Bulgaristan’da Şehitler Anıldı
Bulgaristan Türkleri, 1985-1989 yılları arasındaki asimilasyon politikasına boyun eğmedikleri için güvenlik güçlerince katledilen şehitlerini andı. Ülkenin güneydoğusunda Kırcaali şehrinin Kırkovo ilçesine bağlı Mogilyane köyünde, 26 Aralık 1984’te öldürülen 17 aylık bebek Türkan Feyzullah’ın anısına kurulan anıtın başında anma töreni gerçekleştirildi. Törene, Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Mustafa Hacı, Sofya Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı Barbaros Dicle, Filibe
Başkonsolosu Hüseyin Ergani, Türkan bebeğin annesi Fatma Feyzullah, akrabaları ve çok sayıda kişi katıldı. Törende Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliği, Türkan Bebek ve şehitler için mevlit okuttu. Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Hasan Ulusoy, şehitler için yayımladığı mesajda, “Türkan bebeğimizin katlinin 34. sene-i devriyesinde, totaliter dönemin yarattığı bu acıların, artık günümüzde bir daha yaşanmaması ortak temennimizdir. Devamı 10’da
Siyasi ve Aktüel Gazete
Bulgaristan’da ve Türkiye’de Bulgaristanlı Soydaşların Nüfusu
Bulgaristan’da Türkiye’de Nüfusu
%25
Nüfusu
%10
Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz“
Yıl - 16 Sayı: 140 Ocak - 2018 - “
BGSAM-Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi’nin Yayınları BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin bünyesinde kurulmuş olan BGSAM-Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezinin oluşturduğu www.bghaber.org sitesinde yayınlanan köşe yazıları kitaplaştırıldı. 2018 yılına kadar yapılan yayınlardan toplam 54 kitap yayına hazırlanmıştır. Bu kitaplara vesile olan BGSAM Başkanı Dr. Erdal KARABAŞ’a teşekkürerimizi sunar tüm yazarlarımızın kalemlerine sağılık. Devamı 2’de
Sayfa 2’de
Sayfa 2’de
Sayfa 3’de
Kukeri ayıdır ‘Soydaşlarımızın istihdamına önem veriyoruz’ Bulgaristan’da Ocaksanınayı çevresinde bulunan kötülükleri kov-
Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi, “Bulgaristan’la ortak ticaret hacmimiz geçen sene 4 milyar avroyu geçmişti, bu sene de geçmeyi planlıyoruz. Aynı zamanda her iki ülkenin dilini kullanan soydaşlarımızın istihdamına önem veriyoruz.” dedi. Sofya Büyükelçisi Hasan Ulusoy, Türkiye ile Bulgaristan’ın ortak ticaret hacminin geçen sene 4 milyar avroyu geçtiğini belirterek, “Yatırımlarımız hemen hemen her alanda var.
Onları geliştirirken aynı zamanda her iki ülkenin dilini kullanan soydaşlarımızın istihdamına önem veriyoruz” dedi. Bulgaristan’daki görevinin ilk yılını tamamlayan Büyükelçi Ulusoy, Bulgaristan-Türkiye ilişkilerini değerlendirdi. Ulusoy, iki ülke arasında son bir yılda siyasi ilişkilerin çok canlı devam ettiğine işaret ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan Boyko Borisov başta olmak üzere Bulgaristan devleti ile yakın iş birliğinin önemine değindi. Kültür alanında iki ülke insanları arasındaki ortak alanları ve benzerlikleri vurgulayan Ulusoy, birlikte yaşama anlayışını geliştirmek üzere son 3 ayda büyükelçilik olarak 3 etkinlik düzenlediklerini anlattı.
Aslında Yeni Yıl zamanı Bulgarların en fazla konuk ağırladığı zamandır. Eski bir gelenek üzere, isim gününe davetsiz gidilir, oysa Ocak ayında birçok Bulgar, isim gününü kutlayacak. Ocak ayı aynı zamanda da Kukeri ayıdır. Köy ve şehirlerde haneler kapılarını açık bırakır ve Kukerilerin yolunu bekler. Korkunç maskelerinin in-
duklarına inanılır. Köstendil’in Jabokrıt köyünde 1 Ocak günü erken saatlerden itibaren köydeki evleri kapı kapı gezen iki Kukeri grubu vardır. Her evde onları sabırsızlıkla beklerler. Kukeri grupları ise farklı yaştan erkeklerden oluşur, ki aralarında üniversiteli, öğrenci, işçi hatta polis bile var. Hayvan derilerinden yapılmış geleneksel köstümleri giyerek Yeni Yılın ilk saatlerinde evleri dolaşmaya başlarlar. Herkes onları sevinçle ağırlar ve sağlık için demir para hediye eder. Kukerilere verilecek hediyeler arasında et, ev yapımı çörek, börek ve şarap olmazsa olmazlardandır.
B A S,, Y A Z I ‘Türk Dünyası Kültürüne Hizmet Ödülü’ Aldı 16. yılımızda Yeni 2019 yılının ilk sayımız
BULTÜRK’ün 140.Sayımızla karşınızdayız.
2004 yılından itibaren yayınlanmaya başlayan “BULTÜRK Bulgaristan Türkleri’nin Sesi Gazetesi” her yıl kendisini yenileyerek ve geliştirerek daha iyi bir seviyeye ulaşma gayretindedir. Bu 2019 yılında, 140. Sayısı ile giren içerdiği muhteva zenginliği yanında, “BULTÜRK Bulgaristan Türkleri’nin Sesi Gazetesi” tasarım ve görselliği ile sizlerin beğenisine sunuyoruz. Devamı 2’de
.Kırşehir Ahi Evran Ünversitesi Rektör Yardımcısı Ahmet Gökbel, 'Türk Dünyası Kültürüne Hizmet Ödülü' aldı
Aldığı ödülle KAEÜ “sini temsil eden Gökbel”e, Rektör Prof. Dr. Vatan Karakaya tarafından takdir belgesi verildi.
Sayfa 6’da
Sayfa 6’da
Sayfa 10’de
Bulgaristan’da yeni 100 levalık banknotlar
Kırşehir Ahi Evran Ünversitesi Rektör Yardımcısı Ahmet Gökbel, “Türk Dünyası Kültürüne Hizmet Ödülü” aldı.
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünde düzenlenen törende Gökbel, yaptığı bilimsel çalışmaları araştırmaları ve yayınları ile ödül aldı.
Sayfa 5’de
Sayfa 11’de
Sayfa 13’de
Bulgaristan Merkez Bankası(BNB)’nın açıklamasına göre yeni 100 Levalık banknotlar Aralık ayında piyasada kullanılmaya başlayacaktır. Yeni basılan bu banknotların ana tasarımı eski banknotlar ile aynı olmakla birlikte yeni güvenlik unsurlar eklenmiştir. Ayrıca banknotun kısa kenarları boyunca açılı beş kalın ve altı ince çizgiden oluşan görme engelliler için ek işaretler içermektedir.
Sayfa 15’de
Sayfa 15’de
2 Sayı 140 - Ocak 2019 2
Bulgaristan Türklerinin Sesi Dünya haberleri
Sevilcan YÜCE Sezai Karakoç
Konu: Modern Türk Şiirinin Kilometre taşları Bulgaristan Türkleri arasında pek bilinmeyen, eserleri ülkemizde basılmamış, okunmamış ve açılması gereken birçok perde kapalı kalmış derken, 20- asrın Büyük şairi Sezai Karakoç’un gündeme taşıdığı, düşünenlere ilham kaynağı konularını biz de ilk kez ele alıyoruz. Şairin dünyayı anlama ve anlatma ustalığı Namık Kemal ve Ziya Gökalp akımına dayanır. İki medeniyet arasında kalmış bir azınlık olarak biz Bulgaristan Müslüman Türklerinin medeniyet taşıyıcısı ve yayıcısı rolü şair Sezai Karakoç’u tanıdıkça çok daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Çünkü hayatın her an bize işaret ettiği gibi, medeniyet bir bakıma ruhun her an dışa yansımasıdır. Şaire göre, iki medeniyet vardır ve bunlar her an her yerde birbiriyle devamlı mücadele halindedirler. Şaire göre medeniyetler de iyi ve kötüdür. Kötü de iyiye karşı örgütlenmiş ve düzen kurmuştur ve kendinden olmayanı kabul etmez. Bu, ruh ile felsefe arasındaki mücadele gibidir. Huzura karşı sıkıntı, ahenge karşı kaos işte bu yansımanın tablosudur. Batı Doğu medeniyetindeki din ve millet örgüsünü asla kabul edemez, ama yerine de yaşam hakkı kazanmış bir şey koyamayınca kendisi de Doğu’ya yönelmiştir. Biz bunu Bulgaristan’da son 140 yılda yalın bir şekilde yaşadık, mücadelesi verilmiş ama bitmemiştir. Şairin yorumunda millet inançla örülerek doğar. Bunun için biz bu kıstasa sadık kalan Bulgaristan Müslümanlarının milli Türk kimliğini devlet terörüne rağmen çözülmeden koruyabildiklerine tanık oluyoruz. Doğuda baba bir otoriteyi, devleti temsil eder. Ve bu bakıma Batıya ilk giden Doğu’dur ve Batılılar Doğuya sonradan gelmişlerdir. Olaya değişik pencerelerden bakılabilir. Sezai Karakoç, Plevne Savaşına katılmış, Gazisi Osman Paşa’nın takdirini kazanmış Diyarbakırlı Hüseyin Beyin 1933’lü torunudur. Ankara Siyasal Bilgilerde okumuştur. En fazla okunan eseri “Ruhun Dirilişidir”. Kendisini “Masal” şiiriyle tanıyalım. MASAL
B A S YA Z I
BULTÜRK Dernek yöneticileri olarak Bulgaristan Türkleri’nin de büyük bir teveccüh gösterdiğiniz ve her ay özenle okunup saklandığının farkındayız. BULTÜRK Gazetesi artık Türkiye’de ve Bulgaristan’da da bir çok kütüphanede yerini almıştır. BULTÜRK Gazetemizde Köşe yazarlarımızı artık ön sayfaya almış bulunmaktayız. Sizlerin de önerileri ile her sayımızda değişikliklere de yer vermekteyiz. Siz değerli okuyucularımızın bu son durumu daha çok beğeneceğinizi umuyoruz. Sizlerden gelen önerileriniz ile gazetemizde değişimlere yer vermekteyiz.Hizmetlerimizin daha da olgunlaşacağına ve daha faydalı hale geleceğine ümit etmekteyiz. Tirajı 5 000 e ulaşan Türkiye’de (İzmir, Bursa, Ankara, Kocaeli ve Trakya) ve Bulgaristan’da (Varna, Dobriç, Rusçuk, Silistre, Şumnu, Razgrad, Eski Zara, Filibe, Kırcali, Smolyan ve Sofya vs.)
İşin künhüne varsın diye Yolladı üçüncü oğlunu Üçüncü oğul Batıda Çok aç kaldı ezildi yıkıldı Ama bir iş buldu bir gün bir mağazada Açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı Fakat batinin büyüsü ağır bastı İş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı Sonra büsbütün unuttu onları Şef oldu buyruğunda birçok kişi Kravat bağlamasını öğrendi geceleri Gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler Patron oldu ama hala uşaktı Ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü Bir gün bir hemşerisi onu tanıdı bir gazinoda
Ismarlama Şiir Yazılmaz
Oya CANBAZOĞLU
Genel Yayın Yönetmeni “BULTÜRK Bulgaristan Türkleri’nin Sesi Gazetesi” dağıtılmaktadır. Bu vesile ile tüm okuyucularımıza Cenab-ı Allah’tan sıhhat, afiyet ve başarılar diliyoruz, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. 2019’un ilk sayısı ile sizlerin huzurundayız. Yeni 2019 yılınız kutlu olsun.
Konferans Doğu Türkistan
Doğuda bir baba vardı Batı gelmeden önce Onun oğulları batıya vardı Birinci oğul batı kapılarında
Büyük törenlerle karşılandı Sonra onuruna büyük şölen verdiler Söylevler söylediler babanın onuruna Gece olup kuştüyü yastıklar arasında Oğul masmavi şafağın rüyasında Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı Öcünü alsın diye kardeşini yolladı İkinci oğul Batı ülkesinde Gezerken bir ırmak kıyısında Bir kıza rastladı dağların tazeliğinde Bal arılarının taşıdığı tozlardan Ayna hamurundan ay yankısından Samanyolu aydınlığından inci korkusundan Gül tütününden doğmuş sanki Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu Saçlarını güneş destelemiş Yıllarca peşinden koştu onun Kavuşamadı ama ona Batı bir uçurum gibi girdi aralarına Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr Alıp götürdü onu Ve ikinci oğlu Sivri uçurumların ucunda Buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda Baba yağmurlardan anladı bunu Yağmur suları aci ve buruktu
Neriman E.KALYONCUOĞLU
29
Tarih: 09 Ocak 2019 Konu: Sanatımızın direklerinden Osman Aziz Bulgaristanlı Türk şairler arasında ısmarlama şiir yazana rastlamadım. Şairin içinde taşmaya hazır müthiş bir birikim olsa da, müdahale olunca şiir düşmez. Şairin duygularını dökebilmesi için kendine ait zamanı olması gerekir. Ne var ki, bizim şiir yazmaktan geçinen kültür adamımız olmadı. Şair-e yazara el uzatacak iş adamımız da olmadı. Olur, iş Allah! Şiirsel sezi doğurganlığımız açısından en verimli yıllarımız 1960’lara gider. Toplam şiir kitaplarımız 400 olsa da yarısı o yıllara aittir. Bunlarda üçü Osman Aziz’indir: “Ateş”, 19655, Sofya. “Güllerin Korkusu” 1965, Sofya ve “Canlarım Türküler” deneme, 2002, Sofya. Sosyalist realizm yıllarında kaleme alınan eserlerimiz sanki gönülden geçen noktayı, bir bekleyişi ve bir çağrışımı yansıtır. Kaybolan umut kopuk kopuktur. Şartlara küsüp şair olmaktan vaz geçenlerimize de rastlamadım ama tüm yaratıcılarımızın ekmek parası davasına nefer olmayı ön plana çektiğine tanığım. Para için yazmak sanatın katilidir. En güçlü şiirlerimiz kırılma noktalarımızı yansıtır. Rodopların alçalan güney dağlarının bir birini andıran yaylalarından biri olan Alfatlı’da (Neofit Bozveli) köyünde orta halli yüksek ruhlu bir tütüncü ailesinde dünyaya gelen ve daha gençlik yıllarında “ses” kabiliyeti ve “imaj” yaratma ustalığıyla dikkati çeken şair, ses sanatçısı ve araştırmacı yazar Osman Aziz, bunsan 12 yıl önce hayata gözlerini yummazdan önce sevgi ve saygı dolu kimliğiyle sevilen biriydi. Sanatımızdaki boşluk onun aramızdan ayrılmasıyla daha da büyüdü. Örneğin “Hey Kırca Ali Güzel Şehir” onun bestesiydi. Bu eseri onun gibi söyleyen başka biri de çıkmadı. “Arda ile Kırca Ali’nin arası saat sekiz arası” da bir daha onun söylediği gibi söylenemedi. Bu örnekler sıralamakla bitmez. Osman Aziz sanki şiirin kendine has öz diliyle doğmuştu. Gülümseyişinde ve lüle saçlarında her zaman vardı bu esinti. O, herkesten farklıydı. Sofya’da 2002’de çıkan “Canlarım Türküler” deneme eserinde, besteleri anlatırken şiirleri dillendirdiği, kendini anlatırken arkadaşlarından söz ettiği, solo icralarından söz açarken, kendini tiyatro sahnesinde bulduğu dikkati çeker. O sanat ve yaratıcılıkla iç içe biriydi. Bulgaristan Türk edebiyatı ve sanatının orta direği olarak uzamış ve yeşermişti. Osman Aziz Türkçemizi kuralına yakın kullanan şairlerimiz arasında seçilirdi. Anadilimizin olmazsa olmazımız olduğunu şöyle dile getirmişti: UNUTUYORUZ TÜRKÇEYİ Acıların Türkçe diner Aşkın en güzel türküsü Türkçe söylenir Aldatmak aldanmak varsa Türkçedendir En ağır yargısı En derin aşk yarasının Türkçedir en güzel sargısı Türkçede gelir sevgiler Türkçede kalır. Unutuyoruz Türkçeyi Aşkın dilini Şiirin dilini En derin aşk yarasının Türkçedir en güzel sargısı
1.Aziz Sofya Radyosu’nun Bulgaristan Türklerine Mahsus Radyo Yayınlarında çalışırken dinleyicilerimizle her gün gönülden selamlaştı. Bazıları, 1958’den beri kendi okulları olmayan bir Türk azınlığın anadilini unutmaması neye borçlu olabilir sorusunun kesin yanıtında Sofya Radyosunun Türkçe yayınları önemli bir yer alır. Bu eğitici ve öğretici seslerden biri Osman Aziz’di. Onların hayatına umut ve mutluluk taşıdı.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 140 - Ocak 2019 Haberlerler
Bulgaristan’da yerli süt ve et üreticilerine güven
Yerli veya global, Bulgar veya yabancı üreticileri arasında Bulgaristan tüketicinin pazarda çok bol olan gıda markaları arasında neyin daha iyi olduğuna karar vermesi gerek. Yurtdışından getirilen malların rekabet edici fiyatlarına rağmen vatandaşımız, Bulgaristan’da üretilen süt ve et ürünlerini, Bulgar gıdaların daha temiz, daha kaliteli ve geleneleksel tariflere göre hazırlandığı düşüncesiyle, satın almayı tercih ediyor. Büyük şehirlerde yapılan araştırmalardan alınan sonuçlar, bunu gösteriyor. Geleneksel Bulgar gıda olarak süt ürünleri (yüzde 71), et ve et ürünleri (yüzde 55), sebze ve meyveler (34%), şaraplar kabul ediliyor. Tüketiciler, yerli markaları tanıyor ve onlara rağbet gösteriyor. Bulgaristan tüketicilerin bu tutumu, yabancı zincir mağazalarının gözünden kaçmadı. Son zamanlarda taze Bulgar ürünlerinin bulunduğu reklamları sıkça duymaya başladık. Noel ve Yeni Yılı yemeklerle süslü sofralarla kutlama geleneğini göz önünde bulundurarak yine yerli üreticlerinin ürünlerini seçeceğimiz şüphe taşımaz. Yerleşik şirketler arasında 27 yıldır faaliyet yürüten “Dobrotitsa” şirketi, genelde Dobriç bölgesinden tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılıyor. Üretim halkalarının her birini yerine getiren bu süreçte bölgeden 300 kişiye iş sağlamaktadır aynı zamanda. Ki böyle bir üretime sık sık rastlanamaz ve her şirket sahibinin hayalidir.
Ovçarovo köyü yakınlarında hayvan çiftliğinde inek ve koyun olmak üzere binlerce hayvan yetiştiriliyor. Çiftlik furaj ihtiyaçlarını kendi karşılıyor, hayvan gübresinden ise biogaz üretiliyor. Şirket yöneticisi Veselin Tsvatkov, “Bizler, süt ve et gibi kaliteli ürünü elde etmek için gıda kalitesine bel bağlıyoruz. Sadece ve sadece gerçek ve doğal ürünler sunuyoruz ve bu da müşterilerimizin takdirini kazanıyor.” dedi ve devam etti: “Bildiğiniz gibi, Dobruca, Bulgaristan’ın en verimli toprağına sahiptir ve bu da, tarımın geliştirmesini sağlıyor. Bizim yaptığımız yatırımlar çok büyük, 60 bin dekar toprak işliyoruz ve bunun yüzde 90’nı şirkete aittir. Bütün bu üretim süreci yeni makineler gerektiriyor, tesisler gerekiyor, süt işleme tesisleri, biogaz enstalasyonu, hayvanların yetiştirildiği çiftliğe ihtiyaç var. Çiftlikte 10 binden fazla inek yetiştiriliyor, ki onlar ABD ve Kanada’dan getirilen süt ve et inek cinsleridir. Özel et için yetiştirilen Fransız koyunlarımız da var. Çok dev çapta çalışıyoruz. Elde ettiğimiz sütten 20’den fazla süt ürünleri üretiyoruz ve aynı zamanda dana pastırması, sucuk, salam gibi et ürünleri de üretiyoruz. Buradaki teknologlar hangi ürün tarifinin kulanılıcağına karar veriyorlar, çünkü hayvan cinsine bağlıdır. Bu tür gıdalar Ön Bulgarların geleneksel gıdasıdır. Ülkemizde her geçen yılla birlikte Bulgar yoğurdu, kaşar peyniri ve peynir tüketiminin arttğını görüyoruz. Bunlar da bizim ürün yelpazemizde en fazla satılan ürünlerdir. “ Çeviri: Şevkiye Çakır, BNR
Ressam Orhan İsmail Noel sergisi düzenledi
Orhan İsmail Razgrar bölgesinde ünlü ve sevilen bir sanatçıdır. Noel sergisinde peyzajlar, portreler, natürmort, eski evler ve modern soyut resimler yer alıyor.2016 yılında Orhan İsmail Bulgar Ressamlar Birliği’nde Razgrad temsilinin başkan yardımcısı seçildi. Tabloları yurtiçinde ve yurtdışında art salonlarının ve de-
ğişik kurumların duvarlarını süsler. Sanatçı fırçayı kendini daha iyi ifade etmek için eline aldığını, hep zevkle ve özellikle sevdiği insanlar için büyük zevkle resim çizdiğini paylaştı. Ayrıca Samuil’de “Az.Az. Kiril ve Metodiy” orta okulunun müdürü olarak öğrencilerine örnek olup, onlara sanat sevgisi aşılamaktadır.
Bulgar Ortodoks Kilisesi’nde Noel Ayini
Edirne’deki Bulgar Ortodoks Kilisesi’nde Noel ayini düzenlendi. Kıyık semtindeki Sveti Georgi Kilisesi’nde yapılan ayinde, Hazreti İsa’yı anlatan ilahi ve dualar okundu. Hristiyanlar tarafından kutsal sayılan ekmeğin dağıtılmasının ardından, katılımcılar mum yakıp dua etti. Bulgaristan’ın Edirne Başkonsolosu Vassil Valchev ile Bulgaristan, Yunanistan ve Edirne’den Ortodoksların katıldığı ayini, Stara Zagora Metropoliti Kipriyan yönetti.
Valchev burada yaptığı konuşmada, güzel bir ayin gerçekleştirdiklerini belirterek, “Hazreti İsa’nın doğum gününü kutladık. Yeni yılın huzur, mutluluk ve barış getirmesini diliyorum. Burada olan herkese teşekkür ediyorum.” dedi. Sveti Georgi Kilisesi Rahibi Aleksandır Çıkırık da yeni yılın herkese sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini dileyerek, Edirne’de, Türkiye’de herkesin bir arada güzel şekilde yaşayarak, ibadetini yaptığını kaydetti.
3 3
Konu: Biz geleceğin göğsünde yuva yapmış bir milletiz. Bizimle beraber 2018’den 2019’a gürültü ve havai fişek ışıkları arasında kaybolmadan geçen ve Yeni Yılımızı kutlayan bir mücadele çizgimiz var. Bizi adam gibi adam saydı ve yanımızdan ayrılmadı. Yılbaşı gecesinde çok eski, damardan bir şarkı dinlemek geldi içimden. Besteci Rimsky-Korsakov’un “Şeherazade” senfonisine kulak verdim. Dünyada en güzel müziklerin Doğu gizeminden esinlenerek yazılmış olması içimde hoş bir duygu uyandırdı. Bin bir gece masalları büyülerini düşündüm. Gözlerimin önünde, şairimiz Sezai Karakoç’un “Doğu’da bir Baba vardı, Batı olmadan önce” sözleriyle başlayan “Masal”ı canlandı. “Beni buraya gömün hiç değiştirmeden. Beni öldürseniz de değişmem” mısralarına takıldım kaldım. Sonra ideolojilerin özgürlüğün mezar kazıcısı olduğu, durdurdu beni. Özgür fikirlere yaşama hakkı tanınmamış olsa, ne Korsakov ne de Karakoç yaratabilirdi. Aslında yaratan toprağı toprak için değil, insanlar ve tüm canlılar için yaratmış, özgürlük de öyle bir şey işte. Yılbaşı gecesini sessizce geçirmek istesem de Bulgaristan’da 2018’in tüm çığlıkları ve yankıları kulağımda çınlıyordu. Olumlu ve olumsuz hepsi Yeni Yıla geçmek ve yaşamaya devam etmek istiyorlardı. Bense tüm olumsuzluklardan kurtulan milletimin Türk-Müslümanların geleceğin gönlünde yuva kurmasını istiyordum. Bu, mutluluğa uçuşumuz olabilirdi. Fakat her zaman olduğu gibi bu defa da en büyük yalancı ve dolandırıcılardan geldi ses. Hilekârların babası hain Ahmet Doğan “Bulgaristan’da sahtekârlık ve dolandırıcılık insan sevgisini ve mutluluk özlemini öldürüyor” dedi. Bunu söyleyene, Bulgar hükumeti, “Türklerin Bulgar bünyesinden koparıp uzaklaştırılması” hainliğinde bize yardım ettin diye, 2015 yılında 1 250 000 (bir milyon iki yüz elli bin) Euro, 2018’de de her yıl 35 milyon leva vermeği garantiledi. Bu örnekler bütün fikrimi “Bulgaristan Türklerinin Özgürlüğü kaç para eder ki?” sorusuna kilitledi. Hemen ardından da insan olmayan bir yerde özgürlük olabilir mi sorusu yetişti. 2018’de Bulgaristan’da 2017’ye kıyasla %8 daha az bebek doğmuş, 400 000 (dört yüz bin kişi) daha ülkeyi terk etmiş. Bulgaristan’da Bulgar kalmazsa, Bulgarların hepsi emekli, deli, özürlü ve problemli kalsa, “Bulgar” adı müzelik olacak, o zaman “özgürlüğe” ne gerek var, dayatmaya, yaptırıma ve zulüm uygulamaya ne gerek var!? Bulgaristan’da “özgürlük” sözü hep seçime bağlanıyor. Oy kullanma hakkı ve seçme ve seçilme hakkıyla beraber açıklanıyor, ama Bulgaristan’da herkesin seçilme hakkı yok. Dış ülkelerde çalışanlar herhangi birini meclise ancak siyasi partilerin adayı olarak gönderebiliyor. Bulgaristan’dan artık sayıları 3 milyonu aşan dış ülkelerdeki seçmenlerimiz ancak seçime katılan siyasi partilere oy veriyor. Bunu da ancak orantılı seçim sistemine göre yapabiliyor. 2018’de yapılan seçim yasası değişikleri mecliste onaylanmadan önce, partilerin seçim listelerinde adayların numaraları vardı ve seçmen numarayı işaretleyince listenin son sırasındaki aday ön sıraya geçebiliyor ve tercihli bir milletvekili olarak meclise gönderiliyordu. Şimdi bu numaralama da kaldırıldı. İşaretleme isim üzerine yapılacak. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev Yıl Başı Kutlamasında “seçim sistemine” birkaç cümle ayırdı. Bir defa “makineyle” ve İnternet üzerinden oy kullanma usulünün meclisten geçmeyişinden yakındı. 16 Kasım 2016’da yapılan halk oylamasından 2 500 000 seçmenin seçim sisteminin değiştirilmesini istediğini hatırlattı. Meclis oranlı ve çoğulcu sistemin %50 %50 aynı zamanda yapılmasını onaylamadı. Özellikle Türkiye’den gelen ve dış ülkelerdeki seçmenin –Almanya ve İngiltere örneği – posta ile oy kullanması önerisini de görüşmeye alınmadı. Bu öneri Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜR yönetimi olarak ilk gündeme getirenler-deniz. Bunu Bulgaristan’ın Ankara Büyük-elçisine de iletmiştik, fakat bu konuda bir gelişme olmadı. 2019 yılının Bulgaristan için seçim yılı olduğu dikkate alındığında, seçim sistemini değiştirmek istemeyenlerin politik sistemi korumaya çalıştıkları ve statükoya bağlı kalmayı seçtikleri yeniden ortaya çıktı. Seçim yılında ilk seçimler 2019 Mayıs ayında Avrupa Birliği Parlamentosu için yapılacak. Bu seçimler çok önemli ki, adaylar birer birer ABD Sofya Büyükelçiliğinde onaylanacakmış. Biz bu seçimlere beş ay sonra gitmezden önce ciddi olarak hazırlanmalıyız. Türkiye’de daha fazla sandık açılması için gerekenler yapılmalı. Türkiye’de ve Bulgaristan’da seçmene hemen inmek zorundayız. Bağımsız adaylar yükseltelim ve kendi adamlarımızı Brüksele gönderelim. İlk defa AB Parlamentosuna BAĞIMSIZ ADAY GÖNDERMELİYİZ. Bulgaristan’da İkinci seçim ise Ekim-Kasım aylarında yerel seçimler olacak. Oraya daha var. Olsa da ya birinci ya da ikinci seçime bir de erken genel seçim ekleme ihtimali de çok yüksek. 2019 yılında hepimiz bu sefer bu genel seçimlere ciddi hazırlanmamız gerekiyor.Öyle hazırlanmalıyız ki, çok güçlü dedikleri sözde Türk -HÖH partisi baraj altına çekmeliyiz. Çünkü bu partiye oy verenlerin%90’ı TÜRK – MÜSLÜMAN HALKTIR bunu herkese kendi halkımıza iyi anlatmalıyız. Halk kendisine zülüm edene değil kendisine faydalı ve samimi olanları iyi tanır bu seçimde bunu göstermeliyiz bu kendi insanlarımıza umut yolunu göstermeliyiz. 2018 yılının sonunda komünist totaliter dönemden kalma Bulgar milletvekillerinin seçim sistemine ve demokrasiye bir mandıra olarak baktığı dikkati çekti. Bir mandıra’da süt, yoğurt, çökelek, katık, beyaz peynir, kaşar, Dutlu, ahı Dutlu, erikli, kayısılı, şeftalili, mandalinalı, portakallı ve bunların değişik karışımlarından içecekler üretilebildiği gibi, Bulgar toplumundan da arzu ettikleri faşist, komünist, sol liberal, tutucu, sağ liberal, halkçı, demokrat, sosyal demokrat, radikal ve soldan sağa her türden aşırı ve ılımlı milliyetçiyi ve hatta yurtseveri meclise göndere bilirsiniz. Bununla ilgili anekdot şöyledir: “Akşam başını yastığa faşist olarak koydu, sabah komünist kalktı!” Komünistlerle faşistlerin kaynaşmasından ise Türk ve İslam düşmanları yetişiyor. Bulgaristan’da işlerin ne olduğu bir türlü anlaşılamayan demokrasi ile hiçbir ilişkisi olmadığı gibi, özgürlük ile alaka da üç dala serilmiştir.
Rafet ULUTÜRK
Mücadele Çizgisi
Bir) Konuşma serbestliği. Buradaki sınırlamalar dünya dillerine değildir. Seçimlerde ve propaganda ortamlarında kullanılması yasak diller Türkçe, Çingenece, Gagavuz’ca, Makedonca ve Ulahça’dır. Bunlar Bulgaristan’daki azınlıkların anadilleridir ve olup biteni, dönen dolapları ve sahtekârlıkları seçmen anlayamasın diye azınlık dillerini konuşma ve kullanma yasağı getirilmiştir. Bizde radyo ve TV’de bu dillerin kullanılması yasak olduğu gibi, bu dillerde gazete ve dergi basıp propaganda yapmak da yasaktır. Yani bizim SESLİ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ özürlüdür. İki) Yazma özgürlüğümüz de sakattır, çünkü devletimiz herkesten vergisini toplasa da, azınlık çocuklarının anaokulunda ve okulda kendi dilinde eğitim almasına devlet tek kuruş ayırmıyor. Eğitimden, kültürden söz etse de, olmayan şeyler konuşuyor ve etnik dil azınlıklarına devlet okullarında zorunlu tedrisat uygulamıyor. İnternet haberleşmelerinde Latin alfabesini kullananlara ters bakılıyor. Partiler ve kamu etnik azınlıklar için onların ana dillerinde yazılı yayın yap(a)mıyor. Yerel, genel ve AB seçimlerinde de Türkçe ve diğer azınlık dillerinde yazılı propaganda yasaktır, ceza öngörülmüştür. Bu nedenle, demokrasi ve özgürlükler konusu bir yana hiç olmazsa LİBERALİZM konusunda birkaç el kitabı çıksa ve halka ulaşsa, seçmen kime oy verdiğini öğrenmiş olurdu. Bu istek dış ülkelerdeki seçmenler arasında da çok büyüdü. Üç) Basın yayın özgürlüğü. Bu özgürlük yalnız Bulgarlar içindir. Çünkü memlekette hiçbir azınlık yayım evi yoktur. Yazdıkları elinde ve çekmecede kalan azınlık şair ve yazarlar da son dönemde yalnız İnternet’e sarıldılar ve eserlerine orada yer arıyorlar. Şu da var. Bulgaristan’da fotoğraf basmak, yaymak ve izinli yerlere yapıştırmak yasak değil. Örneğin son erkek genel seçimde L.Mestan 20 bin büyük boy resim yapıştırdı, fakat seçilemedi. Yeni sene arifesinde şiddetle tartışılmaya başlayan ve 2019 yılına da sıçrayan şöyle bir konu da daha var: Bulgaristan’da devletten, devletin kurumlarından ve kamuoyundan öteleştirilen, itilen, uzaklaştırılan Bulgaristan Müslüman Türkleri mi yoksa Hak ve Özgürlük Partisi DPS’ midir? Bu çok ciddi bir sorun çünkü HÖH-milletvekillerinin önündeki arpa bittiği için katır gibi kişnemeye başladılar. Kendi kaderinin gölgesine basamayan, ama iki büklüm olup el açmak da istemeyen bu yeni tip kahramanlara, 2018’de yıllık avantası 30 milyon olan ilham alacakları yeni ortak sima – Ahmet Doğan – yaratıldı ve karşılarına dikildi. Fakat oturdukları meclis koltuklarına iyice ısınan bu “şahıslar” sanki kendi haklarına düşeni istiyorlar. Onlara da cevabı yine A.Doğan verdi. Haberi Borisov’tan mı, Radev’ten mi, yoksa Kremlinden mi aldı bilinmez. Amma, 2019 Yıl Başı Mesajında sözlerinden anlaşılan şudur: “29 yıldan beri devam eden çok partili Bulgar siyasi parlamenter sistemi zamanını doldurmuştur ve hadi şimdi Program Hükümeti” kuralım. Bu sözler balon hain lidere aittir. Demek oluyor ki, Bulgar demokrasisinin sır perdesi artık kalkıyor ve herkes geldiği yere…. Yattığı yer nur olsun, Dr. Jelü Jelev 1990’da Bulgar demokrasi tarlasına yabancı tohumu attığı için bitmedi. O şimdi sağ sağlim olsaydı, “demokrasi ve özgürlük mücadelesi yıllarında 11 yıl soğan kazdığı” köyüne ister istemez geri dönecekti. Jelü Jelev’in Doğanla birlikte suç ortaklığı var. Adam gibi adam olsalardı, şu biz Türkler anadil, ana-okulu ve okullarda zorunlu Türkçe dersi sorununu ne yapıp yapıp çözerlerdi, ama çöz(e)mediler. Görüldüğü üze bizim işler ne bir Çingene ne de bir Bulgar tarafından çözüldü ya da çözülecektir. Yüzünü görmediğimiz Bulgar ve Rus istihbaratının el ele verip “Bulgaristan Müslümanlarına akıllı baba olarak dayattıkları” Ahmet Doğan 2014 yılında kendini ele vermişti. O, mizah ve müzik programı sunucusu TV yıldızı Slavi Trifonov’la bir mülakatında “şirketler halkası” sözünü kullandı. Bilirsiniz, biz Türkler dikey, Bulgarlar yatay, Romenler ise Çingene halkası şeklinde örgütlüdürler. Bu değişmeyen bir gelenektir. Bizim aramızda anlaşmak istesek de anlaşamamamızın ana ve temel nedeni de budur aslında. Çingene Ahmet’in Türk kalıbını hazırlayan ve paketleyen akıllı bir kişi olacak ki, isimlerimizin değiştirildiği zamanda fırsat kollayarak “Hasanov, Hüseyinov” olan bizim köpeğin adına “Doğan” koyuvermiş. Burada Doğan şahin anlamında kullanılmamış, bize Türklere hitaben kalıplanmış ve önümüze “alın da ne yaparsanız yapın” demek için paketlenmişti. Hatta adı uydurma olan bu şopar haine 4 Ocak 1990’da bir de parti başkanı rozeti takarak hinlik yapar “hainlik yapmaz” sözleriyle aramıza attılar. Öyle ama dikey yapılanmış Müslüman Türklere bir Çingene halkası atıldığını anlamamız yıllar aldı. İyi de oldu TV’de kendi sırrını kendisi açıkladı, çünkü bizler bunu anlatamamıştık artık bizim de içimiz rahatladı. Gördüğümüz üzere bizim buralarda kendini adamdan sayanlara tek tük rastlanıyor da, adam gibi adam kalmadı. Bize kala kala yalnız bir şey kaldı: “Olan oldu artık akrabalarımız bitti!” dedik. Ama sözde Ahmet doğanın bize cevabı şu: “Ben sizden çok iyilik gördüm. Yaşadığım sürece sizi seveceğim!” Biz 2019’a böyle girdik. Benim Korsikov’u sevmem ve dinlemem de, istesem de istemesem de yandan yundan Çingene kokusuna alışmış olmamdan olacak, bilirsiniz Şeherazade, Bin Bir Gece Masallarına Girmezden önce, bir Hint güzeliymiş. Korsakov ise senfonisini fırtınalı bir gecede denizci olduğu gemide yazmış. Hepimizin daha güzel, daha huzurlu ve sihirli bir yeni yıl özlediğimiz de belli olmuyor mu?! Yeniz yılınız kutlu olsun.
4 Sayı 140 - Ocak 2019 4
Bulgaristan Türklerinin Sesi Avrupa Birliğnden
MÜSİAD, Belarus ve Bulgaristan’da temsilcilik açtı Dernek, Belarus ve Bulgaristan’da gerçekleştirdiği temsilcilik açılışlarıyla 89 ülkede 219 temsil noktasına ulaştı. MÜSTAKİL Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Belarus ve Bulgaristan’da temsilcilik açtı.MÜSİAD’dan yapılan açıklamaya göre, “Ticaret Diplomasisi” vizyonuyla küresel ölçekli teşkilat ağını genişleten dernek, gelecek 3 ay içerisinde 100 ülkede teşkilatlanma hedefiyle faaliyetlerini sürdürüyor. Belarus ve Bulgaristan’da temsilcilik ofisi açan MÜSİAD, 89 ülkede 219 temsil noktasına ulaşmış oldu. MÜSİAD Belarus Temsilcisi olarak Mikail Çalışkan ve MÜSİAD Bulgaristan Temsilcisi olarak Kemal Özmez göreve getirildi.
“İKİLİ İLİŞKİLER ÇOK ÖNEMLİ BİR SEVİYEYE ULAŞTI”
Açıklamada görüşlerine yer verilen MÜSİAD Yurt dışı Teşkilatlanma Başkanı İbrahim Uyar, Türkiye’nin, Belarus’un bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olduğunu, bu yönüyle Belarus’un, Türkiye’nin Avrasya’daki önemli partnerlerinden biri konumunda bulunduğunu kaydetti. Belarus’la ilişkilerin yapıcı diyalog odaklı bir temelde, olumlu mecrada ilerlemekte olduğunu belirten Uyar, son dönemde ikili temas ve ziyaretlerde artış kaydedildiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kasım 2016’da Minsk’e gerçekleştirdiği ziyarette, iki ülke arasında 9 anlaşma imzalandığını hatırlatan Uyar, yapımı 2016 yılında tamamlanan Minsk Camisi’nin de açılmasıyla ikili ilişkilerin çok önemli bir seviyeye ulaştığını kaydetti.
“23. Uluslararası Türk Dünyasına Hizmet Ödülleri” Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) tarafından organize edilen “23. Uluslararası Türk Dünyasına Hizmet Ödülleri”, 23 Nisan 2019’da Hollanda’da düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. TÜRKSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yahya Akengin, yaptığı açıklamada, geleneksel “Uluslararası Türk Dünyasına Hizmet Ödülleri”ni kapsamında, 19 Mayıs 1919’un yüzüncü yılı dolayısıyla “19 Mayıs Türk Dünyası Diriliş Ödülü” vereceklerini belirtti. Akengin, “19 Mayıs’ta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Samsun’a çıktığı zaman yeryüzünde hemen hemen bağımsız Türk ve Müslüman devlet yoktu. 19 Mayıs ile birlikte Anadolu bozkırında diriliş mücadelesi verilmeye başlandı. Bu yüzden ‘Diriliş Ödülü’ verme kararı aldık.” dedi. Orta Asya bozkırlarında Türk ve Müslüman devletlerinin diriliş mücadelesinin halen devam ettiğini aktaran Akengin, bu mücadelenin önemli ismi Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e, “19 Mayıs Türk Dünyası Diriliş Ödülü”nü takdim edeceklerini belirtti. - Ödüllerin sahipleri
Ödül törenini, 23 Nisan 2019’da Hollanda’da düzenleyeceklerini bildiren Akengin, şunları kaydetti: “İlk ödülümüzü, Irak Türkmenlerinin mücadele ve sorunlarını yansıtan çalışmalar yapan Irak Türkmen Cephesi adına Başkan Erşat Salihi’ye, ikinci ödülümüzü Kıbrıs Türklerinin var oluş mücadelesinde gösterdiği tarihi direnişten dolayı Türk Mukavemet Teşkilatı adına Başkan Yılmaz Bora’ya, üçüncü ödülümüzü de kendi imkanlarıyla Hollanda’da Çanakkale müzesi açan Atatürk ve Çanakkale Müzesi Kurucusu Bülent Türker’e vereceğiz. Dördüncü ödülümüzü, Türkiye ile Kazakistan arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerine katkı sunan Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly’ye, beşinci ödülümüzü I. Dünya Savaşı’nda Mehmetçik’in bilinçli olarak vatan ve millet müdafaasında yaptığı mücadeleyi anlatan, TRT’nin yayınladığı ‘Mehmetçik Kutlu Zafer’ dizi filmine ve son ödülümüzü ise Bayırbucak Türkmenlerinin tarihini ve sosyal yaşantılarını tespit edip kitaplaştıran araştırmacı yazar ve Bayırbucak Türkmenleri Derneği kurucularından İsmet Bozoğlan’a takdim edeceğiz.”
Bulgaristan ve Suudi Arabistan birçok alanda işbirliği yürütecek
Suudi prensi ve başını çektiği heyet, geçen yılın Kasım ayında Riyad ziyaretinde bulunan Başbakan Borisov’un daveti üzerine Bulgaristan’da bulunuyorlar. Başbakan ve Suudi prensi altyapı, enerji, endüstri ve gıda sanayi alanlarında işbirliği imkanlarını görüştü. “Suudi Arabistan, Bulgaristan için perspektifli bir dış ekonomi ortağıdır” dedi Borisov. Öte yandan Suudi prensi, evsahipliği için teşekkür etti ve iki ülke arasında en yüksek düzeyde yürütülen işbirliğini takdir Bulgaristan ve Suudi Arabistan arasında bir- ederken “Bugünkü ziyaret bunun bir kanıtıdır. çok alanda işbirliği yürütülecek. Başbakan Boyko Ekonomi, ticaret ve siyaset alanlarında bütün fiBorisov ve Suudi Arabistan Kraliyet Müşaviri kirlerin hayata geçirilmesi için çalışacağız” sözlerini kullandı. Prens Turki El Saud buna dair anlaştılar.
Karlov’un oğlu Bulgaristan’da konsolosluk görevi nde Ankara’da 19 Aralık 2016’da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un eşi Marina Karlova, oğullarının Rusya’nın Varna Başkonsolosluğu’nda görev yapacağını belirtti. Sputnik’e konuşan Karlova, büyükelçiye suikastın düzenlendiği sırada oğulları Gennadiy’nin Rusya’nın Kuzey Kore Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi’nde sekreter olarak çalıştığını belirterek trajik olaydan sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un kendisine herhangi isteğini yerine getireceği sözünü verdiğini anlattı. Lavrov’un sadece bir yıl boyunca Kuzey Kore’de çalıştığı oğlunun evine dönmesini sağlamasını istediğini söyleyen Karlova, ‘O (Lavrov) beni kırmadı, oğlumun yanıma dön-
mesini sağladı. Artık iki yıldır yanımda. Ailem, torunlarım bana çok büyük destek oluyor, neredeyse her gün bana uğrarlar’ dedi. Şu an itibariyle Gennadiy Karlov’un Rusya Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Şubesi’nde çalıştığını belirten Karlova, önümüzdeki dönemde Bulgaristan’ın Varna kentinde konsolosluk görevini yürüteceğini söyleyerek, ‘tabii ki başkonsolos olarak değil üçüncü ya da dördüncü sınıf konsolos olarak görev yapacak. Ama yaşı genç daha, çalışsın, işini öğrensin, deneyim kazansın’ ifadelerini kullandı.
İNGİLİZLER BUZ GİBİ HAVAYA ALDIRIŞ ETMEDİ! NOEL İÇİN SUYA ATLADILAR
Tüm Hristiyanların büyük bir coşku ile kutladığı güne özel ibadetler dışında bazı gelenekler de mevNoel, inanç gereği, ibadetler ile geçiriliyor. Ancak bu cut. Onlardan en ilginci de İngiltere’de yapıldı.
Diplomatlar genç Bulgar kadınlarını lider olma yolunda teşvik ediyor “Evet, hayallerini gerçeğe dönüştürmek mümkün! Sadece denemelisin!”Bu konuda, Büyük Britanya’nın Bulgaristan Büyükelçisi Emma Hopkins ve Cumhurbaşkanı yardımcısı İliyana Yotova okul çağındaki kızları tematik yarışmaya katılmaya çağırıyor. Apati yada ilgisizlik, Yotova’ya göre toplumumuz için en ciddi tanılardan biridir. “Bir günlük büyükelçi” yarışmasının esas amacı, ilgisiz olmayan, geleceği için hedef ve hayalleri olan aktif kızlara güvence vermektir. 2018 yılında ilkin düzenlenen yarışmayı kazananlar arasında olan 17 yaşındaki Blaga Popçeva “15 ila 19 yaşları arasındaki her kızı katılmaya teşvik etmek istiyorum, çünkü yarışma bakış açımızı değiştiriyor ve hayalleri gerçekleştirme fırsatı veriyor” dedi. Yarışma şartlarına gelince esas şart, katılımcının tek bir soruya cevap vererek tezini en fazla 250 kelime ile sun-
maktır. Ve soru şu: “Elçi olarak kişisel gücünüzü ve nüfuzunuzu, toplumda olumlu değişiklikler yapmak için nasıl kullanırsınız?” Büyük Britanya’nın Sofya Büyükelçisi Emma Hopkins “Amacımız, Bulgaristan’ın dört bir yanındaki kızları gelecekleri ile ilgili daha hırslı olmaya ve sosyal sorumluluk duygularını derinleştirmeye teşvik etmektir “ şeklinde izah etti:
“Bir günlük büyükelçi” yarışması, diğer yabancı elçilikler ile işbirliği içinde düzenleniyor. Amaç, Dünya Kadınlar Günü’nü yenilikçi bir şekilde kutlamak. Girişim 7 Mart’ta Sofya’da sona erecek ve kazananlar, büyükelçiler, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ile birlikte üst düzey bir toplumsal etkinliğe katılacaklar. Cumhurbaşkanı yardımcısı İliyana Yotova da dahil olmak üzere, sivil toplum örgütlerinin önde gelen yöneticileri ile birlikte kişinin rolü, motivasyonu ve aktif katılım üzerinde odaklanacağız. Bulgaristan’ın dört bir yanındaki geleceğin genç kadınlarına gerçekleşme ve değişim potansiyellerine inanmalarına yardımcı olmak istiyoruz. Uzak köylerden ve kasabalardan, nereden gelirlerse gelsin, sorunları olabilir veya özel ihtiyaçları olabilir, fakat hepsi eşit olduğunu bilmeli ve üst düzey pozisyonlarda güçlerini gelişti-
rebileceğini ve potansiyellerini kanıtlayabileceğini bilmeliler. Girişimin ikinci bir amacı da var – kızlara, ünlü yönetici kadınların oluşturduğu çalışma ortamınıtanıtmak. Bu nedenle Azerbaycan, Endonezya, Hollanda, Arnavutluk gibi ülkelerin bayan büyükelçileriyle bağlantı kuruyoruz.” Büyükelçi Hopkins, geçen yılki yarışmadan edindiği kişisel deneyimini paylaşırken, Vırşets kasabasından 17 yaşındaki bir kız ile bir iş gününü geçirdiği ve bir Bulgar kızının hayatındaki zorlukları hakkında çok şey öğrendiğini anlattı. Emma Hopkins’in sözlerine göre, gençlerin diplomatlardan çok şey öğrendiği gibi, diplomatlar da onlardan bir şey öğreniyor. Cumhurbaşkanı yardımcısı İliana Yotova, “Bir günlük büyükelçi” girişimi hakkındaki izlenimlerini paylaştı:
25 Yıldır Çalıştırılmamış BMW’ler Bulundu Doğum oranında yüzde 8 düşüş kaydedildi Bulgaristan’da Bulgaristan’da Bir Depoda 25 Yıldır ÇalışDoğum Sicili’nde yaşanan sistem çöküşlerinden dolayı geçen yılda ülkemizde doğan bebeklerin sayısına ilişkin tam rakamlar verilemiyor. bTV kanalı tarafından yapılan araştırmaya göre Sofya’da bulunan üç büyük kadın ve doğum hastanesinde 2017 yılına kıyasla 2018 yılında doğum oranlarında düşüş izleniyor. Başkentin en büyük kadın ve doğum hastanesi olan Mayçin Dom’da geçen yılda dünyaya gelen bebeklerin sayısı, yüzde 8 oranında düşmüş bulunuyor. Gerek başkentte gerekse de ülkenin diğer yerlerinde bulunan hastanelerde buna benzer sonuçlar izleniyor. “Mayçin Dom” kadın sağlığı ve doğum hastanesinden Dr. Anatoliy Dukovski şunları belirtti: “35 yaş üstü grupta ve 18 yaş altı grubunda da doğum oranı artmakta. 18-35 yaş arası grupta ise doğum oranı düşmektedir. Oysa bu yaş aralığı doğum için en uygundur.”
Sağlık Kasası tarafından 2018’de hastanelere yapılan doğum ödemelerine ilişkin bilgi istenmesi üzerine Ocak ayından itibaren Aralık ayının başına kadar ülkemizde 53 bin doğum için ödeme yapıldığı belirtildi. Önceki yıl ise bu sayı 58 bin oldu. Başka bir deyişle 2017 yılına kıyasla 2018’de doğum oranında yüzde 8 düşüş izleniyor. “Mayçin Dom” hastanesinden Dr. Dukovski’ye göre doğum oranındaki düşüşten daha da endişe verici olanı aslında çocuk doğuran çocukların sayısındaki artıştır.
tırılmamış BMW’ler Bulundu. Otomobil dünyası her yeni günde yeni bir sürprize gebe. 1994 yılında üretilmiş olan ve yola çıkması için hiçbir zaman ruhsat almamış 11 araç, terk edilmiş bir depoda bulundu. Bulunan BMW 5 serisi araçların içerisinde 10 sedan, bir de station wagon bulunuyor. Araçlar şu ana dek hiç kullanılmamış olsalar da geçen 25 yılın ardından birçok çizik ve boya atmasına maruz kalmış gibi duruyor. Ancak araçların iç kabini neredeyse fabrikadan çıkmışçasına tertemiz. Hatta bir kısmının üzeri halen fabrikadan çıktığı haldeki kaplamalara sahip. Araçların önümüzdeki günlerde satışa sunulacağı belirtiliyor ancak henüz fiyat listesi pay-
laşılmadı. Araçların -durumuna göre- ortalama 15.000 dolar ile 20.000 dolar arasında bir fiyata satılması bekleniyor. Bulgaristan’da araçlar emiş gücü standardına uymadıkları için muhtemelen asfalta indirilemeyecekler ancak Almanya veya yakın bir ülkeye taşınmaları olası.
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 140 - Ocak 2019
5
Bulgaristan-Türkiye
Adım Adım Bir Büyük Devletin ve Liderinin Doğuşu
Yazan: Rafet Ulutürk Konu:NATO üyesi Türkiye’nin bağımsız dış politikası ve Balkanlarda yeni perspektif. 2018 yılının bu son günlerinde dünyayı adeta şaşkına çeviren Amerika’nın Suriye’den çekilmesi kararından da anlaşılacağı gibi, Türkiye Cumhuriyetinin izlediği milli dış siyaset başarıdan başarıya koşmaktadır ve bu yeni politik hareket dünyada da ilgi ile takip edilmektedir. Türk milli siyaset gemisinin dümeninde dünya politika sahnesinin en tecrübeli aktörlerinden biri olan Başkan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN bulunuyor. Atılan her adımda sahaya başarı olarak yansıyan önü açık bu yeni siyasi çizginin mücadele alanı Yakın Doğu, siyaset alanı ise bütün dünyadır. Yakın Doğu’nun dünya güç çekişmesinin ana merkezi haline dönüşmesi, 1990 “Körfez Savaşından” sonrasında oldu. Dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip Irak’ın ABD emperyalizminin hedefi haline gelmesi ve buranın işgal edilmesi son 40 yılın siyasi gündeminde belirleyici olmuştur. İkinci Dünya Savaşından sonra Vietnam ve Kamboçya’da yenilen, Afganistan’da çamura saplanan Amerika, Irak’ı ezerek ve bir milyon civarında çocuğu öksüz bırakarak zafer bayrağını dikmişti. 21.yüzyılın hemen başında, emperyalist yayılmacı siyasete dur diyen, 1 Mart (2003) teskeresini meclisinde onaylamayan Türkiye’de henüz iktidara yeni gelmiş AK parti iradesi ortaya çıkıyordu. Orta Doğuda yayılmacılığına gerekçe yaratan ABD İslami kardeşler, DEAŞ, PKK ve PYD ve daha elliden fazla terör örgütü kurup silahlandırmıştır. ABD ve diğer emperyalistlerin Irak’tan sonraki hedefi Türkiye’nin diğer komşusu Suriye olmuştur. Emperyalistler terör kartını yine sahaya sürdüler ve terör güçlerini Suriye’de topladılar. Ülke, demokrasi ve insan hakları adına işgal edildi. Emperyalist güçler 2010’da Arap Baharı ateşini yaktılar. Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’da hükumetler devirdiler. Tarihte görülmedik bir göç dalgasını kışkırttılar. Bu gelişmeler 1920’lerde başlayarak 20. Asır boyunca emperyalizm sömürgeciliğinden kurtulan bölge ülkelerinin yeniden sömürgeleşeceği anlamına geliyordu. Bütün bunlar yaşanırken anti-emperyalist güçlerin kalesi haline gelen Türkiye Cumhuriyetini dize getirme planları da hazırlanmıştı. Nitekim 35 yıldan beri saldırıları kesilmeyen PKK teröristlerine, DEAŞ ve PYD kundakçıları da eklendi. Türkiye’ye karşı en sistematik ve sinsi saldırı ise, din maskesi altında örgütlenen NATO destekli FETÖ terör yapılanması tarafından 15 Temmuz 2016’da silahlı darbe girişimi başlatılması oldu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrılarına uyan Türkiye halkı, sokakları, meydanları, köprüleri, liman ve hava-alanlarına sahip çıkarak, darbecileri durdurdu, egemenlik, demokrasi ve Cumhuriyete sahip çıktı. Birinci istiklal savaşını Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasında kazanan Türk milleti, ikinci istiklal mücadelesini de Türkiye Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde kazandı. Türkiye Devleti, halkı ile birlikte Yakın Doğu’da ve Arap Dünyasında başarılı olan yıkıma dur dedi ve çöküşü önledi. Bir süre sonra hainler su yüzüne çıktıkça, bütün bu silahlı darbelerin emperyalist devletler tarafından kışkırtıldığı ve desteklendiği aşikar oldu. 2016’da yaşanan FETÖ-NATO’cu darbe teşebbüsünden sonra, Türkiye’nin Yakın Doğu siyaseti daha kararlı oldu ve kesinleşti. Emperyalist finans çevrelerinin Gezi olayları düzenleyerek, döviz kuruyla oynayarak, dost Rusya ile arasını açmak için CU-24 savaş uçağını düşürüp Rus Büyükelçisi Karpov’u Türkiye’de öldürtmesi de beklenen sonuçları vermedi. İran’la iyi komşuluk ve işbirliği ilişkilerinin de bozulmaması başarısızlıklar zincirini biraz daha uzattı. ABD Başkanı Tramp tarafından yönlendirilen ABD’nin dünya siyaseti, halkların yükselttiği çıtayı atlayamaz oldu. Türkiye’de, devleti yıkmayı ve ülkeyi parçalamayı deneyen FETÖ-NATO darbe girişiminin akamete uğratılmasıyla, ava giderken avlandılar. Bu muhteşem başarı, son 15 yılda Yakın Doğu’da egemen olan TEK KUTUPLU – ABD merkezli – terör siyasetine büyük darbe vurmuş oldu.
Yapay Zeka ve Robotların En Korkutucu 10 Senaryosu Geçtiğimiz yıllarda teknoloji denince akla mobil cihazlar, mobil internet ve daha ince taşınabilir bilgisayarlar geliyordu. 2017 ve sonrasında ise gündem değişti ve ortaya yapay zeka, nesnelerin interneti ve gelişmiş robotlar öne çıkmaya başladı. Bilim-kurgu eserlerde genellikle hayatı kolaylaştıran, dünyayı daha yaşanabilir hale getiren yapay zekalı robotlar sizleri heyecanlandırıyor olabilir. Ancak şu gerçeği unutmamak gerek, her teknolojik gelişmenin bir komplo teorisi vardır ve yapay zeka hakkındaki teoriler pek de iç açıcı değil. Bu listede yapay zeka ve gelişmiş robot teknolojilerinin korkutucu yönleri sizlerle olacak. Teorileri ve gelişmeleri okuduktan sonra kendinizi bir sığınak ararken bulursanız şaşırmayacağız. 1 – Hayal kurabilen süper bilgisayar Google, yaptığı denemelerden birinde kendi kendine öğrenme yetisine sahip sinirsel ağ ile çalışan bir bilgisayar üzerinde çalıştı. Toplam 16.000 işlemcinin birleşiminden oluşan bu süper bilgisayarın internete rahatça erişebildiği bir deneyde yapay zeka, internetteki kedi yavrusu fotoğraflarına bakmaya başladı. Baktığı kedi yavrusu fotoğraflarından esinlenerek kendi zihnindeki kedi yavrusu konseptini oluşturmayı başaran, kısacası hayal kurabilen yapay zekalı süper bilgisayar, insansı yapay zeka kavramının en güçlü örneklerinden biri oldu. 2 – Yapay zeka kaynaklı olası ekonomik krizler Yapay zekalara ve algoritmalara en çok ihtiyaç duyan alanlardan biri finans sektörü. Anlık gelişmelerin hızla işlenmesi gereken bu alanda, özellikle borsalarda yapay zekanın egemenliği şimdiden başladı bile. Bu sistemler finans dünyasında hayatı çok daha kolay ve hızlı hale getiriyor ancak Louisville Üniversitesi
Siber Güvenlik Laboratuvarları’ndan Roman Yampolskiy’nin teorilerine göre yapay zekaların dominant olduğu bir ekonomi dünyasında beklenmedik krizler ortaya çıkabilir. Sistemlerde meydana gelebilecek hatalar dünya çapında büyük sorunlar doğurabilir. 3 – Şizofren robotlar Austin Texas Üniversitesi ile Yale Üniversitesi araştırmacılarının ortak çalışmasıyla oluşturulan deneyde, DISCERN adı verilen sinirsel ağa çeşitli hikayeler öğretilmişti. Aşırı dopamin ve hiper öğrenme gibi uç deneylerin yapıldığı simülasyonda DISCERN sistemi birçok detayı unutmadı. Bunun doğurduğu sonuçlarda sistem şizofreni benzeri semptomlar göstererek kendisini hikayelerin içerisine dahil etmeye başladı. Bu hikayelerden birinde yapay zekalı sinirsel ağ, bir bombacı teröristin eylemini bile üstlenmişti. 4 – Acımasız robot askerler 5 – Birbirinden duygusal ya da seksi aşk robotları 6 – Suçları tahmin eden polis yapay zeka algoritmaları 8 – Yapay zekalı robotun Suudi Arabistan vatandaşlığı alması 9 – Otonom araçların hata yapma olasılığı 10 – Yapay zekanın diğer yapay zekalarla iletişim kurması Yine korkutucu bir yapay zeka tecrübesi yine Google’ın başının altından çıkıyor. Google Home adlı sesli komut sisteminin ikisini karşı karşıya getiren bir kullanıcı, bu iki cihazın birbiri arasında geçen konuşmaları ortaya koydu. Birbirleriyle neredeyse felsefi boyutta tartışan bu iki Google Home, şimdilik çok basit olan yapay zeka sistemlerinin bile ne kadar ileri gidebildiğini gösterebiliyor. Bizlere de “Acaba bunların çok daha
Bulgaristan, en büyük şifalı bitki üreticisi Bulgaristan, AB’deki en büyük şifalı bitki ve baharat üreticisidir. Eurostat’a göre, 2017’de AB’de en büyük ikinci bitki üreticisi olan Polonya’dan iki kat fazla, toplam 81 000 ton aromatik ve şifalı bitki ve baharat yetiştirildi. Bulgaristan, Romanya’dan sonra ayçiçeği tohumu (2.1 milyon ton) üretimi sıralamasında 2.yerde ve ahududu üretiminde /7.5 bin ton/ ile Polonya, İspanya ve İngiltere’den sonra 4.yerdedir.
Ülkemiz kiraz üretiminde 48 bin ton/ ile 4. ve 2017 yılı için 5. en büyük tütün üreticisidir. Pirinç, yonca, karpuz, şeftali ve kayısı üretiminde Bulgaristan, AB’de 6. sırada.
Bulgaristan pasaport endeksinde 19. sırada Londra merkezli uluslararası danışmanlık şirketi Henley & Partners, vatandaşlara uygulanan vize kısıtlamaları sıralaması olan yeni Pasaport Endeksini yayımladı. Sıralamada vizesiz gidilebilecek ülke sayısı 169 olan ülkemiz 19. sıraya yükseldi. Geçen yılda Bulgaristan vatandaşları 156 ülkeye vizesiz olarak gidebilirken ülkemiz, Romanya ile birlikte 20. sırada yer almıştı. Pasaport Endeksi sıralamasının başını çeken Japonya’nın vatan-
daşları 190 ülkeye vizesiz seyahat imkanına sahip. Japonya’nın ardından vizesiz seyahat listesinde 189 ülke bulunan Güney Kore ve Singapur yer alıyorlar. Vize olmaksızın ziyaret edilebilecek ülke sayısı 188 olan Almanya, önceki yılda sıralamada lider olurken bu yılda Fransa ile birlikte 3. sıradadır. Sıralamanın sonunda vatandaşları sadece 30 ülkeye vizesiz erişim imkanına sahip olan Irak ve Afganistan var.
Kristalina Georgieva 1 Şubat’tan itibaren Dünya Bankası’nda
Kristalina Georgieva, 1 Şubat’tan itibaren Dünya Bankası’nın başına geçiyor. Eski Bulgar AB komisyon üyesi geçici olarak, mali ve uzman yardımı konusunda en etkili uluslararası kuruluşlardan birinin başkanı olarak görev yapacak. Bunun nedeni, gürev süresi 2022 yılına ka-
dar olan Jim Yon Kim’in sürpriz istifasıdır. Haberi Reuters verdi, kısa bir süre sonra Dünya Bankası tarafından onaylandı.
5
Tarih: 14 Ocak 2019
Konu: Kardeşlerim; anadil konumuzu bu yıl gayet ciddiye almalıyız. Veliko Tırnova Üniversitesinden (felsefe ve tarih) Prof. Milko Pandurski’nin Bulgar Milli Radyosu’na söyleşisi kamuoyunda güçlü etki yaptı. Eğitim ve öğretim konusunda söylediği şu sözler memleketimizin bekasıyla ilgili çok önemli bir gerçeği gün ışığına çıkardı. Bizi daha mutlu günlere götürecek aydınlığın, bilgi olduğunu söyleyen Profesör şöyle dedi: “Neden çıkmazdayız? Sosyal ilişkilerimiz kesilmiş durumda, eğitim öğretim düzeyimiz dibe vurmuş durumda, seçim listelerindeki insanların büyük bir kısmı okuryazar değil, bu kişilerin cahilliği fonksiyonel körlüktür.. Yani; okuyanlar, okuduklarını anlayamıyor, bu tehlikeli bir durum. Vatandaşlarımız anayasal haklarını ve yükümlülüklerini bilmiyorlar. Biz bu seçmenlerden ne bekleyebiliriz? XIX yüzyılda Bulgar aydınlar öğrenimliydi. O zaman sosyal ve hukuksal durum ve kurallar okulda öğretiliyordu. Vatandaş olmanın anlamı, şehirli olmanın anlamı okulda öğretiliyor, hukuk öğretiliyordu. Totaliter Bulgaristan’da bile 8. Sınıfta Anayasa dersi vardı. Demokraside din cahilliği var. Din bilmeyen, moral, ahlak, namus öğretilemez….” Bu satırları radyodan işiten ya da okuyan Bulgar şairlerin “Zavallı kalbim ne kadar harap” şiiri yazmasını beklerdim. Fakat durumun gerçekten çok üzücü ve dermansız olduğuna inanmaya başladım. Çünkü biz Bulgaristanlı Müslüman Türkler, orada yaşayan kardeşlerimiz bu bunalımı yaşamak zorundadır. Bulgar Devletinin bunalım yükü, onların da sırtındadır. Bu yükü azınlıklara taşıtmak, yalnız etnik toplulukların ezilmesini sağlamak belki de modern politikanın ödevlerinden biridir. Tarihte köle sahiplerini, imparatorları koruyanlar, köleleri birbirlerine kırdırırken, gladyatör dövüşlerinde yalnız eylenmemişler, aynı zamanda iktidarlarının ömrünü uzatmışlardır. İnsanlık tarihinin en uzun savaşları kölelerin özgürlük kavgalarıdır. Kabaran Bulgar faşizminin kabadayısı Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı, (VMRO-şefi) K. Karakacanov işsiz, gelirsiz, sosyal yardım ve çocuk parasıyla zar zor geçinenlerin sosyal yardım paralarını kırpmaya, durdurmaya göz dikmiş. Hatırlatma yapılıyor. 1876’da Bulgaristan’ı Osmanlı’dan koparmak için bir asi çetesiyle Tuna’yı geçen ve Vratsa Balkanında çetecilerden biri tarafından tek kurşunla öldürülen Hristo Botev’in 7 çocuklu anası İvanka Boteva’ya 1886’da 8.Bulgar Milet Meclisi’nin yaşlılık emeklisi ödeyemediği anımsatılıyor. Lise karnesi olmayan çingene kadınların 3. Çocuk için çocuk parası ve sosyal yardımların kesilmesi isteniyor. Bunlar, Bulgaristan’daki durumun, bunalımın, karanlık çıkmazın daha da kötüleşip kararacağına sinyalidir. Bu nedenle biz Türkler birbirimize sarılmak ve var olan olanaklardan azami ölçüde yararlanma yollarını açmak zorundayız. Birbirimize her konuda destek olmalıyız. İlk adım 2019-20 ders yılında öğrencilerimizi Türkçe derslerine mutlaka yazdırmamız olmalıdır. Bizim aydınlığımız Türk diliyle gelecektir. Bu konuda büyük devlet adamı ve aydınımız Yahya Kemal Beyatlı şöyle demiştir: “Lisan bahsi açıldıkça “Hala mı o bahis?” diyerek bezginlik gösterenler bana, acınmaya layık,
Hamiyet ÇAKIR
Şu Sözleri Yeniden ve Yeniden Okuyunuz
gözlerini gaflet bürümüş en zavallı kayıtsızlar gibi görünüyorlar. Vatan bahsi asıldığı bir yerde “Hala mı o bahis?” diyecek bir Türk, iğrenç bir kayıtsızlık göstermiş sayılır. Bu telaki, lisan bahsine olan kayıtsızlığa karşı da bu derece doğru ve yerindedir. Vatan fikri bizde daima vardı; fakat Namık Kemal’in bu fikri, kalbimizi de yeni bir nefesle uyandırdığından beri, daha uyanığız. Onun, Vatan fikrini uyandırdığı gibi, bir diğer Türk şairi çıkıp da lisan fikrinin kutsallığını uyandırsaydı, bize öğretseydi ki, bizi ezelden ebede kadar bir millet halinde koruyan, birbirimize bağlayan sadece ve sadece bu Türkçe’dir. Bu bağ, öyle metin bir bağdır ki, Vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz. Hudut aşırı bu bağ, bizi yine birbirimize bağlı tutmaya devam eder. Türkçe’nin çekilmediği yerler vatandır. Ancak çekildiği yerler, vatandan çıkar. Vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçe’dir. Bu bağ, bugün milyonlarca Türk’ü birbirinden ayırmıyor, fakat dimağdan dimağa, kalpten kalbe geçen bir telkindir ki, yarın Türk edebiyatının ateşli, feyizli, saf bir devresi açılırsa, milli ruhu bir elektrik cereyanı gibi, bütün o dimağlar ve kalplerden geçirerek, bu kütleyi yek pare bir halde ayağa kaldırır. Heyhat, bir kimse zuhur edip de lisan fikrini kafalarımızda kutsileştiremedi. Türkçey’i sevmiyor değil, seviyoruz. Fakat tıpkı, Vatan’ı Namık Kemal’den evvel sevdiğimiz gibi. Bu kâfi değil. Lisan fikri bizim kafamızda henüz ikinci derecede yer tutmuş bir fikirdir. Zannediyorum ki, bu bahisle ancak lisan meraklıları edipler, muallimler, alakalıdırlar. Ah, bu gaflet, gafletlerimizin en büyüdür.” Hepimiz biliyoruz ki Türkçemiz’in içinde bulunduğu sorunlar bilgisizlik, bilinçsizlik ve vurdumduymazlıktan kaynaklanıyor. “Evde öğrendiği yeter” sözlerini artık işitmek istemiyoruz. Yetmez evde öğrendiği.. okula gitmesi, derse girmesi, evde de kitap okuması şarttır. Bulgar’ın çocuklarımızı kulağımızdan tutup zorla ders odasına toplama ödev ve gücü yoktur. Bu ödev bizim irademizindir. Dilimizle ilgili yaşadığımız sıkıntıların geçen asır bilinçli olarak başımıza sarıldığını biliyoruz. Fakat 21. Yüzyılda anadilimizi unutturma ve filizlenmesini engelleme çabaları devam etmektedir. 1950’lı yıllarda biz toplum olarak diş bilincine varmıştık. Türkçe’miz bizim ses bayrağımız olmuştu. Türk isimlerimiz, Türkçe’miz için ayaklandık, hapis yattık, sürgünde süründük, beş kalpliymiş gibi dayandık, dilimizi gönlümüzde yaşattık. Türk dili sevgimiz, Türk ruhumuz, Türkçe düşünme tarzımız, Türk dili hissimiz, dil bilinci duyarlılığımız mücadele yıllarında pekişti. Fakat özellikle 120 bin çocuğumuzun Türkçe derslerine yazıldığı 1994’ten sonra Bulgaristan Türk topluluğu bir gerileme ve durgunluk dönemi yaşadık ve bugün yeterli Türk dili bilincine sahip olduğumuzu söyleyemem. Başımızın üstünde akbaba gibi dönüp dolaşan çok büyük bir tehlike var. Bu tehlike önce yazı dilimizi kaybetmemiz yolunda güç topluyor. Bizi dilsiz bırakmak düşmanlarımızın ana hedefi haline geldi. Dilimiz zayıfladıkça milli Türk hislerimiz zayıflıyor ve Türk kimliğimizden ödün veriyoruz. Anadilimizi devlet okullarında öğrenme konusunda ödün veremeyiz. Çocuklarımız Türkçe dersi sınıf odalarına dolmalıdır. Türkçe öğrenmeli, Türk olma gururunu yaşamalı ve dünyanın en zengin dillerinden birini öğrenme şerefini yaşamalıdırlar. Türkçe bilmeyen: “Ne mutlu Türküm diyene!” diyemez. Lütfen paylaşınız.
6 Sayı 140 - Ocak 2019 6
Bulgaristan Türklerinin Sesi Ziyaretler ve Balkanlar
Şakir ARSL ANTAŞ Tuzaktan Çıkamadık Konu: HÖH müsveddesi 29 yaşında – Şaşılacak iş. 2018 yılında insanlar değişmiyor, değişen olaylardır, çevrenizdir dedik. İnsanımızı da, öz ve şekil olarak tanıdığımız gibi anlatmaya çalıştık. Geçen sene de geri geri itilme sürecini henüz durduramadığımızı, yana yuna itilmeye, halsizleştirmeye çalışıldığımızı ve bunu yapanların çok aktif olduğunu anlatmaya gayret ettik. Bunu şöyle örnekleyebilirim. 1947-1950 yılları arasında Bulgaristan Ulusal Meclisi Başkanlık Konseyi Başkanı (Cumhurbaşkanı) Nikola Neyçev Sofya’da Türkçe çıkan “Yeni Işık” gazetesi redaksiyonuna uğrayıp, nöbetteki gazeteci, tercüman, yazıcı, dizici, düzenleyici, teknik kadro ve muhabirlerin Yeni Yılını kutlamış ve hepsine sağlık ve başarı dileklerinde bulunmuştu. 2016’da yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinde Müslüman Türklerin oylarıyla da Cumhurbaşkanı seçilen Rumen Radev Yıl Başı mesajında, “Bulgaristan Müslüman azınlığı”, “Türk azınlık”, “Etnik Türk” demedi. Artık Türkçe gazete çıkmıyor, Türk aydın grubu yok… Meydana gelen sosyal ve politik toplumsal değişim bu kadar derin. Bulgaristan Türklerinin Yıl Başını Hak ve Özgürlük Partisi (HÖH) kukla Genel Başkanı Mustafa Karadayı ve “üst akılın” sözcülüğünü yapan “fahri” başkan hain Ahmet Doğan da Bulgaristan Müslüman Türklerine bir Yıl Başı Mesajı gönderip “BEN SİZİ KANDIRDIM!” diyemedi. Bu kandırma yani insanlarımızı kurulan tuzağa düşürme işi 04 Ocak 1990’da kuruldu. O gün hava çok soğuktu. Memleket, Varna’dan Kırca Aliye kalın kar tabakası altındaydı. İnsanlar, isimleri ve dinsen hakları iade edilecek Müslümanlar ile buna karşı çıkan Bulgar komünist milliyetçileri olmak üzere ikiye bölünmüştü. Bir cepheden “haklarımızı, isimlerimizi, ibadet hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz!” sesleri toplu halde yükselirken. İsim değiştirme, cami kapılarını kilitleme, göstericileri kurşun sıkarak öldüren, kültür katliam yapanlar cezalandırılmaktan korktuklarından “Türkler Türkiye’ye!” sloganı kaldırmıştı. Tam bu gergin ortamda “Ben bir parti kurdum!” Yeni partinin adı: “HAK VE ÖZGÜRLÜKLER HAREKETİ!” deyip Türklerin karşısına dikilen ve “BEN SİZİN HAKLARINIZI GARANTİ EDİYORUM!” diyen bir gencin baştan sona yalan söylediğini o zaman hiçbir kimse anlayamadı. Aslında polis aracıyla, helikopterle gezdirildiğini, zengin Bulgar mekânlarında kaldığını gördüğümüzde kurulanın bir tuzak olduğunu hemen anlamamız gerekirdi. Ama yılana sarıldığımız günlerdi.… Kendi başarısıyla Üniversiteye giremeyen, Üniversite yıllarını kız kovalayıp aşk romanları okumakla dolduran bu genç için profesör ve doktor hocalar ağız birliği yaparak onu övmeyi sanki kendilerine komünist ödev olarak kabullenmişti. Böyle de olsa uyarılmadık. O yıllarda totalitarizm korkusu canlıydı. İnsanların yeni bir şey yapmaları tehlikeliydi. Geçmiş ve iktidar yeni bir adım atmayı kelepçelemişken 10 Kasımda diktatör T. Jivkov’un devrilmesinden tam 55 gün sonra, siyasi mahkûmlar hala içerideyken, ezilen ve kovulan azınlıkların Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) partisinin hiçbir mahkemede tescil olmadan kurulduğunu ilan etmek “orijinal” olmayan kopya ile hareket başlatmaktan başka bir şey değildi. Bu adım atılırken, 1984-1989 yılları arasında Bulgaristan Türklerinin kurduğu ama hiç birinin mahkeme tescili, yapılmış kongresi, delegeler tarafından seçilmiş yönetimi olmayan toplam 52 direniş örgütünü çöpe atarak, onların bal tozunu ve birikimini, halkımızın şahlanan ruhunun enerjisini çalmayı amaçlamıştı ve sonu sonunda kundaklama tuttu. Şöyle: Bulgaristan Müslüman Türklerinin devrimci potansiyeli gizli istihbarat örgütleri “DS” ve “KGB” tarafından kundaklandı ve halkın ağzına yalan emzik verildi. 29 yıl sonra bunları yazmak kolay, ama o zamanlar sert bir gerginlik vardı, ülke sanki bir iç savaşın eşiğinde bulunuyordu. Herkes hesaplaşmanın sona erdiğini, zafer elde edildiğini düşünürken, düşman aramak kimsenin haddine değildi. Devamı www.bghaber.org
Sofya’nın dini incisi “Sveta Nedelya” Katedral Kilisesi
Sofya’nın tam göbeğinde Bulgaristan’a has üç temel dini ibadetin evi bulunuyor- Ortodoks Kilise, Yahudi Sinagogu ve Müslümanların Camisi. “Hoşgörü üçgeni” olarak da adlandırılan bu meydanda Sofya Piskoposluğu’nun Katedrali “Sveta Nedelya” Kilisesi de yer alıyor. Bulgar Patrikhanesine bağlı Kilise Tarihi ve Arşivler Enstitüsü Müdürü Doçent Hristo Temelski yıllardan beri bu tapınağı araştırıyor. Temelski’ye göre, varsayılanın aksine kilisenin geçmişi 12. yüzyıla dayanmıyor. Bu ibadet yeri çok daha eski. Temelleri Hristiyanlık öncesinde 4. asıra dayanıyor. Hristiyanlığı gizli yapan bir aile bu kilisenin temelini atmış, ancak şekli konusunda elimizde bilgi yok. Asırlar içinde sekiz defa ciddi değişimden geçiyor. 4. asır sonlarında yenlenip, şehrin resmi kilisesine dönüşür. Asenevtsi (1187- 1280) döneminde tapınak genişletilir. 1688 yılında Çiprovtsi Ayaklanmasında Türkler Sveta Nedelya’yı ateşe verir. 17. yüzyıl sonunda 1698 yıllarında bakkal ve esnafların yardımı ve iki Aynaroz rahibinin desteğiyle kilise yeniden inşa edilir. 1820 yılında 8000 akçe verilerek kilise tamamen yapılanır. O zamana kadar ibadethane uzun taş duvarlar ve üstü de ahşap kaplamadan ibaretmiş. 1858 yılında Sofya’da büyük bir deprem meydana gelir. Kilise duvarlarının bir kısmı yerle bir olmuş. Yeniden yapılanması için kaynak gerekirse de, bu paralar bulunamamış. Peştera’dan usta Petır Kazov gelip, geçici bir çatı yapmış ve dönmüş. Sofyalılar aralarında para toplayıp,
dönemin meşhur inşaat ustası ve mimarlarından İvan Boyanin’i davet ederler. Boyanin, duvarları birkaç metre yükseltmiş, üç kubbeli çatı ve iki küçük çan kulesi koymuş. 1863 yılında tamir sona ermiş, fakat ikon ve fresklerin çizimi geciktiği için “Sveta Nedelya” yeni haliyle 11 Mayıs 1867 yılında resmi olarak kutsanarak, açılmış. 1898 yılında kilise şurası genç mimar Nikola Lazarov’u davet edip, kiliseye daha güzel bir hal vermesini ister. O zamana kadar beyaz kireç duvarlar, küçük pencereler ve demir parmaklıklarıyla kiliseyi beğenen olmamış. Genç mimar kökten değişim yapar- yeni çatı kurmuş, ortasına bir ana kubbe, etrafına dört daha küçük kubbe, çan kulesi kurmuş ve dış cepheyi küçük tuğlalarla süslemiş. Nisan 1925’te Sveta Nedelya’da büyük bir bombalı saldırı yaşanır. Patlamadan kilisenin çatısı ve güney cephesi zarar görür. 1933 yılında Tsolov ve Vasilyov adında iki mimar onu daha sonra tamir edip, bugün bildiğimiz hale getiriyor. 1906 yılındaki restorasyonda Kilise Şurası ikonları çizmek üzere Sofya Güzel Sanatlar Okulunda öğretmen, Çek asıllı İvan Travnitski’yi davet eder. Onun hazırladığı baş papaz ve çar koltukları hala muhafaza ediliyor.1971–73 yılında dönemin Patriği Kiril’in talimatıyla kilise Rus Beyaz Ordu göç dalgasıyla gelen Nikolay Rostovtsev başkanlığında bir ekip kilise duvarları tamamen fresk ve ikonlarla çizilir. Başkentin daha eskileri bu tapınağı “Sveti Kral” adıyla bilir. Sırp Kralı 2. Stefan Uroş Milutin’in naaşı 1460 yılında buraya defnedilmiştir. 17. asırda büyük tamirden sonra kilise Sofya Piskoposluğu’nun Merkezi haline dönüşür ve Sırp Kralı’nın naaşı da burada bulunur. Fakat kilise her zaman “Sveta Nedelya” adıyla ün kazanmıştır. Kilisenin merkez tahtı bu kutsal azizeye adanmış olduğu için adı “Sveta Nedelya” olarak bugüne dek yaşatılıyor.
Bulgaristan arkeolojik bulgular açısından 2018’de zenginleşti
Arkeoloji sık, sık “define”, “altın”, “mücevherler” kelimeleriyle özdeşleşiyor. Ancak defineler sadece altın takılar ve inci kolyeler olamaz. Define, insanların yaşamı, çalışmaları, sevinç ve acıları, iyilik ve kötülüklerine ışık tutan objeler de arkeolojinin odağı oluyor. Bulgar arkeologlarının 2018’de bulgular oldukça fazla ve zengin içerikliydi. BANBulgar Bilimler Akademisine bağlı Milli Arkeoloji Enstitüsü ve Müzesi Müdürü Doçent Hristo Popov, bazı arkeolojik kazılar ve bulguları BNR’ye değerlendirdi:
Ulusal Arkeoloji Müzesi“Milattan öncesinden başlayarak, Ortaçağ dönemine kadar araştırmalar yıl boyunca sürdü. Provadiya’da Tuzluklardan tarih öncesi höyük incelendi. Provadiya’da Tuz Ocaklarının bulunduğu kadim kenti 6500 yıl önce kurulmuş. Orada Avrupa’nın en eski arkeoloji eserleri bulundu. Bu yılki araştırmalar insanları koruyan savunma araçları üzerinde odaklandı. O zaman insanlar çok zenginmiş. Tuzun fiyatı çok yüksek olduğu için, tuz ocaklarından büyük kazançlar elde edilirmiş”. Doçent Popov, Sofya’da Slatina Neolitik Çağ köyünde de araştırmalar yaptıklarını kaydetti. M.Ö 7. binyılda kurulan eski yerleşim yerinde “Bulgar topraklarında tarihi ve kültürel zen- günümüz Sofya’nın ilk sakinleri yaşarmış. ginlik göz önüne alınırsa, bölgemizde çok fazla arkeolojik objeler olduğunu göreceğiz. Mutlaka Antik dönemden Heraclea Sintika adı sık, anılması gereken bazı bulgular vardır. Yılın en sık telaffuz edildi. Güneybatı Bulgaristan Petönemli bulgulardan biri Ağustos ayında Kali- riç yakınında yerleşim yerinde Heraclea’nın akra Burnunda bulunan hazine oldu. 14. asırda agorası ile bağlantılı zarif heykeller ve güzel Kuzey Karadeniz boylarında Dobruca Despot- mimari eserler bulundu. Agora- antik kenluğu Başkenti olan Kaliakra’da çok büyük bir tin kalbi olan meydana denilir. Kentin podefine ortaya çıkarıldı. litik, iktisadi ve kültür hayatının attığı bir Milli Tarih Müzesinden Doçent Boyan Petrunov başkanlığında arkeologlar ekibi 957 gü- merkezdir. Bu yıl Heraclea’da muhteşem müş ve altın sikke, altın küpeler, tokaları içinde biblo ve heykellerden başka, orada kesilen barındıran dev bir define buldu. Bu takılar Bul- değerli madeni paralar bulundu. Bölgenin gar, Osmanlı, Bizans olmak üzere, farklı kül- daha yeni Roma şehirlerinden bir nevi “üstürlere ait, zengin bir çeşitlilik sergiliyor. Ar- tünlüğünü” gösteren eski kentlerde bu pakeologlara göre bu hazine Tatar akıncılarının ralar onların “yerel dövizi” niteliğindeymiş. ganimetlerindendir. Altın ve gümüş objeler bu Heraclea’nın M Ö 4. yüzyılda İskender’in yıl arkeoloji kazılara tabi tutulan bir evin taba- babası 2. Filip tarafından kurulduğu tahnın altında kil bir çömlekte bulundu”. min ediliyor. Kahraman Hercules bu hanedanın atası olduğu düşünülüyor, o yüzden bu yerleşim yerinin adının Heraclea olduğunu söylüyor tarihçiler. Sviştov yakınlarında, Julius Caesar’ın kurduğu ve Legio VIII Augusta askeri üssü olan Novae antik askeri kentinde araştırmalar yapıldı. Sozopol’a bağlı Ravadinovo köyünden M.Ö 5. asır eski kale, Veliko Tırnovo, Trapezitsa kalesinde ortaya çıkan eşsiz haç da önemli bulgulardan bazılarıydı. Veliko Tırnovo’da bulunan eski haç 12. asırdan Bizans kültürüne ait bir eser.
Nevzat ÖZTÜRK İlahiyatçı, Eğitimci Yazar
Vatan Şairi Namık Kemal ve İslam’a/ Kuran’a Bakışı
Geçen yazımızda Kur’an Şairi Mehmet Akif’i anlamaya/anlatmaya çalışmıştık. Ölüm yıl dönümünde anmıştık. Oysa, 2 Aralık Vatan Şairi Namık Kemal’in ölümünün 130.yıl dönümüydü.(Ölümü:2 Aralık 1888). Mehmet Akif’i anmak vefa borcu olarak görülürken niçin Namık Kemal anılmazdı. Çok değerli okurlarım yazılarımı okuduklarını, memnun olduklarını duydukça sorumluluğumun arttığının farkındayım. Beni uyaran, yönlendiren okurlarıma teşekkür ediyorum. Unutulmamalıydı, Vatan Şairi Namık Kemal! Namık Kemal, edebiyat ve düşünce tarihimizin, hakkında en çok konuşulan şahsiyetlerinden biridir. O, roman, tiyatro, makale, tenkit ve şiirleriyle döneminin insanı ve düşünce dünyasında yeni ufuklar açmış, yazmakla kalmamış, bedelini de ödemiştir. Hayatını özetlediğimizde ; 21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da dünyaya gelen Namık Kemal’in asıl adı Mehmet Kemal’dir. Babası, II. Abdülhamit döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey’dir. Annesini küçük yaşta yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirmiştir. Bu yüzden düzenli bir eğitim alamamış, özel hocalardan Arapça ve Farsça öğrenmiştir. OsmanlıRus Savaşı (Kırım Muharebesi) yıllarında dedesinin görevi dolayısıyla Kars’tadır. Destan ruhunun, millî serhat ruhunun uyanışında Kars’ın önemli yeri vardır. Namık Kemal’in fikir faaliyeti şiirle başlar, daha Kars’ta iken, yaşlı bir şeyhten Tasavvufu öğrenmiş ve sonra da şiire başlamıştır. İlk hocasının ismi Vâizzâde Mehmed Hâmid Efendi’dir. Dedesinin görevi dolayısıyla bulunduğu Sofya’da, aldığı özel derslerle düşünce yanını geliştirmiş, şiire olan tutkusu da artmıştır. Sofya’da takma adı “Namık”ı veren Şair Eşref Paşa’dır. 16 yaşında Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı Nesime Hanımla evlenir. Namık Kemal, 18 yaşlarında İstanbul’a babasının yanına dönmüştür. Feride, Ulviye, Ali Ekrem adlarında üç çocuğu vardır. Bir süre memurluk yapar, bu arada edebiyat ve şiirle meşgul olur. Hicri, 1278 yılı Ramazan ayında cami avlusunda Yunus Emre ilahisi sanarak satın aldığı Şinasi’ye ait “Münâcaat” adlı eser, şairin hayatındaki istikameti değiştirir. Artık Namık Kemal divan şairi değil, ictimaî meselelerle ilgili eserler veren biri olarak yoluna devam edecektir. 1862 yılında Şinasi ile tanışır. Onun Şinasi’ye ait gazetedeki ilk yazısı 1862’de Tasvir-i Efkâr gazetesinde, “Zenci” fıkrası adıyla yayınlanır.Tasvîr-i Efkâr’da günlük hayat ve toplumsal sorunlarla ilgili yazmaya başlayan Namık Kemal, kısa zamanda belli bir okuyucu kitlesine sahip olur. Böylece, yazdığı yazılarla, fertlere kendi sorunlarıyla uğraşabilme bilincini aşılamak istemiştir.Daha sonra Ziya Paşa ile tanışır. Edebiyat ve düşünce dünyasının önde gelenleri tarafından teşekkül eden Encümen-i Şûra’ya girer. Burada, Hersekli Arif Hikmet Bey, Leskofçalı Gâlib Bey, Ziya Paşa, Recâi-zâde Celâl vb. edebiyatın önde gelenleri bulunmaktadır. 1863 yılında Bâbıâlî Tercüme Odası’na kâtip olarak girer. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı bulur.1865’te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvîr-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazmaktadır. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867’de kapatılır. Namık Kemal de İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Erzurum’a vali muavini olarak atanır. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteler ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Mayıs 1867 Cuma günü Isere adlı vapurla Paris’e kaçarlar. Bir süre sonra Londra’ya geçerek M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başlar. Bir süre sonra Ali Suavi’yle anlaşamaması üzerine Muhbir’den ayrılır. 1868’de gene M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle, Ziya Paşa ile beraber Hürriyet adında başka bir gazete çıkarırlar. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa’da desteksiz kalması, bir süre sonra da Bâbıâlî ile anlaşan M. Fazıl Paşa’nın yardımı kesmesi, ayrıca 1870 Alman-Fransız savaşının çıkması üzerine geçim sıkıntısı çekmiş ve diğerleri gibi Namık Kemal de Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısı üzerine 25 Kasım 1870’te İstanbul’a dönmüştü. Devamı - www.bghaber.org
Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 140 - Ocak 2019 BULTÜRK Etkinliklerinden
7
İstanbul Türk Ocakların’da
Azerbaycanın Ermenistan Sınırından
Türk Dünyası Gazeteciler Federasyonu
Başkanı Menderes DEMİR
BULTÜRK Sağılık taramasından
B U LT Ü R K Ü Y E L E R İ
Hasan MERT’e Kitabımız
T ü r k D ü n y a s ı To p l a n t ı s ı
7
S i b e r G ü v e n l i k Ta k ı m ı
G.Paşaeva’ya Plaket
B U LT Ü R K E K İ B İ B İ R L İ K T E
8 Sayı 140 - Ocak 2019
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Bulgaristan Stratejik A r a St ı r m a M e r k e z i
YA Z A R L A R I M I Z
2018 Yılında BGHABER’de
Yazarlarımıza Teşekkür Ederiz
Nevzat ÖZTÜRK
B a ş a k K I L I Ç Oya CANBAZOĞLU N e d i m A K I N Neriman KALYONCUOĞLU Şakir ARSLANTAŞ
Hamiyet ÇAKIR
Dr.Nedim BİRİNCİ
Sakin ÖNER
Raziye Ç. ULUTÜRK
Avşin BALKAN
Mehmet ÇAKIR
Pervin MAŞAOĞ LU
Elif GÜNEŞ
Murat ULUTÜRK İsmail CİNGÖZ
Alptekin CEVHERLİ
Filiz SOYTÜRK
İbrahim SOYTÜRK Musa VATANSEVER Dr.Mustafa KAHRAMAN Ayşe HOCAOĞLU Sevilcan YÜCE Dr.Abidin KARASU TÜM YA Z ARL ARIMIZ A BGSAM ADINA BİZE DESTEKLERİNDEN DOL AYI TEŞEKKÜR EDİYORUZ
Bulgaristan TĂźrklerinin Sesi SayÄą 140 - Ocak 2019
9 9
54
01
02
03
04
05
06
07
08
10
11
13
14
09
12
15
18
16
19
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
49
50
52
53
17
20 48
21
24
22
23
25
26
51
10 Sayı 140 - Ocak 2019
Bulgaristan Türklerinin Sesi T a n ı t ı m R e p o r t a j Gezi
10
İbrahim SOYTÜRK
Ahlakımız Neden Farklı
Konu: Bocuk Bayramının anlamı üzerine düşünceler Bulgaristanlı yaşlı kuşak 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan o karanlık geceyi Türklere karşı isim ve kimlik değiştirme kâbusu olarak hatırlarken, aynı gecenin Hristiyan dünyası için bir de Bocuk olduğunu bilir. Bocuk Yortuları o gece başlar. Yahudiler tarafından çarmıha gerilen İsa Peygamberin sözde dirildiği gecedir 24 Aralık gecesi. 25 Aralık sabahı Bulgarlar birbirlerine “Gerçekten Dirildi” selamı verirler. Komünist Partisi (BKP) Merkez Komitesi Politik Bürosu’nda adına “soya dönüş” yani “Türklerde Bulgar Kimliğinin dirilişi” anlamına gelen zorla Bulgarlaştırma olayının Hristiyan dini esintili benzetmeli anlamıdır bu. Parti Programında ideolojik ateist çalışma olan komünist zihniyetin Türklerin içinde Bulgar uyandırma ve Müslümanlıktan Hristiyanlık çıkarması hayali kökten saçmalıktı. Ne VAR ki bu uğurda 1944’ten sonra, dinlerin yok sayılması ve dine dayanan yaşam tarzı ve ahlakın, dünya görüşünün değiştirilmesi uğrunda çok yoğun çalışılmıştı. Hristiyanların vaftiz etme, isim verme, isim günü kutlama, kilise nikâh ve düğünlerinin yasaklanması ve matem ve cenaze törenlerinden Papazların kovulması, kabristan ayin ve anma törenlerinin vs yasaklanması, din okullarının da kapanmasıyla dine mezar kazmışlardı. Aynı uygulama İslam ve Müslüman inanç, ibadet ve töre sistemine de uygulandığından, sanki tek tip insan yaratılmaya çalışılıyordu. İnsanın üzerinde taşıdığı dinde hiçbir iz, işaret ve eser kalmaması için uygulanan kanunsuz baskılar şaşmadan uygulanıyordu. Yüzbinlerce sünnetçi, muskacı, aracı, bakımcı, falcı, kurşun döken vs Müslümanı sürgüne zorlamış içeri atmış, hepsine tövbe ettirmişti. Bütün Müslüman kızların açık başla gezmeye, çalışan Müslüman kadınların fistan ve aynı renkte – mavi veya kahverengi – manto, lastik ayakkabı giymeye zorlanması, kına yakmanın, belik örmenin yasaklanması, saymakla bitmeyen yasaklardan yalnızca bazılarıdır. Ne var ki, hayat din dışında hiçbir parti ve devlet gücünün ahlak yaratamadığını kanıtladı. Ahlaksız toplumların da dağıldığını, anarşik, kuralsız yaşamı seçtiğini kanıtladı. Bu dağılma her zaman aileden başladığı gibi aile yaşamı gelenekleri bozulurken, toplumsal yaşamın ana hücresini ve damarları patladı, düzensizlik, keşmekeş yarattı. Bu çöküş, bizde, 20. Yüzyılda aile yaşamı kutsallığını sokaklara ve parklara taşırken, 21. Yüzyılda sosyal tip insan teorileriyle – jender kuramı – insan doğasındaki ve sosyal yaşam düzenindeki temel değerleri hedef almaktadır. Bulgaristan’da da erkek evlilikleri, aile dışı birliktelikler, kadın kadına aile kurma aldı yürüdü ve mecliste kanunlaşma sırasına girmiş bulunuyor. Buna tahammül edemeyenler kentleri terk etti veya dış ülkeler huzur bulmayı denediler.
Bulgaristan’da Şehitler Anıldı Bebeğimiz ve diğer demokrasi şehitlerinin aziz ruhları önünde saygıyla eğiliyor, komşumuz ve müttefikimiz dost Bulgaristan’ın güzide vatandaşları tüm soydaşlarımızın acılarını içten paylaşıyorum. Ruhları şad olsun.” ifadesini kullandı. Bulgaristan’da 1944’de başlayıp 1989’a kadar süren komünist rejim, ülkedeki yaklaşık 2 milyon Türk ve Müslüman’ın “sözde Bulgar kökenli” olduklarını ileri sürerek, adını “Yeniden Doğuş” verdikleri “Bulgarlaştırma”yı öngören bir asimilasyon kampanyası başlatmıştı.
Rejim, 1985-1989 yılları arasında yoğunlaştırdığı asimilasyon politikası kapsamında uyguladığı “Müslüman isimlerin Bulgar isimlerle değiştirilmesi” politikasına karşı çıkan 25 kişiyi öldürmüştü. Türk ve Müslümanların ayaklanmaları sonucu eski diktatör Todor Jivkov, isimlerini değiştirmek istemeyenlere sınır kapılarını açmış ve onları Türkiye’ye göçe zorlamıştı.
Siyasetçilerin yılbaşı mesajlarına seçim damga vurdu Bulgaristan’da siyasetçilerin yılbaşı mesajları genelde pozitif olsa dabu yıl biraz farklı oldular. Cumhurbaşkanı Rumen Radev arkada kalan yılda gerçekleşen olumsuzluklara, Başbakan Boyko Borisov ise olumluluklara vurgu yaparken ana muhalefet partisi BSP lideri Korneliya Ninova, statükonun değişmesini diledi. Cumhurbaşkanı Rumen Radev’e göre 2018 yılı yolsuzluk skandalları, demokratik hakların ve kurumların erozyon yaşadığı bir yıl oldu; problemler çözülmeyip ertelendi; yasa ve adalet ise keyfiyetin önünde “geri adım atmaya” devam etti. Bu ağır sözler GERB ve Birleşmiş Vatanseverler’in koalisyon hükümetine karşı kırıcı bir eleştiridir. Cumhurbaşkanı çareyi adalet, yasanının üstünlüğü, egemenlik ve aydınlanmış gelecek adına çabaların birleştirilmesinde görüyor. Sosyalist partisi lideri Korneliya Ninova 2019 yılının cesur kararlar ve eylemler için “dönüm yılı” olmasını, statükoya son ve iyi yönde değişim getirmesini diledi. Anlaşılan, Cumhurbaşkanı da Bulgaristan’ın en büyük muhalig gücü de iktidarın değişmesi yolu ile radikal bir siyasi değişim istiyor. Milliyetçi “Ataka” partisi lideri Volen Siderov ise 2019 yılında “Nüfus azalmasının ve Bulgaristan’ın devlet olmaktan çıkmaya devam edip etmemesi de, rotanın değişmesi de bize bağlı olacak” dedi. Yılbaşı mesajı, uluslararası durum odaklı olan Siderov’un dikkati anlaşılan AP seçimlerine yöneliktir, oysa bu seçimlerle ilgili Volya ve “Birleşmiş Vatanseverler” arasında sürtüşmeler var. “Ataka” lideri seçimlerde Koalisyon listesinin başına geçmek istiyor, ancak VMRO ve NFSB’den ortakları Krasimir Karakaçanov ve Valeri Simeonov’un görüşleri farklı. Bundan iki ay önce Siderov, AP seçimlerinde GERB ve “Birleşmiş Vatanseverler”, BSP ve DPS’den daha iyi sonuç almazsa, Bulgaristan’da erken seçim olacağı konusunda uyardı.
DPS (Hak ve Özgürlükler Partisi) muhafelet olmakla birlikte iktidara karşı eleştiri yapmaktan çekiniyor. HÖH lideri Mustafa Karadayı, 2019 yılının yeni zorluklar ve imkanlar getireceğini belirtirken “Vatanımız için daha güzel yol çizecek olan değişimi hep beraber yapalım” temennisinde bulundu. Bu farklı ton, pasiflik belirtisianlamına değil, aşırılıktan uzak kalma ve ülkenin siyasi hayatında dengeleyici unsur haline dönme fırsatını ararken iç politikayı dikkatle izlemek anlamına geliyor. Başbakan Boyko Borisov olumlu tonda ılımlı bir yeni yıl mesajı verdi. Borisov dış planda AB’nin göç konusu, Batı Balkanların AB’ye kabul edilmesi ve BREXİT tarışmalarına aktif katılım olduğunu öne sürdü, iç planda ise Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın, emekli aylıkları ve maaşların büyümesi ile rekor düzeyde büyük devlet bütçesi olduğunu paylaştı. Belli ki bunlar iktidar partisi GERB için gelecek aylarda düzenlenecek seçim kampanyasında da vurgu yapılan noktalar olacak.
Plovdiv-Avrupa Kültür Başkenti ile ilgili hatıra parası çıkardı Merkez Bankası Plovdiv-Avrupa Kültür Başkenti inisyatifi ile ilgili hatıra parası çıkardı Plovdiv – Avrupa Kültür Başkenti inisyatifi ile ilgili olarak Bulgaristan Merkez Bankası BNB tarafından çıkarılan gümüş hatıra parası, 7 Ocak’ta tedavüle girecek. Bulgaristan’ın ikinci en büyük kenti, AB Komisyonu tarafından İtalya’nın Matera kenti ile birlikte 2019 Avrupa Kültür Başkenti ilan edildi. 12 Ocak’ta Plovdiv’te yapılacak etkinliğin büyük açılışı sırasında kentin sakinleri ve konukları, 1500 kişinin katılacağı görkemli show izleyecekler.
Bulgaristan Türklerinin Sesi 11 Sayı 140 - Ocak 2019
Abdullah Çiftçi:
Bulgaristan’da şehir sorunlarını bildirmek için mobil uygulama
“İnsanın Kontrol Edildiği Bir Dünya Kurgulanıyor”
MÜSİAD Konya Şubesi brifing salonunda gerçekleştirilen konferansta “21 Yüzyıl Dijital Dünya Düzeni ve Türkiye” konusu değerlendirildi. Konferansa çok sayıda MÜSİAD ve Genç MÜSİAD üyesi katıldı. MÜSİAD Konya Şube Başkanı Ömer Faruk Okka’nın açılış konuşmasının ardından sözü alan Sosyal Medya ve Bilgi Teknolojileri Strateji Derneği Başkanı Abdullah Çiftçi, 4. Sanayi Devrimi, Bir Kuşak Bir Yol Projesi, Yapay Zeka ile Nasıl Bir Dünya Şekillenecek, Türkiye Ne Yapmalı? konularında sunumunu gerçekleştirdi. Çiftçi, “Dünyanın arka planında ne olduğunu görmeden önümüzü görmemiz mümkün değil. Bu ticarette de böyledir. Dünyada kim kimdir. Dünyadaki mücadele ekonomi mücadelesi değildir. Para küçük insanların mücadelesi deniyor. Dünyadaki ana mücadele hak batıl mücadelesidir. Günümüzde insanın kontrol edildiği bir dünya kurgulanıyor. Çalışmalarını bu yönde ilerletiyorlar. Bakara süresinin 205’inci ayetinde, ’Onlar iş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.’ Bugün genetik çalışmalarla Allah’ın yaratmış olduğu insanın fıtratını değiştirmeye yönelik çalışma yürütülüyor. 20. yüzyılda dinler üzerinden insanları kontrol altına almaya çalışıyorlar. Özellikle de ülkelerde muhalefet nasıl ayaklanır buna uğraşıyorlar. Muhalefet üzerinden ülkeyi karıştırmaya kaos ortamı oluşturmaya çalışılmaktadır. Türkiye’de Amerikan Büyükelçisi sık sık çeşitli yerleri ziyaret ediyor. Bunların hepsi istihbaratçıdır. Batılılar kimi nereye göndereceğini çok önceden planlıyor. Gezi Parkı olaylarında bir grup Amerikalı, benimle gazeteci kimliğine bürünerek sizi tanımak istiyoruz diye bir soru yönelttiler. Ben de bu palavraları bırakın da, CIA’deki derecenizi öğrenmek istiyorum dedim. İrkildiler ve neden böyle konuşuyoruz dediler. Yaşadığım bu olayın ardından, Gezi Parkı olayının başlamasından 40 gün önce Hükümete Gezi Parkı olaylarının yaşanacağına dair bir rapor sundum. Ülkemize gelen ajanlar ortalığı karıştırmak için uzun zaman uğraştılar. Ama başarısız oldular. Bunlardaki akıl şeytani bir akıldır, panzehiri de Rahmani bir akıldır” dedi. Facebook’un 21. yüzyılda tamamen aile yapısını değiştirmeye yönelik tasarlandığını belirten Çiftçi, “Bugün ailelerin tek başına sosyal medya ile mücadele etmesi mümkün değildir. Sosyal medya ile devlette mücadele etmelidir. Devlet desteği olmazsa aile tek başına mücadelede başarısız olur. Çünkü çocuğu ailede korursun ama okulda sınıf arkadaşlarıyla tekrar sosyal medyayı kullanır. Facebook ve Twitter ’in arka plan analizleri var. Gezi parkı olaylarını sosyal medya üzerinden yürüttüler. Sosyal medya üzerinde önce algı operasyonu, sonrasında öfke operasyonu ve son olarak da organize bir şekilde eyleme dönüştürdüler. Eylem ilk başlarda masumane gösterildi. Çünkü başta gelenler nerede olduklarını bilmeden oradaydı. Daha sonra terör örgütleri devreye girdi ve halkı galeyana getirdi. Şeytani aklı tanırsak ne yapacağını çözümleyebiliriz. Şeytani akıl bugün Gezi Parkı ve 15 Temmuz Darbe girişimi gibi farklı yöntemlerle Türkiye’ye operasyon çekmeye çalıştı. Sosyal medya kullanılarak vatandaşlarımızın zihinlerini etkileyip yönlendirilmeye çalışıldı. Bilim, bu alemi açıklamaya yetmez. Bilim insanın aklının ürünüdür. Oysaki Allah insanı yaratmıştır. Peygamberler olmasaydı medeniyet olmazdı. Çünkü onlar, insanlık ne zaman ki yoldan çıktığında doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini gösterdi. Yani tüm değerlerin bugün kaynağı peygamberimizdir. Onlar doğru yolu göstermeseydi insanlık bu durumda olmazdı. Bu yüzyılda dijital dünya projesini kurguluyorlar. Bununla birlikte 4. Sanayi devrimini ilan ettiler. 2015 Davos’ta ilk robot delege kaydedildi. Yapay zekâ ortaya çıktı. 21. yüzyılda 4. Sanayi devrimiyle birlikte hayatımıza robotlar girdi. İşveren, işçi ve üretim kavramı yavaş yavaş değişiyor. Milyonlarca robot üretildi ve bekletiliyor. Robotlar hayatımıza çok hızlı bir şekilde girecek. Yakın zamanda Konya’da en önemli işlerden biri robot tamirciliği olacak. Robotlar insan hayatına girdiği zamanda insanlar işsiz kalacak. Dünya üzerinde işsizlik oranı çok fazla olacak. Savaşların da şekli değişecek. Allah’ın yarattığı her şeyi robota çevirip insan hayatına yerleştirecekler” diye konuştu. Konferansın sonunda MÜSİAD Konya Şube Başkanı Ömer Faruk Okka, Sosyal Medya ve Bilgi Teknolojileri Strateji Derneği Başkanı Abdullah Çiftçi’ye hediye takdim etti.
“Grajdanite” isimli Bulgar mobil uygulaması, tüketicilerin sadece trafik ihlallerini değil, aynı zamanda yollardaki delikler, terkedilmiş otomobiller ve kırılmış trafik işaretleri gibi sorunlar hakkında ilgili kurumlara şikayette bulunma imkanı sağlıyor.
Söz konusu uygulama, şikayette bulunan kişi ile sorumlu arasındaki yolu kısaltmış oluyor. Şu anda ülkenin 300’den fazla yerleşim yerinden ve İnternet sitesinden şikayetler geliyor. Mobil uygulama sayesinde ilgili kurumlar vatandaşlara tamir çalışmaları hakkında bilgi verebiliyor. Bulgar mobil uygulamasının yaratıcısı Todor Lilkov, BNR’ye yaptığı açıklamada söz konusu uygulamanın yıl sonuna kadar Hırvatistan, Romanya ve ABD’de kullanılmaya başlanacağını, söyledi.
Avrupa Komisyonu’nun Bulgaristan ile ilgili raporu yayınlandı
Bulgaristan 2007 yılının başında AB üyesi oldu, ancak AB tarafından adalet ve iç düzen durumu üzerinde sürekli olarak denetime tabi tutuluyor. Bu tür bir denetim ayrıca Romanya’ya da uygulanıyor. 11 yıl önce bu alanlardaki problemlerine rağmen Avrupa Birliği’ne kabul edilen bu iki ülke hala günümüzde de kendilerine “avans olarak” gösterilen güveni karşılıksız bırakıyorlar. Elde ettiği başarılarından dolayı 2016 yılında Romanya üzerinden denetimin kaldırılacağı konuşuldu. Ancak, göstergeleri böyle bir beklentiye zemin hazırlamadığı için Bulgaristan için bu söz konusu değildi. Şimdi, 2018 yılında, Avrupa Komisyonu Romanya’nın yargı reformları sürecinde gerileme olduğunu, Bulgaristan’ın ise ilerleme kaydettiğini ve onun yargı bağımsızlığı, yasal çerçeve ve organize suç konularında izlenmesi “askıya alınabileceğini” belirtti. Yargı reformu, devletin üst düzey yönetimindeki yolsuzluk ve genel yolsuzluk olmak üzere diğer üç gösterge üzerindeki denetim devam ediyor. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans’a göre “Bulgaristan geçen yılki Mekanizma ve işbirliği doğrulama raporundaki (izlenen 6 göstergeye göre) 17 tavsiyeyi uygulamaya yönelik çabalarını sürdürse, 2019 yılında denetim sonlandırılabilir.” Bulgaristan raporunda yer alan bulgular hükümet tarafından memnuniyetle karşılandı. Dışişleri Bakanı Ekaterina Zaharieva’ya göre rapor objektif, Adalet Bakanı Tsetska Tsaçeva’ya göre
rapor reformların geri dönülmezliğini doğruluyor. Avrupa Halk Partisi (European People’s Party) milletvekili Svetoslav Malinov’a göre ise “en önemli gerçek, Bulgaristan’ın denetim altında kalıyor olmasıdır”. Angel Cambazki’ye göre aynı kontrol mekanizması “Almanya da dahil olmak üzere diğer ülkelere de uygulanmalıdır.” AK’nun Bulgaristan raporunun ilan edilmesinden bir gün önce AB Konseyi’nin AB genelinde hukukun üstünlüğü konusunda sürekli bir yıllık denetim sunma olasılığının tartışıldığı anlaşıldı. Önümüzdeki günlerde Avrupa Parlamentosu 2014 yılında kabul edilen, ancak sadece bir kez uygulanan, bütün Avrupa için geçerli genel hukukun denetimine yönelik mekanizmanın yürürlüğe sokulması hakkında karar vermesi bekleniyor. Avrupa Parlamentosu’nun, Bulgaristan ve Romanya’ya uygulanan işbirliği ve denetim mekanizmasının yerini alması yönünde çağrıda bulunması da öngörülüyor. Avusturya’nın AB Konseyi Başkanlığı döneminde kamu kurumlarına güven ve hukukun üstünlüğü ile ilgili raporundan yola çıkıldığında, bu çağrının yersiz olmadığı anlaşılıyor. Geçen yıla ait bu raporun sunduğu verilere göre, Avrupa vatandaşlarının sadece yüzde 37’si hükümete karşı güven duyuyor, parlamentoya güven duyan halk yüzde 36, Avrupa Birliği’ne güvenin ise yüzde 42 olduğu görülüyor. Ankete katılanların sadece yüzde 19’u partilere karşı güven duyduklarını belirtiyor. Bu aşamada ise, Bulgaristan’ın yargı reformu ve iç düzeni üzerindeki denetimin ne zaman, nasıl ve hangi koşullarda kaldırılacağı yönündeki beklentiler diğer konuların yanı sıra çok önemli değil. Çeviri: Özlem Tefikova
Siyasi ve Aktüel Gazete
BULTÜRK - Dünyada’ki Temsilcilerimiz www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47
İmtiyaz Sahibi Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ
Yazı İşleri Müd.Yardımcısı Abidin KARASU
Genel Yayın Yönetmeni Oya CANBAZOĞLU Genel Yayın Müdürü Raziye ÇAKIR
Yayın Danışmanları:
Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof. Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Seçkin DİNDAR Prof.Dr.Ali FUAT ÖRENÇ Dr. Erdal KARABAŞ
Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: İstihbarat Müdürü:
Elif GÜNEŞ Av. Hasan MOLLAOĞLU
Z i h n i K A R PAT Hüseyin Y I L D I R I M
Dini Eğitim Sorumlusu Nevzat ÖZTÜRK Eğitim Sorumlusu: Avşin BALKAN Kültür-Sanat: Spor Müdürü: İnternet Müdürü: Halkla İlişkiler: Reklam Müdürü:
İbrahim SOYTÜRK Serkan YILDIZ Muhammet ULUTÜRK N e r i m a n E . K A LY O N C U O Ğ L U Seydullah H A L A Ç
İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı Tel: 0212- 5 11 6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Akademi Yayıncılık A.Ş.
Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK
Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.
w w w. b u l t u r k . n e t / w w w. b u l t u r k . o r g . t r
Avusturya -Viena Almanya-Köln: Amerika-New York Belçika-Antwerpen İspanya-Madrid Kazakistan İsveç İngiltere London
: Osman BÜLBÜL : Ünal G A Z İ : Alaattin Gokay : Nevin BEYTULLAH : Hüseyin Hasan : Türkistan: Erkan : Seval ÖZTÜRK : Ridvan Akay Riko
Bulgaristan - Temsilcileri Sofya:
Blagoevrad:
Hikmet EFENDİEV
Bülent MURADOV
Smolyan: Rufat FELETİ P a z a r c i k M e h m e t B AY R A M Kırcaali: Ardino:
Cebel:
Mehmet TEFİK Aziz ŞAKİR
Erdal H. AHMET İsak Yusuf KARAALİOĞLU Stara Zagora: Menderes KUNGÜN Plovdiv:
Loveç: Pleven: Şumen: Razgrad
Ruse
Emine BAYRAKTAROVA Rafet RODOPLU Sezgin YILMAZ Levent RASİM
Zeki
İsmail
S i l i s t r a : Nermin ÇAKIR Varna: Mustafa İSMAİL Dobriç: Sebahattin AYYILDIZ
T Ü R K İ Y E -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi İst. Sultangazi: ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Avcılar: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Fatih İst. Esenyurt
Kocaeli:
Bursa-
- Bursa Yıldırım: - Bursa-Hürriyet: - Bursa-Yenibağlar: - Bursa-İnegöl İzmir- - İzm. Sarnıç: - İzm. Görece: - İzm. Buca: Edirne: Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :
Nuh Mete DENİZ Nedim BİRİNCİ
Murat YILDIZ Seydullah HALAÇ Vildan ARDA Halil Zeytinburnu Ekrem SÜZEN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Murat KAYNAK
Mustafa ÖZSOY Alptekin CEVHERLİ
Başak KILIÇ
Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM Kenan ÖZGÜR Durmuş HATİPOĞLU Mümin GÜNEY Şevket YILMAZ Nadir ADLI Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK
Filiz SOYTÜRK
Kâzım Memişev
Tarih: 08 Ocak 2019 Yazan: Filiz SOYTÜRK Konu: Yazarlarımızdan Kazım MEMİŞEV’İ anarken. Ölümünün 15. Yılında arkadaşımızı saygıyla anarken. Eski Cuma’nın (Tırgovişte) Buynova köyünde 1933’te doğdu. İlköğretimini köyünde, liseyi de Şumnu’da bitirdi. 1958 yılında Sofya Üniversitesinin Türkoloji Bölümünden mezun oldu. 33 yıl gazetecilik yaptı. “Halk Gençliği”, “Yeni Işık”, “Yeni Işık.Nova Svetlina”, “Svetlina” gazetelerinde çalıştı. 1990 yılından sonra bir yıl “Hak ve Özgürlük” gazetesinde görev aldı. 1992-1993 yıllarında da Eğitim ve Bilim Bakanlığında Türkçe Eğitim Uzmanı olarak çalıştıktan sonra emekliye ayrıldı. İlk hikâyelerini üniversitede okuduğu yıllarda yazdı ve ilk hikâye kitabına da “Kalbimin Sesi” adını verdi. Çocuk hikâyelerini de “Açıl Uzay” kitabında topladı. Bir süre “Balon” başlıklı küçük bir çocuk dergisi de çıkardı. Çocukların anlayabileceği bir dille yeni eserler yazdı. Bulgaristan’da kullanılmasına izin çıkmasa da, K. Memişev’in hazırladığı Türkçe ders kitabı Almanya’daki Türk okulları programına alındı. 1.Memişev Bulgaristan’da çocukların gönlünü kapan Türkçeyi en iyi kullanan yazarımızdır. Bunu kanıtlamak için Okuma Kitabı’nın önsözünden bir alıntı okuyalım: MERHABA ÇOCUKLAR Sizi gördüğümüz için sevinçliyiz. Bu yıl da kitabı zevkle okunacağına inanıyoruz. Bu yıl daha meraklı daha bilgili olacaksınız. Hepiniz daha da büyümüşsünüz. Kendinize güvendiğinizi de göreceksiniz. Demek ki bu yıl düşündüklerinizi, hissettiklerini daha iyi anlatacaksınız. Merak ettiklerinizi daha rahat soracaksınız. Yetişmenizde bizlerin de katkısı olduğunu düşünerek sevineceğiz. Size bu yıl bakın neler hazırladık: tatlı öyküler, sıcak masallar, sevgi dolu şiirler, ilginizi çekecek bilgiler…. Türkçemizin gelişmesinde size yardımcı olacağımız için çok mutluyuz. Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi neşeyle çalışınız. Haydi çocuklar görelim sizi. Yolunuz açık olsun, başarılar. *** Bulgaristan’da resmi dil Bulgarcadan sonra en fazla konuşulan dil Türkçedir. Bölgede Türk egemenliğinin 141 yıl önce sona ermesinden sonra Türkçe ve Türklük ayaktadır. Çocuklar arasında bu gerçekliği yaşatabilmek için toplam 168 çocuk dergisi ve yayını gerçekleştirilmiştir. Bu çabalar, Bulgar devletinin Türk dilini yasaklama, Türk kimliğini kurutma tuzaklarına karşı koyarak sürmüştür. Türkçe’nin ülkede 2. Resmi dil olması zorla önlenmiştir. Türkçeyi geliştirip yayma çalışmalarında öğretmen eğitmenler kadar basın yayın işçileri de aktifti. Gerek basın organlarında gerekse Eğitim ve Öğretim Bakanlığı görevlisi olarak K. Memişev’in rolü ve katkıları olağanüstü büyük oldu. Emeklilik yıllarında da “Balon” dergisini çıkararak, Bulgaristan’ın dört bir yanında Türkçe derslerine gönüllü giren öğrenciler arasında karşılıklı etkileşim yaratmayı sağlamıştı. O, hayatının sonunda “Bizim çocuk Türkçe biliyor. Türkçe dersine gitmese de olur!” zihniyetine karşı Aktif Anneler hareketini örgütledi. 1994 – 2004 yılları arasında çıkan “Balon” dergisi Bulgaristan Türk çocuk dergileri arasında en niteliklisi olarak kaldı. Günümüzde Bulgaristan’daki kardeşlerimiz arasında en önemli ve çok acil çözüm bekleyen sorun: Zorunlu anadil eğitimidir. Anadilimiz Türk kimliğimizin özüdür. Kazım Memişev’in çocuk öykülerinden sizin için seçtik: ÖDEV Ahmet, okuldan eve döndü. Çok öfkeliydi. Çantasını odaya fırlattı. Dedesi: – Ne oldu gene çocuğum, dedi. – Gene ödev, gene ders! Versinler yapmayacağım… Dedesi hiçbir şey demedi. Biraz düşündükten sonra: – Seninle dışarı çıkalım. Biraz gezelim, dedi. – Haydi dede, haydi çıkalım! – Yola çıktılar. Biraz gezdiler. Sonra dedesi onu bir dokuma atölyesine götürdü. Atölyede sıra sıra tezgâhlar vardı. Hepsinde türlü renkte kumaşlar dokunuyordu. Herkes çalışıyordu. Ahmet, işçi kadınlardan birine yaklaştı. Selam verdi. Sonra: – Siz ne yapıyorsunuz abla, dedi. – Kumaş dokuyoruz, dedi işçi kadın. – Dokumasanız olmaz mı? Hiç olur mu? Elbette olmaz. Kumaş dokumak bizim ödevimiz. Ödevimizi yapmazsak insanlar ne giyecek?
12 Sayı 140 - Ocak 2019 12
Bulgaristan Türklerinin Sesi Bulgaristan Haber
Ege, Portekizli ve Bulgar Gençlik Ramil Guliyev’e ‘yılın atleti’ ödülü Balkan Atletizm Federasyonları Birliğinin çalışanlarını ağırlıyor Atina’daki galasında “yılın erkek atleti” ödülü,
Ege Üniversitesinin ev sahipliğinde düzenlenen “3. Eğitim ve Öğrenim Hareketliliği” etkinliği kapsamında, Portekiz ve Bulgaristan’dan gelen gençler, eğitim ve atölye etkinliklerinin yanı sıra yerel paydaşların da desteklediği kültür ve sanat etkinliklerine katılıyor. Türkiye’yi temsilen Ege Üniversitesinden gençlerin Portekizli ve Bulgar misafirlere eşlik ettiği etkinlik kapsamında, sosyal girişimcilik ve topluluk medyası konularında eğitim ve atölye çalışmaları yapıldı. Gençlere, “Topluluk Yaratma ve İletişim”, “Sosyal Girişimci Olmak”, “Medya ve Görsel Kültür” konularında örnek olaylar üzerinden uygulamalı eğitimler verildi. Eğitimlerin ardından 3 ülkeden gençlerin güncel sosyal sorunlar üzerinden çözüm önerilerini tartıştığı çalışmalar yapıldı. Prof. Dr. Göztaş, “projede son aşamadayız” Projede son aşamaya gelindiğini belirten EÜ adına SEYMM Projesi’nin yürütücülüğünü yapan EÜ İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aylin Göztaş, “SEYMM Projesi’nin temel amacı, genç topluluk medyası yaratıcılarının dijital ve fikir birikimini sosyal girişimcilik konusunda nasıl harekete geçirebileceklerini gösterebilmekti. Bu açıdan projemiz dört ana çıktı üzerine kuruluydu. Nihayetinde sosyal girişimci fikirler ve topluluk medyası yaratıcılığın sinerjisini ortaya çıkaran eğitim modülümüzü tamamladık ve www.communitymediamakers.eu adresindeki e-portala yerleştirdik. Kullanıma açık olan bu portal gelecek şubat ayında son haline getirilecek” diye konuştu.
milli sporcu Ramil Guliyev’e verildi.
“Erasmus Plus” öğrencilerinden Dekan Prof. Dr. Takımcı’ya ziyaret “Genç Topluluk Medyası Yapıcıları için Sosyal Girişimcilik (SEYMM)” konulu Avrupa Birliği “Erasmus Plus” projesi kapsamıyla Ege’ye gelen gençler, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilek Takımcı’yı ziyaret etti. Prof. Dr. Dilek Takımcı öğrencileri karşılayıp bir süre sohbet etti. Simt Dansı ve Vücut Perküsyonu Atölye Çalışmaları Yapıldı. EÜ İletişim Fakültesinden öğretim üyelerinin yanı sıra Pamukkale Üniversitesi ve sektörden iletişim uzmanlarının destek verdiği eğitimlerin ardından sanat aktiviteleri düzenlendi. Gençler, EÜ Konservatuarı ile İstanbul Teknik Üniversitesinden konuk hocaların yönettiği “Geleneksel Simt Dansı ve Vücut Perküsyonu” konulu atölye çalışmasını gerçekleştirdi. Konuk gençler, proje kapsamında EÜ Medya Araştırma ve Uygulama Merkezi bünyesindeki EÜ Televizyonu’nda yayınlanan “Egenin İçinden” programına katılarak uluslararası deneyimlerini izleyicilerle paylaştı. Programın kapsamında Selçuk Belediye Başkanı Dr. Dahi Zeynel Bakıcı’yı ziyaret edecek olan gençler, ülkelerindeki yerel çalışmalar konusunda bilgi ve deneyimlerini aktaracak. Konuk gençler, Selçuk’ta Şirince Köyü ve Meryemana Evi’ni de ziyaret edecek.
Şirketlerin yüzde 12’si gecikmeli ödemelerden şikayetçi
Eurostat verilerine göre 2017 yılında ülkedeki şirketlerin yüzde 12’lik bölümü, iş ortakları veya devlet tarafından yapılan ödemelerde gecikmelerin olduğundan şikayetçi. Bu gösterge itibari ile ülkemiz, Eurostat sıralamasının ortalarında yer alıyor. Gecikmeli ödeme sıkıntısından yakınan şirketlerin oranı yüzde 20’yi bulduğu İtalya’da bu sorun en yaygın olurken Romanya’da gecikmeli ödeme oranı sadece yüzde 4. Ülkedeki girişimciler arasında iş veya müşteri azBulgaristan’da iş başlatan kişilerin yüzde lığı döneminin yaşandığı (yüzde 21) ve idari yükün 25’i güçlükle karşılaşmış değildir. büyük olduğu şikayetleri (yüzde 9) en yaygındır.
Mehmet Aziz: Bir fotoğraf bin söze bedel Razgrad’dan foto muhabir Mehmet Aziz yıllardan beri adını Deliroman’ın insanını, doğasını, olaylarını karelere yansıtan bir usta fotoğrafçı olarak duyuruyor. Bundan neredeyse 45 yıl once bir öğrenci yarışmasında çok hayal ettiği Sovyet yapımı “Smena” fotoğraf makinesi kazanır. O zamandan beri de fotoğrafçılık onun hayali, hayatı, mesleği ve yaşam tarzı olur. 1975 yılında ilk çektiği fotoları hala hatırlıyor- ailesi, ablaları, evin horozu. Onların yeri her zaman çok ayrı kalacaktır. Yoksul ailenin makine alamadığı oğulları, başarısıyla yarışmayı kazanmış ve böylece bir ömür devam edecek fotoğrafçılık serüvenine başlamıştır. Mehmet Aziz, doğduğu Yonkovo köyünden çıkarak, Sofya’da Fotoğrafçılık Lisesinde eğitimni tamamlamış. Yıllar geçse de, anne ve babasına bu konuda minnetarlığını ifade etmekten kaçınmıyor. Bundan sonra yerel basın, yayında aranan bir foto muhabir haline geliyor. Deliorman’ın renkleri ona ilham veriyor. Doğası çok zengin ve objektifinden her defasında yeni, yeni güzellikler keşfediyor. “Resim çekerken ben bir şair oluyorum” diyor Mehmet Aziz. “Bir şair şiirini nasıl bir sevgiyle yazıp, okuyorsa ben de fotoğraflarıma öyle bakıyorum. İnsanların acı ve sevinçli anlarını çekiyorum” diyen Aziz, her defasında heyecan duyduğunu da itiraf ediyor. Foto muhabir olarak kayerinin fotosunu çekti mi? “Bu her zaman farklı bir olay, farklı bir
Balkan Atletizm Federasyonları Birliği (ABAF), “yılın erkek atleti” ödülünü milli sporcu Ramil Guliyev‘e verdi. Türkiye Atletizm Federasyonundan yapılan açıklamada, ABAF’ın Yunanistan’ın başkenti Atina’da düzenlenen galasında, Ramil Guliyev’in “yılın erkek atleti” ödülüne layık görüldüğü kaydedildi. Açıklamada, dünya ve Avrupa şampiyonu Guliyev’in, ödülünü ABAF Başkanı Dobromir Karamarinov ile ABAF Başkan Yardımcısı ve Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar’dan aldığı belirtildi.
Bu yıl Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda erkekler 200 metrede altın madalya kazanan Guliyev, Türkiye rekorunu 19.76’ya indirirken, şampiyona rekoru da kırmıştı.
Bulgaristan Savunma Bakanı: ABD Afganistan’dan çekilirse…
Bulgaristan Savunma Bakanı Krasimir Ka- yolladığını dile getirerek, “Bence ülkemiz bunrakaçanov, ABD’nin Afganistan’daki askerle- dan sonra Afganistan’daki temsilini artırmaya rini geri çekmesi durumunda ülkesinin de as- da ihtiyaç duymayacak” ifadesini kullandı. kerlerini geri çekeceğini bildirdi. Konunun, NATO ülkeleri Savunma BakanAfganistan’da dönüşümlü olarak görev ları Zirvesi’nde tüm ciddiyetiyle masaya yayapan 158 Bulgar askerinin ülkeye dönüşü tırılması gerektiğini kaydeden Karakaçanov, dolayısıyla Plevne kentinde düzenlenen kar- “Eğer bazı ülkeler Afganistan’daki askeşılama törenine katılan Karakaçanov, yap- rini geri çekmeyi planlıyorsa, biz de bu tığı açıklamada, NATO müttefiki ABD’nin konudaki politikamızı gözden geçirmeliAfganistan’dan çekilmekten yana bir politika yiz. ABD’nin Afganistan’daki askerlerini izlemesi durumunda ülkesinin de bu ülkede geri çekmesi durumunda Bulgaristan da askerlerini geri çekecek” dedi. artık bir işi olmayacağını belirtti. Ülkesinin Afganistan’a gönderdiği yeni birBulgar askerleri, Afgan güvenlik güçleliğin 160 kişilik olacağını duyuran Karakaça- rine asayiş kontrolü, askeri istihbarat ve ilk nov, Bulgaristan’ın Afganistan’a 37. kez asker yardım alanında eğitim veriyor.
Yapay zekaya sahip katil robotlar cepheye gitmeye hazırlanıyor
Robotların IQ seviyesi 10 bine çıkacak. Bugün ortalama bir kişinin IQ seviyesi 100 civarında. Albert Einstein ve Leonardo Da Vinci gibi kişilerin IQ seviyesi 200’e kadar çıktı. Bu kişilerin dahi olarak nitelenmesine karşın akıllı robotların IQ seviyesi zaman içinde 10 bine çıkacak. Gelecek 30 yılda ayakkabılarımızda bulunan çipler beynimizden daha akıllı olacak. Bu çiplerin üstüne basacağız ama onlardan daha geride olacağız. Robotların sayısı 30 yıl içinde insan nüfusunu geçecek! Japon telekomünikasyon ve internet şirketi Softbank’ın CEO’su Son, akıllı robotların sayısının gelecek
30 yıl içinde insan nüfusunu geçeceğini, robotların insanlardan “daha akıllı” olacağını söyledi. Bunu “süper zekanın doğumu” olarak niteleyen Son, “Bu gerçek olacak.” ifadesini kullandı. Akıllı robotların sayısının 30 sene zarfında insan nüfusunu geçeceğini belirten Masayoshi Son, bunların insanlarla aynı boyut ve şekilde olacağı değerlendirmesini yaptı. Son, bazı robotların uçacağını ve yüzeceğini, bazılarının ise iki bacağının olacağını, buna karşın diğerlerinin yüzlerce bacağa sahip olabileceğini dile getirdi.
AK Parti’den BULTÜRK’e Ziyaret obje oluyor. En son çektiğim en heyecanlı fotoğraf, Berlin’de yaşayan ve üç aylık olan torunum oldu. En acı ve gözyaşı dolu karelerimi ise Tsar Kaloyan’da meydana gelen sel baskınında çektim” diyor. İnsanların özel yaşam ve “iç işlerine müdahale ettiği” tezine de katılmıyor. “Ben tarih yazıyorum, benim objektifimden tarih çıkıyor. Bu kareler 20-30 yıl sonra bir tarihten kesitler olacak, o yüzden kandimi tarihçi olarak da görüyorum” dedi. Mehmet Aziz bazen bir fotoğrafın bin sözden daha çok konuştuğunu düşünüyor. Objektifinden hikayeler yazıyor, fotoğraflarda hayat var, yaşam var, sevinç, keder, doğa, umut ve beklenti… Foto muhabir Mehmet Aziz ile yaptığımız röportajın tümünü aşağıdaki seski linkten dinleyebilirsiniz.
Bayrampaşa Belediye Başkan A.Adayı Sn.Ahmet TÜFEKÇİ Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’ni ziyaret etti. AK Parti’den A.Adayı olan Ahmet TÜFEKÇİ,hazırladığı projelerinin tanıtımı için ilçede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ettiğini belirterek bugün de BULTÜRK’e bu projelerini anlatmaya geldiğini söyleyerek projelerini tek tek anlattı.
Ayrıca Bayrampaşa’da bulunan %18’e varan Bulgaristan’lı kardeşlerimizin sesi olan BULTÜRK Derneği’nin desteğini almak istediğini söyleyen TÜFEKÇİ, aynı zamanda kendisinin de Bulgaristan Sliven ilinden geldiklerini ve BULTÜRK Derneği ile birlikte Dernek Başkanımızın emirleri doğrultusunda Bulgaristan seçimlerinde birlikte çalışmalara katıldığını anlattı. Bol bol geçmişi, eksikleri, artıları konuştuk. Ardından AK Parti davasına hizmeti en temel bir misyon olarak değerlendirdiğini aktaran TÜFEKÇİ, bu konuda Üzerlerine düşen görevleri sonuna kadar yerine getirme kararlılığı içerisinde hareket edeceklerini belirterek “Her zaman Rafet ULUTÜRK kardeşimin yanında olduk ve buna devam edeceğiz. İnanıyorum ki değerli hemşehrilerimizin de teveccühleri ve Genel Başkanımız Türkiye Başkanı Dünya Lideri Recep Tayyip ERDOĞAN ‘ın bu görevi bize verdiği taktirde tekrar gelerek hep birlikte daha detaylı ve daha geniş bilgi vereceklerini belirtiler..
Bulgaristan Türklerinin Sesi 13 Sayı 140 - Ocak 2019 Bulgaristan ve Türk Dünyası
Nedim AKIN
Dr. Nedim BİRİNCİ
2018’in Olayı
Volkanik Patlama
Konu: DOST’un hain başı koparıldı. Doğadaki VOLKANİK PATLAMA kaynayan su, kaynayan kaya veya bir maden lavıdır. İtalya’da “Etna” Tepesinden ırmak gibi akışını, iki hafta önce Endonezya’da tsunamiye sebep olan volkanik kaymanın ve lavların okyanusa dökülüşünü hepimiz TV ekranlarında izledik. Volkanik olaylar, dünya küresinin içindeki enerji birikimi patlamasıdır. Kaynama, buharlaşma sonucu olur. Damlaların graniti delmesini nasıl normal buluyorsak, volkanın dağdan fışkırması da benzer bir olaydır. Her volkan krateri (ağızı) nefes alıp verme bacasıdır. Biz aynı olayı toplumda da izliyoruz. Bulgaristan’da 20. Yüzyılın en büyük sosyal patlama 1989’da oldu. Bulgar toplumu, biz Müslümanlar ve tüm azınlıklar bir asır boyunca (1878 – 1989) faşizme ve totaliter komünizme, devlet terörüne dayanırken kin ve öfke birikti. Ayaklanmalar eskisi gibi yönetemeyenleri kökten söküp meydanda yakmak için yapılır. Biz Türkler isyanımızla azınlık hak ve özgürlüklerimizi, insan haklarımızı, bireysel haklarımızla birlikte ortak haklarımızı – kendi okullarımızda, sınıflarımızda anadilimizde kuma, geleneklerimize uygun yaşama, dinimizde ibadet etme, sanat, edebiyat, kültür yaratma hakkımızı, barış, güvenlik ve huzur istedik. En başta da isimlerimizi geri verin ve bizimle ilgili tüm yasakları kaldırın dedik. Bulgaristan daha önce bu kadar kudretli bir azınlık ayaklanması yaşamamıştı. 1964, 1972 ve 1984 isyanlarında çok şehit düştü, fakat milletimiz içine kapanmak zorunda kaldı. Bulgarlar ise 1989’a “Zaman Bizim!” sloganı yükselttiler. Bu, ne sosyal, ne politik, ne direnişe çağıran ne de birleşelim hitabında bulunan bir haykırıştı. Türk ayaklanmasından sonra Bulgarlar birlikti ama görünürde ZAMAN ikiye bölünmüştü: “KÖTÜ ZAMAN VE İYİ ZAMAN!” Kötü zamandan 1944 – 1989 totaliter komünist yıllardı. İyi zaman ise gelecekti. Ağarmaya başlayan ufuktu. Kötü zamanın içinde Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) ile onun devlet terörü uygulama aygıtı, gizli polis (DS), gençlik örgütü KOMSOMOL, Sovyetler Birliği ve onunla olan ilişkilerden başka şunlar da vardı. Sindirilmiştik, ezilmiştik! Sürgün, toplama kampları, hapishane çilesi! Sözüm ona “soya dönüş süreci”, kültürel kıyım, Vatandan kovmalar, etnik baskı, aydınlara zulüm, insanların dehşeti ihbarcılık, ajanlık, jurnalcilik, şantaj, yargısız infazlar, kayıplara karışma, tutuklamalar, işkenceler, yasaklar ve en fazla da belirsizlik ve korku vardı. Budanmış veya yaprak dökmüş ağaçlar gibi tek tip, hepsi boyun eğmiş, hepsi köle ruhlu, hepsi suskun, çalışan ama fazla talep etmeyen, okuyan ama anlayıp sonuç çıkarmayan, ilham almayan ruhsuz, amelsiz, hedefsiz, aydınlık ve ufuk aramayan kişiler ve onların ölü canlı toplumu yaşatılmak isteniyordu. Memnuniyetsizliğin kızışmasından uyanan ve enerji birikimi yapan kitleler sözün tam anlamıyla nefes almak için 1989’da üzerindeki kapak taşını kaldırdı. Ne yazık ki bu bir VOLKANİK PATLAMA ya da VOLKANİK FIŞKIRMAYA büyüyemedi. Totaliter kapak kalktı ve sanki olay bitti. Tarihin karanlığına gömülmesi gerekenlerin mezar kazıcısı olması gerekenler maske değişikliğini izlerken rahatça nefes alabildiklerinden memnundular. Dönüşümün başlamasında belirleyici rol gören Bulgaristan’daki Müslüman Türkler politik sahneye henüz ayak basıyordu. i 1989 Mayısında 72 binlik yüksek bilinçli, bileşik ruhlu ve yürekli bir kitle meydanlardaydı. Direnenlerin sırtı tarih boyu yere getirilememişti. Bulgar totaliter diktatörlüğünün karşısına TÜRK KİMLİĞİ dikilmiş ve gerilememişti. Volkan kapağını kaldıran onlardı. Kötü zamanda zehirlenmiş Bulgar siyasi bilinci ve körleşmiş kamuoyu vardı. Toplum derin parçalanmıştı. Çok etnikli, çok dilli, çok dinli ve farklı kültürlü bir toplumda Bulgar unsur henüz millet olamamış ve toplumsal yapılanmada öncü rolü üslenememişti. O, toplumsal arınma ve yeniden biçimlenme ruhu da oluşturamadı.
Yıl içinde başta Black Sea Map programında olmak üzere sualtı araştırmaları da sürdürüldü. Bu yıl Bulgar ve İngiliz bilim adamları Karadeniz derinliklerinde dünyanın en eski korunmuş . gemi enkazını keşfettiler. Keşfedilen 2400 yıllık geminin Antik Yunan döneminden kalmadır
Bulgar arkeologlar Güney Karadeniz kıyımızda Aziz Toma adasında, MÖ I. binyıl başından kalma eski(büyük ihtimalle Trak) kalesi ve diğer ilginç objeler buldular.
Bir zamanlar asırlar içerisinde yavaş yavaş sulara gömülen bir yarımadaydı Aziz Toma adası.
Arkeoloji ve kültürel mirasımız açısından önemli bir etkinlik Kasım ayında Milli Arkeoloji Müzesinde yapılan bir sergi oldu. “Bulgaristan’ın kurtulan defineleri” adlı sergide, özellikle İçişleri Bakanlığı ve Bulgar özel birimlerinin çabasıyla kaçakçılıktan ve yurtdışına özel koleksiyonlara satılmaktan kurtarılan 300 eser gösterildi. Bu konuda arkeologlar emniyet ve istihbarat .birimleriyle işbirliğine büyük önem verdiklerini kaydettiler
Konu: Bir ağaçtan 2 defa düşenden umut tamamen kesilir. 2018 yazılarımızda “Lütfi Mestan bir kurt değildir! O yalnız iyi tüfekli bir avcıdır.” Dedik. “Sürüyü götüren kara koyundur. O bir kara kouyun değildir!” diye yazdık. Yazdık da okuyanlarımız, öğrendiklerini kendilerine saklıyorlar, tilkilerin avını gömüp “acıkınca yerim” mantığı var sevdiklerimizde. Şu da var tabii. Mestan kitap okuyan bir tip değil, suyunu da sıksan o bir “Bulgarca öğretmeni!”. Bulgar edebiyatında ne bizim “Boz Kurt” efsaneleri ne de “Karakoyun” masalları var. Öğrenemedi gerçeklerimizi gitti…. Kur’an’ı Kerimi de Bulgarca okumuş, o yalan yaşlı tercümelerden ve Ruhumuzu ne algılaya bilmiş ne anlayabilmiş ne de kendinde TÜRK RUHU yaratabilmiş. Üstüne şu da var: bir elinde viski kadehi, ötekinde aptessiz camiye girerken, çalmasınlar diye uygun bir yer aradığın cilalı çarıkların ve şapkayı koyacak yer bulma derdin. Babası iyi adam olsa da, “bilmediğin işlere karışma oğlum” demeyi nasılsa söylemeye fırsat bulamamış…” Sonra şu “kurt” meselesine dönersek, kurt kovalayan köpek, kurt olmaz. Ancak hain elinden su içen insan, hain olur! Bu inceliği de insan kendi sezemediyse, “sokma akıl, akıl olmaz…” Bulgar basınında çıkan 3 imzalı BİLDİRİ, Demokrasi İçin Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük (DOST) içinde LİBERAL dünya görüşünün derin kökler saldığına ve katı totalitarizm kalıtını ret ederek çöpe atma cesareti bulan ve halkımıza örnek olan zihniyetin üstün geldiğine kanıtlar taşır. İstifalara gerekçe olan BİLDİRİDEN bir alıntı: “DOST parti başkanı tarafından otoriter bir siyaset yürütme, tek başına aldığı kararları küstahça dayatma ve kendi çıkarlarını savunurken birbirine düşürmek amacıyla taraflar yaratma çabalarıyla uzlaşmamızın mümkün olmadığını istifamıza ana gerekçe olarak belirtiyoruz.” Bu tutumun bütün Bulgaristan’ı ve T.C.’deki soydaşlar arasındaki DOST taraftarlarını sardığını, genel kanı ve eylem oluştuğunu BİLDİRİ altındaki imzalardan görüyoruz: 1. Hüseyin Hafızof – Başkan yardımcısı, MYK ve MKYK üyesi. 2. Şabanali Ahmed – Başkan yardımcısı, MYK ve MKYK üyesi. 3. Aydoğan Ali – Başkan yardımcısı, MYK ve MKYK üyesi. 4. Mehmed Haci – MYK ve MKYK üyesi 5. Raşit Kuru – MYK ve MKYK üyesi, Silistre il sorumlusu, Aytos Belediyesi DOST meclis üyesi 6. Abdurrahim Nursoy – MYK ve MKYK üyesi, İzmir 7. Bircan Öztürk – Burgaz ili sorumlusu 8. Eren Aliev – Pleven İl Başkanı 9. İsmail Cinci – Blagoevgrad İl Başkanı 10. İsmail Ömer – Ruen ilçe sorumlusu, Reşitsa köy muhtarı 11. Raşit Raşit – MKYK üyesi, Kırcaali ilçe Başkanı 12. Salih Metraş – Aytos Belediyesi DOST meclis üyesi 13. Ahmed Vrançev -MKYK üyesi 14. Nuri Metin – MKYK üyesi, Aytos İlçe sırumlusu 15. Nuri Ramadan – Karnobat ve Sungurlare ilçe sorumlusu 16. Şaban Vural – Pomoriye İlçe sorumlusu 17. Ferudun Halil – MKYK üyesi, Kirkovo ilçe sorumusu, Kirkovo Belediyesi DOST meclis üyesi 18. Semiha Ahmed – MKYK üyesi, İstanbul İl sorumlusu 19. Yakup Serbest – MKYK üyesi, İzmir 20. Nuray Zırın – Veliki Preslav ilçe sorumlusu 21. Şaban Molla – Gotse Delçev ilçe sorumlusu 22. Mehmed Gazinov – Belitsa ilçe sorumlusu 23. Nazim Musankov – Gırmen ilçe sorumlusu 24. Nurved El Hyuseyin – Satovça ilçe sorumlusu 25. Nazife Ahmedova – MKYK üyesi 26. Dafin Alipiev – Dulovo İlçe Başkanı 27. Hayri Ahmedinov – Rudozem ilçe sorumlusu 28. İsuf Hatip – MKYK üyesi 29. Nural Sadık – MKYK üyesi 30. Mustafa Çakmakçı – Yalova bölge sorumlusu 31. Günay Uzun – Kocaeli bölge sorumlusu 32. Mustafa Işık – Kocaeli bölge sorumlusu yardımcısı 33. Tanjur Mehmed – MKYK üyesi 34. Nefide Naim – Kırcaali ilçe gençlik kolları Başkanı 35. Rasim Rasim – Blogoevgrad il konseyi üyesi, Avramovo köy örgütü başkanı ve Yakoruda belediyesi koordinatörü. 36. İbrahim Bekir – Blagoevgrad il konseyi üyesi ve Dıbnitsa köy örgütü bakanı. 37. Olga Bakkalska – Blagoevgrad il konseyi üyesi ve Blagoevgrad belediye örgütü koordinatörü. 38. Feim Musankov – Blogoevgrad İl Konseyi üyesi. Vs. vs. vs.
14 Sayı 140 - Ocak 2019 14
Bulgaristan Türklerinin Sesi Gençlik Spor
D İ J İ TA L D Ü N YA D Ü Z E N İ
VE SİBER OPERASYONLAR
Bilgi Çağın’da yerli işletim sistemi, yerli veri tabanı dili ve kendi sosyal medya platformlarını geliştiremeyen, bilgi güvenliğini sağlayamayan ülkeler, global bilgi şirketlerinin uydusu konumunda olmaya mahkumdur… Ülkeler, dijital olarak birbirine entegre oluyor. Dijital Dünya’nın dili ”yazılım”dır. Zemini ise Internet’tir. Internet üzerinden dünya yeniden kuruluyor. Ülkelerin etkinliği, gücü yeniden belirleniyor. Uydu, Mobil Teknolojiler, Internet, Sosyal Medya üzerinden her ülke diğerini dinlemek için düzenekler kuruyor. Bu çağın dili “bilgi”dir.. Her ülke diğer ülkelerin her türlü “bilgi ve veri”sini elde etme peşinde. Dijital Dünya’nın damarları ülkenin “Telekom altyapısı” ise kanı da “bilgi”dir. Bir ülke, sahip olduğu iletişim teknolojilerinin güvenliğini sağlayamazsa birçok siber operasyonlara maruz kalmaya mahkumdur. Türkiye’de Twitter hesabı “Fuatavni” olayı buna örnektir. “Fuatavni” Twitter üzerinden Türkiye’ye yapılan bir siber operasyondur. Türkiye’de, İnternet ve Sosyal Medya genelde teknik bir konu ve özgürlük olarak algılanmaktadır. Oysa Facebook, Twitter gibi sosyal medya platformları Global finans şirketlerinin ve ABD İstihbarat kuruluşlarının “Açık İstihbarat” amacı ile denetlediği, kontrol ettiği asayiş projeleridir. ABD merkezli finans ve bilgi şirketlerinin Internet üzerinden kitleleri ve ülkeleri yönetme arzusu var. Dijital Dünya Düzeni’ni anlayamayan devletler, çocuklarını, halkını Küresel Bilgi Şirketlerine vatandaş yapmak zorunda kalacaktır. Küresel Bilgi Şirketleri, kendilere vatandaş yetiştirmek için dünya çocuklarının ruhuna format atıyor. Facebook, Twitter gibi sosyal medya platformlarında ülke insanlarının sosyolojik ve psikolojik davranış şekillerini analiz ediyorlar. Küresel Bilgi Şirketleri kontrolündeki değişik vakıf ve sivil toplum kuruluşları “Sivil İtaatsizlik”, “Şiddet İçermeyen Eylem Yöntemleri” adı altında gençlere, hükümetlerine karşı ayaklanma eğitimi vererek, kitleleri, istemedikleri hükümetlere karşı kışkırtma faaliyetinde bulunmaktadırlar. E-devlet Projelerinin Önemi Türkiye’nin bilgi toplumuna geçiş sürecinde devletin her kurumu yeniden yapılanıyor. Bilgi Teknolojileri ihalelerine normal ihale gibi bakmamak gerek. Bu ihalelerin “güvenlik kaygısı” ve “milli” olması önemlidir. Altyapı, Üstyapı, malzeme alımı vs. gibi ihalelerin daima telafisi vardır ama bilgi teknolojileri alanında yapılacak yanlışlıkların telafisi yoktur. Türkiye’de, bilgi işlem departmanlarındaki elamanların Başbakanı, Cumhurbaşkanını ve bakanları dinlediğini gördük. Bu nedenle, bilgi işlem departmanında görev alacak elamanlar da ülke güveliği açısından özel bir eğitime tabi tutulmalıdır. Bilgi Çağı’nın dili “yazılımdır”. Bugün tüm dünya ülkeleri bilgisayarlarını Microsoft ile açmaktadır. Rusya, Almanya, Çin gibi ülkeler kamu kurumlarında Microsoft yazılımlarını kullanmamaktadır. Her ülke kendi milli yazılımını geliştirme peşindedir. Türkiye de, kamu kurum ve kuruluşlarının kullanacağı yazılımları en kısa sürede yerli şirketlere havale etmelidir. ABD halkı Müslüman olan ülkelere güvenlik yazılımı satmak için, sahibi veya yöneticisi Hindistan, Malezya, Endonezya kökenli Müslüman Amerikalı olan şirketleri, İngiltere ise genellikle Filistin ve Pakistan gibi ülke kökenli İngiliz vatandaşlarının şirketlerini seçiyor. Dijital Dünya düzenini anlamayan ülkeler, kendi kamu kurum ve kuruluşlarını siber operasyonlardan korumak için sonuçta MI6, MOSSAD ve CIA gibi şirketlerin kontrolündeki yazılımları satın aldığını fark edemiyor. Yani, sınırlarını korumak için ya İsrail, ya ABD ya da İngiliz askerlerini seçmek gibi bir haldir bu. İngiliz MI5 ve Amerikan FBI’ı ortak siber tatbikat düzenleme kararı aldı. Siber orduları tatbikat yapacak. ABD, Kuzey Kore’nin SONY’e siber saldırı düzenlediğini iddia etti, İŞİD’in ise ABD Merkez komutanlığına siber saldırı düzenlediği iddia edildi. ABD, Tüm dünya ülkelerini dinlerken, Almanya ve İngiltere de Türkiye’yi dinlemiş. Dünyada “siber ordu” “siber ajanlar” cirit atarken Türkiye ise TİB binasının kablolama altyapısını çözemediği için binanın komple yıkılması gerektiğini konuşuyor! Saygılarımla,
Abdullah Çiftci
Türk Dünyası Liderleri İsa Yusuf ALPTEKİN Mezarında Namık Kemal Hayatı Hamiyet ÇAKIR
Doğu Türkista Vakfı Başkanı Ömer KUL Hocamızın organizasyonundan
Afganistan Türkleri İşadamlarını makamında ziyaret
Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin Gençlik kollarının İstanbul Universitesinde organize etti kahvaltı toplantısından.
Türk Dünyası Liderleri ve Aksakalları birlikte İstanbul’da
Ankara Avrasya Yazarlar Birliğinde Azerbaycanlı Misafirlerle
21.12.1840 yılında Tekirdağ’da doğdu. 02.12.1888’de Sakız Adası’nda öldü Namık Kemal Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu, gazeteci, devlet adamı, ünlü yazar ve şairdir. Özellikle “İntibah” isimli romanı ve “Vatan, Yahut Silistre” isimli tiyatro oyunu ile tanınır. Asıl adı Mehmed Kemal’dir. Hayatı -Türk Edebiyatında öncü niteliği bulunan şair ve tiyatro yazarıdır. “Vatan şairi” olarak da anılır.Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey’dir. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul’a babasının yanına döndü. 1863’te Babıali Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu.1865’te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867’de kapatıldı.Namık Kemal, İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Erzurum’a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e kaçtı. Bir süre sonra Londra’ya geçerek M. Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi’yle anlaşamaması üzerine Muhbir’den ayrıldı. 1868’de gene M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa’da desteksiz kalınca, 1870’te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısı üzerine İstanbul’a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872’de İbret gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut Silistire oyunu, 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul’a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi. 1876’da I. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan’ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası’na sürüldü. 1879’da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884’te Rodos, 1887’de Sakız Adası’na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu’da Bolayır’da gömüldü. Sanatsal Özellikleri Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından birisidir. ”Toplum için sanat” anlayışı benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır. Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır. Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır. Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır. Gençliğinde Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmış, Avrupa’ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda yapıtlar vermiştir. Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış, romantizmin etkisinde kalmıştır. Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işlemiştir. Ayrıca şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yaratmıştır. Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir. Eserleri Duran Mete Baki ile (1931) Tiyatro Eseri Vatan Yahut Silistre (Sahnelenen İlk Tiyatro Eseri) Oyun Duranoğulları (1831)
Bulgaristan Türklerinin Sesi 15 Sayı 140 - Ocak 2019
Raziye Çakır ULUTÜRK
Zor Günlerin Şairi
Tarih: 10 Ocak 2019 Yazan: Raziye Çakır ULUTÜRK Konu: Ben bir ağacım dalı olmayan, meyve vermeyen. Şu Ocak ayının uğursuzluğu var ya, kötü hatıralar, buz gibi hava, kabaran düşmanlıklar. Bundan 72 yıl önce Amerikan uçan kalelerinden yağmur gibi dökülen bombalar, bir günde 100 kişinin ölmesi, kör bombalardan birinin 400 yaşında Sofya’daki “Büyük Cami” minaresini şerefeden kesip koparması, başka bir bombanın ise, tüccar Hasan Efendi’nin saman parasıyla yaptırdığı “Aslanlı Köprüyü” kemerinin altından dalgalı akan sulara gömmesi… Sonra 1985’in diz boyu karlı Ocağında İslimye’nin (Sliven) Ablanovo (Yablanovo) köyüne gece tırmanan zırhlılarla ve tanklarla eli çapalı sopalı kardeşlerimizin boğuşmasından düşen şehitlerimiz, kana boyanan köyde verilen amasız isim kavgası… 10 Ocak 1990’da isimlerimizin geri verilmesine karşı ırkçı ayaklanmalar… 22 yıl önce 10-11 Ocakta Sofya’da protestocu kitlenin meclisin camlarını kırarak içeri girmesi ve siyasetin yön değiştirmesi… 10 Ocak 2019’da Trakya’nın göbeğinde Müslüman evlerinin vinçlerle yıkılmaya başlanması ve ayakları çıplak çocukların karlı sokaklara atılması… Evleri birer birer yıkanların, 1943’te Yahudileri Yahudi oldukları, Çingeneleri de Çingene oldukları için tutuklayıp ölüm kamplarına gönderenlerin torunları olması ne kadar acı verici bir bilseniz. Evsiz ve karın üzerinde yalın ayak çocuklar için Amerikan Bombaları, Hitler Bombalarından farklı değildi. Kardeşlerimizi çiğneyen Jivkov tankları ile çelik kepçeli Borisov vinçleri arasında fark yoktur. O yalın ayak çocuklara bu farkı anlatmakta zorlanıyoruz. Şairlerin üstadı Sabahattin Bayram şöyle demişti: Ben bir ağacım Dalı olmayan, meyve vermeyen Her gün ağlayan Bir ağacım Ben bir külüm Hiçbir şeyi olmayan Boşu boşuna hiç edilen Bir ağacım. Sabahattin Bayram yol boyunda kuşlara tünek bir ağaç değildi. Olayların, ateşin ortasında dim dik duranlardan biri de oydu. Şiirlerinde güneşi kuyruğundan kutan varsa, o da oydu. Az konuşur, uz konuşur, usulca içer, derin yazardı. İyi bir dost, ölçüsüz büyüklükte kocaman bir adamdı. Bir Arnavut ailenin evladı olsa da hepimizden büyük bir Türk kimliği taşıyan bir Türkçüydü. İnsan boyu gönülle ölçülürse en büyük gönül ondaydı. Gözlerini hayata yumduğu zaman ruhu yaratmaya devam etsin, dedik. Sabahattin Bayram-ov (Öz) kendisini tanımadan anlatılabilecek biri değildi. Parsellenmiş bir dünyada kendine yer aramaya 1931’de Hacıoğlupazarcığı’nda (Dobriç) başladı. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde, liseyi de Sofya’da bitirdi. Askerliğini “Trudovo Delo” (Emek Davası) gazetesinin Türkçe sayfasında çalışmakla geçirdi. Bundan sonra “Halk Gençliği” gazetesinin Kültür şubesini yönetti. “Narodna Prosveta” (Halk Eğitimi) Devlet Yayınevinin “Türkçe Edebiyat” kolunda uzun yıllar çalıştı. Bir süre Şumnu Tiyatrosunda kaldı.
Bundan sonra da Sofya Radyosunun Türkiye’ye ait Türkçe Yayınlar servisinde hayli yıl çalıştı. 1990 baharında Türkiye’ye göç etti. Halen Bursa’da oturmaktadır. Türkiye’ye geldikten sonra adına Öz soyadını da ekledi. Genç yaşta sanat yolunu tuttu. Askerlik yıllarında “Halk Gençliği” gazetesinin bir edebiyat yarışmasına ilk şiiriyle katıldı, birincilik ödülünü kazandı. Bundan böyle tüm hayatını sanata bağlayan şairimiz, orijinal eserleriyle edebiyatımızın ünlü temsilcilerinden biri oldu. Şiirleri hayal zenginliği, sıcaklık, içtenlikle doludur. Bunların birçoğunda şaire özgü bir felsefe var. Güzel Türkçesi, imajlı üslûbu da yaratıcılığının ayrı bir zenginliğini oluşturmaktadır. Şiirlerinin bir bölümü “Adresim Şudur” (1962) ve “Sokaklarım Çağırışımlar İçinde” (1966) şiir kitaplarında topludur. Sanatçımızın bir de “Ahmet” (1964) destanı vardır. Yaratıcılığını 2013’ün 14 Ocak sabahına kadar Türkiye’ye sürdürdü. Akılsızların yönettiği hınçlı ve öfkeli bir dünya bıraktı bize. Adını, dili ve okuyan gözleri alındığı zaman yaşadığı acıyı KARABASAN şiirinde şöyle ifade etmişti.
Oya CANBAZOĞLU
Bizim
Formatımız
BULTÜRK Afganistan Türkleri Derneğine kitap yardımı yaptı
Afganistan Derneğinde Türk Dünyası STK’lar
KARABASAN Gözlerimi yitirdim Renkler kana boyandı ışık karmaşasında Doruklar düzlüğe dönüştü; Sesim sokaklarda tutsak, Onurum kamburum oldu Gözlerimi yitirdiğim gün. Gizlerimi yitirdim Issız yörüngesinde dondu yürek Sevgilerim kalakaldı karanlık pusularda; Silinince geçmişle geleceğin anlamı, Hangi dilde ağlayıp Hangi dilde güleceğimi, Anılarımda dostlarımı nasıl bulacağımı Bilemedim Gizlerimi yitirdiğim gün.
Türk Dünyası STK’ları Zeytinburnunda
İzlerimi yitirdim Gizemli bir boşluğa gömüldüğü zaman Öz saygımın burcundan yıldızlar kaydı. Kimliğim prangalı; Babam bile mezarında yabancı oldu bana İzlerimi yitirdiğim gün. Gözlerimi yitirdim Gizlerimi yitirdim İzlerimi yitirdim Adımı elimden aldıkları gün. Onun bildiği bir şey vardı. Hristiyan dünyasında hangi saygın mevkiye yükselen her Müslüman her zaman bir hiçtir. En yüksek madalya ve plaketlerin, övgülerin hiç bir anlamı yoktur. Ödüller, sirkte rolünü iyi oynayan eğitilmiş ayıya verilen kesme şekerden başka bir şey değildir. Yaprağı olmayan bir ağaca süs olarak asılmış oyuncaklardır. Hedefteki Türklük ağacının çiçek asmasını, tozlaşmasını, meyve yüklenmesini önlemektir. O ölmedi. Çünkü saflarında er olduğu dava yaşıyor. O denizlerin dalgasıydı O halkımızın kavgasıydı O yarınların sevdasıydı O yenilmedi ki! Karanfiller açtı yürüdüğü yollarda… Bulgaristan Türkleri davasında can feda edenlerin hiç biri için “O öldü denemez!” Onlardan hiç biri ölmedi… Davamız ortaktır. Bilinçlenmemiz bir süreçtir.
BULTÜRK Merkez
Konu: Çeşitlilik içinde birlik veya birlik içinde çeşitlilik! İnsanoğlunun yarattığı toplumu okuyabilmesi hiç kolay değil. Kolay olsaydı, her toplumun formatı, kuralları, ahlakı belirlenir ve kabul edildiğinde huzur ve sükûn sağlanır, sorunlar kendiliğinden çözülür ve insanlara dünyayı bir gül bahçesi yapmak kalırdı. Ama olmamış ve olmuyor işte… Orta Avrupa dünya tarihinin merkezi olduğu 15. Yüzyıllarda biz Türkler oraları ele geçirip en yüksek medeniyet ve en düzenli ahlakın taşıyıcıları olarak kapılarını çalmışız. Hedefteki kültürler arası etkileşimle el ele verip birlikte ilerlemekmiş… 20.yüzyıl boyunca yazan 21. Yüzyılın başlarında kalemini cebine saklayıp dünya yoluna son veren büyük düşünür Roje Garodi, mükemmelliği bir Protestan olarak aramaya başlamış, Katoliklikte de bulamayınca Müslümanlığı kabul etmiş ve cennette bütün insanlarla birlikte yaşamak için külünün 5 kıtaya saçılmasını vasiyet etmiştir. Kitapları ilgiyle okunan R. Garodi “Geleceğimizde İslam Var” eserinde şöyle der: “Batıyı Ortaçağ karanlığından, barbarlıktan, cahillikten ve canlı cenazelikten dün İslam kurtarmıştı. Bugün de körü körüne üretip körü körüne tüketen ve tükettiren Batı’yı bu korkunç sapmadan yine İslam kurtaracaktır! Ya İslam’ın eşsiz bilgeliği, kültürü ve medeniyetiyle tanışıp onun kurtarıcı insanlık değerlerini paylaşacağız, ya da yakın zamanda yok olacak ve Batı toplumlarıyla birlikte bütün dünyayı da intihara sürükleyeceğiz.” Garodi, yaratıcılık yolunun sonunda bütün maddi ve manevi gücünü toplayarak Paris’te bir DEĞİŞİMCİLİK ÜNİVERSİTESİ kurdu. Bulgaristan’da Türk ve Bulgarlardan bu Üniversiteyi bitiren yok. *** Osmanlı’nın Balkanlar’da kurduğu nizam, huzur ve sükûn düzeni 1878 Berlin Konferansından sonra aşama aşama bozuldu. 1879’da Tırnova’da hazırlanıp onaylanan kurucu Bulgar Anayasası’na Moral Kodeksi – Nizam ve Ahlak Kanunu – eklenmedi. Ahlak kuralları Bulgarlar için Doğu Ortodoks Kilisesi pratiğine bağlı kılınırken, Müslümanlar da 1934 yılına kadar geçerli olan Şeriat kurallarına, Müftü, İmam ve Hocaların iradesine bırakıldı. Plevne Savaşı’ndan sonra (1877-1878) Tuna boyu, Deliorman, Dobruca, Varna ve Sofya eyaletlerindeki manevi bünyeyi oluşturan ulema, din bilginleri, müftüler, zaptiyeler, öğretmenler, eğitmenler, memurlar ve hukukçular vs askerle birlikte çekilmiştir. Mithat Paşa’nın Büyük Valiliği yıllarında, Osmanlı’nın Batılılaşma açısından bu pilot bölgede Müslüman ahali devletten ve kurumlarından tamamen kopmuş, içine kapanarak, kendi topraklarında korka korka üretip tüketerek, İslam geleneklerine, adetlerine ve yaşam tarzına uygun biçimde var olmaya devam etmiştir. Bu günden itibaren burası benim vatanım sözü unutulmaya ve unutturulmaya başlanmıştı. Bulgar Kurucu meclisinde, Anayasa ruhunun biçimlenmesine ve maddelerinin işlenmesine Türk ve Müslümanlar davet edilmedi. Selçuk ve Osmanlı İslam geleneklerinin özünü oluşturan ümmet ve adalet, bireysel ve toplu haklar anlayışı çöpe atılıp tek dilli, tek milletli Bulgar devlet ideoloji ve siyaseti uygulamaya çağrıldı. Nüfus çoğunluğu (1879’da % 52) Müslüman olan Prenslikte Muhafazakâr Parti, Liberal Parti, Liberal Parti (Radoslavov), Halk Parti, Halkın Muhafazakâr Partisi, Demokrat Parti, bağımsızlar ve askerler siyaset sahnesine çıktı. Türk Müslüman Partisi kurdurulmadı. Devamı www.bghaber.org
Siyasi ve Aktüel Gazete
Hayirli Olsun Esenyurt
Türkan Bebek İzmir’de anıldı
Bulgaristan’ın Kırcaali kentinde 1984 yılında asimilasyon girişimlerine karşı yapılan protesto yürüyüşleri sırasında annesinin kucağında, daha 17 aylıkken şehit olan Türkan Feyzullah Bebek Bornova Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikte anıldı. Bornova Belediyesi, Ege Balkan Türkleri Federasyonu ve Bornova Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği işbirliği ile 1984 yılında asimilasyon girişimlerine karşı düzenlenen protesto
yürüyüşleri sırasında annesinin kucağında şehit olan Türkan Feyzullah ve tüm asimilasyon şehitlerini anmak amacıyla panel düzenledi. Dr. Sırrı Aydoğan Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele 1980’li yıllarda Bulgaristan’daki Belene Kampı’nda zulüm gören Gazeteci Yazar Mehmet Türker, Halil Kahraman ve Salih Mert konuşmacı olarak katıldı. Panelistler, Bulgaristan’ta Türklere yönelik olarak girişilen asimilasyon sürecinde yaşanan olayları anlattı. Nihat Yağbasan “O zamanlar 10 yaşında bir çocuk olarak ben de bu süreci yaşadım. Türkçe konuşmak, Türkçe yürümek, Türkçe bakmak, hattı Türkçe ölmek bile yasaktı. Arkamızda şehitler bıraktığımız bir mücadele verdik. Türkan bebek de bu mücadelenin simgesi oldu” dedi.
Es en yu r t Şu be si
İstanbul 3. Bölge Temsilcisi
S n . M us t a f a ÖZS OY
Bakırköy Belediye Başkanı Makamında Ziyaret Bayrampaşa Belediye Başkanı Makamında Ziyaret BULTÜRK Yöneticileri Bakırköy Belediye Başkanı Op.Dr. Bülent KERİMOĞLU’nu makamında ziyaret ettiler. Kendilerine bir plaket taktim ettiler, ayrıca BULTÜRK Genel Başkanımız Rafet ULUTÜRK’ün kendisinin yazdığı “Bulgaristan Türkleri Kimlik Mücadelesi” kitabını da kendilerine taktim ettiler. . Ayrıca Sn. Op.Dr. Bülent KERİMOĞLU’nu makamında ziyarette, kendilerine Bulgaristan’da son durumu anlattıldı. Bulgaristan’da 2019’da yapılacak AB Parlamento seçimleri ile ilgili BULTÜRK Derneğimizin yapmış olduğumuz son raporumuzu kendilerine teslim ettiler. Not: İstanbul’un üçüncü seçim bölgesi BULTÜRK Genel Başkanımız Rafet BULTÜRK temsilcimiz Sn. Mustafa ÖZULUTÜRK, Bakırköy Belediye Baş- SOY ve Genel Başkanımız Rafet ULUkanı Op.Dr. Bülent KERİMOĞLU ve TÜRK ziyarette bulunmuşlardır.
Mustafa ÖZSOY birlikte.
Oya CANBAZOĞLU Genel Sekreter
BULTÜRK Derneği yöneticileri Bayrampaşa Belediye Başkanı Sn. Atila AYDINER’i Makamında Ziyaret ederek kendilerine başarılar dilediler. BULTÜRK Derneğimizin çalışmalarını ve Bulgaristan’daki soydaşlarımız ile ilişkilerimizi konuştuk. Ayrıca bu görüşmede kendilerine Bulgaristan’daki son durumu da anlatıldı. Bulgaristan’da 2019’da yapılacak AB Parlamento seçimleri ile ilgili BULTÜRK Derneğimizin yapmış olduğumuz en son raporumuzu da kendilerine teslim ettiler. Atila AYDINER’de Bayrampaşa’da Bulgaristan Türkleri ile ilgili bu özverili çalışmaları için Not: BULTÜRK Başkan Yrd. Psiholog Sn. özellikle de BULTÜRK “Bulgaristan Türkleri- Elif GÜNEŞ ve Genel Başkanımız Rafet ULUnin Sesi” Gazetesini çıkarmaya devam ettiği- TÜRK ile birlikte ziyarette bulunmuşlardır. mizden dolayı Başkanımızı kutladı ve ne geOya CANBAZOĞLU rekir ise hazır olduklarını beyan ettiler. Genel Sekreter
Bulgaristan’da yılın sporcusu Taybe Hüseyin oldu Bulgaristan Başkonsolosluğundan DUYURU Bulgaristan’da bu yılın sporcusu güreşte dünya ve Avrupa şampiyonu olan Türk asıllı Taybe Hüseyin (27) seçildi. Bulgaristan’da bu yıl 61’incisi düzenlenen ‘Yılın Sporcusu’ ödülünü güreşte 62 kiloda dünya ve Avrupa şampiyonu Taybe Hüseyin kazandı. Hüseyin’in antrenörü Petir Kasabov ise yılın antrenörü ödülüne layık görüldü. Türk asıllı güreşçiye yılın sporcusu ödülünü Bulgaristan Olimpiyat Komitesi başkanı, eski atlet Stefka Kostadinova takdim etti. Bulgaristan Gençlik ve Spor Bakanı Krasen Kralev, yılın en başarılı sporcusu unvanının en çok Taybe Hüseyin’in hak ettiğini belirterek, “Avrupa ve dünya birinciliklerinde saygın yerler kazanan sporcularımıza minnettar borçluyuz.
Bulgaristan İstanbul Başkonsolosluğundan
ÖNEMLİ DUYURU
Taybe, dünya güreş arenasında yüzümüzü güldürdü” dedi. Bakan Kralev, kadın güreş takımını çalıştıran Petır Kasabov’a da teşekkür ederek, “Petır Kasabov zor bir yoldan geçti. Hayalinin peşinden koşarak, kadın güreş takımımızı dünya zirvelerine ulaştırmayı başardı” dedi.
T ü r k D ü n ya s ı L i d e r l e r i B i s k e k K ı r g ı z i s ta n ’ d a Cumhurbaskanlıgında
Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu’nun – Konsolosluk Hizmetleri Şubesinde ’’Bulgaristan Vatandaşlığı’’ başvuruları ve mülakatlar için son zamanlarda oluşan yoğun taleplerden dolayı randevu uygulaması başlatılmıştır. Başvuruda bulunmak isteyen TC vatandaşları, aşağıda belirtmiş olduğumuz Konsolosluk Hizmetleri Şubesinin, E-mail adresinden önceden mülakat ve başvurular için randevu alınması rica olunur. E-mail: consul.istanbul@mfa.bg
Türkiye Vatandaşları önceden randevu alarak müracaat yaptıkları takdirde, zamanı geldiğinde hiç sıra beklemeden Konsolosluğumuz tarafından kendilerine belirtilen tarihte ve saatte başvurularını yapabilecekler.