Sanal Tehditler ve Tedbirler Konferansı gerçekleşti
Siyasi ve Aktüel Gazete
BULTÜRK Derneği ve URAL Derneği ile Uluslararası Siber Güvenlik Federasyonu’nun siber güvenlik alanında düzenlediği “Sanal Tehditleri ve Tedbirler” Konferansı Bayrampaşa Belediyesi Kültür Merkezi’nin konferans salonunda gerçekleştirildi. BULTÜRK’ün Genel Sekreteri Aynur FİLİZ açılış ko- Minhaç Çelik – siberbulten.com Koordinatörü nuşmasından önce Dünya halter şampiyonu Naim SÜ- ZiyahanAlbeniz – Türkiye Netsparker GüvenlikAraştırmacısı LEYMANOĞLU ve tüm şehitlerimiz için saygı du- Av. Mehmet Pehlivan – Pehlivan & İlkakin Hukuk Burosu ruşunda bulunuldu. Ardından İstiklal Marşı okundu. Bugüzelbilgilenmeninsonundatümkatılımcılarabirerplakettaktimedildi. DahasonraAçılışkonuşmasında;BULTÜRK’ünkısatarihçesinianlattı: Gelen tüm üyelerimize ve Uluslarası Siber GüArdındanBULTÜRKGenelBaşkanıRafetULUTÜRK’esözverdi; venlik Federasyonu Başkanı ve konuşmacılara gelTeşekkür ederek Bulgaristan Stratejik Araştırma diklerinden dolayı teşekkür eder saygılar sunarız. merkezi Başkanı Dr.Erdal KARABAŞ’a söz verdi; Ayrıca Bayrampaşa Belediye Başkanı’na ve Kültür MüDaha sonra dürü Erol YURTAŞ’a ve her zaman yanımızda olan AKİT İbrahim Pehlivan – Uluslarası Siber Güvenlik Fe- TV’den gelen Emirhan Şahin, Levent Demirci, Enes Ayderasyonu Yönetim Kurulu Üyesine söz verildi; sar, İsmail Çoban’a da bizim sesimizi duyurmamızda yarArdından Konuşmacılar Kürsüye davet edildiler; dımcı olduklarından dolayı kendilerine teşekkür ederiz. Aynur Filiz – BULTÜRK MuhammedTahaGergerlioğluAlmanya’daolduğuiçintoplantıya katılamadı.OnunyerinekonuşmacıolarakAbdullahUğurAçıkgözkatıldı. Devamı 8’de
Yıl - 15
Kitabımızı taktim ettik
Bilgi Ordu su Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz “
Sayı: 126 Kasım - 2017 - “
Sn. Yusuf CİNAL BELHABER
Belçika Haber Gazetesi Sahibi
Türkiye’nin yeni Sofya Büyükelçisi görevine başladı Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu Bursa’da müjdeyi verdi Türkiye’nin yeni Sofya Büyükelçisi Dr. Hasan Ulusoy görevine başladı
Türkiye Cumhuriyetinin yeni Sofya Büyükelçisi Dr. Hasan ULUSOY, güven mektubunun örneğini Dışişleri Bakanı Birinci Yardımcısı Büyükelçi Emilia Kraleva’ya 23 Kasım 2017 tarihinde sundu.
Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, 31 Aralık 2017’ye kadar Türkiye’ye giriş yapan Türk soylu Bulgaristan ve Yunanistan vatandaşlarının uzun dönem ikametgah belgesi alabileceğini belirterek, “Yazımız hazır, imzada şu anda.” dedi. Çavuşoğlu, Bursa’da Barış Manço Kültür Merkezi’nde yaptığı konuşmada, 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olduğunu bildirdi. Kadına yönelecek her türlü şiddetin karşısında olduklarını belirten Çavuşoğlu, “Sorumluluk makamında her kim varsa birkaç kere düşünerek söylemesi gerekiyor. Maalesef bir siyasi parti lideri, kadına şiddeti meşrulaştıran, adeta kadına şiddetle tehdit eden bir anlayış ortaya koydu.
Ondan sonra da bir geri adım ve özür de duymadık. Maalesef durum, bu. Öğretmenler Günü’nde gerçekleşen böyle bir söz, eminim ki en başta bu kişinin öğretmenlerini üzmüştür. Kısacası biraz daha eğitim şart.” diye konuştu. Balkan ülkeleriyle her daim birlik ve
beraberlik içinde olunması gerektiğini vurguladı:
Bakan Fakıbaba, Bulgar mevkidaşı ile görüştü S o f y a ’ d a P r o t e s t o - 2 0 1 7
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Bulgaristan Tarım, Gıda ve Ormancılık Bakanı Rumen Porodzanov ve beraberindeki heyetle Bakanlıkta bir araya geldi. Buradaki konuşmasına, göreve dün geldiğini söyleyerek başlayan Fakıbaba, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki iş birliği ve dostluğun tarihin köklerine kadar gittiğini dile getirdi.
İki ülke arasındaki dış ticaret hacmine işaret eden Fakıbaba, bunu yeterli görmediklerini belirtti. Fakıbaba, tarım sektöründeki bazı problemleri dost ve müttefik ülkeler olarak aşabileceklerini belirterek, şöyle devam etti: “Taze sebze ve meyve ihracatımızın yüzde 90’ı Bulgaristan kapısından geçmektedir. Buradaki kontrollerden dolayı bazı sıkıntılar yaşanıyor. Öte yandan AB’den ithal ettiğimiz canlı hayvanların Türkiye’ye girişi de Bulgaristan’dan yapılmaktadır. Burada beklemeden dolayı bazı sıkıntılarımız var ama doktor ve finansçı olan iki tarım bakanının bu sorunları çözeceğine ve ilişkileri çok daha iyi yerlere getireceğine yürekten inanıyorum.”
Emekliler Sofya’ya toplandı. Parlamento kuşatıldı. GERB partisinin istifası istendi. Avrupa Birliği’nde en yoksul ülke olan Bulgaristan’da 1 900 000(bir milyondokuzyüz in) emekli var. Yaşlı vatadaşlar 200 leva (100 Euro) emekli maaşı ile kışı karşılayamıyacaklarını duyurmak için 2 Kasım 2017’de Sofya’da Meclis meydanında toplandılar ve emekli maaşlarını arttırılmasını ve yeni sosyal yardım programı istediler. Mitingte konuşanlar sosyalizm yıllarında biriken ulusal zenginliğin nüfusun % 2’sini oluşturan bir avuç oligarşi temsilcisinin elide topladığını, Bu nimetleri yaratan kişilerin ise sefillik çizisinin çok altında hayat mücadelesi verdiğini, ne ki artık son yedeklerinin de tükendiğini belirttiler. Yaşlılar kalaalığı önünde Konuşanlar daha önce sigara parası olmayan talancıların bugün yerli bankalarda 49 milyar Leva topladığına vurgu yapa-
rak, 29 milyar US Dolarınsa dış bakalara kaşırıldığına işaret ettiler. bununla irlikte bu paraların devletleştirilerek halka adil bir şekilde dağıtılmasıda ısrar ettiler. Devletin hırsızlara arka olduğuna davurgu yapa kouşmacılar, Ayrıca, her yıl devlet bütçesinde 16 milyar leva çalıdığını duyurdular.
Naim Süleymanoğlu’yu kaybettik Bulgaristan’da “Başkanlık Sistemi” Kampanyası
Olimpiyat şampiyonu eski milli halterci Naim Süleymanoğlu, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. 50 yaşındaki Naim Süleymanoğlu, karaciğer sirozu teşhisiyle 25 Eylül’de hastaneye kaldırılmıştı. KaraciğeryetmezliğisebebiyledonörbekleyenSüleymanoğlu’na ismi açıklanmayan bir arkadaşı organ bağışında bulunmak üzere gönüllü olmuş ve ameliyat edilmişti. HASTANEDEN YAZILI AÇIKLAMA YAPILDI Süleymanoğlu’nun hayatını kaybetmesi üzerine tedavi gördüğü hastaneden yazılı açıklama yapıldı.
Açıklamada, “Yıllardır kronik karaciğer yetmezliği ile mücadele eden Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu milli halterci Naim Süleymanoğlu yaşam mücadelesini kaybetti. İlk olarak 23 Eylül günü rahatsızlanarak komaya giren Süleymanoğlu, 6 Ekim 2017 tarihinde Memorial Ataşehir Hastanesinde karaciğer nakli ameliyatı olmuştu. 11 Kasım Cumartesi günü de beyindeki kanama odakları nedeniyle bir operasyon geçiren Süleymanoğlu, çoklu organ yetmezliğine bağlı olarak yaşamını yitirdi. Değerli sporcumuza Allah’tan rahmet, milletimize baş sağlığı diliyoruz” denildi. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN BAŞSAĞLIĞI Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Naim Süleymanoğlu’nun vefat haberini AK Parti Rize İl Kongresi’ndeki konuşması sırasında aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vefat haberini aldığı milli halterci Naim Süleymanoğlu için “Milletimizin başı sağolsun” dedi.
yapılan açıklamada, başkanlık sistemine geçişi öngören referandum için imza toplamaya başlandığı bildirildi. Devlet kurumların sorumsuzluk paylaşımında suç ortağı olduklarını öne süren Volya Partisi lideri iş adamı Veselin Mareşki, yaptığı açıklamada, ülkede tek bir kişinin yönetimine odaklanan bir iktidarın ülkenin gelişimi için daha yararlı olacağını savundu.
Bulgaristan’da parlamentosunda grubu bulunan Volya (İrade) Partisi, başkanlık sistemine geçilmesini öngören referandum yapılması için imza kampanyası başlattı. 240 üyeli parlamentoda 11 koltuk sahibi olan parti, ülkenin başkanlık sistemi ile yönetilmesini istiyor. Partiden
Mareşki’nin akraba ve iş ortaklarından oluşan parlamentodaki grubu, popülist çizgide siyaset yapıyor. Uzmanlar, başkanlık sistemini öngören referandum yapılma ihtimalinin düşük olduğunu belirtiyor. Bulgaristan’da referandum yapılabilmesi için en az 200 bin imza toplanması ve parlamentonun bu imzalara dayalı olarak referandum yapılmasına onay vermesi gerekiyor.
2 Sayı 1 - Ocak 2015 2
Bulgaristan Türklerinin Sesi AKTÜEL - Tarih
Alptekin CEVHERLİ
Bulgaristan ve Suudi Arabistan arasında tarihi gö-
İpek Demiryolu Hayırlı Olsun Yoğun iç gündem arasında bizim basın tarafından önemi pek de anlaşılamayan ve basit bir açılışmış gibi geçiştirilen İpek Demiryolu artık nihayet hayata geçti. Ne konferansı yapıldı, ne açıkoturumları… Diğer yandan TRT AVAZ’da geçen kısa bir haberle de Türkiye’den Semerkant’a direkt uçuşların başladığı müjdesi verildi. Şimdi bunları niye hatırlatıyorum? 17’nci – 18’inci yüzyıllara kadar yani ‘Türk asırlarının’ sonuna kadar Avrasya coğrafyasının zenginliğinin temel kaynağı ticaret ve çağına göre çok ileri olan bilimsel gelişmelerdi. Bu ticaret ise Hazar Denizi’nin kuzeyinden geçen Kürk Yolu, Hint Okyanusu ve Kızıldeniz üzerinden gelen Baharat Yolu ve Türkistan’ın kalbinden geçerek Anadolu’ya ulaşan İpek Yolu’yla sağlanırdı. Avrupa’da Reform ve Rönesans’ın başlamasına sebep olan ise bu yolların her üçünün de Türklerin kontrolünde olması; dolayısıyla da zenginliğin Türk – İslâm dünyasının tekelinde bulunmasıydı. Buna alternatif bir yol bulmak üzere çıkılan coğrafi keşifler ile de Batı uygarlığının doğuşuna öncülük edilmiş oldu. Elbette bununla rekabet edemememizde, çeşitli yıkıcı felsefi akımlara kapılarak akıl ve bilimi bir kenara bırakmamızın da büyük etkisi vardır. 30 Ekim günü Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan Cumhurbaşkanları ile Özbekistan ve Kazakistan Başbakanının katılımlarıyla hizmete açılan İpek Demiryolu, 21’nci yüzyılın yükselen değerini ortaya koymuştur… 1990’da ilk olarak Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından ortaya atılan İpek Demiryolu projesinin 2017 yılına kadar beklemesinin sebepleri ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. Şu anda açılan ‘mevcut haliyle’ dahi yılda 1 milyon yolcu ve 6 milyon tondan fazla mal taşıyacak olan bu hattın gelecek birkaç yıl içinde yüz milyonlara ulaşması beklenmektedir… Bu kadar dev bir projenin 27 yıl beklemesinin, Türkiye’ye ve Türk Dünyası’na bırakın manevî maliyetini, sadece ekonomik maliyetinin bile çarpanlarıyla birlikte trilyonlarca dolara ulaşacağı aşikârdır… Diğer yandan Türkiye ve diğer kardeş cumhuriyetlerin karşılaşacağı düşük maliyetli mal ve hizmet ulaştırma imkânı; yaklaşık 100 yıldır ayrı kalmış kardeşlerin yeniden bir araya gelme ve entegrasyon süreçlerinin hızlandırılması gibi kültürel etkileri de asla göz ardı edilemez. Bu konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise açılış gününü “gurur günümüz” olarak nitelendirdi. Erdoğan, “Londra’dan Çin’e kesintisiz demiryolu bağlantısının kurulduğunu ilan ediyoruz. Kararlılığımızın ve vizyonumuzun eseri olan bu proje, hepimizin ortak başarısıdır. İstikbalimiz bakımından çok önemli bir adım atıyoruz. Dev proje Türkiye’ye ve paydaş ülkelere lojistik sektöründe rekabette büyük bir avantaj sağlayacak. Hâlihazırda, Güney Koridor’da ve Kuzey Koridor’da deniz de dâhil edildiğinde Çin’den AB’ye yük taşıma süresi yaklaşık 45 ilâ 62 gün sürüyor. Aynı yük orta koridordan yani BTK (Bakü – Tiflis – Kars) Projesi güzergâhından gönderilirse 12 ilâ 15 gün içinde AB ülkelerine ulaşacak. Bakü – Tiflis – Kars (BTK) demiryolu projesi, hem kültürel ve ekonomik, hem de ticari ilişkilerin geliştirilmesine büyük katkı sağlayacak” diyerek projeyi özetlemiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ise, “Bazıları bu projenin hayata geçeceğine inanmıyordu. ‘Bunun gerçekleşmesi mümkün değil’ diyorlardı. Bu üç ülke gösterdi ki, bu mümkündür. Bizim güçlü irademizin, desteğimizin, inancımızın olduğu yerde, bütün işleri başarmamız mümkündür. BTK bunun örneğidir. Bu üç ülke daima birbirini destekleyecek ve birlikte olacaktır. BTK tarihi İpek Yolu’nun bir bölümünü oluşturması itibariyle küresel bir projedir ve ülkeleri birbirine daha da yaklaştıracaktır. Bu projeyi öz kaynaklarımızla inşa ettik” dedi. Bu satırları okurken Aliyev’in “Bazıları bu projenin hayata geçeceğine inanmıyordu. ‘Bunun gerçekleşmesi mümkün değil’ diyorlardı” sözü, Ufuk Ötesi gazetesinde 2000’li yılların ortalarında yazdığım şu makalemi akla getirdi:
Başbakanlık Basın Merkezinden yapılan açıklamada Başbakan Boyko Borisov’un Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdülaziz el Suud ile bir araya geldiği bildirildi. Bu görüşme Bulgaristan ile Suudi Arabistan arasında ilk üst düzey temas oldu. Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdülaziz el Suud’un daveti üzerine gerçekleşen Boyko Borisov’un Riyad ziyareti, farklı alanlarda karşılıklı yarar sağlayacak ortaklıkların geliştirilmesine yardımcı olacak siyasi diyalog süreci başlatacak. Borisov’u karşıladıktan sonra Kral Salman bin Abdülaziz el Suud,”Sizin burayı
ziyaret etmeniz ilişkilerimizin gelişmesine yönelik büyük bir adımdır” diye kaydetti. Kral Salman bin Abdülaziz el Suud, BulgaristanSuudi Arabistan ilişkileri tarihinde iki ülke arasında 1995 yılında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana ilk üst düzey ziyaret kapsamında Borisov’un başkanlığındaki Bulgar hükümet heyetini Riyad’daki Kraliyet Sarayı’nda kabul etti. Kral Salman bin Abdülaziz el Suud, Bulgar hükümet heyetine Suudi Arabistan’ın Bulgaristan’ın en kısa sürede başkent Riyad’da büyükelçilik açmasına yardımcı olacağına kanaat getirdi.
Bulgaristan, AB’de internetten tekstil ürünlerinde birinci
Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre Bulgaristan, internet üzerinden giyim ürünü, ayakkabı ve spor kıyafetleri alımında AB ülkeleri arasında birinci sırada yer aldı. Bulgaristan’da 16 ile 74 yaş arasındaki bayanların yüzde 83’ü internet üzerinden en az bu tür bir ürün satın almışlardır. Bu oran erkekler için yüzde 72’dir. Bu sıralamada Bulgaristan’dan sonra Romanya, Çek Cumhuriyeti ve Birleşik Krallık geliyor. Fakat aynı zamanda ülkemiz elektronik cihazlar, ev eşyaları, kültür ve spor
etkinlikleri için bilet alımı, online film izleme ve çevrimiçin tatil rezervasyonu yapılmasında son sıralarda bulunuyor. Bulgaristan’da kadınların ancak yüzde 8’i, erkeklerin ise yüzde 22’si internet üzerinden elektronik cihaz alıyor. Ülkemiz bu kategoride AB’de sondan ikinci sırada yer aldı. Online film izlemek ve müzik dinlemek için ücret ödeyen Bulgaristan vatandaşları oranı yüzde 8’in altındadır. AB’de ise bu oran ortalama yüzde 20’nin üzerindedir.
Loveç’deki kazada 9 kişi hayatını kaybetti
Loveç’in Mikre köyü yakınında meydana gelen ağır bir kazada en az 9 kişi hayatını yitirdi, 15’ten fazla kişi de yaralandı. Yaralanan kişilerin bazılarının kurumu kritiktir. Saat 12.50 sularında meydana gelen kazada bir yolcu minibüsü ve bir kamyon çarpışmıştır.
Minibüste gezi yapan bir görme engelli grubu yolculuk yapmıştır. Başbakan Boyko Borisov’un emri üzerinde kaza yerine başkentteki Askeri Tıp Akademisi ve “Lozenets” hastanesinden 4 reanimobil gönderilmiştir. Olay yerine Sağlık Bakanı Kiril Ananiev de gitmiştir. Ağır kazanın nedenleri araştırılmaktadır.
Başbakan Karşıladı Başbakan Uğurladı
Nedim AKIN Tarih: 19 Kasım 2017 Konu: Bulgaristan Türklerinin Eşsiz Kahramanını uğurladık. Edirnekapı Şehitliği bizim de şehitliğimiz… 28 Eylül’den bu yana tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Türk sporunun efsane ismi Naim Süleymanoğlu (50) için bugün Fatih Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Kılınan cenaze namazının ardından milli atletin naaşı Edirnekapı Mezarlığı’na defnedildi. Türk milletinin, Bulgaristan Türk kimliğinin büyük kahramanı Naim Süleymanğlu ile helalleştik. O, Rodop Dağları Türklüğünün ruhuydu. O, bizim daha yükseğe ulaşmaya, daha güçlü olmaya, mükemmelliğe ulaşmaya, her zaman ve her yerde yenen güçlü bileğimiz ve kanadımızdı. Bizim her birimiz gibi o da Doğu Rodop köylerinin birinde, dar çatı bir evde, 23 Ocak 1967’de dünyaya geldi. Bizim orada emeklemek zordur. Her yer ya sarıdiken, ya da kavgalaz dikeni ya da eşek dikenidir. Bu dikenlikten çıkıp bir tay durdun mu artık kimse önüne duramaz. Naim 9 yaşında (1977) bu yolu tamamladı. İlçe merkezi Mastanlı (Momçilgrad) kasabasında spor salonuna girdi ve 15 yaşında Brazilya’da düzenlenen Dünya Gençlik Halter Şampiyonası’nda tüm rekorları rafa kaldırarak, 2 altın madalya aldı ve dünya şampiyonu oldu. Kariyeri boyunca 3 Olimpiyat Altın Madalyası, 9 Dünya Şampiyonluğu kazandı. Efsane adam yoluna girdiğinde koparma silkme ayırımı yapmadı. 1.47 boyuyla kilolarının 3 katını kaldırana kadar yapıştığını kurtardı. Hepimizin yaşadığı çileleri Naim Süleymanov, annesi Ayşe hanım, babası Süleyman efendi ve kardeşleri de yaşamıştı. O da kardeşleriyle birlikte anadilimizde eğitim alamamıştı. Bu eksiklik onun yüreğini sürekli büzüyor, içinde bir iğne batıyor, battıkça acıyordu. O vatanı Bulgaristan’a madalya taşıyor, fakat onun ruhunun kanatları olan anadili Türkçe’mizi okuyup öğrenmesi yasaklanmış ve okutulmuyordu. Naim süleymanoğlu time ile ilgili görsel sonucuO, Kırcaali spor kulübünde yetişti. O, bir rol modeldi. Milyonları peşinden sürükleyen biriydi. Kazandığı başarılar onu “Time” dergisine kapak yaptı. Spor basını başlıklarından yıllarca düşmedi. Daha önce hiçbir Türk sporcu bu denli büyük bir başarıya ulaşamamıştır. O aynı zamanda dostluklar, kardeşlik, arkadaşlık ve olimpizm ruhuyla kitleleri sürükleyen biriydi. 1963–1986 döneminde gençlerde 13, büyüklerde 50 olmak üzere tam 63 rekor kırdı. Dünya spor tarihi daha önce böyle bir başarı görmemişti. O Bulgaristan Türklerine, Türkiye’ye ve dünya Türklüğüne ve sporuna 52, 56 ve 60 kilogram şampiyonlukları yaşattı. Hayatın en ağır ve sıkıntılı dönemi olan 1984, 1985 ve 1986 yıllarında dünyada yılın haltercisi seçildi. O spor yarışmalarına Türk ismiyle çıkmak ve Bulgaristan Türklerini yüreklendirmek, onların isimlerinin iadesi için mücadelesini dünyaya duyurmak istiyordu. Bulgaristan Türkleri Naim’i bağrına basmıştı. Her adımını yakından takip ediyordu. Naim süleymanoğlu ile ilgili görsel sonucu Lütfi Ahmetler’in, Osman Duralievler’in Avrupa, dünya ve Olimpiyat şampiyonluğu madalya furyasından sonra onurlanmamızda meydana gelen boşluğu halterci Naim doldurmuştu. Hepimiz kendisiyle gurur duyuyorduk. Radyolar onu anlatırken Bulgaristanlı bir Türk olduğunu vurguluyordu. Bunu işiten kardeşlerinin de göğsü kabarıyordu. Deliorman’ın Ayva Altı (Podayva) köyünden Lütfi Ahmetov Pehlivan 25 altın madalya kazanmış, sırtı yere gelmeden minderden başarılı ve şerefli bir şekilde ayrılırken Bulgaristan Türk kimliğinin yenilmezliğine parlak bir örnek Naim olmuştu. Onun kudreti halkımızın kudretine dönüşmüş ve hem bedenen hem de ruhen yenilmezliğimizin sembolü olmuştu. Antrenörü Abaciev bile ona Naum Şalamanov diye hitap etmeye başladığında, kırıldığını anlamıştı. Bir gün ikisi arasında bir konuşmada, Naim ona – Derdiniz varsa, kendi adınızı değiştirsenize. Aba ve abacılığın pazarı kapandı. Türkçe isimle dolaşacağınıza, Bulgarca bir isim alın ve öyle ünlenin, demişti. – Seni incittimse, özür dilerim. Dünya Naum Şalamanov adında bir Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonu tanımıyor. Bu şampiyon Naim Süleymanoğlu’dur. Sen haklısın. Ne yazık ki, yapacak bir şey yok, gibi bir şeyler söylemişti. İlgili resimNaim üstün özelliklere sahip bir sporcuydu. O, bir yetenekti. O, Türklüğü ile gurur duyan biriydi. Olimpiyat şampiyonu olmanın dünya tarihine geçmek olduğunu iyi biliyordu ve dünya tarihine aynı insan iki isimle ve iki kimlikle geçemezdi. Olimpiyatçı ruhuyla yaşayan Naim’in dostlukları ve sporculuğu gölgelenmiş ve yara almıştı. O, 1984 -1985 yıllarında baskı, terör ve zulüm uygulanarak gerçekleştirilen sözüm ona “soya dönüş sürecinden” sonra Rodoplar’da kaynayan Türklük kazanını hissediyor, öfkesini, kin ve nefretini duyamadıkça içten içe hiddetleniyordu. Etrafında dönüp dolaşanların yapmacık tavırlarından nefret ediyor, çıkış yolu arıyordu. O dönem, Bulgaristan’da totaliter devletle, T. Jivkov rejimiyle Türkler gırtlak gırtlığa mücadele veriyordu. Bulgar polis ve kolluk güçlerin tümü, hatta orduların zırhlı birlikleri Türk direnişçilere karşı kışlalardan çıkarılmış, Türk köylerine sürülmüştü. Tankların altında kalanlar, kurşuna dizilenler, namazı kılınmadan gömülenlerin ruhu direnişe çağırıyordu. İlgili resimNaim Süleymanoğlu 1986’da Melboume’de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonasında Türkiye Büyükelçiliğine sığınarak, Türkiye’ye iltica etti. Getirilmesinde Başbakan Turgut Özal devreye girdi. Sülymanoğlu’nun Bulgaristan’ı terk edip Türkiye’yi seçmesi ve kaçmayı başarması, 1986’dan başlayarak Bulgaristan Türklerini çok etkiledi, cesaretlendirdi, yüreklendirdi, hak ve özgürlük, isimlerimizin iade edilmesi, din, dil ve kültürel otonomi haklarımızın tanınması mücadelemizde bayrak oldu. Onun başarılı kaçması Bulgar devletini geriletmişti. Bulgaristan Türklerinin büyük Türk milletinden bir parça olduğunu tüm dünya gördü. Bu savaşımda Naim Süleymanoğlu’nun katkısı paha biçilmez oldu. O son gününe kadar Bulgaristan Türklerinin hak ve özgürlük davasına bağlı kaldı, katıldı, esin verdi. Bugün Türk bayrağına sarılmış naşı toprağa verilirken yüzlerce Bulgaristan Türkü oradaydı. 4 çocuğunu Türk milletine emanet etti. Gururumuzdu. Çok sevdiğimiz kardeşimizdi. O bizim haklı davamızın ölümsüz kahramanıdır. Onun aramızdan ayrılması Bulgaristan Türkleri, Türk halkı ve dünya sporunun büyük kaybıdır. O, dünyanın en önemli sporcularından biri olarak Türk ruhunun yenilmezlik sembolü oldu. Onu Türkiye’de karşılayan Başbakan Turgut Özal olmuştu. Son yolculuğuna uğurlayan da yine Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Binali Yılmaz oldu. Naim Süleymanoğulu’nun zamansız vefatı, yalnız 50 yaşındaydı, dünya Türklüğünün bileği güçlü, yüreği büyük bir efsaneyi ebediyete uğurlamamız yeri doldurulamaz, çok büyük bir kaybımızdır. O, Türk doğan ve Türk olarak ölen, hayatıyla onurlandığımız bir kardeşimizdi. Onun bizde hakkı çoktur. Dünya halter sporu ona minnettardır. Dünyanın 20. yüzyıl en önemli sporcusunun yattığı yer nur olsun. Mekânı cennet olsun.
O naşı Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanları tarafından taşınan gururumuzdur. 1986’da Melbourne’de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonasında ile ilgili görsel sonucu
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 1 - Ocak 2015 3 Bulgaristan
Bulgaristan’ın Balchik Kentinden Marmaris’e Ziyaret
Büyükşehir yasası ile birlikte tüzel kişliğini kaybeden Armutalan Belediyesi’nin kardeş şehri Bulgaristan’ın Balchik kenti Belediye Başkanı Nikolay Angelov ve eşi, tatil için geldiği Muğla’nın Marmaris ilçesinde belediyeye ziyarette bulundu. Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar, ziyaretten duyduğunu memnuniyetini dile getirirken, kardeşlik ilişkilerini canlandırmak istediklerini söyledi. Marmaris’in sadece Türkiye’nin değil komşu ülkelerinde takdirini kazanmayı başaran turizmin gözbebeği bir ilçe olduğunu söyledi.
Balchik Belediye Başkanı Angelov ise, kardeş şehir olan belde belediyenin kapandığı halde Marmaris’i unutmadıklarını ve ilk fırsatta geldiklerini dile getirdi. Marmaris Belediyesi ile de iyi ilişkileri devam etmek istediklerini belirten Angelov, ‘Marmaris’e daha önce çok kez geldim. İnsanlarınız çok sıcak, turizmde çok gelişmiş bir kentsiniz. Bende bir sahil kenti belediye başkanıyım. Ama sizin kadar turizmde önde değiliz. Marmaris’in tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz.’ diye konuştu.
Üniversitelilerde AB Burslarına Başvurular Başladı
Eğitim ve Bilim Bakanlığından yapılan açıklamada 2017-2018 eğitim ve öğretim yılı kış dönemine ilişkin AB tarafından finanse edilen başarı bursu ve üstün baları bursu başvurularının dün başladığı bildirildi. Bursiyer adayları, 14 Ocak 2018 tarihine kadar http://eurostipendii.mon.bg adresindeki internet sitesi üzerinden başvuru formları doldurup verebilirler. Başvuru sonuçları 8 Şubat 2018 tarihinde açıklanacak. AB tarafından finanse edilen burs programlarına başvuru sürelerini ve kurallarını içeren zaman çizelgesi adı geçen sitede ve her bir yüksek okulda bulunabilir. Başarı bursunu ancak ülkedeki yüksek okullarda öncelikli olan mesleki alanlarda eğitim gören üniversiteliler alabilir. Burs miktarı ayda 150 leva ve ba-
şarı bursu birinci kanaat dönemi boyunca beş ay ödeniyor. Üstün başarı bursu ise bir kereye mahsus olarak 300 leva veriliyor. Bir üniversite öğrencisi bir dönemde bu tür üç burs alabilir. Bunun tek şartı öğrencinin üniversitede hangi bölümde olursa olsun örgün eğitim görmesidir. AB tarafından finanse edilen bursların alınması üniversitelilerin devlet bursu alıp almamasına bağlı değildir. Bu burslar Üniversite Bursları-1.Etap Projesi’nin birinci aşaması kapsamında son olarak artık dördüncü dönem verilecek. Proje, 2014 – 2020 Akıllı Büyüme İçin Bilim ve Eğitim Operasyonel Programınca AB’nin yapısal ve yatırım fonları tarafından finanse ediliyor. Projenin başından beri yaklaşık 30 bin üniversiteliye neredeyse 23 milyon leva tutarında burs verildi.
Kapıkule’de, ‘Plaka Okuma Sistemi Devreye Girdi GÜMRÜK ve Ticaret Bakanlığı’nın sınır kapılarındaki yoğunluğu azaltmak ve işlemleri hızlandırmak için hazırladığı ‘Taşıt plaka okuma sistemi’ bugün Bulgaristan’a açılan Kapıkule Sınır Kapısı’nda hizmete girdi. Edirne Valisi Günay Özdemir ile Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi Başkanı Hasan Oktay Duygun, Kapıkule Sınır Kapısı’nda ‘taşıt plaka okuma’ sistemini hizmete açtı. Vali Özdemir, sistem ile Türkiye’ye giriş- çıkış yapan araçların otomatik takibini sağlayıp uzun TIR kuyruklarının önüne geçilmesinin hedeflendiğini belirterek, şöyle dedi: “Bu projeyle bütün araçların takip sitemi yapılacak ve araçlar gümrük alanına girerken kayıtları alınacak. ve otomatik olarak-
tan tekrar araçların plaka plaka kayıtları ve diğer kayıtları almadan, sistemi daha hızlı yapmaya çalışacağız. Bu sayede, Türkiye’ye giren ve çıkan araçların takip edilmesini sağlayacak, hem de işlemlerin hızlanmasını sağlayacak. Aklınıza şu soru gelebilir, bu olduğu zaman tüm problemler çözülecek mi diye. Bu sistem sayesinde problemlerin bir bölümünü çözeceğiz.”
24 Kasım 2017 Konu: Değişmeyen kuralların etkisi altındayız. Azınlık olmamız kimseyi korkutmasın! Balkan ülkelerinde azınlıklar sorunu derin mevzulardır. Bulgaristan 2017’de Batı Balkanlar’daki Bulgar azınlıkları konusunu iyi yakaladı. Düne kadar esemesi okunmayan, yaşadıkları yerlerin adı bilinmeyen Arnavutluk’taki Bulgar azınlığı “milli azınlık statüsü kazandı. Hakları yasallaştı. Tirana meclisinde onaylandı. Şimdi Sofya hükümeti 30 ile 50 bin kişinin yaşadığı dağlık köylerde okul, kültür evi, yol, kütüphane, internet kaffeler, sinema salonları, amatör sanat toplulukları, sağlık ocakları kurup çalıştırmak ve orada Bulgarlığı yaşatmak için kesenin ağzını açmaya karar verdi. Bu başarının elde edilmesine vesile olan ise Arnavutluğun Avrupa Birliği’ne katılma arzusu oldu. Bulgaristan sizde yaşayan “Bulgar topluluğunu milli azınlık olarak tanımazsanız, bu işi bozarım, engellerim” deyince, çözülmeyen mesele ansızın çözülüp kanunlaştı. Uluslar arası diplomaside bunun adı şantajdır. Millet “o insanlar Makedon’dur” dedi ve neredeyse ayaklandı ama bir şey yapılamadı, olan oldu, konu kapandı. Bu olayın 2 aylık ömrü var yok. Şimdi Kosova Bulgar azınlığı gündemde! Kosova da Avrupa Birliği’ne üye olmak arzusundadır. Bulgar diplomasisi aynı kozu oynadı. “Sizde yaşayan Bulgarlara azınlık hakkı tanınacak” dedi. Kestirip attı. Şu an Priştina’da Bulgar milli azınlığının haklarının tanınması evrakları hazırlanıyor, meclise sunulacak, onaylanacak. Sonra Bulgar okulları kurulacak. Bulgar hastaneleri açılacak. Bulgar Kültür evleri üzerinde bayrak dalgalanacak vs. 20.yüzyılda “azınlık” , “milli azınlık”, “milli azınlık özerkliği”, “milli azınlığı kültürel otonomisi”, “azınlıkların egemenlik ve bağımsızlığı”, “azınlık statüsü” vb konular sürekli yazıldı, çizildi. Bu konularda binlerce bilimsel tez savunuldu. On binlerce bilim adamı doktor ve profesör oldu. Ne ki, birçok olumlu gelişmeler olmuş olsa da, azınlık haklarımız, kolektif kimliğimiz Anayasa’ya işlenmedi, kanun maddesi olmadı. 1919’da Birinci Dünya Savaşı’nın sonuç belgelerini imzalayıp kabul eden uygulamaya başlayan Bulgaristan Başbakanı Aleksandır Stanboliyski ulusal etnik azınlık haklarımızı tanımıştı. Okullarımız devlet desteği gördü. Sivil toplum örgütlerimiz kuruldu. Atatürkçü gençlik kanatlandı. Baş Müftülüğümüz Şumnu’da Nüvvab ve Öğretmen Okulu kurulması çabalarına hız verdi. Öğretmenlerimiz ders kitaplarını kendileri yazmaya ve ana-babalardan toplanan bağışlarla basmaya başlamıştı. Osmanlı Devleti ile Bulgar Krallığı arasındaki diplomatik görüşmelerde Bulgaristan Müslümanlarının durumu, hak ve özgürlükleri, geleceği, eğitim sorunları masaya yatırıldı. Sözleşme ve tutanaklara işlendi. 1945’te İkinci Dünya Savaşı sona erince meydana gelen değişikliklerle, özellikle faşist monarşi idaresinin Müslüman Türk azınlık üzerindeki baskı ve terör izlerini sarmak ve Türklerin kültürel haklarını tanıyarak kendilerini sosyalizm uygulamasına kazanabilmek öncelik kazandı. Birçok ılımlı tedbir alındı. Bunların başında kapanan Türk okulları açıldı. Ders kitapları basıldı. Türklüğü yaşatma davası yeni yeni adımlar attı. Basım evi kuruldu, Türkçe gazete ve dergiler çıkmaya başladı. Kitaplar basıldı. Orta ve yüksek eğitimli Türk aydın tabaka oluştu. Pedagoji okullarında kadrolar eğitildi. Hatta Sofya Üniversitesinde birkaç fakültede Türkçe eğitime geçildi. 1947 Anayasına işlenmemiş olsa da, fiiliyatta Bulgaristan Türklerine eğitim ve kültür alanlarında otonomi tanınırken, din hakları, Müslüman yaşam tarzı, Müslümanlar arasında serbest etkileşim kapıları ardına kadar açıldı. Türk kimliğinin oluşmasında Kırcaali, Şumen ve Razgrat Türk Tiyatroları, köy ve kentlerde kurulan yüzlerce özenci sanat topluluğu, Türk halk sanatı festivalleri, yarışları, Sofya Radyosu’nun “Bulgaristan Türklerine Mahsus Yayınları” özel rol oynadı. “Halk Gençliği” ve “Yeni Işık” gazeteleri, “Yeni Hayat” dergisi, şiir ve öykü derlemeleri, aydınlarımızın köy köy dolaşarak halkla kaynaşması çok yararlı oldu. Halkın ruhu ateş aldı. Bulgaristan Türklüğü kanatlandı. İşte bu iki örnekte biz Bulgaristan Türklüğünün siyasi durumdan faydalanarak iki defa “kültürel otonomi” haklarını elde edebildiğini görebiliyoruz. O yıllarda reel başarıya ulaşılabildiği ortadadır. O yıllarda Türk nüfusun ruhunun pekiştiği, güçlendiği ve tüm halkı yeni bir medeniyet arayışına yöneldiği iyi bilinir.
3
Rafet ULUTÜRK Azınlık Kuralı O zaman oluşan durum huzurlu ve sakin gibi görülse de 1951 kitle göçü göz önünde bulundurulduğunda, çok derin bir parçalanma yaşanırken, aklında kültürel şahlanmamızın göçle çok kan kaybettiğimiz bir ortamda meydana geldiği ortadadır. Bugün artık o dönem Bulgar devlet ve toplumunun bekleme moduna girdiğini söyleyebiliriz. Bu huzurlu bekleyiş yılları çok büyük gerginliklere gebeydi. 1957 / 58 ders yılından başlayarak, Türk okullarını devletleştirilerek, Bulgar eğitim sistemine katılması geldi. Ardından 1962’de Çingene nüfusun isimleri Bulgar isimleriyle değiştirildi. Hıristiyanlaştırıldılar. Daha sonra 1913 ve 1934–44 yıllarında geri tepen asimilasyon denemelerinden sonra, 1964’te Pomaklara karşı yeni isim ve din değiştirme saldırıları şiddetlendi. Bu deneme de geri püskürtüldü. Kanlı olayların ve azınlıklar çemberinin sosyalist toplum kuralsızlığınca sıkılması ilk hamlelerini yaptı. Adım adım ilerleyen Bulgar devleti sabırsızdı. Aynı zamanda kan dökmeyi göze alacak kadar cesaretlenmiş, zırhlı araçları azınlık köylerine gönderecek kadarda güçlenmişti. Bulgar halkını oluşturan etnik azınlık unsurlarından Çingene ve Pomakların yaşadığı çileler Türk azınlıktan ve diper topluluklardan gizlendi. Toplumda insanlar birbirine inanmaz olurken, dayanışma, destek sağlama, hatta cenazelerde beraber olma yasaklanmış, azınlıkları birbirlerinden koparma süreci baskın başlamıştı. Azınlıkların birbirinin durumundan haberdar olması yolunun kesilmesi için özel önlemler alınırken, azınlık grupları birbirine yabancılaştırılıyordu, ilgisizlik yaratılmaya çalışıyordu. “Her keçi kendi bacağından” diyenler çoğalmıştı. Azınlıklar birbirinden uzaklaştıkça, toplum parçalanıyor ve Bulgar unsurun toplumsal eğitim ve kültürün öne geçmesi, taşıyıcı olması ve ulusal kültür üreticisi olmasına büyük paralar harcanıyordu. Yine aynı yıllarda, Bulgar nüfus topluluğunda ve ülkede yaşayan diğer etnik halk azınlıklarında farklı içsel durum kaynamaya ve gelişmeye başlamıştı. Çünkü öncü, belirleyen ve çözümleyen rol üslenen Bulgar etnik topluluğa daha büyük yatırımlar yapılmaya başlandı. Böyle bir ortamda “azınlık kuralı” kendiliğinden işlev üslenir. Ve geçmiş yılların deneyimlerinden kaynaklanan “azınlık kuralı” bize toplumun normal çalışması için ona birkaç müsamahasız, toleranssız ve hoşgörüsüz, fakat aynı zamanda etnik azınlık temsilcisi olarak bilinçli ve militan, eylemci, yön veren kişi gerekli olduğu bilinir. Azınlık kuralını bilen polis kurumları ajan öncü, militan, yönlendirici ve lider yetiştirmeye olağanüstü büyük önem verir. Örneğin Ahmet Doğan hain-ajanlığıyla ünlüdür. Kendisini Bulgaristan Türkleri kimlik hareketine adamlara kabul ettirmek için hapislere sürünmüş, toplama kamplarında hafiyelik yapmış toplam 3 016 ajanın aramızda çalıştırıldığı daha 1985 yılında açıklanmıştı. Onlardan daha çoğunun bu işlere zorlandığına, tuzağa düşürüldüğü, kader kurbanı olduğu açıklanan dosyalarda sırıtıyor. Sahte liderler, gerçek liderleri saf dışı ekmek, hareketi doğal hedeflerinden, adalet yolundan saptırmak, aynı davaya baş koyan diğer güçlerle birlik kurmak, müttefik olmak, ortak eylem düzenlemelerini engellemek için hazırlanır ve harekete sızdırılır. Örnek olarak Ahmet Doğan’ın 1986 yılında Dobriç’in Barakovo köyünde Necmettin Hak ve arkadaşları tarafından kurulan Bulgaristan Türklerinin Milli Kurtuluş Hareketine lider olarak aşılanması verilebilir. Aşılanan liderlerin ödevi hareketi çökertmek, amaçlarından caydırmak, toslatmak, tavsiye etmek vb olabilir. Bulgaristan Türkleri örneğinde “lider” durumuna getirilen ve halen “sarayda” yaşatılan A. Doğan’ın ödevi, hareketi güçsüz kılmak, sosyalist partiye yamamak, devamlı budamak ve kontrol altında tutmaktır. Şu günlerde, Hak ve Özgürlük Partisi içindeki fikir ayrılıklarından doğan ve fazlasıyla gerginleşen ortam, 20 yıllık milletvekili Ramadan Atalay’ın Sofya meclisi önünde felç geçirip sarı paveli Arnavut kaldırımı üzerine devrilmesine neden olmuştur. Bu işin gerçek nedeninin, onun milletvekili olmazdan önce, Ticaret Müdürü olarak çalıştığı, Balkanların en büyük demir çelik işletmesi olan “Kremikovtsi” metalürji kombinasının çökertilip 1 (bir) US Dolara satılmasındaki rolüne ilişkin dosyanın bir daha açılacağı ve talancı şirket “Multi Gruba” olan hizmetlerinin savcılığa taşındığı haberleri olabilir.
4 Sayı 1 - Ocak 2015 4
Bulgaristan Türklerinin Sesi KÜLTÜR-SANAT
Neriman E. KALYONCUOĞLU
Türk
Bulgar
Yemekleri
Festivali
Geri Dönmek De Güzel Tarih: 25 Kasım 2017 Konu: Dalgaların sesinde Nazım var. Deniz dalgaları ve martıların sesinden doğan senfoniyi kimse notalamamış. Balçık martıları Bakırköy martılarından çok farklı, Çetin kaya caddesindeki balıkçıdan uskumru kafası beklerden çıkardıkları seslerde ne birinci ne de ikinci ses var. Aynı kuyrukta boşa kürek çekiyorlar diyebilirim. Hatta aynı balık kuyruğuna dizilen kediler bile kendi aralarında bir başka konuşuyorlar, uskumru başı senin, lüferinki benim miyavlamalarına kulak versen bayılırsın. Balçık, büyük sevdaların, Prenseslerin, Kralların sahili! Ferdinand Sarayı avlusuna oturup etraftaki taşların sarısını ve yaprakların yeşili paylaşamayan dalgaların sahile koşarken sürat toplamasını, hızlanırken köpürmesini, köpükleri beyazlığını denizde bırakıp yalıyla kucaklaşmasını izlemek var. Nazımın 1957 Temmuzunda Bulgaristan’ı 2. ziyaretinde neden başka bir yeri değil de tam olarak Balçık sayfiyesini seçtiğini anlar gibiyim. Hayatı durmadan kaynayan bir kazan gibi gören büyük ozan, kaynayan denizin hayat tenceresinin kapağını kaldırmaktan başka bir de bu yükseliş ve alçalışın senfonisini martılarla sahile dökülen dalgalardan dinlemek istemiş. Dalgalarla martıları dinlerken ve onları okşayan güneş şualarına sevinirken Beethoven’in violin conçertosu canlanır Nazım’da ve bu ölümsüz eseri en güzel seslendiren David Ostrah kemanıyla okşar kulağını. Balçık’tadır Nazım ama Balçıkta değildir ve kalemine uzanır: David Ostrah’a Mektubumdur İstanbul’a gitmişsiniz Konserinizdeymiş, Çok bahtsız bir kadını bahtiyar etmişsiniz. Yahmura uzanan iki yeliş yaprak gibi gözleri Bakmış parmaklarınıza. Mektubunda: “Unuttum hey şeyi” diyor. Kahırlarından başka unutacak şeyi yok. “Ağladım” diyor, ferahladım”. “Dünya” diyor, “güzel, içim “rahat” Siz kıskandığım biricik insansınız üstat. 1 Temmuz 1957, Balçık. Bu şiirde, martı ve dalgalarda, Beethoven’de ve Ostrah’ın kemanından çok aşk, özlem ve hayata doyumsuzluk var. Denizin öteki kıyıdan getirdiği büyüleyen bir selam. Martının kanadında gelmemiş bu selam, deniz buram buram selam kokuyor. Tuzlanmış balık kokusu gibi net bir koku. Sevda yudumluyor Nazım ve kaleme sarılıyor yine: Mali Liman Çok yorgunun, beni bekleme kaptan, Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın. Balçık. 1 Temmuz 1957 Denize bakarken, dalga köpüklerinin beyazlığı ile Karadeniz maviliği arasında kaç ton olduğunu saymaya çalışan şairin ruhsal derinliğinin en derinlerinden kazınan bu dörtlük öyle sade duygularla yüklü ki, anlamayana anlatmak imkansız. Aniden boşanmış bir yağmurun damlaları kadar temiz ve sanki “bulamazsın, bulamazsın benim gibi seveni, senin için öleni” diyor hiçbir kimseye fark ettirmeden. Yıllar sonra, Yunan adalarında aynı hislere yenilenbüyük sanatçı Cem Karaca dünya şarkısı yaratıyor bu dörtlükten ve bütün dalgaları ve martıları susturuyor. Büyük Beethoven bile Nazimla Cem sembiyozu olan bu yeni senfoniyi dilemek için mezardan başını kaldırıyor. Büyük şairler aynı zamanda feylesoftur. İndirir bindirir serer kurutur. Nazım hayatı doğada okuyan bir düşünürdü. Aynı dün Balçik Botanik bahçesini geçer. Burada dünyanın dört bir yanından bitkiler getirilmiş ve yan yana dikilerek, sulanıp kazılarak birlikte yaşamalarına özen gösterilmiş. Nazım, yeşillikler ve çiçekler arasında dolaşır, dolaşır da bir türlü huzur
Keşan ilçesinde, Bulgaristan’ın Pomorie kasabası ile Keşan Lokantacı Kahveci ve Otelciler Odası işbirliği ve Bulgaristan BİO Net Derneği desteğiyle hazırlanan “Komşuların LezzetAğı” projesi kapsamında yemek festivali düzenlendi. Keşan Belediyesi Çok Amaçlı Pazaryeri Kompleksi’nde düzenlenen festivalde iki ülke tatlarının sergilendiği 50’şer metrelik stantlarda, hamur işi, etli yemekler, tatlılar ve çorbalar vatandaşlara sunuldu. Bulgaristan Yani Popov Trakya Korosu ve Lalacık Köyü Halk Oyunları ekibi, festivalde gösterilerini sergiledi. Bu sırada Türk ve Bulgar katılımcılar, protokolün de
katılımıyla davul zurna eşliğinde birlikte halay çekti. Keşan Lokantacı Kahveci ve Otelciler Odası Başkanı Hüseyin Çakmak, burada yaptığı konuşmada festivalin her iki ülkenin turizmine katkıda bulunduğunu söyledi. Bulgar ve Türk dostluğunun bu tür etkinliklerde pekiştiğini anlatan Çakmak, “Bulgaristan’dan gelen misafirlerimiz Keşan, İpsala ve Enez ilçelerinde nereleri görebilirler, nerede yemek yiyebilirler, nerede konaklayabilirler bunları da öğreniyorlar. Trakya’daki lezzet ağını onlara uygulamalı olarak anlattık.” diye konuştu.
Yeni emekli olanların sayısında büyük düşüş Ulusal Sigorta Enstitüsü (NOİ) verileBu yılın üçüncü çeyreği sonu itibariyle
rine göre bu yılın üçüncü çeyreği sonu itibariyle yeni emekli olanların sayısı önceki yılın aynı dönemine göre 5863 kişi azaldı. Bu yılın üçüncü çeyreği sonu itibariyle emekli olanların sayısı 63 988 kişi. 2016 yılının aynı döneminde ise emekli olanların sayısı 69 851 kişi. Emekli olanların sayısının azalmasının temel nedeni emekli olmak için gerekli yaş ve hizmet süresinin 2’er ay artmasıdır. Bu yıl birinci emek kategorisinde çalışan kadınların emekli olabilmesi için 61 yaşını doldurmuş olup hizmet sürelerinin 35,4 yıl olması şarttır. Erkeklerin ise emekli olabilmesi için 64 yaşını doldurmuş olup hizmet sürelerinin 38,4 yıl olması şarttır. Emekli olan askeri görevliler, polisler ve Devlet Milli Güvenlik Ajansı (DANS) görevlilerinin sayısında da önemli bir düşüş var.
1526 polis emekli oldu. Geçen yılın aynı döneminde ise emekli olan polislerin sayısı 6294 veya 4 kat daha fazla. Bunun temel nedeni emekli olma şartlarının değiştirilmesidir. 2016 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışanlara yönelik emeklilik yaşı uygulaması getirildi. Böylece emekli olabilmek için polislerin, İçişleri Bakanlığa bağlı görevlerde 18 yıl çalışmış olup toplam 27 yıl hizmet süresinden başka en az 53 yaşını doldurmuş olmaları şarttır. Engelli emeklilik maaşına bağlananların sayısında da hafif bir düşüş var. Bu yılın üçüncü çeyreği sonu itibariyle çalışmalarını engelleyen hastalıklardan dolayı 20 846 kişi emekli oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre engelli maaşı bağlanan kişilerin sayısı 286 kişi azaldı. Böylece bu yılın Eylül sonu itibariyle hastalıklardan dolayı emekli maaşı alanların sayısı 458 990 kişiye çıktı.
Bulgaristan’daki Türkoloji kürsüsü 65 yaşında Bulgaristan’ın en köklü üniversitelerinden Sv. Kliment Ohridski bünyesindeki Türkoloji kürsüsü 65’inci kuruluş yıl dönümünü uluslararası konferansla kutladı. Başkent Sofya’daki üniversitenin Rektörü Profesör Atanas Gercikov, “Bugünkü TürkolojiGörev ve Perspektifler” konferansının açılışında yaptığı konuşmada, Türkoloji’nin, üniversitenin en eski bölümlerinden biri olduğunu anımsattı. Gercikov, “Siz dünyaya yeni ufuklar açıyor, farklı halk ve kültürlerin arasında köprüler kuruyorsunuz. Üniversitede yabancı dil eğitimi temelli, filoloji
alanındaki ilk bölüm Türk Dili ve Edebiyatı adıyla kuruldu.” dedi. Türkoloji Kürsüsü Başkanı Doçent İrina Sarıivanova da “Türkoloji kürsüsünde Türkçe ve Osmanlıca’nın yanı sıra Çuvaşça, Kırım Tatarcası, Kazakça ve Azerice öğretiyoruz.” ifadesini kullandı.
Görme engelli insanların asıl sorunu işsizlik
Haftanın başında kutlanan Dünyada Görme Ali Falcı dinleyicimiz hayat hikayesini Engelliler Günü münasebeti ile ülkemizde paylaştı, arkadaşlarını anlattı. görme engelli insanların ne durumda olduklarını öğrenmek üzere Görme Engelliler Birliği Sofya Bölge Örgütü Başkanı Sayın Asen Altınov, uzun yıllar dernek başkanlığı yapmış bulunan Momçilgrad’ın Zvezdel köyünden Ahmet Kadir ve Dulovo’nun Çernik köyünden görme engelli dinleyicimiz Ali Falcı ile sözleştik. Her üçü Bulgaristan’da yaşayan görme engelli insanların asıl sorunu olarak iş imkanlarının sağlanmamasına işaret etti.
Komşu iki ülke Edirne’deki festivalde buluştu
AVRUPA Birliği (AB) Bakanlığı’nca desteklenen Sosyal Kalkınma ve Entegrasyon İçin Sivil Girişim Derneği liderliğinde, Bulgaristan ve Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Çamlıca Köyü Muhtarlığı ortaklığı ile yürütülen ‘Ressamın Yolu Projesi’ kapsamında komşu 2 ülkenin vatandaşları düzenlenen kültür ve sanat festivalinde bir araya geldi. IPA-Interren Sınır Ötesi İş Birliği Programı Bulgaristan- Türkiye 2014- 2020 programı dahilinde, Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı’nca desteklenen Sosyal Kalkınma ve Entegrasyon İçin Sivil Girişim Derneği liderliğinde, Bulgaristan ile Keşan’ın Çamlıca Köyü Muhtarlığı ortaklığı ile yürütülen ‘Ressamın Yolu Projesi’ kapsamında köyde ‘Kültür ve Sanat Festivali’ düzenlendi. Çamlıca Köyü Kültür ve Sanat Evi’nde yapılan festivale, Keşan Belediye Başkanı CHP’li Mehmet Özcan, Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, Çamlıca Köyü Muhtarı Arif Büyükyatıkçı, Proje Yöneticisi Kremena Kyoseva, Türk ve Bulgar ressamlar, fotoğrafçılar ile iki ülke vatandaşları katıldı. Proje Danışmanı Nazife Ahmedova, projeyle ilgili yaptığı açıklamada, şöyle dedi: “Proje içerisinde her ülkeden 4’er ressam ve 3’er fotoğrafçı çalıştı. Eserleri farklı bölgelerdeki sergilerde tanıtılacak. Bu sergiler İstanbul, Edirne, Sofya ve Haskovo’da açılacak. Bu bölgeyi tanıtmak amacıyla sergiler yapılacak. Amaç; bu bölgeyi tanıtmak, daha fazla turist gelmesini sağlamak ve yeni kültür rotaları oluşturmak.” Proje kapsamında Bulgar ve Türk ressam ile fotoğrafçıların eserlerinin yer aldığı sergi açılarak, ziyaret edildi. Bulgaristan Yani Popov Trakya Korosu ise Çamlıca Köyü Kültür ve Sanat Evi bahçesinde konser verdi. Koro daha sonra köy meydanında Bulgarca şarkılar eşliğinde halkın da katılımıyla dans gösterisi sergiledi. POST GİYEREK BEREKET İÇİN DUA VE DANS ETTİLER Festival kapsamında köydeki bir salonda Bulgaristan Kukeri Festivali’ne de katılan yerel halk dansları topluluğu gösteri düzenledi. Dansçılar hayvan postları giyerek, sahnede yerel dökülen buğdaylar ve edilen dualar eşliğinde bereketli bir yıl olması için dans etti. Daha sonra ise senaryosu yerel korku hikayelerinden esinlenerek Billur Çelik tarafından yazılan ve Keşan ÜJ-Bej tiyatro ekibi oyuncuları tarafından canlandırılan ‘Kara Nine’ ve ‘Ölü Gelinler’ adlı epik tiyatro oyunu ile dans gösterisi sahnelendi.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 1 - Ocak 2015 5 Spor - BİLİM
Yeni yılda ‘seyahat
edilmemesi gereken’ yerler Dünyaca ünlü seyahat dergisi “Fodor’s Travel”, 2018’de seyahat edilmemesi gereken yerlerle ilgili “kara liste” hazırladı. ANKARA Her yıl yayımladığı “Go List (Seyahat Edilmesi Gereken Yerler Listesi)” yanında son yıllarda bir de “No List (Seyahat Edilmemesi Gereken Yerler Listesi)” yayımlamaya başlayan dergi, 2018’de okurlarına aralarında Dünya Harikaları’nın da bulunduğu 10 farklı destinasyona seyahat etmekten kaçınmalarını önerisinde bulundu. Listede aşırı turist ilgisinin doğal dengeye ve kültürel dokuya zarar verdiği turizm destinasyonlarının yanı sıra siyasi kaygıların ve güvenlik endişelerinin bulunduğu ülkeler yer aldı. Galapagos Adaları Büyük Okyanus’ta Güney Amerika’nın kuzeybatı kıyısı açıklarında yer alan Galapagos Adaları’nın yalıtılmış konumundan ötürü zengin bir floraya ve faunaya sahip eşsiz bir kara parçası olduğuna dikkati çeken dergi, bu zengin ekosistemin yoğun turist akınından muzdarip olduğuna işaret etti. Yoğun turizmden artık nefes alamayan yerler Dergi, aşırı turist ilgisinden olumsuz etkilenen başka örneklere de yer verdi. Fodor’s Travel dergisi, İtalya’nın Venedik’teki kanalların ve lagünlerin yapısına zarar verdiği gerekçesiyle büyük yolcu gemilerinin limana demirlemesini yasakladığını, Peru’nun Maçu Piçu harabelerine ziyaretçi sayısını sınırladığını ve Tayland’ın Koh Taçai Adası’nın, doğal güzelliklere verdikleri zarar nedeniyle turistlere aylarca kapatıldığı hatırlatıldı. Tac Mahal’e “çamur maskesi” Dünyanın 7 harikasından biri olan Tac Mahal de derginin kara listesinde yer aldı. 17. yüzyılda Hindistan Hükümdarı Babür Şah tarafından yaptırılan mozolenin kubbesi ve 4 minaresinde hava kirliliği nedeniyle oluşan sararmanın giderilmesi için yapıya çamur sıvanacağı ve uygulamanın marta kadar süreceği belirtildi. Myanmar’da etnik temizlik Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar’ın gerek doğal gerek kültürel varlıklarıyla küresel seyyahların keşfetmesini bekleyen bir ülke olduğunu ve geçmiş yıllarda tavsiye listelerinde sıkça yer aldığını kaydeden dergi, ülkede son dönemde Arakanlı Müslümanlara uygulanan, BM’nin “etnik temizlik” olarak nitelendirdiği saldırılar nedeniyle ülkeyi ziyaret etmenin etik olmadığı vurgulandı. ABD’nin ayrımcı ve güvensiz eyaleti Missouri ABD’nin kireç taşı mağaraları, müzikli fener alayları, barbeküsü ve caz müziğiyle turistlerin uğrak yerlerinden Missouri eyaleti de ayrımcı yasaları ve ceza sistemindeki bozukluklar nedeniyle derginin kara listesinde yer aldı. Honduras’taki yüksek cinayet oranı Orta Amerika ülkesi Honduras da dünyanın en yüksek cinayet oranlarından birine sahip olması nedeniyle listede yer aldı. Everest Dağı Dergi, dünyanın en yüksek zirvesi olan Everest Dağı’nı da hayati tehlikesi ve 25 bin dolar ila 45 bin doları bulan maliyeti nedeniyle tavsiye etmedi. Çin Seddi’nde yapısal tahribat Dergide, dünyanın 7 harikasından biri olan Çin Seddi’nin 2 bin yıl ayakta kaldıktan sonra günümüzde yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğuna işaret edildi. Bölgedeki madencilik, inşaat ve tarım faaliyetlerinin yapıyı tahrip ettiği, bölgeye yönelik turist akınının da bu tahribata katkıda bulunduğu belirtildi. Küba Orta Amerika ülkesi Küba da siyasi belirsizlikler nedeniyle bilhassa ABD vatandaşları için seyahat edilmemesi gereken yerler arasında sayıldı. Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde iki ülke arasında başlayan yumuşama sürecinin yeni Başkan Donald Trump tarafından askıya alınmasının ardından Küba’ya seyahat konusunda yeni kısıtlamalar getirildi.
Bulgaristan’da 200 barajın taşma tehlikesi var
BTV’ye konuşan Metroloji ve Teknik Gözetim Ajansı Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürü Kiril Voynov, “An itibariyle Bulgaristan genelindeki taşma tehlikesi bulunan barajların sayısı yaklaşık 200” diye belirtti. “Barajların bakımlarını biz yapmıyoruz, biz denetim organıyız” diye kaydeden Voynov, ülke genelindeki 4523 barajın bakımından sorumlu olan belediye başkanlarının onların bakımı için kaynak ayırması gerektiğini söyledi. Şimdiye kadar barajların bakımıyla ilgili ihlallerden dolayı 434 ihlal tespit tutanağı oluşturuldu ve 230 ceza kararnamesi çıkarıldı. Ayrıca 61 tane yazılı tavsiyelerde bulunuldu. Voynov’un ifadelerine göre ihlal tespit edildiğinde 1000 leva ceza kesiliyor. Bu ceza tesisin bakımından sorumlu kişiye uygulanıyor. Çoğu durumlarda bu kişiler Belediye Başkanları’dır. Ancak bazı yerel yönetim temsilcileri Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürlüğü görevlilerinden gizleniyorlar.
Beli İskır Barajı yakınlarında yaşayan halkın barajla ilgili endişeleri konusunda Kiril Voynov, barajın Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanlığı tarafından yönetildiğini, su seviyesinin ise baraj duvarının normal kullanımını sağlayacak seviyede tutulduğunu belirtti. Voynov, can kaybına neden olan Burgaz bölgesinde yaşanan sel felaketinden sonra Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürlüğünün Bulgaristan Bilimler Akademisi (BAN) tarafından beş günlük hava durumu bilgisi değil, bir günlük hava durumu bilgisini aldığını sözlerine ekledi. Kiril Voynov, Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürlüğü kurulduğunda müdürlüğün Bulgaristan’daki barajlar hakkında toplu halde bilgi aldığını ve iki yıl sonra hala tespit edilmeyen 400-500 göl bulunduğunu açıkladı.
Bulgaristan’da olaylı derbi! Ortalık savaş alanına döndü…
Bulgaristan’da olaylı derbi! Ortalık savaş alanına döndü… Lokomotiv Plovdiv – CSKA Sofia derbi maçının ilk yarısının bitimine 3 dk kala CSKA taraftarı rakip tribünün kapılarını kırıp rakip taraftara saldırdı. İşte o anlar..
Alternatif ürünlerle servetine servet kattı Antalyalı üretici, alternatif ürün yetiştirmek ve toprak kirliliğini önlemek amacıyla kurduğu dikey topraksız serasından yılda 9 dönem marul alarak servetine servet katıyor. Üzer, dikey boruları yerleştirdiği saksıların içinde 5 dekar alandan elde edeceği ürünü 1 dekardan elde ediyor. Aksu ilçesine bağlı Kurşunlu Mahallesi’nde 20 yıldır üreticilik yapan Serkan Üzer, tarım işçiliğini kolaylaştırmak için modern tarım dikey topraksız marul yetiştiren Üzer, teknikleri araştırmaya başladı. yılda 9 dönem ürün alabiliyor. 2 yıllık araştırma sürecinden sonra top- Her döneminde 4 bine yakın ürün alan raklı serasının yanında bir dekar alanda Üzer, servetine servet katıyor.
İlaçların ödenmesiyle ilgili moratoryuma karşı protesto
Bulgaristan Hasta Forumu Federasyonu, hastaların soykırım olarak nitelendirdikleri oylaması yapılacak moratoryum teklifinden haberdar etmek için ülkedeki bir dizi Avrupa ülkesinin büyükelçiliklerine ziyaret başlattı. Hasta örgütleri taleplerine ses verilmemesi durumunda ödenmesi yasaklanacak ilaçların büyük bir kısmının onkolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmasından dolayı Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’na başvuracaklarını kaydetti. Hasta Forumu Federasyonu Başkanı İvan Dimitrov, “Yeni ilaçların ödenmesine ilişkin moratoryum ilan edilmesi Ulusal Sağlık Sigorta Kasası 2018 Yılı Bütçe Taslağı’nda öngörülüyor ve amaç para tasarrufu yapıl-
masıdır. Ancak bu tasarruf, hastaları ölüme mahkum ediyor” diye görüşünü belirtti. Dimitrov, “Birden bire devlet bizim üzerimizden para tasarrufu yapmaya karar veriyor. Bu bir saçmalıktır. Hasta insan hesabına tasarruf yapılarak, bütçe açığı kapatılamaz. Bu 21. yüzyılda Bulgaristan vatandaşı hakkında verilen bir ölüm kararıdır. Yeni ilaçların ödenmesine ilişkin moratoryum ilan edilmesi durumunda bu kişilerin yapabileceği tek şey ölümü beklemektir” diye altını çizdi. Fransa’da böbrek nakli yapılan Dimitır Anastasov, hasta vücudunun organı reddetmesini engelleyen ilaçların ödenmesinin durdurulmasından korkuyor.
Şakir ARSL ANTAŞ
İktidar Sökülüyor Tarih: 18.11.2017 Konu: Siyaset satranç gibidir, bilmeyen oynayamaz yoksa kaybeder. Kasım ayı Bulgaristan’da değişiklikler ayı olarak isim yaptı. 10 Kasım 1989’da Bulgaristan Komünist Partisi diktatörü Todor Jivkov devrilmişti. O zamandan bugüne geçen 28 yıl, Bulgar halkına tepeden kopan bir dalın, bir ağacın gövdesini ve kökünü pek etkilemediğine inandırdı. Jivkov, partinin ve devletin başı olarak budandı, fakat totaliter komünist gövde ayakta kaldı, 28 yıldan beri aynı ağacın zehirli ve çürük meyvelerini yemek zorundayız. Sanki toplum sol ve sağ olarak ikiye bölündü. Fakat 1981–1989 yılları arasında Birleşik Amerika Başkanı olan siyaset adamı ve aktör Ronald Reagan, görevinden ayrılmazdan önce “toplumda sol ve sağ diye bir şey yoktur. Yalnız ve bir tek yukarısı ve aşarsı var.” demişti. Tabi bu formül ancak liberal toplum için geçerlidir. Faşizm zamanında böyle bir şey olamazdı. Faşizm sağdı ve soldaki komünistleri, sosyal demokratları, Çingeneleri, Yahudileri, Slavları ve gözüne kestirdiği tüm diğer halkları öldürmeyi kendisine ana hedef seçmişti. Hitlerin iktidara çıktığı 1933’ten yıkıldığı 1945’e kadar Avrupa’da en az 50 milyon insan en barbar bir şekilde yok edildi. Komünizm sol bir ejderha idi ve sağ kanatta gördüğünü yok etmek veya kullanmak istemişti. 1917’den yine 1989’a kadar Rusya’da ve Doğu Avrupa ülkelerinde iktidar oldu. Sömürgen kapitalist (burjuva) dediği kitleyi darağacında sallandırmak veya kurşuna dizmek için kanun çıkarmaya bile gerek duymadı. Ne ki, her şeyin zamanı dolduğu gibi, 20 yüzyıl olguları olan faşizm ve komünizm de yine 20. Yüz yılda sanki yok oldular. Yerine, her insanın sol ve sağ elli, kolluk, ayaklı, bacaklı, gözlü kulaklı doğduğu gibi o da “sol liberalizm” ve “sağ liberalizm” olarak doğsa da, “yok ben bir kavak ağacıyım ve tepem çatal değildir” dedi. Komünizmin ve faşizmin biri birini yiyip bitirmesinden doğan liberalizm değişik ülkelerde farklı boy gösterdi. Örneğin Rusya’da “Putin Partisi” olarak bilinen iktidar partisi kendi içinde sol liberal ve sağ liberal olmak üzere ikiye bölünmüş ve çatal baştır. Bizde Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) sol liberal parti olarak oluşsa da, içinde sağ liberal öz de varmış ki Lütfi Mestan DPS içinden söküp çıkardığı kanada (DOST Partisi) “biz sağ liberaliz” dedi. Olaya “tabandakiler” ve “tepedekiler” olarak baktığımızda, Bulgaristan’da tepedekilerin kendi kişisel özgürlükleri için savaşmış olduklarını görebiliyoruz. En büyük özgürlük “sarayda yaşamak” olarak kabul edilirse, Bulgaristan’da “en özgür adam” Ahmet Doğan’dır. O hapishanede sahtecikten de yatsa, “özgürlüğüne kavuştu” anlamında, yukarıdan bakma hakkını elde eden kişidir. Lütfi Mestan için aynı şeyi söyleyemeyiz. Kasim Dal ya da Orhan İsmailov için de bu bakıma söyleyecek sözümüz yok, çünkü halkın dediği gibi “her kuş her ağaca konmaz” ve onlar “Doğan olamaz”lar. Taban olarak, halk kitleleri, iki ucunu bağlayamayan insanlarımız açısından baktığımızda “tepedekiler” /Doğanlşar, Mestanlar, Dallar ve O. İsmailovlar” insanlarımızı bir karınca ocağı olarak görüyorlar. Karınca yuvasını – beraber yaşayan “özgür” insanlar olarak tarif ediyorum. Karıncaşların başlarını sağ sola sallayarak şu ya da bu yana gitmekte, durmak, yürümek ve koşmakta özgür oldukları dikkatinizi çekmiştir. Tabi bu bir düzendir. Liberal toplum düzeni budur. Ortada, yanına yaklaşılamayan bir “saray bekçisi” ve etrafta dolaşma özgürlüğünün tadını çıkaran karınca sürüsü var. Ne var ki, 1989’da liberalizme geçileli günden bu yana biz “tepedekilerin” söküldüğünü ve dağ başından kopan bir taş gibi büyük bir gürültüyle dere dibine yani karınca yuvasına doğru tekerlendiğini görüyoruz. Cuma gün Bulgar “TV -3” kanalından Sofya meclisi oturumunu isledim. Müthiş bir kavga, sert çıkışlar, saldırı ve istifa çağırışları sonucu, Sosyalist Partisi ile HÖH partisi (sol liberaller), bir “sağ liberal” olan, iktidar partisi GERB önemli figürlerinden, meclis başkanı Dimitır Glavçev’i istifaya zorladı yani tepeden söktü ve meclisten de atabildi. Bu ilk olay değil. Sağlık Bakanı ve daha birkaç milletvekili de şapkasını alıp “yolcu yoluna” şarkısını söylemeye zorlandı. Şu da var tabi. Bulgaristan’da yaşayanlar yamyam değil. Yani tepeden koparılan ve karınca yuvasına itilenler, yiyeceği olan karıncalar isyan etmezler ve ağcın tepesine tırmanıp en yukarıdaki nazik yapraklardan başlayıp bütün yaprakları koparıp meyveleri daha kolay yiyebilmek için ağıcı yapraksız bırakmazlar, demek istiyorum. Öyle de olsa, Reygan’ın vurguladığı “tepeden tabana” hareketi izliyoruz. Lütfi Mestan, Kasım Dal, Osman Oktay, Güner Tahir, Mehmet Hocov ve daha birçokların Türk Partisi tepesinden koparılıp dereye yuvarlanışını bilmeyen yok.
6 Sayı 1 - Ocak 2015 6
Bulgaristan Türklerinin Sesi AİLE
Avşin BALKAN Sosyoloji Aynası Tarih: 24 11 2017 Konu: Bulgarlar yaklaşan kıştan korktu, hareketlenmek istemiyor. Bulgaristan’da bunalmış ve güçsüz bir toplumda yaşıyoruz. 1989 öncesi tek elden yönetilen, baskı uygulayan diktatör Jivkov’a özlem ateşlenmeye başladı. Seçmenin ancak % 17’si yeni seçim istiyor. % 60’ı seçimle bir şeyin değişmeyeceğine inanıyor. Başbakan Borisov, belki de Anayasayı ve içindeki erk ayrımını, yürütmenin yasama işlerine karışma hakkı olmadığını, Başsavcı ile anlaşarak istediği baskıyı uygulama hakkı da olmadığını işitmek istemiyor. 28 yıldan beri izlenen siyasetin nüfusun % 45’ini cahil; % 70’ini okuduğunu anlayamayan, anlasa da uygulayamayan ve % 80’inin güçsüz (debil) durumda getirilmiş olmasının resmen açıklanması toplumda şok yarattı. Bu ancak planlı – programlı bir uygulama sonucu elde edilebilmiştir. Bulgaristan’a son gittiğimde kahvelerde gazete okuyan kimse görmedim. Kitap satan tezgâhlar azalmış. Kitapların baskı sayısı (tirajı) düşmüş. İlgisizlik almış yürümüş. İnsanların gözleri aç, okumak öğrenmek istiyor, olanak yok. Toplumda büyük bir korku var. Bu korkunun kaynağı iktidarın halkın üzerine çullanmış olmasından geliyor. “Fakti.bg” haber yayını Bulgaristan’ın nasıl yönetildiğine ilişkin bir yorum yayınladı. GERB parti yönetiminin son oturumunda Başbakan Boyko Borisov, “Ben başla (Başsavcı) ile anlaştım, şu listedeki kişilerin hesabı görülsün” demiş. Listede, istenmeyen gazetecilerin, sivil toplum örgütü başkanlarının, şirketler vb sıralanmış. Hükümeti eleştiren yayınların yok edilmesi için gösterilen süre 2018’yılının Ocak ayı sonudur. Bu emre göre, isimleri geçen kişiler önce, engellenecek, hırpalanacak, sıkıştırılacak, istifa etmeye zorlanacak, gönüllü istifa etmedikleri halde, kirletilecek, üzerlerine çamur atılacak, rezil edilecekler ve sonunda “fiziksel” darbe de alabilirler. Bu kişiler ve işleri denetim altına alınacak, uydurma nedenlerle haklarında dava açılacak, yargılanacaklar, kurumsal baskı altına alınacaklar. Son aylardaki gelişmeler, birçok gazetecinin sokağa atılması, yükselen seslerin, adalet, hukukun üstünlüğünü, hak ve özgürlük arayanların, azınlıkların kolektif haklarının tanınmasını isteyenlerin hor görülmesi çarpıcı örnekler veriyor. 1994 yılında 115 bin Türk öğrenci Türk dili derslerine giriyordu. Türkçe öğretmenleri ordusu vardı. Aydınlar ordumuz sıra düşmüştü. Şimdi bu çocuklara ne oldu? Sayıları neden ancak 7 bin kaldı. Ana-babalar neden susturuluyor? 1997’den beri Türkçe ders kitabı bastırılmıyor. Anadilini öğrenmek isteyen evlatlarımız 10 yıllık kitaplarla derse giriyor. Elektronik haber kaynakları, 2017 yılının sonuna kadar, yani önümüzdeki 30–40 günde “hükümetin dümen suyunda gitmeyenlere karşı baskıların artacağına” uyarıda bulunuyorlar. Bu gelişmeler ülkemizi idare eden mafyanın geleceğini karanlık görmesinden kaynaklanırken, korku makinesini çalıştırmakla ömrünü uzatmaya çalıştığına yeni bir kanıttır. Mafya, Avrupa Birliğinden gelecek olan yeni karşılıksız paraları ve yatırımları başkasına kaptırmak istemiyor. Somut örneklemek gerekirse, “Bivol”un kapatılması, Profesör Vesislav Minekov’un, gazeticilerden Lüba Kuleziç, Manol Glişev, insan hakları savunucusu avukat Nikolay Hacıcıgeov ve başka şahısların susturulması istenmiştir.
Sağlık Bakanı görevine Kiril Ananiyev getirildi
Bulgaristan Parlamentosu, Sağlık Bakanı olan Prof. Nikolay Petrov’u görevinden alarak yerine Kiril Ananiyev’i getirdi. Başbakan yardımcısı Tomislav Donçev, yeni bakan adayını kısa öz geçmişini okuyarak tanıttı. Ananiyev, tecrübesi ve kamu maliyesinde yönetim deneyimi ile iktidardaki çevrelerce bilenen biridir. Milletvekillerinin önünde ant içerek sağlık sektörünün gelişmesi için parlamentodaki siyasi partilerle, sivil toplumları ve meslek kuruluşlarıyla çalışacağının sözünü verdi. Sol koalisyon, GERB Partisi’ni Bulgaristan’da sağlık sektörünü iyileştirmek için strateji uygulamamakla suçlarken yeni bakana özellikle Acil Servis alanına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Aihm, Türk Birliği’nin Kuruluşu için Bulgaristan’ı Cezalandırdı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “Ulusal Türk Birliği”nin (UTB) kuruluşuna izin vermeyen Bulgaristan’ı cezalandırdı. AİHM, Menderes Küngün’ün 2006 yılında kurduğu ancak Bulgaristan’daki mahkemeler tarafından resmi kaydı yapılmayan “Ulusal Türk Birliği” kaydının yapılmamasının hukuka aykırı olduğuna karar vererek, Bulgaristan’ı 7 bin avro para cezasına çarptırdı. Mahkemenin kararında, bir kuruluşun amaçlarının siyasi olacağı tahmini üzerine resmi kaydının reddedilmesinin kabul edilemeyeceği kaydedildi. Menderes Küngün liderliğindeki UTB, 21 Mayıs 2006 tarihinde Filibe şehrinde liyetçi siyasi oluşumlar mahkemelere baş50 kurucu üyenin katılımıyla kurulmuştu. vurarak UTB’nin resmi kaydının yapılmaKuruluş toplantısının ardından aşırı sağ mil- masını istemişti.
Ali Kuşçu Kim?
Onbeşinci yüzyılda yaşamış olan önemli bir astronomi ve matematik bilginidir. Birçok bilim alanında eserler veren Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Semerkant’ta doğdu. Babası Türkistan ve Maveraünnehir emîri Uluğ Beyin doğancıbaşısı Muhammed. Kuşçu adının buradan geldiği söylenir. İlk öğrenimini Semerkant’ta yaptı. Sonra, Bursalı Kadızade Rumî’den ve Uluğ Beyin kendisinden matematik ve astronomi okudu. Semerkant’tan Kirman’a giderek öğrenimini tamamladı. Uluğ Beyin kurduğu rasathaneye müdür oldu (1421) ve onun Zîc (yıldızların yerlerini ve hareketlerini gösteren cetvel) adlı eserine yardım etti. Gürganî tahtında oturan Uluğ Bey, oğlu Abdüllâtif’in ihaneti sonucu öldürülünce (1450), Semerkant medreselerindeki derslerine son verdi ve Hacca gitmek üzere Tebriz’e geldi (1449). Tebriz’de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan kendisine
çok itibar etti ve yanında alıkoydu. Bir ara, Osmanlılarla barış konuşmalarını yürütmek üzere elçi olarak Ali Kuşçu’yu Mehmed II’ye (Fatih) yolladı. Ünlü bilgine hayran olan Mehmed II, kendisinden İstanbul’da kalmasını rica etti. Ali Kuşçu, bu daveti ancak elçilik görevini bitirdikten sonra gerçekleştirebileceğini bildirdi: Tebriz’e döndü, bir süre sonra bütün ailesini alarak İstanbul’a geldi. Osmanlı-Akkoyunlu sınırında Mehmed II’nin emriyle büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Ayasofya medresesine müderris oldu. 1474 yılında vefat etti.
“Yahudileri kim kurtardı” tartışması
Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı:- “Bulgaristan’daki Yahudileri Nazi toplama kamplarından kurtaran Kızıl Ordu değil Bulgaristan halkıdır” Bulgaristan, Rusya’nın, 2. Dünya Savaşı’nda ülkedeki Yahudilerin, Kızıl Ordu tarafından kurtarıldığı yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi. Başkent Sofya’da Kızıl Ordu anısına yaptırılan bir anıta “100 yıllık Yahudi kuşatması” ve Rusya karşıtı yazılar yazılması Rusya’da tepkiyle karşılandı. Rusya Dışişleri Bakanılığı Sözcüsü Mariya Zaharova’nın dün Bulgaristan’da 2. Dünya Savaşında 50
bin Yahudinin ölümden kurtarılmasının Kızıl Ordu’nun sayesinde sağlandığı ifadelerine Bulgaristan’dan cevap geldi. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, 2. Dünya Savaşı’nda ülkedeki 50 binden fazla Yahudinin, Nazi toplama kamplarına gönderilmesinin engellenmesinde Kızıl Ordu’nun rolünün bulunmadığı belirtildi. Açıklamada, “Bulgaristan’daki Yahudileri Nazi toplama kamplarından kurtaran Kızıl Ordu değil, Bulgaristan halkıdır.” ifadesine yer verildi.
NAİM SÜLEYMANOĞLU’NU AYAKTA KARŞILADI VE ONU AN-
ATATÜRK’ÜN ,TÜRK TARİHİNİN BÜTÜN ATALARI NAİM SÜLEYMANOĞLU’NU AYAKTA KARŞILADI VE ONU ANLINDAN ÖPTÜ. “Gel evladımız Naim Hoş geldin,bizim yiğit evladımız Hoş geldin. Türk’ün yüce adını daha da yücelttin. Senin adın Türk Dünyasının her yerine Ötüken’e,Orkun barkına yazıldı.Sonsuz’ a dek adın yankılanacak. Dedem Korkut hikayelerinde senin kahramanlığını gücünün büyüklüğünü yazdı. Koca Yusuf sana el verdi. Evlad-ı fatihanı yok saymak.Balkanlarda binlerce yıllık Türk varlığını, yüzlerce yıllık Türk hakimiyetini yok etmek yönünde dönemin Bulgaristan hükümetinin Bulgaristan Türklerine de yönettiği zorunlu asimilasyon soykırım uygulamasına karşı çıktın.Kulağına ezan okunarak konan adının değiştirilmesine karşı durdun.O dönem senin gibi eza cefa çeken Bulgaristan Türklerinin gözü kulağı,sesi oldun. İzmir’de “Kosova Bosna olmasın” mitingine katılmış konuşma yapmış,Embiya Çavuş’un “Yaşadıklarımız bir daha yaşanmasın” kitabı için önsöz yazmıştın. YAŞADIKLARIMIZ BİR DAHA YAŞANMASIN Spor hayatımın bir devresi propaganda yönüyle Bulgar siyasetinin bir parçası olmuştu. Jivkov yönetimi bir yandan Bulgaristan’da Türk varlığını inkar ederken,bir yandan da Türk sporcularının başarılarını kendi rejimlerine mal ediyordu. Oysa sporda gücümüz inancımızdı.Podyumda gözümün önüne doğduğum topraklarda yaşayan Kurtdereli, Koca Yusuf,Adalı Halil gibi dünya şampiyonu Atalarım belirirdi.Büyük heyecan duyar onlara layık olmam gerek diyerek, son hamlemi yapardım. Saygın bir sporcu olarak Bulgaristan’da çok farklı bir konumda bulunmuş olsam da ayrımcılığın ne demek olduğunu iyi bilirdim. Embiya Bey’le aynı makus talihi paylaştık. Bulgar siyasetinin parçası olmamak dini ve milli kimliğimize sahip çıkarak varlığımızı sürdürmek.İnsan haklarımıza saygılı bir ortamda yaşamak.Bu talepler Bulgaristan da hepimizin özlemiydi. Kimse yüzümüzün güldüğüne bakmasın. Bulgaristan daki komünist rejimin insanlığa ,Bulgaristan Türklerine açtığı ağır yarayı ömrümce unutmayacağım . Kimsenin de unutmaya unutturmaya hakkının olmadığını düşünüyorum. Bu sayfada da Embiya Çavuş bir çoğumuzun yapmak isteyip te yapamadığı vermemiz gereken mücadelenin sembol ismi olmuştur. Onun mücadele sahası olan resim sanatında ,yılların birikimini sergilediği bu albümde, onunla birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Adeta ölümüne giriştiğim kavgada sırtımı Embiya Çavuş’a vermiş olmanın güven duygusu içindeyim. Spor hayatımda kazandığım Türklüğe kazandırdığım şampiyonluklarla Türklüğün ve Bulgaristan Türklerinin varlığını gösterdim. Biz buradayız Şampiyon’uz.Embiya Bey’de açtığı bir sergide aynı mesajı verdi ve vermeye devam ediyor. Kulağıma ezan okunarak konulan adımın değiştirildiği o diktatorya ortamını düşünüyorum.Korkunç bir şey .Kelimelerim duygularımı tanımlamakta yetersiz kalıyor. Bir söz var “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste”.Diktatörler devrildi,rejimler değişti o katillerin ismini çoğu kimse hatırlamıyor. O karanlık yılları oluşturanları insanımızı soykırımlara,zorunlu göçlere uğratanları ,asimile etmek isteyenleri lanetle anıyorum.Onlarla hesabımızı Embiya Çavuş’un eserleriyle görüyoruz,öğretiyoruz,öğreniyoruz. Değerli Embiya Çavuş hocamızın ellerinden öpüyor,Bulgaristan Türklerinin de şükran duygularını sunuyorum. Naim SÜLEYMANOĞLU - Cenaze namazının kılındığı Fatih Camiinde,İstanbul’un Fatih’i Sultan Fatih hazirede ,İstanbul mezarlıklarında yatan bütün Türk büyükleri gibi tabutunun başında ayağa kalktı. Bizim yiğit evladımız Türk’ün Tanrısı seni kazanacağın zaferler için dünyaya göndermişti.Sen görevini yaptın.Türk’ün bayrağını defalarca göndere yükselttin. Cenaze törenin bütün protokol engellerine, kapı kapamalara rağmen büyük bir katılımla gerçekleşti. Mezarın çiçeklerle süslendi. Dini tören sona erdikten,ailen mezarın başından ayrıldıktan sonra bile Türk insanı mezarının başındaydı.Resmini çizip hece tahtasına asanlar oldu.Yaka fotografın konuldu.Koca koca adamlar hüngür hüngür ağladı. Zamanında sana gerekli ilgiyi göstermeyen siyasi iktidar Edirnekapı Şehitliğinde Mehmet Akif Ersoy’un kabri yanına mezar tahsis etti.Edirnekapı Şehitliğindeki Türkler ayaktaydı. İki yüzlü siyasetçiler yüzüne gülerken seni TBMM’sine gönderecek zemini hazırlamadılar. Senin milletvekili sıranı adım adım aşağı indirdiler.Halter Federasyonu Başkanlığına getirilmiş olman hem halter sporu hem de Dünya kamuoyuna Türkiyenin adını duyuracakken bu yoluda sana açmadılar. Koskoca Bulgaristan Türkleri camiası sana yeterince sahip çıkmadı. Sana şükran borçluyuz ve bu borcun ağırlığının da bilincindeyiz. Türk insanı,Türk Dünyası senin hizmetlerini unutmayacak sonsuza dek saygı ve rahmetle anacaktır.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 1 - Ocak 2015 7 Aile Spor
Bulgaristan Cumhuriyeti Müslümanlar Başmüftülüğü
Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü, “İslamofobi” kavramına resmi bir tanım yapılması ve tanım çerçevesindeki eylemlerin yetkili bir organ tarafından sürekli gözetim ve takip altına alınmasını talep etti. Başmüftülük, başbakanlığa gönderdiği mektupta 18 Ekim’de Bakanlar Kurulunun antisemitizm için bir tanım yaptığını ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Georgi Gorgiev’i “ulusal koordinatör” sıfatıyla tanım çerçevesindeki her türlü eylemin takibiyle görevlendirdiğini anımsattı. Antisemitizm ile ilgili hükümet kararının son derece doğru olduğuna işaret edilen mektupta, farklı azınlık gruplara karşı ayrımcılığın engellenmesi “takdire değer bir adım” olarak nitelendi. Başmüftülük, Bulgaristan’da son yıllarda Müslümanları hedef alan kötü muamele ve saldırıların arttığına dikkati çekerek bu tür eylemler ve toplumda
nefret dili kullanılmasının engellenmesi gerektiğini belirtti. Bulgaristan Müslümanları Büşmüftülüğü Yüksek Dini Şura Başkanı Vedat Ahmed, AA muhabirine yaptığı açıklamada “Devletin İslamofobiye karşı geçici değil, sürekli bir sorumluluk almasını bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Ahmed, şöyle devam etti: “Biz, Müslümanlar açısından da insan hakları meselesine daha ciddi bir yaklaşım bekliyoruz. Antisemitizm ile ilgili yapılanları takdir ederken bunun yeterli olmadığını düşünüyoruz. Toplumun tüm gruplarına ilgi gösterilmesi gerekiyor. Müslümanlara karşı nefret dilinin kullanılmasından başlayıp bizim kutsal yerlerimize, insanlarımıza karşı her türlü saldırı eylemlerine kadar hiçbir şey takipsiz sonuçsuz bırakılmamalıdır. Biz tek hamlede alınan bir önlem değil, sürekli bir tavır istiyoruz.” Önce İslamofobinin tanımlanmasını sonra da İslamofobiye karşı sürekli bir mücadele verilmesini istediklerini belirten Ahmed, hükümetin sadece Müslümanlar için değil, tüm toplum için önemli olan bu konuda sorumlu davranmasını beklediklerini ifade etti.
Her zaman her yerde Zor Gün Dostu Türkiye (BMA), “Pirogov”, “Tokuda”, ancak doktor heyeti kabul ettiğinde teBulgaristan artık komşu köy olu“Siti Klinik”, “Dırvenitsa” semyor. İlgili resimBu hafta Sofya’da tindeki Onkoloji Hastanesi, bir ilk oldu. 39 yaşındaki Gabro“Aleksandrovska Bolnitsa” ve volu Maryana Tsakova bir kanser “Mayçin Dom” hastaneleri kan hastasıdır. Yakınlarının anlattığına verme ve tedavi için hastayı göre, kanser teşhisi olan Tsakova almadı. Gerekçelerinde Babir yıl önce Türkiye’de tedavi göryan Tsakova’nın hastalığının müştü. Sağlığıyla ilgili şikâyetleri yeni olmadığı, daha önceki 2 hafta önce yeniden belirdi. Bu rahatsızlığının devamı olduğu defa kanaması Sofya’da başladı ve iddiasıydı. Onkoloji Hastaneo da Sofya’da tedavi görmek istedi. sinde bile hastaları yalnız beKanamalı bir şekilde Sofya “Pirolirli bir plana ve listeye göre gov” acil yardım hastanesine gitti ama alınmadı. Ne yazık ki, Sofya hasta- aldıkları, kendisinin programda olmadığı, nelerinden yedisi: Yüksek Tıp Akademisi ön muayenelerden geçmesi gerektiği ve
daviye alınabileceği gibi izlek nedenleri öne sürüldü ve tedavi reddedildi. Bunları basına anlatan Bayan Maryana’nın eşi Adriyan, kanama nedenlerinin saptanması için özel hastanelere de başvurduklarını, özel ambulans kiralayarak 6 gün klinikleri dolaşarak derman aradıklarını, fakat hiçbir sonuç elde edemediklerini paylaştıktan sonra Türkiye’de tedavi gördüğü hastaneye telefon ettiklerini ve 5 saat sonra Sofya’ya gelen bir Türk ambulansın Bayan Maryana Tsakova’yı alıp İstanbul’da götürdüğünü büyük bir memnuniyetle bildirdi.
Güreşte Türk-Bulgar Dostluğu
Bulgaristan’da aşırı antibiyotik kullanımı
Trakya Birlik Spor Kulübü Başkanı Önder Yücel, Bulgaristan Güreş Federasyonu Hristo Marinov ve Bulgaristan Büyük Erkekler Teknik Direktörü Serafim Barzakov ile bir araya geldi. 20-21 Ekim 2017 tarihlerinde Bulgaristan’ın Petriç kentinde bu yıl 4’üncüsü düzenlenen Bulgaristan Büyük Erkekler Teknik Direktörü Serafim Barzakov turnuvasına konuk olarak davet edilen Trakya Birlik Spor Kulübü Başkanı Önder Yücel, Bulgaristan Güreş Federasyonu Hristo Marinov ve Serafim Barzakova’a nazik davetlerinden dolayı plaket takdim etti. Konu ile ilgili açıklamada bulunan Trakya Birlik Spor kulübü Başkanı Önder Yücel, “Geçtiğimiz yıl kulüp olarak davet edildiğimiz turnuvaya gelmiş ve başarılı karşılaşmalar çıkarmıştık. Bu sene yine davet geldi bu sefer Spor Eğitim Merkezi olarak minik sporcularımızı bu turnuvaya getirdik. Gayet güzel karşılaşmalar yapıldı, bizim dışımızda Bulgaristan,
Bulaşıcı ve Parazit Hastalıkları Milli Merkezi Müdürü Prof. Todor Kantarciev, ülkemizde aşırı antibiyotik kullanımı gözlemlendiğini bildirdi. Kendisi, antibiyotiklerin aşırı kullanımının, vücuttaki tehlikeli mikropları tedaviye duyarsız hale getirdiğini açıkladı. Makedonya, Yunanistan, İtalya ve Ukrayna’dan gelen takımlar vardı. Sporcularımızın maç tecrübesi kazanması açısından böyle turnuvaları destekliyorum geçtiğimiz sene Bulgaristan Güreş Federasyonu Başkanı Valentin Yordanov ile güzel bir dostluk oluşturmuştuk. Bu sene Bulgaristan Güreş Federasyonun da seçim vardı. Yeni Başkan Hristo Marinov ile tanıştık. Trakya Birlik Spor Kulübü olarak plaketimizi takdim ettik. Bundan sonra daha sık turnuvalara katılacağız gördüğümüz ilgi ve alaka ziyadesiyle memnun ediciydi” dedi.
Suriyeli doktor 40 yıldır yerine Bulgaristan’da çalışıyor yıllar önce Gorna Oryahovitsa
Suriyeli doktor 40 yıldan bu yana Bulgaristan’da yaşıyor , hastaları tedavi ediyor ve birçok hayat kurtarıyor. Şam’da doğan Doktor Haddad, Alepo’da özel bir klinikte çalışmak
şehrinde yaşamayı ve oradaki hastanede çalışmayı tercih etmiş. Bundan 50 yıl önce Bulgaristan’a gelmiş en büyük hayalinin peşinden – doktor olmak ve burada tıp okuma hayali. Aşkı da burada bulup aile kurmuş. Aile daha sonra Suriye gidiyor, ancak Bulgaristan’a olan özleme dayanamarak Gorna Oryahovitsa hastanesinde çalışmaya başlıyor. 70 yaşında olmasına rağmen Suriyeli doktor her gün hastalarını tedavi etmeye devam ediyor.
Hastalıklar Kontrolü Avrupa Merkezi’nin bu yıla ilişkin raporundaki verilere göre ülkemizdeki hastaneler, yüzde 35 daha çok ve daha ucuz antibiyotiklerle hastaları taburcu ediyor. AB’de antimikrobiyal direnç yüzünden yılda 25 bin ölüm vakası kaydedilmiştir. Dünya çapında bu sayı 700 bin. Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinin uyardığı gibi 2050 yılına kadar antimikrobiyal direnç yüzünden ölümlerin kanser yüzünden ölümlerden daha sık olması bekleniyor.
Musa VATANSEVER HÖH ve DOST Siyasetini Yeniden Ayarlamalıdır Konu: 73.YılÖnceİşgalEdilmiştik.Sonuçlarınabakalım. 1944’ün 5 Eylül günü Kızıl Ordu Tuna nehrini geçip Bulgaristan’a yayılırken, mısıra giren öküzden daha serbest hareket ediyordu. Aynı gün Sovyetler Birliği Bulgar Çalık’ına savaş ilan etmişti. 5 kişi çıkıp da yabancı asker memlekete girmiş “Dur!” demedi. Nerde o Osman Paşa 1887’de Rus Ordularını Plevne’de 2 yıl durdurmuştu. Savaşın gerekçesi ise Bulgaristan’ın Nazi Almanya’sını desteklemiş olmasıydı. Bizde 2-3 yıl yiyip içen Almanlar da tası tarağı toplamış arkalarına bakmadan kaçıyorlardı ve Kızıl Ordu askerlerini görmek bile istemiyorlardı. O günlerin Başbakanı İvan Bagryanov iki elini kaldırmış ve Almanya – Sovyetler Birliği Savaşında “bağımsızım” demişti. Fakat geç kalmıştı ve inanan yoktu. Nazi askeri birliklerinin ülkeyi terk etmesi için emir vermiş, gitmek istemeyenlerin de silahı alınsın demişti. Kelleyi kurtarmak için İngiltere ve Birleşik Amerika ile barış görüşmelerine başlayan Bulgar diplomasisi, SB’nin savaş açmasıyla görüşmelerden çekilmişti. Sovyetler Birliği’nin Hitler Almanyası’na karşı III. Ukrayna Ordusu Romanya topraklarında Tuna kıyısında konuşlanmıştı ve 5 Eylül 1944 gecesi Bulgaristan’a gir emti aldı. 250 000 (iki yüz elli sekiz bin) Sovyet askeri birden bakışlarını Bulgaristan’a çevirdi, 5 583 top namlusu Bulgaristan’a döndü. 508 “T-34” tankı vites değiştirdi ve tam gaz Tuna’ya doğru ilerledi. 1 026 Sovyet savaş uçağı ve Karadeniz’deki Sovyet Deniz Gücünün tümü Varna ve Burgaz istikametinde ilerlemeye başladı. Gece saat 20.30’da Bulgaristan Tuna nehri üzerinden karadan ve Karadeniz’den istila edilmeye başladı. Bu saldırı II. Aleksandır’ın 1877’de Osmanlıya topyekûn saldırısı benziyordu, sanki yeni plan çizilmemiş, yalnız atlar tank ve gemiler de daha büyük olmuştu. O zaman Osmanlı orduları Rusları 200 kilometre ilerlemeden bir ucu Plevne bir ucu da Varna ve Suvorovoda stop ettirmişlerdi. 1944’te Sovyet birlikleri Bulgaristan’a danaların yoncaya, mısıra, yulava girdiği gibi deli dolu girdiler ve kimse onlara “Durun! Nereye?” diyemedi. Bulgaristan bitmişti. Bir gün sonra Kızıl Ordunun Bulgaristan’a girdiği haberini alan dağlardaki partizan çeteleri Sofya’ya yöneldiler ve 9 Eylül gecesi yine sükûneti koruyarak ve silah patlatmadan askeri darbe yaptılar ve Vatan Cephesi hükümeti kurdular ve ellerinin altında Başbakan olacak eli yüzü düzgün biri olmadığına gözünün birini Birinci Dünya Savaşında Makedonya cephesinde yitiren Kimon Georgiev’e “sen bu işlerden anlarsın” diyerek Başbakan ilan ettiler. Moskova’nın Bulgaristan üzerindeki totaliter yönetimi bundan 73 yıl önce böyle başlamıştı ve 50 sene sürdü. Bu istila döneminde memleketimizin bağrında öyle yaralar açıldı ki bugün de doldurulabiliyor ne de sızısı diniyor. Böylece Bulgaristan 1989 yılı sonuna kadar “Demir Perde” ardında kaldı. Soğuk Savaş yıllarında dünyadan tecrit edildik. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Bulgaristan kaderinin, sınırlarının belirlenmesinde, dış siyaset açısından birkaç önemli olay rol oynamıştır. Bir, İngilizlerin Bulgaristan’la ilgili tutumunun belirlenmesine, 1885’te Bulgar Prensliği Güney Rumeli’yi işgal ettiğinde Osmanlı’nın Güney Rumeli’yi kurtarmak için hareketlenmesini engelleyen Londra iktidarı teşekkür beklemiş ama bulamamıştı. İkinci olarak da Enes Midya hattında Ege Denizine çıkan Bulgar güçlerine İngilizler engel olmamıştı. Bir de Birleşik Amerika 1919 Paris Antlaşması imzalanırken Bulgaristan’a arka çıkmış ve Vidin şehri ve kalesi ile Küstendil şehrinin Bulgaristan sınırlarında kalmasını desteklemişti. Küçük hesaplar peşinde olan Bulgar iktidarları 2 büyük savaş arasındaki yıllarda deniz demokrasilerini Bulgar işlerine dahil etmeye gerekli çabayı göstermemişlerdi. 1941 yılında Almanya ile İtalya sıkışmışlar ve Büyük Britanya’nın yardımına ihtiyaç duymuşlardı. O zaman Bulgaristan’ın arabuluculuğuna gerek görülmüş ve Bulgaristan bu rolü üstlenmemişti. Sovyetlerin Kızıl Ordusu Eylül 1944’ün ilk günlerinde Bulgaristan’a rahatsız edilmeden yerleşirken, Bulgaristan’ın hiçbir hizmet sunmadan yalnız beklemesi, birden bire kendini belli etmiş ve ülke çaresizlik içine düşmüştü.
8 Sayı 1 - Ocak 2015 8
Bulgaristan Türklerinin Sesi
BULTÜRK ETKİNLİKLERİ
BULTÜRK - Sanal Tehditler ve Tedbirler Konferansı İstanbul’da Siber Konferansı YAPILDI
Rafet ULUTÜRK - Tarih 18.11.2017 Çok değerli BGSAM Başkanı Değerli Konuklarımız, Değerli arkadaşlarım , Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK ve Ural Eğitim, Kültür ve Stratejik Araştırma Derneği olarak, şimdiye kadar bilgilendirme ve soydaşlarımızın dünya görüşü değiştirme çalışmalarımızda biz “siber savaş”, “siber saldırı”, “siber soygun” ve siber çökertme” ve benzer kavramlarını açmadık, konu edip yazılar yazmadık, yorumlamadık. Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Plevneliev birkaç defa “Rusya bize siber saldırıda bulunuyor” dese de, ne olduğunu pek anlayan olmadı. Biz de pek ilgilenmedik. Bu akşam bu konuda bu seminer çalışmamızı düzenlemekle, günümüzün en can alıcı konusuna parmak basmak istiyoruz. Dünya Üniversitelerinde 40 yıldan beri “SİBERNETİK FAKÜLTELER” var. Bu fakültelerde okutulan derslerden biri güdüm bilim dersidir. Bu bilim merkezlerinde, güdülebilen objeler yaratılıyor. 40 yıldan beri bu yolda alınan yolun son ürünü – 2 hafta önce Suudi Arabistan’da bir konferansta kürsüden rapor sunan bir “kukla” bayan kimliğinde göründü. Boyunu postunu o kadar güzel yapmışlar ki, İngilizce konuşuyor, sorulan soruları yanıtlıyor, gülüyor, gülümsüyordu. Allah’u Teâla’nın yarattığı en yüce varlık insandır. İnsan da elleri ve zekâsıyla bu kuklayı artık yaratabildi. Ne var ki can veremedi. TV’de izlemişsinizdir, gazeteler de yazdı. İnsanoğlu beden, zekâ, hisler ve ruhtan oluşur. Yani psişik bir varlıktır. Benzerimiz, kopyamız yaratabilmiştir. Bu klonlamaktan yani canlı kopyalamaktan farklı bir olay. Sünni yaratıklar yarın aramızda dolaşacak, bir masaya oturup bizimle müzakere edecek, alış veriş yapacaklardır. Fakat onlar insan değildir. İnsanı temsil edebilir, fakat kendisi olamaz.
Hislerimiz, sinirlerimiz yeri asla doldurulamaz nimetlerimizdir. Evet, yanına yaklaştığımız kapılar Ali Babanın söylediği sözleri bile söylemeden açabilir, ampuller yanıp söner, cep telefonlarımız kaydediyor. Fakat bunların hepsi insan icadı olduğu için ve insana yardım etmek amacıyla yaratılmış, üretilmiş ve vardır. İnsan ısısından etkilenip yanıp sönen bir ampul kendi kendini onaramaz. Ruhumuz ise bir tek bize aittir. Hiçbir siber aygıtın ruhu, psişiği olamaz. Onlar saygı, merhamet nedir bilmediklerinden tehlikelidirler. Suudi Arabistan’daki o “yapay bayan” Suudi Vatandaşlığına alındı. Yemeyen ve içmeyenler hanesine kaydedildi.
Birkaç zaman sonra Bu tipleri Bulgaristan’da da görebiliriz. Beni ilgilendiren bunlara nasıl isim takacaklar?
Uzaya gönderilen Bulgar’ın İsmi Georgi İvanov’tu. Adamcağız Vratsa Çingenesiymiş. Şimdi açıklandı. Suni adamların Türkçe bilmesine yasak konacak mı dersiniz. Seçim mitinginde Türkçe konuşsa kaç para ceza keserler? Bu siberler, seçim sonuçlarını bile değiştirebiliyormuş. Bunlara vatandaşlık da verilebildiğine göre, artık Bulgarların üremesine de gerek yok. Fabrika bandından çıkanı nüfusuna kaydedebilirsin. Ekmek istemez su istemez.
Bizim onlardan farklı olma- Siber saldırı dendiğinde, ben işleri karıştıran, mız bedenimizin canlı olmasıdır. bilgisayar içine girip istediği düzeltmeleri yapan
Yaratan insanı kendi dışında canlı bir varlık yaratma yetisiyle donatmamıştır. Zekâmızın öğrene-bilmelerinde gizlidir. Yedeği (suni zekâ) bize yardım etmek için yaratılmıştır, bizim zekâmız gibi kendi kendini yenileyemez, insanın programladığı dışında hiç bir iş yapamaz, hiçbir icatta bulunamaz. Mumya insanlardan farkı ise, hareket etmeleri ve iş yapamaz, hiç bir icraatta bulunamaz.
bir sihirli araç düşünüyorum. Geçen sene bu aracın Bulgaristan’da yaptığı işlerden birkaç örnek verelim: Bulgar-Makedon gümrüklerine bağlanan softu ere müdahale edilerek 10 milyon Dolarlık kaçakçılık yapılmasına yol açılmış. Burgaz, Varna akaryakıt gümrüklerine ve sarnıçla akaryakıt taşıyan tren vagonlarının tahliye edildiği gümrüklere siber saldırı ve ek cihazlar monte edilerek 1 milyar Euro gümrük ve KDV kaçırılmış. 2015’te Bulgaristan’ın en büyük Ticaret Bankası olan
“BTK-Bank” 7 milyar 200 milyon leva kayıpla patladı. Sofya Merkez Vergi Kurumuna yapılan siber müdahaleler sonucu her yıl yaklaşım 400 milyon leva vergi iade edildiğini gazeteler yazdı. Bu işin askeri, istihbarat, terörle mücadele, yerel ve küresel boyutları var. Başkan Tump’un seçilmesine Rus siber müdahale şayiaları gündemden düşmüyor. Bu gözle görülmeyen, ardında iz bırakmayan bir savaşım biçimidir. Mısır uygarlığı çağında da insanlar birçok şey yapmışlar. Yaşanan yıkım devrinden sonra, piramitle, mumyalar ve bir de “Pi” – teoremi kalmış. Masonlar inşaatçısıymışlar. “Pi”yi bulunca kubbe yapmaya başlamışlar. Bildiklerini korumak için gizli örgütlenmişler, yani masonlaşmışlar. Bizim bu uygarlığa bir şey olursa ve Mısırda olduğu gibi her şey yerle bir olur ve hiçbir iz kalmazsa, şu siber işlerin şifresi kalsa yeter. Üçüncü uyanış “0 ile 1” den doğacak uygarlık olur. Biz bugün makineler insandan akıllı olamaz desek de, insana ve topluma çok büyük zarar verebilir görüşünde birleşiyoruz. Bir taraf saldırıya hazırlanırken, düşman taraf savunma önlemleri alıyor.
Bu saldırılar son yıllarda özellikle iletişim ortamı üzerinden oluyor.
En büyük çatışma halen Rusya ile BirleşikAmerika; Rusya ileAvrupa Birliği arasındaki siber saldırı savaşıdır. Bu saldırının sayısız aracı var. Fakat en güçlüsü yalandır. Yalan bir propaganda aracıdır. Geçen sene Avrupa Birliği’nin zayıf düşürülmesi için Rusya’dan siber saldırı yapıl-
dığı ve gerekli önlemlerin alınmadığı ortaya çıktı. 21 ülke, AB Dış İşleri Bakanı Federike Mogerini’yi şikâyet etti. Rus siber saldırılarına karşı koymak için (Star Com) oluşturuldu. 8 milyon Euro bütçe belirlendi. Hedefi siber saldırı yapan Rusya şirketlerini belirlemekti. Geçen ay “Star Com” biriminde “Batı Balkanlar” bölümü kuruldu. “Star Com –Doğu” Bulgaristan’a yapılan siber saldırılara yanıt veriyor. Amerika’da bu işler “Global Engajement Center” kurumuna devredilmiş. Bünyesinde 80 kişi çalışıyor ve bütçesi 60 milyon Dolardır. 2017’de Rusya’nın Bulgaristan’ı alt üst eden birkaç saldırısını, açılış konuşmamın sonunda özellikle işaret etmek isterim. Bir, Rusya Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Zaharieva “Bulgarlar 2. dünya savaşında Yahudilerini kurtarmadı, biz kurtardık” dedi. Bulgar diplomasisi tepe takla etti. İki, Bulgarların “Kiril Alfabesini” Ruslara da vermekle övündükleri bilinir. Putin, Moskova’dan “Biz Kiril Alfabesini Makedon topraklarından aldık,” demesin mi, Bulgarlara dünyayı dar etti. Üç, Dünya satranç Şampiyon Kasparov bahar 2017’de Bulgaristan’a gelmişti. Stara Zagora kentinde verdiği bir basın toplantısında “Biz Kiril Alfabesini Bizans’tan aldık, Bulgar’dan değil” demesin mi! Başbakan Borisov’un özel emriyle aynı gün Bulgaristan’dan kovuldu.
Siber saldırıların özünde “yalan yayma” yöntemi çok gelişmiştir. “Bize “siz İslamlaştırılmış Bulgarlarsınız” dedikleri yıllarda başımıza gelenleri unutmadık. Acısı ciğerimizi yakmaya devam ediyor.” Bu örnekler sıralamakla bitmez. Çok değerli konuşmacılarımız bize tespih boncuğu gibi şimdi yenilerini sıralayacaktır. Tüm katılımcılarımıza Teşekkür ederim, hoş-geldiniz sefalar getirdiniz.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 1 - Ocak 2015 9 BULTURK ETKİNLİKLERİ
BULTÜRK’ün Faaliyetlerinden
10 Sayı 1 - Ocak 2015 10
Bulgaristan Türklerinin Sesi STK
URAL-BULTÜRK’ün ilk Konferansında Avrasya Federasyonu Başkanı
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 1 - Ocak 2015 11 YAŞAM
Mersin’in sembolleri tuvallerde…
Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 3’üncüsü düzenlenen “Mersin Uluslararası Ressamlar Buluşması” kapsamında, 19 ülkeden Mersin’e gelen 40 ressam, Mersin’in sembollerini resmediyor. 3. Mersin Uluslararası Ressamlar Buluşması ile Mersin’i dünyaya tanıtmayı hedefleyen Büyükşehir Belediyesi, yapılan tabloların kentte bırakılmasını sağlayarak, Mersin’i bir sanat galerisine dönüştürmeyi amaçlıyor. 5-12 Kasım 2017 tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Ressamlar Buluşması çerçevesinde Türkiye, Umman, Özbekistan, Kosova, Dağıstan, Gürcistan, Almanya, Güney Kore, Hindistan, Azerbaycan, Hollanda, Pakistan, Ukrayna, Bulgaristan, Başkurdistan, İran, Macaristan, Nahçıvan ve Kazakistan’dan gelen 40 akademisyen ressam, tuvallerinde Mersin’in sembollerini resmediyor. Etkinlik çerçevesinde Mersin’in doğal ve tarihi güzelliklerini gezen, Silifke Taşucu, Aya Tekla Kilisesi, Kızkalesi, Elaiussa Sebaste ve Kanlıdivane gibi mekanları inceleyen ressamlar, Mersin’in tarihi ve kültürel sembollerini kendi gözlemleri ile tuvallerine yansıtıyor. Tuval üzerine ağırlıklı olarak akrilik tekniği ile tablolarını yapmaya başlayan ressamlar, çalışmalarını Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı ek binasında bulunan Kudret Ünal Sanat Galerisi’nde tamamlıyor. “7’den 77’ye resimle ilgilenen herkesi bekliyoruz” Bulgaristan Türklerinden olan ve Türkiye’de yaşayan Ressam Aynur Mahmudova Kaplan, organizasyon için Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’a teşekkür ederek çok duygulandığını söyledi. Mersin’de olmaktan son derece mutlu olduğunu ifade eden Mahmudova Kaplan, “Biz ressamlar 2 gün boyunca Mersin’in doğası ve tarihi güzellikleriyle iç içe vakit geçirdik ve çok etkilendik. Sanat galerisinde de birçok ülkeden sanatçılar resimlerini yapıyorlar. Bu canlı bir akademi. Resimle ilgilenen 7’den 77’ye herkesin gelerek, o çalışma ortamını görmesi gerekiyor. Çalışmalar sonrasında çok güzel bir sergiyle her ressamın yapmış olduğu, henüz boyası kurumamış eserler sergilenecek. Herkesi sergimize bekleriz ve görmekten de onur duyarız” dedi. İran’da yaşayan Türklerden Mersin’e selam getiren sanatçı Saeed Ayyami de “Mersin, çok özel, muhteşem bir yer. Mersin, Roma gibi bir yer. Tarih hala canlı tutuluyor. Sanki hala Kanlıdivane’de o olaylar yaşanıyor gibi. Ressamlar Buluşmasını düzenleyen ve bizleri Mersin ile tanıştıran Büyükşehir Belediye Başkanına çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. “Farklı ülkelerden gelen ressamlarla kaynaşmak sanat camiası için onur verici” Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü Öğretim Görevlisi Çetin Acar ise sergideki eserlerinde caretta caretta kaplumbağaları ile ilgili resim çizeceğini belirterek, “3. Mersin Uluslararası Ressamlar Buluşması’na geçen yıl da katılmıştım. Bu buluşmada birçok ülkeden yabancı ressam arkadaşlarımızla buluştuk. Bu yılki tema kapsamında Mersin’den yansımaların neler olabileceği konusunda resimler çiziyoruz. Ben de caretta caretta kaplumbağaları ile ilgili çalışma yapmayı düşünüyorum. Farklı ülkelerden gelen ressamlarla tanışmak, onlarla kaynaşmak bizim için ve sanat camiası adına gerçekten onur verici” ifadelerini kullandı. “Sanatçılar en iyi tablolarını burada yapmış olacaklar” Kosova’dan gelerek Ressamlar Buluşması’na katılan ve etkinlikte ikinci kez yer alan Ethem Baymak da “Gerçekten dünya çapında bir çalıştay, çünkü ben uzun yıllar hem Avrupa’da hem de Türk dünyasında çalıştaylara katıldım, fakat Mersin ayrı bir yer ve ayrı bir güzellik. Özellikle tarihi mekanları muazzam. Bunları görmek sanatçıya ilham olmaktadır. Her sanatçı buradaki tarihi dokuyla o kadar esinlendi ki, zannediyorum en iyi tablolarını burada yapmış olacaklar. Türkiye bu çalıştaylar sayesinde kendisini çok iyi tanıtıyor” şeklinde konuştu. Etkinliğe Almanya’dan katılan Gabriele Schaffartzik, “İlk defa Kanlıdivane’ye geldim. Burası gerçekten harika bir yer ve ben yaşayan tarihi bizzat gördüğüm için son derece mutluyum.
11
Türkiye’nin ilk roman CEO’su Bulgaristan’dan… Kiminin hayali doktor olmaktır, kiminin öğretmen… Gökay Süngü’nün hayali ise müzik adamı olmakmış. Müzikle tanışmadığını içinde doğduğunu söyleyen Türk müzik endüstrisinin patronu nam-ı diğer ilk çingene CEO’su Süngü, 7’den 70’e ailesinde herkesin müzikle ilgilendiğini söylüyor. Gökay Süngü’nün birçok müzik tutkunundan biraz farkı var. Çünkü o bir Roman, kendi deyimiyle çingene. Müzikle kalkıp müzikle yatan büyük bir ailenin üyesi. Onun için müzikle ilgilenmek doğal bir süreç. Müziğin tam ortasında doğan Süngü, kariyerini babasından öğrendikleri bilgiler üzerine inşa etmiş. Süngü “‘Yemeğini yemezsen seni çingenelere veririm’ algısı olan bir toplumun içinde bu özgüven ile var olmamın sebebi ailem. Nihayetinde aynı gökkubbenin altında hepimiz nefes alıyor ve hayat idam ettiriyoruz. Dolayısıyla çingene oluşumun hiçbir önemi yok” diyor. Şimdilerde Dolapdere Big Gang grubunun klavyesinde yer alan Süngü ile kariyerini ve prodüksiyon şirketi olan The Soul Production’ı konuştuk. – Müzikle tanışma hikayenizi anlatır mısınız? Ailemin tamamı, babam, amcam, dedem, dayılarım, kuzenlerim müzisyen olduğu için bizde müzikle tanışmazsın, müzikle doğarsın. Ailem duygularımı ifade edecek enstrümanın hangisi olacağını küçük yaşlarda tespit etmeye çalıştı. Amcamdan keman, kuzenimden kanun öğrenmiştim. Rahmetli babam (Sadri Süngü) ömrünün son zamanlarında klavye, ondan önce de gitar çalardı. İnanılmaz güzel de bir sesi vardı. Onun müziğine kattığı ruhtan çok etkilerdim. Ben de o beyaz ve siyah tuşların ahengini müzikteki üç temel öğe olan melodi, armoni ve ritmin birlikte sergileyebileceğim nadir enstrümanlardan olan piyano ile yola çıktım. – Jelena Karleusa projesi ile son dönemde gündeme geldiniz. Nasıl bir proje oldu bu? Çok sevdiğim dostum Erol Abdi’nin aile dostu olan Dusko Tosic ve Jelena Karleusa çifti Türkiye’den bir sanatçı ile düet yapma ve bu düetin düzenlemelerini benim yapmam fikriyle stüdyoma geldiler. Bu proje o kadar ayakları yere basan ve kreatif önerilerle büyüdü ki prodüksiyon şirketim olan The Soul Production’ın bünyesinde Jelena Karleusa ile başlama kararı aldık ve İstanbul’un en nadide performans salonlarından birinde muhteşem bir konser verdik. Karleusa hem çok yetenekli hem de müthiş karakterli biri olduğu için onunla üretilebilecek her türlü projenin şahsıma ve şirketime fazlasıyla mutluluk ve keyif vereceğini düşünüyorum. – ‘Türkiye müzik endüstrisinin ilk çingene CEO’su’ iddialı bir tabir. Aslında bunu direkt ben söylemedim basın mensubu arkadaşlarım böyle yansıtmışlar. Başta bana da enteresan gelse de burada yerilecek ya da gerilecek bir durum görmedim. Hatta hoşuma bile gitti. Çünkü baba tarafım Selanik-Kavala ve Bulgaristan, anne tarafım da Bulgaristan’dan gelen çingene ailelerden. Dolayısıyla ben çingeneyim. ‘Yemeğini yemezsen seni çingenelere veririm’ algısı olan bir toplumun içinde bu özgüven ile var olmamın sebebi de başta ailem ve kendi karakterim. Her etnik grubun içinde iyisi de kötüsü de var. İnsan olmak bir grubun, bir sınırın, bir topluluğun çok ötesinde hissiyatlarla yaşamamızı gerektiriyor. Nihayetinde aynı gökkubbenin altında hepimiz nefes alıyor ve hayat idam ettiriyoruz. Dolayısıyla çingene oluşumun bence hiçbir önemi yok. Bununla beraber The Soul Production’ın müzik sektörünün içinde Türkiye’de çok örneği olmayan kurumsal bir yapısı var ve bu yapının başındaki adam oluşumdan dolayı böyle bir yakıştırma ortaya çıktı.
– Yaptığınız işte çingene olmanızın avantaj ya da dezavantajlarını görüyor musunuz? Hayata hiçbir zaman avantaj ya da dezavantajlar ayrıntısı ile bakmam. Varlığımı var eden her şeye çok şükür. – Hangi projelerle ilgileniyorsunuz? Türkiye’ye proje getirmekten daha çok Türkiye’den proje götürüyorum. Memleketimiz birbirinden farklı ama bir bütün olduğunda inanılmaz sonuçların ortaya çıkabileceği ruhlara sahip. Dünya kamuoyunun bunu bilmeye, hissetmeye ihtiyacı var. Ürettiğim ya da yönettiğim projelere bu düşünceme hizmet edecek anlayışla yaklaşıyorum. Çok şükür de bu karşılık buluyor. Ben hayata hiçbir zaman avantaj ya da dezavantajlar ayrıntısıyla bakmam. Varlığımı var eden her şeye şükür ederim. DÜNYANIN SINIRI YOK BENİM 80 MİLYONLA DEĞİL 8 MİLYARLA İŞİM VAR – “Benim sadece 80 milyonla değil 8 milyar ile işim var” gibi bir sözünüz var. Ne demek istediniz burada? Bu benim kült lafım oldu. Artık dünyanın sınırları olmadığını düşünüyorum. Bilgisayar çağı denilen şeyin bizzat içinde yaşıyoruz. Ürettiğiniz proje 8 milyar insanın kabul edip tercih edebileceği niteliklere sahip olması durumunda evet 8 milyar insan sizin bir anda muhatabınız olabilir. Bu çok ciddi teknolojik altyapılarla kurulu dijital platformlar vesilesiyle mümkün. Üstüne üstlük bu müzik gibi ses frekansının yapısı gereği elle tutulur gözle görülür bir durum olmadığı için insanlara kendinizi duyurup, kalplerini kazanabilirsiniz. HER ŞEY BİR RUHA SAHİP OLMALI – Bir projeyi hayata geçirmeden önce nelerine dikkat ediyorsunuz? Bir ruha sahip olması en önemlisi. Şirketimin isminin de The Soul Production olmasının esas sebebi bu. Ne iş yapıyorsanız yapın kendine özgü bir ruha sahip değilse başarılı olabilmesinin çok mümkün olamayacağını düşünüyorum. Özgünlüğü var eden şeyin de; mütevazı davranmak, az yemek yemek, fazla uyumamak, adil davranmak, kibar hareket etmek, sabırla çalışmak, olumlu düşünmek, içten sevmek, disiplinli planlamak, kazancınızı akıllıca harcamaktan kısacası insan olmaktan geçtiğini düşünüyorum. Böyle olunca ‘siz’ oluyorsunuz ve hayal kuruyorsunuz. Sonra hayaliniz beyninizden kalbinize, oradan da hayata geçiyor. YENİ PROJELER KAPIDA – İleriye dönük projeleriniz arasında neler var? Özellikle yurt dışında gittiğimiz konserlerde gördüğüm bir durum var, kitlesel değil evrensel başarı yakalamak isteyen sanatçıların ya dijital ya da etnik müzik yapmasıyla gidilmesi planlanan yolu hızlandırabileceğini düşünüyorum. Bu bağlamda Soul ve Solution’dan Soulusion adında etnik elektronik bir projeyi yeni yıla armağan edeceğim. Dört yıldır üzerinde çalışıyorum artık dinleyicisiyle buluşmalı. 22 Kasım Çarşamba günü 89.4 frekansında CRI Türk radyo kanalında 17:00-18:00 arası özel hazırladığım listeleri çalacağım ayrıca canlı canlı konuklar ağırlayacağım bir programa başlıyorum. MÜKEMMEL ŞARKININ MATEMATİĞİ VAR – Sizce iyi bir müzik nasıl olmalı? Bu soru çok göreceli… Ses hızı, ışık hızından yavaş olduğu için insanoğlunun duyduğundan daha çok gördüğü şeyler konusunda yetisi gelişmiş. Daha açık bir ifade ile izlediği filme daha kolay iyi ya da kötü diyebilir. Müzik dinlerken ihtisas sahibi olunmaması durumunda sana ne hissettirdiği en önemlisidir. Dolayısıyla dinleyicisine kendi ruhunu aktarabilen her müzik iyidir bence. Gizem Tümbay Koçak, Star
Siyasi ve Aktüel Gazete
BULTÜRK - Dünyada’ki Temsilcilerimiz www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47
İmtiyaz Sahibi
Haber Sorumlusu:
D r. N e d i m B İ R İ N C İ
Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü:
Av. Hasan MOLLAOĞLU Nedim AKIN
Alptekin CEVHERLİ
İstihbarat Müdürü:
Hüseyin Y I L D I R I M
Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK
Eğitim Sorumlusu:
Ay n u r F İ L İ Z
Kültür-Sanat:
Avşin B A L K A N
Spor Müdürü:
Serkan YILDIZ
İnternet Müdürü:
Muhammet ULUTÜRK
Halkla İlişkiler:
N e r i m a n E . K A LY O N C U O Ğ L U
Reklam Müdürü:
Seydullah H A L A Ç
Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü
Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR
Yayın Danışmanları:
Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof. Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Seçkin DİNDAR Dr. Erdal KARABAŞ Metin KARAN
İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı Tel: 0212- 5 11
6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Akademi Yayıncılık A.Ş.
Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK
Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.
w w w. b u l t u r k . n e t / w w w. b u l t u r k . o r g
Avusturya -Viena Almanya-Köln: Amerika-New York Belçika-Antwerpen İspanya-Madrid Kazakistan İsveç İngiltere London
: Osman BÜLBÜL : Ünal G A Z İ : Alaattin Gokay : Nevin BEYTULLAH : Hüseyin Hasan : Türkistan: Erkan : Seval ÖZTÜRK : Ridvan Akay Riko
Hikmet EFENDİEV
Rufat FELETİ
Bursa-
B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i Sofya:
Blagoevrad:
Bülent MURADOV
Kırcaali: Ardino: Cebel: Plovdiv:
Mehmet TEFİK Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET İsak Yusuf KARAALİOĞLU
Smolyan:
Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Loveç: Pleven: Şumen: Razgrad Ruse Silistra:
Emine BAYRAKTAROVA Rafet RODOPLU İrfanÖZGÜR Levent RASİM Zeki İsmail Nermin ÇAKIR
Dobriç:
Sebahattin AYYILDIZ
Varna:
T Ü R K İ Y E -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ
İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi İst. Sultangazi: ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Küçükçekmece İst. Eyüp
Mustafa Varna
Kocaeli:
- Bursa Yıldırım: - Bursa-Hürriyet: - Bursa-Yenibağlar: - Bursa-İnegöl İzmir- - İzm. Sarnıç: - İzm. Görece: - İzm. Buca: Edirne: Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :
Sabri İSKENDER Nedim BİRİNCİ
Raziye ÇAKIR Murat AKÇALI Vildan ARDA Mustafa AKGÜN Ekrem SÜZEN Ceyhun AYGÜN Nazım ÇAVUŞ Hasan H.KÖK Müjgan DENİZ Alptekin CEVHERLİ Ayşe HOCAOĞLU Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM Kenan ÖZGÜR Durmuş HATİPOĞLU Mümin GÜNEY Şevket YILMAZ Nadir ADLI Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK
Osman BÜLBÜL Kendini
Kendine Anlattığın Oldu mu?
Tarih: 27 Kasım 2017 Konu: Paçayıkurtarmakgururduyulacakbirşeymidir? Viyana uçak alanına dün akşam sularında indim. Karlı bulutları Balkanlarda bıraktım. Burası güllük güneşlik! Yalnız ben burada güneşin hangi dağın ardına battığını bir türlü öğrenemedim. Bizde Balkan Sıra Dağları doruğunun ardına kayar. Bizde gün batışında gökyüzü parlar yanar. Neden sonra mavinin içinden yıldızlar parlar. Kıyaslasam, memleketim Orta Avrupa’dan belki1 000 (bin) adet 100 W ampul daha aydınlık. Umutlu bir dünyada yaşamışım. Bu yüzden hayatın birçok ayrıntısını daha detaylı görebilmişim. Viyana’daki odanın duvarında “Belene” Sürgün Kampı mahkûmlarının Bursa’da çekilmiş toplu resmimiz var. 2004’ten. “Büyük Göç” bulanık sularıyla gittiğimizde aydınların, “Belene” ölüm kampı ateşinden geçenlerin Ankara görüşmelerimiz olmuştu. Türkiye’yi tanıma, Türkçe dil kursları, Türkiye konferansları ve Türkiye gezilerimize olmuştu. Fakat l Bursa “Bal Göç” buluşmalarımızın anlamı başkadır. Bursa’ya toplananlar sanki daha sıkı biz bize idik. Dertleşmelerimiz daha derindi. İşte o zaman çekilmişti bu fotoğraf. Hapisçiliğin, sürgünlüğün ve göçün yükünü silkmişlik var üzerimizde. Bu bir orta direk resmidir. Bu görüşmelere katıldığımızda artık dernek ve kulüplerde buluşmuş, kimin hangi kahveye gitti beliydi. Duvarımdaki değerli fotoğrafın birinci sırasının solunda saçlarına kar düşmüş şairimiz BüyükTürkÖmerOsmanöğretmeninşusatırlarıgelirhepaklıma: “Güldüm Alay ediyorsun dediler Ağladım Şikâyet Sustum İsyan İki yüzlü olmak kaldı nihyet.” Fotoğraf susuyor. Bizim 30 yıldan beri sustuğumuz gibi. Benim ömrümün üçte biri olan bu yıllarda biz sanki hayat tortusunun yüzeye çıkmasını ve öz olanın da dibe inmesini bekledik sanki. 1985–89 ağır zulüm yıllarında sağla samanın birbirine karıştığını fark etmiştik. Çünkü bizim Türk doğmamız ve vatan toprağında dünyaya gelmemiz suç sayılamazdı. Bulgar devleti görevlilerince suç sayılması da anlaşılır gibi değildi, izahı yoktu. Bir devletin topraklarında yaşayan bir başka halktan insanları baskı altına alması ve inim inim inletmesi izahı olmayan bir Bulgar gerçeğidir. Resimdeki kardeşlerim, yine geçen bu yıllarda birçoğunu kaybetmiş olsak da, Türklüğü, insanlığı, merhameti, çekileri, bizden oluşu ağır basan kardeşlerimdir. Onların hepsi bir Türk incisi, birer Türk elmasıdır. Kendilerine beslediğim büyük bir hürmetle bu değerlendirmede bulunurken, incilerin birbirini etkilemediğini, elmasların da kendi başına parladığını bilirim ve bu fotoğraftaki kardeşlerimiz bir inci veya elmas kolyesi olarak görüyorum ve birer birer kolyeden düştüklerinde onları kaybedişimize üzülüyorum. Onlar bizim zulüm ateşinden geçenlerimiz. İnsanımıza atılan dayak, insanımızın aldığı yaralar, gözlerinden akan yaşlar, gözyaşlarının kan olması varsa, bunu bizzat yaşayanlar onlardır. Karanlığın içinden süzülen duygusal ifade şuydu: “Simsiyah perdesini ufkuma geren gece Bir dünümüz vardı ya yarınımız bilmece.” 500’ün üstünde aydınımız, öğretmen, doktor, mühendis, eğitmen dayaktan geçirildikten sonra “Belene” Ölüm kampına sürülmüşlerdi. Onlar, totaliter Bulgar devleti ile Türk milli kimli arasındaki 1984–1985 çarpışmasında tutsak alınan kardeşlerimizdi. Baskı, terör ve zulmün her aşamasından başı dik geçenlerdi. “Belene” kampında onlara zulmü daha ezici bir baskıyla devam ettirenlerin oğulları (BSP milletvekili Toma Tomov) bugün Sofya parlamentosunda olması zihniyet, hedef, misyon ve ufuk olarak hiçbir şeyin zerrecik kadar değişmediğine en inandırıcı kanıtlardan biridir.
12 Sayı 1 - Ocak 2015 12
Bulgaristan Türklerinin Sesi Dünya
Pomaklar
Bayrampaşa Kaymakamımız Osman Aslan CANBABA’ya Kitabımızın Taktimi
Sn. Menderes DEMİR’e Kitabımızı taktim ettim
Çanakkale’de
Pomak Dernekleri Federasyonu’nun ikinci olağan genel kurulu Çanakkale’de yapıldı. Türkiye’nin birçok bölgesinden örgütlü Pomak yurttaşların katıldığı genel kurula, Bulgaristan’dan da katılım sağlandı. Pomak Dernekleri Federasyonu Başkanı Bayram Erat, “Bizler de tüm diğer halklar gibi bu ülkenin kurucu unsuruyuz. Bayrağımız, devletimiz birdir. Ama bu ülke içinde bizler de kültürümüzü, tarihimizi, dilimizi yaşatmak istiyoruz” dedi. Pomak Dernekleri Federasyonu’nun Genel Kurulu bu kez Çanakkale’de düzenlendi. İlki 2014 yılında Bursa’da düzenlenen genel kurulun ikincisi, yoğun bir Pomak nüfusa olan Çanakkale’de, Prof. Dr Türkan Saylan Sosyal Tesislerinin ikinci katında bulunan Belediye Nikah Salonu’nda düzenlendi. Genel kurula, Eskişehir, Biga, İstanbul, İnegöl, Bursa, Kocaeli, İlyasağa, Gönen ve Çanakkale delegasyonunun yanı sıra Bulgaristan’dan da katılım sağlandı. Genel Kurula, ayrıca CHP Çanakkale Milletvekilleri Muharrem Erkek ve Bülent Öz, Biga Belediye Başkanı İsmail Işık, Gelibolu Bele-
b u l u ş t u Kasım Ayı – Türkiye Ve Dün-
diye Başkanı Mustafa Özacar da katıldı. Pomak Dernekleri Federasyon (PODEF) Başkanı Bayram Erat, genel kurul öncesi yaptığı açıklamada, Pomak dilinin, kültürünün yaşatılması gerektiğini getirdi. Pomak yemeklerinin, şarkılarının gün yüzüne çıkması gerektiğini söyleyen Erat, özellikle Çanakkale’de çok Pomak olduğunu belirterek, “Türkiye’de 25 ilde, 100 civarında ilçede, 250 köyde, 2 buçuk milyona yakın Pomak yaşıyor. Yüzde 100 Pomak diyebileceğimiz 700 ila 800 bin civarında değişiyor. Toplamda ise 2,5 milyonu buluyoruz. Bizim amacımız Pomak dilini, kültürünü, tarihini yaşatmak. Şuan kimlikler, kültürler yok olma aşamasında, bizim Pomak dilimiz ve kültürümüz de yok oluyor. Bizler bu zenginlikleri yaşatmak için uğraşıyoruz. Bizim üç uğraş konumuz var dil, kültür, tarih. Başka siyaset, iş, ekonomi, ticaret gibi bir derdimiz yok. Biz kültür derneğiyiz, kültür federasyonuyuz. Şuanda Türkiye’de 15 tane Pomak derneğimiz var, 11 tanesi Federasyona üye. İlk genel kurulumuzu 2014 yılında Bursa’da yapmıştık. Bu ikinci genel kurulumuz. Dernek yasasına göre 3 yılda bir yapılması gerekiyor. Bugün de birçok derneğimiz burada örneğin; Eskişehir, Biga, İstanbul, İnegöl, Bursa, Kocaeli, Gönen, Çanakkale gibi birçok ilimizden derneklerimiz mevcut. Her derneğin 10’ar delegasyonu var. Bugün güzel bir toplantı olacağını umuyorum, birçok konuğumuzda var, tarihe not düşeceğiz. Bulgaristan’dan da misafirlerimiz var. En az 15 ilimizden konuklarımız var. Bugün Pomaklar Çanakkale’de buluşuyor. Geçen gün Pomak derneğimizi Çanakkale’de kurduk
BULTÜRK Yönetiminden
BULTÜRK Yönetimi ŞUMNU’da
Filibe Camisinin Kafesinde
Sayın İrfan BOZKUT Beyefendiye Kitabımızı taktim ettim
URAL-BULTÜRK Konferanslarından
Bulgaristan’ın Roma “Çıkarması”
Sofya’daki siyasi gözlemciler, son günlerde Bulgar-İtalyan ilişkilerinde sıradışı bir hareketlilik kaydettiler. 9 ile 10 Kasım günleri arasında Adalet reformundan sorumlu Başbakan yardımcısı ve Dışişleri bakanı Ekaterina Zahariyeva, Roma’ya çalışma ziyaretinde bulundu ve meslekdaşı Angelino Alfano ile temaslarda bulunurken dün Başbakan Boyko Borisov, “Ebedi Şehir” olarak nitelendirilen Roma’ya bir günlük ziyarette bulundu. Başbakan Borisov, İtalyan Hükümet binası Chigi sarayı önünde İtalya Başbakanı Paolo Gentiloni tarafından karşılandı. Bu, deyim yerindeyse Bulgaristan hükümetinin İtalya “çıkarması”, siyasetçilerimizin çalışma programında rastlantı sonucu mu meydana gelmiştir, yoksa Sofya ile Roma arasında ikili ve AB çerçevesinde ilişkilerin gözden geçirilmesi midir? Bu durumlarda tesadüfler çok nadirdir. Burada akla gelen şu: Zahariyeva ve Alfano zemini hazırladılar, Borisov ve Gentiloni ise iki ülke açısından bazı sorunlar konusunda tutumlarını karşılaştırdılar. Bu konulardan bir tanesi, doğal olarak Bulgaristan’ın 2018 yılının başında devralacağı AB Konseyi Dönem Başkanlığıdır. Başbakan Boyko Borisov ile düzenlenen ortak basın toplantısında İtalya Başbakanı Paolo Gentiloni “İtalya, Bulgaristan’ın yanındadır ve dönem başkanlığı sırasında onu destekleyecektir” dedi. Ekaterina Zahariyeva ile gerçekleştirdiği görüşmelerde Angelino Alfano”Bulgaristan’ın dönem başkanlığındaki öncelikler, bizim de öncekilerimiz sayılır. Her durumda bize güvenebilirsiniz” dedi. Bulgar ve İtalyan siyasetçiler, önceliklerden bir tanesini inceliklerine kadar tartıştı. Bu da, Batı Balkanlar ülkelerinin AB’ye katılımı. Bulgaristan Başbakanı Borisov, altyapıların gelişimi ve 8 Nolu Avrupa koridoru gibi, ulaşım koridorlarının bu bölgeye meydan okuduğundan dolayı, bunun uzun bir yol olduğuna dikkat çekti ve “Söz
konusu proje, son derece önemlidir ve AB tarafından yatırım imkanları sunmaktadır” dedi. Önce dışişleri bakanları, daha sonra da Bulgaristan ve İtalya başbakanları son derece hassas bir konuyu da masaya yatırdılar. Bu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan iki ülkenin sınırlarına yönelik mülteci akınıdır. Boyko Borisov kesin konuştu ve “Avrupa diplomasisi, bugüne dek olduğu gibi, duyarsız kalmamalı ve Roma ve Sofya’ya destek olmalıdır” dedi. Bulgaristan Başbakanına göre, İtalya, Libya’da mülteci ve göçmen merkezleri kurmak için çok fazla para harcamaktadır, ancak bu politika geleceğe sahip bir politika değildir. Aslında Roma, aynen Sofya gibi hareket etmelidir ve ekonomik göçü sınırlandırmalıdır. Bulgaristan Başbakanı ve Dışişleri Bakanı, İtalyalı meslekdaşları ile tüm teknik şartları yerine getiren Sofya’nın Schengen Bölgesine girme hazırlığını görüştüler. Bu konuda da, İtalya hükümetinden kesin “evet” cevabı aldılar. İkili ilişkilere gelince. Roma temasları sırasında ilişkilerin, tüm alanlarda olmak üzere, ivme kazandındığı ortaya çıktı. Burada bir örnek veriyoruz. İtalya, Bulgaristan’ın ticaret partner listesinin başında geliyor. İstatistik verilerine göre, Bulgaristan’ın İtalya’ya yönelik 2016 yılı ihracatı 2 milyar 170 milyon avroyu buluyor ve Almanya’dan sonra Bulgaristan’ın ihracat yap-
ya Tarihinde Önemli Günler 1 KASIM Cezayir’de Bağımsızlık Savaşı (1954). 1 KASIM Yeni Türk Harflerinin Kabulü (1928). 3 KASIM “Gülhane Hattı Hümayunu” ile Tanzimat Devri’ nin Başlayışı (1839). 3 KASIM Kasım Çubuk Barajı Açıldı (1936). 4 KASIM UNESCO’nun Kuruluşu (1946). 5 KASIM Kasım İsmet Paşa Başkanlığındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Delegasyonu’nun, Ankara’dan, Lozan Görüşmelerine Katılmak Üzere Hareket Etmesi (1922). 6 KASIM Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (GAP)’IN Kuruluşu (1989). 9 KASIM Kasım Cumhuriyet Tarihinin En Önemli Yatırımlarından Biri Olan GAP’ın, Atatürk Barajından Sonra İkinci Halkasını Oluşturan Urfa T1 Sulama Tüneli, Törenle Açılarak Harran’a Su Bırakıldı (1994). 10 KASIM “Halk Fırkası”nın Adı, “Cumhuriyet Halk Fırkası” Olarak Değiştirildi (1924). 10 KASIM Ulu Önder ATATÜRK’ün Ölümü (1938). 10 KASIM ATATÜRK’ün Naaşının Anıtkabir’e Nakli (1953). 10 KASIM Tudor Jivkov’un İstifa Etmek Zorunda Kalışı (1989). 11 KASIM Birinci Dünya Savaşı’nın Sonu (1918). 11 KASIM Türkiye Kalkınma Bankası’nın Kuruluşu (1975). 12 KASIM Plevne Müdafaası (1887). 12 KASIM Düzce’de 7.2 Büyüklüğünde Deprem Meydana Geldi (1999). 13 KASIM Birinci Dünya Savaşı Sonu İtilaf Devletleri Donanmasının İstanbul’a Girişi (1918). 13 KASIM Suriye’de Savunma Bakanı General Hafız Esad’ın Yönetime El Koyması (1970). 13 KASIM Suriye’de Savunma Bakanı General Hafız Esad’ın Yönetime El Koyması (1970). 13 KASIM Bölücü Terör Örgütü PKK`nın Başı Abdullah Öcalan, İtalya`nın Başkenti Roma`da Yakalandı (1998). 15 KASIM Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Kuruluşu (1956). 16 KASIM Süveyş Kanalı’nın Açılışı (1869). 17 KASIM Ankara’da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kuruldu. Kurulan İlk Muhalefet Partisidir (1924). 17 KASIM Son Padişah Vahdettin’in Türkiye`den Ayrılışı (1922). 17 KASIM Güney Afrika Siyasi Liderleri, Irk Ayrımına Son Veren Yeni Anayasayı Kabul Ettiler (1993). 18 KASIM Büyük Millet Meclisi’nin Abdülmecit Efendi’yi Halifeliğe Seçmesi (1922). 19 KASIM ATATÜRK’ün Naaşının İstanbul’dan Ankara’ya Götürülmesi (1938). 19 KASIM Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK)’nın Toplanması, Paris Sözleşmesi’nin İmzalanması (1990). 20 KASIM Ziraat Bankası’nın Kuruluşu. Mithat Paşa Tarafından, Bugünkü Ziraat Bankası’nın Temelini Oluşturan Memleket Sandıkları Kuruldu (1863). 20 KASIM Halk Fırkası, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” Örgütünü Bünyesi İçine Aldı (1923). 20 KASIM Türkiye’de İlk Koalisyon Hükümeti’nin İsmet İnönü Tarafından AP ve CHP’li Bakanlarla Kuruluşu (1961). 20 KASIM Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Kabulü (1989). 21 KASIM ATATÜRK’ün Naaşının Ankara Etnoğrafya Müzesi’ndeki Geçici Kabrine Konuşu (1938). 22 KASIM Kennedy’nin Öldürülmesi (1963). 23 KASIM Cumhuriyet Tarihinin İlk Çerçeve Özelleştirme Yasası, TBMM Genel Kurulu’nda Kabul Edildi (1994). 24 KASIM Ankara Zafer Anıtı’nın Açılışı (1927). 24 KASIM Mustafa Kemal’e “ATATÜRK” Soyadı’nın Verilişi (1934). 24 KASIM Sürgünde Bağımsız Filistin Devleti’nin Kuruluşu (1988). 25 KASIM İsmet Paşa’nın “İNÖNÜ” Soyadını Alışı (1934). 25 KASIM Bakanlıklar Arası Ekonomik Kurul Kuruluş Kararnamesi Çıkarıldı (1964) 27 KASIM Kore’de, Kunuri Savaşı’nın Başlaması (1950). 30 KASIM Anadolu Üniversitesi’nin Kuruluşu (1973). 30 KASIM Çukurova Üniversitesi’nin Kuruluşu (1973). 30 KASIM Dicle Üniversitesi’nin Kuruluşu (1973).
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 1 - Ocak 2015 13 Balkamlar
Diploma denklik işlemleri hızlanacak Dr. Nedim BİRİNCİ Gelecek Bizim İçin Geliyor
Yükseköğretim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Zeliha Koçak Tufan, diploma denklik işlemlerine ilişkin yapılan yeni düzenleme ile kaliteden ödün vermeden sistemi kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı önlemler alındığını bildirdi. Yükseköğretim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Zeliha Koçak Tufan, diploma denklik işlemlerine ilişkin yapılan yeni düzenleme ile kaliteden ödün vermeden sistemi kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı önlemler alındığını bildirdi. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üyesi Doç. Dr. Zeliha Koçak Tufan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Resmi Gazete’de dün yayımlanan Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Tanıma ve Denklik Yönetmeliği’nde diploma denklik süreçlerine ilişkin yeni düzenlemelere yer verildiğini hatırlattı. Yurt dışında öğrenim gören öğrenci sayısında artış yaşandığına işaret eden Tufan, eğitimlerini tamamlayarak yurda dönenlerle yabancı uyrukluların diplomalarının ilgili ülkelerden teyidinin beklenmesinin, resmi evrakların kontrol süreçlerinde bazı gecikmelere yol açtığına işaret etti. Tufan, YÖK olarak son iki yıldır ilgili kurumlar ve Dışişleri Bakanlığı ile görüşülerek işlemlerin hızlı sonuçlandırılması için girişimlerde bulunulduğunu belirtti. Yeni düzenleme ile diploma denklik işlemlerinde kaliteden ödün vermeden sistemi kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı önlemler alındığının altını çizen Tufan, şöyle konuştu: “Düzenleme ile teyit yazışmalarının başvuru öncesinde öğrenci daha ilgili ülkede iken baş-
latılabilmesine olanak sağlandı. Ayrıca orijinal diplomaların denklik süreçleri boyunca kişiye teslim edilmemesi bazı mağduriyetlere neden olabiliyordu. Orijinal belgelerin başvuruda incelenip görüldükten ve noter onaylı örnekleri alındıktan sonra kişiye teslim edilmesi planlanıyor. “ Kalitesiz okula, merdiven altı üniversiteye tanınma yok Tufan, geçmişte daha çok üniversite görüşleriyle ilerleyen işlemlerde gecikmeler yaşanması nedeniyle son iki yıldır yapılan çalışmalarla başvuru dosyalarının incelenmesi işlemlerinin, farklı üniversitelerden alanında profesyonel öğretim üyelerinden oluşan Bilim Alanı Danışma Komisyonları marifetiyle yürütülmeye başlandığını bildirdi. Bu kapsamda, özellikle tıp, diş hekimliği, mühendislik, hukuk gibi alanlarda her bir dosyanın münferiden bu komisyonlarca incelendiğini aktaran Tufan, ayrıca aynı okuldan mezun ancak farklı ders veya staj yapmış kişilere farklı sürelerde lisans tamamlama kararı alınabildiğini anlattı. Yeni yönetmelik ile birlikte okulların resmi olarak tanınmasına yeni kıstaslar getirildiğine dikkati çeken Tufan, “Balkanlarda ve farklı coğrafyalarda giderek artan sayıda eğitim seviyesi düşük özel üniversite açılabiliyor. Resmi olarak tanınmayan okullardan alınan diplomalara denklik işlemleri yapılmayacak. Kalitesiz okula, merdiven altı üniversiteye tanıma olmayacak.” bilgisini paylaştı.
Tarih: 23 11 2017 Konu: Sonu yakındır. İpler koptu kopacak. Azınlık topluluğunun çoğunluk üzerinde egemen olabilmesi için, aydınlar ordusu kurmasına gerek yoktur, deyen arkadaş larım haklıdır. Büyük Fransız Devrimi 10–15 kişinin aklı ve cesaretiyle yapılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda taş üstüne taş kalmayan Almanya’yı Adanauer ayağa kaldırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Mustafa Kemalin eseridir. Büyük Türkiye atılımını Sayın Recep Tayip Erdoğn başlatmıştır. Tarihte 3-5 cesur ve sözünün eri erkek, ulusal bilinç düzeyi yüksek ve aydın, eylem halinde olan kişi, bu işe yeter de artar. Benzer durumları Bulgaristan’da bugün de bekliyoruz. Bulgar toplumu kendi gerçek liderini yetiştiremiyor. Toplumda bir durgunluk bir yorgunluk, bir çökmüşlük var. Kısır bir kavga ve kapışmadır gidiyor, fakat bu didişme toplumun ana ve temel çelişkisi olmaktan uzak. Toplum yeni fıkra bile üretmez oldu. Yerinde saymaktan yorgun. Todor Jickov bir zamanlar, Pravets kentinde yarı iletken fabrikası açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Bu yıl yarı iletken gelecek sene bütün iletken” demişti ve toplum kendisiyle yıllar yılı alay ederken, bu adam “anadan doğma geri zekâlı” diyordu. Sofya’da bir kazı başlasa, “T.Jivkov’un diplomasını arıyorlar” diyerek devlet başkanının öğrenim görmemiş biri olduğuna işaret ediliyordu. Bugün toplum, biz “% 80’ni debiliz” yoksa “yüzde yüz mü” tartışması almış yürümüş. Ekim 2017 ‘nin ilk haftasında “24 saat” günlük gazetesinin siparişi üzere “Trendi” ajansı tarafından yapılan siyasi ankette, % 4 çıtasını aşamayan “Volya” İrade partisi lideri, akaryakıt kaçakçısı Mareşki, “Bulgar toplumu % 80 güçsüz (debil) deyen Prof. İvo Hristov meclisi terk edene kadar 12 milletvekili ile parlamentodan çıktı. Geri dönmeyecekmiş. Böylece Bulgar parlamentosu da söküldü ve milletvekili sayısı 240’tan 218’e düştü. Olağanüstü ilginç bir dönemeçteyiz. Siyaset uzmanlarından Prof. Mariy Pirgova, Bulgaristan’da son dönem gelişmelerini yorumlarken, “Borisov yönetiminin miadını doldurduğunu, kapasitesiz olduğunu” söyledi. Buna karşın, “Trendi” anketinde GERB partisi % 21,2 oranını korudu, sözde “yurtsever” faşistler ise, oy oranı olarak % 9’dan % 5.47’ye gerileyerek, dördüncü parti oldular ve % 6,3 oy oranını pekiştiren Hak ve Özgürlükler Partisinin arkasına sıralandılar. 2018 baharından yeni bir seçimin gündeme geldiği şu günlerde yapılan bu anket, “DOST” partisini meclis dışı tutmaya devam etti. İktidar ortaklığına tırmanalı söylevleri biraz değişen “faşizan” üçlüyü de sağ merkezin ucuna doğru geri adım attılar. 2014 -2016 “Reformcu Blok” beşlisinden olan ve oy kitlesi üzerine “Yeni Cumhuriyet”, “Bulgaristan Evet” gibi bayraklar diken siyasi güçler de dağınıklığını koruyor ve çıtayı aşamıyor. Yeni durumda, HÖH Başkanı Mustafa Karadayı, “2018 yılında hiçbir konuda reform yapılması öngörülmüyor”, biz BSP tarafından sunulacak “gensoruyu destekleyeceğiz” derken, parti yönetiminden olan ve Ahmet Doğan’a yakınlığıyla bilinen milletvekili Nikolay Tsonev ise şöyle konuştu: “Ataka”, “Yurtsever Cephe” ve “VMRO” gibi aşırı sağcılar başbakan yardımcıları, bakan ve bakan yardımcılarıyla hükümetten uzaklaştırılırsa, “gensoruya” oy vermeyiz diyor. HÖH partisinde yeni bir çatal başlık mı be-
lirdi sorusunu soranlar, çok uğursuz bir kişi olduğu bilinen Aziz Pabuşçu’nun “Bulgaristan’a girme yasağını delerek” yeni bir misyonla Bulgaristan’a girdiğine ve DPS Merkez Yönetim Binasına girdiğine içerde görüştüklerine bazı işler için “para teklif ettiği” basına düştü. Sofya Parlamentosu Başkan yardımcısı HÖH partisi yönetiminden Dr. Nigar Cafer, Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) tarafından hazırlanmakta olan “gensoru” Hak ve Özgürlükler Hareketi meclis grubu tarafından desteklenecektir.” Derken, “sağlık” ve “güvenlik” sektörleri gensoru için el atıyor açıklamasında bulundu. Son günlerde aktifleşen milletvekili Hamid Hamid iese, sözde “Yurtsever Cephe” hükümet ortaklığından çekilirse, “gensoruyu” desteklemeye biliriz şeklinde konuştu. Bu denli bileşik bir ortamda, 2015 sonunda HÖH partisini parçalamayı başaran, Pabuşçu’nun rolünün Bulgar milliyetçileri tarafından bu defa da “Bulgaristan’ın iç işlerine karışıyor” şeklinde yorumlanmayışı ise, herkesi şaşırttı. Sırtlarındaki çile yükü artan insanlarımız, bizi parça parça edip itlerinin önüne atan Pacuşçu gibi Türklük düşmanlarından uzak duralım kardeşler, çağrısında bulunuldu. Biz bu karışık ortam da azınlık öncülerinin artan rolünü görebiliyoruz. Birkaç defa yazılarımızda “devlet çöküyor”, “devlet soyuluyor”, iktidar çatladı”, “iktidar çökmüyor” dedik ve hayat haklı olduğumuzu her geçen günle yeniden kanıtlıyor. Ve Bulgar devleti bu gidişle yalnızca ülkede Bulgar nüfus azalsa azaya dibe vuracak savındaki parlak gerçekle çöktüğünü haber vermekle kalmıyor. Bu sabah gelen haberlere göre Egeden esen Lodos rüzgârına dayanamaya Türkiye Bulgaristan tel örgülü sınır duvarı çökmüş. Devlet içinden yendiği için çöküyor. Sınır 2 kat olsun dediler, aynı paraya 1 kat çektiler, direkler kalın olsun, derin gömülsün, dipleri beton lansın dediler, ince dikildi, “beton bulunamadı” ama 168 milyon Euro ceplendi. Tel örgü altından delikli yapıldı, içine gizli kaçakçılık kapıları bırakıldı, basamak dayanıp atlanacak yerler işaretlendi vs. Bunun adı “çürük iştir.” Yani her işimizde hırsızlık olduğu için “her işimiz çürüktür” ve çökeceği tarih yakındır. Bugün rüzgârdan, yarın doludan, sonra kardan kıştan gidiyoruz işte… İngiliz BiBiSi radyosu Ağustos ayının ikisinde Bulgar-Türkiye sınırından bir canlı yayın yaptı. “sınır serbestçe geçilebiliyor, çünkü delik deşik” dedi. Röportajda, her gün 20-30 kaçakçının sınırı geçtiği, bunların sınır bekçileri tarafından tutuklanmadığı, hatta karşılandığı ve özel araçlarla Sırbistan sınırına nakledildiği ve bu işin para için yapıldığı ve bu kaçakçılıktan payını alanlar var, dendi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Bulgaristan’ın komşusu olması büyük bir şans. Türkiye kaçakları tutmasa şimdiye kadar ülke çöker, Avrupa da sığınmacıya boğulurdu. Bazen düşünüyorum da Soroslar, FETO-hain takımı ve finans sermayenin diğer paşa temsilcileri, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’a ve Türkiye’mize neden kızmışlar, neden “Gezi” olayları, “15 Temmuz darbe denemeleri” düzenliyorlar? Çünkü onların planlarında “Avrupa’yı ezip geçmek var.” Avrupa kıtasını Afrika ve Orta Doğu, Afganistan, Pakistan, Hindistan kaçak, sığınmacı, mülteci dalgasıyla boğmak var. Sayın Erdoğan bu dalgayı durduruyor. Bu işte kazanç görenler parası öden-
14 Sayı 1 - Ocak 2015 14
Bulgaristan Türklerinin Sesi Geziler Türk Dünyası
ırklareli Üniversitesi, ‘Sofya Sınır İbrahim SOYTÜRK KVahit İŞBAŞARAN/KIRKLARELİ,(DHA)O kararlar hep gizli alınmıştı
Konu: Göçe zorlanışımızın perde arkası alt1989’da Bulgaristan’dan kovulan 360 bin Türk’ün yalnız birkaç eşya ile yola çıkması için büyük baskı yapılmıştı. Evlerini hemen terk etmelerinde ısrar edilmişti. O günlerin acısı bir türlü sönmedi. KPP “Kapitan Andreovo” çilesi unutulur gibi değil. Bu çile, bu eziyer bu zulüm Sofya’daki Batı devletleri diplomatlarını hareketlendirmişti. 70 bin Bulgaristan Türkü’nün 1989 Ayaklanması Bulgar tarihinde daha önce görülmüş bir olay değildi ve devleti dipten tepeye sarsmıştı. Jivkov yönetimine çöplük yolu görünmüştü. Vatandaşlarını sınır dışı eden bir devlet ayakta duramazdı. “Soya dönüş süreci” yalanı ayak altına alınmış, Türk Milli Kimliğinin eritilemiyeceğini dünya halkları görmüştü. O mücadele günlerinin evrakları artık arşivlerde sararsa da, “gönüllü göç ettiğimiz” gibi yalanların gerçek yüzünü gün ışığına çıkaran delilleri görmeyen işitmeyen kalmadı. “desebg.com” gizli polis “DC” gizli arşivinden birkaç belge daha yayınladı. Bunlar Bulgaristan Müslümanlarının zorla göç ettirdikleri günlerden bazı olaylara ışık tutuyor. 1989 yılının yazı. Birleşik Amerika Sofya Büyükelçiliğinden bir diplomat, “Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’ndeki büyük baskının nedeninin Müslümanların insan haklarının çiğnenmesi olduğu” yorumunu yaptı. İngiliz Askeri Ataşesinin eşi Bulgaristan Türkleri ile görüşmüş ve “bagajlarını toplamaları için onlara ancak 2 saat verildiğini” öğrenmişti. Bu bilgiler, Dosyalar Komistonunun “1986 – 1990 Soya Dönüş Süreci – İsimlerin Değiştirilmesi ve Devlet Güvenliği “DC” elektronik yayınlanan belgelerinin 2. Cildinde yer aldı.
BULGARİSTAN’ın başkenti Sofya’da düzenlenen ‘Sınır Ötesi Eğitim 2017’ fuarına davet edilen Kırklareli Üniversitesi, burada Dış İlişkiler Koordinatörlüğü personeli Uzman Mehmet Fatih Çömlekçi tarafından temsil edildi. 26 ülkeden üniversite yöneticileri, uluslararası ofis çalışanları, akademisyenler ve uluslararası eğitim danışmanlarının katıldığı fuarın ilk gününde katılımcı Üniversitelerin tanıtım sunumları gerçekleştirildi. Fuarın ikinci ve üçüncü günlerinde ise Üniversite temsilcileri ve eğitim danışmanlarıyla 30’ar dakikalık toplantılar gerçekleştirildi. Bu çerçevede, VelikoTurnovo St. Cyriland St. Methodus Üniversitesi, Neofit-Rilski South-West Üniversitesi, Plovdiv Paisii Hilendarski Üniversitesi, Varna Ekonomi Üniversitesi, Varna Teknik Üniversitesi, Varna Özgür Üniversitesi, Bulgaristan-Amerikan Üniversitesi, Bükreş Bioterra Üniversitesi, Maribor Üniversitesi, Yeni Zelanda Otago Politeknik Üniversitesi, Sofya Mimarlık, İnşaat Mühendisliği ve Jeodezi Üniversitesi ve St.
Bulgaristan’daki Türkoloji kürsüsü 65 yaşında Bulgaristan’ın en köklü üniversitelerinden Sv. Kliment Ohridski bünyesindeki Türkoloji kürsüsü 65’inci kuruluş yıl dönümünü uluslararası konferansla kutladı. Başkent Sofya’daki üniversitenin Rektörü Profesör Atanas Gercikov, “Bugünkü Türkoloji-Görev ve Perspektifler” konferansının açılışında yaptığı konuşmada, Türkoloji’nin, üniversitenin en eski bölümlerinden biri olduğunu anımsattı. Gercikov, “Siz dünyaya yeni ufuklar açıyor, farklı halk ve kültürlerin arasında köprüler kuruyorsunuz. Üniversitede yabancı dil eğitimi temelli, filoloji alanındaki ilk bölüm Türk Dili ve Edebiyatı adıyla kuruldu.” dedi. Türkoloji Kürsüsü Başkanı Doçent İrina Sarıivanova da “Türkoloji kürsüsünde Türkçe ve Osmanlıca’nın yanı sıra Çuvaşça, Kırım Tatarcası, Kazakça ve Azerice öğretiyoruz.” ifadesini kullandı.
Orkestra Şefi Gürer Aykal Bulgaristan’da Orkestra Şefi Gürer Aykal Bulgaristan‘da- Bulgaristan Ulusal Radyosu Senfoni Orkestrası’nı yöneten Aykal, Sofyalı sanatseverleri büyüledi. BNR’nin kuruluşunun 80. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen etkinlikler çerçevesinde verilen konserde Felix Mendelssohn, Richard Strauss ve Johannes Brahms’ın eserleri seslendirildi.Bulgaristan’da en iyi akustiğe sahip “Zala Bulgaria” salonundaki konserdeGürer Aykal, korno sanatçısı Yasen Teodosiev ve senfoni orkestrası sanatçıları dakikalarca alkışlandı.Konseri, eşi Boryana Tabakova ile izleyen BNR Senfoni Orkestrası Şefi, eski Kültür Bakanı Emil Tabakov, yıllardır tanıdığı Türk meslektaşı Aykal’ı, büyük bir müzik dehası olarak niteledi.Gürer Aykal’ın daha önce de Bulgaristan‘ı konser vermek üzere ziyaret ettiğini belirten Tabakov: “YıllardırGürer Aykal‘ın profesyonelliğini, yeteneğini ve orkestrayla çalışma başarılarını tanıyorum. Bu yüzden de kendisini Bulgaristan‘a davet ettim. Kendisi bu akşam çok
başarılı ve mükemmel bir konser verdi. Orkestrayla çok iyi uyum sağladı.”Her konserde orkestranın düzeyi ne olursa olsun, orkestra şefinin yeteneğiyle kendini gösterdiğine işaret eden Tabakov, “Burada Gürer Aykal‘ın bir kez daha yüksek profesyonellik ve ustalığını ve müzisyen olarak dehasını gördük’ diye konuştu.- “Atama olan borcumu Ödemişgibiyim”Konser sonrası izlenimlerini paylaşan Aykal, Mustafa Kemal Atatürk‘ün geçmişte bir dönem görev yaptığı başkent Sofya‘da Bulgar sanatseverlerle buluşmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.Gürer Aykal şöyle konuştu: “Bulgaristan’ın bizde ayrı bir yeri vardır,Atatürk‘ten ötürü. Atatürk burada görevdeydi. Görevde olduğu zaman operalara gitti. Buradaki sanat yaşamına tanık oldu, özen duydu ve gelecekteki kuracağı cumhuriyette bu gibi sanat dallarını kuracağını düşündü. Bence bütün bunlar Sofya‘dan başladı. O nedenle bizim, bütün sanatçıların Bulgar sanatçılara karşı çok büyük bir sempatisi vardır.
Bulgaristan’da 200 barajın taşma tehlikesi var BTV’ye konuşan Metroloji ve Teknik Gözetim Ajansı Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürü Kiril Voynov, “An itibariyle Bulgaristan genelindeki taşma tehlikesi bulunan barajların sayısı yaklaşık 200” diye belirtti. “Barajların bakımlarını biz yapmıyoruz, biz denetim organıyız” diye kaydeden Voynov, ülke genelindeki 4523 barajın bakımından sorumlu olan belediye başkanlarının onların bakımı için kaynak ayırması gerektiğini söyledi. Şimdiye kadar barajların bakımıyla ilgili ihlallerden dolayı 434 ihlal tespit tutanağı oluşturuldu ve 230 ceza kararnamesi çıkarıldı. Ayrıca 61 tane yazılı tavsiyelerde bulunuldu. Voynov’un ifadelerine göre ihlal tespit edildiğinde 1000 leva ceza kesiliyor. Bu ceza tesisin bakımından sorumlu kişiye uygulanıyor. Çoğu durumlarda bu kişiler Belediye Başkanları’dır. Ancak bazı yerel
IvanRilski Madencilik ve Jeoloji Üniversitesi temsilcileri ile olası akademik işbirliği konularında toplantılar yapıldı. Görüşmelerde Kırklareli Üniversitesi uluslar aşılaşma stratejileri ve uluslararası öğrencilere gösterilen önem vurgulanarak ileriye dönük ikili akademik işbirliği anlaşmaları bağlamında önemli adımlar atıldı. Sofya’da bulunan ve 1920 yılında kurulan ‘Ulusal ve Uluslararası Ekonomi Üniversitesi’ ziyaret edilerek Dış İlişkiler Sorumlusu Doç. Dr. Paskal Zhelev ile bir toplantı gerçekleştirildi. Söz konusu toplantıda öğrenci ve akademik personel hareketliliği ile ikili anlaşma çerçevesinde yapılabilecek ortak bilimsel çalışmalar konularında görüş alış verişinde bulunuldu.
yönetim temsilcileri Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürlüğü görevlilerinden gizleniyorlar. Beli İskır Barajı yakınlarında yaşayan halkın barajla ilgili endişeleri konusunda Kiril Voynov, barajın Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanlığı tarafından yönetildiğini, su seviyesinin ise baraj duvarının normal kullanımını sağlayacak seviyede tutulduğunu belirtti. Voynov, can kaybına neden olan Burgaz bölgesinde yaşanan sel felaketinden sonra Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürlüğünün Bulgaristan Bilimler Akademisi (BAN) tarafından beş günlük hava durumu bilgisi değil, bir günlük hava durumu bilgisini aldığını sözlerine ekledi. Kiril Voynov, Baraj Duvarları ve Tesisleri Şube Müdürlüğü kurulduğunda müdürlüğün Bulgaristan’daki barajlar hakkında toplu halde bilgi aldığını ve iki yıl sonra hala tespit edilmeyen 400-500 göl bulunduğunu açıkladı.
Erasmus hareketliliğinin ikinci durağı Bulgaristan
Akçaova Anadolu Lisesi’nin Ulusal Ajans tarafından kabul edilen, Erasmus+ karşılıklı öğrenci ve öğretmen hareketliliğini öngören projesi gereği Akçaova Anadolu Lisesi’nden dört öğretmen ve sekiz öğrenciden oluşan grup bir günlük İstanbul gezisinin devamında Bulgaristan’ın Plovdiv şehrine Erasmus + projesi Blended Learning için ulaştılar. Bir hafta boyunca Ege kültürünü Bulgaristan’a taşıyan öğrenciler, Avrupa Birliği Bakanlığı ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen Erasmus+ Projesinde çalışmalara, etkinliklere katılmaktan mutlu olduklarını ifade etti. Gezi hakkında bilgi veren Proje Koordinatörü Yeliz Gören, ” Hareketliliğin ikinci gününde
öğrenciler hala Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan ve Bulgaristan’ın ikinci büyük şehri olan Plovdiv’i(Filibe) ziyaret etti. Şehri ziyaret eden öğrenciler, her biri Türk, Bulgar, Macar öğrencilerin eşleşmesiyle oluşan ekipleriyle Plovdiv’deki tarihi yerlerin fotoğrafını çektiler.
Büyükşehir’in Sultanları, Bulgaristan’dan Şampiyon Döndü Belediyespor Kulübü Kadın Voleybol takımı, Bulgaristan’ın Plovdiv şehrinde katıldığı Plovdiv Cup’ı şampiyon olarak tamamladı. Bulgaristan’ın Maritza Plovdiv VC ev sahipliği yaptığı, Bursa Büyükşehir Belediyespor’un yanı sıra Romanya’nın CSM Bükreş, Dinamo Bükreş ve Yunanistan’ın Olympiakos SCP takımlarının yer aldığı turnuvada, Bursa Büyükşehir’in sultanları, yenilgi almadan turnuvayı şampiyon tamamladı. İlk maçında ev sahibi Maritza Plovdiv’i 3-0, Dinamo Bükreş’i 3-0, Olympiakos’u 3-2 mağlup eden yeşil-beyazlılar, son maçta da CSM Bükreş’i 3-1 mağlup ederek turnuvanın şampiyonu oldu. Ödül töreninin ardından konuşan Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Voleybol Baş Antrenörü Angelo Vercesi iyi bir turnuva ge-
çirdiklerini belirtirken, “Bir haftadır buradayız, önemli rakiplerle oynadık ve bütün oyuncularımızı görme fırsatımız oldu. İyi sonuçlar aldık. Zorlu rakiplerin olduğu bir turnuvayı birinci sırada tamamladığımız için mutluyuz. Çok iyi bir organizasyon oldu. Bizi bu turnuvaya davet eden Maritza takımına teşekkür etmek istiyorum” dedi.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 1 - Ocak 2015 15 Türk Dünyası
Nedim AKIN Etnik Azınlıkların Nitelikleri Farklıdır 22 Kasım 2017 Konu: Aşılamayacak hiçbir engel yoktur. En büyük yardımcımız hayatın kendisidir. Şiirimiz Mehmet Fikri Bulgaristan Türk gençleri için yazdığı bir şiirinde şöyle der: “Korkma yürü, ümidisin milletin Her manii yıkar, ezer himmetin* Tuttuğun yol terakkinin* yoludur Kalbin fikrin emel ile doludur. (* himmet – kudret) (** terakki – ilerleme) Kuşkusuz bizim için en iyi ve en fazla umut verici olan zamanımızın dolmamış ve enerji dolu olmasıdır. Biz tüm diğer halklardan ve topluluklardan, millet ve halklardan farklıyız. Çünkü büyüyoruz, güçleniyoruz ve atılım halindeyiz. Geçen yüzyıl 8 milyondan 80 milyon olduk. Birkaç yüzyıl önce biz cihan devletiydik. Bugün de dünyanın geleceği çizilirken kapı çalan değil, davet edileniz. Biz lider yetiştiren bir halkız. 20. yüzyılda milli devletimizi, Cumhuriyetimizi Atatürk kurdu. 21. yüzyıl kapısını başbakan ve cumhurbaşkanı rejimiyle, kitle partisi başkanının halk lideri olduğu Sayın Recep Tayip Erdoğan çaldık. Yarının dünyası bizi bekliyor. Biz Bulgaristan Türkleri bileşik bir sistem içindeyiz. Bu sistemin güçlü üyesi, arkamızda duran güç, hepimizi ileri sürükleyen Türkiye Cumhuriyetinin varlığıdır. Görkemini yaşatmak için kırk devletle birden savaşmak zorunda olan Osmanlı devletinin devamı olan Türkiye Cumhuriyeti bugün de zavallı yeni 40 devletle boğuşmak, savaşmak ve onları dağıtıp kovmak zorundadır. Bundan tam 100 önce İngilizler Sakarya Savaşında Yunanlara 1000 (bin) kamyon destek, yardım, mühimmat göndermişti. Yenildiler. Bugün Yakın Doğuda PKK, YPG, DEAŞ ve daha birçok Kürt asi grubuna 3 500 (üç bin beş yüz) TIR silah gönderdi. Bize hayat vefasız kuldan vefa beklememeyi öğretmişti. Bildiklerimiz hep doğru çıktı. Biz yaşadığımız topraklarda 10 000 (on bin) yıl varız gibi marur, onurlu ve gururluyuz. Dünyamız ruh suyunu 10 bin yıl derinden aldığı için yenişmez bir gücüz. En büyük kudretimizin sabır olduğunu bilmediklerinden yanlış üstüne yanlış yapıyorlar. Bilmedikleri bir şey daha var. Başkasının sofrasından çalınan ekmekle bir defa doyulur. Mutluluğu köle olmakta arayanlar, yanlış yolda olduklarını yakın zamanda anlayacaktır. İnsanlar yeni vardıkları, giderek yerleştikleri topraklarda önce hep azınlıktır. Bul Rumeli’ye azınklık olarak gelmişiz de git giden çoğunluk ve egemen olmuşuz. Sebebine gelince yeni olanı, insanların daha sağlıklı ve mutlu yaşam sırlarını birlikte getirmemiz ve hiç kimseden kıskanmadan karşımıza çıkanı kardeş bilip ona yardım eli uzatmamız bizi son söz sahibi yani hükmeden durumuna getirmişiz. O zaman bu ilişkilerin mürekkep olduğu gibi bu gün de bir halk topluluğu olarak bileşik ilişkiler içinde yaşıyoruz. Arkada kalan yıllarda suların akıp gittiği gibi, eski ilişkiler de zamanını doldurdukça yerini yenilerine bırakmıştır. Bu açıdan ben toplumsal ilişkileri deniz dalgalarının sahile döküldüğü gibi bir ileri bir geri ve yine ileri hamleler içinde görüyorum. Sosyal analizler, büyüklüğü yıllar içinde azaldıkça azalan ve bütün içindeki oranı yüzde 3-4’e düşen bir azınlığın bütünü (hepsini) kendi iradesine bağlayabildiğine pek çok kanıt sunuyor. Ve öyle olurken oluşan duyumsal ve optik tabloyu karşıdan seyreden birinde hiçbir şeyin değişmediği, azınlığın çoğunluk üzerinde egemen olduğu yeni durumun henüz belirmediği izlenimi (hayali) henüz belirmiyor. Bunun sebebi de bileşik oluşumlarda tasavvurun bazen gecikmesinden ileri gelir. Oysa, gerçeklikte artık hiçbir şey çoğunluğun istediği gibi değil, azınlık hükmüne geçmiştir. Yazımızda buna örnekler vereceğiz. Gerçeğin görülebilmesine hakikati söylemekten korkan bilim enstitüleri de mani olduğuna sayısız örnek vardır. Bir örnekle desteklersek, 1970’lı yıllarda Pomak kardeşlerimize kan kusturan isim ve din değiştirerek Bulgarlaştırma sürecinde ve daha sonra Bulgaristanlı Türklerin yaşadığı “soya dönüş zulmünde” insanlarımız devamlı “başına bela gelesinin tohumu kurumuş” derdi. Basın ve radyoda böyle bir haber olmasa da, daha snra daya 1970’ten başlayarak Bulgar sorunun kendi kendini üretememe sürecinin başladığı, 1985’te Türklerin isimleri değiştirilirken Bulgar etniğinde nüfus “artışının” binde – 5 olduğu gizleniyordu, zamanla ortaya çıktı. Demek oluyor ki 1878’de çoğunluk olan Müslümanların giderek nüfus olarak azalmasına rağmen, Müslüman Türklerin dışında olan bazı nedenler yüzünden ( 20. yy savaşlardaki kıyım, ulusal felaketler, yarın korkusu, dikta rejimlerinin yönetim kabiliyetsizliği, uygulanan baskı, terör, zulüm, ardı arası kesilmeyen hesaplaşmalar, başbakanların öldürülmesi, ayaklanmalar, darbeler, bozgunlar, talanlar, peşkeş çekmeler vb) gibi sebeplerle Bulgar halkının hayat şevkinin söndüğüne, çocuk yapmak istenmeyişine, üremekten korktuğuna, hayattan bezdiğine tanık oluyoruz.
Kızılay’ın belgesel filmleri Bulgaristan’dan ödülle döndü Kızılay‘ın Suriye‘ye insani yardım operasyonu kapsamında hazırladığı belgesel filmler, Varna Film Festivali‘nde IFRC Özel Ödülü‘ne değer bulundu. Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, Bulgar Kızılhaçı tarafından bu yıl 17’ncisi düzenlenen festivalde, savaşlar ve çatışmalar konusu işlendi. Varna Festival Köyü’nde gerçekleştirilen festivalin jürisi, Türk yönetmen Armağan Pekkaya ile İtalyan yönetmen Beppe Cino, Bulgaristan Tıp Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Emanuela Mutafova, aktrist Yana Marinova, ve Moskova Sinema Akademisi Başkanı Pavel Vasev’den oluştu. Açıklamada görüşlerine yer verilen Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, törende yaptığı konuşmada, dünyanın birçok coğrafyasında savaş ve göçler-
den kaynaklanan insani dramlara değinerek, insani krizlerle mücadele için birleşen ellerin önemine dikkati çekti. Kınık ayrıca “iyi eller” kavramı çerçevesinde insani yardım kurum ve çalışanlarını birlikte hareket etmeye ve dayanışmaya davet etti. Uzun Metraj, Kısa Film, Belgesel ve Kızılay Kızılhaç Film-
leri kategorilerinde 200’ün üzerinde filmin yarıştığı festivalde, Kızılay’ın hazırladığı belgesel filmler, festivalin en önemli ödülü olan IFRC Özel Ödülü’nü aldı. Jüri üyesi yönetmen Pekkaya’nın Türkiye’deki mülteci kadınların hikayesini anlattığı “Mutfak” adlı belgeselin galası da festivalde yapıldı.
Bulgaristan’ın Milli Güvenlik Sorunları Raporu Bulgaristan Parlamentosu hükümet “Rusya’nın faaliyetleri bölgesel istikrarsızlık tarafından hazırlanan Yıllık Milli Güvenliği Değerlendirme Raporu’na onay verdi. Parlamentoda görüşülen, ülkenin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren faktörlerin yanı sıra olası tehditlerin de yer aldığı rapor, iktidar milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Muhalefet üyeleri ise raporda özellikle Rusya ile ilgili kullanılan bazı ifadelere tepki gösterdi. Ana muhalefetteki Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH), raporda yer verilen,
kaynağı olup birleşik, özgün ve barışçıl Avrupa olarak tanımlanan ana amacı tehdit ediyor.” ifadesine karşı çıktı. BSP Lideri Korneliya Ninova, raporla ilgili değerlendirmesinde, “Başbakan Boyko Borisov hükümetinin tüm tutarsızlığını sergileyen bu rapora karşı oy kullandım.” diye konuştu. HÖH Lideri Mustafa Karadayı da belgede, Balkanlar’ın AB ve NATO’nun ayrılmaz bir parçası olduğunun açıkça söylenmesi gerektiğini savundu. Hükümetin hazırladığı raporda yer alan ” Rusya ile ilgili olumsuz ifadeler”
Üzerinde yaşam olan en küçük ada
New York’taki 306 metrekarelik “Just Room Enough” isimli ada dünyanın üzerinde yaşam olan en küçük adası olarak biliniyor ABD’nin New York kentinde tek odalı bir evin bulunduğu ada ilgi odağı oluyor. “Just Room Enough”
(Tek Oda Yeter) isimli ada New York’u Ontario’dan ayıran ve üzerinde bin 864 ada bulunan St. Lawrence Irmağı’nda yer alıyor. Sadece 306 metre kare alana sahip ada dünyanın üzerinde yaşam olan en küçük adası olarak biliniyor.
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in de tepkisine neden olmuştu. Raporda, ” Rusya Federasyonu’nun NATO ve Avrupa Birliği ( AB) ile ilişkilerinin kötüye gitmesi Avrupa’nın güvenlik mimarisinin önünde önemli bir sorun olarak” gösteriliyor.
Yeni emeklilerin sayısı düştü
Ulusal Sigorta Enstitüsü (NOİ) verilerine göre bu yılın üçüncü çeyreği sonu itibariyle yeni emekli olanların sayısı önceki yılın aynı dönemine göre 5863 kişi azaldı. Bu yılın üçüncü çeyreği sonu itibariyle emekli olanların sayısı 63 988 kişi. 2016 yılının aynı döneminde ise emekli olanların sayısı 69 851 kişi. Emekli olanların sayısının azalmasının temel nedeni emekli olmak için gerekli yaş ve hizmet süresinin 2’er ay artmasıdır. Bu yıl birinci emek kategorisinde çalışan kadınların emekli olabilmesi için 61 yaşını doldurmuş olup hizmet sürelerinin 35,4 yıl olması şarttır. Erkeklerin ise emekli olabilmesi için 64 yaşını doldurmuş olup hizmet sürelerinin 38,4 yıl olması şarttır. Emekli olan askeri görevliler, polisler ve Devlet Milli Güvenlik Ajansı (DANS) görevlilerinin sayısında da önemli bir düşüş var. Bu yılın üçüncü çeyreği sonu itibariyle 1526 polis emekli oldu. Geçen yılın aynı döneminde ise emekli olan polislerin sayısı 6294 veya 4 kat daha fazla. Bunun temel nedeni emekli olma şartlarının değiştirilmesidir. 2016 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışanlara yönelik emeklilik yaşı uygulaması getirildi. Böylece emekli olabilmek için polislerin, İçişleri Bakanlığa bağlı görevlerde 18 yıl çalışmış olup toplam 27 yıl hizmet süresinden başka en az 53 yaşını doldurmuş olmaları şarttır.
Özbekistan Cumhurbaşkanı TİKA’yı kabul etti TİKA Başkanı Çam’ı kabul eden Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, «Ekim ayında Türkiye’ye gerçekleştirilen resmi ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkileri stratejik ortaklık düzeyine çıkardı.» dedi Özbekistan Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev, ekim ayında Türkiye>ye gerçekleştirdiği resmi ziyaretin iki ülke arasındaki ilişkileri stratejik ortaklık düzeyine çıkardığını belirtti. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı (TİKA) Serdar Çam, temaslarda bulunmak üzere geldiği Özbekistan’da Cumhurbaşkanı Mirziyoyev tarafından kabul edildi. Cumhurbaşkanlığı Basın Ofisinden yapılan açıklamaya göre, görüşmede Mirziyoyev, ekimde Türkiye’ye düzenlediği ziyaretin taraflar arasındaki ilişkileri stratejik ortaklık düzeyine çıkardığını kaydetti. TİKA’nın ülkedeki faaliyetinin daha da genişletilmesinin öneminin vurgulandığı görüşmede, şimdiye kadar TİKA tarafından toplam değeri 23,6 milyon dolar olan 700’e yakın projenin hayata geçirildiği anımsatıldı. TİKA’nın
Özbekistan’daki faaliyetinin belirli projeler esasında ve sistemli olarak geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekilen görüşmede, bu çerçevede bir «yol haritasının» en kısa zamanda hazırlanarak ekonomik, kültürel, eğitim, sağlık, çevre koruma, turizm ve sosyal alanlarda yürütülen projelerin artırılması konusunda mutabık kalındığı bildirildi. TİKA Başkanı Çam da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’ın iyi dileklerini Mirziyoyev’e iletti. Mirziyoyev’un
öneri ve tekliflerini desteklediğini kaydeden Çam, Türk tarafının bu konuda gerekeni yaparak, bu önerilerin zamanında ve verimli şekilde uygulamaya hazır olduğunu ifade etti. Öte yandan, görüşmede, TİKA Taşkent Program Koordinatörü Ali İhsan Çağlar da hazır bulundu. TİKA Başkanı Serdar Çam ve beraberindeki heyet, temasları çerçevesinde Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Camşid Koçkarov ile Başbakan Yardımcısı Suhrab Halmuradov ile de bir araya geldi.
Siyasi ve Aktüel Gazete
Filibe Başkonsolosu, Haskovo Valisi ile görüştü Faşist Bir Başbakan Yardımcısını işten Kim Uzaklaştırır: Başbakan mı? Halk mı?
Bulgaristan Meclisi’nin yeni başkanı Karayançeva
Meclis Başkan Yardımcısı Tsveta Karayançeva, görevinden istifa eden Diimitır Glavçev’in yerine Meclis Başkanlığına seçildi. Yapılan oylamada 138 milletvekili kabul, 3 milletvekili ret oyu kullanırken 71 milletvekili ise çekimser kaldı. Meclis Başkanı olarak yemin ettikten sonra Karayançeva, Bulgaristan’ın Avrupalı Ge-
leceği İçin Vatandaşlar (GERB) Meclis Grubu’na aday göstermesi ve Meclise seçiminden dolayı teşekkür etti. Milletvekillerine hitaben konuşmasında Karayançeva, “Öyle çalışacağım ki, hepimiz kendimizi eşit durumda hissedelim” dedi. Tsveta Karayançeva’nın Meclis Başkanı seçimine ilişkin teklif GERB Meclis Grubu tarafından yapıldı. GERB Meclis Grubu Başkanı Tsvetan Tsvetanov, Karayançeva’yı bu göreve iyi bir aday olarak tanımladı ve milletvekilliği yaptığı yıllarda ilgili mevzuat çalışmalarını daima başarıyla gerçekleştirdiğini ve bazen yaşanan sorunlar için iyi çözüm önerilerinde bulunduğunu kaydetti.
Haskovo (Hasköy) Valisi Stanislav Deçev, dün Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani’yi makamında kabul etti. Türk diplomat, Haskovo’nun Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ikili ilişkilerde özel bir yer edindiğini kaydetti. Bunun Haskovo’nun Türkiye’nin Avrupa’ya açılan en büyük kapısı olmasından kaynaklandığını belirtti. Başkonsolos Hüseyin Ergani, “Hafta sonu günlerinde Sizin ilinize gelen turistlerin sayısı giderek artıyor, Edirne pazarına alışverişe giden Haskovolu
ailelerin sayısı da giderek artıyor. Bunlar yalnızca korunması gereken değil, aynı zamanda daha da geliştirilmesi gereken olumlu eğilimlerdir” diye kaydetti. Başkonsolos Ergani, “Trakya bölgesi Türk ekonomisinin kalbidir, en büyük altyapı projeleri burada gerçekleştiriliyor, buraya lojistikte en ciddi yatırımlar yapıldı, bu nedenle iki bölge arasındaki ticari bağlantıların devam etmesi ve geliştirilmesi karşılıklı yarar sağlayacaktır” diye vurguladı.
Rüstem Aziz’in Kitap tanıtımından “EIBET BIR GÜN ” ve ” BIR KAPI AÇILSA ” şiir kitaplarından sonra yeni çıkan 3’cu şiir kitabı “BEN RUZGARIM ” kitabı, Özgeçmişi ve Yaratıcılığı hakkında konuşmalar yapıldı. Moderatörlüğünü Ünlü Yazarımız Nihat Altınok ‘ un yaptığı buluşmaya katılanlar :
Rusya’nın, 2. Dünya Savaşı’nda ülkedeki Yahudilerin Kızıl Ordu tarafından kurtarıldığı yönündeki açıklamalarına tepki gösteren Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı, “Bulgaristan’daki Yahudileri Nazi toplama kamplarından kurtaran Kızıl Ordu değil Bulgaristan halkıdır” açıklamasını yaptı. Başkent Sofya’da Kızıl Ordu anısına yaptırılan bir anıta “100 yıllık Yahudi kuşatması” ve Rusya karşıtı yazılar yazılması Rusya’da tepkiyle karşılandı. Rusya Dışişleri Bakanılığı Sözcüsü Mariya Zaharova’nın dün Bulgaristan’da 2. Dünya
Savaşında 50 bin Yahudinin ölümden kurtarılmasının Kızıl Ordu’nun sayesinde sağlandığı ifadelerine Bulgaristan’dan cevap geldi. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, 2. Dünya Savaşı’nda ülkedeki 50 binden fazla Yahudinin, Nazi toplama kamplarına gönderilmesinin engellenmesinde Kızıl Ordu’nun rolünün bulunmadığı belirtildi. Açıklamada, «Bulgaristan’daki Yahudileri Nazi toplama kamplarından kurtaran Kızıl Ordu değil, Bulgaristan halkıdır.» ifadesine yer verildi.
TİKA Başkanına Kazakistan Bağımsızlık Madalyası
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Genel Sekreteri Büyükelçi Düsen Kaseinov, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarının 25’inci yılı anısına Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev adına Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanı Serdar Çam’a “Kazakistan Devleti 25. Yıl Bağımsızlığının Jübile Madalyası” takdim etti. TİKA’da düzenlenen törene Büyükelçi Kaseinov ve TİKA Başkanı Serdar Çam ile TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı Fırat Purtaş, TÜRKSOY Azerbaycan Ülke Temsilcisi Elçin Gafarlı, TÜRKSOY Kırgızistan Ülke Temsilcisi Hocageldi Kuluev ve TİKA yetkilileri katıldı.
Büyükelçi Kaseinov, burada yaptığı konuşmada, Türkiye ve Kazakistan ilişkilerinin çok değişik projelerle yürütüldüğünü, projelerin önemli kısmının da TİKA tarafından yapıldığını kaydetti. Kaseinov, «Kültürel iş birliğimiz sayesinde Türk dünyasında ilk akla gelen TİKA oluyor.» dedi.
Ramis Serbest’in kaleminden ABTD’de 1944 Kircali doğumlu olup, 1987 ‘ den beri Bulgaristan’ın Varna şehrinde oturan, Varna Türk Kültür Derneği Kurucu Sekreteri, Sabahattin Ali Halk Kültürevi Başkanı, Deliorman Edebiyat Derneği Yönetim Kurulu üyesi, Bulgaristan Gazeteciler Birliği üyesi ve Avrasya Sanat Kültür Edebiyat ve Bilim Federasyonu Bulgaristan temsilcisidir . Moskova Üniversitesi Felsefe Bölümü ve Sofya Üniversitesi Türkoloji Bölümü mezunudur .Uzun yıllar Üniversite Öğretim Üyeliği ve Bulgar Radyo Televizyon Kurumu Varna Baş Editör Muavinligi yapmıştır.
-Yazar Murat Tuncer Hollanda ‘da Türk Yazarları Birliği Sendika Başkanı. -Ünlü Yazarımız – Nihat Altınok -Araştırmacı, Yazar , Gazeteci Isa Cebeci -En Ünlü Öykü Yazarımız Ahmet Türkay -Son Dönemlerde en kaliteli Şiir yazan Şairimiz Galip Sertel . -Yazarımız Murvet Altinel -Araştırmacı Yazarımız Mustafa Üstündağ -Yazarımız Halil Halil Sarıkovanlık -Yazarımız Dr. Ahmet Yuceturk -Şairimiz Hüseyin Güntekin -Şairimiz Fevzi Sever -Yazarımız Dr. Nedim Birinci -Yazarımız ve Bultürk Derneği Genel Başkanı Rafet Ulutürk. Sayın Rüstem Aziz Beye çiçek demetini Şairimiz Galip Sertel verdi.
Bulgaristan ‘da Türk Edebiyatına katkılarından dolayı Avcılar Balkan Türkleri Derneği adına Teşekkür plaketini Yönetim Kurulu üyelerinden Habil Duman takdim etti . Soru ve cevaplardan sonra , Sn, Teşekkür konuşması ile buluşma sonuçlandırıldı.
Restorasyonuna 16 milyon lira harcandı Balat’ta bir dönem çürümeye yüz tutmuş Bulgar kilisesi Sveti Stefan, nam-ı diğer “Demir Kilise”de 7 yıldır süren restorasyon çalışmalarında sona gelindi. Restorasyon çalışmaları yapılan tarihi kilisenin son durumu havadan görüntülenirken, 7 Ocak 2018 tarihinde ibadete açılması planlanan kilisenin açılış törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un katılması bekleniyor. Haliç kıyısında bulunan ve dünyada demirden inşa edilen tek kilise olma özelliğini taşıyan Bulgar kilisesi Sveti Stefan, nam-ı diğer ‘Demir Kilise’ eski günlerdeki ihtişamına kavuşmak için gün sayıyor. Demir kilise Sveti Stefan’da 7 yıl süren restorasyon çalışmalarındaki son durum havadan görüntülendi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) katkılarıyla 2011 yılından başlayan restorasyon kapsamında Demir Kilise’nin yüzde 90’ı elden geçirildi. Kilisenin 7 yıllık süren restorasyon çalışmalarının ardından Aralık ayında tüm eksikliklerinin tamamlanıp 7 Ocak tarihinde resmi açılışının yapılması planlanıyor.
Kilisenin açılış törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, yerel yönetim ile kamu kurum ve kuruşlarından yetkililer başta olmak üzere bine yakın davetlinin katılması bekleniyor. Havadan çekilen görüntülerde kilisenin restorasyon çalışmalarını büyük bir kısmının bittiği ve bazı kısımlarının altın renginde boyandığı görüldü. “Restorasyon, 16 milyon TL’ye mal oldu” 15 yıldan beri Bulgar Ortodoks Kiliseleri Başkanlığı’nı yürüten Vasil Liaze, kilisenin restorasyonunun 16 milyon TL’ye mal olduğunu, 15 milyon TL’sinin Türk hükümeti, 1 milyon TL ninde Bulgaristan hükümeti tarafından karşılandığını ifade edildi.
Bulgaristan BSP Kırcali Meclis Üyesi BULTÜRK’te Bulgaristanlı Yazarlar Birlikte Avcılar’da