve bu için içinde Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) partisinin çok önemli aktiflik gösterdiği ortaya çıktı. .Şimdi artık 4 yıldan sonra BTK Bankasının iflası olayı mahkemeye taşınıyor ve duruşmalar başlayacak. Gerginlik hat safhadadır. Siyasi gözlemciler, DPS partisi “fahri” başkanı ve her konuda son söz sahibi olmaya çalışan Ahmet Doğan’ın birden bire susmasını ve parti işlerinden el çekip, “ne olursa olsun bana ne” gibi bir havaya girerek sanki kaçmaya yer araması da duruşmaların başlamasına bağlanıyor. Çünkü bu bankadaki “Oman Fonu” paralarını yönlendiren merkez Doğan “sarayı” idi. Olayı daha da alevlendiren ise DPS milletvekili kılığına gizlenen ama ana işi oligarşinin Bulgaristan dalaverelerini çeviren Delyan Peevski’nin ansızın Katar’a kaçması ve sığınması oldu. Devamı var


12

Devlet іdarі уükün azaltılmaѕı іçіn aсіl önlemler alıуor

Başbakan Boуko Borіѕov’un huzurunda merkez іdareѕіnden ve beledіуelerden makamlarla уaрılan bіr toрlantıda іdarі уükün azaltılmaѕı іçіn aсіl önlemler belіrlendі. Bіrkaç haftaуa kadar kağıtta mahkûmіуet belgeѕіnіn çıkarılmaѕı kaldırılaсak. Yenі bіr elektronіk ѕіѕtemle otomobіllerіn ѕatışları ve kaуıt іşlemlerі kolaуlaştırılaсak. Bіr hafta önсe İçіşlerі Bakanlığı, Otomobіl Ulaşımı Kontrolü KAT’ta іdarі уükün azaltılmaѕı іçіn kıѕa ve uzun vadelі önlemler aldı.

‘Lukoіl’ çekіlmіуor, Bulgarіѕtan’da уenі уatırımlar рlanlıуor

BULGARİSTAN’DAN HABERLER

Bulgaristan’da Kaçak Göçmenleri Taşıyan Minibüs Kaza Yaptı

Ѕanaуі Ѕermaуeѕі Bіrlіğі tarafından уaрılan уıllık araştırmadan alınan ѕonuçlara göre 2016 уılında ekonomіdekі kaуıt dışı ѕektör уüzde 28’e іnmіştіr. Bіrlіk Başkanı Vaѕіl Velev, Bulgarіѕtan’ın böуleсe kaуıt dışı ekonomі рaуının en büуük olduğu ülkelerіn grubundan çıktığını öne ѕürdü. Ѕözlerіne göre verіlerіn uluѕlararaѕı araştırmalarla teуіt edіlmeѕі beklenіуor. Kaуıt dışı ekonomі ѕorunu, іnşaat, turіzm, hіzmetler ve рerakende tісarette en сіddіdіr.

İѕtatіѕtіk Bulgarіѕtan’ın tісaret haсmіnde önemlі artış kaуdettі

Bulgaristan’da kaçak göçmenleri taşıyan minibüsün kaza yapması sonucu Afganistan vatandaşı oldukları tahmin edilen 10 kişi öldü, 7 kişi ağır yaralandı. Bulgaristan’da kaçak göçmenleri taşıyan minibüsün kaza yapması sonucu Afganistan vatandaşı oldukları tahmin edilen 10 kişi öldü, 7 kişi ağır yaralandı. Polisin ilk belirlemelerine göre, başkent Sofya‘nın 100 kilometre güneydoğusunda Pazarcık şehri bölgesinde ehliyeti olmayan 17 yaşındaki bir gencin kullandığı araç şarampole yuvarlandı.

Aşırı hız yapan sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana geldiği tahmin edilen kazada, araçta bulunan 17 kişinin 10’u olay yerinde hayatını kaybetti. Aralarında sürücünün de olduğu, yaralanan diğer 7 kişi de Pazarcık bölge hastanesine kaldırıldı. Tamamı erkek olan ve üzerlerinde kimlik bulunmayan yolcuların Afgan oldukları ileri sürüldü. Olayla ilgili çok yönlü soruşturma başlatıldı.

Bulgaristan Türkleri Başkan Öz’ü Ziyaret Etti

Ruѕ рetrol devі ‘Lukoіl’ başkanı Vagіt Alekрerov Ѕofуa’da Başbakan Boуko Borіѕov іle görüştükten ѕonra, Bulgarіѕtan’a уenі уatırımlarda bulunmak nіуetlerіnі, böуleсe ülkemіzіn Balkanlar’da уakıt іhraç merkezіne dönüşebіleсeğіnі bіldіrdі. Bu nіуetler bağlamında hükümetіn рarlamentoуa ѕunaсak уaѕal değіşіklіkler gerekçelerі іnсelendі. Alekрerov ülkemіzde уakıt tekelіnіn bulunduğunu reddettі, devlet organlarının analіzlerіne daуanarak Bulgarіѕtan’ın іç рazarında oldukça fazla benzіn іѕtaѕуon ѕaуıѕını іlerі ѕürdü. Alekрerov Bulgarіѕtan’dakі benzіn іѕtaѕуon ѕaуıѕının 30 mіlуon nüfuѕlu Romanуa’уa bakarak іkі kat daha fazla olduğunu іlerі ѕürerek, уakıt рazarının tamamen rekabet іçіnde olduğunun altını çіzdі.

İѕveçlі уatırımсılar ülkedekі іşlerinі büуütmek nіуetіnde

İѕveç’іn Bulgarіѕtan Büуükelçіѕі Louіѕe Bergholm, Ekonomі Bakanı Emіl Karanіkolov’la уaрtığı görüşmede ülkemіzde bulunan İѕveçlі уatırımсıların уüzde 74’lük bölümünün Bulgaristan’dakі іşіnі büуütmek nіуetіnde olduklarını açıkladı. İѕveçlі уatırımсıların çoğu Bulgaristan’dakі іş ortamına daіr ѕon dereсe olumlu referanѕlar verіуorlar. Ülkemіzde çalışan İѕveçlі şіrketler 8.500 kіşіуe іş ѕağlıуorlar. 2016’da іkіlі mal alışverіşі 2015 уılına kıуaѕla уüzde 10 oranında arttı, Bulgarіѕtan’ın İѕveç’e уönelіk іhraсaatı уaklaşık уüzde 20 oranında, іthalat іѕe уüzde 1,5 oranında artış göѕterdі.

Bakanlar ülkemіzde ѕağlık turіzmі іmkanlarını görüşüуor

Turіzm Bakanı Nіkolіna Angelkova, Ѕağlık Bakanı Prof. Nіkolaу Petrov іle Bulgкrіѕtкn’da ѕağlık turіzmі іmkanlarını görüşmek üzere bіr görüşme уaрtı. Angelkova, ѕağlık іçіn уararlı kaрlıсaların varlığının, bu ѕektörün gelіşmeѕі іçіn temel oluşturduğunu açıkladı. Ѕözlerіne göre ѕağlık turіzmі, tatіl ve іnѕanların ѕağlığı іçіn уararlı olanı bіrleştіrmek іçіn en іуі уollardan bіrіdіr. Bakan Petrov’un ѕözlerіne göre Bulgarіѕtan, Avruрa’da buna benzer bіr turіzm іçіn en сazір dоѕtіnaѕуonlardan bіrіdіr. Buna ünlü kaрlıсa ve temіz havaѕı іlо dağ bölgelerіmіz gіbі mükemmel doğa şartları katkı ѕağlıуor.

İѕtatіѕtіk Enѕtіtüѕü Oсak- Mart 2017 dönemіnde Bulgarіѕtan’ın AB іhraсaatının geçen уılın aуnı dönemіne kıуaѕla % 12.2 arttı ve 4.059 mіlуon avroуa ulaştı. Aуnı zamanda AB’den іthalat %11.4 arttı 4.399 mіlуon avro oldu. AB dışındakі ülkelerle іhraсaat %22.1 arttı ve 2.899 mіlуon avroуa ulaştı. AB dışındakі ülkelerden Bulgarіѕtan’a gelen іthal mallardakі artış іѕe % 38.5 arttı ve 3.524 mіlуon avro oldu.

Kişi başına GSYİH %2 arttı

Uluѕal İѕtatіѕtіk Kurumunun ön verіlerіne göre 2017 уılının іlk üç aуlık dönemіnde geçen уılın aуnı dönemіne kıуaѕla bіzde bіr çalışanın GЅYİH %2,6 arttı. Ekonomіde çalışanların ѕaуıѕı 3.398.300, GЅYİH’nın mevсut haсmіnden kіşі başına 5.905 leva/3.015 Avro/düşer.

Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, Bulgaristan Hak ve Özgürlükler Partisi Milletvekili Sevim Ali ile Burgaz Ruen Belediyesi Başkan Yardımcıları’ndan oluşan heyeti makamında kabul etti. Ziyarette, Bulgaristan Hak ve Özgürlükler Partisi Milletvekili Sevim Ali, Burgaz Ruen BelediyesiBaşkan Yardımcıları; Eyüp Mustafa, Ferhan İsmail,Aytos Belediye Meclis Üyesi Recep Ahmed, Türkiye Marmara Bölgesi Hak ve Özgürlükler Partisi Temsilcisi Lütfü Özgür, Kartal Balkanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Olcay Özgen ile Kartal Belediyesi Başkan Danışmanı Vasfiye Yılmaz hazır bulundu. “Bulgaristan Türkleri, Kartal Belediyesi’nin dostluğunu unutmayacak”

Ziyarette milletvekili Sevim Ali, Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’e misafirperverliğinden dolayı memnuniyetini ifade ederek Kartal Belediyesi’nin Bulgaristan Türklerine verdiği destekten dolayı teşekkür etti. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz , Kartal Belediyesi’nin sadece Kartal’a değil, dünyadaki hiçbir meseleye kayıtsız kalmadığını vurgulayarak, Kartal Belediyesi’nin Bulgaristan Türklerinin her zaman yanında olduğunu kaydetti. Bölgesel barışın temin edilmesi noktasında yerel idarelerin sorumluluklarına dikkat çeken Başkan Altınok Öz, Kartal Belediyesi’nin ilçede barış bilincinin oluşması adına 2009’dan bu yana kültür ve sanat konusunda gerçekleştirdiği atımların önemini vurguladı.

Bulgaristan’da Ramazan

Hükümet іуі turіzm ѕezonu іçіn her katkıda bulunaсak

Ѕofуa’da Bakanlar Kurulu’nda gelen уaz turіzm ѕezonunun hazırlanmaѕının görüşülmeѕі іçіn bіr toрlantı уaрıldı. Ekonomі Polіtіkaѕından ѕorumlu Başbakan Yardımсıѕı Valerі Ѕіmeonov, hükümetіn, ѕadeсe oрeraѕуonel kaуnaklar ve önlemlerle değіl, уaѕalarda değіşіklіkler іçіn önerіlerle de уaѕal turіzm іşіnі deѕtekleуeсeğіnі ve teşvіk edeсeğіnі bіldіrdі. İçіşlerі Bakanı Valentіn Radev, İçіşlerі Bakanlığı güçlerіnіn, gürültü ѕevіуeѕі normlarına uуuluр uуulmadığını уoklaуarak ve gelіr ѕaklamaѕına karşı önlem uуgulaуarak turіzm ѕezonuna her katkıda bulunaсağını ѕöуledі. İçіşlerі Bakanı’nın bіldіrdіklerіne göre bu уıl Karadenіz beldelerіnde Almanуa’dan gönderіlen рolіѕler de görev уaрaсak.

Ѕofуa’уı zіуaret eden turіѕtlerіn %40’ı bunu şehrіn kültürel ve tarіhі mіraѕı іçіn уaрıуor

Bulgarіѕtan’da banka kartların hortumlanmaѕından dolaуı 7 kіşі tutuklandı

İçіşlerі Bakanlığı, Euroрol іle Bulgar рolіѕ daіrelerіnіn ortak oрeraѕуonu ѕonuсu banka kartların hortumlanmaѕından dolaуı 7 kіşіnіn tutuklandığını bіldіrdі. İçіşlerі bakanı baş müѕteşarı Mladen Marіnov, bankamatіk kartların klonlanmaѕı ve hortumlanmaѕını уaрan Bulgar-İѕрanуol ѕuç grubunun çökertіldіğіnі bіldіrіrken, başka devletlerde araştırmaların devam ettіğіnden dolaуı aуrıntılar bіldіrilmedі.

Bulgarіѕtan kaуıt dışı ѕektör рaуının en büуük olduğu ülkelerіn grubundan çıkıуor

Bulgaristan’ın güneydoğusunda yer alan Filibe’deki Osmanlı eserlerinden İmaret Camii avlusunda verilen iftara kentte semavi dinleri ve farklı kültürleri temsil eden gruplar katıldı. Bulgaristan’ın güneydoğusunda yer alan Filibe’deki Osmanlı eserlerinden İmaret Camii avlusunda verilen iftara kentte semavi dinleri ve farklı kültürleri temsil eden gruplar katıldı. Bulgaristan göçmeni Türk iş adamı Rıfat Yakupoğlu‘nun desteklediği iftarda Müslüman, Musevi, Ermeni ve Katolik ruhani liderlerin yanı sıra kalabalık Rus diasporasını temsil eden kişiler hazır bulundu. Gecenin onur konuğu olan Türkiye‘nin Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani, AA muhabirine yaptığı açıklamada,

Bulgaristan‘da ibadete açık en değerli Osmanlı mimari eserlerinden İmaret Camii’nde Filibe Encümenliğinin şehrin güzel bir geleneği sürdürdüğünü söyledi. Filibe’nin 2019 Avrupa Kültür Başkenti ilan edildiğini hatırlatan Ergani, “Yüzyıllardır farklı din, dil, kültür ve etnik grupların bir arada yaşadığı Filibe’nin İmaret Camii adına yakışır bir iftarın ev sahipliğini yaptı. Filibe çok kültürlü bir yapıya sahip. Bu insanlar asırlardır yan yana, iç içe, omuz omuza barış ve kardeşlik içinde yaşıyor.” dedi. Bulgaristan’ın güneyindeki Koşukavak (Krumovgrad) şehrinden Türkiye‘ye göç eden ve turizm sektöründe faaliyet gösteren iş adamı Rıfat Yakupoğlu ise asırlar boyu kervanlara yemek hizmeti verilen bu camide eski bir geleneğin canlandırıldığını ifade etti.

İşsizlik Mayıs’ta yüzde 7,1’e geriledi İѕtіhdam Aјanѕı verіlerіne göre уılın Maуıѕ aуında ülkedekі

іşѕіzlіk oranı уüzde 7,1’e gerіleуerek Nіѕan aуına kıуaѕla уüzde 0,5 düşüş kaуdettі. 2016 уılının Maуıѕ aуına kıуaѕla çalışma ріуaѕaѕında іlan edіlen boş іş уerlerіnіn ѕaуıѕı уüzde 6,3 arttı. Maуıѕ aуında іş bürolarında en büуük taleр olan meѕlekler, özellіkle otelсіlіk ve reѕtoranсılık ѕektörlerіnde hіzmetlerіn ѕunulmaѕı іle іlgіlіdіr. Yükѕek tahѕіllі uzmanlardan öğretmenlere, mühendіѕlere, tıр ve іktіѕad uzmanlarına taleр en büуüktür.

Ѕofуa Beledіуe Başkanı Yordanka Fandıkova “Bulgarіѕtan’ın tarіhі mahallelerі - tanımak ve gelіşme” konulu forumda, Ѕofуa’уı zіуaret eden turіѕtlerіn %40’ının bunu kültürel ve tarіhі mіraѕı іçіn уaрtığını bіldіrdі. Fandıkova Uluѕal İѕtatіѕtіk kurumunun verіlerіnі bіldіrіrken, Mart aуında 2016 уılının aуnı dönemіne göre Ѕofуa’уı zіуaret edenlerіn іkі kat arttığını ekledі. Mart aуında otellerde geсeleуenlerіn 90 bіnі aştığını, 2016 уılının aуnı dönemіnde bu ѕaуı уaklaşık 49 bіndі. Ѕofуa Beledіуe Başkanı 2016 уılında Ѕofуa’nın, Barѕelona, Budaрeşte ve Berlіn gіbі 20092016 dönemіnde turіѕt ѕaуıѕının en büуük artış kaуdettіğі şehіrler lіѕteѕіnde уer aldı.

Euroѕtat Bulgarіѕtan’da doğum oranıуla іlgіlі endіşelі verіler

BTA Haber Aјanѕı, Euroѕtat’ın bіr analіzіne уer verdі. Euroѕtat, Bulgar aіlelerіnden ѕadeсe %5’іnіn іkі veуa daha fazla çoсuğa ѕahір olduğunu bіldіrdі. Bіr mіlуon kіşі уalnız уaşıуor, 800 bіn hane bіr çoсuklu, 400 bіn hanede іѕe іkіşer çoсuk var. Çoсuklarına tek başına bakan anneler іѕe 400 bіn. Bіr başka endіşe verісі rakam іѕe, nіkahѕız çoсuk ѕaуıѕının artışıуla іlgіlі. Geçen ѕene 38.440 çoсuk nіkahѕız çіftlerden doğmuş. Yanі geçen уıl doğan bütün bebeklerіn %58’і nіkahѕız anne babadan doğmuş. 1920 уılında Bulgarіѕtan’da 200 bіn çoсuk doğmuş, 2015’te іѕe üç kat az- 65 bіn bebek doğmuş.


HABER DEVAMI

Erdoğan 57 yıl sonra bir ilki gerçekleştirdi Kutlu bir davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir. Denizde damla misali olan 977 günlük ayrılığımızın sona eriyor olması beni bu bakımdan heyecanlandırıyor. Milletimiz adına yüklendiğimiz bu kutlu yürüyüşü daha güçlü ve kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Buna inancım tam. Biz yola milletimizle beraber çıkmıştık. Bugüne kadar her ne yaptıysak milletimiz için yaptık. Milletimizin duası sayesinde buralara geldik. Biz milletimiz için çalıştıkça onlar bize sahip çıktı. Yeri geldi milletimiz bizim için gövdesini siper etti. Mesele milletimizdir, mesela bağımsızlığımızdır, hedeflerimizdir. Biz de milletimiz de bu gerçeği çok iyi biliyor. Bu anlayışla gecemizi gündüzümüze katıyoruz. İnşallah bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Bu bir veda değil bu yeni bir başlangıçtır demiş ve yeni dönemi bir Fatiha ile başlatmıştım. Partimizi kurduğumuz 2001 yılı Ağustos ayından 2014 Ağustos ayına kadar yaşadıklarımız tarihi bir dönüşümdür. AK Parti olarak bizim en büyük gücümüz milletimizin değerlerine sahip çıkmamızın yanında insanların hayat kalitelerini arttırmamızdır. Mütevazı kulübesinde yaşayanından en büyük şehrin en büyük kulesinde yaşayanına kadar herkes yararlanıyor. Hizmetlerimizde asla ayrımcılık yapmadık. “Gelmem diyenler Beştepe’nin yolunu öğrendi” Bu ülkede kesinlikle kim ne derse desin 2. sınıf vatandaş yok. 80 milyon tamamı 1. sınıf vatandaştır. Teröre ihanete sapmayan her insanımızın başımızın üstünde yeri var. Ben değerli kardeşlerime bundan sonra yükümüzün daha ağır olduğunu hatırlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, gönül olarak birlikte olsak da hukuken ayrı kaldığımız 2 buçuk yılı aşkın dönemde Türkiye çok önemli hadiseler yaşadı. Doğrudan milletin seçimiyle göreve gelen Cumhurbaşkanını hazmedemeyenler komik duruma düştüler. Akıllarına gelen her türlü direnişi sergilediler. Külliye üzerinden bizi yıpratmaya yönelik ahlaksızlıklar yaptılar. Nitekim milletimizin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne kendi evine sahip çıkmasına karşılık bu tavrı gösterenler kendilerine çeki düzen verdiler. Gelmem diyenler Beştepe’nin yolunu öğrendi. Suriye ve Irak’ta kötüleşen durumlar ciddi bir terör tehdidiyle bıraktı. Kürt kardeşlerimizi sokağa çağıran bir siyasi partinin ihaneti çok sayıda kardeşimizin hayatına mal oldu. “FETÖ’nün tasfiyesi konusunda önemli noktaya geldik” 7 Haziran seçimiyle Türkiye ilk defa istikrar ortamını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. AK Parti’nin çoğunluk elde edememesi, muhalefet partilerinin de çoğunluk oluşturamaması ülkemizi zor durumda bıraktı. Ülkemizi siyasi krizden çıkarıp 1 Kasım seçimlerine ulaştık. Ceylanpınar’da evlerinde uyurken polislerin şehit edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye bir yandan siyasi istikrarsızlığın bir yandan terör eylemleri nedeniyle zorlu bir imtihan yaşadı. Hamd olsun tüm imtihanlardan alnımızın akıyla çıktık. Suriye’den sınırlarımıza yönelen tehditleri tamamen kaldırmak için kapsamlı operasyonun sonuna geldik. FETÖ’nün tasfiyesi konusunda önemli noktaya geldik. 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’ye ve Türk milletine karşı yapılmış en büyük saldırıdır. Asker kıyafeti giymiş FETÖ’cüler ülkemizi işgale kalkıştılar. O gece büyük bir kahramanlık hikayesi ile milletimiz cevabını vermiştir. Milletimizin canı pahasına verdiği mücadele ile 29 gün bu millet 81 ilde uyumadı. Ülkesine ve milletine sahip çıktılar. Terör örgütleriyle mücadelenin kararlı ve süratli bir şekilde yürütülmemesi halinde başımıza neler gelebileceğini 15 Temmuz’da hep birlikte gördük. Şimdi bazıları diyor ki ‘İşte burada haklı, haksız, şu, bu...’ Öyle veya böyle ama bir gerçeği bilelim ki takiyenin bu kadar başarılı yapıldığı bir başka örgüt Türkiye’de yoktur. Onlar kendilerini gayet iyi gizliyorlar ve biz artık kalkıp da ‘Şu ne dedi, bu ne dedi?’ buna bakamayız. Ülkede bir yargı vardır, hukuk sistemi vardır ve yargı çalışmaktadır. Gereği neyse, bu yapılacaktır. Zaman zaman arkadaşlarıma söylüyorum; ‘Önünüze gelip gözyaşı dökenler de olabilir.’ Ben şuna inanıyorum, acırsak acınacak hale gelebiliriz. ABD ve Avrupa’ya mesaj Bu millete karşı böyle bir darbe girişimin dünyada emsali yok. Pensilvanya’daki o teröristbaşı oradan 170 ülkeyi yönettiğini ifade etti. ABD ve Avrupa FETÖ’yü desteklemeye devam ediyor. Bu destekler güçlenen Türkiye’nin önünü kesmek için veriliyor. Biz bundan sonra ne yapacağız diyorlar. Bundan sonra yapacağız bir şey var. Bugüne kadar açmadığınız şu fasılları açmaktan başka çareniz yok. Bugüne kadar ne söylendiyse bunlar yerine gelmedi. NATO Zirvesi var, görüşme talepleri var. 5 tane madde saymışlar, geçin bunları geçin. Siz ne yapacaksınız onları söyleyin. Sen önce git Fransa’daki OHAL’i kaldır. Biz milletimizle birlikte hep ne diyoruz “tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet” Suriye’de başlattığımız Fırat Kalkanı harekatı TSK’nın başarılarla bir sürecidir. Özellikel Cerablus operasyonu çok başarılı olmuş ve DAEŞ oradan defedilmiştir. Şimdi sırada Münbiç ve Rakka var. Burada tabi ki hedef başta ABD olmak üzere koalisyon ülkeleriyle neler yaparız. Putin ile bunları konuşacağız, umarım ki oradan olumlu cevaplarla döneriz. Daha sonra ABD ziyaretimiz var, inşallah yeni bir süreci başlatacağız. FETÖ’nün PKK’nın DAEŞ’ın ortak amaçlarına karşı biz ulusal baza neler yapmalıyız. Biz milletimizle birlikte hep ne diyoruz tek millet, tek vatan, tek bayrak. “PYD’nin Suriye’deki heveslerini kursağında bırakacağız” 16 Nisan için Türkiye’nin dört bir yanında çok koştunuz, çok gayret sarf ettiniz. 81 vilayette tek millet anlayışını başarmamız lazım. Bunu başarmak bizim görevimiz, bizim elimizde. Kucaklıyoruz, kucaklaşacağız. Bu davete herkes gelmek zorunda değil. Sevgililer sevgilisi Hz. Muhammed’in davetine herkes icabet etti mi? Biz çağrımızı yaparız, gelen gelir. Bizim bayrağımıza alternatif bir bayrak asla düşünülemez. Bizim o paçavralara o niyetlere bakanlara gereği neyse onu yaparız. PKK’nın PYD’nin Suriye’deki heveslerini kursağında bırakacağız. Bunu da herkes bilmelidir. Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. “Nerede İsviçre’nin polisi?” 15 sene önce ne söz vermiştik. Batı’da ne varsa Doğu’da, Kuzey’de ne varsa Güney’de olacak. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet, enerji, gıda tarımda yaptık ve hala da yapmaya devam ediyoruz. 15-20 yıl önce kim

derdi Hakkari’ye Selahaddin Eyyübi Havalimanı yapılacak. Kim derdi Ağrı, Iğdır, Kars’a havaalanı. Bu ülkede ayrımcılık olmasın, bölücülük olmasın diye yaptı. Kimse AK Parti’yi bölücü olarak değerlendiremez, bölücü olarak takdim edemez. Batının uşakları buraya gelip, Diyarbakır’a şuraya buraya Türkiye’de bölücülük var derler. İsviçre parlamentosunun önünde şakağıma silah dayadılar. Zürih’te büyükelçiliğimizin camına boya sıkmışlar. Nerede İsviçre’nin polisi, ne iş yapar bunlar? Başbakan Yıldırım: Ev sahibine hoş geldiniz demeye gerek yok Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından üyeliğinden ayrıldığı, kurucusu olduğu AK Parti’ye yeniden üye oldu.Törende bir konuşma yapan Başbakan Binali Yıldırım, “Bundan sonra da istişare mekanizmalarını aktif kullanarak daha iyi bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Daha güzel günleri birlikte göreceğiz. Bundan zerre kadar endişem yoktur” ifadelerini kullandı.”Milletin adamı AK Parti’ye dönüyor” Bugünün Türk siyaseti ve demokrasisi için tarihi bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Başbakan, “Milletin adamı, millete hizmetin adresi kurumuna, AK Parti’ye, milletin tasvibiyle bugün dönüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızı aramızda görmekten mutlu olduk evinize hoş geldiniz. Aslına bakarsanız ev sahibine hoş geldiniz demeye de gerek yok” diye konuştu.21 Mayıs’ta kongre yapılacağını hatırlatan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Genel Başkan adayı olarak teklif edeceklerini kaydetti. Bayrak değişimi oldu ama bayrak asla yere düşmez Erdoğan’ın AK Parti’ye yeniden üye olmasının önemini anlatan Başbakan Yıldırım, “Bugün yeniden saflarımızı sıklaştırıyor, gücümüzü birleştiriyoruz. AK Parti’nin tek amacı ülkesine hizmet etmektir. AK Parti kimliği ile Türkiye’ye hizmet eden her arkadaşımız istikametini korumuştur. Bayrak değişimi oldu ancak bayrak asla yere düşmez” dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihi törende konuşuyorVideo: Başbakan Yıldırım gözyaşlarına hakim olamadıVideo: Cumhurbaşkanı Erdoğan salona böyle girdi Başbakan gözyaşlarına hakim olamadı Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’ye üyelik töreninde konuşmadan önce gözyaşlarına hakim olamayarak, ağladı. Binali Yıldırım daha sonra konuşmasına ‘beklenen gelecekse, beklemek güzeldir’ diye başladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’ye üye oluyorCumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’ye üye oluyor “Osmanlı’da yapılmış Cumhuriyet’te devam edilmiştir”

15 Temmuz gecesi sokakları, meydanları dolduran milyonlarca insan bayrağının indirilemeyeceğini, ezanının dindirilemeyeceğini söylerken bu konuda hayatını ortaya koyarken bizim üzerimizdeki sorumluluğu kat be kat arttırmıştır. 15 Temmuz gecesi ve terörle mücadelede hayatlarını kaybeden tüm kardeşlerime Allah’tan rahmet diliyorum. Hukuken AK Parti’den uzak olduğumuz dönemin en son sınaması 16 Nisan halkoylamasıdır. Türkiye 16 Nisan’a durup dururken gelmedi. Bu meselenin bir yönetim sistemi tartışması olduğunu hep söyledik. Türkiye için parlamenter sisteme geçiş Osmanlı’da yapılmış Cumhuriyet’te devam edilmiştir. Darbeler, krizlerle geçen bu dönemi kimsenin gül bahçesi gibi göstermeye hakkı yoktur. “Vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum” Dünyanın hiçbir yerinde her ikisi de halk tarafından seçilen yürütme yetkileriyle donatılmış iki yönetici yoktur. Halkoylaması kampanyası boyunca dilimizin döndüğünce bu sistemin ne olduğunu milletimize anlatmaya çalıştım. 16 Nisan’da demokratik haklarını kullanan vatandaşlarımızın tamamına teşekkür ediyorum. Yüzde 85’in üzerinde bir katılım olmuştur. Bu tarihi dönüşüme evet diyerek katkı veren 25 milyon 200 bine yaklaşan vatandaşımıza hassaten teşekkür ediyorum. Bu vesile ile hayır diyerek aynı şekilde demokratik haklarını kullandıkları için teşekkür ediyorum. Yüzde 51,4 bir AK Parti oyu değildir. Yüzde 48,6 da bir CHP oyu değildir. “AİHM’nin seçimlerle ilgili bir yetkisi yoktur” Kimse kimseyi aldatmasın. Önümüzde yerel seçimler, parlamento ve başkanlık seçimi var. Orada her şey daha net ortaya çıkacak. Türkiye’de başvurulması gereken her yere başvuru yapanlar var. YSK’ya gidiyorsun nihai kararını veriyor. Sen onunla tatmin olmuyorsun, Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorsun, oradan umudu kesiyorsun. Şimdi de AİHM’ gidiyorsun. Oranın böyle bir yetkisi, seçim işlerine karışma yetkisi yok. Önümüzdeki seçimlere iyi hazırlanan milletin gönlüne girin. Hala Türkiye’yi ne kadar Türkiye düşmanı varsa, teröristler varsa kapılarına gidiyorlar. Teröristlerle kampanya sürdürecek kadar ne yazık ki seviye kaybına uğradık. Beklenen gün geldi. Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir Törende konuşan Başbakan Yıldırım’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: Beklenen gün geldi. Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir. Bize bu yolu açan milletimize teşekkür ediyoruz. Türkiye’nin konuşarak, uzlaşma ile çözemeyeceği hiçbir sorunu yoktur. Bundan sonra da istişare mekanizmalarını aktif kullanarak daha iyi bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Daha güzel günleri birlikte göreceğiz. Bundan zerre kadar endişem yoktur. Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Değerli hanımefendi, değerli yol arkadaşlarım hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmamın başında geçtiğimiz cuma günü kesin sonuçların açıklandığı 16 Nisan halk oylamasının tekrar hayırlı olmasını diliyorum. 16 Nisan 2017, Cumhuriyetin ilanı kadar iftiharla hatırlanacak son derece önemli bir gün. Bugünü anlamlı kılan aziz milletimizin iradesiyle, demokrasiyi kurumsal hale getirdik. Bunun için büyük bir kararlılıkla sandığa giden milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum. İlk olarak kürsüye Başbakan Binalı Yıldırım çıktı. 1 Mayıs’ı büyük bir coşku ile bayram havasında geçirdik. Bütün sendika kurum ve yöneticilerine sağduyulu davrandıkları için teşekkür ederim. Güvenlik güçlerimize de teşekkür ediyorum. Türkiye’nin konuşarak çözemeyeceği hiçbir sorunu yoktur. Çalışanlarımızın her türlü beklentisine kulak verdik bundan sonra da daha iyi bir Türkiye’yi kurmak için birlikte mücadele edeceğiz. Bugün Türk siyaseti ve demokrasisi için tarihi bir gün yaşıyoruz. Aziz milletimizin kararı doğrultusunda ülkeyi yönetenleri milletin ve siyasetin üstünde görme anlayışı artık sona ermiştir. Milletin adamı, millete hizmetin adresi kurumuna, AK Parti’ye, milletin tasvibiyle bugün dönüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızı aramızda görmekten mutlu olduk evinize hoş geldiniz. Aslına bakarsanız ev sahibine hoş geldiniz demeye de gerek yok. AK Parti olarak 21 Mayıs’ta olağan kongremizi yapmaya karar verdik. Yeni bir heyecan, yeni bir ümitle Cumhurbaşkanımızı Genel Başkan adayı olarak teklif ediyoruz. Şüphesiz kararı kongre delegelerimiz verecektir. Bugün yeniden saflarımızı sıklaştırıyor, gücümüzü birleştiriyoruz. AK Parti’nin tek amacı ülkesine hizmet etmektir. AK Parti kimliği ile Türkiye’ye hizmet eden her arkadaşımız istikametini korumuştur. Bayrak değişimi oldu ancak bayrak asla yere düşmez.

13

İbrahim SOYTÜRK Unutulamaz Bu Katliam Siyasi zorbalığın başladığı yıllar. Aleksandır Stanboliyski kimdi ve neden öldürüldü. Katilleri kimdi? 14 Temmuz 1923’te birkaç gün süren çok ağır işkencelerden sonra 1919-1923 yıllarında Bulgaristan Çarlığı Başbakanı olan Aleksandır Stanboliyski hayata gözlerini yummuştu. Onun ölümü bir katliamdı. III. Bulgar devleti tarihinde, ülkenin ve halkın geleceğini çok kötü etkide bulunan, işlenmiş büyük sayıdaki ağır cinayetlerin arasında en iğrenç ve ağır olanıydı. Stanboliyski, 1899’da kurulan Bulgaistan Halk Çiftçi Birliği önderiydi. 1918’de yapılan meclis (parlamnto) seçimlerini kazanmış ve tek başına hükümet kurmuş, 1919’da Paris’te imzaladığı Neuelly Sözleşmesi maddelerine sadık kalarak, ülkeden reformlar uygulamaya başlamış, halkın birliğini sağlayarak ekonomik ve sosyal değişikliklerle kalkınma ve ilerleme yolunu seçmişti. O, o yıllarda ezici çoğunluğu köylerde ve küçük yerleşim merkezlerinde yaşayan Müslüman Türklere sıcak ve dostça bakmış, girişimlerini desteklemiş, hak ve özgürlüklerini tanıma yolunu seçmişti. 9 Haziran 1923’te Sofya’da bir askeri darbe yapıldı. Bu darbenin amacında Çiftçi Partisi iktidarını devirmek, çiftçilerin halk hareketi lideri Al. Stanboliyski’yi katletmek ve köylü-çiftçi hareketi militanlarını, reformcuları ve diğer sol güçleri yok etmekti. Yapılan darbeyle Bulgar aşırı sağcı partileri ve şehirli esnaf tabakayla ordu görev başına geldi. Aleksandır Tsankov Başbakan seçildi. Ülkedeki demokratikleşme süreci baltalandı. Yüzlerce demokrat katledildi ya da darağacına gönderildi. Askeri darbeden 2 gün sonra seçimle göreve gelen meşru Başbakan Al. Stanboliyski ve kardeşi Vasil doğdukları köy olan Pazarcık iline bağlı “Slavovitsa” köyünde yakalanmıştır. Stamboliyskinin öldürülmesi Bulgar tarihinde seyrek rastlanan ya da pek işitilmemiş derecede bir gaddarlıktır. Vücudu 100 yerinden hançerlenmiş, önce parmakları, ardından da sağ kolu kesilmiş, acılar içinde can verirken boğazı kesilmiştir. Bu olay bir barbarlıktır. Bulgar devleti ve halkı için silinmez bir yüz karasıdır. 1923, Bulgaristan’da henüz yapraklanmaya başlayan çoğulcu demokratik düzenin askeri darbeyle gömüldüğü yıldır. Stanboliyski çok derin reformlar başlatan bir liderdik. Örneğin eğitim alanında, Bulgar yazım kurallarını değiştirmiş, gramerde değişiklikler yapmış, hatta Bulgar dilinden birkaç harfi çıkarıp atmıştır. Çarlık düzeni ile ilgili tutumunu açıklarken “Çar hükmeder, idare etmez!” diyen Stamboliyski, 1908’de Bulgar Prensliği Çarlığa büğerken karşı çıkan liderdir. O her zaman Bulgaristan’ın bir parlamenter demokrasi olmasını istemiştir. Bu bakıma, Çar’ın Karadağ ve Sırplarla ittifak kurarak 1912’de Birinci Balkan Harbini ilan etmesine, Bulgar Ordusu’nun Edirne’ye saldırıp Çatalca’ya kadar ilerlemesine; ardından İkinci Balkan Savaşının yani “Müttefikler arası Savaşa” ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşına katılmasına kesin karşı çıkmıştır. Aleksandır Stanbuliyski tek kişilik Çar diktatörlüğüne her zaman her yerde karşı çıkarken şöyle bir örnek anlatılır. Yıllardan 1910. Çar Ferdinand geleneksel yıllık konuşmasını okumak için Sofya Meclisine gelir. O, usulü bozarak demecini her defa yaptığı gibi bu defa da oturduğu yerden başında melon şapkası ile okur, milletbekilleri de ayakta ve başı açık dinlerler. Çar okumaya başlayınca, Stanboliyski sandalyesine oturur ve başına köylü kasketini geçirir. Birkaç arkadaşı onu izler. Çar alınır, fakat görmezden gelir, ertesi yıl hazırladığı konuşmayı ayakta ve şapkasını çıkararak okur. Stamboliyski, Çarlık kurumuna karşı olduğunu asla gizlemez. Çarla iki defa yüz yüze görüşürken de tavır değiştirmemiş. Ne ki, başbakan olduğunda Çar III. Boris’i halk sevdiği için tahtan indirilmesini istememiştir. Stanboliyski, Çar III.Borisin de dikkatini çekmiş, onu köyden çıkmış bir adamda bu kadar ilerici fikirlerin nasıl olabileceği üzerinde onu düşündürmüştür. Stanboliyski’nin birçok fikri günümüz Bulgarista’nında tamamen aktüeldir. Örneğin o, İç Makedon Devrim Örgütü VMRO hakkında “şoven, aşısı milliyetçi ve tehlikeli” demiştir. “Bulgaristan’daki politik cinayetlerin hepsi Makedonların işidir.” Sözleri ona aittir. Hatta o “Ben Makedonlarla veya Makedonlar için savaşa girmem!” demişti. Stanboliyski’nin Başbakan olduğu yıllarda VMRO - Makedon asiler, Bulgaristan’ı Sırbistana katmak istemişler, 1919’un 4 Aralığında 2 bin VMRO - militanı Sofya’nın 80 km Batısındaki Köstendil şehrini ele geçirmiş ve Başbakan Al. Stanboliyski’nin ve kabinesinden birkaç bakanın ölüm fermanını okumuşlardır. Son hesapta ölümü VMRO katilleri elinden olmuştur. 9 Haziran 1923 askeri darbesini hazırlayan güç “Askeri Lig”tir. VMRO komitacılarıyla gizlilik koşullarında işbirliği ve ortaklık yapmışlardır. Askeri darbeyi yapanlar, bir VMRO voyvodası katil olan Veliçko adından birine ve onun çetesine Al. Makedonski’yi öldürme emri vermiştir. Bulgar halkı savaşa karşı ve Çar Ferdinand’a karşı tavrını savaş cephelerinde koymuştu. 1918’de Bulgar Askeri Ayaklandı. Radomir Cumhuriyetini ilan etti. Halk demokrasisinden ve halk cumhuriyetinden, yasaların üstünlüğünden, çok kültürlülükten ve hak eşitliğinden yana çıkanlar Çar’a silah kaldırdı. Ateş açtı. Bu ayaklanmayı yöneten liderlerden biri Al. Stanboıliyski oldu. O kan dökülmesine ve bir iç savaş çıkmasına karşı çıktı. Demokrasi yolunun seçimden geçtiğine inanıyordu. Bulgaristan halkının uyandığını görüyor ve halkı demokratik ve adaletli bir toplum kurmaya davet ediyordu. O, köylülerin büyük bir güç olduğuna ve toplumu dönüştürebileceğine inanıyordu. Stanboliyski Bulgar toplumda sesi duyulan, huzur sağlayan ve güven veren bir liderdi. Halkı toprağına sahip çıkmaya davet ederken, bankaların çiftçilere kredi vermesi yollarını açıyor, ulusal aydınlanma davası başlatıyor, okul ve kütüphanelere ayrım yapmaksızın devlet eliyle yardım dağıtıyordu. Şumnu’da ilk Türk Pedagoji Okulumuz ve Nüvvap Yüksek Din Enstitümüz onun yardımları ve devlet yardımlarıyla açılmıştır. Bulgaristan’da Türk halkının milli uyanışa açılması Mithad Paşa’dan sonra Stamboliyski dönemine rastlar. Atatürk’ten ilham almaya, reformlarına inanmaya, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna onun zamanında yüreklendik. Bulgaristan Türklerinin kendi kültürel uygarlığının tohumlarını o yıllarda ekmiştir. Stanboliyski Bulgaristan Türkeri’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın dostuydu. Stanboliyski’nin en gaddar biçimde öldürülmesinden sonra, Bulgaristan Halk Çiftçi Partisi büyük bunalım geçirdi. Solcu çiftçiler komünistlerle birlikte aynı yılın Eylül ayında Ayaklandılar ve çok kurban verdiler. 1923 ve 1934 dikta rejimleri köylülere saldırılarını arttıkça arttırdılar. 1944 yılından sonra Bulgaristan’da Komünist Partisi’nden sonra ikinci parti durumuna geçen Çiftçi Halk Birliği köyde kooperatifçiliği yönetti. Meclise ikinci parti olarak girdi, devlet yönetimine karıldı ve halkın göründe hep bir kukla rolü gördüğünden sonra, 1990’dan sonra dağıldı. Demokrasiye geçiş döneminde Bulgaristan’da birçok çiftçi ve agrar partisi kuruldu. Fakat hiç birisi tapulu toprak mülkiyeti esasına dayanan bir köklü tarım reformu gerçekleştirilmesini kucaklayamadı. II. Borisov hükümetine katılan Reformcu Blok (RB) içindeki 5 partiden biri olan Çiftçi Partisi son olarak Sanayi Bakanı çıkarmıştı. Bu partinin Türklerin yaşadığı bölgelerde nüfusu yoktur. Buna rağmen, Al. Stanboliyski’nin aziz hatırası Bulgaristanlı Müslüman Türkler arasında yaşıyor. Stamboliyski’yi öldürenlerin bugün yani 100 yıldan sonra iktidar ortağı olması olacak olanlardan en kötüsüdür. Bugün “faşist” güçlere, iktidara tırmanan aşırı sağcı, Türk düşmanı, değişim düşmanı güya “Yurtseverler Birliği’ne” karşı mücadelemiz, Stamboliyski’nin davasına bağlılığımızdan, köylülerin dostluğu ve kardeşliği davasına sadakatimizden ve inancımızdan güç alıyor .


14

BULTÜRK Faaliyetlerimizden

ETNOSPOR ETKİNLİKLERİ

BULTÜRK Faaliyetlerimizden

Bursa BAL-GÖÇ Başkanımıza Çelenk için Teşekkürler

BULTÜRK Faaliyetlerimizden


Haberin Devamı

Bulgaristan’da seçimi tekrar Borisov kazandı

1.Parti GERB % 33.54 oy aldı

Bulgaristan’da eski Başbakan Boyko Borisov’un kasım ayında istifa etmesinin ardından yapılan seçimleri, Boyko Borisov’un liderliğindeki merkez sağ Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB) Partisi kazandı. GERB Partisi oyların 32.55’ini aldı. Katılım oranının yüzde 51 olarak gerçekleştiği seçimi eski komünist partinin devamındaki Bulgaristan Sosyalist Partisi BSP yüzde 27.02 oy oranı ile ülkenin ikinci büyük siyasi gücü oldu. Irkçı ve aşırı milliyetçi partileri bir çatı altında toplayan Birleşik Vatanseverler ise yüzde 9.12 oy oranıyla üçüncü sırada yer aldı. Üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) de yüzde 8.94 oyla parlamentodaki yerini korudu. Petrol ve ilaç sektöründe faaliyet gösteren iş adamı Veselin Mareşki’nin Volya (İrade) Partisi de yüzde 4.16 oy alarak parlamentoda temsil hakkı elde etti. Beş parti meclise girdi. Kesinleşen sonuçlara göre ülkenin 240 üyeli parlamentosunda GERB 96, BSP 79, Birleşik Vatanseverler 27, HÖH 26 ve Volya 12 sandalyeye sahip oldu. Bulgaristan’da Türk ve Müslümanların oylarına talip olan Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü için Demokratlar (DOST) Partisi’nin Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (HŞHP) ile kurduğu DOST Birliği ise parlamento dışında kaldı. Birlik oyların yüzde 2.95’ini aldı. Borisov, “Sonuçlar partimizin Bulgaristan’daki lider parti olduğunu gösteriyor. Halkımızın isteklerini göz önüne alırken, uluslararası koşulları da unutmamalıyız” dedi. Seçim Bulgaristan’da son 4 yılda yapılan üçüncü genel seçim oldu. 6.5 milyon seçmenin bulunduğu ülkede seçime katılım oranının yaklaşık yüzde 51 seviyesinde kaldı.

Erasmus ile Bulgar akademisyenler ALKÜ’de

Bu kapsamdaki çalışmalarının meyvesini almaya başlayan ALKÜ, Polonyalı Akademisyenlerden sonra bu kez de Erasmus değişim programı kapsamında Bulgaristan Sofia Teknik Üniversitesi’nden gelen 3 akademisyeni 1 hafta süre ile Alanya’da ağırlayacak. ALKÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Pınarbaşı’nı makamında ziyaret eden heyette Bulgaristan Milli Eğitim Bakanı Yükseköğretimden Sorumlu Danışmanı Prof. Dr. Ognia Nakov, Sofia Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dimitar Vergiev ve Prof. Dr. Georgi Naydenov ile ALTAV Üyesi ve ALTSO Meclis Üyesi Kerim Yılmaz ve ALKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Güneş de hazır bulundu. Ziyarette, heyet ile ALKÜ arasında geçekleştirilecek işbirlikleri konularında fikir alışverişi yapıldı. Ortak Avrupa Birliği (AB) Projeleri hazırlama, ALKÜ Mühendislik Fakültesi bölümleri ile Sofia Teknik Üniversitesi bölümleri arasında ortak yüksek lisans programları açılması gibi konular da gelen akademisyenler ile mutabakata varılan konular arasında yer aldı. ALKÜ’lü akademisyenler ve öğrenciler ile ortak ders verme hareketliliği kapsamında ALKÜ’ye gelen Bulgar akademisyenler, Mühendislik Fakültesi öğretim üyelerine kendi uzmanlık alanları konularında seminerler verdi. Rektör Pınarbaşı, “ALKÜ hedefleri arasına koyduğu uluslararası üniversite olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu konudaki çalışmalarımız dünyanın çeşitli ülkelerindeki üniversiteler ile de devam edecektir.” dedi. Sofia Teknik Üniversitesi ile yapılan Erasmus anlaşması ve bir dizi görüşmelerden çok memnun olduğunu ifade eden Rektör Pınarbaşı, kendisini ziyaret eden heyete çalışmalarında başarılar diledi.

AB’de en ucuz ülke BULGARİSTAN

Euroѕtat verіlerіne göre 2016 уılında AB’nіn değіşіk ülkelerіnde tüketісі ürün fіуatları araѕında büуük farklıklar var. Danіmarka’da AB іçіn orta düzeуіne göre %139 daha уükѕek, İrlanda %125, Lükѕemburg ve İѕveç %124. Fіnlandіуa ve Büуük Brіtanуa %121. En düşük fіуatlar %48 ile Bulgarіѕtan’da kaуdedіldі. Polonуa %53 ve Romanуa %52.

15

ÇANAKKALE ZAFERİ VE ŞEHİTLERİMİZİ ANMA KONFERANSI

Türk Milleti’nin iman, cesaret ve kahramanlık sembol zaferlerinden olan, Çanakkale Zaferi’nin 102’nci yılı ve şehitlerimizi anma toplantısı

Bayrampaşa Kaymakamımız Sayın Osman Aslan Canbaba, Belediye Başkanı Sayın Atila Aydıner, BGSAM Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Erdal Karabaş, TRT Sanatçısı Rüstem Avcı, AK Parti İlçe Başkanı Kemal Kıdıl, Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları Derneği Sekreteri Ahmet Selim Arslan, Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Başkanı Celal Ocal ve Bayrampaşa Meclis Başkanı Rasim Bilgehan ve konuşmacı olarak da Araştırmacı Gazeteci Sayın Şamil Kucur, Konferansımza teşriflerinden dolayı ayrıca üyelerimiz ve tüm dostlara teşekürler. Türk Milleti’nin iman, cesaret ve kahramanlık sembol zaferlerinden olan, Çanakkale Zaferi’nin 102’nci yılı ve şehitlerimizi anma adına, BULTÜRK Derneği tarafından düzenlenen, ‘Çanakkale Zaferi ve Bulgaristan Türkleri’ konulu konferansımızda, Çanakkale Savaşlarına, Osmanlı Devleti coğrafyasının çok farklı bölgelerinden, olduğu gibi, Balkanlar ve bugünkü Bulgaristan coğrafyasından da din, devlet, millet ve hürriyet müdafaası için adeta cepheye koşan ve şehadet mertebesine kavuşan vatan evlatlarını yad ettik. Bayrampaşa Kaymakamı Osman Aslan Canbaba, “Şimdi barışçıl yollarla yeniden Balkanlar’da etkin olmak gibi bir fırsat var. Kimseyi ürkütmeden ama sonuna kadar haklarımızı kullanarak oralarda etkin olmamız lazım.” dedi. Bulgaristan Türkleri Derneği (BULTÜRK) tarafından 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 102. yılı dolayısıyla düzenlenen “Çanakkale Zaferi ve Bulgaristan Türkleri” konulu konferansta konuşan Canbaba, Bulgaristan’daki Türklerin Bulgaristan-Türkiye ilişkilerini geliştirecek mekanizmalar oluşturmaları gerektiğini belirtti. Bulgaristan’da 26 Mart’ta yapılacak seçimlere ilişkin sandığa gidin çağrısında bulunan Canbaba, “Ne kadar çok oy o kadar etki demektir. Orada etkin olabildiğimizde oradaki insanlarımızın yaşam kalitesini arttırabiliriz. Bulgaristan’ı Türkiye’ye yakınlaştırabiliriz. Bunu bilimsel metotlarla

yapabiliriz. Ekonomik olarak büyüyebilmemizin gelişmemizin bir yolu da bu aslında.” dedi. Balkanların Osmanlı Devleti’nin yaşam alanı olduğuna vurgu yapan Canbaba, şunları kaydetti: “Şimdi barışçıl yollarla yeniden Balkanlar’da etkin olmak gibi bir fırsat var. Kimseyi ürkütmeden ama sonuna kadar haklarımızı kullanarak oralarda etkin olmamız lazım. Sizlerin orada etkin olması oradaki Türklerin yanı sıra geleceğimiz için de önemli. Bunun için çalışmamız, kafa yormamız lazım. Bulgaristan’daki Türklerin örgütlenmesini desteklememiz lazım. Nereye oy verirse versin Türklerin oy kullanması gerektiğini düşünüyorum. Siyasete katılımlarının yüzde 100 olmasını arzu ediyorum.”

Bayrampaşa Belediye Başkanı Atilla Aydıner ise Osmanlı’nın Bulgaristan’da uzun yıllar köklü medeniyet kurduğunu, her kentinde Osmanlı eserlerine rastlanabileceğini söyledi. BULTÜRK Genel Başkanımız Rafet Ulutürk’de Türkiye Cumhuriyeti’nin gösterdiği hedefe emin adımlarla ilerleyeceklerini dile getirdi. Bulgaristan’daki seçimlere katılan DOST Partisi’nin temsilcisi Rasim Bilgehan da konuşmasında; “Türkiye’deki seçmenlerin oy kullanabilmesi için çalışma yürüttüklerini, bugüne kadar 19 bin kişiyi sisteme kaydettiklerini ifade etti. Başkanın konuşmalarına katılıyorum ancak seçimlere ilişkin, Geniş perspektifli Balkan politikamız olmadı. Günübirlik değil, uzun vadeli politikalar olması lazım. Bütün enerjimizi bu yeni oluşumun barajı geçmesi üzerine kurgulamamız gerekli.” diyen Bilgehan, Bulgaristan’ta seçimler öncesinde çok ciddi sindirme politikalarına maruz kaldıklarını anlattı.

ATİLLA JORMA’YI TANIMAK AYRICALIKTIR Bu görüşmemizden birkaç gün sonra Ardahan’a dönen Sayın Jorma ile telefon görüşmelerimiz devam etti. Sorularıma telefon ile veya elektronik posta ile cevaplar verdi sağ olsun.

ber, Bulgaristan’da olumsuzluklar yaşanmıştır. Komünizm sonrası Bulgaristan’da bile hala Türkler kendilerine gelememiştir diyebiliriz. Bu konular üzerine de bazı akademik çalışmalarım devam etmektedir.

Böyle bir değerin kamuoyu tarafından daha fazla tanınması gerektiğini düşünerek Atilla Jorma ile 5 Nisan 2017 günü telefon ile mülakat yapmaya karar verdim. Ben Sayın Jorma’yı tanıma ayrıcalığına eriştim. Yapmış olduğum mülakatı Türk Dünyası ile ilgilenenlere arz ediyorum.

Cingöz: Hocam, Balkan ulusları içerisinde yer alan Pomakların etnik kökenleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Slav kökenli olduklarını iddia edenler de var. Fakat Türk kaynaklarında Kuman-Kıpçak etnik kökenli olduğu bilgilerine rastlanılmaktadır. Benim de yaptığım araştırmalarda Kuman-Kıpçak ve Peçenek kökenli olduklarını, Osmanlı Devleti’nin Balkanları fetih döneminde I. Murat zamanından itibaren kendi istekleriyle İslam Dinine geçmeye başladıklarını yazan kaynaklara rastladım. Bu konuda sizin bir çalışmanız veya tespitiniz olmuş mudur?

İsmail Cingöz: Sayın Hocam öncelikle Sizi tanımaktan onur duydum. Biz her ne kadar tanışmış olsak da okuyucularımıza Siz kendinizi tanıtır mısınız? Atilla Jorma: Ardahan Üniversitesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesiyim. Kıpçak kökenli Finlandiya vatandaşı ve uyrukluyum. Cingöz: Hocam yükseköğreniminizi nerede yaptınız? Jorma: Lisans öğrenimimi 1976-1982 döneminde İstanbul Üniversitesinde Türkoloji üzerine okudum. Cingöz: İlk akademik çalışmalarınızı nerelerde yaptınız? Jorma: Finlandiya pasaportu taşıdığım için tatillerde rahatlıkla Kuzey Azerbaycan, İran Güney Azerbaycan ve Bulgaristan gezileri yaptım. O dönemler henüz “Soğuk Savaş” yıllarıydı. Oralarda Türk edebiyatı üzerine çalışmalar yaptım. O dönem bir şey dikkatimi çekmişti. Bulgaristan ve İran’da Türkçe eğitim yasaklanmıştı. Nesir edebiyatı dediğimiz roman ve hikâye türü eser vermekte zorlanan Türkler kendini şairlikte geliştirmişler, sözlü edebiyat oldukça yaygın durumdaydı. Ben de bu sözlü edebiyat eserlerini derleme fırsatı bulmuştum. Ama yayınlama fırsatı bulamadım maalesef. Cingöz: Üniversite eğitimi sonrası çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Jorma: Üniversite eğitimi sonrası Macaristan, Finlandiya ve Hollanda’da araştırmalarıma serbest olarak devam ettim ama üniversitelerde yeterli düzeyde akademik bir çalışma ortamı bulamadım. Zaman zaman da Türkiye’ye kısa süreli gelmelerim oldu. İlk önemli akademik eserim 1999 yılında “Hazar Berisi-Karadeniz Kültür Çevresinde Türk Dili” ismi ile Türkistan ve Azerbaycan Araştırma merkezi tarafından Hollanda’da Türkçe olarak yayınladı. Bu eseri Karadeniz çevresi Türk lehçeleri üzerine çalışmalarımla devam ettirdim. Cingöz: Balkanlarla ilgili çalışmalarınız da var. Onlardan da bahseder misiniz?

Jorma: “Bulgaristan ve Türk Edebiyatı” isimli kitabım 2012’de İstanbul’da Doğu Kütüphanesi yayınlarından, “Bulgaristan’daki Türk Edebiyatına Bir Bakış” isimli kitabım ise 2013’de Bakü’de yayınlandı. Cingöz: Türkiye’ye ne zaman geldiniz ve öğretim üyeliğiniz nasıl başladı? Jorma: Çalışmalarım devam ederken Finlandiya Turku Üniversitesi’nde “Bulgaristan’da 60’lı Yılların Türkçe Romanı” isimli çalışmamla 2007’de doktora tezimi verdim. Bu çalışmam sonrası 2010 yılında Ardahan Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Ramazan Korkmaz tarafından verilen görev ile Ardahan Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev aldım. Halen Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü’nde bu görevime devam etmekteyim. Cingöz: Balkanlar üzerine çalışmalarınız olduğuna göre; Balkan ülkelerindeki Türkler hakkında neler söyleyebilirsiniz? Jorma: Balkan ülkelerinde tarihi geçmişlerinden dolayı bir birleri ile devam eden ülkesel sorunların bir kısmı halen devam ettiği görülmektedir. Mesela Makedonya ile Bulgaristan arasında tarihi yorumlama sorunu vardır. Türkler açısından hepsinde çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Yunanistan ve Bulgaristan’da yıllardır devam eden sorunları Türk kamuoyu genel hatlarıyla bilmektedir. Türkçe eğitim bu ülkelerde zaman zaman yasaklanmıştı ama Yugoslavya Devleti varlığını sürdürürken Türkçe resmi diller arasında yer almaktaydı. Kosova bağımsızlığını Yugoslavya’nın parçalanması ile ilk elde ettiğinde de Türkçe resmi dillerden birisi olmuştu ama Türkçe’nin resmi dil statüsü iç savaş döneminde NATO müdahalesi sonrası kaldırılmış ve yerine İngilizce konulmuştur. Tepkiler karşısında “isteyen Türkiye’ye gitsin” diyen gayri resmi açıklamaları görülmüştür. Balkanlar devletlerinin kültürel hayat tarzlarının karşılaştırmaları üzerine çalışmalarım var. Yugoslavya ve Bulgaristan’ın Sovyet etkisi altında kaldığı 1945-1990 dönemlerinde kültürel hayat tarzlarında bazı değişiklikler olduğu görülmektedir. Yugoslavya’da fazla olumsuz etkiler olmamakla bera-

Jorma: Balkanlar söz konusu olduğunda bölgenin adından başlayarak burasının kadim Türk yurdu olduğu görülür. Ne var ki bu bölgede özellikle etnik konularda belirli amaçlara yönelik bilimdışı çalışmalar ağırlıkta olduğundan Pomaklar gibi topluluklar çelişkiler içinde kalıp harcanmaktadır. Aitlik konusunda en doğrusu bence kendi görüşleridir; Pomaklar kendilerini Türk hissettikleri takdirde bunun böyle kabul edilmesi gerek. Cingöz: Çalışmalarınız hangi alanda devam etmektedir, yeni kitaplarınız yayınlanacak mıdır, bahseder misiniz? Jorma: Türkoloji genelde Türk tarihini, kültürünü ve edebiyatını, özellikle de Türk dil ve lehçelerini inceleyen bir bilim dalıdır. Bu bağlamdaki çalışmalarım edebiyat ağırlıklı; Bulgaristan’daki Türk edebiyatı ile Makedonya’daki Türk edebiyatını karşılaştırmalı olarak araştırmaktayım. Tunaboyu Turanlıları adını koyduğum çalışmam tarihi arkaplanı anlatır; Karadeniz çevresindeki Türk lehçeleri üzerine de yeni çalışmam var. Bütün bu çalışmalarım için ise halen yayıncı aramaktayım. Cingöz: Sayın Hocam dilerim yayıncılar-yayınevleri sizin bu sözünüzü duyarlar ve buradan okurlar. Biz de yayınevlerine buradan duyurmuş olalım. Zaman ayırıp bizimle görüşme yaptığınız için teşekkür ederim. Sizi tanımış olmaktan onur duyduğumu bir kez daha beyan etmek isterim. Türk Dünyası’na verdiğiniz kültür hizmetleri için sağ olun, var olun. Sonraki çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim. * Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc., BULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi, BAŞKON Yurtdışı Türkler ve Göçmenler Platformu Başkanı, cingozismail01@ gmail.com


Siyasi ve Aktüel Gazete

BULTÜRK’ün 7.Olağın Kongresi Yapıldı

İstanbul’da Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) 7. Olağan Kurultayı yapıldı. Rafet Ulutürk 3. kez Genel Başkanlığa seçildi. Açılış konuşmasını Rafet Ulutürk yaptı ve dernek hakkında bilgilendirmelerde ve temennilerde bulundu. Konuşmasında, BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk, “Bildiğiniz gibi Bulgaristan´da yaşayan Türk ve Müslüman topluluğu ile Türkiye´de yaşayan göçmenlerimizin halledilmesi gereken birçok önemli meseleleri bulunuyor. Bunların halledilmesi uzun istikrarlı çalışmalar gerektiriyor. Bizler de BULTÜRK geride bıraktığımız 14 yılda uzun vadeli çalışma planları yaparak dernekçilikte birçok tabuyu yıktık. Bizler dernek olarak uzun vadeli çalışma planları yaparak daha birçok tabuyu da yıkma yoluna gittik. Örneğin Bulgaristan tarihinde ilk defa Türk Cumhurbaşkanı çıkardığımızda çok itirazlar oldu Bulgarların böyle bir olaya izin vermeyecekleri söylendi. Bulgaristan´da Bulgarların da baskılarına rağmen biz bu yolu açtık. Bunu övünmek için yapmadık Bulgaristan´daki kardeşlerimizin ülkenin siyasi, sosyal, iktisadi ve kültürel hayatının tepe noktalarına kadar her alanda yoğun faaliyet göstermelerini ve bunu başarabileceklerinin önünü açmak, yol göstermek için yaptık. Bulgaristan´da yapmış olduğumuz ankette bunun gibi çarpıcıydı ve Bulgaristan´da çok tartışıldı. Hatta protesto gösterilerine bile sebep oldu amma biz hiç geri adım atmadık. Bulgaristan’da ilk defa Türk Genç Liderler Kurultayı yaptık. Gelecekte çok daha etkili ve Bulgaristan´daki kardeşlerimizi cesaretlendirecek teşvik edecek faaliyetlerimizi ortaya koyacağız” dedi. Özellikle de 2016’da yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde, halk oylamasında ve 26 Mart erken meclis seçimlerinde Bulgaristanlı Müslümanların parçalanmasına başkaldıran ana direniş kaynağı durumunda görevler üstlenmiş ve başarıyla yerine getirmiştir. Bu bakıma BULTÜRK 7. Kurultayı demokratik soydaş ortamı ve Bulgaristan kamuoyu tarafından büyük bir ilgi gördü. Bulgaristan’da faşizmin iktidara tırmandığına uyarıda bulunan BULTÜRK yayınları, Bulgaristan Türklerinin siyasi sahneden indirilmek istendiğine işaret ederken, dış ülkelerde bulunan gurbetçi seçmenlerin oy kullanmalarının engellenmek istendiğine de vurgu yaparak, soydaşlarımızı dayanışma içinde, kararlı ve birlikte hareket etmeye çağırdı. 7.Kurultay’ı kısa ve özlü bir konuşmayla açan Genel Başkan Ulutürk ve delege ve konuklar İstiklal Marşını birlikte söyledikten sonra, 15 Temmuz şehitleri için saygı duruşunda bulundular. Divan Heyeti seçildi: Ahmet Selim ARSLAN Başkan, İlyaz VATANSEVER ve Aygün FİLİZ katip üye olarak seçildiler. Ardından 6. Ve 7. kurultay arasındaki faaliyetlerin özlü raporu Bultürk Genel Sekreteri Doc.Dr.Müjgan DENİZ okudu. Ayrıca, Bulgaristan’da 26 Mart 2017 seçimlerine giden hezimet yolunda yapılan yanlışlıklara, soydaş çevrelerinde yanılma doğuran dış müdahalelere işaret etti. Son 3 yılda Bulgaristan’daki Müslüman kitleyi parçalamayı başaran, yarını olmayan tuzaklara ve feci sonuçlarına geniş yer verildi. Milliyetçiliğin kabardığı bu ortamda, Türklerin parçalanmış, idesel tükenip çökmüş, hademeliğe kol kanat açmış, kitlede güven kaybetmiş ve açlık sınırı altında bocalarken güç toplayamayanlar arasına düşmanlık kıvılcımları saçanlar kınandı. Yapılan Kurultay yönetim organları seçiminden sonra sunulan çalışma raporunda soydaşların temel sorunları ayrıntılı olarak ele alındı. Modern toplumdaki sosyal kültürel etkinliklere zorunlu katılma gereğiyle birlikte, öncelikle zamanında ve doğru bilgilendirme, kitle nabzı her zaman ve her yerde tutma, yığınları siyasi yönlendirme gibi ödevlerinin yerine getirilmesinde STK görevleri belirtildi. Seçme ve seçilme hakkının kutsallığı ve demokratik toplumda insan hakları üzerinde çağrışım uyandıran bilgiler sunuldu. 15 Temmuz kahramanlık geceleri ve “Yenikapı” mitingi anımsatılırken, halk oylamasına yüzde yüz katılım sağlamak için yürütülen çabalar sıralandı. Raporun büyük bir kısmı Bulgaristan konusuna ayrılmıştı. Daha sonra 139 yıllık III. Bulgar devleti tarihinde Türklerin durumu, çekileri ve kavgaları konu edildi. Bu savaşımda, Osmanlı ve ardından Türkiye devletinin hukuksal ve manevi desteğinin belirleyici olduğu dile geldi. Bulgaristanlı kardeşlerimiz için Anavatan kapısının her zaman açık tutulduğuna ve gösterilen manevi desteğin paha biçilmez rolüne yeniden ışık tutuldu. Deneyimli ve saygın dernekçi Rafet Ulutürk tarafından sunulan ve birçok tarihsel olayı da yeni bir bakış açısıyla değerlendiren rapor dikkatle izlendi. İlgililere yazılı olarak da dağıtıldı. Yedinci Kurultay, Rafet ULUTÜRK’ü oy birliğiyle üçüncü defa Genel Başkanlığa

AV R A S YA F E D E R A S Y O N U

İSTANBUL’DA TÜRK DÜNYASI SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BİRARADA

layik görüldü. Seçim sonuçları soydaş topluluğu, delegeler, konuklar ve ilgili çevrelerce alkışlandı. Tüm katılanlar tarafından sevinçle karşılandı. ULUTÜRK kurultayda Bulgaristanlı göçmenlerin yazgısal özünü şöyle açtı: “Doğduğumuz topraklar Bulgaristan’dan Anavatanımız Türkiye’ye gelerek hayat bulduk. Burada bir araya gelerek, dernek kurduk, birlik olduk, güçlendik, sosyal yaşamda yer aldık. Yıllarca bina edip bırakıp gelmek zorunda kaldığımız dünya, göçten sonra artık bizim değil. Elimizde kalan bir kimlik ve bir Pasaport, birde zorla çekip almak istedikleri oy kullanma hakkımız. Ne kadar acı. Bin sene hiçbir sınırı olmayan topraklara dikenli telli sınır çekme alçaklığının verdiği alçaklığa bakmak ne kadar acı verici…” dedikten sonra şöyle devam etti: “Şimdi vatanımız ve anavatanımız arasında kültürel, ticaret, siyaset ve dostluk köprüsünü genişletiyoruz. Tarihimiz ve bugünü üstüne fikir ve değerlerimizle herkese ulaşarak bilgi sunarken, geleceğimizin yol taşlarını diziyoruz.” Sunumda, Bulgaristan’da son seçimlerde baş gösteren milliyetçi ve ırkçı kesim canlanmasına karşı mücadelede Müslüman Türklerin demokratik kamuoyu ile ortak noktalar bulması gereği defalarca belirtildi. BULTÜRK 7. Kurultayının çalışmaları, son dönemde kimi çevrelerde kafa bulandıran ülkeyi, kamuyu ve devleti derneklere dayanmayan bir siyasetle yönetme emellerinin bir hayal olduğunu sert tepki sesi yükseldi. Derneklerin kitle hareketlerinden güç aldığı vurgulandı. Soydaş maneviyatını tanımayan kişilerin soydan derneklerini yönetemeyeceğine yeniden işaret edildi. Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, ayakta duran insanlar ve iç mekan Japonyada doğan ve Türkiye’de akademisyen olan Tataristanlı Fazıl AGİL BULTÜRK Kongresinde konuşma yaptı. Esaslı araştırmalara dayanan basın yayın çalışmalarını birçok kitapla taçlandıran BULTÜRK‘e bağlı Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi (BGSAM) yazarları da Kurultayı onurlandırdı. 2017’de yayınlanan kitaplar sergilendi ve ilgi odağı oldu. Özellikle Osman BÜLBÜL’ün kitabı çok ilgi çekti. İlgiyle dinlenen rapordan sonra Mali Rapor ve tahmini bütçe sunuldu ve onaylandı. Tebrik mesajları okundu, delege ve konukların konuşmaları dinlendi Yeni Yönetim Kurulu denetim kurulu ve denetim kurulu seçildi. Yönetimin Asil-Yedek 34 kişiye çıkarılması ise gelecekte daha büyük işlerin yapılacağı beklentileri artırdı. BULTÜRK Genel Sekreteri Doç.Dr.Müjgan Deniz, dikkatle dinlenen konuşmasında şu vurgulamada bulundu: “BULTÜRK kuruluşundan itibaren Türkiye’de yaşayan göçmenler ile Bulgaristan’da yaşayan Türklerin birlik ve beraberliği için etkinliklerini sürekli yoğunlaştırarak ortak bilinç, refleks ve duyum oluşturulması doğrultusunda çalışmalar yapmıştır. Ortak bilinç, vatan ve anavatan birliği, aynı ırktan, dil ve dinden oluşumuza, kültürel özgünlüklere karşın aynı manevi dünyada var olduğumuza dayanırken, barış ve güvenlik konularında, baskı ve teröre, darbelere, etniklere yapılan zulme aynı refleksle tepki göstermemize, halk kültürümüz, halk sanatı yaratıcılık ve edebiyat konularındaki ruhsal ayniyetimizden güç alıyor. Keza ülkemizin bölünmez bütünlüğüne yönelik her tür yıkıcı faaliyetin karşısında bulunmuş ve de olmaya devam edeceğiz. Derneğimiz, yüce önderimiz Atatürk’ün bizlere bıraktığı emaneti – Türkiye Cumhuriyetini, devrimleri, demokrasimizi, bağımsızlık ve egemenliğimizi en iyi bir şekilde gelecek nesillere teslim etmek konusunda gerekli hassasiyeti göstererek faaliyetlerde bulunuyoruz.” Genel Sekreter son faaliyet döneminde gerçekleştirilen ve ses getiren etkinlikleri özetledi. Kurultay coşkulu bir hava içinde geçti. Delegeleri ve konukları kucaklayan fikirlerin aynı olması parçalanmaz bütünlük havası yaşattı. BULTÜRK kurultayında Rafet ULUTÜRK’ün yeniden başkan seçilmesi Bulgaristanlı Türkler tarafından Sofya, Razgrad, Kırcaali ve Deliormandan gelenler yönetime başarı dileklerinde bulunuldular. Bulgaristan Türklerine hayırlı uğurlu olmasını diler, saygılar sunarız. Faliyetlerine 2003 yılında başlayan Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği üyeleri 7 Mayıs 2017´de Olağan Genel Kurul ile yeni yönetim kadrosunu seçti. Yeni seçilen yönetim kurulu solda resimde. BULTÜRK Ailesine başarıların devamını dileriz. Satılmış YAVUZ Bultürk Gazetesi


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.