BULTÜRK Gazetesi 124.Sayı

Page 1

BULTÜRK Derneği Bulgaristan Ankara Büyükelçiliğinde Yönetim Merkezi İstanbul Bayrampaşa’da bulunan Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK yönetiminde bir üst düzey dernek heyeti 28 Eylül 2017 Perşembe günüAnkara’da Bulgaristan Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ni ziyaret etti. Ziyaret, Büyükelçi Nadejda Neyski’nin daveti üzerine gerçekleştirildi.

2 yıldan beri Bulgaristan’ı Ankara’da temsil eden Büyükelçi Sayın Neyski bu hoşgörülü ziyaretin İnisiyatifçisi ve örgütleyicisi sıfatıyla yaptığı konuşmasında: “Burası sizin, gelin birlikte çalışalım, birlikte ne yapabiliriz?” yaklaşımıyla kapı açtı. Bilimsel bir kaynak durumuna olan BULTÜRK ve BGSAM (Bulgaristan Türkleri Stratejik Araştırma Merkezi) kütüphanesine Bulgaristan yayın evlerinde seçme kitaplar teklif etti. Aydınlanma bekleyen ikili konularda bilim adamları ve kanaat önderlerinin katılımıyla seminer, konferans ve başka forumlar, sevilen Bulgar ve Türk sanatçıların katılımıyla “ortak umut” geceleri düzenlenmesini önerdi ve işbirliğine ilk kez el uzattı. Önerileri kabul eden BULTÜRK heyeti, aktüel konularla değinip soydaşlarımızın ortak görüşlerinidilegetirirken,GenelBaşkanRafetULUTÜRKkısabirkonuşmayaptıveşöylededi: Sayın Excellence Nadejda Neynski, Bulgaristan Ankara Büyük Elçimiz olarak, kıymetli zamanınızdan ayırıp Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği – BULTÜRK yönetim heyeti olarak bizi, tüm soydaşlarımızın temsilcisi olarak, işbu dostane ziyarete davet etmeniz, hepimizi çok etkiledi ve gururlandırdı Devamı 9‘da.

Siyasi ve Aktüel Gazete

BULTÜRK heyetine Genel Başkan Rafet Ulutürk ile birlikte Başkan Yardımcısı ve BULTÜRK Yönetim Kurulu üyesi Dr. Nedim Birinci, BULTÜRK Yönetim Kurulu üyesi ve Milli Savunma Bakanlığında görevli Elif Günel ile BULTÜRK Ankara Temsilcisi ve İçişleri Bakanlığı Jandarmadan emekli İsmail Cingöz katıldı. İstanbul’da yaşayan soydaşlarımızı temsil eden heyet saygın dernek heyetini Sayın Büyükelçi Bayan Nadejda Neyski ve Büyükelçilik müsteşarı Yavor Klisurski karşıladı. Dostane ve karşılıklı yarar sağlayan görüş, işbirliği ve yardımlaşma havasında gerçekleşen bu ilk ziyarette, sayıları 1 milyonu bulan Bulgaristanlı soydaşların nabzını tutan, Bulgaristan ve Avrupa Birliği vatandaşı olma esasında seçme ve seçilme hakkı kullanan 650 bin kişilik aktif bir kitlenin sorunları dile getirilirken çözüm yolları arandı. Görüşmede önce 2002’de kurulan ve gerçekçi bir ideolojik yaklaşımla kısa sürede soydaş tabanına yerleşen Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği planlı çalışmaları, sistemli etkinlikler, dernekçi ve bilim çevreleriyle ortak etkinlikler, ayrıca Bulgaristan Türkiye dostluk ve işbirliği konularında öngörüler üstüne bilgilendirme yapıldı.

Nadejda NEYSKİ’ye BULTÜRK Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz “ Sayın Derneği Başkana günün anısına bir plaket takdim etti BULTÜRK Derneği Yönetim Kurulu Başbakanlık’ta.. Bulgaristan’da Dörtlü Balkan Zirvesi

Yıl - 15 Sayı: 124 Eylül - 2017 - “

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, BULTÜRK Başkanı Rafet ULUTÜRK ve beraberindeki heyeti kabul etti BULTÜRK -Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Rafet Ulutürk, Genel Başkan Yardımcısı Dr. Nedim Birinci, Ankara Temsilcisi İsmail

Cingöz ve Yön. Kur. Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ekrem Süzen; Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Sayın Hakan Çavuşoğlu’nu makamında ziyaret etti.

Çavuşoğlu, kendisine tebrik ziyaretinde bulunan Rafet ULUTÜRK ve beraberindeki heyetle, Çankaya Köşkü’nde görüştü.

Basına kapalı yapılan ve yaklaşık 50 dakika süren görüşmede, Balkanlar ve Bulgaristan’da Türk-İslam nüfusunun sorunları, ekonomik, siyasi ve kültürel olarak Bulgaristan’da yapılması gerekenler bir rapor halinde arz edildi, geleceğe dönük ayrıntılı istişarelerde bulunuldu.

İ kamet tezkeresi başvuru süresi uzatıldı!

Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Romanya liderleri, dörtlü Balkan Zirvesi kapsamında Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki Varna kentinde bir araya geldi. Toplantının ardından kameralar karşısına geçen liderler, ortak basın toplantısı düzenledi. Sırbistan’ın Avrupa Birliği üyeliğine desteklerinin yanı sıra Balkanlar’ın Avrupaaçısından kritik bir bölge olduğunu dile getiren Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, şöyle konuştu: “Geçmişte cepheleşme ve endişeler yaratan bu bölge bugünlerde iş birliği ortamı yaratabilir. Avrupa Birliği’nin 3 ülkesi ve bu yolda hızla ilerlemesi gereken Sırbistan olarak ciddi zorluklarla

mücadele etmek zorundayız. Ortak bir nedene karşı sahip olduğumuz gücümüzü birleştirebiliriz” Bulgaristan’ın 2018 yılının ilk yarısında yapacağı AB’nin dönem başkanlığı sırasında Sırbistan’a AB’ye doğru ivme kazandıracaklarını kaydeden Çipras, Sırbistan’ın bunu hak ettiğine vurgu yaptı. Çipras, AB’nin Batı Balkanlar’a doğru genişlemesi ve Kıbrıs’ın birleşmesinin, AB’nin önünde duran en önemli sorunların arasında yer aldığını söyledi. Zirveye ev sahipliği yapan Bulgaristan Başbakanı da Balkanlarda barış, istikrar ve refahın yayılmasını istediklerini söyledi. “Elbette bunların hepsi halkın huzuru, refahı, gelir artışı, iş dünyasının gelişimi, turizm ve tabii ki ortak projelerimiz adına” diyen Borisov ayrıca, Balkanlar’da herkesin eşit olduğunu, kimsenin “diğerlerden büyük olmadığını” dile getirdi. RomanyaBaşbakanıMihaiTudoseise“Ülkelerimizsadecebölgeye değil tüm dünyaya bir hoşgörü örneği teşkil ediyor? ifadelerini kullandı. Bulgaristan ve Romanya’nın ortak girişimleri ile Avrupa Birliği’nin en sağlam dış sınırlarından birini oluşturduğunu söyleyen Tudose, Romanya ve Bulgaristan’ın AB açısından büyük önem taşıdıklarını vurguladı.

Türk Dünyası, 9. Gelecekle İletişim Çalıştayında buluştu

Bilindiği gibi, düzenlenen çalıştaylarda gündeme gelen ve çözüm bekleyen sorunlardan bir tanesi olan Soydaşlarımıza Uzun Süreli (Sürekli) İkamet Tezkeresi verilmesi konusunda düzenleme yapılmış ve bunun için 15.08.2017 tarihine kadar başvuru yapma süresi verilmişti.

Bunun için soydaşlarımızın İl Göç Müdürlüklerine başvurup randevu alması gerekiyordu. İl göç Müdürlüklerinde mevcut olan yoğunluk ve başvuruda yaşanan sıkıntılar nedeniyle verilen bu sürenin uzatılması için Soydaşlarımızın derneklerimize yönelik yoğun bir talebi olmuştu. En son çeşitli illerde örgütlü derneklerimiz ve federasyonlarımız ile Ankara’ya gerçekleştirdiğimiz ziyarette bu talebi Sayın Başbakan Yardımcımız Hakan Çavuşoğlu’na iletmiştik. Kendisi, STK yöneticiliğinden ve sahadan gelen bir siyasetçi olmanın verdiği hassasiyetle bu talebimize olumlu yaklaştı ve Soydaşlarımıza Uzun Süreli (Sürekli) İkamet Tezkeresi verilmesi konusundaki son başvuru tarihi yıl sonuna (31.12.2017) kadar uzatıldı.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) bünyesinde yapılan Gelecekle İletişim Çalıştayının bu yıl dokuzuncusu düzenlendi. 3-8 Ekim tarihlerinde gerçekleşen çalıştayın yeri Türkçe’nin konuşulduğu coğrafya Kostence-Komrat olarak belirlendi. Başta RTÜK olmak üzere çalıştayı organize eden ve destekleyen Türk İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Türk Dünyası Belediyeler Birliği (TDBB), Kostence Ovidus Üniversitesi, Komrat Devlet Üniversitesi, Bükreş ve Kişinev Büyükelçiliklerinin organizasyon ve desteğiyle gerçekleştirildi. Çalıştaya, RTÜK Başkanı İlhan

Bayrampaşa Kaymakamlığından Ahçı Sertifikası

Bayrampaşa Kaymakamlığın Ahçı Sertifika programı töreni bu gün Bayrampaşa Kaymakamlığında gerçekleşti. Bayrampaşa Kaymakamlığı, İŞKUR ve Halk Eğitim Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği aşçılık eğitim kursuna katılan ve başarılı olan kursiyerlere düzenlenen törenle sertifikaları verildi. Bayrampaşa Kaymakamımız Sayın Osman Aslan CANBABA, Bayrampaşa Belediye Başkanımız Sayın Atila AYDINER ve birçok davetlinin katıldığı törende Kaymakamımız aşçılık kursunda 6 ay bo-

yunca eğitim gören ve Aşçı yardımcısı belgesi almaya hak kazanan 10 kursiyeliye başarılarından dolayı tebrik edildi ve sertifikaları verildi. Bu kurslar devam edecek ve böylece Bayrampaşa’da kadınlarımız meslek sahibi olacaklar. Bu gün kursu bitiren Kursiyerlere sertifikalar verildi.

Yerlikaya ve RTÜK Üst Kurul yöneticileri de katılım gösterdi. 9. Gelecekle İletişim Çalıştayı katılımcıları, Dobruca- Bucak’ta Kostence, Hasanca, Mecidiye, Başpınar, Babadağ, Tulça, İsakça, Maçin, Galati, Kıpcak, Çadır-Lunga, Avdarma, Komrat, Bender’i ziyaret etti. Çalıştay, “Medya ve Demokrasi” ana başlıklı oturumlarda, yabancılaşma, sosyal medya, bölgesel barış ve ulusal güvenlik ve basın özgürlüğü arasındaki ilişkiyi ele aldı. Bölgesel Barış başlığı ile Türkiye’deki olası bir istikrarsızlık durumunda Balkanlarda oluşacak güvensiz ortam anlatıldı. Türkiye’de 15 Temmuz kalkışmasının hain bir eylem olduğu tekrar vurguladı.


2

AKTÜEL - Tarih

Alptekin CEVHERLİ Bizim Herif Yapmaz

Bosna Hersek’te Yeni Toplu Mezar Bulundu Kırgızistan’ın 5’inci

Cumhurbaşkanı Sooronbay

Ceenbekov Oldu

1980 – 1988 yılları arasında hemen güneyimizde yaşanan bir savaş vardı, yaşı müsait olanlar hatırlar, İran – Irak Savaşı. Batı ve Doğu’nun en yeni silahlarını denediği, hurdaya çıkanları da sattığı bu savaşta, on binlerce kişi ölürken, 8 yılın sonunda cephe hattında bir metre bile ciddi oynama olmadan savaş bitmişti. Bu savaşta ölenlerin çoğunluğu İran ve Irak’ta yaşayan Türkmenlerdi. Her iki devlet de cephe hattına ülkelerindeki Türk asıllı askerleri sürmüştü. Zaten savaş da Türk bölgelerinde yaşanıyordu. Bu nedenle de savaşın asıl hedefinin bölgedeki ezici Türk nüfusu bitirmek olduğu yıllarca söylendi durdu. İran – Irak Savaşı’nda; 1984’te Fransa’nın Irak’a sattığı Mirrage savaş uçakları, 1986 yılında açığa çıkan ve ABD kamuoyunun tepkisini çeken ‘İrangate’ skandalı (ABD’nin kongre kararına aykırı olarak, Nikaragua’daki anti-komünist gerillaları finanse etmek için İran’a silah sattığının ortaya çıkması) ise savaşın perde arkasındaki asıl aktörleri sergiliyordu. Savaşın sonlarına gelindiğinde Irak; ABD, Fransa ve İngiltere’den aldığı kimyasal silahları Halepçe üzerinde kullandı ve 5000 insanın ölmesine neden oldu. Humeyni, ise ani bir şekilde 18 Temmuz 1988’de BM’nin 598 sayılı kararını kabul etti ve böylece sekiz yıl süren savaş, hiç beklenmedik bir anda sona erdi. Bu sona ermede Rahmetli Özal’ın telkini olduğu da söylendi. Sovyetler Birliği yıkıldı, komünist sistem çöktü. Ardından Saddam Hüseyin, ABD’nin telkiniyle Kuveyt’e girdi. Veee, hop 2 Ağustos 1990’da 1’nci Körfez Savaşı. Çöl Fırtınası Harekâtı başladı… “Saddam, Küvet’ten çıkmam(?)” dedi. Barzani ve Talabani kontrolündeki Peşmerge kuzeyden, ABD ve müttefikleri havadan Saddam’a karşı savaşa başladı. Saçma bir şekilde 36’ncı paralelin kuzeyi uçuşa yasak bölge oldu. Çekiç Güç sınırlarımıza geliverdi. ABD helikopterleri Peşmerge yerine PKK’ya yanlışlıkla(!) yardım sandıklarını attı durdu… Irak ordusu Kuveyt’ten atıldı. Baba Bush, “Bu çağda, güç kullanılarak sınırlar mı değiştirilirmiş” dedi. Türkiye ise “Artık dünya yerine oturmuştur. Bundan sonra sınır değişiklikleri olmaz, savaşlar (sadece) ekonomik olacak” diye uyutuldu. Derkeeen, 2’nci ve 3’üncü Körfez Savaşları ile Oğul Bush, Saddam’ı devirdi. Irak’ı güneyden girip işgal etti. Peşmerge ise kuzeyden Kerkük’e girip, tapu ve nüfus müdürlüklerini yağmaladı. Bizim Meclis ise Hükümetin bütün baskısına rağmen Irak’a kuzeyden ABD ordusu ile girmemize izin vermedi. Bu oylamada Barzani’nin bazı vekilleri duygusal yönden ikna ettiği de söylendi. Savaş bitti, Saddam Hüseyin idam edildi. Askerlerimizin başına çuval geçirildi. Özel harekât polislerimiz, müttefikimiz ABD askerî üssüne 200 metre mesafede yarım saat çatışıp şehit edildi. Arap Baharı başladı. Peşmergeler Suriye askerî konvoyuna saldırdı 500 Suriye askeri öldürüldü. Derken Suriye karıştı. DEAŞ (IŞİD) icat oldu; hatta bir günde Musul’u aldı. Dünya tarihinde görülmemiş idam fantezileri yaşattı. Peşmerge Musul’u kurtardı…(?) Bağımsızlık gündeme geldiğinde, hep Barzani ve Talabani öyle bir şey yapmaz dendi. Netice, 25 Eylül 2017 Irak’ın kuzeyinde referandum ile birlikte bağımsızlık oylandı. Fıkra bu ya; bir TV kanalı her ülkeden bir kadın seçerek erkeklerin aldatması üzerine bir araştırma yapmak ister. Soru şudur, “Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız?” ABD’den katılan kadın: Benim neyimi beğenmedin diye hesabını sorardım der. Rusya’dan katılan kadın: Hiç bir şey sormam ve direk evi terk ederim der. Fransa’dan katılan kadın: Sevgilime gider beni teselli etmesini söylerim der. İran’dan gelen kadın: Kadını öldürürüm der. İsrailli kadın: Kocamı da, o karıyı da öldürürüm der. Arap kadın: Kocamı alnından vururum der. Türkiye’den katılan kadın: ‘Benim herif, öyle şey yapmaz’ der! Netice? Hak şerleri hayreyler, arif anı seyreyler. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler. Mezopotamya’da yeniden Türk sancağının dalgalanacağı günler yakındır…

Bosna Hersek>in Vlasenica ile Kladanj şehirleri arasındaki karayoluna yakın bir noktada, Bosna>daki savaşta (1992-1995) Sırp güçler tarafından öldürüldükleri tahmin edilen en az 5 kurbana ait iskeletlerin yer aldığı yeni bir toplu mezar bulundu. Bosna Hersek Kayıp Kişiler Enstitüsü Sözcüsü Lejla Cengic, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Tugovo köyünde Boşnak kurbanların gömülü olduğu öngörülen yeni bir toplu mezara ulaştıklarını söyledi. «En az beş kişinin iskeletine ulaştık» Buradaki kazı çalışmalarının sürdüğünü belirten Cengic, «En az beş kişinin iskeletine ulaştık. Uzman ekipler tarafın-

dan yürütülen çalışmalar yarın da devam edecek.» dedi. Cengic ayrıca, savaşta ülkenin orta kesimlerinde bulunan Tranik şehri yakınlarındaki Koricanske kayalıkları mevkisinde bir süre önce bulunan toplu mezarda devam eden kazı çalışmalarında 18 kurbana ait iskelet parçalarının tespit edildiğini bildirdi. İskelet parçalarından sadece birinin tam, diğerlerinin ise parçalanmış olduğunu aktaran Cengic, Koricanske kayalıklarında katledilen 200 Boşnak ve Hırvat sivilden 98>inin iskeletlerine ulaşmak için çalışmaları sürdürdüklerini aktardı. Bosna Hersek Kayıp Kişiler Enstitüsünün verilerine göre, Bosna Hersek>te bugüne kadar 550>den fazla toplu mezar bulundu.

Karadağ’da Hüseyin Paşa Camii TİKA

Kırgızistan’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda, Sosyal Demokrat Partinin adayı Sooronbay Ceenbekov’un kazandığı bildirildi. Kırgızistan Merkez Seçim Komisyonu (MSK) Başkanı Nurjan Şaildabekova, cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda, Sosyal Demokrat Partinin adayı Sooronbay Ceenbekov’un kazandığını bildirdi. Şaildabekova, Bişkek’te düzenlediği basın toplantısında, seçimlerin huzur içinde geçtiğini belirtti. Ülke genelinde sandıkların yüzde 97’sinin açıldığını kaydeden Şaildabekova, “15 Ekim cumhurbaşkanlığı yarışında seçmenlerin yüzde 55,93’ü oy kullandı.” dedi. Seçimlerde Sooronbay Ceenbekov’un galip geldiğini ifade eden Şaildabekova, sayılan oylara göre, Ceenbekov’un yüzde 54,22 oy oranıyla 914 bin 806 seçmenin desteğini aldığını aktardı. Şaildabekova, Cumhuriyet Partisinin Kurucu Lideri Ömürbek Babanov’un yüzde 33,47, Bütün Kırgızistan Partisi Lideri Adahan Madumarov’un yüzde 6,41, Ak Şumkar Partisinin Lideri Temir Sariyev’in yüzde 2,54 oy aldığını kaydetti. Şaildabekova, seçim yasasına göre, kesin sonuçların 20 gün içinde açıklanacağını ifade etti. Ülkedeki cumhurbaşkanı seçiminde 11 aday yarışıyordu.

Orta Asya’nın İlk Türbesi

Başta Balkanlar olmak üzere Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yürüttüğü çeşitli teknik yardım ve işbirliği projelerinin yanı sıra ortak tarihi ve kültürel varlıkların korunması, sahip çıkılması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması misyonunu üstlenen TİKA, bu amaçla faaliyet gösterdiği ülkelerde bulunan ecdat yadigârı eserlerin restorasyon çalışmalarını yaparak da önemli projelere imza atıyor. Karadağ’ın Sancak bölgesindeki Pljevlja (Taşlıca) şehrinde bulunan ecdat yadigarı Hüseyin Paşa Camii’nin bahçe duvarının inşası ve çevre düzenlemesini kapsayan imza törenine Türkiye Cumhuriyeti Karadağ Büyükelçisi Serhat Galip, Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Feyziç, Pljevlja Belediye Başkanı Mirko Djaçiç, TİKA yetkilileri ve birçok davetli katıldı. Törende konuşan T.C Karadağ Büyükelçisi Serhat Galip, TİKA’nın Karadağ’da hayatın birçok alanına katkı sağlayacak önemli projeler gerçekleştirdiğini vurgulayarak, Osmanlı’nın Balkanlar’daki en güzel eserlerinden biri olan beş asırlık Hüseyin Paşa Camisinin bahçe duvarının ve çevre düzenlenmesi projesinin yapılmasına imkan sağlayan Karadağ Hükümetine, Pljevlja Belediyesine ve Karadağ İslam Birliği’ne teşekkür etti. Protokol töreninde Pljevlja Belediye Başkanı Mirko Djaçiç, Pljevlja Belediyesi’nin TİKA ile birçok alanda son derece iyi bir işbirliği içinde olduklarını kaydederek, Hüseyin Paşa Camisinin dinler arası hoşgörünün sembolü olduğunu vurgulayan Djaçiç, projeye katkılardan dolayı TİKA’ya teşekkürlerini iletti. Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat Feyziç de, TİKA’nın ülkede gerçekleştirdiği tüm yardım-

lardan dolayı Türkiye ve Türk halkına teşekkür ederek, Karadağ İslam Birliği’nin bu yardımlar sayesinde varlığını sürdürdüğünü söyledi. Karadağ’da gerçekleştirilen en önemli projelerin destekçisinin her zaman Türk kurumları olduğunu belirten Feyziç, projelerde emeği geçenlere teşekkür etti. TİKA Karadağ Koordinatörü Ahmet Altun ise, TİKA’nın Karadağ genelinde önemli projelere imza attığını ve Türk halkının dostluk elini Karadağ’ın tüm bölgelerine ulaştırmaya çalıştıklarını belirtti. Koordinatör Altun, ecdat yadigarı Hüseyin Paşa Camisinin bahçe duvarının inşası ve çevre düzenlemesi çalışmalarının hızlı bir şekilde tamamlanacağını belirterek, Karadağ’a yönelik projelerin devam edeceğini belirtti. Karadağ’ın Sancak bölgesindeki Pljevlja (Taşlıca) şehrinde Osmanlı’nın Balkanlar’daki en güzel eserlerinden biri olan ve Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1570 yılında yapılmış olan beş asırlık Hüseyin Paşa Camisi, Sakal-ı Şerif’in yanı sıra dört asırlık kilime ve el yazması Kur’an-ı Kerim’e ev sahipliği yapmakta. 42 metrelik Balkanlar’daki en uzun minaresi ve masmavi kubbesiyle görenleri kendine hayran bırakan tarihi cami, içindeki kalem işleriyle de dikkat çekiyor. Her yıl Kadir Gecesi, Sakal-ı Şerif’i görmek için Müslümanların yanı sıra Hristiyanların da ziyaret ettiği cami, bu özelliğiyle bölgedeki diğer camilerden ayırt ediliyor. Proje kapsamında, Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından inşa edilen tarihi Hüseyin Paşa Camisi’nin bahçe duvarının inşası ve çevre düzenlemesinin yapılıp korunma altına alınarak gelecek nesillere aktarılması planlanıyor.

İsmail Samani Türbesi, kuma gömülü kaldığı için inşa edildiği halini korumuş. Orta Asya’da inşa edilen ilk türbe özelliğini taşıyan,Özbekistan’ın Buhara kentindeki İsmail Samani Türbesi, gerek yapım şekli gerekse kullanılan malzemelerden ötürü kendi sınıfındaki mimari biçimin öncüsü olmuş. Yapıldığı dönem itibarıyla işçilik, plan ve süsleme açısından üstün bir sanat değerine sahip ve dünyaca meşhur mimari eserlerden birisi olan türbe, Moğol saldırıları sırasında çölde meydana gelen fırtınaların ardından kuma gömülmesi sonucu tahribattan kurtulmuş. Buhara’da Samani Hükümdarı İsmail Samani için 9’uncu ve 10’uncu yüzyılda yaptırılan türbede, babasının kabri de bulunuyor. Bazı kaynaklar İsmail Samani’nin bir torununun da aynı yerde gömüldüğünü bildirmelerine rağmen, 1927 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazıda, türbede iki kabir olduğu anlaşıldı. İslam dünyasında inşa edilen erken türbe örneklerinden birisi olması dolayısıyla önemli bir yapı olarak görülen türbe, bugüne kadar herhangi bir değişikliğe uğramamış. Tarihçilerin yaptığı araştırmalara göre, çölden gelen kum fırtınalarının ardından kuma gömülen türbe, yüzyıllarca bu şekilde muhafaza olmuş, uzun aradan sonra kumlar altından çıkarılmış. Türbenin, Moğol saldırılarından kurtulmuş olması ve günümüze kadar tahribat yaşanmaması da buna bağlanıyor. TUĞLANIN DEKORATİF AMAÇLI KULLANILDIĞI İLK YAPI Beşik tonoz şeklinde (tuğla ve harçla örülmüş, alttan obruk, yarım silindir biçiminde tavan örtüsü) büyükçe bir sanduka bulunan türbe, dörtgen bir planla tamamen tuğladan inşa edilmiş. Üzeri yine tuğlalarla örülmüş bir kubbeyle kapatılmış. Kubbenin tepe noktasına aydınlatma feneri yerleştirilmiş. Bu fener erken dönem Osmanlı dönemi camilerinin kubbelerindeki aydınlatma fenerlerine benziyor. Dört tarafında dört ayrı, sivri kemerli kapı yer alıyor. Bu kapılardan doğu cephesindeki türbenin esas giriş kapısı. Bunlardan üçü günümüzde pencere vazifesi görüyor.


Balkanlar

Türk Masal Saati’nin

Ye n i D u r a ğ ı K o c a c ı k O l d u

Yeni öğretim yılında Türk Masal Saati etkinÜsküp Yunus Emre Enstitüsü Eğitim Koordinatörü liğini devam ettiren Yunus Emre Enstitüsü, Mer- Furkan Kurt’un anlatımıyla gerçekleşen etkinlikte öğkez Jupa’ya bağlı Kocacık köyündeki “Necati Ze- renciler, Türk masallarından seçkin hikâyelerini can keriya” ilkokulu öğrencileri ile bir araya geldi. kulağıyla dinledi. Unutulmaz bir gün geçiren öğrencilere etkinlik sonrasında Yunus Emre Enstitüsü tarafından Üsküp Yunus Emre Enstitüsü tarafından ilkokulTürk Çocuk Edebiyatı’nın önemli eserleri hediye edildi. larda düzenlenen Türk Masal Saati etkinliği bu yıl Etkinliğin sonrasında Üsküp Yunus Emre Enstitüsü da devam ediyor. Yeni öğretim yılında Türk Masal Saati etkinliğini devam ettiren Yunus Emre Enstitüsü, yetkilileri ise, etkinliğin gerçekleşmesinde emeği geçen Merkez Jupa’ya bağlı Kocacık köyündeki “Necati “Necati Zekeriya” ilkokul müdürü Abdül Recep’e, okul Zekeriya” ilkokulu öğrencileri ile bir araya geldi. öğretmenleri ve çalışanlarına teşekkürlerini dile getirdi.

Türkiye

Burslarını

Kazanan

Uluslararası Öğrenciler Türkiye’de

Türkiye Bursları ile dünyanın farklı ülkelerinden Türkiye’ye giden öğrencilere eğitimlerine katkı sağlayan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, bu yıl da gerçekleştirdiği Türkiye Bursları programı çerçevesinde birçok öğrencinin Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde eğitim almalarına olanak sağladı.

163 ülkeden 106 bin 550 öğrencinin başvurduğu Türkiye Bursları programında, YTB Uzmanları ve akademisyenler tarafından yapılan mülakatlar sonucunda ilk aşamada 2 bin 717 öğrenci Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde burslu olarak yükseköğrenim eğitimi almaya hak kazandı. Yeni akademik yılının başlamasından önce dünyanın farklı ülkelerinden Türkiye’ye giden öğrenciler, YTB Uzmanları tarafından yurtlara yerleştiriliyor. Türkiye Burslarına ilgi her geçen yıl artıyor Bursları programına 165 ülkeden 55 bin 181 başvuru YTB tarafından 2012 yılından itibaren başlatılan Tür- yapılırken, yeni akademik yılında ise bu sayı 163 ülkekiye Bursları programı dahilinde, her yıl 100 civarı ül- den yapılan başvuru sonucunda 106 bin 550’ye ulaştı. keden yaklaşık 5 bin uluslararası öğrenciye Türkiye’de Şu ana kadar Türkiye’de burs almaya hak kazanan yaklaşık akademik eğitim imkânı sunuluyor. 2013 yılında Türkiye 16 bin uluslararası öğrenci burslu olarak akademik eğitim alıyor.

Türkiye olmadan Avrupa Güvenlik Sistemi Kurulamaz

Türkiye Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, Avrupa kıtasının güvenliği Türkiye olmadan güvenlik altına alınamaz, uzun zamandan beri kurulmak istenen Avrupa Ordusu Türkiye Silahlı Kuvvetleri katılmadan kurulamaz, dedi. Madrid’de İspanyol gazetecilerle görüşen Bakan Çelik şöyle konuştu: Türkiye dışında herhangi bir Avrupa ordusu kurulamaz. Biz Avrupa Ordusu kurulmasından korkan ya da bunu özendiren bir ülke değiliz. Fakat siz Türkiye olmadan Avrupa’nın ne güvenliğini ne de geleceğini sağlayamazsınız. Bulgar basınına yansıyan bu demecinde bakan Çelik şu vurguyu yaptı: Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin badi gardı gibi görmek hasta bir bakış açısıdır. Biz bu şekilde düşünenlere, bizimle yalnız güvenlik sorunlarının konuşulmasına, demokrasin ve istikrarın paylaşılmasına gelince bizi yanlarına almak istemeyenlere karşıyız.

Ne yazık ki Türkiye hakkında haritaya bakmadan konuşanlar var diye konuşan Türk Bakan şöyle dedi: Türkiye’nin stratejik değeri çok büyüktür. Türkiye Avrupa demokrasileri düzeyinde bir ülkedir.

Yunanistan ve Bulgaristan’dan demir yolu hattı projesi

Yunanistan ve Bulgaristan’da bulunan bazı önemli limanları birleştirecek demir yolu projesi için mutabakat zaptı imzalandı. Kavala kentinde düzenlenen törende, Yunanistan Altyapı, Ulaştırma ve Şebekeler Bakanı Hristos Spiritzis ve Bulgar mevkidaşı Ivaylo Moskovski, toplam 6 limanı birleştirmesi planlanan demir yolu hattının inşası için mutabakat zaptına imza attı. Elektrikli demir yolu hattının, liman şehirleri olan Yunanistan’ın Selanik, Kavala ve Dedeağaç ile

Bulgaristan’ın Burgaz, Varna ve Tuna Nehri üzerindeki Rusçuk kentlerini birleştireceği belirtildi. İmza törenine katılan Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, törenin ardından basın toplantısı düzenledi. Aleksis Çipras, toplantıda yaptığı konuşmada, demir yolu projesinin jeopolitik ve tarihi önemi bulunduğunu ifade ederek, “İki ülkenin ticari ilişkilerinde ve ekonomik kalkınmasında yeni fırsatlarla birlikte çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.

Savaş başladı

Tarih: 02 10 2017 Konu: Bulgaristan’da siyasi hendek açıldı. Cumhurbaşkanı Radev Başbakan Borısov’a savaş ilan etti. GERB partisi kaynıyor. Bundan böyle Borisov GERB, GERB de Borisov değil. Siyasi bunalımda yeni aşama başladı. Geçen yılın 13 Kasım günü Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in seçim zaferi Başbakan Boyko Borisov’u istifa ettirmişti. 26 Mart 2017’de 3. kez iktidar partisi olan GERB bir lider partisidir. Son 10 yılda Bulgaristan’da GERB Borisov demektir. Borisov da GERB demektir formülü işliyordu. Son 3 günde bu formül işlemez oldu. Bulgar toplumu adına Delyan Dobrev olayı denen bir olay yaşıyor. Bu olayın boyutunda Bulgaristan’da rüşvet dağının doruğu ilk kez göründü. Dobrev GERB yönetiminden biri olarak Haskovo Belediyesinden ve ilinden sorumlu olan genç bir siyaset adamıdır. Ortaya çıkan gerçekte Haskovo belediyesinde ve kamu kurumlarındaki görevlilerin hepsinin onun ya da akrabalarının akrabası olduğu ortaya çıktı. Bu olay GERB partisinde bundan 6 yıl on seçimlerden hemen önce GERB Başkan Yardımcısı, Fiodosieva ile başlamıştı. Bayan Feodosieva’nın meclisteki odasına her sabah 12 börek (baniçka) gelirdi. O da bunları çay, ayran ve bozayla katık ederek höpürdetiyordu. Sonra bıldırcın yumurtaları hikayesi aldı yürüdü. Herkes günde 20 bıldırcın yumurtası yiyenlerin performansından söz ediyordu. GERB’ten bir şey istemek isteyenler yumurtacı olmuştu. Bu yılın Nisan ayında “sucuk” skandalı patladı. GERB Dobriç milletvekili salam sucuk pastırma üreticilerini boğazlamış ve Borisov adına 400 kilo sucuk toplarken yakalanmıştı. Başbakan “ben sucuk yemiyorum” diyerek içine düştüğü durumdan kurtulmaya çalışırken, börekçiyi, yumurtacıları ve sucukçuları GERB’den ve meclisten kendi karar alarak kovalarken, bu defa GERB Meclis Grubu Delyan Dobriv’e sahip çıktı. Partiye korku bastı. Haskovo sökülürse, Stara Zagora, Kavarna, Dobriç, Balçık, Pernik ve daha birçok yerde GERB’in rüşvetçi parti olarak atom bombası gibi patlaması muhtemeldir. Bu olaylar daha 2010’da Botevgrat’ta başlamıştı. Bizim adamlar sistemi belediyeleri bacanaklar ve çotanaklar, Bayan ve Bay sağdıçlar belediyeleri paralize etti. Böylece parti içinde particikler belirdi ve kendi içlerine kapandılar ve merkezin emirlerine kulak asmaz oldular. GERB bugün artık Borisov’a eşit değildir. GERB eşittir Borisov diyen pek kalmadı. Yeni bir siyasi duruma girmiş bulunuyoruz. Haskovo’da Belediye Başkanı Yardımcılarından 4’ü görevden uzaklaştırıldı. Seçmen yeni yerel seçim istiyor. Siyasi analiz: 2009’da Borisov Reformcu Blok (RB) ile sahte bir evlilik yaptı. Kurulan ortak hükümeti kıyaslayarak anlatırsak, RB’un durumu vatandaşlık almak için evlilik yapan birinin durumundan farklı değildi. Reformcu gençlere hiçbir hak tanınmadı. Çok konuşulan reformlardan hiç biri yapılamayınca, dağıldılar. 26 Mart’ta meclis dışı kaldılar. Eylül ayının sonunda (6 ay sonra) gerçek sağ merkezinde yeni bir buluşma ve bütünleşme süreci başladı. Şimdiye kadar Kuneva tarafından yönetilen ve RB içinde orta direk bir parti olan Vatandaşların Bulgaristan Hareketi (DBG) hareketi başkanlığına genç lider Dimitır Delçev seçildi. Delçev birleştirici bir siyasetçidir. “Evet-Bulgaristan” ve “Yeni Cumhuriyet” ve “Güçlü Bulgaristan” partileri ile birlikte sivil toplum örgütlerine uzanıyor. Bunları yazmamın nedeni, program açıklamayan, aşırı sağcı, şoven, faşizan güçlerle sarmaş dolaş olan, azınlıklara saldırılarını şiddetlendiren, kadroları komünist dönem polis, Ordulu ve itfaiyeci çevreden gelen ve “soya dönüş sürecine” katılmış, elleri kanlı ve kirli güçleri siyasetten atacak sağ merkezci yeni bir mayalanma izliyoruz. Delçev, il ve ilçelerde feodal bir düzen durulduğuna işaret ederken, Başbakan Borisov’un yerel idari kanseri temizlemek için erken yerel seçim yapması gerektiğini vurguladı. “Vatandaşların Bulgaristan Hareketi” Başkanı Delçev, 2013 yılından beri yerel düzeyde “rüşvetçilikten beslenen dere-beylik düzenini andıran bir örgütlenmenin olumsuz uğur gibi yayıldığını söylerken, yerel ve ulusal düzeyde GERB içi çelişkilerin sertliğine işaret etti. Artık alevlenen Cumhurbaşkanı Radev Başbakan Borisov çatışmadan doğan siyasi çelişkinin ülkeyi seçime götüreceğini kaydetti. *** 26 Mart seçimlerinde Bulgaristan’da beklenen siyasi değişiklik olmadı. Aşırı milliyetçilerin yasama organına ve daha sonra III. Borisov hükumetinde yuvalanması siyasi gerginliği tırmandırırken, sosyal çelişkileri yeniden alevlendirdi. Geniş kapsamlı çarpışmaya dönüşen siyasi bunalımı aşmak amacıyla yapılan 26 Mart 2017’de erken genel seçimi muhalefeti güçlendirdi. Mecliste iktidar ile muhalefet arasındaki farkı ancak 3-4 oy belirliyor. Seçimde barajı geçemeyen partilerin birleşme ve sivil toplumu kucaklama çabaları başarılı olursa, siyasi tablo değişecektir. Seçimlere katılan partilerin isimlerine bakmamız Bulgar seçmenin ne istediğini anlayabilmemiz yeterlidir: Eşit Haklı Topum Düzeni Hareketi;

3

Rafet ULUTÜRK Cumhurbaşkanı ile Başbakan Birbirine Düştü

“Bulgar Baharı” – Köklü Değişiklikler Hareketi; Bulgaristan İleri Hareketi; Yeni Cumhuriyet Partisi Memnun Olmayanlar Hareketi; “İrade” Partisi vb. Bir politik istek olan sistem değişikliği, 6 Kasım 2016’daki referandumda 2.5 milyon vatandaşın parti listelerine göre yapılan çoğulcu seçim sisteminin, en fazla oy alan kazanır (majoriter) sistemle değiştirilmesini istemişti. Halk totaliter düzen kalıtlarını savunan partileri meclisten atmayı denemişti. Yargı ve meclis bileşimi istekleri rafa kaldırılınca gerginlik arttı. Meclisteki sandalye sayısını 9 arttıran (84 – 95) iktidar partisi GERB bu defa karşısında milletvekillerini 41 arttırarak 39’dan 80’ne çıkaran Sosyalist Parti’yi (BSP) çok daha güçlü ve kararlı buldu. Şunu da hemen belirtelim, 3. hükümetinde güya “Yurtsever Cephe” ile buluşan aşırı milliyetçi, faşizan 3 parti ile birlikte kuran Borisov’tan seçimden ancak 6 ay geçmiş olmasına rağmen, durumun birdenbire yeniden gerginleşmesiyle, üçüncü defa olmak üzere, son günlerde istifasını bir daha sunması yeniden beklenir oldu. Ekonomik ve politik gerginliği patlama noktasına getiren can alıcı sorunlar şunlardır: 6 ay sonra, 2018’de Sofya’da yapılacak olan Avrupa Birliği dönem toplantılarına ilişkin hazırlıkların aksamış olması; Burada Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasını açan nokta, Bulgaristan dış siyasetinden devlet başkanının sorumlu olmasıdır. Bu çelişkinin birinci sahnesi 90 gün sonra başlayacak olan ve 1 yıl sürmesi beklenen Avrupa Birliği dönem toplantılarının yapılacağı Milli Kültür Sarayı (NDK) tadilatında 17 milyon levanın çalınmasıyla başladı ve NDK Müdürü’nün istifaya zorlanmasıyla noktalandı. İkinci perde ise, GERB içinde genç kuşak temsilcisi Delyan Dobrev’ın politik olarak yok edilmesi saldırılarında kristalleşti. GERB içindeki skandallar, partinin rüşvette yenik düştüğünü kanıtladı. GERB mi, Borisov mu kavgası başladı. GERB partisi tabanında olumsuz tümör şeklinde örgütlenenler hayat ve iktidarda hak isterken Borisov’a başkaldıran toplantılar yapmaya başladılar ve Başbakan bu eğilimle ilgili “Cumhurbaşkanını GERB’in iç işlerine karışmakla” suçladı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki ilişkilerin artık beraber bir kahve içilemeyecek duruma geldiği vurgulandı. Yeni durumda Borisov bir yandan parti içinde, öte yandan Cumhurbaşkanıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Askeri Hava Güçleri için alınacak yeni jetlerin “Gripen” mi, “F-16” mı, İtalyan ya da Fransız yapımı mı, yoksa Rus “MİG–19” uçaklarına mı olması, hangarlarda onarım bekleyen MİG savaş uçakları mı onaralım gibi sorunlarda 11 aydan beri Bulgar siyaset kazanını kaynatıyor. Eski Savunma Bakanı reformcu Neşev savcılığa düştü. Bu konuda eski Hava Kuvvetleri Komutanı, bugünkü Cumhurbaşkanı General Radev ile Başbakan orgeneral Borisov arasında sert düello yaşandı. Halen bu düello “silahlı kuvvetlerin modernleşmesi” gereğine sıçradı. Bulgaristan 1 yılda 2. Politik bunalıma saplandı. İlk defa olmak üzere Cumhurbaşkanı Radev “bütün vatandaşların başkanı olmaktan vazgeçerek” siyasette taraf oldu ve sol cephede kanat rolü üstlendi. Cumhurbaşkanının siyasi cepheleşmede cephe seçmesi ve savaşıma girmesi beklenmedik bir gelişme değildir. Radev, başbakan hakkında “Borisov partisinin iplerini elinden kaçırmıştır” dedi. Bir lider partisi hakkında basının “Borisov siyasetten çıkarsa GERB artık GERB olamaz” demesi, yeni bir çarpışmanın başladığına sinyal oldu. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık arasındaki “köprülerin yakıldığını” belirten siyaset yorumcuları, GERB partisinin Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’na temsilci göndermeyeceğine dikkat çekerken, yeni durumda Bulgaristan AB Konsey Başkanlığını üstlenemez, dedi. *** Bu durumda azınlıkların yeri ve durumu ne olacak. Aşırı milliyetçilerin Bulgaristan’daki 3 imam hatip okulu ve Sofya İslam Enstitüsü için yıllık yardım olarak Türkiye’den gelen 2 milyon US Doların durdurulması istekleri “bTV” ekranına düştü. Yayına katılan Baş Müftülük Genel Sekreteri C. Faik, “bizim bu yardıma ihtiyacımız var, dışardan gelmesine izin verilmeyecekse, öyleyse bu parayı Bulgar hükümeti versin” dedi. Bulgaristan’da “Türk yok” iddiasında bulunanlara da, “1989’da Türkiye’ye gitmek zorunda olanlar ile ülkede yaşamaya devam edenler Bulgaristan’da yaşayan Türk etnik topluluğunu oluşturuyor” cevabını verdi. Memleketimizdeki siyasi bunalımın yeni aşamasını yakından izliyoruz.


URAL Der neğinin Faaliyetleri

4 Neriman E. KALYONCUOĞLU

Sahte Edebiyat Sarmaz Konu: Bulgaristan Türkleri Bulgar Edebiyatını Neden Sevemedi. Biz göçmen çocukları eğitim öğretim denizinde Bulgar okullarında yüzmeye başladık. Tarih ve edebiyat dersleri sarmıyordu bizi. Bir tek Türklere, Osmanlıya ve Müslümanlığa karşı konuşulduğundan değil, bizi de aynı maya ile sarmalamaya çalıştıklarından, tiksinti uyanıyordu. Rahatsız oluyorduk. Büyük dedelerimizi Plevne ve Şipka’da öldüren, köy ve şehirlerimizi ateşe verenleri alkışlayacak halimiz yoktu kuşkusuz. ve 10. Sınıflarda Bulgar işçi sınıfı edebiyatını gördük. Nikola Vapsrov’un (1909-1942) “Motor Türküleri” insna danmış şarkılar derlemesi olarak beni etkilemişti. Ezberimde olanlar da var. 23 Temmuz 1942’de idam edilmezden hemen önce kaleme aldığı “Kavga” şiirinde şöyle demişti. Kavga, dedikleri gibi destansı. Ben düştüm. Yerimi başkası alacak… o kadar Burada, bir kişinin lafımı mı olur? Kurşuna diziliş, dizildikten sonra kurtlar. O kadar yalın ve akla yatkın. Ama birlikte olacağız fırtınada, halkım, çünkü sevdik seni. *** Yalın sözler ve çatık kaşlarla yazılmış şiirler. Çektikleri için ödül falan beklemeyen Bulgar şairleri okumak zevklidir. Anlatılan kavga da “cesur” ve “amansızdır.” Aynı havayı, proleter şiir Hristo Smirnenski’nin buram buram halk teni kokan şiirinde de nefes ediyoruz.

2017-18 Türk Dünyası Futbol Turnovası Başladı U R A L D e r n e ğ i n i n

FAALİYETLERİNDEN

Türk Dünyası Dernekleri arasında dostluğu ve kardeşliği daha da pekiştirmek amacıyla her hafta Cuma günleri düzenli bir şekilde gerçekleştireceğimiz futbol müsabakalarının birincisi URAL-BULTÜRK spor takımları karşılaştı. Karşılaşmayı BULTÜRK

6-5 kazandı. İkincisini URAL - Güney Azerbaycan Milli Oyanış Haraketi ile gerçekleştirdik... Sonucunda URAL derneği 7-6 kazandı. Bu turnova yeni yıla kadar devam edecektir. Her şeye rağmen Kazanan dostluk - kardeşlik oldu...

Kalabalıklar Bastırılmış, kudretli bir fırtına gizlidir kalabalıklarda Orada güneş de vardır. Kuşattığında bitimsiz kalabalıklar Kenti, kurşuni bir toz kaldırarak Kaynaşan, kabaran o dalgalanmada Bugünün kaygılarının fırtına bulutları çalkanır Ve gelecekteki mutluluğun Işıldayan belirtileri… Onlar büyük kavga için doğarlar Kahramanları adsızdır Yıldızların sımsıkı kaynaştığı Samanyolundaki gibi tıpkı: Bir başına gözleyemezsek de hiçbir yıldızı Samanyolu nasıl da göz kamaştıran bir ışıltıyla parıldar Güçlü bir yürek çarpar bağrında kalabalıkların Yeni dünyanın yüreği Ve duyduğunda kalabalıklar Silah başına çağrışınca Kükreyen alanları gümbürtüyle doldururlar Paramparça ederler tüm barikattan Ve yürek, kanatlanır yükseklere Yeni dünyanın yüreği Çeviren: Ataol Behramoğlu Ve biz bu edebiyatın doku tınılarını dinlerken Bulgar Türk Çingene Pomak Tatar, Gagavuz kızanların kalbi kamerton yarıyla aynı atıyordu. Kamerton müzikte notaların uzunluğunu ölçme aletidir. O anlarda biz bir koroyduk. Nitekim dersten derse hava hep değişiyordu. Biz şiirle, tarihle dans etmek isterken, coşmak isterken, hemen küp kırılıyor ve hemen her şey değişiyordu. Çok etnikli bir sınıf, bir toplum, çok sesli bir koro gibidir. Birisi esnese, ahenk bozulur, birisi söylemese her şey biter. Ve bu koro kurulamadı. Kurulamadığı için parçalandık ve tüm tüm dağıldık. Oysa biz e istiyorduk, dikensiz bir alanda herkes gibi dans etmeyi. Şöyle hissediyorduk hayatın bir adı olan o şiirsel coşkuyu: Şiir Nedir? Hep birlikte dans eden şu çırçıplak sözcüklere bak! Nasıl da çarpıyorlar herkesi. Tek bir adım atmak yeter bunun için – Çıkarın giysiler inizi Ve dansa katılın siz de. Çırçıplak sözcükler ile insanlar dans ediyor hep beraber. Olay çıkacak şimdi Neyse işte geliyor Şiir Polisi! Devam edelim dansa. Adrian Mitchell Çeviren: Mehmet Yaşın Sahte bir edebiyat sunuldu bize ve sarmadı. Bu nedenledir ki 1950’lerden önce ve sonra oluşan Bulgaristan Türk edebiyatı, Bulgar edebiyatından hiçbir şey almadı, ona benzemedi. Kendi başına boy atarak büyüdü.

URAL Derneğinin KONFERANSLARINDAN


EKONOMİ - BİLİM

Biz Hangi Köşedeyiz?

Aleksandır Dügin: BGSAM Konu: Başkan Trump ve dünyanın yeni haritası. Gelişmeleri birlikte izleyelim Rusya Siyaset Bilimcisi Aleksandır Dugin NeoAvrasyacılık akımının önemli bir temsilcidir. Türkiye konusunda kaderimiz ve yolumuz aynı, ortaklık ve ittifak yapmaya mecburuz deyen, siyaset bilimci bu konuları birçok eserinde işlemiştir. Atlantik Paktı’nın Romanya’ya ve Burgaz liman bölgesine yığınak yaptığı şu dönemde Türkiye – NATO ilişkilerini de ele aldığı, Dünya’daki son gelişmelerle ilgili son yazısını Rusçadan aynen tercüme ettik: Trump Amerikan siyasetinin iki taraflı ana yolundan çıktı. Bu bakıma o beklenmeyen Balkan adayı oldu. Beklenmeyendi, çünkü 60–70 yıldan beri, hatta 100 yıldan beri var oldukları şekilde, ne Cumhuriyetçi ne de Demokrat partileri temsil etmiyor. O belirli ölçüde devamlılık gösteren bir kişi olsa da, onun yürüttüğü seçim kampanyası algoritmasında uluslar arası iliklilerde realizm modeli yansıdı. Uluslar arası ilişkilerde realizm küreselleşmeden vazgeçmeyi öngörür ki, bu nedenle o küreselleşmeyi eleştirirken, odak noktasını ABD milli çıkarları üzerine çekiyor. ABD’nin çıkarları yayılmacılığa devam edilmesini gerektiriyorsa, realizm yayılmacılığın devamını zorunlu kılar. Fakat ABD’nin yayılmacılığa devam edilmesinden çıkarı yoksa realizm hiç kimseye hiçbir problem yaşatmadan yayılmacılığın önünü keser ve bu gidişi durdurur. Kanımca, Başkan Trump’un dış siyaset olarak beyan ettikleri herkesi memnun etmelidir, çünkü ondan önce iktidarda bulunan Cumhuriyetçi, ama aynı zamanda Demokrat idareciler yayılmayı siyasete devam ederken küreselleşmeyi dayatıyordu ya da bunun daha ılımlı bir versiyonu olan CFR yani birkaç kutuplu küreselleşmeyle Avrupa’ya ve Çin’e yayılmaya önem veriyorlardı. Hele de sert tutucu Cumhuriyetçiler bu siyaset çizgisini benimsemişti. Donald Trump ne birinci ne de ikinci yönün temsilcisidir. O 3. bir yol takip ediyor. Bu yol herkese şans tanıyor, çünkü Amerika’daki sorunları göz ardı etmediği dibi, ötekilere de şans tanıyor. Trump bu siyaseti Beyaz Saraya girdiği gün uygulamaya koydu ve adım adım yön değiştirmeden ilerlemeye devam ediyor. Çünkü Başkanlık makamındaki anahtar görevlerin hepsi ya Council on Foreing Relations modelinin geleneksel demokrat temsilcileri ya da Cumhuriyetçi neo-tutucular tarafından işgal edilmiş ve Başkan’ın omuz dayayacağı kimsecikler yoktur. Trump’un kendi takımı yoktur. ABD’de şimdiye kadar benzer ideoloji yoktu ve bu nedenle onun alelacele olmak üzere bir takım toplaması gerekiyor. O tek başına, arkasında kimse olmayan bir kişi gibi davranıyor ve daha önce siyasette rastlanmamış yeni bir yaklaşım uygulayarak hareket etmeye çalışıyor. Bunun bir anlamı da Trump çok karmaşık bir durumda bulunuyordur: Her an onu görevinden (meşru ya da gayrı meşru bir şekilde) düşürebilirler ve biz onun izlediği siyaset hakkında değerlendirme yaparken, fakat biz ondan önceki oluşumların Başkan’a elini kolunu sallayarak hareket hakkı tanımamasına dayanarak nitelendirmede bulunamayız. Fakat Başkan artık bu kişileri birer ikişer değiştirmeye başladı. Örneğin Yakın Doğu, Rusya ve diğer bölgelerle ilgili sorumlu yetkilileri değiştirirken o kendi kadroları olmadığından dolayı, tamamen rastlantı kişiler atıyor. Fakat bu kişilerin hepsi küreselci ve tutucu bakış açılarıyla eğitilmiş kişilerdir, durumu Trump’un anladığı gibi kavrayan kişiler olmadığından dolayı da, yine küreselci ve neo-tutucu kişiler arasından seçip atamalar yapmak zorunda kalıyor. Bu sorun açıktır. Önemli olan Trump’u Rusya ile ilişkilerde gerginliği tırmandırmıyor. O başka “düşmanlardan” söz ediyor, İran ve Kuzey Koye’ye “düşman” diyor, bazen “Çin’e” de ve başka devletlere de saldırıyor. Fakat antiRusya hattındaki gerginlik henüz azalmamıştır. Trump’un saldırgan emperyalist siyasetten, pasifist bir siyasete geçmesi pek kolay olmuyor. Bunu yapmak ist6ediğini de beyan etmiyor. Bu nedenle o, İran, Kuzey Kore ve belki de Türkiye gibi başka saldırı hedefleri arıyor. Aslına bakılırsa o ABD’nin önceki konumunu değiştiriyor. Daha önceki ABD siyaseti radikal İslam’ı ve küreselleşmeyi destekleyici, anti-Rusya yönelimliydi. Başkan şimdi bu siyasi tavrı değiştiriyor. Trump, Rusya’ya karşı tırmandırılan siyaseti kökten değiştirmeye çalışıyor, sivri uçları köreltirken, küreselleşmeyi de gündemden indiriyor. Bu değişikliği yapmak çok zor olsa gerek, çünkü makamlarda çalışanlar hep eski görevlilerdir. Trump’un seçtiği yol budur, fakat ondan her şeyi hemen ve çok kısa bir sürede yapmasını beklemek gerçekçi olmaz. Bu gidişin dünyayı kurtaracak bir yönelim olduğunu düşünmek de yanlış olur, ne ki Amerika için, halkı için yararlı olmaya çalıştığı dikkati çekiyor. Trump’la gurur duymaya erken ama hayal kırıklığına uğramak da yanlış olur. Onun ağır koşullarda adım attığı dikkate alındığında onun bir nebze de olsa devamlılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Konuştuklarına pek bakmamak gerek, çünkü yaptıkları şimdikilik pek fazla değildir. Bu nedenle ben, Trump’a rasyonel bir politikacı gözüyle bakıyorum. Herkes onu kaçık, fazla duyarlı, devamlılık göstermeye biri olarak görüyor. Tam tersi, o süreklilik gösteren biri, fakat elinde gerekli araç gereçler olmadığından dolayı istediğini yapacak durumda bulunmuyor. ABD Başkanı ülke içindeki sol-demokratik, sol-liberal siyasetin kanatlarını kesmek, yani küreselleşme ideolojisini biraz kısıtlayıp buzdolabına koymak istiyor. Bunu yaparken o Amerika’yı küreselleşme sürecinden çıkarmak ve 3. dünya savaşı başlatmamak için, Rusya ile olan gerginliği azaltmaya gayret ediyor. O, Yakın Doğudan çekilmek ve o bölgenin sorunlarının, ortakları olan Suudi Arabistan ile İsrail’e bırakmak niyetindedir. Trump, Türkiye’yi bu işte ortakları arasında görmüyor. Bu cümleden olmak üzere Avrupa -Asya siyaseti için harika ortam sunmuş oluyor ve Rusya, Türkiye, İran ve yine bu gruptan olmak üzere Irak ve Suriye için çok güzel şanslar sunuyor ve bundan yararlanamamak günah olur. Burada “olanaklar gözü” açılıyor. Sonu sonunda bu gelişmelerde başka bir şey çıkmasa bile, bölgedeki en kötü ve saldırgan eğilimler törpülenecek, yararlanmak için birçok başka olanaklar da ortaya çıkacak, çünkü Yakın Doğu’da Amerikan siyasetini hezimet bekliyor ve bu bölge ülkeleri için iyi günlerin yakın olduğuna işarettir. Trup hakkında bu kadar… AVRUPA BİRLİĞİ İkinci konu: Avrupa Birliğinin önünde birkaç seçenek var. Şu dönem AB derin bunalım yaşıyor. Bu aynı zamanda bir ideolojik bunalımdır, çünkü AB içinde egemen olan aşırı sol liberal model, topluluğu yok etmekle birlikte ekonomi, sığınmacılar siyaseti yıkıcı rol görmeye devam ediyor. AB siyasetinde ideoloji kayboluyor ki, bu da AB altına yerleştirilmiş bir mayın gibi etki yapıyor. AB’nin ne gibi derinlik var? CEO-politik egemenliğini pekiştirip De Golle veya Adenauer çizgisine dönmek olanaklı olabilir mi? Şimdiki siyasi elitlerle bu gibi işler yapılamaz. Kendi bağımsız siyaseti olan, egemenliğini sağlamış Rusya ve Amerika arasında kendi yeri almış bir Avrupa’yı ancak Jack Shirak veya Schreuder zamanında gerçekleştirebilirdik. Trump’un göreve gelmesiyle Amerika Avrupa’dan uzaklaşmaya başladı, buz bunu Macron konuşmalarında ve Merkel’in demeçlerinde de duyumsayabiliyoruz. Putin, Avrupa Birliği konusunda gereğinden fazla iyi niyetli olduğundan, Avrupa Amerika’dan kopma siyasetine geçebildi. Demek oluyor ki, Avrupa Amerika’dan kopma şansı el edip başına buyruk bir siyaset izlemek için olanak buldu. Bu üçüncü artıdır. Kanımca, bu gidişe Avrupa elitlerinin tümü, Avrupa bürokrasisi karşı koyuyor. İlginç süreçler gelişse de, Avrupa Amerika’dan kopmaya hazır değildir. Macaristan, Polonya ve Romanya’da olduğu gibi, Atlantikçilik ve NATO siyasetinin en hararetli taraftarı olan güçlelrle de Avrupa Birliği’ne karşı giderek artan güvensizlik belirdi. Şöyle ki, bir bakıma Avrupa Birliği dağılıyor, fakat şimdi AB’de yeniden derlenip toparlanma şansı belirdi. Bu şanstan yararlanamayacakları görüşündeyim, çünkü aşırı sol liberal siyaset çizgisini değiştirebilmek zordur. Bu şansın ortada olmasına karşın, AB’deki durumun feci olduğu görüşündeyim. Bundan dolayı AB içinde harikalar beklemek yanlış olur. Türkiye ile Rusya’yı AB’ye üye almayacaklar. Sonra AB üyesi olma fikri artıkdeğer yitirdi ve gözden düştü, insanlar AB’den kaçma yolları arıyorlar. Sonu sonunda bu birlik artık kimseye bir şey vermez oldu. Rusya AB egemenliğine saygılı olduğu için, AB’nin yeni bir atılıma kalkışması yerinde olurdu, fakat bunu yapacak güçler meydanlarda değildir. Birleşik Amerika da şu dönem AB’ye etkide bulunmak istemiyor.

Burpas Bulgaristan’dan Mutlu Döndü

Plastik ve ambalaj sektöründe yeni yatırımların önünü açmak ve ikili iş görüşmelerinde bulunmak için gerçekleştirdikleri Bulgaristan programı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan BURPAS Başkanı İlker Biliktü, “Sektörel anlamda ortaklaşa çalışmalar gerçekleştirmek üzere önemli işbirliği adımları attık” dedi. Bulgar-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Fikret İnce tarafından verilen “Bulgaristan’da ticaret ve yatırım fırsatları” seminerine katıldıklarını ve kendileri için çok faydalı olduğunu ifade eden Biliktü, “Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliği Ticaret Başmüşaviri Sayın Emrah Sazak’ın da

katıldığı toplantımızda önemli bilgi alış verişinde bulunduk. Bulgaristan bizim için hem önemli bir Pazar hem de Avrupa ülkelerine açılma noktasında yatırım yapılabilecek bir kapı durumunda” şeklinde konuştu Fuar programı sırasında ise ikili iş görüşmeleri gerçekleştirdiklerini ve Türkiye‘nin Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe ile de görüşme imkanı bulduklarını söyleyen BURPAS Başkanı İlker Biliktü, “BURPAS olarak plastik sektöründe faaliyet gösteren 100’e yakın üyemiz ile birlikte yurtdışı temaslarımızı arttırarak sürdüreceğiz. Bundan sonra sırada Yunanistan var” dedi.

Sofya Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği, Bulgaristan’a ihracat ve bu ülkede yatırım imkanlarının tartışıldığı Bulgaristan’da Ticat ve Yatırım Fırsatları konulu bir seminer gerçekleştirdi. Ülkenin en büyük fuar organizasyonu olan Filibe Uluslararası Teknik Fuarı kapsamında düzenlenen seminerde konuşan BULTİŞAD’ın iki ülke ilişkilerine değer yaratma vizyonuyla hareket ettiğini bildiren İnce, seminere katılan 350 firmayı dernek üyeliğine davet etti.AB sürecinde Bulgaristan mevzuatının büyük bir gelişim yaşadığını vurgulayan Fikret İnce, yatırımcılar için güvenli bir ortam sağladığının altını çizdi. Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani, Türk vatandaşlarına ve özellikle işadamlarına vize kolaylığı sağlanmasının iki ülke arasıdnaki ticaret ve yatırım ilişkilerine ivme kazandıracağını bildirdi. Sofya Ticaret Başmüşaviri Emrah Sazak, iki ülke arasındaki ticaret ve yatırımda pozitif ivme yakalandığını belirterek, işadamlarının mevcut imkanları birlikte daha iyi değerlendirebileceğini dile getirdi. DEİK Türkiye-Bulgaristan İş Konseyi Başkanı

kapısında zaman zaman 20-25 km’yi bulan TIR kuyruklarına değindi ve bu sorunun çözümü doğrultusunda iki ülke kurumları nezdinden çalışmalarına yoğun bir şekilde devam ettiklerini dile getirdi. Seminere katılan Türk EXIMBANK temsilcisi, Bulgaristan ve Avrupa Birliği’ne ihracat yapmak isteyen ihracatçılara dış ticaret finansman enstrümanları hakkında bilgiler verdi. Toplantı sırasında katılımcılara, Sofya Ticaret Müşavirliği tarafından hazırlanan ‘Bulgaristan Ticaret ve Yatırım’ rehberi dağıtıldı. Rehberde; Türk ihracatçılarının AB’ye ihracatında Bulgaristan’ın lojistik üs olarak sunduğı potansiyel ve avantajlar, Bulgaristan ve Türkiye arasındaki ticaret ve yatırım ilişkileri, Bulgar – Türk Ticaret ve Sanayi Odası ve Sofya Ticaret Müşavirliği’nin sunduğu hizmetler gibi konular yer alıyor.

Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Kati Piri, Bulgaristan sınır güvenlik görevlilerinin kara yoluyla Türkiye’ye tatile giden Avrupalı Türkleri, “baskı ve sindirme yoluyla rüşvet vermeye zorladığını” söyledi. Konuyu Avrupa Birliği Komisyonu’nun gündemine taşıyan ve bir rapor sunan AP Türkiye raportörü Kati Piri, Avrupalı Türklerin, Bulgar sınır güvenlik birimlerinin karıştığı yolsuzlukların kurbanı olduğunu vurguladı. Kati Piri Avrupa’da yaşayan ve tatil için Türkiye’ye giden Türklerin 14 saate yakın güneş altında bekletildiklerini kaydetti.

Kati Piri’nin raporuna göre Bulgar polisi Avrupalı Türkleri rüşvet vermeye zorladı, kaynağı belli olmayan nakit cezalar yazdı, dezenfeksiyon gerekçesiyle araçları zorla yıkattı. Ödemeyi reddedenler uzun süre kuyrukta bekletildi. Türkiye raportörü Kati Piri, Bulgaristan’ın 10 yıldır AB üyesi olmasına rağmen sınırdaki yolsuzlukların önlenemediğine dikkati çekti. AP Türkiye raportörü Kati Piri, AB Komisyonu’nun bu sorunu ciddi biçimde ele alması gerektiğini vurguladı.

AB Pazarına Giriş İçin Lojistik Üs Bulgaristan Bulgar-Türk Ticaret Sanayi Odası (BULTİŞAD) ve Osman Ak ise Kapıkule sınır

Bulgaristan Avrupalı Türkleri rüşvet vermeye zorluyor

Gazprom ve Bulgaristan, Türk Akımı’nı görüştü

Gazprom Başkanı Aleksey Miller ve Bulgaristan Enerji Bakanı Temenujka Petkova ile bugün yaptıkları görüşmede Türk Akımı doğalgaz boru hattı üzerinden gaz sevkiyatını ele aldı. Gazprom’dan yapılan açıklamaya göre Miller ve Petkova, Rusya ve Bulgaristan arasındaki enerji işbirliğini masaya yatırdı. Açıklamada “Taraflar, özellikle Rus gazının Bulgaristan’a sevkiyatı ve Türk Akımı’nın inşası

çerçevesinde Rus gazının Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya transferine ağırlık verdi” dendi. Güney Akımı projesiyle Rus gazını Avrupa’ya taşıma planları yapan Bulgaristan, projenin rafa kaldırılması nedeniyle planlarını hayata geçirememişti. Rusya, Türk Akımı’nın inşasıyla birlikte Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya gaz sevkiyatı yapmayı planlıyor.

5

Şakir ARSL ANTAŞ Büyük Tehlike Rusya

Konu: Bulgaristan hükumetinin dış siyaset değerlendirmesi. 2016 yılı Bulgaristan ulusal güvenliğiyle ile ilgili 2016 yılı değerlendirmesi III. Borisov hükümetinde görüşüldü ve onaylanmak üzere halk meclisine gönderildi. Bulgar hükümeti, Bulgaristan’ın geçen yıla ilişkin ulusal güvenlik raporunda, en büyük dış politika tehlikelerinden birinin Rusya olduğuna işaret ediliyor. Bulgar hükümeti Moskova’ya karşı ilk kez bu kadar sert suçlama ve nitelendirmelerde bulunmuştur. Belgede şöyle deniyor: “Rusya’nın etkinlikleri bölgesel istikrarsızlığın temeli olup ana hedefimiz olan bütün, özgür ve barışçı Avrupa için tehlike uyandırıyor. Şahsen Başbakan Boyko Borisov tarafından imzalanan raporda aynen şöyle deniyor: “ Balkanlar ve Karadeniz bölgesinde olduğu gibi, Rusya’nın askersel imkânlarını arttırdığı ve savaş etkinliklerini yoğunlaştırdığı Doğu Akdeniz bölgesinde de özellikle olmak üzere güvenlik için tehlikeler tırmanıyor. Avrupa kıtasının kıyılarında devam eden çarpışmalar ve kalıcı istikrarsızlık ve güvensizlik kaynağına dönüşen kesimler de güvenliksiz bölgelere ekleniyor.” Raporda olumsuz anlamda olmak üzere Rusya’ya geniş yer ayrılıyor. Güvenlik için dış ortam bölümünde şöyle deniyor: “Yasa dışı işgal edilen Kırım Adası’na modernleştirilmiş Rus askeri güçleri yığılması, adanın Rusya ekonomisine ve sosyal yaşamına katmak için devam eden yoğun çabalar ve aynı zamanda Rusya’nın Karadeniz petrol alanlarına da yayılarak yoğunlaşan bölgesel çabalarında kendini belli ederken, Karadeniz bölgesinin ceo-stratejik dengesi bozuluyor.” Rusya Federasyonunun NATO ve Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinin bozulması da önemli bir sorun olarak rapora alınmıştır. Bu gelişmeler Avrupa güvenlik mimarisini ciddi surette sınıyor. Sofya’da çıkan “Sega” gazetesi rapordan şu noktalara işaret ediyor. “Klasik silahlar alanında uluslararası anlaşmalara uymayan ya da seçmeli uyan, bağımsız devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygısı olmayan, enformasyon savaşları yürüten ve sebrit stratejilerinden yoğun bir şekilde yararlanan Rusya, Avrupa güvenliği konularında diyalog masasına dönülmesini ve kalıcı siyasi çözümler bulunmasına engel oluyor.” Rusya’nın etki alanlarını yeniden ele geçirme ve genişletme yolunda Rusya’nın arasız çabaları bunalımların derinleşmesine neden oluyor, görüşüne yer veriyor. Bu olaylara, “hak eşitliğine dayanan ve karşılıklı yarar sağlayan bazı işbirliği alanlarında ve hatta ulusal güvenlik ve egemenliğin korunmasına dayanan, ekonomik, askeri ve kültürel alanlarda bile rastlanıyor”, deniyor. Bulgar hükümeti, ulusal güvenliğimiz için tüm olanakların Rusya ile sınırlı olmadığına işaret ediyor. Raporda özellikle belirtilen bu nokta, Bulgaristan’da sözde “var olmayan azınlıklarla ilgili” komşu devletlerin devam eden ve yeni beliren istemleridir, deniyor. Raporda, bu isteklerin Bulgar ulusal güvenliği ve uluslararası normlara ters düştüğüne yer veriliyor ve şöyle deniyor: “Bölgedeki Bulgar topluluklarının asimilasyonu ve kendi içine kapanmaya zorlandıkları ve özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra Bulgaristan sınırları dışında kalan Bulgarlaın temel insan haklarının çiğnendiği dikkati çekiyor. Suriye’de devam eden çarpışmalar, Suriye iç savaşının neden olduğu, Afganistan ve bazı Afrika ülkelerinden gelen sığınmacı seli de Avrupa Birliği ülkeleri için barış ve güvenlik için tehlike olarak gösteriliyor. Raporda, Fransa, Almanya, Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinde 2016’da meydana gelen terör olayları ve sığınmacı seliyle gelenler arasından terör hücreleri oluşturulmasının gelecek için büyük bir tehlike oluşturduğuna işaret ediliyor. Bulgar meclisine onay için sunulan güvenlik raporunda, İngiliz “brexit” kararının kısa ve uzun vadede güvensizlik durumu yarattığına dikkat çekiliyor. İngiltere’deki Bulgaristan vatandaşlarının hakları ve iş ortamı için güvensizlik belirdiğine işaret ediliyor. Sibrit saldırıların Bulgaristan’da olduğu gibi AV ülkelerinde de tehlike ve güvensizlik yarattığı belirtiliyor. Raporda, Dış ülkelerin aslı olmayan haberler yayarak, propaganda kampanyaları düzenleyerek, yalan haber ve iddialarla halkın kafasını karıştırarak, yönlendirici enformasyon yayarak, parti ve popülist örgütlere para vererek, halkı şaşırtmak amacıyla bazı parti liderlerini ve siyasi çevreleri direk olarak destekleyerek kendi hedeflerine ulaşmaya çalışmaları da endişe vereici gelişmeler arasında sıralanıyor. Faktor.bg


http://www.hurriyet.com.tr/gelecegin-meslekleri-sanayi-4-0la-sekillenecek-40544602 6

AİLE

Yeni Haber Gazetesine

Teşekkürler

Bulgar Gazeteciler Edirne’de

Basın Yayın Enformasyon Edirne İl Müdürlüğü ile Bulgaristan’ın EdirneBaşkonsolosluğu işbirliğinde Bulgaristan Haskovo’lu gazeteciler Edirneli gazetecilerle, sabah kahvaltısında buluştu. İki ülkenin gazetecileri, proje kapsamında tanışarak kaynaşma imkanı buldu. Edirne ile Bulgaristan’ın Haskovo şehrinde görev yapan basın mensupları ikili ilişkilerin geliştirilmesi, kaynaşma, iki ül-

kenin gazetecileri arasında iletişimi arttırmak, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirme, şehirlerin çeşitli açılardan tanıtımlarının yapılması amacıyla bir araya geldi. Basın Yayın Enformasyon İl Müdürlüğü ile Bulgaristan Edirne Başkonsolosluğu işbirliği ile hazırlanan program kapsamında 3-4 Ekim tarihleri arasında Edirne’de bulunacak Haskovolu gazeteciler, şehrin tarihi mekanlarını gezme ve bazı kurumları da ziyaret etme imkanı bulacaklar.

H a s k o v o B a s ı n Te m s i l c i l e r i Edirne Ticaret Odasını ziyaret etti.

Haskovo Basın Temsilcileri Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Recep Zıpkınkurt’u ziyaret etti. Edirne Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürü Uğur Ülgey koordinatörlüğünde Edirne Bulgaristan Konsolosu Andon Andonov’un katılımı ile Haskovo Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Nedyalka Kostova Dimitrova, Haskovo Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nikolay Mulishev Grudev Darik Radyosu temsilcilerinden Zhivka Todorova Dancheva ile Hristo Petkov Hristov, BTV Televizyonu temsilcilerinden Maria Vasilece Georgieva ile Andrey Veselinov Danchev,Stara ;Zagora Radyosu’ndan Zlatka Dimitrova Mihaylova Naydenova, H News Televizyonundan Tihomir Yanchev Petkov ve serbest gazeteci Yanko Naydenov Naydenov’un oluşturduğu heyet Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Recep Zıpkınkurt’u ziyaret etti. Edirne Ticaret ve Sanayi Odası’nın çalışma yapısı hakkında bilgiler veren Zıpkınkurt, komşu ülke Bulgaristan’daki en yakın partnerlerimizden Haskovo şehri ile dış ilişkilerini güçlü bir şekilde sürdürdüklerini ve Haskovo Ticaret Odası ile sık sık bir araya geldiklerini belirtti.

ETSO Yönetim Kurulu Başkanı Recep Zıpkınkurt, “Odamız ve Bulgaristan’ın Haskovo, Burgaz ve Yambol Odaları ile işbirlikleri bulunmakta. İki ülke ticaret temsilcileri olarak Bulgar – Türk iş adamlarının yaşadığı sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri sunmak adına toplantılar düzenleyip istişarelerde bulunuyoruz. Bulgaristan ve Edirne iş dünyası temsilcilerini bir araya getirip ikili iş görüşmeleri düzenliyor, ticaret ve turizm alanında ne gibi işbirlikleri yapılabileceği konusunda fikir alışverişi yapıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan vize sorunu ile ilgili attığımız adımlar neticesinde, Bulgaristan’ın üst düzey makamları ile görüşerek vize sorununu çözüme bağladık. İki ülkenin yatırım imkanları, ticari fırsatları, karşılaşılan engeller ve olası işbirlikleri adına çalışmalarımız devam etmekte” dedi. Konuşmasının sonunda Zıpkınkurt, geçtiğimiz aylarda Türk, Yunan ve Bulgar gazetecilerinin bir araya geldiği ‘Barış Gazeteciliği, Medya ve Çatışmaların Çözümü’ söyleşinde açıklanan ve üç ülke gazetecilerinin de yer alması planlanan dijital platform üzerinde çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

Razgrad Valisi Sn. Günay HÜSMEN’i Ziyaret

REFERANDUM BİTTİ,

B A R Z A N İ N E YA P A ( B İ L İ ) R İsmail CİNGÖZ Üç haftadır Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) diğer bir tabirle Mesut Barzani idaresindeki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin bağımsızlık referandumunu yazıyoruz. Hafta içerisinde bölgesel gelişmeler gündemin ana ekseninde olması bizi yine aynı konuya yöneltti. Şimdi ne olacak? Irak Kürtleri 1. Körfez Savaşı (1990-1991) ile fiilen elde ettikleri otonomiyi, Irak’ın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından işgali (2003) ile de Anayasal olarak hukuki zemine oturtmayı başardılar. 2010’da Ortadoğu’yu etkisi altına alan Arap Baharı ile ortaya çıkan DEAŞ/IŞİD ile mücadele adı altında elde ettiği fırsatlar ile artık bağımsızlık zamanı geldiğine inanan Barzani 25 Eylül 2017 günü “Bağımsızlık Referandumu” oylamasını gerçekleştirdi. Türkiye, İran, Suriye ve Irak Merkezi Hükümeti (Bölge Ülkeleri) ile zahiren de olsa Batı’nın bütün uyarılarına rağmen yapılan bağımsızlık referandumunu %93,29 EVET olarak açıklayan Barzani henüz bağımsızlık ilan etmedi, edemedi. Çünkü dört tarafı ablukada olduğu halde bağımsız bir Kürdistan’ın yaşama şansının olmadığını görmüştür. Fakat Merkezi Hükümete ve bölgedeki diğer Kürt gruplara karşı önemli psikolojik kazanımlar elde etmiştir. Esasında elde ettiğini zannetmektedir desek daha doğru olacaktır. Zira Barzani, bu bölge üzerinde hesabı olan güçlerin elinde kullanılmaya hazır halde tutulacak ve “Bağımsızlık ilan etmek tehdidi adı altında” her fırsatta ortaya sürülecektir. En iyi kullanım alanı da şüphesiz Büyük Ortadoğu Planı (BOP) kapsamında olacaktır. Genel manada bilindiği üzere; “Kuzey Afrika’nın Akdeniz sınırlarından bütün Ortadoğu ile birlikte Hindistan’ın batısına kadar çoğunluğu Müslüman nüfusu barındıran geniş bir coğrafi alanda yer alan ülkelerin; siyasi, sosyal, ekonomik, güvenlik, hukuki, eğitim ve bilgi boyutlaryla değişim ve dönüşüm hedefleri ile ABD’nin Soğuk Savaş’ın ardından “Yeni Amerikan Yüzyılı” adlı bir projedir BOP[1]”. Ve ana hedeflerinin “Ortadoğu petrolleri, doğalgazları ve su havzalarının kontrol altında olacak şekilde” ülkelerin sınırlarının değiştirileceği ve gerekirse uydu yeni yeni devletler kurulabileceğini artık bilmeyen yoktur. Barzani’yi kullanan güçlerin BOP kapsamında “Bağımsız Kürdistan” ile sınırların değiştirilme ayaklarından birisinin hayata geçirilmeye çalışılacağı[2] beklenmektedir. Fakat bu oluşuma bölge ülkelerinin izin vermeyeceği görülmüştür. Bu izin vermemenin “Gerekirse savaşırız” boyutunda olacağı gerçekleştirilen askeri tatbikatlarla da gösterilmiştir. Çünkü Barzani Kürt devletinin Irak’ın kuzeyi ile sınırlı kalmayacağı, ilk fırsatta Akdeniz’e, Karadeniz’e ve Kafkaslar bölgelerine genişlemek için hamleler yapılacağı bölge ülkeleri tarafından gayet iyi bilinmektedir. Barzani’nin harekete geçirilmesi halinde bölge ülkelerinin direnecek olması, etnik milliyetçi tabanlı bölgesel bir savaşı doğuracağını da bütün dünya idrak etmektedir. Çünkü Ortadoğu’da bölgesel bir savaşın kontrolden çıkması “Üçüncü Dünya Savaşı” nı doğuracaktır. Bunu bilen bölge ülkelerinin tepkisini gören Barzani’nin arkasındaki güçler, daha uysal hareket etmesini salık vermek duruma geçecekledir. Ayrıca bölge ülkeleri ile birlikte Rusya ve Çin’in desteği de alınmadan bağımsızlık ilan edilemeyeceği anlaşılmıştır. O halde doğrudan savaş yerine “Adım adım uzlaşı ve zamanla kurumsallaşarak bağımsızlığı elde etme” yolunun tercih edilmesi cihetine gidileceği değerlendirilmektedir. Kurumsallaşmaya da Kerkük dâhil hukuki statüsü tartışmalı bölgelerden başlanılacaktır. Referandum sandığına gitmeyen Türkler ve Arapların zamanla entegrasyonlarının sağlanarak, zaten değiştirilmiş demografik yapının birbiri ile kaynaştırılması başarılacak olursa hali hazırda devam eden hukuki sorunun da çözülebileceği elbette hesaplar arasındır. Bölge ülkeleri tarafından her ne kadar bağımsızlık kararına sert tepki gösterileceği ortaya konuluyor olsa da sert ambargolar İran dışında henüz devreye konulmamıştır. Dolayısı ile petrol üretimine devam edecek olan Barzani uluslararası alıcıları ile elde edeceği gelirin Merkezi Hükümet ile paylaşımını da bir şekilde çözmenin yollarını bulmayı deneyecek ve kuvvetle muhtemeldir ki başaracaktır. Bu başarıda Türkiye’nin tavrı en önemli belirleyici hususlardan biri olacaktır. Bölge ülkelerinin ortak ve kararlı hareketi tarafların tutumunu etkileyecektir. Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye ziyareti, Türkiye Genel Kurmay Başkanı’nın İran ziyareti bu kapsamda önemli bir gelişmelerdir. Çünkü Türkiye veya İran’ın bir Irak operasyonu olacaksa başarılı olmak için birlikte hareket etmekten başka çıkar yolları yok gibidir. Esasında ABD ve Avrupa merkezli Batı ile Rusya’nın esas meselesinin bir Kürt devleti olmadığı, meselenin Kerkük başta olmak üzere bölgenin yeraltı kaynaklarının kimin tarafından kontrol edileceği özelinde olduğu da artık bilmeyen kalmamıştır. İsrail’in de “Kukla bir Kürt devleti ile uğraşacak bölge ülkelerinin kendisini rahat bırakacakları” beklentileri bilinmektedir. Bu durumda Barzani’nin konumu, yeri ve önemi de “Kullan at” kabilinde olacaktır. Büyük güçlerin yeni bir vekâlet savaşı durumunda en fazla zararın yine kendilerine olacağını Suriye ve Esad örneğinde görüldüğü üzere bilmesi gerekir. Bu arada Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi bürosuna silahlı ve bombalı saldırılar yapıldığı[3]3 haberleri gelmektedir. Saldırıyı IKYB gruplarının yaptığı düşülmektedir. Fakat Ortadoğu’da ısrarla çatışma çıkmasını isteyen güçlerin provakatif eylemler yapıyor olabileceği ihtimali de düşülmeli ve itidalli olunmalıdır. Zira Türkiye’nin Kerkük Türklerine karşı duygusal hassasiyetleri özellikle kaşınıyor olabilir. Fakat eğer Barzani gruplarının yaptığının tespit edilmesi halinde; Türkiye ve Türk Dünyası kamuoyunda (uluslararası hukuk kapsamında) gerekli ihtarların en yetkili makamlar tarafından yapılacağı beklentisi vardır


SANAT TARİH

Türk akademisyen yeni kitabını Bulgaristan’da tanıttı Kırklareli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ahmet Altay, 20-21 Eylül 2017 tarihleri arasında Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da düzenlenen “Digital Libraries and Education” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. Kırklareli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ahmet Altay, 20-21 Eylül 2017 tarihleri arasında Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da düzenlenen “Digital Libraries and Education” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. Bulgaristan üniversite ve halk kütüphanelerinde görev yapan yönetici ve kütüphanecilerin ilgiyle takip ettiği panelde konuşan Öğretim Görevlisi Dr. Ahmet Altay, bilgi toplumuna geçiş sürecinde Turkiye’de ve Bulgaristan’da halk kütüphanesi hizmetleri (The Public Library Services in Turkey and Bulgaria in the Transition Process to Information Society) isimli kitabını da tanıttı.

ilk kapsamlı çalışma olduğunu belirten Dr. Altay, “Çalışmada ilk defa bilgi toplumunun halk kütüphanesi unsurları ve hizmetleri üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Ayrıca eser Bulgaristan’daki ve Türkiye’deki halk kütüphanesi hizmetlerini karşılaştırmalı olarak ele alan ilk çalışmadır. Komşu ülkemiz Bulgaristan ile altı yüzyıla yakın ortak kültür ve tarih mirasına sahip olmamıza rağmen Türkiye’de Bulgaristan ile ilgili yazılmış kaynakların sayısının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu durum kütüphanecilik ve kütüphaneler hakkındaki yayınlar içinde geçerlidir” dedi. Altay, konuşmasının ardından dinleyicilere hediye ettiği kitaplarını imzaladı.

Eserin hem Türkiye’deki hem de Bulgaristan’daki Halk kütüphanelerini bilgi toplumu ekseninde ele alan

“Türk Dünyasında Bir Bulgaristan Türkü” Kitabının taktimi

SINAV KOLEJİ Sahibi Hasan MUTLU’ya A K P a r t i İ s t . M i l l e t v e k i l i m i z e

kitabımızı taktim ettim

kitabımızı taktim ettim

Mehmet CEYLAN Abimize kitabımızı taktim ettim

Erdoğan ASLIYÜCE Büyümüze

Az. Konsolosu Mesim HACİYEV’e

kitabımızı taktim ettim

Yılmaz ÇOLAK Beyefendiye

kitabımızı taktim ettim

İsmail Kahraman Abimize

kitabımızı taktim ettim

Yılmaz KARACA Beyefendiye

kitabımızı taktim ettim

Musa Serdar ÇELEBİ Beyefendiye

Mehmet Beyefendiye

Musa VATANSEVER Beyefendiye

Ferda ER Hanımefendiye

kitabımızı taktim ettim

kitabımızı taktim ettim

kitabımızı taktim ettim

kitabımızı taktim ettim

kitabımızı taktim ettim

7

Musa VATANSEVER

Bağımsızlık günü Konu: Önemli olan Tatil Olması… Bağımsızlığı Gizleyen Anlaşma Bu sene 22 Eylül’de Bulgarlar çifte bayram kutladı. Birisinde, bundan 145 yıl önce Osmanlı hazine altınlarıyla yüklü bir kervanın Kocabalkan’ın Araba Konak geçidinde Bulgar haydut çeteleri tarafından soyulması törenle anıldı. Hırsızlar yakalandıktan sonra idam cezası aldı. Sofya’da ipte sallanan Dimitır Obşti hırsız çetesinde rol alanların ve yakınlarının torunları büyük bir gururla dedelerinin hırsızlığını anlattılar. Başka bir ülkenin tarihinde komitacıların yaptığı hırsızlıkların şak şakrak bayram havasında kutlandığını işitmedim ve görmemiştim. Bizde artık yeni faşistler, şovenler, aşırı milliyetçiler iktidar ortağı olunca Türk düşmanlığı her kaptan taştı, gizli kapaklı bir şey kalmadı. Hırsızlığın doruk yaptığı bir ülkede yaşamı anlayabilmemiz ve 27 yıldan beri rüşvette karşı bir kanunun neden çıkarılamadığını, neden hiçbir soyguncunun tutuklanmadığını, neden milyonerlerin, fidye için insan kaçıranların sefa sürdüğünü anlayabilmemiz çok kolaylaştı. Biz hırsızlar ülkesinde yaşıyoruz. *** İkinci anma töreni 109 yıl önce, 22 Eylül 1908’de Bulgaristan’ın bağımsızlık ilan etmesiyle ilgilidir. Bu, Çar Ferdinand öncülüğünde atılmış bir adımdır. Üçüncü Bulgar devletinin egemenlik günü olarak anılır. Bu konu, Bulgar tarihinde çok tartışılan bir konudur. Bulgar tarihçilerinden Nikola Grigorov, “Ferdinand gizli bir anlaşmayla Türkiye’den bağımsızlık elde etti, fakat anında bağımsızlığımızı Rusya’ya tepsi içinde gönüllü verdi” başlıklı bir yazı yazdı ve gerçekleri şöyle anlattı: “Bulgar tarihi bugün de, Rusya ve Sovyetler Birliği ile ilişkilerimiz konusunda sahtelikler ve kuyruklu yalanlarla doludur.” Araştırmacı tarihçi “Faktor” yayınına şöyle diyor: ”Rusya yüzünden 19. Ve 20. Asırlarda 3milyon nüfuslu 93.4 bin kilometre kare toprak kaybına uğradık.” Bu konuda birçok kitabı da olan tarihçi Grigorov bazı soruları şöyle yanıtlıyor: Soru: 1908’in 22 Eylül günü, Bulgaristan’ı Avrupa’nın politik haritasına çeviren gündür. 500 yıldan sonra Bulgar Çarlığının yeniden kurulduğu gündür. Her ülkenin bağımsızlığını kutlaması normaldir. Bizde 22 Eylül neden yalnız tatil günüdür. Bu günü neden milli bayram olarak kutlamıyoruz? Yanıt: 1944’ten sonra Bulgaristan’da, bizi Rusya’ya bağlayan ve yükümlü kılanlar dışında tüm öteki gerçek Bulgar ulusal bayramlarını önemsizleştirilmiş, gözden düşürülmüş ve hiçe sayılmıştır. Bu nedenledir ki, bugün de Bulgar tarihi Rusya, Sovyetler Birliği ve yine Rusya ile olan ilişkilerimizle ilgili sahtekârlıklarla ve kuyruklu yalanlarla doludur. Bu yalanlardan birisi, okul kitaplarında yer alan ve birçok tarih eserinde işlenen, 1877 / 1878 Osmanlı Rus Savaşında 200 000 (iki yüz bin) Rus asker ve subayının öldüğüne ilişkindir. Bir defa bu savaşa katılmak için Tuna nehrini geçip Bulgaristan’a saldıran Rus askeri gücünün toplamı 193 000 (yüz doksan üç bin) kişidir. Ölü sayısı da 22 bin 391 kişidir. Burada 177 709 ölmemiş Rus ölü olarak gösterilmiş yani yalan 8 defa abartılmıştır. Üstelik Bulgaristan’ın Ruslar tarafından istila edildiği gün olan 3 Mart 1878 tarihini, Bulgaristan’ın bağımsızlık ve kurtuluş günü olarak, milli bayram günü biçiminde kutluyoruz. Hem de biz bu işgali çok ama çok pahalı ödedik. Bu uğurda can veren Bulgarların anıtı dikilmemiştir. Memleket baştanbaşa Rus anıtlarıyla doludur. Soru: 2008 senesinde “Bağımsızlık Gününün” 100. Yıldönümünü gereği gibi kutlamadık. O zaman Başbakan Sergey Stanişev’ti. Bu neden böyle oldu? Yanıt: Bağımsızlık günü hep küçümsendi. Son dönemde bağımsızlık günü bir kutlama günü olarak, Doğu Rumeli’nin ilhak edildiği 6 Eylül’ün de çok gölgesinde kaldı. Bunun ana nedeni, özellikle olağanüstü yetenekli bir tarihçi olan belgeselci Bay Tsoço Bilyarski’nin, Bulgaristan’ın bağımsızlık ilan etmesinden öncesi döneme ait olan bir belgeyi tesadüfen bulmasıdır. Bu belge bir gizli Rusya-Bulgaristan sözleşmesidir. Bu anlaşmayla Bulgaristan Rusya’dan yüzde yüz bağımlı duruma gelmiştir. Bu evrak henüz lise ve üniversite tarih kitaplarının hiç birisine alınmamıştır. Bu anlaşmanın 10. Maddesinde, Bulgaristan’a Türkiye’den bağımsızlık elde etme hakkı tanınıyor denirken, Bulgaristan bağımsızlığını Rusya’ya tepsi içinde gönüllü olarak sunmuştur. Soru:Şimdiyekadarbilinmeyenbugizlibelgedetamolaraknedeniyor? Yanıt: Bu gizli antlaşmada aynen söyle denmiştir: “Bir yanda Rusya Dış İşleri adına hareket eden, Çar hazretleri, Büyük Dük Vladimir Aleksandroviç ve General Molozov ve öte yanda Çar hazretleri ve Bulgaristan Prensi, onunla birlikte saygın Dış İşleri Bakanı D. Stançev, Savunma Bakanı D. Nikolaev ve Prensliğin Peterburg’ta bulundurduğu ve Bulgaristan’ı temsil eden diplomatik ajan olmakla birlikte, Evksinograd’da işbu gizli anlaşma imza altına alınmıştır: 1895’te Rusya ile imzaladığı, 1898’de onayladığı ve daha sonra 1895’te değiştirilen ve yeniden onaylanan ikili antlaşmaya bağlılığını yeniden teyit eden Bulgar Prensliği, dış siyaset alanında Makedonya – Edirne konusuyla ilgili ne gibi sorunlar varsa tümünü Rusya Dış Politikası Yönetimine devretmeye hazır olduğunu; bu sorunun gelecekte gündeme getirmemeyi ve askeri güç kullanarak da gündeme getirmeye çalışmayacağını bir daha teyit etmiştir. Bulgaristan, topraklarında kurulan Makedon çeteleri üyelerini tutuklamak da bu arada, her Makedon hareketini etmeyi üslenmiştir. Rusya ise aynı ilkenin Sırbistan tarafından da uygulanmasını sağlamayı üstlenmiştir.


8

BULTÜRK ETKİNLİKLERİ

NOGAY Kardeşimiz BULTÜRK’te

B U LT Ü R K İ Z M İ R Temsilcimiz İstanbul’da


BULTURK ETKİNLİKLERİ

9

BULTÜRK Derneği Bulgaristan Ankara Büyükelçiliğinde Bizler son göçle buraya geleli 28 yıl oldu. 28 yıl bir nesil demektir. İlk defa dinleniyoruz, ilk kez muhatap alınıyoruz. Konulara yapıcı yaklaşımınıza teşekkür ederiz. “Bu Büyükelçilik sizin de elçiliğinizdir” sözleriniz bizi onurlandırdı. Sayın Bayan Neynski, Yaratanın insanoğluna verdiği en büyük nimetlerden biri de UNUTMAKTIR. Bizler VATANIMIZI unutamadık. Bugün bizleri kabul ederek hepimizi onurlandırdınız. Şimdiye kadar buraya gelen hiçbir Büyükelçimizin yapmadığını yaptınız. Teşekkür ederiz. Bulgaristan’dan zorunlu ya da “gönüllü” gelmiş olmamız sanki artık önemli değil. Bizler Türkiye’de artık bir milyon civarında çifte vatandaşız, Avrupa Birliği vatandaşıyız, dolayısıyla Bulgaristan Vatandaşıyız. 250 binimiz yaşlandık, emeklidir; 250 bin evladımız anaokulu ve okula burada gidiyor. Yarım milyonumuz aktif durumdayız. Birlik, Kulüp, Dernek, Federasyon ve Konfederasyonlarda örgütlendik. İdeolojik ve politik konum olarak Atatürkçüyüz, barıştan, insan haklarından, dostluk ve iyi komşuluğu takdir edilen bir Avrupa medeniyeti yandaşıyız. Aynı zamanda Sayın Bayan Neynski, Biz, hepimiz içten içe çok üzgünüz. Biz ve ekmek parası için Bulgaristan’ı bırakarak dünyaya dağılan iki milyonumuzu da düşününce, üç milyon kişi dışarıdayız. Bir mukayese yapmam gerekirse, bir ülkenin ve devletin insanları, bir bünyenin iç organlarıdır. 7 milyonluk memleketimizin üç milyonunun dışarıda olması, iç organlarının bünye dışında olduğu anlamına gelir ki, bu vatanımızın çok ağır hasta olduğu anlamına gelir. Bayramda Güney Doğu Rodoplardaydım, toplum sefillikten kokuşmuş. İnsanlarına bağrını açmadan Bulgaristan hiçbir sonuna çözüm bulamaz. Demokratik Güçler Birliği (CDC) eski başkanı ve memleketimizin bilinen demokrasi bayrağı olarak beni anladığınıza inanıyorum, çünkü aynı saflardan geldik. Sayın Büyükelçimiz, Bir soydaş derneğinin Başkanı olarak ve bu ilk görüşmemizi fırsat bilerek, kokusu burun delen vatan bunalımından birlikte kurtulmak için bir iki öneride bulunmak istiyorum. Bir defa Bulgaristan’da şu Bulgar-Türk korkusunu el ele verip kaldıralım. Birbirimizden korkarsak hiçbir şey yapamayız. Yerimizde bile sayamayız. Bulgaristan etnik iç savaş yaşamamış bir ülkedir. Bulgaristan Hepimizin kutsal vatanıdır. Bundan şüphe edenler karşılarında bizi bulur.

URAL Derneği Genel Başkanı Sn. Bülent MAŞAOĞLU'na

TÜRK DÜNYASI STK’LARA Hizmetlerinden dolayı Teşekkürler

“Soya dönüş süreçleri”, dil, din, etnik halk kültürü, gelenek ve töre yasakları ve vatandaşları kutsalından kovmakla bir milletin “büyük millet”, “büyük devlet” olamaz. Bunu bilmeyen görmeyen kalmadı. Üç olarak, vatandaşlarımızın seçme ve seçilme hakkını yani eşit vatandaş hakkını kullanmada çektiğimiz çileyi, burada da seçim bürosunda başımıza polis dikilmesini, sınır problemlerimizi, yaşlı bayanların otobüsten indirilip tartaklanmasına kadar uzanan yüz karası olayları hatırlatmaktan utanıyorum. 650 bini Türkiye’de seçmen ve Bulgaristan dışında bulunan toplam üç milyon gurbetçimizi ilgilendiren şu seçimlere eşit haklı vatandaş olarak şerefle katılma sorununu şöyle çözmede öncülük etmenizi rica ediyoruz. Bizim arzumuz AB’ye uyalım. Geçen hafta yapılan seçimlerde uygulanan Almanya Seçim Yasasını örnek alalım. Dış ülkelerde bulunan Alman vatandaşları genel seçimlerde, Cumhurbaşkanı seçiminde ve referandumlarda mektupla oy veriyorlar. Ellerine Büyükelçilik ve konsoloslukların dernekler aracılığıyla, soydaş listelerine göre verdikleri ve üzerinde Merkez Seçim Kurulu ve ücreti ödenmiştir posta kaşesi olan zarfların içinde işaretlenip gönderilecek bültenler var. Seçmen Türkiye ve Bulgaristan adreslerini de mektuba ilave eder. İngilizler de oylarını mektupla gönderiyorlar. Medeni dünyaya artık bizler de katılalım. Önce seçene de seçilene de yararlı şu işle başlayalım. Sayın Büyükelçimiz, Bize insan haklarımızı, vatandaş haklarımızı, oy verme hakkımızı özgürce kullanabilme yolunu açmakta yardımcı olunuz lütfen. Bulgaristan bizim hepimizindir. Dış ülkelerde bulunan bizler bu mutluluğu birlikte yaşayamazsak, üzgünüm ama Bulgaristan bunu yapmadıkça, ayrımcılıktan kurtulamadıkça devlet olarak asla ayağa kalkamaz. Çünkü Bulgaristan dışında artık üç milyonu aşan bir nüfus oluştu. Bu çöküşün gerçek nedeni alıp giden adaletsizliktir. Misafirperverliğinize,ilginize,önerilerinize,eluzatışınıza teşekkürederim. Çok tekliflerimiz var. Sizin önerilerinizle başlayalım. Birbirimizi tanıyalım. Tekrar Teşekkür ederim. Bizler de Sizleri İstanbul’a derneğimizde ağırlamak arzusundayız. Buyurunuz. Saygılarımızla, Not: Büyükelçimize bir plaket ve BULTÜRK Gazetemizden ve Başkanımızın kitabı “Türk Dünyasında Bir Bulgaristan Türkü” dan taktim ettik. BULTÜRK adına görüşmeye katılanlar: Genel Başkanımız R.ULUTÜRK, Dr.Nedim BİRİNCİ, Elif GÜNEŞ, İsmail CİNGÖZ.

Ankara Büyükelçilikte Vize Konsolosu Todor PETROV’a Ankara’da yeni görevinde başarılar diledik.

İstanbul’daTürk Dünyası STK’ları bir arada


10

Türkiye

ile

Neynsky, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ve beraberindeki heyetin, bu ayın başlarında Sofya’daki temasları çerçevesinde, iki ülke arasındaki ilişkilerin özellikle enerji gibi yüksek potansiyel taşıyan sektörlerde daha da derinleşmesinin gündeme geldiğini söyledi. Görüşmelerde özellikle doğalgaz ve elektrik sektörlerindeki mevcut iş birliğinin yoğunlaştırılması konusunda anlaşmaya varıldığını belirten Neynsky, “Doğalgaz operatörü Bulgartransgaz ile BOTAŞ ve ayrıca elektrik operatörleri ESO ile TEİAŞ en yakın zamanda ikili görüşmeler yapacak.” diye konuştu. Neynsky, Türkiye ile doğalgaz enterkonnekte projesi ITB’nin hayata geçirilmesi için Bulgartransgaz ile BOTAŞ’ın çalıştığını aktararak, projenin AB tara-

Bulgaristan

MANEVİYAT - SAĞLIK

fından Connecting Europe (CEF) mekanizması aracılığıyla müşterek olarak finanse edilen Bulgaristan tarafındaki kısmı için hükümetin fizibilite çalışmasını tamamladığını kaydetti. Söz konusu fizibilite çalışmasının Türk tarafına iletildiğini ve BOTAŞ’ın konuya ilişkin geri dönüşünün beklendiğini vurgulayan Neynsky, “Bulgaristan ITB projesine özel bir önem gösteriyor. Güney Gaz Koridoru’nun bir parçası olan ve Bulgartransgaz ile BOTAŞ’ın iletim sistemlerini birbirine bağlamayı hedefleyen doğalgaz ağı projesi, hem Bulgaristan hem de Güneydoğu Avrupaülkeleri için enerji kaynak ve güzergahlarının çeşitlendirilmesi anlamında çok önemli. Proje ile Azeri gazı ve LNG gibi diğer çeşitli doğalgaz kaynaklarının Türkiye’deki tüm mevcut ve potansiyel giriş noktalarına erişebilirlik sağlanabilecek.” diye konuştu. “TÜRKİYE DOĞAL KÖPRÜ”-Neynsky, Türkiye’nin coğrafi konumu sebebiyle petrol ve doğalgaz üreten ve tüketen ülkeler arasında doğal bir köprü olduğuna işaret ederek, “Türkiye Cumhuriyeti; Bulgaristan, güneydoğu Avrupa ve Avrupa ülkeleri için enerji güvenliğinin sağlanması noktasında çok önemli bir ülke. Özellikle Türkiye üzerinden geçen hatlar düşünüldüğünde dünyadaki petrol tüketiminin yüzde 3,7’si bu hatlar üzerinden karşılanıyor.” değerlendirmesinde bulundu. Bulgaristan’ın Avrupa Komisyonu’yla ortak proje geliştirerek Balkanlar’da Avrupa gaz dağıtım merkezi oluşturma hedefi bulunduğuna dikkati çeken Neynsky, söz konusu projenin Avrupa’nın enerji mevzuatı şartlarına tam uyumlu olacağını ve projenin AB’nin Ortak İlgi Alanı Projeleri (PCI) listesine girdiğini hatırlattı. Bulgaristan’ın son 30 yılda Rus gazı-

enerjide

hedef

nın Türkiye’ye, Yunanistan’a ve Makedonya’ya güvenilir sekilde taşınmasını sağladığını anlatan Neynsky, şöyle devam etti: “Bölgedeki kompresör istasyonlarının yüzde 80’den fazlası Bulgaristan’da bulunuyor. Bunların büyük çoğunluğu çok yakın bir zamanda güncellendi, yeni kompresörler kuruldu ve çift taraflı da çalışabiliyor. Balkan bölgesel doğalgaz dağıtım merkezi, daha çok TANAP üzerinden gelecek Azeri gazını kaynak alacak. Gelecekte, Türkiye üzerinden İran, İsrail, Türkmenistan ve diğer ülkelerden daha fazla gazın Bulgaristan’a taşınmasını bekliyoruz. 2018’in ikinci yarısında tamamlanması planlanan Balkan doğalgaz dağıtım merkezinin ön fizibilite çalışmasının da sonuçlandırılmasına çalışılıyor.” “TÜRKAKIM DA DEĞERLENDİRİLECEK” Bulgaristan’ın Türk Akımı projesinin güneydoğu Avrupa ülkelerine doğalgaz iletmesi planlan ikinci hattına yönelik yaklaşımı konusunda ise Neynsky, “Balkan doğalgaz merkezi projesi kapsamında, TANAP’ın yanı sıra TürkAkım da dahil olmak üzere, tüm kaynakların giriş ve çıkış noktaları değerlendirilecek. Bulgaristan’ın doğalgaz iletim sistemi modernleştirilmeye ve genişletilmeye devam ediyor. Lozenets’ten Nedyalsko kompresör istasyonuna uzanacak 20 kilometrelik doğalgaz boru hattı inşa edildikten sonra, iki ülke arasındaki doğalgaz iletim kapasitesi artacak.” ifadelerini kullandı. Bulgar doğalgaz şirketi Bulgargaz’ın 2013 Şah Deniz konsorsiyumu ile anlaştığını hatırlatan Neynsky, 2020’den itibaren Şah Deniz 2 sahasından yıllık 1 milyar metreküp doğalgazın Türkiye’de TANAP, Yunanistan’da Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı (TAP) ve Yunanistan Bulgaristan Boru Hattı üzerinden Bulgaristan’a taşınacağını aktardı.

büyütüyor!

“İKİLİ TİCARET BÜYÜYOR” Bulgaristan ile Türkiye arasında ekonomik ilişkilerin geliştiğine ve ikili ticaret hacminin büyüdüğüne de işaret eden Neynsky, şunları kaydetti: “2017’nin ilk yarısında Bulgaristan’dan Türkiye’ye yapılan ihracat geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 16,5 artarak 1,1 milyar Avro oldu. Bulgaristan’ın Türkiye’den yaptığı ithalat ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 23,4 artarak 925 milyon Avroya ulaştı. Ülkelerimizin 6 aylık toplam ticaret hacmi, yaklaşık 2,025 milyar avro. Altını çizmek isterim ki, 2016’nın ilk yarısında bu rakam 1,7 milyar Avroydu. Türkiye ile ticaretimizde ciddi bir artışa şahit oluyoruz. Bunun en önemli sebeplerinden biri, bu yıl iki ülkede de ekonomik anlamda olumlu gelişmelerin yaşanması. İki ülke ticaret hacmi dengeli bir gelişme sergiliyor. Dolayısıyla, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi noktasında ciddi bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Bulgaristan Türkiye’den daha fazla yatırım ve yatırımcı çekmek istiyor. Yakın komşular olarak, iş potansiyelimizi geliştirebileceğimiz en uygun sektörlerin de enerji, turizm, elektronik ve nakliye ekipmanı, otomotiv, tarım, gıda, lojistik, sağlık ve eczacılık sektörleri olduğunu düşünüyoruz.” İki ülke arasında 2014’te imzalanan mutabakat zaptıyla hayata geçirilmesi planlanan ITB projesiyle Türkiye ile Bulgaristan arasında çift yönlü gaz akışının sağlanması planlanıyor. Bulgartransgaz ile BOTAŞ ağları arasındaki mevcut bağlantıların geliştirilmesi amaçlanan Lozenets istasyonu ile Malkoçlar istasyonu arasındaki hattın kapasitesinin ise yaklaşık 3 milyar metreküpe çıkarılması hedefleniyor.

Bulgaristan’ın Balchik Kentinden Marmaris’e Ziyaret Balchik Belediye Başkanı Angelov ise, kardeş şehir olan belde belediyenin kapandığı halde Marmaris’i unutmadıklarını ve ilk fırsatta geldiklerini dile getirdi. Marmaris Belediyesi ile de iyi ilişkileri devam etmek istediklerini belirten Angelov, ‘Marmaris’e daha önce çok kez geldim. İnsanlarınız çok sıcak, turizmde çok gelişmiş bir kentsiniz. Bende bir sahil kenti belediye başkanıyım. Ama sizin kadar turizmde önde değiliz. Marmaris’in tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz.’ diye konuştu. Marmaris Belediye Başkanı Acar, Angelov’a kahve fincan seti, Angelov’da Acar’a kentinde yapılan ürünleri hediye etti.

Bulgaristan’ın Balchik kenti Belediye Başkanı Nikolay Angelov, Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar’ı ziyaret etti. Büyükşehir yasası ile birlikte tüzel kişliğini kaybeden Armutalan Belediyesi’nin kardeş şehri Bulgaristan’ın Balchik kenti Belediye Başkanı Nikolay Angelov ve eşi, tatil için geldiği Muğla’nın Marmaris ilçesinde belediyeye ziyarette bulundu. Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar, ziyaretten duyduğunu memnuniyetini dile getirirken, kardeşlik ilişkilerini canlandırmak istediklerini söyledi. Marmaris’in sadece Türkiye’nin değil komşu ülkelerinde takdirini kazanmayı başaran turizmin gözbebeği bir ilçe olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Bulgaristan’dan tarım daveti Hakan Çavuşoğlu, Balgöç’te

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Bursa’da Kurban Bayramı ziyaretleri kapsamında Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nde (BAL-GÖÇ) vatandaşlarla bir araya geldi ve önemli açıklamalarda bulundu. İşte bu konuşmasından bazı bölümler; “İstisnai vatandaşlık meselesi, uzun süreli ikametgah meselesi bunlar yoluna girdi, şartlar belli kendi çerçevesinde devam ediyor. Türkiye’de aslında yapılan bir yasal değişiklikle adeta yeni bir dönem açıldı. Neydi o değişiklik biliyor musunuz? Bir kanun maddesiyle beraber Yunanistan ve Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımızın sağlık haritasının sınırlarını oralara kadar genişlettik. Ne demek istiyorum? 53 liralık bir prim ödemek kaydıyla Yunanistan’da ve Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlık sistemine dahil edilmiştir. Dolayısıyla, eğer el verirse bu kardeşlerimiz, şu anda çalışmalar bürokratik anlamda yürütülüyor. Alt mevzuatla ilgili çalışmalar yapılıyor, bunun bilişim bakımından altyapısı hazırlanıyor. İnşallah, bunlar hazır hale geldiğinde duyurusu da yapılacak. Allah’ın izniyle bu imkanlar oradaki soydaşlarımıza sunulmuş olacak. Şunu ifade etmek lazım, bugün orada yaşanan ekonomik dar boğaz nedeniyle insan kaynaklarının giderek kıtlaştığını, hekim, tıbbi cihaz ve çeşitli teknolojik altyapılar konusunda bazı zorluklar

yaşandığını gördüğümüzde oradaki kardeşlerimiz bu fırsatlardan istifade edeceklerdir. Yunanistan, Bulgaristan komplekse girmezse biz oradaki hacı ağabeyimizi almak üzere ambulans helikopter de gidecek, ambulans uçak da gidecek, dağın başındaki bir köye konacak ve oradan kardeşimizi almak suretiyle burada tedavisine devam edecek. Allah’ın izniyle, ama işimize devam edeceğiz, yeter ki birlik olalım beraber olalım aynı hedefler etrafında kenetlenelim, güçlenelim emin ol ki bu iktidar sizin taleplerinizin farkında ve gerekeni yapmaya da hazır ve amade durumda en azından ben bunun yolunda ölürüm” dedi. Sizler plan ve projelerinizle bölge insanımızın kalkınması, geleceğe daha iyi bakabilmesi, genç nüfusun aidiyet hissinin pekiştirilmesi, milli ve manevi değerlerle ortaya çıkması ve büyümesi için sizlerin projelerine sizlerin çalışma ve desteklerine çok ihtiyacımız olduğunu asla unutmamalısınız. Çünkü bu bir fırsattır. Tüm bu meselelere yakından bakan biri olarak şimdi bizim zaman kaybetme lüksümüz yok. Bu fırsatı değerlendirmemiz gerekiyor ve bölge insanımızın bizden beklentilerine mutlaka karşılık vermemiz gerekiyor. Ben bu konuda hazırım. Sizin her türlü proje ve planlarınıza her şekilde açığım ve elimden ne geliyorsa yapacağımı bilmenizi isterim” diye konuştu.

Bulgaristan’ın Kuzey Batı bölgesinden gelen aralarında din adamları ve belediye başkanlarının da bulunduğu heyet, Edirne Belediye Başkan Vekili Selçuk Çakır’ı ziyaretlerinde bölgelerinde 60 bin dönümlük tarım alanın Edirneli yatırımcılara açık olduğunu söyledi… Edirne Belediye Başkanlık Makamı’nda gerçekleştirilen ziyarette heyete Edirne İl Müftüsü Emrullah Üzüm de eşlik etti. Bulgaristan Vidin Müftüsü Necati Ali Ali, Bulgaristan’ın Kuzey Batısı’nda yer alan Belogradcik, Dimovo, Valçedrim ve Virşeş belediye başkanları ve belediye başkan yardımcıları ile bu bölgelerdeki Mitropolitlerin, iki ülke arasındaki kültürel, ekonomik ve dini işbirliğini arttırmak istediklerini söyledi. Heyet adına konuşan Vidin Müftüsü Necati Ali Ali, Bulgaristan’ın Kuzey Batısı’nda kalan bölgenin gelişmeye ihtiyacı olduğunu ve Türkiye’den özellikle tarım ve hayvancılık konusunda destek istediklerini belirtti.

Belogradcik Belediye Başkanı Boris Nikolov da bölgelerinde 60 bin dönüm boş tarım alanının bulunduğunu, buraların değerlendirilmesi için Edirne’den yatırımcıları beklediklerini söyledi. Nikolov, “Buralar hem tarıma uygun hem de hayvancılığa müsait. Yatırımcılarınızı buralarda görmek istiyoruz. Biz kendilerine her türlü yardımlar yapacağız. Hükümetimiz de tarım ve hayvancılık konusunda teşvikler yapıyor” dedi. Kendisine gerçekleştirilen ziyaretten duyduğu memnuniyeti diye getiren Edirne Belediye Başkan Vekili Selçuk Çakır, “Bu coğrafya aslında medeniyetlerin beşiğidir. Bizlerde bu medeniyetlerin fertleriyiz. Dünyanın merkezi bizim yaşadığımız coğrafyadır, bu topraklardır. Neden dersek; dünyanın bütün yönelimlerini bu coğrafyada yaşayan topluluklar çizmiştir. Bu coğrafyanın da önemli kentlerinden birisi de Edirne’dir. Traklar, Romalılar, Makedonlar, Bizans ve Osmanlı bu coğrafyada kültürlerini yaşamış topluluklardır. Bizler Edirne insanları olarak bütün bu kültürleri benimsemiş ve kabul etmiş insanlarız” dedi.

Bulgaristan’da kuş gribi Bulgaristan’da 31 bölgeye yayılan kuş gribi nedeniyle 100 bini aşkın kanatlı hayvan itlaf edilecek. Bulgaristan Gıda Güvenliği Ajansı (BABH) Genel Müdür Yardımcısı Petya Petkova yaptığı açıklamada Avrupa’da ve Bulgaristan’da uzun süredir ilk kez bu kadar hızlı yayılan bir hayvan hastalığının söz konusu olduğunu, 100 binden fazla kanatlı hayvanın itlaf edileceğini duyurdu. Petkova, salgın nedeniyle Bulgaristan genelinde tavukçuluk sektöründe yetiştirme, kesme ve etin son işlemine dek alınabilecek tüm önlemlerin alındığını, tavuk etinin pişirme işleminin 70 derecenin üzerinde gerçekleşmesi gerektiğini ifade etti. Petkova, paniğe gerek olmadığını belirterek, halkın temel hijyen kurallarına uygun davrandığı sürece hastalığın insanlara geçmesinin mümkün olmadığını kaydetti.

Hastalığın evcil ve yabani kanatlılarda hızla yayılmasından dolayı ülke genelinde geçici olarak kuş avının yasaklandığı bildirildi.


YAŞAM - ZİYARETLER

Bulgaristan’da emeklilerin %8’i çalışıyor.

Bulgaristan Ulusal İstatistik Enstitüsü olan NSİ’nin verilerine göre ülkede emekli olan vatandaşların %8’i çalışmaya devam ediyorlar. Emekli olduktan sonra çalışmak zorunda kalan sayısı 2010 yılından beri artmaktadır. NSİ’nin resmi açıklamalarına göre geçen yıl emekli olup çalışan sayısı son 7 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. NSİ’nin verilerine göre 2015 yılında 156 bin emekli olduğu halde çalışmaya devam etmiştir. Bunlardan 92 binden fazlası erkek, 64 binden fazlası ise kadındır. Emekli olanların en çok tercih ettiği iş alanı koruma ve güvenlik olanı olmaktadır.Genelde güvenlik görevlisi, bekçi gibi işlerde çalışmaya devam ediyorlar. NSİ’nin verilerine göre geçen sene emekli olanların başında 98 bin kişi ile asker, polis ve güvenlik görevlisi olarak çalışan gelmektedir. İkinci sırada ise kamu çalışanları gelmektedir.

9 Bin Liraya Kestane Çırpıcısı Aranıyor

Aydın’da ağaçların yüksek olması nedeniyle işçiliğin oldukça riskli olduğu kestane bahçelerinde, kestane çırpıcılarına aylık 9 bin liraya kadar maaş veriliyor. Türkiye’de en fazla kestane üretiminin yapıldığı Aydın’da hasat sezonu başladı. Ağaçların yüksek olması nedeniyle işçiliğin oldukça riskli olduğu kestane bahçelerinde kestane çırpıcılarına günlük 300 TL yevmiye verilmesine rağmen üreticiler çalışacak işçi bulmamaktan dertli. “ÇALIŞMAK İSTEYENE İŞ VAR” Türkiye’de ülkenin en büyük sorunları arasında gösterilen işsizliğin Aydın için geçerli olmadığını ve herkesin masa başı iş aradığı için işsizlikten dert yandığını belirten Muhtar Muhsin Kıyar, Bize göre Aydın’da işsizlik sorunu yok. Yılın 12 ayı çalışmak isteyen için iş var. Ancak kimse tarım işlerinde çalışmak istemiyor. Geçtiğimiz hafta incir hasat sezonu sona erdi. Üreticiler ciddi anlamda işçi ıkıntısı yaşadı. Şimdi kestane hasat sezonu başladı. Geçen yıl 180-200 TL arasında olan kestane çırpıcı gündeliği bu yıl 250-300 TL oldu. Buna rağmen çalışacak işçi bulamıyoruz” dedi. «AĞACATIRMANMAKABİLİYETİOLANVEDENGE SORUNU YAŞAMAYAN HERKES YAPABİLİR» Kestane hasadında aranan en büyük özelliğin ağaca tırmanma kabiliyeti ve denge olduğunu belirten Kıyar, «Kestane genellikle dağlık eğimi fazla olan arazilerde yetişiyor. Ağaçların boyu 10 metreden 30-40 metreye kadar ulaşabiliyor. Hasat sezonuna gelen kestaneyi ağaca tırmanabilen ve ağaçta iken denge sorunu yaşamayan herkes yapabilir. Şehirlerde bakıyoruz. Herkes işsizlikten dert yanıyor. İş teklif ettiğimiz gençler ise tarımda çalışmak istemiyor. Bugün asgari ücret 1450 lira. Bir ay kestane çırpan kişinin kazanacağı para ise yaklaşık 9 bin lira. Ancak yine de çalışacak eleman bulamıyoruz» dedi. Şu anda, Aydın Efeler merkez, Nazilli, Köşk, Ödemiş ve Sultanhisar dağlarında kestanelerin olgunlaştığını ve iki hafta içerisinde yüzlerce ton kestanenin hasat edilmesi gerektiğini ifade eden üreticiler, zamanında hasadı yapılmayan kestanenin dibine döküldüğünü belirterek bu nedenle hasadın vakit kaybedilmeden yapılması gerektiğini söylediler. 25-50 TL ARASINDA FİYAT BEKLENTİSİ VAR Bu yıl kuraklık nedeniyle kestanede rekolte düşüklüğü olduğunu ve girdi fiyatlarının da yüksek olduğunu belirten Kıyar, «Çırpıcı erkeklere ve kestane taşıyanlara günlük 250 TL, toplayıcı kadınlara ise günlük 125 TL gündelik veriyoruz. Çift yevmiyesi de günlük 300 Tl idi. Bu nedenle bu yıl kestanenin kilogram fiyatında 25-50 TL arasında beklenti var» dedi.

Vidin heyeti, Eyüp Belediyesi’ni ziyaret etti

Bulgaristan’ın kuzeybatı ucunda Tuna Nehri kıyısında yer alan Vidin şehrinden aralarında belediye başkanları ve dini temsilcilerin bulunduğu heyet, Eyüp Belediyesi Hizmet Binası’nı ziyaret etti. Bulgaristan’ın kuzeybatı ucunda Tuna Nehri kıyısında yer alan Vidin şehrinden aralarında belediye başkanları ve dini temsilcilerin bulunduğu heyet, Eyüp Belediyesi Hizmet Binası’nı ziyaret etti. Bulgaristan Vidin Müftüsü Necati Ali Ali, Bulgaristan’ın Kuzey Batısı’nda yer alan Belogradcik, Dimovo, Valçedrim ve Virşeş Belediye Başkanları ve belediye başkan yardımcıları ile bu bölgelerdeki din adamlarından oluşan heyet, iki ülke arasındaki kültürel veekonomik işbirliğini geliştirmek amacıyla 4 günlük Türkiye ziyareti gerçekleştirdi. Heyet İstanbul’daki ziyaretleri kapsamında ilk olarak Eyüp Belediyesi’ne geldi. Heyete burada belediye hizmet binası gezdirilerek tanıtıldı, çalışma-

lar hakkında bilgi verildi. Tarihi alan rehberlik eğitimlerinin sürdüğü Belediye Meclis Salonu’nu da ziyaret eden heyet, eğitim alan rehberlere başarılar dileyerek; “Bu bölgede çok güzel yerler var. Özellikle İstanbul bünyesinde bir çok medeniyeti barındırıyor. Bu yüzden buraları görmeye tanımaya geldik. Bizler bu coğrafyada barış ve huzur içerisinde yaşamaya devam edeceğiz. Bir dahaki ziyaretimizde bize Eyüp’ün tarihi yerlerini sizlerin gezdirerek tanıtmasını isteriz” dedi. Ziyaretleri sırasında Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın’ın makamında ağırlanan heyete çeşitli ikramlar yapıldı. Ziyaret sonunda ise heyette bulunanlar, Vidin’de Osmanlı eserlerinin resmedildiği çeşitli hediyeler takdim ettiler. Heyet gün içerisinde Eyüp Sultan Camii ve meydanı, İstanbul Valiliği, Sultan Ahmet Camii, Ayasofya Camii ve Topkapı Sarayı’nı ziyaret edecek.

‘ E f s a n e l e r ’ B u l g a r i s t Primorsko a n ’ dmeydanındaki a s ealanda r g yapılan i l e etkinlikte, ndi

EDİRNE Sınırötesi Kültürleri Araştırma Derneği ile Bulgaristan Burgaz’da bulunan Alef Derneği’nin, Avrupa Birliği Bakanlığı’nın ulusal otorite görevini yürüttüğü Interreg-IPA Bulgaristan – Türkiye Sınır Ötesi İşbirliği Programının birinci teklif çağrısı kapsamında yürüttüğü CB005.123.107 sayılı “Efsanelerin Yolu – Sürdürülebilir Kültürel – Tarihi Turizmin Geliştirilmesi İçin Yeni Ortaklıklar Kurulması” isimli IPA projesi kapsamında, Bulgaristan Primorsko İlçesi’nde etkinlik düzenlendi.

Türkiye ve Bulgaristan’dan halkoyunları ekipleri ile projeye konu olan efsane yerlerin pandomim tiyatro sunumları gerçekleştirildi. Türkiye ve Bulgaristan’dan çok sayıda izleyicinin katıldığı etkinlik hakkında bilgiler veren Edirne Sınırötesi Kültürleri Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Filiz, 2018 Mart ayına kadar devam edecek IPA projesi kapsamında çeşitli faaliyetler düzenlediklerini söyledi. Projenin amacının, her iki bölgede Istranca bölgesinin turizm açısından farkındalık yaratacak şekilde açığa çıkarılması olduğunu belirten Filiz, “Geçtiğimiz günlerde efsanelere konu olan yerlerin fotoğraf sergisini Edirne’de açmıştık. Bu sergi büyük ilgi gördü. Haftasonunda da Primorsko’da her iki ülkenin halkoyunları ekiplerinin gösterileri ve projemizin konusu olan efsane yerlerin hikayelerinin işlendiği pandomim tiyatro gösterisi sahnelendi. Bu hafta sonunda da bu etkinlikler Enez ilçemizde sergilenecek” dedi.

Bin yıllık Türk mahallesi gün yüzüne çıkarıldı

Erzincan’ın Kemah ilçesinde, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sini rehber edinerek kazı yapan ekip, Kemah kalesi ile Tanasur deresi arasında, Anadolu’nun tarihteki en uzun su tünellerini ve bin yıllık Türk mahallesini gün yüzüne çıkardı. Erzincan’ın Kemah İlçesi’nde, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden yola çıkan kazı ekibi, Anadolu’nun tarihteki en uzun su tünellerini ve bin yıllık Türk mahallesini gün yüzüne çıkarmayı başardı. Türkler’in

Orta Asya’dan göç ettiği Anadolu’da kurulan Mengücekliler Beyliği’nin başkenti konumundaki Erzincan’ın Kemah İlçesi’nde yer alan Kemah Kalesi’nde, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü görevlilerince 6 yıldır kazı çalışması yapılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, arkeolog ve sanat tarihçilerince yürütülen kazı çalışmalarında, bölgede 600 ev ve 11 ibadethane olduğu bildirildi.

Siyasi ve Aktüel Gazete

BULTÜRK - Dünyada’ki

www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47 İmtiyaz Sahibi Rafet ULUTÜRK

Haber Sorumlusu:

Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ

Ekonomi Müdürü:

Elif GÜNEŞ Av. Hasan MOLLAOĞLU Ertaş ÇAKIR

Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK

İstihbarat Müdürü:

Hüseyin Y I L D I R I M

Eğitim Sorumlusu:

Ay n u r F İ L İ Z

Kültür-Sanat:

Avşin B A L K A N

Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU

Spor Müdürü:

Serkan YILDIZ

İnternet Müdürü:

Muhammet ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR

Halkla İlişkiler:

Neriman ERALP

Reklam Müdürü:

Seydullah H A L A Ç

Yayın Danışmanları: Prof.Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof.Dr.Seçkin DİNDAR Dr. Erdal KARABAŞ

Hukuk Danışmanı:

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı Tel: 0212- 5 11

6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Akademi Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur. w w w. b u l t u r k . n e t

11

/ w w w. b u l t u r k . o r g

Avusturya -Viena Almanya-Köln: Amerika-New York: Belçika-Antwerpen: İspanya-Madrid: Kazakistan İsveç İngiltere London:

Osman BÜLBÜL Ünal G A Z İ Alaattin Gokay Nevin BEYTULLAH Hüseyin Hasan Türkistan: Erkan Seval ÖZTÜRK

Ridvan Akay Riko

B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i Sofya: Hikmet EFENDİEV Blagoevrad: Bülent MURADOV Smolyan: Rufat FELETİ Kırcaali: Mehmet TEFİK Ardino: Aziz ŞAKİR Cebel: Erdal H. AHMET Plovdiv: Sezgin YILMAZ Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Loveç: Emine BAYRAKTAROVA Pleven: Rafet RODOPLU Şumen: İrfanÖZGÜR Troyan: E r g ü l BAYRAKTAR Razgrad Levent RASİM Ruse Zeki İsmail S i l i s t r a : Nermin ÇAKIR Varna: Mustafa Varna Dobriç: Sebahattin AYYILDIZ

Temsilcilerimiz....

TÜRKİYE -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ

İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi İst. Sultangazi: ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Küçükçekmece

Kocaeli:

Bursa- -Bursa Yıldırım: -Bursa-Hürriyet: -Bursa-Yenibağlar: -Bursa-İnegöl İzmir- İzm. Sarnıç: -İzm.Görece: -İzm.Buca: Edirne: Kırklareli: Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :

Sabri İSKENDER Nedim BİRİNCİ

Raziye ÇAKIR Avşin BALKAN Vildan ARDA Mustafa AKGÜN Ekrem SÜZEN Ceyhun AYGÜN Nazım ÇAVUŞ Hasan H.KÖK Alptekin CEVHERLİ Ayşe HOCAOĞLU Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM Kenan ÖZGÜR Durmuş HATİPOĞLU Mümin GÜNEY Şevket YILMAZ Nadir ADLI Ali ÖZTÜRK Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK

Osman BÜLBÜL Hükmeden Korku Konu: “Belene” ve diğer toplama kamplarında yaşananlar asla unutulmamalıdır. Yıllar su gibi akıp gidiyor. Unutamadığımız olaylar sürekli kafalarımızda zonkluyor. “Belene” kampından çıkarken bize kâğıtlar imzalatmışlardı, başımıza geleni anlatmamız yasaklanmış, susma patası sıkıştırılmıştı elimizde. Yıllar geçti. Bu paraları ne kadar büyük bir tiksintiyle aldığımı asla unutamadım. Bu paralar daha sonra mücadeleye katılmamızın yolu kesmek, bizi saf dışı bırakmak, dava arkadaşlarımız arasındaki kenetlenmişliği kırıp tuzla buz etmek için verilmişti. Siz şimdiye kadar hiç “Beleneciler Toplantısı”, “Beleneciler buluşması ya da konferansı” yapıldığını işittiniz mi, işitemezsiniz ve işitmeyeceksiniz, çünkü biz o kamplarda, sürgünde birbirimize düşman edildik. Belenecilerden hiç birinden ciddi bir anı eseri de çıkmadı. Sözlerimi kanıtlamak için şöyle bir olaya anlatmak istiyorum. 1994 yılında, Bulgaristan’ın sevilen sanatçılarından Bayan Nadya Dunkin, Sofya’daki evinde ölü bulunmuştu. Bayan Dunkin, 90’lı yıllarda açılan “Toplama Kampları” ve “Komünizmin Cinayetleri” davasında en önemli tanıktı. “Belene”, “Loveç”, “Skravena”, “Kutsiyan” zulüm kaplarından geçen Bayan Dunkin mahkemede tanık olarak ifade verecekti. Evinde öldürüldü. Bu şu demekti: “Susmayanlar öldürülecek!” Komünist dönemim toplama kamplarında işlenen cinayetlerden dolayı bugüne kadar ceza almış ve içeri atılmış hiç kimse yok. *** Bulgaristan Cumhuriyeti Anayasasına göre, komünizm suçlarının süresi olmalıdır, fakat öldürülenlerin ardında kalan acıların son tarihi yok. Gen kuşağın konuyu bilmesi için “Loveç” ve “Krevena” toplama kamplarından geçen Bayan Nadya Dunkin’nın canına kıyılmazdan önce anlattıklarını hatırlatmak istiyoruz. Bayan bu ölüm kamplarına düşenlerin başına gelen felaketi şöyle anlatmıştı. Bayan Nadya Dunkin bir aktris idi. Hayattaki en büyük rolü de, Orta Çağ işkencelerinden daha ağır işkencelerin yapıldığı Bulgar toplama kampları perdesini kaldırmak ve gerçekleri halka göstermek, anlatmak ve zulüm edenlerin cezalandırılmasını sağlamaktı. O gördüklerini ve bildiklerini anlattı, fakat canına kıyıldığı için duruşmada söyleyemedi. Bayan Nadya Dunkin, işkencelere dayandı, fakat demokrasi koşullarında öldürüldü. Bu cinayet Demokratik Güçler Birliği Başkanı Filip Dimitrov’un yönettiği aylarda açılan davaların başlamasından hemen sonra işlendi. Belki de, Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) milletvekilleri oylarıyla CDC hükümeti devrilmeyeydi, gelişmeler çok değişik yön alacak ve Bulgaristan’da demokrasi serpilip açacaktı. Bayan Nadya Dunkin de, binlerce kişinin ölümünden, sakat kalmasından, ömür boyu sünmesinden sorumlu olanların hak ettikleri cezayı alacaklarına inananlardan biriydi ve mahkemeye baş tanık olarak davet edilmişti. 1990’ların başında kendisiyle konuşma imkânı bulanlar bizi de buna inandırmıştı. O öldürüldü ve dava dosyası arşive girdi. Katilleri viski kahve sohbetlerine devam ediyorlar. Pnun canına kıyanlar, toplama kamplarında onu eşek sudan gelene kadar dövenlerden farklı birileri değildi. Beklide de sopacıların oğulları veya torunlarıydı. Onlar “Loveç” ve “Skrevena” toplama kampları davalarıyla sıkı bağlantılı olan kişiler de olabilir. Onlar Bulgaristan’da örümce ağı gibi örülmüşler ve 1989’da Komünist Partisi iktidardan devrildikten sonra yaralarını yalayanlardır. Bu açık ve gizli bir iktidar ağıdır. Hikayemin son sayfasından geri anlatmaya başlıyorum: 1917’de dünyaya gelen ve 1994’te canına kıyılan Bayan Nadya Dukin, Filibe (Plovdiv) Tiyatrosunda bilinen ve sevilen bir aktristi. Yeniden başlayan Toplama Kampları Davasının ilk duruşmasından hemen önce Sofya’da “Opalçenska” sokağındaki dairesinde öldürüldü. Bu davada canlık kalan ana tanıktı. Evinde gecelikle ve büyük sayıda hançer yarasıyla bulundu. O, 1990’da soruşturması yeni başlayan “Loveç” kapı davası ile ilgili savcılıkta ifade vermişti. O kesin beyanında şöyle konuşmuştu: “Tutuklu bulunan Bay ve Bayanların ruh hali kırmak, onlara psişik baskı yapmak için herkesi dövüyorlardı. Biz, gardiyanlara “biz neden buradayız?” sorusunu yönelttiğimizde aldığımız cevap şuydu: “Siz burada öleceksiniz!” 1993 yılının Haziran ayında, İç İşlkeri bakan yardımcısı General Mirço Spasov, “Loveç” toplama kampı Müdürü Petır Gogov, bu kampta görevli olan Devlet Güvenliği (DC) subayları, ölüm kampından sorumlu olan Nikolay Gazdov ve bu kampta gardiyan olarak görevli olan Bayan Yulyana Rıjgeva hakkında dava açıldı. Sağ kalanların tanıklık ettiklerine göre bu kişilerden üçü işkence uygulayıcısıdır. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) yönetiminde olanlar o zaman bu davada bir komünist kanadın başka bir komünist kanatla hesaplaşmak istediğini iyi biliyorlardı. Herkes bir cani grubun yok edilmek istendiğinin farkındaydı. Fakat gerçeklerin halk önüne çıkarılmak istenmediğini de biliyorlardı. Dava, sanık Mirço Spasov’un ani ölümü bahane edilerek, başladığı tarihten bir sonra durdurulmuştu. Adalet Bakanlığı duruşmanın hangi mahkemede devam etmesi konusunda karar almaya çalışırken, 13 Eylül 1994 tarihinde davanın ana tanığı olan Bayan Nadya Dukin’in vahşi bir şekilde öldürüldüğü haberi kamuoyunu sarstı. Bu da Sofya mahkemesine davayı “arşive” kaldırması için bir vesile oldu ve “susmayanlar öldürülecek” sözleri her yerde duyuldu. Kuşkusuz bu cinayetler, fiziksel ölümle sonuçlanan olaylar değildir. Ölümden sonra da kurbanla alay edilmeye devam edildi. Onlarca hançer yarasından öldürülen Bayan N. Dukin hakkında “genç erkekleri sevdiği” şeklinde yalanlar uyduruldu ve olay küçümsendi. Cinayet politik özünden boşaltıldı. Anlattığımız olay 81 yaşında bir bayanın hançerlenerek öldürülmesidir. Bugüne kadar katil gizlendi. Sanki Bulgaristan’da politik cinayet işleyenlerin sigortası var.


12

BULGARİSTAN’DAN HABERLER

Raziye ÇAKIR Anormal Kıskançlık Konu: Komünizmin en kötü yanı bıraktığı mirastır. Hasetlikten çatlayan insanlar arasında yaşama çok zor. Bulgaristan’da sözde demokrasi koşullarında yaşamak, sarı dikenlikte yürümek gibi bir şey! Günümüz Bulgaristan’ında en gelişmiş vasıflardan biri insanların arsındaki fesatlıktır. Yıllar önce Bulgar yazar Simyon Radev, Bulgaristan Yazarlar Birliği tarafından Nobel ödülü adayı gösterilmiş. öneri yapıldıktan sonra itirazda bulunmak için geç kalınmış olsa da, Sofya Yazarlar Birliği üyelerinden hemen hemen hepsi Stokholm Nobel Komitesine ayrı ayrı mektup yazarak, “ama bunu yapmayın, yanlış olur, o adam şöyle ya da böyledir”, demiştir. Bizimki, koşarak geçilecek bir dikenli yol değildir. Bazen elini tutacak biri yoksa yerinden kalkamazsın. Öyle bir şey bizdeki durum. Çar III. Boris’in /1918-1942/ danışmanlarından biri olan Bulgar yazar Elin Pelin “sıradan Bulgarlar arasında en gelişmiş duyumlardan biri fesatlıktır” demişti. O bir eserinde, “Bulgaristan’da deha doğsa, o kıskançlık dehası olur” diye yazdı. Kıskançlık her yerde rastlanır. İnsanlar göründükleri gibi değil. Öyle olsa bile konuşma ve yazı dilinde fesatlık ve hasetlik üstüne atasözü olmayan dünya halklarından birisi biz Türkleriz. Bulgar hasetliği olumsuz enerjiyle yüklü ve mahvedici, kötü sonuçlar doğuran bir güçtür. Bu bakıma insan bilincini olumsuz etkiler ve yıkıcıdır. Bugünkü Bulgaristan’da daha önceki kuşakların (babaların, dedelerin) yaptıklarından korunmak için çok büyük enerji harcanıyor. Bulgarların özgün çizgilerinden biri “kendilerini yaratırken, kurarken değil de yıkıp yok ederken” daha fazla Bulgar hissetmeleridir. Okurlarım, “1944-ten 1989’a kadar kendileri bize zulmetmekten başka ne yaptılar” ki sorusunu hemen yapıştırmakta tamamen haklıdır. Bulgar toplumunda alıp yürüyen eleştiri dalgası buna büyük kanıttır. Düşüne biliyor muşunun 1990’dan sonra 15 bin irili ufaklı sanayi tesisi yok edildi. Bunu çok büyük bir gururla yaptılar. Çünkü herkes işsiz kalınca hurdacıların eline bakacak, ayağına kapanacaktı. Bugün 20 Eylül 2017! Sofya’da parlamento binasının önünde, Bulgaristan’da ayakta kalıp henüz kapılarını kapamamış, işçilerini tavuk kovar gibi işletmeden kovmamış sanayi tesislerinden işçiler büyük bir gösteri yaptılar. Endüstrimizin son kalelerinin yıkılmasına karşı çıktılar. Milletvekilleriyle görüşmek istediler. Meclistekilerin gözü üretimde değil, rüşvette. Sen işsiz, sokakta, aç, çocukların geleceksiz kalacakmış onlara ne!!! Önemli olan onların iyi olması, onların tuzunun kuru olması, önemli olan onların bir gözünün çıkarılması değil, komşunun 2 gözünün birden çıkarılmasıdır. Ve bu fesatlık, ulusal siyaset olunca, toplu çöküş ve birlikte sürünme anlamına gelir ki, Avrupa’nın en yoksul ülkesi ve halkı durumuna böyle geldik. Bu yoksulluğun en dibinde didinenler azınlıklarımızdan ailelerdir İleri giden, arkasına bakan. Yeni Bulgar tarihinin temel atıcılarından biri, Vasil Levski’den sonra komitacıların başı ve 1887-1994 yılları arasında başbakan olan Stefan Stanbolov “Hey Hayat, Hatırla Beni” adlı eserinde, Bulgaristan’ın gelişmesini “yengeç yürüyüşüne” benzettir: “İleri gider, arkasına bakar.” Sofya’ya toplanan Montana, Belitsa ve Tryavna şehirlerinde kapatılmak isteyen sanayi tesisleri işçileri önünde konuşan “21. Yüzyıl Bulgaristan” partisi lideri Tatyana Donçeva şöyle konuştu: “Sizin durumunuz 1943’te Rusların Volga ırmağı kıyısında sıkıştırılmış durumundan farksızdır. Yolunuz yalnız ileridir. Geri atacak adımınız kalmamıştır. Siz bu protesto gösterinizle meclisten cevap alacağınızı düşünüyorsanız ve yanılıyorsunuz. Sizin karşınızdakiler, üzerinizden yürüyüp geçmeye hazır, gözü dönmüş kişilerdir. Size cevap vermek istemiyorlar. Düşündükleri şudur: “Ben aptalım, ama siz de aptalsınız!” (Başbakan Borisov’un sözlerinden alıntıdır.) Parlamento sandalyelerine oturanlar sizin aptal olduğunuza gerçekten inanıyorlar, fakat kendilerinin aptal olduklarına inanmıyorlar.” Bu işletmelerde çalışan işçiler “EMKO” şirketler grubuna bağlıdır. Askeri mühimmat ve füze silahları üretiyorlar. 2 yıl önce bu işletmelerin kapanması gerekiyordu. Şirkette üretim lisansı yoktu. Fakat Yakın Doğu ateşinin alevlenmesiyle birden bire sürüm pazarı açıldı. Fakat yılbaşından beri üretilen füzeler Burgaz (hava / deniz) limanında bekliyor. Lisans sahibi de üretilen partiyi satamazsanız lisansı geri alırım baskısı yapıyor ki, bu da askersel-sanayikompleksi omurga kemiğinin kırılması anlamına geliyor. Bu nedenle, ne şirket, ne Savunma Bakanlığı, ne de parlamento sorunu çözebilecek durumda değildir. Anlaşılan bu konuda bundan sonra “yengeç gibi yürüyebilme” yolu artık kesilecektir. Stanbolov kitabında Bulgar karakterindeki hasetliği analiz ederken şu kavramları kullanmıştır: “Diğerlerin daha iyi olmasını hazmedememek özellikle köle ruhlu halklarda, düşmanlık, kıskançlık, palavracılık ve dolandırıcılık gibi birçok kötü niteliklerle birlikte iç içe gelişir.” Bulgaristan’da hasetliğin toplumu karıştırmasının temel nedenlerinden biri, ülkede asilzadeliğin ve kibarlığın tamamen ortadan kalkmış olmasıdır. İktidarda bulunanlar içi boş, kafaları boş, soysuz insanlardır. Bulgar halkı “eşit haklı”, hakları ve yükümlülükleri “aynı olan” bir siyah kitle haline getirilmiştir. Bazılarının son 27 yılda viski kullanması, puro ya da lüle içmesi, pahalı berber dükkânlarında tıraş olması ya da saç kestirmesi, İngiliz kumaşından takım elbise giymesi vs gerçek durumu değiştirmemiştir. Burgaz Belediye Meclisi üyesi Sosyalist Partiden Benço Bençev’in şu an Avrupa’da en pahalı Rols-Royce’un yeni otomobili Sweptail’le şehirde gövde gösterisi yapması, onun ya da partisinin nüfusunu ne yükseltiyor ne de düşürüyor, yalnızca sapık kıskançlık doğuruyor. Çünkü bu liman şehrimizdeki kavga Rols-Royce için değil, çöp konteynerleri fazlaca olan sokaklardan birkaçını süpürmek için konsinye alma kavgasıdır.

500 Yıllık Tarihi Camiyi Akşamları Bar Yapıyorlar!

Marmara Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim görevlisi Neval Konuk, tarihi caminin bahçe kıısmındaki kafenin akşam saatlerinde eğlence mekanına dönüştüğünü anlattı. ‘Girişimde bulunulmalı’ Sofya’daki eserin durumunu yerinde inceleyen Konuk, tarihi Osmanlı cami ve izlenimlerini şöyle paylaştı: “Sofya’da Büyük Camii olarak adlandırılan Koca Mahmut Paşa Camii’nin inşaatına 1451 yılında vezir Mahmut Paşa döneminde başlandı. Ancak eser, paşanın ölümünden 20 yıl sonra ancak 1494’de tamamlandı. Caminin bünyesinde medrese, su sarnıcı ve Çeşme bulunuyor. Osmanlı-Rus savaşı sırasında

tarihi ibadethane hastaneye dönüştürülüyor. Sonraki yıllarda ise kütüphane olarak kullanılıyor. 1892 yılından bugüne kadar Sofya arkeoloji Müzesi olarak Bulgaristan uhdesinde hizmet veren bu mekan akşam saatlerinde ise içkili bir mekan haline getiriliyor. Tarihi Osmanlı eserinin Bulgaristan Başmüftülüğü mülkiyetinde yer alması doğru olurdu. Müslümanların kutsal ibadet mekanı sayılan cami bahçesini eğlence yeri ve bar olarak kullanmak bana göre saygısızlık. Türkiye, girişimde bulunmalı” dedi. Bulgaristan Başmüftülüğü Vakıf Malları Birim Sorumlusu Osman İbrahimov da, Koca Mahmut Paşa Camii’nin bahçesindeki görüntüler için “İçimizi acıtıyor.

Türkmen Aleviler Bulgaristan’da buluştular

Türkmen Alevi Bektaşi Derneği’nin Hoca Ahmet Yesevi’den Balkanlara Gönül Erleri Projesinin 6. Olan Etkinliğinin İlk Bölümünü Bulgaristan Razgad Midrova Cem Evinde Mesim Mahallesinde Gerçekleştirdi. KÜLTÜR BAKANLIĞI DESTEKLİ Çok Sayıda Türk Soydaşımızın heyecan ve coşkuyla karşıladığı bu etkinlik Kültür Bakanlığı tarafından 6 yıldır destekleniyor. Etkinliğin amacı hakkında bilgiler veren Kırıkkaleli, Türkmen Alevi-Bektaşi Derneği Başkanı Özdemir Özdemir “Bu etkinliklerin amacı Ahmet Yesevi’den balkanlara gönül erleri kapsamında Bulgaristan deli orman bölgesi de bulunan Alevi Bektaşı kardeşlerimizle kaynaşmak onların Türkiye olan hasletlerini gidermek ve onlarla birlikte olmak, kültürel ilişkiler geliştirmek ve dostluk bağlarını güçlendirmektir” diye konuştu.

MEMNUNİYETLERİNİ İLETTİLER Başkan Özdemir “Biz Hoca Ahmet Yesevi Dergâhında yetişen ve balkanlara gelip buradaki insanlara kardeşliği dostluğu medeniyeti birlik ve beraberliği insan sevgisini en ucra yerlere kadar götürmek gayesiyle onların hatıralarını canlandırmak istiyoruz.” DESTEK GÖZ ÖNÜNDEDİR “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güçlü bir devlet olması için dua etiklerini gördük. Çok mutlu olduklarını görüldük. Bize söylenen cümlelerde Türkiye her zaman büyük bir devlet olsun daha da büyüsün ki orta Asya ve balkanlar da bize sahip çıksın’ cümlelerini duyunca çok duygulandık.” dedi.

4. Balkan Oyunları Güreş Şampiyonası Sona Erdi

Yalova Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Yalova Belediyesi ve Yalova Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği 4. Balkan Spor Oyunları Güreş Turnuvası sona erdi. Yalova’nın yanı sıra Makedonya, Moldova, Kosova ve Bulgaristan’dan olmak üzere 110 sporcu mindere çıktı. 2 gün süren turnuvanın son gününü Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, Taşköprü Belediye Başkanı Nedret Gülen, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Metin Kaplan, Yalova Bal-Göç Genel Başkanı Lütfi Özgür’de takip etti. Yalova Bal-Göç Genel Başkanı Lütfi Özgür, “Kökenlerimizin aynı olduğu bu coğrafyada, sporun birleştirici ve barışçıl ruhundan faydalanarak kültürler arası etkileşimin bir arada olmasını sağlıyoruz. Ata sporumuzu yaşatmak istiyoruz. Buraya gelen konuk ekiplerimiz hem akrabalarıyla hasret giderdi hem de ülkemizi yakından görme

fırsatı buldu. Bal-Göç Derneği olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da kültürümüzü yaşatmak ve kültürler arası diyaloğa katkı sunmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi. Müsabakaların ardından 30 kiloda Moldova’dan Dmitri Karastoyanov, 32 kilo’da Bulgaristan Aydos’tan Ahmet Muttalip, 35 kiloda Bulgaristan Loznitsa’dan Doğan Levent, 38 kiloda Bulgaristan Veliko Tırnovo’dan Deniz Naim, 42 kiloda Moldova’dan Sergey Karastoyanov, 47 kiloda Bulgaristan Ruen’den Erhan Adem, 53 kiloda Makedonya’dan Stefan Dimitrov, 59 kiloda Paisievo’dan Gürses Kamil, 66 kiloda Bulgaristan Veliko Tırnovo’dan Georgi Hristov, 73 kiloda Bulgaristan Ezerçe’den Hasan Eskici, 85 kiloda Bulgaristan Razgrad’tan Mestan Halil ve 100 kiloda Bulgaristan Ruen’den birinci oldu. Sporculara ödüllerini ise Müdür Kaplan ve Başkan Özgür takdim etti.

Türk Tarihinde Eylül Ayı

5 Eylül 1063 Tuğrul Beğ”in Ölümü: Batı Türkeli”nin (Türkiye”nin) ilk hakanı olan Selçuklu Tuğrul Beğ 5 Eylül 1063”te 70 veya 72 yaşında olduğu halde başkent “Rey” de ölerek orada gömüldü. 13 Eylül 1921 Sakarya Zaferi:21 gün süren Sakarya Meydan Savaşı 13 Eylül”de kazanılmıştır. 18 Eylül 1048 Pasinler Savaşı: Selçuklular çağında Bizanslılarla yapılan yüzyıllık çarpışmalardaki ilk büyük meydan savaşıdır. Pasinler Savaşı veya Hasan kale Savaşı diye anılır. 22 Eylül 1520 Yavuz”un Ölümü: En büyük Türk hakanlarından olan Yavuz Sultan Selim, kısa saltanatında, üssülharekesinden çok uzaklarda Kölemen ve Safevî ordusu gibi iki müthiş orduyu tam bozguna uğratmak ve çölü 30.000 kişiyle geçerek Mısır”a dalmak gibi gözü karalık gösteren eşsiz bir kahraman askerdir. Hakanlığı çok kısa sürmeseydi, bir o kadar daha yaşasaydı bugünkü Türk dünyasının manzarası çok başka olacaktı. 25 Eylül 1396 Niğbolu Meydan Savaşı: İçlerinde en ünlü Avrupa şövalyelerinin de bulunduğu Haçlı Ordusu”na karşı kazanılmış büyük bir meydan savaşıdır. Türk Ordusu”nun başkomutanı Osmanlı Hanedanı”nın parslarından Yıldırım Beyazıd Beğ” di. Türkler”i Avrupa”dan atmak için gelen Haçlı Ordusu. 28 Eylül 1538 Preveze Deniz Zaferi: En büyük Türk amirali Barbaros Hayreddin Paşa”nın kumanda ettiği Türk donanmasıyla Andrea Doriâ”nın kumanda ettiği müttefik haçlı donanmasının yaptığı ünlü deniz savaşıdır. 01 Eylül 1922 : Uşak’ın kurtuluşu. 1868 : Galatasaray Lisesinin açılışı. 1876 : Rusların korumasında cesaret alıp isyan eden Sırp’ların, Türk orduları tarafından Aleksianç’da mağlup edilmesi. 1922 : Atatürk”ün Türk Ordularını büyük zafere götüren ünlü ””Ordular, İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri…” emrini vermesi. 02 Eylül 1633 : İstanbul’un büyük bölümünü yok eden Cibali yangınının çıkışı 1922 : Eskişehir’in kurtuluşu 1925 : Tekke ve Zaviyelerin kapatılması 1329 : Niğbolu zaferi 1922 : Yunan orduları Başkomutanı general Trikopis’in Türk ordularına esir düşmesi 03 Eylül 1471 : Ünlü Türk mimarı Sinan-ı Atik’in vefatı. 1525 : Türk ordularının Mohaç zaferinden sonra Budin üzerine yürüyüşe geçmesi 1919 : Kuvay-ı Milliye hareketini bastırmak için gönderilen Ali Galip”in girişimlerini sürdürmeye başlaması ve yenilgisi. 04 Eylül 1543 : Kanunu Sultan Süleyman kumandasındaki Türk ordularının Belgrat’ı fethi. 1627 : Roma-Germen imparatoru II. Ferdinant ile Türkiye arasında barış antlaşması. 1746 : Türk-İran barış antlaşması. 1919 : Sivas Kongresi”nin açılışı. 1922 : Bozüyük’ün kurtuluşu. 1669 : Girit adasının Venedikliler tarafından Osmanlılara teslimi 1922 : Alaşehir, Söğüt, Kula ve Buldan’ın kurtuluşu 05 Eylül 1566 : Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatı 1922 : Bilecik, Kandıra, Simav ve Ödemiş”in kurtuluşu 06 Eylül 1235 : Kirmanda hakimiyet kuran Barakoğulları hanedanının kurucusu Barak Hacib’in vefatı. 1514 : Yavuz Sultan Selimin Tebriz’e girişi 1922 : Balıkesir ilimizin düşmandan kurtuluşu 1922 : Söke, Akhisar, Bayındır, Soma, Tire, İnegöl, Yenişehir ve Pazarcık’ın kurtuluşu 1798 : Osmanlı devletinin Fransa’ya savaş ilanı 1922 : Nazilli, Alaşehir, Gördes, Salihli ve Susurluk’un kurtuluşu. 1859 : Dağıstan”ın milli kahramanı Şeyh Şamil’in Ruslara esir düştü. 1920 : Kurtuluş savaşı tarihimizde elem verici olaylarından Erbaa isyanı. 1919 : Sivas Kongresine katılan üyelerin ittihatçılık aleyhinde yemin etmeleri. 1922 : Manisa’nın şehri terk eden Yunan kuvvetleri tarafından yakılması. 1871 : Sadrıazamı Ali Paşa”nın vefatı 1922 : Aydın’ın düşmandan kurtuluşu 1922 : Turgutlu”nun kurtuluşu 1919 : Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyetinin kuruluşu 1920 : Zile isyanı 08 Eylül 1609 : Sultanahmed Camiinin inşaatına başlanması 1855 : Kırım savaşının sona ermesi 1566 : Sigetvar’ın fethi 1922 : Şimdiki adı Mustafa Kemal Paşa olan Nil’in kurtuluşu 09 Eylül 1922 : Kurtuluş savaşında Yunan gemisi Uranya’nın Karadeniz’de teslim alınarak Samsun isminin verilmesi 1484 : Akkerman’ın fethi. 1871 : Kıbrıslı Mehmed Emin Paşanın vefatı. 1922 : Türk ordularının İzmir”e girişi. 1922: Menemen’in kurtuluşu. 1570 : Lefkoşe”nin Türk ordularına teslimi. 1914 : Kapitülasyonların kaldırılması. 10 Eylül 1399 : Çanakkale önlerinde Türk deniz kuvvetlerinin müttefik donanmasını yenmesi. 1526 : Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Türk ordularının Budapeşte”yi fethi. 1623 : Sultan 4. Murad’ın tahta çıkışı. 1910 : Kaptan-ı Derya Hacı Vesim Paşa’nın vefatı. 1922 : Bursa’nın kurtuluşu. 1922 : Gazi Mustafa Kemal’in İzmir”e gelişi. 11 Eylül 1855 :Türk ordularının Sivastopal’”a girişi. 1623 : Sultan Mustafa”nın tahtından indirilişi.


HABERLER

Bulgaristan’da Sema Töreni

Kültür ve Turizm Bakanlığının İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğunca, Sofya’da sema töreni icra edildi. Turizm Bakanlığının İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğunca, Sofya’da sema töreni icra edildi. Halk Kültür Sarayı’nda (NDK) yer alan Bulgaristan’ın en büyük konser salonunu dolduran 2 bin 500 kişi töreni ilgiyle izledi. Türk Havayolları ve Türkiye Büyükelçiliği Kültür Tanıtma Müşavirliğinin iş birliği ile düzenlenen tören öncesinde semanın tarihçesi ve anlamına ilişkin Bulgarca ve Türkçe sunum yapıldı. Hüseyin Fahrettin Dede’nin bestelediği Acemaşiran makamındaki Mevlevi Ayin-i Şerif’in icra edildiği tören, Kur’an-ı Kerim okunmasıyla son buldu. “Gittiğimiz her yerde ilgiyle karşılaşıyoruz” Topluluğun Sanat Yönetmen Yardımcısı Bahri Güngördü, konser sonrası AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk kez geldikleri Sofya’da tasavvuf müziğine ve kültürüne duyulan ilgiden memnu kaldıklarını söyledi. Sofya’da sunulan 2 bin 500 davetiyenin tükendiğini belirten Güngördü, daha önce Filibe kentindeki Mevlevihane’de icra ettikleri törenin de takdirle karşılandığını dile getirdi.

“Gittiğimiz her yerde son derece büyük ilgi ile karşılaşıyoruz.” diyen Güngördü, kullandıkları kıyafetleri, aksesuarları ve sahnedeki hareketlerin anlamını merak eden izleyicilerin ilgisinin, İslam kültürünün zenginliğine yöneldiğini söyledi.

İktidara Karşı Dikilenler Bulgaristan’da can alıcı sorunlar. 2017’de Bulgaristan’da en çetin problem Çingene sorunlarıdır. Nüfusun üçte birini oluşturan ve sayıları 2 milyonu aşan bu toplumsal kesimin başı yıllardır devletle derttedir. Evleri yıkılan, sokakta kalan, çocukları okula gidemeyen, çöpçülük ve hamallık dışında istihdam bulamayan, dilenmekten kopamayan bu yurttaşa saldırılar git gide sertleşiyor. 2016 yılı boyunca ve 2017’in ilk yarısında basın, TV ve radyo bu kesimden yurttaşları özellikle Kuzey Bulgaristan il, belediye ve muhtarlıklarla gece gündüz süregiden hırsızlık, insan kaçırma, telefonla para isteme ve fidye için baskı uygulama olaylarında hep Çingene vatandaşlardan söz ediliyordu. Gerçekleri gizlemek zor oldu. 2015’ten beri Vratsa, Oryahovo, Kozloduy, Byala Slatına gibi bölgelerde köylülere zulüm eden 10 kişilik çetenin 8 üyesi tutuklandı. Ofislerinde işkence araçları, uyuşturucu ve büyük miktarda para bulundu. Baskının bu yılın Mart ayından bu yana özellikle yoğunlaştığı bölgeye basın işaret etti. Filibe (Plovdiv) yöresinden Sadovo, Pırvomay, Kayacık (Dimitrovgrad), Haskovo yöresinden “Kapitan Andreovo” Türkiye sınırına kazanan köy ve kasabalarda İslam’a ve Türk Kimliğine sarılanlara karşı çok sert davranıldığı haberleri geliyor. Bu işlerin ardında duran ve emir veren konumuna gelen Başbakan Yardımcısı faşist Valeri Stoyanov “bu memlekette benim bileğimi bükebilecek yok” demeye başladı. 26 Mart 2917 seçimlerinde Türk seçmenden 120 bin oy alan GERB lideri Başbakan Boyko Borisov “Çingene sorunları“ konusunda susuyor. Siz hiç onun “Çingene”, “Rom” veya “azınlık”, “Çingeneler bu sene de odun alamamış” gibi sözler söylediğini işittiniz mi? İşitmemişse bu azınlık topluluğunun yaşamaya çalıştığı getto-mahallelerdeki çileleri de bilmezsiniz. Orada gerçek bir hayat kavgası veriliyor. Politikacılar halkı görmeyen kişilerdir “Fakti.bg” Başbakan Borisov Çingene çilesi konusunda neden susuyor? Konusunda 1 200 kişiyle bir anket düzenledi. Katılanların % 42’si “Başbakan açılış yapmayı, asfalt yollarda şerit kesmeyi” seven biri, demişler. Aynı kişiler Borisov’un Çingenelerle işi olmasını istemiyor ve bu konuda bilinçli hareket ediyor, demişler. Çingeneler Borisov’a ancak seçim günü lazımdır. Yine aynı kesim, koalisyon ortaklığında başı çeken Başbakan Yardımcısı Valeri Simyonov’un Çingenelerle başa çıkma işinde yeminli olduğu ortadadır. Köylerde büyük Çingene düğünleri ve festival yapılması da yasaklandı. Bu sene Çingenelerin “At Günü”, Bulgarlarınsa “Georgi Günü” (kahramanlık günü) kutlamaları hafif geçti. Çingene toplulukta para suyunu iyice çekmiş ve bu bayram yalnız “çalga” müziği dinleyerek ve göbek atarak geçirdiler. Herkes ders alıyor ve görmek istemediklerini görmüyor. Bu koalisyonda Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan, aslında kapatılması gereken İç Makedon Devrim Örgütü (VMRO) hergelelerinin lideri Kr. Karakaçanov da elini Çingenelerle kirletmekten vaz geçti. Acından ölseler de umurunda değil. Bakan koltuğuna oturunca kaskatı ve manda yürekli oldu. Çingene kızlarını 16 yaşında 2 sene asker ocağına alıp fuhuş yaparak çocuk doğurmalarını önlemek ve Bulgaristan’da nüfusu karşısında Çingenelerin çoğunluk olma sorununu çözmekten şimdilik vaz geçti. Anlaşılan ya bakanlıkta ödenek yok ya da insan hakları ve Avrupa Birliği kanunlarına tosladı. Çünkü AB yasalarında erken yaşta doğum yapmayı yasaklayan bir madde yok. Fakat o boş durmuyor. 2016 yılı “milli güvenlik raporunda” en büyük tehlikenin “Çingenelerin İslamlaşarak radikalleşmesi” olduğunu okuyunca, 27 Eylül günü Sofya’da Büyükelçileri topladı ve “dış ülkelerde eğitim gören imamların Bulgaristan Eğitim ve Öğretim Bakanlığı tarafından sınava tabii tutulması gerektiğini söyledi. Kuşkusuz bunun yapılabilmesi için Sofya Yüksek İslam Enstitüsünün bir Yüksek Enstitüsü olarak lisanslandırılması gerekiyor ki bu yıllardan beri yapılamıyordu. Getto-mahallelere ve Çingene köylerine polis ekipleri yerleştirmeyi planlayan faşistler güruhu başı Valeri Simyonov, Çingenelerle başa çıkma savaşımının devlet eliyle yürütülmesinden, motorlu ve futbol serserileriyle dolan meydanlarda etnik çılgınlıklar yapmaktan aldığı hazla yaşıyor. Şimdi Çingeneleri Hindistan’a gönderelim, tek yönlü biletle “Alabama’ya” yollayalım, demez oldular. Avrupa Birliği projesi de pek tutmadı, çünkü dilencilik yasak, çöp işleri de başkaları arasında paylaşılmış olan ülkelerde sosyal yardım kuyruğuna girmek de zorlaşmış bulunuyor. 2007’de Çingenelerle hesaplaşmaya “hepinizden sabun yapacağız” demeçleriyle başlayan “Ataka” partisi lideri Volen Siderov’un da mumu sönüyor gibi. 60’ında çocuk yapıp yeniden düğünlü evlenmenin getirdiği yeni yükümlülükler var kuşkusuz. “Fakti.bg” anketine katılanlar bu hususları dikkate alarak “Bulgar hükümeti en önemli azınlığın sorunları vurdum duymaz” oldu demişler. Ankette çıkan şöyle bir sonuç da var. Borisov “ikizler” burcu olduğundan, her role girebilir, fakat Çingene işlerine katılmak istemez, diyenler % 60 oranındadır.

Şöyle bir sorun da var bizde: Çingeneler getto-mahallelerde paralel yaşam tarzı sürdürmeye devam etseler, kız pazarlarında işlerine karışan olmasa, evlenme boşanma davalarına kendi mahkemelerinde (meşhere) baksalar, yol, su, kulübelerinin mantolanmasını ve sosyal yardımların arttırılmasını istemeden, hatta Avrupa Birliği’nden onların için gelen şu 7 milyar 200 milyon Euro’dan pay istemeden yaşamaya devam etseler, ne değişir!? Bu gibi temel konularda uzlaşmaya varılabilmişse, işler eski hamam eski tas devam edebilir, fakat bu bilinçlenen ve satır balta kapıp polisin karşısına dikilen kesim olmasa… 2017’de Bulgaristan Çingenelerine bulaşan bir memnuniyetsizlik mayası var. Polislerin ve itfaiyecilerin iş elbisesi, ayakkabı, eldiven ve kemer isteklerinin Kanada polisinden ikinci el sağlandığı ortaya çıkınca, bizim burkucu ve sepetçiler “biz de isteriz, dış geliyor” dediler ve başkaldırdılar. Geçen seneye kadar Çingene gençler rakı kaynatanların ocak başı kavgalarına karışıp 4-5 ay içeri girer ve kışı geçirirdi. Bu kapı da kapandı, çünkü koğuşlar doluymuş… Ankete katılanlardan % 5’inin kesin görüşüne göre, B. Borisov Başbakan sıfatıyla ve GERB de sağ merkezci bir parti olarak Çingene sorunlarını bir çuvala doldurmuş ve İç İşleri Bakanlığı’na (MVR) kurumlarına devretmiş ve ellerini bulamak ve keyfini bozmak istemiyor. TV sabah programlarında Çingene kavgalarına çok yer veriliyor, fakat “MVR Meslek Bayramı” Gününde bir polis filmi yerine “Japon Balıkları” gösterilince, özlemle bekleyenlerin keyfine keder oldu. Polislerin arasından “Çingeneler kadar haysiyetimiz kalmadı” diyenler de olmadı diyemem. “orisov Çingene sofrasına oturmuş mudur?” sorusuna katılımcıların hepsi olumsuz yanıt verirken, % 2’si “şimdiki izlenim gerçekçi değil, seçimler yaklaşınca Başbakanın Çingenelere ilgisi artar” görüşünde birleşmişler. Halkla alay ediyorlar Öte yandan Çingenelerin yürekler acısı sefilliğini gizlemeye çalışan para karşılığı kamuoyu yaratan Bulgar medyasının en fazla kullandığı terimler ise “milyar leva” veya “milyon leva” dır. Her gün ya bir bankomat sökülüyor, ya para taşıyan bir araç soyuluyor ve her defasından “üç yüz beş yüz bin levadan” söz ediliyor. Eylül ayında Bulgar bankalarında kişisel hesaplarda 49 milyar leva birikmiş para olduğunu açıklandı. Fakat bu paraların kaç kişinin hesabında bulunduğu ve kaç milyon kişinin hesabında da bir leva olmadığını ve kaç yüz bin vatandaşın banka hesabı dahi olmadığını söylemiyorlar. Aynı zamanda basın büyük Bulgar şair Geo Millev’ın unutulmayan ibret dersi olarak şu sözlerini hatırlatıyor: “Yalan yalan söyler; Yalan yönetir ve Yalan durmadan çalar!” Büyük bir propaganda fırtınası kopardılar. 15 Ekimden başlayarak, Bulgaristan’da 20 leva (on Euro) zam yapılarak en düşük emekli maaşının 200 leva (100 Euro) olacağını anlata anlata bitiremediler. Bir ton odunun 100 leva olduğunu vurgulayan yok. Artık uyanalım arkadaşlar. Son günlerde Bulgaristan’da azınlık hakları kavgası yeniden kızıştı. Türk azınlığı kanaat sahipleri Sofya’da bir toplantı yaparak, isteklerini yazılı yeni bir program halinde derlediler. GERB partisi artık kimliğini gizleyemiyor. Sofya meclisinde ise HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Türk ve Müslüman düşmanı Krasimir Velçev’in istifasını istedi. Gerekçe olarak, Velçev’in komünizm devrinde zulüm görmüşlere ilişkin yasada değişiklik yapılması tartışmalarında meclis gelen kurul toplantısında yaptığı konuşmayı gösterdi. HÖH partisi totaliter rejime karşı barışçı gösteriler sırasında ateşli silahla yaralanan vatandaşlar için yasa değişikliği ile tazminat istedi. Bu yasa değişikliği daha fazla olmak üzere güya “Soya Dönüş Sürecine” karşı direnişlerde yaralananları kapsamına almaktadır. Yasa değişikliğine karşı çıkan Velçev, meclis kürsüsünden yaptığı konuşmasında, Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) partisinin kendi bütçesinden para ayırarak, özürlü kalan bu vatandaşlara parasal yardımda bulunmasını önermiştir. Bu konuşmaya yanıt veren Genel Başkan M. Karadayı, “bu sözleri ancak insanlarımızı kendilerinden saymayan biri söyleyebilir” dedi ve bu konuda, GERB partisinin ikisinin de üyesi olduğu Avrupa Halk Partisi’ndeki Almanya Hıristiyan Demokratları gibi düşünmesi gerekir” diye ilave etti.

13

Dr.Nedim BİRİNCİ

Hafıza Yıkayıcıların Y ö n te m l e r i Konu: Yalancıların mumu yanmaya devam ediyor “Usulca ve dikkat çekmeden”: Enformasyon mücadelesi hissettirmeden, kendini belli etmeden yürütülür. Büyük ödev: Yasalara göre, bugün çöp kofasına atılmış, kndilerini çöplükte hissedenlerden, insan yerine konmayanlardan Türk Kimliği davamıza mücahit yetiştirmektir. Bu yazımda sizinle birlikte Rusya’da propaganda işlerini yöneten Aleksandır Dügin gözüyle propaganda sorunlarına bakmak istiyorum. Onun açıkladığı yöntemler yıllardan beri Bulgaristan’da bize karşı kullanılıyor. Bu yazımın sizde, Moskova’nın Bulgaristan’a ve dolayısıyla Bulgaristan Türklerine karşı azimle yürütmeye devam ettiği enformasyon ve propaganda mücadelesinden birçok çağrışım uyandıracağından eminim. Çünkü aynı yöntemler daha sosyalist totaliter dönemde de bize karşı kullanılmıştı. Şimdi de kullanılıyor. Al. Dugin bir ideoloji uzmanı olarak, aşırı Rus milliyetçiliği, Rus imparatorluğu fikirlerini savunan ve Batı dünyasına düşmanca tavrıyla bilinir. O, Kremlin’in lanse ettiği propaganda uzmanlarından biridir. Yazılarından seçmelerle açıklamaya çalışacağımız gerçekler, Rus propagandası teknolojisini ve beyin yıkma ustalığını açıklıyor. Kullanılan yöntemler son zamanda büyük tartışmalara neden oluyor. Öte yandan, Avrupa Birliği 5 yıl süren özel bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı ve Sofya’daki “Blitz”, “Expres” v başka 5 haver merkezinin direk Moskova propagandası yaptığını ve enformasyonla kafa karışıklığı yarattığını duyurdu. Sofya hükümeti bu merkezleri, “Skat” ve “Alfa” gibi faşist propaganda yapan TV programlarını, “Ataka” ve VMRO’nun “Balgarya”, ve “Retro” gibi gazetelri henüz yasaklamıyor … Al. Durin’in Moskova Yüksek Enstitülerinde verdiği konferanslar, Rusya’nın Batı uygarlığını çökertmek için kullandığı propaganda yöntemlerini artık gizlemiyor. O, Avrupa Asya Gençlim Örgütleri’nin Moskova’da düzenlediği konferansta son konuşmalarından birini sundu. Gençlerin üzerine enformasyonla etkide bulunmanın günümüzde büyük sayıda usulü ve biçimi var. Günümüzde enformasyon savaşının nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişkin hazırlanmış birçok program ve yazılmış kitaplar var. Bunların arsında, Moskova’daki Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığına bağlı Diplomasi Akademisi Prof. İgor Pagrin’ın hzırldığı program hayata en uygun ve en iyi sonuçlar veren bir yapıt olarak ortaya çıktı. Prof. Pagrin, yalan enformasyon (haber) kullanmadan elde edilen sonucun kısa süreli olduğunu ve sınırlarının da, haber kıtlığı olduğu dönem içine sıkıştığını belirtiyor. O da aynı enformasyon yöntemlerinden söz ediyor: “Yapıştırmak /etiket yapıştırmak”: Etiket yapıştırma usulünde belirleyici ola gönül kırıcı, gücendirici lakab, etiket, benzetme, metafor, ism vb hemen bulup gecikmeden karşılık bulmak şeklinde olur. Bu “etiket” bir sosyal olguya, insan bir örgüte, şirkete vs yapıştırılır. Bulunan etiket, insanlarda ve kamuoyunda olumsuz tepki uyandırmak için kullanılır, iğrenç emsaller çağrıştırır ve böylece bir kişi, örgüt, sosyal grup ve kurumlar, onların fikirleri, yaptıkları öneriler gözden düşürülür, ya da onların teklifleri kamuoyunda alay konusu edilir. /Bütün Müslümanlara “terörist” dendiği gibi. HÖH partisine “etnik İslamcı parti” dendiği gibi. DOST partisine “Ankara kökenli” dedikleri gibi…Türklre “kendilerinden kurtulmamız gereken insanlar” gözüyle bakıldığı gibi…/ “Nakliye” ya da “Transfer”: Bu usulün anlamı, saygı duyulan ve propaganda kaynağı tarafından kendilerine sunulan, değer verilen kişinin ve onun itibarının sevenleri arasında büyük bir ustalıkla, fark ettirmeden, zorlayarak dayatmadan halk çoğunluğuna yaymakta gizlidir. “Transfer” usulüyle çağrışım uyandırıp, toplum için değerli olan bir şey ya da bir kimse ile çağrışımlı bağlantı kurulması sağlanır. /1990’larda Bulgar medyası Ahmet Doğan’da kurtarıcı çağrıştırmıştı./ /2009’da fidye için insan kaçırılırken B. Borisov da kurtarıcı olarak göreve çağrıldığı gibi… Ayaklanan Bulgaristan Türklerine bir polis ajanı olan A. Doğan’ın “lider” olarak sarıldığı gibi. Sahte hapisçinin liderliğe transfer yöntemi…/ “Bir otoriteye dayanmak”: Yüksek otorite sahibi kişilerin olumlu etki yapan konuşmaları ya da tam tersi, belirli kategoriler üzerinde tepki uyandıran demeçler kullanılır. Amaç, kitle ile güvenli etkileşim kurmaktır. Etkilenmek istenen hedef kitle olarak ünlü siyasetçiler, kültür adamları, iş adamları, öğretim üyeleri ve uzman kişiler seçilebilir. Arzu edilen sonuç elde edilebilmesi için etkilenecek olan grup temsilcisine, onun aldığı yüksek göreve, (eski ve şimdiki) popülerliğine ve bütün kitle ile yakın olmasından doğan güven gibi etkenler dikkate alınır. / Bulgaristan’da bütün haber kaynaklarımız kapatıldı, otoritemiz kalmadı. A. Doğan bize “gerçek kaynağı” , “kurtarıcı” gibi dayatıldı…/ “Kartların yeniden dizilmesi”. Çelişkili bir tez içinde tezat olduğundan söz edilmeden, seçilerek ya olumlu ya da olumsuz delil ve etkenler üzerinden propaganda yapılır. Belirli bir siyasi programın, tezin, fikirlerin vs kabul edilmesinin zorunlu olduğunu ya da reddedilmesinin kaçınılmaz olduğunu ispat etmek için bütün olaylar, kanıtlar v deliller tek taraflı olarak gösterilir. /Bir hain ajan olan Ahmet Doğan’ın Bulgaristan Müslümanlarına bir hak ve özgürlük savaşçısı olarak gösterildiği gibi…/ “Vagondan biridir”: Davranışlarda benzerlik ya da aynılık gerektiren, “herkes böyle yapar” izlenimi uyandıran öneri, fikir, demeç, tümceler kullanılır. Hedefte olan ters etki uyandırmaktır. Belirli bir kişi ya da olayla ilgili büyük miktarda olumsuz bilgi ve delil sunulur ve merhamet ve acıma duygusu uyandırılır, böylece lanetlenme unutulur. “A.Doğan’ı “saraya” kapayan Bulgar makamları zavallıya acıma duygusu uyandırmayı hedeflemiştir./

“Karşıtlık İlkesi”: Bir haber başka bir haberin gölgesinde duyurulur. Yarım gerçek bildirilir. Dinleyen ve okuyana sunulan hakikatin bir yarısıdır. / 1986’da Bulgar İstihbaratı Birinci Şubesi tarafından Dobriçe bağlı Barakovo köyünde kurulan Bulgaristan Türklerinin Milli Kurtuluş Hareketine sızmak ödeviyle görevlendirilen Ahmet Doğan’ın bir “hain ajan” olduğu sürekli gizlenmiş ve yalnız bir dava adamı olarak tanıtılmıştı./ “Alay etmek”: Bu yöntem kullanılırken, kendilerine karşı enformasyon savaşımı yürütülen somut kişiler, belirli görüşler, örgütler ve onların çalışmaları ve değişik gruplar alay etmeye hedef olarak seçilebilir. Kendileriyle alay edilerek aşağılanacak olan hedefin seçilmesi somut enformasyon durumuna göre farklı olabilir. Böyle bir yaklaşım hedef kitle üzerindeki bilgi ve psikolojik etkinin yoğunlaştırılmasına olanak sağlar. Enformasyon savaşımı yürütme usullerinden biri olarak söylentiler: Rivayetlerin dilden dile kulaktan kulağa dolaşması için sosyal ve psikolojik ön koşullar vardır. Kışkırtma ve tuzaklar, enformasyon savaşımı yürütülürken kullanılan teknolojilerdir: Haber vesilesi yoksa veya eksiklik belirdiğinde, bunlar amaca uygun şekilde yaratılır. /Zaten Müslüman olan Bulgaristan Çingenelerinin İslamlaştığı gibi…; İmam Hatip Okullarımızın toplumu radikalleştirdiği gibi vs…/ “Haber alanı kapma”: Belirli kitle haber araçlarının çalışmaları iyi örgütlenerek ötekilerin belirli enformasyon alanında etkili olmasının engellenmesi anlamındadır. Böylece kitle, verdiği haberlerin doğruluğu devamlı telkin edilen, yalnız bir kaynaktan haber almaya mecbur bırakılır, ancak aldığı haberlerin gerçek olduğuna kendini inandırır. /Bulgar makanlarının Bulgaristan Müslümanlarına kendi radyo ve TV programları açmalarına, anadillerinde gazete dergi çıkarmalarına izin vermeyişinin temel nedeni budur. İnsanlarımızın hafızasına istediği haberi akıtma olanaklarını elden kaçırmak istemez./ “Boş iddialar yayma”: Kanıtlanma gerek olmadığı, “gözle görülüp elle tutulur” havası verilip delilmiş gibi gösterilerek farklı iddialar yayılır. Bunlar gerek olabilecekleri gibi uydurma da olabilirler. /20. Yüzyılın sonunda bizim hakkımızda davullu zurnalı yayılan en büyük yalan haber isimlerimizin değiştirilmesini kendimizin istediğimiz kuyruklu yalanı idi./ “Zorlayıcı propaganda”: Haberlerde emrivaki, mecburmuş gibi sözler ve değimler kullanılır. Örneğin seçimlerde “Oyunu şu partiye ver…. Onu seç! gibi ifadeler kullanılır. /”Skat“ ve “Alfa” gibi faşizan propaganda yapan TV programları Türkleri, Müslümanları, soydaşlarımızı, sığınmacıları ötekileştiren, onları sürekli diken üstünde durmaya zorlayan ve alabildiğine küçümseyen ifadeler kullanarak bu yöntemi sürekli kullanıyor./ 13. “Kamuoyunca onaylanmayan durum oluşturmak”: Kamuoyunun şu ya da bu davranışı onaylamadığı düşü yaratmak için kullanılan bir yöntemdir. Belirli bir göreve aday olan bir siyasetçinin ya da grubun olumsuz simasını yaratmak için kullanılır. Bu amaçla nüfusun belirli çevrelerinde etkili kişilerle, nüfuslu temsilcilerle söyleşi yapılır, anket düzenlenir, farklı “etkin gruplardan” fikir alınarak gerçekleştirilir. /Bulgaristan Türklerinden herhangi biri bir devlet görevine aday olsa hemen dosyası çıkarılır veya ajan sürüsünden biriyle söyleşi yapılarak adayın kişiliği lekelenir. Bu yüzden devlet kurumlarında görev alan soydaşımız hemen hemen yoktur.Okul müdürümüz, fabrika, maden vb müdürlerimiz yok gibidir./ “Dirk Yalanlama”: Birçok gerçeğin unsurları, kanıtları direk olarak reddediliyor ya da yalanlanıyor. /Bunu, Bulgar Güvenlik Konseyinin Bulgaristan’da etnik, dil, din azınlığı olmadığı iddiasında da görüyoruz. 1990 yılında Bulgar devleti Türklerin, Pomakların, Müslüman Çingenelerin değiştirdiği isimlerini iade etti, fakat etnik topluluk haklarından hiç birini geri vermedi. Ülkede 2 milyon etnik azınlık yaşamasına karşın, bu insanların yasal azınlık hakları olduğunun varlığını direk olarak reddediyor./ “Küçümsemek”: Yalanlamak ya da yönlendirmek niyetiyle ele alınacak karşı tarafın herhangi bir tez ya da önerisinin daha fazla zarar vereceğini esas alınarak, ona ehemmiyet vermeme yolu seçiliyor. Konuyu kamuoyuna mal etmek ve “şişirmek” için elinde imkân olmayan taraf, bu kavgada yenik düşer. Bu arada, olumsuz enformasyonda biraz da gerçek payı varsa etkisi büyük olur. /Biz bu olayı, anadilde okul, kütüphane ve kültür evi isteklerimizde defalarca yaşadık. Vergimizi ödediğimiz devlet, çocuklarımıza anadilimizde anaokulu, ilk ve orta okul açacağına, 1950’lerde elde edebildiğimiz ve gasp edilen haklarımızı geri vereceğine bu konuda imzaladığı uluslararası antlaşmalarda yer alan insan hakları istemlerine uyacağına, “etnik hakları size tanırsam Çingeneler, Pomaklara, Ermeniler, Yahudiler, Tatarlar, Gagavuzlar, Ulahlar ve Makedonlar da tanımak zorunda kalırım, “imkân yok” değip kapıyı yüzümüze kapatıyor. Propaganda yaygarası koparmamıza engel oluyor. Zaten Radyo, TV programı ve ulusal gazetemiz yok. Bu konuda uluslararası yardım almamızı engelliyor, dayanışma hareketlerimizi de engelliyor. Bizi küçümsüyor. Okullarda etnik azınlıklardanm “köle” yetiştiriliyor./ “Olaylar arasındaki mantıksal bağlar koparılıyor”:


14

Geziler

Avşin BALKAN

Bulgaristan’da en düşük emekli maaşları 200 leva oldu

Çifte Arşın

Konu: Bize olunca “yok”, kendileri için “var” 15 Eylül’de Bulgaristan’da da okullar açıldı. Bu yıl ders yılı açılırken 2 temel sorun ortaya çıktı: Birincisi, Bulgar devleti ülkedeki çok etnikli çok kültürlü bir eğitim öğretim siyasetini kabul etmemesi ve okul mevzuatında etnik azınlık ihtiyaçlarını karşılayan değişikliklere gitmemesidir. Hatta tek dilli Bulgar eğitim programını dayatmada daha baskıcı adımlar atıldı. Bulgar eğitim sistemini kabul etmeyen, Çingene çocuklarının zorla okula toplanmasına geçildi. Aynı zamanda 4 yaşındaki azınlık çocuklarının anaokullarına toplanması süreci başladı. Bu zorlamanın amacı da okul öncesinde çocuklara anadillerini değil, birinci dil olarak Bulgar dilinin öğretilme çabaları vardır. Böylelikle 1878’den beri ilk kez ve bu defa Avrupa Birliği’nden sağlanan kaynaklarla Bulgar dilinin azınlık topluluklarına daha okul öncesi dönemden başlayarak kesin dayatma çabalarının bir adım daha tırmandırıldığına tanık oluyoruz. Çocuklarımızın anadilimizde örgütlenecek anaokullarında eğitilmesi gibi bir temel konuda, bu defa da tamamen pasif kalan, Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS), DOST partisi, Halkın Demokrasi ve Hürriyet Partisi (HDHP) vb kuruluşlardan tepki yine gelmedi. Bulgar aşırı milliyetçilerin entegre etme maskesi ardında gerçekleştirdiği asimilasyon siyaseti artık 4 yaşa kadar indi ve devlet baskısıyla gerçekleştiriliyor. İkinci olarak da, Bulgar devletinin Bulgar çocukları için olağanüstü büyük bir duyarlılık içinde olduğuna yine son günlerde tanık olduk. Ukrayna’da yaşayan, toplam sayısı 350 bin olan, Bulgar azınlık var. Kiev hükümetin ülkede yaşayan Rus, Leh, Macar, Bulgar, Moldavan çocukların anadilde eğitim öğrenim haklarının kısıtlayan bir yasa kabul etmesi oldu. Bu yasaya ilk sert tepki Bulgar Cumhurbaşkanlığından geldi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Bulgar Sosyalist Partili (BSP) temsilcisi İlyana Yotova 2017 / 2018 ders yılının ilk gününde verdiği demeçte şöyle dedi: “Ukrayna’da kabul edilen ve orada yaşayan Bulgar azınlığı çocuklarının anadilinde eğitim ve öğrenim görme haklarını kısıtlayan yasasına karşı Sofya hükümetinin tepkisi gecikti.” Geciken tepki, Kiev Meclisi (Rada) ülkede yaşayan azınlık öğrencilerinin Ukrayna okullarında anadillerini öğrenme haklarını kısıtlayan bu yasayı onaylamasınadır. Yotova, Ukrayna Cumhurbaşkanı Proşenko’dan bu kanunu veto etmesini (onaylamamasını) istiyor. (Bulgaristan açısından bakıldığında, Cumhurbşkanı Yardımcısı Yotova’nın tepkisi acaba Ukrayna’nın iç işlerine müdahale değil midir?) Bilindiği üzere, Ukrayna’da, Macar, Romen, Moldovan, Leh ve Rus azınlıklar yaşıyor. Yeni yasada, bu azınlıkların anadillerini öğrenmesini yasaklayan Kiev hükümeti “azınlıkları asimile ediyor” Bulgaristan’da 170’lı yıllardan beri “azınlık okullarının kapandığını, azınlık dillerinde eğitim verilmediğini” kabul etmiyorlar. Bu çifte arşın değil midir? Uygulanan Bulgar eğitim siyasetinin ardından “Bulgaristan’da etnik azınlık yok” iddiası yatıyor. Aynı zamanda Bulgar hükümeti Brüksel’den Çingeneleri “Bulgar ulusuyla bütünleştirmek” yani onların asimilasyonu için 2014-20119 dönemi için 7 milyar 200 milyon Euro para alıyor. Bu “Bulgaristan’da Çingene Yok, Türk Yok, Pomak Yok, Ulah Yok, Gagavuz Yok, Tatar Yok vb “ siyasetinin inkarıdır. Bu siyasetin para karşılığında çöktüğüne en büyük kanıttır. Ülkenin iç istatistiklerinde 340 000 (üç yüz kırk bin) Çingene, Avrupa Birliği’nden para isterken 1 200 000 (bir milyon iki yüz bin) Çingene var. Bu da çifte arşın değil mi? Bulgar Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yotova, “Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Proşenko ana dilde eğitimöğrenimi yasaklayan kanunu veto koymazsa, Polonya, Macaristan ve Romanya ile birlikte, Ukrayna Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak için Brüksel’le başvuruda bulunduğunda, veto haklarını kullanarak, “azınlıkların anadilde eğitim hakkını tanımadan, AB’ye giremezsin hazırlıklarına başlamayı öneriyor. Bu konuda HÖH Genel Başkanı Karadayı dut yemiş bülbül gibi susuyor. Münasebet almıyor. Ukrayna’nın iç işlerine karışmazdan önce, “kendi kelimizi kaşıyalım” demiyor. Güncelleşen sorun Bulgaristan’daki azınlıklar için can alıcı bir sorunudur. Gelin el ele verelim de önce kendi sorunumuzu çözelim, diyen yok. Bulgaristan Türklerinin okulları 1957’de devletleştirildi. Ardından Bulgar okullarıyla birleştirildi. Türkçe eğitim ve öğrenim yasak, önce şu bizim sorunu çözelim, diyen yok. Son gelişmeler, Bulgaristan’da 2017 / 2018 ders yılında okula giden 770 bin öğrenciden 75 bini Türk evlattır, 200 binden fazlası da azınlık çocuğudur. Önce onların devlet okullarında ve devlet eliyle anadilde eğitim ve öğrenim sorunu günceldir, can alıcıdır, acil çözülmelidir. Çözüme ders kitapları ve eğitmen öğretmen eğitimiyle başlanabilir. Anadilde eğitim öğrenim sorunumuzu 2007’de Bulgaristan Avrupa Birliğine girerken çözemedik. Yazık oldu. Elimize önemli bir fırsat geçmişti. Kullanamadık. O zaman, Bulgaristan Türk azınlığını ve tüm diğer etnik azınlıkları “temsil ettiğini” iddia eden ve Bulgar devletine bu yalanı kabul ettirmeyi başaran HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan, bizim adımıza ama bize sormadan, halkımızın ve diğer azınlıkların onayını almadan, kendi başına hareket ederek, Bulgar hükümetinin AB başvuru dosyasına “Bulgaristan etnik topluluklarının azınlık sorunu gibi bir problemi yoktur” Deklarasyonu ekledi. Bu bildirge durumu yansıtmıyor. Sahtedir. Bulgar nüfusunun yarısı azınlıklardan oluşuyor ve çok ciddi ayırım görüyor ve öz kimliklerini hedef alan aritme siyaseti uygulanıyor. Bu bildirge Bulgaristanlı Tük Kimliğimizi karanlığa itti. Hak arama yolu kapısına anahtar vurdu. Bulgaristan azınlıkları olarak Avrupalı kimliğimizi baltaladı. Bu konuda anahtar Doğan’ın elinden alınmalıdır. Şimdi öyle oldu ki, Bulgar devleti 2017 / 2018 ders yılı için çocukları okula toplamaya kapı kapı polis gönderiyor. Çünkü eğitim dışı kalan ve manevi alanda yerinde sayan, doğru dürüst saymayı bile öğrenmeden hayata giren genç etnik nüfus kendisi için olduğu kadar devlet için de tehlike arz ediyor. Çingenelerin % 40 oranında okul görmemiş getto-mahalle kitlesi 2017’de sosyal hayat ve ekonomi dışı kaldı. Tütün üretiminin durması Türkeri köylerine kapadı. Azınlıklar her bakıma kendi içlerine sıkışıyor. Arkada kalan 138 yılda Bulgaristan’da yaşayan hiçbir azınlıktan Bulgar kimlikli vatandaş yetişmedi. Karakaçanlar biler etnik kimliklerinde direniyor. Çocuklarının okulda anadil eğitimi almasında direniyor. Etnik törelerini yaşatıyorlar. Yok olmak istemiyorlar. Azınlık bireyleri ile Bulgarlar arasında aynı değerleri paylaşan yok. Azınlıklar azınlık haklarını istiyor. Bulgarlarsa size “bizim tanıdığımız bireysel haklar” yeterlidir demekle işi kapatıyor. Bireysel haklar “köleliği” kabul etmektir. Bireysel haklar “göç” hakkıdır. Bizim bir topluluk olarak yaşayabilmemiz v etnik ve kültürel kimliğimizi yeniden üretebilmek için etnik topluluk ve kültürel otonomi haklarımıza ihtiyacımız var. İnsanlarımız bu haklarımıza kavuşacağımıza inanıyor. Örnek, AB ülkelerinde çalışan işçilerimiz Rodoplara Deliorman ve Gerlovo’ya yeni evler kuruyor. Ne ki, anadilinde okuyup yazması olmayan, ulusal tarihini bilmeyen, içinde yaşadığı topluluğun ahlakıyla, hayat sevgisiyle, gelenekleriyle yetişmemiş bir kişi eksik eğitimli, eksik kültürlü kişidir. Kendi geçmişini ve bugünkü özünü tanımayan bir azınlık öğrencisi farklı bir milletin tarihi, kültürü ve uygarlığıyla övünemez. Şimdiki durumda Bulgar eğitim sistemi hedefsiz kimlikler eğitimin etnik kimlik üzerinde eritme tehlikesi doğurduğundan dolayı, ana-babalar çocuklarını dış ülkelere çıkarıyor, orada okutmaya çaba gösteriyorlar. B nedenle olacak 2016 / 2017 ders yılında 20 bir öğrenci okula gitmemiştir. Öyle anlaşılıyor ki, getto-mahalle halkının Bulgar eğitim sisteminde sunulanlara sanki asla ihtiyacı yok. Okula gidenlerde ilgisizlik var. Öğrencilerden % 48’i Bulgarca okuduklarını anlayamıyor. Hesap yapamıyor. Bu da, Bulgar eğitim sistemine olan ilgisizliğin temelinde olan bir nedendir. Bulgarca eğitim çocukları kucaklamıyor. Bulgar liselerinden mezun olup da hemen iş bulma olanakları yok gibi olduğundan, eğitime olan ilgi kendiliğinden köreliyor. Bu arada, Bulgaristan Türklerinin son kalelerimizi ayakta tutma davası da giderek daha büyük önem kazanıyor. 1878’de Osmanlıdan ayrılıp Bulgar Prensliğine katıldığımızda Bulgaristan Türklerinin 2 700 okulu vardı. Şimdi dünyevi ders programlı (müfredatlı) bir tek Türk oku yok. Birkaç kuran kursu, 3 imam hatip lisesi ve bir İslam enstitümüzle yetinmek zorundayız. Üstelik bunları ayakta tutabilmemiz için iç kaynaklarımız yetersizdir. Son derece gerekli olan dış kaynaklarımız ise, yasal yollardan kesilmek, engellenmek isteniyor. 2017’de aşırı milliyetçiler son irfan ocaklarımızı yeni yasalarla söndürmeye çalışılıyor. Bu işlerin başında olan, adına sözüm ona “Yurtsever Cephe” adıyla siyasete soyunan faşist şoven grup, meclisteki aktifliğini çok arttırdı. Mart 2017’de üçüncü siyasi parti olunca şımardı. Saldırılarını sıklaştı. Sofya Meclisi Diyanet Komisyonunda İslam, Türk ve Müslüman düşmanlığı kaynıyor. Din okullarımızı kısırlaştırıp ve yasaklamaya çalışıyorlar. Neymiş efendim, Bulgar milli güvenliği için tehlike dinsel eğitimden geliyormuş. Yeni bir saçmalık. Huzur ve güvenliğimiz için temel tehlike kaynağı ülkemize çöreklenmiş Amerikan askeri üsleri görmek istemiyorlar. Dünyadaki değişikleri de görmek isteyen yok. ABD’nin kendi elleriyle yarattığı silahlandırdığı DEAŞ örgütlenmesine karşı savaşarak Yakın Doğuya “kurtarıcı” olarak yerleşmeye çalıştığını algılamak istemiyorlar. Batı ülkelerindeki hergele sürülerinden DAEŞ saflarına paralı savaşçı gönderdiklerini itiraf etmek istemiyorlar.

1 Ekim 2017 tarihinden başlayarak Bulgaristan Cumhuriyeti’nden asgari emekli maaşı alan vatandaşların aylık gelirine 20 leva (10 Euro) zam yapıldı. 800 000 (sekiz yüz bin) emeklinin geliri 200 leva (100 Euro) oldu. Sosyal istemlere uyan ve gerekli prim ödemelerini yapmış olan yaşlılar 1 Ekim’den başlayarak bu primi alabilecektir. Bu uygulama Bulgaristan Sosyal Sigorta Kurumu’ndan (NOY) emekli maaşı alan 800 000 (sekiz yüz bin) vatandaşı kapsıyor. Bulgaristan vatandaşı her 3 kişiden birinin emekli maaşına 20 leva zam yapılmıştır. Bu yılın 1 Haziran tarihinde sigorta ve yaş istemlerine uyanların aylık emekli maaşı 161.38 levadan 180 levaya yükseltilmişti. En düşük emekli maaşı alan 800 000 emekliden 450 000’i bu zammı alıyor.

Resmi verilere göre 7 milyon olan ülke nüfusundan 3 milyon kişi ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı yurtdışında bulunuyor. Bulgaristan vatandaşlarından 2.200 000 (iki milyon iki yüz bin) kişi emeklidir. NOY verilerine göre, Bulgaristan emeklilerinden 1 500 000 (bir milyon beş yüz bin) kişi yoksulluk sınırı altında gelirle yaşamak zorundadır. 2007’de Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’da resmi yoksulluk sınırı 317 leva olarak belirlenmiştir. Bulgaristan emeklilerinden 820 000 (sekiz yüz yirmi bin) kişinin aylık geliri 200 levadır. Sosyal konularda şimdiki iktidarda son söz sahibi olan güya “Yurtsever Güçler” sosyal yardım ya da işsizlik parası alan azınlıklardan yoksul kişi ve ailelere karşı amansız saldırılarına devam ediyor. Hedeflerinde azınlıklardan alıp yeni düzenlemelerle uygun gördüklerinin gelirini arttırmak var. Özellikle gettomahallerde yaşayan ve sosyal yardımla geçinen vatandaşların evrakları yeniden gözden geçiriliyor. Büyük sayıda özürlü ve yaşlının sosyal yardımları kesiliyor. Öte yandan Kırcaali ilindeki yaşlı ve özürlülerin emeklilik, özürlü emeklilik ve sosyal yardım evraklının iş-

Manas Destanı’nın Türkçe Basımının Tanıtım Töreni Gerçekleşti Manas Destanı’nın Türkçe Basımının Tanıtım Töreni Gerçekleşti Dünyanın en büyük destanları arasında gösterilen Manas Destanı Türkçe olarak basıldı. Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen Manas Destanı’nın Türkçe basımının tanıtım törenine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yanı sıra Kırgızistan Başbakanı Soroonbay Ceenbekov, Kültür AŞ Genel Müdürü Rıdvan Duran, Kırgızistan Devlet Sanatçıları, Kırgızistan’dan ve Türkiye’deki Kırgızistanlı akademik personel ile birlikte çok sayıda Türk ve Kırgızistanlı vatandaş katıldı. Dünyanın en büyük destanları arasında gösterilen Manas Destanı Türkçe olarak basıldı. Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen Manas Destanı’nın Türkçe basımının tanıtım törenine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yanı sıra Kırgızistan Başbakanı Soroonbay Ceenbekov, Kültür AŞ Genel Müdürü Rıdvan Duran, Kırgızistan Devlet Sanatçıları, Kırgızistan’dan ve Türkiye’deki Kırgızistanlı akademik personel ile birlikte çok sayıda Türk ve Kırgızistanlı vatandaş katıldı. Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen törende konuşan Başkan Kadir Topbaş, Manas Destanı’nın Türkçe olarakta basılmasının Türk dünyası açısından önemli olduğunu

vurguladı. -Manas Destanı’nı Önemsiyoruz- İstanbul’un medeniyetler beşiği olduğunu ve tarihin de çeyiz sandığı olarak görüldüğünü hatırlatan Başkan Topbaş, “Bugün Manas Heykeli’nin açılışını birlikte yaptık ve şimdi de Manas Destanı’nın Türkçe basımının tanıtım törenindeyiz. Kadim bir medeniyete mensubuz. Engin tarihimiz ve geçmişimiz var. Aynı toprakların evlatlarıyız. Aynı topraklardan koparak gelip medeniyetler kurmuş milletleriz. Bizim ortak değerlerimiz var. Bu ortak değerlerimizin gelecek kuşaklara aktarılması yansıtılması çok önem arz etmekte. İşte bu bakımdan Manas Destanı’nı önemsiyoruz” diye konuştu.

Manas Heykeli’nin Açılışı Sütlüce’de Gerçekleşti

Manas Heykeli’nin Açılışı Sütlüce’de Gerçekleşti Türkiye ile Kırgızistan arasındaki dostluğu daha da pekiştirecek olan Manas Heykeli, Sütlüce sahilinde düzenlenen görkemli törenle açıldı. Türkiye ile Kırgızistan arasındaki dostluğu daha da pekiştirecek olan Manas Heykeli, Sütlüce sahilinde düzenlenen görkemli törenle açıldı. Manas Heykeli’nin açılış törenine İstanbul Büyükşehir Belediye Kadir Topbaş’ın yanı sıra Kırgızistan Başbakanı Soroonbay Ceenbekov, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Kültür AŞ Genel Müdürü Rıdvan Duran ile birlikte çok sayıda Kırgız ve Tük davetli katıldı.

Sütlüce Parkı’nda düzenlenen görkemli tören beş yüz bin beyitten oluşan Manas Destanı’nda örnekler sunulmasıyla başladı. Sıcak havaya rağmen vatandaşların yoğun katılım gösterdiği Manas Heykeli açılış töreninde konuşan Başkan Kadir Topbaş, “Kadim medeniyetler şehri İstanbul’a önemli bir kültür izi bırakmak üzere tarihe birlikte tanıklık etmekteyiz” dedi. Açılışını yaptıkları Manas Heykeli’nin hem İstanbul’da yaşayanlar hem de İstanbul’u ziyaret edenler için farklı anlam-

lar taşıyacağına vurgu yapan Başkan Topbaş, “Tarihin akışından günümüze önemli kayıt düşen, adeta bir ansiklopedi özelliği gösteren bu eserin sahibinin bu kültür vadisi olarak düşündüğümüz Haliç Sahili’nde yer alması bir başka anlam taşımaktadır. Biz medeniyetler beşiği bu kentte tarihin çeyiz sandığı dediğimiz farklılıkların zenginliğini yaşayan bu şehirde dost ve kardeşlerimizin de burada izlerinin bulunması bize gurur vermekte. İnanıyorum ki bu bölgeyi gezenler, görenler ve Manas Baba Heykelini hatırlayanlar gelecek kuşaklara da bunu aktaracaklar” ifadelerini kullandı.


Türk Dünyasından Haberler

Türklüğün Orta Doğu’daki Sıcak Gündemi

Turan Kültür Merkezi SüleymaniyeKürsüsü20172018 dönemi faaliyetlerimize, 14 Ekim 2017 Cumartesi günü 14.00’te, kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti milletvekili Sayın Ganire Paşayeva’nın verdiği “Türklüğün Orta Doğu’daki Sıcak Gündemi” başlıklı konferansımızla başladık. Ganire Paşayeva konferansına Orta Doğu’da, özellikle Irak’ta Türkler nerelerde yaşıyor, neden bu bölgeler önemli ve neden bu bölgeleri bizden aldılar? sorularını cevaplayarak başladı. Paşayeva bu bölgelerin Türk milleti için önemini, öncelikle binlerce yıldır yaşamakta olduğumuz bir yurt toprağı olması gerçeği, daha sonra da dünyanın en önemli petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olması bağlamında değerlendirdi. Paşayeva, Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün başında olduğu iradenin, buradaki varlığımızı kurtarmak için Lozan öncesi ve sonrasında büyük mücadeleler verdiklerini, fakat maalesef buralara göz diken emperyalistlerin, iç ve dış oyunlarla ve güç kullanarak bu bölgeleri bizim egemenliğimiz dışına çıkardıklarını ifade etti. Paşayeva, Türklerin egemenliğimiz dışında kalmasının, emperyalist güçlerin, BAAS Reiminin ve kuzey Irak’ta yapılanmakta olan Barzani ailesinin Türklere olan düşmanlıklarını bitirmediğini, onlarca yıldır buralardaki yaşayan Türkleri azaltma, ayrıştırma, katletme politikalarını hız kesmeden devam ettiğini, özellikle aydın kesime büyük zulümler yaptıklarını öldürüp sürdüklerini ifade etti. Son otuz yılda Körfez Savaşı, Kimyasal silahlar, PKK/ PYD, IŞİD/DAEŞ ve daha birçok yapılanmalarla devam eden ABD odaklı hareket ve gelişmelerin ırak ve Suriye’deki Türk varlığını paramparça edip zulüm ve baskı altında tuttuğunu, yok ettiğini çok güzel açıklayan Paşayeva, bu durumda Türk Dünyası olarak ne yapmamız gerektiği hususunda da önemli tespitler ve yönlendirmelerde bulundu. Uzak ve yakın tarihimize bakınca başkalarından yani dünyaya yön veren emperyalist güçlerden ve onların kurmuş oldukları kuruluşlardan adalet beklemenin boş bir hayal olduğunu defalarca gördüğümüzü belirten Paşayeva, Türklüğün kendisine, Türk Dünyası’nın birbirine sahip çıkmasından başka çare olmadığını söyledi. Paşayeva, her ne kadar ülkelerimizi yöneten idarecilerimizden doğal olarak bu yönde akıllı, somut adımlar atmasını, siyaset yapmasını beklesek de asıl büyük görevin aydınlarımıza ve onların yöneltip yetiştirecekleri halklarımız ve özellikle geçlerimize düştüğünü belirtti. Paşayeva, birlikte güç doğacağının bilinciyle, düşmanlarımızın bizi parçalamak için kullanacakları boy, din, mezhep ayrılıkları tuzaklarına düşmeden, milli kültürümüze sahip çıkarak kültür emperyalizminin bizi etkisizleştirmesine fırsat vermeyerek, akılcı eğitimle donanıp gücümüzü artırarak, bilişim teknolojilerini ve sosyal medyayı da bu yönde sonuna kadar kullanıp Irak’ta, Suriye’de, Doğu Türkistan’da, Karabağ’da Kırım’daki davalarımızı savunmamız gerektiğini vurgulayarak konuşmasını tamamladı.

15

Türk Dünyası 3. Gazeteciler Şurası Kazakistan’da Yapılacak

Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı, “Türk Dünyası 3. Gazeteciler Şurası”nı, bu yıl Türk dünyası kültür başkenti unvanını taşıyan Kazakistan’ın Türkistan şehrinde 26-29 Ekim’de gerçekleştirecek. Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı, “Türk Dünyası 3. Gazeteciler Şurası”nı, bu yıl Türk dünyası kültür başkenti unvanını taşıyan Kazakistan’ın Türkistan şehrinde 26-29 Ekim’de gerçekleştirecek. Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Başkanı Yılmaz Karaca, yazılı açıklamasında, et-

kinliğe Türk dünyası dahilindeki ülkelerden 60 gazetecinin katılacağını kaydetti. Türk dünyası ülkelerinde görev yapan gazeteciler arasında mesleki ve kültürel birlikteliği tesis etmeyi amaçladıklarını belirten Karaca, şunları aktardı: “Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfının organize ettiği, TGF, Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu TDGF, Anadolu Spor Gazetecileri Derneği (ASGD) ve Anadolu’daki meslek kuruluşlarının destek verdiği, şura, bu yıl Kazakistan’ın Türkistan şehrinde 26-29 Ekim’de gerçekleştirilecek. Etkinliğe, Türk dünyası dahilindeki ülke-

lerden 60 gazeteci katılacak. Türkistan’ın yanı sıra Almatı ve Çimkent şehirlerinde de kültürel amaçlı gözlem ve incelemelerde bulunacak. Gazeteci heyeti daha sonra Kırgızistan’a geçerek başkent Bişkek’te 29-31 Ekim’de TGF, 54. Başkanlar Konseyi Toplantısı’nı gerçekleştirecek.” Projenin anlamlı bir misyon içerdiğini ifade eden Karaca, “Basın Vakfı olarak Türk dünyası ülkelerinde görev yapan gazetecileri bir çatı altında toplamak, iletişimlerini sağlamak ve Türk kültürü, örf, adet ve geleneklerinin yaşatılmasına ortak organizasyonlar ile katkı sağlamayı amaçlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Milli ATM ile bir dakikada ehliyetiniz hazır

Türk mühendislerce geliştirilen yerli ve milli ATM, geleneksel olanların pabucunu dama atacak. 140 farklı işlemi aynı yerde yapabileceğiniz makine-den 1 dakika içinde ehliyetinizi alabilecek, devlet kurumu ödemelerini gerçekleştireceksiniz. Şimdiden ABD gibi birçok ülkenin sipariş için sıraya girdiği ATM, Türkiye’de de altı ay içinde kamu kurum ve bankalarında kullanılacak. BAE’de ehliyetlerin yarısı, araç ruhsatlarının tamamı bu cihazlarda basılıyor ve vergilerin yarısı bu makinede tahsil ediliyor. Türk mühendis ve yazılımcılar tarafından geliştirilen yerli ve milli ATM, geleneksel olanların pabucunu dama atacak. TÜBİTAK desteği ve Ekonomi Bakanlığı’nın teşvikleriyle üretilen makinede 140 farklı işlemi aynı yerden yapabiliyorsunuz. Bütün bankacılık işlemleri yanında, bir dakikada ehliyetinizi çıkarabilir, devlet kurumu ödemelerini gerçekleştirebilirsiniz. İsterseniz görüntülü arama ile müşteri hizmetlerinden yardım alabilir hatta İstanbulkart doldurabilirsiniz. İşin güzel tarafı, yerli ATM, bir proje olmanın ötesine geçerek karlı bir ihraç ürünü haline gelmiş durumda. 6 AY SONRA HAYATIMIZDA Elektronet firmasının ürettiği bu makine için ABD dahil olmak üzere onlarca ülke sıraya girmiş durumda. Cihaz, Ekonomi Bakanlığı’nın öncülüğünde kamu bankaları ve işlemlerinde kullanılmak üzere 6 ay içinde hayatımızda olacak. ATM’nin özelliklerini ve ülke ekonomisine yapacağı katkıyı konuşmak üzere bir araya geldiğimiz Elektronet Firması’nın İcra Kurulu Başkanı Can Yanyalı; ABD,

Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Almanya, Malta ve Gana’ya ATM ihraç ettiklerini ve bu teknolojiye 20 milyon dolar yatırım yaptıklarını paylaşıyor. BAE’NİN TÜM DEVLET İŞLEMLERİ BİZE EMANET Birleşik Arap Emirlikleri’nde devlet dairelerinde Elektronet’in 6 aylık AR-GE ve 1 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirdiği cihazların kullanıldığını anlatan Yanyalı, “Ülkedeki ehliyetlerin yarısı, araç ruhsatlarının tamamı Türk firması tarafından geliştirilen makinelerde basılıyor, vergilerin yarısı bu ATM’ler aracılığı ile tahsil ediliyor. Sadece teknoloji ihraç etmiyoruz, cihazların operatörlüğünü de üstlenip, yapılan her işlemden yüzde 10 ile 30 arasında ücret alarak gelir paylaşımı modelini sürdürüyoruz. Mesela trafik cezasında yüzde 15, tapu harçlarında yüzde 20 gibi değişen oranlar söz konusu” diyor. Geleneksel ATM’lerin teknik gelişmeleri ve müşterilerin artan isteklerini karşılamakta yetersiz kaldığını belirten Yanyalı, gelişmiş ülkelerde uygulanan ismiyle ‘Bağımsız ATM operatörü’nün banka adına bu hizmeti sunarak, karşılığında hizmet bedeli aldığı bilgisini veriyor. BANKALAR NEDEN HALA BEKLİYOR ? Bankanın bakım ve güvenlik gibi konularla uğraşmadan profesyonel hizmet aldığını aktaran Yanyalı, aynı ATM’den farklı bankaların kartı ile işlem yapılınca, ciddi bir maliyet avantajı sağlanacağını belirtiyor. Can Yanyalı ilgili sürecin ulaştığı aşamayı şöyle anlatıyor: “Neden onlarca farklı ATM’den işlem yapıyoruz? İşlemleri aynı makinede yap-

mak için hiçbir engel yok. İlgili kurumun entegrasyonu yeterli. Biz de ATM’ler para çekmek için kullanılıyor. Her bankanın kendi ATM’si olunca bunun için harcanan para vatandaşa maliyet olarak yansıtılıyor.” HEM TEKNOLOJİ HEM HİZMET İHRACI Can Yanyalı Ekonomi Bakanlığı’nın milli ATM teknolojisine ilgi gösterdiğini ve önümüzdeki dönemde kamu bankaları başta olmak üzere devlet kurumlarının yerli ATM’nin kullanımı konusunda öncü olacağını dile getiriyor. Yanyalı sektörü şöyle özetliyor: “Ülkemizdeki ATM pazarının yüzde 97’si yabancı 2 işletmede. Kalan yüzde 3’ü de bizim payımız. Kendi ülkemizde pazarımız yüzde 3 iken BAE’de yüzde 15’lik paya sahibiz. Türkiye’deki bankalar eski usul ATM’lerin ihtiyacı karşılamadığını görünce yeni nesil ürünlerle ilgilenmeye başladı. Kısa sürede, sektörde olumlu gelişmeler olacak. Çoklu bankacılık kanalı, abonelik başvurusu, bireysel kredi başvurusu gibi işlemleri yapabileceksiniz.” Yanyalı, yurt dışındaki müşterilerin isteklerine göre özel siparişler de aldıklarını ve buna göre bir gelir paylaşım modeli benimsendiğini belirterek, hizmet ihracı da yapmış olduklarını ve uzun süren bir ortaklığı başarabildiklerini anlatıyor. Cihazın evrak tarayıp, ilgili kuruma mail atacak ve hatta çek bozdurabileceğiniz bir teknolojiye sahip olduğunu aktaran Yanyalı, “Vakıfbak ile görüşmelere başladık, bir cihaz kuruyoruz 6 ay kadar bir test sürecimiz olacak. Bizim için öncelik kamu, onlar burada öncülük ediyor diyebiliriz” bilgisini paylaşıyor.

TÜRK DÜNYASI BELGESEL FİLİM FESİVALİ GÖSTERİMİ NİĞDE DE İLGİ GÖRDÜ

Türk Dünyası Uluslararası Belgesel Film Festi- Parti il Baskanı Mahmut Peşin,Niğde Gazeteciler ve vali Niğde Halis Demir Ünuversitesi Kültür Mer- Yazarlar Cemiyeti Başkanı Şerife Türkeş,Osmaniye kezinde Gösterimi Yapıldı. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İsrafil Avcı, Ceyhan Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu tara- Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Şahin Özer, ve çok fından düzenlenen “Türk Dünyası Uluslararası sayıda davetli katıldı. Belgesel Film Festivali Niğde Gösterimi” Şehit Ömer Halisdemir Kongre ve Kültür Merkezi Salonunda gerçekleştirildi.Saygı duruşu ve İstiklal marşının ardından,Niğde Gazeteciler ve Yazarlar Derneği Başkanı Şerife Turkeş, TDGF Kurucularından Necmi Pişkin ve Niğde Valisinin konuşmaları ilgi uyandırdı. Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu tarafından düzenlenen “Türk Dünyası Uluslararası Belgesel Film Festivali Niğde Gösterimi” Şehit Ömer Halisdemir Kongre ve Kültür Merkezi Salon gerçekleştirildi. Tanıtım filmi gösterimi ile başlayan programa, Niğde Valisi Yılmaz Şimşek,Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü Prof. DR.Muhsin Kar,Dünya Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Menderes AK

Festivalin düzenlenmesindeki gayenin Türk Milletinin öz ve kök değerlerini öne çıkarmak olduğunu ifade eden Demir, geniş bir coğrafyaya yayılan bu milletten çıkan değerleri öncelikle Türk Dünyasına, sonra dünyaya duyurmak adına katkı Festival kapsamında birincilik ödülüne layık gö- sunmaktan mutluluk duyduklarını belirtti. rülen belgesel gösteriminin ardından konuşma yaÖmer Halisdemir Üniversitesi’nin verdiği destekpan Federasyon Başkanı Menderes Demir; “Fede- ten duyduğu memnuniyeti dile getiren Demir korasyonumuz Türk kültürüne katkı sunmak amacıyla nuşmasını; “Bizleri Niğde’de ağırlayan başta Sabu yıl Yedi Türk Cumhuriyeti, Özerk Cumhuriyet- yın Rektörümüz Prof. Dr.DR.Muhsin Kar, ler, Türk toplulukları ve akraba toplulukları arave üniversite yönetimine teşekkür ediyorum” disında bu festivali düzenlemiştir” dedi. yerek sürdürdü. Konuşmanın sonunda Türk Dünyası Uluslararası Belgesel Film Festivaline destek verenlere teşekkür plaketi verildi. Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu belgesel film festivali Kordinatörü Turan Şahin koordinesinde öğrenci dalında dereceye Giren belgesel filmlerinin gösterimi ile devam eden program öğrenciler tarafından büyük ilgi gördü.


Siyasi ve Aktüel Gazete

Bölgemizin Önemli Gücü Türkiye

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin 28 Eylül 2017 tarihinde Ankara’ya geldi ve bölgesel ve stratejik konular resmi dostane Beştepe görüşmelerde ele alındı.

Türkiye Rusya dostluk ve işbirliği ilişkilerinin yeni aşamasıyla ilgili ilgililerin paylaştığı Bulgar medyasına yansıyan ana görüşler şunlardır: “Sputnik”: Uzman görüşlerine bakıldığında, Vladimir Putin ile R. Tayyip Erdoğan’ın Ankara görüşmesinde askeri ve politik işbirliği, Kürt sorunu, Suriye krizi ve birçok başka önemli ikili ve uluslararası sorun görüşüldü ve görüş birliği sağlandı. Kremlin basın merkezinden yapılan açıklamada, Ankara’da Putin ile Erdoğan bir iş görüşmesi yaptı ve birçok bölgesel ve ikili ilişki ele alındı. Başkan Yardımcısı Ahmet Berat Çonkar, Beştepe görüşmesi ikili ilişkilerin çok yönlü gelişmesine çok önemli katkı sağlayacaktır, dedi ve şu vurgulamayı yaptı: “Bu ziyaret ikili ilişkilerdeki olumlu dinamizme işarettir. İki devlet lideri görüş değiş tokuşunda ve danışmalarda bulunmuştur. Bölgesel istikrar ve Suriye ve Irak konularında Moskova Ankara işbirliğinin derinleştirilmesi önemlidir.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sırbistan İş Forumu’nda Kanal İstanbul projesi için, “Kanal İstanbul dediğimiz, bu benim bir hayalim, hülyamdır. İnşallah bunun da büyük ihtimalle bu yıl sonu veya 2018 başı gibi temelini atacağız.” dedi. Türkiye’nin birbirinden başarılı projelerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kanal İstanbul benim rüyamdır. Bu yıl sonu veya 2018 başı gibi temelini atacağız” dedi. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle;

Türkiye darbe girişimi nedeni ile karşı karşıya kaldığı tehlikeyi geride bırakmış ve ekonomisinin güçlü temeller üzerine kurulu olduğunu bir kez daha dünyaya ispat etmiştir. 2011-2015 yılları arasında yüzde 7,1 büyyen ekonomimiz bu yılın ilk yarısında yüzde 5.1 oranında ulaşarak yeniden hedeflerimize uygun bir yere gelmiştir. Yüzde 100’lük bir büyüme oranına Türkiye ulaşıyor. Gayri safi yurtiçi hasılamızı 2002 yılındaki 230 milyar dolar seviyesinden 860 milyar dolara, kişi başı milli gelirimizi 3 bin 500 dolardan 11 bin dolara çıkardık.

Çavuşoğlu, Sofya’daki Caminin bahçesinde barı kınadı Bulgaristan’ın AB Dönem Başkanlığı Öncelikleri

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, “Hollanda’nın Venlo kentinde yapımı süren Tevhid Camii’ne İslam’a hakaret içeren, ırkçı pankart asılmasını kınıyorum. Sofya’daki 523 yıllık Koca Mahmut Paşa Camii’nin bahçesine bar açılması, Atina’daki Fethiye Camii’nde ibadet yasağı aynı ön yargıların tezahürüdür” dedi. Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu, sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden yaptığı paylaşım ile Hollanda’da aşırı sağcı bir grubun, Venlo kentinde yapımı süren Tevhid Camii’nin çatısı ve minaresine İslamofobik, ırkçı ifadelerin bulunduğu pankart asmasını kınadı. Çavuşoğlu, paylaşımında, “Hollanda’nın Venlo kentinde yapımı süren Tevhid Camii’ne İslam’a hakaret içeren, ırkçı pankart asılmasını kınıyorum. Sofya’daki 523 yıllık Koca Mahmut Paşa Camii’nin bahçesine bar açılması, Atina’daki Fethiye Camii’nde ibadet yasağı aynı ön yargıların tezahürüdür. Tarihi eserler dünyanın ve insanlığın ortak mirasıdır. İbadethaneler din, inanç ve vicdan hürriyetinin abidesidir. Bu abideyi yıkmak, ortak mirasımızı talan etmek isteyenler bilsinler ki; nefret ve ayrımcılıktan hiçbir fayda sağlayamazlar” ifadelerini kullandı. “İslamofobi içeren her adım en hafif ifadeyle insanlık suçudur” İslam’ın “silm” kökünden ve barış anlamına geldiğini hatırlatmak istediğini belirten Çavuşoğlu, İs-

lamofobi içeren her adımın en hafif ifadeyle insanlık suçu olduğunu vurguladı. Çavuşoğlu, insanlık suçlarına karşı ittifak edemeyen medeniyetlerin korku ve kutuplaşmanın basit birer aracı olmaktan öteye geçemeyeceğini ifade ederek şunları kaydetti: “Bu düşmanca anlayış karşısında sessiz kalanlara, Filistin’in Beytüllahim kentinde bulunan ve Hristiyanlarca Hz. İsa’nın doğduğuna inanılan Doğuş Kilisesi’ni hatırlatırım. Anahtarı 150 yıl Müslümanlara emanet edilmiş bu kilise, tarihte ecdadımız tarafından korunduğu gibi, günümüzde de TİKA’nın katkı sağladığı fonla restore edilmektedir. Yine, Lübnan’da Aydamon Köyü’ndeki Saint Georges Ortodoks Kilisesi’ni TİKA eliyle 2015’te yeniledik. Geçtiğimiz günlerde TİKA’nın koordinasyonunda THY, AA ve TRT iş birliğinde Senegal’e giden gönüllü elçilerimiz, cüzzamlılar köyünde okul, cami ve kiliseyi boyayarak tüm dünyaya insanlık dersi vermişlerdir. Sayıları gün geçtikçe artan bu emekleri heba etmeyelim, gelin el birliği, gönül birliği yapalım. Kin ve nefretin güzel bir dünya kurmamıza mani olmasına izin vermeyelim. Biz Türkiye olarak diğer dinlere saygı açısından örnek olan bu projeleri sürdürmekte kararlıyız. Özellikle Avrupa’daki hükümetleri de, tüm insanlığa hizmet etmeye dönük bu çalışmalarda yanımızda görmek istiyoruz.”

Bulgaristan’ın Avrupa Birliği (AB) Bakanı Lilyana Pavlova, “Türkiye olağanüstü önemli bir ortağımız. Kanaatimizce Türkiye ile aramızda iyi komşuluk, dostane ilişkilerimiz var, Türkiye’yi böyle bir komşu olarak görüyoruz.” dedi. Pavlova, AB’nin gelecek yılın ilk yarısında dönem başkanlığını üstlenecek Bulgaristan’ın, Batı Balkanlar’ın entegrasyonuna destek vereceğini bildirdi. Balkanlar’daki ülkelerin hepsinin AB yolunda kendine özgü güzergahtan ilerlediğini kaydeden Pavlova, “Bulgaristan, ‘Balkanlar odaklı’ dönem başkanlığı yaparak Avrupa’nın bu coğrafyadaki ortaklarına gerekli desteği vermesini sağlayacak.” ifadesini kullandı. Pavlova, Türkiye-Bulgaristan ilişkileriyle ilgili de “Türkiye olağanüstü önemli bir ortağımız. Kanaatimizce Türkiye ile aramızda iyi komşuluk, dostane ilişkilerimiz var, Türkiye’yi böyle bir komşu olarak görüyoruz.” diye konuştu. Lilyana Pavlova, Türkiye’nin AB statüsünün “anlaşılabilir nedenlerden dolayı daha özel olduğuna” işaret ederek “Her ülkenin kendi statüsü var, kendi gelişim seviyesine sahip. Tüm ülkeleri şimdiden analiz ederek aynı kefeye koyamayız, ayrı ayrı çalışmalar olacak.” dedi. “Türkiye gündemimizde yer alacak” Bulgaristan’ın AB Bakanı Pavlova, şunları kaydetti: “Türkiye ile ikili alanda, göç dalgasıyla baş edilmesi konusunda çalışıyoruz. Bu alandaki iş birliğimiz için minnettarız. Başbakanımız Boyko Borisov’un

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi başarılı sonuç verdi. Türkiye ile göç ve güvenlik alanındaki ortak çalışmalarımız, AB’nin geleceğiyle ilgili görüşmelerin bir parçası olarak gündemimizde yer alacak.” Lilyana Pavlova, Bulgaristan’ın AB Dönem Başkanlığı için bin 500 kişilik bir kadro oluşturduğunu ve 75 milyon avroluk bütçe ayırdığını söyledi. Bulgaristan’ın dönem başkanlığı, 4 Ocak 2018’de, ülkenin başkenti Sofya’da düzenlenecek konserle başlayacak.

Türk Dünyası Belgesel Film Festivali İstanbul


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.