BULTÜRK Gazetesi 63.Sayı

Page 1

1913 Sofya

Yıl: 8

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Sayı: 63

Ağustos - 2012

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz

Bizler buraya yemek için değil, sizinle kucaklaşmaya geldik. Dertlerinizi dert edinmeye ruhlarımızı birleştirmeye geldik.

Bayrampaşa Belediyesi Batı Trakya’da Bir İftar Yemeği Verdi Bayrampaşa belediyesi önünde toplandık. Belediye Başkanı Atilla AYDINER ve yardımcısı Ahmet TÜFEKÇİ her geleni tek tek hoş geldin sözü ile karşıladılar. Belediyenin önünde Bekleyen iki otobüs vardı ve bu otobüslere binerek yola çıktık. Belediye Başkanı Atilla AYDINER ve yardımcısı Ahmet TÜFEKÇİ otobüse bindikten sonra da Batı Trakya seyahatine katılacak olan herkes ile tek tek tokalaştılar ve hal hatır sordular. Tüm katılımcılara karşı son derece sıcak ve naziktiler. Bu son dönemlerde siyasetin insanlara hizmet için yapıldığı konusundaki anlayışın bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. Artık Başkanlar üstten bakan değil hizmet üreten ve memleketimizin gelişmesi için elinden gelen gayreti gösteren fedakar insanlardır. Zaten Türk halkı da bu çerçevede olmayanlara görev de vermez diye düşünüyoruz. Bizim otobüste BPaşa Özel Kalemi Sn.Hüsamettin kardeşimiz görevliydi. Pasaportları tek tek topladı ve onların listesini yaptı. Devamı 8’de

Türkiye’de

kardeşlik, birlik ve beraberlik

Terörün Kirli Emelleri Boşa Çıkacaktır

BULTÜRK Derneğinin temsilcileri Bağcılar Belediye Başkanı Lokman ÇAĞIRICI’yı z i y a r e t e t t i l e r. Belediye Başkanı Lokman ÇAĞIRICI’yı ziyaret eden dernek temsilcilerimiz, Bulgaristan’daki siyasi durumu ile ilgili fikir teatisinde bulundukları gibi önümüzdeki yıl Bulgaristan’da yapılacak genel seçimler ile ilgili belirlenecek seçim stratejisi konusuna da değindiler. Bulgaristan Türkleri ile ilgili problemlerin de ele alındığı ziyaretten Belediye Başkanı Sn.Lokman ÇAĞIRICI Bulgaristan Türkleri ile yakından ilgilendiğini Bulgaristan’da

yaşayan soydaşlarımızdan alakalı konulara titizlikle eğildiklerini ve bunu bir görev bildiklerini belirterek herkesin kendine düşen ödevleri laikiyle yerine getirmesini gerektiğini söyledi. Ramazan dolayısı ile tüm Türkİslam âleminin ramazanını kutlarken, ihtiyaç sahibi soydaşlarımıza BULTÜRK ile ortaklaşa organize edilen erzak yardımlarına katkı sağlamaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade ederek gelecekte de Bulgaristan’da olduğu gibi tüm Türk Dünyası ile ilgili konularda yer alacaklarını belirtti.

Araştırmacılar 64 bine Çıktı

BAŞYA ZI

Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı

Bulgaristan Toplumuna Karşı Sorumluyuz Değerli Gençler,,

En büyük fatih kendisini fethedendir. Her canlıda olduğu gibi beyin çok önemlidir, fakat özellikle insan beyni muhteşem bir şekilde yaratılmıştır. Her insan bir işi başarmak istediğinde bir problemle karşılaştığında beynin “Çözüm yolları istiyorum!” diye talimat verirsin. O da insanın kendini yetiştirdiği kadar hatta çok çok üstünde, akla hayale gelmedik teklifler sunar, siz bile şaşırırsınız… Devamı 2’de

Milletvekili

İ f t a r d a n

b i r

ile

birlikte

g ö r ü n t ü

BULTÜRK’ten Çağırıcı’yı Ziyaret Zafer Bayramı Kutlu Olsun

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör saldırılarının Türkiye’deki kardeşlik, birlik ve beraberliğe zarar veremeyeceğini, güvenlik güçlerinin ve milletin azmiyle terörün emellerinin boşa çıkacağını ifade etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hakkari’de 5 askerin şehit olduğu ve 7 askerin yaralandığı terör saldırısıyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e başsağlığı mesajı gönderdi. Hakkari’nin Şemdinli Zorgeçit kırsalında yaşanan saldırıyı derin bir üzüntüyle öğrendiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye’nin kardeşlik iklimine, birlik ve beraberliğine kastetmeye uğraşan terörle, “demokrasi ve hukukun üstünlüğünden taviz vermeden” ka- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile rarlı bir şekilde mücadele edildiğini kaydetti. TÜBİTAK’ın katkılarıyla bu yıl ilk kez düzenlenen

Rafet ULUTÜRK Bulgaristan Türkleri

Rodop

ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen yaklaşık 100 bilim insanının katıldığı ‘’Yurt Dışındaki Türk Bilim İnsanları Kurultayı’’nın açılışında konuşan Altunbaşak, kurultayda, Türkiye için çok önemli adımların atılacağına inandığını belirtti. Türkiye ve TÜBİTAK’ın büyük bir atılım içerisinde olduğunu ifade eden Altunbaşak, ‘’1992 senesinde ABD’ye gittim ve yaklaşık 20 yıl ABD’de kaldım. 20 yıldır ABD aşağı yukarı aynı kaldı. Hayat aynı hayattı. Bu süre zarfında Türkiye, en az bir-iki, belki de üç gömlek değiştirdi. Bu sadece bir alanda değil pek çok alanda kendini gösterdi. Bunlardan birisi de bilim ve teknoloji alanıdır’’ dedi. Ar-Ge’ye ayrılan kaynakların artış hızında Türkiye’nin dünyada ikinci sırada olduğunu anlatan Altunbaşak, şunları aktardı: ‘’Belki en yüksek noktada değiliz ama artış hızında dünyada ikinciliğe oturduk. Geçenlerde Boston’daki teknoloji konferansında konuştum; ‘Türkiye artık yüzdelerle değil katlarla uğraşıyor’ demiştim.

Dünyanın en uzun otobüsü Almanya’da üretildi. Almanya’nın Dresden kentinde sonbaharda hizmet vermeye başlayacak otobüs tam 30 metre uzunluğunda ve 256 koltuğu bulunuyor. “Die Autotram Extra Grand” adı verilen dünyanın en uzun otobüsü Almanya ‘nın Dresden kentinde üretildi. 30 metre uzunluğunda ve 256 koltuklu otobüs, Dresden kentindeki Fraunhofer Ulaşım ve Alt Yapı Sistemleri Enstitüsü ile Dresden Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilip, üretildi. Sıradan bir otobüs şoförü tarafından kullanılabilme özeliğine sahip olan dünyanın en uzun otobüsü, önümüzdeki sonbahardan itibaren Dresden kentinde hizmet vermeye başlayacak. 30 metre uzunluğundaki “Die Autotram”ın, 12 metre uzunluğundaki bir otobüsün hareket etme, geriye ve ileriye gitme manevralarına sahip olduğunu belirten Fraunhofer Enstitüsü yetkilisi Matthias Klinger, ürettikleri aracı kullmak için özel bir ehliyete ihtiyaç duyulmadığını söyledi. T R A M VAYA G Ö R E D A H A U C U Z Tren ve tramvaya göre maliyeti daha düşük olan “Die Autotram” aynı zamanda çevre dostu bir motora sahip. 30 metre uzunluğundaki otobüs, trafikte özel bir yola da ihtiyaç duymuyor. Dresden kentinde, normal trafikte seyredecek otobüsün testleri başarıyla geçeceği belirtiliyor. BAZI ÜLKELERİN İLGİSİNİ ÇEKEBİLİR

30 Ağustos ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU VE MUTLU OLSUN 30 Ağustos. Zafer Bayramımız kutlu olsun. Bu gün işgal güçlerine karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandığı bir tarihtir. Türkiye Cumhuriyeti olarak, tarih sahnesinde onurlu yerimizi alışımız, 1922 yılında Mustafa Kemal’in Başkomutanlığında kazandığımız Büyük Taarruzun zaferle sonuçlanmasıyla mümkün olmuştur. Zafer Türkündür. 30 Ağustos Zafer Bayramı ulusumuza kutlu ve mutlu olsun. Bu zaferle Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasını sağlayan Büyük Önder Atatürk ve onun silah arkadaşlarını sevgi, saygı ve minnetle anıyor hepsine rahmet diliyoruz.. Türk Milletinin Zafer Bayramı Kutlu Olsun

Bulgar Gemisi Tutuklu BULGAR GEMİSİ BORCUNDAN İSTANBUL’DA TUTULDU!

Sv.Georgi adlı Bulgar Bayraklı 446 TEU konteyner gemisi 200 bin dolarlık yakıt borcundan dolayı mahkeme kararı ile İstanbul’da tutuldu. HaberinEklendiğiTarih-Saat:20Ağustos2012Pazartesi11:56 Bulgar Gemisi İstanbul’da Borcundan Tutuldu SeaNews Turkey’de yer alan habere göre, Sv.Georgi adlı Bulgar Bayraklı 446 TEU konteyner gemisi 200 bin dolarlık yakıt borcundan dolayı mahkeme kararı ile İstanbul’da tutuldu. Yakın zamanda isim değiştirmiş olan gemi Bulgar işadamı Doichi Doichev’e ait. Gemi daha ince Varna adını taşımaktaydı. 22 kişilik mürettebat buluna gemi 200 bin dolarlık borcun ödenmesinden sonra serbest bırakılabilecek. Doichev’in şirketi Seaborne Trade’e ait bir başka gemi de geçtiğimiz hafta İspanya’da 3 ton kokainle yakalanmıştı.


2 Değerlendirme

Bulgar çete yakalandı

Fatih ve Beyoğlu’nda, bulunan 5 bankamatiğe kart kopyalama düzenekleri yerleştirdikleri ileri sürülen Bulgar uyruklu 5 kişi gözaltına alındı.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

İhtiyaçtan satılık şato Ekonomik krizle mücadele eden İtalya’da devlete ait çok sayıda şato satışa çıkarıldı.İtalya’da kamu borcunu azaltmaya çalışan Mario Monti hükümeti aralarında tarihi şatolar, saraylar ve askeri kışlaların da bulunduğu 350’den fazla devlet mülkünü satıyor. Gelecek yıldan itibaren satılmaya başlanacak olan mülklerden 1.5 milyar Euro’nun üzerinde gelir elde edilmesi bekleniyor. Satılacak mülkler arasında, geçmişte papalık rezidansı olarak kullanılan 13. yüzyıldan kalma Orsini şatosu, Liguria’da bir kale ve artık kullanılmayan bir maden köyü de bulunuyor. Ekonomik krize karşı alınan tedbirlerin ülkede güvenliği tehdit etmeye başladığı da belirtiliyor. İtalya İçişleri Bakanlığı’nın önceki gün yayımladığı verilere göre, güvenlik güçlerine

Dr.Nedim BİRİNCİ

Balkanlar da Yanan İlim Meş’alesi Medrezetü’n-Nüvvap-2

ayrılan kaynakların kısılması üzerine ülkede suç oranı son bir yılda büyük artış gösterdi. Özellikle soygun ve kapkaç olaylarında önemli artış yaşandığı belirlendi. Ev soygunları yüzde 20 oranında artarken, polise rapor edilen toplam suç oranı da yüzde 5 arttı. MAFYA KORKUSU Bazı bölgelerde mahkemelerin de ekonomik tedbir paketi kapsamında kapatılacak olması

ATM’lerde sahte para alarmıAnonymous Başbakanlık’a saldırdıKar maskeli fareler yakalandı Bilişim Suçları ve Sistemleri Büro Amirliği Bulgaristan’dan gelen bazı kişilerin, banka ATM’lerine yerleştirdikleri düzeneklerle hesap bilgilerini kopyaladıkları banka kartlarının ikizini yaptıkları bilgisine ulaştı. Bunun üzerine bilgilendirilen İstanbul genelindeki Güven Timleri banka ATM’lerini yakın takibe aldı. Fatih ve Beyoğlu’ndaki 5 ayrı ATM’ye dün kopyalama düzenekleri yerleştirdikleri görülen 5 kişi suçüstü yakalanarak gözaltına alındı. Yerleştirmeye çalıştıkları ATM’lerden sökülen 5 ve üzerlerinde bulunan 5 olmak üzere toplam 10 kopyalama düzeneği ele geçirildi. Banka ATM’lerinin güvenlik kamerasının şüphelilerin düzenek yerleştirme anlarını görüntülediği anlaşıldı. Delil niteliğindeki görüntülerde şüpheliler, ATM’lere kopyalama düzeneği yerleştirirken görülüyor. Emniyet Müdürlüğü’ne getirilerek sorgulamaları yapıBilimadamları şişmanlığın dış görünüşü ollan Bulgaristan uyruklu 5 kişinin 3 ay önce İstanbul’a gi- duğu kadar zekayı da etkilediğini ortaya çıkardı riş yaptıkları belirlendi. Şüpheli 5 kişi ifade işlemlerinin arYapılan son araştırmalara göre obezite beydından Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. nin performansının düşmesine neden oluyor. Bili-

da özellikle mafyanın güçlü olduğu güney bölgelerde korkuya yol açıyor. Hükümetin kapatılmasını öngördüğü 37 mahkemeden birinin bulunduğu Foggia’da halk karara tepki gösterirken bölgenin piskoposu da Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’ya bir mektup yazarak “Bizi mafyanın ellerine bırakmayın” dedi ve kapatma kararının geri alınmasını istedi.

Şişmanlık Beyni Yavaşlatıyor

Osman, Türkiye’nin Harry’si olacak

madamları henüz bu etkinin kaynağını bulamadı ancak yüksek tansiyon ve kolestrolün bu durumun nedenleri arasında olduğu düşünülüyor.Obezite’nin bunamayı hızlandırdığı daha önce ortaya çıkartılmıştı. Neurology adlı dergide yayınlanan araştırma kapsamında 6000 İngiliz’in sağlık durumları on yıldan uzun bir süre boyunca takip edildi. Araştırmaya katılan 35 ile 55 yaş arasındaki kişiler düzenli olarak hafiza ve idrak testlerine sokuldu. Metabolizmalarında sağlıksız değişimler olan obez deneklerin idrak testlerinde gösterdikleri başarı diğer deneklere oranla çok daha hızlı düşüşe geçti. Daha derine inmek Uzmanlar araştırmalarında sadece deneklerin idrak güçlerine odaklandıklarını ve bunama ile ilgili bir çalışma yapmadıklarını belirtti.Normal yaşlanma, idrak kabiliyetinin azalması ve bunama arasındaki sınırlar oldukça bulanık.İdrak kabiliyeti azalan herkes bunamıyor. Araştırmaya katılanların tamamı sosyal hizmet görevlileri, bu da araştırma sonuçlarının toplumun başka grupları için geçerli olmayabileceği fikrini ortaya çıkartıyor.İngiltere Alzheimer Araştırmaları Derneği’nden Shirley CraTürkiye’nin ilk fantastik çocuk filmi “Hititya: Ma- mer ‘’Henüz obezite ile metabolik düzensizliklerin neden dalyonun Sırrı”nın çekimleri Kapadokya’da başladı. beyin fonksyonlarındaki zayıflama ile bağlantılı olduğunu

Yönetmenliğini Alman Verena S. Freytag’ın yaptığı filmde, ‘Kurtlar Vadisi’nin Memati’si Gürkan Uygun ile ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinin Küçük Osman’ı Emir Berke Zincidi başrolleri paylaşıyor. Hititya adlı fantastik bir dünyada annelerini bulmaya çalışan 3 kardeşin maceralarını konu alan film, Türk ve Alman oyuncuları bir araya getiriyor. Kapadokya bölgesinin plato olarak kullanıldığı filmin başrollerinde Almanya’nın en ünlü oyuncularından Bruno Eyron ve ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde ünlenen çocuk oyuncu Emir Berke Zincidi yer alacak. 7 milyon TL bütçeli filmde; Türkiye’de ve yurt dışında beğeniyle takip edilen Serra Yılmaz, Gürkan Uygun, Avni Yalçın, Uğurkan Erez, Okan Yalabık, Mete Horozoğlu, Engin Akyürek gibi isimler de rol alıyor. Yönetmenliğini Almanya’nın ünlü yönetmeni Verena S. Freytag’ın yapacağı filmin uygulamalı yapımcılığını ‘Propaganda’ ve ‘Ulak’ isimli sinema filmlerinin yanı sıra ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisine imza atan Cengiz Deveci gerçekleştiriyor. Filmde kötü adam Zebab’ı canlandıracak olan Kurtlar Vadisi’nin Memati’si Gürkan Uygun, Türkiye’nin ilk fantastik çocuk filminde rol almanın mutluluğu içerisinde olduğunu belirtti. Uygun, “Filmde fazlasıyla da efekt ve animasyon kullanılacak. Seti gezmeye geldik. Böyle bir filmin içerisinde olmaktan keyifliyim ve merak içerisindeyim. Kapadokya zaten bizim hikayemiz için uygun bir yapıya sahip. Anladığım kadarıyla animasyonu da kolaylaştırıcı değerler var. Ama hikayemiz de bu bölgede geçiyor. Kötülüklerin başında olan Zebab karakterini oynuyorum. Fantastik filmin fantastik bir karakterini canlandıracağım. Yılan ve insan arası birFilmde önemli bir rol üstlenen ünlü oyuncu Serra Yılmaz da Hititya’nın Türkiye’de bir eksiği kapatacağını belirterek daha fazla çocuk sineması çekilmesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, “Türkiye’nin ilk fantastik filminin devamının gelmesi lazım. Benim çocukluğumda cumartesi pazar İstanbul’da saat 11.00’de çocuk filmi seansı olurdu. Türkiye’de çocuk tiyatrosu ve çocuk sinemasına ilişkin olarak ciddi bir üretime ihtiyaç olduğuna inanıyorum“ açıklamasını yaptı.

Tarihten Günümüze

bilmiyoruz. Ancak toplumdaki obezite oranı hızla artarken bu konuda daha derine inmek şart gibi görünüyor’’ dedi. Cramer sözlerine ‘’Bu araştırma idrak gücünün azalmasına odaklanmış ancak daha önce yapılan araştırmalar sağlıklı beslenmenin, spor yapmanın, tansiyonu ve kolestrolü kontrol altında tutmanın bunamayı geciktir-

diğini ortaya koymuştu. Bunama hastası kişilerin sayısı milyonlara ulaşmışken herkesin tüm hayatı boyunca dikkatli olması gerekiyor’’ diyerek devam etti.

O ŞİMDİ YOKSULLUK MAAŞINA KALDI 1980’li yıllarda Kraliçe Elizabeth’in oğlu Prens Andrew’la evleneceği iddia edilen eski manken Koo Stark, kira ve çocuğunun bakımı için devlet yardımı istedi... İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in oğlu Prens Andrew’nun (51) eski sevgilisi Amerikalı manken Koo Stark, iflasın eşiğinde. İngiltere tahtının dördüncü varisi olan York Dükü Prens Andrew ile 1982’de başlayan ilişkileri 18 ay süren; hatta o dönem kamuoyunda evlenecekleri yönünde bir kanı gelişen Koo Stark (54), geçmişte prenses olmayı hayal ediyordu. Ancak şimdi borçları yüzünden açılan icra davalarıyla uğraşıyor. İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre Stark, uzun süre lüks içinde yaşadı. Prens Andrew ile birlikteliği sona erdikten sonra ABD’li zengin bankacı-işadamı Warren Walker’dan bir kızı olan Koo Stark, hayatını bekâr bir kadın olarak sürdürdü. Son olarak ev sahibiyle tartışma yaşadıktan sonra kızı Tatiana ile birlikte iki yıl önce Londra’da beş yıldızlı bir otele yerleşen Stark, 32 bin sterlin (82 bin TL) tutarındaki faturayı ödeyemeyince otelden ayrılmak zorunda kaldı. İngiltere’de yaşayan ve evsiz kalan kadın, mesken yardımı istemek üzere gittiği devlet kurumunda, orada aynı amaçla bulunan Birgit Cunningham isimli kadından form doldurmak için yardım istedi. SARAYDAN CEHENNEME Bir zamanlar aktör Kevin Costner ile birlikte olan Cunnigham, İngiliz gazetesine, “Koo ile orada tanıştık ve çok yakınlaştık. Çünkü koşul-

larımız birbirine çok benziyordu. İkimiz de dar boğazdan geçen bekâr anneleriz. Ama onun durumu benimkinden biraz daha üzücü” diye konuştu. Bir zamanlar Buckingham Sarayı’na sık sık ziyaretlerde bulunan Stark’ın hayatının cehenneme döndüğünü belirten Cunningham, kızı Tatiana’nın bakımı için de devletten para yardımı aldığını söyleyerek, “Onun için çok üzülüyorum. Onca şey yaşayan birinin böyle bir duruma düşmesi çok üzücü” dedi.

İstanbul Muahedename’sine dayanır. Balkan Savaşı sonunda İstanbul’da imzalanan bu antlaşmanın 2 no’lu protokolünün 7. Maddesinde müftülüklerden ve okullardan söz edilirken “Nüvvâp yetiştirmek üzere bir hususi müessese dahi kurulacaktır” denilerek, müftü ve müftü naipleri yetiştirecek bir okulun açılması karara bağlanmıştı. Fakat araya giren Birinci Cihan Harbi, bu teşebbüsün gerçekleşmesine meydan vermemişti. Nihayet harp alevleri sönmüş, ortalık biraz yatışmıştı. Türkiye ile Bulgaristan, hasbelkader bu harp esnasında aynı cephede yer almışlardı. Harp sonunda iktidara gelen Çiftçi Birliği Partisi’nin lideri Stanboliyski ile Atatürk arasında yakın bir dostluk havası meydana gelmişti. İşte böyle bir dostluk atmosferi içerisinde, 1913 İstanbul Antlaşması’nda öngörülen okulun açılması için zamanın geldiğini ve zemininin müsait olduğunu gören zamanın Başmüftüsü Süleyman Faik, hemen harekete geçer. Nüvvâp okulunun nizamname, program ve talimatnamesini hazırlamak üzere bir heyet kurar. Heyet, Şumnu’da Nüvvâb’ın iskeletini hazırladı. Emrullah Efendi bütün gücüyle mücadeleye başlamıştı. Belki Şeyh Yusuf Ziyaeddin Ersal (Ezherî) gibi derin bilgi sahibi değildi ama, mücadele ruhu itibariyle etraftakilerden çok daha üstündü. Emrullah Efendi, programına karşı çıkan muhaliflerin itirazlarına rağmen, Nüvvâb’ın kuruluşu olan 1922’den itibaren yirmi yıl bu okulun müdürlüğünü yaptı. Onun vefatından sonra müdür olarak Nüvvâb’ın başına Şeyh Yusuf Ziyaeddin (Şeyh Efendi) getirildi.(5) 1944’te komünistler gelince onu azat ettiler. Yerine Ahmet Hasan’ı müdür yaptılar. Nüvvâp, 1926 yılında ilk mezunlarını verdi. 1947 yılına kadar toplam 677 öğrenci Nüvvâbı bitirdi. O yıl okulun statüsü değiştirildi ve Nüvvâp, “Gimnazya” oldu. Çok geçmeden de Nüvvâp Okulu tamamen kapatılıp tarihe karıştı.(6) Öğretmenlerin 15’i anayurda geldiler. Öğrencilerin de çoğu aileleriyle birlikte anayurda döndüler. Binası Bulgar öğrencilere yurt yapıldı. Eğitim Kadı vekili ve müftü yetiştirmek maksadıyla açılan Medresetü’n-Nüvvâp, Tâlî ve Âlî olmak üzere iki bölümden müteşekkildi. Tâlî kısmı lise, Âlî kısmı ise yüksekokul seviyesinde idi. Tâlî kısmına ancak 1932-1933 ders yılı sonunda Maarif Bakanlığı’nca lise statüsü verildi. Başlangıçta öğretime Tâlî kısmı ile başlanmış, Âlî kısmının ise ancak 1930’da 8. öğretim yılında mümkün olabilmiştir.(8) Esasen, Nüvvab’ın programı geniş konuları kapsayıcı olarak hazırlanmış, Türk Tarihi ve Türk Edebiyatı Tarihi gibi konuları da ihtiva etmiş olmasına rağmen, Nüvvab Okulu sadece din okulu diye yanlış tanımlayanlar da olmuştur. Bu medresede; Arapça, Türkçe ve dinî eğitim yapılıyordu. Yüksek bölümde verilen dersler, Kahire’deki el-Ezher Üniversitesi’ndeki öğrenime benzemektedir. 1927 yılına doğru Medresenin Arapça öğretmenliğini Muhammed Abduh’un eski bir öğrencisi olan Şeyh Yusuf Ziyaeddin yapmıştır.(9) Nüvvâp öğrencilerinin resmi kıyafetleri; beyaz sarık, koyu renk ceket ve pantolondu. Hasan Recep (Hasan Yeşilova)’in 1924 senesinde şumnu Medresetü’n-Nüvvap’tan Fevkalade (pekiyi) derecede ile almış olduğu Bulgarca ve Osmanlıca olarak hazırlanan icazetnamesi Şumnu Tali Medrestü’n-Nüvvap hocaları ve1926-1927 eğitim yılı ve ikinci mezunları (Orijirali Nüvvap hocalarından Osman Kılıç’tadır) Öğretim Kadrosu Okulun Âlî kısmından mezun olan Muharrem Abdullah, Osman Seyfullah (Keskioğlu), Ahmed Hasan Davud (Davudoğlu), Başmüftülük tarafından Mısır’da el-Ezher Üniversitesi’ne gönderilmişlerdi. Bunlardan başka, İsmail Mehmet (Ezherli) 1940-41 ders yılında adı geçen üç kişi ile beraber Mısır’dan dönerek Nüvvâb’a öğretmen oldular. Okulun 1926-1927 yılı öğretmen kadrosu şöyleydi: 1 - Emrullah Feyzullah (Müdür), 2 - Yusuf Ziyaeddin Ersal (Ezherî), 3 - Mustafa Hayri, 4 - Süleyman Sırrı, 5 - Halil Hasan, 6 - Ahmed Kemal, 7 - Hasip Safveti, 8 - Rüstem Cemal, 9 - Mustafa Reşit, 10- Ali Rıza.(10) 1 - Ş i m ş i r, B i l â l N . , B u l g a r i s tan Türkleri, 61-62, İstanbul-1986. 2 - Kılıç, Osman, Kader Kurbanı, 65-66, Ankara-1989. Osman Kılıç, Deliorman’da doğdu. Nüvvabı bitirdikten sonra Medrese-i Aliyye’ye öğretmen olarak atandı. Sonra da Nüvvab’a geçti. Öğretmenlerin bazı öğrencilerle Türkiye hesabına casusluk yapıyor diye tevkif olunup, müebbed hapse mahkum oldu. Ailesi 1950’de Anayurda geldi. Yıllar sonra o da mübadele suretiyle Anayurda gelerek ailesine kavuştu. Dışişlerinde görev yaptı. Kendisini tanımakla müşerref olduğum Kılıç’ın, indimde çok büyük bir değere haiz olan hocası Yusuf Ziyaeddin Ersal ve Bulgaristan hatıralarını havi sohbeti (video kaseti) arşivimde bulunmaktadır. 3-Şimşir, a.g.e., 63-64. 4-Bayram, Sadi- Ersal, Hayreddin, Vakıflar Dergisi, XX, 415, Ankara-1988. 5-Kılıç, a.g.e., 69-71. 6-Şimşir, a.g.e., 65. 7-Keskioğlu, Osman, Bulgaristan’da Türkler, 91, Ankara-1985. 8 - Ertürk, Haşim- Eminoğlu, Rasim,


Bulgaristan Türklerinin Sesi 3

Sağlık Köşesi

Göğüs Büyütmek İçin Yöntem Doğal göğüs büyütme yöntemi Demlenmiş taze sedefotuyla göğüs banyosu masajı yapmak ve günde bir kez içmek (Fincan başına 3 tutam) Demlenmiş devetabanı çiçekleriyle göğüs banyosu ve aynı bitkiden günde 1 kez içmek (Fincan başına 2 tutam) Demlenmiş ısırgan yaprak ve çiçekleriyle kompresler ve günde 1 kez içmek. Devamını oku: http://www.mailce.com/gogusbuyutme-yontemleri.html#ixzz25ZmPQsil

---------------------------------------------------

Evli kalmak için 7 önemli sebep Boşananların tecrübelerine dayanarak ulaşılan, insanların evli kalmaları için mantıklı sebepler: 1. Bütün kadınlar ve erkekler hemen hemen aynıdır. Hiçbir kadın veya erkek diğerinden daha akıllı veya iyi değildir. 2. Tek başına çocuk yetiştirmek zordur ve insanın eşiyle beraber çocuğunu yetiştirmesi daha iyi ve sağlıklıdır. 3. Boşanmak maddi olarak sarsıcıdır. Eşlerden yüksek gelirli olan, nafaka ve çocuğun maddi sorumluluğunu daha çok yüklenmek durumunda kalırken, daha az gelirli olan, boşanma sonrası daha düşük gelirli bir hayata devam etmek z o r u n d a k a l ı r . 4. Boşanan kişilerin evlenebileceği kişilerin çocuklu olma ihtimali daha yüksektir. Yeni partnerinin önceki evliliğinden olan çocuğuyla iyi ilişkiler geliştirebilmek, aşılması gerek e n ö n e m l i e n g e l l e r d e n b i r i d i r. 5. Yeni birisiyle yeni bir hayata başlamak ve eski eşle görüşmek her zaman zorlayıcı olacaktır. Başından bir evlilik geçmiş olan kimse, artık bir flört devresi yaşayamaz. Ayrıca, boşanan kişi çocukluysa, evlenmeyi düşündüğü kişiyle olan ilişkisine bütün dikkatini veremeyecektir. 6. Tek yaşayan kadınlar için geceler daha zor geçebilir. Evlilik hayatından sonra, evliyken önemsenmeyen çıtırtı veya patırtı sesleri, uyku düzenini olumsuz yönde etkileyebilir. 7. Evlilik bir beraberlikten daha fazlasıdır. İki kişi hayatı paylaşırken aslında daha önce var olmayan bir uyumu üretir. Bu yüzden mevcut evliliği devam ettirmeye gayret etmek, boşanıp yeni biriyle evlenmekten çok daha mantıklı, iyi ve sağlıklıdır. Tabi istisnalar kâideyi b o z m a z . Son olarak: Evli bir insan yeni tanıştığı ya da evlendiği bir kimse ile hayatı boyunca eski eşiyle kıyas halinde olacaktır (Eski eşim yemeği şöyle yerdi bak bu böyle yiyor, eski eşim bana daha fazla önem gösterirdi bu beni çok önemsemiyor gibi) Yani sürekli eski eşte olan tüm güzellikler yeni eşle beraber gün yüzüne çıkacak ve kafanızda sürekli bir karşılaştırma olayı başlayacaktır, bu yüzden iyi yada kötü evlilik kutsaldır ve devam ettirilmelidir..

-------------------------------------------------

Halsizliğe ne iyi gelir

Bir çok kimse halsizlik sorunuyla karşı karşıya gelmiştir. Halsizliğin bir çok nedeni olduğu gibi Hastalıklar, uykusuzluk, ilaçlar, psikolojik rahatsızlıklar ve mevsim değişiklikleri halsizliğe neden olur. Makalemizde halsizliğe iyi gelen bitkilerin neler olduğundan bahsedeceğiz.. Konuyu fazla uzatmadan halsizliğe ne iyi gelir bunlardan bahsedelim bahsedelim. Ginseng: Çin alternatif tıbbında ginseng bitkisi, bir çok hastalığın tedavisinde kullanılan bir şifalı bitkidir. Özellikle metobolizmayı kuvvetlendiren, vücuda direnç kazandıran ginseng halsizliğe iyi gelir. Ginseng aktarlarda ot olarak satıldığı gibi, eczanelerde de hap şeklinde satılmaktadır. Ginseng tabletlerini doktor kontrolünde almanız tavsiye edilir. Çünkü ginseng kilo almanıza yol açabilir. Isırgan Otu: Isırgan otu birçok hastalığın tedavisinde kullanılan mucize bir bitkidir. Özellikle metobolizma rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılan ısırgan otu halsizliğe de iyi gelen bir bitkidir. Isırgan otunu hazırlayabilmek için 1 avuç taze ısırgan otu yada 1 tatlı kaşığı kurutulmuş ısırgan otu kullanmanız yeterlidir. Biberiye Çayı: Biberiye çayı kan dolaşımını hızlandıran bitkisel çayların arasında sayılabilecek bir çaydır. Kan dolaşımı hızlı olan kişiler halsizlik problemiyle uğraşmak zorunda kalmazlar. Bu yüzden biberiye çayı halsizliği ortadan kaldırmaya birebirdir. Bunların dışında karahindiba, rezene ve biberiye çayı da halsizliği ortadan kaldırmaktadır. Bu bitki çaylarından günde 2-3 fincan içtiğiniz durumda halsizlik sorununuz ortadan kalkacaktır.

Ülkeyi Kat Karşılığı Müteahhite Verdi Nijer Devlet Başkanı Ülkeyi Kat Karşılığı Müteahhite Verdi İç savaş, açlık, susuzluk, salgın hastalık derken gün geçtikçe kan kaybeden şirin Afrika ülkesi Nijer, yapılan yeni toprak reformuyla yönetimde köklü değişikliklere hazırlanıyor. Bu sabah imzalanan anlaşmayla ülkenin tamamını kat karşılığı olarak Bediroğlu İnşaat’a devreden Nijer yönetimi, satış ve kira gelirleriyle önemli bir ekonomik kaynak yaratmayı hedeflerken, daha kepçe vurulmadan dairelerin yarısının topraktan satılması da memnuniyetle karşılandı. Herkes Ekmek Ye s i n Anlaşmanın imza töreninde konuşan Nijer devlet başkanı Auro Hasabu, inşaat sürecinin başlamasıyla birlikte pirince ve kamışa dayalı olan ülke ekonomisinin uzun süredir içinde bulunduğu durgunluğu aşacağını belirterek şunları söyledi: “Bundan sonra Nijer için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ülke olarak hapsolduğumuz bambudan yapılma evlerden havuzlu, alttan ısıtmalı, güvenlikli sitelere geçip rahat bir nefes alacağız. Kim bilir belki de içlerimizden bazıları apartman sıkıcılığına ve tek düzeliğine dayanamayıp panik atak olacak. Belki şehrin gürültüsünden uzaklaşmak isteyen insanlarımız ve daha önemlisi gürültü çıkaran bir şehrimiz olacak. Biliyorsunuz sonuçta inşaat lokomotif sektör. Burada inşaat başlamasıyla birlikte çimento fabrikası işleyecek, demirci bayram edecek, kumuydu, seramiğiydi, gider borusuydu, işçisiydi derken topyekün bir kalkınma söz konusu olacak...” Müteahhit firmayla ufak tefek pürüzler dışında önemli konularda anlaşarak el sıkıştıklarını ifade eden Hasabu, “Ülkenin adını daha prezantabl bir şeyler yapma konusunda karşı taraftan gelen birtakım talepler var, onları değerlendiriyoruz. Nijer Konakları, Nijer Altınşehir, Nijer MyWorld gibi alternatifler üzerinde konuşuyoruz” der-

ken, ulaşım ve altyapı sorunlarıyla ilgili bir soru karşısında ise moralinin bozulduğu gözlerden kaçmadı. “Sadece bir site değil, yaşam alanı inşa ediyoruz” “Bakın burada eksiği görmek, bardağın boş tarafına bakmak kolay” diyen Hasabu, soruyu şu sözlerle yanıtladı: “Evet şimdilik ulaşım biraz sorunlu, açıkçası henüz projede belli bir yolu yok sitenin ama zaten ülke olarak bir süre bir yere ulaşmayı da düşünmüyoruz. Biz burada sadece bir site değil bir yaşam alanı inşa ediyoruz. İçinde çocuk parkından, terzisine her şey olacak. Dolayısıyla kimsenin bir yere gitmesi gerekmiyor. Biz geliriyle, gideriyle bu projeyi çok iyi etüt ettik. Mesela savunma giderlerimizi ülke sınırına koyacağımız bir güvenlik kulübesi ve iki güvenlik görevlisi ile yarı yarıya indireceğiz. Biraz da bunlar konuşulsun...” Cep telefonunu çıkarıp hesap makinesi bölümünde çeşitli hesaplamalar yapan devlet başkanı, dünyada büyükelçilik bulundurabilecek güce sahip nerden bakılsa minumum 130- 140 ülke bulunduğunu, sırf bunların birer daire almasıyla bile ülke ekonomisinin ihya olacağını sözlerine ekledi. Çok güzel köşe başı dükkanlar dünya devlerini bekliyor Konuşmasında, site içerisinde inşa edilecek Nijeryum Alışveriş Merkezi ve köşe başı dükkanlarının da tanıtımını yapan Auro Hasabu, Mc Donald’s, Starbucks ve Simit Sarayı gibi dünya devlerini ülkelerinde şube açmaya davet etti. Hasabu, projenin sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir çalışma olduğunu vurgularken, “Artık gençlerimiz serseri gibi aslan, kaplan peşinden koşmayacaklar, elde keleş birbirlerini kovalamayacaklar. Çağdaş ülkelerin gençleri gibi bir bardak çayla, kahveyle mekanda 4 saat oturup piyasa yapmak benim Nijerli gencimin de hakkı” sözleri töreni izleyen Nijerliler tarafından dakikalarca alkışlandı.

Sık sık tebdil-i kıyafet halk arasına karışması (ve prens olması) ile tanınan Prens Henry’nin son halk arasında yaşama macerası, İngiltere Kraliyet Ailesi için trajik bir şekilde sonuçlandı. Henry’nin tahttan feragat ettiğini ve hayatının geri kalanını İstanbul’da sürdürmeyi düşündüğünü söylemesi, Ada’da soğuk duş etkisi yaptı. İngiliz Kraliyetinin “Altın Çocuğu” idi İngiltere tahtının gelecekteki varisi olarak gösterilen Prens Henry, yıllardır halktan biri gibi yaşamak için her tür ortama girmesi, esnafla senli benli olması ile dikkat çekiyor, mutevazi tavırları nedeniyle İngiliz halkı tarafından da çok seviliyordu. Daha çocukken yardım kuruluşlarında çalışmaya başlayan ve kılık değiştirip yaşlıların karşıdan karşıya geçmesine yardım eden Prens, birkaç sene önce Afganistan’da görev yapan İngiliz kuvvetlerine kısa dönem er olarak katılmış, olay basına yansıyınca birliğinin güvenliği için risk oluşturması sebebiyle İngiltere’ye geri dönmek zorunda kalmıştı. Kraliyet Ailesi’nin de onayladığı bu tebdil-i kıyafet maceraların sonuncusu ise İstanbul’da gerçekleşti. Ancak bu defa olaylar beklendiği gibi gelişmedi. B a r ı n m a P r o b l e m i Ya ş a d ı Kraliyete yakın kaynakların belirttiğine göre Prens Henry İstanbul’da halktan biri gibi dolaşmaya başladıktan sonra ciddi bir barınma sorunu ile karşı karşıya kaldı. Bir iki hafta ucuz motellerde kalan Prens daha sonra İstanbul’da edindiği arkadaş çevresi ile birlikte eve çıkmaya karar verdi. Henry kısa sürede

kendini dini cemaatlerin içerisinde buldu. Cemaat Evlerinden Dersanelere İngiliz gizli servisinin yaptığı istihbarat çalışması neticesinde, Henry’nin Sultanbeyli’de bir dairede sekiz arkadaşı ile birlikte yaşadığını ve bir dersanede İngilizce öğretmeni olarak çalışmaya başladığını öğrenen Kraliyet Ailesi, işin kontrolden çıktığını düşünerek Henry’i geri çağırdı. İngiltere’ye dönmeyi reddeden Prens Henry’nin, “Abiler ‘200 kişiyi daha Zaman Gazetesi abonesi yapmadan dönersen hakkımızı helal etmeyiz şakirt’ diyor. Daha 6 kişi bulabildim. Bu şartlarda nasıl İngiltere’ye döneyim mubarek?!” şeklinde bir gerekçe öne sürmesi olayın boyutlarının sanıldığından daha vahim olduğunu ortaya koyuyor. Arkadaşları Memnun Henry’nin yeni arkadaşları ise muhabirimize Henry’nin prens olduğunu yeni öğrendiklerini, mütevazi kişiliği ve çalışkanlığı ile cemaatlerine kısa sürede uyum sağladığını söylediler. Tüy bıyık bıraktığı ve dudaklarının imdiden muhafazakar islamcı ıslağı olduğu gözlerden kaçmayan Prens Henry ise basına konuşmayı reddetti.

İngiliz Kraliyet Ailesi’ni Sarsan Gelişme

Filiz SOYTÜRK

Balayında Ege Adaları Sözü Veren Genç, Eşini Kardak Kayalıkları’na Çıkarttı 6 yıllık beraberliklerini bu yaz mutlu bir evlilikle tamamlayan Onur Emeker (32) ve Meltem Türkten (26) çiftinin balayı olaylı başladı. Düğünden önce balayında Ege Adaları sözü veren damadın, eşini dün sabah saatlerinde Kardak Kayalıkları’na çıkartması gelin tarafından tepkiyle karşılanırken, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın en kısa zamanda bir Yunan çiftinin kına gecesini Kardak’ta gerçekleştirmek için harekete geçtiği öğrenildi. “Her şey dahil tatil demişti… 3 tane keçiyle başbaşayız” Düğünlerinin öncesinde balayı planları yapılırken Onur Emeker’in son derece kendine güvenerek konuştuğunu, kesin olarak adalarda tatil sözü verdiğini belirten Meltem Türkten “İnanın ben balayına ilişkin hiçbir plana karışmadım, hepsini Onur hallediyor, bana sürpriz yapıyor diye mutlu mutlu bekledim. Bugün sabah saatlerinde Bodrum’dan bindiğimiz bir kayık bizi işte bu gördüğünüz kayalıklara getirdi… Şok olmuş durumdayım” dedi. Bir hayli sinirli olduğu gözlemlenen Türkten sözlerini “Bana sürekli olarak doğayla baş başa olacağımızı, adanın son derece bakir olduğunu, kimsenin bizi rahatsız etmeyeceğini söyleyip durdu. Buyurun, tablo ortada. Halbuki ben onun için hayatımı, gençliğimi feda ettim…” şeklinde noktaladı. “Mykonos çok bozdu” Eşinin tepkileri karşısında sessizliğini bozan Onur Emeker ise “Şimdi biliyorsunuz, Mykonos çok bozdu, ipini koparan Mykonos’a geliyor. Ben istedim ki bize özel bir ada olsun, fena mı ettim?” dedi. Kimi çevreler tarafından balayı planının “Damat ucuza getirdi” şeklinde yorumlanmasının da mesnetsiz bir iddiadan ibaret olduğunu vurgulayan Emeker, “Bakın bazı şeyler maddiyatla ölçülemez. Bu kayalıkların tarihine bakın, burası için zamanında verilen mücadelelere bir bakın. Şimdi siz burayı parayla ölçebilir misiniz? Çok iddialı konuşmuş olmayayım ama bana bedava Santorini’yi verseler yine Kardak derim… Yani… Belki… Bedava diyince bir oturup düşünmek lazım aslında” dedi. Yu n a n i s t a n h a r e k e t e g e ç t i Kardak Kayalıkları’nda 1996 yılında yaşanan son krizin ardından adadaki bu yeni gelişme Yunanistan’ı da harekete geçirdi. Konuya ilişkin olarak bir basın toplantısı düzenleyen Yunanistan Dışişleri Bakanı Mitokoros Yanidis “Valla inanın 1996’daki kriz daha iyiydi. İki taraf da karşılıklı olarak asker çıkartmıştı o zamanlar, en azından ne yapacağımızı biliyorduk. Şimdi Türk tarafı kayalıklara yeni evli bir çifti çıkartmış durumda. Karşısına asker çıkartsan olmaz, SAT komandosu çıkartsan hiç olmaz. Kendi kendimize düşündük, taşındık, biz de evlenme kararı vermiş bir Yunan çiftinin kına gecelerini Kardak’ta yapmaya karar verdik” dedi. Ekonomik krizle boğuşmakta olan Yunanistan’ın düzenlenmesi planlanan kına gecesi masrafları ve gelinin eline koyulacak bir çeyrek altın için Avrupa Birliği’nden yardım talebinde bulunabileceği gelen bilgiler arasında.


4

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Ziraatbank üst düzey yöneticileri TBTSO’nı ziyaret etti Ziraatbank Genel Müdürlüğünden bir grup üst düzey yönetici Bnkanın Uluslararası Bnkacılık Genel Müdür Yardımcısı Numan Bek önderliğinde Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası’na bir ziyaret gerçekleştirdi. Toplantıya TBTSO Başkanı Zeki Bayram öncülüğünde odanın Yönetim Kurulu üyeleri katıldı. Toplantının ana konusu Ziraatbank’ın Bulgaristan’daki çalışmaları ve iş insanlarına daha yakın olmanın yolları etrafında gelişti. Oda yöneticileri Bulgaristan finans sektörünün güncel durumu tanıttı ve Ziraatbank’ın yapabilecekleri konusunda tavsiyelerde bulundu. Kredilendirme, geliştirme

ve işbirliği ilişkisinin kurulabileceği ana sektörler belirlendi. Ziraatbank’ın Bulgaristan’da beş şubesi var ve müşterilere daha yakın olma stratejisini geliştirmek amacıyla banka ofis sayısını arttırmayı planlıyor. Banka yöneticileri ülkedeki şartlara uyumlu, müşterilere yönelik yeni bir strateji geliştirmeyi planlıyor.

Mesut UĞURLU

Insan Derisinden Eşyalar

İnsan derisinden eşyalar diye yazmak bile ürkütürken insanı, bu başlığın yazılmasına sebebiyet veren modacı, ruh hastası tasarımcıların elinden çıkıyor bu

Evlilikte romantizm ne zaman ve neden biter

“www.onepoll.com” firması tarafından 10 yıldan fazla süredir evli 5 bin çiftle yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, evlilikteki romantizm 7 yıldan daha az sürüyor. Yeni evlililer arasındaki romantizm 2 yıl, 6 ay ve 25 gün sonra bitiyor. Bu süreden sonra kocalar düzenli, kadınlar da bakımlı olmayı bırakıyor. Evliliğin üçüncü yılında ise genç çiftlerin yüzde 83′ü yıldönümlerini kutlamak için çaba sarf etmemeye başlıyor. Araştırmaya katılan çiftlerin yüzde 83′ü, evliliklerinin ilk aylarında el ele tutuştuğunu açıklarken, bu süreden sonra bu oran yüzde 38′e düşüyor. İlk yıllarda günde 8 kez birbirlerine sarılan çiftler, ilk yıldan sonra bunu da yapmamaya başlıyor. Araştırmaya göre, bu oranlar dışarıda sürpriz bir akşam yemeği ve televizyon kumandasının paylaşılması için de geçerli… Araştırmacılar, genç çiftlerin kendilerini rahat hissetmek ile birbirine güvenmek arasındaki dengeyi bulması gerektiğini ve çiftlerin evliliklerini yeniden canladırmak için romantik bir akşam yemeği yiyebileceklerini ve ev işlerine yardımcı olmak gibi birbirlerine karşı ufak jestler yapabileceklerini belirtiyor.

insanlık dışı sözde sanat eserleri, tek kelimeyle ürküten bir hizmet olduğunu anlamak ya da söylemek te yersiz olmaz. İnsan bazen öyle bir sapkınlık içine düşüyor ki allah muhafaza, ne yapacağını bilemezken akla hayale gelmez işler peşine düşüyor ve sonunda insanlık dışı bir insan emeği çıkıyor ortaya. Bir gün kocanız ya da karınız ölüyor ve siz onun derisinden çanta, mont, yelek gibi şeyler yaptırıyorsunuz bu nasıl bir vicdan bu nasıl bir insanlık, anlamayı bırakın düşünmek telafuz bile etmek o kadar zor ki….

İnsan Derisiden Kitap

İngiltere’de insan derisiyle ciltlenmiş 300 yıllık bir kitap bulundu. Kitaptaki metinlerin çoğu Fransızca. Dedektifler ürkütücü kitabın gerçek sahibini arıyor. Leeds’teki bir ana caddede bulunan kitabın, çalındıktan sonra düşürüldüğü ya da a t ı l d ı ğ ı s a n ı l ı y o r. NAZİLER SUÇLANMIŞTI Kitaptaki metinlerin çoğu Fransızca. Uzmanlar, insan derisiyle kitap kaplamanın 18′inci ve 19′uncu yüzyıllarda, özellikle Fransa’da ihtilal döneminde, ender de olsa kullanıldığını belirtiyor. ‘Antropodermik ciltleme’ adı verilen teknikle, kadavralardan alınan parçalarla bazı anatomi kitaplarının da kaplandığı biliniyor. Naziler de, soy- bın konusu henüz aydınlığa kavuşmazken, kırım kurbanlarının derilerinden kitap polis internet sitelerinde kitaba ait ciltlemekle s u ç l a n m ı ş t ı . iki fotoğraf yayınlayarak sahibini ya da West Yorkshire Polisi, kitabın 1700′lü yılkitap hakkında herhangi bir bil lara ait, siyah mürekkeple yazılmış g i s i o l a n l a r ı a r a d ı ğ ı n ı d u y u r d u bir el yazması olduğunu açıkladı. Kita-

Münir Bey’i İstanbul Siyasallılar Ağırladı Kadınların yaşam süreleri kısalıyor

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunları Kocaeli Grubu Van Valisi Münir Karaloğlu’nu SEKAPARK Mevlevî Evi’nde ağırladı Sekapark Mevlevi Evi’nde ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunları Kocaeli Grubu dönem başkanı Mücahit Bıyıkoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen sohbet toplantısının konusu Van Depremleri ve Türkiye’nin doğal afetlere karşı çalışmaları idi. Toplantıda Karaloğlu Van ilinde yaşanan depremler ve deprem sonrası yaşananlar hakkında grup üyelerine bilgiler aktardı. Vali Karaloğlu “1999 yılında yaşanan depremden sonra millet ve devlet olarak önemli kazanımlar elde edildiğini Van Depremi ile öğrenmiş olduk, ancak hala aksayan taraflar var. Depremde Marmara Depremi sonrası inşa edilen binalarda genel olarak hasar görülmedi. Bu da bina inşaatında önemli yol alındığını gösteriyor. Van’da yaşanan depremlere çok hızlı müdahale ettik özellikle Sağlık ekiplerinin müdahalesi çok güzeldi. Sivil toplum örgütleri ve gönüllü kuruluşların çok ciddi katkısı oldu. Türkiye’nin her tarafından yardımlar yağdı. Çok samimi duygularla gönderilen yardımlardı. Telefonlara bakan ekiplerimize çok duygu yüklü mesajlar geldi, bir çok anekdot var tüm bunlar kardeşliğimizin göstergesi oldu. Ağır

Balkanlar’da Ateşli Silah Doldu Taştı

kış şartlarında vatandaşın ihtiyaç ve taleplerini karşılamaya çalıştık. Kış aylarında yapı yapmanın tüm zorluklarına Amerika’da kadınların yüzde 12′sinin, yaşadığı bölgerağmen hükümetimizin destek ve yönlerde yaşam beklentisinin 1980′lerdekinin altına düştüğü billendirmesi ile inşaat faaliyetlerine başdirildi. landı ve olabildiğince en kısa zamanda kalıcı konutlar teslim edilecek. Deprem Washington Post Gazetesinin haberine göre özellikle sonrası Van ili dışına giden aileler, havakırsal ve düşük geların ısınmasıyla geri dönemeye başladı. lirli yerleşim yerleOkullar kapanınca, geri dönüşler katlarinde kadınlardaki yanarak devam ediyor” dedi. İlgiyle takip şam beklentisi 1983 edilen programın sonunda grup üyeleri yılına göre, 5 yıldan tarafından Münir Karaloğlu’na teşekkür daha fazla azaldı. Düedilerek çeşitli hediyeler takdim edildi. şüşün diyabet, akciKocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün de iştirak ettiği toplantıya Siyasal Vakfı Yöğer kanseri, amfizem netim Kurulu Üyesi Ahmet Şahin (Vakıfve böbrek yetmezbank Adapazarı Şube Müdürü), Mustafa liği gibi hastalıklara Ünaldı (Kartepe Kaymakamı, Hamza bağlı ölümlerin artErkal (Kandıra Kaymakamı), Tahir Bümasından kaynakyükakın (KBB Genel Sekreter Yardımlandığı düşünülüyor. cısı), Süleyman Büyükşahin (KBB TefAyrıca kadınlarda yatiş Kurulu Başkanı), Ömer Gezer (Vergi şam süresinin kısalMüfettişi), Bayram Karakuş (İzaydaş Genel Müdür Yardımcısı), Yrd. Doç. Dr. Ali masında erkeklere Talip Akpınar (Kocaeli Üniversitesi Öğgöre biraz daha geç retim Üyesi), Ahmet Karadağ (Altınnal başlayan sigara içme Genel Müdür Yardımcısı), Alptekin Cevalışkanlığındaki yayherli (Basın-Yayın Koordinatörü) Muhargınlaşmanın da etkili rem Terzi ve çok sayıda konuk katıldı.

olabileceği belirtiliyor.

Balkan ülkeleri ateşli silah dolu Sırbistan, yasal ve yasa dışı silah bulundurma konusunda bölgede lider olmasına karşın, diğer ülkeler de çok geride değil. Güneydoğu Avrupa’da yaşayan 19 milyon vatandaş ağır şekilde silahlanmış durumda - Güney Doğu ve Doğu Avrupa Küçük Silah ve Hafif Silah Denetimi Kliring Odası’na göre, bölge halkının elinde yasal olarak 3 milyon ateşli silah ve yasa dışı olarak da 4 milyon silah bulunuyor. Belgrad Emniyet Müdürlüğü’nün Asayiş bölümünde görevli polis müfettişi İvan Cvijoviç’e göre, Sırbistan silah sayısı açısından bölgede lider konumda bulunuyor. Her 100 kişiye düşen ruhsatlı silah sayısı 15,81. Karadağ’da her 100 kişiye 14,36 silah düşerken, onu Hırvatistan (8,36), Bosna-Hersek (7,97), Makedonya (7,63), Moldova (5,44), ve Bulgaristan (4,03) izliyor. Cvijoviç, Yunanistan ve Romanya’da 100 kişi başına düşen ruhsatlı silah sayısının birden az olduğunu söylüyor. SETimes’a konuşan Cvijoviç, “3 bin 300 tüzel kişinin elinde neredeyse 45 bin adet silah bulunurken, Sırbistan’da 600 bin şahsın elinde 1 milyondan fazla silah yer alıyor. Bu da, bazı kişilerin birden fazla silahı olduğu anlamına geliyor. Çoğu zaman, bunlardan sadece biri ruhsatlı oluyor.” diyor. Yasa dışı ateşli silahlara gelince, İsviçreli bir STK olan Small Arms Survey’in yürüttüğü bir çalışmaya göre, Sırbistan yaklaşık 1 milyon yasa dışı silahla yine bölgede lider konumunda bulunuyor. STK, hem yasal hem de yasa dışı silahlar hesaba katıldığında, Sırbistan’da her 100 kişiye yaklaşık 38 silah düştüğünü belirtiyor. Belgrad’daki Kriminolojik ve Sosyolojik Araştırma Enstitüsü analistlerinden Zlatko Nikoliç’e göre, yasa dışı ateşli silah bulundurmak 20 yıl süren savaşların, ihtilafların, suç ve yolsuzluğun bir sonucu. Nikoliç, yasa dışı silah bulundurmaya verilen hafif cezanın da dikkate alınması gerektiğini belirtiyor - silahların tipi ve miktarına bağlı olarak, cezalar üç ay hapis ile şartlı tahliye arasında değişiyor. Suçbilimciler, insanların evlerinde sakladığı ateşli silahların en az %80’inin geçmiş savaşlardan kalma olduğunu söylüyor. Podgorica’da yaşayan 55 yaşındaki Novica S.’nin av tutkusu var ve av tüfeğinin bütün belgeleri tam. Ancak Novica’nın, 2. Dünya Savaşı’nda savaşmış ve ödül olarak kendisine tabanca verilmiş babasından hediye kalan bir de ruhsatsız Beretta tabancası bulunuyor. Yasa dışı silah bulundurduğu için SETimes’tan soyadının kullanılmamasını isteyen Novica, “Sadece özel günlerde - düğün, doğum veya Noel kutlamalarında kullandık. Yeni yasa, ödül silahların horozunun çıkarılması gerektiğini söylüyor, bu yüzden de ona ruhsat almayı düşünmüyorum. O zaman tabanca olmaktan çıkar, oyuncak olur.” diyor. Hırvatistan’da 313 bin 818 adet ruhsatlı ateşli silah bulunuyor. Yasa dışı silah sayısının ise 600 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Karadağ’daki 450 bin yetişkin vatandaştan 103 bin 700’ününateşlisilahbulundurmaiznibulunuyor.Ülkede170 bin adet yasal ateşli silah bulunmasına karşın, İçişleri Bakanlığı bir bu kadar da yasa dışı silah olduğunu tahmin ediyor. Şahsa ait silahları kontrol altına alma amaçlı ülke çapında bir kampanya yürüten Civil adlı Makedon STK’ya göre, dört Makedon ailesinden biri evinde ruhsatlı ateşli silah bulunduruyor. 2,1 milyonluk nüfusa sahip ülkedeki yasa dışı silah sayısı ise 250 bin. Örgütün başkanı Zabir Deralla, polis koordinasyonunda yürütülen daha önceki girişimler başarısız olduğu için, ülkenin yeni bir silahsızlanma kampanyasına ihtiyacı olduğunu söylüyor. Ocak 2011’de yürütülen son silah toplama kampanyasında, silahlar, bir mayın ve mühimmat da dahil olmak üzere 100 adet silah toplandı. SETimes’a konuşan Deralla, “Civil, ülkedeki 110 ila 170 bin kişinin elinde yaklaşık 500 bin yasa dışı silah bulunduğunu tahmin ediyor.” diyor. Belgrad Güvenllik Çalışmaları Merkezi, 2011 yılında Sırp halkı arasındaki güvenlik duygusuyla ilgili bir anket düzenledi.Ankete katılanların neredeyse %70’i olumlu yanıt verdi. Nikoliç, “Ancak onların güvenlik duygusu devletin verimliliğiyle değil, kendi ve mahallelerinin kuvvetleriyle ifade ediliyor. Bu yüzden, polis ve savcılar işlerini daha ciddi şekilde yapmaya başladığında, insanlar arasında daha az şüphe olacağını ve silahlarını teslim etmeye istekli olacaklarını düşünüyorum.” diyor.


Bulgaristan Türklerinin Sesi 5

MİT Mühendis- Yaşlılara Akıllı Cep Telefonu lere Açılıyor

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Türkiye ve dünyanın çeşitli bölgelerinde görevlendirilmek üzere erkek istihbarat uzman yardımcısı adayları alacak. MİT’ten yapılan yazılı açıklamada, Müsteşarlığın, ‘analitik yönü kuvvetli, iletişim yeteneği güçlü, sorumluluk sahibi, kişisel gelişime açık, araştırmacı, pratik zekasına güvenen, yönetme ve yönlendirme becerilerine sahip’ erkek istihbarat uzman yardımcısı adayları alacağı belirtildi. İstihbarat uzman yardımcısı kadrosuna üniversitelerin hukuk, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, siyaset bilimi, işletme, iktisat, maliye, psikoloji, sosyoloji, gazetecilik gibi bölümlerinin yanı sıra bu yıl ilk defa elektrik ve/ veya elektronik mühendisliği, endüstri mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, elektronik ve haberleşme mühendisliği, bilgisayar bilimi ve mühendisliği, bilgisayar bilimleri mühendisliği, telekomünikasyon mühendisliği, fizik mühendisliği ve nükleer enerji mühendisliği bölümlerinden mezun adayların başvuruları da kabul edilecek. Başvurular, 17 Ağustos–21 Eylül tarihleri arasında Müsteşarlığın ‘www.mit.gov.tr’ adresli internet sitesi üzerinden online yapılacak ve ilana ait detaylara yarın Müsteşarlığın internet sitesinden ulaşılabilinecek.

Üniversitelerden maaş gibi burs

Üniversiteler LYS’de derece yapan öğrencileri kazanmak için kesenin ağzını açtılar. Kendilerini tercih edecek olan öğrencilere maaş gibi burs vaat eden üniversiteler konaklama ve laptop gibi imkanlar da sunuyorlar… Öğrencilerin üniversite tercihi yaparken en çok dikkat ettikleri konulardan biri de ne kadar burs verdikleri. Daha önce sadece vakıf üniversiteleri derece yapan öğrencilere burs verirken, şimdilerde devlet üniversiteleri de burs yarışına girdi.Ancak vakıf üniversitelerinin verdiği burs miktarı ve sunduğu imkanlar öğrencilerin iştahını kabartıyor. İŞTE ÜNİVERSİTELERİN VERDİĞİ BURS MİKTARI LYS’de ilk 100 ve 1000′e giren derece yapan öğrencilere üniversitelerin verdiği burslar Turgut Özal Üniversitesi LYS’de ilk yüze girenlere ayda 1500TL, ilk 1000′e girenlere ayda bin TLburs veriyor. İstanbul Ticaret Üniversitesi LYS sıralamasındaki ilk 100 adaya aylık 1500 TL. Koç Üniversitesi ücretsiz yurt imkanı ve ders kitaplarına ek olarak, ilk 30′a bir defalık 2 bin TL, aylık 530 TL, LYS sıralamasında ilk 300′dekilere bir defalık 1500 TLgiriş başarı ödülü, ayda 420 TL. Kadir Has Üniversitesi laptop ve TS-1, MF- 4, TM-1 ve TM-2 puan türlerinde ilk 100 (dil puanında ilk 10) içindekilere aylık 2 bin TLve yurt. TOBB Mühendislik fakülteleri ve hukuk bölümünde ilk 100′e girenlere ayda 2 bin Türk Lirası, fen edebiyat ile iktisadi ve idari bilimler fakültelerine ise aylık 1500 TLve ücretsiz yurt. Süleyman Şah Üniversitesi ilk 1000′e girenlere ayda 2 bin TLburs ve ücretsiz konaklama. İzmir Ekonomi Üniversitesi ilk 100′e bir kerelik 5000 TL ödül ve aylık bin TL burs. ODTÜ MF, TM, TS ve DİLpuanlarından birinde Türkiye’de ilk 3′e girenlere aylık660TL,laptop,tekkişilikodadakonaklama,gidişdönüşuçakbiletidahilyurtdışında staj yapma veya uluslararası değişim programlarında (erasmus) en az bir dönem yurtdışında okuma önceliği. İlk 4 bindeki diğer öğrenciler de en az 300 TLalıyor. Boğaziçi Üniversitesi TM, MF ve TS puan türlerinde ilk 4 ile 10 arasındakiler, DİL-1 (ing), YGS puanlarında ilk 3 tekiler ayda 375 TL, Superdorm Öğrenci Yurdunda4kişilikodadakonaklama,dizüstübilgisayar,kapalıyüzmehavuzuvefitnesssalonuna ücretsiz üyelik, uçak biletleri karşılanarak, değişim (erasmus) programlarında en az bir dönem yurtdışında okuma ayrıcalığı. Aynı puan türlerinde sırasıyla ilk 11-20, ilk 7-5, ilk 5-10 ilk 6-10 arasındakiler ayda 325 TL dışında tüm olanaklardan aynı şekilde yararlanıyor.Aynı puan türlerinde 51-100 arasındakiler yine ayda 325 TLalıp, aynı olanaklardan yararlanırken 3. Kuzey ÖğrenciYurdu’nda konaklıyor. Okan Üniversitesi DİL dışındaki bölümlerden ilk 2000′e girenlere 1000 TL aylık burs, ücretsiz öğle yemeği ile birlikte yurt veya servis. Fatih Üniversitesi ilk yüze giren adaylara ayda 1000 TL. İstanbulArel Üniversitesi İlk 100′e girenlere aylık 800 TL. Yeditepe Üniversitesi YGS-1 ile MF, TS, TM puan türlerinde ilk 100′e ayda 1000 TL. Bu bursla hukuk fakültesine giren ilk üç öğrenciye Brüksel’de yüksek lisans eğitimi. Bahçeşehir Üniversitesi LYS’ye göre ilk 100′den gelenlere ABD Washington’da tüm masrafları karşılanarak, bir yıl İngilizce hazırlık eğitimi, aylık bin TLburs. Özyeğin Üniversitesi ise İşletme, girişimcilik, bankacılık, finans ile mühendislik fakültelerinde ilk bin dereceye aylık 1100 TL. İstanbul Kültür Üniversitesi LYS puan türünde DİL-1 hariç ilk 3 bine girenlere ücretsiz konaklama ve ayda 750 TLile yıllık 2 bin TLnakit bilgisayar-kitap-CD bursu. Işık Üniversitesi LYS’de ilk bine girenlere yut ve ayda 500 TLburs veriyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Lisans programlarında ilk 500′dekilere yurtdışında ücretsiz yüksek lisans ve doktora eğitimi, ayda 500 TL. Bilkent Üniversitesi burslu kazananlara ayda 375 TLve ücretsiz yurt imkanı. Sabancı Üniversitesi tam burslu olarak yerleşenlere aylık 400-450 TL, Zirve Üniversitesi puan türüne göre öğrencilere aylık 2 bin 400 ile 400 arasında burs. İstanbul Teknik Üniversitesi İTÜ LYS MF-3 ve MF-4 puanlarında İTÜ’yü 1. sırada tercih edenler ilk 50′deyse aylık bin TL, dizüstü bilgisayar, İTÜARI Teknokent’te şirket açma ve Gölet ya da Gümüşsuyu yurtlarında ücretsiz barınma. 50 – 100 derecesi arasındakiler de aynı olanaklara sahip ancak aylık 750 TLburs.

Yaşlı Kullanıcılara Yönelik İlk Akıllı Cep Telefonu, Darülaceze’de Çok da Görkemli Olmayan Bir Törenle Tanıtıldı Akıllı cep telefonu piyasasına girmeye hazırlanan Şantel firması dün Darülaceze’de düzenlediği törenle ilk adımını attı ve yaşlı kullanıcılar için tasarladığı Şantel-DN60’ı piyasaya sürdü. Tanıtımı üstlenen Şantel - Şanlı Telefon, Telekomünikasyon, Tansiyon Aletleri ve Takma Damak A.Ş. Basın Sözcüsü Mehmet Akif Kaval, telefon hakkında şu bilgileri verdi: “60 yaşın üzerindeki kullanıcıların ihtiyacına yönelik hareket ederek telefonumuza sadece bir açma, bir de kapama tuşu koyduk. Tuşlar büyük... Her kullanıcımızın rahatça bulabileceği derecede gerçekten büyük. Bunun dışında yüksek yaşlı sesini sönümleme teknolojisine sahip Şantel-DN60, kullanıcı dostu deyiminin tam manasıyla hakkını veriyor...” Darülaceze’de kola, sarı gazoz ve kuru pasta eşliğinde verilen lansman partisinde sahneye çıkan Şantel’in deneyimli Basın Sözcüsü Mehmet Akif Kaval, barkovizyon gösterisi eşliğinde konuşmasına başlamadan önce uykuya dalan bazı huzurevi sakinlerinin uyandırılmasını rica etti. Sadece 60 yaş üzerindeki insanların rahatça sevdikleriyle konuşmaları için Şantel DN60’ı ürettiklerini söyleyen Kaval, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Hayırsız evlat menüsü” “Telefonumuz hiçbir dikkat dağılmasına mahal vermeyecek ölçüde sadeleştirildi. Örneğin, SMS atmak gibi bir özelliği yok. Büyük babalarımız, büyük annelerimiz sadece ekranın ortasındaki YES-NO tuşuna basarak diledikleri konuşmayı yapabilecekler. Kullanım kolaylığının yanında, ‘Ne zamandır aramayan çocuklar-torunlar’ menüsü sayesinde arama kaydına da yeni bir soluk getirdik. Zaman zaman ekrana gelecek ‘Erman en son geçen hafta aramıştı...hayırsız’, ‘Bahri aramayalı 12 gün oldu, anca karısını arasın o günde 7 sefer’ yazılarıyla değerli büyüklerimizle empati kuracağımızdan eminim. Gerçekten akıllı telefon dediğimizin de yapması gereken budur zaten...” “Yaşlılarımızın bağırmasından faydalandık” Yaptıkları araştırmalarda yaklaşık 3 km’ye kadar sesini duyurabilen yaşlıların tespit edildiğini sözlerine ekleyen Mehmet Akif Kaval, “Burdan yola çıkarak, telefonlarımız kısa mesafeli konuşmalarda (0-3 km) ahizeye ses vermiyor. Yaşlımız zaten kendisi bağırarak o esnada sesini duyur-

duğu için böylece karşıdaki kullanıcının da daha rahat edeceğini düşünüyoruz.” dedi. Ayrıca, telefon melodisi ve titreşim modunun da çok özel tasarlandığını belirten Kaval, “Telefonumuzun melodisi çok özel bir frekansta çıkıyor. sağlıklı insanlar bu sesi duymasa da, yaşlı insanlarımız telefon melodisini yine 3 km’lik bir alandan dahi duyabilir hale gelecekler” derken, titreşim modunun ise varis tedavisi için de kullanılabileceğini müjdeledi. Teknik özellikler Mehmet Akif Kaval’ın verdiği bu bilgiler huzurevi sakinlerinde büyük bir coşkuyla ve alkışlarla karşılanırken, dağıtılan broşürlerde Şantel-DN60’ın diğer teknik özellikleri ise şöyle sıralandı: Navigasyon Özelliği: Telefonla entegre olarak çalışan navigasyon özelliği sayesinde, “Kullanıcı yine yanlışlıkla alt kat daireye mi girdi? Parka gidip evin yolunu mu unuttu? Başına bir şey mi geldi” derdine son verilecek. Daha Fazla Güç, Daha Fazla Titreşim: Telefonunuz çalarken aynı zamanda varislerinize masaj yapan titreşim teknolojisi. “Asuman beni bi çaldır yavrum, sırtıma sırtıma çaldır” sözleri dilinizden düşmeyecek. Hem Telefon, Hem Doktor: Kendi kendinize prostat muayenesi için uzayabilir anten. Otomatik Vefat Bildirimi: 3 gün boyunca telefonda hiçbir işlem olmaması halinde belediyeye otomatik vefat bildirimi özelliğiyle gözünüz açık gitmeyecek. Çaldırılabilen Şarj Aleti: Şarj aletini nereye koyduğunu unutanlar için, cep telefonundan kolayca şarj aletini çaldırabilme teknolojisi. İleri Ses Tanıma: Şekerlemeleriniz bölünmesin! Horlama sesi tanıma fonksiyonuyla, siz uykuya geçtiğinizde otomatik olarak kendini sessize alan telefonunuz, uyandığınızdaki ilk geğirmeniz eşliğindeki “Bıırkk…Elhamdülillah…Midem ekşimiş” komutuyla yeniden sesli moda geri dönecek. Yapay Zeka Tanıma: Telefon konuşmalarında sizi dinliyormuş gibi yaparak sürekli “Haklısınız dedecim”, “Evet annanecim” cevaplarını veren torunlara yönelik, karşı tarafa titreşim gönderme özelliği. Potansiyel Gelin Adayı Tespiti: Facebook ve Foursquare entegrasyonuyla çevrede torununuza isteyebileceğiniz tüm öğretmen gelin adayları. Ömür Boyu Garanti: Garanti süreniz tamamen sizin elinizde. Dayanabildiğiniz kadar dayanın!

BULGARİSTANDA VATANDAŞLIK İŞLERİ Çocuklar için Bulgaristan Vatandaşlığı Bulgaristan Vatandaşı iseniz,18 yaşından küçük çocuklarının Bulgaristan vatandaşlığı almaları için gerekli belgeler: 1 - Eksiksiz doldurulmuş Bulgaristan vize başvuru formu 2 - Doğum Kâğıdı ve EGN (Bulgaristan Vatandaşlık Numarası) Doğum Kağıdı (Akt za rajdane) alabilmeniz için gerekli evraklar:

Türkiye’den kırmızı pasaport başvurusu - Bulgaristan kırmızı pasaport başvuru için öncelikle konsolosluk randevu telefonundan randevu almanız gerekmekte. - Eksiksiz doldurulmuş bir adet zaevlenie - Bulgaristan kırmızı pasaport için özel çekilmiş 4 adet biometrik fotoğraf. Bakınız: Biometrik Fotoğraf - Anne babanın Bulgaristan kırmızı pasaport ve Bulgaristan liçna kartlarının orjinali ve fotokopisi.

- Eşlerden birisinin veya varsa her ikisinin Liçna Kartının (Bulgar Kimliği) fotokopisi Bu evraklar Bulgaristan’da Bulgarcaya tercüme edilip Sofya Dış İşleri Bakanlığına gidecek ve orada onaylatılıp, Noterden tastiklenip Apostil olacak. Daha sonra Bulgaristan vatandaşı olan eşin kayıtlı olduğu yerden çocuğa Doğum Kâğıdı çıkacak, onunla Türkiye’den Pasaporta başvuru yapılabilecek. Bulgar Evlilik Cüzdanı Çıkartmak - Bulgaristan’dan alınmış Evlilik Cüzdanı (orjinali) grajdanski brak - Bulgar vatandaşı olan eşin Bulgaristan noterinden eşinin “açık adreste birlikte yadaşıklarını, bütün bakım ve masraflarının bulgar vatandaşı eş tarafından karşılanacağını taahüt eden“ tağahütname. - Türk Vatandaşı olan eş adına Bulgaristan’da herhangi bir bankada hesap açılması

Bulgaristan Konsolosluğu’ndan yapacağınız Bulgaristan kırmızı pasaport başvuruları esnasında ebeveylerin her ikisinin de çocuğun yanında bulunması gerekmektedir. Anne ve baba boşanmış ise; başvuruya sadece çocuğun velayeti bulunan ebeveyn gelebilir ancak bunun için velayet davasının mahkeme kararı ve diğer ebeveynin vekaleti Bulgaristan Konsolosluğu’na sunulmalıdır.

Bulgaristan’da Vatandaşlık İşleri

- Nüfus Kayıt Örneği (kaymakamlıktan apostilli) - Doğum Kayıt Örneği (kaymakamlıktan apostilli) - Evlilik Kayıt Örneği (kaymakamlıktan apostilli) - İsim Denklik Belgesi (Valilikten Apostilli Olacak)

TÜM EVRAKLAR ORİJİNAL VE FOTOKOPİ OLARAK

Kayıp Bulgar pasaportu yeni pasaport başvurusu

Bulgar kırmızı pasaport olmaması kaybolması ya da çalınması durumunda pasaport başvurusunda bulunamazsınız. Ancak PASAVAN seyahat belgesi alabilirsiniz (tek sayfalı bulgar pasaportu) 1-BULGAR PASAVANI: Bulgar pasaportunuzun çalındığına dair bölgenin karakolundan tutanak ve bu tutanağın Bulgarca tercümesi ile birlikte aşağıdaki ev-

2 DOSYA HALİNDE HAZIRLANACAKTIR. Not: Evlilikten dolayı oturum (D tipi vize) baş- raklarla birlikte başvuru yapabilirsiniz vuru tarihinden itibaren 1 ay sonra çıkmaktadır. 2-Bulgaristan kırmızı pasaport başvurusu için Bulgaristan Vatandaşlığını Geri Kazamak konsolosluk randevu telefonundan randevu alma1. Bulgaristan Adalet Bakanlığından Bulgaristan vanız gerekmektedir. tandaşı olmadığınıza dair yazı 3-Eksiksiz doldurulmuş bir adet bulgar pasa2. Bulgaristan’dan Doğum Kâğıdı (Akt za Rajdane) 3. Daha önce bağlı olduğunuz Belediyeden hangi portu başvuru formu - zaevlenie (zaevlenie’yi konAntlaşmaya göre göç ettiğinize dair yazı solosluktan sıraya girdikten sonra pasaportu gös4. İsim Denklik Belgesi (Apostilli olacak) 5. Bulgaristan’da herhangi bir Bankada adınıza he- termeniz durumunda size Bulgar konsolosluğu görevlileri tarafından 1 adet zaevlenie verilecektir) sap açılması 6. Bulgaristan’da devamlı oturacağınıza dair Bulgar 4-Bulgaristan doğum belgeniz (AKT ZARAJDANE) Noterinden tasdikli Deklaratsiya (Taahütname) 5-Bulgaristan kırmızı pasaport için 4 adet bio7. Bulgaristan’da yapılmış Kira Kontratı metrik fotoğraf. 8. Arkası beyaz fon 2 adet biyometrik fotoğraf Dernek’ten daha detaylı bilgi alabilirsiniz 9. Pasaport (geçerlilik süresi en az 1 yıl olacak)

Toplum

Murat ULUTÜRK

İnsanlık Geliştikçe, İnsanlığımızı Unuttuk Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı. Daha büyük evlerde, ama daha küçük ailelerle yaşıyoruz. Konforumuz arttı ama zamanımız daraldı. Diplomamız bol ama sağduyumuz az. Uzmanlıklar arttı ama sorunlar çoğaldı. İlaçlar çoğaldı, hastalıklar arttı. Çok para harcıyoruz ama az gülüyoruz. Akşam geç yatıyor, sabah yorgun kalkıyoruz. Az kitap okuyor, çok televizyon seyrediyoruz. Çok konuşuyor ama az gönül veriyor ve bol yalan söylüyoruz. Para kazanmayı öğrendik ama yuva kurmayı beceremedik. Aya kadar gidip dönmeyi biliyoruz ama komşumuza uğramak için karşı sokağa geçmiyoruz. Uzaya ulaştık ama kendi iç derinliklerimizden habersiziz. Havayı temizledik ama ruhları kirlettik. Atomu parçaladık, önyargımızı yıkamadık. Çok yazıyor ama az gelişiyoruz. Daha çok plan yapıyor ama daha az sonuç alıyoruz. Acele etmeyi öğrendik ama sabırlı olmayı asla. Gelirimiz arttı, karakterimiz zayıfladı. Tanıdıklar çoğaldı ama dostlar eksildi. Çabalar arttı ama mutluluklar azaldı. Daha mutlu olmak için somurtarak çalışıyoruz. Varlığımızı arttırdık ama değerlerimizi yitirdik. Ve Nihayet: hayata yıllar ekledik, yıllara hayat katamadık…

İslam Medeniyeti

İslâm dinini kabul etmiş milletlerin, bu dinin etkisi altında kalarak meydana getirdikleri medeniyet. Bu medeniyet, Müslümanlığı kabul etmiş milletlerin tarihinde ayrı ayrı incelenemeyeceği gibi başlı başına bir medeniyet olarak da incelenemez. Çünkü, bir islâm dini vardır, fakat bağımsız bir İslâm medeniyeti yoktur. Bu da İslâmlığın bir milletin dini olmaması, bütün insanlığa göğüs açan bir din olmasındandır. Bu sebeple İslâm medeniyeti demek, Arap – Türk – İran medeniyetleri demektir. Bilimde, şiirde, ebediyatta, mimarlıkta durum böyledir. Yalnız hukukta, İslâm medeniyeti, kendine has bir özellik taşır. Askerlik ve yönetim düzeninde ise, Türklerin etkisi çok büyüktür. İslâm medeniyetinin hukuk yönü, bu medeniyetin en önemli yönünü meydana getirir. Mutlak bir kardeşlik esasına dayanan İslâmlık, Müslümanlar arasındaki zümre farkını kaldırıyor; ahlâkî yönden yeni ve sağlam esaslar getiriyor; devlet düzenine yeni kurallar getiriyordu. İslâm medeniyeti içinde bulunan topluluklardaki her sanat ve yönetim şekli, bu medeniyetin içinde genelleşmiş ve toplu olarak İslâm medeniyetini ifade eder olmuştur. Bu arada çeşitli sanat kollarında ilerlemeler olmuş resim ve heykeltıraşlığın İslâmlıkta yasak olmasına ve hiç bir gelişme kazanamamasına karşılık, mimarlık alanında çok büyük ilerlemeler kazanılmıştır. İslâm medeniyeti, bilim alanında da, Türk, Arap ve Acem bilim adamlarının aracılığı ile büyük gelişmeler kazanmış, Ortaçağ boyunca Avrupa ve Asya ülkelerinde iz bırakan bilim adamlarının yetişmesine yol açmıştır.

Müslümanın Özellikleri

Müslüman feraset sahibidir, açıkgöz değil… Müslüman tebessüm edendir, yılışan değil… Müslüman yardım edendir, başa kakan değil… Müslüman sevdirendir, nefret ettiren değil… Müslüman tebliğ edendir, lâfazan değil… Müslüman vakar sahibidir, kibirli değil… Müslüman sabredendir, korkak değil… Müslüman affedendir, cezalandıran değil… Müslüman cömerttir, müsrif değil… Müslüman iktisat edendir, cimri değil… Müslüman tevazu sahibidir, haset eden değil… Müslüman mütevekkildir, tembel değil… Müslüman kendi nefsini hesaba çeker, başkasınınkini değil… Müslüman etrafının kandilidir, kendisinin değil…

Müslüman hizmete taliptir, ücrete değil…

Müslüman tefekkür edendir, kötü düşünen değil…

Müslüman inanandır, inkâr eden değil… Müslüman dua edendir, beddua eden değil… Müslüman taklit edilendir, taklit eden değil… Müslüman Allah’ın kuludur, başkasının değil.


6 Ta r i h

1912-2012 Balkan Savaşları’nın yüzüncü yıl Anısına Dün ve Günümüz Dün : Makedonya da Bulgar ve Rum çeteleri İstanbul Gazeteleri,Selanik bölgesinde Bulgar komitecileri’nin yakalandığını ve bunların gruplar halinde İstanbul hapishanelerine sevk edidiklerini yazarlar. Bunlar, Makedonya’da yaşayan Bulgarları Osmanlı idaresine karşı ayaklandırmaya teşebbüs etmekle suçlandırılar. Selanik’ten İstanbul’a vapurla 13 Bulgar komitecisi getirilmiştir. Bu komiteciler, Makedonya halkını Osmanlı idaresine karşı isyana teşvik etmekteydiler. ( TERCUMAN-I HAKİKAT : 15 Şubat 1881 ) 1 Şubat tarihli gazeteler de, 30 Bulgar eşkiyası’nın Selanik’ten İstanbul’a getirilmiş olduğunu yazarlar. Manastır’dan bildiriliyor : Pirlepe ile Ohri’de bir ihtilal komitesi kurmaktan sanık olarak Bulgar cemaati ileri gelenlerinden bazıları tevkif edilmişlerdir. ( LA TURQUİE : 26 Mayıs 1881 ) Rum ve Bulgar eşkiya’nın cirid attığı Selanik Vilayetinde hayat rahat değil. Rum ve Bulgar eşkiyanın cirid attığı ve Osmanlı jandarmasının bunlara karşı acz içinde bulunduğu Selanik Vilayeti’nde ve hatta Selanik şehri içinde hayat tehlikelerle doludur.. Ticaretle meşgul olanlar için dağda,ormanda işleri olanlar için bu tehlikeler çok daha büyüktür. İstanbul gazetelerinde bu yıl görülen şu haberler buna delildir: Selanik’te günün tek konusu çetelerdir ve her ev her an,bunların gelişini beklemektedir. Eşkiya tarafından dağa kaldırılan İngiliz madencisi Suter’i kurtarabilmek için,bunların istediği. 15 bin sterlin fidye gönderilmiştir. 16 Mayısta da Olimpus dağındaki çeteler,Selanikli üç tüccarın çiftliklerini işgal etmişlerdir. Bunlardan biri ( Couchi ) İngiliz, ikincisi ( Hristo Adamo ) Yunan ve üçüncüsü de bir Türktür. Eşkiya, birincisinden bin, ikinciden üç bin,Türkten de 1500 lira istemiştir. Fidye verilmediği takdirde çiftlikleri yakacaklarını bildirmişlerdir. Ayrıca Selanik şehri içinde Doktor. Perrera’yı da kaçırmaya teşebüs etmişler,fakat muvvak olamamışlardır. ( İSTANBUL gazetesi : 28 Mayıs 1881 ) Selanik’ten alınan bir habere göre, Katerin bölgesinde 80 kişilik bir Rum çetesi ile jandarma arasında çarpışma olmuştur. Jandarma iki kayıp vermiştir. Ravan çiftliği ormanından eşkiya kaçmaya muvvafak olmuştur. ( LA TURQUIE : ( 4 Ocak 1882 ) Selanik vilayetinde eşkiya cirit atmaktadır. Alasonya kazasında biri elli, diğeri 70 eşkiyadan kurulu iki çete bir türlü yakalanamamaktadır. Çeteler jandarma tarafından sıkıştırıldıkça yeni Yunan sınırını geçmekte ve kendilerini böylece emniyete almaktadır. Bulgaristan’a yakın Makedonya topraklarında da durum aynıdır. ( LEVAND HERALD : 18 Kasım 1882 ) Devamı Gelecek Sayıda

İstanbul’da Bulgar Okulu İstiyor

Bulgaristan, İstanbul’daki Bulgar Ortodoks Eksarhlığı Vakfı yönetimini devlet nişanıyla ödüllendirdi. Vakıf Başkanı Vasil Liaze ve Bulgar Cemaat üyelerinden Dimitır Atanasov’a, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev tarafından Sv.Sv. Kiril i Metodiy devlet nişanı verildi. Bulgar Cemaati Başkan Yardımcısı Lüben Çalmov ve Vakıf Saymanı Milko Peçatikov’a ise, Dışişleri Bakanlığı’nın en büyük devlet nişanı Altın Defne Yaprağı verildi. Bulgar kültürürü ve manevi değerlerinin muhafazası için gösterdikleri çabadan dolayı kendilerine teşekkür eden Plevneliev, yönetime ilerideki projelerinde başarılar diledi. Türkiye’nin iade ettiği 7 Bulgar mülkünün tasarrufu konusunda farklı fikirler ortaya atılırken, Liaze İstanbul’da Bulgar okulunun açılmasını istedi. İstanbul’da Bulgar devletine ait mülklerde okul için bazı uygun yerlerin olduğunu belirten Mladenov, megapoliste sadece okul değil, aynı zamanda aktif bir Bulgar kültür merkezinin faaliyette olmasını temenni etti. Bu konuda başbakanla görüşeceğini ifade eden bakan, Bulgarların Türkiye’de burslu olarak okuyabilme imkanı da araştırıldığını duyurdu. Vasil Liaze ise okulun daha verimli olması için Bulgaristan göçmeni Türklere de yönelik olması fikri üzerinde durdu. Liaze “Çocuklarımızın hem Türkçe hem de Bulgarca eğitim görmesini çok istiyoruz. Bunun yanında İngilizce de okunması şart. Sadece Bulgarca olursa o zaman çok az çocuk olacak” diye konuştu. Bulgar Ekzarhlığı’na iade edilen 7 mülkle alakalı konuşan Mladenov, Bulgar Cemaati adına 53 mülkün kayıt edildiğini, iade konusunda şu ana kadar 11 dilekçe verildiğini belirtti. Mülk iadesinin karşılıklı olup olmaması yönünde sorulan soruya Mladenov, iadenin uluslarası bir konuma sahip olmadığını, vakfın da bir Türk tüzel kişi olarak faaliyet gösterdiğini belirterek “ Mülklerin iadesi Türk kanunlarındaki değişiklikle mümkün olmuştur. “ diye kaydetti. Bulgar Ekzarhlığı temsilcileriyle yapılan görüşmede İstanbul’daki Bulgarların sorunlarını ele aldıklarını belirten dışişleri bakanı, azınlıkta bir grubun ne Türk, ne de Bulgar sosyal sistemlerinden yararlanamadıklarını söyledi. Problemlerin kısa zamanda çözülmesini ümit ettiğini aktaran Mladenov, İstanbul Demir Kilise’nin onarımının devam ettiğini aktardı. DemirkiliseninrestorasyonunuTürkiyeüstleniyor Bulgar Dini Cemaati temsilcileri, Sveti Stefan Kilisesi’nin restorasyonunu tamamen Türkiye’nin üstlendiğini açıkladı. Tüm onarımın 2 milyon dolara mal olması beklenirken, mas-

rafların yüzde 60’ının İstanbul Valiliği, yüzde 40’ının da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanması planlanıyor. Bulgarların Türk devleti ile hiçbir sorununun olmadığını aktaran Liaze, “10 yıldır vakıf başkanıyım ve bu dönem zarfında Türk hükümeti bize hep destek çıkmıştır. Buradaki Türkler olduğu gibi Türkiye’deki Bulgarlar da iki ülke arasında bir köprü teşkil etmektedir. Ne kadar az olsak da biz Bulgarları temsil etmekteyiz. Türk vatandaşı olmaktan ve Türkiye’de yaşamaktan çok memnunuz. İstanbul, Hristiyan ve İslam dinlerinin buluştuğu bir noktadır. İnşallah ilişkilerimiz daha da ileriye gidecek. Mallar ve mülkler o kadar önemli değil. Önemli olan insanlar ve birbirimiize olan itimadımız. Türkiye AB’ye üye olursa fiziki hudutlar da kalkar.” sözlerine yer verdi. Bir asırı aşkın zamandır İstanbul’¬da olan Bulgar cemaatinin bugünkü nüfusunun 600 olduğu aktarılıyor. Sveti Stefan Demir Kilisesi İstanbul’un Haliç kıyısında bulunan Sveti Stefan Demir Kilisesi, 9 Ekim 1849 yılında Slav dilinde bir ayinle açıldı. Bulgarların, Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilinde ilk defa ayrı bir dini cemaat olarak tanındığı 28 Şubat 1870 tarihli ferman ilk olarak burada okundu. 1898 yılında yanan ahşap kilisenin yerine, bugün hala ayakta olan Demir Kilise inşa edildi. Viyana’da yapılan ve toplam 500 ton ağırlığında demir dökülmüş ve sonradan parçalar halinde İstanbul’da birleştirilmiştir. Dökülmüş olan parçalar, Viyana’dan Tuna ve Boğazlar yoluyla gemilerle getirilmiş. Kilise 8 Eylül 1898 günü ibadete açılmıştır. Zamanında, tüm dünyada sadece 2 adet olan demir kiliselerden diğeri zamanla yok olunca Sveti Stefan dünyadaki tek demir kilise olarak varlığını sürdürmektedir. 3 kubbeli ve haç şeklinde olan kilise, dış süslemelerinin zenginliği ile de dikkatleri üzerine çekiyor.

0899 - 14 85 91 - Ramis 0899 - 14 82 05 - Naim 0899 - 52 91 92 - Samir

Bulgaristan Türklerinin Sesi Hikmet EFENDİEV

VATANA AKIN VAR-2

Sonra bu işin başında TÜRK EVİNE SIĞINMIŞ, SOFRAMIZDA YEMEK YEMİŞ OLAN Vasil Levski vardı. Osmanlıya başkaldıran komita yerli Türklere saygılıydı. Bulgar Ulusal Demokratik Devrim Programı’nda özgür Bulgaristan’ında Hıristiyan veya Müslüman, Bulgar, Türk, Sırp, Rum, Ermeni veya Yahudi olduklarına bakılmaksızın, bütün dini ve etnik topluluklara eşit haklar ve adalet sağlayacak bir siyasi sistemin kurulmasını; gelecekte kurulacak özgür Bulgaristan’da “temiz ve kutsal” bir cumhuriyetin hakim olmasını istiyordu. Ne yazık ki, tarihin zarı Şipka tepesinde ters düştü. Şairlerimiz bu kuyuda su olmadığı zamanında gördü: Yıllar hey gidi yıllar Yarının dünleri hey Gelip geçen yarınlar Dünlerin külleri Hey Öte yandan, Rus etkisine düşen G.S. Rakovski İstanbul’da okumuş, yıllar boyu Türk evlerinde, dergâhlarda kalmıştı. Hr. Botev’in çetesinde İsperih’ten (Kemaller) bir Türk vardı. Ortak bir dava olan Ulusal Demokratik Devrimde bizim de tuzumuz vardı ve bu gerçek göz ardı edilmemeliydi. Türkleri düşman bilenler arasında en öne çıkan, Odesa’ dan sivri kalemle dönen İvan Vazov, Şipka tepesinde Türklere atılan en büyük taşları aramaya koyuldu. Yazıp çizen Bulgarlar “Vatan”a “Oteçestvo” yani “Papazın yurdu” dediler. MüslümanTürkleriçinİslamdinini “Papazınyurdu”nda yaşatmak da başlı başına bir problemdi. Ne yazık ki, insanoğlu elindekinin değerini, onu kaybedince en iyi anlıyor. Düvel elden gidince gözlerde merhamet arayışı belirdi. Sağdan sola yazılmış kalın kitaplardan, daha önce okunmamış yazılarda, gezenlerin anlattıklarında Ata Vatan ile Ana Vatan’ın hem ayrı hem bir bütün olduğuna ışık geldi. Bu gerçek nice göçler, ayrılık ve gözyaşı gördü. 130 yıldan beri bocalaya bocalaya biçimlenen Vatan bilincimizle birlikte Bulgaristan Türkünün uygar kimlik imajı da oluştu. Bu Osmanlı kimliğinden tamamen farklıydı. Gücünü, Anayasa’daki medeni haklardan alıyordu. Vatan dili Bulgarca ve aile dili Türkçe olmak üzere, iki dilli temele oturmuştu. Kullandığımız dilde gelişen kültürümüz, kimliğimizin özüydü. Ana dilimizin, öz kimliğimizin, kendi kültürümüzün geliştiği mekân Vatanımızdı. Bulgaristan Türkünün Bulgaristan’ı Vatan olarak kabullenmesi zor oldu. Ruhlar sancılandı. Göz devam etti. Bugün bile problemler tamamen aşılmış değildir. Şair EŞREF RODOPLU kaderindeki ikilimi şöyle dile getirdi: Bir sınır yüzüme kapandı Bir sınır açıldı Ben ise hep orada Ata vatandan, ana vatana Uzak yollara taşındı beden G ö n ü l k o p m u y o r, h e p y u v a d a İçimizde iki dünya doğdu. Umutlar bekleyişe geçti. Türkiye’yi seçenler sıla özlemiyle yanarken, Bulgaristan’da rejim tarafından baskı altına alınıp sıkıştıranlar sınır kapısı açılsın da Türkiye’ye gidelim haberini bekledi, ümitlendi, yol gözledi. “ g ö ç , g ö ç , g ö ç … göçsek mi, göçmesek mi bu yazgıyı hangi taşın altına saklasak suda mı yıkasak, ateşte mi yaksak? Göç öyle bir illette dönüştü ki, kız isteyene “gidici misin?” diye soruldu. Bizi bir asır kahreden aslında yol kesen kör bir hudut çizgisiydi. Konuyu şair MÜMÜN BEKİR işledi: Dünyanın yeni haritasını çizecektim hani Elimde olmadan vazgeçtim bu işten Ama gün gelecek, güneşin doğması gibi gerçek Dünyanın haritası mutlaka çizilecek… Şairimiz, zifiri karanlık döneminde, devlet hudutlarının, askeri ve iktisadi blok sistemlerinin yıkılmasını, kaldırılmasını arzuladı. HUDUTSUZ VATAN istedi. İnsanları, yakın akrabaları, dostları, kardeşleri birbirinden ayıran her şeye isyan etti. Bu fikrin derin felsefi muhtevasında insanoğlunun en derin, en kutsal özlemi, halkların hudutsuz ortak dünyası - Vatan Dünya – özlemi vardı. KOYU KARANLIKTA DOĞAN BU ÖZLEM Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının yakın tarihlerinde geçirdikleri büyük sıkıntılara açık ve sert tepkiydi. Giden gelemiyordu. Göçler ejderha gibiydi. Kardeşi kardeşe, ana babayı evlatlarına düşman ediyordu. O zaman şairimiz SÜLEYMAN YUSUF ADALI “Bir gün döneceksin” dedi. Bunu daha önce hiç kimse söyleyememişti. Elbet bir gün döneceksin Benim de yüzüm gülecek Neşeli olacak türkülerim, Ve ç e v r e s i n d e s e v d i k l e r i m . Sabrım tükenmiştir artık bil. Sensizliğin kafasını ezeceğim Ve gidip atacağım çöpe. Yuvasını bozacağım tüm hasretlerin, Ay r ı l ı k l a r ı k u r ş u n l a y a c a ğ ı m , Ya da çekeceğim ipe… Devamı Gelecek Sayıda


Bulgaristan Türklerinin Sesi 7

Mehmet Akif’ i n Kuran Meali Yayınlandı

“İstiklal Şairi” Mehmet Akif Ersoy’un “Yakın” diye vasiyet ettiği Kur’an-ı Kerim meali yayımlandı Güncelleme:06 Eylül 2012 03:47 Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMÜ) Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Recep Şentürk, 25 yıldır sakladığı ‘’İstiklal Şairi’’ Mehmet Akif’in çalışması olduğu belirtilen Kur’an-ı Kerim mealinin yaklaşık 3’te 1’lik bölümünü yayımladı. Mahya Yayınevi’nden çıkan Mehmet Akif’in olduğu belirtilen Kur’an-ı Kerim mealinin tanıtım toplantısı, FSMÜ Medeniyetler İttifakı Konferans Salonu’nda yapıldı. Toplantıya HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürü Mustafa Ekici ile çok sayıda akademisyen katıldı. Reklam Kitabı yayımlayan Prof. Dr. Recep Şentürk, toplantıda yaptığı konuşmada, Mehmet Akif’in yakıldığı, kaybolduğu düşünülen Kur’an-ı Kerim mealinin 3’te birlik kısmını yayımlamanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi. Şentürk, bugünün Türk kültür tarihi için çok önemli bir gün olduğunu anlatarak, ‘’Bu mealin tarihini, Türk kültürünün bir özeti gibi okumak mümkündür. Mealin çok trajik, acılarla, endişelerle, korkularla dolu bir tarihi var ve biz bu tarihi inşallah burada kısmen de olsa mutlu bir sona getirmeye çalışacağız. Yakıldığı, yok olduğu düşünülen ve kendisinden ümit kesilen bir hazine bugün gün ışığına çıkıyor. Tarih tashih edilecek ve yeniden yazılacak. Bizler de bunun şahidi olmaktayız. Meal tamamen kaybolma-

mıştır. 3’te birlik kısmı elimizdedir. Bundan sonra da kaybolmayacaktır. Yaklaşık çeyrek asırdır ağırlığını taşıdığım bir yükü, milletime tevdi etmiş oluyorum. Bu yükten kurtuluyorum’’ diye konuştu. Taşıdığı emaneti endişeler ve korkularla muhafaza etmeye çalıştığını aktaran Şentürk, şöyle devam etti: ‘’Akif’in endişelerini, belki onun kadar olmasa bile, kısmen ben de yaşadım. Arkadaşlarım, benim bu konuda neden bu kadar ketum olduğumu soruyorlar. Çünkü ben bunu Akif’in emaneti olarak, diğer taraftan da milletin emaneti olarak değerlendirdim ve Akif’in vasiyetine aykırı olacak herhangi bir durumun olmaması için elimden gelen gayreti göstermeye çalıştım. Ancak inşallah Akif’i endişeye sevk eden o şartlar artık ortadan kalkmıştır.’’ Mehmet Akif’in yakın arkadaşı Yozgatlı İhsan Efendi’nin öğrencisi Mustafa Runyun’un vefatında, oğlu Ali Yahya’yı 1988 yılında Erenköy’deki evinde ziyaret ettiğini ve kütüphanede teksir kağıtlarına daktilo ile yazılmış sayfaların yer aldığı dosyayı gördüğünü kaydeden Şentürk, ‘’Bunların ne olduğunu Ali Yahya beye sordum. Ali Yahya bey bana bunun Akif’in Kur’an tercümesi olduğunu söyledi. Bu dosyayı isteyip örneğini aldım. Yıllar boyunca bu metni çeşitli endişelerle hiç kimseyle paylaşmadan muhafaza ettim. Ancak bir vesileyle bu sırrımı paylaştığım Asım Cüneyd Köksal kardeşimin teşvik ve ısrarı yayımlama konusunu gündemimize almamıza neden oldu. Başta Hayreddin Karaman ve Raşit Küçük hocalarımız olmak üzere istişare yaptığımız alimler, hac ve umre esnasında yaptığımız istihareler neticesinde, benim için gerçekten zor olan yayınlama kararı kesinleşmiş oldu’’ dedi. Mehmet Akif konusundaki çalışmalarıyla tanınan yazar Dücane Cündioğlu ile Ertuğrul Düzdağ’ın da görüşlerine başvurduklarını ve mealin Mehmet Akif tarafından hazırlandığına kanaat getirdiklerini dile getiren Şentürk, ‘’Bu tercüme kendi kendinin şahidi.AncakAkif tarafından yapılabilecek bir tercümedir’’ diye konuştu.

BULTÜRK ÜYELERİNE BEDAVA DANIŞMANLIK HİZMETLERİ - Bulgaristanda avukat ve her türlü hukuk işleri, tecrubeli ve türkçe bilen avukatlardan – ticari, problemli borç, yol kazası, girme yasağı, trafik ve gümrük cezaları. - Bulgaristanın 15 şehrinde bulunan 50ye yakın universitesinde eğitim görmek isteyenlere danışmanlık ve aracılık işlemleri sunulur. - Yurtdışı cenaze nakli - Türkiyede vefaat eden Bulgaristan vatandaşının veya Bulgaristanda vefaat eden Türk vatandaşının memleketine nakli için gerekli belgelerin hazırlanması ve cenazenin yurtdışına taşınması için gerkli aracın sağlanması. - Bulgaristanda şirket ve temsilcilik kaydı ve yasallaştırma. Ofis, mağaza, depo kiralama ve yasallaştırma ve tam teçhizat donatma, tam kapsamlı muhasebe hizmetleri. - Ticarette dolandırıcılık şüphesi olan olaylarda özel yardım - gizli bilgi toplama, şahıs ve şirket inceleme.

- Bulgaristanda fuarlara, kongrelere ve seminerlere katılım aracılığı, konferanslara kayıt. Konaklama, güvenlik, tercuman, rehber ve ulaşım sağlanması. - Bulgaristanda çalısma izni ve oturma izni başvurularında danışmanlık ve aracılık. - Bulgaristanda profesyonel silahli ve silahsız koruma, zırhlı araç, korumalı para ve kıymetli eşya taşıma.

DAHA AYRINTILI BİLGİ İÇİN BULTÜRK GENEL MERKEZİ Adres: Yıldırım Mah.Şehit Kamil Balkan cad.No.114/ABayrampaşa _ İstanbul 0212 511 63 47 Telefon 0212 526-51-98 Belgegeçer

Bedava

Danışmanlık Hizmetleri

Saat 14.00 - 17.00 arası Her Ayın 2. Pazarı

Kızıl Ajan İstanbul Gecelerinde Kızıl Ajan Anna Chapman, İstanbul Gecelerine Hızlı Girdi… “Kızıl Ajan” lakaplı eski Rus casus Anna Chapman, önceki gün g e l d i ğ i İ s t a n b u l ’d a a y a ğ ı n ı n t o zuyla gece eğlencelerinin tadını çı-

karttı. Cahide’de yemek yiyen Chapman, 100 TL. taktığı dansözle dans etti, eline kına yaktı, elindeki Türk Bayrağı ile Zafer Bayramı’nı kutladı. Dosso Dossi Fashion Show’un kurucusu Hikmet Eraslan’ın konuğu olarak İstanbul’a gelen “Kızıl Ajan” Anna Chapman, Cahide Harikalar Diyarı’ndaki şovlarla İstanbul gecelerine hızlı bir giriş yaptı. Beraberindeki Hikmet Eraslan ile birlikte önceki akşam Cahide’ye gelen Chapman, mekandan çok etkilendiğini söyledi. A k ş a m ye m e ğ i n e g e l e n e k s e l T ü r k mezeleriyle başlayan Chapman, yaprak dolmasını çok sevdiğini belirtti. Cahide’nin şov ekibinin de yakından ilgilendiği Chapman, yanına gelen ve kendisini dansa kaldıran dansöze 100 TL. taktı. Mekanda bulunan ve kına gecesi eğlencesi düzenleyen gelin adaylarının da ilgi gösterdiği Chapman, eline kına yaktı. Gece yarısından sonra dağıtılan Türk bayraklarından birini eline alan Kızıl Ajans, herkesle birlikte 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına da katıldı. Mekanda şov yapan Drag Queen’lerle de bol bol hatıra fotoğrafı çektiren Chapman, 02.00’de ayrıldı. Birkaç gün daha İstanbul’da kalacağını belirten Chapman, İstanbul’u keşfe çıkacağını söyledi.

Muayene faturası tek tık ile ulaşım

Muayene faturası tek tık ile öğrenilecek Vatandaş bundan sonra hangi özel hastane için ne kadar ilave ücret ödeyeceğini hastaneye gitmeden öğrenebilecek. Hastane ve doktor bilgilerine anında ulaşmayı sağlayan internet sitesi ay son u n d a a ç ı l a c a k . S i t e s a ye s i n d e va t a n daş hangi hastaneye ne kadar ilave ücr e t ö d e ye c e ğ i n i a n ı n d a ö ğ r e n e b i l e c e k . Sağlıkta‘tek tık’ dönemi başlıyor. Vat a n d a ş b u n d a n s o n r a h a n g i ö z e l h a stane için ne kadar ilave ücret ödeyeceğini hastaneye gitmeden öğrenebilecek. Star’ın haberine göre, internet sitesi ay sonunda hizmete geçecek. Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Faruk Çelik, vatandaşların sağlık hizmetlerine anında ulaşabilmesini ve hangi hizmete ne kadar fark ücreti ödendiğinin bilinmesini hedeflediklerini belirtti. ‘HASTANENİ SEÇ, DOKTORUNA ULAŞ’ ‘Hastaneni seç, doktoruna ulaş’ sloganıyla hazırlanan internet sayfasına şifresiz olarak girebileceğini işaret eden Çelik “İnternet sayfasına giren vatandaşlar, özel sağlık hizmet sunucularında verilen sağlık hizmetlerine SGK’nın ödediği miktarı görebilecek. Vatandaşlar, özel hastanelerde en fazla ne kadar ilave ücret ödeyeceklerini de anında öğrenecek. Ayrıca özel hastanelerin hangi hizmetleri verdiği, doktorların meslek bilgileri, işlemlerin sayısal bilgilerine ve çalışma saatlerine ilişkin veriler de yer alacak” dedi. CEP TELEFONLARI İÇİN DE HAZIRLANIYOR

KİRKOVONUN BENKOVSKİ İLÇESİNDEN KURAN KURSUNDAN GÖRÜNTÜLER

Projenin ikinci aşamasında, internet sitesine erişimi artırmak amacıyla android işletim sistemiyle çalışan kioskların ve tabletlerin özel hastanelere konulacağına işaret eden Bakan Çelik, bilgilere cep telefonlarından da ulaşılabilmesi için çalışmalar yapıldığını kaydetti. İnternet sayfasında yer alan ‘hastane arama’ butonuna basıldığında, SGK’nın 81 ilde anlaşmalı olduğu tüm hastanelerin ve dal merkezlerinin bilgilerine ulaşılabilecek.

Farklı Bakış

Müjgan DENİZ

Türk Doktor ve Bilim Adamlarının Kaderleri !!! Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, obezite ve şeker hastalığına sebep olan geni buldu. Goethe Üniversitesi cerrahlarından Prof. Dr. Tayfun Aybek, kalp krizini önceden haber veren “çip” geliştirdi. Gaziantep Üniversitesi Plastik Cerrahi Başkanı Doç. Mehmet Mutaf’ın dudak yarığı konusunda geliştirdiği ameliyat tekniği, Fransa’da “en başarılı teknik” kabul edildi. Finlandiya Kuopio Üniversitesi Biyokimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu, böbrek taşlarına “nanobakteri” adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığını kanıtladı. Arkansas Üniversitesi Çocuk Elektrofizyolojisi Bölümü Başkanı Doç. Volkan Tuzcu, çocukların kalp ritim bozuklukluğunu ışın kullanmadan tedavi eden yöntem geliştirdi. Amerikan Nature Dergisi, Türk Doktor Murat Digiçaylıoğlu’nun “beyin kanamasından sonra hücrelerin ölmesini önleyen buluşu”nu duyurdu. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde araştırmalarını sürdüren Dr. Hande Özdinler, bugüne kadar işlevi bilinmeyen Prion isimli proteinin beyin hücrelerinin yenilenmesi açısından önemini ortaya koydu. Houston Methodist Hastanesi Sindirim Hastalıkları Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Atilla Ertan, “ABD’nin en seçkin 10 hekimi” arasına girdi. İstanbul 70′inci Yıl Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim Araştırma Hastanesi cerrahlarından Dr. Cengiz Türkmen, ameliyat sonrasında kırılmayı ve ağrıyı önleyen “omurlararası sabitleyici” geliştirdi. Memphis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semahat Demir, ABD’de Bilim-Sağlık Ödülü’ne layık görüldü. Cornell Üniversitesi Kısırlık Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutluk Oktay, kadınların menopozdan sonra da çocuk sahibi olabilmesini sağlayan bir yöntem geliştirdi. Columbia Üniversitesi Kardiyoloji Direktörü Prof. Dr. Mehmet Öz’ün yazdığı “You: The Owners Manuel” isimli kitap, ABD’de piyasaya çıktığı gün Harry Potter ve Da Vi n c i Ş i f r e s i ’ n i g e r i d e b ı rakarak, 350 bin adet sattı.


8

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bayrampaşa Belediyesi Batı Trakya’da Bir İftar Yemeğinde Başkanımız çıkış harçlarını bile düşünmüştü ve onları da herkese verdiler. Tekirdağ civarlarında bir arkadaşı daha aldık yoldan aldık. İpsala sınır kapısına geldik ve burada Atilla Aydıner bizzat kendisi otobüsten inerek gümrük işlerini halletti. Bşk.Yrd.Ahmet bey de otobüse gelerek herhangi bir ihtiyaç varmı dıye sordu. Gümrük işlemlerinin tamamlanmasından sonra sınırı geçerek Yunanistan’a girdik. Aynı zamanda otobüse bizlere rehberlik yapmak üzere Batı Trakyalı bir arkadaş da geldi. Adı Özcandı. Rehberimiz Özcan Bey Batı Trakya ile ilgili bize bilgi vermeyebaşladı.BatıTrakya’nın Dedeağaç,Gümülcine ve Kavala olmak üzere 3 bölgeden oluştuğunu belirtti. 1913 yılında bu topraklarda bağımsız Batı Trakya Türk Cumhuriyeti kurulduğunu, bugün Bulgaristan sınırları içinde yer alan Kırcaali ve Paşmaklının da Batı Trakya Türk Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunduğunuaçıkladı. Birinci köy yol üzerinde solda göründü. Ferecik-feres kasabası. Balkan Savaşı sırasında yani 1912 yılında Bulgarlar Ferecik kasabasını işgal etmişler ve ahaliye inanılmaz zülümler yapmışlar. Kasabadan kaçamayan ve yakalanan tüm erkekleri toplayıp toplu halde yakmışlar. Bulgarlardan korkan ahali de bölgeyi terk etmiştir. Zaten Bulgarların gözü hep batı trakyada olmuş ve bu toprakları Büyük Bulgar devleti sınırları içinde görmüşlerdir. Halbuki bu yıllarda BatıTrakyadaki nüfusun yüzde doksana varan kısmı Türk ve Müslüman nüfustan oluşmaktaydı. Bu nedenle Batı Trakya Cumhuriyeti kurulabildi. Batı Trakyadaki Bulgar mezalimini anlayabilmek için ünlü yazarlarımızdan Ömer Seyfettin’in Beyaz Lale uzun hikayesini okumak lazım. Yazar bu soykırım yıllarını anlatmaktadır. Zaten Balkan savaşı sırasında 600 000den fazla so kırıma uğrayan insanımız vardır. Yolumuza devam ediyoruz ve Dedeağaç’a ulaşıyoruz. Dedeağaç’tan sonra Türk yerleşimi başlıyorlar.Yunanistan kendi yunan asıllılara buralarda yaşadıklarından dolayı ödenek veriyormuş. Teşvik ediyorlar böylece kendi milletini. Müthiş bir ayrımcılık var ve bu uzun süre devlet politikası olmuş. Zaten bu şekilde Batı Trakya Türkleri bölgeden kovularak azınlık durumuna getirilmiş. Batı Trakya Türklerinin çoğu çiftçilikle geçiniyor. AB’den gelen teşvikler ve fonlardan sadece yunanlılar yararlanabiliyor. Anlatıyor; Bir arkadaşım

var ve ceviz ekmek için tüm evrak ve hazırlıklarını yaparak AB imkanlarından yararlanmak için başvuruda bulundu. Ancak AB sorumluları aynen şunu söylemişler. Yaptığın iş güzel amma ismin yanlış bu isimle bu yardımı sana veremeyiz… İşte medeni Avrupanın gerçek yüzü de budur. Bütün dünyanın AB’nin gerçek yüzünü görmesini istiyoruz. Dedeğaç’ı geçiyoruz yolumuza sahilden devam ediyoruz. Yollar iki şerit gidiş – geliş. Yol boyunca Zeytin ve pamuk tarlaları var. Ormanlarda ise genellikle çam ağaçları ile kaplı. Kavala’ya geldik ve hemen otobüsten iner inmez bir caminin kiliseye çevrilmiş olduğu gözümüze çarptı. Yunanistan’ın bir çok şehrinde olduğu gibi. Osmanlı döneminde Atina’da onlarca cami olmasına rağmen bugün bir tanesi bile bırakılmamış. Zaten Avrupa’da camisi olmayan tek başkent. Bundan Yunanlıların Türklere karşı nasıl bir kin beslediklerini anlayabilirsiniz. Caminin

minaresi saat kulesi yapılmış açık bir şekilde belli oluyor. Önünde hep birlikte bir fotoğraf çektiriyoruz, tarih sayfalarına not düşelim diye.

Mahmutpaşanın heykeli var biraz üstte hemen altta da annesinin mezarı. Mahmut paşa elinde kılıçla at üzerinde. Yunanlılar bir Türk paşasının heykelini neden diktiklerini düşünerek gururlanmaya başlayacağımız sırada, rehber bu Mahmut paşa var ya bunun heykelini yapmalarının sebebi Osmanlıya karşı geldiğinden dolayıdır. Bunun da ötesinde Türk vakıflarını Mısır devletine bağışlamasıdır, kısaca haindir ondan onun heykelini yapmışlardır dedi. Zaten olayda bir bit yeniği olduğu da besbelliydi. Buradaki bir kilisenin önünde üzerinde haç olan bir çeşme var. Kafiledeki arkadaşlar çeşmede abdest almaya başladılar. Bu sırada bir yunanlı geldi ve siz burada abdest alamazsınız diye bağırmaya başladı. Bizde bu çeşme burada insanların kullanması için değil mi, ne olmuş abdest alındıysa, dedik. Sinirli bir şekilde uzaklaştı. Bu örnek de bize Yunanlıların Türklere ve Müslümanlara karşı ne kadar nefret ve kin dolu olduklarını bize göstermesi için yeterliydi. Tam kiliseden çıkarken bir papaz ile karşılaştık Belediye Başkanımız da İngilizce papazla konuşmaya çalıştı. Papaz bize nerelisiniz diye sordu. Biz Türkiye’den İstanbul’dan geliyoruz dedik Bunun üze-

rine papaz İstanbul değil Konstantinopol dedi. Burada gördüm ki yunanlılar çok küçük insanlar. Günümüzde bunu söylemenin anlamı nedir? Kime ne faydası olur amma yapacak bir şey yok. Bunlar ön yargılıdırlar. Burada zaten devlet bazında ayrımcılık devam ediyor diyor rehberimiz. Devlet okullarında Türkler okuyamıyorlar. Ayrıca devlet memuru olmaları imkansız. Belediye Başkanlığını kazanıyoruz amma belediye çalışanlarını değiştiremiyoruz, hatta imkansız diyor. Belediyede çalışan Türklerin tamamı 180 kişi. Ancak bunlardan kadrolu çalışan sadece 10 Türk var. Diğerlerinin tamamı sözleşmelidir. İşçi aramak burada işe göre olmuyor, tam tersi iş işçiye göre aranıyor. İşe de genellikle Yunan asıllılar alınıyor. Bölgede yunanca eğim seviyesi de çok düşük. Göç edenlerin arazilerini de acımasızca devletleştiriliyorlar ve yunanlılara veriyorlar. Balkan Türkleri hep bedel ödüyor. İnsanlarımızın kadere boyun eğmekten başka yapacakları hiçbir şeyleri de yok. Tek güvenceleri Türkiye. İki devlet arasında yapılan antlaşmalarda Türkiye çok dikkatli olmalıdır. Çünkü Tüm Bakan insanının alıştırıldığı tek şey var o da bedel ödemek. Sanayi bölgesinden geçiyoruz ve rehberimiz anlatmaya devam ediyor. Bu sanayi bölgesinde 100 civarında fabrika vardı şimdi 5 fabrika kaldı, diğerleri Bulgaristan’ataşındı.ÇünküBulgaristandavergilerdaha az.Amma buna rağmen buralardan Türkler gelip yer almak istiyorlar, fakat vermiyorlar. Özellikle de Türklere. Gümülcine’den geçiyoruz. Ufukta göklere uzanmış Karlık dağını seyrediyoruz. Öğreniyoruz ki, Karlık tepesi bölgenin en yüksek tepesidir. Dağda Bizans döneminden kalma bir kilise var ve Moldavva’dan getirilen Gagavuz çocuklarını eğitmek ve devşirmek için kullanılan bir mekan olduğunu anlatıyor rehberimiz. Yunanlılar öz be öz Türk olan Gagavuz gençlerine bizim tarihimiz bir, biz aynı atanın çocuklarıyız diye anlatıyorlarmış. Halbuki Gagavuz yerindeki tüm ahali Türk kökenli olduğunu bilir. Ancak Bizim Moldavya Gagavuz yeri ziyaretlerinden edindiğimiz bilgi Türkiye’nin yeterli gayreti sarf etmediği yönünde. Ümit ederiz ki anavatanımız Gagavuz gençlerine de sahip çıkacaktır. Batı Trakya’da 150 bin Türk var. Bu sayının içine Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayanlar da giriyor. İşkeçe –Rodop dağlarında eteklerinde yaşayanlar

Gerçekler

Rafet ULUTÜRK

daha da kötü durumdalar. Çünkü onların tarlaları da yok Dilenerek 250 ve bundan dolayı çoğu ya Avrupa’da yada Türkiye’de kendilerini idame ettirmek ve çocuklarını doyurabilmeÜcretsiz Hastane leri için çalışıyorlar. Türkiye’ye gelenlerin büyük bir çoğunluğu da zaten geri dönmüyor. Bu Batı Trakya Türk Dilenerek 250 ücretsiz hastane kurdu Müslüman nüfusunun sürekli erimesine neden oluyor. Çalışmayı ve üretmeyi kutsallaştıran modern toplumun en büyük Yunanistan’da azınlık haklarından yararlanmak istersenKarasuveMeriçarasındayaşamangerekir. Bubölge- antitezi dilencilerdir. Bu nedenle gazetelerde sıkça gördüğümüz “Dilenenin dışında olduğun zaman haklardan yararlanamazsın.

İşte burası “medeni” Avrupa ülkesidir. rek servet yaptı” başlıklı haberler bizi sinirlendirir. Dilencileri gurursuzGiriyoruz Kozluka belediye sınırlarına içine. Koz- lukla, duygu sömürücülüğüyle ve kolaya kaçmakla itham ederiz. Çünkü luka şirin bir Batı Trakya köyü. Bld. Başkanı İbrahim Bey batı Trakya Türklerinden. Kozluka stadında iftar biz kendimizi parçalarcasına çalışırken, onlar alıştığımız biçimde çalışmayemeği var ve bizde iftara gidiyoruz. Yolda önümüze dan yaşamayı başarabilmişlerdir. Peki buna rağmen neden dilencilere para 5-6 kadın çıkıyor onları da otobüse alıp stada geliyoruz. veririz? Belki, “Başımın gözümün sadakası olsun” diyerek verdiğimiz paranın kendimize bir fayda sağlamasını umut etmemizden, belki de başka sebeplerden. Peki ya dilenciler? Onlar kendilerine verilen her parayı yalnız kendi çıkarları için mi kullanırlar? Belki çoğu öyle. Ancak “dünyanın en asil dilencisi” olarak bilinen Abdül Edhi, kesinlikle onlardan biri değil. İLK AMBÜLANSI O ALDI Hastanelerin harap, doktorların nadir olduğu Pakistan’da yaşıyor Edhi. Onu Karaçi’nin sokaklarındaki basit bir dilenciden kahramana dönüştüren hikâyeyse parasızlıktan doktora götüremediği annesini kaybetmesiyle başladı. Kendi ifadelerine göre, ülkesinde her yıl kolayca tedavi edilebilecek hastalıklar yüzünden on binlerce kişinin yaİftar saati yaklaşıyor ve yerlerimizi alıyoruz. Konuşmalar başlıyor. şamını yitirmesi, o dönemde genç bir adam olan Edhi’yi isyan nokKatılanlar; T.C. Selanik Başkonsolosu İlhan ŞE- tasına getirdi. Dilenerek kazandığı paraları kuruşu kuruşuna biriktiren NER Bulgaristan Şumnulu bir ailenin oğlu. Bayrampaşa bld. Bşk. Sayın Atilla Aydıner konuş- Edhi, 1951 yılında ufak bir dispanser açtı. Toptancılardan aldığı ilaçları pimasında “Bizler buraya yemek için değil, sizinle yasa fiyatının altında ihtiyaç sahiplerine satan ve yoksulların dispanserde kucaklaşmaya geldik. Dertlerinizi dert edinmeye ruhlarımızı birleştirmeye geldik. Aramızda AK ücretsiz sağlık hizmeti almasını sağlayan Edhi, toplumun güvenini kaPartiden 7 milletvekili, İstanbul BBB meclis üye- zandıkça, hayırseverler ona daha yüklü bağışlarda bulunmaya başladı. leri, İstanbul Bayrampaşa ilçesinden iş adamları, HAVA FİLOSU BİLE VAR ilçe meclis üyeleri, STK temsilcileri var. Biz sizlerin sevinçlerinizi ve göz yaşlarınızı paylaşmak için buDilencilikten kazandığı parayı topladığı bağışlarla birleştiren Edhi, radayız . Bizler Bayrampaşa olarak iktidar ve mukısa süre sonra Pakistan’ın ilk ambülansını satın alarak yoksulların hizhalefetiyle birlikte sizi kucaklamaya geldik” dedi. Yunanistan’dan da 3 milletvekili gelmişti. metine sundu. Ardından devamı geldi. Onu sokakta dilenirken görenArdından Edirne milletvekili Sayın M.Müezinoğlu ler, amacını bildikleri için sadakaların miktarını arttırdı, bağış yapmak da bir konuşma yaptı. Daha sonrada Rodop milletvekili ve müftü de birer konuşma yaptılar. isteyen hayırseverler onun dilendiği sokağı daha sık ziyaret etmeye başKüçük bir çocuk iftar duası okudu. Çok güzel bir gün oldu. ladı. Bugün 83 yaşında olan Edhi, halen yoksul bir adam olarak yaşıİftardan sonra hediyeler verildi. Başkonsolosa bu gü- yor ve eskisi kadar sık olmasa da dilencilik yapmayı sürdürüyor. 50 yılnün anısına hediye; müftü, belediye başkanı ve Ro- dır topladığı sadaka ve bağışları hastalar için kullanan Edhi’nin kurduğu dop milletvekiline de plaket takdim edildi. Ardından köy merkez bulunan köy kafesine gittik. Batı Trakya vakıf, yıllar içinde ücretsiz hizmet veren 250′nin üzerinde hastane, disTürk insanı kardeşlerimiz ile sohbetler yapıldı. İnsan- panser ve bakımevinin sahibi haline geldi. Dünyanın en büyük ücretların acıları, sevinçleri paylaşıldı güzel bir geceydi. Oradan otele geçtik. Saat 02.20 ye gel- siz hava ve kara ambülans filosu da yine bu vakıf tarafından işletiliyor. mişti. Bayrampaşa belediye başkanı her PARALARI DAĞITIYORUM odaya birer hediye torbası koymuştu. Zenginlerden “çalıp” yoksullara dağıtan İngiliz halk kahramanı RoErtesi gün sabah sahuruna kalkıldı ve oradan Gümülcine Kerkeze Türk Gençler Birliğine gittik. Bele- bin Hood’dan farkının, insanların kendi rızalarıyla verdiği parayı dağıtmak diye Başkanı sayın Atila Aydıner bir konuşma yaptı. Otelden çıkarken bir ermeni kadın ile karşılaştık. olduğunu söyleyen Edhi, neden “İyilik meleği” olarak adlandırıldığını Bana siz konsolosşöyle anlatıyor: “Yoksul bir adam olduğum doğru, ancak paraya benluktan mısınız diye den çok daha fazla ihtiyacı olan insanlar var. Bu nedenle kazandığım pasordu, bende yok raları onlara vermekte bir an olsun tereddüt etmedim. 20 yıldır aynı şalvarı biz İstanbul’dan geliyoruz, ben Bulve aynı terlikleri giyiyorum. İyi bir Müslüman böyle davranmalı. Çünkü garistan Türkleri din, dil, ırk ayrımı yapmadan insanlığa hizmet etmek en büyük cihattır.” dernek başkanıyım dedim. Kadın “Ben Ermeniyim, Ermeniler Türk olmadan yaşayamazlar dedi. Bizler hep beraber yaşadık bizim insanlarımızı birileri kullanmaya çalışıyor, amma başaramayacaklar. Çünkü bu kötü niyetli kişiler bizde azınlıktadırlar, bunu da zaman gösterecektir dedi.” Bende kendisini bu sözlerinden dolayı tebrik ettim ve bu sözleri içinden gelerek samimi olarak söylediğine inandığımı belirterek kart vizitimi verdim. İstanbul’a geldiğinde de konuk edebileceğimi söyledim. O da ben İstanbul’a çok sık geliyorum, ben sizleri bulurum dedi. Oradan Dedeağaç’a geldik. Dedeağaç son derece güzel bir kasaba. Dedeağaç sahilini gezdikten sonra tekrar geri İstanbul’a yola koyulduk. Hepimiz mutlu bir okadar da düşünceliydik. Batı Trakyalı kardeşlerimizi düşünüyorduk. Bu geziden bulunmaktan Bayrampaşa Belediye Başkanı Sn.Atila AYDINER’e Teşekkürlerimi sunuyorum. Bunun gibi faaliyetlerinin devam etmesini diliyorum

İşte Gerçek Müslüman …


Bulgaristan Türklerinin Sesi H AT I R L AT M A

Gülşen GÖNLÜŞEN Pakistanlı bir bilimadamının araştırmaları

DİNLERE GÖRE KALKINMIŞLIK ORANLARI Devamı-1 Shanghai Jiao Tong Üniversitesi tarafından 2004 yılında hazırlanan “Dünya Üniversitelerinin Akademik Deger Listesi”ne Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinden ilk 500’e giren tek bir üniversite yoktu. Neden?.. Yanıt: Kalitesiz ve ezberci eğitim... OKUMA YAZMA ORANLARI DA ÇOK DÜŞÜK! UNDP tarafından toplanan verilere göre Hıristiyan dünyasında okuma-yazma bilenlerin oranı % 89’dur. Bunların %98’i ise en az ilkokul mezundur ve 100 kişiden 40’ı üniversite mezunudur. 15 Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkedeki okuma-yazma oran ise %100’dür, yani bu 15 ülkede okuma-yazması olmayan tek kişiye rastlamak olası değildir!. Müslüman ülkelerde durum bunun zıddıdır: 100 kişiden sadece 40’ı okuma-yazma bilir ve herkesin okuryazar olduğu bir tek Müslüman ülke bulunmamaktadır! Bunların %50’si ilkokul mezundur ve sadece %2’si üniversiteyi bitirmiştir. BİLİM İNSANLARININ ORANLARI DA ÇOK DÜŞÜK! ABD’de toplam bilim insanı sayısı 4.000, Japonya’da 5.000’dir. 57 Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerdeki toplam bilim adamı sayısı ise sadece 230 kişidir. (Akademisyenlerin hepsi bilim insanı değildir. Bilim insanı demek, pozitif bilimlerle aktif olarak uğraşan kişi demektir.) Ve her 1 milyon Müslüman kişiye sadece 1 bilim insanı düşmektedir. Teknisyenler bakımından Müslüman çoğunluklu Arap ülkelerdeki durum daha da kötüdür: Her 1 milyon Müslüman Arap nüfus içinde 50 teknisyen bulunmaktadır. Hıristiyan dünyasında ise her bir milyon kişi içinde 1000 teknisyen bulunmaktadır. NEDEN?.. Yanıt: Kalitesiz-ezberci eğitim ve ARGE’ye (araştırma geliştirmeye) yeterli kaynak ayrılmaması... Çünkü Müslümanlar gayri safi milli gelirin yalnızca % 0,2’sini araştırma-geliştirme bütçesi olarak ayırıyor. Buna karşın Hıristiyan dünyası araştırma-geliştirmeye % 5 oranında, yani 25 kat daha fazla fon ayırmaktadır. SONUÇ: İslam dünyası yeni bilgi üretebilecek kapasiteden yoksundur. Ayrıca dünyanın ürettiği bilgiyi kendi halklarına öğretmekte de başarısızdır. Bunun kanıtı ise ileri teknoloji ihracat rakamlarında saklıdır: Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oran %1’dir. Suudi Arabistan, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in ise % 0,3’tür. Hristiyan Singapur’da bu oran % 58’dir. Gelecek Bilgi temelli toplumların olacaktır Ilginçtir, Müslüman 57 ülkenin gayri safi milli hâsılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır. Buna karşın 310 milyonluk ABD tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmekte; Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3,8 trilyon dolar ve Almanya 2,4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır. (Satın alma gücü eşitlenerek hesaplama yapılmıştır.) Mal ve hizmet üretimi İspanya’da 1 trilyon doların üzerindedir. Katolik Polonya 489 milyar dolarlık mal ve hizmet üretimi gerçekleşmektedir. Budist Tayland 545 milyar dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapmaktadır. İşin daha acıklı tarafı ise şudur: İslam Dünyasının gayri safi milli hâsılasının tüm dünya gayri safi milli hâsılası içindeki oranı hızla azalmaktadır. O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür? Cevap: Eğitim Yoksunluğu. Tam anlamıyla söylersek; kaliteli ve çağdaş eğitim yoksunluğu. Çok kesin biçimde söylersek; akılcı olmayan, ezberci, teslimiyetçi, din eksenli ve çağdışı eğitim...

9

Zafer Bayramı Kutlu Olsun “Allah, bir ülkeye yardım etmek isterse Başına Mustafa Kemal gibi Lider getirir.” M.K.ATATÜRK’ÜN Lozan Barışı’ndan sonraki şu sözleri net bir şekilde açıklamaktadır:

“Bugün vardığımız barışın, ebedi barış olacağına inanmak elbette safdillik olur. Bu o kadar önemli bir gerçektir ki, ondan bir an bile gaflet, milletin bütün hayatını tehlikeye sokar. Şüphesiz, hukukumuza, şeref ve haysiyetimize saygı gösterildikçe, karşı saygıda asla kusur etmeyeceğiz. Fakat ne çare ki, zayıf olanların hukukuna saygının noksan olduğunu veya hiç saygı gösterilmediğini çok acı tecrübelerle öğrendik. Onun için her türlü ihtimallerin gerektireceği hazırlıkları yapmakta asla gecikemeyiz.” M.K.ATATÜRK

Kalıcı mutluluk için yaşam önerileri Y a ş a m

ö n e r i l e r i

Kalıcı mutluluk için yaşam önerileri Her gün bu önerilerden 5 tanesini hayatınıza kazandırın inanın kazanan siz olacaksınız. Sevgiyle kalın, sağlıklı kalın. 1. Vücudunuza dar gelen kıyafet giymeyin. 2. İlaçla yaşamaktan kaçının. 3. Randevularınızı önceden ayarlayın. 4. Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın. 5 . A r a c ı n ı z ı , b o z u l m a d a n s e rvise götürüp bakım yaptırın. 6. Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun. 7. Daha sık ‘hayır’ deyin. 8. Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun. 9. Zamanınızı boşa israf etmeyin. 10. Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin. 11. Kötümser ve bencil insanlardan uzak durun. 12. Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin. 13. Evde çalışmayan ne varsa bir an önce tamir ettirin. 14. Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin. 15. İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin. 16. Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın. 17. Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun. 1 8 . G ü l ü m s e y i n . 1 9 . B e b e k l e r i g ı d ı k l a y ı n . 20. Dost bir kediyi veya köpeği okşayın. 21. Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin. Bazı şeyleri de bilmeyin. 22. Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin. 23. Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün. 24. Arada bir çarşı hamamına gidin. 25. Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin. 26. Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün. 2 7 . K e n d i n i z e g ü v e n i n . 2 8 . N ü k t e d a n o l u n . 29. Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın. 30. Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin. 31. Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın. 32. Hava açıksa, gece yıldızları seyredin. 33. Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin. 34. Arada bir şiir okuyun. 35. Kendinize bir demet çiçek alın. Bir çiçek koklayın.

3 6 . Ya r d ı m i s t e m e k t e n ç e k i n meyin; alamazsanız üzülmeyin. 37. Görünüşünüze özen gösterin. 38. Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın. 39. Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın. 40. Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın. 41. Resim ve heykel sergilerini gezin. 42. Ay a k k a b ı n ı z ı boyatın. 4 3 . B e r b e r e g i d i n . 44. Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın. 45. İyi bir müzik dinleyicisi olun. 46. Kendi kendinize yetmeyi öğrenin. 47. Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün. 48. Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin gerekiyorsa elimden ancak bu kadar geliyor deyin. 49. Yeni moda birkaç şarkıların sözlerini ezberleyin. 5 0 . İ ş e e r k e n g i d i n . 51. İşe her gün aynı yoldan gitmeyin. 52. Amirinizden izin alıp bazen işten erken çıkın. 5 3 . K ı r l a r d a d o l a ş ı n . 5 4 . M a ç a g i d i p b a ğ ı r ı n . 55. Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin. 5 6 . T e ş e k k ü r e d i n . 57. Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun. 58. Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun,sonra da afiyetle yiyin. 59. Başkalarını adam etmekten vazgeçin. 60. Severken karşılık beklemeyin. 61. Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın. 62. Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin. 6 3 . Ş i ş m a n l a m a y ı n . 6 4 . H a t ı r a d e f t e r i t u t u n . 6 5 . B i r h e l a t e m i z l e y i n . 66. Káğıttan bir uçak yapıp uçurun. 67. Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın.. 68. Mutlaka yeterince uyuyun. 69. Az konuşun, çok dinleyin. 70. İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin. 71. Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın. 72. Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var. 73. Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü bir huydur; bunu unutmayın. 74. Son söz: Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin.


10

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Devlet Arazi Fonu’ndan 154 Diş Hekimi Halide ÜMÜTFER bin dekar arazi ihaleye çıkıyor

E s k i Ta r i h l e rd e n

Müslüman İcatlar

Hayatımızı değiştiren müslüman icatları İlk üniversiteden, ilk üretilen diş fırçasına kadar, Müslümanların tarih boyunca yaptığı keşifler modern hayatımızın şekillenmesinde çok büyük rol oynadı. Ancak dünya kamuoyu bu konuda pek de bilgi sahibi değil. Londra’da, “1001 İcat” isimli sergiyle Batılı olmayan kültürlerin dünya tarihine katkılarını tanıtmayı amaçlayan Bilim, Teknoloji ve Medeniyet Derneği başkanı Salim El Hassani, “Hafızamızda büyük bir boşluk var, Rönesans döneminden eski Yunanlıların dönemine atlıyoruz” diyor. El Hassani, CNN için Müslümanların modern dünyaya kazandırdığı en önemli 10 icadı sıraladı: Ameliyat Ünlü doktor El Zehravi, 1000 yılı civarında, 1500 sayfalık bir resimli ansiklopedi yayınladı. Ameliyatın içeriklerini anlatan bu ansiklopedi yayınlandığı günden itibaren 500 yıl boyunca Avrupa’da doktorların başvurduğu bir kaynak oldu. El Zehravi’nin birçok keşfi arasında, erimekte olan kedi bağırsağını yaraları dikmekte kullanmak da vardı. El Zehravi ayrıca, ilk sezaryen ameliyatını gerçekleştirdi ve ilk forsepsi icat etti. Kahve Kahve ilk olarak dokuzuncu yüzyılda Yemen’de üretildi. İlk kullananlar, uzun ibadet gecelerinde ayık kalmaya kalan Sufilerdi. Sonradan bir grup öğrenci tarafından Kahire’ye getirilen kahve, kısa bir süre içinde bütün bölgeye yayıldı. 13’üncü yüzyılda Anadolu’ya ulaşan kahve, 16’ıncı yüzyılda Venedikli bir tüccar sayesinde İtalya’ya getirilerek ilk defa Avrupalılarla buluştu. Uçak Abbas bin Firnas, uçmak için bir araç geliştiren ve uçmayı başaran ilk insandı. Dokuzuncu yüzyılda kanatlı bir araç geliştiren Firnas, bir nevi kuş kostümü ortaya çıkardı. Firnas, İspanya’nın Cordoba şehrinde giriştiği ilk denemesinde havalanmayı başardı ve yere düşüp belini kırmadan önce birkaç dakika uçmayı başardı. Firnas’ın tasarımları şüphesiz yüzyıllar sonra ünlü İtalyan sanatçı Leonardo da Vinci’yi etkilemişti. Üniversite Genç prenses Fatima el-Firhi 859 yılında Fas’ın Fez kentinde birinci seviye eğitim sunan bir üniversite açtı. Kız kardeşi Miriam, üniversiteye bitişik bir cami kurdu ve iki yapı birden Karaviyyin Medresesi’ni oluşturdu. Yaklaşık 1200 yıl sonra hala açık olan medresenin, İslam geleneğinin temel değerlerini öğrenmek için ayrı bir yere sahip olduğu ifade ediliyor. Ayrıca, El Firhi kardeşlerin dünya çapındaki genç Müslüman kadınlara örnek olması umuluyor. Cebir Cebir kelimesi, İranlı matematikçi Harezmi’nin dokuzuncu yüzyılda yayınladığı ünlü “Hesab ül-Cebir velMukabele”, (Düşünce ve Denge Hesapları) isimli tezinden gelmektedir. Yunan ve Hindu sistemlerinin köklerine dayanan yeni cebir düzeni, rasyonel sayıları, irrasyonel sayıları ve geometrik büyüklükleri birleştirici bir sistemdi. Harezmi, üslü sayılar fikrini de ilk kez ortaya atan kişiydi. Optik Çok bilinmeyen bir gerçek de optik alanındaki ilk büyük adımların Müslüman dünyasında atılmış olmasıdır. 1000 yılı civarında İbni Heysem, insan gözünün nesnelerden yansıyan ve göze giren ışık huzmeleri sayesinde bu nesneleri görebildiğini kanıtladı. İbni Heysem böylece Öklid ve Batlamyus’un ışığın göz tarafından saçıldığı teorilerini de yanlışlamış oldular. Bu büyük Müslüman fizikçisi ayrıca, optik sinirle beyin arasındaki bağlantı sayesinde nesnelerin dik görülmesini sağlayan karanlık kutu (camera obscura) tekniğini keşfetti. Müzik Müslüman müzisyenlerin yaptığı müzikler, sekizinci yüzyılda yaşamış olan Frank kralı Şarlman döneminden itibaren Avrupa’yı etkilemeye ve Bağdat ve Cordoba’nın müziğiyle rekabet etmeye başladı. Ortadoğu’dan Avrupa’ya gelenbirçokenstrümanınarasındalavtavekemanınatasıdiyebileceğimizrahabdabulunuyordu.Ayrıcamodernmüzik ölçülerinin de Arap alfabesinden doğduğu söylenmektedir. Diş fırçası Dişfırçasıkullanımınıilkkez,600’lüyıllardaHz.Muhammeddönemindeyaygınlaşmayabaşlamıştı.MisvakağacındanalınandallarıkullananHz.Muhammed,dişlerinitemizler ve nefesini tazelerdi. Misvaka benzerlik gösteren malzemeler bugün üretilen diş macunlarında kullanılmaktadır. Manivela Devrimsel manivela bağlantılı mil sistemi dahil olmak üzere, modern dünyada kullanılan birçok otomatik sistem ilk kez Müslüman dünyasında kullanılmaya başlandı. Devirli hareketi, doğrusal harekete çevirmeye yarayan manivela ağır nesnelerin kolaylıkla kaldırılabilmesini sağladı. El Cezari tarafından 12’inci yüzyılda keşfedilen bu teknoloji, dünya çapına yayılarak, bisikletten içten yanmalı motorlara kadar birçok icadın önünü açtı. Hastaneler Hasta koğuşları ve eğitim odalarıyla bugün bildiğimiz anlamda hastanelerin temelleri, dokuzuncu yüzyılda Mısır’da atıldı. Bilinen ilk hastanelerden biri 872 yılında Kahire’de kurulan Ahmed bin Tolun hastanesiydi. Tolun hastanesi hasta olan herkese gerekli bakımın gösterilmesi şeklindeki Müslüman geleneği dolayısıyla ihtiyaç sahiplerini bedava tedavi ederdi. Kahire’de temeli atılan modern hastaneler, kısa zaman içinde tüm Müslüman dünyasına yayıldı.

Devlet, işlenen arazi miktarını arttırmak için devlete ait işlenmeyen 154 bin dekar araziyi satışa çıkardı. Satışa sunulan arazilerin çoğu zor satılabilen ve işlenmeyen tarım arazilerinden oluşuyor. Hükümet böylece, Avrupa’dan işlenen dekar başına daha fazla sübvansiyon alınmasını amaçlıyor. Tarım Bakanlığı’nın talimatıyla devlet arazi fonundan 154 bin dekar tarım arazisi için ihale düzenlenecek. Kişisel tazminat bono sahipleri Gabrovo ve Sofya illerinde hariç, ülke çapında açılan ihalelerden yararlanabilecek. Müracaatlar bölge tarım dairelerine yapılacak. İhaleler, yerel gazetede yayınlandıktan sonra 30 gün içinde yapılabilecek. 2009 yılına kadar yine aynı mikara yakın bir arazi oranı bono karşılığında satılmıştı. Haberin açıklanmasından sonra senet fiyatları yüzde 20’ye yakın oranda artış gösterdi. İlk günde yapılan işlemlerde ise 750 bin civarında tazminat seneti satıldı. Bakanlığın teklif ettiği araziler küçük çapta olup, büyük tarla sahipleri için cazip gelmiyor. Arazilerin çoğu zor satılabilecek ve işlenmeyen tarım arazilerinden oluşuyor. Bono senetleri ile satılması iki taraf için de uygunluk arzediyor. Satılmadığı halde bu arazilerden devlet milyonlarca leva sübvansiyon kaybedecek. 2014-2020 yılı programında öngörülen teşvikler, arazilerin işlenmesi durumunda verilecek. Öte yandan senet sahipleri, her yıl artan toprak fiyatlarını değerlendirme imkanı bulacak. Son yıllarda tarım arazisi, AB’den verilen teşviklerle oldukça iyi bir yatırım imkanı sağlıyor. Emlakçıların sunduğu istatistiklerde, geçen yıl ucuzlamayan, bilakis zamlanan tek gayrimenkul aracının tarım arazisi olduğu görülüyor. Dobruca bölgesinde fiyatlar dekar başına bin 500 levayı buluyor. Ortalama satış ise 400 leva üzerinden yapılıyor. Avrupa Birliği teşvikleri ise işlenen arazinin dekar başına 25-30 leva olarak veriyor. Çoğunluğu boş arazi olan 154 bin dekarın satıldığı ve işlenmeye başlandığında, Brüksel’den alınacak 4-5 milyon leva teşvik değerlendirebilecek. Tarım Bakanlığı’nın da bu konudaki amacı, mümkün olduğu kadar AB’den alınan yardımların kullanılma oranını arttırmak. Uzmanlar, ihalelere katılacak birçok çiftçi ve yatırımcının, teklif edilen devlet tarım arazilerin fi-

yatını etkileyeceğini ve kısa zamanda fiyatlarda patlama görüleceğini tahmin ediyor. Kişisel tazminat bonoları, arazisini devet tarafından geri alamayan kişilere veriliyor. Bono sahipleri, arazi alarak tazmin edilebilecek. İhalelere ise bizzat kendileri katılabilecekleri gibi, borsada bono satışı da yapabilecek. Tazminat bonosu sahibi olmayıp arazi satın almak isteyenler bunu borsadan yapabilecek. Ülke genelinde 300 milyon leva değerinde tazminat bonosu bulunuyor. Gerçekleştirilecek ihalelerle bunun 50 milyon levasının eritilmesi bekleniyor. Devletin amacı da bu borcu tamamen sıfırlamak. İleriki yıllarda da buna benzer ihalelerin düzenlenmesi gündemde. Bonolar yüzde 130 pahalılaştı Yıl başından itibaren kişel tazminat bonoları 30 stotinkadan 82 stotinkaya yükseldi. Yüzde 130 zam gelen bonolar şimdi daha değerli oldu. Satışa sunulan arazilerin şimdilik ne kadar bonoya verileceği bilinmiyor. Mayıs ayı sonuna göre yüzde 90 artan bono fiyatları 0,82 levadan alıcı buldu. 1999 yılında çıkartılmaya başlanan kişisel tazminat bonoları, Tarım Arazileri Mülkiyeti Kanunu’na ve Orman Fonu Geri Alma Kanuna göre veriliyor. Bonolar, yerel arazi daireleri ve Tarım Bakanlığı tarafından çıkartılıyor. Bu senettlerle, tarım kooperatifleri (TKZS) kurulmadan önce arazi sahibi olanlar, fakat iadeleri mümkün olmayan mülkler için veriliyor. Tazminat enstrümanlarından elde edilen gelirler yasalara göre vergiye tabi tutulmuyor. Ülke genelinde işlenen arazilerin gerçek miktarını belirlemek için yıl başında yasa değişikliği yapıldı. Bu yasa değişikliği ile, arazilerin ihlal dışı kullanılmalarının da önüne geçilmek istendi. Yargıtay, daha önce aldığı bir kararla, arazilerin anlaşma karşılığı işlenmesinin yasadışı olduğunu açıklamıştı. Şu anda tarım arazilerinin üçte biri büyük tarım şirketleri tarafından, icar usulü ile işletiliyor. 34 milyon dekar işlenir arazi bulunuyor Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın verilerine göre şu anda ülkede 110 milyon dekar arazi bulunuyor. Bunların 34 milyon dekarı işlenebilir durumda. Bilgilere göre 10 milyon kayıtlı tarım arazi sahibi var. Genel olarak Bulgaristan’daki parsel fiyatları bölgelere göre çok büyük farklılıklar arzediyor. Yaklaşık 10 yıl önce 350 bin dekar arazi satışı gerçekleştirilirken, bu sayı 2008’de 1 milyon 250 bin dekara yükseliyor. Fiyat konusunda da oldukça dinamik bir gelişim gözlemleniyor. 2002’de ortalama dekar başı fiyat 140 leva iken, şimdi bu rakam 400 levaya ulaşıyor. Bulgaristan’daki tarım arazileri 10 kategoriye ayrılıyor. Birinci kategoridekiler en verimli topraklar ve Dobruca’da bulunuyor. Bulgar Tarım Arazileri Sahipleri Derneği, 2012’de toprak fiyatlarına yüzde 10-15 zam gelmesini bekliyor.

Bilgilendirme

Nafiye YILMAZ

BULGARİSTAN İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ TİCARİ VE EKONOMİK İLİŞKİLER Türkiye, Bulgaristan’ın önemli bir ticaret ortağı durumundadır. AB üyeliğinin ardından Bulgaristan Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olma pozisyonunu daha da güçlendirmiştir. Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle yaptığı ticaretin karayolu ile taşınan kısmının büyük bir bölümü Bulgaristan güzergahını kullanmaktadır. Ayrıca Bulgaristan, Balkanların coğrafi olarak merkezi konumundadır. İstanbul, Kocaeli ve Bursa gibi Türkiye’nin üretim merkezlerine de çok yakındır. 2007 yılından itibaren Bulgaristan’ın AB üyeliği ve Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliğine dahil olması, bu nedenle ikili ticarette gümrük vergilerinin sıfırlanması, Bulgaristan’da kurumlar ve gelir vergisi oranlarının yüzde ona düşmesi gibi gelişmeler nedeniyle Bulgaristan’ı Türk yatırımcıları gözünde cazip kılan özellikler daha da artmıştır. Günümüzde Türk malı ürünlerin ihracatı Türkiye’nin iç piyasasına sunum kadar kolaylaştırılmıştır. Dünya mali ve ekonomik krizin etkisinden önce toplam ihracatın % 11 oranındaki payıyla Türkiye Bulgaristan mallarının satıldığı en büyük pazarlardan birisiydi. Aynı zamanda Bulgaristan’a ithal edilen malların %6’sı Türkiye’den çıkıyor ve böylece Türkiye Bulgaristan’ın ilk dört ticari partnerinden birisi haline geliyor. 2009 yılında TürkiyeBulgaristan ikili ticari ilişkilerine uluslararası mali ve ekonomik kriz damgasını vurmuştur. Bulgaristan Merkez Bankası’nın Aralık 2008-Kasım 2009 dönemine ilişkin verilerine göre, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki toplam ticaret hacmi bir önceki yılın aynı dönemine oranla % 40’ın üzerinde daralarak 1.785,7 milyon Avro olarak gerçekleşmiştir. Genelde iki ülke arasındaki ticaret dengelidir, ancak 2009 yılındaki mali krizin değişik oranlardaki etkisi sonucunda Türkiye’nin Bulgaristan’a ihracatı 1,010.4 milyon Avro, Bulgaristan’dan ihracat ise 877,2 milyon Avro olmuştur. 2010 yılında iki ülke arasındaki ticaret tekrar artış eğilimi göstermeye başlıyor ve 2011 yılının sonunda 4 097 919 USD kadar yükseldi. İki ülke arasındaki ticaret hacminin %59’unu Türkiye’ye ihraç edilen Bulgaristan menşeili mallar oluşturuyor. Bulgaristan’ın ihraç ettiği ürünler arasında geleneksel olarak hammade ve ara mamuller yer alıyor. İKİLİ TİCARET VERİLERİ (1.000 Dolar) yıl Türkiye’den ihracat USD Bulgaristan’dan ihracat USD 2011 1 623 299 2 474 620 2010 1 497 384 1 702 534 2009 1 385 544 1 116 902 2008 2 151 534 1 840 008 2007 2 060 171 1 951 656 2006 1 568 006 1 663 425 2005 1 179 313 1 190 079 2004 894 326 959 471 2003 621 685 689 462 2002 380 332 508 449 2001 299 415 393 516 2000 252 934 465 408 1999 233 595 295 573 1998 213 316 367 420 1997 175 887 408 852 1996 156 906 362 771 2010 yılı Ocak ayında uluslararası krize rağmen Bulgaristan’a ihraç edilen ürünlere bakıldığında 2009 yılının Ocak ayına göre önemli oranda artış gösteren maddeler de bulunmaktadır. Bunlar arasında, bakır cevheri ve konsantreleri, domates, bazı meyveler, çimento, bazı tekstil ve konfeksiyon ürünleri vb., yer almaktadır. Dikkat edileceği üzere, bu ürünlerin önemli bir kısmı sebze ve meyvelerden oluşmaktadır. Diğer taraftan, özellikle demir-çelik ve bundan mamul ürünlerdeki düşüş devam etmektedir. 2009 yılında önemli oranda azalış kaydedilen taşıt araçları ile aksam ve parçalarının ihracatı 2007-2008 yıllarındaki ikili ticarette ilk sırada yer alan segmandır. İKİLİ TİCARETTE BAŞLICA MADDELER (DOLAR) TÜRKİYE’DEN İHRACAT


Bulgaristan Türklerinin Sesi 11

Araştırma

Balkanlarda Tarihi Eserlerimiz-2

Mahmut ORAL Bunu imparatorluğunun gereği olarak görmüş. Hem yerliler hem de Anadolu’dan Balkanlar’a getirilenler bu eserleri uzun yıllar kullanmış. Ne var ki, Balkan Savaşları’nın ardından bu topraklar elimizden çıkınca, kimi zaman milliyetçiliğin, kimi zaman da bakımsızlık ve doğal afetlerin etkisiyle çoğu ortadan kalkmış. Bu arada bizden de yıllarca bu eserlere sahip çıkan olmamış, olamamış. Balkanlar’da kalan soydaşların da gücü yetmemiş tahribata engel olmaya. Eserlerin sayısı ile ilgili elimizdeki en önemli çalışma merhum araştırmacı ve mimar Ekrem Hakkı Ayverdi’ye ait. Ayverdi; Türkiye’deki arşivlere dayanarak, Balkanlar’da beş asırdan fazla süren Türk hâkimiyeti döneminde, mimari değeri olan 15 bin 787 yapının inşa edildiğini ortaya koymuş. Ancak, bu sayıya Balkan ülkelerindeki arıştırılmamış arşiv ve kayıp vakıf kayıtlarındaki eserleri de ilave edecek olursak, bugün bu sayı ikiye katlanıyor. akkı Ayverdi’den farklı olarak siz neler yapıyorsunuz? On ortaya koyduğu ilk ve bu bağlamda temel olan eser çok önemli. Döneminde, yani 1970’lerde gerek siyasi gerek teknik imkânlar dâhilinde yapılabilecekleri yapmış. Macaristan, Romanya ve Yugoslavya’ya sınırlı gidebilmiş. Ama Yunanistan, Bulgaristan ve Arnavutluk’a hiç gidememiş. Onun saha çalışması yönü çok eksik kalmış. Bizim Ayverdi’den artımız, saha çalışması yaparak, göremediklerini, artan siyasi ve teknolojik imkânlarla ortaya çıkarmak oldu. Bir de restorasyon yapıyoruz. Bölgedeki ülkelerin arşivlerinden yararlanıp bilinmeyen eserleri ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Yıkılmış eserlerin kalıntıları ve izlerinden kime ait olduğunu bulmaya çalışıyoruz. Bulduğumuz eserlerin yüzde 20’si böyle. Kitâbeleri yok. Arşiv ve vakıf kayıtları yok. Dolayısıyla 16 bin sayısı 30 bine çıkıyor. - Uzun yıllar bu eserlere sahip çıkan olmamış. Bu durum nasıl ve ne zaman değişti? Uzun yılların ardından Osmanlı eserlerine ilk kez Turgut Özal’lı yıllarda sahip çıkıldı. Özal’ın ziyaretleri ve beyanatları sayesinde Balkanlar’a direkt ilgi başlıyor. Bir de onun döneminde Demirperde ülkeleri yıkılıyor. Yugoslavya’nın yıkılmasına da bağlı bu sahiplenme. Balkanlar’da da bir meyil vardı hamileri Türkiye’ye. Rusya ve Balkanlar’daki kapalı rejimlerin çöküşüyle Türkiye Balkanlar’a yeniden eğildi. Ancak tahribat bu dönemden sonra da sürdü. Türkiye’nin artan ilgisi karşısında milliyetçiliğe kurban gitti eserler. Ama direnç de arttı. Yani 1980’lerden sonra Türkiye bu bölgedeki eserlerle artık açık açık ilgilendi. Son dönemde de hem buradan hem oradan insanların gelip gidişleri arttı. Türkiye’ye geldi oradaki soydaşlar, buradakiler de oraya gitti. Bağlar yeniden kuruldu. Türkiye daha da yakın oldu Balkanlar’a. Dolayısıyla eserler de daha fazla sahiplenildi. - Demirperde dönemine göre Balkanlar’da çalışmak artık daha mı kolay? O zamana göre bu ülkelere girmeniz, oturup eserler üzerinde konuşmanız ve hakları genişlediği için oradaki soydaşların eserleri sahiplenmesi kolaylaştı. Ancak, saha çalışmaları için gittiğiniz ülkenin arşivlerine girmeniz lazım. Bu hâlâ tam yapılamıyor. Bazı ülkelerde saha çalışmalarına da engel çıkaranlar oluyor. Bu tür kısıtlamaların yanı sıra eserler hakkında kasıtlı olarak yanlış yazılan araştırmalar var ortada. Onların arasından sahih olanları ayırma güçlüğü yaşıyoruz. - Eserlerle ilgili en büyük sorun ne? Askerî, ticari, ekonomik, kültürel ve sosyal öneminden dolayı Osmanlılar Balkanlar’da yoğun bir imar faaliyeti yürütmüş. Mevcut şehirler yeni bir anlayışla imar ve ihya edilirken yeni şehirler ve yerleşim yerleri de kurulmuş. Bu suretle bölgeye Türk şehir dokusunun yanı sıra yeni hayat tarzı, ticaret ve medeniyet de getirilmiş. Ancak Osmanlı’nın ayrılmasından sonra, bazı ülkelerde Türk ve Müslüman nüfus kalmadığı için eserler kolayca ortadan kaldırılmış. Türk ve Müslüman nüfusunun olduğu bölgelerde ise eserlerin bir kısmı ayakta. Mesela, Macaristan’da nüfus kalmayınca 700 eserden sadece 28’i bugüne ulaşabilmiş. Onlar da turistik maksatlarla kullanılıyor. Kosova, Bosna Hersek ile Makedonya’da Müslüman nüfus fazla olduğu için birçok eser varlığını koruyabilmiş. Dolayısıyla eserlerin en büyük sorunu sahiplenilmeme, bakımsızlık, milliyetçi saldırılar, doğal afetler, kasıtlı müdahale ve yanlış restorasyonlar. Acıl restorasyon isteyen: BULGARİSTAN - Filibe (Plovdiv): Perşembe Pazarı Camii Razgrad: İbrahim Paşa Camii Köstendil: Fatih Camii Provadija: Abdulaziz Camii Selvievo: Malkoç Bey Türbesi Karlovo: Karlı İli Mehmed Bey Camii

Damadı Bulmadan Düğün Salonunu Tuttu Hayalinin erkeğiyle Ekim veya Kasım ayında tanışacağından o kadar emin ki, düğün hazırlıklarına bile başladı! Peki, kendinden nasıl bu kadar emin

Avustralya’da Nisan ayında gerçekleşeceğini öngördüğü düğünün parasını bile ödeyen 42 yaşındaki astrolog Anita Chakra Burtty’nin hayatında henüz bir erkek bile yok. Bir dergiye açıklada bulunan Burtty, ruh ikiziyle Ekim veya Kasım ayında karşılaşacağından yüzde 100 emin olduğunu, bu yüzden gelinliğin satın alıp düğün yeri bile ayırttığını ifade etti. “Benimle tanıştığında komik, cömert ve sevgi dolu bir insan olduğumu görüp biraz kaçık olmamı umursamayacaktır” diyen Anita, İngiltere’deki ailesine düğün davetiyelerini bile yolladığını gizlemiyor.

TBTSO Fahri Başkanı Varna’yı ziyaret etti Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası Fahri Başkanı olan T.C. Bulgaristan Büyükelçisi Sayın İsmail Aramaz Varna resmi ziyareti esnasında Türk Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası’ nın organize ettiği kokteyl ile işadamlarıyla buluştu. Türkiye’den gelip Varna ve Dobriç illerinde faaliyet gösteren 30 firma sahibi Büyükelçi İsmail Aramaz, T.C. Burgas Başkonsolosu Cem Ulusoy ve aralarında Bulgaristan’da iş yapma konularını değerlendirdiler. Kokteyle Varna ve civar illerden Bulgar işadamları da iştirak etti. Büyükelçi Aramaz, Bulgaristan’ın gerek doğasıyla gerek güzel insanlarıyla çok güzel bir ülke olduğunu ve Bulgar devletinin Türkiye vatandaşlarına olumlu vize değişikliliği gelişmesi / yeşil pasaport sahibi ve Schengen vizesine sahip Türkiye vatandaşlarının Bulgaristan’a vizesiz giriş çıkışı / ile vize rejiminin kısmen kaldırılmasının iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel, ticari ve akademik ilişkilere ivme kazandıracağını söyledi. İsmail Aramaz T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Varna ziyareti çok olumlu geçtiğini ve Ruse – Svilengrad yol yapımı ortak projesini ve Varna – Burgas otoban projesinden bahsetti. Türk Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası Burgas bölge koordinatörü Salih Şahin görüşmelerin çok faydalı olduğuna değinerek bütün katılanlara teşekkür etti. Programın sponsorluğunu Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası üyesi Dersiyon OOD üstlendi.

TBTSO Kazanlık şehrindeki Gül festivaline sponsor oldu Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası Kazanlık şehrinde düzenlenen geleneksel Gül festivalinin sponsorluğunu ikinci yıl tekrar yaptı. Bir ay süren festivalin zirve noktası sayılan gösterişli geçiş 50 000 kişi tarafından canlı olarak izlendi. Etkinliğe parlamento başkanı Tzetzka Tzaçeva, Avrupa fonlarından sorumlu bakan Tomislav Donçev ve bir çok ülkenin büyükelçileri katıldı. Kazanlık Belediye başkanı Galina Stoyanova aralarında TBTSO dışında Weiss Profil ve Kastamonu Bulgaristan firmalarının da bulunduğu tüm sponsorlara teşekkür etti. Kazanlık bölgesinde sanayi ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren yirmiye yakın Türk şirketi faaliyet gösteriyor. Bölgede bulunan termal su kaynakları ise Türk yatırımcılarının özel ilgisini çekiyor.

TBTSO Başkanı Varna’da TBTSO Kazanlık’ta

Bankalarla Anlaşmalıyız

A.Halide ÜMİTFER

Diş Hekimi

BALKANLAR’DAKİ

OSMANLI ESERLERİNİN SAYISI Ülkeler Bulgaristan 3.639 512 Yunanistan 3.611 400 Bosna-Hersek 3.560 657 Makedonya 1.411 467 Sırbistan-Karadağ 1.098 160 Arnavutluk 1.015 110 Macaristan 724 28 Romanya 291 110 Kosova 361 221 Hırvatistan 18 753

Tel: 0212 556 45 30

Adres: Çalışlar İncirli, Ömür sk.No.1/1 Bahçelievler/

Bilgilenmek İbrahim SOYTÜRK

Bulgaristandan G ö ç l e r I. 1877–1878 GÖÇÜ

Bulgaristan’dan ilk büyük Türk göçü, “93 Muhacereti” olmuştur.Yani 1877–1878Osmanlı-RusSavaşısırasındagörülenbozgungöçü.Bugöç, Bulgaristan’ın kuruluş günlerine rastlamış ve yedi ay kadar süren 1877– 1878 savaşında bir milyon kadar Rumeli Türkü göçe zorlanmıştır. 1877’de Koca balkanın kuzeyinden ve 1878’in ilk aylarında güneyinden Osmanlı Ordusunun peşi sıra Bulgaristan verilerine göre 885,000’den fazla Türk asıllı Osmanlı tebası Anadolu’ya sığındı. Hukuki antlaşmalar yapılmadan malını mülkünü terk edip kaçan bu insanların akıbetleri yaAllah’a ya da dönemin idarecileri kalmıştır. Göçe zorlanan yüz binlerceTürkün geride bıraktıkları mallar, mülkler Bulgarlarca yağma edildi. Bulgar ve Rus tarihçileri bu büyük gasp olayını uzun zaman gizledikler. 1953’te Bulgar devletinin 75. yıl dönümünde bu konuda yayın yapmaya ve bir “toprak ihtilali(Agrary Perevorat)” yaptıklarını söylemeye başladılar. Bulgar Prensliği nezdinde ilk Osmanlı Komiseri veya temsilcisi Nihat Paşa, gasp edilen Türk topraklarını da Bulgarlarla görüşmek niyetindeydi. 1880 yılında Sofya’ya giderken yanında 100 sandık dolusu tapu senedi de götürdü. Bunlar 93 Muhacirleri’ne ait mülklerin tapularıydı. Ama Türk göçmen emlakinin bedeli Bulgarlardan alınamadı Osmanlı – Rus Savaşı(1878 – 1878) neticesi, 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması ile Bulgar Prensliği kuruldu. Antlaşmanın 5.bendine Türk Müslümanları koruyan hükümler konuldu. Bulgar Prensliği, Antlaşmanın 5. bendine göre Türklerin can ve mal emniyetini sağlayacak, din ve eğitim özgürlüğüne müdahale etmeyecek, hak ve çıkarlarına aykırı yasa çıkarmayacaktı. Berlin Antlaşması Bulgaristan için anayasa değerindeydi.

II.

1879–1880 GÖÇÜ

III.

1884 GÖÇÜ

IV.

1893–1902 GÖÇÜ

V.

1912-1913 GÖÇÜ

VI.

1923–1939 GÖÇÜ

Rus Ordusu 1879 yazında Bulgaristan’dan çekildiğinde, Türklere yönelik Bulgar terörü yeniden başladı. Bulgar yönetimi Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamak gerekçesiyle Türk bölgelerinde sıkıyönetim ilan etti. Sıkıyönetim gerekçesiyle Türklerin silahları toplandı, geceleri sokağa çıkmaları yasaklandı. Fakat Bulgarların silahları toplanmadı ve geceleri sokağa çıkmaları yasaklanmadı. Bu durumdan yararlanan Bulgar çeteleri yeniden köylere saldırmaya, yağma etmeye ve çocuk, kadın yaşlı demeden öldürmeye ve göçe zorlamaya başladı. Bu olaylar nedeniyle de Bulgaristan’dan Türk topraklarına olan zorunlu göçlerde hızlandı. Varna’dan ve Tuna nehri kıyılarından deniz yoluyla İstanbul’a ve kara yoluyla da Edirne’ye doğru binlerce göçmen yola çıkmıştır. Haziran 1879, Eylül 1880 tarihleri arasında yalnız Varna limanından 17.390 TürkAnadolu’ya göç etmiştir. 1884 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 600 bin Türk göç etmiştir. Sofya’daki Fransız Temsilcisi 3 Nisan 1884 gününki raporunda Bulgaristan’dan 600 binden fazla Türkün göç ettiğini bildiriyor ve şöyle diyordu: “Tuna nehrinden Balkan Sıradağlarına, Balkanlardan Sofya’ya kadar toprak pek bereketli ama pek işlenmiş değil. Çünkü Müslümanların göçü, Bulgaristan’ı 600 binden fazla işgücünden mahrum bıraktı. Birçok bölgede Türk insanının hemen hemen yok olup gitmesinden doğan boşluğu yabancı işçiler de dolduramıyor.” 1893 – 1902 Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçlerin en durgun olduğu yıllardır. Türk – Bulgar ilişkileri normaldir. Böyle olduğu halde göç durmayıp, ince ince akan su gibi sürmeye devam etmiştir. En durgun yıllarda bile Bulgaristan’dan Türkiye’ye her yıl ortalama 7 bin kadar göçmen gelmiştir. Bulgar resmi istatistiklerine göre; 1893 – 1902 yılları arasında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 70.603 göçmen gelmiştir. Bunların yıllara göre dağılımı aşağıdaki tablodaki gibidir. Canlarını kurtarabilmek için yüz binlerce RumeliTürküAnadolu’ya sığınmak için göç yollarına döküldü. Balkan Savaşı göçmenlerinin kesin sayısıbilinmiyor.BirkaynağagöreBulgarişgalinedüşenBatıTrakya’dan 200 bin kadar Türk yerlerinden kaçıp Osmanlı topraklarına sığınmışlardır. Makedonya’dan da 240 bin Türk göç etmiştir. Böylece Balkan Savaş’ında toplam 440 bin kadar Türk, Makedonya ve Trakya’dan Anadolu’ya göç etmiştir.Aynı dönem Balkanların başka yörelerinden kopan göçmenler dehesaba katılırsa, Balkan Savaşlarında yaklaşık bir milyon kadar Rumeli Türkü’nün yurtlarından sökülüp atıldığı, bu kitlenin 200 bin kadarının savaş sırasında can verdiği, geri kalanın daAnadolu’ya sığındığı söylenebilir. Cumhuriyet döneminde Bulgaristan’dan ilk kez göç işi bir anlaşma ile düzene bağlanmıştır. 18 Ekim 1925 tarihindeAnkara’da imzalanan Türk – Bulgar ikamet sözleşmesi, göç konusunu da düzenlemiştir. Buna göre, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin isteğe bağlı göçlerine engel olunmayacaktır. Bu dönemde 2 silahlı Bulgar örgütü, Bulgaristan Türklerine zulüm yapıyordu. Kuzey Bulgaristan’da Rodna Zaştita(Yurt Koruması) ve Güney Bulgaristan’da Trakya Komiteleri, Türk azınlığına durmadan saldırıyorlardı. Bu günkü Bulgar kaynaklarının belirttiğine göre, Rodna Zaştita 1923 yılında kurulmuş faşist bir örgüttür. Üyeleri çoğunlukla öğrencilerden oluşan bu örgüt güçlü bir Bulgar Monarşisi yaratmak ve demokratik ve demokratik özgürlükleri kaldırmak için çalışıyordu. 1936 yılına kadar ayakta kaldı ve o yıl askeri rejim tarafından lağvedildi. BulgaristanTürklerini göçe zorlamak istiyor ve Türklere karşı çeşitli saldırılar düzenliyordu. Güney Bulgaristan’da, özellikle Rodoplar bölgesindekiTürklere karşı saldırıları da daha çok Trakya Komitesi düzenliyordu. Bu iki örgütün saldırıları karşısında Bulgaristan Türkleri kafileler halinde Türkiye’ye göç etmek zorunda kalıyorlardı. Bulgarların bu köklü Türk düşmanlığı öncelikle Bulgaristan Türk azınlığına yapılan eziyetler biçimde göze çarpıyordu. Bulgarlar, Türklere besledikleri köklü kiniTürk komşuları üzerinde söndürüyorlardı. Bunların sonucunda da Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç kesilmiyordu. 1923 -1933 yılları arasında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 101.507 kişi göç etmiştir. Devamı Gelecek Sayıda


12

Terör terör olalı böyle vaşet yapmadı Alptekin B u l t ü r k

Bir zamanların kırmızı traktörü iflas etti

CEVHERLİ Y K Ü y e s i

Gecenin bir vakti, Gaziantep gibi sakin bir şehirde, 2 otobüsün tam durağa yanaştığı esnada PKK’lı teröristler uzaktan kumandayla bomba yüklü aracı havaya uçuruyorlar. Sonuç, çoğu yanarak ve parçalanarak ölmüş 9 vatandaşımız ve 64 yaralı… Ölenlerin arasında bayram ziyaretinden gelen küçücük çocuk mu ararsın, ekmek parasını çıkartmak için bütün gün çalışmış, akşam evine yorgunargıngidenadamımıarasın;herkesvar!... Neticede… Bildik sözler aynen tekrar edildi. Kanları yerde kalmayacak nutukları atıldı. Türkiye büyük devlettir diye dünyaya meydan okundu… Bir rahatladık, bir rahatladık sormayın… Ölenlererahmet,kalanlarabaşsağlığıdiledik(?) Ne âlâ memleket değil mi? O gece internette tanıdıklara bayram tebriği gönderirken tesadüf eseri kalleş saldırıyı öğrenmiştim. Hani daha geniş kapsamlı haber verir diye, televizyonu açtım. Aman Allah’ım neredeyse bütün TV kanallarında müzik eğlence programları tam gaz gidiyor… Sanki başka bir ülkede saldırı olmuş da, lütfedip alt yazı bile geçmeyen sözüm ona gazeteci, televizyoncu denilen vicdansızılar, haber vermeye bile tenezzül etmemişler. Kimi ikbal korkusuyla, kimi kansızlıktan (!) vur patlasın, çal oynasın eğlenceye devam ediyor… Bilmem hangi futbol kulübünün kongresini naklen yayınlayan, bilmem kim kimi hangi barda boynuzlamış bunun bütüüün ayrıntısını veren sözüm ona basın mensubu müsveddeleri, hiç yüzleri kızarmadan milletten haber saklıyorlar… O vahşet haberini milletten gizlediğinizde; o kahpe bombayı oraya koyup, otobüsler dolusu masum insanı diri diri yakan o şerefsizden, sizin ne farkınız kalıyor ki? Eğer gazeteciliği yapamıyorsanız, bırakın kardeşim bu mesleği! Bari şerefinizle dersiniz ki, burada gazetecilik yapılmaz. Bu şartlarda, bu meslek icra edilmez. Böyle kahpeliğe, rezilliğe hem kol kanat gereceksiniz hem de, basın kartı denilen; milletin haber alma hakkını cebinizde taşıyacaksınız… Yok öyle yağma… Son sözüm ise, dağdaki o kahpe hainlere ve yardakçılarına: Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner…

Huseyin ÖZKAN Dobruca Tekstil San.Tic.Ltd. Şti. Laleli Cad.Sait Efendi Sk. Astor Center No.55 Laleli / İst. Tel: 0212 458 21 20 / 458 21 19

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Mehmet ÇAKIR

Bir İnsanın Anavatanı Çocukluğudur

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yerli otomobil üretilmesini ulusal bir hedef olarak koyduğu bir dönemde, Türkiye’nin ilk yerli traktör üreticisi Uzel Makina iflas etti. Aile içinde patlak veren kavga bir sanayi devinin iflasa sürüklenmesiyle noktalandı. İflas kararı ilgili mahkeme tarafından 5 Temmuz 2012’de alındı. HER ŞEY BABA ÜZEL’DEN SONRA BAŞLADI Ailede miras kavgası merhum bestakâr Ahmet Uzel’in eşi Türkan Uzel’in, eşinin ölümünün ardından oğullarıyla yaşadığı miras kavgasıyla başladı. Milliyet’in haberine göre, baba Ahmet Uzel’in 1998’de vefat etmesinin ardından Türkan Uzel ile kızı Şafak Kibar’ın (Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kibar’ın eşi), oğulları Önder ve Serdar Uzel’le miras üzerinde anlaşmazlığa düşmesi sorunların başlangıcı oldu. Türkan Uzel 2003’te, iki oğlunun birlikte hareket ederek çoğunluğu kendisine sağlayan hisseleri hukuka aykırı şekilde ele geçirdikleri iddiasıyla dava açtı. İstanbul 9. Ticaret Mahkemesi’ne 2003’te başvuran Türkan Uzel, “İki oğlum, beni ve kızım Şafak Kibar’ı şirket yönetiminden uzaklaştırdılar” iddiasında bulundu. AĞIR CEZA DAVASI SONUÇLANDI 2007 yılına gelindiğinde Serdar Uzel ve Önder Uzel arasında da anlaşmazlık baş gösterdi. Gelinen noktada Uzel Makina alacaklarını isteyen bayiler, tedarikçiler ve işçilerin başlattığı süreç üzerine iflas noktasına geldi. T.C İstanbul 1. İflas Müdürlüğü 2012/10 dosya kararıyla şirketin iflasını açtı. Peki bu sürece nasıl gelindi? 2005 yılına kadar kardeşi Önder Uzel’le birlikte şirketin yönetiminde bulunan Serdar Uzel’e ulaştığımda kendisinin de çok üzgün olduğunu söyledi. Şirketin iflasını sorduğumda Serdar Uzel, kardeşi Önder Uzel, Bedirhan Çelik ve Mehmet İzzet Kalaycı hakkında İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açtığı ağır ceza davasının sonuçlandığı söyledi. Sonrasında şu bilgileri verdi: “Önder Uzel, Bedirhan Çelik, Mehmet İzzet Kalaycı hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçunu işledikleri gerekçesiyle 1 yıl 6 ay hapis, 520 gün adli para cezasıyla ayrı ayrı cezalandırıldı. Ancak sabıkasız oldukları için verilen ceza ertelendi. Ağır ceza mahkemesinde açılan dava sürecinde sanıkların bütün mal varlıklarına el konulması kararı verilmişti. Mahkeme verdiği kararla sözkonusu el koyma kararlarının karar kesinleşene kadar devamına karar verdi.” Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi Esas No: 2008/92 no ile görülen davada Yargıtay aşaması olacak. Serdar Uzel ise böyle bir aşamaya gelinmişken kardeşinin hâlâ, illegal şekilde şirketin yönetiminde bulunduğu söylüyor. İŞİN SIRRI JERSEY’DE ÇIKTI Bu noktada şirketin satışına karşı açtıkları davaların sürdüğünü söyleyen Uzel bu süreçle ilgili olarak şunları kaydetti: “Ağabeyim, Uzel Makine’yi holding çatısı altından çıkarıp hisselerinin yüzde 64’ünü Hollanda’da kurulu Uzel Agri şirketine sattı. Ben de yönetimdeydim. İstanbul 6. Ticaret Mahkemesi Uzel Agri’nin hissedar sıfatı kazanmadığına hükmetti sonradan. Ağabeyim bu satışı şirketi globalleştirme mantığıyla yaptığını söyledi. Ancak bambaşka bir süreçle satış silsilesi devam ettirildi. Hollanda Agri şirketinin üzerinde Uzel Corparation vardı. Ağabeyimle birlikte burada yüzde 50 - 50 ortaktık. Fakat bunun da üzerinde Lüksemburg’da kurulan bir şirket vardı. Onun da üzerinde Londra’da kurulan bir şirket var. Onun üzerinde de Jersey adasında kurulan bir vakıf var. Asıl hikaye bu vakıfla başlıyor. Bu vakıfta A grubu hisseleri, B grubu hisseleri var. A grubu iki oy, B grubu tek bir oy hakkına sahipmiş. Ağabeyim Önder Uzel iki oyu temsil eden A grubu hisseyi almış. Ben bakmadan imzaladım. İki oy hakkına sahip olduktan sonra şirketi tamamen kontrol eder hale geldi. Ve aile üyelerini tümüyle uzaklaştırdı şirketten. Bu konuda hukuk ve ceza mahkemelerinde açtığımız davalar devam ediyor.” Yapılmış işlerin usulsüz olduğunu hatırlatan Serdar Uzel, “Bizim dışımızda

yüzde 17’si halka açık olan bir şirkette bu hisseye yatırım yapmış kişiler de mağdur oldu” dedi. TÜRKİYE’DE İLK TRAKTÖRÜ ÜRETTİ * Bir zamanlar İSO’nun en büyük şirketler listesinde yer alan Uzel’in sermayesi artık ekside. * 2006 yılında 622 milyon TL satış geliri gerçekleştiren şirket hakkında iflas açıldı. * Şirketin makina teçhazatı ve üzerinde kurulu olduğu arazilere icra getirildi. * Geçen dönemde dosyalara giren mahkeme kayıtlarına göre sadece IFC’nin alacağı 6 milyon dolar seviyesinde. * 9 klasörlü Uzel dosyasının detayları tek alacaklının IFC olmadığını gösteriyor. Uzel’in alacaklıları arasında, Maliye, faktöring şirketleri, bankalar, tedadikçi firmalar ve yüzlerce çalışan buluyor. * Uzel dosyasında alacaklar arasında büyük bankaların ve şirketlerin yanı sıra faktöring şirketleri onlarca çalışanın olması da dikkat çekiyor. * Zapsu ve Laçin ailelerinin de bir dönem hissedar olduğu Uzel Makine’nin tem e l l e r i i s e 1 9 3 0 ’ l a r a d a y a n ı y o r. * 1878’deki Rus Savaşı sonrası Rumeli’den Bursa’ya göç eden bir ailenin oğlu olarak işe fayton üretmekle başlayan büyükbaba İbrahim Uzel tarafından temelleri attı. * İbrahim Uzel’in Bursa’da 1937’de kurduğu Yaprak Yay şirketi ile Uzel’in hikayesi başlıyor. - 1961’de İngiliz Massey Ferguson ile anlaşıp Türkiye’nin ilk yerli traktör üreticisi olan Uzel, oğul Ahmet Uzel tarafından 1977’de holdingleştirdi. HİSSE KAVGASI NASIL PATLADI? İki erkek kardeş arasındaki kavga, Serdar Uzel’in 2007 yılında holding yönetim kurulundan çıkarılmasıyla başladı. Şirketin yüzde 64 hissesi ise Hollanda’daki şirkete 2005 yılında satılmıştı. Bir dönem ağabeyiyle birlikte hareket eden Serdar Uzel de daha sonra annesi ve kızkardeşi gibi bu işleme karşı dava açtı. Serdar Uzel’in konuyla ilgili açıklamaları şölye devam ediyor: “Babamın 1998 yılında vefatından sonra başladı sorunlar. Ağabeyim hepimizden tecrübeliydi ona inancımız tamdı. Ağabeyim anneme ait hisseyi kullanarak çoğunluğu sağlamış. O zaman ağabeyime güveniyorduk, olanların farkında değildik. O dönemde yönetimde ağabeyim, Uzel Sanayi şirketini temsilen Bedirhan Çelik ve ben vardık. Anneme ait çoğunluğu sağlayan hisseyle şirket yönetiminin kararlarını alabilecek duruma geldi. Baktım ağabeyim herşeyi planlayarak hareket etmiş. Annem bu hisselerin kendisinden habersiz şekilde kullanımıyla ilgili olarak 2003 yılında dava açtı. Ben annemin bu davasını kabul edince ağabeyim yine usulsüz bir şekilde beni şirketten uzaklaştırdı. Annemin açtığı davada İstanbul 9. Ticaret Mahkemesi anneme ait olan hissenin kendisine iadesine karar verdi. Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesinde karar yalnızca usülü açıdan bozuldu. Ve esasla ilgili değişen bir şey olmadı.” DAVALAR SÜRÜYOR 2006 sonu itibariyle şirketin cirosunun 622 milyon TL civarında olduğunu hatırlatan Serdar Uzel, “Toplam kredisi ise sadece 60 milyon TL civarındaydı. Şirketin finansal yapısının ne kadar iyi gittiği ortadayken iflas aşamasına geldik” diyor. Gelinen noktada Önder Uzel’in de kardeşlerine karşı açtığı karşı davalar sürüyor. Şirkete traktör almak için avans veren bayiler, işçiler, tedarikçilerin alacaklarını talep etmek için hareket geçmesiyle şirket hakkında iflas kararı çıktı. Aile kavgasında Türkiye için önemli bir şirketin geldiği nokta ortada. Hangi taraf haklı olarsa olsun şirket zarar gördüğü için bu noktada bir zamanlar borsanın hareketli hisseleri arasında yer alan şirkete yatırım yapanlar da mağdur oldu. Görünen o ki bu tür girişimlere karşı şirkete yatırım yapan insanları koruyacak bir mekanizma hala yok. Bu noktada şirketin bu aşamaya gelmeden kamu denetiminin yeterli bir şekilde yapılıp yapılmadığı merak konusu.

Bir gün bir seminer öncesi kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı: - Hayrola, neden elimi öpmek istedin? - Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinizi katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim. - Ne oldu, nasıl oldu? - Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişinde doğru dediniz ki, “Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.” Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti: - Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, “Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.” Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam? - Hayır, neden? - Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. “Oğlum bugün ödevini yaptın mı?” Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, “cık” sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, “Niye yapmıyorsun ödevini!” diyordum. Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu. Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti: - Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. “Ben ne biçim babayım,” diye kendime sordum. Seminer için geldiğim İstanbul’dan çalışma yerim olan Ankara’ya gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın. - Radikal bir karar! - Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam. Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu. - Eşiniz ne dedi? - Hocam biliyor musun ne oldu? - Ne oldu? - Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, “Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz.” - Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor! - Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim. Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi. - Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın? - İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve “Hayır!” anlamına gelen “cıkk” dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; Devamı Gelecek Sayıda


Bulgaristan Türklerinin Sesi 13

Dünya Medyasından Haberler Yeni eğitim-öğretim yılı başlıyor

Gelişim Kapısını Açmak

Pakistan Yatırım Kurulu Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ekselansları Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan’a yatırım yapma imkânlarının artırılması yönündeki çabalarını memnuniyetle karşılıyor. Yatırım Kurulu Pakistan’ı gelecek nesiller için çok daha müreffeh bir ülke haline getirecek olan Türk işadamlarının yatırımlarını büyük bir memnuniyetle karşılamaktadır.

Başbakan Gilani Pakistan halkının her alanda kardeş Türkiye’nin tecrübelerinden faydalanmak istediğini söyledi.

Başbakan Yusuf Rıza Gilani Pakistan Parlamentosuna hitap eden konuk ülke başbakanı Erdoğan’a iki kardeş ülke arasındaki ilişkilere yaptığı katkılardan ötürü teşekkür etti. Gilani Pakistan’ın genç bir devlet olduğunu ancak Pakistan halkının köklerinin tarihe dayandığını ifade etti. Gilani Türkiye-Pakistan ilişkilerinin Pakistan’ın 1947 yılında dünya coğrafyasında bağımsız bir devlet olarak belirmesinden çok daha öncelere dayandığını da ifade etti. Gilani “kardeşim Erdoğan” olarak tanıttığı Türkiye Cumhuriyeti başbakanını ağırlamaktan büyük onur duyduğunu ayrıca kendisine eşlik eden Emine Erdoğan’ın da son üç yıl içerisinde ikinci kez ülkelerini ziyaret etmesinden şeref duyduğunu söyledi. Gilani tüm dünyanın gıpta ile izlediği Türkiye’nin Erdoğan yönetiminde gösterdiği ilerlemeye de övgüler yağdırdı.

Dile kolay! İki milyon öğrenci bugün 2012-2013 eğitim öğretim yılına başlıyor. Bir diğer değişle iki milyon öğrenciyi oldukça zorlu bir sene bekliyor... Öğretmenlerin hayatta kalmalarına bile yetmeyecek olan maaşları onları grev yapmaya yönlendirirken her geçen gün kalabalıklaşan sınıflarda da eğitimin kalitesini düşürüyor. Hayat pahalılığı sebebiyle okul ihtiyaçlarından kısan anne babalar istemeseler de çocuklarına sonuçları ileride ortaya çıkacak büyük darbeler vuruyorlar.İnternet çağına gelmiş olmamıza rağmen halen birçok konuda yetersiz hatta geri kaldığını kabullenmeyen Netanyahu hükümeti herkese eşit ve kaliteli eğitimin sözünü verse de yapılanlar ve yaşananlar ne yazık ki gerçekten çok uzak. Bir gerçek daha var ki o da her zaman en büyük bedelleri en masumların, çocukların ödüyor olması. Ne yazık ki bu 2012 yılı İsrail’i için de geçerli.

Beni unutmadığınız için teşekkürler Esaretten kurtulan Gilad Şalit ikinci hayatında özgürlüğünü doya doya yaşayarak ilk doğumgününü kutluyor. Bugün 26 yaşına giren Gilad Şalit onu destekleyen herkese ve okuyucularına bir mesaj gönderdi: “Beni unutmayan herkese, benim için dua eden herkese, benim geri dönmem için çaba harcayan herkese çok teşekkür ederim”. Gazetemiz bünyesinde spor yazarlığı yapmaya devam eden ve oldukça da iyi bir performans gösteren Gilad`a bizler de “iyi ki varsın, iyi ki yine aramızdasın” demek istiyoruz. İyi ki doğdun Gilad...

ABD cihadçıların biyolojik silahlarla saldırı düzenleme ihtimalini dile getirdi Amerikan istihbarat birimleri geçtiğimiz hafta Endülüs’te yakalanan teröristlerin biyolojik bir saldırı düzenleme hazırlığında olduğundan şüpheleniyor. Tutuklanan iki Çeçen uyruklu teröristin Pakistan’da biyolojik silahlar üzerine eğitim aldığı bilgisini aktaran Amerika’nın elinde, bu bilgileri doğrulayacak gizli bir tanığın olduğu da iddia ediliyor. Öte yandan biyolojik silahların küçük miktarlarla büyük zararlara yol açması ve takibinin oldukça zor olması nedeniyle teröristlerin yeni gözdesi olduğu biliniyor. İspanya güvenlik güçleri de araştırmalarını biyolojik saldırı ihtimali üzerinde yoğunlaştırıyor.

Almanya’nın Güney Av rupa ülkelerine ihracatı geriledi Avrupa Alman malları için en önemli pazar olmayı sürdürüyor. İhracatın yüzde 60’ı kıta ülkelerine yapılıyor. Ancak borç krizinin vurduğu Güney Avrupa ülkelerine yönelik ihracat rakamları gerilemekte... 2012 yılının ilk altı ayında Almanya’nın İtalya, İspanya ile Yunanistan’a olan ihracatı yüzde 8 ile 9 oranında gerilerken, Portekiz’e olan ihracatında bu oran yüzde 14’leri buluyor. Almanya’nın tüm ihracatları dikkate alındığında bu ülkeler ile ticaret hacmi nispeten küçük olması nedeniyle halen ihracat toplamı yüzde 4-5 oranında büyüme gösteriyor. Benzer bir durum Avusturya için de geçerli… Yunanistan’a ihracatlar yüzde 11 oranında düşüş gösterirken, İspanya ile İtalya için bu oran yüzde 5’i buluyor.

Yolcu otobüslerine yol bilgisayarı - GPS takma zorunluluğu getiriliyor 48 saat içinde meydana gelen farklı trafik kazalarında toplam 62 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından hareket geçen hükümet aralarında yolcu otobüslerine ve tehlikeli madde taşıyan araçlara GPS yani küresel konumlandırma sistemi adıyla anılan yol bilgisayarı takma zorunluluğun da bulunduğu bir dizi tedbir kararı aldı. Pazar günü meydana gelen iki farklı trafik kazasında toplam 47 kişinin ölmesi ile büyük üzüntü yaşayan ülke, pazartesi günü aşırı hız yapan bir kamyonun kontrolünü kaybederek bir minibüse çarpması sonucu dokuz kişinin daha hayatını kaybetmesi sonucunda bir kere daha yasla sarsıldı. ABD’deki kuraklık nedeniyle yiyecek fiyatları yükselecek Uzmanlar Amerika’yı etkisi altına alan kuraklığın yurtiçinde yiyecek sıkıntısına yol açmayacağını ancak yemeklik yağ ve domuz eti fiyatlarında yükselişe neden olacağının neredeyse kesin olduğunu ifade ediyorlar. Çin Tahıl İdaresi Başkan Yardımcısı Zhai Jianglin ABD’de son 50 yıldır yaşanan en büyük kuraklığın Çin’i de etkileyeceğini ancak temel yiyecek stoklarında bir sıkıntı yaşanmayacağını açıkladı. Uluslararası piyasalarda mısır ve soya fasulyesi fiyatlarının yükselmesi nedeniyle artacak olan ihracatın yurtiçindeki fiyatları etkilemesi bekleniyor.

Eksarhia’da “savaş” yaşanıyor Atina’daki Eksarhia semtinin ara sokaklarında anarşistler, polis ve uyuşturucu bağımlıları arasında sürekli bir “savaş” yaşanıyor. Anarşistler polisin bölgeye yaptığı operasyonların azalması için uyuşturucu bağımlılarını semtlerinden kovuyor. Öte yandan bu tarihi semtin sakinleri ve esnafı da uyuşturucu bağımlılarını uzaklaştırmaları için sürekli polis çağırıyor. Sonuç olarak ise Marni, Tosiça, Solomu, Sturnari, Kaningos caddelerinde anarşistlerle uyuşturucu bağımlıları ile polisle anarşistler arasında sürekli bir kavga ve kargaşa yaşanıyor.

Hayatımızı Değiştirecek Teknolojiler Gelecekte tüm Hayatı Değiş1 0 Te k n o l o j i k y e n i l i k 2000’li yıllarla birlikte teknolojik gelişmeler hız kazandı, gelecekte karşımıza neler çıkacağını, hangi cihazları ve teknolojileri kullanacağımız kestirmek zor. Biz de sizler için gelecekte karşımıza çıkacak muhtemel teknolojileri mercek altına aldık. 2012 yılı Haziran ayı ile birlikte Türkiye’de geniş bant internet kullanımı 18 milyonu aşmış gözüküyor. Bununla birlikte internet üzerinde dolaşan veri miktarı da kat kat artıyor. Türkiye’de ki sabit genişbant abonelerinin yaklaşık yüzde 81’i 8 Mbit/s hızına kadar olan bağlantıya sahip abonelik türünü tercih ettikleri görülüyor. Bu da birçoğumuzun internet üzerinde hız açısından sorun yaşamadığı ve hızlı veri aktarımı konusunda dünyanın sayılı ülkelerinden biri olduğumuz anlamına geliyor. İş böyle olunca geleceği tahmin etmek çok da zor olmasa gerek. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde internet hızı ve veri büyüklüğü kat kat artacak ve akıl almaz boyutlara ulaşacak. Diğer taraftan teknolojik açıdan gelişerek hızlı bir şekilde değişikliğe uğrayacak bir diğer sektör ise yenilenebilir enerji. Yenilebilir enerji kaynakları yakın gelecekte daha sık kullanılmaya başlanacak. Bununla birlikte robot kullanımı her alanda çoğalacak. Sadece sanayii alanında değil artık tıp alanında da doktorların hata yapmaktan çekindikleri birçok işlemi robotlar yapacak. Tabii ki bununla birlikte tıp dünyasında birçok hastalık tedavi edilebilme yetkinliğine kavuşacak. Augmented Reality (Artırılmış gerçeklik) Gelecekte insanların gerçeklik anlayışı günümüze göre farklılık gösterecek. Robotlar iş gücüne karışacak ve fiziksel açıdan insanların yükleri hafifleyecek. Şu anda bu tarz uygulamalar kullanılıyor ve gelecekte bu uygulamalar daha gerçekçi ve gerçeğinden ayırt edilemeyecek şekilde yapılandırılacaklar. Hali hazırda bazı firmaların uygulamaları sayesinde akıllı telefonunuzdan veya Tablet PC’nizden oturma odanıza geniş ekran TV varmışçasına fotoğraf çekebiliyorsunuz. Bunun için firmanın hazırlamış olduğu dokumanı TV’yi koymak istediğiniz yere yerleştirmeniz yeterli ardında uygulama akıllı cihaz üzerindeki kamera sayesinde bu dokumanın olduğu yere istediğiniz model ve büyüklüğündeki TV’yi yerleştirerek size sanal bir gerçeklik sunuyor. Bu sayede daha TV’yi almadan oturma odanızda nasıl durduğunu görebiliyorsunuz. Yapılan araştırmalara bakılırsa 2025 ve 2030’lu yılla arasında dünya üzerindeki robotların sayısının insanları geçeceği tahmin ediliyor. Tabii ki robotların (Bu robotların arasında mutfak robotu da olabilir, sizin için arabanızı kullanacak bir robotta) hepsi zihinsel açıdan çok zeki olmayacak. Fakat 2040’lı yıllarda zihinsel açıdan insanların üzerine çıkacak robotların doğuşu bekleniyor. Ama o zamana kadar Augmented Reality’nin (Artırılmış Gerçeklik) okullarda ve hastaneler kullanılması bekleniyor. Belki de bakarsınız 2050’li yıllarla birlikte Android arkadaşlarımızla birlikte futbol oynar veya bir kahve içerek dertleşiriz. İnternet Milyonlarca Kat Hızlanacak Yazımızın başında da söylediğim gibi teknoloji 2000’li yıllarla birlikte hızlıca ilerlemeye başladı. Tabii ki bu değişim baş aktörü internet. Ağ bağlantı hızı 2000’lerin başında 28.800 bit/s iken şimdilerde 1000 mbps’lara ulaşmış durumda. 1990’lı yıllara göre günümüz bağlantı hızı yaklaşık 150.000 kat artmış durumda. Bu hızın 2030’lı yıllarda günümüze göre 3 milyon kat artacağı düşünülüyor. Hız artınca kullanacağımız veri miktarı da artacak. Video çözünürlükleri tahmin edemeyeceğiniz kadar büyüyecek. Buna bağlı olarak geniş ekranlar daha da genişleyecek, çözünürlükleri ve işlevsellikleri de gelişecek. Veri Büyüklüğü Tahmin Edilemez Boyutlara Ulaşacak Sanal dünya kapladığımız alan büyük bir hızla artıyor. 2008 yılında yapılan araştırmalara göre o yıl 5 exabyte’lık veri üretilmiş. Bu, 1 milyar DVD büyüklüğüne karşılık geliyor. 2011n yılında ise bu rakam 1.2 zettabyte’lara kadar ulaşmış durumda. Bu büyüklüğün ne kadar olduğunu sizlere şöyle açıklayabilirim: “Dünyadaki her kişinin 100 yıl boyunca Facebook’dan duvarında bir bilgi paylaşması ya da en sevdiğiniz bir saatlik bir videonun 125 milyon yıl internet üzerinden izlenmesi”. Veri büyüklüğünün 2030’lı yıllarda hangi boyutlara ulaşacağı konusuna ise akıl sır ermiyor. Devamı Gelecek Sayıda

İngiliz istihbaratından sansasyonel açıklama t i r e c e k İngiliz Telegraph gazetesi istihbarat kaynaklarına dayandırdığı sansasyonel bir habere imza attı. Daily Telegraph’ın dayandığı istihbarat raporlarına göre, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Devrim Muhafızlarına Eurovision sırasında Azerbaycan’da terör eylemleri düzenleme talimatı verdi. Devrim Muhafızlarının, ayrıca, Suudi Arabistan’ın Washington’daki büyükelçisine yönelik bir suikast planladığı da kaydedildi. Gazetenin haberinde İran’ın Bakü’de İsrail diplomatlarını hedef alan üç ayrı patlama planladığı bildirildi. Azerbaycan basını da defalarca İran’ın Eurovision Şarkı Yarışmasının yapıldığı dönemde Bakü’de terör eylemleri planladığını yazmıştı. Ayrıca, Azerbaycan Milli Güvenlik Bakanlığı da İran istihbaratı ile işbirliği içerisinde olan bir grubun deşifre edildiğini açıkladı... Tüm bunlar İngiltere gazetesinin yazdıklarının hiç de asılsız olmadığının kanıtı.

Ukrayna’nın Ermenistan ile gizli silah anlaşması imzaladığı ortaya çıktı Ukrayna ile Ermenistan arasında gizli silah anlaşması olduğu ortaya çıktı. Gizli anlaşmayı Ukrayna Savunma Bakanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı Sergey Gmız’ın Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’e yazdığı mektup ortaya çıkardı. Gmız, mektupta, Ermenistan’a silah satışının gerçekleştirilmesi için Avrupa Birliği ve Bağımsız Devletler Topluluğu‘nda kayıtlı olan taşeron firmaların kullanılması önerisinde bulundu. Mektupta, Ukrayna’dan Ermenistan’a Smerç füze sistemi ve 12 adet füze ve 50 taşınabilir uçaksavar kompleksinin satışının öngörüldüğü bildirildi. İstihbarat Daire Başkanı, Yanukoviç’e gönderdiği mektupta, bu anlaşmadan Azerbaycan’ın mutlak surette haberi olmaması gerektiğini de vurguladı. Gmız, Azerbaycan’la Ukrayna arasındaki işbirliğine darbe vurmamak adına hileye başvurulmasını önerdi. Öneriye göre, silah anlaşmasına imza

Her on aileden altısı, bankaya olan borcunu ödeyemiyor Kriz nedeniyle Portekiz’deki aileler her geçen gün mali yükümlülüklerini yerine getirmede daha büyük güçlük yaşıyorlar. Merkez Bankasının hazırladığı rapor, 2011 ve 2012 yılları arasında Portekizlilerin borç ödeme kapasitesinde büyük düşüş yaşandığını ortaya koyuyor. Raporda ayrıca bankaya olan borcunu ödeyemeyen ailelerin oranının yalnızca bir yıl içinde yüzde 48 arttığı da belirtiliyor. Haziran ayı itibariyle bankalara olan borçlarını 90 gün veya daha fazla süre ile geciktirenlerin sayısının ise yaklaşık 700 bin olduğu aktarılıyor.

Az öğrencinin kayıt olması ve harçlardaki hata, üniversitelerde 30 milyonluk bütçe açığı yarattı Yeni akademik yılda da üniversiteler mali krizle karşı karşıya. Devletin üniversiteye aktardığı kaynakları azaltması üniversiteleri zora soktu. Devletten kaynak alamayınca öğrencilerin harçlarıyla ayakta durmaya çalışan üniversiteler, 30 milyon euro açıkla yeni döneme “merhaba” diyor. Üniversitelerde yaşanan ekonomik krizin temel sebebi olarak ise öğrenci sayısında yaşanan çarpıcı düşüş gösteriliyor. Mali sorunlar yaşayan öğrencilerin okuldan kaydını sildirmesiyle birçok bölüm kontenjanının boşaldığı belirtiliyor. Öte yandan üniversite yönetimlerinin, ödenecek harç miktarını yanlış hesaplaması ve öğrencilerden 30 milyon eksik harç bedeli alması da yaşanan krizin diğer sebebi…

Suudi Kral Mekke’deki zirvede, mezhepler Haç cevabı arası bir diyalog merkezinin kurulmasını önerdi Facebook’ta açıklama Suudi Arabistan Kralının çağrısı üzerine Mekke’de yapılan toplantıda Müslüman devletlerin dayanışması ve birlikte hareket etmesi gerektiğine dair demeçler verildi. Yapılan zirvede Suudi Kral Abdullah bin Abdulaziz, bütün Müslüman ülkeler arasında bulunan anlaşmazlık ve sürtüşmelerin ancak diyalog ile çözülebileceğini ve bu bağlamda birlikte hareket etmenin büyük önem taşıdığını söyledi. Suudi Kral, sorunların giderilmesi, tüm ülkelerin dayanışma ve işbirliği çerçevesinde hareket edebilmesi için Riyad’da mezhepler arası bir diyalog merkezinin kurulmasını da önerdi. Toplantının sonunda yapılan açıklamalarda ise Suriye’de insanlık dramı ele alınarak akan kan ve gözyaşında mevcut hükümet sorumlu tutuldu. Açıklamada Suriye’nin bundan sonraki aşamada da toprak bütünlüğünün korunması gerektiği ancak halkın kendi kaderini çizme hakkına sahip olduğu da vurgulandı.

Hüseyin YILDIRIM

yapan “Halkın İradesi” adındaki grup Rusya’nın çeşitli bölgelerinde haçlara zarar verilmesi eylemlerinin sorumluğunu üstlendi. Grup Pussy Riot üyeleri serbest bırakılmadığı takdirde, Rus Ortodoks Kilisesine yeni “acılar” yaşatacağı sözü de verdi. Açıklamada, “siz daha acının ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bunu çok yakında öğreneceksiniz” denildi. İktidar partisi ise bu tür eylemleri önlemek için vidaları sıkmayı öneriyor. Birleşik Rusya Partisinin kutsal dini değerlere yönelik saygısızlığa biçilen cezaların arttırılmasına ilişkin bir yasa tasarısı hazırladığı öğrenildi.Moskova Karnegie Merkezi Bilim Konseyi üyesi Aleksey Malaşenko’nun yorumuna göre, vidaları sıkma politikası laik devlet ve Ortodoks Kilisesinin ortak projesi... Malaşenko, yeni yasanın kabul edilmesiyle kamuoyunda Kiliseye yönelik tepkilerin artacağı görüşünde.


14 Analizler

AHİ EVRAN Ahi Evran, bugün İran sınırlarında yer alan, devrinin önemli kültür merkezlerinden Hoy kasabasında doğmuştur. Ahi Evran’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak birçok kaynakta yer alan 93 yıl ömür sürdüğü bilgisinden hareketle, Hicrî 659’da (1261) öldüğü göz önünde bulundurulduğunda Ahi Evran’ın hicrî 566 (1171) yılında doğduğu anlaşılmaktadır. Anadolu’da Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 32 esnaf zümresinin pîri kabul edilen Ahi Evran’ın asıl adı Mahmud’dur. Babasının adı ve doğum yerine nispeten Mahmud bin Ahmed el-Hoyî (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) denmiştir. Künyesi Ebu’l-Hakâyık (hakikatlerin babası), lakabı Nasîrüddîn’dir (dinin yardımcısı). Ahi şecerenâmelerinde ise Nimetullah (Allah’ın nimeti) olarak anılmaktadır. Evran (Evren), Türkçe bir kelime olup “yılan, ejderha” anlamlarına gelmektedir. * Ahi Evran’ın çocukluğu ve ilk tahsil devresi, memleketi olan Azerbaycan’dageçmiş,gençliğindeHorasanveMaveraünnehir’e giderek o yörede büyük üstatlardan ders aldı. Herat’ta zamanın en büyük âlimlerinden olan Fahruddîn-i Râzî’nin derslerine devam ederek ondan aklî (fen) ve naklî (din) ilimleri öğrendi. Bir hac yolculuğu esnasında Râzî’nin talebelerinden ve evliyâdan Şeyh Evhadüddîn Hamid Kirmânî ile tanıştırılan Ahi Evran, daha sonra onun talebeleri arasına katılmış ve bağlılığını Evhadüddîn’in vefatına kadar sürdürmüştür. Ahi Evran, Bağdat’ta iken fütüvvet teşkilâtının ileri gelen şeyhleriyle münasebette bulunduğu gibi, başta Evhadüddîn Kirmânî olmak üzere birçok üstattan yararlanmıştır. Bağdat’ın o yıllarda İslâm dünyasının en büyük ilim, sanat ve irfan merkezi oluşu,Ahi Evran’ınçokyönlübirilimvefikiradamıolmasındaetkiliolmuştur. Tefsir, hadis, kelâm, fıkıh ve tasavvuf gibi dinî ilimler yanında felsefe ve tıp sahasında da sivrilmiş ve bu konularda eserler vermiştir. MuhyiddînİbniArabîvehocasıEvhadüddînKirmânî’ylebirlikte 602 (1205) yılında Anadolu’ya gelen Ahi Evran, Evhadüddîn’le birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaştı. Vaazlarında bir yandan esnafa dünya ve ahiret işlerini düzenli hâle getirmeleri için nasihatlerde bulunurken öte yandan yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Anadolu halkının kuvvetlenip teşkilâtlanması için çalışmıştır. Ahi Evran Anadolu’ya geldikten kısa bir müddet sonra Kayseri’ye yerleşerek burada bir debbağ (deri işleme) atölyesi kurdu. Debbağlık yaparak (deri tabaklayarak) geçimini temin eden Ahi Evran, bilhassa sanat sahibi kimseler arasında çok sevilmiştir. Bugünkü manada esnaf teşkilâtı diyebileceğimiz Ahilik müessesesini kurarak birçok şehir ve kasabada teşkilâtlanmasını sağlamıştır.Ahi Evran-ı Velî, tarih boyunca debbağların pîri ve 32 çeşit esnaf ve sanatkâr zümresinin lideri olarak kabul edilmiştir. Ahi Evran,625 (1227-28) yılından sonra muhtemelen Sultan I. Alâaddîn Keykubad’ın (saltanatı 618-634 / 1221 -1237) isteği ile Konya’ya yerleşti. Burada hem sanatını icra ediyor, hem de müderrislik yapıyordu. Konya’da bulunduğu müddetçe gayet müreffeh ve itibarlı bir hayat süren Ahi Evran, Sultan I. Alâaddîn Keykubad’dan devamlı destek ve himaye görmüş ve bu arada yazdığı bazı eserleri sultana sunmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı meydana gelen bir hadise bahanesiyle, nüfuzundan rahatsız olan bazı kimselerin şikâyeti üzerineAhi Evran tutuklanıp hapsedildi.Ahi Evran ile birlikte pek çok Ahi ileri geleni beş yıl süreyle Konya’da tutuklu kalmışlardır. 1243 yılında Anadolu’ya saldıran Moğollar’ın Kayseri şehrini kuşatmalarına direnen Ahiler, kale muhafızlarıyla birlikte şehri on beş gün savundular. Moğolların tam vazgeçecekleri sıra bir Ermeni dönmesi olan Kayseri iğdişbaşısının Moğol Komutanı Baycu Noyan’la gizlice anlaşması sonucunda Moğollar kente girerek Ahileri kılıçtan geçirdiler. Bu sırada Konya’da tutuklu bulunan Ahi Evran bu katliamdan kurtuldu. II. Gıyaseddîn Keyhüsrev’in ölümünden (642 / 1245) sonra saltanat naibliğine getirilen Celâleddîn Karatay, tutuklu Ahi ve Türkmenleri serbest bıraktı. Ahi Evran, Denizli’ye giderek orada bir yıl kadar kaldı. Selçuklu tahtına geçen Sultan II. İzzeddîn Keykâvus’un çağrısı üzerine Konya’ya dönerek muhtelif medreselerde ders vermeye başladı. Ahi Evran’ın Konya’ya dönüşünden bir müddet sonra Mevlânâ’nın hocası Şems-i Tebrizî’nin, bir suikast sonucunda öldürülmesi (645 / 1247) üzerine kimi çevreler, bu olayda Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de parmağı olduğu iddiasını yaymışlardı. Bu şartlar altında Konya’da kalamayan Alâaddîn Çelebi Kırşehir’e nakletmiştir ki, Ahi Evran’ın da aynı zamanda Kırşehir’e yerleşmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Ahi Evran ömrünün son on beş yılını Kırşehir’de geçirdi. * Türkmenler ve Ahiler, IV. Kılıç Arslan’ın (saltanatı 12571266) yönetimi ele geçirmesinden sonra Moğolların baskısıyla yaptığı atamalar sebebiyle, sultana ve Moğollara karşı direnişe geçmişlerdi. En güçlü direnmenin vuku bulduğu Kırşehir’de, IV. Kılıçarslan ve Moğol ilhanı, Kırşehir Emiri Nureddîn Caca’yı bu isyanı bastırmakla görevlendirdi. İsyan, Nureddîn Caca yönetimindeki Moğol kuvvetlerince çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Moğollar tarafından yapılan katliamda öldürülenlerin arasında Ahi Evran ve Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Ahi Evran’ın ölümü veya öldürülüşü konusu yakın zamana kadar üzeri sisli bir konuydu. Ancak son yıllarda ortaya çıkartılan kimi belge ve bilgiler Ahi Evran’ın şehiden katledildiği ihtimalini oldukça güçlendirmektedir. Ahi Evran-ı Velî, Kırşehir’de Ahi Evran Mahallesi’ndeki Ahi Evran Câmii bitişiğindeki bütün gün ziyarete açık olan türbesinde medfundur.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Türk-Bulgar Sinemasında İşbirliği

Türkiye ile Bulgaristan sinema filmi alanında işbirliği yapacak. Türk ve Bulgar sinema yapımcıları, iki ülke arasında imzalanacak Ortak Film Yapımı Alanında İşbirliği Anlaşmasından önce bir araya geldi. İstanbul’da yapılan toplantıya, Bulgaristan Kültür Bakanı Vecdi Raşidov, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Abdurrahman Arıcı, Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, Sinema Genel Müdür Yardımcısı Ali Atlıhan da katıldı. Konuk Bakan Raşidov, toplantının açılışında, Türkiye ve Bulgaristan’ın ortak bir tarihi olduğunu hatırlatarak, Türkiye ile Bulgaristan ilişkilerinde son 3 yılda çok büyük gelişme kaydedildiğini bildirdi. Türkiye’nin sinema sanatında köklü bir geleneği olduğuna işaret eden Raşidov, ‘’Bulgar sineması da son dönemde çok iyi bir noktaya geldi. Sosyalist rejimin bize bıraktığı güzel bir miras sinema merkezimizdir. Bu merkezin olanaklarını geliştirdik, faal biçimde kullanılıyor. Bulgaristan gerçek bir sinema merkezine dönüştü. Bugün imzalayacağımız ortak yapım anlaşmasıyla Türk ve Bulgar sinemasının hem Avrupa, hem de dünya sinemasında boy göstermesini ümit ediyorum.’’ diye konuştu. Raşidov, Türk ve Bulgar sinema sektörünün önde gelen isimlerinin İstanbul’da bir araya gelmesinin önemine dikkati çekerek, ‘’Bu canlı bu-

luşma bence her türlü kâğıttan, evraktan daha önemli. Sanatçılar birbirlerini tanımalı.’’ dedi. Türkiye ile Bulgaristan arasında yakın zamanda kültür varlıklarının korunması ve karşılıklı iadesi için de bir anlaşma imzalanacağını anlatan Raşidov, Türkiye ile Bulgaristan ilişkilerinin gelişmesi için İstanbul’da Bulgar, Sofya’da da Türk kültür merkezi açılmasının planlandığını sözlerine ekledi. S İ N E M A S T R AT E J İ K S A N AT Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Abdurrahman Arıcı da Türk sinemasında üretilen ortak yapımların aldığı ödüllere dikkati çekerek, ‘’Avrupa çapında kültürel çeşitliliğin bir unsuru olarak sinematografik ortak yapımların kuvvetlendirilmesi gereği açıkça ortaya çıkıyor.’’ dedi. Türkiye ile Bulgaristan arasında imzalanacak ortak yapım anlaşmasına büyük önem verdiklerini belirten Arıcı, ‘’Bakanlık olarak sinemayı stratejik bir sanat dalı olarak görüyoruz.’’ şeklinde konuştu. Abdurrahman Arıcı, Bulgar katılımcılara İstanbul’u, Türk ve Osmanlı mutfağını tanıtıcı ve Türk sinemasından seçme 10 filmin yer aldığı DVD seti hediye etti.

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun (TUSKON), Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve İhracatçı Birliklerinin desteğiyle yeni programını 3-10 Haziran 2012 tarihlerlerinde İstanbul’da düzenledi. Uluslararası iş dünyasında önemli bir yere sahip olan Türkiye-Dünya Ticaret Köprüsü, ürün tanıtım stantları, firmalar arası ikili iş görüşmeleri, tarihi mekanları ziyaret ve İstanbul gezisi, fabrika ve tesis ziyaretleri gibi hizmetlerini bu programda da sundu. Türkiye-Dünya Ticaret Köprüsü 2012 (TDTK 2012), önceki program gibi sektörel hedefli olarak, yurtiçi ve yurtdışından gelen toplam 3000 işadamının katılımıyla düzenlendi. Yurt dışından katılan her bir firmaya günlük görüşmeler programı hazırlandı. Yurt dışından katılan firmalar Türk ürünlerine ilgi duyan firmalar olup, ikili görüşmelerde kendilerine peşin olarak belirtikleri alanlarda ürün sunan firmalarla görüşme imkanı sağlandı. Önceden planlanan ikili görüşmeler ve stand ziyaretleri 6-7 Haziran tarihlerlinde yapıldı. Yurt dışından katılan her bir firma milli guruba dahil olup mihmandar yardımı aldı. Katılımcı firmalara önceden planlanmış görüşmeler programı ve katılımcı kataloğu verildi. Katılım, transferler, katalog ve gala yemeği ücretsizdi. 5 haziran açılış programına Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ekonomi bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi katıldılar. 1.134 masada 25 bini aşkın ikili iş görüşmesi gerçekleştirildiğini ifade eden TUSKONYönetim Kurulu Başkanı Rızanur Meral ise, “Adeta ticaret bayramındayız. Bugüne kadar 24 zirve ile Türk işadamlarını yabancı şirketlerin sahipleriyle buluşturduklarını belirten Meral, “Bugünkü zirve bugüne kadar yapılanların en verimlisi diyebilirim. Bu tematik 2. zirvemiz. Rakam vermiyorum ama somut iş bağlantıları açısından en iyi geçen zirve.” dedi. CNR Fuar Merkezi’nde yapılan iş görüşmelerinin açılışında konuşan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, “Böyle bir etkinliğin, dünyanın hiçbir yerinde kamu özel ortaklığında yapıldığını hiç görmedim. Bu organizasyon tüm dünyaya örnek olacak. Küresel kriz ortamındaherkesiçinönemlibirçalışmaalanıolacaktır.Türkiye’nin başarılıolduğusektörlerdekatılımcılarbirarayageliyor.İnşaatmalzemesigeçenyılTürkiye’nin20milyardolarlıkihracatgerçekleştirdiği bir sektör. Türkiye, inşaat malzemelerinde dünyanın 7. ihracatçısı. TürkiyeİhracatçılarMeclisi(TİM)BaşkanıMehmetBüyükekşide Türkiye’nin 2011 yılında yüzde 8,5 büyüdüğünü “Dünyada Çin’den sonra G-20 ülkeleri arasında büyümede ikinci oldu. Türkiye yakaladığı istikrar, güven, üretken ve yenilik-

lere açık iş ortamı ile finans ve yatırımın çekim merkezi oldu. YaptığıkonuşmadaCumhurbaşkanıAbdullahGül,toplantıyakatılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek böyle bir organizasyonu gerçekleştirdikleri için baştaTUSKON olmak üzere,Türkiye İhracatçılar Meclisi’ni (TİM) ve Ekonomi Bakanlığı’nı tebrik etti. Abdullah Gül TUSKON’un organize ettiği Dünya Ticaret Köprüleri aynı zamanda Dünya Kültür Köprüleri oldu dedi. Bu organizasyonun hem ticaret hem ziyaret olmasını arzu ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, “Türkçe’de güzel bir söz vardır; bir yere gidince ‘Hem ticaret hem ziyaret yaptık’ derler. Sizin de bu şekilde hem ticaret hem ziyaret yapmanızı isterim. Bu vesileyle Türkiye’yi iyi tanımanızı, Türkiye’nin tarihini, kültürünü, zenginliklerini, coğrafyasını hepsini bilmenizi isterim” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, organizasyona katılanların Türkiye’nin birçok şehrine götürüleceğini, ayrıca Türk aile geleneğinin ve Türk ailelerinin misafirperverliğinin gösterileceğini ifade ederek, “Ümit ederim ki sizler de Türkiye’den ayrıldığınızda çok güzel intibalarla gidersiniz. Bu ziyaret başlangıç ziyareti olur ve bunun arkası da gelir” dedi. Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasının ardından TUSKON Başkanı Rızanur Meral, Cumhurbaşkanı Gül’e hediye olarak, Türkiye’deokuyacak25Afrikalıöğrenciyebursvereceklerinibildirdi. Bulgaristan programa 30 işadamı ve 20 firmayla Avrupa’dan, Almanya’dan sonra en çok işadamının katıldığı ülke oldu. Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odasının organize ettiği Bulgaristan’ın yoğun katılımından dolayı TUSKON yöneticileri TBTSO yönetim kurulu başkanı Zeki Bayram ve ekibine teşekkür ettiler. İstanbul’da MASİAD üyeleri Bulgaristan iş insanlarını kendi evlerinde misafir ettiler. Bulgar katılımcılar türk aile yapısını son yıllarda çok meşhur olan türk dizilerinde tanıdıklarını söylediler ve şimdi türk misafirperverliğini bizzat gördüklerini dile getirdiler. İstanbul’da yapılan ikili iş görüşmelerinin ardından her ülke bir anadolu şehrine gitti. Bulgaristan grubu GESİAD’ın davetiyle Kayseri’ye gitti. Kayseri’de Bulgaristan, Filipinler ve Sudan grupları GESİAD üyeleriyle ikili iş görüşmeleri yaptılar. Kayseri sanayi bölgesinde 1100 fabrika olduğunu öğrenen Bulgaristan’lı ekip bazı işyerlerini ziyaret etti. GESİAD üyeleri kendi ailelerinde yurtdışından katılan misafirleri ağırladılar. Ayrıca bir gün boyunca Kapadokya bölgesinde tarihi ve turistik gezi yapıldı.

TUSKON Türkiye Dünya Ticaret Köprüsü düzenledi

1913 Sofya

www.bulturk.org / bilgi@bulturk.org- Tel: 0212 511 63 47 Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ Yazı İşleri Müdür Yardımcısı

Bülent MAŞAOĞLU

Genel Yayın Yönetmeni

Rafet ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Dr.Nedim BİRİNCİ

Yayın DanıSmanları:

Prof.Dr.Hayati DURMAZ Prof. Dr. Gülfetin ÇELİK Diş Dr. İsmail ALİOĞLU Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Orhan ÇAKIR Dr.S ak in ÖNER Doç. Dr. Emine İNANIR D o c. D r. H a s i n e Ş E N Diş Hekimi Halide ÜMİTFER K.Muh.Erdoğan YURDAKUL

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: İstihbarat Müdürü: Eğitim Sorumlusu: Görsel Yönetmen: Kültür-Sanat: Spor Müdürü: Art Direktör: İnternet Müdürü: Halkla İlişkiler: Reklam Müdürü:

Nafiye YILMAZ Av. Hasan MOLLAOĞLU Mujgan DENİZ Hüseyin YILDIRIM Muazzez YURDAKUL Muharrem KIRAN Muharrem TERZİ İbrahim SOYTÜRK Samet ERDEM Murat ULUTÜRK Mahmut ORAL Neriman ERALP

İrtibat Bürosu: (500 Evler) Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A 500 Evler - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı Tel: 0212 581 78 08 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya Yayıncılık A.Ş. Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.

www.bulturk.org

Sevda Dükancı Sofya’lı Türk genci dünya moda piyasasını fethetmeye hazırlanıyor B i r i n c i . A s p a r K a r a h ü s e y i n o v, g e n ç l e rin modada yeni arayışlara geçtiğini söylüyor. İngiltere Coventry University’de Moda Tasarım Bölümü 3. sınıf öğrencisi Aspar Karahüseyinov, ünlü modacı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Geçen yıl “Erasmus” programıyla, daha geniş bilgi edinmek ve deneyim alışverişinde bulunmak amacıyla bir ders yılı Belçika’da geçirdi. Nasıl başladı bu moda ve sanat sevdası? Daha küçük yaşımdan itibaren resim çiziyorum, sanata ilgim var. İlkokuldan sonra güzel sanatlar okulunu seçtim, Sofya’da Moda Tasarımı ve Konfeksiyon Lisesinde okudum. Liseden sonra eğitimime yine moda dalında devam etmek için İngiltere’ye gitmeye karar verdim. Aspar’ınherçalışmasındafarklıtemayabağlıolup,haftalarcaemeksarfediliyor. Sofya’daki lise eğitimi sana iyi bir altyapı verdi mi? Bulgaristan’da moda tanımı nasıl ? Şu an ülkede moda endüstrisi alanında epey yoğun bir ilerleme görüyorum, olumlu gelişmelere şahit oluyorum. Moda tanımı yavaş, yavaş artık bir marka haline geliyor. Birçok yeni tasarımcı var, kendi markasını, kendi kreasyonlarını piyasaya süren başarılı modacılar var. Onlar asıl bundan sonra kendini kanıtlayacak ve Bulgaristan’ın moda sahasında adını duyuracaktır. Eski dönemlerde burada moda anlayışının dünya gündeminin çok arkasında olduğunu söyleyebilrim. Sofya’daki lise bana çok bilgi verdi. Resim ve sanat dalında çalışmalarımı pekişti. Yaratıcı olmak çok güzel birşey, fakat onun zemini yoksa, nasıl ve neden yapıldığını bilmiyorsan, başarılı olamazsın. İşte Bulgaristan’da moda tasarım lisesi bana bu teorik ve pratik bilgileri verdi ve onun sayesinde İngiltere’de eğitimimde hiç zorlanmadım. Modada çevre ve doğa sevgisi yansıtılıyor, yeniden dönüşümlü malzemelere ağırlık veriliyor. Üniversiteyi yurtdışında okumak isteyen gençlerin izleyeceği yol nedir? Şimdi bu yol daha da kolay. Üç sene önce ben bir şirekte (İntegral) başvurdum, onlar bana başvurumda aracı oldu. Artık öğrenci adayı kendi başına bile üniversiteye kendi portföyünü, belgelerini gönderebilir, müraacat işleri için aracı firmaya gerek yok. Ben de kendi moda ve resim çalışmalarımdan oluşan bir dosya hazırladım, İngilizce dil testine girdim (dil yeterlilik derecesinin kanıtlanması gerekir) ve böylece kabul edildim. İngiltere’deki eğitiminde moda tasarımı gibi bir bölüm için gerekli araç, gereç, kreasyon malzemeleri ve tüm uygulamalı çalışmalar için altyapı ve matereyalleri de üniversite sağlıyor. Normalde moda dünya çapında eğitimi en pahalı bir yüksekokul dalıdır. Aspar, gençlere özel birçok kreasyon hazırladı, kıyafetleri bazı butiklerde satışa çıkarıldı, dünya podyunmlarında defilelerde gösterildi. Bulgaristan’da sokakta yürürken, acaba izlenimleri nedir genç modacının, Buglarlar giyinmesini, modayı takip etmesini biliyor mu? Evet, son dönemlerde büyük bir gelişme var. Sokakta yürürken, böyle 2012 yaz trendler ve uygun cıvıl cıvıl renkler görüyorum, Bulgar kadını bakımlı, makyajıyla, dış görünütsüyle, ekonomik kriz de olsa, Sofya sokaklarında modayı yakalamak mümkün. Ne yazık ki Bulgaristan’daki zenginler, yeni ve genç tasarımcılara gereken ilgiyi göstermiyor. Dünya çapında bilinen, marka olmuş elbiseler seçiyor, parayı etiket için veriyor. “Oysa Batıda parası olan kişi, kendine has elbiseyi seçer, yüklü bir para ödese dahi, genç bir modacının veya yerli bir tasarımcının eşsiz, unicat sayılan kıyafetini seçer, diyor Aspar. Karahüseyinov adı aslında Bulgaristan Radyosu Türkçe Yayınların yabancısı değil. Aspar’ın dedesi Hasan Karahüseyinov, uzun yıllar radyoda sunuculuk yapmış, Bulgar Meclisinde milletvekili olmuş, sonra da partinin merkez komite çalışamalarına katılmıştır. Bulgaristan Türkleri açısından önemli katkıları olan Hüseyinov’un torunu Aspar, şimdi de moda dünyasını keşfetmeye hazırlanıyor. Bir başka dramı da var, kökenleri Razgrad-Sevar köyünden olan bu ailenin. Aspar’ın ressam olan babası 1985 yılında isim değiştirme olaylarına göz yummaz, adının değiştirilmesini gururuna yediremez, ince ruhlu, duygusal bir adam olan babası, kendini alevler içinde yakarak can verir, bir nevi bu asimilasyon kampanyasına karşı protestosunu, hayatını feda ederek, gözler önüne serer. İşte böyle tarihi sorumluluk ve üne sahip bir ailenin çocuğu Aspar Karahüseyinov da, baba sevgisiyle gönlünde oluşan resim, sanat ve güzelliklere olan tutukusundan yola çıkarak, moda dünyasında adını duyurmakta kararlı. Ne yazık ki, Bulgaristan’a geri dönüşü düşünmüyor “Benim meslek ve moda sevdam için burada gelişme fırsatı yok”...Yazları gelip, tatilini Sofya’da annesiyle,yakınlarıyla, Burgas’ya ablası Sevara ve yeğenleriyle, liseden arkadaşlarıyla geçirecek, ancak iş hayatına yurtdışında atılacak. Bulgaristan üniversite öğrencilerinin bu denli yurtdışına çıkışlarını değerlendiren Aspar, özellikle karyer açısından ülke dışının seçtiklerini anlatıyor. BuduraslındayurtdışındaokuyanbinlerceBulgaristangencininkaryeröyküsü. İyi bir eğitim, iyi bir hazırlık, güçlü bir hayat startı,fakat... Bulgaristan dışında!

BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZ

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK

Bilgilendirme

Almanya-Köln: Rafet DAL Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan (+34665397923) KazakistanTürkistan: Erkan

Bulgaristan - Temsilcileri Sofya: Blagoevrad: Smolyan: Kırcaali: Momçilgrad: Ardino: Cebel: Plovdiv: Stara Zagora: Loveç: Troyan: Pleven: Şumen: Razgrad: Haskovo: Silistra: Varna: Dobriç:

Hikmet EFENDİEV Bülent MURADOV Rufat FELETİ Emel BALIKÇI Akif MEHMET Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET Fikret SEPETÇİ Mehmet KRAL Emine BAYRAKTAROVA Ergül BAYRAKTAR Rafet RODOP Nurten RECEP Aydoan ALİ Güner SERBES Tijen GÜLER Salih POMAK Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE-Ankara:Sebahin AHMETOĞLU ist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEM İst. Anadolu:Bölge- Mahmut ORAL İst. Sultangazi:

Seyhan ÖZGÜR

ist. G.O.P.aşa:

Suzan YAMAÇ

ist. 500 Evler:

Ayhan BOYACIOĞLU

ist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLER ist. Avcılar:

Niyazi GÜLER

ist. Başakşehir:

Ayten ERDEM

ist. Kağıthane:

Nazım ÇAUŞ

Bursa-Yıldırım:

Turhan YAMAÇ

Bursa-Hürriyet:

Üzeyir AKGÜN

Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN

İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU İzm.Görece:

Mümin GÜNEY

İzm.Buca:

Hüseyin PAŞAMOĞLU

İzm.Bornova:

Kenan ÖZGÜR

Edirne:

Nadir ADLI

Kırklareli:

Ali ÖZTÜRK

Tekirdağ:

Sezai ALTINAY

Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir: Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKE


Bulgaristan Türklerinin Sesi 15

Bulgar oyuncu Berbatov Fulham’la anlaştı

İngiltere Premier Lig takımı Manchester United’ın Bulgar hücum oyuncusu Dimitar Berbatov, Fulham ile anlaştı. Manchester United dört yıldır formasını giyen Berbatov, Fulham ile 2 yıllığına anlaştı. Sözleşmenin maliyeti hakkında bilgi verilmezken, İngiltere medyası, transferin 4 milyon sterline mal olduğunu iddia etti. Tottenham’da 2006 ve 2007 yıllarında oynarken de teknik direktör Martin Jol himayesinde forma giyen Bulgar forvet oyuncusu, Manchester United’a 2008 yılında 30 milyon sterline transfer olmuş ve bu rakamla kulüp tarihine geçmişti. 2010-2011 sezonunda Premier Lig’de gol kralı olan Berbatov, geçen sezon ise bekleneni veremedi. Manchester United formasını 149 kez giyen 31 yaşındaki golcü, 56 gol kaydetti. edical Park Antalyaspor’un Bulgar oyuncusu Minev, Milli Takım’a çağrıldı ANTALYA Medical Park Antalyaspor’un Bulgar defans oyuncusu Veselin Minev, Bulgaristan Milli Takım aday kadrosuna çağrıldı. 29.08.2012 17:07 ANTALYA Medical Park Antalyaspor’un Bulgar defans oyuncusu Veselin Minev, Bulgaristan Milli Takım aday kadrosuna çağrıldı.

Medical Park Antalyaspor’un defans oyuncusu Veselin Minev, Bulgaristan Milli Takımı’nın 7 Eylül’de İtalya ve 11 Eylül’de Ermenistan ile yapacağı 2014 Brezilya Dünya Kupası elemeleri grup maçları için aday kadroya davet TBTSO Çorlu’ya İş Ziyareti Düzenledi edildi. Bulgaristan Milli Takım kampına 2 Eylül’de katılacak Minev, 11 Eylül’de oynanacak Bulgaristan-Ermenistan Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası maçı sonrası Antalya’ya geri dönecek Trakya Aktif Genç İşadamları derneğinin da-

Yeni Diyarbakırspor, Bulgar Takımıyla Hazırlık Maçı Yapacak

Bulgaristan 1.Lig takımlarından FC Etar 1924 VelikoTırnovo, 5 Eylül Çarşamba günü Diyarbakır’da Bölgesel Amatör Lig’de (BAL) mücadele eden Yeni Diyarbakırspor ile hazırlık maçı oynayacak. Casus Kamera ile Şüphelere Son! Bulgaristan 1. Lig takımlarından FC Etar 1924 VelikoTırnovo, 5 Eylül Çarşamba günü Diyarbakır’da Bölgesel Amatör Lig’de (BAL) mücadele eden Yeni Diyarbakırspor ile hazırlık maçı oynayacak. Yeni Diyarbakırspor’un Kulüp Başkanı Bedirhan Akyol yaptığı açıklamada, sezon açılışında yabancı

TBTSO Çorlu’da

bir takımla hazırlık maçı yapmayı hedeflediklerini, bu amaçla Bulgaristan 1. Lig takımlarından FC Etar 1924 Veliko Tırnovo’nun kulüp başkanı Fevzi İlhanlı ile yaptıkları görüşmede, 5 Eylül Çarşamba günü saat 19.00’da Diyarbakır Atatürk Stadı’nda hazırlık maçı oynamayı kararlaştırdıklarını hatırlattı. Türkiye Futbol Federasyonu’ndan hazırlık maçı için gerekli izni aldıklarını kaydeden Akyol, şöyle dedi: “Hazırlık maçı bize yüksek maliyete mal olmasına rağmen maç ücretsiz olacak. Bundaki amacımız Diyarbakır’daki futbolseverlere kaliteli yabancı bir takımı hazırlık maçında da olsa izlettirmektir. Çünkü Diyarbakır ve bölgedeki futbolseverler uzun süredir kaliteli takımları evinde izleyemiyor. Paramız gitsin ama halkımız mutlu olsun istiyoruz. Bu işi üstlenmemize rağmen maalesef gereken desteği göremiyoruz. Özellikle iş adamları ile kent yöneticilerine sitem ediyoruz. Çünkü bu maçta dahi forma reklamı veren yok. Bugüne kadar arayıp forma reklamı vermek isteyen bir firma olmadı. Biz yine de halkımızı ücretsiz bu maça alacağız. Yabancı basın mensupları da maçta olacak. Bulgaristan 1. Ligi’nden FC Etar’ı Diyarbakır’a getiriyoruz. Tff de hazırlık maçının oynanmasına onay verdi

vetiyle Çorlu’ya iş ziyareti düzenledi. TAGİD Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu TUSKON’a üye olan ve Trakya bölgesinin önde gelen kuruluşudur. Tagid üyeleri Çorlu’nun çok gelişmiş sanayi bölgesinde iş yapmaktalar. Öğle yemeği ile başlayan program TUSKON tanıtım filmiyle devam etti. Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası Burgas ve Haskovo bölge koordinatörleri Salih Şahin ile Şener Sabri Bulgaristan’ı tanıttılar ve özellikle kendi bölgelerinde iş imkanlarından bahsettiler. Burgas, Varna, Şumen, Plovdiv, Haskovo ve Kırcali illerinin önde gelen firmaları ve Çorlu’dan katılan firmalar kısaca kendilerini tanıttılar. İş görüşmeleri inşaat, emlak, tekstil ve konfeksiyon üzerine gerçekleşti. İkili iş görüşmelerin ardından sanayi bölgesinde fabrika ve iş yerleri ziyaret edildi. İnşaat sektöründe bazı projeleri yerinde incelemek niyetiyle Çorlu’dan inşaat şirketleri Bulgaristan’a geleceklerini ifade ettiler. Çorlu’lu tekstil şirketleri Haskovo’lu şirketlerle tekstil ve konfeksiyon ticareti anlaşmaları imzaladılar.

Güneşsisteminde Volkan

Ayak Sağlığı ve Bakım Merkezi Ayak Sağlığı ve Bakım Merkezi sizlere daha yakın; internet sitemiz yardımıyla bizi daha yakından tanıyabilirsiniz. Ayak bakımı Merkezimizde normal ayak bakımının yanında medikal ayak bakımı da yapılmaktadır. Burada yapılan bazı bakımlar şunlardır:

E..Posta:ulkuorl@gmail.com

Batık tırnak bakımı, Nasır bakımı,

Medikal problemsiz ayak bakımı,

Tırnak mantarı, Diyabetli hasta ayak bakımı, Ortopedik tabanlık uygulamaları

Web: http://www.ayaksagligimerkezi.com/

E-Posta: podiatri@podiatri.com

Telefon: 0216 - 363 - 47 - 01 Ortopedik Merkezimizde tabanlık uygulamaları normal ayak bakımının Ortopedik tabanlıkları doktor tavsiyeli olarak veya merkezimize gelerek ayak sağlığı uzmanımız (podiatrist) yardımıyla alabilirsiniz. Merkezimizde ortopedik tabanlık yanında medikal ayak uygulamaları da yapılmaktadır.bakımı da yapılmaktadır.

Adres:Bağdat Caddesi Ay Apartmanı No:372 Kat: 3 Daire: 21 34740 Şaşkınbakkal / İST.Telefon: İrtibat; 0216-363-47-01

http://www.ayaksagligimerkezi.com/ E-Posta:podiatri@podiatri.com

Güneşsisteminde dev bir VOLKAN Olympus Mons Olympus dağı mars üzerinde bulunan ve güneş sisteminde ve bildiğimiz evrende en büyük dağ ünvanını taşıyor. Bu sönmüş yanardağın yüksekliği 21.2 km genişliği 540 km genişliği ile dünyanın en yüksek doruğu everest dağından 3 kat daha uzundur ve o kadar geniştir ki, tabanı Arizona’yı ya da Britanya adalarının bulunduğu alanın tamamını kaplayabilir. Dağın tepesinde bulunan Kraterin derinliği 3 km kadardır genişliği ise 72 km dir. Olympus dağının yaşı 2 milyon olduğu tahmin ediliyor

Durmuş MUTLU

Mimar Sinan’nın Süleymaniye.. .

Mimar Sinan’ın Süleymaniye’deki dehası yeniden keşfedildi Mimar Sinan’ın, 1557 yılında yapımı tamamlanan Süleymaniye Camii’nde akustik düzeni sağlama konusunda yepyeni ve deha ürünü bir uygulaması ortaya çıkarıldı. Sinan’ın, Süleymaniye Camii’nde, sesi, hava dışında, caminin içinde güçlendiren ve dağıtabilen bir başka transfer yöntemi bulduğu belirlendi. Mimar Sinan’ın o dönemde “insan sesine en yakın” olarak bulduğu “tömbekisiz nargile” sesiyle inşa ettiği kusursuz akustik düzenin, son yıllarda bilimsel yaklaşımdan uzak hoparlör sistemi ve cami iç yüzeyindeki bazı sorunlar nedeniyle bozulduğu ortaya çıktı. Cami cemaatinin ses düzeniyle ilgili şikâyetleri üzerine İstanbul Müftülüğü’nün, Valilik izniyle Galatasaray Üniversitesi ITM’ye yaptırdığı araştırmanın ön raporunda, şikâyetlerin nedenleri saptandı. Ön raporda sorunun giderilmesine yönelik öneriler de yer aldı. Galatasaray Üniversitesi ITM’nin yöneticisi ve Ses Mühendisi Suden Pamir imzalı raporda, Mimar Sinan’ın akustiğinin sadece insan sesini güçlendiren bir yapıda olduğu belirtilerek, “Sesi, hava transferinin dışında, caminin içinde güçlendiren ve dağıtabilen bir başka transfer yöntemi keşfedilmiştir” denildi. -SADECE MİMARİDE DEĞİL, SES MÜHENDİSLİĞİNDE DE DAHİİstanbul Müftüsü Abdurrahman Binbir’in Ramazan Bayramı sonrası kamuoyuna açıklayacağı raporun özetini oluşturan ön raporda, Mimar’ın dehasını vurgulayan şu satırlar yer aldı: “Mimar Sinan’ın Süleymaniye’deki inşaa ettiği akustik yapı, sadece sesi duvarlardan yansıtarak veya kubbelerde toplayarak camiye yaymaktan ibaret değildir. Mimar Sinan’ın kurgusu, Mihrap, Minber ve Müezzin mahfilinden sadece insan sesini belli bir makam ve tonda 3500 metrekare olan cemaatin bulunduğu alana dağılmasını sağlayan bir yapıdadır. Yapı insan sesi dışındaki sesleri güçlendirmeye odaklı değildir. Mimar Sinan’ın kurduğu ses düzeni yüzey materyallerinden yansıyan seslerle ölçülebilecek ve de yüzey materyallerinin değişmesiyle bozulacak veya yok olacak kadar basit bir sistem değildir. Süleymaniye Camii’nde sesi hava transferinin dışında mekânın içerisinde güçlendiren ve dağıtabilen başka bir transfer yöntemi keşfedilmiştir. Yanı sıra bugüne kadar yapılan araştırma ve analizlerden farklı olarak Sonar ve Simulasyon tekniğiyle caminin orjinal materyallerinin ve yenilenen yüzey materyallerinin frekans analizleri ve kayıtları yapılarak, 1500’lü yıllardaki orjinal akustik yapısını dinleyebileceğimiz bir CD çalışması yapılmıştır. Bu CD’de raporun açıklanmasıyla birlikte bu kayıtları dinlemek ve caminin orjinal sesiyle bugününü karşılaştırmak mümkün hale gelecektir, ancak çalışmalarımız ve ekibimizin medyada bugünlerde yansıtıldığı gibi akustik yapıdaki bu farklardan sorumlu tutma arayışı yoktur ve bunu tespit edebilme imkanı da yoktur. Çalışmalarımız Sinan’ın dehası ve sesle ifade ettiği şifreleri anlamak, ulaşılır hale getirmek ve mümkün olduğu ölçüde orjinaline dönüşün yolunu açabilmek hedefindedir. Mimar Sinan’ın bu muhteşem eserinde bulunan özellikler, bugünün teknoloji ve hesaplarıyla bile dünyaya parmak ısırtabilecek değerde ve mükemmelliktedir.” -İŞTE SORUNLAR VE NEDENLERİRaporda çalışmaya konu olan cemaat tarafından yöneltilen şikayetlerin gelişmiş teknik cihazlarla yapılan ölçümler sonucunda saptanan nedenleri şöyle ifade edildi:“ Cami içerisindeki yansımalar, eko veya megafon etkisi gibi bir etki yaratıyor; Sebep: Yüzeyler eşdeğer frekans dağılımına yardımcı olmuyor. Cami içindeki ses, açık havadaki özellikleriyle aynı özellikleri taşımıyor. Sebep: Direkt ses seviyesi, yansımalara göre yeterince yüksek değil. Müezzinin söyledikleri açık ve net anlaşılamıyor. Sebep: Kaynaklar tarafından üretilen sesler değişik zamanlarda üst üste binerek algıyı bulandırıyor. Güçlenen frekanslar arasında denge yok, Konuşma ve sesler başka bir mekândan geliyormuş gibi bir his var. Sebep: Elektro akustik olarak güçlendirilmek üzere yerleştirilen hoparlörler yansıma alanlarına ve kaynaktan bağımsız yönlere yöneltilmiş.”


Kaçak Suç Patronlara Karşı Mücadele 1913 Sofya

Çinliler ABD Şirketlerini Yutuyor Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Financial Times’ın haberine göre , Çinli şirketler sene başından bu yana 7 ,8 milyar dolar tutarında satın alma gerçekleştirdi. Bunlar arasında en büyüğü , Dalian Wanda’nın Amerikalı sinema zinciri AMC’yi 2 ,6 milyar dolara satın alması oldu. Sinopec’in , Devon Energy’ye ait bir dizi petrol ve doğalgaz sahasındaki haklarını 2 ,4 milyar dolara alması da , ikinci sırada. Dealogic verilerine göre , ilk sekiz ayda 7.8 milyar dolara ulaşılması , basil başına bir rekor. Yıllık rekor ise , 2007 yılında Çinli şirketlerin Amerikan şirketlerini satın almak için 8.9 milyar dolar harcamasıyla kırılmıştı. Sene sonuna kadar bu rekorun da kırılabileceği kaydediliyor. Credit Suisse birleşmesatın alma analisti Joe Gallagher , bu gelişmeyi , Çin’in enerji ve diğer kaynaklara yönelik iştahına bağladı.

Bulgaristan, kaçak suç patronlarının mallarını istiyor Bir Bulgar komisyonu, ülkenin en azılı mafya babalarından ikisine ait mal ve mülklere el konmasını talep etti. Bulgaristan’daki Suç Faaliyetlerinden Edinilmiş Malları Tespit Etme Komisyonu, Kyustendil kasabası bölge mahkemesinden gangsterlik yapmaktan hüküm giymiş iki kanun kaçağına ait 2 milyon avronun üzerinde değerdeki mallara el konmasını onamasını istedi. Sofya merkezli komisyon 17 Ağustos Cuma tarihli talebinde, Plamen Galev ve Angel Hristov, eşleri ve kontrolleri altındaki şirketlere ait lüks otomobiller, şirket hisseleri, gayri menkul ve para mevduatlarını listeledi. Galevi kardeşler olarak tanınan ikilinin herhangi bir akrabalığı bulunmuyor. Komisyonun işaret ettiği dokuz lüks otomobil, bazıları zırhı ve siparişle üretilmiş olan dört Mercedes ve beş Audi’den oluşuyor. Bağımsız uzmanlar tarafından belirlendiği üzere piyasa değeri en yüksek olan otomobil, yaklaşık 117 bin avroluk bir Audi A8. Listedeki mallar arasında, Resilovo’da yaklaşık 11 bin metrekareye yayılmış ve içinde bir kapalı yüzme havuzu, spor salonu ve iki ev bulunan bir malikane de yer alıyor. Söz konusu talepte, Galev’in ortağı olduğu 11 şirketin, Hristov’un ortak olarak adının geçtiği bir düzine diğer şirketin yanı sıra ikisi Seyşeller’de, diğeriyse İngiliz Virgin Adaları’nda tescilli üç kıyı ötesi şirketin hisselerine el konması yönünde de çağrıda bulunuluyor. Komisyonun istediği malların toplam değeri 2,2 milyon avroyu aşarken, bu meblağ Sofya’nın 60km güneyindeki Dupnitsa kasabasında faaliyet gösteren iki suç patronu arasında neredeyse eşit olarak bölünmüş durumda. Temmuz 2011’de, Sofya Temyiz Mahkemesi Galevi kardeşleri haraççılık ve şantajcılıkla uğraşan bir organize suç örgü-

tüne katılmaktan suçlu buldu. Kyustendil bölge mahkemesinin, ikiliyi bütün suçlamalardan beraat ettiren daha önceki bir kararını bozan mahkeme, sanıkları toplam 12 yıl hapse mahkum etti. Yargıçlar ayrıca, Galev’in mal ve varlıklarının üçte biri ve Hristov’a ait malların da dörtte birine devlet tarafından el konmasına ve ikilinin sırasıyla yaklaşık 5 bin ve 3 bin 500 avro para cezası ödemesine de karar verdiler. 3 Mayıs’ta, Yüksek Temyiz Mahkemesi bir alt mahkemenin ikili hakkındaki suçlu kararlarını onamasına karşın, hapis cezalarını iki yıl düşürdü. Bundan birkaç gün sonra, yetkililer ikilinin kaçtığını fark ettiler ve haklarında ülke çapında arama emri çıkardılar. Sonunda, ikili Interpol’ün arananlar listesine eklendi. Ancak hala yakalanamadı. Aralık2008’de,ikieskipolisvesonrasındaişadamı,Dupnitsa’nın yanı sıra Sofya ve yakınlardaki Pernik kasabasındaki ev ve iş yerlerine düzenlenen görkemli polis baskınları sonrasında tutuklandı. O dönemde her ikisi de Temmuz 2009 parlamento seçimlerine çoğunluk adayı olarak katılıyordu ve kampanyalarını yürütmeleri için hapisten tahliye edildi. Ancak ikisi de parlamentoda sandalye kazanmaya yetecek kadar oy alamadı ve bununla birlikte yargı dokunulmazlığı da gitti. Böylece, Galevi kardeşler seçimlerden sonra yine kendisini hapiste buldu. Avrupa Komisyonu (AK), Bulgaristan’ın adalet ve içişleri hakkında geçen ay yayınlanan son ilerleme raporunda, Galev ve Hristov aleyhindeki davadan “hapis cezası alan az sayıdaki önemli organize suç davasından” birisi şeklinde bahsetti.

Güneş’in Dünya’yı yutması kaçınılmaz! Gökbilimciler bundan milyarlarca yıl sonra Dünya’nın da başına gelecek bir olayın, bir gezegenin kendi Güneş’i tarafından yutulmasının kanıtlarını buldu. Amerikalı, Polonyalı ve İspan yol bilim insanları, BD+48 740 yıldızının kimyasal bileşimini inceledi. Ekip bu inceleme sırasında yıldızın “yediği” gezegenin izlerine rastladıklarını söylüyor. Astrophysical Journal Letters dergisinde yayınlanan makaleye göre BD+48 740, kırmızı dev yıldızlar sınıfından bir gök cismi. Teksas’taki McDonald Gözlemevi’nde Hobby Eberly telekopuyla incelenmiş. Yaşlanan yıldızlar olan kırmızı devler, çekirdeklerine yakın bölgede sıcaklığın artması ile büyüyor ve bu süreçte yakınındaki gezegenler yok oluyor. ABD’deki Pensilvanya Devlet Üniversitesi’nden Profesör Alexander Wolszczan “Bundan beş milyar yıl sonra Güneş bir kırmızı deve dönüştüğünde, büyüyüp Dünya’nın yörüngesine ulaştığında bizim güneş sistemimizin iç gezegenleri de aynı kaderi paylaşacak” diyor.

Otomatik vitesli araç kullanacak olan sürücü adaylarının, otomatik viteste eğitim almalarına imkan sağlayan bir yasa teklifi hazırlandı. AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Kasım Gülpınar’ın hazırladığı ve TBMM Başkanlığı’na sunulan teklif, Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik yapıyor. Teklif, otomatik vitesli araç kullanacak olan sürücü adaylarının, sürücü kurslarında otomatik vitesli araçlarla eğitim almalarına imkan sağlıyor. Teklife göre, Trafik Kanunu’nun 38’inci maddesinde değişiklik yapılacak. B sınıfı yanında artık bir de B1 sınıfı sürücü belgesi olacak. B1 sürücü belgesine sahip kişiler otomatik vites otomobil, minibüs ve kamyonet kullanabilecekler; ama düz vites araç kullanamayacaklar. Düz vites kullanabilmek için yine B sınıfı ehliyet gerekecek. Teklifin gerekçesinde hem kadın hem de yaşlı sürücülerin düz vites araçlarla eğitim görmelerinin zaman zaman sıkıntı yarattığı belirtildi. Teklifle, sürücü belgesi alacak olanlarda aranan 8 yıllık temel eğitimi bitirmiş olma şartı, 18 Ağustos 1997 tarihinden önce ilkokulu bitirenler için aranmayacak.

Mestanlı Belediye Başkanı Güneş Dünyayı Yutuyor Otomatik Vitese özel Ehliyet Akif’ten camlı kapı uygulaması Kırcaali’ye bağlı Mestanlı (Momçilgrad) Belediye Başkanı Akif Akif, sıra dışı uygulamalarıyla halktan beğeni topluyor. Belediyede memurların çalıştığı odaların kapılarına cam çerçeveler taktıran Akif, böylece memurların odalarında çalışıp çalışmadığının vatandaşlar tarafından görülmesini sağladı. Mestanlı Belediyesinde, diğer bazı belediyelerde olduğu gibi, mesai bitimine yarım saat kala odalarına kilitlenip vatandaşa hızmet vermeyi durduran memurlar camlı kapılar sayesinde kaytaramıyor. İlk başta sözkonusu şeffaflığı yadırgayan belediye çalışanları, zamanla bu uygulamaya alıştı. Belediye BaşkanıAkif, memurların çalıştığı odaların kapılarına pencereler taktı ancak kendi çalışma odasının kapısını da unutmadı.Akif’in kapısındaki cam çerçeve memurların kapısında olanlardan daha da büyük.

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin Faaliyetlerinden Görüntüler

Bultürk Nuri Adalı Konferans Salonundan bir konferanstan

Bayrampaşa AK Parti İftarından Bultürk Ekibi Birarada Mehmet Behçet Perim’in Oğlu Erturul Perim Bultürk YK Ayhan Beyden Plaket

Yunanistan’da Milli Türk Gençler Birliğinde Bayrampaşa Grubu Birlikte

Azerbaycan Milletvekilleri ile birlikte BULTÜRK’ü Ziyaret

Bultürk Yönetimi Uğur DÜNDAR ile birlikte

TRT Sanatçısı Rüstem AVCI ve AK Parti İst. Büyükşehir Meclis Üyesi Ayşe Halide ÜMİTFER Standımızı ziyaret esnasında

Yunanistan’da Bayrampaşa Bld.Bşk.A.AYDINER ve Muhtarlar ile birlikte

Bulgaristan Medyasında BULTÜRK

Bulgaristan Medyasında BULTÜRK

Bulgaristan Medyasında BULTÜRK Bulgaristan Medyasında BULTÜRK

Yasevi Vakfında bri Seminer sonrası


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.