BULTÜRK Anıtkabir’de Ata’nın huzurunda BULTÜRK Yöneticileri Beştepe’de
Siyasi ve Aktüel Gazete
BULTÜRK YÖNETİCİLERİ ANKARA ANITKABİRDE ATAMIZIN HUZURUNDAYIZ
Yıl - 15 Sayı: 131 Nisan - 2018 -
“Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz “
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Orhun Anıtları’nı Ziyaret Etti Ergenekon’ anÇıkışımızın 4655. YılıYıldırım, İstanbul’ dMüze aKutlandı Başbakan Binali Yıldırım,d Moğolistan te- dan, Orhun Anıtları’na ve TİKA tarafından lilerden bilgi aldı. anı defterini immaslarının ikinci gününde tarihi başkent yaptırılan Bilge Kağan Müzesi’ne geçen Karakurum’a geçti. Yıldırım, burada geleneksel kıyafetli müze görevlilerince karşılandı. Yıldırım’a, Moğol geleneğinde konuklara verilen değerin göstergesi olan gümüş kasede kurutulmuş peynir ikram edildi. Göktürkler tarafından yapılan anıt mezarları inceleyen Yıldırım, TİKA’nın yaptığı çalışmalara ilişkin yetki-
Başbakan Binali Yıldırım, Moğolistan temaslarının ikinci gününde tarihi başkent Karakurum’a geçti. Geleneksel Moğol başlığı giyen Başbakan Yıldırım, hediye edilen atı sevdi, bozkırda yürüyüş yaptı. Ardın-
zalayan Binali Yıldırım, deftere şu mesajı yazdı: “Büyük Göktürk Devleti’nin kağanları Bilge Kağan ve Kültigin’in bin yıllar ötesinden bize bilgelik dolu mesajlar ileten anıtlarını ziyaret etmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Türk ve Moğol tarihinin ortak değeri olan bu anıtların korunması gelecek kuşaklara ulaştırılması tarihimize ve atalarımıza saygının gereğidir. Bu anlayışla TİKA aracılığıyla bu anıtların ve ortak tarihi mirasın korunması için yürütülen çalışmalarda emeği geçen değerli bilim adamlarımıza ve yetkililere şükranlarımızı sunuyorum. Atalarımızın, Türk ve Moğolların büyük tarihinin önünde saygıyla eğiliyorum.” Yıldırım, Orhun Anıtları’nı ziyaretinin ardından başkent Ulanbator’a 70 kilometre
uzaklıktaki Bilge Tonyukuk Anıtı’na geldi. Büyük Türk devlet adamı ve başkumandan Tonyukuk’un diktiği ve tarihte Türk kelimesinin ilk kez yer aldığı anıta ilişkin yetkililerden bilgi alan Yıldırım, anıt önünde hatıra fotoğrafı çektirdi
tilla Jorma ile Hasret Giderdik Aliyev yemin ederek görevine başladı ABULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi,
Azerbaycan’da 11 Nisan’daki seçimde oyların yüzde 86,02’sini alarak dördüncü kez cumhurbaşkanı seçilen İlham Aliyev, yemin ederek görevine başladı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Ferhat Abdullayev, törende yaptığı konuşmada
Merkezi Seçim Komitesi tarafından açıklanan seçim sonuçlarının Anayasa Mahkemesi tarafından onaylandığı ve Aliyev’in bugünden itibaren resmen cumhurbaşkanı olduğunu belirtti. Daha sonra kürsüye davet edilen Aliyev, anayasa üzerine el basarak “Cumhurbaşkanlığım süresince anayasaya bağlı kalacağıma, devletin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü koruyacağıma, halkıma liyakatle hizmet edeceğime yemin ederim.” dedi. Milli marşın okunmasının ardından Kur’an-ı Kerim’e el basan Aliyev, “Azerbaycan halkının yüzyıllardır oluşturduğu milli ve manevi değerlere ve geleneklere sadık kalacağım, onları her zaman yücelteceğim.” ifadelerini tekrarladı. Cumhurbaşkanı Aliyev, yeminin ardından bayrağı öptü.
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. İsmail CİNGÖZ’ün kadim dostları; Ardahan Üniversitesi Öğretim Üyesi Finlandiya Türk’ü Sayın Doç. Dr. Atilla JORMA ile Azerbaycan Türk’ü Gazeteci-Yazar Sehavet SAHİL Ankara’ya geldiler. Türk Dünyası için çok değerli çalışmalara imza atan, bu kapsamda birçok kıymetli eseri yayınlanmış olan Sayın JORMA ve Ardahan Üniversitesi’nde Yüksek Lisans eğitimi alan Sayın SAHİL’i kalmış oldukları misafirhanede ziyaretlerine gi-
den İsmail Cingöz ile BULTÜRK Ankara Temsilciliği’nden Fatma AKSOY; Misafirlerle hasretle bir yandan muhabbet bir taraftan da Türk Dünyası üzerine yaptıkları ve yapmayı planladıkları projeler üzerine istişarelerde bulundular.
BULTÜRK Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Müdürlüğünde BULTÜRK’ten İstanbul MHP İl Başkanlığına Ziyaret Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk Bey’in yayılanmış olduğu ; “Türk Dünyasında Bir Bulgaristan Türk’ü” Yıllık Mücadele-“ isimli muhteşem eser BULTÜRK Ankara Temsilcisi İsmail Cingöz tarafından “Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Müdürlüğü” ne teslim edilmiştir. Balkanlar ve Bulgaristan Türkleri hakkında araştırma yapan Akademisyen ve Yüksek Öğrenim Öğrencilerinin ilk ağızdan bilgileri içeren bu eserden yararlanmaları dileği ile… Fatma AKSOY Ankara Temsilciliği
BULTÜRK Yöneticileri başta Genel Başkan Rafet ULUTÜRK, Genel Sekreter Oya CANBAZOĞLU– DİRİER, Agil SAMETBEYLİ, Abdullah HACIFETTAHOĞLU ve Dr. Nedim BİRİNCİ MHP İstanbul Türk Dünyasından Sorumlu İl Başkan Yrd. Sayın Bülent MAŞAOĞLU’nu makamında ziyaret ettik.
MAŞAOĞLU heyete gelenler ile tek tek ilgilendi ve söze şöyle başladı; “Göreve geldiğimden beri bizleri yalnız bırakmayan İstanbul’da bulunan Türk Dünyası STK Yöneticilerine teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı ol- Ziyarette ülke ve yerel gündeme dair gelişmesun. Partimize ve kutlu dava ilkelerimize ler konuşuldu. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilsaldırının yoğun olduğu bu günlerde böy- liği genel seçimlerinin hayırlara vesile olmasını lesine coşkulu ve kararlı bir ziyaret gerçek- dileyen ULUTÜRK, “Hayırlı uğurlu olsun. Devamı Sayfa 15’te leştirmek bizleri mutlu etmiştir”.
2 Sayı 130 - Mart 2018 2
Bulgaristan Türklerinin Sesi AKTÜEL
Avşin BALKAN
Ye r l i t o h u m a a r a ş t ı r m a d e s t e ğ i
NÜVVAB İLK BASAMAKTI Konu: Eski yıllar yeni döneme hiç benzemiyor. Bulgaristan’da yaşayan azınlıklardan 13 bin çocuğun okula gitmediği haberini okuduğumda şok oldum. 1994’te 96 bin Türk öğrencinin Türk dili dersine girdiğini öğrendiğimde olumlu şok yaşamıştım. 2018’de bu rakamın 6–7 bine düştüğünü haber alınca ise bu türden yeni bir haber almayayım diye kulaklarımı tıkadım. Modern dünyada bir insanın kulaklarını tıkaması, hatta siyah gözlükle dolaşması, belirli merkezlerin onun için her şeyi bilmesine engel olmuyor. Osmanlı döneminde dedelerimiz medrese tahsili görmek için Edirne veya İstanbul’a gidiyorlarmış. Birkaç kişi de Kahire’de El Esher – Yüksek İlahiyatını bitirmiş bildiğim kadarıyla. 1922-23’ten sonra yön değişmiş, köy ve kasaba mekteplerinden sonra bilim basamaklarından çıkmak isteyenler Şumnu Nüvvab okulu basamaklarını çıkmaya başlamışlar. Amaçları basamakları çıktıkça aydınlık yüklenme ve sonra da bu bilgileri ülkenin dört bir yanına saçmakmış. Biz bugün Şumnu’ya gitsek ve günümüzde o yaklaşık bir asırlık geleneği sürdüren İmam Hatip Lisesi’nde Çarlık dönemi Nüvvabçılarıyla ilgili bilgi toplasak, 1945’te kapanan okul arşivinin Eğitim Bakanlığına teslim edildiğini, oradan da Bulgar Devlet Arşivine taşındığını öğreniriz. Öğretmenlerle ilgili bilgiler ise bir defa öğrencilerin beynine çok derin çizilmiş, basında, kamuoyunda canlı kalmış ve başımızı geri çevirdiğimizde gördüğümüz o büyük irfan ocağı odur. Bugün bilgi toplamak için insan bilgiye gitmiyor, bilgi insana geliyor. Yakın zamanda, bizden önce yazılmış tüm kitapları, çözemediğimiz tüm ödevlerin çözümünü, dinlemek istediğimiz fakat fırsat bulup dinleyemediğiniz tüm müzikleri her an dinleyebilir, görebilir, seçme hakkını kullanabilir. Fakat cep telefonu henüz diploma vermiyor. Cep telefonları farklılık, vasıf, nitelik, farklı tipler de yaratmıyor. Okul, Nüvvab bunu yapabiliyordu. Üstelik Nüvvab öğrenci ve öğretmenlerinde ortak bir ruh, birleşik irade, kolektif davranış yaratabiliyordu. Bu, Türk iradesinden güç alan, Müslüman hu halinde düğümlenmişti. Nüvvab arif Türkler eğitmişti ki, onlar ümmetten Türk kimliği çıkardılar, Osmanlı edebiyatından Bulgaristan Türk edebiyat, sanat ve kültürü süzüldü ve geliştirdiler. Bir asırda 100 Bulgaristan Türk şair ve yazarı bu kaynaktan çıktı. Bu gelişmelerin içinde bu ırfan merkezinden çıkan müftü ve yargıçlar halkımıza birlik olmayı, ekip halinde çalışmayı, yardımlaşmayı esas alan bir ahlak taşıdılar. Bu eğitmen, öğretmen, müezzin, hafız ve müftülerle geliştirilen geleneklere bağlı Bulgaristan Müslümanlarının dürüstlük, namus, adalet ve hoşgörülü birliktelik anlayışı, memleketimizde Doğu ve Batı medeniyetlerinde buluşmuş bir Bulgaristan Türk kimliği oluşturulmasını sağladılar. Bu gelişmelerin Bulgaristan’daki arşivi, ne devlet arşividir ne de kimlerin olduğu belli olmayan gizli arşivlerdir. Bu bilgilerle oluşan maneviyat hepimizde yaşıyor, ibadetimizden güç alıyor ve nesilden nesle akıyor. 1923 ve 1934 faşist darbelerin sıkıyönetim ve yasaklı dönemlerinde okullar kapanır, düşünenler memleketten kovulurken, Bulgar devleti tek milletli bir ulusal kimlik kurmaya çalışırken, Bulgaristan Türklerinin dil, din ve kültürlerini koruyarak ayakta kalmalarında Nüvvab aydınlığı çözümleyici rol oynamıştır. Bu aydınlık ocağında yetişen ilk kadrolar bir yandan gençlerimize Allah’a, Peygamber’e ve İslam’a inanmayı öğretirken, aynı zamanda bol bol dünyevi bilgi de verdiler. 2–3 dil bilen kadrolar yetişti. Türkçe ve Bulgarca hüküm veren yargıçlar yetişti. Yetişen kadrolar devlet kurumlarında, mecliste görev alacak şerefli ve bilgili kişilerdi. İlk öğretim kurumuna daha yakından bakalım. “93 Harbinden” sonra Bulgaristan Müslümanları dini ve kamu ihtiyaçlarını artık İstanbul’a bağlı olarak sürdüremeyeceklerini kısa sürede anladılar. Bu sırada Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında 6–9 Nisan 1909’da İstanbul Protokolü imzalandı. 29 Eylül 1913’te ikinci İstanbul Antlaşması’nın İkinci Ek Protokolünün 7. maddesi gereğince Nüvvâb Müftü ve Müftü Vekili Yetiştirmek üzere dini bir okulun açılması kararlaştırıldı. Osmanlı Devleti Bulgaristanlı Müslümanlara ilk büyük yatırımını eğitimöğretim, yani kadro yetiştirme alanına yapmaya karar vermişti. Bu o dönemin medeniyetinin üstüne çıkıp öne geçmemiz için açılan tek yoldu. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle bu anlaşma uzun süre uygulanamadı. Bu okulun ihtiyaçları ve giderleri ile ilgili Çar hükümeti özel kararlar aldı. Hazırlıklar 1918 – 1923 yılları arasında gerekli hazırlıklar görüldü ve bu gelişmeler Çiftçi Partisi lideri Aleksandır Stanboliyski gerçekleşti. Okul 2 dereceli ve Baş Müftülüğe bağlı olacaktı. Zamanın Baş Müftüsü Süleyman Faik Efendi 12 Haziran 1920 tarihli bir emirle Nüvvâb’ın İç Tüzük ve Ders Programını yazmakla görevlendirdi. Nüvvâb tali ve âli olmak üzere iki dereceli bir eğitim kurumu olacaktı.
Tohumculuk sektöründe, 2017 yılı itibarıyla 199 özel sektör ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bakanlığına bağlı 25 kamu araştırma kuruluşu faaliyet gösteriyor. Tohumculuk sektöründe, 2017 yılı itibarıyla 199 özel sektör ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bakanlığına bağlı 25 kamu araştırma kuruluşu faaliyet gösteriyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in tohumculuk faaliyetlerine ilişkin yazılı soru önergesini yanıtladı. Yanıtta, Türkiye’de 2017 yılı verilerine göre 825 tohumculuk firması bulunduğu, bu firmaların 771’inin yerli, 32>sinin yabancı ve 22’sinin de yerliyabancı ortaklığı olarak faaliyetlerini sürdürdüğü belirtildi.
2017 yılında Türkiye’de üretilen sertifikalı tohumlardan en yüksek payı sırasıyla buğday, patates, arpa, mısır, ayçiçeği, pamuk, mercimek, nohut ve çeltiğin aldığı ifade edilen yanıtta, bu ürünlerin toplam tohum üretimi içindeki payının ise yüzde 97,7 olduğu bildirildi. Tohumculuk sektöründe araştırma faaliyetlerine ilişkin de şu bilgilere yer verildi: «Ülkemizde tohumculuk sektöründe, 2017 yılı itibari ile 199 adet özel sektör tarımsal araştırma kuruluşu ile Bakanlığımıza bağlı 25 adet kamu araştırma kuruluşu faaliyet göstermektedir. Tarla bitkileri türlerinde Milli Çeşit Listesi>nde kayıtlı 2 bin 735 çeşit, sebze çeşitlerine ait standart tohumluk üretimi yapılacak bin 96, sertifikalı tohumluk üretimi yapılacak 2 bin 400 sebze çeşidi yer almaktadır. Ülkemizde denetim faaliyetleri, Tohumculuk Kanunu çerçevesinde yürütülmektedir.» «Yerli tohum üretimi desteklenmeli» CHP Niğde Milletvekili Gürer, yanıta ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, yerli tohum üretimi desteklenmesi, yerel ürünler korunması gerektiğini vurguladı.
10 yılda 24 bin 264 orman yangını çıktı
Türkiye’de 10 yıllık sürede çıkan 24 bin 264 orman yangınında, yılda ortalama 9 bin hektar alan zarar gördü. Orman Genel Müdürlüğü verilerinden derlenen bilgiye göre, Türkiye’de 10 yıllık sürede çıkan 24 bin 264 orman yangınında, yılda ortalama 9 bin hektar alan zarar görürken, bunların yüzde 87’sinin insan kaynaklı çıktığı bildirildi. Son 15 yıldaki ağaçlandırma çalışmalarıyla orman varlığı yüzde 7,2 artan Türkiye, 22,3 milyon hektar orman varlığına sahip oldu.
Bu ormanlık alanların, 12,5 milyon hektarına denk gelen kısmı ise yangına hassas bölgelerde bulunuyor. Alınan tedbirler, verilen eğitimler ve ormanlık alanlara açılan yangın söndürme havuzları sayesinde ortalama yangına ilk müdahale süresinin 40 dakikadan 15 dakikaya kadar indiği Türkiye’de, 2017 yılı itibarıyla orman yangınlarıyla yaklaşık 20 bin personel, bin 10 arazöz, 281 su tankeri, 559 ilk müdahale aracı, 5 amfibik uçak, 24 su atar, 30 helikopterden oluşan filoyla mücadele ediliyor.
ABD ve Japonya’dan ‘Ayvalık zeytinyağı’na ödül Ayvalık zeytinyağı, Amerika ve Japonya’da düzenlenen «en iyi zeytinyağı» yarışmalarında ilk 3’e girdi. Ayvalık zeytinyağı, Amerika ve Japonya’da düzenlenen «en iyi zeytinyağı» yarışmalarında ilk 3’e girdi. Ayvalık Köklü Zeytincilik tarafından üretilen zeytinyağları, New York’ta yapılan World’s Best Olive Oils For 2018’de ikincilik, Japonya’da düzenlenen diğer bir yarışmada da 21 ülkeden 611 zeytinyağı arasında yine ikincilik ödülüne değer bulundu. Firma sahibi Çetin Kaya Kürlek ile oğlu Mustafa Kürlek, Ayvalık Belediye Başkanı Rahmi Gençer>i ziyaret etti. Mustafa Kürlek, burada yaptığı konuşmada, zeytinyağını yurt dışında başarıyla temsil etmenin gururunu yaşadıklarını söyledi. ABD’deki yarışmada Ayvalık zeytinyağının dünyanın en iyi zeytinyağları arasına girdiğini belirten Kürlek, “Ayvalık zeytinyağının kalitesini tüm dünyaya gös-
termiş olduk. Japonya’da da en üst düzeye girerek ödüllerimizi Ayvalık’a getirdik, çok mutluyuz. “ diye konuştu. Gençer de yerel markaların çoğalmasını ve kentin tanıtımına katkı sağlamasını amaçladıklarını ifade etti. Gençer, “Bunu başlangıç olarak kabul ediyoruz. İnşallah bundan sonra tüm firmalarımıza bu teşvik olur ve yarışmalara katılıp Ayvalık zeytinyağını dünyada tanıtırlar” dedi.
Neriman E.KALYONCUOĞLU
Siyaset, Sofrada Bulunmak Değildir Konu: Olaylar yön değiştiriyor. Başkaları henüz söylemiyor, fakat bizim söylememiz için zaman gelmiştir. Siyaset, yarını görebilmek için geçmişle geleceği bugünde birleştirmektir. Bu sentezi kavrayamayan, siyaset yapamaz. 3 Mart 2018 gecesinde, İstanbul Bulgar Konsolosluğu’na gidip “beni de adam yerine koyup sofraya davet ettiler” havasına giren ve hatta böbürlenmeye kalkanlara birkaç sözüm var. Kendilerine üstelik “yaptığınız iş mi? Kendine nasıl yakıştırdın?” dendiğinde “insan haklarımız çiğneniyor” diyecek kadar ileri giden tarihini unutan, geleceğini göremeyen ve kimliğinden tamamen vaz geçmiş tipler başkaldırdılar. Bu başkaldırı o adar ileri gitti ki, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTRUK yayın organı Bghaber.org sitesi mahkemeye verildi. Bu olay bende çok değişik çağrışımlar uyandırdı. Bizim Stremtsi köyünde bir Yusuf aga vardı. “Belene” ölüm kampına düşmüş ve çıktıktan sonra kuyu başı sohbetlerinde “Ya bu Bulgar beni dm saydı ve “Belene”ye gönderdi. Çıkarken de elime bir tomar para verdi” dediği anlatılırdı. Yusuf aga “Belene”ye gönderilmeyi bir görev, önemi bir iş, başkalarının yapamayacağı bir vazife olarak kavramış ve orada ne yaptıysa, ne gibi hizmette bulunduysa karşılığını almış ve hainlikle övünecek derecede gözleri körleşmiş ve kafası bunalmıştı. 10 yıl önce Yazarı Sopot’ta bağlı “Anevo” köyünden Aziz olan bir dizi kitapta, Bulgaristan Türkeri’nin yakın geçmişi ve özelikle de “Belene” dönemi ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştı. Oayların içindeki kahramanlardan birisi Cebelli Tahsin Ulutürk isminde biriydi. Tahsin Bey “Belene”ye sarhoşluktan düşmüştü. 1985’te isim değiştirme zumünün acısının iyice yaktığı bir akşam şehrin kenar meyhanelerinden birinde yarayı rakıyla iyice suladıktan, kafa bulandıktan sonra “keseriz”, “yıkarız” “yakarız” haykırışları ve sağ sol yumruk sallayışlar, onu da Tuna’mın en derin aktığı yerdeki “Persin” adasına götürmüş ve Türk aydınlar sülalesine katmıştı. Adamla buluşmuş adam olmuş misali, Bulgar polisler de onu ayık görünce adamdan saymışlar, “bizden yana geçersen seni Moskova’ya okumaya göndeririz, Sofya’da 2 artı 1 daire senin, eşine iş, çocuklarına istedikleri yüksekokul ve üniversite seç vs” vaatlerde bulunmuşlar. Tahsin, “be neymişim!” havalarına girmiş, vaatlerin hepsini kucağına sığdıramadığından bir kısmı çuvala koymuş sırtlamış ve Ankara’ya kadar taşımış, devlete anlatmış, tutanaklara kaydedilmiş, Aziz Bey de kitabında olaya birkaç sayfa ayırmıştı. Şimdi bu tipler, Atalarımızın katledildiği, 500 yıllık malımıza mülkümüze el konduğu, baba ocağından sökülüp vatansız bırakıldığımız anlamına gelen, hem de öyle bir sökülme ki, 25 binimiz hala Kuzey Kıbrıs’ta, 50 binlik büyük bir koloni halinde Kanada ve Birleşik Amerika’da, 300 binimiz Batı Avrupa ülkelerine dağılmışız. 1 milyondan fazlamız da Türkiye’nin dört bir yanına saçılmışız. 140 yıl önce açılan bir yaranın sızıları içindeyiz. Parçalanmışız. Dağılmışız. Birbirimize düşürülmüşüz. Aynı bilinç çizgisinde buluşup kentleşeceğimize artık düşman saflarına geçen ve durumlarından güç alarak saldırıya geçenlerin taarruzuna hedef olmuşuz. Gerçekleri anlatanlara, halkımızı yenidünya görüşünde buluşturup birleştirmeye çalışanlara, Sayın Başkanımız BULURK Genel Başkanı Rafet Ulutürk’ü mahkemeye verecek, hakkında dava açacak kadar burun kaldırıyorlar, satılmışlıklarını gizleyemiyorlar. Yenidünya görüşümüzde teslim olmak y da hainler önünde boyun eğmek yoktur. Bu tüylenme ve kibirlenmenin ardında bir özendirme, bir kışkırtma ve güç kaynağı olsa gerek. Neymiş Efendim? “93 harbinde” yani 1877-78 Plevne savaşında Osmanlı “köleliğinden”, “eziyetinden” kurtulmuşuz. Yalnız Ruslara “siz bizim kurtarıcımızsınız” demediğimiz ve Bulgar haydutlarının da elini öpmediğimiz kaldı. Bu bilgisiz, kimliksiz ve ruhsuz sivrilişin temsilcilerini yarın Sofya’daki II. Alksandır anıtına çelenk taşırken gördüğümüzde ya da Şipka tepesi mitinglerinde Osmanlıya yumruk sıkarken gördüğümüzde şaşırmamalıyız.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 130 - Mart 2018 Haberler
Abdullah Çiftçi: Blockchain ve
Yeni Dünya Düzeni
2 Gün arayla 2 dünya devinin (Kodak ve Bosch) hem de bundan 30 yıl önce, 1988 yılında The Economist dergisinde çıkan ve 2018’de yeni bir para birimine geçiyoruz başlıklı kapağında belirtiliği tarihte yani bu yılda kripto para birimine geçeceklerini duyurduğu bugünlerde, bu konu insanlığın geleceği açısından çok önemli. İşte Abdullah Çiftçi’nin o paylaşımları: 1-New World Order / 21.yy Dijital Dünya projesi nedir? Blockchain Dijital Para, Bitnation Dünyada neler oluyor? Tüm dünyada “dijital paralara karşı hücum var” algısı neden? Nasıl bir finans düzeni geliyor? 2-Burada sıkça “21.yy Dijital Dünya Projesi” anlaşılmalı yazıyorum. Bitcoin ve altcoinlerin, gündemi belirleyici bir noktaya gelmesi ile bu konuyu biraz açıyorum. Dijital Dünya projesi/Blokchain teknolojisi anlaşılmadan gelecek okunamaz.. 3-Sıkça “Tek Dünya Devletinden” de bahsediyorum. Bu devlet şekli 20.yy kavramları ile anlaşılmaz. Dijital Dünyanın kavramları farklı. Tek Dünya Devleti, global bir anlaşmadır ve teknolojisi de Blokchaindir. Neden Blokchain, detaylarını biraz sonra açıklayacağım. 4-Yeryüzünde oyun kurucu kendilerine “üstün akıl” diyenler (şeytani akıl) 21.yy’da Dünya tarihine, Uygarlık tarihine, Medeniyet tarihine, Dinler tarihine, Paranın tarihine format atma peşinde. Dijital bir uygarlık/medeniyet ile yeni kavramlar.. 5-Blockchain/Dijital paraları gündeme kim getirdi? Ne zaman ortaya çıktı? Tasarım kimin? Teknoloji kimin? Amaç ne? Dijital Dünya Projesini (Yeni Dünya Düzeni-NWO) doğru sorgulamadan, bizi neyin beklediğini anlayamayız… 6-Son 300 yıldır dünya parasının ve finans düzeneğinin sahipleri var. City Of London, NY, Pekin, Berlin, Paris vs finans/teknoloji düzeneğini elinde tutanlar neden dijital paraya yöneldi? Gariban vatandaş para kazansın diye mi? 7-İspanya’dan göç eden Kabalist/Mesiyanik/Paganlar 1500’lü yıllarda Swiss Bank’ın sistemini kuruyor. İngiltere Merkez bankasını kontrol edenler sonra ABD Merkez Bankasını kontrol ediyorlar. Yani kağıt para zaten kontrollerinde iken neden dijital para? Burayı çok iyi anlamalıyız! 8-Bitcoin, ilk 2009 Ocak’ta kim olduğu hala bilinmeyen Japon Satoshi Nakamoto tarafından duyuruldu. Blokchain olmaz ise Bitcoin zaten olmazdı. Demekki Blokchain teknolojisi daha eski. Kim bu teknolojinin arkasındaki güç/ler. Kağıt paraya hakim olanlarla aynı kişiler mi? 9-Türkiye’de uzmanların ABD’deki 2008 ekonomik krizi sonrası finans piyasalarına olan güveni azaldı. Satoshi Nakamoto 2009’da Bitcoin’i piyasa sürdü diyor. Komik bir yaklaşım bu. Aşağıda gördüğünüz The Economist Dergisi’nin kapağı 1988 yılına ait. Demekki o tarihte Blockchain gündemde idi. 10-The Economist Dergisinin kapağındaki kuş, phoenix kuşudur. Mitolojide “Küllerinden Yeniden Doğma” anlamına gelir. Yani bu paganlar, dijital dünya projesi ile küllerinden yeniden doğacaklarını ima ediyorlar. 11-Tek Dünya Devleti Projesi, New World Order (Yeni Dünya Düzeni) dedikleri hikaye Dijital Dünya Projesidir. Vatandaşları devletlerinden kopartıp Blockchain’e entegre ederek devletleri etkisizleştirme ve global bir konsensüs sağlama işi. 12-Dijital Dünya Projesinin, Blockchain ve Dijital paraların arkasında – Cashless society (Nakitsiz Toplum) Rothschild – identity.foundation (merkezilesmeden cikarilmis kimlik vakfı) – id2020.org – Carnegie foundation ve Rothschild foundation, Rockafeller vs var. 13-identity.foundation sitesine girin aşağıdaki şirketleri göreceksiniz. Bu şirketlerin sahipliği arka planda aynıdır. Yani dünyanın finans ve büyük teknoloji şirketlerinin sahipleri. Yani Dijital Dünya kurgusunun arkasındaki şirketler aynı el. 14-id2020.org şirketinin web sitesine girip bakın. Sitenin altında Rockafeller ve Aceenture’yi göreceksiniz. Dijital Tek Dünya Devleti için kurgulanan proje adım adım hayata geçiriliyor.. Saklı gizli yok. Ama Türkiye’de maalesef projenin bütününü gören yok gibi birşey. 15-Bitnation.com yeni dijital devletçikler projesi. Yeni vatandaşlık tanımı. İnsana istediği dijital devlette vatandaşlık alma hakkı. Sitenin altına bakın destekleyen şirketler kim? 16-21.yy’ın Dijital Dünyasının kurgucuları çocuk ile aile, devlet ile vatandaş, insan ile toprak, insan ile ruhu arasındaki bağı kopartıp, zihinlere yeni bir format atarak yeni kavramlarla dünyayı/evreni gerçekliği açıklama algılatma peşindeler. 17-Blockchain tabanlı Bitcoin, Ethereum, Ripple, Litecoin, IOTA, Neo gibi dijital paralar var. Her geçen gün yenileri çıkıyor. Yakında sayıları 10 bine yaklaşır. Günde ortalama 100 bin kişi Blockchain’e kayıt yaptırıp dijital dünya vatandaşı oluyor. Devam edecek
Bulgaristan’da, özel okullardaki öğrencilere 2 milyon leva
Özel okullarda ve özel anaokullarında okuyan çocuklar için bütçeden 2 milyon leva veriliyor. Paralar, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin masraflarının karşılanması ve burs ödenmesi için harcanacaktır. Okul Öncesi ve Okul Eğitimi Yasası ile özel anaokulları ve özel okulları devlet tarafından finanse edilen sisteme dahil etme fırsatı verildi. Bu okulların sisteme dahil edilmesi, onların rızasıyla kurumların finanse edilmesine ilişkin devletin eğitim standardına uygun olarak gerçekleştiriliyor. Fonlar, ilgili belediye bütçeleriyle çocuk ve öğrenci, grup / sınıf sayısı, eğitim kurumlarının türü ve sayısı ve başka kriterlere göre tahsis edilecektir. 2018 mali yılı için devlet tarafından finanse edilen sisteme 6 tane özel ana-
okulu ve 9 tane özel okul dahil edildi. Bu eğitim kurumları için toplam 1 856 135 leva gerekiyor. İlköğretim eğitimini tamamlayan özel okullarda okuyan öğrencilere burs ödemek için toplam 283 904 leva sağlanacak. Finansmanın dağılımı, 10 ilçe sınırları içerisinde bulunan 46 özel okul öğrencilerini kapsayacak şekilde yapılacak.
tim Müdürlüğü, Bulgarca dil sınavını “Seal of Biliteracy‘‘ – “İki Dillilik Sertifikası” programına dahil etmeye karar verdi. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı Basın merkezinden, Bulgarca sınavını başarıyla alan öğrencilerin diplomalarında İngilizce’den başka Bulgarca’ya da en yüksek seviyede hakim olduğu yazılmış olacağını bildirdiler. Bulgar dili ABD eğitim kurumları tarafından daha önce bu ay Meryland ve Virginiya Eyaletlerinde yabancı dil olarak tanındı.
olarak Bulgarca ve Ukraynaca okutulacak
Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında iki yeni yabancı dilde eğitim ve öğretim yapılması hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı Resmi .Gazete’de yayımlandı Buna göre, 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkındaki Kanun’un 2’nci maddesi doğrultusunda okullarda Bulgarca ve Ukraynaca dillerinin eğitim ve öğretiminin yapılması .kararlaştırıldı
Virginia Eyaleti’nde Bulgarca yabancı dil olarak tanındı Dışişleri Bakanlığı’nın basın merkezi, Maryland eyaletinden sonra ve ABD’nin Virginia eyaleti de orta öğretim diplomasında Bulgarcayı bir yabancı dil olarak dahil ettiğini bildirdi. Sofya Üniversitesinde Dil Eğitimi Bölümü tarafından yürütülen Bulgarca Dil Testi, eyaletin “İki Dillilik Sertifikası” programına dahil edildi. Karar, Washington’daki Bulgaristan Büyükelçiliği’nin talebi üzerine Virginia Eğitim Bakanlığı Yönetim Kurulu’nun olağanüstü bir .toplantısında 10 Nisan’da alındı Bu yıl Virginia’daki liseyi bitiren öğrenciler, Bulgar dilinde uzaktan sınava girebilecek ve bir “İki Dillilik .Sertifikası” alabilecekler
Türk enerji gemisi Sudan’da elektrik üretimine başladı
Karadeniz Holding’in iştiraki Karpowership’e ait Karadeniz Powership Rauf Bey isimli yüzer enerji gemisinin Sudan’da elektrik üretimine başladığı bildirildi. Karpowership’ten yapılan açıklamada, şirketin, Türkiye’nin enerji teknolojileri alanındaki tecrübesini Afrika’ya taşımaya devam ettiği belirtildi. Karadeniz Powership Rauf Bey’in Sudan’daki ilk yüzer enerji santrali projesi olduğu aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Karadeniz Powership Rauf Bey enerji gemisi, Sudan’ın doğusundaki liman şehri Port Sudan’da, Ramazan ayı ile birlikte ticari operasyonlarına başladı. 180 megavat kapasiteye sahip gemi, Sudan Thermal Power Generating Company ile imzalanan enerji satın alma sözleşmesi kapsamında ulusal şebekeye elektrik sağlayacak. Sudan ile gerçekleştirilen iş birliği, Gana, Mozambik, Zam-
3
Rafet ULUTÜRK Türk-Bulgar Dostluğu
Kapıda mı, yoksa…?
Bulgarca Washington’da yabancı dil olarak okutulacak Washington’daki Federal Columbia İlçe Eği-
Türkiye’de seçmeli ders
3
biya, Gambiya ve Sierra Leone’deki projelerin ardından Karpowership’in Afrika’daki altıncı projesi. Karpowership, daha fazla büyüme ve ilerleme sağlayabilmek için global enerji gemisi işini büyütmeye odaklanırken, kıtadaki operasyonlarını genişletmeye devam edecek.” Açıklamada görüşlerine yer verilen Karpowership Ticaret Grup Başkanı Zeynep Harezi de elektriğin tüm gelişmelerin başlama noktası olduğuna işaret ederek, “Sözleşmemiz 150 megavat için. Üretilen her bir kilovatsaatin Sudan’ın faydasına olmasını ve ülkeyi bir sonraki ekonomik kalkınma ve refah seviyesine taşımasını ümit ederim. Amacımız, Sudan’ı Afrika’nın ekonomik, bilimsel ve teknolojik ilerlemesinin merkezi olarak görmek ve Sudan ile birlikte büyümektir. Bunu yaparken de en ucuz elektriği sağlamaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Seçim Ufku, Demokratik Bulgaristan? Konu? “Demokratik Bulgaristan” muhalefet hükümeti kuruldu. Bulgaristan’daki politik yamasının her elbisede süs gibi durmasında ve halka “çok yakışmış” görüşünün dayatılmasında en fazla katkısı olan araştırma ajansı Gallup İnternational’dır. Bir defa bu ajansın ABD Gallup… ile bir ilişkisi olmadığını açıklayalım. Bizimkisi daha fazla BBSS merkezine bağlı ve kafa karıştırma işlerinde ustalaşmıştır. Hem “muhalefetteyim” diyen hem de iktidarı destekleyen bu ajans, son günlerde, hele de 26 Mar günü yapılan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN – Avrupa Konseyi ve Koalisyon Başkanları görüşmesinden sonra, Başbakan B. Borisov’u öve öve göklere çıkarırken, neredeyse yine Varna’da bir de AB-Rusya zirvesi hazırlamayı düşünürken ve iki-üç günde bir açıkladığı sosyolojik araştırma sonuçlarında GERB-sözde “yurtseverler” hükümeti için “çok başarılı” derken, hiç beklenmedik ve sosyolojik araştırma sonuçlarına da yansımayan bir şekilde, ansızın DEMOKRATİK BULGARİSTAN parlamento dışı sağ muhalefet hükumeti, bakanlar kurulu üyeleri, bakan yardımcıları ve yeni alternatif hükumet programı hazırlayacak kişiler ve uzmanlar açıklandı. Bulgaristan TV ve basında patlama yaşandı. Bu açıklamayı yapan, II. GERB hükumetinde Adalet Bakanı görevinde bulunan ve köklü bir Adalet Reformu yasa önerisini meclise sununca, o zaman HÖH Genel Başkanı görevinde bulunan Lütfi Mestan engellenmesiyle suya düşürülen, engellenen girişimin ısrarlı devamıdır. Bu nedenle olacak DEMOKRATİK BULGARİSTAN girişiminde, NATO-cu, Batıcı, AB’ci ve ABD-ci güçlerin başı olan Lütfi Mestan yok. Birinci Borisov hükumetine katılan, ama Borisov tarafından engellendiklerinden dolayı hiç bir reform gerçekleştiremeyen aydın kesim yeniden kendi başına ve Müslümanlardan uzak başkaldırdı. Güner Tahir’den M. Karadayi’ya hatta tüm Türk partilerinin tamamen siyaset dışı bırakılması ilginçtir. Yeni sağ merkezciler sanki bizi topluca dışlıyorlar ve ya … DEMOKRATİK BULGARİSTAN muhalefet kabinesinin Başbakanı yok. Seçim ve program hazırlamak için kurulan bir kabine ortaya çıktı. Reform paketinin içindeki en ağır kısım Adalet Reformu, Eğitim Reformu, Eğitim ve Teknoloji Reformu ve çevre sağlığı siyasetini yeniden düzenleyecek dönüşümler başta geliyor. Aslında reformcular bir defa bu işi denemişlerdi de başaramadılar, GERB partisi bu siyasi gücü 2016’da parçaladı, birbirine düşürdü ve meclis dışı bıraktı. Bu güçlerden birisi K. Dal’ın yönettiği Halkın Hürriyet, Şeref ve Demokrasi partisiydi ve “DOST Birliği” sloganıyla birlikte 26 Mart 2017’de seçimlere girmişler, barajı atlayamamışlardı. Demokratik Bulgaristan parlamento dışı muhalefet hükümeti, bu defa Bulgaristan’da kamuoyunu işleyip her gün yeniden biçimleyen Gallup kamuoyu oluşturma grubunu mat etti ve yere serdi. Bu sosyolojik grup Moskova’daki Rus Stratejik Araştırmalar Merkezi ile sıkı işbirliği içinde olup Bulgaristan’la ilgili araştırma sonuçlarını işlenmiş şekilde merkezden alıp direk uygulamaya koyuyor. Bu merkez olayları sürekli izlerken DEMOKRATİK BULGARİSTAN mayalanmasını ve oluşumunu yakalayamamış olup muhalefeti can çekişen ya da bir daha asla dirilemeyecek bir ölü görüyorlardı. Bu arada şunu da hemen belirtelim, Bulgaristan kamuoyunda kazanını ısıtan, ya da kalaycılıkta nışadırı eritme işini yapan bizdeki “Ataka” ve “VMRO–İç Makedon Devrim Örgütü” ikilisi de bu defa gafil yakalandılar. Demokratik kıpırdanıştan haber alamamışlar. Bu gelişmenin ardında 1990’lı yıllarda tek başına iktidar olmayı başaran İvan Kostov’un bulunduğu seziliyor. Çünkü günümüz iktidar ortakları, son gelişmeler demokratların iktidarda olmasını istemiyor. Aşırı sağcı 3 parti, zaten Reformcu Blok (RB) -5 partili koalisyonundan geri kalan siyasi boşluğa yerleştiler. Kafaları Moskova’ya bağlılıkla, cepleri de Ruble dolu bu siyasi güçler, “Skripal” olayında ülkeyi NATO ve Avrupa Birliği dışında bıraktılar. “Ortaklık bozulur” dediler. Coğrafi konumu belli olmayan bir “Güney Doğu Avrupa” ülkesi olarak kabak çiçeği gibi açtık. “Skripal” olayında Bulgaristan kamuoyunun % 54’ü Rusya’yı haklı gördü. Burada hatırlatılması gereken geçmişten kalma ve şimdi “Skripal” zehirli gazla yok etme denemesinde tekrar eden bir olay var. 1980’li yıllarda Todor Jivkov totalitarizminde Londra’ya kaçıp sığınan Bulgar yazar Georgi Markov bir şemsiyeden ateşlenen zehirli bir saçmayla bacağından vurulmuş ve ölmüştü. Daha sonra yine Bulgar gazeteci Kostov, Rus istihbaratçısı gibi olaylarda bu kişisel katliamlar belirli aralarla yenilenmişti. Burada önemli olan bu katliam düzeneğini çevirenin kim olduğu bilinse de, 30 yıl içerisinde hiç kimse tutuklanmadı, hatta sorguya dahi alınmadı. Kısaca 30 yılda kimse yargılanmadı. Bu konuda Bulgar toplumunun içindeki korku buharlaşmadı.
4 Sayı 130 - Mart 2018 4
Bulgaristan Türklerinin Sesi BİLİM KÜLTÜR-SANAT
Raziye ÇAKIR Merkel Yeni Sığınmacı
Şehitler Tepesi bayraklarla donatıldı
Akınından Korktu
Konu: Suriye saldırısı konusunda Almanya parçalandı. 14 Nisan şafağında Suriye’ye saldıranlar arasında Almanya yoktu. Başbakan Angela Merkel, ZDZ TV kanalının bildirdiğine göre, müttefik güçlerin askeri saldırılarına katılmayı reddedince, Almanya siyaset ortamı parçalandı. Hür Demokrat Parti (HDP), Başbakan An. Merkel’in tavrını ve kararını eleştirdi. Askeri saldırı için inandırıcı gerekçe gösterilemediğine işaret eden HDP yetkilileri, bu saldırının yeni sığınmacı ve savaş kaçağı dalgasına neden olabileceğini vurguladılar. Avrupa sol partiler lideri Gregor Grizi, Birleşik Amerika liderliğinde yapılan saldırılar için herhangi bir geçerli gerekçe gösterilemediğini belirtti. ZDF siyasetçiler tartışmasına katılan Grizi, hiçbir yerde hiçbir araştırma yapmadan aşar Esad ve Rusya’yı suçlu göstererek saldırıya geçilmesini desteklemek, “kimyasal silah” kullanıldığını kabul etmek anlamına gelir. Meslekten bir avukat olan Gizi, her olayın ardında gerekçe ve çıkar olduğuna inandığını belirtirken, “Birleşik Amerika’nın saldırıya geçmesi için, Esad ve V. Putin’in Suriye’de “kimyasal silah” kullanmasına anlam veremediğini söyledi. Alman sosyalistlerinin eski lideri, ABD’nin daha önce bir defa BMT Güvenlik Konseyine Suriye’nin “kimyasal silah ürettiğine” dair “kesin kanıt” sunduğunu, fakat hepsinin boşa çıktığını hatırlattı. Seyircileri var olduğu iddia edilen “kanıtlara” inanmamaya davet etti. Almanya Hür Demokratik Parti Dış politika uzmanı Graf Lambdorf ise aynı tartışmada, Başbakan Angela Merkel’in askeri müdahaleye katılmaya hemen “hayır” demesine cevap olarak “müttefiklerimizin yardım ve birlikte olma çağrısına” birden bire ret cevabı vermesini eleştiri hedefi yaptı. ZDF – yorumunda, Berlin’deki bir konuşmasında, “hükümet kararı olmadan, askeri müdahaleye katılma davetini An. Merkel’in kabul etmediğini” hatırlattı. Bununla beraber Alman hükümeti, Suriye savaşında “kimyasal silah kullanılmasına karşı” elinden geleni yapmak amacıyla olayları yakından izlediğini duyurdu. Öte yandan, hükümetin ortağı olan, Alman Sosyal Demokrat Partisi Meclis Dış İşleri Komitesi Başkanı Norberg Rötingen, bir demeç vererek, Almanya’ya yönelen yeni bir sığınmacı alayı belirebileceğine uyarıda bulundu. Onun belirttiğine göre, Batı Suriye’deki askeri çatışmaların daha da derinleşmesini kabul ettiğinde, yeni sığınmacı ve savaş kaçağı dalgası yükselmesini kabul ediyor demektir. Çünkü Suriye bombalandıkça, insanların vatan toprağından kaçması ve sığınacak yeni bir yer aramaları kaçınılmaz olacaktır. *** “Kimyasal silah” meselesi tartışılmaya devam ediyor. Birleşik Amerika Savunma Bakanı J. Metis Suriye saldırısıyla ilgili bir demeç verdi ve şöyle dedi: “Kanıt yok!” Saldırıları sürdürdüğümüzde “savaş kontrolden çıkabilir.” İngiltere’deki gelişmeler çok çelişkilidir. Başbakan Tereza Meyer, senatodaki Lortlar ile danışmadan İngiltere’yi bir savaş serüvenine sürükledi. Birleşmiş Milletler kontrolünde “kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığını araştırma istemeden” uçakları havalandırdı ve bomba yağdırdı. Her 2 tarafın da insanlara kıymaya öncelik tanınması ve sığınmacıların evlerine, köy ve kasabalarına dönmelerine olanak sağlanması öncelik olmalıdır.
Zeytin Dalı Harekatı kapsamında 9 askerin şehit düştüğü bölgeye, Hassa Belediyesince Türk bayrakları dikildi. Suriye’nin Afrin bölgesinde terör örgütleri PYD/PKK ve DEAŞ’a yönelik başlatılan Zeytin Dalı Harekatı kapsamında teröristlerle çıkan çatışmada 9 askerin şehit düştüğü Şehitler Tepesi’ne Hassa Belediyesi tarafından 9 Türk bayrağı dikildi. Hassa Belediye Başkanı Abdurrahman Demirel, yaptığı yazılı açılamada,
vatan için canlarını feda eden tüm şehitlere minnettar olduklarını kaydetti. Racu bölgesindeki Şehitler Tepesi’nde verilen 9 şehidi unutmadıklarını belirten Demirel, «Tepeye, rengini şehitlerimizin kanından alan 9 ay yıldızlı al bayrağımızı dikmek için çalışma başlatmıştık. Şu an çalışmalar bitti. Belediye personellerimize teşekkür ediyorum. Allah şehitlerimizin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin.» ifadelerini kullandı.
ODTÜ’lü tasarım ekibi Avrupa’dan 6 ödülle döndü ODTÜ’lü tasarım ekibi Designnobis, Avrupa Tasarım Yarışması’nda 6 ödül birden kazandı. ODTÜ’lü tasarım ekibi Designnobis, Avrupa Tasarım Yarışması’nda (European Product Design Award) 6 ödül birden kazandı. Toplumların gündelik hayatlarında yaşam kalitesini artıran ve küresel problemlere çözüm öneren ürünleri tanıtmak ve yaygınlaştırmak amacıyla düzenlenen yarışmanın 2017-2018 sonuçları açıklandı. Geçen yıl düzenlenen aynı yarışmada 3 ödül alan ODTÜ Öğretim Üyesi Hakan Gürsu ve Designnobis ekibi, tasarladıkları ürünlerle bu yıl 5 projede 6 ödüle layık görüldü. Ekibin, ODTÜ Teknokent’te yer alan endüstriyel tasarım ve inovasyon biriminde geliştirdiği ödüllü ürünleri arasında “Zero Pixels” isimli yaratıcı ve üretici düşünceyi etkin kılan yeni nesil üç boyutlu ahşap puzzle oyuncak yer aldı. “Zero Pixels”, ahşap oyuncak kategorisinde gümüş ödüle layık görüldü. “Zero Pixels” isimli ahşap oyuncağın 240 parçası ile yüzlerce kombinasyon yapılırken, çeşitli boyutlardaki küplere parçaların boşluksuz doldurulması amaçlanıyor. Mental düşünce ve yaratıcılığı geliştiren oyuncak, sentetik ithal benzerlerinden daha düşük maliyetli, yerli ve organik özellikleriyle ihraç potansiyeli yüksek bir ürün olarak da dikkati çekiyor.
Önceki tasarımlara bir ödül de Avrupa’dan Bu yılki yarışmada, Türk tasarımcıların daha önceki tasarımlarına da yeni ödüller geldi. “Heat-X” isimli tasarım, yarışmanın “enerji korunumu araçları” kategorisinde gümüş ödüle, “masaüstü mutfak aksesuarları” kategorisinde bronz ödüle layık görüldü. Designnobis ekibinin “kırtasiye” alanında gümüş ödül kazanan tasarımı “Fume” kalem standı, mimari ve tasarımda sıklıkla kullanılan markör kalemler için geliştirildi. Çalışma alanlarında verimli ve düzenli alan kullanımına yönelik geliştirilen “Wraparound” isimli tasarım, çalışma alanı düzenleyici kategorisinde gümüş ödül kazandı.
Genç mucitler çiçek sulama robotu yaptı
TÜZDER’in düzenlediği “6. Dahiler ve Üstün Zekalılar Günü”nde sergilenen çiçek sulama robotu dikkat çekti. Tüm Üstün Zekalılar Derneği’nin (TÜZDER) düzenlediği “6. Dahiler ve Üstün Zekalılar Günü”nde sergilenen genç mucitlerin “Otonom Saksı Sulama” adını verdiği renkli icat, yoğun ilgi gördü. Dernekten yapılan açıklamaya göre, ilköğretim öğrencileri Mehmet Akif Duman ile Fırat Karataş’ın tatile giderken evdeki çiçekleri susuz bırakmayacak robot icat etti. Sponsor arayan genç mucitler, “her eve lazım” icatlarının seri üretimini yaparak, yurt içi ve yurt dışında satışa sunmayı planlıyor.
Genç mucitlerin “Otonom Saksı Sulama” adını verdikleri icatta, toprağın içine yerleştirilen nem sensörü toprağın nemini her salise sorgulayarak, sorgu sonuçlarını ise sistemin beynine gönderiyor. Böylece çiçeklerin su ihtiyacını ölçen beyin, sorgu sonuçlarına göre motora talimat vererek saksıya su pompalıyor. “Nem 600’den büyük ise sula, 600’den küçük ise tekrar sor” şeklinde bir yazılımla çalışan sistem, bitkinin su ihtiyacını anlayıp ona göre sulama gerçekleştiriyor. Böylece gerekmediği halde çiçeğe su verip köklerinin çürümesine yol açılmıyor.
Tohumlara ‘check up’ yapıyorlar
Ege Üniversitesi tohum analiz merkezinde, tarımsal üretimde verim ve kaliteyi etkileyen temel faktör olan sağlıklı tohumlarla üretimin temini için tohumluklar adeta check-up’tan geçiriliyor. Ege Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren tohum analiz merkezinde, daha yüksek verim ve sağlıklı ürün için tohumluklara türlü tarama testleri yapılıyor. Ege Üniversitesi (EÜ) Tohum Teknolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (TOTEM) tohumlara hastalık testlerinin yanı sıra canlılık, patolojik, moleküler testler, saflık, GDO tanılama, dayanıklılık, güç, fiziki safiyet testleri yapılıyor. Test sonuçlarına göre hazırlanan raporlar, üreticilere yol gösteriyor. Merkez Müdürü Prof. Dr. Mustafa Bolca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de kurulan ilk tohum analiz merkezi EÜ TOTEM’in, tüm tohum analizlerini yapabilme kabiliyetiyle “tek” olma niteliği taşıdığını belirtti. Ülkelerin ihtiyaç duydukları gıdayı kendilerinin üretmesinin önemine işaret eden Bolca, ne kadar sağlıklı tohum üretilirse o kadar sağlıklı tarımsal üretim yapılacağını dile getirdi. Bolca, “Tohumun sağlıklı olması, verim ve kaliteyi etkileyen temel faktördür.” dedi. Bolca, tohumla birçok hastalığın bulaşabildiğine dikkati çekerek, ekilecek tohumun sağlıklı olmasının tarımı doğrudan etkilediğini, tarlaya sağlıklı tohum ulaştırılmadığında rekoltenin düştüğünü, bu nedenle tohumların ekilmeden önce analiz ettirilmesinin büyük önem taşıdığını ifade etti. “Tohumu check up’tan geçiriyoruz” Türkiye’nin ilk tohum test ve fide merkezi olduklarını yineleyen Bolca, “Ayrıca Türkiye’de tohum ve fideyle ilgili analizlerin tümünün yapılabildiği tek merkeziz. Birçok test merkezi var ama bazısı hastalık tanılamada, bazısı genetik çeşitlilikte, fizyolojik analizlerde çalışırken, merkezimizde 17 çeşit analiz yapılıyor. Yan analizlerle bu sayı 100’e kadar çıkabiliyor. Dünyada var olan tüm analizler burada yapılabiliyor.” diye konuştu. Merkezin hem bireylere hem de kurumlara hizmet verdiğini anlatan Bolca, şöyle devam etti: “Merkezimizde tohum analiz isteklerinde tohumu check up’tan geçiriyoruz. Sadece hastalığına bakmıyoruz. Tohumlara hastalık testlerinin yanı sıra canlılık, patolojik, moleküler testler, saflık, GDO tanılama, dayanıklılık, güç, fiziki safiyet gibi testler yapıyoruz. Bu testlerin sonuçlarına göre rapor hazırlıyoruz. Üretici de bu sonuçlara göre hareket ediyor. Hastalıklı tohumların verimi düşük olduğu için bunu ekmekten vazgeçiyor. Merkezde tohumlarla ilgili sorunlara ilişkin projeler geliştirip çözümler üretiyoruz. Tohumculuk konusunda eğitimler veriyoruz. Tohumlarda belirlenen hastalıklara ilişkin de tedavi ve bunların giderilmesiyle ilgili önerilerde bulunuyoruz.” “Takas şenlikleri riskli” Prof. Dr. Bolca, son yıllarda çeşitli yerlerde tohum takas şenlikleri düzenlendiğini, katılımcıların ellerindeki tohumları takas ettiğini belirterek, “Burada, önemli riskler var. Hastalıklı tohumlar taşınmış oluyor. Takas edilecek tohumların, takas öncesi bizim gibi merkezlere getirilmesi, bunların hastalıktan ari olduğu belgelendiğinde bu işlemin yapılması daha sağlıklı olacaktır.” diye konuştu.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 130 - Mart 2018
5
Spor - sağılık
Batı Trakya kültürü Hamamönü’ne taşındı
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının (YTB) Türkiye Bursları ile başkentte öğrenim gören Batı Trakyalı gençler, Hamamönü’nde “Batı Trakya Kültür ve Tanıtım Günü” düzenledi. YTB iş birliğiyle Türkiye Bursları Hamamönü Ofisi’nde düzenlenen, gün boyu sürecek etkinlikte fırında makarna “pastiçio”, su, tuz ve un karışımının fırında pişirilmesinin ardından tereyağıyla tatlandırılan “kaşnika”, ince iki yufka arasına pirinç ve patates harcı konularak fırında pişirilen “klin”, Kavala kurabiyesi ve Gümülcine kahvesi gibi Batı Trakya mutfağına özgü yiyecek ve içeceklerin sunumu yapıldı. Etkinlikte yöresel kıyafetler, kültürel ürün ve eşyalar da sergilendi. Batı Trakya’yı kitaplarında anlattı Açılış törenine Batı Trakya’dan gelen, “Sabahsız Geceler”, “Aşk ve Göç”, “Benim Güzel Öykülerim” kitaplarının yazarı Vildan Serdar, sözlerine “Anavatanımın kalbinde olmak benim için çok güzel bir duygu. Özellikle böylesine müstesna bir etkinliğe bir yazar olarak Batı Trakyamı temsilen katılıyor olmam son derece onur verici.” diyerek başladı. Kitaplarının doğuş hikayesini anlatan Serdar, çocukluğunda aile büyüklerinden duyduğu muhacirlik dönemi anılarının eserlerinde büyük iz bıraktığını belirtti. Batı Trakya ve Rumeli topraklarından ayrılmak zorunda kalanların yollarda haydutlarla, Sırp, Yunan ve Bulgar komitacılarla ve salgın hastalıklarla mücadelesinin de kendisini çok etkilediğine dikkati çeken Serdar, kaleme aldığı, göç yolunda üç çocuğunu kaybeden “Ayşe Gelin”in hikayesini gözyaşları içinde anlattı. “Gönül coğrafyamızın en önemli kısmı Batı Trakya” YTB Başkan Yardımcısı Hüseyin Gündoğar da yazar Serdar’ın anlattığı hikayenin 650 bin göçmenin hikayesinden sadece biri olduğuna dikkati çekerek, “Sadece 650 bin göçmen değil, bu vatanda ne kadar insanımız varsa her birinin ayrı ayrı acı bir hikayesi var. Bu vatanın toprakları çok geniş. Gönlü ise topraklarından da geniş. ‘Gönül coğrafyası’ dediğimiz coğrafyanın en önemli kısmını da Balkanlar ve Batı Trakya oluşturuyor.” diye konuştu. Muhabir: Nazlı Yüzbaşıoğlu
Midesinde 106 kokain kapsülüyle yakalandı
Uyuşturucu kaçırmaya çalışan Brezilyalı kadın, midesinde 106 kokain kapsülüyle Hindistan’da yakalandı. Uyuşturucu kaçırmaya çalışan Brezilyalı kadın, midesinde 106 kokain kapsülüyle Hindistan’da yakalandı. Hindustan Times’ın haberine göre, 14 Mayıs’ta Indira Gandhi Uluslararası Havaalanı’nda ihbar üzerine yakalanan 25 yaşındaki kadının midesinde kokain dolu 106 kapsül olduğu tespit edildi. Kadının midesindeki kapsüllerin, Safdarjung Hastanesi’nde 20 Mayıs’a kadar süren laksatif tedaviyle boşaltıldığı belirtildi. Narkotik polisi, bunun bir kişiden çıkarılan en yüksek kapsül sayısı olduğunu açıklarken, 930 gram ağırlığındaki kapsülleri Sao Paulo’da yuttuğu sanılan kadına, uyuşturucuyu Yeni Delhi’de bir Nijeryalıya teslim etmesi talimatının verildiği kaydedildi. Polisin, kapsülleri teslim alması planlanan Nijeryalıyı aradığı ifade edildi. Muhabir: Gamze Türkoğlu Oğuz
Bulgaristan’da 13 bin aile okula göndermiyor
Yüksek İdari Savcılığı (VAP), Okul Öncesi ve Okul Eğitimi Yasası’nın gerekliliklerine uyulup uyulmadığını tespit etmek amacıyla ülke genelinde kontrol gerçekleştirdi. Kontrol, VAP tarafından bölge savcılarının belediye başkanlarının kontrol etmesi için yetkilendirilmesi yoluyla yapıldı. Belediye başkanları tarafından görevlendirilen yetkililer tarafından yapılan denetimlerde Okul Öncesi ve Okul Eğitimi Yasası’nın 347. maddesine göre aşağıda sayılan ihlaller tespit edildi. Halen zorunlu ilkokul veya okul eğitimine tabi olan çocuklarını anaokuluna veya okula kaydettirme yükümlülüğünü karşılamayan 4835 ebeveyn bulunmaktadır.
Ebeveynlerin, zorunlu okul öncesi eğitime tabi olan tam gün, yarım gün veya part-time programlı anaokuluna kayıtlı çocuklarının veya zorunlu okul eğitimine tabi olan tam gün, akşam, uzaktan veya kombine okul programlarına kayıtlı çocuklarının anaokuluna veya okula gitmesini sağlayamayan 8278 vaka tespit edildi. Okul Öncesi ve Okul Eğitimi Yasası’nın 124. maddesinin 2.fıkrası gereğince çocuklarının ilave derslere katılımını sağlayamayan 264 ebeveyn tespit edildi. Denetim bulguları doğrultusunda yetkili makamlarca 1173 ihlal tespit edildi ve 509 ceza kesildi. 62 vakayla ilgili savcılar, denetimleri yürütmek üzere yetkilileri görevlendirmeyen belediye başkanlarını yasallık denetimi prosedürü kapsamında bu konuda angaje ettiler.
İLESAM’da seçim heyecanı
Kısa süreli ama büyük ölçekli ziyaret oldukça verimli geçmiştir. Misafirlerimiz hoş gelmişler, safalar getirmişler. Ankara Türk Tarih Kurumu Konferans Salonunda 31 Mart 2018 günü gerçekleşen İlim ve Edebiyat Eserleri Meslek Birliği (İLESAM)’ın 15. Olağan Genel Kurul Toplantısı; Ankara başta olmak üzere yurt içinden ve yurt dışından birçok üyesi ile birlikte Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Sayın Prof. Dr Hüseyin YAĞMAN’ın da katılımı ile gerçekleştirilmiştir. “Divan Heyeti” nin oluşturulması ile başlayan Toplantı, İLESAM Genel Başkanı Sayın Mehmet Nuri PARMAKSIZ’ın birlik ve beraberlik mesajları ile Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Sayın Prof. Dr Hüseyin YAĞMAN’ın başarı dilek ve temennileri içeren açılış konuşmaları ile devam etti. Mali Tablonun İbrasının ardından bir dizi Tüzük değişikliğinin yapıldığı görülen Genel Kurul’da mevcut Başkan Sayın PARMAKSIZ’ın tek ve blok liste halinde adaylığı ile seçime geçildi. 31.03.2018
BULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. İsmail CİNGÖZ’ün de üye olduğu İLESAM Genel Başkanlık seçiminde; tek aday olmanın da verdiği avantajla OY BİRLİĞİ ile 5.defa yeniden 2 yıllık süre ile tekrar seçilen Mehmet Nuri PARMAKSIZ’a ve Yönetim Kuruluna BULTÜRK olarak bizler de başarılar dileriz. Oylama için salonda bulunan Sayın Prof. Dr. Halil AYTEKİN’e Sayın CİNGÖZ tarafından; BULTÜRK Derneği Genel Başkanı Sayın Rafet ULUTÜRK tarafından yayınlanan “Türk Dünyasında Bir Bulgaristan Türk’ü – Rafet Ulutürk- 50 Yıllık Mücadele” kitabını takdim edilmiştir. “TÜRK DÜNYASINDA BİR BULGARİSTAN TÜRKÜ:Rafet Ulutürk” isimli kitabı; İLESAM Gn. Bşk. Sayın Mehmet Nuri PARMAKSIZ Bey’e BULTÜRK Ankara Temsilcisi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/ Ms.C. İsmail Cingöz tarafından takdim edilmiştir.
Bulgaristan’da Tuna nehri üzerinde köprüler kurulacak
Meclis Genel Kurulunda milletvekillerin sorularını yanıtlayan Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanı Nikolay Nankov, “Yılsonuna kadar Tuna Nehri üzerinde yeni köprüler inşa etmek üzere proje tasarım hizmetleri sunacak bir şirketin kurulması bekleniyor” diye açıkladı. Bakan, proje tasarım hizmetleri sunacak şirket kurulmasına dair fikrin Ulaştırma, Bilgi Teknolojileri ve Haberleşme Bakanı İvaylo Moskovski ile birlikte ürettiklerini belirtti. Nankov, “Mayıs ayında Romanya Büyükelçisi ile görüşeceğiz ve bir ay içinde projelerin hazırlanması konusunda çalışacak bir grup oluşturacağız” diye bildirdi. Bakan,” Yatırımcılar tarafından ilgi gösterildiğinde Rusçuk, Silistre ve Nikopol şehirlerindeki köprüleri işletme imtiyazı verilmesi teklif edilebilir” diye bildirdi. Yatırımcılar tarafından en büyük ilgi Rusçuk
şehrinde ikinci Tuna köprüsü görüyor, Silistre şehrinde köprü inşasına yönelik proje ise 11en ileri aşamasındadır” diye sözlerine ekledi. Ülkenin yeniden bölgelendirilmesinin Avrupa Komisyonu ile ele alınıp alınmadığı sorusu üzerine Bakan, Bulgaristan’ın gelecek programlama dönemi için Avrupa Birliği’nin (AB) tüm ön koşullarını yerine getirmesi gerektiğine işaret etti. Onlardan birinin istatistiki bölge birimlerinin Eurostat’ın şartlarına uyması olduğunu belirten Nankov, bu nedenle Bölgesel Kalkınma Yasası’nda değişiklikler yapılacağını söyledi. Nikolay Nankov, milletvekillerini belirlenen süreden önce bu yılın ağustos ve eylül aylarına kadar Filibe ile Asenovgrad (İstanimaka) arasındaki yolun onarımının ve genişletilmesinin tamamlanacağından haberdar etti.
5
Oya CANBAZOĞLU
Devrilen Fincan
İlk yazıma başlarken; sizlerle Bir zamanlar dedemin biz torunlarına anlattığı VATAN ÖYKÜLERİ ni paylaşmak isterim.. Hatıralardaki bu öyküler, düşünce tarzımızı belirleyen ve bizi geçmişten bugüne bağlayan en önemli etken olmuştur. O, anlatmaya çok parlak bir benzetmeyle başlamayı severdi. “Bir küpe sirke koysan sirke kokar, su koysan su korur, pirinç doldursan böcek toplar” gibi tekerlemelerle söze girerken sanki anlatacağı olayı arar, gözümüze bakarak ilgimizi sorgulardı. Bir gün bize; Büyük Vali Mithat Paşanın Rusçuk (Ruse) Varna demiryolunu Osmanlı Devleti adına hizmete açılmadan önce nasıl kontrol ettiginii anlattı. Büyük bir yenilikçi, köklü bir reformist olan Mithat Paşanın 1822’de doğduğunu, mesleğinin sadrazamlık (başbakanlık) olduğunu, İstanbul’da dünyaya gelmiş olsa da, soy köklerinin Rusçuk’a dayandığını söyledikten sonra, asıl adına geldi.. Ve asıl adının Ahmet Şefik olduğunu, ama halk arasında Mithat Paşa olarak ünlendiğini, halkın ona Büyük Vali dediğini, özellikle de (kendi yaşadığı şehri) Varna tren garını inşa ettiren kişi olduğunu sanki övünerek gururla anlattı. Bahçemizdeki asmanın 2 çotuğu aynı cinsten olan “Hafızali” üzüm cinsini de Rumeli’ye O’nun getirdiğini, ihraç edilen ilk üzümlerin bu cinsten olduğunu özel olarak belirttikten sonra, beklediğimiz konuya geçmeden önce, onun bir de Osmanlı devletine Anayasa ve Anayasal düzen getiren büyük adam olduğunu söylemeden edemedi. Öykülerin girişinde Osmanlı Meclisinde 1876’da kabul edilen Kanun-i Esasi’nin, kanunların anası,yani bir Anayasa olduğunu açarken, “yasa sözünü” pek kullanmazdı ve hatta bir defasında “yasanın” bir “yalan” anlamına geldiğine bile değinmişti. Sesini yükselterek ve biraz da sanki gururlanarak anlattığı husus ise, Mithat Paşa’nın 1. Meşrutiyet’in ilan edilmesinde öncülük yaptığına vurgu yapmasıydı. Benim ve kardeşlerimin Meşrutiyet kavramının ne olduğunu bilmediğimizi bildiğinden olacak, sonradan öğrendiğime göre, “kanunların yani hukukun üstünlüğüne dayanan bir toplumsal düzen” demesi gerekirken, o sayfayı atlar ve “Hakk’ın adaletinden üstün yoktur” deyip uzunca soluklanırdı. 1864’te Rusçuk Valisi atanan ve 2 yıl bu görevde kalan Mithat Paşanın Osmanlı devleti topraklarında kurulan ilk demiryolu olan Rusçuk – Varna demiryoluyla yaşadığımız şehrimize gelişi dememin en fazla ballandırdığı öykülerinin başında geliyordu. Uzunluğu 223 km olan ve Deliorman’ı bir uçtan bir uca bir rüzgâr hızıyla geçen ilk tren seferi 7 Kasım 1866’da yolcu ve yük taşımacılığına başlamadan önce bir devlet komisyonu tarafından kabul edilmiştir. Devralan heyete Osmanlı tarafından, heyet başkanı olarak Rusçuk Valisi Mithat Paşa, inşaatı yapan İngiliz şirketi adına da Henri ve Trevor Bırklı kardeşler katılmıştır. Büyük Vali Mithat Paşa birinci sınıf vagona binip lüks kompartımanda yerini aldıktan sonra İngilizlerin beraberinde getirdiği hosteslere hitaben şöyle demiştir: – Biz bu yolculuğumuz boyunca her tren garında birer yudum Türk kahvesi içeceğiz, fincanlarımız hep dolu olacak. Biz bir yudum alınca hemen cezve ile gelip ilave yapacaksınız buyurmuştur. Teklif İngilizler tarafından da kabul edilince geleceğin sadrazamı şöyle devam etmiştir: – Giderken trenin yaptığı sarsıntı yüzünden fincanımdan kahve dökülürse kalitesiz işten doğan zarar ve ziyan isteklerimiz kabul edilecektir. İngiliz inşaat şirketi bu istekleri kabul edince, püfpüf düdük çalmış ve Varna istikametinde ilk tren seferi başlamıştır. Kiremit görünce duran tren yolcuları kahvelerini yudumlamış, fincanlara ilave yapılınca düdük yeniden çalmış, buhar lokomotifinin puflaması Deliorman’a hayat gücü taşımıştır. İlk ciddi sarsıntıya Deliorman’da bir manda neden olmuştur. Siren sesine kafa sallamakla cevap veren iri hayvan, rayların arasından çekilmemiş, gelen lokomotife “sen de kimsin” dercesine boynuz sallamıştır. Ani fren yapan makinist, fincandan dökülen kahve kaymağı beyaz örtüye sıçradığında, kendi kendilerine “nasıl olur” sorusunu sormakla kalmayan İngilizler, sebebiyet verdikleri rahatsızlıktan dolayı ince bir nezakete Büyük Vali’den özür de dilemişlerdir. Bu öykünün burasında soluklanmayı seven dedem, bizim de mandalarımız olduğundan, mandanın inatçı bir hayvan olduğunu anlatmayı atlardı ve Deliorman üzerinden tren yolculuğuna devam ederdi. Her defasında ilk trenin ancak 5 vagonu olduğunu, sonra bir de posta vagonu eklendiğini, daha sonraki yıllarda yolcu trenlerin en fazla üç adet yük vagonu da eklendiğini hatırlattıktan sonra, bizi Kardan tren garına götürürdü. (Burada Büyük Vali ve İngiliz heyeti Osmanlı topraklarında kurulan ilk tren garı lokantasında ilk kez bir resmi yemek yenmiştir. ) Öğleden sonra erişilen Şumnu garından sonraki durak Şeytancık’tır. Bu yerleşim yerinin ismi Hitrino olarak 50 sene sonra değiştirilmiştir. Devam edecek
6 Sayı 130 - Mart 2018 6
Bulgaristan Türklerinin Sesi Türk Dünyası
Şakir ARSL ANTAŞ 190. Askeri Saldırı,
kutsal geceye denk düştü
Konu: Suriye Barışından korkan ABD ve ortakları. 1992’de Yakın Doğu bataklığına batan Birleşik Amerika 14 Nisan 2018’de şafak sökerken 19. Hava saldırısını gerçekleştirdi. Kızıl Deniz ve Doğu Akdeniz’den ateşlenen Tomahawk fizelerine Fransa’dan ve Güney Kıbrısta’ki İngiliz askeri üssünden kalkan savaş uçakları kanatlarının altında taşıdıkları füzeleri Suriye’nin Şam ve Homs şehrilerine fırlattılar. Aynı anda fırlatılan ölümcül füze sayısının 110 olduğu bildirilse de 71 havada radara yakalandı ve imha edildi. C-300 ve C 400 gibi son model füze ve uçak savar sistemleri olmayan Suriye, Varşova Paktı yıllarında yani bundan 35 yıl önce satın aldığı Rus uçak ve füze savar sistemleriyle saldırıyı boşa çıkartmayı başardı. Bu defa Birleşik Amerika, İngiltere ve Fransayı da kendi düştüğü bataklığa çekebildi. Onlarda terörü destekleyenler, istediklerini cezayı kandıranlar ve egemen olma hevesini yenemeyenler arasında yer aldılar. 2014 yılının yaz aylarından bu yana Suriye topraklarında iki parallel savaş devam ediyordu. Bu savaşların birisi, Suriye’de nüfusun daha kalabalık olduğu Batı bölgelerde, Suni Arap asilerle devlet başkanı Başkan Beşer Asat arasında devam ederken, ikinci savaş hattı da sözüm ona İslam Devleti (DEAŞ) ile ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri arasında yürütülüyordu. Sözde DEAŞ yerin dibine gömüldü, fakat ABD ve müttefikleri bölgeden çekilmiyor. Varlıklarını ve egemen durumlarını biraz daha güçlü hissettirmek için Müslümanların kutsal saydıkları Kadir gecesinde Cumartesi sabahının şafağında 190. Askeri hava saldırısını gerçekleştirdiler. Füzelerinin dörtte üçü düşürülse de, saldırı emrini veren Başkan Trump “bundan fazlası yapılamazdı”, dedi. Yakın Doğu konusunda kafası iyice yıkanan Batı dünyasındaki orta ve kararsız alt kesim, Surye savaşının merkezinde Amerikayı görmekten sanki zevk alıyor. Suriye Savaşı zaten ABD ve müttefikleri tarafından dıştan kışkırtılan ve ateşlenen bir savaştı. Suriye halkını dize getirmeden ana hedef olarak gösterdiği İran’a füze gönderemeyen ABD, bu gidişle bölgede beyaz bayrak çekmek zorunda kalacak. Viyetnam ve Afganistan’dan sona Yakın Doğu’da da kendi mezarını kazmak üzere olan Vashington, şanını ve şöhretini gece saldırılarıyla yaşatmak ve halkın gözüne parlak yıldızlar ve zafer vaatleri serpmek peşindedir. ABD’nin kendi kadrolarıyla yarattığı DEAŞ planı patlasa da, ABD ve müttefikleri – Fransa ve İngiltere bölgeden çekilmek istemiyor. Suriye topraklarının % 30 emperyalizm ve cinayet ortağı yerli terör ortakları YPG ve PKK vb tarafından işgal altındadır. Onlar silah yıdığı işgal bölgelerinde kendi kantonlarını oluşturarak kalıcı yerleşmeye çalışıyorlar. Bu arada Urdün’deki 60 bin Suriyeli’nin kaldığı “Rukhban” kampı gibi merkezler de ABD tarafından eğitilenve silahlandırılarak çatışma hattına sürülen teröristler kazanıdır. Terörist üreten kuluçka makinası rolü gören bu kamplar Yakın Doğu ateşinin daha da ateşlenmesinde büyük rol oynuyor. 4 milyon sığınmacı ve savaş kaçağına kanat açan Türkiye Cumhuriyeti, Baş Komutan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde toprak bütünlüğü korunarak, Suriye’nin tüm terör örgütlerinden temizlenmesi, özgür ve demokratik bir rejim kurularak, sığınmacıların köy ve kentlerine dönmesi ve huzur sağlanması mücadelesinde öncü güçtür. Bütün dünyaya örnektir. 18 Mart 2018 tarihinde Türkiye Silahlı Güçleri (TSG) Genel Kurmay Başkanlığı Afrin’in kurtarildiğini haber verdi. Yöredeki 200 yerleşim yerinde Türkiye Cumhuriyeti ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bayrağı dalgalandı. Başarılı operasyonda, 3 603 terörist etkisiz hale getirildi. PKK ve PYD silahlı terör güçleri inlerinden çıkarıldı.1 000 km kare bölge kurtarıldı. “Zeytin Dalı” operasyonu ile Suriye kurtuluşunun birinci sayfası yazıldı. Bu operasyon, ABD ve batılı emperyalist güçler desteği olmadan PKK ve PYD güçlerinin her cephede hezimete ve yenilgiye mahküm olduğunu gösterirken, Afrin düştü, büyük toprak kaybına uğradılar. Bir ucu Akdeniz’e uzanırken, başkenti Rojava olması planlanan sözüm ona“Kuzey Suriye Demokratik Federasyon” adıyla sahneye çıkarılmak isteyen ve Suriye coğrafyası haritasını parçalayıp Tğrkiye Sınırına bir çıban başı dikme hayalleri yerle bir oldu. “Sırtı yere gelen yenilmeye doymaz” diye bir arasözümüz vardır. Yalan,dolan ve kışkırtıcı propagandaları devam eden PKK, PDE ve PYD gibi terör örgütleri şimdi “strateji değişikliği yapacaklarını” ve kurtarılan bölgelerde silahlı çete savaşlarını sürdüreceklerini ilan ediyorlar, sanki şimdiye kadar başka birşey yapıyorlardı.
Türkiye ile Afganistan arasında hava koridoru açıldı Ev hanımıydı çilek Kabil-İstanbul arasında faaliyete geçecek hava koridoru sayesinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi artacak. KABİL Afganistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin artması için hava koridoru açıldı. Başkent Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nda düzenlenen açılış törenine Afganistan Ticaret Bakanı Humayun Rasa, Tarım Bakanı Nasir Ahmad Durani, Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi Oğuzhan Ertuğrul, Türk Hava Yolları Kabil Müdürü Ahmet Uludağ ve davetliler katıldı. Törenin açılış konuşmasını yapan Ticaret Bakanı Rasa, Afganistan ile Türkiye arasındaki ticari iş birliğini arttırmak istediklerini belirtti. Afgan ürünlerinin Türkiye’de ilgi gördüğünü ifade eden Rasa, özellikle mermer taşlarına talep olduğunun altını çizdi. Türk iş adamlarına kolaylık sağlanacak Bakan Rasa, Türk iş adamlarına Afganistan’da yatırım yapmaları için kolaylık sağlanacağını söyledi. Kabil-İstanbul arasında faaliyete geçecek hava koridoru sayesinde iki ülke arasındaki ticaret hacminin artacağına dikkati çeken Rasa, ‘’THY ile bugün yapılacak ilk uçuşta
üreticisi oldu
toplam 15 ton halı ve kuru meyve gönderilecek.’’ dedi. Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi Ertuğrul da Afganistan ile Türkiye arasındaki dostluk bağının çok eskilere dayandığını, bu ilişkilerin Mustafa Kemal Atatürk ve Kral Amanullah Han döneminde daha da güçlendiğini vurguladı. Türkiye’nin her alanda dost ülke Afganistan’a yardım ettiğini ve etmeyi sürdürdüğünü dile getiren Ertuğrul, iki ülke arasındaki ticari ilişkileri de güçlendirmek için çaba gösterdiklerinin altını çizdi.
TDV 55 bin Kur’an-ı Kerim dağıtacak
Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Genel Müdür Yardımcısı Abdurrahman Çetin, «İnşallah 10 dilde, 17 ülke ve bölgede 55 bin Kuran-ı Kerim, ramazan çerçevesinde dağıtılmış ve kardeşlerimizle buluşmuş olacak.» dedi. TDV, «Hediyem Kuran olsun» projesi kapsamında, Sri Lanka, Kolombiya, El Salvador, Guatemala, Belize, Haiti, Panama, Şili, Ekvador, Peru, Malavi, Zim- Türkçe, Fransızca, İngilizce İspanyolca, babve, Gana, Kazakistan, Nahçivan Özerk Arapça, Kazakça, Azerice, Çevaca, Tamilce Cumhuriyeti, Suriye ve Kenya’da Müs- ve Kürtçe bastırılan 55 bin Kuran-ı Kerim, lümanlara Kuran-ı Kerim hediye edecek. 17 ülkede Müslümanlara ulaştırılacak.
Kongo’da Ebola salgınından ölenlerin sayısı 27’ye çıktı Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki (KDC) Ebola salgını nedeniyle 8 Mayıs’tan bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 27’ye çıktı. Yerel basındaki haberlere göre, Sağlık Bakanı Oly Ilunga, salgının ilk kez görüldüğü Bikoro kentinde bir hemşirenin de hayatını kaybetmesiyle 8 Mayıs’tan bu yana Ebola virüsü nedeniyle 27 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Ilunga, bilinen 49 ateşli ishal vakasının 22’sinde Ebola tespit edildiğini, 21’sinde kuvvetli belirtiler görüldüğünü, 6’sının da halen şüpheli durumda olduğunu belirtti. Sağlık Bakanı Ilunga, Twitter’dan paylaştığı mesajda, iki Ebola hastasının iyileşerek taburcu edildiğini belirtti. Diğer yandan, salgının en çok yayıldığı Mbandaka bölgesinde Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler ve Kon-
golu sağlık yetkililerinin katılımıyla Ebola’ya karşı aşı kampanyası başlatıldı. KDC Sağlık Bakanlığı, kentteki sağlık çalışanlarını ve hastalarla temas ettiği belirlenen 100 kişiye aşı uygulanmasının 5 gün içinde bitirileceğini açıkladı. DSÖ tarafından, ülkenin kuzeybatısındaki salgını önlemek için önceki gün bölgeye acil durum ekibi, ekipman ve 4 bin doz Ebola aşısı sevk edilmişti.
Bulgaristan’da “Bir KuşakB i r Yo l ” D e r n e ğ i k u r u l d u
Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Çin’in Bir Kuşak-Bir Yol (İpek yolu Ekonomi Kuşağı) projesine katılımı desteklemeyi amaçlayan ulusal dernek kuruldu. Bir Kuşak-Bir Yol Derneği Başkanı Profesör Zahari Zahariev kuruluş töreninde yaptığı konuşmada, derneğin kurulmasının çok önemli olduğunu dile getirdi. Zahariev, “Dernek, Bulgaristan’ın öteden beri Çin’le olan ilişkileri dış politikasındaki bir öncelik olarak gördüğünün bir göstergesi.” şeklinde konuştu. Çin’in Bulgaristan Büyükelçisi Zhang Haizhou ise, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin “Bir Kuşak-Bir Yol” planının
öncelikli işbirliği taraflarından biri olduğunu belirtti. Zhang ayrıca, “Bir Kuşak-Bir Yol” Uluslararası İşbirliği Zirvesi’nin önümüzdeki ay Çin’in başkenti Beijing’de yapılacağını hatırlatarak, Bulgaristan’daki bu derneğin tam zamanında kurulduğunu ifade etti. Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı AsyaPasifik Genel Müdürü Angel Orbetsov, yeni kurulan bu derneğin Bulgaristan ve Çin arasındaki ilişkileri geliştiren bir platfom haline gelerek, Bulgaristan hükümeti ile halkının “Bir Kuşak-Bir Yol” planını daha kolay anlamasında güçlü bir rol oynayacağını kaydetti.
Hatay’ın Hassa ilçesinde 3 çocuk annesi 32 yaşındaki Bozkurt, “Genç Çiftçi Projesi” sayesinde aldığı hibe desteğiyle oluşturduğu 5 dönümlük tarlada çilek üretmeye başladı. Hatay’ın Hassa ilçesinde yaşayan 3 çocuk annesi Öznur Bozkurt, “Genç Çiftçi Projesi” kapsamında aldığı hibe desteği sayesinde oluşturduğu 5 dönümlük çilek tarlası sayesinde ev hanımlığından üreticiliğe geçti. Yaklaşık bir yıl önce eşinin önerisi üzerine Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğüne giderek Genç Çiftçi Projesi’ne başvuran 32 yaşındaki Bozkurt, başvurusunun uygun görülmesi üzerine 30 bin lira hibe almaya hak kazandı. Aldığı destekle 5 dönümlük alana çilek eken Öznur Bozkurt, ürünlerini hasat etmeye başladı. Bozkurt, çilek yetiştirmenin hayali olduğunu ve bunu da devletin sağladığı hibe desteğiyle gerçekleştirdiğini söyledi. Daha önce ev hanımı olduğunu anlatan Öznur Bozkurt, “Ev hanımıydım. Genç Çiftçi Projesi’ni duydum. Eşim de ‘Öznur, bir başvur’ dedi. Ben de başvuru yapmıştım, o da çıktı çok şükür. Evdeki işimi yapıyorum, tarlaya geliyorum. Burada yakınlarımla birlikte çalışıyoruz, yine eve gidiyorum. Çileğin her işi zor. Günlük çalışıyorsun.” diye konuştu. Bozkurt, çileğin bakımında ve toplanmasında en büyük destekçisinin ailesi ve yakınları olduğunun altını çizerek, projeden aldığı maddi, yakınlarının verdiği manevi destekle güzel bir sonuca ulaştığını ifade etti. Kilogramı 3,5 liradan satıyor Çileğin alıcısının tarlaya gelip ürünü peşin para ödeyerek aldığını belirten Öznur Bozkurt, şöyle konuştu: “Aslında çileği ekerken endişeyle ekmiştik. Korktuğumuz gibi olmadı, para kazandırıyor. Talep gayet iyi. Biz toptan olarak veriyoruz. Ortalama toptan kilogramı 3,5 liradan gidiyor. Ev hanımıydım, kendi işimi kurdum. Çileğimle uğraşıyorum, bana çok iyi geliyor. Paramı da kazanıyorum.” Bozkurt, kadınların istediği zaman tüm zorlukların üstesinden gelebileceğini de dile getirerek, verilen desteklerden dolayı teşekkür etti.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 130 - Mart 2018
7
Aile Spor
ASELSAN Ücret Toplama Bulgaristan halkı pahalı ve kalitesiz gıda alıyor Sistemi Makedonya’da
Makedonya’da kurulan ASELSAN Ücret Toplama Sistemi kullanılmaya başlandı. Şirketten yapılan açıklamaya göre, savunma sanayisinde geliştirdiği güçlü teknolojileri, sivil alanlara da başarıyla entegre eden ASELSAN, bu alanda teknoloji ihracına devam ediyor. Makedonya’nın, Sırbistan ile Yunanistan sınırlarını bağlayan Koridor-10 Otoyolu üzerindeki yedi ücret toplama istasyonuna ASELSAN Ücret Toplama Sistemi kurulum çalışmaları devam ediyor. Çalışmalar kapsamında teslimatı tamamlanan Romanovce istasyonunda sistem kullanıma girdi. Kalan altı istasyondaki kurulum ve altyapı hazırlık çalışmaları ise farklı aşamalarda devam ediyor. Bu yıl içinde tüm istasyonların teslimi planlanıyor.
BULTÜRK Yayınları Ankara’da
BULTÜRK’ün Ankara Temsilcimiz Sn. İsmail CİNGÖZ dernek faaliyetleri içerisinde Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Sn. Rafet ULUTÜRK’ÜN BULTÜRK yayınlarından çıkan “TÜRK DÜNYASINDA BİR BULGARİSTAN TÜRKÜ:Rafet Ulutürk” isimli kitabı; dağıtmaya devam ediyor bu gün de Merkezi Ankara’da bulunan Dünya Yazarlar ve Aydınlar Derneği Başkanı Sayın Osman Baş Beyefendiye BULTÜRK Ankara Temsilcisi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/Ms.C. İsmail Cingöz tarafından takdim edildi. Haber ve Fotograf: Fatma AKSOY / BULTÜRK Ankara Temsilciliği
Bulgaristan’da genellikle aynı gıda ürünleri, Avrupa’ya kıyasla daha yüksek bir fiyata ve daha düşük kalitede sunulmaktadır. Tarım, Gıda ve Ormanlar Bakanlığı’nın yaptığı, Bulgaristan ve Avrupa piyasasında sunulan gıda ürünlerindeki “çifte standart” uygulamasına yönelik araştırmanın sonuçları bunu gösteriyor. Araştırma, Bulgaristan’da ve AB üyesi olan Almanya, Avusturya, İtalya ve Çek Cum-
huriyeti gibi ülkelerde aynı ticari markaya ait, 53 gıda ürününü ve içecekleri kapsayan toplam 106 numune üzerinde yapıldı. Örneğin, Bulgaristan piyasasında çocuk sütünde, palm yağı da dahil, bitkisel yağ oranının daha yüksek olduğu tespit edildi. Aynı zamanda Bulgaristan’da satılan daha düşük kalitedeki ürünler, Batı Avrupa’dakine yakın fiyata satılmaktadır.
Bulgaristan’da 257 şehirden sadece 25’inde nüfus artışı var
Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün (NSİ) 31 Aralık 2017 tarihi itibariyle şehirler ve cinsiyete göre nüfus verileri, beş il merkezi nüfusunun geçen yıl arttığını gösteriyor. 2017 yılında da nüfusu artmaya devam eden Varna, Veliko Tırnovo, Filibe ve Sofya şehirlerine Kırcaali de eklendi. Rapora göre geçen yıl toplam 257 şehrinden sadece 25’i nüfusunu artırdı. Bir karşılaştırma yapacak olursak, bu sayı 2016 yılında 23 idi. Onların dışındaki diğer 232 şehirde nüfus, farklı sayıda insanla azaldı. Geçtiğimiz yıl nüfusu 1000 kişiden az olan Bulgaristan şehirleri 1 şehir artarak, 6 oldu. Melnik, Macarovo, Pliska, Kiten ve Klisura’ya Brusartzi de eklendi. Verilere göre, 2017 yılında en büyük nüfus artışı Sofya’da kaydedildi. Başken sakinlerinin sayısı, bir önceki yıla göre 2391 arttı ve 1 238 438 kişiye ulaştı. Sofya’dan sonra, en büyük nüfus ar-
tışı 1789 kişi ile Filibe’de görüldü ve bununla şehir artık 345 213 kişilik nüfusa sahip oldu. Ülkenin en büyük üçüncü şehri Varna, nüfusunu 2017 yılında 677 kişi artırdı ve şehrin toplam nüfusu 335 854 kişi oldu. Veliko Tırnovo’nun nüfusu, ardı ardına ikinci yıl artış kaydetti. Geçtiğimiz yıl eski başkentin nüfusu 302 kişi arttı ve 68 780 kişiye ulaştı. Kırcaali, 2017 yılında nüfusunu 160 kişi artırdı ve bununla 43 182 kişilik nüfusa sahiptir.
Bulgaristan’da trafik kurallarına uymayanlara sert cezalar geliyor
Trafik Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, kırmızı ışıkta geçmek ve yaya geçidinde durmamaktan dolayı ehliyetin geçici süreyle geri alınmasını öngörüyor. Bugün kamuoyunda tartışmaya açılan kanun tasarısıyla ilgili Pazartesi tartışma toplantısı düzenleniyor. Herhangi bir ihlalden dolayı araç sürme yasağı süresi ek olarak belirlenecektir. Otoyollarda veya yüksek hızlı karayollarında karşı şeride geçmek, yollara araba yarışı düzenlemek ve katılmak, geçici süreyle giriş yasağı gösteren işaret levhasına rağmen yol kesimine giriş yapmak, bir yerleşim yerinde izin verilen azami hız sınırını saatte 50 km aşmak ve alkol veya uyuşturucu alındığı halde araç kullanmak için de ehliyetin farklı süreyle geri alınması öngörülüyor. Ayrıca iki yıl içinde üç veya daha fazla ceza kararı verilen sürücülerin
ehliyetine de geçici süreyle el konulacak. Ülkede adres kaydı bulunmayan, ceza fişi kesilen veya ceza kararı verilen yabancıların da ceza miktarını ödeyene kadar ehliyetine el konulacak. Lastik diş derinliği daha yüksek düzeyde olmalı. Değişikliklerle ayrıca daha yüksek düzeyde lastik diş derinliği zorunluluğu getiriliyor. Şimdiye kadar lastik diş derinliğinin en az 0,5 mm olması şarttı, şimdi ise en az 1,6 mm derinliğinde olması öneriliyor. 15 Kasım’dan 1 Mart’a kadar, tüm araçların lastikleri en az 4 mm diş derinliğine sahip olmalı veya diş derinliği 1,6 mm olan kış lastikli olmalıdır. Kışın arabada mutlaka kar zinciri bulundurulması gerekir. Karayolu Trafik Kanunu’nda en son yapılan değişikliklerle getirilen trafik kurallarının en ağır ihlalleri için verilen cezalarda değişiklik yok. Tartışmaların sürdüğü yeni sürücü-
lere maksimum ceza puanının üçte ikisi verilmesi hükmü kalıyor. Yeni Trafik Kanunu’na göre binaların yanında yayaların geçişi için en az 2 metre mesafe bulunduğu takdirde izin verilen 2,5 ton altı azami kütleye sahip motorlu araçların kalmasına ve park edilmesine izin verilecek. Yaya yürüyüş yollarından 21 metreden kısa mesafede ve yaya geçitli olmayan kavşaklardan 5 metreden kısa mesafede park etmek yasaktır. Otobüs yolcuları, araçta bulundukları takdirde emniyet kemerlerini takma zorunluluğu devam ediyor. Vinyet pulu olmadan yol kullanmanın cezası, aracın trafikten men edilmesi. Önerilen değişikliklere göre vinyet pulu olmadan yol kullanmanın cezası olarak aracın tescili bir ay süreliğine iptal edilecek. Bundan başka otomobiller için 300 leva miktarında olan para cezası da ödenecek.
Bulgaristan’da ailelerin yüzde 91’i kendi evinde, yüzde 3,6’sı ise kirada oturuyor Ulusal İstatistik Enstitüsünün (NSİ) 2017 yılına ilişkin verilerine göre Bulgaristan’da hane halkının büyük kısmı kendi evlerinde yaşıyor. Hanelerin yüzde 91,4’ü kendi evlerinde otururken sadece yüzde 3,6’sı kirada oturuyor. Kirada oturan hanelerin yüzde 1’i belediyeye ait konutlarda, yüzde 2,3’ü ise vatandaşlara ait evlerde yaşıyor. Hane halkının yüzde 5,1’i ev sahibi değil, ancak herhangi bir bedel ödemedikleri konutlarda yaşıyor. Hane halkının yüzde 9,1’i ikinci konut sahibidir. Özellikle 1990 yılından önce yapılan konutların payı yüksek – hanelerin yüzde 92,2’si bu tür evlerde yaşıyor. Bu konutların üçte ikisi 1961 ile 1990 yılları arasında inşa edilmiştir, eski konutların yüzde 19’u ise 1961’den önce inşa edilmiştir. Evlerin yüzde 7,8’i 1990’dan sonra inşa edildi.
yüzde 71,5 ve köylerde yüzde 52,3). Daha büyük evlerde (dört veya daha fazla oda ile) yüzde 21, 5’i şehirlerde ve yüzde 43,9’u kırsal alanlarda yaşamaktadır. Ülkede hane halkının yüzde 22, 4’ü garaja sahiptir (şehirlerde yüzde 18,3 ve köylerde yüzde 33,9). Yüzde 76,5’inin evlerinde elektrik, su, sıhhi tesisat, banyo ve tuvalet bulunuyor. Şehir ve köylerdeki konutların düzenlenmesinde önemli farklılıklar vardır. Köylerde evlerin yüzde 30,6’sı merkezi kanalizasyon sistemine sahipken, şehirlerde bu oran 3,1 kat daha yüksektir, yani yüzde 96,1’dir.
Konut içinde tuvaleti bulunan köylerdeki hanelerin yüzde 67,4’ünün, kasabalardaki hanelerin ise yüzde 97,1’inin konut içinde tuvaleti bulunmaktaÜlkedeki hane halkının üçte ikisi (yüzde 66,5) dır. Ülkede evlerin yüzde 18,7’si merkezi ısıtma sisiki ve üç odalı konutlarda yaşamaktadır (şehirlerde temine (buhar veya gaz) sahiptir.
Otomobil ve ev eşyası-Hane halkınn yüzde 51,2’si bir otomobile, yüzde 4,3’ü ise iki veya daha fazla otomobile sahiptir. Yüzde 14,7’si, finansal nedenlerle araba alıp bakımını yapamadıklarını, yüzde 33,8’i ise bir arabaya ihtiyaç duymadıklarını belirtmiştir. Uzun süre kullanılan eşyalardan en yaygını televizyondur, hanelerin yüzde 99,3’ü bir televizyona, yüzde 29,2’si ise iki veya daha fazla televizyona sahiptir. Yaygınlık bakımından ev eşyalarından ikinci sırada soğutma ekipmanları yer alıyor-ülkedeki hanelerin yüzde 98’i (şehirlerde yüzde 98,6 ve köylerde yüzde 98,1) bir buzdolabı ve / veya dondurucuya sahiptir. Çamaşır makinesi ve telefon kullanıcılarının (sabit veya mobil) payı da yaklaşık olarak aynı seviyededir, sırasıyla yüzde 92,9 ve yüzde 98,3’tür. Yalnızca sabit telefona sahip olanlar yüzde 4, 6 oranında, yalnızca cep telefonuna sahip olanlar ise yüzde 66,5 oranındadır
7
Nedim AKIN
İki Ölüm Yok
Konu: Rodopların incisi Kırcaali güzel şehir. Rodopların incisi Kırcaali’deyim. Zümrüt yeliş bir şehir! Gönül alan güzelliğin pırlanta taşları çiçekler! Akasyalar, kestaneler, öbek, öbek laleler, sedir ağaçlar sıra bozup birden açmışlar yollarca boydan boya. Esintilerle oynaşan Nisan Güneşi bahar kokuyor. Mest eden kokularıyla genizlere dolarken insanlara konuşuyor: Sıra bozduk. Ders olsun diye aynı günde açtık. Sevdiklerimiz için buradayız. Bize kana kana doyun, bizi birlikte görün, beraberliğimizi kucaklayın ve siz de bizim gibi olun diye geldik huzurunuza Kırcaali’de… Birlikteliğimiz hem ibret olsun hem de örnek olsun istedik. Kırcaali çiçekler içinde çok serdiği bir sakinini son yolculuğuna uğurluyor. Müzeyyen Durgudova’yı… Nüvvab’ın ala bölümünün son öğrencilerinden, Koşukavak’ta (Krumovgrad) ilk Türk okulunun kurucusu, Kırcaali Türk Pedagoji Okulunun Kurucu Müdürü Turgut Ragıbov’un sevgili gelini, Erdinç ve Ercan’ın annesi ve 4 torunun anneannesi Müzeyyen Hanım 86 yaşında hayata gözlerini yumdu ve Allah’ın rahmetine kavuştu. Bu büyük aile Kırcaali toplumuna Türklük mayalayan büyük çınarlardan biridir. Doğu Rodoplar’ın Türk öğretmen, şair, yazar ve toplumcuları, köylüden kentli olan kadınları, bu büyü yürekli ve fedakâr insanların iyiliğini görmüş, elinden su içmiştir. Merkez mezarlıktayız. Hıristiyan cesetler mezarlığın ana kapısından, Müslüman naaşlar yan kapıdan arkadan giriliyor. Mezarlık Bulgar Türk aynı avlu içinde bir yol var aralarında. Ana kapıdan girildiğinde kilise var bulgar kısmında o sebepten olacak herhalde arka kapıdan giriyor Müslümanlar. Türk mezarlara bakan yan yana çeşmeler, su sesini dinleyenler tepenin belinde, şehre ve içinden geçen Arda nehrine, deli deli esen rüzgârların su aynası oyununa bakıyor. Yan yana, sıra sıra taşları yıldızlı kabirler. Hepimize, her yere ve gökyüzüne aynı mesafede. Mezarlık dünü bugüne ve yarına bağlayan, herkesin baş eğdiği kutsal yer. Burada toprak çatlamış. Parça parça bugünkü toplum gibi! Biz yaşayanlara siz işte busunuz, diyor üzgün sesle ve son yol, hak ettiğiniz cennet beraberliği olduğuna göre, dört günlük hayatta kavga etmeye, bölünüp parçalanmaya, küs yaşamaya ne gerek var diye soruyor. Başka birilerin çıkarlarına uyup sinsi tuzaklarına düşerek birbirinize düşman olmaya değer mi ikazında bulunuyor! Toprak kayıyor. Aranızda anlaşıp birlik olmazsanız sizi bağrıma basmam diyor. Türklükten, Müslümanlıktan, geçmişinden, geleneklerinden, umutlarından kopmuş olanlar, nifak yaratanlar, yeryüzünde size yer yok, gelin şu çatlakları doldurun, bana sağının, diyor sanki! Bağrımda ayrı gayrı, menfaat çıkar, kıskançlık hırsızlık, fesatlık fitnelik, insan kayırma, ezme, gammazlama, kötüleme, hasta liderlik hırsı, tek milletli, tek uluslu, tek dilli devlet yok, ve daha ne kadar illet varsa orada, hiç birine yer yok burada. Ölü ve canlı Tüm diller konuşuluyor, herkes özgürlüklerin esri, telleri kopmuş sazlar durmadan çalıyor ve orada görmediğiniz renklerle açıyor çiçekler ve insanlar kardeş, birlikte yaşamaktan alıyorlar cesareti. Sevdikçe sevesin gelen, gördükçe göresin gelen, ışığın bittiği yerde şimşekler çakan bu dünyayı terk etmek çok zor. Doğa, yaşayanlara iyiliklerle güzellikler, ağaçların her birine yeşilden ayrı bir ton, goncalara tek tek renk seçip gönülleri ferahlatan kokular bahşederken, ölümü insanlara uygun görmesi hayata anlam veriyor. Gözler mezarlarda. Kırcaali gibi bir yerde neden ayrı kendilerine has Türk Mezarlığı yok diye düşünüyorum. Burada bile “En iyi yerleri kapışmışlar” geçiyor akıllardan. Her an sorguluyor bizi doğa. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsiniz diyecek dili sökülse, tuhaflaşıyor birden. Bir yanlış mı yaptım insanı yaratırken, yankılanıyor kabirlerin arasında! Yaşlılar kabirlere hayat suyu veriyor. Dua ediyor. Hafızlar El Fatiha okuyor. İşitilen ise sadece Amin… Yirmi birinci yüzyılda, bir önceki asırda verilen büyük ve sert mücadeleden yorulmuş Türkler yatıyor karşıda eski Kırcaali Merkez Türk Mezarlığında. Anıt taşlarını kem gözlerden korumak için kahraman lakabı yontulmamış güneşe bakan yüzüne, ama yerleri korunmuş.
8 Sayı 130 - Mart 2018 8
‘Balkanlar’da gençlerimiz Türkçe’yi unutuyor’
“9. Uluslararası Dergi Fuarı” kapsamında “Başka” adlı Balkan edebiyat dergisi tarafından “Balkanlarda Türkçe Dergi Yayıncılığı” paneli düzenlendi. Sirkeci Tren Garı içerisinde gerçekleştirilen panelde, Bulgaristan’da yayımlanan “Müslümanlar Dergisi” editörü Cemal Hatip, Balkan ülkelerinde Türkçe bir dergi çıkarmanın birçok zorlu şartlar altında olduğunu söyledi. Hatip, Balkanlarda Türkçe dergi okurunun az olduğunu belirterek, “Bulgaristan’da maalesef son zamanlarda Türkçe dersi verilmiyor. Okutulmadığı için de gençlerimiz Türkçe’yi unuttular. Az çok Bulgarca’dan da zamanla etkileniyoruz.” dedi. Bulgaristan’da Türkçe öğrenmeye karşı 1990’lı yıllarda daha yoğun bir ilginin olduğuna dikkati çeken Hatip, şunları kaydetti: “Bugün Bulgar okullarında 2 bin kişi Türkçe ya okuyor ya da okumuyor. Türkçe dili seçme ders çünkü. Seçmeli derslerde en az 12 kişi olması lazım, o dersin okutulması için ama çocuklar Türkçe yerine spor ya da resim derslerini seçiyorlar. Böyle olunca da hiç Türkçe dersi verilmiyor. Bu nedenle de Türkçe dini kitaplar okunmuyor, yazarlar yetişmiyor yani 20-30 yıl daha böyle giderse ortada Türkçe dili diye bir şey kalmayacak.” “Bulgaristan’da Türkçe bence son günlerini yaşıyor” Bulgaristan’da yayımlanan “Alev Kültür ve Edebiyat Dergisi” editörü Emel Balıkçı da, Türk edebiyatçılarının eserlerinin Bulgarca kitaplarda yer almadığını belirterek, “Kendi yazar ve şairlerimizin eserlerini çocuklarımız okuyamıyor, takip edemiyor. Kendimizi ifade edebileceğimiz bir medyamız da yok. Bulgaristan’da Türkçe bence son günlerini yaşıyor.” ifadelerini kullandı. Bulgaristan’da Türkçe eğitim veren okulların açılması gerektiğinin altını çizen Balıkçı, şöyle devam etti: “Çünkü bizim Türkçemiz, edebiyatımız yok oluyor, kültürümüz, geleneklerimiz ve adetlerimiz de aynı şekilde. Şunu söyleyebilirim ki siyasetçiler kendilerini çok yüksekte görmesinler, Bulgaristan’da en azından 1, 2 tane okul açsınlar. Böylece kendi dilinde eğitim alabilen çocuk, kendi edebiyatçılarını da sevebilecek, edebiyatçılarının eserlerini, kültürünü de sevecek. Biz şu an çocuklarımıza kendi dilini sevdiremiyoruz. Öyle ki nefret eder haldeler. Çünkü bütün eğitimini Bulgarca olarak alıyorlar.” “Makedonya’da 500 bine yakın insan Türkçe konuşuyor” Makedonya’da okuyucuyla buluşan “Köprü Dergisi”nin editörü, aynı zamanda Dünya Türkçe Dergiler Birliği Başkanı Mehmet Arif de Makedonya’da Türk nüfusunun 100 bine yakın olduğunu dile getirerek, “Fakat uzun yıllardır politik sebeplerden dolayı nüfus sayımı yapılmadığı için tam sayı bilinmiyor. Fakat şöyle düşünülüyor ki nüfusumuz 100 bin olmasına rağmen Makedonya’da 500 bine yakın insan Türkçe konuşuyor. Bunların çoğu da Arnavutlar.” diye konuştu. Arif, Bulgaristan’daki durumun aksine Makedonya’da son 10 yılda Türkiye’ye ve Türkçe’ye ilginin arttığına vurgu yaparak, bu duruma Türk dizilerinin etkisinin olduğunu ifade etti. “Bosna’da tek Türkçe yayın yapan dergi biziz” Bosna Hersek’te çıkan “Başka” dergisi editörü Enes Güler ise Bosna’da Türkçe dilinin elit bir konumda olduğunu söyleyerek, “Bosna Hersek’de bugün Türk nüfusu yok. Orada okuyan ve çalışan Türkler var. Türkoloji öğrencileri sadece Türkçe’ye merak duyuyor. Bunun dışında Bosna’da tek Türkçe yayın yapan dergi biziz. Orada Türkçe var olsun diye bu işe giriştik.” dedi.
Bulgaristan Türklerinin Sesi BULTÜRK ETKİNLİKLERİ
İnsansı robot Atlas artık doğada koşabiliyor
ABD’li robot şirketi Boston Dynamics’in ürettiği insansı robot Atlas’a, doğal ortamlarda koşabilmesini ve karşısına çıkan engelleri zıplayarak aşabilmesini sağlayan güncellemeler yapıldı. Şirketin YouTube sayfasında yayımladığı yeni videoda, Atlas’ın dış mekanda, yer yer eğimli olan çayırlık bir alanda koştuğu ve karşısına çıkan bir ağaç kütüğünü zıplayarak aştığı görülüyor. Sayfada yayınlanan başka bir videoda ise yine şirketin ürettiği “SpotMini” adlı, dört ayaklı, küçük bir köpeği andıran robotun bir ofis ve laboratuvar kompleksi içinde serbestçe dolaştığı görülüyor. Robot, dolaşırken yönünü kendi başına tayin edebiliyor. Şirket yetkilileri videoya koydukları açıklamada, SpotMini’nin bağımsız olarak hareket etmeden önce bir şirket mühendisi tarafından uzaktan kumanda edilerek alanda dolaştırıldığı ve bu sırada bölgeyi haritalandırdığını belirtti. Robotun bu verileri daha sonra bağımsız hareketi sırasında kullanmak üzerine hafızasına kaydettiği ifade edildi.
Atlas’ın açık alanda dolaştığı bölgenin daha önce hafızaya alınıp alınmadığına ilişkin ise bir açıklama yapılmadı. Şirket daha önce Atlas’ın kontrollü ortamlarda hareket ettiği, zıplayarak engelleri aştığı videolar yayımlamıştı. Yayınlanan bu videolardan birinde robot havada ters takla atıyordu.
keticinin mağdur edilmemesi, bilgilendirilmesi, model ve yöntemler geliştirilerek tüketicinin satın aldığı hizmet hakkında her türlü bilgiye anında ulaşması ve bu yolla kötü sürprizlerle karşılaşmasının önüne geçilmesi garanti altına alınmıştır.” diye konuştu. Bakan Arslan, işletmecinin abonelik nakli, iptali, bunun yeniden açılması gibi süreçlerde hakkaniyet esasıyla hareket etmesi, tüketicinin aldığı hizmetin karşılığı haricinde bedeller ödemek zorunda kalmaması için gerekli düzenlemelerin yapıldığını anlattı.
“GÖÇMEN NÜFUSA ELEKTRONİK HABERLEŞME HİZMETİ SAĞLANACAK”
Bilim adamları iç sesi yazıya dönüştürebilen aygıt geliştirdi
ABD’de, bilim insanları tarafından iç sesi algılayarak yazıya dönüştürebilen bir aygıtın geliştirildiği bildirildi. ABD’de bilim insanları, iç sesi algılayarak yazıya dönüştürebilen bir aygıt geliştirdi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) internet sayfasındaki açıklamaya göre, MIT’e ait
TRUMP GİTMEK İSTİYOR,
ABD GİDEMİYOR
Elektronik haberleşmede yeni dönem 28 Nisan’da başlıyor
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Arslan, 28 Nisan’da Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Tüketici Hakları Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesiyle, güncel tüketici ihtiyaçlarına cevap verecek pek çok hususun düzenlendiğini söyledi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, elektronik haberleşme hizmetleri kapsamında tüketici hak ve menfaatlerine öncelik verildiğini, gerekli hukuki ve teknik düzenlemelerin yapıldığını söyledi. Bu kapsamda hazırlanan “Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Tüketici Hakları Yönetmeliği”nin 28 Nisan’da yürürlüğe gireceğini ifade eden Arslan, yeni yönetmelikle güncel tüketici ihtiyaçlarına cevap verecek pek çok hususun düzenlendiğini dile getirdi. Yapılan düzenlemelerle abonelik sözleşme sürecinden başlayarak her aşamada uluslararası standartlarda hizmet sunulmasının sağlanacağını vurgulayan Arslan, “Hizmetin devamlı olması, zaruri kesintilerde dahi tü-
İsmail CİNGÖZ
Media Lab’ta geliştirilen ve “AlterEgo” adı verilen giyilebilir aygıtta, yanağa ve çeneye değen elektrotlar bulunuyor. Düşüncenin zihinde oluşturduğu ses olarak bilinen iç ses, gırtlakta insan gözüyle saptanamayan kas hareketlerine ve titreşime neden oluyor. Bu elektrotlar, iç sesin tetiklediği nöromüsküler (sinirkas) sinyalleri bir yapay zeka sistemine aktarıyor. Bu sistem de sinyalleri kelimelerle ilişkilendirerek yazıya dönüştüyor. Araştırma kapsamında, 10 kişide denenen AlterEgo’nun doğruluk oranı ortalama yüzde 92’yi buldu. Araştırmacılar bu oranın zamanla artacağını belirtiyor. Google’un sesi yazıya çevirme uygulamasının doğruluk oranı ise yüzde 95 civarında. Araştırmacılar, AlterEgo’nun saptayabildiği ve tanıyabildiği kelime sayısını artırma çalışmalarını sürdürüyor.
Milli savaş uçağı süper bilgisayarlardan çıkacak
TUSAŞ, başta Milli Muharip Uçak ve HÜRJET güçlendirdi. TUSAŞ, son olmak üzere yürütülen projelerin yoğun mühendönemde Türk savunma dislik hesaplamaları için yeni Yüksek Başarımlı ve havacılık sanayisi açıHesaplama Sistemi kurdu. Sistem sayesinde, bisından üstlendiği önemli lim ve mühendislik alanındaki yoğun hesaplaprojeler başta olmak üzere maya dayalı karmaşık problemler süper bilgisayürütülen çalışmaların aeyarlar kullanılarak çözülüyor. Türk Havacılık ve rodinamik, aeroakustik, Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ/TAI), Milli Muharip yapısal ve beka analizleri gibi yoğun mühendislik Uçak ve HÜRJET gibi projelerin yoğun mühen- hesaplamalarında kullanılmak üzere yeni Yüksek dislik hesaplamaları için teknolojik altyapısını Başarımlı Hesaplama Sistemi kurdu.
Bir süredir olacak mı/olmayacak mı? diye beklenen Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Suriye’ye müdahalesi 14 Nisan 2018 günü Fransa ve İngiltere’nin de fiili destekleriyle sabaha karşı Akdeniz’de konuşlu gemi ve denizaltılardan fırlatılan füzelerle gerçekleşmiştir. Bir yandan olabilirliği beklenirken diğer taraftan dünyanın irkilmesine sebep olan bu harekata Rusya’nın olası karşı müdahalesi ise III. Dünya Savaşı’nın kapılarını açabilecekken, korkulan olmamıştır. Rusya’nın fiilen olmasa da sözlü olarak protesto ederek, tekrarı halinde daha sert tepkilerle karşı konulacağını açıklaması uluslararası kamuoyunda restleşme olarak algılanmıştır. Şu husus unutulmamalıdır ki; ABD’nin Fransa ve İngiltere ile birlikte gerçekleştirmiş olduğu bu hava harekâtına gerekçe olarak gösterilen “Suriye rejiminin Doğu Guta/Duma ilçesine kimyasal saldırılar” gösterilmiş olsa da uluslararası hukuk açısından henüz kanıtlanmamıştır. Ayrıca ve en önemlisi de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve NATO üzerinden müşterek karar alınmamıştır. Böyle olmakla birlikte elbette ki kimyasal ve konvansiyonel silahlar başta olmak üzere hiçbir hal ve şekilde insanlığa karşı işlenen suçlar arasında yer alan soykırım hareketleri elbette kabul edilemezdir. Kimyasal silahla saldırıların ve yapıldıysa kimler tarafından gerçekleştirildiği uluslararası bağımsız komisyonlar tarafından kanıtlanmamışken bu füze harekâtı yapılıyorsa, konvansiyonel silahlarla yapılan ve binlerce masum sivilin katledildiği son yedi yıldan bu yana neden müdahale edilmemiştir? Sorusu ister istemez düşünülmektedir. ABD Başkanı Donald Trump’ın “Suriye’den çekileceğiz” açıklamasından hemen sonra Suriye’de yaşanan gelişmeler de bir dizi soru işaretleriyle doludur. Çünkü “Suriye’den çıkmak istemeyen ve çıkılmaması gerektiğine inanan ABD derin devletinin Başkan’a açıklamasının yanlış olduğunu ikna etmek için ve bir geri dönüş manevrası yapabilmesi için istenilen ortamı sağlayan Duma’ya kimyasal silah atılması ise en büyük soru işareti olarak orta yerde durmaktadır. Harekât yapılış şekliyle başarılı olup olmadığı tartışılır cinstendir. Dar kapsamlı ve kısa süreli olarak gerçekleşen saldırıların çok büyük oranda Rus füze sistemleriyle önlendiğinin duyurulması, Rusya tarafından verilen silahlarla oluşturulan Suriye rejimine ait hava savunma silahlarının, harekatta kullanılan silahlardan daha üstün özelliklere sahip olduklarının uluslararası basında çok geniş kapsamlı olarak yer alması ABD ve müttefikleri İngiltere ve Fransa’nın başarı iddialarını yalanlar cinsten olduğu görülmektedir. Harekat sonrası ABD’nin BM temsilcisi Nikki Haley’in “ABD askerlerinin Suriye’den çekilmeyeceğini” duyurması[1], İngiltere Başbakanı Theresa May’in de “Harekatın amacı rejim değişikliği ya da Suriye’deki iç savaş değil” açıklamaları[2] da uluslararası kamuoyunun dikkatlerinden kaçmamıştır. Operasyonun hemen ardından ABD, İngiltere ve Fransa’nın kimyasal saldırı iddialarıyla ilgili bağımsız bir araştırmanın yürütülmesi için BMGK nezdinde yeni bir girişim başlatması diplomasinin devam ettirilebilmesi çabası olarak algılanırken[3], meşruiyet tezlerinin de inandırıcılığını kanıtlamaya çalıştıkları şeklinde yorumlanabilir. Nikki Halley’in “Çekilmeyeceğiz” açıklamasına rağmen Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders’ten gelen açıklamada ise “En kısa sürede çekileceğiz” denilmiş olması[4] kafa karışıklıklarına sebep olmuştur. Fakat “Ekonomik kriz içerisinde bulunan ve mali veriler ışığında ABD’den başlayarak Avrupa’ya yayılacağı tahmin edilen daha ağır bir krizin beklendiği[5], ABD’nin yakın zamanda Ortadoğu’dan çekileceği beklenmekteyken bu harekât neden yapılmıştır?” sorusu esas olmalıdır. Bu eksende yapılan bazı değerlendirmelere göre; “(1) Rusya ile Batı dünyasını karşı karşıya getiren küresel bir ‘soğuk savaş’ çıkarmak, (2) İsrail ve Suudi Arabistan ile İran arasında bölgesel bir krizi devreye sokmak, (3) Türkiye’yi Suriye’de frenlemek için terör kartını yeniden alevlendirmek” şeklinde formüle edildiğini[6] görmekteyiz. Stratejik olarak bakıldığında ise Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla güney sınırlarını kontrol altına almasıyla birlikte Suriye’nin Haseke bölgesinde sıkışan PKK/ PYD/YPG terör örgütü rahatlatılmak istenilmiştir. En önemlisi de Suriye ve Irak petrolü ile doğalgazının İsrail üzerinden Akdeniz’e taşınabilmesi amacıyla ABD tarafından daha güneydeki El Bukemal’den Tedmur’a uzanan bir güzergâh üzerinden Akdeniz’e çıkabilmenin yollarının araştırıldığı anlaşılmaktadır. Zira Musul, Kerkük, Deyrizor, Haseke ve Humus petrolleri ile doğalgazları bölge dışına ağırlıklı olarak Tahran üzerinden pazarlanmaktadır. Coğrafi olarak İran ve Türkiye dışında alternatif bir güzergâh
ancak Badiye Çölü üzerinden Ürdün’e koridor açılabilmesi halinde sağlanabileceği hususunda ABD, Avrupa, İsrail ve Körfez ülkelerinin mutabık olduklarından[7] hareketle yeni bir koridor açılmaya çalışıldığı değerlendirilmektedir.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 130 - Mart 2018 BULTURK ETKİNLİKLERİ
9 9
10 Sayı 130 - Mart 2018 10
Bulgaristan Türklerinin Sesi Bulgaristan
AB’deki göçmenlerden en çok nefret eden Bulgarlar
Avrupa Komisyonunun yaptığı bir araştırmanın sonuçları, Bulgar halkının AB’deki göçmenlere karşı en az hoşgörülü davrandığını gösteriyor.
Katılımcıların sadece yüzde 15’i, göçmenleri mesai arkadaşı, doktor, komşu olarak veya ailelerine kabul edip etmemelerine dair soruyu olumlu bir şekilde cevaplamıştır. Bu göstergeye göre Bulgaristan, AB’de ilk sırayı alarak, göçmenleri toplumda kabul etme eğilimini gösteren nüfus kesiminin yüzde 17’lik olduğu Macaristan’ı bile geride bıraktı. Bulgarlar ve Macarlar, göçmenlere yönelik tutumlarında diğer Avrupalılardan keskin bir biçimde ayrılıyor. Ortalama olarak AB’de insanların yüzde 57’si göçmenlerle birlikte çalışmaya karşı değiller ve göçmenlerle tanışıklığı var. İspanya, İsveç, İrlanda, Portekiz ve Hollanda’da nüfusun üçte ikisi göçmenlere karşı olumlu bir tutum sergilemektedir. Genel ola-
rak Batı Avrupalılar, göçmenlere daha hoşgörülü bir gözle bakıyorlar, Doğu Avrupalılar ise daha şüphecidirler. 2015 yılında sığınmacıların çiçeklerle karşılandığı Almanya’da şimdi nüfusun sadece yüzde 55’i onlara iyi bir gözle bakıyor. Aynı zamanda Bulgarlar göç konusunda Avrupa’da en az bilgilendirilmiş durumdalar – sadece yüzde 17’si konu hakkında biraz bilgi sahibidir. Avrupa Komisyonu raporunda Bulgaristan’da kaç yabancının yaşadığı hakkındaki varsayımların yabancıların nüfusun yaklaşık yüzde 11’lik kesimini oluşturduğu yönünde olup, istatistiklere göre 8 misli yüksek bir oran verildiği belirtildi.
Türk dünyası ‘Türk tarihi’ dersinde buluşacak
ler ve tarihçiler katıldı.Toplantıda, “Ortak Türk Tarihi” ders kitabının taslağı değerlendirilerek, gerekli düzeltmelerin yapılmasının ardından kitabın son hali üzerinde mutabakat sağlandı.
Türk dünyasında ortak tarih bilinci oluşturmak amacıyla hazırlanan “Ortak Türk Tarihi” ders kitabının taslağı tamamlandı.
Kıdırali, yaptığı konuşmada, hazırlıklarına iki yıl önce başlanan ders kitabının oluşturulmasında Türk Keneşi’ne üye ülkelerin ilgili bakanlıklarının destek verdiğini belirtti.Kitap taslağının son hali üzerinde çalışmaların 3 gün sürdüğünü dile getiren Kıdırali, “Burada ortak karar aldık. Türk Keneşi ile TWESCO’nun ortak çalışması olarak kitabı Türk Keneşi’ne üye devletlerin cumhurbaşkanlıklarına ve eğitim bakanlıkları sunacağız.” ifadelerini kullandı. Kıdırali, kitabın pilot proje olarak Nazarbayev Entelektüel Okulu’nda okutulmaya başlandığını söyleyerek, “Çocuklarımızın ortak tarih bilincinde büyümeleri ve tarihimizi hep birlikte okuyabilmemiz için güzel bir proje tamamlandı.” diye konuştu.
Uluslararası Türk Akademisi (TWESCO) ve Türk Keneşi iş birliğinde, Türk dünyasında ortak tarih bilinci oluşturmak amacıyla hazırlanan “Ortak Türk Tarihi” ders kitabının taslağı tamamlandı.İlköğretim 8. sınıf öğrencileri için – “Bir sonraki çalışmamız ortak coğrafya olacak” hazırlanan ve 7 bölümden oluşan 15. yüzyıla Türk Keneşi Genel Sekreter Yardımcısı Ömer kadarki dönemi anlatan ders kitabının taslağına ilişkin nihai uzmanlar toplantısı, Kazakistan’ın Kocaman da gençlerin kendi tarihini doğru şebaşkenti Astana’daki Barış ve Uyum Sarayı’nda kilde öğrenmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, projenin gençlerin ortak tarih bilincinde düzenlendi. bir araya geleceğine inandıkları bir uygulama olAkademi Başkanı Darhan Kıdırali’nin başkan- duğunu bildirdi. Kocaman, “Bugün ortak Türk lığındaki toplantıya, Türk Keneşi’ne üye dev- tarihi yazıyoruz. Bir sonraki çalışmamız ortak letler Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve coğrafya olacak. Daha sonra ortak edebiyatlar Türkiye’nin eğitim bakanlıklarından temsilci- yazılacak.” dedi.
Paşayeva: Çocuklarınızı önce Avrupa’ya değil dede yurtlarına gönderin
Azerbaycan Milletvekili Paşayeva, “Birbirimizi daha da fazla güçlendirme düşüncesiyle çocuklarımızı büyüteceğiz. Anne babalar, lütfen paranız olduğunda çocuklarınızı önce Avrupa’ya değil ilk önce dede yurtlarına gönderin.” dedi. Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, Aydın Efeler Belediyesince yapımı tamamlanan “Bakü Parkı ve Hocalı Soykırım Anıtı”nın açılışına katıldı. Burada konuşan Paşayeva, Türkiye ile Azerbaycan’ın sevinç ve acılarının ortak olduğunu belirterek iki ülkenin birlik olduğu zaman düşmanlarının güçlü olmasına rağmen zafer kazanabildiğini, bunun en büyük örneğinin de Çanakkale Zaferi olduğunu söyledi. Azerbaycan’ın kuruluşunda da aynı birlikteliğin olduğuna işaret eden Paşayeva, şöyle devam etti: “Nerede doğduğumuz fark etmez. O vatanın bir yerinde acı oldu mu ‘Biz buradayız’ demeyi başarmalıyız. Sevincimizi de acımızı da paylaşmalıyız. Çocuklarımızı da böyle yetiştirmemiz gerekir ki bu parkta oynayan çocuklarımıza ‘Aslında Bakü, Azerbaycan hiç de uzakta değil’ diyebilmeliyiz. O yüzden gençlerimizi bu bilinçle yetiştirmeliyiz. Biz bu coğrafyadaki en büyük
milletlerinden biriyiz ama maalesef ki bu coğrafyada en fazla üzüntüsü, acısı olan milletlerin önünde de biz geliyoruz.” Azerbaycan ne kadar vatanımsa Türkiye de öyledir. Azerbaycan için nasıl canımı vermeye hazırsam Türkiye için de gözümü bile kırpmadan canımı vermeye hazırım. Çünkü burası benim de vatanım. Buranın ayağına değen taş beni üzer. Azerbaycan Cumhurbaşkanının son verdiği mesajlarda da bu vardı. ‘Türkiye’nin gücü bizim gücümüzdür. Türkiye ne kadar güçlenirse biz ve Türk dünyası da o kadar çok güçlenir.’ demişti. Birbirimizi daha da fazla güçlendirme düşüncesiyle çocuklarımızı büyüteceğiz. O yüzden annelerimiz çocuklarımızı bu parka getirsin, görsünler anlatsınlar. Hocalı’da sadece Türk oldukları için o soykırımı anlatın. Demeyin ki ‘Sayın vekilim benim o kadar uçak param yok.’ Bir gömleği, bir ayakkabıyı, ceketi az al bin otobüse ‘Dede toprağımı görmeye gidiyorum’ deyin. Birbirimizi daha yakından görüp samimiyet kurmalıyız. Anne babalar, lütfen paranız olduğunda çocuklarınızı önce Avrupa’ya değil ilk önce dede yurtlarına gönderin.”
Emeklilerin yüzde 70’i, ikinci bir emekli maaşı alacak
Mali Denetim Komisyonu raporuna göre bireysel emeklilik sisteminden emekli olan vatandaşların emeklilik hesapları, onların yüzde 70’inin, 2021 – 2027 döneminde 30 ile 50 leva arasında değişen ikinci bir emekli maaşı alacaklarını gösteriyor. Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kamuoyunda tartışılması üzere bu ödemelerin ne şekilde yapılacağına dair önerilerde bulunduğu Ek Zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortasını Ödeme Aşamasını Düzenleme Konseptine ilişkin taslak metni yayınladı. 1960-1965 yılları arasında doğan, ikinci bir emekli maaşı alma hakkına sahip olacak vatandaşların ancak yüzde 20’si, 50 ile 100 leva arasında aylık ücret alacaklar. Geçen yıl sonu itibariyle onların hesaplarında 4 600 ve 10 00 leva arasında değişen bir tutar birikti. Bakanlık, zorunlu bireysel emeklilik sisteminden emekli olma hakkı olan vatandaşların, vefat ettiklerinde eşi veya çocuklarına bağlanma hakkı olmaksızın ömür boyu emekli maaşı
alma veya vefat ettiklerinde eşi veya çocuklarına bağlanma hakkı doğan ömür boyu emekli maaşı alma arasında seçim yapmalarını öneriyor. Emeklilik Sözleşmesi’nde ödeme süresinin 5,10 veya 15 yıl olduğu belirtilmişse, bu dönem içerisinde vatandaş ölürse, eşi veya çocukları bu sürenin sonuna kadar ödenmesi gereken miktarı alacaklar. Üçüncü seçenek ise zorunlu bireysel emeklilik sisteminden emekli olma hakkı olan vatandaşların vefat ettiklerinde eşi veya çocuklarına bağlanma hakkı doğan emeklilik tutarının programlı bir şekilde geri ödenmesidir. Ancak bu seçeneğin tercih edilmesi, bireysel emekli maaşının sigorta asgari emekli maaşının yüzde 20’si tutarında olması halinde mümkün olacak. Emekli olmadan beş yıl önce vatandaşların, bireysel emeklilik fonu hesaplarında biriken tutarları Ulusal Sigorta Enstitüsü Emeklilik Fonu’na aktararak tam miktarda bir emekli aylığı almayı seçme hakkı olacak.
Geçen yıl evlenen çift sayısı, son 13 yılda en yüksek oranda
Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün (NSI) 2017 yılında demografik süreçlere dair yaptığı anket sonuçları, geçen yıl Bulgaristan’da evlenen çift sayısının son 13 yıldaki en yüksek orana sahip olduğunu göstermektedir. 2017 yılında, 2016 yılına göre 1790 fazla olan toplam 28 593 resmi nikah kıyıldı. Evlenme oranı, 1000 kişi başına yüzde 4’dür. Bu oran, oranın yüzde 4, 3 olduğu 2005’ten bu yana en yüksek seviyededir. Tüm resmi evliliklerin dörtte üçü şehirlerde yaşayanlar arasında yapılmıştır. Erkeklerde ve kadınlarda ortalama evlenme yaşı sırasıyla 31, 4 ve 28, 4 yaştır. 1 000 kişi başına en çok evlilik düşen iller Razgrad (Hazargrat) ve Dobriç (Hacıoğlu Pazarcık), en az evlilik düşen il ise Vratsa’dır. 2017 yılında boşanma sayısı 10 411 olup, 2016 yılında kaydedilenlerden 192 daha düşüktür. Sonlandırılana kadar evliliğin ortalama süresi 15,8 yıldır. NSİ, doğum oranlarında düşüş olduğunu bildirdi. 2017 yılında ülkede, 2016 yılına göre
1029 daha az olan 64, 359 tane çocuk dünyaya geldi. Doğum oranı, Sliven (İslimye), Sofya, Stara Zagora (Eski Zağra) e Filibe illerinde en yüksektir. En düşük oran ise Gabrovo ve Vidin illerinde görülmektedir. Ölen kişilerin sayısı artmaya devam ediyor. Geçen yıl 109 791 kişi ölmüştür. Bu sayı, 2016 yılına göre 2211 kişi daha fazladır. Bulgaristan’da toplam ölüm oranı, Avrupa ülkeleri arasında en yüksek düzeydedir. 2015-2017 döneminde 74,8 yıl olan beklenen yaşam süresi, bir önceki döneme göre (2014-2016) ortalama 0,1 yıl artmaktadır. 2017 yılı itibariyle Bulgaristan nüfusunun yaş ortalaması 43,6 olarak açıklandı.
AB’de ölümlü kazalar en çok Bulgaristan’da oluyor
BNR’ye verdiği demeçte AB Komisyonu Sözcüsü Enrico Brivio, bu hafta alınan verilere göre 2017 yılında ölümle sonuçlanan trafik kazalarının sayısında yüzde 4 oranında düşüş kaydedilmesine rağmen Bulgaristan’ın AB ülkeleri arasında trafik kazası sonucu hayatını kaybeden kişilerin sayısı açısından önde gittiğini belirtti. Bu durumun esas sebepleri, eski araçlar, yol şebekesinin gelişmiş olmaması ve araç iyileşme var, ancak kaza sonucu ölen kullanma kültürünün düşük olması- motorlu taşıt aracı sürücülerinin sayısı dır. Sözcünün sözlerine göre yaya ve olağanüstü derecede büyüktür. bisiklet kullananlara ilişkin verilerde
Bulgaristan nüfusu 10 yılda 416 binden fazla azaldı
Eurostat’ın Avrupa Birliği’ndeki demografik eğilimleri gösteren analizine göre Bulgaristan’ın nüfusu 10 yılda 416 bin kişiden fazla, yani yaklaşık Burgas ili nüfusu kadar azaldı. 2007 yılında ülkemizde vatandaşların sayısı yaklaşık 7 518 bin iken, 2017 yılında 101 859 oldu. Ulusal İstatistiğin tahmini verilerine göre demografik sürecindeki olumsuz eğilimler 2020 yılında da devam edecek ve Bulgaristan nüfusu 7 milyonun altına inecek.
En Ucuz tatil ülkesi Bulgaristan, ikincisi Türkiye
İNGİLTERE’DE yayınlanan Business Insider’dan Alison Millington İngilizlerin gidebileceği herşey dahil sistemi uygulayan 10 ülkedeki fiyatları araştırdı. Araştırmaya göre her şey dahil fiyatların en ucuz olduğu ülke Bulgaristan, O’nu ikinci sırada Türkiye izliyor. Araştırmaya göre Bulgaristan’da kişi başına bir haftalık her şey da-
hil fiyatı 459 Pound. Türkiye’de ise bir haftalık her şey dahil fiyatı kişi başına 464 Pound. Her şey dahil ile bir haftalık tatilin en pahalı olduğu ülke ise Hırvatistan. Hırvatistan’da bir kişilik bir haftalık her şey dahil tatilin fiyatı 636 Pound. Pound bazında her şey dahil bir haftalık tatilin ülkelerdeki fiyatları ise şu şekilde:
Bulgaristan: 459, Türkiye: 464, Morocco: 471,
Malta: 484
İspanya: 502,
Yunanistan: 518,
Mısır: 519,
Portekiz: 596,
Kıbrıs Rum Kesimi: 596, Hırvatistan: 636.
Bulgaristan Türklerinin Sesi 11 Sayı 130 - Mart 2018 YAŞAM
Gülbiye Çalışkan,
Türkiye’de tedaviler ücretsiz
Manisa Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ndeki diş tedavisinden ücret alınmadığına bir türlü inanmayan Bulgaristan uyruklu Gülbiye Çalışkan, ‘tedavi ücreti’ diyerek mendilin içinde gizlice para bıraktı. Türkiye’de yaşayan oğlunu ziyarete gelen 65 yaşındaki Gülbiye Çalışkan, Bulgaristan’da diş tedavisi pahalı olduğu için Manisa’da Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesi’ne gitti. TEDAVİNİN ÜCRETSİZ OLDUĞUNA İNANAMADI, GİZLİCE 400 LİRA BIRAKTI Çalışkan, tedavisini yapan doktor Nalan Erol‘a tedavi bedelini vermek istedi. Çifte vatandaş olduğu için tedavisinin ücretsiz olarak yapıldığı, herhangi bir ücret ödemek zorunda olmadığı belirtilmesine rağmen ikna olmayan Çalışkan, kimseye fark ettirmeden mendile sarmış olduğu 400 Türk lirasını masanın üstüne bırakıp çıktı. TEMİZLİK ESNASINDA FARK EDİLDİ Masaları temizleyen görevliler, parayı bulunca hastane yetkililerine durumu bildirdi. Hastanenin güvenlik kameralarını inceleyen görevliler, paranın Gülbiye Çalışkan tarafından masaya bırakıldığını tespit etti. Durumu öğrenen Başhekim Barış Kaya, hastane müdürü Yüksel Ülker ve Dr. Erol ile hem parayı teslim etmek hem de hastayı kontrol amacıyla Çalışkan’ı evinde ziyaret etti. “PARAYI TEDAVİNİN İLK TAKSİDİ OLARAK BIRAKMIŞTIM” Ödenen paranın devletin hizmetlerine karşılık olduğunu belirten ve geri almak istemeyen Çalışkan’ı, Başhekim Kaya, Türkiye’deki sağlık sistemi hakkında bilgi vererek parayı geri alması konusunda ikna etti. “BULGARİSTAN’DA SAĞLIK HİZMETLERİ ÇOK PAHALI” Yapılan ziyaretten memnun kalan Çalışkan, Bulgaristan’da yaşadığını, Türkiye’de yaşayan oğlunu bazen ziyarete geldiğini belirtti. Bulgaristan’da sağlık tedavisinin çok pahalı olduğunu söyleyen Çalışkan, şöyle konuştu: “Bulgaristan’da tedavi ücretleri pahalı, ben de çifte vatandaş olduğum için Türkiye’de tedavimi yapmak istedim. Bedava olduğunu bilmiyordum, yanımda olan parayı bıraktım. Parayı tedavinin ilk taksidi olarak bırakmıştım, geri kalan ücreti daha sonraki randevuda verecektim ama sonra öğrendim ki Türkiye’de sağlıkta diş tedavisi ücretsiz yapılıyor. Bayağı sıkıntı oldu, zahmet oldu. Doktor bana anlatırken ben anlamamıştım.”
11
Bulgaristan’da her üç kişiden biri, yoksulluk riski altında Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisinin (Eurostat) 2017’de AB’de ciddi maddi yoksunluk çeken kişilerin payına ilişkin analizinden elde edilen verilere göre, Bulgaristan nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u, ya da neredeyse her üç kişiden biri ciddi bir yoksulluk riski altında yaşıyor. Ciddi maddi yoksunluk yaşayan kişi oranı, AB içinde ortalama yüzde 6, 7 seviyesindedir. Eurostat verileri, buna rağmen ülkemizin sosyal politikasında önemli bir büyüme kaydettiğini gösteriyor. Çünkü 2010 yılında ülkemizde ciddi maddi yoksunluk içindeki insanların payı yüzde 46 iken geçen yıl için bu pay yüzde 30 olarak bildirildi. Ülkenin nüfusuna bağlı olarak rakamlar, 2010 yılında yaklaşık 3,5 milyon Bulgar’ın maddi yoksunluk içinde yaşadığını gösteriyor. Oysa 2017 yılında ciddi maddi yoksunluk yaşayan kişi sayısı yaklaşık 2,1 milyondur veya 1,4 milyon kişi azalmıştır. Ulusal İstatistik Enstitüsü’ne (NSİ) ait güncel verilere göre Bulgaristan’da yoksulluk veya maddi yoksunluk açısından ciddi risk altında yaşayanların payı, 65 yaş ve üzerindeki Bulgarlar arasında en yüksek seviyededir. Bu yaş grubundaki vatandaşlarımızın yaklaşık yüzde 46’sı, ya da yaklaşık 670 bin kişi söz konusudur.
Yoksulluk veya maddi yoksunluk çeken ikinci grup vatandaş 17 yaş altı kişilerdir. Onların sayısı yaklaşık yüzde 42 veya 550 bin’den fazla kişidir. Çalışma çağındaki 18-64 yaşlarındaki Bulgarlar arasında yoksulluk riski yüzde 37’dir. Verilere göre 2017 yılında 33 milyon Avrupalı, ya da AB vatandaşlarının yüzde 6,7’si ciddi maddi yoksunluk yaşadı. En düşük maddi yoksunluk seviyeleri aşağıdaki üye devletlerde kaydedilmiştir: İsveç (yüzde 0,8), Lüksemburg (yüzde 1,6), Finlandiya (yüzde 2) ve Hollanda (yüzde 2,6). Ölçeğin diğer ucundaki maddi yoksunluk çeken insanların en yüksek oranına sahip olan AB ülkeleri şunlardır: Bulgaristan – yüzde 30, Yunanistan – yüzde 21, Romanya – yüzde 19, 4 ve Macaristan – 14, 5. AB’de ciddi maddi yoksunluk içinde bulunan kişilerin en yüksek payı, bir yaşlı bulunan hane halkları arasında kaydedilmiştir. Onların payı yaklaşık yüzde 10 seviyesindedir. Çocuklar bulunan yaşlı hane halkları arasında maddi yoksunluk çekenlerin payı, yüzde 14 ile daha da yüksektir.
Engelli yaşlılara destek için yeni 74 sosyal merkez kurulacak Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakan Yardımcısı Denitsa Nikolova, belediyelerde görevli uzmanların katılımıyla düzenlenen basın toplantısında, “Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanlığı (MRRB), ülkedeki 29 ilçede demans hastalığı olan kişilere destek için 6 günlük bakım merkezi ve mental retardasyon (zeka geriliği) ve ruhsal bozuklukları olan yaşlılara destek için 68 bakım merkezin inşasına 41 milyon levanın üzerinde yatırım yapacak” diye açıkladı. Nikolova, “Tedbir, savunmasız grupların entegrasyonuna yönelik sosyal politika olarak hükümetin başlıca öncelikleri arasındadır. Bu sayede risk altındaki çocukların ve engelli yaşlıların uygun bir şekilde entegre olmalarına ve
Bulgaristan halkına göre dağ ürünleri daha sağlıklı ve organik Vatandaşımızın %60’ı “dağ ürünü” terimin yürürlüğe konmasının kesin taraftarıdır. %27’si, bunun daha etkili olacağını düşünürken, sadece %3 oranı karşı çıkıyor. Avrupa Parlamentosu Bulgaristan milletvekili Momçil Nenkov’un isteği üzere AFİS ajansı tarafından yapılan anket sonuçları bunu gösteriyor. Momçil Nenkov’a göre, “dağ ürünü” terimin uygulanması, Bulgaristan’ın dağlık bölgelerinde yaşayan toplumların yararına olacaktır. Nenkov “Bu terimin Bulgaristan’da yürürlüğe konma şansı çok yüksektir ve bunun yılın sonuna kadar gerçek olmasını bekliyorum” dedi. Ankete katılanların %94’ü dağ ürünlerini daha sağlıklı ve organik olarak kabul ediyor.
Momçil Nenkov “ Bulgaristan toprağının %40’ı dağlık bölgelerine düşüyor ve dağlık bölgelerde kapalı üretim zincirinin gelişmesine yardımcı olabaliriz” diye konuştu. İtalya, Farnsa, Avusturya ve Romanya da “dağ ürünü” kalite terimini tartışma aşamasında bulunuyor.
Siyasi ve Aktüel Gazete
BULTÜRK - Dünyada’ki Temsilcilerimiz www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47
İmtiyaz Sahibi Rafet ULUTÜRK
Haber Sorumlusu:
D r. N e d i m B İ R İ N C İ
Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü:
Av. Hasan MOLLAOĞLU
Alptekin CEVHERLİ
İstihbarat Müdürü:
Hüseyin Y I L D I R I M
Yazı İşleri Müdür Yardımcısı İbrahim SOYTÜRK
Eğitim Sorumlusu:
Aynur FİLİZ
Kültür-Sanat:
Avşin B A L K A N
Genel Yayın Yönetmeni Abidin KARASU
Spor Müdürü:
Serkan YILDIZ
İnternet Müdürü:
M u h a m m e t U LU T Ü R K
Halkla İlişkiler:
N e r i m a n E . K A LY O N C U O Ğ L U
Reklam Müdürü:
Seydullah H A L A Ç
Yazı İşleri Müdürü
Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR
Yayın Danışmanları:
Nedim AKIN
İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı
Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Tel: 0212- 5 11 6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Prof. Dr. Hayati DURMAZ Akademi Yayıncılık A.Ş. Prof. Dr. Seçkin DİNDAR Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Dr. Erdal KARABAŞ Yazarlar yazılarından sorumludur. Metin KARAN w w w. b u l t u r k . n e t / w w w. b u l t u r k . o r g
Avusturya -Viena Almanya-Köln: Amerika-New York Belçika-Antwerpen İspanya-Madrid Kazakistan İsveç İngiltere London
: Osman BÜLBÜL : Ünal G A Z İ : Alaattin Gokay : Nevin BEYTULLAH : Hüseyin Hasan : Türkistan: Erkan : Seval ÖZTÜRK : Ridvan Akay Riko
B u l g a r i s t a n - Te m s i l c i l e r i Sofya:
Hikmet EFENDİEV
Blagoevrad:
Bülent MURADOV
Kırcaali: Ardino: Cebel: Plovdiv:
Mehmet TEFİK Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET İsak Yusuf KARAALİOĞLU
Smolyan:
Rufat FELETİ
Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Loveç: Pleven: Razgrad
Emine BAYRAKTAROVA Rafet RODOPLU Levent RASİM
Silistra:
Nermin ÇAKIR
Dobriç:
Sebahattin AYYILDIZ
Ruse
Varna:
Zeki
İsmail
Mustafa İSMAİL
T Ü R K İ Y E -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ
İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi İst. Sultangazi: ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Küçükçekmece İst. Eyüp
Kocaeli:
Bursa-
- Bursa Yıldırım: - Bursa-Hürriyet: - Bursa-Yenibağlar: - Bursa-İnegöl İzmir- - İzm. Sarnıç: - İzm. Görece: - İzm. Buca: Edirne: Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :
Sabri İSKENDER Nedim BİRİNCİ
Raziye ÇAKIR Murat AKÇALI Vildan ARDA Halil Zeytinb Ekrem SÜZEN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Hasan H.KÖK Müjgan DENİZ
Alptekin CEVHERLİ Ayşe HOCAOĞLU Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM Kenan ÖZGÜR Durmuş HATİPOĞLU Mümin GÜNEY Şevket YILMAZ Nadir ADLI Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK
MEVSİM ARTIK SONBAHARA
Yazan: Mustafa Bayramalı – avukat, araştırmacı yazar. Konu: Köyüm, kökenim ve bendeniz. Birkaç aydan beri Kırcaali İl Hastanesinin Yoğun Bakım bölümünde ikinci ay yatıyor. Yukarıdaki başlıkla 2015’te çıkan son öykü derlemesinin sonunda kendini anlatan usta yazar Mustafa Bayramali “havada gri renkli bulutlar” sözleriyle başlamış. Arkadaşım, beyin kanaması ameliyatından sonra üç ay kalmıştı yoğun bakımda. Bir gün kendisinden, “sen gittin geldin, ötesi nasıl!?” diye sordum. Bana tam da son günlerde nabzı sıçrayan, nefesi ciğerlerini doldurmayan, bembeyaz tavana kapalı gözlerle bakarken büyük dostumuz gibi “gri renkli bulutlar” gördüğünü söyledi. Birçoklarımız geçmişini, soy köklerini öğrenmeden göçtü gri bulutlu dünyaya. Yazar Mustafa Bayramali Köyüm, kökenim ve bendeniz. Köyüm Halaçdere. Halaçdere adının nereden geldiği meselesi beynimi daha çocuk yaşta kurcalamaya başladı. Hadi dere, köyün alt tarafından geçen Kocadere’den alınmıştır, diye düşündüm. İllâ şu Halaç nereden gelmiş ve ne anlama geldiği soruları bana huzur vermedi. Delikanlılık çağlarımda, Halaç kelimesinin anlamını daha büyüklerime sordum, sözlüklerde aradım. Halaç kelimesini bulamadım da, hallaça rastladım. Anlamı “yorgan yatak gibi şeylerde kullanılan pamuğu, yay ve tokmak ile yumuşatan iş adamı” imiş. Bu beni tatmin etmedi. Pamuk nerede, benim memleketim nerede. Pamuk ovalarda bakılır, dağda taşta yetişmez. Neyse isteksizce razı oldum. Hatta kendi kendimize köyün adını bildiğimiz gibi Halaç değil de, Hallaç olarak yazmağa başladık. Köyün adı 1912 yılında Halaçdere’den Halaç olmuş. 1980 yılı başında da Brezen olarak adlandırılmış. Belli ki köy etrafına sonradan dikilen huş ağaçları (Akağaç) göz önüne alınmış. Demokrasi dönemi geldi ufkumuz genişledi. Ben yeniden araştırmaya koyuldum ve kendimi tatmin edecek bilgilere ulaştım. “HALA” İSMİ TÜRK BOYLARINDAN BİRİNİN ADIDIR. 9.VE 10. YÜZYIL KAYNAKLARINA GÖRE, Halaçlar Afganistan’ın Seyhun’u yakasında yaşayan göçebe bir Türk boyudur. Öz vatanları İran’dır. Memleketleri ise İran’ın Afganistan ve kuzey sınırında bulunan, başkenti Meşhet olan Horasan bölgeleridir. Horasan güneşin yükseldiği yer anlamına gelir. 603 yılında Kandahar havalisinde yaşayan Halaç Türkleri İran’ın kuzey doğusunda Peçinken adlı bir Türk devleti oluşturmuşlar. Bu Soğd ve Fergana bölgelerine de hakim olan bir devlettir. Bazı araştırmacılara göre Halaç Türkleri 480 yılında Afganistan’da devlet kurmuşlar ve bu devlet Göktürklere karşı izlediği yanlış politikanın sonucu 7. yüzyıl sonlarına doğru zayıflamış. Halaç Türkleri 7. yüzyılda, Haz. Osman’ın Halifeliği zamanında Müslümanlığı en kolay kabul eden Türk boylarından biridir. Haz. Osman, Haz. Ömer’den sonra üçüncü Halife olup Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed’in (S.A.V) ikinci kızı Rukiye’nin eşidir.. Daha sonra Halaç Türklerinin İran’da kurdukları devlet zayıflamış ve Afşar Türklerinin lideri Nadir tarafından hâkimiyetine son verilmiştir. Netice olarak da Halaçlılar, Hindistan ve Afganistan ile birlikte İran’a, Azerbaycan ve Anadolu’ya yayılmışlar. Burada 70 halaç aşireti Yozgat’tan Sivas’a, Adana ve Kayseri’den, Konya’ya kadar yayılmıştır. 1932 yılı araştırmalarına göre, Türkiye’nin 16 ilinde 16 Halaç köyü mevcuttur. Kuzey Azerbaycan’da da 5 köy Halaç adını taşır.
12 Sayı 130 - Mart 2018 12
Bulgaristan Türklerinin Sesi Dünya
SÜTAŞ yatırımı Doğu’da B U LT Ü R K F A A L İ Y E T L E R İ M İ Z D E N K A R E L E R Oğuz Boylarının Anadolu’ya
Girişlerinin 1000. Yıldönümü
hayvancılığı canlandıracak
SÜTAŞ’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı üzerine Bingöl’de kuracağı Entegre Teknik Hayvancılık ve İmalat Sanayi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hayvancılığı canlandıracak. Proje Bazlı Teşvik Sistemi kapsamında desteklenen 19 firma arasında yer alan SÜTAŞ tarafından Bingöl’de merkeze bağlı Çeltiksuyu ve Sarıçiçek köyleri arasında yapılması ve 2 yıl sonra da üretime başlaması planlanan tesis, doğrudan yüzlerce, dolaylı olarak da binlerce kişiye istihdam sağlayacak. Bakanlar Kurulu’nun, kentte gerçekleştirilecek yatırıma proje bazlı devlet yardımı verilmesine ilişkin kararı, 20 Mayıs Pazar günü Resmi Gazete’de sayısında yayımlandı. Başbakan Binali Yıldırım’ın 20 Mayıs Pazar günkü Bingöl’ü ziyaretinde vatandaşlara bu kararı müjdelemesinin ardından söz konusu bölgede iş makineleriyle çalışmalara başlandı. Geniş yayla ve meralarıyla geçmişte Türkiye’nin canlı hayvan deposu olarak bilinen Bingöl’de 733 milyon 709 bin lira yatırım bedeli ile faaliyete geçecek entegre tesis, hayvancılığa can suyu, besiciye de umut oldu. Günlük bin 63 ton süt işlenecek, 80 ton gübre üretilecek SÜTAŞ Yönetim Kurulu Üyesi İlhan İl, AA muhabirine yaptığı açıklamada, SÜTAŞ olarak misyonlarının “Çiftlikten sofralara süt değer zincirini ve bize emanet edilen kaynakları en verimli şekilde yönetip geliştirmek” olduğunu söyledi. İl, bu doğrultuda, “Çiftlikten Sofralara Entegre İş Modeli” ile ineklerin beslendiği ottan, sofralara ulaşan süt ve süt ürünlerine kadar tüm süreci titizlikle yönetmeyi hedeflediklerini ifade etti. Bu modelin aynı zamanda biyogaz tesislerinde hayvan dışkısı ve organik atıkları enerji ve organomineral gübreye dönüştürerek, tarımsal üretimde girdilerin azaltılması ve çevreye olan olumsuz etkilerin minimuma indirilmesini öngören döngüsel ekonomi modeline geçişi de sağladığına işaret eden İl, “Bu çerçevede yatırımımız ‘süt hayvancılığı uygulamalı eğitim merkezi ve eğitim çiftliği’, ‘yem bitkileri üretimi’, ‘yem fabrikası’, ‘damızlık süt sığırı geliştirme merkezi’, ‘besi çiftliği’, ‘süt ürünleri fabrikası’, ‘atık bertaraf’, ‘anaerobik arıtma, biyogaz ve elektrik üretim tesisleri’ ile ‘organomineral gübre üretim tesisleri’nden oluşmaktadır.” dedi. Bingöl’de faaliyete geçecek yatırımları içinde “süt ve besi hayvancılığı teşhis laboratuvarı ve sağlık merkezi”, “genomik seleksiyon merkezi”, “embriyo üretim merkezi” ile “genomik boğa yetiştirme merkezi”nin de yer alacağını belirten İl, şunları kaydetti: “Süt ürünleri fabrikamız günde bin 63 ton süt işleme kapasitesine sahip olacak. Yatırımımız içinde her biri 2 bin sağmal kapasiteli 5 damızlık süt sığırı geliştirme çiftliği ile 6 bin 500 baş kapasiteli damızlık süt sığırı yetiştirme çiftliği, 5 bin baş kapasiteli besi çiftliği de yer alacak. Yem fabrikamız günde 600 ton yem üretim kapasiteli. Enerji tesislerimiz 6,4 megavat elektrik üretimi, organomineral gübre üretim tesisimiz ise günde 80 ton kapasiteli olacak.” Tesisin temel atıldıktan sonra 2 yıl içinde üretime başlayacağını ve 4 yıl içinde bölüm bölüm tamamlanmasının planlandığını ifade eden İl, toplam 733 milyon 709 bin 211 lira yatırım bedeli öngörülen tesiste, bin 12 kişiye istihdam, bölgeden süt alımı ile 5 bin üretici aileye de katkı sağlanacağını söyledi. Cari açığın finansmanına her yıl 99 milyon dolar katkı “Hem bitkisel hem de hayvansal üretim artacak” “Bu yatırımla bin kişiye iş imkanı verilecek. Bu istihdamdan köylerimizin faydalanmasını bekliyoruz. İnşallah hem köyümüz hem ülkemiz için hayırlı bir yatırım olur.”
Türk Dünyası’nn acı Kaybı Deniz Bölükbaşı Vefat Etti!
Türk siyasetine damga vuran isimlerden Osman Bölükbaşı’nın oğlu olan deneyimli diplamat Deniz Bölükbaşı, 25 Ekim 1949’da Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olan Bölükbaşı, Dışişleri Bakanlığının merkez teşkilatında çeşitli kademelerde görev yaptıktan sonra Atina ve Bonn Büyükelçiliklerinde Elçi Müsteşarlığı ve Lizbon Büyükelçiliği görevlerinde bulundu. Dışişleri Bakanlığı Birinci Hukuk Müşavirliği görevini yürüten Bölükbaşı, Başbakan Yardımcısı Dış Politika Başdanışmanlığına atandı. Cenevre Dünya Ticaret Örgütü nezdinde Türkiye 12 Haziran 2011 seçimleri öncesi Daimi Temsilcisi oldu. patlak veren kaset skandalı sonrası Türkiye’nin Bölükbaşı’nı tanıdığı olay ise milletvekilliğinden ve MHP’deki görevlerinden istifa eden Bölükbaşı, aktartışmaşlı 1 Mart tezkeresiydi. Irak savaşı tif siyasettten çekilmişti. öncesi ABD ile yapılan müzakerelerde Türk Akademik çalışmalarını sürdüren tarafında yer alan en üst düzey diplomatik Bölükbaşı, diplomasi alanında da kiisim olan Bölükbaşı, daha sonra 23. dötaplar kaleme aldı. nem milletvekili olarak MHP’den Meclis’e girdi. Bölükbaşı, evli ve iki çocuk babasıydı.
Oğuz Türklerinin Anadolu’ya girişinin 1000. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Bitlis’in Ahlat ilçesine gelen Yörük Türkmenleri, ilçedeki tarihi mekanları gezdiler. Oğuz Türklerinin Anadolu’ya girişinin 1000. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Bitlis>in Ahlat ilçesine gelen Yörük Türkmenleri, ilçedeki tarihi mekanları gezdiler. İlçede ilk olarak Anadolu’nun Orhun Abideleri olarak da nitelendirilen Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığına gelen Yörük Türkmenlerini, Ahlat Belediye Başkanı A. Mümtaz Çoban karşıladı. Burada abidevi mezar taşlarını dikkatle inceleyen Yörük Türkmenlerine, Başkan Çoban tarafından detaylı bilgi verildi. Gazetecilere açıklama yapan Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Başkanı ve Orhaneli Belediye Başkanı İrfan Tatlıoğlu, bin yıl önce bu toprakları yurt yapan ecdadın eserlerini yerinde görmek için Ahlat’a geldiklerini söyledi. Tatlıoğlu, «Türklerin Anadolu’ya gelişinin ve buraları yurt edişinin 1000. yılını tarihe iz düşmek maksadıyla edindiğimiz bilgilerle, bin yıl önce 1018 yılında Çağrı Bey’in 3 bin atlısıyla beraber bir öncü kuvvet olarak gelip Van Gölü’nün etrafına, özellikle Ahlat’a yerleştiğini biliyoruz. Bu nedenle bin yıl sonra bu toprakları yurt yapan, vatan yapan yerlere gidelim ve ecdadımızın eserleriyle karşılaşalım. Bu nedenle 22 il temsilcisiyle Bursa’dan yola çıktık. Burada çok güzel karşılandık. Tarihi biraz daha derin öğrendik. Bildiğimizin üzerine çok şeyler kattık. Ben çok memnun oldum. İnanın şu anda kendi toprağımızda, kendi otağımızda gibi hissediyoruz» dedi. Ahlat Belediye Başkanı A. Mümtaz Çoban, buranın bütün Türklerin ortak yurdu ve beylik başkenti olduğunu ifade ederek, «Anadolu’da ilk başkent olurken, Büyük Selçuk Devletinin ise son payitahtıdır. Burada farklı bir gizem sizi bin yıl önceki bir zaman dilimiyle buluştururken, Anadolu yurt yapılırken, burayı yurt yapan alimler, mütefekkirlerin, zahitlerin, mimarların, hukukçuların, yani Seyid Hüseyini Hilati’nin veya Mimar Sinan ile eşdeğer olan Hürremşah Ahlati’nin şehriyle buluştururken, Anadolu’daki Ötüken’i yeniden toplumumuza hatırlatıyoruz. 80 milyon Türk milleti Ahlat ile buluşacağız. Ta ki bu buluşma ikinci bir bin yılında bekasını temin etsin ve o kültürle toplumumuz yeniden buluştursun. Bu vesileyle bu güzel tutumlarından dolayı tüm Türkmen Yörük beylerine teşekkür ediyorum» diye konuştu. Yörük Türkmenleri, daha sonra dünyadaki iki örnekten biri olan Emir Bayındır Kümbeti başta olmak üzere ilçedeki diğer tarihi mekanları gezdiler. Ziyaret sonunda Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Başkanı ve Orhaneli Belediye Başkanı İrfan Tatlıoğlu tarafından Başkan Çoban’a Kuran-ı Kerim ve Türk bayrağı hediye edildi.
Bulgaristan Türklerinin Sesi 13 Sayı 130 - Mart 2018 Türk Dünyası
Azerbaycan “geleneksel
dokumayla“ dünyaya açılacak
Azerbaycan, tarihi bin yıllara dayanan geleneksel halıcılık sanatını geliştirmeyi ve el dokuma halıları «Azerbaijan carpet» markasıyla dünyaya pazarlamayı hedefliyor. Petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün ardından petrol dışı ekonomilerin geliştirilmesine daha da önem vermeye başlanan Azerbaycan, tarım, turizm gibi sektörlerin yanı sıra çeşitli zanaatların da yaygınlaştırılması için farklı teşvik programları uygulamaya başladı. Devletin desteğiyle geliştirilmesi amaçlanan sektörlerden biri de UNESCO somut olmayan kültürel miras listesinde bulunan geleneksel Azerbaycan el dokuma halıcılığı. Geleneksel halıcılığın geliştirilmesi için devlete bağlı «Azerhalı» isimli şirket kurulurken Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, «Halıcılığın geliştirilmesi 2018-2022 Devlet Programı»nı imzaladı. Programa göre, devlet, bölgelerde yaşayan halıcılar için altyapı oluşturacak ve onlara ham madde temin edecek. Bugün ülkenin Fuzuli, Ağdam, Gebele, İsmayıllı, Guba, Haçmaz, Tovuz, Gazah, Ağstafa ve Şemkir illerinde Azerhalı’ya bağlı 10 imalathane faaliyet gösteriyor ve bunlarda çoğu kadın yaklaşık bin kişi çalışıyor. Programa göre üç yıl içerisinde imalathane sayısının 30’a, çalışan sayısının ise 5 bine ulaştırılması hedefleniyor. Devlet ayrıca, doğal halı ipliği imal edecek bir fabrika da inşa edecek. Yürürlüğe giren programın asıl hedefi geleneksel halıların «Azerbaijan carpet» markasıyla dünyaya pazarlanması. «Halı Azerbaycan halkının pasaportu» Azerhalı Yönetim Kurulu Başkanı Vidadi Muradov halıcılık konusundaki hedeflerini AA muhabirine anlattı Halıcılığın Türk halklarına ait bir sanat olduğunu, halı denince akla Türk geldiğini söyleyen Muradov, Türklerin her gittiği yerde yeni halı çeşitleri oluşturduğunu belirtti. Azerbaycan halıcılığının ülkenin bölgelerine göre farklılık arz ettiğini belirten Muradov, «Bugün 17. ve 18. yüzyılda dokunan halılarımız dünya müzelerini süslüyor. 1549>da dokunan Şeyh Sefi halısı Londra müzesinde sergileniyor.» dedi. Devletin verdiği destekle artık halıcılığın daha da gelişeceğini söyleyen Muradov, «Bu yıl 10 bölgede daha imalathane açacağız. 2019’da imalathane sayısını 30’a çıkaracağız. Burada dokunacak halıları «Azerbaycan halısı» markasıyla dünyanın her tarafına satacağız. Hem ülkeye döviz kazandıracağız hem de Azerbaycan halkının pasaportu olan halı sanatı geçmişteki ününü yeniden kazanacak ve gelecek nesillere aktarılacak. Halı sanatımızı sonsuza kadar yaşatacağız.» şeklinde konuştu.
‘Pando Amca’ son yolculuğuna uğurlandı Beşiktaş’ta «Kaymakçı Pando Amca» diye bilinen Pandelli Şestakof (92), son yolculuğuna uğurlandı. Şestakof için Feriköy Bulgar Mezarlığı Kilisesi’nde cenaze töreni düzenledi. Burada taziyeleri Şestakof>un eşi Yuanna, oğulları Sotir ve Hristo Şestakof ile diğer aile üyeleri kabul etti. Kilise içinde düzenlenen ayinde Şestakof>un tabutunun üzerine beyaz çiçekler kondu. Yakınları ve arkadaşları, Şestakof>un tabutu başına gelerek dua etti, mum yaktı. Cenaze törenine katılan Şestakof’un yanında uzun yıllar çalışan Fevzi Çakmak, Pandelli Şestakof’un çok iyi bir insan olduğunu söyledi. Şestakof’un sevilen bir insan olduğunu belirten Çakmak, «Us-
tamız sessiz bir insandı. Kimsenin işine karışmazdı. Ben de yıllarca çalıştım ama işime hiç karışmazdı. Usta tarihi bir insandı. Beşiktaş’ın sembolü idi.» diye konuştu. Nejat Zorlu ise «Yalanı yoktu. Yasımız, matemimiz var. Beşiktaş’ı temsilen son görev olarak, saygı için buradayız.» dedi. Kilisede yapılan ayinin ve duanın ardından Şestakof, Feriköy Bulgar Mezarlığında toprağa verildi.
Hun Türk Kurultayı – Oluşumu ve Amacı
14 Nisan 2017 – TİKA Konferans Salonunda Gerçekleşen “HUN TÜRK KURULTAYI -Oluşumu ve Amacı Turancılığın Tarihi, Bugünü ve Geleceği” Etkinliğine katıldık. Macar Turan Vakfı Başkanı Andras Zsolt Biro tarafından bilgilendirme semineri verildi. Macar Turan müziklerinden örnekler sunuldu. Emeği geçenlerin ellerine, yüreklerine sağlık.
Milli Düşünce Merkezinde Bilgi Şöleni
12 Nisan 2017 – Milli Düşünce Merkezi / Bilgi Şöleni – Koferans -Suriye Çıkmazı ve Ülkemizin Bütünlüğü ”Suriye’nin; Dünü, Bugünü, Geleceği ve Türkiye’nin Tutumu” -Konuşmacı: İsmail CİNGÖZ https://www.facebook.com/profile.php?id=100012890460289
Kayıt : TC Fatma Aksoy
Kilosu 3 Kuruşa Satılan “Tarih”
Eski Osmanlı Arşivi Daire Başkanı İsmet Demir, bir bölümü kağıt hamuru yapılmak üzere 1931 yılında okkası 3 kuruşa Bulgaristan’a satılan Osmanlı arşivinin kopyalarının geri getirilmesinde önemli rol oynadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Vakıf Haftası ve Restorasyonu Tamamlanan 250 Eserin 7 Bölgeden Canlı Bağlantılı Toplu Açılış Töreni”ndeki konuşmasında Osmanlı arşivlerinin okkası 3 kuruşa Bulgaristan’a satılmasını, birbirinden değerli belgelerin yer aldığı arşivin bugün Sofya Kütüphanesi’nin en nadide, en muteber eserlerini oluşturduğunu gündeme getirdi. Türkiye’nin 600 yıllık askeri, siyasi ve iktisadi belgeleri, 1931 yılında dönemin Maliye Bakanlığınca Latin alfabesine geçildiği, Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsça yazılı belgelerin işlevini yitirdiği gerekçesi ve ayrıca gelir elde edilmesi amacıyla satışa çıkarıldı. Askeri, mali, siyasi, hukuki, edebi, denizcilik ve bilim tarihi ile ilgili yaklaşık 30-50 ton arası değerli belge, Sofya’da faaliyet gösteren Srnee Berger kağıt fabrikasının sahibi İsviçre Asıllı Ermeni Berger ailesi tarafından, İstanbul Deftarlığı Maliye Arşivi’nden kağıt hamuru yapılmak üzere satın alındı. Sultanahmet’teki Osmanlı Arşivi Binası’ndan balya balya sarılarak çıkarılan belgeler, vagonlara yüklenerek trenle Bulgaristan’a götürüldü. Arşiv belgeleri, hamur olmaktan kurtarıldı Arşivin satışından haberdar olan ilk kişi, Son Posta Gazetesi yazarı İbrahim Hakkı Konyalı oldu. Yaptığı haberlerle evrak satışının durdurulması için uğraşan Konyalı, bu girişiminde başarılı olamadı. Türk arşivciliğinin kurucusu Muallim Cevdet İnnaçalp, büyük bir hassasiyetle konunun üzerine giderek İstanbul milletvekili Halil Edhem Eldem vasıtasıyla Başbakan İsmet İnönü’ye ulaştı. Arşivin satışının durdurulması için Manisa Milletvekili Refik Şevket de TBMM’ye önerge verdi. Bu önerge üzerine genelge yayınlayarak arşivin satışı durduruldu. Türk basınının yoğun haberleri üzerine Bulgaristan Başkonsolosluğu’nda görevli Bulgar Panço Doref, Sofya’daki Srnee Berger fabrikası tarafından satın alınan kağıtların lüzumsuz kağıt değil, önemli Osmanlı belgeleri olduğunu kendi hükümetine bildirdi. Satılan belgelerin hurda
kağıt değil, tarihi arşiv belgeleri olduğunun anlaşılması üzerine Bulgar hükümeti arşiv belgelerine, fabrikaya ulaşmadan Sofya Tren İstasyonu’nda el koydu. Bu sayede arşiv belgeleri, hamur olmaktan kurtarıldı. Bulgaristan bu sayede en büyük Osmanlı arşivlerinden birini kurmuş oldu. Belgelerin kopyaları, 62 yıl sonra Türkiye’de Bugün, Bulgaristan Milli Kütüphanesi Nadir Eser Departmanı’nda Osmanlı Devleti’ne ilişkin bir milyona yakın arşiv belgesi bulunuyor. Bunların büyük bir bölümü Osmanlı Türkçesi, geri kalanı ise Arapça ve Farsça belgeler. Kütüphanede 191 adet kadı sicili, 720 maliye, 405 tımar defteri bulunuyor. Ülkenin hafızası niteliğindeki bu arşivin Bulgaristan’da kalmasına gönlü razı olmayan Devlet Arşivleri Genel Müdürü İsmet Binark (1992-1997), Osmanlı Arşivi Daire Başkanı İsmet Demir ile harekete geçti. Yaklaşık bir yıl süren tarih operasyonu sonunda, belgelerin orijinalleri değilse de kopyaları 62 yıl sonra Osmanlı Arşivleri’ndeki yerini aldı. Arşiv dizaynıyla eksik belgeler tespit edildi. Eski Osmanlı Arşivi Daire Başkanı İsmet Demir, 1992-1993 yıllarında gerçekleşen tarih operasyonunu, AA muhabirine anlattı. Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’nda görev yaparken 150 kişilik bir personel ile arşivin dizaynını gerçekleştirmek için çalışmalara başladıklarını anlatan Demir, dönemin Devlet Arşivleri Genel Müdürü İsmet Binark’ın Bulgaristan’a satılan belgelerin ve evrakların yeniden temini konusunu gündeme taşıdığını aktardı. Uzun bir çalışma sonunda mevcut Osmanlı belgelerindeki eksikleri, tarihi belgelerdeki kopuklukları tespit ettiklerini ifade eden Demir, bu kopukluğun tamamlanması için ilk önce mevcut evrakların tespitinin yapıldığını belirtti. “Belgeler ülkemize geri gelmemiş olsaydı...” Demir, Osmanlı Arşivleri’nin önemine ilişkin şunları söyledi: “Bir milletin, tarihini yeterince kavramadan, bilmeden ne milletinin ne vatanının kıymetini idrak etmesi mümkün değildir. Tarih, milletlerin dirilişinin kaynağıdır, vesikasıdır. O olmadan, millet tarihini bilmeden geleceğini koruması, muhafaza etmesi veya geliştirmesi mümkün değildir. Tarihi bilgi, insanların damarlarındaki kan kadar değer taşır. Dolayısıyla milletler o tarihi doğru olarak idrak ettiği sürece, devletini korumayı muhafaza etmeyi, geliştirmeyi, oradan aldıkları ilhamla kurarlar. Bu arşiv bizim kanımız kadar kıymetli. Bu belgeler ülkemize geri gelmemiş olsaydı, bacağı, kolu, beyni yok olmuş bir topluluk haline gelirdik.
Dr. Nedim BİRİNCİ
Ayı Oynatılıyor Herkes Suriye’yi konuşuyor. Çocukluğumda şehre ayı geldiğinde ve Pazar yerinde ayı oynatılırken bu kadar gürültü kopardı. Şimdi de Birleşik Amerika sanki ayı oynatıyor ve aslında eğer “ayı” Rusya ise, oynatamıyor. Fırlatılan 105 kanatlı füzeden 71’ini 35 yıl önce SSCB’nde imal edilmiş, Suriye Savunma sistemi düşürdü. Ayıyı 2 yağı üzerine kaldırıp sağ sola bakarak oynarken görmek isteyenler bu defa rezil olmaktan iyice korkarak ve dünya metropollerinde Başkan Trump’a karşı davul çalmaya başladılar. İnsanlık tarihinde ilk kez bir savaşta insan kaybı yok, 3 Suriyeli yaralanmış, bir eşek de çöken ahır çatısının altında kalmış. Dikkatimi çeken şudur. Daha 9 Nisan 2018 günü, Trump “saldıracağız” dediği gün, Rusya atom güçleri de bu kapsamda, tüm Askeri Uzay Güçlerini alarma geçirdi ve birkaç kıtayı da Astrhan bölgesine konuşlandırdı. Bunu, NATO ve ABD biliyordu. Şu da var, 1 Mart günü Vladimir Putin “hiçbir radar sistemine takılmayan teni Rus füzelerini” tanıtırken, dünya şaşkına dönmüştü. Batının silah tekelleri büyük bir savaş isteklerinde ısrar etmeye devam etseler de, hepsi birden sustular, çünkü ürettip fırlattıkları kanatlı füzeler 30-40 yaşındaki Sovyet C-125; C-200; “Buk”, “Kvadrat” ve “Osa” sistemiyle olmuş armut gibi düşürüldüler. “B-1B” uçaklarından atılan akıllı bombalar, “F-15” ve “F-16” uçaklrından atıln “hva-toprak” füzeleri, İngiliz “Torndo” savai uçaklarından fırlatılan SCALP-EG füzelerinden hiç biri hedefine ulaşamadı. “Düvali” hava limanına yönlendirilen 4 dört füzeden 4’ü de vuruldu. “Dümeyr” hava limanına yönlendirilen 12 füzeden hepsi vuruldu. “Bley” uçk limanına fırltılan 18 füzeden hepsi vuruldu. “Şayrat” uçak limanına fırlatıln 12 füzeden hiç biri hedefine ulşadı. “Homs” uçak alına atılan 16 füzeden, 13’ü indirildi. Halen kullanılmayan “Mezze” uçak alanına atılan 9 füzeden, 5’i indirildi. Trump’un otoritesini de yerle bir eden bu başarısız saldırı birçok soruya kendiliğinden yanıt getirdi. Bir defa, Amerikan uçak gemilerinin ancak kendi uçağı olmayan ülkelere karşı saldırıda işe yaradığını gün ışığına çekti. Bugünden başlayarak ABD ve NATO silahlarının Rusya’ya diş batıramayacağı göründü. Irak, Libya, Afganistan gibi ülkeleri ezip geçem ABD’nin Suriye’yle baş edemeyeceğine inanmayan kalmadı. Suriye topraklarında Rusya, İran, Türkiye ve Çin gibi bir ortaklığın karşısında cüce kaldıklarını, kendilerinin yaratıp eğittiği ve silahlandırdığı terör örgütleriyle, kendi elleriyle ördükleri terörist İslam ağıyla birlikte yok olmalarının yakın olduğunu anladılar. *** Hangi yönden bakarsak bakalım olaylar ABD Başkanı Trump’un Suriye’den kolay kolay vaz geçip çekişmeyeceğine işaret ediyor. Anlaşılan o daha Başkan seçilmezden önce Amerikan derin devleti ve İsrail’in ABD sağ lobisi ve cemaati önünde bu konuda belirli sözler vermiş görünüyor. Suriye ve İran konusunda daha sert çizgi taraftarı olmaya devam ediyor. Ne var ki, ABD’nin bütün bir devleti yok edebildiği günler tarih oldu. 14 Nisan 2018 gecesi yapılan ve bir eşek hırının çatısını yıkan saldırı ABD Başkanı kim olursa olsun bu kişinin artık bir hiç olduğunu gölgeden çıkardı. Trump kendi endamını gösterebilmek için, ölüp ölüp dirilmeye çlışan özellikle de Avrupa Birliği ile süregiden didişmelerini ve öncelikli olarak da ABD derin devleti ile kızışan iç savaşı mutlaka kazanmak zorundadır. CNN TV yorumlarını, ekranda konuşan general ve siyaset damlarını dinlerken, Foreign Policy’deki yazıları okurken, insanlık değerlerinden haberi olmayan kişilerle karşılaşıyoruz. Bulgaristan’da da konuları gerçekçi bir açıdan analiz eden TV ve gazete kalmadı. Halk kitleleri savaşa karşı gösteri yaparken bile yok edici bir savaştan yana olanlara daha sık rastlıyoruz.
14 Sayı 130 - Mart 2018 14
Bulgaristan Türklerinin Sesi Geziler Türk Dünyası
Murat RAFET Türk-İslam Kültürü ve Mâturîdî
Aklın iman esasındaki rolü: Mâturîdî’ye göre, dini bilgiye ulaşmada iki yöntem vardır: Bunlardan birisi akıl diğeri ise haberdir, akli ilkelere dayandırılmamış bir inanç sistemi, dengeli bir amelin de oluşmasına engel teşkil eder. Her şeyden önemlisi de Allah’ı ve onun emirlerini bilmek kesbî-iradî bir olgudur. Mâturîdî’ye göre İman konusunda sorumluluk ancak aklın varlığı ile mümkün olabilir. Mâturîdî’de akıl-nakil ilişkisi: Mâturîdî akıl ve nakil arasında bir orta yol bularak; lehte-aleyhte kavgasını bitirerek Hanefi Özcan’ın deyimiyle “Türk-İslam düşüncesinin teori ile pratik arasında dengeli bir ilişki kurma esasına dayanarak” realist bir tutum sergilemesine yardımcı olmuş ve de gerçeklerle, iradeyle ve akılla çatışmayan aynı zamanda da hurafelerden arınmış bir din alyaşının oluşmasını sağlamıştır. Osmanlı döneminde coğrafyanın özelliğine göre sünni mezhepleri temsil eden medreselere ağırlık vermişlerdir. İmparatorluğun Rumeli, Anadolu, Kuzey Karadeniz coğrafyasında Hanefî mezhebi, Suriye ve Mısır ile diğer Afrika ülkelerinde ise dört mezhep üzerine medreseler açılmıştır. İstanbul, Edirne, Bursa, Konya, Erzurum medreselerinde genellikle Hanefî mezhebi ağırlıklı, Şam ve Kahire’de ise Şafiî, Malikî, Hanefî ve Hanbelî mezheplere mensup medreseler bulunuyordu. Geçmişten bugüne Türk-İslam kültüründe en önemli yeri edinen Mâturîdîlik anlayışı, Cumhuriyet ile birlikte Türk toplumunun hayata karşı aktivist bir tutum takınmasına; talih, akıbet ve kaderci anlayışla düşünmeyi geri itmesine katkıda bulunan ve herkesin “kendini Allah’ın gönderdiği yerde dünyasını akılcı bir biçimde kurmasını” öğreten yönüne vurgu yapılarak modernleşme önünde zihni engellerin kaldırılmasına yardımcı olmuştur.
Kırgızistan’dan Aziz Sancar’a f a h r i p r o fTürk e sdünyasının ö r lilerlemesi ü k ve Avrupa, Ame-
BİŞKEK Nobel Kimya Ödülü sahibi Prof. Dr. Aziz Sancar, Türk dünyasının bütün dünyada tanınması ve sayılması için bilime ihtiyaç duyduğunu belirterek, «Türk dünyasına, genç çocuklara bilimi sevdirmek için geldim.» dedi. Kırgızistan’da temaslarda bulunan dünyaca ünlü bilim adamı Sancar, ülkenin köklü eğitim kurumlarından Cusup Balasagun adını taşıyan Milli Üniversitesi (KNU) bünyesinde Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından 9 ay önce kurulan Prof. Dr. Aziz Sancar Kültür Merkezi’ni ziyaret etti. Öğrencilerin alkışları eşliğinde karşılanan Sancar’a üniversite tarafından fahri profesörlük unvanı takdim edildi. «Türk dünyasına bilim lazım» Milli Üniversitesinin Konferans Salonunda öğrenciler, rektörler, dekanlar ve bilim insanlarına hitap eden Sancar, «Türk dünyasının bütün dünyada tanınması ve sayılması için bilim lazım. Türk dünyasına, genç çocuklara bilimi sevdirmek için geldim.» diye konuştu.
rika, Japonya ve Çin ile yarışmak için bilim yapması gerektiğini vurgulayan Sancar, Türk dünyası gençlerinden beklentilerinin büyük olduğunu söyledi. Konuşmalarında, genelde Türk bilimi, Türk dünyası, çok çalışmak ve bilim yapmak gibi konuları işlediğini anımsatan Sancar, şunları söyledi: «Türk dünyası politik bir terimdir. Bunu kabul etmek lazım. Fakat ben Türk dünyasına inanıyorum. İsteyen inansın veya inanmasın. Bunu Avrupa ve Amerika’da da söylüyorum. Çin Seddinden Adriyatik’e kadar uzanan bir Türk dünyası var. Dediğim gibi ben politikacı değilim. Oy almak için söylemiyorum. Terfi olmak için söylemiyorum. Ben 71 yaşındayım. Kaç yıl yaşarım bilmiyorum. Madem bu fırsat var. Ben böyle bir Türk dünyasına inanıyorum. Bunun tüm dünyanın bilmesini istiyorum.» Sancar, Türk dünyasının edebiyatını ve dilini yaratan Ahmet Yesevi, Cusup Balasagun ve Yunus Emre gibi şair ve düşünürler olmadan Türk dünyasının olmayacağını belirterek, Kırgızistan’ın ünlü edebiyat yazarı Cengiz Aytmatov’un ardından bir bilim adamın yetiştirilmesi gerektiğini ifade etti. «Türkiye Nobel bilim insanları yetiştiriyor» Sancar konuşmasında, Amerikalı eşinin başından geçen bir anı paylaştı. Yaşadığı eyalette her yıl ülkelerin tanıtıldığı uluslararası festivalin düzenlendiğini dile getiren Sancar, şunları kaydetti:
Güvenlik Güçleri Romanya’da Boks Milli Takımını Tartakladı Romanya’da saldırıya uğrayan boks milli takım kafilesi yurda döndü. 22 yaş altı Kadın ve Erkek Avrupa Boks Şampiyonası Romanya’nın Targu Jıu şehrinde 22 Mart-2 Nisan tarihleri arasında yapıldı. Dünkü final karşılaşmasında erkekler 64 mindere çıkan milli boksör Tuğrulhan Erdemir, mücadelede üstün dövüşmesine rağmen hakem kararıyla yenik sayıldı. Gürcü sporcu Lasha Guruli’nin galip sayılması üzerine, salonda bulunan Türk kafile itirazlarda bulunarak protesto etti. Yaşanan olayların ardından Rumen güvenlik güçleri Türk kafilesine saldırarak, fiili müdahalede bulundu ve sporcuları etkisiz hale getirdi. Kollarından bağlanan ve sert müdahaleye maruz kalan milli sporcular sorguya da alındı. Yaşanan arbedede vücutlarının çeşitli yerlerine darbe alan ve kaşı açılan sporcular da oldu. Şampiyonanın ardından yurda dönen kafileyi Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Boks Federasyonu’ndan yetkililer karşıladı. 2 Dünya ve 1 Avrupa şampiyonluğu bulunan milli boksör Tuğrulhan Erdemir, Rumen güvenlik görevlilerinin kendilerine saldırdıklarını dile getirerek, «Biliyorsunuz Avrupa Şampiyonası>ndan geldik. Final müsabakasındaydık. Rahat bir şekilde maçı önde götürüyordum. Rakibim bir yumruk bile vurmadı. Maç bizde diye sevindiğimiz halde rakibimin eli kalktı. O bile şaşırdı. Herkes şaşırdı. Çok zoruma gitti. Ağladım. Ben 2 kere Dünya, 1 kere Av-
rupa şampiyonu olmuşum. O kadar emek vermişim. Yenilmedim ama yenilmiş duruma düştüm. Üstelik bir de kavga çıktı. Güvenlik görevlileri bize saldırdılar. Kavga oldu. Yumruklaşma oldu. Madalya töreninde tribün bırakmadı. Yuhaladılar. Herkes <Türkiye Türkiye> diye bağırdı. Ben ikinci oldum ama sadece madalya bende. Herkes biliyor, herkes gördü. Yazıklar olsun onlara» dedi.
«DEVLET BÜYÜKLERİMİZDEN DESTEK BEKLİYORUZ»
Milli boksör Tuğrulhan Erdemir, devlet büyüklerinden destek beklediklerini belirterek, «Maçtan sonra karşı taraf bizim arkadaşlarımıza yumruk attılar. Sonra güvenlik görevlileri bizim arkadaşlarımızı dışarıya alıp hırpaladılar. Sonra biz aşağıda onlarla yumruklaştık. Onların federasyon başkanı gelmiş bize saldırıyor. Öyle bir şey yok. Boksta böyle bir şey yok. Hakkımızı yediler. Komiteden kimseyle konuşamadık. Hakemler karşı tarafa <4-1> veriyorlar maçı. Öyle bir şey yok. Hakemler el kalktıktan sonra hemen gidiyorlar. Devlet büyüklerimizden destek bekliyoruz. Bizim hakkımızı versinler. Sadece bizim kazandığımız maçta bizim elimiz kalksın. Ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek istiyoruz. Ama bizim hakkımızı yediler. Bizim hedefimiz 2020. 2020>e hazırlanıyoruz. Devlet büyüklerimizden destek bekliyoruz» dedi.
Edirne’de, Bulgar Kilisesinde Paskalya Ayini
EDİRNE’de, Hıristiyanlar için kutsal sayılan ve Hz. İsa’nın göğe yükselişi olarak kabul edilen Paskalya Bayramı için Bulgar Sveti Georgi Kilisesi’nde ayin düzenlendi. EDİRNE’de, Hıristiyanlar için kutsal sayılan ve Hz. İsa’nın göğe yükselişi olarak kabul edilen Paskalya Bayramı için Bulgar Sveti Georgi Kilisesi’nde ayin düzenlendi. Edirne’nin Kıyık semtinde bulunan kilisede çok sayıda Ortodoks’un katıldığı ayini, kilise rahibi Aleksandır Çıkırık yönetti. Saatlerin gece yarısını göstermesinin ardından kilise çanı çaldı ve ayin başladı. Ayine katılan, Bulgaristan’ın Edirne Başkonsolosu Vasil Vilçev ve Yunanistan Konsolosu Sotiria Theochridi’nin de aralarında bulunduğu yaklaşık 50 kişi, ellerindeki mumlarla kilise çevresinde dualar eşliğinde dolaştı. Ayin,
İncil’den okunan dualarla sona erdi. Kilise rahibi Aleksandır Çıkırık, ayine katılımcılara renk renk boyanmış Paskalya yumurtası ve Paskalya çöreği dağıttı. Hz. İsa’nın göğe yükselişinin dualarla kutlandığını ifade eden Çıkırık, «Herkese iyi bayramlar diliyorum. Bugünler herkese barış göstersin. Bugün Yunan, Türk ve Bulgar olarak burada toplandık. Ölmüşlerimiz için dua ettik, insanlar böyle güzel günler yaşasın ve saygısını, sevgisini göstersin. İnşallah böyle güzel günler yaşarız. Bugün Hz. İsa>nın göğe yükselişin sembolü olarak kilise etrafında dolaştıktan sonra <İsa ölülerden dirildi, gerçekten dirildi> diye dua ettik. Ortodoksların inancına göre İsa ölmedi, göğe yükseldi sembolü olarak günü kutladık. Nice bayramlara» diye konuştu. - Edirne
Bulgar olduklarından utanan Bulgarlar
Konu: Bulgar olduklarından utanan Bulgarlar. Siyah Un Her toplumda olduğu gibi Bulgar toplumunda da yeni tabakalar oluşuyor. Hayat hakkı isteyen yeni gruplaşmalardan birinde ön plana çıkan vasıf ve niteliklerden birinde Bulgar doğduğundan çekinme, hatta utanma var. Bu özellikle Avrupa ve Amerika’ya okumaya giden ve tatil için geri dönenlerde dikkati çekiyor. Bunların mantığında “anam babam, soyum sopum Bulgar ama ben Bulgar değilim” tavrı ve yaklaşımı” toplumda bir sarsıntı belirmesine neden oldu. Bu yeni genç tipler anne anne ve baba annelerinin yaşadığı köyleri görmek istemiyor, dede ocağına uğramak, yaşlıların elini öpmeyi reddediyorlar. Bulgar dünyaya geldiklerini inkar etmeseler de, farklı bir Bulgar, Bulgaristan’da yaşayan Bulgarlardan üstün bir insan varlığı oldukları bilinciyle davranıyor ve kendilerini topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar. Böyle bir Bulgar tabakasının oluşmasına Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde, Bulgar pasaportluların ikiye bölünmüş olması da yardım ediyor. Bir kısmı işsiz güçsüz, yaz aylarını sokak kenarlarında, inşaatlarda çadırlarda bin bir sorun içinde geçiren, geçici vatandaşlığı olmayan, işsiz kaldığında sosyal yardım alamayan, çocukları okula gidemeyen, dil bilmediklerinden dolayı yerli topluluklarla kaynaşma bir yana temas bile kuramayan bu insanlar, sanki Bulgaristan gettomahalle hayatını Avrupa merkezlerin taşıyorlar. “Biz o kir, pis, göz kızartan ve el açan, her hareketinden muhtaç olduğu belli olan, işsiz, sigortasız, biçare ve acınası kitleden değiliz” diyenlerin hayatı sanki kendiliğinden yoluna girmiş. Yüksek okullara yazılarlara bankalar kredi açmış, yerleşmeler kapı açmış, kütüphaneler kitapları masalara sermiş onları bekliyor. Birahanelerdeki milliyetçi Alman şarkılarını dinledikçe de, Bulgar halk tabakasının üzerinde uçma hakkını kendilerine sağlayan kanatların tüyleri birer ikişer kendiliğinden uzuyor. Kimliğini reddetmek ve kimliksiz olmayı kabul etmek modern dünyanın insanoğluna açtığı son kapılardan biridir. Bir milletin evlatları için yüz karası olan bu gelişmelerin önünü kesmek hele Avrupa’da şu dönem mümkün değildir. Bu gelişme genellikle gelişme stratejisi olmayan ülkelerde oluşuyor. Bugün Bulgaristan stratejik ufku olmayan bir ülke dolduğundan dolayı, Bulgar gençler kendi köklerine, geçmişlerine bakmak, öz gelenekleriyle yaşamak istemiyorlar. Siyaai iradeyi ifade eden Cumhurbaşkanı R. Radev’in siyasi parti kurarak, Bulgar toplumunu dönüştürmeye başlayacağına kimse inanmıyor. Geçmiş Bulgar Cumhurbaşkanlarından parti lideri çıkmadığını kanıtladı. Bu işi ne Jelü Jelev, ne Petır Stoyanov, ne Georgi Parvanov yapabildiler. Son Cumhurbaşkanı Rosev Plevneliev’in de siyasi parti kuracağı ve halkı peşinden sürükleyeceğinden söz ediliyor, fakat ilk adımı atamıyor. Bugünkü devlet başkanı Radev’le gündeme gelen BAŞKANLIK SİSTEMİ, PARLAMENTER DÜZENİN DAĞILMASI, MAJORİTER SEÇİM SİSTEMİNE GEÇİLMESİ, HATTA SAVCILARIN VE POLİS AMİRLERİNİN BİLE HALKIN DİREKT OYLAMASIYLA SEÇİLMESİ GİBİ İDELER konuşuluyor, ne var ki siyaset ufkunda yok. Radev kendisi iradesi uzun menzilli birisi değil. Derin reformların yapılabilmesi zaman istiyor. Stratejik düşünceye gerek var. Parti yapmaya kalktığında alay konusu olur. Ondan istenen iyi niyetini korumasıdır. GERB partisine ve onun lideri Boyko Borisov’a gelince, 3 defa iktidar olmasının temel nedeni var. Bu parti 1990’da dağılan ve çöken Bulgar devletini yeniden yapılandırmayı başardı. Dikkatli karşılaştırma yapıldığında 2009’da dirilen Bulgar devletinin 1986 totaliter Jivkov devletiyle tamamen örtüştüğünü görürüz. “Demokrasi” yeni diktatörlüğün pembe sisidir. Totalitarizmi parçalayan hiçbir reform yapılmamıştır. Azınlıkların ezilmişliği devam etmektedir. Bulgar kimliği dışında tüm kimlikleri ve özellikle de dilleri ve kültürleri yasaktır. 2009’dan beri teni totalitarizm pekiştirilmekte ve güçlendirilmektedir. 2018’de halk bataklık içinde olduğunu fark etmeye ve ben bu bataklıktan değişim hareketi güç toplamaya başlamıştır. Memleketin en güçlü kurumları şimdi Milli Devlet Güvenlik Ajansı (DANS), İç ileri Bakanlığı, Muhtarlık ve belediyeler olduğunu görüyoruz. 1986 s.o. “soya dönüş” sürecinde de devlet silahlı güçlere ve polis ve polisiye kol ordularına ve gizli istihbarat ve siyasi polis şubelerine ve bunların ihbarcı ağına dayanıyordu. Arasında devlet güvenliği “DS” Birinci ve İkinci Şubeleri, Askeri İstihbarat ile Komünist Partisi ile istihbarat birimleri ve Sovyetler Birliği Dış İstihbarat Teşkilatı (KGB) arasına oturan ve işleri uyumlayan (koordine eden) ALTINCI ŞUBE olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Altıncı Şube’nin 4. Amirliği Türkler konusunda çalışan en etkin birimdi. 1990 Haziranında Büyük Millet Meclisine giren 6 Bulgaristan Türkü bu amirliğe hizmet ettikleri için milletvekili olmuştur.
Bulgaristan Türklerinin Sesi 15 Sayı 130 - Mart 2018
BULTÜRK, Metin Özkan’ı Makamında ziyaret etti
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Genel Başkanımız Rafet ULUTÜRK ile birlikte bu gün Zeytinburnu’ndayız. E. İstanbul Valiliği Türk Dünyası Koordinatörü şu anda Ahmet Vefik Paşa Ortaokul Müdürü Sn. Metin ÖZKAN Beyefendiyi makamında ziyaret ettik. Başkanımız ULUTÜRK ile ÖZKAN birlikte eski günlerde İstanbul Valiliğinde birlikte çalışmaları dönemlerine dönerek o eski günlerin hatıralarını tazelediler. Çook eskilerden bir birilerini tanıdıklarını ve bir birine güvendiklerini dıştan gözlemledim. Bizi tüm okulu baştan aşağı gezdirdi ve orada nasıl bu okulu dönüştürdüğünü ve neler yaptığını göstererek anlattı. İstanbul Valiliğinde olduğu gibi burada okulda da çok büyük değişikliklere imza attığını görebildik. Metin ÖZKAN burada birlikte çalıştığı arkadaşları ile de görüştük ve hepside çok memnun olduklarını gördük. Özellikle de okulu gezerken öğrenciler tarafından sevgisi görmeye değerdi. Sayın Hocamıza başarılı çalışmalarında devamını diler kolaylıklar ve başarıların katlanmasını dileriz. Ayrılmadan önce de BULTÜRK Genel Başkanımız kendi yazdığı “BULGARİSTAN TÜRKLERİ KİMLİK MÜCADELESİ” kitabını da kendilerine taktim etti. Kitabın kapağına şunları yazdı: Türk Dünyasının Medarı-iftiharı Metin ÖZKAN Hocamıza Bulgaristan Türklerinin Kimlik müca-
delesini bir nebze olsun anlatma ümidi ile… İmza 11 Nisan 2018 Zeytinburnu-İstanbul yazarak imzalayıp kendilerine taktim etmişlerdir. METİN ÖZKAN: BULGARISTAN TURKLERININ KIMLIK MUCADELESINI YASAYAN VE YASADIKLARINI KITAPLASTIRAN DOSTUM RAFET ULUTURK KITABINI TAKDIM ETTI. TEBRIK EDIYOR DOSTUMUN YASADIKLARINI KITAPLASTIRDIGI ESERE ILGINIZI BEKLIYORUM. dedi. Rafet ULUTÜRK Sayın Metin ÖZKAN’a Kitabını taktim ederken. Fotograf ve haber: Dr. Nedim BİRİNCİ
BULTÜRK’ten Tüketici Hakları Derneğine Ziyaret
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Ankara Temsilciliği’nden Fatma AKSOY ve Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK gönüllüsü Ayşe AKSOY ÇELİKEL 24 Nisan 2018 günü Tüketici Hakları Derneği Ankara Yenimahalle Şubesini ziyaret etti. Tüketici Hakları Derneği Yenimahalle Şubesi’nin ziyaretinde; Tüketici Hakları Derneği Yenimahalle Şube Eski Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi Sabire NARLI, Yönetim Kurulu Başkanı Cem KAZDAĞ, Yönetim Kurulu Üyesi ve Hakem Heyeti Üyesi Ahmet YURTSEVEN ve Hulusi KIRLI, Sekreter Orhan HANER ve Denetim Kurulu Üyesi Devlet ÖZKURT ile sıcak ve samimi bir havada görüşmeler yapıldı. Tüketici Hakları Derneği Yenimahalle Şubesi Yetkililerinin üyelerinden gelen sorulara ne kadar hassasiyetle yaklaşarak yardımcı olmak için uğraştıkları gözlemlendi. Zarafeti ile dikkat çeken Sayın NARLI
MAŞAOĞLU; “24 Haziran’da yapılacak olan seçimlere İstanbul MHP’nin tüm yetkili organları, kurulları ile hazırdır.” İfadesini kullanırken şöyle devam etti. “Türkiye Cumhuriyeti’nin içinden geçtiği şartlar ve coğrafyamızda yaşanan hareketlilik anlaşılıyor ki bir erken seçimi zorunlu hale getirmiştir. Türkiye onaltı Nisan’daki halk oylaması sonrasında da kısmen yeni bir sistemle yönetilmeye başlandı. Fakat 2019 yılında yapılacak seçimlerde tamamıyla bu sisteme geçeceği için bir sistem kargaşası meydana gelmeye başlamıştı. Bu sistem kargaşasını ortadan kaldırmak ve tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin 16 Nisan’da kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yönetilmesinin de bir an evvel uygulamaya geçmesi için seçim kararı almıştır. Tarih uzasaydı Türkiye Cumhuriyetinde hem belirsizlikler hem de tartışmalar milletimizi ve siyasi partilerimizi de yıpratacaktı. Bu çerçeveden bakıldığında olumlu olmuştur.”dedi. ULUTÜRK; Bunların yanında bölgemizde ve dışarıdan bu denli sıcak gelişmeler yaşanırken Türkiye’nin uzun süreli bir seçim gündemi içinde olması ülkeye zarar verecek bir durum. Türkiye, siyasal istikrarın kurumsallaşması adına 16 Nisan 2017’de son derece hayati bir adım atarak Cumhurbaşkanlığı sistemine geçti. Esasında o günden bugüne Türkiye bir geçiş süreci yaşıyor. Bu sürecin bir an önce tamamlanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyişiyle “eski sistemin hastalıkları” ndan kurtulunması gerekiyor. İşte bunun için de erken seçime ihtiyaç olduğu hasıl oldu. Dilerim 24 Haziran seçimleri CUMHUR İTİFAKINA ve Milletimize hayırlar getirir. dedi.
Dirier; seçimlerin vatanımız için hayırlı olmasını dileyerek Devlet BAHÇELİ ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından 24 Haziran’da erken seçime gidilmesi yönünde yapılan açıklamaya Türkiye’nin ihtiyacı olan reformları yapabilmesi ve ekonomideki belirsizliklerin ortadan kalkması açısından seçim kararını olumlu karşıladıklarını ekledi. Türkiye, istikrarı ortadan kaldırmaya ve ülkemizi kaosa sürüklemeye yönelik, içerden ve dışardan çalışan tüm şer odaklarına en güzel cevabı, aziz milletimizin desteği ile 15 Temmuz 2016’da zaten vermiştir. Şimdi yine Türk halkı bunu 24 Haziranda tekrarlayacaktır. Türkiye istikrar ortamını sürdürülebilmek ve yakın coğrafyamızda cereyan eden siyasi ve fiziki hareketlilik karşısında doğru pozisyon alabilmek adına, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bir an önce geçmemiz gerekmektedir. Bizler de
inanıyoruz ki bu seçim sonuçları, Türkiye’nin 2023-2053 hedeflerinin gerçekleştirilmesi güçlü ve büyük Türkiye’ye giden yolda bütün engellerin bertaraf edilebilmesi adına büyük bir dönüm noktası olacaktır şeklinde konuşmasnı noktalayan Oya Canbazoğlu DİRİER, BULTÜRK heyeti ile birlikte İstanbul MHP ne seçimlerde başarılar diledi ve görüşmeyi sonlandırdılar. Oya Canbazoğlu DİRİER BULTÜRK Genel Sekreteri
Evlerini bıraktılar tohumlarını bırakmadılar ile yapılan görüşmede Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Ankara Temsilciliği ve Tüketici Hakları Derneği Yenimahalle Şubesi’nin ilerleyen zamanda birlikte ortak çalışmalar yapabilecekleri ve de birbirlerine destekler verilebileceği üzerinde konuşuldu. Tüketici Hakları Derneği Yenimahalle Şubesi yetkililerine gösterdikleri ilgi ve alakadan dolayı teşekkür edilerek ziyaret sonlandırıldı.
BULTÜRK Türk Dünyası Dostları ile Birlikte
Türk Dünyası Dostları Erdoğan ASLIYÜCE’nin yaptığı 183. Yesevi Dostlar kahvaltısında buluştular. BULTÜRK Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği adına, Genel Başkanımız Rafet ULUTÜRK ve Genel Sekreter Oya Canbazoğlu DİRİER, toplantıda yer aldılar. Toplantıya katılım çok iyi, yer kalmadı oturmaya ayakta kalanlar oldu. Kahvaltı yapıldıktan sonra, kürsüye gelen günün konuşmacısı İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Kağan Kurtoğlu, dünyada ki küresel para savaşlarını ve
BULTÜRK’ten İstanbul MHP BULTÜRK İl Başkanlığına Ziyaret Genel Sekreteri Oya Canbazoğlu
Türkiye’ye etkisini anlatti. Ardından; Goldwiss Türkiye Kurucusu Ceo Ercan Kutlu, katılımcıları Türk’ün parasi “ALTIN” a yatırım yapmaları konusunda bilgilendirdi. Konferansın sonunda plaketler takdim edildildikten sonra BULTÜRK Başkanımız da kendi yazdığı kitabını konuşmacılara takdim etti. Yesevi dostları çok memnun kaldılar ve Türk parası konusunda ALTIN yatırımından daha değerli hiçbir şey olmadığı dunyadaki örneklerle bu konferansda açıklanmış oldu. Oya Canbazoğlu DİRİER-BULTÜRK Genel Sekreteri
Bulgaristan’dan göç ederek 1926’dan sonra Bilecik’in Gölpazarı ilçesine bağlı Kurşunlu köyüne yerleşenlerin, o dönem yanlarında getirdiği soğan, mısır, kavun, karpuz ve sarımsak gibi sebzelerin yanı sıra çiçek tohumları ile renklenen bahçeler, torunlarına miras kaldı. O yıllarda evlerini, tarlalarını geride bırakarak zor şartlarda göç etmek zorunda kalan vatandaşların yerleştiği ve ekoturizm kapsamında 2012 yılında “en temiz köy” seçilen Kurşunlu’da, köy sakinleri, atalarından miras çiçekli bahçeleri tüm renkleriyle yaşatmaya devam ediyor. Bilecik’e 38, Gölpazarı’na 7 kilometre uzaklıktaki, 70 haneli ve yaklaşık 200 nüfuslu köyde yaşayanların tamamı, Bulgaristan göçmenlerinin çocukları ve torunlarından oluşurken, evlerin bahçeleri, birbirinden farklı çiçeklerle renk cümbüşü oluşturuyor. Bahçesinde 50’nin üzerinde sebze ve meyve yetiştiren üç çocuk annesi Seher İpek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dedelerinin 1930’lı yıllarda Bulgaristan’dan geldiğini belirterek, geleneklerinden taviz vermediklerini söyledi. Atalarının gelirken tohumlarını da getirdiğini dile getiren İpek, şöyle konuştu: “Evlerini bırakmışlar ama mısırından tut ayçiçeği, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, aklına ne gelirse hepsinin tohumlarını getirmişler. Kültür burada. Çiçek olmazsa olmaz, biz çiçeksiz yapamayız. Bu tohumlardan vazgeçmeyi kesinlikle düşünmüyoruz, onları devam ettireceğiz. Kıyafetlerimiz de değişmedi yemeğimiz de. Mesela hamur işlerini çok yaparız, börek yaparız. Babaannelerimizden böyle gördük. Babaannem bir otururdu ocağın başına, çok da kalabalıktık. Hayvan da çoktu, çok güzel zamanlar geçirdik. Halen evimde atmadığım hasırlarım, kayınvalidemden ibrik var. Asla onları bırakmam. Biz oradan geldik bağımızdan kopmamak için her şeyimizi aldık geldik.” Köy sakini Mutlu Yıldırım ise teknolojinin, şartları biraz değiştirmesine rağmen dedelerinin bıraktığı hayatı yaşamaya devam edeceklerini ifade ederek, “Yaşlılarımız, dedelerimiz oradan nasıl çilelerle geldiklerini anlatırlardı. Evlerini, tarlalarını bırakıp buraya sefil perişan halde geldiklerini anlatırlardı. Oradan gelirken getirebildikleri
çiçek, mısır, ay çiçek tohumudur, ceplerine koyabildiklerini getirmişler. Biz de onların devamını yaptırmaya çalışıyoruz. Çiçek bahçelerim var, biz de vazgeçemiyoruz. Kanımızdan gelen bir şey. Onların getirdiği ürünlerden yetiştirmeye çalışıyoruz.” şeklinde konuştu. - “Çiçek sevgisi göçmenlerin kanında var” İzmir’de emekli olduktan sonra köyüne döndüğünü anlatan 63 yaşındaki İsmail Karakütük de “Dedelerimiz buraya gelirken getirebilecekleri her çeşit tohumdan getiriyorlar. Çiçek, buğday domates tohumu getiriyorlar. Burada halen onları üretmeye çalışıyoruz. Bizim bahçemizde biber, domates, marul, maydanoz, dereotu, patates hepsi var. Çiçek sevgisi, göçmenlerin kanında var.” diye konuştu. Köy muhtarı Fahrettin Doruk da köyün 70 haneli olduğunu belirterek, çok göç verdiklerini ancak halen 200 civarında nüfusa sahip olduklarını söyledi. Köyün 1926 yılında Bulgaristan’dan gelen 8 aile tarafından kurulduğunu ifade eden Doruk, şunları söyledi: “Devamında akrabalar gelmiş. Göçmen köyüyüz, köyümüz temizdir. Biraz da gelenek görenek. Köyümüzün planı projesi çok güzeldir. Dedelerimiz domatesi getirmiş, eski buğdayları getirmiş, halen bazı komşularımız eker. Çiçeklerimiz oradan gelmiş, kadınlarımız çok çiçekçidir. Bahçelerimiz çok güzeldir, oradan gelen bir gelenektir.” dedi.
Siyasi ve Aktüel Gazete
Türksoy’dan Bulgaristan’da Nevruz Kutlaması
Türkiye-Bulgaristan İş Forumu Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, Kapıkule
Gümrük Kapısı’ndaki zaman zaman görülen yoğunluğa ilişkin, “Türkiye ve Bulgaristan hükümetleri olarak, ekonomi bakanlıkları olarak iyi bir uyum içerisindeyiz. Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, Kapıkule Gümrük Kapısı’ndaki zaman zaman görülen yoğunluğa ilişkin, “Türkiye ve Bulgaristan hükümetleri olarak, ekonomi bakanlıkları olarak iyi bir uyum içerisindeyiz. Dolayısıyla bahsedilen sorunların ortadan kalkması adına da gerekli adımları atıyoruz.” dedi. Metin, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından, Türk ve Bulgar iş dünyasından 420 paydaşın katılımıyla düzenlenen ve iki ülke arasında “Son 10 yılın en büyük iş buluşması” olarak nitelenen TürkiyeBulgaristan İş Forumu’nda bir konuşma yaptı. Türkiye ve Bulgaristan arasındaki kardeşlik ve dostluk ilişkilerinin önümüzdeki dönemde derinleşeceğine inandığını aktaran Metin, iki ülke arasındaki ihracat-ithalat dengesinin birbirine yakın seyrettiğini, ticaret hacminin bundan ötürü gelecek vadettiğini söyledi.
Türk girişimcilerin yaptığı yatırımların Bulgaristan’daki yabancı yatırımlar içinde yüzde 10’luk kısmı oluşturduğunu anlatan Metin, “Karadeniz Ekonomik İş Birliği gibi çok taraflı platformlar kapsamında da KOBİ’lerimiz arasında çok sayıda ortak iş imkanlarının bulunduğunu da değerlendirmek gerekir. Bizler hükümetler olarak ikili iş birliğini güçlendirmek için birçok kez bir araya geldik, gelmeye devam edeceğiz. Aldığımız kararların ve atacağımız adımların iş dünyasının karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak amaçlı olduğunu da bilmenizi istiyorum.” ifadelerini kullandı.
Makedonya’da nevruz etkinliği düzenlendi GOSTİVAR Makedonya>nın kuzeybatısındaki Gostivar kentinde Nevruz Bayramı dolayısıyla «Tüm Renkleriyle Türk Dünyası» konseri düzenlendi. Türkiye>nin Üsküp Büyükelçiliği himayesinde, Yunus Emre Enstitüsü, Uluslararası Vizyon Üniversitesi ve Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) iş birliğiyle düzenlenen konsere Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov, Türkiye>nin Üsküp Büyükelçisi Tülin Erkal Kara, Gostivar Belediye Başkanı Arben Taravari, bazı milletvekilleri ve ülkedeki Türk kuruluşlarının temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Nevruz Bayramı dolayısıyla şölen düzenledi. Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Nevruz Bayramı dolayısıyla şölen düzenledi. Merkez Orduevi’nde Türkiye, Azerbaycan ve Kazakistan büyükelçiliklerinin himayelerinde düzenlenen şölene Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Moldova gibi ülkelerden 70’ten fazla sanatçı katıldı. TÜRKSOY Genel Sekreteri Prof. Düsen Kaseinov, etkinlikte yaptığı konuşmada, Türk kültürünü çeşitli coğrafyalarda tanıtmaktan mutluluk duyduklarını belirtti. Şölene katılan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Salondaki mutluluğa baktığımız zaman, TÜRKSOY amacına ulaştı. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da nevruz vesilesiyle kardeşliği, barışı, sevgiyi ve baharı bir kere daha burada herkese ifade etmiş olduk. Bu tür etkinlikler devletler arasındaki dostluğu geliştirdiği gibi bölgenin dostluğunu da ge-
liştirir, dolayısıyla dünyanın dostluğunu da geliştirir.” ifadelerini kullandı. Devletlerin çözemediği konuları böylesi etkinliklerde kurulan ilişkiler sayesinde çözebileceklerini belirten Topçu, “Bulgar halkı başta olmak üzere tüm Hristiyan alemini (İstanbul’daki) Demir Kilise’ye hem ibadet etmeye hem de Türk misafirperverliğini yaşamaya davet ediyorum.” diye konuştu. TÜRKSOY Genel Sekreteri Kaseinov, Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Dr. Hasan Ulusoy, Kazakistan Büyükelçiliği Sofya Maslahatgüzarı Temiray İzbastin, Azerbaycan Büyükelçisi Nergis Gurbanova, Bulgaristan’ın eski Kralı Simeon Sakskoburgotski ve eşi Margarita da şölende hazır bulundu.
Prof. Dr. Sancar: Türk dünyası bir kuvvet kaynağı Nobel Kimya Ödülü sahibi Aziz Sancar, Türk dünyasının kendisi için kuvvet kaynağı ve başarılarında büyük rolü olduğunu söyledi. Kazakistan ziyareti çerçevesinde Türkistan kentine giden Sancar, burada Hoca Ahmet Yesevi Türbesi’ni, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesini ziyaret ederek, öğrenci ve öğretim üyeleriyle bir araya geldi. Ahmet Yesevi Üniversitesi tarafından Sancar’a fahri profesörlük unvanı takdim edildi. Sancar burada yaptığı konuşmada, Türk dünyasının gösterdiği ilginin kendisini Türk dünyasının temsilcisi gibi hissettirdiğini ve bu ilgiye layık olmaya çalıştığını söyledi. Atatürk’ün yaptığı devrimler sayesinde sahip olduğu yere geldiğini vurgulayan Sancar, “Türkiye’nin dışında diğer Türk cum-
huriyetlerinin başka devletlerin hakimiyeti altında olduğu zamanlarda bile Türk dünyası kalbimdeydi. Bu bakımdan Türk dünyası benim için bir kuvvet kaynağı, başarılarımda büyük rolü olmuştur.” diye konuştu.
Bulgaristan ve Türkiye arasında kültürel köprü Sofya’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Edirne Valiliği ile Bulgaristan’ın Edirne Başkonsolosluğu iş birliği ile düzenlenecek “Madam Butterfly” operası kapsamında kente gelen Bulgaristan heyeti, Edirne Valisi Günay Özdemir’i ziyaret etti. Edirne Valisi Günay Özdemir, Bulgaristan Kültür Bakan Yardımcısı Rumen Dimitrov, Tırgovişte Valisi Mitko Stoyko, Razgrad Valisi Günay Hüsmen, Plovdiv Valisi Zdrovko Dimitrov, Yambol Valisi Dimitri İvanov, Burgas Valisi Valcho Cholokov, Haskova Valisi Stanislav Denchev ve Bulgaristan’ın Edirne Başkonsolosu Vasil Vılçev’i makamında kabul etti. Basına kapalı ziyaretin sonunda Bulgar heyeti ve Özdemir karşılıklı hediyeleşti.
Vali Özdemir, ziyaretin ardından AA muhabirine yaptığı açıklamada, ziyaretten memnuniyet duyduğunu belirterek, “Bu tarz kültürel organizasyonlar, iki ülke arasındaki dostluğa katkı sağlıyor. Ayrıca bu anlamda özellikle Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov iki ülke arasındaki dostluğa önem veriyor. Bu tarz projeleri ve etkinlikleri destekliyorlar. Bunun yansıması olarak da iller bazında yapılan çalışmalara çok önem veriyoruz ve memnuniyet duyuyoruz.” diye konuştu. Edirne Valiliği ile Bulgaristan’ın Edirne Başkonsolosluğu nezdinde Trakya Üniversitesi ve Edirne Mimar Sinan Rotary Kulübü ortaklığında gerçekleştirilen organizasyonla kente gelen 1925 yılında kurulan Bulgaristan Stara Zagora Devlet Operası Puccini tarafından kaleme alınan “Madam Butterfly” operası akşam Trakya Üniversitesi Balkan Kongre Merkezi’nde sanatseverlerle buluşacak.
Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla kutlama programı düzenlendi. Türk ve Bulgar Kadınları Dostluk Derneği (BUTUKADD) tarafından Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliğinin desteğiyle Ramada Otel’nde düzenlenen programda Türk ve Bulgar çocukların yanı sıra çeşitli ülkelerden gelen çocuklar birlikte eğlendiler. Programa katılan çocuklar, Türkçe ve diğer dillerde şiirler, şarkılar söylediler, çeşitli sanat sunumları yaptılar. Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Hasan Ulusoy, programda AA muhabirine yaptığı açıklamada “Tüm çocuklar burada tek bir dili konuşuyor, o da mutluluğun ve eğlencenin dilidir. Geleceğin kurucuları çocuklardır.” ifadelerini kullandı. Ulusoy, Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bayramı dünya çocuk-
larıyla yaşamak, kültürlerini paylaşmak ve daha hoşgörülü ve verimli bireyler olarak yetişmelerini sağlamak amacıyla böyle bir program düzenlediklerini söyledi. Ulusoy, “Çocuklarımızı düşmanlıkla, ön yargıyla değil, onları mutluluk içinde birlikte yaşamak ve ortak bir gelecek için yetiştirmeliyiz. Çocukları böyle yetiştirirsek, gelecekte husumetler değil, müreffeh bir gelecek olacaktır.” dedi
İstanbul da Türk Dünyası STK’lar Toplantısından
Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi’nin
(BGSAM) Çıkartığı Kitaplar