BULTÜRK Gazetesi 71.Sayı

Page 1

1 9 1 3 ’ t Sofya e Sofya 1913

Yıl: 10

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Sayı: 71

Nisan - 2013

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz

Çanakkale’deki Anma Töreninde ÖSO Bayrağı

Öğrencilerin tercihi Bulgaristan Vehbi Koç İlk ve Ortaokulunun daveti üzerine 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı etkinlikleri için Bulgaristan’ın Rusçuk ilinden İnegöl’e gelen Tambura orkestrası ve Güneş çocuk Vokal grubu, Koç İlköğ-

retim Okulu’nda müzik şöleni verdi. Önceki akşam saat 20.00’da Vehbi Koç İlk ve Ortaokulu çok amaçlı salonunda düzenlenen konsere; Kaymakam Aziz İnci, Milli Eğitim Müdürü Mehmet Baştürk, Milli Eğitim Şube Müdürü Erdoğan Kızmaz, Vehbi Koç İlk ve Ortaokulu Müdürü Yılmaz Bayrak, öğretmenler, öğrenciler ile 50 kişiden oluşan Bulgar misafirler katıldı. Programın açılış konuşmasını yapan Müdür Yardımcısı Recep Erdoğan, “23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı kutlamaları kapsamında çok uzaklardan Bulgaristan’ın Rusçuk kentinden değerli misafirlerimiz var.

Çanakkale Kara Savaşları’nın 98′inci yıl dönümü töreninde Özgür Suriye Ordusu bayrağı da yer aldı. Çanakkale Kara Savaşları’nın 98′nci yıl dönümü nedeniyle Şehitler Abidesi’nde düzenlenen törende Özgür Suriye Ordusu bayrağı da göndere çekildi. RESMİ TÖRENDE ÖZGÜR SUR İ Y E O R D U S U B AY R A Ğ I Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, bayrak için “Bu konu hakkında açıklama Dışişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından yapılır. Bildiğim şudur; burada pek çok milletin evlatları toprağın kara bağrında. Hal böyle olunca neredeyse tüm milletlerin burada hatıraları var. Her millet buradaki hatıralarını yaşamak ve yaşatmak hakkına sahip. Çanakkale bu anlamda farklı bir zenginliği yaşatıyor” diye konuştu. İ K İ S U R İ Y E B AY R A Ğ I Her yıl şehitlikteki direklere savaşta asker kaybeden 29 ülkenin bayrağı çekiliyordu. Bu yıl ilk kez 30 bayrak çekildi. Devamı 9’da

Hızlı Tren Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım Bilecik’in Bozüyük ilçesine gelerek Ankara- İstanbul Yüksek Hızlı Tren (YHT) 2′inci etap 36 numaralı tünelin açılışını yaptı. Açılış öncesi basın mensuplarına açıklama yapan Bakan Yıldırım, yapımı süren Yüksek Hızlı Tren projesi ile ilgili bilgi verdi. Bakan Yıldırım şunları söyledi; “Bu hat üzerinde bulunan 25 tünelden en uzun olanını bugün gün ışığıyla birleştiriyoruz. Devamı 7‘de

Bulgaristan’da Türk ve Müslümanların Avrupa’ya Entegrasyonu Tartışıldı “Değerler Avrupa’sında Avrupalı Türk-

ler ve Müslümanların konumu, göçmenlikten yurttaşlığa geçiş sürecindeki sancılar” konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak davet edilen Toplumsal Bütünlük için Avrupalı Müslümanlar İnisiyatifi (EMİSCO) Sözcüsü Veysel Filiz, “Avrupa’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı, nefret fenomeni normalleşiyor ve kurumsallaşıyor” dedi. Filiz, şöyle konuştu: Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da “Avrupa’da Müslüman ülkelerinden “Kırmızı Ev” kültür kulübünde özellikle 60′larda, 70′lerde var olan işçi Avrupa’da Türk ve Müslümanla- göçü, gurbetçiler, bir gün geldikleri ülrın entegrasyon sorunları tartışıldı. kelere dönecekleri düşünüldüğü döKültürel Etkileşim Derneği adlı sivil nemlerde, aslında çok problem yoktu. toplum örgütünün organizasyonunda Devamı 7’de

23 Nisan coşkusu spor Yılın Bakanı Suat Kılıç 23‘GüçlüNisan’da Bulgar TV gelecekRafet ULUTÜRK Bulgaristan Türkleri

Kültür ve Hizmet Derneği

BAŞYA ZI Genel Başkan HÖH Tarihini Kim Yazacak

Tarih, ihanet edenlerin, Sultan ve Kralların mezar taşlarıyla doludur. Hak ve Özgürlükler Hareketi kendi kendini bitirdi. Halkımızı, seçmeni aldatma planları yaparken son kurultayda ayağı kaydı ve ölümcül düştü. Çok yazık olsa da, yapılacak bir şey yok. Sonunda eden kendine eder, kim ne ekerse onu biçer. Halka kötülük edenin kaderi her zaman yok olmak olmuştur. Bu politik parti, hareket, iktidar veya devlet olabilir, halkına kötülükler eden devletler de yok olmuştur. Tarih, ihanet edenlerin, Sultan ve Kralların mezar taşlarıyla doludur. Devamı 7’de

zaman referanslı diller’ (güçlü FTR) grubundaki kişiler, gelecek zamana dair konuşurken farklı bir zaman kipi kullanırken, ‘zayıf gelecekzaman referanslı diller’ (zayıf FTR) grubundakiler bunu yapmıyor. Araştırmaya göre, gelecek zamana dair konuşmalarında ‘geniş-zaman kipi’ kullananlar, ‘gelecek-zaman kipi’ kullananlara nazaran daha fazla para biriktiriyor. Prof. Chen bunun sebebini şu şekilde açıklıyor: “Para biriktirme eylemi, esasında, gelecekteki -para biriktirdiğin-‘kendinle’, şimdiki ‘kendinin’ aynı kişi olduğunu idrak etmekle çok ilişkili. Eğer konuştuğun dilin grameri gelecek zaman ile şimdiki zamanı ayırt Bulgaristan’ın ulusal televizyon kanalı BHT Edirne’de bir dizi çekimlerde bulundu. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda yapılan etkinlikleri izleyen ekip Sağlık Müzesi ve Kirişhane semtinde bulunan Sveti Konstantin – Elena Kilisesi’nde çekim yaptı.

s23a Nisan l o nUlusal u n aEgemenlik sığm adı ve Çocuk Bayramı coşkuyla kutlandı. Valilik ve İl Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği ve sabah saatlerinde Kent Meydanında Çelenk Töreniyle başlayan program Atatürk Kapalı Spor Salonunda devam etti. Kutlamalara Vali Mustafa Büyük, Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, İl Milli Eğitim Müdürü Selim Yavuz Sandıkçı, Emniyet Müdürü Mustafa Aktaş, Garnizon Komutanı Orhan Çınar, Vali Yardımcısı Akın Yılmaz, Sakarya Üniversitesi Rektörü Muzaffer, çok sayıda vatandaş katıldı. Program Kent Meydanında yapılan çelenk sunma töreni, Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başladı. Kent Meydanındaki programın sona ermesiyle yapılan etkinlikler Atatürk Kapalı Spor Salonunda devam etti. İl Milli Eğitim Müdürü Selim Yavuz Sandıkçı yaptığı konuşmada,”Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılışının 93. yılında Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızda burada toplanmış bulunmaktayız. Bu vesileyle Başta Atatürk olmak üzere TBMM’nin ilk üyelerini, şehitlerimizi, isimsiz kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Devamı 6’da

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde (ÇOMÜ) düzenlenen ankette, ‘Yılın bakanı’ seçilen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, ödülünü törenle aldı. ÇOMÜ Ortak Akıl Topluluğu tarafından düzenlenen ankette, 2012 yılının enleri seçildi. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç da, öğrenciler ve öğretim üyeleri olmak üzere toplam 26 bin 357 kişinin oy kullandığı ankette ‘Yılın bakanı’ kategorisinde, Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer, Recep Akdağ, Fatma Şahin, Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay gibi isimlerin arasında 4 bin 325 oy alarak ödüle layık görüldü. Devamı 3’te


2

Bulgaristan Türklerinin Sesi

ERDEM BULTÜRK’ÜN FAALİYETLERİNDEN Bİsmail u l g a r

Partilerin ODemotikleşme y l akurallarını r ı bozuldu. “Plis devleti”

Best kafede BPaşa Kaymakamımız Ziyaret etti BPaşa Kaymakamımıza plaket taktimi

Bulgaristan Konsolosu BPaşa Kaymakamımızı ziyareti Bultürk Derneğinde Toplantı Esnasından

BPaşa Kaymakamımızı makamında ziyaret Bulgaristan Konsolosu Belediye Başkanlığında

Bultürk Balkan Gençlik Formunda - Bayrampaşa

BPaşa Bld.Bşk.Yrd. Ahmet Tüfekçi BG Öğretmenlerle

Azerbaycan Yazarı Dr.Aygun Hasanova Bultürk Balkan Gençlik Formunda - Bayrampaşa

Azerbaycan Yazarı Dr.Aygun Hasanova Bultürk’e Kitabını Taktim etti.

sözleri her geçen günle daha sık duyulmaya başlandı. Sonunda iktidar düştü. Erken seçime gidiyoruz. Tüm bu “sen ben”, “senin benim” didişmeleri, Doğancıların olaylara otoriter yaklaşımı ve baskı yönlemlerine başvurması adalete ve eşitliğe inancı yaraladı, söndürdü. Bütün Bulgaristan hepimizin, hepimiz de Bulgaristan’ın mantığı yerleştirilemedi. ŞİMDİ SANKİ HEM BERABERİZ, HEM DE AYRIYIZ. Demokrasi yolunda sanki alabildiğine özgür ve eşit değiliz. Bu yüzden insanlarımız kendi içine çekiliyor, beraberliği ancak kendi aralarında arıyorlar. Düşünsel ürünlerin, ulusal hedeflerin herkesin anlayabileceği bir dille geniş yığınlara indirimemesi kaynaşmamıza başka bir engeldir. 3. Bulgar partileri Türkiye’de ve Batı Avrupa ülkelerindeki soydaşlarımız arasına da inmedi, inmiyor, bürolar açmıyor, seçim önü aydınlatma çalışmalarına önem vermiyor ve sonuç belirleyici etkin propaganda etkinliklerinde bulunmuyorlar. Tüm etkileşim TV kanallarına bırakılmış durumdadır. Bir şairin dediği gibi “insan esirliği memleketine, millet esirliği de yeryüzüne sığmaz oldu!” Son genel parlamento seçimlerinde dış ülkelerden, Türkiye’deki soydaşlarımızdan, Batı Avrupa ülkelerindeki işçilerimizden, üniversite öğrencilerinden, okyanus ve denizlerdeki denizcilerimizden 200 binden fazla oy geldi. Her 10 milletvekilinden birini onların oyları seçti. Anket yapsak ve sorsak kimin kimi seçtiği belli değil. Seçmenler, hiç olmazsa, problemlerinin çözümünü, Vatan kaderini, yasama adaletini, politik dürüstlüğü kimlere havale ettiğini bilseler, ne iyi olurdu, değil mi! Buna karşın, yıllardan beri özellikle Türkiye’de ve KKTC’nde yaşayan ve çalışan soydaşlarımızın oylarının, onlar için parmağını kımırdatmayan Doğancı elite hediye edilmesi, Bulgaristan Müslüman azınlığı için çok kötü bir gelenek, vurdum duymazlık, politik cahillik, beceriksizlik ve etkisizlik gibi sonuçlar doğur, politikayı anlamsızlaştırdı. Bu yıllarda soydaş oylarıyla parlamenter olmanın keyfini çıkaran Doğancılar Bulgaristan’da yaşayan ve yıldan yıla yoksullaşan ve sefilleşen kardeşlerimiz üzerinde politik, ekonomik, kültürel egemenlik kurarak, onları hayatın her dalında sıfırladılar. 4. Bulgar partilerine neden oy vermiyoruz? Bir defa onlar bize kendilerini anlatamadı, programlarını açmadı, köy ve kentlerimizden uza kaldı, samimi yaklaşımı bulamadılar. Tabii aranızdan “Bize etmedikleri mi kaldı?”; başkaları “Kültür birliğimiz yok!”, üçüncü bir grup ise, “Bir dilden bir dinden değiliz!”, başkaları da “Bütün dünya milletleri bir gün aşağı yukarı akraba olsalar da, olmaz, çünkü çok çektik!”v.b, v.b. Yanıtları işitmek mümkün olabilir. Düşmanlık besleyen bir halk topluluğu olmadığımızdan dolayı, beyinlerin ana özelliklerinden biri unutmak ve boş vermek olduğu için, bize dönük çalışsalar belki olabilir, güven ve gönül meselesidir, tavırımız değişebilir, ama onlarda da çok yonga var, hep beklediler, sanki borcumuz var, bizim, sizin, hepimizin oyunu aramadılar. O kadar çok negatif yüklemeden sonra belki de yüzleri yok, olabilir ama biz neden aramadık onları? Onlar, bu seçimlerde de aramıyor bizi. Koalisyona yanaşmıyorlar. Neden mi? Bulgarların kendilerine oy vermeyeceğinden korkuyorlar. Tek doğru cevap bu olabilir mi? Üzerinde yoğun çalışılsa belki bir ara yol, tunelde ışık bulunur. Eski komşuluk kapıları yeniden açılır ve gicirdayıp rahat etmesin diye eski menteşeler yağlanabilir. Son seçimde oy kullanan ve 12 Mayıs günü ikinci kez sandık başına gidecek yeni bir soydaş kuşağı yetişti. Bu kuşak Bulgar partilerini hiç tanımıyor. Onlar tarihi sadece yaşlıların anlatıklarından ve kitaplardan biliyor. Yenileşen ve değişim yoluna açılan Bulgaristanı sadece hayal ediyorlar. Büyük bir kısmı Bulgaristan Üniversitelerinde öğrenim gören veya alan çağdaş anlamda aydın, iyi eğitimli bu gençlik milliyetçidir, ama asla şöven ve irkçı değildir. Gençlerimizin marjinal yani aşırı uçlardan olduğunu söylemek asla mümkün değildir. Onların özgürlük sevgisi, atalarının vatanına olan sonsuz sevgi, yaşayan özlemler yeni bir medeniyet kurma ruhunu doğurdu. Farklılıkların bütünlüğünü aydınlığa, uygarlığa ve refaha taşıyan güçlü bir ruh kanatlanıyor. 12 Mayısta seçimlerinde doğru oy kullanıp demokratik ruhun güçlenmesine yardımcı olabilenlere ne mutlu...


Bulgaristan Türklerinin Sesi 3

Yılın Bakanı SÇanakkale u aKara t Savaşları’nın K I L98′nci IÇ yıl-

dönümü dolayısıyla kentte bulunan Bakan Kılıç, ÇOMÜ Terzioğlu Yerleşkesi Troia Kültür Merkezi’nde gerçekleşen törenle ödülünü aldı. Törene, Vali Güngör Azim Tuna, Ak Parti Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İsmail Kaşdemir ile ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, akademisyen ve öğrenciler katıldı. Ödülünü Vali Güngör Azim Tuna’nın elinden alan Bakan Kılıç, ‘Ben işimi daha iyi yapmak için onlara danışıyorum, fikir alıyorum. Buraya geldiğimde, ‘Suat ağabey’ diye pankart açtınız. ‘Yılın bakanı mı, yılın ağabeyi mi’ diye sorsanız, ben ağabey unvanını tercih ederim. Bakanlık gelir geçer, ama ağabeylik kalır. Sayın bakanım, sayın valim, sayın rektörüm, sayın vekilim unvanlarında resmiyet var. Karşınızdaki kişi sizi sevse de sevmese de, unvanınızın başına ‘sayın’ eklemek zorunda. Ama ağabeylik öyle değil. Eğer sevmese, içinden gelmese ağabey demezö diye konuştu. Bakan Kılıç, daha sonra öğrencilere çözüm süreciyle ilgili fikirlerini anlatarak kendilerine bu konuda destek olmalarını istedi. Ankette ayrıca, ‘Yılın bürokratı’ seçilen TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile ‘Yılın köşe yazarı’ olarak en çok oyu olan Fehmi Koru’ya da ödülleri aynı törende verildi. Ödül töreninden sonra Bakan Suat Kılıç, Çanakkale’den ayrıldı.

Bakan Çeku Türkiye’ye Teşekkü r Etti

KGG Bakanı Agim Çeku, Türkiye Cumhuriyeti Kara Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Metin Gürak’ı kabul ederek bir süre görüştü. Bakan Agim Çeku KGG ve Türkiye Kara Harp Akademisi arasındaki işbirliği ve bu akademinin Kosova subaylarının profesyonel gelişimi ve Kosova askeri öğrencilerinin eğitimine sunduğu katkı ve desteğinden dolayı konuk Tümgeneral Metin Gürak’a teşekkür etti. KGG Bakanlığı’nı ziyaret etmesi nedeniyle memnuniyetini ifade eden Metin Gürak ise Türkiye Kara Harp Akademisi ile Kosova Güvenlik Gücü arasında şimdiye kadarki işbirliğin mükemmel olduğunu değerlendirip bu akademide eğitim gören Kosovalı öğrencilerin çok başarılı olduklarını söyledi. Türkiyeli yüksek askeri konuk Gürak ayrıca başında bulunduğu Akademi’de 450 yerli öğrenci yanısıra aralarında Kosovalıların da bulunduğu dünyanın değişik ülkesinden 80 öğrencinin eğitim gördüğünü açıkladı.

Sultanahmet Çatalçeşme sk.No.1/1 Tel: 0212 526 87 98

Kamber Kamber en yeni resimlerini sergiliyor

Momçilgrad Belediyesi’nin daveti üzere yerli ünlü ressam Kamber Kamber en yeni eserlerini tanıttı. Resim tabloları, Belediye İdaresi binasında sergilendi. Fırça ustasının sergisinde dağ, kadınlar ve kötü havadan ilham alarak yarattığı 18 resmi yer alıyor. Momçilgrad Belediyesi’nden Kamber’in gözünden Rodop Dağları ve tüm dünyayı görmeye davet ediyorlar.

Bulgaristanlı kardeşler Ankara’nın Pilavoğlu Han’da yaşıyor Ankara’da yıllara meydana okuyan tarihi Pilavoğlu Han, evsiz topraksız kalmış, bir daha buluşmamak üzere kaybettiklerine yanan insanlarla dolu. Hamallık yaparak geçimini sağlayan 76 yaşındaki Hayrettin Yalçın da kendinden iki yaş büyük ağabeyi Rüştü Yalçın ile handa 40 yıldır konaklayanlardan. Çocuk yaşlarda Bulgaristan’dan Ankara’ya göç yolculuğunda annelerini kaybeden ve bir süre devlet korumasında kaldıktan sonra iş hayatına atılan Yalçın kardeşler, yıllardır At Pazarı’nda Hamallık yaparak geçimlerini sağlıyor. Başkentte hayata tutunamayanların bir araya gelip, yaşamak için bir amaç buldukları Pilavoğlu Han’da yarım asırdır kiracı olarak kalan kimsesizler yaşıyor. İlk adı Ali Paşa olan Ankara’nın iki kapılı ve en büyük tarihi hanı, yurdun her yanından gelen yorgun bedenlere ev sahipliği yapıyor. Giriş katı iş yeri, üst katları misafirler için ayrılan 14 odalı handa, daimi 7 kişi misafir kalıyor. Ancak bu sayı, zaman zaman 30′a kadar yükseliyor. Birbirinden farklı fakat ortak bir kaderi paylaşan han misafirlerinden kimisi 30 kimisi 50 yıla yakın süredir tarihi mekanda konaklıyor. Hanın işletmecisi Mustafa Koçer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, handa konaklayanların ortak kaderinin yoksulluk olduğunu ve bu kişileri tarihi handa 7 lira gibi sembolik ücretlerle ağırladıklarını söyledi. Handa, ”Cumali Dayı” olarak bilinen Ali Toy, en eski konuklardan. Ankara sokaklarında seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlayan Toy, yılın 11 ayını 30 yıldır kaldığı handa kalan 1 ayını da memleketi Yozgat’ta geçiriyor.

Bulgaristan seçimleri ve Bursa Bir şeyi açıklığa kavuşturalım…

Ve gerçekleri görmeden yorum yapmayalım. Çünkü, boşa konuşup boşa ahkam kesmiş oluruz. Sonra da çark edip beyanatlarda bulunmuş oluruz. Bu duruma düşmemek adına kavramları yerli yerine koymalıyız. Öyle ki; söz konusu hadise dışarıdan göründüğü gibi değil. İçeride olup da dünyadan bihaber durumda bulunanların atıp tuttukları pozisyonda değil. Bulgaristan seçimleri üzerine Bursa’daki tartışmalardan söz ediyorum. Yani BALGÖÇ’ün içinde bulunduğu zor durumdan bahsediyorum. Bilindiği gibi; Bulgaristan’da 12 Mayıs’ta genel seçim var. Bu seçim Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız ve Türkiye’de ikamet eden Türk kökenli Bulgaristan vatandaşları açısından büyük öneme sahip. Hal böyle iken, Türkiye’deki o y l a r ı n a y r ı b i r ö n e m i v a r. Seçimlerde denge konumunda. BALGÖÇ de yönlendirici pozisyona sahip. Bugüne kadar BALGÖÇ, Bulgaristan’da Türklerin ağırlıklı olduğu Hak ve Özgürlükler Partisi’nin desteklenmesi yönünde hareket ederdi. Son birkaç güne kadar da öyleydi. Aslındabugörüşsadecekendilerineaitdeğildi. Türkiye Cumhuriyeti yetkili makamlarının da görüşüydü. BALGÖÇ’ün sıradan bir hemşeri derneği değil, kamu yararına çalışan ve kuruluş ilkeleri değerlendirildiğinde bağımsız hareket etmediğini söylemekte yarar var. Ya n i , B A L G Ö Ç b u z a mana kadar Bulgaristan seçimlerine bağımsız bir yaklaşım sergilemedi. Sergilemesi de mümkün değildi zaten. Kuruluş amacına ters bana göre. Sorun ise Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler üzerindeki politika değişikliğiyle baş göstermiş olması. Ve BALGÖÇ yönetimiyle tabanının bu değişikliğe direnmesi. BALGÖÇ yönetimi ve tabanı doğru olduğuna inandıkları Hak ve Özgürlükler’in desteklenmesi tezini savunmaya devam ediyordu. Bu noktada AK Parti Bursa Millet-

vekili Mustafa Öztürk’ü hadiseye müdahil olmasına da tepki gösteriyorlardı. CHP Bursa yönetimi de “AKP elini BALGÖÇ’ten çek” yönünde açıklamada bulunuyordu. Ancak, işin farklı bir yönü vardı. Ki, BALGÖÇ’ün son açıklamasıyla bu ortaya kondu. Yani, Bulgaristan seçimlerinin Bursa ayağının salt bir iktidar milletvekilinin görüşü olamayacağı, Mustafa Öztürk’ün müdahalelerinin Hükümet’in görüşüyle paralellik gösterdiği anlaşıldı. Akabinde de BALGÖÇ Başkanı Yüksel Özkan kamuoyuna açıklama yaparak ‘seçimlerde tarafsız olduklarını’ dile getirdi. Netice itibariye, Bulgaristan ve Yunanistan seçimlerini baz alarak konuştuğumuzda kamu yararına çalışan dernekler olarak görülen BALGÖÇ ve Batı Trakya Türkleri Derneği’nin seçimlerde Hükümet’ten ya da devletin bölgeye ilişkin çalışmalar yapan birimlerinden bağımsız hareket etme şanslarının olmadığını düşünüyorum. Eskiden de böyleydi. Dolayısıyla bu konuda BALGÖÇ yetkilileri de açıklama yaparken daha sonra manevra yapacak konuma düşmemiş olurlardı. Milletvekili Mustafa Öztürk’ün de ‘Bana bu görev verildi’ deyip, BALGÖÇ yapısının kırılmamasına gayret etmeliydi. Ciddi bir politika değişikliğinin BALGÖÇ tabanına anlatılması o kadar kolay değil zira. Dediğimiz gibi Balkanlar’daki seçimler üzerine hadiseler dışarıdan göründüğü gibi değil. H a s a n B O Z T Ü R K

kilerden çok daha iyi düzeyde ilişkilere sahip olacaksınız. Hepinize ilçemize geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum. İyi vakit geçirmenizi temenni ediyorum.”dedi. Misafir ekipler,daha sonra Keşan Kaymakamı Bekir Dınkırcı’yı ziyaret etti. Grupları temsilen ikişer öğrenci, grup idarecileri ve Keşan Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Ayşegül Arslan Aydın’ın da katıldığı ziyarette konuşan Keşan Kaymakamı Bekir Dınkırcı, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bizim önemli bayramlarımızdan ve bunu kutlayacağız. İlçemize geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyoruz. Bu bayramın özelliği; Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bu bayramı çocuklara hediye etmesidir. Bu bayram dünyada çocuklara hediye edilen ilk ve tek bayramdır. Biz şuna inanıyoruz; dünyada her şey çocuklara bırakılsa dünya barışı kendiliğinden gelir. Konuk ekipler gösterilerini ilçemizde sergileyecekler.” şeklinde konuştu. Keşan Belediyesi, 23 Nisan Uluslar arası Çocuk Şenliği Programı çerçevesinde, Mehmet Gemici Cennet Bahçesi’nde; jonglör gösterisi, ilizyon gösterisi, palyaço, yüz boyama etkinliği, 7D sinema, keşif küresi, uzun adam, ateşbaz gösterisi ile Keşan Belediyesi Çocuklar Halk Oyunları Ekibi ile Makedonya ve Bulgaristan Çocuk Halk Oyunları ekiplerinin gösterilerinin yer alacağı bir etkinlik gerçekleştirildi. Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek etkinliğe tüm çocuklar izlediler.

Rotterdam Büyükşehir belediye meclisi daimi encümen azası Hamit Karakuş, Trouw gazetesine yaptığı çarpıcı açıklamada,RomenveBulgarlarlailgilisorunlarla mücadelede hukuk sınırlarını zorlayacaklarını ve bu konuda hükümetin kendilerine zorluk çıkarmaması gerektiğini söyledi. Geçen hafta Bulgarların ödeneklerle ilgili yaptıkları yolsuzluklara tepki gösteren Karakuş, Perşembe günü belediye meclisine çeşitli planlar sunarak Bulgar ve Romanyalıların kente girişlerini önlemek istedi. Karakuş, dolandırıcılık şüphesi bulunan bu gruba ait kişilerin belediyeye kişisel kayıtlarını (GBA) yaptırmak için başvurduklarında taleplerinin reddedilmesini istiyor. Geçen hafta sonu Bulgar çetelerinin girişimiyle soydaşlarının kira ve sağlık hizmetleri yardımı almaları için belediyeye GBA kayıtlarını yaptırmaları için zorlandıkları ve parayı aldıktan sonra da kaçtıkları ortaya çıkmıştı.

Balkanlar’dan çocuklar Keşan’da K e ş a n Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle düzenlediği Uluslar arası Çocuk Şenliği kapsamında Keşan’a gelen Bulgaristan ve Makedonya ekipleri, Keşan Belediye Başkanı Op. Dr. Mehmet Özcan ve Keşan Kaymakamı Bekir Dınkırcı ile görüştüler. Şenlik nedeniyle Bulgaristan’ın Dimitrovgrad şehrinden gelen çocuklardan oluşan Zvezditsa Halk Oyunları Ekibi ile Makedonya’dan 18 Temmuz İlköğretim Okulu Halk Oyunları Ekibi Keşan’da ilgi ile karşılandılar. Makedonya’dan Orizari Belediye Meclis Başkanı Nusret Saidi, Kadın Derneği Başkanı Suzan Musli ve Okul Müdürü Halit Seydi ile Dimitrovgrad Belediyesi Kültür Müdürü Sharkova Antoaneta Ivanova da Keşan’a geldi. Bulgaristan ve Makedonya’dan gelen çocuklar, Keşanlı çocukların evlerinde misafir olmak üzere ailelere teslim edildi. Keşan Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda misafirleri ağırlayan Özcan, “Şehrimize Bulgaristan ve Makedonya’dan gelen çocuklarımız ve yöneticilerimiz hepiniz ülkemize ve Keşan’a hoş geldiniz. Misafir çocuklarımız 2 gün boyunca ilçemizde Keşan’lı ailelerinin yanında kalarak yeni dostluklara imza atacaklar. Etkinlikler bittikten sonra daha önceki yıllarda birbirlerinden ayrılmak istemeyen ve ağlayan çocuklar gördük. Bu yıl da bu gibi tablolarla karşılaşacağız. Çocuklarımız 10 yıl sonra toplumda yetişkin bireyler haline gelecekler. Şu an bizlerin arasında olan iliş-

Rotterdam Romen ve Bulgar istemiyor


4

Mahmut ORAL

8 Mart’ı Anarken BİR ARADA BAYRAM EDELİM Kadınlarımız için aşkın anlamı, kollarında öleceği erkeği doğru seçmektir. Analar, alnında ışığı, gelen yenilikleri ilk hissedendır. 8 Mart üstüne yazarken, 21. yüzyılın aradığı, hayata davet ettiği kadın tipine de değinelim. O, proplemleri doğru algılayan ve başarılı çözen olacak. O, doğuran, eğiten ve hayata doğru yönlendiren olacak. Aile içinde eleştirel düşünen, yönlendiren ve olumlayan, hayatın her dalında yaratıcı olandır. O, holgörülü olup işbirliği kurabilen yeni tip insandır. Hem ana dilinde hem de vatan dilinde, hem evde hem de işte verimli iletişim kurabilendir. O, saygıya ve sevgiye layik olan sevilen insandır. Onun çok önemli özelliklerinden biri de, gayet sabırlı, cesur ve yüreklı olmasıdır ki, biz bunu 1989 Mayıs Ayaklanması’nda; 1994’te tütün paralarını İsviçre bankalarına kaçırmaya yeltenin HÖH liderlerine karşı, Kırcali Cebel yoluna yatan, katranlı ellerini kara asvalta yapıştıran gelinlerin kararlılığında gördük. O direniş ilk defa A. Doğan’a geçit vermedi. O, artık HÖH Başkanlığı’ndan itildi. 12 Mayıs 2013 seçimlerinde özgürce seçim yapanlar HÖH seçim bültenlerine el sürmeyecek. Bu kararlılık, uyanıklığını her zaman en yüksek düzeyde tutan Bulgaristanlı tüm Müslüman -Türk soydaş kadınlarımızdır. Bu yıl da 8 Mart günü yollar meydanlar direnişçilerle doluydu. Onlar, yolların kesildiği, köylerin korkuya yenik düştüğü, erkeklerin hapishaneler ve toplama kamplarında çürütüldüğü 1984-1989 yıllarını bir daha hatırladı. Devri geçen totalitarizim yıkılıp gitti, ama o kan, o gözyaşları, o göçler, o ölümler, o üzüntüler hep hafızalarda canlıdır. Kökleri sökülenler bizlerdik, en büyük acıyı çeken analarımızdı. Geleceğin dersleri o acı dönemden çıkarılıyor. Ardından hiçbir iş yapmayan, hiçbir işe yaramayanların dönemi geldi çattı. Yıllar yılı dolandırıcıların yalancıların sahte boruları öttü. Halkı soyanlar saraylara taşındı. Halkla yüzleşmekten korkanlar intihar etti. İsyan eden gençler kurultaylarda silah çekti. Ne var ki, “soyanlar hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir!” sözlerinin derin anlamına inemeden tarih oluyor. Ülkemizi derin bunalımlara sürükleyen ve hiç birşeyden ders almayanların dönemi bitti bitecek. İşte bunun için en iyi fırsat 12 Mayıs’ta seçim hesaplaşması geliyor. Ruhumuzu okuyamadan iktidardan devrilenlere birkaç sözümüz daha var: Bir arada bayram edelim derken, sözümüz size değildir. Bizim dünyadır memleketimiz, insanlıktır kardeşimiz, erdemli ahlaklı ve doğru dürüst olmak, meshebimizdir, dinimizdir. Bizler bu inançla yoldayız. Analar, en büyük eğitmen ve öğretmenler, Türk kadını ham bir mermer olsak dahi, hepimizin kalbinde büyük bir cehver parlatacaktır, buna inanıyoruz. Ve şu bayram gününde hep şiirlerdir aklımızda: Sen Vatanım gibi güzelsin Doduğum Köseler, barajıyla, çiçekleriyle güzeldi Sen de anlat doduğun yerleri yaylaları, pınarları, yılanlık dereleri susadınsa, köşderenin suyundan içsene... Benim okuduğum okulda Yerine otel yapılmış Bir içim su gibi içip bitirirdin beni, şimdi de mekteb kuyusundan içsene...

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Kırcaali hastanesinde der- Brüksel’de Bulgar matologlar ücretsiz muayene Halk Oyunu 24 Nisan Ücretsiz Anonim Tarama ve Cilt Kanseri Önlenmesi Ulusal Günü ilan edildi. Kırcaali Dr.Atanas Dafovski Hastanesi’nden dermatologlar, bu yıl da bu kampanyaya katılacaklar. Muayeneler, 24 Nisan 2013 tarihinde hastanede 5. katta Deri ve Zührevi Hastalıklar Bölümü’nde yapılacak. Saat 12.00-13.00 arasında Dr. Nadya Kiryakova, 13.00-14.00 arasında Dr. Todor Çerkezov ve 14.00-15.00 arasında Dr. Eleonora Boşnyaşka muayeneden geçmek isteyen vatandaşları kabul edecekler.

BURGAZ PATLAMASI YENİDEN CANLANDIRILDI Hemofili Federasyonu Genel Başkanı ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaan Kavaklı, 10. Ulusal Hemofili Kongresi’nin ardından yaptığı açıklamada, kanın pıhtılaşmasında sorun olan hemofili hastalığıyla ilgili gen tedavisinin 2 yıl önce İngiltere’de başlatıldığını ve başarı ile sürdürüldüğünü, bu hastalara şu anda geçici tedavi uygulandığını dile getirdi. Kanamayı durdurmak için kullanılan ilaçların kesin çözüm olmadığına dikkati çeken Kavaklı, şöyle konuştu: “ Hemofili ömür boyu süren bir hastalık. Türkiye’de 5 binhemofili hastası var. Eğer gen tedavisi başarılı olursa hastanını tamamen iyileşmesi söz konusu olacak. Hastalara umut ışığı olacak gen tedavisine 2014’te başlayacağız. Etik Kurulu ve Sağlık Bakanlığı’ndan gerekli izinlerin alınmasından sonra çalışmalara başlanacak. Yıl sonuna kadar işlemleri-

mizi tamamlayacağız. Sonra gönüllü hasta bulacağız. Gönüllülerin 18 yaşından büyük ve ağır hasta olması gerekiyor. Kuşkusuz bu tedavinin bazı riskleri var. Ancak bugüne kadar yapılan araştırmalar başarılı gidiyor. 2014 yılı başından itibaren gen tedavisini deneme aşamasına geçmeyi umut ediyoruz.” Gen tedavisine alınacak gönüllü sayısının 10 kişi ile sınırlı olacağına işaret eden Kavaklı, tedavinin yaklaşık 2 yıl süreceğini sözlerine ekledi.

İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi Avrupa Birliği ülkeleri emlak alan yabancılara oturma izni verilmesiyle ilgili hazırlık yaparken, elini çabuk tutan Bulgaristan, konut alanlara oturma izni veren düzenleme yaptı. varnaAB’ye yeni üye olan Bulgaristan gayrimenkul alan yabancılara oturma izni veren yasal düzenleme yaptı. Buna göre Bulgaristan’dan gayrimenkul alanlar oturma izni alırken bu kişilere AB’nin kapısı da açılabilecek. Bulgaristan’da yatırım yapan Torkam İnşaat’ın sahibi Mahmut Dereli, Bulgaristan’da yatırımları teşvik kanununun çıkarıldığını belirterek, bu kapsamda ülkeye yatırım yapan ve gayrimenkul alan gerçek ve tüzel kişilere önce oturma sonra da vatandaşlık verileceğini söyledi. Diğer AB ülkelerinin bu konuda çalışma içinde olmasına rağmen henüz sonuç alamadıklarını dile getiren Dereli, “Bulgaristan 13 Ocak’ta kanunu çıkardı. Bu kanun iki ayaklı. İlkinde burada şirket kurup sigortalı işçi çalıştıranlara yönelik düzenleme yapılırken, ikincisinde ise sadece gayrimenkul alanlara yönelik düzenleme yapıldı” dedi. Dereli, gayrimenkul almak için ise Bulgaristan’da şirket kurma zorunluluğu getirildiğini anlatarak, şu bilgileri verdi: “Bulgaristan’da şirket kuruluyor. En az 300 bin euro’luk gayrimenkul alması gereken bu şirketin asgari yüzde 50 ortağı olan ve 150 bin euro’luk gayrimenkul alan herkese öncelikle 1 yıllık oturma izni ve-

riliyor. 1 yılın sonunda ise vatandaşlık süreci başlıyor. 3 yıllık bir sürenin sonunda ise vatandaşlık veriliyor.” Mahmut Dereli, kanunun henüz uygulanmadığını ama yeni hükümetin uygulayacağını söyledi. 50 milyon $’lık yatırım yapıyor Mahmut Dereli, Bulgaristan’da 50 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını belirterek, şunları anlattı: “2008 krizinden ülke olumsuz etkilendi. Biz de uygun fiyata arsa aldık. Burgaz şehrine bağlı Primorsko bölgesinde denize sıfır konumda 58 dairelik apart lüks rezidans yaptık. Türkiye’deki konsepti götürdük. Beyaz eşyalarla birlikte anahtar teslim lüks konutlar yapıyoruz. Dairelerin yüzde 60’ını sattık ve haziran sonunda teslim edeceğiz. Burada yeni rezidans daha yapacağız.“

PTT 1. Lig ekiplerinden Samsunspor, Kasımpaşa’dan Bulgar futbolcu Nikolay Dimitrov’u transfer etti. Samsunspor Kulübü Başkanı Emin Kar yaptığı açıklamada, 2. devrede takımı güçlendirmek için transfer çalışmasını sürdürdüklerini söyledi. Teknik Direktör Besim Durmuş’un raporu doğrultusunda 6 futbolcu transfer ettiklerini belirten Kar, ”Özellikleforvetteyabancıbiroyuncualmakiçinçalışmalarımızı sürdürdük. Ancak yabancı kontenjanımız dolu olduğu için Emmanuel Mazuwa Nsumbu’nun kendisine takım bulması için zaman tanıdık. Kendisine takım bulamayınca bugün kendisi ile görüşerek karşılıklı anlaşarak sözleşmesini fes ettik. Yabancı kontenjanımız boşalır boşalmaz Kasımpaşa’da oynayan Bulgar futbolcu Nikolay Dimitrov ile prensip anlaşmasına vararak kendisini resmi imza atması için Samsun’a davet ettik. Resmi sözleşmeyi imzalatır imzalatmaz deplasmanda pazar günü oynayacağımız maç için Kütahya’ya gönderdik” diye konuştu. Kar, Tavşanlı Linyitspor maçında teknik direktör Durmuş’un 18 kişilik maç kadrosuna dahil ederek oynatabileceğini sözlerine ekledi. Bu arada Samsunspor, Tavşanlı Linyitspor maçı-

nın hazırlıklarına Antalya Tinatik Otel’de devam etti. Teknik Direktör Besim Durmuş yönetiminde çalışan kırmızı-beyazlı futbolcular, düz koşu ve kültür fizik hareketleriyaptı.İdmantaktikağırlıçalışmaylasonbuldu.

Ev alana oturum izni veriliyor

Samsunspor’dan bir transfer daha

Brüksel’deki “Bulgar halk oyunu kulübü” çeşitli mesleklere sahip olan kişileri bir araya getiriyor. Onların bir çoğu Bulgardır, ancak çeşitli milletlerin temsilcileri de var kulüpte. Kulübün kurucusu ve yöneticisi Avrupa kurumlarının birinde tercüman olan Mariya İvanova’dır. Bulgar halk oyunları severleri, haftada iki kere bir araya geliyor, yeni şeyler öğreniyor, artık öğrenilenleri yeniden hatırlatıyor. Son iki yılda kulüp mensupları, “Halk Oyununa Katılın” adını verdiği büyük etkinlikler de düzenliyor. Mariya İvanova şunları anlattı: “Bu etkinlikler, beş yıldan beri düzenlediğimiz Bulgar halk oyunlarıyla çalışmalarımızın devamı sayılıyor. Çalıştığım kurum bana salon verdi. Koşulan şart, kulübün Bulgar halk danslarıyla ilgilenen herkese açık olmasıydı. Böylece başladık. Önce grubumuz küçüktü. Sonra özellikle birkaç yılda katılanların sayısı arttı. Kulüp üyeleri, aralarında 11 yaş üzerinde olan dört çocuğun da bulunduğu 100’den fazla kişidir. Maalesef en küçükler için özel kurslar düzenleme imkanımız yoktur. Oysa çok gönüllü var. Eskiden daha büyük bir salon bulmaya karar verdik. Bürksel’deki Bulgar lokantalarıyla denedik ama alan gerektiği gibi geniş değildi. O zaman Bulgar folkloruna aşık olan dansçılarımızdan biri, bir Belçikalı, bir salon tutma fikrini verdi. Sosyal ağlarda ve profesyonel çevrelerde araştırma yaptım. Fikrin çok taraftarı oldu. Gönderdiğim bütün mektuplarda çok net idim – Bulgar halk oyunlarına adanmış bir akşam eğlencesi yapmak istiyorduk.” Bu davetiyeye yaklaşık 200 Bulgar ve yabancı geliyor. Ve salon küçük geliyor. Mariya İvanova sözlerine şöyle devam etti: “Şubat 2012 tarihinde ilk “Bulgar Halk Oyununa Katılın” etkinliği düzenlendi. Bu etkinlik bütün beklentilerimizi ve salonun imkanlarını aştı. Bazı insanları geri döndürmeliydik. Birkaç ay sonra ilginin daha da büyük olduğu bunun gibi bir etkinlik düzenledik. Birkaç nesil Bulgar ve yabancı geldi. Hava tarif edilemezdi. Herkes ne zaman yeniden halk oyunu oynayacağımzı soruyordu. Her defasında programımıza yeni bir şeyler katmaya çalışıyoruz. Etkinliklerden birinde Bulgar halk türküleri seslendiren bir ses grubu da kurduk. 2012 yılında etno şarkıcısı Milena Karacova iki çalgıcı bizim konuklarımızdı. Mükemmel bir konser oldu ve sonunda halk oyunları oynadık.” Bu ilkbahar halk oyunları severlerinin en büyük hayali gerçekleşti – onlar canlı müziğin eşliğinde dans etti. 13 Nisan’da Brüksel’deki Bulgar halk oyunları için özel kavalcı Nedyalko Nedyalkov, gitarcı Angel Dimitrov, davulcu Stoyan Yankulov ve halk türkücüsü Stoimenka Uçikova geldi. Bu konser, “Bulgar kültürünün Brüksel’deki festivali” ekibi tarafından düzenlendi. Konserin ilk kısmında katılımcılar Bulgar melodilerini farklı milli geleneklerin müziği ile karıştırdığı ilginç bir program temsil ediliyor. Konserin ikinci kısmında ise orkestranın canlı müzik eşliğinde oynanan ve uzun zaman beklenilen halk oyunlarıdır. Belçika’da uzun yıllardan beri yaşayan Zlatina Ruseva, “Bulgar kültürünün Brüksel’deki festivali” müdürüdür. Orada bir Bulgar folklor konseri düzenleme firki olan Zlatina Ruseva, konserin zengin programıyla çeşitli folklor bölgelerimizi temsil etmek ve Bulgar halk oyunları sevenlerini desteklemek istediğini söyledi. Nedyalo Nedyalkov, şunları anlattı: “Bayan Ruseva bana kulübün mensuplarının öğrendiği halk oyunlarının listesini gönderdiği zaman onlara karşı büyük bir saygı duydum. Onların repertuvarı çok zengin ve çeşitli. Onlar, ilginç ve Bulgaristan’ın çeşitli bölgelerine has olan farklı halk oyunları oynuyor. Konserin özel konuğu gitarcı ve kemencı Tcha Limberger oldu. Onunla çalışmak büyük bir zevktir. Onunla 2008 yılından beri tanışıyoruz. O zaman Belçika ve Hollanda’dan öğrencilere kaval dersleri vermeye davet edildiğim bir seminer düzenlenmişti. Bundan sonra ortak projelerimiz oldu. Kendisi mükemmel bir müzisyen ve üstün bir kişiliği olan bir insandır. Onunla her zaman memnuniyetle alıyoruz. Ülkenin birçok ülkesinde Bulgar geleneksel halk oyunlarına ilgi duyuluyor. ABD, Almanya ve Japonya’da bunun gibi etkinliklerde çaldığım var.” Brüksel’deki halk oyunundan sonra katılımcılar sosyal ağlarda iyi izlenimlerini paylaştı. Kendilerine göre dans edenler ile çalanlar arasında özel bir kaynaşma oldu. Mariya İvanova, özel bir ilham olduğunu, müzisyenlerin salondakilerin havasına kapıldığını, dansçıların ise yorgunluk bilmediğini anlattı. Bu defasında konserin katılımcıları 450 kişiydi. Aralarında Bulgar halk oyunlarını büyük bir ustalıkla oynayan yaşlı Belçikalılar da vardı. “Bulgar Halk Oyununa Katılın” etkinliği, bir Bulgarla evlenmek üzere olan genç bir Portekiz için de yararlıydı. Genç kız Bulgar düğünü için hazırlanmak istiyormuş, çünkü Bulgar düğünlerinde mutlaka halk oyunları oynandığını biliyormuş. BNR – Albena Bezovska


Bulgaristan Türklerinin Sesi 5

Serbest Korkmaz

HAKSIZLIĞIN KARŞISINDASUSAN SESSİZ ŞEYTANDIR Demokrasi ve özgürlük yanlısıyım.Bulgaristan siyaseti üzerine yorumlar yaparım ve bundan dolayı beni bir çok insan sivri dilli olarak tanımakta. Meğer,yazdığım bazı yorumlarımdan dolayı bazı kesimlere özür borcum varmış.Yirmi dört yıldır bize baskı ve zulüm uygulayan eski totaliter sistemin karanlık güçlerinin kurduğu sözde HÖH’ni destekleyip, bizim analarımıza göz yaşı döktürenden mi özür dilemeliyim.Açlık ve sefillikten,yolsuzluklardan ve mutralardan dolayı bütün dünyaya çil yavruları gibi biz keyfimizden dolayı mı dağıldık. Benim görüşüme göre,1992 yılından beri bu HÖH’i oldukça, Bulgaristan’daki Türklerin durumu maddi ve manevi açıdan hiç bir zaman iyileşmeyecek ve düzelmiyecek.Cehendem hayatını anımsatan baskı ve zulümler devam edecektir. Bu günlerde Slivne’nin bir büyük Türk köyünde, öğrencilere Türkçe ders kitapları dağıtıldı.Bir 24 yıl gecikmeyle de olsa beni bu olay sevindirdi ve bu teşebbüste yer alanları tebrik ediyorum,fakat 24 yıl boyunca faşizan HÖH militanlarının Türk halkımıza inme indirmelerini ise şiddetle kınıyorum. Son bir ve iki yıldır Bulgaristan’da görev alan Türk diplomatik misyonun aktifleşmesi ve halkımızla kucaklaşması başka sevindirici bir olaydır.Artık onlar bir çok kültürel etkinliğimize bizzat katılmakta ve her konuda yardımlarını esirgememekte. Aynı zamanda Türkiye diplomatlarının HÖH ajan liderlerinin yanlarında saf tutmalarını ise ayrıca benimsemediğimi ve onaylamadığımı belirtiyorum,çünkü HÖH’ün üst katmanları yıllar boyunca yalnız kendilerini düşündü,yalnız kendilerini zengin etmek gayretlerini gösterdiler.Sormak isterim ben bu diplomatlarımıza,nasıl oldu da bu HÖH liderleri ve vekilleri kısa bir dönemde Karun gibi zengin oldular.Nereden akıyor bu zenginliğin kaynak suyu.Benim gibi leri neden Avrupa’nın,Türkiye’nin ve ya Amerika’nın gurbet yollarını tuttu.İllaki, Bulgaristan’da yaşamak için eski karanlık göçlerin birer ihbarcı piyonu mu olmalı insan. Bunca yıldır Türkiyeli diplomatların HÖH partisini desteklemeleri iyi bir alametin habercisi değildi.Herkesin bilmesi ve anlaması gereken husus şudur;Bulgaristan’da Türklerin arasında en değerli ve akıllıları yalnız eski ve yeni istihbarat örgütlerinin elemanları değildir.Hangi zihniyete göre bizleri yalnız hainler yönetecek ve yönlendirecek.Bu anormallik dünyanın hangi başka ülkesinde vardır.Düne kadar başımıza cellat kesilen,nasıl olup ta bugün bizim kurtarıcımız ve hak savuncumuz olur.Çeyrek asırlık icraatlarını hepimiz görmekteyiz.Biz kazanmadık,yalnızca düşmanlarımızı sevindirdik.Aynı zamanda, Memleketimizde demokrasinin ve özgürlüğün yerleşmesine engel olmadık mı…Evet,biz kardeşiz,aynı soydan ve kandaşız. Bundan dolayı suçlu olanlar halkımızdan özür dilemeli ve o yüksek tribünlerden inmeli.Şahsen ben, Türk diplomatlarından da özür beklemekteyim.Bunca sineye çekilmiş gerçek Türk kahraman mücadeleci,demokratı ve özgürlükçüsü;gurbet yollarına göz dikmiş ve evlat hasretinle yanıp tutuşan,ağlayan annelerimiz,bütün suçlulardan özür beklemekte.Yıllar boyunca,aramızdan tek Türk çıkıp ta sormadı;”Ey,Elçilik, Ekselansları,durun,siz kimlere destek ve sahip çıkıyorsunuz. Bulgaristan’daki Türklere mi,yoksa onların kuyusunu kazan ajanlara mı”…Onlarca diplomat,gelip ve gidiyor,fakat bizler bu topraklarda kalıcıyız ve burada yaşamaya devam edeceğiz.Bence bundan dolayı diplomatlarımız halkımızın arasında olmaya devam etsin,fakat hiç bir şaibeli sözde siyasetçimize sahip çıkmasınlar.Bazıları buna devlet politikası diyor.Sonuçta koskoca Türkiye Cumhuriyeti her şeyi görüyor ve takip ediyor.Ülkemizdeki Türk topluluğumuzun berbat yaşam standardı ortada.Saray yavrularında fink atanların halkımızla nasıl bir alay geçtiği de ortada.Beni gerçekleri herkesin yüzünü söylediğim için adeta aforoz edenler oluyor.Asıl gerçek dostlar doğruları söylemez mi. Ben ve on binlerce başka kardeşim, son 24 yıldır Bulgaristan’daki Türk siyasetini ve bunu destekleyenleri tasvip etmiyoruz ve onaylamıyoruz.Yedi asırdır bu topraklardan aşını ve ekmeğini kazanan on binlerce genç Türk yavrusunu, yalnız son 24 yılda sözde HÖH bütün dünyaya kovaladı.Şimdi Sava’lar,Pavel’ler,Vergil’ler ve onların 40 haramileri yağmaladıklarını yemekteler ve yaşlı anne, babalarımıza caka satmaktalar,korku salmaktadırlar.Bizim Türk bölgelerimiz, 93′ harbi ve Balkan muharebelerinden sonra bile bu denli boşalmamıştır.Ortada bir savaş yokken,köy ve kasabalarımız sahipsiz bırakıldı.Bu bir çeşit etnik temizlik değil mi.Bizler keyfimizden mi gurbet kuşu olduk.Mafya mensupları ceplerini doldursunlar diye mi evlerimizi bıraktık. Sevgili Peygamberimiz Mohammed(S.A.S.) ise ne demiş;”Haksızlığın karşısında susan sessiz şeytandır.” Sözde HÖH’nin son 24 yıldır yaptığı haksızlığı bilmeyen ve görmeyen aklı selim insan var mı…

Büyükşehir 62 Km’lik bisiklet yolu yapıyor Büyükşehir Belediyesi ulaşımda yeni bir dönemi daha başlatıyor, 62 kilometrelik bisiklet yolu kazandırıyor. Ulaşım Dairesi Başkanı İsmail Yolcu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın büyük destek verdiği bisiklet yol ağı yapım işi ihalesini 25 Nisan Perşembe günü gerçekleştireceklerini açıkladı. Büyükşehir Belediyesi ulaşım yatırımlarını tüm hızıyla sürdürüyor, şehri yeni bisiklet yollarına kavuşturuyor. Ulaşım Dairesi Başkanı İsmail Yolcu yaptığı açıklamada bisiklet yolları projesi ile ilgili bilgi verdi. Yolcu, ” Büyükşehir Belediyesi olarak ulaşımda yeni bir vizyonu daha hayata geçirme hedefimizle bisiklet yol ağı ve kent içi bisiklet kullanımını arttırma çalışmalarımıza hız verdik. Hazırladığımız projeye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da büyük destek verdi. Türkiye’ye örnek gösterilen projemiz kapsamında Adapazarı, Serdivan ve Erenler ilçelerinde 62 km uzunluğunda bisiklet yolları yapacağız. Ayrıca 500 adet bisiklet durağı da çalışma kapsamında kurulacak.

Bisiklet yolları ihalesine 25 Nisan Perşembe günü çıkıyoruz” diye konuştu. Kent İçi Bisiklet Yol Ağı Yapım İşi yapım işi ihalesi, Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı tarafından, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19′uncu maddesine göre, açık ihale usulü ile ihale edilecek. İhale, Büyükşehir Belediyesi İhale Toplantı Odası’nda 25 Nisan Perşembe günü saat 14.00′da yapılacak. İhale ile ilgili ayrıntılı bilgiye Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı 444 40 54 no’lu telefondan ya da Büyükşehir Belediyesi Resmi Sitesi İhale Duyuruları bölümünden ulaşılabilir.

İstanbulda Kurulacak olan Semerkand Bilim Ve Medeniyet Üniversitesinin tanıtım programı İlimizde yapıldı.Tanıtım Programına Hacegan vakfı genel Başkanı Prof. Dr.Halit Yanıkkaya , Beşir Derneği Genel Başkanı Cevdet Şanlı, Semerkand İl Başkanı Lütfü Yücel ve çok sayıda Sakaryalı iş adamı katıldı. Açılış konuşması İl Mütevelli heyet başkanı Şahin Karaaslan tarafından yapıldı. Karaaslan ; Semerkand Üniversitesinin Hedeflerini ve manevi kimliğinin nasıl olacağını ifade etti, Ülkemizin geleceğinde önemli rol oynayan üniversitelerin güven verici olması gerektiğini vurgulayan Karaaslan Semerkand üniversitesinin tamda burada devreye girdiğini söyledi ve üniversitenin tanıtım videosu katılımcılara sunuldu. Açılıştan sonra Kürsiye ilk gelen isim Semerkand il Başkanı Lütfü Yücel oldu, Yücel Semerkand vakfı bünyesinde hizmet de bulunan tüm katılımcılara teşekkürlerini sundu, Semerkand Üniversitesinin Yapılmasının Ülkemize Yapılan hizmetlerin en büyüğü olduğunu dile getiren Yücel, Semerkand Bilim ve medeniyet üniversitesinin gençlerimize kazandırılmış bir değer olacağını ifade etti . Daha sonra TUBİAD şube başkanı aynı zamanda Sakarya üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Haluk Selvi konuşmasını yaptı, Kurulacak olan üniversitenin

gayesinin diğer üniversitelerden farklı olduğunu Geçmişimizin değerlerine sahip çıkacak ve modern eğitim anlayışını teknik imkanlar bakımından sağlayacak bir üniversite olduğunu dile getirdi, prof. Dr. Selvi üniversitenin uzman öğretmenlerle donatılacağı ve eğitim seviyesinin en üst düzeyde olacağına inandığını ifade etti. Son olarak Kürsüye gelen Hacegan vakfı Genel Başkan Yardımcısı Doç.Dr.Eyüp Sallabaş Konuşmasını yaptı. Konuşmasında üniversitenin logosu isim ve misyonuyla ilgili teknik açıklamalarda bulundu. Programda Semerkand bilim ve medeniyet üniversitesinin köklü değerleri ve geleneğiyle , özlemi çekilen üniversite olmak için yapılan hizmetler ifade edidi. Üniversitenin hangi yönleriyle farklılaşacağının tesbitinin yapıldığını ve bu yönde çalışmaların hızla devam ettiği bilgisi de verildi.

Bulgaristan’ın Burgaz kenti Valisi Konstantin Nikolov Grebenarov, Emekli Tuğgeneral Vasil Petrov Celebov, Deniz Albayı Milan Jekov Milanov, Binbaşı Stanimir Kiryakov’un aralarında bulunduğu 50 kişilik bir heyet Edirne’ye geldi. Balkan Savaşları’nın 100. yılı nedeniyle gerçekleşen dostluk ziyaretlerinde savaşların yapıldığı alan gezildi. Emekli askerler ve diğer heyet üyeleri ilk olarak Balkan Savaşları sırasında Türk ordusunun savunma hattını oluşturan Hıdırlık Tabyaları’nı ziyaret etti. Bulgar heyeti tabyaları ziyaretinin ardından tarihi Alipaşa Çarşısı, Saraçlar Caddesi, Selimiye Camii ve Külliyesi, Edirne Müzesi ve Bayezit Külliyesi’ni gezdi. Şehrin tarihi ve turistik mekanlarını gezen Bulgar heyetinin başındaki Burgaz Valisi ve emekli askerler Edirne Valisi Hasan Duruer’i makamında ziyaret etti. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Vali Duruer, iyi komşuluk ve dostluk ilişkileri gelişmesi için bu ziyaretleri önemsediklerini söyledi. Aynı topraklarda yüzyıllarca birlikte yaşadıklarını anlatan Duruer, “Çok sayıda soydaşımız Bulgaristan vatandaşı. Bun-

lar da aramızda bir köprü oluşturuyor. Son yıllarda devletler arasındaki ilişkiler de gerçekten memnuniyet verici. Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızla Bulgaristan mevkidaşları arasında sıkı bir dostluk var. Bulgaristan’a gittiğimiz zaman çok sayıda müteşebbisimizin yaptığı yatırımları memnuniyetle görüyoruz. Bulgar vatandaşlarına iş veriyorlar. Bunlar hem ticareti hem de dostluğu geliştiriyor. Sınır ötesi işbirliği konusunda çok sıkı çalışmalar yapıyoruz. Partnerlerimizle uyumlu çalışmalar içerisinde yeni projeler hazırlıyoruz.” dedi. Kendilerine gösterilen misafirperverlikten dolayı teşekkür eden Burgaz kenti Valisi Konstantin Nikolov Grebenarov, “Komşunun iyi olması her zaman iyidir. Çünkü en küçük şeyler akrabalar arasında değil komşular arasında paylaşılır. Son 20 yıl içerisinde ülkelerimiz arasındaki ilişkiler sevindirici ilişkiler oldu. 20 yıl önce iki ülkenin askerlerinin aynı masa etrafında bir araya geleceğini düşünemezdik. Bunda NATO’nun da etkisi var. Bulgaristan’ın Avrupa Birliği (AB) üyesi olması ve size verdiğimiz desteğimiz var. AB fonlarından yararlanmaya başladık.

En zengini günde 65 bin leva kazanıyor

Dedelerinin Savaştığı Yerleri Gezdiler

Sabahattin AYYILDIZ

Tabuya İsyan-2

Polisin isyana davet eden bilinci silip kabullenen “evetçi” duruma getirme teknikleri çalışmadı, sökmedi. Her gün her saat sesizce santim santim ilerleyen, bakışarak konuşup anlaşan kalabalık ayaklandı.Bu, 50 vatandaşa bir polis düşen Bulgaristan’da tabuları kırdı, halkın direnme zekasının mobilize edip meydanları doldurdu, galip geldi. Artık kimsenin sokak çatışmasından, polis copundan, zındandan korkmadığını kanıtladı. Ye n i politik durum Bu isyanı zamanlama ve hedef açısından doğru okuyalım. Bu alaklanma post moder bir ortamda, seçimlerden 3 ay önce patladı. Örgütlenmesi internet üzerinden bir tepki ortamında gerçekleşti. Tabii ki, yüksek faturaları alan yüzbinlerce aile avukata başvurdu, dava açtı, dilekçe gönderdi, fakat olumlu cevap alamadı. Bulgaristan’da yabancı şirketleri denetlemek zor iş. Elimizi verdik kolumuzu aldılar. Bilindiği üzere 1970-80’li yıllarda Bulgaristan en ucuz elektrik enerjisi üreten ülkeydi. Türkiye, Yunanistan, Sırbistan’a elektrik satıyorduk. 6 atom reaktörümüz çalışıyordu. Yalnızca su elektrik santrallerinden elde ettiğimiz elektik iç pazar için yetecek durumdaydı. “Maritsa İztok”, “TEZ-Varna”, “TEZ Bobovdol” gibi kömür santrallerimiz endüstri üretimimizin ucuz elektrikle çalışmasına temel oluşturuyordu.Hiç istisnasız tüm iktidarlar 1000’den fazla sanayi işletmemizin ve enerji tesisimizin kapanmasına “evet” dedi... Avrupa Birliği’ne girerken “Kozloduy Atom Elektrik Santrali”mizde 4 reaktör durduruldu. Ulusal Elektrik Şirketi (NEK)’e bağlı Elektrik dağırım işleri, şimdi at oynatan ÇEZ ve EVN gibi yabancı kuruluşlara harmanlandı. Elektrik fiyatı sıçramalı arttı. Onlar çok ileri giderek, “siz bize aitsiniz,” dediler. Halkımız kimseye ait değildir. Birtek kendisine aittir. Çekilen acıların yalnızca onların kökten bertaraf edilmesiyle sona ereceğini bilir. Son derece ağır bir ekonomik durumda ve seçimlerden 4 ay önce çok kaygan bir politik ortamda kitlenin bu ayaklanması başarıyla gerçekleşti ve politik sonuçlar doğurdu. Dünya, Bulgaristan emekçi halkının, safelet içinde yaşamak zorunda bırakılan ailelerin sendelemediğini, yılmadığını, korkmadığını, ilk hamlede “bu halk artık ayaklanamaz” deyenlerin hayallerini tuzla buz etti, tabuları kırdı. Bulgaristan halkı, bu arada Türkler, Pomaklar ve tüm Müslümanlar yeni bir bakış açısı arayıp buldu. Güneşin doğduğunu herkes görüyor. Yeni bakış açısında, yerli ve yabancı sermayeyi, sömürgen ahtopot kapitali kontrol edecek yeni sistemin ancak ve ancak halkın kendisi olmalı gerçeği var. Değişim bayrağı yükseliyor 24 Şubat pazar günü Sofya “Kartal Köprü”de yapılan dev miting, boyutları bakımından, 1990 ocağında aynı alanda yapılan ve yarım milyon başkantliyi toplayan Demokratik Güçler Birliği (SDS) mitinginin tekrarı gibi oldu. Politik hedefler değişmişti. 23 yıl önce demokrasi ve özgürlük isteyen halk, bugün özgürlük ve ekmek, insanca yaşamak istedi. Bu güçlü miting aynı zamanda Ahmet Doğan başta olmak üzere, yabancı elektrik şirketlerinin ülkemizde istedikleri gibi soygun yapmalarında aracılık eden politikacılara da bir kesin tokat oldu. Mitingte konuşanlar, aynı Avusturya şirketinin A. Doğan’a 1 milyon Auro’dan fazla komisyon verdiği, Rus petrol şirketlerinin yine HÖH-DPS Fahri Başkanı’na, tutarı 1.250 000 Avru olan “Mercedesse- Zırhlı Jip” hediye ettiğini bağra bağra söylenirken, halkın lanet tufanı gökleri deldi. Vargücüyle lanetleyenlerin evlerinde yumurta pişirmeye enerjisi yoktu. Seçim öncesi, bu mitingler ve ayaklanma hepimizi düşündürmelidir. A. Doğan soydu, aldı götürdü ama lanetlenenler Türkler, Pomaklar, Müslüman etnik azınlık oluyor. Sosyal barış istiyorsak Mayıs 2013 seçimlerinde oyumuzu kime vereceğimizi bir daha düşünmek zorundayız. Oylarımızla, buseçimlerde biz de, HÖHDPS tabusunu kıralım, derkenkelerimizin sesine kulak verip, yükselen özgürlük ve ekmek davasında şerefli katkı sunalım!


6

Bulgaristan Türklerinin Sesi

18-20 BİN NÜFUS DÖRT PARTİ 23 Nisan Coşkusu Spor YUGOSLAVYA’NIN ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇMESİNDEN BU YANA… KURULAN TÜRK PARTİLERİ VE SON GELİŞMELER

Alaaddin İSMAİLOĞLU Bu durumdan yara almadan çıkmak ve toplumda bizlerde varız diyebilmek için öteki halklar gibi Türklerde kendi partilerini kurmaya karar verdiler. Bu doğrultuda Türkler,Türk Demokratik Birliği çatısı altında çok partili ‘’ Demokratik’’ sisteme ayak bastılar. Bu tarihten sonra herkes kendi sahasında milli bir mücadele peşinde koşarken ,Türkler de bir birine kenetlenip en doğru neyin yapılması gerektiği kararlarını alıp uygulamaya koydular. Tabi her şey mükemmel oldu diyemeyiz. Zaman zaman dönemin şartları yüzünden o veya bu şekilde yanlış kararlarda alınmamıştı desek yanlış olur. Demek ki var olmak için bir çatı altında toplanmak bir zaruretti. Beğenelim veya beğenmeyelim TDB olmasa bugün Kosova’da belkide Türk varlığından bahsedilemezdi. TDB’yi bütün yanlışlıklara rağmen yapmış olduğu bu onurlu mücadele yüzünden kutlamak gerek. Kolay değildi. Her geçen gün; olaylar, gösteriler,silahlı çatışmalar, kamplaşmalar…belirsizlik başını almış gidiyordu. Önlerinde, yaşanmış bir Bosna faciası vardı. İşte bugün TDB’yi acımasızca eleştirenler var. Lakin bunu yapmak için o dönemi masaya yatırmak gerek. Yaşanılanları bilmeden , gaddarca eleştiri yapmak ancak başkalarının değirmenine su taşımak demektir. O şartlar altında tek sözle TDB demek Türk Halkının var olması demekti. Bu yazıyı ele alırken bu konuya detaylı bir şekilde değinmek gibi bir amacım yok. Buna ayrıntılarıyla inşallah başka bir yazımda ele alacağım. Ve konuyu ayrıntılarıyla masaya yatıracağım. Şimdi asıl konuya döneyim. Değerli okurlar, Yugoslavya’da çok partili sisteme geçiş döneminden bu yana Kosova’daki Türkler üçüncü partiyi kurma aşamasında. İlk kurulan parti TDB idi. Bu parti 1999 Kosova savaşı ardından adında değişiklik yaparak KDTP oldu. Gerçi savaş öncesinde Türk Halk Partisi adında bir başka partide kurulmuştu. Fakat partinin kurucuları dahi Türk değildi. Bu nedenle ne Türkiye, nede halk tarafından itibar görmedi. Savaş sonrasında KDTP halkın isteklerine çok fazla cevap verdiği söylenemez. Bu nedenle, KDTP’ye alternatif ve muhalefet yapacak gazeteci,yazar Reşit Hanedan’ın önderliğinde TDP kuruldu. Bin bir zorlukla kurulan parti son seçimlere katıldı. Maddi imkansızlıklarla seçime girdi.Beklenilenin üzerinde bir performans gösterdi. Parlamentoya bir vekil gönderme başarısını gösterse de yapılan hileler sonunda bu haktan mahrum bırakıldı. Bu partinin parlamentoda olmayışı Türk demokrasi hayatı açısından büyük bir eksiklik olduğunu söyleyebiliriz. Şu anda Kosova’da Halk partisini de sayarsak dördüncü Türk partisi de kurulma aşamasına geldiğini ifade etmek isterim. Partinin adı da belli. Kosova Türk Adalet Partisi (KTAP). Bir kez daha tekrar ediyorum, TDB kurulurken ona suya ekmeğe kadar ihtiyaç vardı. Zaten TDB’yi kuranlar bu işi gönüllü yaptılar. Milletvekili olma

şansları yoktu. Onlar toplantılara, ekmeğin zor kazanıldığı bir dönemde ; yağmur,çamur,yaz,kış,gece,gündü z demeden bütün riskleri alarak gittiler.İçlerinde bir hırs vardı.İnanç vardı. Hoşgörü vardı.Sevgi ve var olma mücadelesi vardı.Tehditler nereden gelirse gelsin aldırmadılar,bildikleri yolda kararlılıkla yürüdüler. Lakin savaş sonrası her şey değişti. Hazıra konanlar;milletv ekili,bakan,bakan yardımcısı,danışman ve her şeyden daha önemli hükümet ortağı oldular. Maddiyat onlar için hiç ama hiç sorun olmadı. Hatta kısa zamanda zenginleştiler dersek yanlış olmaz. Bir yandan Türkiye’yi, diğer yandan Kosova’yı,bir başka yandan uluslararası kuruluşları sağmal ineği gibi sağdılar.Kredileri sonuna kadar açıktı. Halk,demokrasi adına bir denedi, iki denedi bunların babaları güçlü,karşılarına çıkacakların başarması zor dedi ve bir ara suskun kalındıysa da bu suskunluğu bozmaya karar verenler oldu. Ama o veya bu şekilde susturuldular. Musluklar açık, akan suyun tadını alanlar yerlerini demokrasi yoluyla başkasına vermeyi hiç göze alamadılar. Oturmuş oldukları makam, çok zevkli geldi.Makam hırsı başlarını döndürdü. Kendilerine çok şey yaparken,halkın beklentileri onların pekte umurunda olmadı. Halk, sıkıntılar içinde kendi yağıyla kavrulmaya devam etti. Bu nedenle KDTP ye tepkiler doğdu. Onlar,onurlu bir mücadele yolunu seçme yerine sandalye kapma , yoluna giderek yalakalık üstüne yalakalıktan başka bir mücadele vermediler,hep önlerine geleni kabul ettiler. Halk neyi kazanır veya kaybeder gibi bir dertleri olmadı. Önemli olan kendilerinin kazanmalarıydı. Bana dokunmayan yılan ,bin yaşasın kabilinden davranış sergilediler. Böylece iki gurup oluştu.Bunlardan biri hakikatten inançlı,vatanperver,ima nlı,özüne sahip çıkan gurup ki bu gurup bunca imkanın boşa heba olmasını içine sindiremediği için bu yolu seçti. İkinci guruptan bazıları zaten şimdiye kadar KDTP yi hararetle savunanlardı. Şu anda özetle hareketin başını çeken kişinin de bana kalsa en büyük derdi koltuk. Sen git ben geleyim misali.Manzara özetle bu. Öyle ise gelinen bu noktadan sonra ne yapılmalı? Yeni bir parti kurmakla meşğul olan,Mamuşa Belediye Başkanı sn. Arif Bütüç, geçenlerde destek amacıyla Türkiye’de bir sürü görüşmede bulundu. Bu vesileyle Bursa’ya da bir heyetle gelen başkan ,yolunu şaşırmışçasına destek arayışlarını yaptı. Niyetler halis olmayınca, daha ilk adımda hata üstüne hata yaparak arayışlarını sürdürmeye devam etti. Haaaa!Umduğunu buldu mu?Bulduğu söylenemez. Neden?Bugün Bursa’da en azından 5000 bin Mamuşalı yaşamakta. Mamuşalıların kurmuş oldukları dernekleri var. Şayet,Mamuşa Belediye Başkanı bugün başkan olarak o görevde koltukta oturuyorsa ,bilmelidir ki o derneğin bu makama gelmesinde, doğrudan doğruya katkısı var. Lakin o, bugün Mamuşa derneğini dahi es geçiyor. Karacabeyliler derneğiyle bu çalışmaları yapıyor. Oysa , Bursa ,Kosova’dan yoğun göç almış bir şehir.Sayılar yüz binlerce ifade ediliyor. Mamuşalı Türkler yanında Prizrenli,Gilanlı,Doburçanlı…Siz, bütün bu insanları hiçe sayacaksınız ve başka adreslerde destek arayacaksınız. Devamı 13‘de

salonuna Sığmadı

Atatürk’ün, ‘Çocuğu vatan gibi sevmeli, ulusun halkı koruduğu gibi korumalıdır’ ifadesiyle değer verdiği çocuklarımıza armağan ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından sonra uygulanmaya başlanan 23 Nisan Milli bayramı geçmişten bu yana Çocuk ve Egemenlik bayramı olarak kutlanmaktadır. Bu bayramın ilk Milli Bayramımız olması ve dünyanın ilk ve tek Çocuk Bayramı olmasıda bizleri gururlandırıyor” dedi. Spor Salonunda devam eden etkinlikte Gagavuzya’dan iki tane öğrenci Türkçe şiir okudu. Çeşitli Anaokullarından gelen çocuklar gösterilerini sergiledi. Büyük bir coşkuyla süren etkinliklerde Cimcime Jimnastik Kulübü gösterilerini sergiledi. Etkinlikte Ukrayna ve Gagavozyadan gelen öğrencilerin yaptığı halkoyunu gösterileri vatandaşı beğenisini topladı. Program öğrencilerin yaptığı ortak gösteriler ve yapılan konuşmalarla son buldu. sında ‘yasadışı birşey yapmadığını’ söyledi. Kanadalı bir senatörün eşi Tony Merchant’ın 800 bin dolarını vergi cennetlerinde tuttuğu anlaşıldı.

Defalarca yolsuzlukla itham edilen Filipinler eski diktatörü Ferdinand Marcos’un en büyük kızı Maria Imelda Marcos da belgelerde en çok ismi geçen ünlülerden biri oldu. İspanya’nın en büyük sanat koleksiyoncusu ve eski İspanya güzeli Barones Carmen Thyssen-Bornemisza’nın sanat eserlerini satın alırken offshore şirketlerini kullanarak vergi kaçırdığı anlaşıldı. Bu sanat eserlerinin içerisinde Van Gogh’s “Watermill at Gennep” isimli eseri de bulunuyor. Doğu Alman istihbaratının eski müdürünün oğlu Franz Wolf, Almanya’daki isimler arasında en çok göze çarpan kişi oldu. İsviçre’de 300, İtalya’da 200 kişinin listelendiği, Yunanistan’da ise 103 ismin listede olduğu belirtildi. Hindistan’da iki milletvekilinin offshore hesapları ortaya çıktı. Her ikisinin de koltuğunu kaybedeceği belirtiliyor. Zimbabve diktatörü Robert Mugabe’nin halkı yokluk içinde yaşarken tüm servetini vergi cennetlerinde tuttuğu anlaşıldı.

Osmanlı’nın izinde Makedonya Seçimleri ve Bayrak Üsküp’te bir gece kaldıktan sonra, 65 kilometre mesafedeki Gostivar’a hareket ettik. Gostivar’da milli parkın içerisinde nefes kesici kar manzaraları arasında seyahat ederek Mavrovo Gölü manzaralı, Üsküp’e 90 kilometre uzaklıktaki otelimize ulaştık. İnsan, Üsküp, Gostivar arasında seyahat ederken manzaradan gözünü ayıramıyor. Gerçekten doğanın çok cömert davrandığı bir coğrafya burası. İşin duygusal tarafı ise tariff edilemez. Ne de olsa, İstanbul’un fethinden 70 sene önce fethedilmiş topraklardayız. Nice meçhul şehidimizin nice meçhul mezarı var bu topraklarda. Otelimizi özellikle bu bölgede seçmiştik zira ertesi gün Makedonya’nın batısında, Gostivar’ın 4 kilometre kuzeyinde bulunan Vrapçişte’deki Türk Demokratik Partisi’nin mitingine katılacaktık. Vrapçişte’de Türk Demokratik Partisi, Arnavut RDK partisiyle çok anlamlı bir koalisyon oluşturarak ortak tek bir aday göstermişler. Vrapçişte’de Belediye Başkan adayı Türk asıllı Dr.Yusuf Hasan’dı. Türkiye’de 9 Eylül Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş. Ertesi gün, Vrapçişte’de bir miting gerçekleştirdik. Mitingde, son derece coşkulu bir kalabalığa, Türkiye’nin bu birlik ve beraberlikten ne derece memnun olduğunu ve Balkan’lardaki soydaşlarımızın her zaman arkasında olduğumuzu belirten ve sık sık alkışlarla kesilen bir konuşma yaptım. Her yerde Türk bayrakları dalgalanıyordu. Konuşmam biterken, meydandaki binlerce kişinin nasıl duygulandığını, nasıl gözyaşı döktüğünü gördüm. Türkiye’ye, Türklüğe ve Türk bayrağına son derece bağlı topluluklar var Balkan’larda. Türk bayrağı onlar için son derece kutsal. Zira başka bir bayrak altında yüz yıla yakın yaşamanın ne demek olduğunu biliyorlar. Bu bakımdan artık özgürlük ortamı oluştuğundan kendileri için son derece kutsal olan bu bayrağı her mitingde açıyorlar. Hatta Türk Demokratik Partisi’nin sembolü de Türk Bayrağı. Sadece üzerinde TDP harfleri var. Bu millet, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Kürdüyle bu ay yıldızlı bayrak için canını vermiş yüzyıllarca. TÜRK BAYRAĞI ORTAK SEMBOL Yüzyıllarca bizleri birbirimize bağlamış bu sembol, bugün değişemez. Vraçişte’li bir Türk çocuğu 3 saat boyunca dondurucu soğukta büyük bir Türk bayrağını gözünü kırpmadan taşıdı Vrapçişte’de. En ön sırada oturduğumdan, benim bundan duyduğum büyük gururu da farkedince gözünden bir damla yaş boşaldı. Ben de 10-11 yaşlarındaki bu cesur Türk çocuğuna dayanamayıp yerimden kalkarak sımsıkı sarıldım. Türkiye’nin resmi sınırlarından yüzlerce kilometer ötede bu nasıl bir vatans evgisidir? Bu çocuğun küçücük kalbine bu sevgiyi ve bağlılığı aşılayan nedir? Vrapçişte’de akşam Çanakkale Şehitleri’ni Anma Gecesi düzenlenmişti. Binlerce Makedonya Türk’ü, Türkiye’den gelen hafızlar ve mevlüthanları huşuyla dinlediler. Vrapçişte semaları, Kuran sesiyle yankılandı. Salonda iğne atsanız yere düşmeyen bir kalabalık vardı. Çanakkale Şehitleri en güzel biçimde rahmetle anıldı. Zira Makedonya’dan da Çanakkale’ye ay yıldızlı bayrak için savaşmaya gidip şehit düşen binlerce Türk genci vardı. Ertesi sabah Merkez Jupa’ya doğru hareket ettik. Aşağı Jupa’da, Torbeş topluluklar da yaşıyor. Torbeş Türkbaş kelimesinden geliyor. Makedonca konuşan, Müslüman ve Türkiye’ye kalpden bağlı bir millet Torbeşler. Kendilerine Torbeş denildiğinde üzülüyorlar zira Torbeşler, Türksoylu ve sorulduğunda Türküz diye cevap veren bir millet. Çocuklar ve gençler Türkçe’yi yeni açılan Türkçe eğitim veren anaokulu, ilkokul, ortaokul ve üniversitelerde öğrenmişler. Üniversiteyi Türkiye’de okuyan çok sayıda Torbeş genç de var. Jupa’da Türk Demokratik Partisi’nin belediye başkan adayı Türkiye’de

İktisat Fakültesi’nden mezun olmuş Aryan İbrahim’di. Namazlarımızı merkez Jupa’da kıldıktan sonar dağ köylerine doğru yola çıktık. Dağın tepesine tırmandıkça yörük Türk köyleriyle karşılaşıyorsunuz. Önce Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin köyü Kocacık önümüzde belirdi. Ali Rıza Efendi’nin restore edilmiş evine de uğradık. Daha sonar istikamet Novak köyüydü. Yukarı Jupa’daki karlı uludağların tepesindeki Novak köyünde de Türk bayrakları ve coşku ile karşılandık. Yörük kızları rengarenk yöresel kıyafetleriyle arzı endam ettiler. Mitingde konuşma yapmaya çıktığımda sözlerim sık sık alkışlarla ve ıslıklarla, Türkiye Türkiye sloganlarıyla kesildi. Yörük köyü Novak’dan çok güzel hatıralarla ayrıldık. Daha sonra, Kırçova ve Plasnitsa’ya doğru hareket ettik. Plastnitsa’da iki köyde de yine Türk bayrakları ve Türkiye Türkiye sloganları arasında müthiş bir coşkuyla karşılandık. Bazen de Erdoğan Erdoğan şeklinde sloganlar atıldı. Yine çocukların ve gençlerin mükemmel Türkçe konuştukları köylerde, yaşlılar sadece Makedonca konuşabiliyordu. Bize şöyle söylediler: ‘Biz bu dil problemimizi en kısa sürede halledeceğiz. Biz Türk’üz. Zaten çocuklarımız ve gençlerimiz Türkçeyi öğrendiler. İnşallah yaşlılarda bu problemi en kısa sürede halledeceklerdir.’ GÜZEL HATIRALARLA AYRILDIK Makedonya’dan çok güzel hatıralarla ayrıldık. Bugün Makedonya Devlet Bakanı Sayın Hadi Nezir bey aradılar. Hemen seçimleri sordum. Türk Demokratik Partisi oylarını yüzde 40 arttırmış. Türk Demokratik Partisi’nin 28 Meclis üyesi varmış, bu seçimlerde meclis üyesi sayısı 34’e çıkmış. Hatta Üsküp Büyükşehir Beldiyesi’ne bir meclis üyesi sokmayı da başarmışlar. Jupa’da da bir belediye başkanı çıkarmışlar. Makedonya’daki bu ziyaret şu iki husustaki görüşlerimi daha da pekiştirdi. Birincisi birlik ve beraberliğin önemi. Makedonya’daki Türk nüfusu gün geçtikçe eriyor. Türkler, Torbeşler ve Romanlar tek bir Türk partisi altında birleşmeli. Bölünme asla olmamalı. Eğer bir mücadele vermek istiyorsa bir insan kendi partisi için de vermeli. Bölünmek, ayrı parti kurmak asla çözüm değil. İkincisi ise Türk bayrağına atfedilen önemdi. Sınırlarımızın çok ötesinde bu bayrağın kıymetini bilen insanlarımız soydaşlarımız var. Biz Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Arnavutuyla bir tek milletin parçalarıyız ve aynı bayrağın altında yüzyıllarca barış içinde yaşamışız. Eğer barış diyorsak bu barış da yine bu ay yıldızlı bayrağın altında olacaktır. Keşke Diyarbakır’daki mitingde de Barış ve Demokrasi Partisi o meydanı Türk bayraklarıyla donatsaydı. İşte o zaman gerçek bir kucaklaşma olurdu. Çünkü barış ancak tek vatan, tek devlet, tek millet ve tek bayrakla olur.

Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır


Bulgaristan Türklerinin Sesi 7

Höh tarihi kim yazacak Ankara-İstanbul Hızlı Tren

Önemli olan, yok olduktan sonra, yok olanın tarihini kimin yazacağıdır. Tarihi kaleme almak zordur. Alman tarihçi Joseph V. Hammer Büyük Osmanlı Tarihi üzerinde 30 yıl çalıştıktan sonra, 5 yıl yazmıştır. Bulgar yazar P. Yapov A. Doğan hakkında “ŞEYTAN” adlı kitabını yazabilmek için 8 yıl HÖH Başkanı’nın çok yakınında çalışmış ve A. Emin’in Saray’daki sihirli ölümünden sonra, HÖH’ten ayrılıp 3 yıl yazmıştır. Gotse Delçev’li, (Nevrekop) usta yazar, Sofya’da yeni baskılarla satılan başarılı eserinde, yalnız Bulgaristan Türk ve Pomaklarının haklı davasına ihanet etmekle kalmayıp, Bulgaristan Cumhuriyeti’nin ve bütün Bulgaristan halkının ulusal menfaatlerine sırt çevrildiğini, ihanet edildiğini, Bulgaristan’ın Rusya’ya peşkeş çekilmesinde A. Doğan’ın büyük rol oynadığını ve buna benzer utanç verici somut gerçekleri büyük bir ustalıkla anlatmıştır. Eserde, A. Doğan’ın DS tarafından yetiştirilip, KGB’ye devredilmesi süreci ve sonunda Bulgaristan’a ihanet ederken, Bulgaristan Türklerini bir parça ekmeğe muhtaç ettiğini akıcı bir dille anlatmıştır. Ne var ki, bu eserde dünyaya duyurulan A. Doğan şeytanlıkları, insanları uyanmaya bir davet olsa da, HÖH’ün özündeki yüksek insancıl ve vatansever ideallerle çakışmamıştır. Totalitarizme karşı demokrasi ve adalet mücadelesinin bilinen kahramanlarından av. Y. Yankov’da “lidere” ve HÖH’e adadığı ve Türkçe’ye tercüme edilmeden tükenen kitabında, A. Doğan’ın DS ve KGB ajanı olduğunu dünyaya ilk duyuranlardan biri oldu. Zülüm gören ünlü hukukçu eserini esaslandırırken, yargılanma ve hapislik yıllarına geniş yer vermiştir. Sofya Merkez Hapishanesi’nde A. Doğan’a komşu “ölüm hücresinde” uzun zaman kaldığını, daha sonra HÖHDPS lideri olan “mahkûmun” muayene bahanesiyle sık sık hapishane sağlık ocağına çağrıldığını, burada, Dr. St. Stoyanov’un kendisine bonfile, köfte, kaşer, salam, sucuk yedirdiğini, sağlığı ve ruhu kuvvetlendirici batıda imal edilmiş ilaçlar verdiğini de anlatıyor. Buna karşılık minnet ifadesi olarak, HÖH’ün koalisyon iktidar ortaklığı döneminde Dr. St. Stoyanov’un Sofya İl Belediye Başkan Yardımcısı ve daha sonra Sağlık Bakanı Yardımcısı görevlerine atandığına işaret ediyor. Tabii bu gerçekleri yazan av. Y. Yankov, kendisi demokratik düzende işsiz kaldı, ötelendi. Sofya’yı terk etti. Başka şehirlerde iş aramak zorunda kaldı. Av. Yankov çok değerli kitabını HÖH-DPS’den ayrıldıktan sonra, 2 yıl boyunca yazdı. HÖH ve lideri konularında basında ve TV’de esaslı açıklamalar yaptı. HÖH liderinin özünde bir çarpıklık ve sahtelik olduğunu halka ilk duyururken, Bulgaristan Türklerinin davasına “yakın zamanda” ihanet edebilir, uyarısında daha 2000 yılında bulundu. Yazılacak HÖH tarihine önemli ışık tutacak bu eser ve avukat yazarın basında çıkan dizi yazıları, yakın geçmişimize ait, şanlı tarihimizin omurga çizgisinde önemli olaylara ışık tutup, hala sır olan pek çok gerçeğin ortaya çıkmasına anahtar olabilir. Onurlu tarihimizin yazılmasına, HÖH “lideri” tarafından yetenekli ve halk tarafından sevilen ve sayılır oldukları görülünce hemen kenara itilen, partiden uzaklaştırılan ve bir daha HÖH-DPS kapı mandalına yapışma cesareti gösteremeyen, kendilerine hiç bir olanak sunulmayan, cesaretleri kırılan, korku dünyasına itilen, bu arada hiçbir örgütsel toplantıya ve herhangi başka bir etkinliğe çağrılmayan, tehlikeli düşman olarak gösterilen, “Türk milliyetçisi” olarak lekelenen, hatta yeri gelince “ırkçı” damgası vurulan, kendilerine yaşam hakkı bile çok görülen, yer yer çok ezilenler mahrumiyet çizgisinde yaşamaya zorlananlar da büyük bir bilgi birikimi paylaşarak anlatacakları olaylarla gerçeklerin su yüzüne çıkmasına önemli katkıda bulunabilirler. A. Doğan’ın dosyası, gizli servise müzevirlik dosyası 40 cilt olduğundan okun-

ması en az 18 ay sürmektedir. Dosyalar müdürlüğünde müdür yardımcısı olan HÖH-DPS Yürütme Konseyi eski üyesi Hayruş bile A. Doğan’ın dosyasını makamına istemiş, ne yazık ki, okumaya başlayınca tiksinmiş ve sinir şokuna düşme korkusuyla geri göndermiştir. Çünkü hak ve özgürlükler davasının tüm aşamalarında ezile ezile sertleşen Hayruşlar sülalesi bile nasılsa bu dosyalara girmiştir. HÖH tarihinin yazılması, azınlık tarihimizdeki zehirim temizlenmesi açısından çok önemlidir. HÖH tarihinde A. Doğan’ın gerçek yüzü ve özü gizlidir. Halkımıza yapılan kötülüklerin sırrı ve kaynağı oradadır. Bu cadı kazanın kapağı kaldırılmadan, HÖH tarihi yazılamaz. Tarihçi, bunu yapamazsa, HÖH kendi mezarını kendi elleriyle kazmak zorunda kalacaktır. Bu işte, A. Doğan yine seyirci kalacak, şimdiye kadar sırıttığı gibi, hepimizle alay etmeye devam edecektir. O, HÖH’ün gömüldüğüne ancak sevinecektir. Çünkü onun öz misyonu Hak ve Özgürlükler Partisine hayat hakkı tanımamaktır. Bundan dolayıdır ki, A. Doğan 23 yıldır Türkleri, Pomakları ve tüm öteki ezilenleri bilinç ve vicdan olarak yok etmeye çalıştı. Halkımızın çalışma şevkini serpilip açılarak mutluluk arama özlemini kırdı. Hepimize maneviyat olarak kırgınlık ve çöküş yaşattı. Bu sahte lider zamanında yetişen tek aydın gösterilemez, kurulan tek okul gösterilemez, basılan tek şiir derlemesi gösterilemez, telleri koparılmamış beş saz gösterilemez, aç kalmış yaşlılara, yetimlere yemek dağıtan tek sosyal tesis gösterilemez, sağlık hizmetlerinin geliştiğini ve halka yaklaştığını gösteren tek adıma işaret edilemez, emekçi halkımızın işini kolaylaştıran adımların atıldığı gösterilemez... Sabırlı insanlarımız bu defa da dayandı. 23 yıldan beri partiye ve adaletli davamıza olan umudumuzu yaşatabildi. Şimdi yalan balonları patlıyor, çökerek yok olma kapıya dayandı. 2013 yılında HÖH ile ilgili haberler, su tabancasıyla “devrim yapan” Oktay, bende, HÖH-DPS tarihini çarpıtmadan kim yazabilir fikrini kurcalarken, benzer konularda dünya tarihinden pek çok olayı hatırlamama neden oldu. Tarih bilen akıllıdır, tarih yazansa bilgedir. Ve “ibret” veren eserlerde insanlık ve adalet yaşar” derken, General Hannibal kitabının sayfalarını karıştırdım: Ünlü General Hannibal, (247 M.Ö.) İspanya üzerinden gelerek Roma’yı kuşatır. Roma düşmek üzeredir. Ne hikmetse Hannibal Roma’ya girip, şehri bütün ihtişamıyla tarihe gömemez. Tarihçiler, generali niyetinden vazgeçiren bir suikast teşebbüsü olduğunu anlatır. General Hannibal Roma’yı kuşatan orduların başından çekildikten sonra çok ağır günler yaşar. İspanya’daki Sarayları ona dar gelir, Marmara Denizi’nde bugünkü “Eski Hisar” kalesine saklanır. Yerinin Romalılar tarafından öğrenildiğini haber alınca, parmağındaki yüzükte taşıdığı zehirli içerek canına kıyar. Hannibal’ı ölü ele geçiren Romalı komutanın işi bitmemiştir… Tarih onun bildiklerini bilmek; yaptıklarının nedenini öğrenmek ister. Romalı komutan Hannibal’ın hizmetkârını tutuklatır, günlerce işkence yapar, aradığı Hannibal’ın günlükleridir. Ağır işkencelere dayanamayan hizmetçi, sonunda günlükleri sakladığı yerden çıkarıp, Romalı komutana verir. Zafer kazanmanın gururuyla günlükleri eline geçiren Romalı komutan, şöminenin başına geçerek bir yandan keyifle şarabını yudumlar ve bir yandan da günlükleri teker teker yırtarak şöminenin ateşine atarken şu unutulmaz sözleri söyler:

“ Bu tarihi de Romalılaryazacak! “

Tünel 4 bin 100 metre uzunluğunda. Oldukça uzun bir tünel. 80 yıl öncesi Sivas Erzincan hattını öğünün şartlarıyla kazmayla kürekle inşa eden işçiler, mühendisler ellerinde o mühendislik aletleriyle poz vermişler. Açtıkları tünelin başına bu dağı da deldik ne mutlu Türk çocuğu yazısını yaşmışlar. Gördüğünüz gibi Cumhuriyetin ilk yıllarındaki o heyecan o azim ile demir ağalarını yurdun dört başını örme arzusu gayreti bugünde devam ediyor. Şimdi bundan sonra üst yapı işlerini tamamlayacağız. Elektrik işleri ve sinyazasyon işleri bir yandan yapılıyor. Bir yandan da eksik alt yapı işleri tamamlanıyor. 29 Ekim’e kadar Eskişehir’den İstanbul’a kadar tamamlayıp böylece Eskişehir, Bilecik, Sakarya, Kocaeli ve İstanbul’u Ankara ile nihayet birleştireceğiz. 3 saatlik bir seyahatle Osmanlı’nın başkenti ile Cumhuriyet’in başkentini birleştirmiş olacağız. Çok önemli bir proje. Heyecanımız gün yaklaştıkça, stresimiz artı-

yor. Böyle büyük projelerde beklenmedik bir takım süprizler yaşanabilir. O yüzden arkadaşlarımız çok dikkatli bir o kadarda özverili şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Bildiğiniz gibi Ankara ile Eskişehir’i daha önce bağlamıştık. Geçtiğimiz aylarda Ankara Konya’yı bağladık.” Daha sonra Bakan Yıldırım iş makinesinin başına geçerek toplam 4 bin 100 metre uzunluğundaki tünelin iki tarafın bağlantı bölümünü yıktı.

5 bin yıl önce yapılmış eşi benzeri olmayan bir güneş saati bulundu. Şimdiye kadar böyle bir saatin sadece Meksiko’da bulunması nedeniyle bulgu dünyanın keşfi olarak nitelendiriliyor. Fakat Meksiko’daki saat ancak 5 kademeden oluşuyor. Mineralni Bani’deki saat ise 7 kademelidir. Bulguya bir belgesel çekimi sırasında yönetmen Maya Vaptsarova’nın ekibi rastladı. Maya Vaptsarova, birkaç yıl önce Köstendil’den hareket ederek Doğu Rodoplar’a kadar geldikleri ve altın aramaya başladıklarını anlattı. Krumovgrad, Cebel ve İvaylovgrad bölgesini araştırdıklarını söyledi. Altının genelde siyah kaya olan yerlerde arandığını, Mineralni Bani Belediyesi’nde ise bu yerlerin Kartal Kayaları, Karakaya ve madenler olduğunu paylaştı. Vaptsarova, güneş saatinin eski Traklar döneminden olabileceğini, fakat bu konuda

yorum yapmak istemediğini dile getirdi. Maya Vaptsarova, “Saatin bulunduğu yer gerçekten zor erişilir. İki taş kütlesi arasında bulunan çok dar bir geçitten geçiliyor. Hem bu yerde çok yılana rastlanıyor, yani uygun bir ekipmana sahip olmayan birilerinin bu yere erişmesi düşünülemez” diyerek güneş saatini görmek isteyenleri uyardı. Birkaç hafta sonra televizyon yönetmeni oraya astronomi uzmanı olan arkadaşlarını götürmeyi düşünüyor. Onlar Eski Traklar’ın güneş saatine ilişkin titiz hesaplamalar yapacaklar.

O grupların işlerine çok fazla karışılmadan normal yaşam hakkı tanınıyordu. Ancak 50 sene sonra görüldü ki bu gruplar orada kalmışlar, yerleşmişler, ev satın almışlar, çocukları tamamen oralı olmuş, mezarlıklarda yer edinmişler ve birçoğu kesin dönüşü düşünmüyorlar. Dolayısıyla bugün 20 milyona yakın Müslüman göçmenlikten yurttaşlığa geçmiş ve Avrupa’da yerleşmiş.” Filiz, “Görünür, kalıcı bir Müslüman kitle, temelini bir Hristiyan–Yahudi kültüründen alan bir Avrupa’nın içinde, bölgeyi belki de kalıcı şekilde değiştirecek bir dinamik sağlayarak orada ortaya birden çıkmış oldu” dedi. Avrupa’da ırkçı liderlerin medeniyetler çatışmasını başlatmak üzere bir ideoloji yaratmaya çalıştığını ifade eden Filiz’e göre, homojen olmayan Müslüman topluluğu, iyi organize olmadığı için kendi içine kapanık bir hayat sürdürüp bu eylemlere karşı dinamikleri üretememiş. Avrupa’da yaşayan Türk ve Müslümanların entegrasyon sürecinde her iki tarafın çaba göstermesi gerektiğini savunan Filiz, “Strasbourg’da Kayserili çok. Biz de diyoruz ki Kayseri’yi sevdiğiniz kadar Strasbourg’u sevmezseniz

bizim buradaki dahil edilme sürecini başaramayız” diye konuştu Birlik ve beraberlik içinde olalım ki zenginlikleri ülkemize ve çevremize daha güçlü yansıtalım. Ne olur birbirinizi daha fazla sevin ve birlikte güçlü olmayı başarın. Bu ülkede bürokrasi, iş dünyası ve her alanda zenginlik var. Bunu birlikte güçlü hale getirmemiz lazım. Bunu başarırsak, ülkeye de çok daha fazla zenginlik katarız. Balkanlar, son 10 yılda her noktasıyla karış karış değerlendiriliyor. Gidilmeyen hiçbir nokta bırakmıyoruz, bütün sorunları takip ediyoruz. Yunanistan ve Balkanlar’da birçok şey, eskiye göre daha iyi. Türkiye güçlendikçe o bölge de ırkçı bir anlayışa bürünüyor. Bir bakanın oraya gidiyor olmasından rahatsızlık duyuyorlar ama biz medeniyet mücadelemizi asla bırakmayacağız. 12 Mayıs’ta Bulgaristan’da seçim var. Ne pahasına olursa olsun sandığa gitmek lazım. Orada oylarla siyasi gücün güçlenerek devam etmesini sağlamak lazım. Oradaki yapıya da sahip çıkılmalı ve oy kullanma hakkı kaybedilmemeli. Türkiye’nin birlik ve beraberliği her geçen güçleniyor. Adil ve başarılı süreci, Balkanlar’daki insanların medeniyet gücüyle daha etkin hale getireceğiz.”

Eşi benzeri olmayan çok eski bir güneş saati bulundu Mineralni Bani Belediyesi’nde

Bulgaristan’da Türk ve Müslümanların Avrupa’ya Entegrasyonu Tartışıldı


8

Bahriye ÖZERSİN

Bulgaristan Türklerinin Sesi

S t r a t e j i k

A n a l i z

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Türkiye ile Rusya arasında 34 milyar dolarlık ticaret hacmimiz var ama daha çok kullanılabilecek bir potansiyelin olduğunu gördük. İşbirliklerinin geliştiğini anlıyoruz ve liderlerimizin önümüze koyduğu 100 milyar dolarlık hedefe ulaşacağımıza inanıyoruz.” dedi. Türkiye-Rusya Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu(KEK) 12. Dönem toplantısı Antalya’da Rixsos Down Town Otel’de yapıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Rusya Federasyonu Enerji Bakanı Aleksandır Novak’ın eş başkanlıklarında gerçekleştirilen toplantıda iki ülke arasındaki yatırımlarda birçok konu ele alındı. Enerji sektörünün yanı sıra bankacılık ve finans alanında, tarımda, ulaşımda ve inşaat sektöründe de görüşmeler gerçekleşti. İki ülke arasında özel sektörler arasındaki yapılacak yatırımlar kapsamında imzalar atılırken, KEK protokolü kapsamında da iki bakan imza attı. Hedef 100 milyar dolar ticaret hacmi Birçok sektörün ele alındığını kaydeden Bakan Yıldız, “Enerjiden ulaştırmaya, tarımdan sanayiye, ekonomik ve stratejik işbirliğimizi destekleyen bütün konulara değinildi. Türkiye ile Rusya arasında 34 milyar dolarlık ticaret hacmimiz var ama daha çok kullanılabilecek bir potansiyelin olduğunu gördük. İşbirliklerinin geliştiğini anlıyoruz ve liderlerimizin önümüze koyduğu 100 milyar dolarlık hedefe ulaşacağımıza inanıyoruz. Bin 500′e yakın Rusya Federasyonu’ndan firma Türkiye’de şu anda işlem görüyor. 250 milyar dolarlık Türk müteahhitlerinin dünyadaki işlemleri devam ediyor. 50 milyar dolarlık kısmı Rusya Federasyonu’nda gerçekleşiyor.” şeklinde konuştu. Türkiye ile Rusya’nın üçüncü ülkelerdeki işbirliğinin artarak devam edeceğine olan inancını dile getiren Yıldız, Akkuyu nükleer güç santrali projesi ile ilgili çalışmaların da devam ettiğini, toplantıda santrale ilişkin çalışmaların da gözden geçirildiğini açıkladı. Santralle ilgili 117 öğrencinin Moskova’da eğitim aldığını aktaran Yıldız, buna 100 öğrencinin daha ilave edileceğini ifade etti. Yıldız, Rusya Federasyonu’nun Sibirya bölgesinde de Türk Petrol Ofisi (TPO) olarak Macar MOL şirketiyle petrol arama ve üretim faaliyetine geçmek istediklerini Bakan Novak’a ilettiklerini kaydetti. Rus bakan Novak: Soçi’de Türk çileği yedim Bir gazetecinin, geçen günlerde Türkiye’den

Rusya’ya ihraç edilen 18 ton çileğin girişine sağlıksız olduğu gerekçesiyle izin verilmemesini hatırlatması üzerine Bakan Novak, Türkiye’den yüzlerce ton çileğin geldiğini, ancak bir partinin geri gönderilmesinin büyük bir olay olmadığını düşündüğünü söyledi. Bu çileklerin karantina koşulları nedeniyle geri gönderildiğini belirten Novak, önceki gün Soçi’de Türk çileği yediğini de sözlerine ekledi. Bakan Yıldız da Türkiye’nin yaş sebze ve meyve alanında yaklaşık 1 milyar dolar ihracatının bulunduğunu, çileğin tonajının da 18 ton olduğunu açıkladı. Bakan Novak, bir gazetecinin hedeflenen 100 milyar dolar ticaret hacminin hangi alanlarda yoğunlaşacağını sorması üzerine şunları söyledi: “Aslında liderlerimizin önümüze koymuş oldukları 100 milyar dolar, çok da iddialı bir rakam değil. Ticaret hacmimizi 3 kat daha fazla artırmamız gerektiği anlamına geliyor bu. Şu anda ticaret hacmimizin yapısına bakılırsa, Rusya’nın, Türkiye’ye ihracatının ana maddelerini enerji kaynakları ve metal oluşturmaktadır, yüzde 87 görünüyor. Bizlerin KEK kapsamında esas yapmamız gereken şeyler ticaret hacmimizin çeşitlendirilmesi, yatırım işbirliğimizin daha da geliştirilmesi ve özellikle inovasyon ve yüksek teknolojinin ağırlıklı kullanıldığı otomotiv, gemi, makine sanayi alanlarında yeni projeler gerçekleştirmemiz büyük önem taşıyor.” “Doğalgaz fiyatları uluslararası piyasada oluşuyor” Rusya Federasyonu’nun doğalgaz fiyatlarında herhangi bir değişiklik yapıp yapmayacağına dair Bakan Novak, doğalgaz fiyatlarının uluslararası piyasada oluştuğunu aktardı. Federal yönetimler veya hükümetler olarak fiyat belirlemediklerini belirten Novak, “Küresel piyasalarda fiyatlar tamamen arz talep doğrultusunda belirleniyor.Alım yapan şirketlerle bu ürünleri satan şirketlerin yaptığı anlaşmalara bağlı.” dedi. Doğalgaz fiyatları konusunda konuşan Bakan Yıldız da doğalgaz konusunda Avrupa’da taleplerde düşüş bulunduğunu, Türkiye’nin taleplerinin ise stabilite olduğunu dile getirerek, “Bu konudaki beklentilerimizin, kendileri tarafından eğer varsa bir fleksibilitesi, bunu değerlendireceklerini söylediler. Ben de bunun için kendilerine teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

Krizdeki AB’den yatırım desteği göremeyen Bulgaristan, Türk iş insanlarına yöneldi. 25 Nisan’da Sofya’daki toplantıya önemli Bulgar patronlar katılıyor. Bu işverenler, 30 Nisan’da ise İstanbul’a geliyor… ab-yerine-turkiyeye-yoneldiler_601470_340_226 Türkiye ile Bulgaristan arasındaki karşılıklı yatırım ve ticareti artırmak için iki ülkede kurulu iş örgütleri harekete geçiyor. Türk-Bulgar Ticaret Odası, 25 Nisan’da Sofya’da Türkiye’deki yatırım ortamı ve teşvikleri tanıtmak için kahvaltılı iş toplantısı düzenlerken, 30 Nisan’da Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEK) de İstanbul’da aynı amaçla buna karşılık veriyor. Büyük zenginlerin ilgisi AB üyesi Bulgaristan, krizdeki Avrupa ülkelerinden beklediği yatırımları bulamayınca Türkiye’ye yönelmeyi tercih etti. İki komşu, halen 2.5 milyar dolar olan ikili yatırım ve ticaretin 5 milyar dolara çıkmasını amaçlıyor. Türk-Bulgar Ticaret ve Sanayi Odası Müdürü

Timur Halilov, Sofya’da davete Bulgaristan’ın önemli işadamlarını katılacağını, iki ülke arasındaki potansiyellerin ele alınacağını söyledi. Halilov şu bilgileri verdi: “Mesela, Bulgar Sanayi Odası Başkanı Tsveton Simeonov bunlardan birisi. 80-90 kişilik davetli listesinde başka zenginler de var. Türkiye’den gelecek olan Başbakanlık Yatırım ve Destek Ajansı Direktörü Ahmet Cüneyt Selçuklu, Bulgar iş adamlarına sunum yapacak. Bizim Oda Başkanı Zeki Bayram da ev sahipliğini üstlenecek.” Kaplıcalara bekliyorlar Timur Halilov, Bulgaristan’da özellikle kaplıca yatırımlarına Türk iş insanlarından ilgi beklendiğini, çok sayıda olan kaplıca ve termal sularının boşa aktığını hatırlattı. Bunun yanında turizmin başka alanlarında ve gıda, makine, sanayi gibi konularda da işbirliği yapılabileceğini kaydetti.

Bulgar kültürünün yeni eşsiz şaheserleri, UNESCO’nun manevi kültür mirası listesine dahil edilmesi için aday olacak. Kültür Bakanlığı’nın verilerine göre şaheserlerin dosyaları, dünya teşkilatına gönderildi ve önümüzdeki aylarda özel bir komisyon tarafından ele alınacak.13-04-17-77808_1 UNESCO’nun fikri, dünya çapında eski gelenek ve törelerin bulunması, korunması ve popülarize edilmesinin teşvik edilmesidir. Burada geleneksel kültür türleri olan anlatım, müzik ve dans folkloru, geleneksel zanaat ve üretim, halk hekimliği söz konusudur. Şu ana kadar UNESCO’nun himayesi altında bulunan 9 Bulgar kültür eserinden ikisi, teşkilatın manevi kültür mirası listesine dahil edilmiştir. Bunlar, Istranca dağının bazı bölgelerinde insanların yalın ayak kül üzerinde dans ettiği geleneksel “nestinari dansı” ve Bistritsa ninelerinin polifonik türküleri. Şimdi Bulgaristan UNESCO’ya daha altı adayını sunacak. Kültür Bakan Yardımcısı Prof. Mila Santova, “Bu adayların UNESCO listesine dahil edilmesi, Bulgaristan kültür mirasını dünya için daha görülür kılacak” diye söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “UNESCO, dünya manevi kültür mirası listesi için adayların milli sicillere dahil edildiğini tahmin ediyor. Burada ülkemizin belli bölgelerinin katılımıyla önceden yapılmış bir seçim süreci söz konusu oluyor. Önümüzdeki aylarda altı adayımız, uluslararası teşkilat tarafından gözden geçirilecek. Bunların hangilerinin listeye dahil edileceği doğrultusundaki ilk ihbar, 2014 yılının sonunda gelecek.” Bulgaristan’ın UNESCO’nun manevi kültür mi-

rası listesine yeni altı aday hangileridir acaba? Bunlardan ilki “Nedelino İkilisi”. Burada iki bayan tarafından özel bir şekilde yapılan bir türkü söyleme türü söz konusudur. UNESCO’nun manevi kültür mirası listesine ikinci aday güneybatı Bulgaristan’ın Dolen ve Satovça köylerine has olan yüksek sesle türkü söyleme. Bu tür eski türkü söyleme stili günümüze kadar yapılıyor. Adaylar arasında Çiprovo kilimi de yer alıyor. Bu elişi halı türü, günümüzde de Kocabalkan’ın sadece Çiprovtsi şehrinde yapılıyor. Pernik şehrinde düzenlenen “Surva” Uluslararsı maske festivali. Pernik’teki “Surva” uluslararası maske oyunları festivali de UNESCO’nun manevi kültür mirası listesine adaylarımızın en ünlüleri arasında yer alıyor. Bu festival, yılın başında ülke genelinden gelen ve kendi yörelerinden töreleri ve maskeleri gözler önüne seren binlerce kukerinin katılımıyla yapılıyor. UNESCO’nun manevi kültür mirası listesine dahil edilebilen diğer Bulgar bir manevi miras, Buglar okuma evleri. Ülke genelinde bulunan bu okuma evleri, Bulgaristan’a hastır ve dünya çapında birçok ülke için örnek oldu. UNESCO’nun manevi kültür mirası listesine bundan başka Koprivştitsa şehri yakınındaki Bulgar halk yaratıcılığı milli toplantısı da dahil edilebiliyor. Her beş yılda bir düzenlenen toplantıda Bulgaristan’ın her köşesinden türkü, dans ve geleneksel halk elbiselerinin tadı çıkarılabiliyor. Açık havada yapılan folklor toplantısına Buglar halk dansalarının yabancı hayranları amatörleri katılıyor.

Türkiye ile Rusya arasında, işbirliği

POLİTİKA SADECE ERKEK İŞİ MİDİR?

Aynı zamanda, bu ağır kavga şiddeti zayıflamadan yıllarca devam ettiğinden dolayı Türkler arasında erkek kadın dayanışması da biçimlenip gelişti, toplumda kadının kül kedisi Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topludurumu aşıldı, kadınımız yüzünü aştı, baş kaldırdı. Kamusal alanda, devlet ve toplum iş- luklar Başkanı Sn.Kemal YURTNAÇ lerinde imkan oldu hyerde erkeklerle omuz omuza yer aldı. 1989 Mayıs ayaklanmalarıyla, açlık grevleri, köy protestoları, yürüyüşler ve toplantılarla T. Jivkov’un totaliter baskı rejimini sıkıştırdılar, zülmün zırhlarını çatlattılar, katliyamların önüne set çektiler, tankaların üzerine çıktılar, Türklük ve adalet, insan hakları bayraklarına sarılarak şehit olurken zafer mücdelediler. Böylece Bulgaristanlı Türk kadınları siyasal arenada erkeklerle omuz omuya yer alarak paha biçilmez rol oynadılar. Bundan 25-30 yıl önce meydana gelen bu tarihsel olayların özünde çelikleşen Bulgaristanlı Türk ruhlu kadınlar politika sahnede erkek dünyasına güç verdi, demokrasi denen topolumsal yapılanmaya götüren zaferlerin yolunu açtı, insancıl yaşam biçimini hayata çağrıp “politikanın kadın işi olduğunu” bütün dünyaya gösterdi. Bu savaşım sonucu Bulgaristan Türk kadını, Emel Etem’in kişiliğinde Bulgaristan Cumhuriyeti Başkan Yardımcılığına yükseldi. 1989 Ağustos trajedisinde öz Vatanı’nı gözyaşlarıyla, toprağa sarılarak, arkada bıraktığı mezar taşlarımızı öperek ayrılırken, elindeki çanta, kucağındaki çocuklarıyla göç Türkmenistan Evi Önünde ederken, politikanın tam göbeğinde daha da geniş ve gündem belirleyici bir rol hak etti. Türkiye ile Bulgaristan, dolayısıyla Avrupa Birliği sınırı 1990’dan sonra açık kaldıysa, Türkiye’ye yerleşmek zorunda kalan soydaşlarımız çifte varandaş olarak Bulgaristan kimliğini koruyabildiyse, emeklilik, mal mülk, ev bark haklarını koruyabildiyse bu büyük davanın içinde, kadınlarımızın paha biçilmez rolü oldu. Bu seçimlerde hepinizi bir daha göreve davet ediyoruz. 23 yıldan beri Türkiye’ye yerleşen soydaşlarımız fırsattan yararlanarak ve imkanları dahilinde olmak üzere, kız ve oğlanlarını Yüksek Öğrenim için Bulgaristana gönderme yolunu seçtiler ve iyi ettiler. Göçlerle gençlerimizin seyreldiği bir dönemde, son yıllarda Bulgaristan Yüksek Enstitülerinde hele Sofya, Plovdiv ve Varna Akademilerinde 10 bine yakın yerli ve Türkiye’den gelen genç kız ve oğlanımızın okuması gönlümüzü ferraflattı. Onları bilim dünyasına delege edenler yine analar oldu. Vatanı unutamayan analar. Üniversiteli gençler yeni hayat tarzı özlemlerimizde ümit oldular. Bulgaristan’da Türklüğü yaşatan atımlarda yer alıyorlar. Yaşlılara bir selam verseler yine yeter. Kuşkusuz, bu atılımların içinde öncelikle anaların duygusal öngörüsü çok kuvvetli olan kadınlarımızın oynadığı yeni rol tarihsel niteliktedir. Önemle belirtiyorum, ailede erkeğinin her yönlü tam güven ve desteğini hak eden kadınlarımız 23 yıldan beri yerinde sayan ve Hak ve Özgürlük Hareketi önderleri tarafından kişisel yarar uğruna istismar edilen politik güven kaldırılıp yeni güçlere verilmelidir. Politikada yön değişikliklerinin belirlenme- Bayrampaşa Belediyesinde sinde kadınlarımızın yer alacağına kesin inanıyoruz. Doğru yönü yine onlar saptayacaktır. Gün gibi ortada olan gerçek, Türkiye’de, Kuzey Kıbrısta ve Avrupa ülkelerindeki soydaşlarımızla Bulgaristan’da yaşayan Türk, Pomak ve diğer Müslümanların menfaatleri aynıdır. Hepimizin yeni bir yapılanmada güç toplayıp, bu seçimlerde isabetli oy kullanarak birçok şeyi değiştirmemiz gerekmektedir. Uyanık politik bilinçli olduğumuzu ve kadınlarımızın da bu davada birinci ve en büyük yoldaşımız olduğunu şimdi kanıtlamalıyız. Erkeklerinin yanında ve saflarında bilinçli örgütlü Bulgaristanlı Müslüman-Türk kadını bu seçimlerde olaya yeni baştan el atıp, Türklük davasına Dünya Belediyeler Birliği Başkanı ihanet edenlerden hesap soracak, politikanın hem de kadın işi olduğunu bütün dünyaya Mimar Sn. Kadir TOPBAŞ hakkıyla gösterecektir. Başarınız kutlu olsun! BULTÜRK Gazetesi Okuyor

Özbekistan Evi Önünde

Bulturk Genel Merkezi

AB yerine Türkiye’ye yöneldiler

Bulgaristan UNESCO’nun manevi kültür mirası listesi için yeni altı adayı


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Çanakkale’deki Kırcaali’de 23 Nisan Çocuk Anma töreninde Bayramı coşkuyla kutlandı Artık dördüncü yıl Türk KülÖSO bayrağı tür ve Sanat Derneği’nin (TÜRK-

SAD) organizasyonuyla bu akşam 30. bayrak Beşar Esad’ı devirmek iste- Kırcaali’de 23 Nisan Türkiye Cumyen Özgür Suriye Ordusu’nu temsil ediyor. huriyeti Ulusal Egemenlik ve Çoİşte Çanakkale’deki o 30 ülke cuk Bayramı coşkuyla kutlandı. Programda Yüksel Esen ve Seba1- Türkiye hat Ahmet’in yönetmenliğinde faaliyet gösteren Ömer Lütfi Kül2- Almanya tür Derneği Kadriye Latifova Çocuk Halkoyunları ve Türküleri 3- İngiltere Ekibinin yanı sıra, bölgeden top4- Hindistan lam 6 Türk ve Bulgar çocuk ekibi yer aldı. Kırcaali Belediye Kül5- Arnavutluk tür Merkezi salonunda sunulan konseri tüm bölgeden yaklaşık 500 kişi izledi. 6- Suriye Programın başında Momçilgrad Rodopeya Folklor Ekibi sahne aldı. Daha sonra 7- Fransa Kırcaali Kültür Evi Halkoyunları Ekibi, Stremtsi Ognişte Toplum Merkezi’ne 8- Kanada bağlı çocuk folklor ekibi, Kadriye Latifova Çocuk Folklor Ekibi, Krumovgrad 9- Avustralya Belediye Çocuk Merkezi’ne bağlı Bul10- Somali gar ve Türk halkoyunları ekipleri, Gluhar Progres Toplum Merkezi’ne bağlı 11- Yeni Zelanda folklor ekibi renkli gösteriler sundular. Folklor ekiplerin gösterdiği Türk ve 12- Makedonya Bulgar halk oyunları yanı sıra, Ömer Lütfi Derneği’nin solistleri Duygu 13 – Romanya Ali, Emre Ahmet, Mert Hüseyin, Cansu İsmail ve Behiye Ahmet söy14 – Pakistan ledikleri birbirinden güzel Rodop türküleri ve şarkılarla seyircilere zevkli an15 – Bulgaristan lar yaşattılar, alkış tufanına tutuldular. 16 – Bangladeş Etkinlik kapsamında Kırcaali Türk Kültür ve Sanat Derneği’nin /TÜRKSAD/ 17 – Azerbaycan düzenlediği “Benim Hayalim” başlıklı çi18 – Filistin 19 –Fas 20 – Bosna Hersek 21 – Macaristan 22 – Tunus 23 – İrlanda 24 – Kosova 25 – Senegal 26 – Sri Lanka 27 – Özgür Suriye 28 – Cezayir 29 – Lübnan 30 – Yemen

zim yarışmasında dereceye giren öğrencilere Belediye Başkanı Hasan Azis, HÖH Kırcaali milletvekili adayı Erdinç Hayrulla ve TÜRKSAD Başkanı Müzekki Ahmet tarafından birer takdir belgesi sunuldu. Ayrıca dereceye girenlere para ödülü ile kitap da verileceği açıklandı. Bunun dışında yarışmaya katılan daha 23 çocuğa kitap hediye edileceği duyuruldu. Yarışmada 1-4. sınıf yaş grubunda birinci yeri Ardino’dan Alper Beyhan ve İrem Mesut, ikinciyi Ardino’dan İrem Mesut ve Kırcaali’den Onay Ali, üçüncüyü ise Ardino’dan Ekaterina Zaharieva, Çernooçene’den Muradie Salim ve Emine Şevket ve Karamantsi köyünden Eleonor Mümün kazandılar. 5-8. sınıf yaş grubunda Kırcaali’den Nikol Georgieva birinci, Karamantsi köyünden Canser Şaban ikinci ve aynı köyden Necibe Oktay’ın üçüncü oldular. Katılımcıların eserleri başta ünlü ressam Kamber Kamber olmak üzere Seçki Kurulu tarafından değerlendirildi.

Bulgaristan’daki imam hatip liselerine Kur’an-ı Kerim gönderildi Bulgaristan’da bulunan imam hatip li-

selerinde eğitim gören öğrencilere gönderilen Kelime Mealli Kur’an-ı Kerim ve Tecvidli Elifba kitapları, Edirne Mimar Sinan Vakfı tarafından yerlerine ulaştırıldı. Konu ile ilgili yapılan açıklamada, ‘Rayiha Yayıncılık’ tarafından basılan ve yardımseverlerin katkılarıyla temin edilen 350 adet Kur’an-ı Kerim ile 850 adet Elifba Kitabı’nın Kırcaali-Mestanlı, Rusçuk ve Şumnu’da bulunan imam hatip liselerinde okuyan öğrencilere teslim edildiği bildirildi. Vakfın mütevelli Heyeti Başkanı Av. Şükrü Çeşme, Mestanlı İmam Hatip Lisesi Konferans Salonu’nda öğrencilere, alt yazılı renkli kelime Mealli Kur’an-ı Kerim’lerin, Kuran’ın anlamını kavramanın yanı sıra Arapça öğrenimine de katkı sağlayacak bir çalışma olduğunu söyledi. Kırcaali Bölge Müftüsü Beyhan Ahmed de en güzel hediyenin Kur’an-ı

Kerim olduğunu belirterek katkısı ve emeği geçenlere teşekkür etti. Rusçuk ve Şumnu İmam Hatip Lisesi yetkilileri de, içinde bulunduğumuz eğitimöğretim döneminin başında Edirne Mimar Sinan Vakfı tarafından Bulgaristan’da bulunan İmam Hatip Liselerinde okuyan öğrencilere yapılan okul kıyafeti yardımını unutmadıklarını belirterek Kur’an-ı Kerim hediyesinden duydukları memnuniyeti dile getirdiler.

Mestanlı Belediyesi Bulgaristan Plastik Sanayicileri Derneği ile iş birliği anlaşması İngiltere Plastik Sanayicileri FedeFahri Vatandaşını Kaybetti rasyonu BPF, Hindistan Plastik Sana-

Mestanlı (Momçilgrad) şehri Hasan Semerci için yas tutuyor. Mestanlı (Momçilgrad) Belediyesi’nin fahri vatandaşı 75 yaşında 5 Mayıs 2013 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Hasan Semerci, spor kariyerine Mestanlı(Momçilgrad) Rodopi Futbol Kulübü’nde oyuncu olarak başlıyor. 1972 yılına kadar futbol oyuncusu, sonra ise Rodopi takımının antrenörü ve spor organizatörü olarak ün kazanıyor. Hasan Semerci, Balabanovo köyündeki okulun müdürü, Mestanlı(Momçilgrad) Beden Eğitimi ve Spor Derneği Başkanı görevlerinde de bulunuyor. Son yıllarda İstanbul’da futbol antrenörü olarak çalışmıştır.

yicileri Derneği OPPI ve İtalya Plastik ve Kauçuk Makineleri Üreticileri Birliği Assocomaplast’tan sonra Bulgaristan Plastik Sanayicileri Derneği BAP ile de işbirliği anlaşması imzaladı. Bulgaristan ve Türkiye plastik ve plastik işleme makineleri sektörlerinin güçlü olan yönlerinin karşılıklı olarak en yararlı biçimde kullanılabilmesi amacıyla imzalanan anlaşma çerçevesinde taraflar, ülkelerin plastik ve plastik işleme makinelerinin gelişimine yönelik olarak ortak çalışmalar sürdürecek; sektörlerinin güçlü yönlerinden karşılıklı olarak azami şekilde yararlanabilecek. Yapılan anlaşma kapsamında dernekler arasında istatistiki, pazar, teknoloji ve çevre konularında bilgi paylaşımlarında bulunulacak. Ayrıca, her iki ülkede düzen-

lenen plastikle ilgili fuarlar desteklenecek ve karşılıklı fuarlara iştirak edilmesi sağlanacak. Seminer, eğitim ve konferans gibi ortak aktiviteler düzenlenecek ve bu aktivitelere her iki ülkeden katılım sağlanacak. İki ülke arasında hammadde, mamul ve makine dış ticaretini ve karşılıklı yatırımları geliştirmek amacıyla, alım ve yatırım talepleri de üyelere iletilecek ve bu amaçla karşılıklı ziyaretler, B2B toplantıları düzenlenecek.

9

Nafiye YILMAZ -Bulturk Dnt.Kurulu Baskanı

Nafiye YILMAZ

T e p k i Uyandıran Olay-2

Devamı Gelecek Sayıda Onları dinleyenler, b,z, birbirimizin ruhsal derinliğine, vicdan temizliğine, kendi özümüze bakmaya başladık. Davamıza yavaşça ihanet eden ve bize yüzçeviren parti konum değiştirmeye devam ediyor. Ortada yeni bir bakış açısı, yeni bir yhedef yok. Bizi A. Doğan kanserini yaşatmaya ve taşımaya zorluyorlar. Bu kanser ölümcüldür. Hepimizi götürecektir. Eğirilenler, geri adım atanlar, davadan kopanlar, nefretle uzaklaşanlar, saf değiştirenler oldu. Ama hepimizin gözü hep HÖH’te. Gelişmeleri izleyenlerin politik uyanışı, kitle kıpırdanışlarını etkileyişi, yükselen dalgada bir damla olma atılımı dikkati çekiyor. Kulaklara analetik düşünceler gelirken, yeni ve daha yüksek irdeleyici bir bakış açısı belirişi gözden kaçmıyor. Değer yargılarında değişim süreci başladı. Bunun adı tutsak kafaların kurtuluş sürecidir. Daha yüksek ve esaslı bir bakış açısı hayatımızı yeniden yeşertebilir. Yeni bir bakış açısı, bir fikirden fazladır, özünde yeni bir güç ve ümit taşır. Olaya 2013 bahar seçimleri açısından bakarsak, bu seçimde daha yüksek bir bilinç düzeyini hayata çağırmak zorundayız. Bırakalım artık şu kebap köfte ve seçim turizmi işini. Bizim hayatımızın, çekilerimizin değeri 20 leva değildir. Hedef değiştirmemiz şarttır. Bu seçimler de ski yoldan yürümeye devam edersek, sürüde kalmayalım mantığında ısrar edersek, yeni daha büyük ve hepimize yararlı olan hedeflerimizi yine gerçekleştiremeyiz. Son dönemde herşey hızla değişiyor. Birçoğumuzu iliklerine kadar ürperten, tüylerimizi diken diken eden olaylar yaşıyoruz. Sanki herşey şu Oktay Enimehmedov’un boş tabancayla sahneye sürülmesiyle başladı. Ardından düğmeye daha da basıldı ve sokaklar ve meydanlar insan doldu. İnsanlar kafalarındaki zındandan ansızın kurtuldu. 23 yıldan beri Sofya sokakları kana boyanmamıştı. Gençler bu cesareti nereden buldu? Toplum kuşak değişimini hayata çağrıyor. Diploması sahte, amca çocuğu, ajan macan bakanlarla bu işlerin olmayacağını algılayanların ordusu öne geçti. Ülkeyi terkedenlerin neden olduğu kankaybı toplumu sarsıyor. Heryerde psikolojisi bozulmuş insanlar var. “Ahmet delirtti bizi!” deyenler var. Delilik herkesin yüzüne vurmuyor. Kimilerin deliliğini alkolde boğuyor. Dofya tımarhanesi “sivri akıllıların sıcak mekanı.” İçerdekiler “Biz Oktayı bekliyoruz!” diyorlar. Makine dönmeye başladı. Tehlike çok büyük. Bazan kafamı cama dayayıp gün batışını izlerken, Oktay politik sahneye fırlamasaydı, çok büyük bir tiyatro olacaktı diye düşünüyorum. Onun tepkisi pençereye atılmış bir taş oldu. “Tık” dedi. Oysa partinin içi öyle kaynıyor ki, öyle kokuşmuş ki! Türkleri deli eden, üzen onlar oldu. Didişmekten bıktım. Jivkov zamanında içerde kaldım delirmedim, dayak yedim dayandım, sürgünde süründüm, ince acılara, açlığa, hasrete dayandım, ama şu A. Doğan ekibinden çektiklerim yedi bitirdi beni. 8.Kurultay’dan iki ay bile geçmedi, kafamdaki zındana yeniden kapandım. Remzi Osman’ı tanırım. Ekranda çok gergindi. Heyecanı yüzüne vurmuştu. Sağ eli hep cebindeydi. Gözleri fırıl frıldı. Öğrendiğime göre, konuşması cebindeymış. Oktay daha önce fırlamasa, hemen söz isteyecekmiş. “Raporu kabul etmiyorum. Partiden söz edilmiyor. Öldük mü?” diyecekmiş. “HÖH kuruluş ilkelerine ters düştü, kuruluş ilkelerine ihanet etti, halkın dertlerine sırt çevirdi, seçmenden uzaklaştı, yolumuzun yol değil!” demeye hazırlanmış. Şimdi ortam iyice dalgalandı. Bu yazı basına sızdı. Remzi merttir. İhanet nedir bilmez. Halktan kopmadı. “Parti kabuğuna dönmeli” gibi sözleri daha önce de söyledi. Bir de, Ahmet’in istifasını basa basa istemeye kararlıydı. Şans işte, yapamadı, ortalık karışınca kısmet başkasına doğdu. Remzi, konuşmasını yaptıktan sonra, biletini ve delege kartını Ahmet’in yüzüne fırlatıp salondan çıksaydı, ardından en az bir 10-15 kişi yerlerinden kalkıp kapıya yönelecekti. Remzi olayı derinleşecek gibi.Kesilmiş odunlarının aynı duvara dizildiği gibi, o da, tıpkı, daha önce istiya edenler gibi damlalık altına dizilmeyi kabul edecek mi? Remzi seçimlerinden önce partiden ayrılsa beraberinde kaç milletvekili ve kaç belediye başkanı götürür? Oyları ikiye bölebilir mi? Yeni parti kurmaya artık geç. Güner Tahir’in Ulusal HÖH partisini desteklese seçim çıtasını açabilir mi? Çünkü Güner’in kuzeyde 100 bin üstünde oyu var. Remzi güneyden ve Batı Rodoplar’dan 100 binden fazla oyalır. Soydaşları da peşine takarsa parlamnto grubu kurabilir. 1990’dan beri milletvekili olan Remzi Sofya’da okudu, avukat oldu, parlamentoda inşaat komisyonunda görev aldı. Türkiye’nin “Doğuş Holding”, “Mapa-Cengiz” gibi inşaat devleri onun zamanında gelip bizde otoyol ve metro kurdu, tuneller açtı, viyadükler ve köprüler sıralandı. Şu Momçilgrad (Mastanlı) “Makaz” yolu da Yunan’a onun zamanında açıldı. Şimdi gidip halka şu sistem hakkında iki soru sorsak. Totaliter rejimin hışımına uğrayan ve ardından A. Doğan tuzağına düşenlerin demokratik düzeni, pazar ekonomisini desteklediği görülür. Son 23 yılda HÖH’ü tutma alışkanlığı meydana geldi. Su yatağını kolay kolay değiştirmez. Halk körü köründe şu ya da bu politik partiye bağlanmaz. Herşey yeni baştan esaslandırılacak. Halkı özgürce seçim yapmaya çağrıyoruz. Menfaatlerimizi düşünerek hareket edelim ki, başlattığımız yenilenme sürecini başarılı biçimde sürdürebilelim. Çatlaya çatlaya mutlaka yarılacak ve en güzel nimetler size akacak... Güç kaynağımız, sizin HÖH içinde hiçbirşeyin eskisi gibi kalıp yeniden kokuşmasını istemeyenlerin ordusunu oluşturmanızdır. Kafamızdaki zındandan mutlaka kurtulmalıyız!


10

Bulgaristan Türklerinin Sesi

orkestrası ve Bizim için HÖH sayfası kapanmıştır. Tambura Güneş çocuk Vokal grubu İstanbul Milletvekili/AK Parti Yerel Yönetimler Komisyonu Başkan Yardımcısı ve İç İşleri Komisyonu Sözcüsü Sn.Hüseyin Bürge ve çalışma ekibi, bugün ki Bulgaristan ziyareti esnasında Kırcaali şehrini ziyaret etti. Rodop dağlarının incisi sayılan Kırcaali’de bulunmanın sevinç ve gururunu yaşayan bu değerli Türk siyasetçisi ve Bulgaristan’daki Türklerin kadim dostu, buradaki Türklerle bir sürü görüşmeler gerçekleştirdi, daha sonra Merkez Camisini ve eski Medrese binasını ziyaret etti. Bulgaristan’daki Parlamento seçimlerine az vakit kala, Türkiye’de ve Bulgaristan’da, katıldığı bütün etkinliklerde, Sn.Hüseyin Bürge partisinin adına yeni Hürriyet ve Şeref Halk Partisine (HŞHP) sahip ve destek çıktıklarını belirtmektedir. Kırcaali’de bulunan HŞHP’nin İl merkez ofisindeki seçim çalışmalarını değerlendiren ve seçimlerinin nabzını tutan, konuk Millet Vekili, istişare halindeki yerel parti yöneticileri ve sempatizanlarına şunları söyledi; “Ak Parti ve Hükümetimiz, HŞHP partisini desteklemeye devam edecektir. Bizim için HÖH sayfası kapandı. Gördüğünüz gibi bunların Millet Vekili aday listesinde yine 16 tane eski totaliter sistemin ajanı bulunmakta. Bu bizim için kabul edilemez bir durum. Bugün Türkiye’deki büyük şehirlerden İstanbul, Ankara, Bursa, Yalova, Kocaeli, Gebze, Çorlu

ve başka belediyeler, Sn.Korman İsmailov’un Lideri olduğu Partinin arkasındadır ve bu yeni partinin başarısına inanıyoruz, hatta ileri tarihlerde, bizler seçim sonuçlarına bakmaksızın, bütün desteğimizi ve yatırımlarımızı HŞHP adına yapacağız. Ajanlardan oluşan HÖH partisine kapılarımız tamamen kapanmıştır. Bu konuda hiç tereddüt etmeyiniz…” Sıcak, samimi ve kardeşlik havasında geçen bu çalışma toplantısına, HŞHP Kırcaali il Başkanı Tasim Tasim, İlçe Başkanları, Millet Vekili adayları ve parti sempatizanları katıldı. Misafir delegasyonun Bulgaristan ziyareti esnasında, eski kahramanlarımızdan ve siyasi mahkum Sn.Mustafa Mert eşlik etti. Mustafa Mert Koşukavak’lıdır ve şimdi İstanbul’da yaşamaktadır.

Tambura orkestrası ve Güneş çocuk Vokal grubu üyeleri misafirimiz. Bu toplulukla biz 1999 yılında tanıştık. Yine çocuk şenliğine gelmişlerdi. 2001-2002 yıllarında biz Rusçuk’a gittik. O günden bu güne Türk Bulgar dostluğu gelişerek devam ediyor. Aramızda sıcak bir ilişki var. Artık onları İnegöllü olarak görüyoruz. Eşi benzeri olmayan enstrumanları kullanıyorlar. Dünya müziklerini seslendiriyorlar ve çalıyorlar. Klasik ve çocuk şarkılarını seslendiriyorlar” dedi. Tambura orkestrası Şefi Natalya Konstanti ise, İnegöl’e davet edildikleri için memnuniyet duyduklarını belirterek, “Sizlere ülkemizden selamlar getirdik. Burada olmaktan dolayı çok mutluyuz” diye konuştu. Ayrıca konser öncesi Tambura or-

kestrası Şefi Natalya Konstanti tarafından Okul Müdürü Yılmaz Bayraktar ve Müdür Yardımcısı Recep Erdoğan’a ülkelerine ait bir tablo hediye edildi. Tambura orkestrası Şefi Natalya Konstanti nezaretinde sahne alan Tambura orkestrası, birbirinden farklı enstrümanları yaptıkları klasik müzikleri katılanları büyülediler. Konserini kinci etabında sahne alan Güneş çocuk Vokal grubu da kendi ülkelerineaitparçalarlaprogramarenkkattılar.

Şumnulu mimar kardeşler Amarika’da ödül alıyor Presa Gazetesi Türkiye’de Günlük ulusal yayın yapan Presa GazeŞumnulu Türk mimarlar Sunay ve Günay Erdem’in Chicago için tasarladığı kamusal alan projesi ikinci olarak mansiyon ödülü aldı. Sunay Erdem ve Günay Erdem kardeşlerin Amerika projeleri hız kesmiyor. New York, San Francisco ve Minneapolis’ten sonra Erdem Mimarlar’ın Chicago’nun kamusal alanları için hazırladıkları proje de ödül aldı. ArchitectureforHumanityChicagosponsorluğunda düzenlenen “Activate2013″ uluslararası yarışmaya 150 proje arasında Erdem Kardeşlerin projesi ikinci sırayı alarak mansiyon ödülüne layık görüldü. “Harekete Geçir” sloganıyla açılan yarışmada Chicago’nun dört farklı kamusal alan için fikirler isteniyordu. Erdem Mimarlar’ın projesi kentin sanayi bölgelerinden birisi için çözümler üretiyordu. Projenin can alıcı noktası Amerikalıların Afrika’da açlık ve yoksulluğa

dikkatini çekmek ve insanların yardım etme içgüdüsünü harekete geçirmek. Chicago’nun sanayi bölgelerinde kurulmasını önerdikleri enerji kasislerinden her araba geçişinde yoksul Afrikalılar için enerji üretilecektir. Bu enerji, ekmek yapımından ,kitap basımına kadar farklı alanlarda kullanılarak Afrika’ya yardım sağlamasını amaçlıyor. Bu birkaç kilovatlık belki de küçük bir enerji, ama insanlık için büyük bir umut olabilir.

Erdem Kardeşler, kamusal alanlarda sosyal içerikli projeler üretmesiyle ün kazanmaya devam ediyor. Mimar Günay Erdem ve Peyzaj Mimarı Sunay Erdem kardeşlerin Türkiye ve dünya genelinde 50′ye yakın ödülü bulunmaktadır.

Marmaris Turizm İstanbul Otogar 0212 658 20 65

Marmaris Turizm - 0212 658 20 65 500 Evler - 0531 450-46-85

tesi, Türkiye’de göçmenlerin bulunduğu İstanbul. Bursa, Edirne, İzmir ve Ankara’da gibi büyük şehirlerde bayilerde satılacak. Türkiye’deki dağıtım şirketleriyle görümelerde bulunan gazete yetkilileri, önümüzdeki günlerde Presa’nın bayilerde satışa sunlulacağını belirtti.

Filibe’de Türk Nargile Bar hizmete açıldı

Filibe’deki Antik Türk restoranının sahibi Türk iş adamı Mustafa Taşkan yeni bir Nargile Bar’ı da hizmete açtı. Nispet Nargile Bar’ın açılışı 1 Mayıs 2013’de yapıldı. Açılışa siyasi ve iş çevrelerinden çok sayıda misafir katıldı. Bar, Filibe’nin işlek bir bulvarında bulunuyor ve 150 kişi kapasitesi var. Aperatif yiyecekler, sabah kahvaltısı, su böreği ve çeşitli tatlılar, Türk çayı ve Türk kahvesi müşterilere sunuluyor. Nispet Nargile Bar sabah saat 08:00- 02:30’a kadar açıktır. rar verdim. Yine Türk ve Bulgar kültürünü birleştirip Nispet Nargile Bar’ın sahibi Mustafa Taşkan Kırca- ortayı bulup değişik bir konsepte hizmet vermeyi düali Haber Gazetesi okuyucuları için şunları söyledi: “Fi- şündüm. Amacımız insanlara doğru, düzgün ve kalilibe şehrinde Antik Türk restoranını açıp Türk yemek- teli bir şekilde hizmet vermektir. Nargile tütününün arolerini ve Türk kebaplarını, tatlılarını tanıttıktan sonra malı olduğunu ve insan salığına zararı olmadığı ve bir eksiklik olduğunu hissedip Nargile-Bar açmaya ka- içeride de yasak olmadığı için böyle bir işe giriştik.

Bankalarla Anlaşmalıyız

A.Halide ÜMİTFER Diş Hekimi

Tel: 0212 556 45 30

Adres: Çalışlar İncirli, Ömür sk.No.1/1 Bahçelievler/


Bulgaristan Türklerinin Sesi 11

Bülent Maşaoğlu ABD istihbarat raporu: “İsrail 2022’de yok!“

16 istihbarat örgütünden oluşan ABD İstihbarat Topluluğu tarafından bu yılın başında “İsrail Sonrası Ortadoğu’ya Hazırlık” başlıklı bir rapor hazırlandığı ortaya çıktı. 16 ABD İSTİHBARAT AJANSI ANALİZİ Siyasi analizci Kevin Baret, İran kanalı Press Tv’nin sitesinde pazar günü yayımlanan yazısında, “16 ABD istihbarat ajansı ‘Arap Baharı’, ‘İslami uyanış’ ve İran’ın yükselişine bağlı olarak Filistin yanlısı kuvvetin yükselişiyle İsrail’in ayakta kalamayacağında hemfikir” diye yazdı. RAPOR İSRAİL’İN FİŞİNİN ÇEKİLMESİNİ ÖNERİYOR Aydınlık Gazetesi’nde yer alan habere göre, Baret, İstihbarat Topluluğu raporunun, Çin’in yükselişi koşullarında, “ABD’nin artık İsrail’i desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik kaynakları olamayacağı” sonucuna vardığını aktarıyor. Baret’e göre, rapor, “ABD’nin kendi ulusal çıkarlarının peşinden gitmesini ve İsrail’in fişini çekmesini” öneriyor. İşte Baret ‘in raporundan öne çıkan başlıklar The New York Post tarafından “harfi harfine” alıntılanan Kissinger’in “10 yıl içinde artık İsrail olmayacak” (Bkz.) sözü kati ve şartsız. Kissinger, İsrail’in tehlikede olduğunu, fazladan trilyonlarca dolar verip düşmanlarını ordumuzla ezersek kurtulabileceğini söylemiyor. Netenyahu’nun eski dostu Mitt Romney’i seçersek, İsrail’in bir şekilde kurtulabileceğini de anlatmıyor. İran’ı bombalarsak, İsrail var olmaya devam edebilir de demiyor. Bir çıkış yolu önermiyor. Basitçe bir gerçeği belirtiyor: 2022’de, İsrail artık olmayacak. ABD İstihbarat Çevresi de, kesin olarak 2022 tarihinde olmasa da onunla aynı fikirde. Toplam 70 milyar dolar üzerinde bütçeye sahip 16 ABD İstihbarat Kurumu, “İsrail-sonrası Orta Doğu’ya Hazırlık” adlı 82 sayfalık bir analiz yayınladı. ABD istihbarat raporu, 1967’de çalınan topraklara (tüm dünya bu toprakların İsrail’e değil Filistin’e ait olduğunda hemfikir) çöken 700 bin kanun dışı İsrail yerleşimcinin toplanıp güzel güzel ayrılacağını belirtiyor. Çalıntı topraklardaki süregelen varlıklarını dünya asla kabul etmeyeceği için İsrail, 1980 sonlarındaki Güney Afrika’ya benziyor. İstihbarat raporuna göre, İsrail’i yöneten aşırı Likud koalisyonu, kanun-dışı yerleşimcilerin yaygın şiddetini ve hukuksuzluğunu artan şekilde destekliyor ve buna göz yumuyor. Rapor, yerleşimcilerin vahşeti ve suçluluğu ile ırkçı duvar ve daha-dazalim kontrol noktaları gibi büyüyen ırkçı-tarz alt yapının, sürdürülemez ve Amerikan değerleriyle uyumsuz olduğunu kaydediyor. On altı ABD istihbarat kurumu, İsrail’in Arap Baharı ve İslami Uyanışı ihtiva eden Filistin-yanlısı devasa-güce karşı koyamayacağı noktasında aynı fikri paylaşıyor. Geçmişte bölgedeki diktatörlükler, halklarının Filistin-yanlısı isteklerini denetim altında tutular. Cumhuriyetler, halkının İsrail’e karşılığını yansıtmak dışında fazla bir seçeneğe sahip değil. Aynı şekilde yani İsrail’le çalışan ya da en azından İsrail’e müsamaha gösteren diktatörlerin devrilmesi şimdilerde tüm bölge boyunca hız kazanıyor. Sonuç daha demokratik, daha İslami ve İsrail’e çok daha az dost hükümetler olacak. ABD istihbarat kurumları raporu, bu gerçekler ışığında ABD hükümetinin basitçe bir milyardan fazla komşusunun isteklerine karşı İsrail’i desteklemeye devam etmek için askeri ve mali kaynaklarının olmadığını söylüyor. 57 İslam ülkesiyle ilişkileri normalleştirmek için rapor, ABD’nin kendi ulusal çıkarlarını izlemesini ve İsrail’in fişini çekmesini söylüyor. İlginç şekilde ne Henry Kissinger ne de ABD İstihbarat Raporu’nun yazarları İsrail’in yıkımına yas tutacaklarına dair bir işaret vermiyor. Bu kayda değer zira Kissinger bir Yahudi ve her zaman İsrail’in dostu olarak kabul edilir. Ayrıca istihbarat ajansları dahil tüm Amerikalılar İsrail-yanlısı medyanın güçlü etkisi altında bulunur.

Dambalı Tepesi’nde binlerce insan şifa aradı 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, tarafından tepede aydınlatma sağlandı. Seyhan ÖZGÜR Bulgaristan’ın birçok yerinden binlerce çocuk ve yetişkin insan bu yıl da Momçilgrad’ın Letovnik köyüne yakın Dambalı Tepesi’nde su içti. Yüzlerce kişi, oradaki taş kütlelerinden akan suda şifa aradılar. İnsanlar, yılda bir kez Hıdrellez kutlanılan 6 Mayıs’ın ilk saatlerinde gün doğmadan önce tepeden taş kütlesine aşağıya dökülen suyun şifalı olduğuna inanılıyor ve bunun gece yarısı Dambalı’daki meşe korusunun garip bir şekilde hışırdadığında olduğuna inanılıyor. Asırlarca sürdürülen bu gelenek bu yıl da Dambalı’da binlerce Müslüman ve Hıristiyan’ı bir arada topladı. Momçilgrad Belediyesi’nin bu yıl da Letovnik ile Dambalı arasındaki 3 kilometrelik kara yolunu düzleştirdi. Ayrıca Belediye

Hiç kimse burada akan suyun şifalı olduğuna dair inancın ne zaman belirdiğini bilmiyor. Yerel halk bu inancın Alevi evliyası Yaran Baba’ya olan hürmetle ilgili olduğunu düşünüyor. Efsaneye göre kuraklık zamanında kendisi bu taş kütlesine yumrukla vurmuş ve oradan su akmaya başlamıştır. Bu yıl da çocuk ve yetişkinler gece yarısından sonra elbiselerinin bir kısmını ağaçların dallarına bağladılar. Bu hastalığın orada kaldığı inancıyla yapılıyor. Momçilgrad Belediyesi’nden yardımda bulunan ve hasta çocukla yaşlı insanların Dambalı’ya taşınılması için taşıt aracı sağlayanlara teşekkür ediliyor.

Uluslararası Matematik ve Tasarlama Yarışması’nın kazananları Moskova’da düzenlenen Uluslararası Matematik ve Tasarlama Yarışması’nda Kırcaali Petko Raçov Slaveykov Lisesi’nde okuyan 12.sınıftan 3 öğrenci Geometrik Minyatürler kategorisinde derece kazandılar. Birinci yeri Cansua Ali, üçüncü yeri ise Gülbeyaz Ahmed ile Marinela Petkova ikilisi elde ettiler. Üçü de Vılço Milçev yönetmenliğinde lisede faaliyet sürdüren Matematik Okulu’nda yetiştirilmişlerdir. Moskova’daki uluslararası müsabaka onların son öğrenci gösterisi değil. Yakın zamanda Makedonya’nın Üsküp şehrinde yapılacakmatematikyarışmasınakatılacaklar. Rusya’dan döndükten sonra ilkokul günlerinde öğrenciler lise müdürü Milko Bagdasarov’a rapor sunmak için yanına vardılar. Öğrenciler, okul yönetiminin öğrencilere verdiği destekten dolayı teşekkür ettiler, müdür ise yeni

yeni başarılara imza atmalarını diledi. Hatırlatmak gerekirse, Cansua, Marinela ve Gülbeyaz, artık Bulgaristan’da yapılan ulusal matematik konferanslarından birkaç ödül sahibi oldular. Kızlar, yayınlanan matematik konulu makaleleriyle de ün yaptılar. Onlardan birisi İngilizce yazılı ve Birleşik Amerika Devletleri’nde (ABD) bulunan dünya bilim arşivinde yer alıyor.

Avrupa Birliği Hayat Boyu Öğrenme Programı Comenius projesi kapsamında gerçekleştirilen “European Fruit Museum” (Avrupa Meyve Müzesi) projesinin üçüncü çalışma ziyareti Bulgaristan’a yapan öğrenciler, Korkuteli’ne döndüler. Avrupa Birliği Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, Ulusal Ajans tarafından desteklenen “Avrupa Meyve Müzesi” projesinin 3. çalışma toplantısı Bulgaristan’ın Vidin kentinde yapıldı. Saint Kliment Ohridski Okulu’nda düzenlenen toplantıda projenin yıl sonu etkinliği olan meyve tiyatroları sergilendi. Korkutelili öğrenciler, farklı okulları tanıma olanağı bulurken, turistik ve kültürel gezilerle de ülkeyi tanıdılar. Geziye Türkiye dışında Polonya, Bulgaristan, Romanya ve Kuzey İrlanda’dan ortak okulların katıldığını belirten Okul Müdürü Fatih Tıraş, Bulgaristan’da edindikleri gözlem ve deneyimleri okullarındaki diğer öğretmen ve öğrencilerle paylaşacaklarını söyledi.

Tıraş, “Sağlıklı meyve tüketiminin yeni nesillere eğlenceli aktivitelerle anlatılması ve obezitenin engellenmesini konu alan proje çalışmalarını, Eylül ayından itibaren gerçekleştirmekteyiz. Kasım ayında diğer ortaklarımızı ilçemizde misafir etmiştik. 2014 yılı Haziran ayına kadar sürecek olan proje kapsamında toplam 10 öğretmen ve 14 öğrenci hareketliliği sağlanıyor. Proje, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi tarafından 23 000 Euro hibe ile destekleniyor. Yunanistan, Bulgaristan’ın ardında Projenin 4′üncü çalışma toplantısı Ekim ayında Romanya’da yapılacaktır” dedi.

Osman Önal Ortaokulu Proje Ekibi Bulgaristan’dan Döndü

Raziye Sali, ABD’de bir yıllık eğitim bursu Kırcaali Hristo Botev Yabancı Diller Lisesi’nde 10 A sınıfında okuyan Raziye Salif, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) görülecek 1 yıl eğitim bursu kazandı. Raziye, tüm Bulgaristan’dan 1000’e yakın katılımcıyla büyük rekabet içinde geçen ulusal yarışmada İngilizce ’den bilgi ve becerilerini kanıtlamayı başardı ve ABD’de 1 yıllık 6 eğitim burslarından birinin sahibi oldu. Bu sebepten dolayı Raziye Salif, “Son derece mutluyum. Bu anı sadece hayal ediyordum, şimdi ise gerçeğe dönüştü” diye ifade etti. Genç kız sabırsızlıkla gelecek eği-

tim öğretim yılını bekliyor, çünkü o zaman ABD’de bir ailede yaşayacak, bir Amerikan okulunda okuyacak, ABD’nin kültürü hakkında daha fazla bilgi edinmesini sağlayacak çeşitli faaliyet ve etkinliklerde yer alacak ve Bulgaristan’ı gururla temsil edecek. Orada çok yeni dostluklar kurmayı ve İngilizceyi daha iyi bir seviyede öğrenmeyi umuyor. Bu eğitim yılında aynı okuldan ABD’de Marinela Koleva okuyor, bundan öncesi ise 11.sınıf öğrencisi Didem Serkan okumuştu.

HÖH Bizi 20.yy’dan 21.

Yüzyıla Taşıyamadı -2-

Devamı Biz hem Bulgaristan hem AB vatandaşıyız.FransızDevrimi’nden ilham alan Bulgar havariler ise 1976’da “Türklerin sonu geldi!” dedi. Onlar bir hedef ifade etmişti. İyi ki, söylenen sözlerin hepsi gerçekleşmedi. O vakit de, Bulgar milletinin derin sezgisi Türklerle bir arada, beraber olmayı, değişimleri birlikte gerçekleştirmeyi seçti. Aslında Fransız Devrimi de özgürlüklerle birlikte adalet ve insanlar arasında kardeşliğin başarılı olması için yapılmıştı. Kafa karışıklıkları tarihin suyunda durula dursun biz Bulgaristan’da diğer etnik azınlıklarla birarada, içiçe, iyi komşu olarak yaşamaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Beraberce yaşarken çıkan sorunlara yeni çözüm formülleri bulmaya da kararlıyız. Zira bizler sorunun değil, çözümün bir parçasıyız. Fakat enkaz altında kaldık. Hegel’in öngörüsü doğru çıkmadı. İnsanlık 18. yüzyıldan 21. yüzyıla yol aldı. Ne var ki, insanoğlunu 21. yüzyıla hazırlayanlar, 1990 tarihsel dönüşümünde sanki herşey önceden hesaplayıp düşünmüştü: Sosyalizim tarihe gömüldü. Bizde BKP’nin totplumdaki öncülüğü yasaklandı. Parti kapandı yeni isimle devam etti. Çiftçi Halk Partisi kapısına kilit vurdu. Komsomolun esamesi okunmaz oldu. Vatan Cephesi dağıldı. Politik mahkümlar serbest bırakıldı. Sürgünler eve döndü. Bulgaristan’da yaşamak istemeyenlerin bazıları ülkeden kovuldu, kimileri de kendileri çekip gitti. Anayasa ve kanunlar değişti. Demokrasi rüzgârı hafiften esti. Herşey güzel de, sanki birşey düşünülememişti. O da, önceden düşünülenlerin her gün mutlaka yeniden düşünülmesiydi. “Akan sular kendiliğinden durulur!” umuduna kapılanlar yanıldılar. Bizim ırmak çok bulanık olduğundan durulamadı. İnsanca yaşamak yokuşa sürüldü. İşler sarpa sardı. AB ve NATO üyeliği ile topu uzağa atıp halkı uyutma yolu seçildi. Bu defa, ekmek kavgası sertleşti. Aslında burada sona eren HÖH tarihidir. Dünya devi ABD Başkanı’na danışmanlık yapan Japonyalı bilgin Yohama 1990’da”Tarih bitti” dedi. Düşünenler, Sovyet blokunun çökmesiyle tüm dünya enkaz altında kalacak, belki de yok olabilir diye düşündüler. Bu da olmadı ama 1990’dan beri sosyalizmin kalıtı her gün biraz daha çöktü. Tüm dünya enkaz altında krize girdiğinde biz de dirilme umuduyla can çekişmeye başladık. Bugün de bu tablonun içindeyiz. Ortasında ya da göbeğinde olabiliriz. Avrupa Birliği üyesi 27 ülke arasında en sefil olan biziz. Bu karanlık tünelde yıllardır yürüyoruz, görünen ışık yok. Tarihten süzülen ve iyilerin en iyisi olarak halklara kabul ettirilen “demokrasi” bizde yol alamıyor. Bu kez “sefiller” HÖH’ü bitirdi. Müslümanların Umutlarımız boşa çıktı. Umudumuz 10 Ocak 1990’da kurulan Hak ve Özgürlükler Hareketi’ne bağlanmıştı. Ömründe tarlaya gitmemiş, ahıra girmemiş biri olan Ahmet Doğan Müslümanların başına getirildi. Onunla rakı sofrasında bulunanlar ilk başta yüreklendiler. Heyecanları uzun sürmedi. Ahmet hayatı harman makinası gibi görüyordu. Buğday demeti gibi dişliye atılanların ezilip kıyılması, onlardan kurtulmanın en güvenli yoluydu. Ezilen insan öğrenir, ders alır. Herkes uyandı. Yemekli toplantılarda masalar boş. Tahta kaşıktan gelip, onun yanında çatalla yemeye gayret edenler, etrafta kimse yoksa yine parmaklarını kullanıyor. Herşey daha çok geri gitti. Ahmed’in baktığı yöne bakan kalmadı. Neo-liberaller kardeşimiz değil. Devamı gelecek sayıda


12

Gülümser GÖNLÜŞEN

Hayal Ettimiz A nıt-2 Bu yazılardan ve anıtın içinde korunan eşyalardan o sava-

şın ne için yapıldığını çözmek çok zordur. Ruslar kendi kitaplarında, “Rus İmparatorluğun hedefi sıcak denizlere açılmaktı” diye yazar. Bu tepeye çıkan ve sayılarının 27 bin olduğu söylenen Osmanlı erlerinin aziz anısını yaşatan bir tek iz yoktur. Burada çok kanlı ya da çok büyük bir çarpışma olmamış olsa da, Şipka’da Süleyman Paşa’nın anısını yaşatmayı gündeme getirenlere ben de katılıyorum. Avrupa’da büyük meydan muharebelerinin yapıldığı her yerde komutanlarının heykelleri dikilidir. Napaleon en sonunda bütün çarpışmaları ve savaşları kaybetmiş olsa bile eski kıtanın pek çok yerinde ebedileştirilmiştir. 1812 “Borodino”; 1913 Leipzig; 1814 “Woterloow meydan muharebelerinden sonra dikilen monumentler de “insanın insana kardeşliğini ne pahasına olursa olsun yaşatma gerektiği ruh olarak yüceltilirken” yeni kuşaklara mesaj verilmiştir. Adına “Zafer Anıdı”da denen bu tarihsel ortamda yapılan konuşmaları sıcacık motel odamda radyodan dinliyorum. Konuşmacılar, 1877’nin o “kazma kürek yaktıran” karlı kışında Osmanlı Ordusu’nun bu doruktan aşığa itildiğini ballandırarak anlattı. Rusça yapılan bir konuşmada ise, “Rus silahının üstünlüğü ve Rus Bulgar kardeşliği” konu edildi. Daha sonra tören meydanda devam etti. Başlarına bir asır öncesinin kalpaklarını giymiş atlıların kuşandığı kılıçlar parlıyor. Folklor ekipleri oyun sergiliyor. Akardeon ve gaydalar ortamı renklendiriyor. Kılıçlı Bulgarlar Osmanlılı maketlerinin başlarını tek vuruşta kestiler. Bu ucuz “Kahramanlık” çok alkış aldı. Türk kellelerin Bulgar kılıcıyla kesilip dereye tekerlenme si yabancı diplomatlarca ilgiyle izleniyor. İtiraz eden yok. AB genelgeleri tarihteki düşmanlıkları yaşatmayı yasaklayan törenleri, oyunları, edebi ve sanat eserlerini yasaklasa da burada umursayan olmuyor. Osmanlı’nın, Rusya ile yürüttüğü bir savaştan günümüze yararı dokunacak sonuç çıkarmayı düşünen de yok. Bulgaristan’da Türk düşmanlığı ateşine odun atılmaya devam ediliyor. Bu arada hiçbir devlet yöneticisinin aklına şu da gelmiyor; Burada Türk askerleri de şehit düştü, bunlara da bir anıt yapılmalı diyemiyor. Ben camın ardındayım. Çok etki lendim ve kendimi şöyle avuttum: Bir gün bizim oralara da mutlaka bahar gelecek. Etnik milliyetçilik, ırkçılık, din ve mezhep ayrımları yapılmayacak. Göçler ve çileler unutulacak. Böyle törenler de yapılmayacak veya Türk anıtı yapılacak ve şehitler birlikte anılacak. Çocuklarımızın gözlerinde hep barış ve Kardeşlik çiçekleri açacak. Dünya tarihinin klasikleri, Şark Politikasını, Osmanlı’nın Balkanlar’daki çöküşünü, imparatorluklar arası savaşlarda parmağı olmayan Türk nüfus açısından çok farklı okumuştur. Egemenler ve halk arasında, haklı ve haksız savaşlar arasında fark gözeten dünya dehalarından Fridrich Engels 1877-78 Osmanlı Rus Savaşın’da, neferlerinden biri olduğum, Türk halkına yapılan baskı ve zulmü şu sözlerle anlatmıştır: “Bulgarların ve Rusların bu savaşta ve daha sonra yerli Türklere yaptığı zulmü, Osmanlı Bulgarlara bir tek gün yapmış olsaydı, yeryüzünde bir tek Bulgar kalmazdı.” 3 Mart bizim için çok büyük bir acıyı yaşatan tarihsel gerçeği anma günüdür. Bu savaştan sonra Balkanları terk etmeye zorlanan Türklerden hemen hemen yarısı yol boylarında telef olmuştur. Bizce Bulgaristan’da barış ve kardeşliklerin gerçek anıtlarını dikme, milli bayramları kardeşlikler bayramı olarak kutlama zamanı çoktan gelip çattı. Bizi bütünleştiren gerçekleri pekiştirmenin tek yolu budur. Kadehteki son yudum kahve mi bu düşüncelerle içtim. Motelden ayrıldım. Arabamla diplomatik kortejin ardından yavaş yavaş yol alırken, hayalimde Şipka Doruğu’na tırmanmış Türk erlerinin de yer alacağı yeni bir anıt hayalini yaşatmaya başladım...

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bafra’da Rumeli Türküleri Dinletisi Samsun’un Bafra ilçesinde, Bursa KosovaÜsküp Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Türk Halk Müziği Korosu tarafından “Rumeli Türküleri Dinletisi “ verildi. Belediye Kültür Merkezi’nde, Bafra Belediyesi kültürel ve sanatsal etkinlikler kapsamında düzenlenen gecede konuşan Belediye Başkanı Zihni Şahin, “Bafra Belediyesi olarak hizmetlerin yanında kültürel sosyal faaliyetleri de devam ettirmek istiyoruz ve bu anlamda da çeşitli çalışmalarımız yapıyoruz. Batı Trakya’dan ,Bosna’dan , Bulgaristan’dan bir çok vatandaşımız Bafra’ya gelmiş yerleşmiş . Trakya’da , Anadolu’da aynı duyguları , sevinçleri , aşkları , sevdaları farklı şekilde yorumlamışlar . Biz de istedik ki bu akşam Rumeli türkülerini hep beraber dinleyelim . Zaten bu türküler bizim ülkemizin insanına mal olmuştur“ dedi. Başkan Şahin’in konuşmasının ardından Bursa Kosova Üsküp Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Rumeli Türküleri Koro Şefi Dr. Cemil Tüzüner eşliğinde gerçekleşecek “ Rumeli Türküleri Dinletisi “ izleyiciler tarafından büyük alkış aldı. Konser sonunda Belediye Başkanı Zihni Şahin, Bursa Kosova-Üsküp Türkleri Kül-

tür ve Dayanışma Derneği Recep Gündüz, Koro Şefi Dr. Cemil Tüzüner ‘e çiçek ve plaket verdi. Balkan Türkleri Kültür Haberleşme Derneği Bafra Şube Başkanı Memduh Aksoy , Bafra Kosovalılar Kültür ve Dayanışma Derneği başkanı …. Ve Bafra Musiki cemiyeti başkanı Namık Anarat , Koro Şefi Dr. Cemil Tüzüner çiçek verdiler. Konseri Belediye Başkanı Zihni Şahin’in yanı sıra Bafra’da bulunan Polonya Przement Belediye başkanı Dorota Gorzelniak , Samsun Berberler Esnaf ve Sanatkarlar odası başkanı Zabit Pilan, Daire amirleri, Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda davetli izledi.

rak insanlar ‘ücretsiz pazar’ alternatifine koşuyor.Başkent Sofya’da düzenlenen inisiyatifte, ihtiyacı olanlar daha önce başkaları tarafından bırakılan eşyaları almak için bir araya geldi. ‘Değişimin kendisi ol’ sloganı altında düzenlenen pazarda ‘Bugün hiçbir şey parayla değil’ denildi. Kimi beğendiği gömleği veya bırakılan kitabı aldı, bazısı da çantalarla getirdiği ve kullanmadığı eşyaları bıraktı. Böylece ikinci el pazarında isteyen istediğini seçme imkanı buldu. Pazarda ise giyim eşyası dışında elektronik aletler, kitaplar, ayakkabı ve çocuk oyuncakları dikkat çekti. Eşyaların arasında yer alan pankart ve yazılar arasında ise “Burada arkadaşlık gibi her şey ücretsizdir”, “Hayıflanacağına organize ol ve harekete geç” ibareler yer aldı. ‘İNSANLAR İSTEDİKLERİNİ KARŞILIKSIZ ALABİLİYOR’ Organizatörlerden Anton adlı genç ilk kez böyle bir girişim düzenlemekten mutlu olduğunu belirtti. Şu anda benzer pazarların ülkenin 7 şehrinde düzenlendiğini aktaran An-

ton, “Yüksek enerji fiyatları protestolarından sonra halkın kendi oluşumlarını oluşturmaya başladı. İnsanlar, hiçbir liderleri ve siyasi destekçileri olmadan kendileri mücadele edebileceklerine inandı. Bu ücretsiz pazarda insanlar istediklerini karşılıksız alabiliyor. Böylece tüketicilik anlayışına muhalif yeni bir kültür oluşturulduğuna inanıyorum. Hepimiz insanız. Yenisini alıp eskisini atacağımıza birbirimize hediye etsek daha iyi olmuyor mu?” ifadelerini kullandı.

Gerçekler-2

Krize karşı ücretsiz pazarlar kuruldu Bulgaristan’daki sosyal krizden çıkış yolu ola-

Globul, Norveçliler tarafından satın alındı Yunan OTE grubuna ait ‘Globul’ ile ‘Germanos’ şirketlerinin Norveçli ‘Telenor’ şirketine satılması konusunda anlaşmaya varıldı. Satıcı firma tarafından yapılan açıklamada, ‘Telenor’ şirketi ile satış konusunda sözleşme yaptıklarını ve Bulgaristan’da bulunan iki şirketi toplam 717 milyon Euro’ya sattıklarını duyurdu. Satış işlemleriyle ilgili prosedürlerin yılın üçüncü çeyreğinde tamamlanması planlanıyor.

İ.Ü.OnkolojiEnstitüsü Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz,

Gebeler haftada 1 kilo balık tüketmeli. Bu miktarın üzerinde balık tüketilmesine karşıyız. Çünkü en steril balıkta bile az civarda civa vardır. Bu balıklar dip balıkları olmamalı. Somon veya yüzey balığı, Akdeniz, Ege balığı olmalı. Marmara’nın dip balıklarını lütfen tüketmeyiniz. -Kanola yağı kızartma için en uygun yağdır. Onun dışında birinci seçeneğimiz zeytinyağdır. Memleketimizin iftihar edebileceği yağdır. Fındıkyağı da tercih edilebilir. -Çocuklarımız fastfood türü yiyecekleri 15 günde bir yiyebilirler. Ama haftada 3 kez yedikleri takdirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde 3 kat artış gözükecektir. Çocuklarımıza arada bir verebiliriz. Ama dışarıdaki yiyeceklerin nasıl kızartıldığını bilmiyorsunuz. Ona göre hareket edin. -Çocuklara meyve ve yoğurdu bol yedirelim. Ancak yoğurdu prebiyotik ve ev yoğurdu olarak kullanalım. Yoğurdunuzu evde yapın. Peynir ve çökelek fazla miktarda yiyin. Keçi peyniri çok faydalıdır. -Çocuklarımızı beyaz un, beyaz şeker ve tuzdan koruyalım. -Belki tuzcular üzülecekler ama Konya’ya akan kanalizasyonlar ve kirletici sularla, Türkiye’nin en büyük tuzunu karşılayan Tuz Gölü’müz maalesef torbaların içinde çok iyi steril edilmedikleri takdirde bize kanseri ufak ufak taşıyorlar. Bu nedenle kaya tuzunu tercih edin. Yani turşu kurduğunuz tuzu çekin ve çok az miktarda kullanın. Çünkü tuz da kanserojendir. -Amerika’daki çocukların tombul olmasının sebebi her şeye şeker katmalarıdır. Ucuz beslenmedir. -En faydalı gıdalardan birisi cevizdir. Daha sonra fındık ve bademdir. Ayçiçeği açık alın. İşlemden geçmemiş olacak, kavurup yiyebilirsiniz. Ama fındık, ceviz gibi yiyecekleri kabuklu alın. Çünkü içine böceklenmesin diye ilaç sıkılmaktadır. Sonsuz faydaları olan yiyeceklerdir. Günde bir avuç muhakkak tüketiniz. -Elma dünyanın en fayd a l ı g ı d a l a r ı n d a n b i r i s i d i r. -Plastik, bakır, alüminyum kap kullanılmamalı. Porselen, cam ve çelik kullanın. Meyveleri de bu tür kaplarda yıkayın. Bunların içine litresine göre 9-10 çorba kaşığı elma sirkesi atın. Aşağı yukarı yarım saat bekletin. Sonra tekrar yıkamayın. Tekrar mikrop alır. -Meyvelerin üzerine parlak görünmesi için mum sürülüyor. Bunları hakiki zeytinyağlı sabundan geçirdikten sonra elma sirkeli sudan geçirin. Ya da elma sirkesi ile ovun. Meyveyi kabuğuyla tüketin eğer sterilse. -Lahana, marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğunu çöpe atın. İstediğiniz kadar yıkayın bunların üzerindeki pestisitleri temizleyemezsiniz. Çaresi yok. -3 ayda bir suyunuzu değiştirin. Çok muhteşem sularımız var ama ne olursa olsun tabiatı rezil ediyoruz. Satın aldığımız sularda az miktarda da olsa kanserojen dozlar karışabilir. Bunlar kontrollü sular ama 3 ayda bir değiştirmek gerekiyor. -Plastik her yerde zehir. Plastik bardaklar, kaplar, plastik herhangi bir şey... Ben ona girmiyorum bu lafı söylersem yer yerinden oynar. Bu plastikler ev yapımına girdiler. Doğrudan doğruya inşaat malzemesi olarak kullanıyorlar. Çok bilinçli olun, çok iyi markalar kullanın. Bunları söylemem demek Türk ekonomisiyle oynamam demek. Ben insanlara kendimi adadım, onun için kimseden korkmuyorum açık açık söylüyorum. -Meyva suyu yerine posasıyla tüketin. Biz kanserli hastalara suyunu veriyoruz. Meyve suyuna geçmeyen çok madde posada kalıyor. Bu şekilde kolon ve miğde kanserinden korunmuş oluyorsunuz. -Bakır, özellikle beyin tümörlerinde ön plana çıkıyor. Çok iyi kalaylı olursa bu etki azalıyor. Ama kulağınıza bakır küpe bile takmayın. -Çocuklarımızı yeşil plastik sahalarda oynatmayınız. Plastik çimenler sentetiktir ve kanserojen madde alabilirler. -Havuzların iyi temizlenmesine dikkat ediniz. Ozonla temizlemek en fazladır.Aşırı klorluysa yinekanserehazırlıkyapıyorsunuzsporyerine. -Bütün beyazlatıcılardan kaçınız. Çocuklarımızın kullandığı o pırıl pırıl bembeyaz defterler klorla temizleniyorlar. Bunlarla temizlenmemiş defter kullansınlar. Kullandıkları boyalarda da kanserojen etkisi vardır.


Bulgaristan Türklerinin Sesi 13

18-20 BİN NÜFUS DÖRT PARTİ Onlar , Kosovalı Türk’ün sorununu ne bilir? Fakat başkan kendi açısından haklı. Kendi hata ve kusurlarını biliyor. Mamuşalıya,Prizrenliye,Gila nlıya,Doburçanlıya…neyi anlatacak. Onlar, zaten var olan sorunları biliyorlar. KDTP tarafından ihmal edildiklerini. Başarısızlık ortada.Ve başarısızlığın baş mimarlarından biri de bizzat bu başkan. Bu nedenle başkanın ,bu kişilere KDTP’yle ilgili tek kelime söyleme hakkı yoktur. Yıllarca, bu insanlar, içlerini bir böcek gibi kemiren bu sorunları dile getirdiler. Kosova’daki Türklere yönelik haksızlıkları ve Türkiye’de yaşayan Kosovalı Türklerin sorunlarını. Ama beyhude . Ne duyan kulak,ne de anlayan kalp olmadı. Bu vesileyle bırakın yeni haklar kazanmayı ,ama mevcut olan pek çok hakkın başta bu dönemlerde ve bu kişilerin yüzünden yitirilmiş olmasıdır. Özellikle de Mamuşa derneği bu haklarla ilgili sorunları yıllarca, gür bir sesle Ankara’ya haykırdı. Ama ; ne devlet memuru olma,ne sosyal haklar,ne de var olan (şu anda ellerinden alınmış)Çifte Vatandaşlık haklarını vs. kazanabildiler. Bunları Mamuşa derneği fazlasıyla dile getirdi ve savundu. Ama bu sorun, bir dernek sorunu olmaktan çok KDTP’ nin sorunuydu. O, KDTP’de unutulmamalıdır ki sn. Arif Bütüç’ün yetkisi ve etkisi çok büyüktü. Ve bu hakları, KDTP’nin savunması gerektiğini söyleyenler ne hikmetse karşılarında Mahir’den çok, Arif Bütüç’ü buldular. Bu nedenledir ki Kosovalı Türk’lere Arif Bütüç’ün ne anlatacak bir sözü,nede yüzü vardır. Kosovalı Türkler , kısır kavgalardan bıkmış, usanmış. Çözüm üretecek nitelikli insanlar istiyorlar. Mevcut sorunlara çözüm getirecek vizyon sahibi liderler istiyorlar. Öyle bir lider ki sen , ben kavgasından uzak. Herkesi kucaklayacak. Başta da elinde mükemmel bir çalışma programı.Y asal,anayasal,sosyal,siyasal,kültürel ,eğitim…haklarını her platform savunabilecek. Eğer bu haklarda bir aşınma,delinme varsa ve bu halkça kabul ediliyorsa, KDTP bunu yapmalıydı fakat yapmadı deniliyorsa,aynı sorunları TDP de dile getirmekte yetersiz kaldığı kanaati oluşmuşsa ,işte o zamanda bu sorunlar Kosova’da yaşayan Türklere,Türkiye de yaşayan Kosovalı Türk’lere ve devlet yetkililerine bunu anlatmaları ve destek aramaları hakkı kendilerinde doğar. Ne yazık ki Arif Bey’e Kosova’da mevcut olan sorunlarınız nedir sorsanız o, her şeyi mükemmel gösterir.Bu konuda Mahir’den tek bir farkı yoktur. Çünkü o da her çeşit hakkımız var. Eğitim,kültür,sosyal haklar…hatta ve hatta milletvekillerimiz, Bakanlarımız var der. Ama o da Bakana hangi bakanlık verildiğini,o bakanlığın Türk halkına bir yararı olup olmadığını düşünmez dahi.O,Bulunduğu Belediyede azınlık haklarını size ballandıra ballandıra anlatır. Çünkü başkanı olduğu belediyenin yüzde 90-95’i Türk’tür. Orada eğitim,dil…haklarını uygulayabilir. Ama elli,yüz,iki yüz… Türk’ün yaşadığı belediyelerde ve o belediye meclislerinde temsil edilmedikleri için Türklerin sorunu onu asla ilgilendirmez. Buna benzer bir yığın sorun var ve bunlar bu partilerin çalışama alanı olmalılar. Şayet bu çalışmalarla ilgili bir proje varsa

,önce yakın arkadaşlarıyla oturulup tartışılır, halka ve kamu oyuna anlatılır, sonra da deneyim sahibi olan Kosova’nın farklı bölgelerinden oluşturulacak bir heyetle bunları anlatmaya Türkiye’ye gelinebilir. Bu dava ,yalınız Mamuşa’nın davası değildir. Bu dava, Kosova Türkü’nün davasıdır. Bu nedenle bu çorbada herkesin tuzu olmalı. Daha dün ,Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının bu konudaki isteklerini eliyle iten,ve yine bugün başkanı olduğu Mamuşa Belediyesi binasını kendisine kazandırmış olan sn. Bursa Belediye Başkanı Recep Altepe’ye ‘’Ben tatildeyim karşılamaya gelemem’ diyeceksiniz ve sonrada Bursa ‘ya gelip görüşme için randövü isteyeceksiniz. Böyle bir durumda yine de şunu söylemek isteri. Şayet, Türkiye olarak ,gerçek kardeş veya dost elini uzatmayacak, uzlaşma zemini yaratmaya yardımcı olmayacaksa, Kosova Türk halkı için yapacağı en büyük iyilik taraflı, destek elini üzerlerinden çekmek olacaktır. O, kardeşlerimiz emin olun ,nasıl ki suya müdahale edilmez kendi haline bırakılıp, yatağını bulursa,onlarda sorunları ne olursa olsun çözümünü bulacaklardır. Nitekim, TDP’ nin oylarıyla o veya bu şekilde oynanmasa, onlarda bir temsilciyle mecliste olacaklardı. Kazanan taraf Türkler olacaktı. Ve bugün gelinen noktada bir partiye daha ihtiyaç kalmayacaktı. Gelinen bu noktadan sonra bana göre yapılması en doğru olan, yeni bir parti kurma arayışı değil,mevcut olan ya KDTP veya TDP çatısı altında toplanmaktır. Yeni bir parti kurmak pek akılcı olmamalı. Halkın biraz daha bölünmesine sebep olur. Kosova Türk halkı üç partiyi kaldıracak durumda değildir. Bu sadece kutuplaşmalara,d argınlıklarla,belirgin bir şekilde ayrılıklara ve kırgınlıklara sebep olacaktır. Yeni parti kurma girişimleri bana pek samimi gelmiyor. Çünkü KDTP’yi beğenmeyenler olabilir,öyle ise muhalefet için hazır kurulmuş ortada bir TDP partisi var. Neden mi samimi görmüyorum? Merak edenlere şunu ifade etmek isterim. Çünkü şu anda bu partinin başını çeken kişi geçmişte Mahir Bey’in KDTP başına getirilmesini hararetle destekleyen kişiydi.KTDP kurulurken hem de onu kuranlar çok yakın arkadaşları olmasına rağmen o kişilere acımasız saldıran,yerden yere vuran kişi de oydu. Ne değişti ki KDTP ve onun genel başkanı şu anda başarısız ve suçlu.KDTP başkanı düne kadar başarılıydı da bugün mü başarısız oldu? Yine daha önceki seçimlerde KDTP’nin gidişatından memnun kalmayan sn.Cemil Luma’nın bağımsız aday olduğu sırada ona bırakmadığını demeyen kişinin bugün dürüstlükten dem vurması ne kadar inandırıcıdır? Varın bunun cevabını siz verin. Otuz yıllık can arkadaşı sn. Reşit Hanedan ve arkadaşları, KDTP bekleneni veremiyor derken, onlara açıkça cephe alan bu zat, henüz mü KDTP’nin başarısızlığını görüyor.Hadi diyelim öyle olsun. Gerçeği şimdi görmüş olabilir. Ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti. Var ettiğin kişiyi, bugün bu cehaletle korkarım senin gücün çekmeye yetmez. Bunun tek yolu var. Samimiyet,samimiyet ve samimiyet.Şayet makam hırsı gözlerini karmaştırmasa,aklını çelmese başara-

mamasına hiçbir neden kalmaz. Öyle ise bu kişinin en büyük özverisi şu olmalı. Tabii halkını seviyorsa. Dava arkadaşlarına ve halkına şunu demeli.’’ Kardeşlerim, halkın sıkıntılarını biliyorum. Buna bir çözüm gerek. Lakin bu çözüm sadece benim bir partinin başkanı olmamla çözülmez. Öyle ise bana hangi görev verilirse verilsin ben bu soruna çözüm bulunması için ne gerekirse yapacağım .Ne makam ne de şöhrette gözüm yok. Bana sizler neyi layık görüyorsanız ben o görevi üstlenmeye hazırım’’. Bunu yapabilirse yollar açılacak, hem kendisi,hem dava arkadaşları, hem de KDTP’den bıkmış olan halk bu davayı kazanacak. Aksi halde yakın tarihte sergilediği politikalar yüzünden başarması imkansız olacak. Fakat kendisini yakından bildiğim için bu yolu seçebileceğine ihtimal dahi veremiyorum. Çünkü o, yılların arkadaşlarına bir hiç uğruna sadece ve sadece biraz daha makam sahibi olmak için hıyanetlik etti. Bugünün sıkıntıları bu davranışlarından ileri gelmekte. Unutulmamalı o,Kosova Türklerinin en zor günlerde sesi olan bir derneğin kapanmasını kapının eşiğine getirenlerden biri. Bunu halk ve tarih hiçbir zaman affetmeyecek.Umarım bu kişinin egosuna yanındaki aydın kardeşlerimiz uymazlar. Bu hatadan bir an önce vazgeçerler.Kosova Türklerinin derdini hemdert edinmiş,onun sıkıntısını gür bir sesle haykıranların, bilinmelidir ki bu kişinin yüzünden çalışmaları yarım kalmış,başarıya ulaşamamıştır. Çifte vatandaşlık,sosyal haklar, memur atamaları…bunlardan bazıları. Bugüne kadar bunları bilen ama sorun olarak görmeyen bu kişi, bundan sonra mı halkın sorunlarını görüp dile getirecek? Değerli kardeşlerim, görünen ortada öyle veya böyle büyük bir sorun var. Muhakkak bu çıkmazdan çıkılmalı. Ama bu işin çözümü, aklına parti kurmakla ben bu işin üstesinden gelirim diyenler ciddi şekilde yanılıyorlar. KDTP,KTDP ve kurulmakta olan,KTAP aydınları,halk,eğ itimciler,sanatçılar…bir an önce bir araya gelmeliler. Birliği sağlamak için ne gerekiyorsa yapmalılar. Elbette bu kolay olmayacak. Ama inadına bu iş başarıya ulaşıncaya kadar yapılmalı. Masada herkes fikrini beyan etmeli,çoğunluğun vereceği kararlar uygulanmalı. Bundan da her hangi bir netice alınamıyorsa, o zaman yapılacak tek şey var. Ya KDTP veya KTDP etrafında toplanmak ve faaliyet yapmaktır. Ama asla ve asla üçüncü bir partiye gitmemektir. Bu hem aynı şehir veya kasabada yaşayan halkı biraz daha bölecek, hem de başka başka şehirlerde yaşayan Türklerin bir birinde daha fazla kopmalarına sebep olacak. Kimse halkın değerlerini baba çiftliği görmemeli ve bu yanlış gidişata hiç kimse yandaş olmamalı. Hem de TBMM Başkanı sn.Cemil Çiçek ,Arif Bütüç’le yaptığı görüşme ardından açıkça basına demeç vermedi mi? Ve ‘Bizden ne isterseniz isteyin,ama karşımıza istekleriniz için birlik olarak gelin.Siz, bizden her şey isteyin, biz ise sizden tek şey istiyoruz, o da birlik ve beraberlik ’dedi. Not:Parti yetkilileri ,17 Nisan tarihinde resmi bir şekilde Kosova MSK’ya Kosova Türk Adalet Partisi (KTAP) adıyla başvuruda bulundular.

Alaaddin İSMAİLOĞLU

Metin AKIN GERÇEK HAK VE ÖZGÜRLÜKÇÜLER NEREYE KAYBOLDUNUZ? 2

Olmadı! Son şekliyle AB demokratik bir bütünlük ve yeni bir medeniyet tasarrımı olarak XXI. y.y.’a açılırken, 8. kurultayı şöyle damgaladı: “AB 2020 Programı” başarılı olur ve “bir sonraki sanayii devriminde AB öne geçebilirse”, dünyada başı geçen devletler takımını oluşturur. Çizilen genel olumlu açılım bu doğrultudadır. Tabii Bulgaristan AB bütününün merkezinde değil, ucundadır. Bu ucun içinde, bir oluşturucu öğe olan Bulgaristan Türk ve Müslümanları ise, Ortodoks Hıristiyan küçük bir devletin içinde farklı etnik bir azınlık olarak, AB gibi bir dev Katolik Hıristiyan Devletler Birliği’ne eklenerek, geleceğini şaffaf görmede zorluklar içindedir. Bu açıdan, rapordaki felsesi olumsuzlamadan Bulgaristan Türklerinin kimlik perspektifindeki karanlık çizgilerin kalınca olması doğaldır. Raporucu bu konuda, daha önce yazdığı “Bulgaristan Etnik Modeli” kitabında “kimliğimizin eriyeceğini” apaçık söylemekten geri durmamıştı. 10 yıl önce Bulgaristan’da demokrasi rüzgarlarının bol nemli olduğu bir dönemdi ki, bu perspektif pek dikkate alınmamıştı. Sunulan yeni durum anlatımının daha birinci sayfada “dünyanın tek kutuptan çok kutupluluğa kaynası”, “demokrasiye seçenek olmadığı” “hidrojen enerjisine geçebilenin dünyaya hakim olacağı” gibi gazete yorumlarında da yer alan modern saptamalar hep bizim “var olup” “var olamayacağımı” açısından ele alınmıştır. Bu arada, bu dünyada tüm olup bitenin bizim kaderimiz dışında başka bir anlamı yokmuş gibi, HÖH-DPS’nin 7. olağan kongreden buyana görülen işler üstüne somut hiç bir değerlendirme yapılmadığına işaret etmek istiyorum. Gazete sayfalarından taşan yolsuzluklar bir yana dokunulmazlıkları kaldırılıp yargıya verilen HÖH-DPS milletvekillerinin adları da okunmadı. Devletin malı deniz...... fıkrası aklıma geldi, yoksa partiyi boğan yolsuzluklar krizinden çıkış için henüz geçerli yeni formül bulunamadı mı! Rapor, iç politik analizinde, başbakan Boyko Borisov’u “kurtarıcı kahraman” olarak alaya alırken”, ülkede demokrasinin “otoriter diktatörlüğe” kaydığı, bunalımın “dibe vurduğu”, “iş adamlarının dize geldiği” ve krizden “çıkış ışığı görülmediği” altı kalın çizilerek veriliyor. HÖH-DPS’nin Bulgaristan’ın başarılı kalkınması ve halkın refaha ulaşması için bir program geliştirdiğine işaret edilirken, ne yapılacağı açıklanmıyor. Büyük ilgiye rağmen, HÖH liderinin bu son raporu ne korultay kürsüsünden ne de basında ele alınmadı, ne eleştirilmedi ne de onaylanmadı. Kurultay günü, haber ve yorum sırasını bozan Oktay olayından sonra herşey sönük kaldı. Dolayısıyla kullanılan terimler, kategoriler ve strateji açılamadı. Nedenler ne olursa olsun, “parti kuruculuğu” konusu suskunlukla geçiştiremez. 8. kurultayda oybirliğiyle seçilen yeni Başkan Lütfü Mestan’ın da itiraf ettiği üzere, “HÖH-DPS temel kuruluş ilkelerinden kopmuş, taban genişletme bahanesiyle özünden uzaklaşmıştır.” Özgürlükler davasına sırt çevirildiği, parti imajının çarpıtıldığı ortadadır. Bu açıdan, Balgöç, Bultürk ve daha birçok soydaş derneğinin kurultay ve rapor dışı bırakılması manidardır. Parti kuruculuğunda omurga olan demokratik ilkelerin hiç birine işaret edilmiyor. HÖH-DPS’nin bir lider partisine dönüşüp katılaştığı sanki susanlarca ispatlanıyor. Parti yaşamında kitleyle içiçe olmanın başat önem taşıdığına değinmeyen rapor, HÖH’ün totalitarizme karşı başkaldıran Türkler, Pomaklar ve diğer Müslümanlar’ın kurduğu bir parti olduğu gerçeğini de sanki yine soskunca yadsıyor. Şimdiye dadar susan ve yutkunan parti tabanıydı. Şimdi yönetim de dilini yuttu. Ortada yepyeni bir durum var. Devamı gelecek sayıda


14

Filiz SOYTÜRK

Devlet Biziz-2

Sömürülmemize, soyulmamıza, ulusal çıkarlarımızın ayak altına alınmasına, sokakların kan gölüne çevrilmesine karşı bayrak açmak bizim de en doğal hakkımızdır. İsyan ateşini yakan ve alevlendiren genç aydınlar hepimizin ortak hak ve menfaatlerini gündeme getirdi. Bizim çıkarlarımızı da savunuyor. Direnişleri başlatan, elektronik çağın, post modern dünyanın ortaya çokardığı okumuş, bilgili ve namuslu gençler, sendikacılar, dernekçiler bizdendir. Doğal öncülüğü kabullenelim. Zamanı dolanları protesto edenlerin ordusuna katılalım. Onurlu yerimiz ayaklanma saflarındadır. “Bultürk”Kültür ve Hizmet Derneği doğru yolu seçmiştir. Siz de hatırlayın: 19 Mayıs 2012’de Cebel’de halka hitaben Bulgarca bir konuşma yapan Hak ve Özgürlükler Hareketi Başkanı A. Doğan şöyle demişti: “Halkımızın geçim sorunlarını çözemeyen Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH-DPS) nin bundan öte var olması anlamsızdır!” Biz hepimiz acız! İşsiziz! Bankalara borçluyuz! Çözdüğünüz sorun varsa gösterin de biz de görelim! Özgürlük ve ekmek için ayaklandık. Sizlere “paydos.” Yalan dolan; çarpma çırpma; zavallı insanları aldatıp uyutma politikanız bizde taşa çarptı. Herkes gözünü açtı. Türk onurumuzu ayak altına aldınız. Çevirdiğiniz sinsi dolapların bedeli sırtımıza yüklendi. Yüz karası tarih yazdınız! Onurumuzu kırdınız! Yeni seçim yaptık. Oyumuzu Ulusal Hak ve Özgürlükler Partisi’ne vereceğiz. Gözümüze görünmeyim! Öz insanımızı bize, kardeşi kardeşe düşman eden, sizden olmayanları evinden yerinden, dede toprağından soğutan siz oldunuz. Birbirinizin yalan dolanını, hırsızlıklarınızı gizlediniz. Çeteleştiniz. Mafyalaştınız. Adalet önünde hesap vermelisiniz. Soyguncu çetenize katılmak istemeyenlerin çekmediği kalmadı. Siz insan kayırdınız. Bizi hor görüp mafyalarla senli benli, sarmaş dolaş oldunuz. Ortaklıklar kurup binbir şeytanlık yapmaktan geri durmadınız. Kimsenin göz yaşına bakmadınız. Açlığımızla alay ettiniz. Çilemize, çekimize yüz çevirdiniz. İşte bakın, ayaklananlar tüm politikanıza “hayır” diyor. Sizi çöpe atıyor. “Devlet Biziz!” “İktidar Biziz!” “Halk Biziz!” Sarayları yıkıp yakan isyanlardır. İsyan ateşine hiçbir zırhlı araç dayanamaz! Hepimizingönlünü saran isyan devrimleşiyor. Bayraklarınız indiriliyor. Halkımızdan, haklı davamızdan ve mücadelemizden uzak durun. Saraylarınızı ateş saracak. Dostlarınız uzakta. Uzak suyla yakın ateş söndürülmez. Çağresizsiniz. Gönüllerden düştünüz. Bu defa başta değil, ayak altındasınız! Sizi dehşete düşüren nefret ateşinde yakanların kabusudur. Korkuyla yaşanmaz. Politikadan tamamen çekiliniz! Defolurken Hak ve Özgürlükler Hareketimizi gerçek sahiplerine, halkımızın onurlu evlatlarına, ölümsüz kahramanlarımıza lütfen devrediniz!

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Çin’deki domates ağacı 3 ton ürün veriyor

Çin’in Shandong Eyaleti’ndeki bir seradadomates ağacının yılda 3 ton domates verdiği ortaya çıktı… Antalya‘dan Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA), Türkiye- Çin Halk Cumhuriyeti İşadamları Dostluk ve Dayanışma Derneği ile Antalya İhracatçı Birlikleri’nin işbirliğiyle Shandong Eyaleti’ne yapılan işbirliği ziyaretinde domates ağacını gören 25 kişilik Antalya heyeti şaşırdı.

Türkiye’de 1 dönümde 15 ton domates üretimi yapılırken, Çin’de 30 metrekare alanı kaplayan tek bir ağaçta 3 ton domates üretilmesini şaşkınlıkla karşılayan heyettekilerden BAKA Genel Sekreteri Tuncay Engin, bu üretimin Antalya’ya adaptasyonunun sağlanması için çalışma yürütüleceğini söyledi. Ç İ N ’ İ N A N TA LYA S I Engin, 95 milyon nüfuslu Shandong Eyaleti’nin tıpkı Antalya’nın Türkiye’nin tarım başkenti olduğu gibi, Çin’in tarımdaki başkenti, en önemli bölgesi olduğunu söyledi. Türkiye standartlarında 1 dönümlük serada 15 ton do-

mates üretilebildiğini belirten Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Yaş Meyve Sebze ve Tarım Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Küçükoğlu, Çin’deki sistemde ise bir ağacın 30 metrekareyi kapladığını, tek bir ağaçtan yılda 3 ton domates elde edildiğini söyledi. Lezzet olarak bir fark bulunmadığını belirten Mustafa Küçükoğlu, bu alanda teknolojik olarak çok ciddi çalışmalar yürütüldüğünü, Türkiye’de de bu tip teknolojilere ihtiyaç olduğunu söyledi. Küçükoğlu, Çin’in bu şekildeki üretimiyle Rusya ve etrafındaki pazarlar başta olmak üzere sektörde dengeleri sarsabileceğini de dile getirdi.

Bulgar Savaş Gazileri Edirne’yi Dolaştı

Balkan savaşlarının 100′üncü yılı kutlamaları kapsamında Burgaz Valisi Konstantin Grebenarov başkanlığında Edirne’ye gelen savaş gazileri, emekli askerler ve kültür kurumları temsilcilerinden oluşan heyet, Hıdırlık Tabyalarını ve Kirişhane’deki Konstantin ve Elena Bulgar Ortodoks Kilisesi’ni ziyaret etti. Sabah erken saatlerde Edirne’ye gelen heyet, ilk olarak restorasyon çalışmaları devam eden Hıdırlık Tabyası’nı gezdi. Burada yapılan çalışmaları da inceleyen heyet daha sonra Kirişhane semtine geçerek Konstantin ve Elena Bulgar Ortodoks Kilisesi’ni ziyaret etti. Burada kiliseyi

gezerek mum yakan heyet bol bol hatıra fotoğrafı çektirmeyi de ihmal etmedi. Heyet daha sonra Ali Paşa Çarşısı’nı, Saraçlar Caddesi’ni, Selimiye Camii’ni, Edirne Müzesi’ni ve Sultan 2′nci Bayezid Sağlık Müzesi’ni ziyaret etti.

1913 Sofya

www.bulturk.org /bilgi@bulturk.org- Tel:0212 477-62-10 Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ Yazı İşleri Müdür Yardımcısı

Semra HÜSEYİN Genel Yayın Yönetmeni

Rafet ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Dr.Nedim BİRİNCİ

Yayın DanıSmanları:

Prof.Dr.Hayati DURMAZ Diş Hekim İsmail ALİOĞLU Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK D o c . D r. S a k i n Ö N E R Doç. Dr. Emine İNANIR D o c . D r. H a s i n e Ş E N

Diş Hekimi Halide ÜMİTFER

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: İstihbarat Müdürü: Eğitim Sorumlusu: Görsel Yönetmen: Kültür-Sanat: Spor Müdürü: Art Direktör: İnternet Müdürü: Halkla İlişkiler: Reklam Müdürü:

Nafiye YILMAZ Av. Hasan MOLLAOĞLU Mujgan DENİZ Hüseyin YILDIRIM Muazzez YURDAKUL Muharrem KIRAN Muharrem TERZİ İbrahim SOYTÜRK Samet ERDEM Murat ULUTÜRK Orhan ÇAKIR Neriman ERALP

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı Tel: 0212 477 61 10 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya Yayıncılık A.Ş. Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.

www.bulturk.org

Bulgaristan devletinin Türklere / Müslümanlara yönelik eritme politikasında – Komünizm dönemiyle kıyaslandığında- görece bir rahatlık olsa da, dünden bugüne değişen fazla bir şey yok. Bulgaristan Müslümanları bir taraftan devletle “boğuşup dururken” bir taraftan da İslam’ı doğru bir şekilde anlama ve yaşama hususunda ciddi problemlerle karşı karşıyalar. Bu problemlerin en başta geleni bilgisizlik. Komünist idare Müslüman ahaliyi cahil bırakmış, başarılı olmuş. Bulgaristan Türkleri/Müslümanlar İslam’ı öğrenmek, çocuklarını da Müslüman olarak yetiştirmek istiyor. Müslüman gençler dinlerine ve kimliklerine dönmeye çalışıyor. Evet, onların önlerinde duran en ciddi mesele, dinî eğitim. Burada da hakezâ en büyük sorumluluk Türkiye’nin. Müslümanların çoğu Türkçe konuşuyor. Bu önemli. Bulgaristan Türkleri/Müslümanları, kalben Türkiye’ye yakın ve buraya özel bir bakışla bakıyorlar. Bu yüzden maddi ve manevi desteği en çok Türkiye’den bekliyorlar. Türkiye’nin verdiği/vereceği desteği çok önemsiyorlar. “Önce Allah’a, sonra Türk milletine güveniyoruz” diyorlar. “Türklük” için İslam’ın vazgeçilmezliğini ve İslam’ın bir millete kazandırdığı kimlik şuurunu Bulgaristan’a gidince iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Müslüman ahali arasından dinî kimliğini kaybedenler ülkedeki çoğunluk tarafından ilk fırsatta eritiliyor. Tarihte de pek çok kez örneğini gördüğümüz gibi dinini kaybeden Türkler “Türk kimliği”ni de kaybediyorlar. Bu noktada Bediüzzaman Said Nursi’nin şu görüşleri üzerinde düşünmenin yararı vardır: “Dikkat Bir Hâl: Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslüman’dır. Sair unsurlar gibi Müslim ve gayr-ı Müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa Müslüman’dır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır. (Macarlar gibi) Hâlbuki küçük unsurlarda dahi hem Müslim ve hem de gayr-ı Müslim var. Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et. Senin milliyetin İslâmiyet’le imtizaç etmiş; ondan kabil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın. Bütün senin mazideki mefâhirin İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefâhir, zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefâhiri kalbinden silme.” Bulgaristan Türkleri/Müslümanları Osmanlı’nın ardından Balkanlar’da yetim kalan ilk Müslüman topluluklardan. Onlar 1878 yılında Osmanlı’nın çekilişinden sonra orada yetim kaldı. “Burnumuzun dibinde” yer alan kardeşlerimiz ancak bu kadar unutulabilir. Onlar Bulgaristan’da kalan Müslüman-Türk varlığının korunmasında en önemli rolü oynayan İslam’ın, Müslüman halkın kalbinden silinmemesi için bütün olumsuzluk ve zorluklara rağmen 135 yıllık bir var olma mücadelesi yürütüyor. Dün olduğu gibi bugün de Bulgaristan Müslümanlarının (nüfusları 1,5 milyon) kimliğinin korunması büyük ölçüde İslamî bilgilenme ve bilinçlenmeye bağlı. Bunun için de bu bilinci ayakta tutacak alp erenlere, derviş gazilere her zamankiden daha çok ihtiyaç var. Orada yaşamayı göze alacak hakiki adamlara ihtiyaç var. Vaktini, emeğini, enerjisini Allah’ın rızası uğruna feda edecek dervişler lazım.

BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZ

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK

Bulgaristan’da İslamın geleceği

Almanya-Köln: Rafet DAL Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan KazakistanTürkistan: Erkan

Bulgaristan - Temsilcileri Sofya: Blagoevrad: Smolyan: Kırcaali: Momçilgrad: Ardino: Cebel: Plovdiv: Stara Zagora: Loveç: Troyan: Pleven: Şumen: Razgrad: Tırgovişte: Silistra: Varna: Dobriç:

Hikmet EFENDİEV Bülent MURADOV Rufat FELETİ Emel BALIKÇI Akif MEHMET Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET Fikret SEPETÇİ Mehmet KRAL Emine BAYRAKTAROVA Ergül BAYRAKTAR Rafet RODOPLU Nurten RECEP Aydoan ALİ Sevinc YÜCE Tijen GÜLER Salih POMAK Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE-Ankara:Sebahin AHMETOĞLU ist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEM İst. Anadolu:Bölge- Mahmut ORAL İst. Sultangazi:

Seyhan ÖZGÜR

ist. G.O.P.aşa:

Sevilcan YÜCE

ist. 500 Evler:

Nedim BİRİNCİ

ist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLER ist. Avcılar:

Müjgan DENİZ

ist. Başakşehir:

Ayten ERDEM

ist. Kağıthane:

Nazım ÇAVUŞ

Bursa-Yıldırım:

Turhan YAMAÇ

Bursa-Hürriyet:

Üzeyir AKGÜN

Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN Bursa-İnegöl

Bayram BAYRAM

İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU İzm.Görece:

Mümin GÜNEY

İzm.Buca:

Hüseyin PAŞAMOĞLU

İzm.Bornova:

Kenan ÖZGÜR

Edirne:

Nadir ADLI

Kırklareli:

Ali ÖZTÜRK

Tekirdağ:

Sezai ALTINAY

Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir:Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKE


Bulgaristan Türklerinin Sesi 15

ANZAC BİR İNGİLİZ KOLORDUSUNUN ADIDIR Bazılarının sandığı ya da bize algılatılmaya çalışıldığı gibi, ANZAC ne bir ulusun ne de bir etnik grubun adıdır. Bir İngiliz kolordusunun adındaki sözcüklerin baş harflerinden türetilmiş bir kısaltmadır. Başka bir deyişle yalnızca bir akrostişdir. İngilizler, sömürgeleri olan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan devşirdikleri askerlerden oluşturdukları kolorduya Australian and New Zealander Army Corps adı verilmiştir. A-N-Z-A-C bu sözcüklerin baş harflerinden türetilmiştir. Nasıl türetilise türetilsin, sonuçta bir İngiliz kolordusunun adıdır. Diğer İngiliz birliklerinden tek farkı erlerinin çoğunluğunun Avustralya ve Yeni Zelanda’lılar olmasıdır. Belleğimize ANZAC Günü olarak yerleştirilmeye çalışılan 25 Nisan (1915), yalnızca bir kolordunun değil, tüm İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, ABD, Japonya, Kanada, İrlanda, Hindistan, Pakistan) tümenlerinin Gelibolu Yarımadası’na saldırdırdığı ve Çanakkale Kara Savaşları’nın başladığı gündür. O gün, ana kuvvetleri İngiliz ve Fransız birliklerinden oluşan 70.000 asker, 109 harp gemisi, 308 taşıt gemisi desteğinde Seddülbahir ve Arıburnu’na çıkarma yaptığı gündür. Bu günü yalnızca bir ANZAC gününe döndürmek, tarihi saptırma, olayı küçültme, diğer İtilaf Devletlerini özellikle de İngiltere, Fransa’yı unutturma gayret ve kurnazlığından başka bir şey değildir. Çanakkale Kara Savaşları’nın yalnızca bir bölümü olan ANZAC Çıkarması, 25 Nisan 1915 saat 04.30′da söz konusu kolordusunun 1.Tugayına ait 1500 kişilik kuvvetin Arıburnu’na çıkmasıyla başlayan çıkarmadır. Amaç; Seddülbahir’de emperyalistlerin esas güçleri ile çarpışan 5.Ordumuzu arkadan kuşatarak yok etmektir. İlk çıkan işgal birliklerini, kıyıdan 15 metre içeride gözetleme yapan 27. Alayın 2.Taburunun 4.Bölüğü (sayıları 60 kişi kadardır) karşılar. Ancak 1500 kişilik güç ve ağır gemi ateşi karşısında dayanamaz. Bir kısmı şehit olduktan sonra, geri çekilmek zorunda kalır. Çıkarma güçleri hızla Kocaçimen’e doğru ilerler. Saat 05.00’te 2500 kişilik ikinci bir parti daha karaya çıkar. Birleşen bu birlikler Kanlısırt’ı ele geçirir. Bu arada işgal güçlerinin sayısı 10.000’lere ulaşmıştır. Saat 9′a doğru, 27. Alayın iki taburu bölgeye intikal eder (sayıları 2000 kişi kadardır). Yarbay Mehmed Şefik AKER komutasındaki 27. Alay müthiş bir savaşa girer ve canları pahasına düşmanın ilerlemesini durdurur. Vakit ikindiye yaklaşırken, çıkarma tümeninin tümü sahile çıkmış ve gün batarken, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulmuştur. 27.Alay zor durumdadır. Olaydan haberdar olan, 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa KEMAL, 57. Alayı 27. Alayın yardımına göndererek hem 27. Alayı zor durumdan kurtarmış hem de işgalcilerin ilerlemesini durdurmuştur. 27. ve 57. Alaylara daha sonra katılan 77. Alayın oluşturduğu kuvvetler karşı saldırı ve süngü hücumları ile işgalcilere çok sayıda kayıp verdirtmiş, onlara kritik ve endişeli anlar yaşatmıştır. Böylece 25 Nisanda başlayan çıkarma harekatının ilerleyişi durmuş, ConkbayırıKocaçimentepe-Kabatepe bölgelerinde, karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla Ağustos (1915) ayına dek sürmüştür. Bu sürede Türkler de, işgalciler de ağır kayıplar vermiştir. Tıpkı Seddülbahir’deki diğer işgalci güçler gibi, onlar da çıkarma hedeflerine ulaşamamış, çıktıkları kıyılarda 3-4 kilometrelik bir alanda çakılıp kalmışlar-

dır. Sonunda adeta kaçarak ve gizlice bu toprakları terk etmişlerdir. Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar Çanakkale Savaşı’na dek hep sömürgesi oldukları İngiliz Bayrağı altında yaşamış ve savaşmışlardır. Tarihlerinde ilk kez, Çanakkale Kara Savaşı’nda kendi bayraklarını açmışlardır. Bu nedenle de, Çanakkale Kara Savaşı’nın ulusal kimliklerinin oluşmasında önemli bir rolünün olduğuna inanırlar. Bundan ötürü de her yıl 25 Nisan tarihinde Çanakkale’nin Anzak Koyu’nda Savaş’ı anma törenleri düzenlerler. Edindiğimiz bilgilere göre; bu törenler için Avustralya’dan Türkiye’ye gelenler salt kişisel merak ya da gayretleri ile değil doğrudan hükümet / devlet organizasyonu ile gelmektedir. Bu törenler sırasında, Avustralyalıların/Yeni Zelandalıların zaman zaman ulusların dostluğuna-savaş karşıtlığına hizmet etmenin ötesine geçtikleri, sanki buralara sömürgeci efendilerinin emri ile Türk yurdunu işgale gelmemişler de, yurtlarını savunurken kahramanlıklar sergilemişler gibi davrandıkları gözlemlenmektedir. Düşmana korku salan “Haka Dansı” sergilerken Çanakkale’deki düşmanın Türkler olduğunu ve onları incitebileceklerini unutuyorlar. Daha da kötüsü tıpkı sömürgeci efendileri gibi / adına konuşuyor ve “bu topraklar Çanakkale’de savaşan yedi ülke tarafından oluşturulacak bir konsorsiyum tarafından idare edilmelidir” türünden gevezelikler yaptıkları bile oluyor. “Dostluğa evet”, “başkalarının topraklarını işgale” ve bir hiç uğruna “emperyalist savaşlarda binlerin ölmesine” hayır. Bu duygu ve düşüncelerden biz de memnun oluruz. Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar bu düşüncelere hizmet etmek üzere geliyorlarsa ve bu düşünceler hizmet edecek şekilde davranacaklarsa hoş geldiler, safa geldiler. Yok, düşman korkutacak danslar sergileyecekler, kahramanlık hikayeleri anlatacaklar ve Anafartalar sahilinin “Avustralya kültürel mirası ilân edilmesini talep edeceklerse” bundan da ötesi “bu topraklarda dedelerimiz yatıyor birlikte idare edelim” diyecekler ise, o kadar da uzun boylu olmadığını hatırlatırız.

Bulgaristan’da 20 yıl sonra ilk kez basılan 4. sınıf için Türkçe ders kitaplarından 1.500 adet Kırcaali’ye ulaştı. Güney Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği’nin ofisinde bulunan 1 500’er adet Türkçe Yardımcı Ders Kitabı ve Türkçe Çalışma Defteri Kırcaali ilindeki okullara dağıtılacak. 23 Nisan Türkiye Cumhuriyeti Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gününde ilk kez Sofya Büyükelçisi İsmail Aramaz tarafından Sliven İli’ndeki Yablanovo köyünde yeni Türkçe ders kitaplarının dağıtımına başlandı. Ondan sonra Kuzey Bulgaristan, Kırcaali ve Burgaz bölgelerine olmak üzere Türkçe ders kitapları ulaştırıldı. Kitaplar Güney Bulgaristan Türkçe Öğretmenler Derneği’nin yardımıyla Kırcaali İli’ndeki tüm belediyelerde 4. sınıfta Türkçe okunan okullara dağıtılacak. Aldığımız bilgiye göre önümüzdeki günlerde 2. ve 3. sınıf için de Türkçe ders kitapları baskıya girecek ve baskıdan çıkınca hemen okullara ulaştırılacak. Bu yılsonuna kadar 1. sınıf Türkçe ders kitaplarının da basılması bekleniyor. Türkçe yardımcı ders ve çalışma kitapları Kuzey ve Doğu Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği Başkanı Emine Halil, derneğin yönetiminde yer alan Fikriye Hüseyin ve Türkçe öğretmeni Ayan Mehmedova tarafından hazırlandı. Veliko Tırnovo Faber Yayınevi’nde basılan ders kitapları bu yıl şubat ayında Eğitim, Gençlik ve Bilim Bakanı Akademik Stefan Vodeniçarov tarafından onaylandı. Yeni Türkçe ders kitaplarıyla ilgili Kırcaali Türk Kültür ve Sanat Derneği (TRKSAD) Başkanı Müzekki Ahmet şunları söyledi: “Kitaplar pırıl pırıl, renli, güzel, celbedici. Umarım ki çocuklar tarafından çok sevilecek ve onları Anadili Türkçe eğitimine yöneltecek. Önümüzdeki günlerde diğer sınıflar için de ders kitapların basılacağına inanıyorum. Böylece 20 yıl aradan sonra çocuklarımız çok güzel kitaplarla Türkçe’lerini öğrenecekler. Bu arada ben tüm ebeveynlere çağrıda bulunmak istiyorum. Anadili Türkçe’yi lütfen, çocuklarımıza okutalım! Bilindiği gibi 19 Ma-

yıs Türkçe okumak için dilekçe sunulmasının son tarihi. Bu tarihe kadar 1.sınıftan 8’e kadar tüm çocuklar için anne ve babalar okullarına gidip, bir 5 dakikalarını ayırıp dilekçelerini sunsunlar. Her sınıf için en az 12 dilekçe toplanıldığında müdür o okulda Türkçe okunmasını sağlamak zorundadır. Çocuklarımız Anadili Türkçe’lerini öğrenirlerse, kültürünü de geliştirebilirler. Anadili eğitimi yabancı dil eğitiminin temelini hazırlıyor. Zaten uzmanlar tarafından da tespit edilmiştir ki, Anadili’ni iyi bilen bir öğrenci diğer yabancı dilleri de daha iyi öğreniyor. Kültür derneklerimizde Türkçe türküler, halkoyunları, şiirler, gelenekler, folklorumuzu yaşatabilmemiz için Anadili’ni bilmek şart. Bilindiği üzere Bulgaristan’da en yoğun bir şekilde Türkçe’nin okutulduğu 1950-60 yıllarında onlarca şairimiz, yazarımız olmuştur. Şu an gençlerimiz arasındaki şair ve yazarlarımız maalesef, gittikçe azalmaktadır. Bunun ana sebebi Türkçe’nin okullarda okunmamasıdır. Bazı okul müdürleri ve öğretmenler, bu konuda maalesef, anne ve babaları yanıltıyorlar. Onlar, “Çocuklarınız Türkçe’yi zaten biliyor, neden Türkçe okuyacaksınız, onun yerine çocuklarınız İngilizce okusun!” diyorlar. Fakat ebeveynlerin çok iyi bilmeleri gerekir ki, İngilizce ve diğer Batı dilleri okullarda zorunlu olarak zaten okutuluyor, seçmeli olarak da okunabilir. Ama Anadili’ni seçmeli ve zorunlu seçmeli olarak okumaları diğer dillerin öğrenilmesini hiçbir şekilde engellemeyecek. Bu sebepten dolayı çağrımız 19 Mayıs’a kadar çocuklarının Türkçe okumalarına ilişkin dilekçelerini versinler. Çünkü Türk Milli Kimliğimizi dil, din ve kültürümüz oluşturur.”

Yeni Türkçe ders kitapları Kırcaali’deki öğrencilere de ulaştı

Bulgaristan’da HÖH’ün yürüttüğü siyaset o ülkedeki Müslüman-Türktoplumuna hizmet olmalıdır. Aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesi için imkânları çerçevesinde destek sağlamalıdır. En azından Avrupa Parlamentosunda faaliyet gösterebilirler, fakat bu bilinç şu anki HÖH kadrolarında olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. Bununda örneği Avrupa Parlamento seçimlerinde 1.Sıradan Milletvekili seçilen Sn.Filiz Hüsmenova bir Bulgaristan TV programında şunları söylemiştir: Soru: Türkiye’nin AB katılıp katılmaması konusunda ne düşünüyorsunuz. “Benim kişisel görüşüm Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılmamasıdır.” Yukarıda belirttiğimiz iki konuda (Türk toplumuna hizmet ve AB) gerekli çalışmaları yapmayan HÖH’ün hiç kimseye faydası olacağını sanmıyoruz.Amma her şeye rağmen Bulgaristan’daki Türklerin oluşturduğu bir Milli parti (Türklerin) olması nedeniyle gönlümüzde yer almaya devam edecektir, taa ki yenilenmeyi içindeki DC’leri reddedene kadar. Bu 2013 seçimlerindeki başarı Türkün başarısı olacaktır. Her şeyi bırakıp Türklüğün, Müslümanlığın ve orada kalan Atalarımızın şehitlerimizin varlığını sürdürmek için başarmak zorundayız. Bunu HÖH’ün 23 yıllık faaliyetlerine Müslüman-Türk toplumu tarafından verilen desteği hak etmemişlerdir. Fazla teferruata girmeden HÖH’ün yapması gereken ancak hiçbir şekilde üzerinde durmadığı konular kısaca şunlardır. • Kurucularının da KDS (Bulgar gizli servisi) şu an da 2013 vekil listelerinde 16 DC mensubu olan HÖH bu gizli servis ve muhbir kalıntılardan kurtulmaya çalışmadı ve komünist partisi işbirlikçilerini partiden uzaklaştırma gayretine girmedi, buna karşılık samimi olanları küstürdü ve yer vermeyerek uzaklaştırdı. • Bulgaristan Komünist dönemde devlet tarafından el konulan arazilerin (gayrı menkullerin) Tarihi eserlerimiz vakıfların geri verilmesi esnasında HÖH Bulgaristan’daki Müslüman-Türk toplumuna gerektiği gibi yardım etmemiş, yol gösterici olmamıştır. Türk toplumunun sorunlarına eğilmemiştir. Buna mukabil teşkilat içindeki bir kısım kişiler bundan nasıl faydalanabilecekleri ile uğraşıp durmuşlardır. • Bulgaristan’da yaşayan Türklerin büyük bir kısmı orman arazilerine sahiptir. Ancak bu arazilerle ilgili insanların ellerinde tapuları yok. Ancak şahitler vasıtası ile mahkeme tarafından tapular verilebiliyordu. HÖH’un bu konuda herhangi bir gayreti olmamıştır, gayreti köylerde seçilen muhtarların Türkiye’ye gidenlerin yerlerini almakla meşgul olmalarıdır. • Bulgaristan’da çeşitli işletmeler özelleştirilmeye başladığında bu özelleştirmelerden Türk toplumunun faydalanması için HÖH hiçbir faaliyette bulunmamış, yol gösterici olmamıştır, hatta engellenmişlerdir. Bulgaristan’da bir sanayici ve müteşebbis grubu oluşması için çaba sarf etmemiştir. Buna mukabil HÖH’ün ileri gelenleri özelleştirmeden kendileri kazançlı çıkmaları için ellerinden geleni yapmışlardır. Ancak bu durumu da diyet borçlu oldukları Bulgarlar kullanmasını iyi bilmişler ve Bulgaristan Türkleri özelleştirmenin dışında tutulmuşlardır. • Sonuç olarak Bulgaristan Türkleri Bulgaristan’ın iktisadi hayatının dışında bırakılmışlardır. Bu Bulgarlar tarafından bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Hâlbuki bu dönemlerde HÖH gerekli olan tavrını koyarak Bulgaristan’daki Türklerin de özelleştirmeden faydalanmalarını sağlayabilirdi, hatta gerektiğinde rest çekme imkânı da vardı. Bunu yapmadı daha doğrusu yapamadı. • Özelleştirmeden sonra işlerini kaybeden Türkler ya Türkiye’nin yolunu tutmuş, ya da başka yerlerde nafakasını aramak için yollara koyulmuştur. Kırcaali belediyesinde çalışan toplam 190 kişiden 65’ Türktür. Burada belediye başkanı da HÖH’den yani orada Türklerin oyu ile kazanandır. Özelleştirme ile birlikte Bulgaris-

Bilgilendirme

Dr.Nedim BİRİNCİ Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak Bulgaristan

tan Türkleri adeta bir ekonomik soykırım yaşamışlardır başta Ahmet Doğan olmak üzere HÖH de buna seyirci kalmıştır. • Bulgaristan’daki Türklerin Türkçe eğitimi konusu hala sürüncemede ve Türk çocukları Türk dilbilgisinden mahrum edilmiş durumdadırlar. Üniversite sınavlarında dahi ayrımcılık yapılmakta ve isimler ön planda tutulmaktadır. Üst düzey eğitim mastır veya doc. Prof. olmak için Hristiyanların dışında olanlar halen engellenmektedir. Bu da bu gün doç. Prof. olan Müslümanların sayısı çok ama çok azdır. Bu konuda da HÖH istenilen faaliyetleri yürütmemiştir. • Vakıflar ve vakıf malları: Bulgaristan’daki vakıflar ve vakıf malları tamamen sahipsiz kalmış, bir kısım vakıf malları da yağmalanmış durumdadır. Birçok vakıf malı yok denecek fiyatlara satılmış, bir kısmı da çeşitli grupların gelir kaynağı haline gelmiştir. Vakıf mallarının büyük bir kısmı ise hala devletin elindedir ve geri alınmaları konusunda ciddi çalışmalar yapılmamaktadır. Pomak Türklerine mesafeli davranmış ve onların HÖH’ten yavaş yavaş uzaklaşmalarına neden olmuştur. HÖH adeta bindiği dalı kesmiştir. HÖH Lider kadrosu eski KDS ( Eski BulgarGizliServisi)mensuplarınınoluşturduğu Bulgaristan finans çevrelerinin bataklığına, gırtlağına kadar batmışlardı. Neticede deBulgarlarınveözelliklebuçevrelerinsözlerinin dışına çıkmaları mümkün olmamıştı. Yukarda ana hatları ile belirttiğimiz konularda ve daha birçok benzeri konuda HÖH bilinçli veya bilinçsiz gerekeni yapmamış olmakla Bulgaristan’daki Türk toplumuna destek olamamış ve her geçen gün güç kaybetmiştir. Bu nedenle HÖH’te ciddi bir reorganizasyona ihtiyaç duyulmaktaydı bunu da seçim öncesi yap(a)madı. Bu da Bulgaristan’daki Türk topluluğunun bilinçlendirilmesi ile mümkün olacaktır. Türk topluluğunun bilinçlenmesi ise bilinçli ve samimiyetle çalışan sivil kuruluşlar vasıtasıyla olabilecektir. Bundan dolayı Türkiye’nin HÖH desteklemekten ziyade Bulgaristan’daki Türk topluluğunu toparlayacak ve bilinçlendirecek olan sivil kuruluşlarına gerekli desteği göstermesi doğru olacağı kanaatindeyiz. Şuna inanıyoruz ki, Türkiye desteği kesilen HÖH’te taşlar yerinden oynamaya başlamıştır. S o n s ö z : Bulgaristan Balkan ülkelerinden Türkiye’nin Avrupa yolunda en stratejik bölgeyi işgal etmektedir. Yani burada bulunan barajlar ve nehirlerin bulunduğu yerlerde Türklerin yaşadığı yerlerdedir. Bu nedenle Türkiye’nin bu ülkeye ayri bir önem vermesi gerektiği düşüncesindeyiz. Asırlarca vatan toprağı olan bu ülkede milyonlarca kardeşimizin yaşadığı gibi büyük bir Türk İslam mirasını da barındırmaktadır. Bulgaristan ın taşında toprağında, havasında suyunda Türklük kokmaktadır. Türkiye’nin yapacağı yardımlar ve destek ile yürütülecek eğitim ve propaganda çalışmaları ile burada Türklüğü ve Müslümanlığı sonsuza kadar yaşatmak mümkündür. Bulgarlar bu toprakları Bulgar toprağı olarak görmekte ve Türkler Türkiye’ye propagandasını yapmaktadırlar. Ancak bu toprakların esas sahipleri Traklardır. Onlarda tarihe karışmıştır. Bu nedenle yapılacak çalışmalarla bu durum temel alınmalı ve buranın burada yaşayan herkesin olduğu konusunda STK’ları ile Türkleri eğitmeli ve bilinçlendirmeliyiz. Sahiplenme ve “ vatan toprağı “ duygusuna sahip oldukları andan itibaren bu konu çözümlenmiş olacaktır. Vatan toprağı diyoruz çünkü burası asırlarca anavatanın bir parçası idi ve Bulgaristan Türklerinin ANAVATAN’ ı bu topraklardır, Bulgaristan’dır. Dedem koynunda yatıkça benimsin ey güzel toprak Bulgaristan.


1913 Sofya

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Büyükelçi Aramaz Türkçe ders kitaplarının dağıtımına katıldı

Son 10 Yılın Devlet Adamı Sayın İlham Aliyev Seçildi

Türkiye’nin Bulgaristan Büyükelçisi İsmail Aramaz, Kuzey ve Doğu Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği ve BİZ Derneğinin girişimiyle bastırılan 4. sınıf Türkçe ders kitaplarının, 23 Nisan 2013 tarihinde Yablanovo köyü ilköğretim okulundaki dağıtım törenine iştirak etti.

Başmüftülük, kız öğrenciler için Seminer Gerçekleştirdi Bulgaristan Başmüftülüğü, 1-4 Mayıs tarihleri arasında öğrenciler için sıradaki semineri gerçekleştirdi. Özel seminere Bulgaristan’da çeşitli üniversitelerde farklı bölümlerde eğitim gören kız öğrenciler katıldı. İrşad Hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan zengin ve çeşitli program, katılımcıların dini bilgilerini artırmalarına ve kendi aralarında temas kurmalarına imkan sağladı. Seminerde Sofya Bölge Müftülüğü Vaizesi Hanife Musa, Haskovo Bölge Müftülüğü Vaizesi Gülgün Gaygacova, Güllü Ahmet ve İrşad Hizmetleri Daire Başkanı Halil Hocov ana konuşmacılar olarak yer aldılar. Başmüftü Yardımcısı Birali Birali, Sofya Bölge Müftüsü Mustafa İzbiştali ve Dr. Sefer Hasanov konuk konuşmacılar olarak seminere katıldılar. Seminerde kadın ve eğitim, geçmiş ve gelecekte kadının yeri, ahlak ve etik, Kur’an-ı Kerim ve sünnete göre Müslüman kadının şahsiyeti ve başka konular ele alındı. Dostane bir ortamda günümüzdeki önemli konulara değinilen canlı tartışmalar yapıldı.

Türkiye’nin prestijli dergilerinden EKO- dığı seçimde dereceye giren kişi ve kuVİTRİN, son on yılın starlarını seçti. ruluşlara ödülleri, Haziran’da düzenle270 bin 992 okuyucunun oy kullan- necek büyük bir törenle verilecek...

Plevneliev, Asya ülkelerinden Bulgaristan’ a yatırım… Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, Asya ve Asya-Avrupa forumuna üye ülkelerin büyükelçileriyle, planlanan altyapı ve teknolojik projeler konusunu ve Bulgaristan’da yatırım ikliminin sunduğu imkanlarını görüştü. Diplomatlar, Asya ve Avrupa pazarları ve kültürleri arasında bağlayıcı unsur olarak Bulgaristan’ın rolünü vurguladılar. Yüksek teknolojiler ve gelişen Asya ekonomilerinin, bilim, yenilkiler ve eğitim alanlarının gelişimi için elverişli ortam olduğu belirtildi. Kültürel etkileşim ve turizme özel dikkat çevrildi.

Yablanovo’da Türkçe Kitap Heyecanı 23 Nisan Dünya Kitap Günü vesile-

Parlamentoya bağlı faaliyet gösteren il- Dosyalar komisyonunun verilegili komisyon eski komünist istihbarat örgütü rine göre milletvekili adayı ajan dağılımı: DS’ye çalışmış milletvekili adaylarının sayısını açıkladı. Buna göre 12 Mayıs tarihinde DPS-HÖH – 16 Milletvekili yapılacak genel seçimlerde milletvekili adayı BSP – 15 Milletvekili komünist ajanı en çok Hak ve Özgürlükler Ha- Bulgar Solu Partisi -10 reketi Partisinde (HÖH) olduğu belirlendi. Bulgaristan Komünist Birliği – 10

siyle Yablanovo çocuklarına kitap hediye edildi. 21 yıllık aradan sonra BİZ Derneği’nin girişimiyle ve bir yıllık tarihçeye sahip Kuzey ve Doğu Türkçe Öğretmenleri Derneği Başkanı Emine Halil, Derneğin yönetiminde yer alan Fikriye Mehmed ve Türkçe öğretmenliği yapmış Sevim Mehmed’in hazırladığı 4. Sınıf Türkçe Yardımcı Kitap ile Alıştırma Kitabı, Türkçe öğrenci ve öğretmenlerin yüzünü güldürdü. Fikriye Mehmed’in dediği “mücevher” Yablanovo’da Türkçe okuyan 4.sınıf öğrencilerini gayet heyecanlandırdı. Her anı duygu yüklü ve hafızalardan silinmeyecek bu kitap dağıtımına Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçisi İsmail Aramaz,

Bayrampaşa Kaymakamımızı Sn.Hasan GÖZEN Makamında Ziyaret

Bayrampaşa Belediye Başkanımız Sn.Atila AYDINER’in Makamında Ziyaret

Komunist Ajanı (DC) Milletvekilleri-2013

Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliği’nde görevli ikinci kâtip Suheybi Rumi Ünal, T.C. Burgas Başkonsolosu Cem Ulusoy, Kuzey ve Doğu Türkçe Öğretmenleri Derneği Başkanı Emine Halil ve Şumen BİZ Derneği Başkanı Menent Şukrieva katılıp, çocukların kitap heyecanını paylaştı. 4.sınıf Türkçe kitabı ile Bulgaristan’da Türkçe öğretiminde yeni bir dönem başlamış oldu.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.