BULTÜRK Gazetesi 74.Sayı

Page 1

1 9 1 3 ’ t Sofya e Sofya 1913

Yıl:10

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Sayı: 74 Temmuz - 2013

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz

BOZDAĞ, BULGAR MİLLİYETÇİLERİ KIZDIRDI Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Ramazan Bayramı’nı Bulgaristan’da soydaşlarla geçirecek olmasına tepki gösterdi.

Bultürk’ten Hizmet Plaketi

BULTÜRK olarak Sn.İ.ARAMAZ’a Bulgaristan’da Müslümanlara yaptığı hizmetlerinden dolayı kendisine bir plaket taktim ettik

Rafet ULUTÜRK Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

BAŞYA ZI Genel Başkan Demokrasiler Hesaplaşma Zamanıdır

Akıllı insanlar, bilginlerimiz sürgün edildiğinde; “bu ülkede insan kalmaz!” diyenler olmuştu. Sonra “bu ülkeye demokrasi gelmez!” dediler. Dedikleri hep doğru çıkmadı mı? T. Jivkov okuyup yazanları, öğretmeni, doktoru, mühendisi Tuna adası “Belene”ye sürgün etti. Salıverince köyler kasabalar insansız kalmadı mı? bulturk dernekk logoSözümüz, lider Ahmet Doğan’a. Sen de girdin çıktın ama Toşko yıkılınca orada kaldın, hatta lider yaptılar. Çekmiş olsaydın, kalmazdın Bulgaristan’da! Devamı 7’de

S

O

F

Y

Aşırı milliyetçi ve ırkçı Bulgaristan Ulusal KurtuluşCephesi(NFSB)Partisi,YurtdışıTürklerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ınRamazanBayramı’nıBulgaristan’da soydaşlarla geçirecek olmasına tepki gösterdi. Aşırı ırkçı SKAT TV sahibi Valeri Simeonov’un partisinden yapılan resmi açıklamada, “Bakanlar, milletvekilleri, valiler ve belediye başkanları keyifli bir yaz tatili geçirirken, Türkiye, Başmüftülük ve HÖH partisinin yerel teşkilatlarının yardımıyla genişleme politikasını sürdürüyor” denildi. Açıklamada, Yurtdışı Türklerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın kutsal Ramazan Bayramı vesilesiyle Bulgaristan’a üç günlük gayrı resmi ziyarete geldiği bildirildi. Bozdağ’ın temaslarına hiçbir Bulgar yetkilinin eşlik etmemesinin de hükümetin bir eksikliği olduğunu savunan milliyetçiler, kendi ifadeleri ile “bu denetim gezisinden” ne valiliklerin ne de belediye yönetimlerin haberdar olmadıklarını söyledi. Devamı 3’te

L ANETLİYORUZ

Suriye’nin zalim lideri Esed güçlerinin Şam’ın doğusunda Doğu Guta banliyösüne düzenlediği ve kimyasal silahların da kullanıldığı iddia edilen saldırıda ölenlerin sayısının 635′e çıktığını öğrenmiş bulunmaktayız. Bültürk olarak Zalim Esed’i ve çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın kız demeden Müslüman kanı döken bütün zalimleri lanetliyoruz, B U LT Ü R K Y Ö N E T İ M İ

A Cumhurbaşkanı erken seçim istedi Bulgaristan’da 22’inci gününe giren Başba- uzunluğu

Büyükelçiliği’nden D U Y U R U

Milli Eğitim Bakanlığının görev ve sorumluluklarıyla ilgili her türlü talep, şikayet, görüş, öneri, ihbar ve bilgi edinme konularında hizmet vermek amacıyla MEBİM 147 sayılı telefon hattı kurularak, yurtdışından erişime açılmıştır. - Yurtdışından +90 312 147 11 22 numarası çevrildiğinde MEBİMhattınaulaşılabilecek(TürkTelekom,Vodafone,Avea veTurkcell aboneleri açısından da bir engel bulunmamaktadır), - Yurtdışından İletişim Merkezini arayan vatandaşlarımız eğitim ve öğretim başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığınca sunulan tüm hizmetlerle ilgili olarak bilgi alabilecekler, - İletişim Merkezine gelen tüm çağrılar anılan Bakanlık uzmanları tarafından doğrudan cevap verilecek ve ilk görüşmede talepler sonuçlandırılmaya çalışılacak, - Çağrıların bir inceleme ve araştırmayı gerektirmesi veya anılan Bakanlıkça işlem yapılmasını zorunlu kılması gibi hemen cevap üretilemediği durumlarda, ilgiliye en geç 72 saat içinde e-posta aracılığıyla geri bildirimde bulunulacaktır.

Türkiye’de oyların iptalini istedi Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in

kan Plamen Oreşarski hükümetine karşı kitlesel protestolar sürerken Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev de erken seçim talebinde bulundu. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev Protestoları “adil bulduğunu” vurgulayan Cumhurbaşkanı Plevneliev, halka sesleniş konuşmasında “Mevcut ortamdan tek çıkış yolu seçimdir” diyerek, “Beni hiç kimse seçimin kötü bir şey olduğuna ikna edemez. Toplumun bu en güçlü idare aracının zararlı olduğuna ikna edemez. İnsanları erken seçimle tehdit etmek, hukuk devletinin tehlikeli olduğunu söylemekle eş anlamlı sayılır. Bir seçimin devlete veya vatandaşlarına zarar getirebileceğine inanmıyorum” ifadelerini kullandı. Bulgaristan’da halkın istediği erken seçimin, seçim mevzuatındaki değişiklik prosedürünün

bahanesi ile ertelenmesinin anlamsızolduğunu ifade eden Plevneliev, “Mevzuatta sadece ertelenmeyecek ve tartışmaya açık olmayan değişlikler yapılmalı” diye konuştu. Plevneliev, Bulgaristan’ın imajının uluslararası alanda iyi olmadığını, dış yatırımların sınırlı kaldığını, gelirlerin ve iş yerlerin sayısının da sınırlı olduğunu gösteren söylemlerin rahatsız edici bulduklarını kaydetti.

V a r n a B e l e d i y e Eski pasaportlu Türk vatandaşBulgaristan’a giremiyor B a ş k a n ı d e ğ i ş t i ları Bulgaristan makamları, AB mevzuat ve di-

veto ettiği 2013 devlet bütçesi güncellenmesini Bulgaristan Meclisi destekleyerek kabul etti. bulgaristan-meclisi2013 Yılı Bütçesi Güncellenmesi için yapılan oylamada teknik sorunlar ortadan kaldırılınca Bulgar Sosyalist Partisi (BSP), Hak ve Özgürlükler Hareketbütçenin güncellenmemesi ve hızlı ödeme ve katma değer vergisinin iadesiyle iş dünyasına yardımcı olunmadığı takdirde devlet ekonomisinin durgunluğa gir- Varna’da gerçekleştirilen kısmi yerel semesi tehlikesi olduğunu hatırlattılar. çimlerde oyların yüzde 51.41’ini alan İvan

rektifleri doğrultusunda, pasaportları 10 yıldan eski olan veya geçerlilik süresi üç aydan az kalan üçüncü ülke vatandaşlarının Bulgaristan’a girişlerine 19 Temmuz 2013 tarihinden itibaren -transit geçişler dahilizin vermemeye başladı. turkiye-pasaportu Türkiye’nin Bulgaristan Büyükelçiliği’nden yapılan duyuruda, 10 yıldan eski pasaporta sahip vatandaşların, Bulgaristan’a giriş ve çıkışlarında güçlükle karşılaşmamaları ve mağdur olmamaları için, Bulgaristan’a gelmeden önce pasaportlarını yenilemeleri gerektiği belirtildi. Büyükelçilik duyurusunda, Bulgaristan makamlarının, pasaportları on yıldan eski olan veya pasaport geçerlilik süresi üç aydan az kalan yabancıların Bulgaristan’a girişlerine izin vermeme uygulamasına sadece Schengen vizesi veya AB ülkelerinde oturum kartı sahibi olmaları istisnası getirildiğini kaydederek, “Buna göre, geçerli Schengen vizesi veya AB ülkelerinde oturum kartı sahibi olmaları şartıyla, yukarıda belirtilen durumdaki pasaport sahiplerinin Bulgaristan’dan geçiş yapmalarına geçici olarak izin verilmektedir. Bu istisnadan yararlanarak Bulgaristan üzerinden ülkemize giriş yapan vatandaşlarımızdan, Türkiye’den yeni pasaport temin etmeleri ve Türkiye’den dönüş yolunda Bulgaristan’a girerken yeni pasaportlarını kullanmaları şartı aranmaktadır. Bulgaristan’a giriş ve çıkışlarda güçlükle karşılaşmamaları için, on yıldan eski olan veya geçerlilik süresi üç aydan daha az kalan pasaporta sahip vatandaşlarımızın, mümkünse Bulgaristan’a gelmeden önce veya ülkemizde bulundukları sırada pasaportlarını

Portnik Varna Belediye Başkanı oldu. ivan-portnik-varna-beld-bask2013İlçe Seçim Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, Portnik’in ardından oyların yüzde 48.59’unu alan Doç. Hristo Bozov’un geldiği bildirildi. Varna’da geçen hafta yapılan seçimlerde Portnik ve Bozov’un oyların büyük çoğunluğunu kazanamamaları üzerine balotaja gidilmişti. yenilemeleri önemle rica olunur” denildi.


2

Bulgaristan Türklerinin Sesi

soruyor: “Biz Banya Başı Camisinde 350 kişilik iftar Majesteleri kim ve ne oluyoruz” Sofya Bölge Müftüsü Mustafa Asan neğini sürdüren destekçilere teşekkür etti. İzbiştali: “İftar sofrası gelen herkesi “Çok mutluyuz, cemaatimiz de çok mutlu eder. Hatta dinler arasındaki karmutlu” diyen İzbiştali, “İftar sofrası, geşılıklı anlayış ve diyalogun güzel bir orlen herkesi mutlu eder. Hatta dinler aratamı sağlar”sofya banya bası cami sındaki karşılıklı anlayış ve diyaloBaşkent Sofya’da bulunan Banya Başı gun güzel bir ortamını sağlar” dedi. Camisinin avlusunda 350 kişilik iftar verildi. İzbiştali, ramazanın ilk günlerinde iftara Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü katılanların sayısının 400′ü aştığını belirtti. himayesinde her akşam iftar geleneği sürerken, “Bulgaris- Nüfusu 1,5 milyonu aşkın Başkent Sofya’da yerli yatan Sensin” adlı sivil toplu örgütü 21′inci günde bir iftar verdi. bancı 70 bin Müslüman yaşıyor. Bu MüslümanlaSofya Bölge Müftüsü Mustafa Asan İzbiştali, AA muhabi- rın tamamı da ibadetlerini ancak 400 kişi alabilen ve şerine yaptığı açıklamada, aralıksız olarak 21 gündür iftar gele- hirde tek olan Banya Başı Camisinde yerine getirebiliyorlar.

BULTÜRK YAZARLARIMIZ

Bu sıcak ve hoşgörülük dolu Ramazan ayında bile tepemi attırdılar.Serhat şehrimiz Edirne’de ismi pek bilinmeyen “Türkiye ve Balkan Ülkeleri Dostluk Kültür Ekonomik İşbirliği” adında bir dernek var. Bugünlerde başkanı Sami Gültekin yazılı açıklamada bulundu. Orijinal metinden bazı kesitleri dikkatinize sunuyorum; “Bu soydaşlarımızın tamamına Türk (Müslüman isimleri ile) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildi. Tamamının işe yerleşmesi sağlandı, ev sahibi yapıldı. Yetmedi, yine bunların tamamına çifte vatandaşlık hakkı tanındı. Bulgaristan vatandaşı da kabul edilerek Bulgaristan da ki haklarına da sahip olmaları sağlandı. Daha sonra Bulgaristan da rejim değişikliği oldu. Bulgaristan hükümeti zorla isimleri değiştirilen Türk asıllı Müslümanlara bağlı oldukları belediyelere bir dilekçe ile başvurmaları halinde eski isimleri iade edildi. Başkan Gültekin konuşmasının devamında, “Böyle bir imkânları olmalarına rağmen, ne yazık ki Türkiye ye göç edip çifte vatandaş olan çok az sayıda soydaşımız; kendilerine zorla verilen Bulgar (Hristiyan) isimlerinden vazgeçip Türk (Müslüman) adlarını aldılar. Bulgaristan dan 1989 senesi ve sonrası Türkiye ye göç eden soydaşlarımızın büyük çoğunluğu Türkiye’de sözde Müslüman oluyorlar. Bulgaristan’a gittiklerinde sözde (Hristiyan) oluyorlar. Bize göre bunların ne oldukları belli değil. Bu kişilerin çifte isim kullanmaları hukuki yönden de sakıncalı olduğunu düşünüyoruz? Düşününüz. Türkiye de Türk vatandaşı olarak (Türk Müslüman) ismi ile bir suçtan dolayı aranan kişinin Bulgar kimliği ile dolaşacağından yakalanamaz. Yine bu kişi, Bulgaristan’da Bulgar vatandaşı olarak bir suçtan sabıkası bulunsa, aranır olsa, bu sefer Türk kimliği (Müslüman adı) ile dolaşabileceğinden yakalanamaz. Türkiye Cumhuriyeti hükümetine ve Bulgaristan Cumhuriyeti hükümetlerine sesleniyorum. Artık bu çifte ruhlu insanların, çifte isim kullanmalarına son vermelidirler. Biz bu soydaşlarımızın Hristiyan adı kullanmalarına karşı değiliz. Yeter ki gerçekçi olsunlar ikiyüzlülüğü bıraksınlar. Müslümanlar her yerde Türk (Müslüman) adını kullansınlar. Hristiyanlar her yerde Bulgar (Hristiyan) adını kullansınlar. Çifte isim kullanan bütün soydaşlarımıza da sesleniyoruz. Çifte isim kullanma yanlışlığından vazgeçip gerçeğe dönünüz diyoruz. Diğer taraftan çifte isim kullanan soydaşlarımızın AB ülkeleri için de sorun olacağı mutlaktır. Hükümetimizden; İçişleri Bakanlığımıza, Türkiye’de ve yabancı ülkelerde çifte isim ile dolaşan soydaşlarımız ile ilgili verdiğimiz yazılı dilekçeye istinaden gereğinin yapılmasını bekliyoruz.” BU SATIRLARI KALEME ALAN dostluk ve kültür deneği başkanıdır. Bulgaristan’daki eski totaliter sistemin “isim vakası” hala gündemden düşmemekte. Zoraki ve tasvip edicek yanı bulunmayan vukuatın çoktan kimlik ve pasaportlarımızdan belgeli izi yok edilmeliydi. Benim de bu konuda onlarca yazım var, fakat insanımıza bu çirkef bir yaklaşımı asla doğru bulmuyorum. Böyle bir çıkıştan sonra yalnız bu dernek ve yönetimi kaybeder. Bu şuğursuzca açıklamadan sonra ben suskun kalamam; 1. Söz edilen göçmenlerin tamamı işe yerleştirilmedi, ev sahibi de yapılmadı. Doğrudur, bazılarına iş konusunda yardımcı olundu. Dünya Bankasının katkılarıyla bir çok yerleşim yerinde Göçmen konutları inşa edildi. Önceden, bunlar için göçmenlerden toplanan paraların bir kısmı çarçur edildi ve binlerce insanımız mağdur oldu. Türkiye vatandaşlığına geçen bütün göçmenlerin aynı zamanda Bulgaristan vatandaşlıkları da korunmaktadır. Yeniden Bulgaristana’a gidilipte çifte vatandaş olunmaz. Birleşmiş Milletler Örgütü’nün bir antlaşmasına göre her insanın en az iki ülkeye vatandaş olma hakkı tanınmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Bulgaristan vatandaşlığı ve bu husutan doğan hak ve haklar doğrultusunda bir şey sağlamış değildir, görevi de bu değildir. Eh, bu çifte vatandaşlığı kıskananalar, yok da değil… 2. Eski isimlerin iade konusuna gelince. Bu iş başından beri öyle basit bir işlem olmadı, belediyeler de kimsenin ismini iade etmedi. Ben şahsen ilk ismini değiştirenlerden birisiyim ve bu işlem adliyede haloldu, savcının ve hakimin huzuruna çıkmadan gerçekleşmedi. Göçmen çoğunluğu yolunu bulup gerçek isimlerine çoktan kavuştu. Başka büyük bir kesim ise hiç bir zaman terkettiği Bulgaristan’a gitme fırsatı yakalayamadı ve evrak üzerine olan zorunlu isim lekesini temizleyemedi. Diğer bir kesim ise bu işlemi hala umursamamakta ve Türklüğüne leke düşürmeye devam etmekte. Bulgaristan Türkleri, dini inanç ve duygularını zedelemeye kalkışanlara asla taviz vermez. Türkiye’de sözde müslümanlar yaşayabilir, Gültekin de bunlardan olabilir, fakat Bulgaristan’dan gelen göçmenler burada müslüman olmuyorlar, onlar zaten atadan ve deden kalma müslüman inancını taşımaktadırlar. Güya Bulgaristan’a gittiklerinde ise hristiyan oluyorlarmış… Bence, bu saçmalığa yorum bile gerekmez. Küfretmeye de değmez. Doğru,bu Gültekin’in ne olduğu bu yazısından sonra belli oluyor. O ise hala bizim kim ve ne olduğumuz üzerine kafa patlatmakta, ama aynı zamanda bizim namımıza dernek kurmaktan çekinmiyor,hatta ahkam kesmeye bile kalkışmakta. 3. Koskoca iki devlet resmi yetkilileri bu çifte vatandaşlık ve isim konusunda bir hukuki sakınca görmemişler, ama Edirne’deki ismi bilinmeyen ve küçücük bir dernek bunu sakıncalı görüyor, hatta bu insanların kim ve ne olduğunu bile bilmiyor. Herhalde uzaydan düşmüş bunlar. Türk ve Bulgar polisi işini bilir, öyle çifte pasaport ve kimlik oyunuyla bunları aldatan olmadı daha. Ayrıca insanımız çifte ruh taşımakla suçlanıyor bu şaşkın başkan tarafından. Çifte vatandaş olunabiliyor, bazılarının çifte ismi de var hala, ama ben çifte ruhun ne olduğunu bilmiyorum. Diyanet İşeri Başkanlığına bunu sormamız şart oluyor. Majesteleri hristiyan adı kullanımına karşı değilmiş, gerçekçilikten yana tavır koyuyor, ikiyüzlülüğü bıraksınlar diyor. Bir insanın iki farklı isim kullanılmasına biz de karşıyız,fakat bu nasihat,ancak karşı tarafın gönlünü kırmadan ve incitmeden söylenmeli. 4. Başkan hazretleri; “Çifte isim kullanma yanlışlığından vazgeçip gerçeğe dönünüz diyor.” Bunun yazılması çok basit ve kolay,ama benim Bursa’daki 87 yaşındaki hasta Hanife teyzem, ya da Ankara’daki 96 yaşındaki Hazım eniştem nasıl bu yanlışlıktan dönsünler, kendilerinin sokağa çıkma güçleri bile yok. Bu işe nice Balgöç’ler ve başka dernekler şimdiye kadar çözemedi, fakat ben artık ümitliyim, çünkü Edirne’de, orda uzakta bir dernek var ve onun becerikli başkanı bu işi en yakın zamanda kökünden çözecek. Hükümetimize ve İçişleri Bakanlığımıza, kendisi yazılı dilekçe göndermiş. İnşallah, çözülür! Ama aynı makamların bu derneğimizi kapatma ihtimalleri de yok değil…


Bulgaristan Türklerinin Sesi 3

BULGAR KENDİNİ GÖSTERDİ Bulgaristan’da 50 Suriyeli mültecinin dayak isyanı…

Kendilerine karşı fiziki saldırıda bulunulduğunu söyleyerek Svilengrad yakınlarındaki Pıstrogor Köyünde bulunan mülteci kampında kalan 50’ye yakın yabancı ülke vatandaşı protesto amacıyla kampa girmeyi reddediyor. bulgaristanda-suriyeli-multeciye-dayakDün akşam saatlerinde protesto gösterisine başlayan mültecilerin tamamının Suriyeli olduğu bildirildi. Kampta kalan Suriyeli mülteciler, Bulgar korumaların kendilerini dövdüklerini savunuyor. Suriyeli Şemsettin Al Daruiz, kız kardeşi Nermin’in kampın girişinde taksi beklerken görevlilerin kendisine saldırdığını söyledi. Başka bir mülteci, Suriyeli avukat Basir, Bulgar medyasına yaptığı açıklamada, ‘Bizi bir odada, hapishane şartlarında barındırıyorlar’ dedi. Kampın Müdürü Anton İliyev ise Suriyeli mültecilerin anlattıklarının doğru olmadığını belirtti. Türkiye sınırı yakınında bulunan Pıstrogor mülteci barınma kampında toplam 300 yabancı vatandaş bulunuyor. Gündüz serbestçe dışarı çıkabiliyorlar ancak akşam saat 10′dan itibaren kampa dönmek zorundalar.

Karapınar’da Ardino’nun (Eğridere) Pravdolüb köyü yakınında bulunan Karapınar adlı yerde 1500’den fazla Müslüman ve Hıristiyan’ı bir araya getiren geleneksel sağlık ve bereket mevlidi yapıldı. karapinar-mevlit Başlarında Kırcaali Bölge Müftü Vekili Erhan Recep ve kardeş Kartal Belediyesi’nden hoca Vedat Özdaş olmak üzere yerli imamlar Müslümanların kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’den ayetler ve ardından mevlit okudular. Mevlit, Ardino Belediyesi, Bursa Eğridereliler Kültür ve Dayanışma Derneği ve Ardino Cami Encümenliği tarafından organize edildi. Yazın Ardino bölgesinde bulunan birçok yerleşim yerinde insanları bir araya getiren mevlitler yapılıyor. Dualardan sonra, mevlitte bulunanlara 20 kazan etli pilav dağıtıldı. Pilav, aşçı ustaları Lenişte’den (Alfatlar) Fehim Halilov ve Gırbişte’den (Sırtköy) Sami Mustafa tarafından hazırlandı. Pilav için gereken malzemeler Eğridereliler Derneği tarafından bağış edildi. Organizatörler, yiyeceğin bir kısmını yerel Ardateks şirketinde çalışan işçilere gönderdiler.

mevlit

Bunun Türkiye’nin Bulgaristan’ın ulusal egemenliğine yönelik yeni bir provokasyonu olduğu ve iç işlerine karıştığını iddia eden milliyetçiler, Bozdağ’ın gezisini şiddetle protesto ettiklerini açıkladı. NFSB, Türk devletinin Bulgaristan’da hakim olan anarşi, iktidarsızlık ve yetkili merkez ve yerel yönetimler arasında herhangi bir koordinasyonun olmamasını Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde etkisini arttırmak için çok iyi kullandığını iddia etti. Bulgar Sosyalist Partisi (BSP) ise, HÖH ve ırkçı Ataka partilerinin oluşturduğu Türk Etkinliğe başta Belediye Başkanı Resmi Murat ola- yanlısı bir politika güden hükümetin hainrak, Ardino’nun tüm Belediye yönetimi katıldı. lik politikasını şiddetle kınadıklarını belirtti. Onlarla beraber kardeş Nilüfer Belediye Başkanı Milliyetçiler, hükümetin acilen istifa etmesini Mustafa Bozbey, Eğridereliler Derneği Başkanı talepetti.Buhükümetinkısasüreliyönetiminde Ahmet Kahraman, Kartal Belediye Başkan YarBulgaristan’ın milli çıkarlarını savunma yetkidımcısı Gülseren Büyüktaş da mevlidi şereflendir- sine sahip olmadığını ve vatanın sorunlarına diler. Hepsinin adından Resmi Murat, sponsorlara çözüm bulamadığını kanıtladığını öne süren verdikleri mali destekten dolayı teşekkür etti. aşırı milliyetçiler, Bulgaristan’ın AB’nin en fakir ve birliğe bağımlı ülkesi olduğunu kaydetti.

E ğ r i d e r e l i l e r b i r a r a y a g e l d i Teklas, üçüncü üretim

tesisini kuruyor

Rudozemli Veli Raif, ırkçı Ataka’nın cami saldırısını AİHM’ye taşıdı

Rudozem doğumlu Veli Raif Karaahmet, Bulgaristan’daki ilgili makamların şikayetini dikkate almaması üzerine, iki yıl önce ırkçı Ataka Partisinin cami saldırısını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. cami-saldirisi Mayıs 2011 yılında Sofya’daki Banya Başı Camisinde namaz kılan Müslümanlara saldıran Ataka lideri ve 150’ye yakın partili, Müslümanlara ve Türklere hakeret ederek secadiyelerini yakmıştı. Ataka’nın saldırısı üzerine çıkan arbedede ırkçılar taş ve soplarla namaz için toplananlara saldıda bulunmuştu. BULGAR HÜKÜMETİ, ŞİKȂYETÇİYE CAN GÜVENLİĞİ SAĞLAMADI Bulgar Helsinki Komitesi’nin raporuna göre Bulgar hükümeti, şikȃyetçiye can güvenliği sağlamadı. Sofya Başken Belediyesi camiye yakın bir yerde Cuma namazı sırasında böyle bir eylemin düzenlenmesine izin verdi. Polisler de eylem sırasında saldırının önüne geçmeyi başaramadı. Bulgar doktrinine göre bu eylem sonucunda kurban olmadığı için Savcılık, açılan nefret suçu davasında Veli Karaahmed’i mağdur olarak tanımadı. OLAY FAİLİ MEÇHUL KALDI Dahası eylem sırasındaki olaylar televizyon kameralarıyla görüntülendi, saldırılara polisler de tanık oldu, buna rağmen savcılık tarafından açılan dinȋ temele dayalı nefret suçu davasının suçluları faili meçhul ilȃn edildi. Böylece ne Ataka’nın Genel Başkanı Volen Siderov ne de olayla ilgisi bulunan herhangi bir Atakacı yargılandı. Karaahmed, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yazdığı şikȃyette Müslüman karşıtı aşağlayıcı grup saldırısına ve siyasȋ saldırıya uğradığını belirtti. Karaahmet, devletin, sergilediği pasif tavrıyla saldırıya izin vererek, ardından da kendisini mağdur olarak tanımamakla bu tür ihlȃllere karşı etkili önlem almadığının altını çizdi. Bulgar Helsinki Komitesi, raporunda “20 Mayıs 2011 tarihinde camiye düzenlenen saldırı Siderov ile Ataka’nin bir izole eylemi değil, Sofya’da ve ülke genelinde yıllardır yürütülen İslȃm karşıtı kampanyanın bir parçasıdır. Bu herkesçe bilinir, Bulgaristan’daki millȋ iktidar da bunu iyi bilir, ancak iktidar ürkekçe bu olayı tolere etti.” diye belirtti.

BOZDAĞ, BULGAR MİLLİYETÇİLERİ KIZDIRDI

Yağan yağmura rağmen Ardino’nun Yabılkovets (Elmalı) köyündeki “Planinski İzgled” otel kompleksinde 4. Hemşeriler Buluşması gerçekleşti. “Dünya Küçülüyor, Ardino Büyüyor” başlığı altında yapılan etkinlik dünyanın dört bir yanından 400’ü aşkın Ardinoluyu bir araya getirdi. Etkinlik Ardino Belediyesi ve Bursa Eğridereliler Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından organize edildi. egridereliler-bulusmasiAçılışta organizatörler, “Baba ocağından daha sıcak ve sıladan daha çok huzurlu bir yer yok. O yüzden de her zaman nostalji duyarak buraya dönüyorsunuz, sevgili hemşerilerimiz. Bu akşam yine geçmişi özleyerek anacağız, günümüzde esen fırtınalardan üzüntüyle yakınacağız ve umutla geleceği hayal edeceğiz” diye paylaştılar. Geleneksel Ardinolular Buluşması’nda Filibe Başkonsolosluğu Muavin Konsolos Gürler Gürsoy, Eğitim Bakan Yardımcısı Mukaddes Nalbant ve Savunma Bakan Yardımcısı Necmi Ali, HÖH Kırcaali milletvekilleri Müh. Erdinç Hayrullah ve Mustafa Ahmet hazır bulundular.

sun Ardinolular arasındaki ilişkilerin devam ettirilip, sağlamlaştırılması olduğunu söyledi. Resmi Murat, “Bu temasların gerçekleştirilmesi ve sağlamlaştırılması için en uygun yer sıladır, yani doğup büyüdüğümüz yerlerdir” diye kaydetti. Başkan, Ardino kökenli yakınlarda ve uzakta yaşayan iş adamlarının Belediye sınırları dahilinde küçük bir Şişecam veya Teklas fabrikaları kurma fikriyle en yakın zamanda kasabaya gelmeleri çağrısında bulundu. Milletvekili Erdinç Hayrullah, HÖH Meclis Grubu, partinin il ve merkez yönetimi adından hemşeriler buluşmasına katılan herkesi selamladı. Milletvekili, “Bu görüşmeler Türkiye ve Bulgaristan’da yaşayan dostlarımız arasında birlik sağlanması için yapılıyor” dedi.

Bulgaristan’daki en büyük Türk sermayelerinde biri ve otomotiv sektörü için yedek parça üreten ‘Teklas-Bulgaristan’, üçüncü üretim tesisini kurmaya hazırlanıyor. Teklas – Bulgaria AŞ’nin Müdürü Metin Deniz, Kırcaali’de bulunan mevcut iki fabrikaya önümüzdeki yılın başında bir yenisini daha ekleyeceklerini bildirdi. teklasDeniz, halihazırda TeklasBulgaristan’da toplam 461 işçinin istihdam edildiğini belirterek, 2014 yılının sonuna kadar işçi sayısının 700’e çıkacağını kaydetti. BİR ÖNCEKİ TESİSİ BAŞBAKAN AÇMIŞTI Teklas’ın bir önceki yeni tesislerini dönemin Başbakanı Boyko Borisov açmıştı.

Eski HÖH milletvekilNilüfer Belediye Başkanı Mustafa Boz- leri hapse mahkûm edildi Bulgaristan’da üyelerinin çoğunluğunu

bey, heyet üyeleriyle birlikte tüm Ardinolulara karşı dostluk ve kardeşlik duyguları hissettiklerini vurguladı. Başkan Bozbey, Ardino’da hemşeriler görüşmeleri yapılmasına ilişkin fikrini destekleyen organizatörlere teşekkürlerini sundu. Başkan, ortak bir proje çalışmasıyla Ardino’dan Türkiye’ye göç eden hemşerilerin ve buTürkiye’den gelen misafirler arasında rada yaşayan Ardinoluların da soyağacının hemşeriler buluşmalarının girişimcisi incelenmesine ilişkin teklifini tekrarladı. kardeş Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, kardeş Kartal Belediye Baş- Ahmet Kahraman, Bulgaristan Parkan Yardımcısı Gülseren Büyüktaş, İzmir lamentosu milletvekilleri ve hükümeMenderes Belediye Başkanı Ergun Özgün, tin özellikle Bulgaristan göçmenleri için Bursa Eğridereliler Kültür ve Dayanışma kolaylık getiren vize rejimi uygulanmaDerneği Başkanı Ahmet Kahraman, Kartal sına yönelik tedbirler alınması konusunda Balkanlılar Kültür ve Yardımlaşma Der- yardımcı olmaları çağrısında bulundu. neği Başkanı Olcay Özgün ve Batı Trakya Ardino’nun sadık dostlarından şair Türk Öğretmenler Birliği Başkanı Sami To- Ahmet Emin Atasoy tarafından hemraman hazır bulundular. Ayrıca Ardino’nun şeriler buluşmasına katılanlara gönfahri vatandaşları Halit Osman Dağlı ile derilen selamlama mesajı okundu. Reşat Aydın da resmi konuklar arasın- Etkinlik kapsamında konser sunan daydı. Diğer katılımcılar bilim, kültür, spor Bulgaristan’ın ünlü pop müzik sanatçıları ve iş dünyasının seçkin temsilcileriydiler. Mustafa Çauşev ve kızı Ajda Çauşeva ev Misafirlere hitaben Ardino Belediye sahiplerin ve misafirlere neşeli anlar yaşattıBaşkanı Resmi Murat, bu tür etkinlikle- lar. Gecenin geç saatlerine dek süren eğlenrin amacının dünyanın neresinde olursa ol- cede yağmur altında kıvrak horalar oynandı.

Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi’nden (HÖH) iki eski milletvekili yolsuzluk olaylarına karışmaktan suçlu bulunup toplam 21 yıl hapis cezasına çarptırıldı. hoh-mithat-tabakov-ve-gunay-seferSofya İl Mahkemesi’nde görülen davada Mithat Tabakov’a 11, Güney Sefer’e ise 10 yıl hapis cezası verildi. Davada Tabakov ile Sefer’in suç ortağı olarak yargılanan Rositza Milçeva adlı bir kadın da suçlu bulundu ancak aldığı ceza açıklanmadı. Milçeva’nın, ceza aldığını öğrenmesi sonrası sinir krizi geçirdiği bu nedenle duruşmaya kısa bir ara verildiği kaydedildi. Bulgaristan’ın kuzeyindeki Silistre şehrinin eski bölge valisi Sefer, bölgedeki Dulovo şehrinin eski belediye başkanı Tabakov ile birlikte 2006 yılında yaptırdıktları iki altyapı projesinde zimmetine 370 bin leva (175 bin avro) para geçirmekten suçlu bulundular. Proje kapsamında Silistre bölgesinde iki köy arasında bir tahliye yolunun inşa edilmesi öngörülüyordu. Sever ve Tabakov ise suçsuz olduklarını ileri sürdüler.


4

Mahmut ORAL

Bulgaristan’ın geleceği kimin ellerinde? Ortodoks inancına göre ölüm tam anlamıyla

40 gün içerisinde gerçekleşiyor. 40. gün ölen kişinin ruhu dünyayı tamamen terk ediyor. Parlamentonun kuşatıldığı o gün protestolar 40. gününe ulaştı. Ve o gün Bulgaristan devriminin ilk kanı döküldü. Yaklaşık bir aydır meclis önünde devam eden hükümet karşıtı gösterilerde ki gerginlik patlak verdi. Bulgarians rally against election of Head of DANS PARLEMENTONUN ÖNÜNE BARİKATLAR KURULDU Yeni bütçe mecliste oylanırken, binler yeniden meclisin önünde toplandı. Binler parlamento binası önünde toplanmış evet oyu kullanacak milletvekillerini protesto ediyorlardı. Gece saat 20 civarı polis eylemcilere saldırmaya başladı, eylemcileri dağıtıp meclisin önündeki insan zincirini milletvekilleri için açmaya çalıştı. Fakat polis zinciri kıramadı, binler arka arkaya gelmeye başladılar. Binler sakin bir şekilde parlamentonun önüne barikatlarını kurdular, bir süre sonra bulundukları yerleri yaşam alanına çevirdiler. Uyku tulumları ve yemekler geldi. Hatta telefonları bile şarj edebiliyorduk. POLİS EYLEMLERE VAHŞİCE SALDIRDI

Başbakan tansiyonu düşürmek için itidal çağrısı yaptı. İçişleri Bakanı ise polisin sert müdahale etmediğini söyleyerek polisini savundu. Daha sonra gelen raporlarda ortaya çıktı ki 10 kişi eylemlerde yaralanmıştı. Uzunca bir zaman eylemlere yer vermeyen uluslararası medya bile polisin sert müdahalesini gösterdi. Ve sonunda polis sert müdahale etti ve binanın önünü dağıttı. Sert müdahalenin ardından içeride de tansiyon arttı. Çatışmalardan sonra Sendika Konfederasyonu eylemleri desteklediğini açıkladı ve erken seçilmelere gidilmesi için çağrı yaptı. Ama asıl ilginç olanı sendikaların protestolarda yer almaması. Bulgaristan’ı ziyaret eden Avrupa Birliği Adalet Komisyonu Üyesi Vivienne Redding de aynı zamanda gösterileri desteklediğini açıkladı. Birbirinden renkli ve yaratıcı sayıları 15-20 bini bulan göstericiler her gün bakanlar kurulunun önünde toplanıyor ve Sofya’nın sokaklarına doğru yürüyüşe geçiyordu. Dans, müzik, posterler, çocuklar, evcil hayvanlar, kahkahalar, umutlu bir gelecek hayalleri hepsi bu eylemlerin bir parçasıydı. Her gün yeni kampanyalar düzenleniyor, renkli dövizler yazılıyordu. Sabahları kahvelerini içmek için parlamento binası önünde toplanıyorlar, akşamları tekrar bir araya geliyorlardı. Konserler, tartışmalar, gençler, yaşlılar, çalışanlar, çalışmayanlar, zenginler, fakirler bir araya geliyor ve tek bir şey talep ediyorlar. “ Mafya Hükümeti İstifa” Hükümet istifa etsin, erken seçime gidilsin ana talepti. YÜKSEK İŞSİZLİK, YOKSULLUK Avrupa’da yaşanan ekonomik kriz ülkenin ekonomisini etkiledi. 2011 yılında birçok küçük işletme battı. Genç işsizlik yüzde 30’lara kadar yükseldi. Bulgaristan hâlâ Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında en düşük yaşam standartlarına sahip. Parlamentonun önünde yaşanan çatışmalarda göstericiler zora karşı direnişlerini ve dayanıklılıklarını kanıtladılar. Şüphesiz talepleri arkasında ne kadar dik durabileceklerini kanıtladılar. Artık hükümetin istifa etmesini görmek isteyenlerin sayısı giderek artıyor. Gelecek günlerde direniş daha da artacak ve hareket daha da büyüyecek. Hükümetin istifa etmesinin arkasındaki yatan gerçek neden bir sonraki gelecek seçimlerin hayal kırıklığı yaratmaması. Bunun gerçekleşmesi için bu politik sürece geniş bir katılım olması gerekir. Siyasi partilere katılın, bir kampanyanın ya da organizasyonun bir parçası olun, seçimlerde kim gelirse gelsin baskı yapmaya devam edin. Bizler kendi kişisel işlerimizi üçüncü şahıslara bırakmıyoruz, neden ülkemizin ve bizlerin geleceğini tanımadığımız kimselere bırakalım? GÖSTERİLERİN KISA TARİHİ Gösteriler 14 Haziran’da Milletvekili ve tartışmalı medya patronu 32 yaşındaki Delyan Peevski’nin Milli Güvenlik Ajansı’nın başına atanmasıyla başladı. Adaylığın onaylanmasından dakikalar sonra sağanak yağan yağmur damlaları gibi binlerce insanın bir araya gelip kararı protesto etmesi rüya gibiydi. Hazırlıksız yakalanan hükümet, Delyan Peevski’nin atanmasının halkın kararı olduğunu ve Peevski’nin bunu hak ettiğini söylediler. Ve bu söylem de herkesin sinirlerini bozdu. Gösteriler her gün daha da keskinleşti ve katılımı her geçen gün arttı. Yapılan anket sonuçlarına göre halkın yüzde 85’i gösterileri destekledi.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

BALKAN-DER Bulgaristan’daki Eski Karanlıktan Çıkalım so y da şl a ra if tar v e r di Edirne’de faaliyette bulunan Balkanlar Sosyal, Kültürel, Ekonomik ve Akademik İşbirliği Derneği (BALKAN-DER) Bulgaristan’daki soydaşlara iftar yemeği verdi.balkander-bulgaristanda-iftar-verdi Kurulduğu günden bu yana Balkan ülkelerine yönelik çalışmalarıyla dikkat çeken dernek, son olarak komşu ülkedeki soydaşları yönelik bir iftar programı düzenledi. Bulgaristan’ın Şumnu kentine bağlı Venets (Köklüce) ilçesinde verilen iftar yemeğine dernek ve ilçe yöneticilerinin yanı sıra 500 civarında soydaş katıldı. Venets (Köklüce) Belediye Başkanı Nehriban Ahmeddova, dernek yöneticilerini ilçelerinde ağırlamaktan büyük onur duyduğunu söyledi. İlçe hakkında Edirne’den gelen misa-

firlerine bilgi veren Ahmeddova, iftar programını düzenleyen dernek üyelerine teşekkür etti.

Rusçuk’u sel bastı Bulgaristan’da bazı bölgeler 40 dereceye kadar varan sıcaklıklarda kavrulurken, Rusçuk yağmur altında kaldı. ruse-sel-aldiÖğlen saatlerinde başlayan yağmur ve fırtına onlarca ağıcı kökünden çıkardı. İtfaiye, çok sayıda ev ve dükkanı su bastığını bildirirken, Rusçuk(Ruse)’un ana caddeleri dere yataklarını andırdı.

Komşusuna sinirlenen Bulgaristan Konsolosu ne yaptı Bursa’da iki gündür hayli ilginç bir protesto yaşanıyor. Protestoyu yapan, Bulgaristan’ın Bursa Konsolosu Dimitar Hacıev. Konsolos Hacıev, konut olarak, Nilüfer FSM’de kiralanan bir dairede ikamet ediyor. bursabulgaristan-konsolosu-dimitar-haciev Oturduğu dairenin üst kat komşusu, kendisine göre kasıtlı olarak-sabaha kadar gürültü yapıyor. Hacıev, gürültü nedeniyle uyuyamıyor ve görev yapamaz hale geliyor. Durumu, Nilüfer polisine bildirmiş Hacıev. Hiçbir sonuç alamayınca, diplomat pozisyonu gereği valiliğe başvuru yapmış. Ancak sonuç alamayınca hizmet vermeme kararı almış. Dün; 1 saat konsoloslukta hizmet verilmezken, eylem bugün 2, yarın ise 3 saat sürecek. Bursa Hakimiyet Gazetesi yazarı Okan Tuna Bursa’da yaşanan ilginç protestoyu kaleme aldı. ‘Bursa’da; İki gündür hayli ilginç bir protesto yaşanıyor. Protestoyu yapan, Bulgaristan’ın Bursa Konsolosu Dimitar Hacıev. Hacıev’in protesto ettiği kişi ise Vali Şahabettin Harput! Başlangıçta; Kulaklara hayli garip gelen ve

daha önce bir başka örneği görülmeyen protesto, pazartesi günü itibariyle, Hürriyet semtinde bulunan Konsolosluk binasında başladı. Günde; 150 dolayında Türk vatandaşının vize amaçlı olarak başvuru yaptığı Bulgaristan Konsolosluğu, dün itibariyle 09.00 ile 10.00 saatleri arasında hizmet vermedi. Haliyle işler bir nevi “arap saçına” döndü. Konsolos Hacıev’in planlamasına göre, iş yapmama, yani konsolosluk binasını kapatma protestosu bugün 2 saat, yarın 3 saat ile sürecek. Perşembe günü de 1 günlüğüne binayı kapatmayı planlıyor’

zeteciler Örgütü’nün (RSF) 2013 yılı basın özgürlüğü raporunda 179 ülke arasında Bulgaristan’ı 87inci yere koydu. basin-ozgulugunda-bulgaristan-87Merkezi Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2013 raporunda Balkan ülkelerinde tarihten gelen baskıcı anlayışın devam ettiği belirtiliyor. Sıralamada Sırbistan ve Hırvatistan 63 ve 64’üncü sırada bulunuyor. Bulgaristan ise 87inci. Listenin son sıralarında ise Türki cumhu-

riyetlerin yoğunluğu dikkat çekiyor. Kurum raporunda Özbekistan ve Türkmenistan’ın, “Gazeteciler için cehennem,” olmaya devam ettiğini belirtiyor. Voa’ya göre Sıralamada Özbekistan 164üncü Türkmenistan ise sondan 3üncülük anlamına gelen 177inci sırada yer alıyor. Rapor Özbekistan’da İslam Kerimov’un “uğursuz rejiminin” İnternet’i kontrol altına aldığına ve onlarca gazeteciyi insanlık dışı koşullarda hapiste tuttuğuna dikkati çekiyor.

BölgeMüftüsüBeyhanMehmet’indavetlisiolarak, Kırcaali’ye geldi.edirne-muftusu-kircaalide Vaaz ve irşad faaliyetli çerçevesinde, Cuma namazı öncesinde vaaz eden, ve namazı Kırcaali Merkez camiinde kıldıran Sn. Üzüm, namaz sonrasında kırcaali cemaatiyle musafaha ve sohbet etti. Ziyaretten memnun kalan Kırcaali cemaati vesile olan Kırcaali Müftüsüne ve davete icabet eden Edirne il müftüsüne şükranlarını bildirdi. Edirne Müftüsüyle beraber gelen Edirne Vaizi Usame ANLIĞAN hoca

İftar ve teravihle alakalı ise, Vaiz Anlığan Kırcaali’de, Edirne Müftüsü Cebel camiinde vaaz ederken, Kırcaali Müftüsü de Teravih namazını kıldırdı. Onur misafirleri C-si günü Kırcaali Müftüsü’nün rehberliğinde Filibe’de bulunan ve müstesna mimarileri olan, sanat harikası İmaret ve Muradiye camilerini ziyaret ettiler. Pazar günü Haskova Müftüsü Basri Eminefendi’yi de ziyaret ederek, hasbihalde bulunan heyet, öğlen namazına müteakip Edirne’ye uğurlandı.

Basın özgürlüğünde BSınıru lgaristan 87′inci Tanımayan Ga-

Edirne il Müftüsü Kırcaali’yi ziyaret etti Edirne İl Müftüsü Emrullah ÜZÜM, Kırcaali da Cuma namazı hizmetini Cebel’de verdi.

Doc.Dr.Kutluk KAAN İnsanoğlunu dünyaya getirmek ne kadar zor. Her kişi önce anasının karnında karanlık bir ortamda taşınıyor, doğarken anası derisi yüzülür gibi haykırarak bebe aydın dünyaya “Merhaba” diyor. Ya sonra? Bebe bakımı, çocuk yetiştirmek yıllar alıyor: yok dişiydi, yok kıza mıydı, yok kabakulaktı, yok birtakım istekleriydi, sonunda okul dertleri, meslek seçme konusu, herkesin başında. Oysa bir insanın hatta bir topluluğun hayatını mahvetmek ne kadar kolay. Biz yaşadığımız ortamda hep kendi kendimizi yatıştırarak ilerlemeye çalıştık. Çocuklarımız eski görüşlerin çamuruna saplanıp kalmasın, kötü ortamlara düşmesinler yani adam olsunlar diye gece gündüz çabalarız. Aslında biz kendimiz de eski görüşlerin, bizden habersiz etrafımızda olup bitenin kurbanıyız. Aydın bir ortamda yaşamadık ki, çocuklarımıza aydın ufuk gösterebilelim. Düne kadar bizde nasıl olurdu? Hep “bilenler” konuşurdu. Akıl verecek olan, bir şey anlatırken ağızından çıkanları unutur, yukarıdan bir telefon gelir, fikirlerini değiştiriverirdi. “Yöneticiler” papağan gibi öğrendiğini tekrarlıyordu. Biz de söylenen yalanların özüne inmeden hep uyuklayarak dinlerdik. Kimsede sabit, yeni, gönül açan fikir yoktu. Gün geldi hepimiz küflü enser gibi saplandığımız yerde donduk kaldık. Gökyüzünün belli belirsiz renklenmesini öyle bekledik ki. Vaktıyla cep feneriyle sokağı aydınlatıyor ve yolumuzu görüyorduk, şimdi her direkte elektrik ampulü ama önümüz karanlık. Olaylar gözden uzak gelişiyor. Son dönemde at hırsızlarının eline düşmemiz çok kötü oldu. Bir at hırsızı her zaman atını boyar. Bu defa bizi kendilerini boyayarak aldattılar. Atımızla birlikte insanca yaşama özlemimizi, mücadele azmimizi çaldılar. Bütün Bulgaristan Türklerini, Pomak kardeşlerimizi Bulgar gizli servisinin kendi eliyle kurduğu ve yönettiği bir partinin peşine taktılar. Aldatılarak kurban olmamız çok kötü oldu. Bu, yenir yutulur bir yanılgı değil. “Olan oldu” da yemeyiz. Buna hakkımız yok. Gençler bizi af etmez. Kör müydünüz? derler. T.C. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Bulgaristan’a yaptığı “bayramlaşma ziyaretinde” at hırsızlarından kimseyle temas etmemesi, artık dünyanın gerçekleri görebildiğine kesin işaret olduğu gibi, Türkiye bu işleri düzeltir umutları da pekişti. “Al pembe” yalan dünyasının çarşafını kaldıran aydınlarımıza, BULTÜRK Derneği bilge yönetimine, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezinde görev alan kardeşlerimize bu vesileyle candan teşekkür etmek istiyorum. BG Stratejik Araştırma Merkezine gelen son haberlerde, son seçimlerde HÖH partisine, mevlitleri çoktan okunmuş “124 yaşında olan 800 soydaşın” ve yaşları 100’ü aşmış olup son duaları Bulgaristan’da veya Türkiye’de yine çoktan okunmuş olan birkaç bin kişinin oy verdiği bildiriliyor. Öyle ama bu konuda sesiz kalma kararında “yukardakiler” aralarında mutabık kalmışlar. Şu HÖH partisine “ölü parti” diyenler var ya, hakikatten gerçeği söylüyorlar. Yazı yazmakla bir şey olmaz diyenlere inanmayınız: Fransız aydınları halkı ve Avrupa’yı yaza yaza aydınlattılar. Rus klasikleri toprak kölelerinden eserleriyle devrimciler yarattılar. Bulgar milliyetçiliğinin uyanmasında İvan Vazov ile Hristo Botev’in rolünü unutmayın. Türk milli duygusu Namık Kemal ateşiyle alevlendi. Bir düşünsenize, Bulgar istihbaratı, bizi koyun gibi sayaya kapayıp uyutmak ve pes etmek için ne kadar erken, çok uzaktan çalışmaya başlamış. Dedesinin peşinde koyun çobanlığı yapan Ahmet’i köyünden alıp, ayran yerine viski içmeye öğretmişler, av köpek gibi eğitmişler, kafasına bir şey girmemiş olsa da okutmuşlar, “herkesten biri olsun” diye göstermelik mahkemelerden geçirip, hapis hücrelerinde beslemişler, böylece gerçek direnişçilerin arasına sızdırmışlar, o içerdeyken “iki maaş birden vermişler” ama hedeflerine ulaşmışlar. Neden mi aldandık, çünkü dost görünenlerin bu kadar sinsi, hain ve iğrenç davranacağını asla düşünemedik. Tabii gerçekler eşeledikçe ortaya çıktı. Biz biraz kalkık burunlu muyduk ne ki, etrafımızda olup biteni, önümüzü göremedik. Hayat insanın kedi köpekle beraber yaşadığı gibi, düşmanla da beraber yaşayabildiğini doğruluyor. “Beni ısırmayan yılan bin yalasın” sözü bizimdir. Aslında bu iş yalnız Ahmet ile de ilgili değil. Yine Stratejik Araştırma Merkezi tespitlerinde Osman Oktay’ın, Güner Tahir’in ve aynı kuşaktan olup HÖH partisinin değişik kademelerinde görev almış olan gençlerin hepsinin aynı askeri kıtada askerlik yaptığı, hepsini Askeri İstihbarattan aynı subayların eğittiği ve daha sonra aynı gizli çalışan istihbaratçıların HÖH dolayında görevler aldığı tespit edildi. Askerlik sırasında sınanmış olan bu kadrolar daha sonra HÖH Başkan yardımcılığı görevlerinde bulundular, sonra sürüden ayrıldılar ve söndüler. Burada önemle vurgulanıp açılması gereken bir başka gerçek var: HÖH yönetiminde bulunmuş olan Osman Oktay, Kasim Dal, İsmail Korman, Güner Tahir ve birçok başka kadro partiden ideolojik tartışma, ayrışma veya herhangi bir konuda politik uzlaşmazlık yüzünden ayrılmadı, başka bir değişle HÖH’ten atılma nedenleri yani partiden kovulma sebepleri bambaşkadır, ama aynı tip olup hep para konusudur. Devamı var


Bulgaristan Türklerinin Sesi 5

CIA: İran darbesini biz yaptık Çin Uygur Türkleri’ni

Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA), 60 yıl önce İran ‘da düzenlenen ve dönemin başbakanı Muhammed Musaddık’ın devrilmesi ile sonuçlanan darbedeki sorumluluğunu itiraf etti. Ulusal Güvenlik Arşivi’nin internet sitesinde Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası çerçevesinde yayımlanan belgeler, “Musaddık ve liderliğini yaptığı Ulusal Cephe Partisi hükümetinin devrilmesine yol açan askeri darbe, ABD dış politikası çerçevesinde CIA emriyle düzenlendiğini” resmen ortaya koyuyor. OPERASYONUN ADI TPAJAX Belgede “İran’ı Sovyet saldırısına açık bırakmanın ABD’yi TPAJAX’ı planlamak ve uygulamak zorunda bıraktı” ifadesi yer alıyor. CIA, hemen her aşamasında yerel işbirlikçilerin rol aldığı hükümeti devirme komplosu için TPAJAX kod adını kullanıyordu. Komplo, Musaddık’ı devirmek için propaganda yapmak, Şah Rıza Pehlevi’yi işbirliği yapmaya ikna etmek, milletvekillerine rüşvet vermek, güvenlik güçle-

rini organize etmek ve gösteriler düzenlemek gibi çeşitli aşamalardan oluşuyordu. DAHA ÖNCE RESMİ AÇIKLAMA YAPILMAMIŞTI İlk girişimleri başarısız olan komplocular, 19 Ağustos 1953>teki ikinci denemelerinde amaçlarına ulaşmıştı. Daha önce operasyona katılan Amerikan ve İngiliz ajanlarının konuyla ilgili kitaplar yazmasına, iki Amerikan başkanının (Bill Clinton ve Barack Obama) da ABD nin darbedeki rolünü kamuoyu önünde kabul etmesine karşın, CIA resmi bir açıklama yapmamıştı. DARBEYİ ANLATAN KISIM: GİZLİ EYLEM CIA’de çalışan bir tarihçi tarafından konuyla ilgili 1970’lerin ortalarında hazırlanan kurum içi rapor, 1981 de yayımlanmış ancak büyük bir kısmı gizli tutulmuştu. Raporun gizli tutulan kısımları arasında darbeyi anlatan «Gizli Eylem» başlıklı 3. Bölüm de yer alıyordu. O YIL NELER YAŞANMIŞTI? Yayımlanan belgeler arasında Şah Rıza Pehlevinin ABDnin isteğiyle General Fazlullah Zahediyi başbakan atadığı ferman da bulunuyor. İran, 19 Ağustos 1953’te tarihinin önemli dönüm noktalarından birini yaşamıştı. Ülkede Amerikan karşıtlığının büyük bir hızla yayılmasına neden olan darbe, 1979>da Şah Pehlevi rejiminin yıkılmasına ve aynı yıl Tahrandaki Amerikan Büyükelçiliğinin işgal edilmesine yol açmıştı.

Antalya’da iki hafta tatil yapan Florin Cioaba, hafta başında karayoluyla ülkesine dönerken rahatsızlandı. Özel bir hastaneye kaldırılan Cioba iki gün önce Akdeniz Üniversitesi’ne sevk edildi. Cioba’ya Prof. Dr. Ömer Bayezid başkanlığındaki bir ekip tarafından ameliyat edildi. Karaciğer ve böbrek yetmezliğini desteklemek için makineye bağlanan Kral’a ayrıca yapay kalp takıldı. Tedavisi yoğun bakımda devam eden Cioba, bugün hayatını kaybetti. Cioba’nın ölümü hastanede ümitle bekleyen eşi, çocukları ve yakınlarını üzdü. Kralın yakınları gözyaşlarına hakim olamadı. Aile üyeleri eşyalarını otomobile yükledikten sonra hastaneden ayrıldı. Kralın oğlu Dorin Cioaba, gazeteciler yaptığı açıklamada, üzgün olduklarını söyledi. Doktorların verdiği bilgiye göre baba-

durumun iyice kötüleştiğini ve bu sabah saat 09.30’da öldüğü bilgisini verdi. Dorin Cioaba babasının cenazesini yarın ülkelerine götürmeyi planladıklarını söyledi. Antalya’da iki hafta tatil yapan Florin Cioaba, hafta başında karayoluyla ülkesine dönerken rahatsızlandı. Özel bir hastaneye kaldırılan Cioba iki gün önce Akdeniz Üniversitesi’ne sevk edildi. Cioba’ya Prof. Dr. Ömer Bayezid başkanlığındaki bir ekip tarafından ameliyat edildi. Karaciğer ve böbrek yetmezliğini desteklemek için makineye bağlanan Kral’a ayrıca yapay kalp takıldı. Tedavisi yoğun bakımda devam eden Cioba, bugün hayatını kaybetti. Cioba’nın ölümü hastanede ümitle bekleyen eşi, çocukları ve yakınlarını üzdü. Kralın yakınları gözyaşlarına hakim olamadı. Aile üyeleri eşyalarını otomobile yükledikten sonra hastaneden ayrıldı. Kralın oğlu Dorin Cioaba, gazeteciler yaptığı açıklamada, üzgün olduklarını söyledi. Doktorların verdiği bilgiye göre babasının gece geçirdiği ağır kalp krizi sonucu durumun iyice kötüleştiğini ve bu sabah saat 09.30’da öldüğü bilgisini verdi. Dorin Cioaba babasının cenazesini yarın ülkelerine götürmeyi planladıklarını söyledi.

Romanların Kralı içinsınınaltın tabut istendi gece geçirdiği ağır kalp krizi sonucu

n amazda Doğu Türkistan’ın Kargılık bölgesi-

katletti

nin Yılkıkı kasabasında güvenlik güçlerinin ateşi sonucu 15 Uygur katledildi. Çin işgali altındaki bölgede, katliamla ilgili Çin güvenlik güçleri 20 Ağustos’ta meydana geldi açıklamasını yaptı. Doğu Türkistan’da yaşayan bir Uygur sayının 26 olduğu iddiasında bulundu. Ölen Uygurların ‘’terörizm ve yasadışı dini faaliyet’’le suçlanan 20 ila 30 kişilik bir grup içinde yer aldıkları öne sürüldü. Bazı kaynaklara göre ise ölenler açık alanda ibadet ettikleri sırada saldırıya uğ- vuşturuldu. 5 Temmuz 2009’da Doğu radı. Çin’in, 1955’teki işgalinden sonra Türkistan’ın başkenti Urumçi’de yaDoğu Türkistan’ın özerk bir yapıya ka- pılan katliamda 600 kişi öldürülmüştü

Faaliyetlerimizden kareler


6

Bulgaristan T端rklerinin Sesi


Bulgaristan Türklerinin Sesi 7

Demokrasiler Hesaplaşma Zamanıdır

Türkleri insan hakları ve demokrasi masallarıyla avutmaya, aldatmaya kaldın sen. Görünen köy kılavuz istemez. Demokrasi kültürü, senin esassız masallarınla, propaganda ile yeşermedi, her taraf artık anız, eşek dikenliği olmuş… Bizler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduk da; gönlümüz oralarda, aklımız dede, baba ocağında, buralarda yalnızlık çekmemek için ise derneklerde örgütlendik, birleştik, tek yürek olduk, kuvvetlendik, gözümüz kulağımız hep oralarda. Siz dostlarımızı, akrabalarımızı orada HÖH masallarıyla uyuttunuz. Politik oyun ardından politik oyun çevirdiniz. İşlerin halka yararlı yürütülmesini isteyenlere sıkılmadan, utanmadan hep yol gösterir gib yaptınız. “Haydi!” dediniz. Daha doksanlarda vizeleri ve Türkiye’ye gidenlerin topraklarını, parsellerini kendi adamlarınıza verdiniz paraları sizin cebinize girdi. Bu işleri hep sinsi, gizlice yaptığınız için tenkitte bulunanlara her zaman ve her yerde tahammülsüz kaldınız, onları çiğneyip, yok ettiniz, üzerinden silindir gibi gelip geçtiniz. Oysa şu 23 yılda eleştirel akıl, demokrasiyibiratsineğigibiuyanıktutsaydı,HÖH’ü yüreklendirseydi,doğruyolugösterseydi… Amasizhiçbirkimseyeyolvermediniz… Sn. “lider,” bugün artık o DC ile birlikte kurduğunuz HÖH çökmüştür. İçini dolandırıcılık kurdu ile doldurmuşsunuz. Gizlenecek bir şey kalmadı, her şey gözler önündedir. Bu, sizin bireysel dar görüşlü olup, SOYLU Türkleri likide etme, gizli servislere hafiyelik etmeye dayanan yönetim metotlarınız yüzünden mümkün oldu. Sizin sorgulanmamış bir hayatınız var. Sorgulanmamış bir hayatın bırak “lider” falan olmaya, yaşamayı denemeye bile hakkı olmamalıdır. Yönetim biçimi olarak demokratik merkeziyetçiliği değil, boyun eğdirmeyi, köle muamelesi etmeyi seçmeniz, partimizin fiilen yok olmasına, çökmesine neden oldu. Amma siz bu oyunu kaybettiniz! 12. 05. 2013 seçimlerinde soydaşlarımın %70’i oy kullanmadı. Soydaş dernekleri, HÖH/DPS ihanet elitine itaatsizlik, pasif direniş eyleminde yer aldı. Bulgaristan’da seçime katılım oranı % 85 olsaydı, parlamento merdivenlerinde kalıyordunuz. Ortak olduğunuz ve düşme sınırında salladığınız hükümete halkın desteği % 19… “Mafya!”, “İstifa!” çığlıkları ayyuka çıktı… Vatanımız yalana dolana baş eğmeme isyanı yaşıyor.Yürüyüşlerde başı çeken sivil toplum örgütleri boyun eğmiyor. BESLEMELER HAREKETE GEÇTİ Sizin beslemeleriniz, aynı siz gibi, ezip kırıp dökme heveslisi, artık o kadar ileri gittiler ki, Türkiye Cumhuriyetindeki soydaş dernekleri başkanlarını bile indirip bindiriyorlar. Çamur atmaya, çizip silmeye, görevden almaya, yalan yanlış haberler monte edip yaymaya başladılar… “Benden başka halkın sevdiği hiç kimse olamaz!” sözleri sizindir. Ne yapalım, halkımız kendi Dernek Başkanlarını seviyor. Sürünmeye mecbur bıraktıklarınız bizimle. “Benden başka hepsi sürünecek!”mantığısiziçıldırtmışolmalı… HALKIMA İHANET ETTİNİZ 1990’larda yarattığınız sahte “benlik.” “Her şeyi ben bilirim! “Her şey benden sorulur!” havası, 2013’te bir balon gibi patladı, artık “bensiz” birisiniz. Şapkasını taşıyan bir hamalsınız. Dünü-

nüzü gördük; sahte üniversite tahsilinizi biliyoruz; aslı olmayan akademisyenliğinizi öğrendik; uydurma hapishane maceralarınızı okuduk; en önemlisi günlük hayatınızı, yatak odalarınıza kadar kendiniz boy boy gazetelere anlatınız, geleceğinizi, stratejinizi belirleyen hain kimliğinizi görebildik ve halka da göstermeye başladık. Bulgar gazeteciler yıllar yılı ikiyüzlülüğünüzü, ahlaksızlığınızı, dönekliğinizi, sıradan insanlarımızı aldatan bir kişi olduğunuzu, dürüst olmadığınızı, namussuzluklarınızı, sorumsuzca ve başıboş, aklına estiği gibi gezip tozmaktan başka hayatınızın bir anlamı bile olmadığını, haz, çıkar ve kişisel yarar peşinde koştuğunuzu, para için kendinizi olduğu gibi halkımızı da satan biri olduğunuzu yazdılar, yazdılar da uzun zaman yayınlayamadılar. Kitaplar yeni yeni basıldı. Rus istihbarat hafiyenizi anlatamadılar… Türklüğe ve İslam’a, Müslümanlığa ihanetiniz 1993’te ilk defa boynuz göstermişti. “Duma” gazetesine verdiğiniz bir mülakatta, “2 yıl felsefe okumuşsunuz en çok hangi düşünürü seviyorsunuz?” sorusuna “Volter’i!” demiştiniz. 20 yıl sonra düşünüyorum da: Volter’i seveceksin tabii. O, İslam, Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Hz. Eyüp aleyhinde piyesler yazandı. Dinimizi elinden geldiğince lanetleyendi. Davamıza ihanet etmekle; sen de aynı lanetliler sırasında yer aldın. Şimdi artık, sevgili Peygamberimizin Hz. Muhammet bir yana, zaten camiye gittiğin yok, Saldırılarının şiddetlenmesi, halkımızın kendi içinden çıkan önderleri kucakladığı, için değil mi? Gerçektir, etrafındakilerin, hafiye tayfasının, sana boyun eğenlerin gözlerinde nur yok, onları kör etmişsin, istikballeri tıkanmış, sen onları canlı ölü haline getirmişsin. Bırak ta halkım istediğine gönül versin. Ama başarılı olamazsın. Herkesin bir hesabı var Cenab-ı Allah’ın da bir hesabı olacaktır elbet! İnşallah! İnternet sayfalarına resimler taktırmışsın. Altlarındaki yorumlar yanlış, asılsız ve kötüleyici. Bizler, “oradakiler” ve “buradakiler” bütün Türk ve Müslümanlar hepimiz biriz, bizi birbirimizden ayıramazsın buna gücün yetmez! Türkiye’de oyların % 80’ni kaybederken seni küplere bindiren, kudurtan kimdi? Bultürk, Balgöç, Baltürk ve diğer göçmen dernekleri değil mi? Şimdi onlar arkalarına yüz binleri, milyonları takmış, dernekleriyle, federasyonlarıyla geliyorlar. Doksanlardaki şükür “gidiyorlar” zamanı, eyvah “geliyorlar” zamanına dönüştü. Binlerce kitapla, radyo ve TV yayınlarıyla, gazetelerle, basım evleriyle, okuma yurtlarıyla, özel okullarıyla, yeni üretim ve yaşam ilişkileriyle geliyorlar. Her gün kabaran hak arayanlar selini durdurabilecek kuvvet dünyada bulamazsın, yok. Sivil toplum örgütleri artık yollarda geliyorlar. Torunlarını ellerinden tutmuşlar dedelerinin kabirlerini ziyarete geliyorlar. Mülk ve mezar devredilmez, ebedidir. Arayıp bulmaya geliyorlar. Halkımız uyandı! Demokrasi koşullarında hesaplaşmaya geliyor. Sizlerin eskiden kalma o pis ellerinizi halk hareketinden ve onun önderlerinden çek! Halkız haklıyız! Güçlüyüz asla yenilmeyeceğiz!

CIA 51.bölge efsanesinin gerçek olduğunu duyurdu 407 sayfalık rapor yayınlayan CIA, tesisin ‘gizli casus uçaklarının üssü’ olarak kullanıldığını belirtti. ABD’nin itirafı, ünlü ‘Roswell Kazası’ndan 66 yıl sonra geldi. Tarihe ‘Roswell Kazası’ olarak geçen UFO vakasıyla popüler kültürün eskimeyen konularından biri olan 51’inci Bölge’nin gerçek olduğu açıklandı. CIA, zamanla gizliliği ortadan kalkan belgelerin de yer aldığı bir rapor hazırlayarak, Roswell Kazası’ndan 66 yıl sonra gerçek olduğunu nihayet kabul etti. The Altantic Wire’ın haberine göre, çok da gerekli olmayan açıklama için hazırlanan raporda 51’inci Bölge’nin nasıl kurulduğu, yapılan araştırmalar ve zamanla üssün geliştirilmesi çalışmaları anlatılıyor. Independence Day’ filminden, ‘The X-Files’ dizisine kadar, birçok bilim kurgu yapımına konu olan 51’inci Bölge, popüler kültürde ‘Dünya’ya gelen uzaylıların tutulduğu yer’ olarak kabul ediliyor. «UZAYLI DEĞİL GİZLİ UÇAKLAR VAR» Ancak CIA’in oldukça kalın raporunda, UFO meraklılarının reddetmesi beklenen açıklamalar var. CIA, raporda dünya dışı varlıklara değinmiyor, tersine, 51’inci Bölge’nin ‘hükümetin gizli U-2 casus uçak programının parçası olduğunu’ öne sürüyor. Rapor, 51’inci Bölge’nin İkinci Dünya Savaşı’nda ‘hava topçu mezili’ olarak kullanıldığını ve o dönemden bu yana asfalt dökülmemiş bir piste sahip olduğunu belirtiyor. Raporda asfaltsız pist hakkında açıklama da var: “Havadan bakıldığında pist asfaltlı gibi duruyor. Ancak yakından bir gözlem, pistin

topraktan olduğunu ve kullanılmayan yıllar boyunca bilek seviyesine kadar kumla dolduğunu gösteriyor. Eğer (Tony) LeVier piste inmeye kalksaydı, uçağın tekerleri muhtemelen kuma batacak ve U-2 projesindeki önemli isimler ya yaralanacak ya da ölecekti...” NEDEN İNŞA EDİLDİ? CIA’in on yıllar sonra yaptığı ve fazla heyecanlı olmayan açıklamanın ardından akla gelen ilk soru, kullanılmayan pistlere sahip 51’inci Bölge’nin ne amaçla yapıldığı. Çöllerle kaplı Nevada’nın nükleer test alanına eklenmesi planlanan yer olarak seçilen 51’inci Bölge, ABD eski başkanlarından Dwight Eisenhower döneminde onaylandı. Alan için düşünülen ilk isim ‘Paradise Ranch’ olsa da, bu isim tutmadı. ABD hükümeti geçmişte birçok belgede 51’inci Bölge’den bahsetmiş olsa da, ilk kez resmi olarak üssün varlığını kabul etti. Gelecekte, Nevada Test Site hakkında yeni bilgiler ortaya çıkarsa, 51’inci Bölge hakkında daha fazlasını öğrenebiliriz.

İngilizler ölüm Saati yaptı NE KADAR YAŞLANDIĞINI ÖLÇÜYOR Cildin hemen altına yerleştirilen lazer sinyal, kişinin vücudunun ne kadar yaşlandığını ölçüyor. Lazer ışını ağrısız olmakla birlikte kanser ve bunama hastalıklarını test etmek için de kullanılabilecek.

KİŞİNİN NE KADAR YAŞAYACAĞINI TAHMİN EDİYOR

Daily Mirror Gazetesi’ndeki habere göre, kol saati şeklindeki cihaz, vücudun ne kadar hızda yaşlanacağını hesaplamak için kılcal damarlar içindeki en küçük kan damarlarını analiz ediyor. Lazer, bu hücrelerin işleyişini ölçerek aynı zamanda bir kişinin ne kadar yaşayacağını tahmin ediyor. ‘0’ ile ‘100’ arasında derecelenen cihazda ‘0’ ölü anlamına gelirken ‘100’ en uygun durumdaki vücut anlamına anlamına geliyor. Bilim adamları bu derecelendirmeleri kullanarak kişinin ne kadar yaşayacağını hesaplayabiliyor.

İngiltere’deki Lancaster Üniversitesi’nden fizik profesörleri Aneta Stefanovska ve Peter McClintock tarafından patenti alınan cihazın birkaç yıl içinde doktorların kullanımına sunulması bekleniyor. Prof. Stefanovska, böylece her insanın bedensel ölçümünün yapılabileceğini , tam olarak kaç yıl daha yaşayacaklarını tahmin edebileceklerini söyledi.

Sultanahmet Caminin Karşısı Mükemmel Manzarasıyla

S u l t a n a h m e t Çatalçeşme sk.No.1/1 Te l : 0 2 1 2 52 6 8 7 9 8

Y E L K E N Kafe RESTORANT


8

Bulgaristan Türklerinin Sesi

BSP, Buzluca’da Solun Ulusal Panayırı’nı düzenledi Önce“TRTBalkan”mıyoksa“TRTBulgaristan”mı Bulgaristan

Bulgar Sosyalist Partisi (BSP), Buzluca tepesinin eteğindeki Tarihȋ Ova’da (İstoriçeska Polyana) Solun Ulusal Panayırı’nı düzenleyerek sosyalist hareketin 122. yılını kutladı. Et-

kinliğin sloganı “İnsanların Bulgaristan’ı”ydı. BSP_Buzluca-da_Solun_Ulu sal_Panayiri-ni_duzenledi Panayıra ülkenin dört bir yanından otobüs ve diğer araçlarla onbinlerce vatandaş katıldı. BSP’nin üst düzey yetkilileri ile Genel Başkanı Sergey Stanişev katıldı. Panayıra Bulgar Halk Tarımcılar Birliği (BZNS) partisinden de katılanlar oldu. Halk dansları, halay ve konuşmalarla başlayan şölende Genel Başkan Stanişev de konuşma yaptı. Panayıra ulusal medyalar da katıldı. Olası bir provokasyona karşı yoğun polis güvenil önlemi vardı. Vatandaşların bir kısmı sofra kurup ziyafet çekti, bir kısmı da tepedeki harabeye dönmüş Buzluca Anıtı’nı ziyaret etti.

Ulusal Hak ve Özgürlükler Hareketi Başkanı Güner Tahir, Zaman gazetesine verdiği demeçte ‘Avrupai azınlık statüsüne’ gerek yok dedi. guner-tahir-uhohGüner Tahir, HÖH Fahri Başkanı Ahmed Doğan’ın HÖH’ün 8. Ulusal Olağan Kongresinde öne sürdüğü Güneydoğu Avrupa’da bulunan riskli azınlıklara “Avrupai azınlık statüsü” verilmesi fikrini nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna cevap verirken söyle dedi: ’1990’lı yılların başında, Türk azınlığı “milli azınlık” mı, “etnik azınlık” mı, “dini azınlık” mı, “kültürel azınlık” mı gibi tartışmalar vardı. Bu konuyu hiç tartışmaya gerek yok. Madem ki bir azınlık var, onu nasıl tanımlayacağımız hiç önemli değil. Avrupai azınlık statüsüne gerek olduğunu

düşünmüyorum. Bunun yerine azınlıklarla ilgili imzalanan bütün sözleşmelere riayet edilmelidir. İlk başta milli azınlıkları mudafa çerçeve anlaşması uygulanmalıdır, eğer bu yapılırsa Avrupai azınlık statüsünü konuşmaya ihtiyaç kalmayacaktır. Belli bir zaman önce Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, Bulgaristan’da etnik modelin nazik duruma geldiğini ifade etti.’

UHÖH: ‘Avrupalı azınlık statüsü’ anlamsız

ABD

Büyükelçisinden

iftar

ABD Sofya Büyükelçisi Marcie B. Ries Büyükelçilik rezidansında iftar yemeği verdi. İftara Başmüftü Mustafa Haci, müftülük çalışanları, öğretim görevlileri ve çok sayıda misafir katıldı. abd-buyukelciliginden-iftarBüyükelçi Ries, Amerika’da dini özgürlüklerin en temel prensiplerden biri ve ülkedeki Müslümanların da Amerikan toplumunun bir parçası olduğunu kaydetti.

PBulgaristan o l i s eyolsuzluk ö ziddiaları e l üzerine b a ler ğ ıalınması ş y gerektiğini a s a k löne a nsürdü. dı ülkenin İçişleri Bakanlığı’na özel bağış yapılmasını yasaklamasına karşın, uzmanlar ek tedbirlerin de faydalı olacağı görüşünde. polise-ozel-bagisyasaklandiBulgaristan’ın yeni atanan İçişleri Bakanı Tsvetlin Yovchev, “Tedbir, özel şirketlerin kaynak aktardığı durumlarda ortaya çıkabilecek çıkar çatışmalarını önlemek ve İçişleri Bakanlığı’nı destekleyen belediyelerin gizli maliye tehdidini ortadan kaldırmak amacıyla alındı.” dedi. Yovchev, söz konusu tedbirin Bulgaristan’ın taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ve ortak projeleri muaf tuttuğunu da sözlerine ekledi. Kamuoyunun bu şaibeli uygulamadan, İçişleri Bakanlığı’nın 2011 yılının ilk üç ayında, bütçe harici gelirlerinin neredeyse dörtte birini oluşturan 3,3 milyon avroluk bağış aldığını gösteren resmi istatistiklerin hükümet tarafından açıklanmasıyla haberi oldu. AB bu soruna, Bulgaristan hakkında hazırladığı Temmuz 2011 ilerleme raporunda işaret etmiş ve o dönemde Bulgar medyasında, hükümlü veya haklarında soruşturma yürütülen şahıslardan gelen paralar hakkında çıkan haberler kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. Avrupa Komisyonu ilerleme raporunda, “Bu uygulama, polis soruşturmalarının bağımsızlığına zarar vermektedir.” ifadesine yer vermişti. Eski İçişleri Bakanı Tzvetan Tzvetanov AB’nin bu eleştirilerine tepki olarak özel şahıs ve kuruluşlardan gelen bağışları yasaklamış, ancak belediyeler, resmi kurumlar, kamu kuruluşları, uluslararası örgütler ve yabancı ülkelerden gelen bağışları yasaklamamıştı. Yovchev’in bu ay aldığı bu tedbir, bu tür varlıklardan devlet kurumlarına sağlanacak her türlü desteği yasaklıyor. SETimes‘a konuşan uzmanlar, yolsuzlukla mücadele için ek tedbir-

Sofya Üniversitesi Siyaset ve Siyasi İktisat Bölümü yardımcı öğretim üyesi Stoycho Stoychev SETimes‘a verdiği demeçte, “Yolsuzluk, Bulgaristan genel kurumsal sistemini etkilemektedir; hatta bir medeniyet sorunudur. Bu yüzden, bölük pörçük tedbirler sonuç veremez.” şeklinde konuştu. Stoychev, düzgün bir yanıt için sistemli bir çözüm gerektiğini söyledi. SETimes‘a konuşan yardımcı öğretim üyesi, “Yolsuzlukla mücadelede, “stratejik tedbirler” olarak sunulan iyi ama boş vaatlerin mekanik bir toplamından çok, bir değer ve medeniyet tercihi olarak görülen genel bir strateji aranabilir.” dedi. Adriyatik Kamu Politikası Enstitüsü Başkanı ve CEO’su Natasa Srdoc’a göre, yolsuzluğun kökünü kurutmak için Bulgaristan’ın soruşturma, kovuşturma ve yargılama sisteminin tamamen elden geçirilmesi gerekiyor. Srdoc SETimes‘a şunları söyledi: “Bölgede bağımsız kurumlar oluşturmak için, güçlü bir hukuk düzenine sahip ülkelerden gelmiş yabancı yargıçlar, savcılar ve yasa uygulama mercilerine (polis) ihtiyaç var.” “Bu kişiler dürüst yerli yargıçlara, yasa uygulama memurlarına ve savcılara işlerini haysiyetli şekilde yapmaları için güvenli bir ortam sağlayacak ve dürüst bireylerden oluşan yeni nesle bu onurlu mesleklere ve önemli kamu hizmetlerine katılma yönünde güç ve cesaret verecektir.” Srdoc’a göre, Bulgaristan’ın da dahil olduğu Balkanlar’da emekleme dönemindeki demokrasiler için, güvenilirliğe ve kamu fonlarının şeffaflığına özel önem vererek devletin üç ayrı ve bağımsız kolunu kurmak ve korumak büyük önem taşıyor. Srdoc, “Bağımsız bir yargı ve hukukun üstünlüğü de işleyen bir pazar ekonomisi ve düzenlibirtoplumiçinvazgeçilmezdir.”dedi.

Stratejik

Bayan Aysin Komitgam’ın www.bghaber.org internet sitesinde “Bal-Göç Projesi TRT Balkan Kurulacak Mı?” yazısı, bu konuyla ilgilenenleri düşündürdü. Önce “ TRT Balkan” mı yoksa “TRT Bulgaristan” mı üzerinde anlaşmamız gerekir. Eski Rumeli, sonra Balkanlar ve şimdiki Güney Doğu Avrupa coğrafya bölgesine giren çok farklı sorunlarla yaşayan, değişik İslav ulusların arasında yaşayan, dinsel olarak Müslüman ama etnik bakıma Türk, Pomak, Arnavut, Bosnalı, İslav, Çingen vb. var. Bunların hepsine hitaben yapılacak olan TRT- Programından sonuç alınabileceği fikrinde değilim. Çünkü bu bölgede 8 devlet var ve bunların hepsinde dini Müslüman olan etnikler var. Bunların arasında sayıca en yoğun kesim Bulgaristan Türkleridir. Etnik sorunlar Balkan ülkelerinin her birinde çözüm masasına farklı yatırılmıştır. Örneğin en az Türkün yaşadığı Makedonya’da Türk azınlığın tüm sosyal ve kültürel hakları tamamen tanınmışken, Bulgaristan’da bu sorun büyük bir çıbanbaşıdır, Yunanistan’da da çözülmemiştir. Müslüman Arnavutların ve Bosna Hersek halkın sorunları tamamen farklıdır. Aynı tespit Kosova için de tekrarlanabilir. Burada önemli olan, problemlerin birbirinden ayrılması, ayrıştırılması ve ülkelere göre ayrı ayrı irdelenerek işlenmesi ve somut analiz ve sonuçlar ortaya konup çözümler aranmasıdır. Türkçe TV yayınlarının ortak Türk kültürü oluşumuna genel anlamda çok yararlı olduğuna katılsak da, Türkçe TV programlarını izleyen herhangi bir gencin Türk dilinde yazıp okumaya başladığına henüz rastlayamadık. Bulgaristan’da 234 Türkçe TV programı izlenebiliyor. Beklenen sonucun alınamamasına birkaç neden olması gerek; Bir, Türk dili genelden, özele ve somuta giden yolu, henüz ilk göz açışı ve kulak kabartmada belleğe indirme yöntem ve araçlarını geliştirememiş olan bir dildir. Türkçenin mantığı öteki dillerden farklı olarak tümden gelip tüme varmaktır ki, yoğun örneğin etkisi altında kaldığımız Bulgarcada bu bireyden tüme açılır. Türk dilinde gramer terminolojisi, analar ve nenelerimiz tarafından terminoloji kullanılmadan öğretilen ana dil lehçelerimizden dağlar kadar farklıdır. Vaktiyle Sultanların göçebe soylara Divan dili ile Din dilini öğretmede çok zorluklar yaşadığı gibi, bugün de büyük sayıdaki yerel Türk ağızlarına edebiyat Türkçesi aşılamak kolay değildir. Tek sözle söylemek istediğim, biz Bulgaristan Türkleri de 6 ağız konuşuyoruz ve dil olarak edebiyat Türkçesinde birleşmemiz son derece gerekli olsa da, ne Türk dil kurumu ne de sayıları bilmem kaç yüz olan Türk Dili ve Edebiyatı uzmanları, ne Sofya Doğu Dilleri Enstitüsü bu soruna uygulamalı ve başarılı bir çözüm getirmemiştir. Lehçelerin edebiyat diline yükseltilerek biçimlenmesi sonunu sanki işlenmemiştir. Bizi yanlış anlamayınız lütfen. TRT’deki Arapça kurslarında 100% başarı elde edildiğine inanıyorum. Türkçede “algoritma” sözünün tam karşılığını bilmiyorum, “çözüm demedi” veya “en az gayretle en iyi başarı sağlayan yöntem” olabilir ya da “formüller demeti” de denebilir. İşte bu Bulgaristan’da okuyan Türk öğrencilere Türk dilini öğretme “algoritması” bulunamamıştır. Ankara’da hazırlanıp basılan kitaplar gerçeklikten çok………………çok uzaktır. TRT’den verilen Türkçe dersleri bizim Bulgaristanlı Türk öğrencilerin kavrayabileceği düyezden çok…….çok uzaktır. Konuyu başka bir örnekle noktalayalım:

Araştırma

Merkezi

Belki Almanya’da Avusturya’da ya da İsviçre’de yaşayan Türk çocukları için benzer bir öğretme yöntemi geliştirilmiş olsa, bizim evlatlarımız da bundan yararlanabilirler, çünkü Almanca düşünce de somuttan özele ve genele giden yolu izler, Bulgar dili gibi. Bu işin Avusturalya ve İsveç’ teki çözüm biçiminden çok etkilendim doğrusu. Orada önceleri, yani TV ve internet çağından önce, her gün radyo yayınlarıyla Türkçe öğretimi yapılmış ve göçmen çocuklar ev lehçesinden edebiyat düzeyine başarıyla geçebilmişlerdir. Dil konusuna çok yer ayırdım yazımda ama Türk dilimizi ancak lehte düzeyinde, kitapsız bilen, edebiyat düzeyinde ana dil konusunda yükselememiş olan insanlarımıza TRT Balkan programları başlatmanın anlamasız olur kanısındayım. Kanımca, bizim önce bu konuyu çözmemiz gerek. “Bal-Göç”ün TV-Programı üstüne daha sonra yazılaşım, çünkü Bulgaristan’da yaşayan Türklerin Avrupa Birliği vatandaşı olarak eğitilmesi ve yetişmesi gerek, AV yaşam tarına ayak uydurmaları lazım, bu konuda TV yayını yapacak ekibin çok emek sarf ederek, iyi yüklenmesi gerekecektir. Bundan 15 sene önce bizde de HÖH Türkçe TV Programı yapacak, en nadir, en güzel kızlar, en albenili fidanlar gelsin İstanbul’a özel eğitime göndereceğiz diyenler, iyi oldu da aynı kızlarla evlendiler (anlardan biri de A. Doğan’ın 3. Karısı oldu ve sonra boşandılar” böylece iş unutuldu. Ve fikirlerimi daha iyi açabilmek için şimdi size bir düşündürücü fıkra anlatmak istiyorum: “Profesör derse girer ve: – Çocuklar size anlatacağım olayı dikkatlica dinlemenizi ve yorum yapmanızı istiyorum, der. Anlatmaya başlar: Hastamız ne konuşuyor ne de denileni anlıyor. Saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor…Zaman ve kişi kavramı yok. Yalnız nasıl oluyorsa, adı söylendiğinde tepki veriyor! Son altı aydır onun yanındayım. Ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakımı yapılırken yardımcı oluyor. ..Onu başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor… Dişleri bile yok! Yiyeceklerinin püre haline getirilmesi gerekiyor. Gömleği, salyalarından dolayı sürekli leke içinde… Yürümüyor, uykusu düzensiz. Gece yarısı uyanıp, çığlıklarla herkesi uyandırıyor. Ama çoğu zaman mutlu ve sevecen… Fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar feryat figan bağırıyor. Profesör sınıfa döner: - Böyle birinin bakımını ister misiniz? Diye sorar. Öğrenciler hep bir ağızdan: - “Hayır” diye bağırır… Profesör kendisinin bu işi büyük bir zevkle yaptığını, onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırır. Daha sonra Profesör, hastanın fotoğrafını sınıfta dolaştırmaya başlar. FOTOGRAFTAKI PROFESÖRÜN ALTI AYLIK KIZIDIR. Bizim öykümüzde ise altı aylık kız Bulgaristan Türklerinin bugünkü Türk dili durumudur. Profesör ise, Türkiye devleti ve Bulgaristan Türklerinin kendi öz imkânlarıdır. Bu işe Bursa Bal Göç katılmak istiyorsa buyursun. Dava ortaktır. Biz, karanlıkların aydınlığı boğamayacağına inanıyoruz ve cephede yolumuza devam ediyoruz.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

D r. M ü j g a n D E N İ Z “Ahmet Doğan Mafya!” çığlıkları Beni ürkütüyor

S a y ı n A h m e t D o ğ a n , Gece mitingleriyle Bulgaristan’da başlayan yeni süreç dip dalgasını yerinden boşandırdı. Vatanımızda var olmamız, politik örgütümüz, çocuklarımız, mal-can güvenliğimiz ve geleceğimiz hedef alınıyor. Bu derin dalgayı yerinden boşandıran bu kez sen oldun Ahmet Bey. Bütün ülkede meydanların dolup taşması bir birikimin patlaması sonucudur. Bu birikimin özünde nefret ve hınç var. Yükselen kin ve öfke duyguları bizim gece gündüz özverili ve hoşgörülü çalışmalarımızdan kaynaklanmıyor. Kulaklarımızı sağır eden haykırışların kökünde sizin sinsi planlarınız, politikacıları kenara kıstırıp onları istediğinizi yaptırmaya zorlamanız ve hatta karanlık hedeflerinize ulaşabilmeniz uğruna ülkemizde etnik azınlıklarla yani bizlerle Bulgar çoğunluğu ve aralarındaki ırkçılık salgınına yakalanmış olanları birbirimize düşürüp, kan dökülürken yine bize Brüksel’de ya da Kuveyt’te arabulucu olma niyetleriniz okunuyor. Ben bunları gördüğüm için üzgünüm ve olayların bu yönde gelişmesine kesinlikle karşıyız. Biz bu oyunda yokuz ve olmak istemiyoruz Sn. Doğan. Fakat “DPS Mafya!” “Ahmet Doğan Mafya!” çığlıkları Beni ürkütüyor. Gece mitinglerine bakıyorum, kendi aralarında susarak kenetlenmişler. Etrafta polis yok. Davullar, gaydalar çalıyor. Sanki Üçüncü Dünya Savaşı olmuş da Bulgarlar zafer kazanmış gibi bir hal var. Oysa Hak ve Özgürlük Partisi’nin mezarını kazmışlar. Bunu yapabilmelerinin sebebi ise (seni yönetenler) senin çevirdiğin sinsi ve kirli oyunlar Sn. Ahmet bey. Bu defa alaylarında politik partilerin bayrakları dalgalanmıyor. Polis yok, asker yok, jandarma yok! Son derece büyük bir kararlılık var. HÖH partisini iktidardan indirmek ve yok etmek. Neden mi? Sizin bu güne kadar yaptığın yanlışlardan, halkımızı umursamamanızdan, her şeye egemen olma hırsınız yüzünden. Bizde ezilip yok olma korkusu beliriyor. Sizin elleri temiz olmayan çevrelerle iç içe olduğunuzdan, bizim tanımadığımız çevrelerin çıkarları için tuzaklar kurduğunuzdan dolayı. Biz bu kalabalığa göğüs geremeyiz. Biz Osmanlıdan sonra bu topraklarda 100 sene açık alınla yaşadık, vicdanımız temizdir ama şimdi sizden ötürü Türk olarak utanıyoruz. Siz Bulgaristan Türklerini utandırdınız. Çekin gidin artık aramızdan. Şimdi başta yürüyenler sivil toplum örgütlerin liderleri. Siz, orada, Vitoşa Dağı’nın yamacındaki Saray’da olayların kokusundan, gürültüsünden, kulaklarımızı delen çığlıklardan uzaksınız ama bir duysanız bir duysanız, haykırışlar tamamen politik. Bakanlar Kurulu kapısına dayanmışlar. Ağızlardan çıkanla öncelikle siz hedefsiniz. Bulgar kamuoyu, ayaklanmış olanlar artık sizin onurlu bir Bulgaristan Cumhuriyeti vatandaşı olduğunuza ve bu Vatana yararlı herhangi bir iş yapabileceğinize artık ne Türkler need Bulgarlar inanmıyorlar. Zaten çalıp kapmaktan, kadın kız oynatmaktan, rakı votka içmekten ve kaba zurna dinlemekten başka da bir şey yapmadınız, yapamadınız veya yaptırmadılar. Oysa yıllar geldi geçti. Yürüyüşlerdeki bebekler bile 23 yaşında. Ağacın yaprakları dökülüyor Ahmet Bey. Zamanınız doldu. Çekip Gidin artık aramızdan. Kitleler bir ağızdan hep bir ağızdan sizin Başbakan Oreşarski’yi, Sosyalist lider Stanişev’i ve “bizim” Lütfü’yü aldattığınızı, dar ortamda sıkıştıran bir dolandırıcı olduğu bilinen Delyan Peevski’yi gizli servis başına çok özel hesaplarla getirttiğinizi konuşuyorlar. Ne işi var Peevski’nin gizli serviste? Türk halkına Milletvekili seçtirdin yetmedi mi? diyorlar. Onu DANS Başkanı yapıp Bulgar devleti için çalışan Türk ve Pomak vatandaşlarımızın isimlerini çıkartarak Türk gizli servisine mi satacakmış? diye soruyorlar. Sen artık bu kelpazeliği 1990’da bir defa Rusyanın yardımı ile yaptın. 19 çuval DS sır bilgisini İstanbul Emniyeti’ne gönderdin, orada okuyan bile olmamış. Bunları yazar Soner “Bay Pipo” kitabında uzun uzun anlatmış. Kağıt dolu çuvallara 200.000$ para istemişsin, bunlar da yazıldı. İnsanların kaderleriyle oynamayın Ahmet Bey. Türkiye Cumhuriyeti makamları Bulgaristan Türklerinden kimin kim olduğunu, ne işle uğraştığını çok iyi bilirler. Türk Türkü kokusundan sezer. Türk Türk’e kötülük etmez, edemez. Orada kalanlar biz Vatanımızı sevmesek burada kalmazdık ve nafakamızı dede toprağında aramazdık diyorlar. Sen bunun güzeliğinşi anlayamadın, anlayamıyacaksın. Katranlı tütün işlemek bile mutluluktu bizim için, sen bunu anlayamazsın. Çek git aramızdan git, kovmadan git. Sen bizi hala anlayamıyor musun ne! Biz özden Türk’üz Ahmet bey. Senin dedelerin de Milletimize ihanat etmiş. Şimdi de sen (öncesini saymıyorum) bize 23 yıldır ihanet etmedin mi? Biz sana inanmıştık. Fakat sen işleri neredeyse bizi Bulgar’a bir daha kırdırmaderecesineitiyorsun.Çekgitdekurtulalımsizinggibilerinden. Senin baba soyuna ise hiç inancımız yok. Baba tarafından ataların Yüce Tanrı’dan “Vatan ve toprak yerine, dilenme hakkı” istemişler. Sen şu güzelim toprakları Vatan olarak o yüzden sev(e)medin. Kan su olmaz, olamaz. Çek git, deniz kıyısına git, çünkü deniz suyundan Vatan olmaz… Etme bizlere artık çok oldu. Huzur içinde, Bulgarlarla iyi komşular olarak, dostça, yardımlaşarak yaşamak istiyoruz. Allah’ın bize verdikleri onlara da yeter bize de. Sen aramızdan çekip gitmeden bize rahat yok. Biz her gün yeni bir bela yapacağını düşünür ve bekler olduk. Çok endişeliyiz. Bizim adımıza kimseye bir şeyler söyleme. Sen bizden değilsin. Biz seni bu toplumdan sildik. Yaramaz bir çocuk gibisin. “Çıldırmış” olduğunu söyleyenler var. Daha kötüsü olmadan sen usulca aramızdan çek git! Nereye mi gideceksin? Anacığının yaşadığı yere dön. O köyde bir de cami inşa ettirdiğini işittim. Senin camiye girmediğini bildiğimden diyorum ki, abdes alınır ve camiye ayakkabıyla girilmez. Buna dikkat et, şimdi bizde yeni Müslümanlar cami odalarına ayakkabıyla dolmaya başlamışlar. Kan çeker onlara karışırsın, hayırdan geçer, camii işlerinde örnek ol… Çek git ve giriver aralarına… Sebep sonuç meselesine gelince. Biz Bulgaristan Türkleri olarak sana borcumuzu fazlasıylaödedik ve artık size borcumuz yoktur. Yediğin yedik aldığın aldıktır. Helal olsun ama bu işi burada bitir. Seni adam saymakla yanlış etmişiz, bu da, bize akıl parası olsun. Sen Sofya’dan uzaklaşmadan Bulgar’ın kanı kaynar. Kötülük olur. Sen bu işi burada bitir. Çek git.

İngiltere

Palamentosu

Porno izleme rekoru kırdı

9

Nafiye YILMAZ -Bulturk Dnt.Kurulu Baskanı

Nafiye YILMAZ

Biz hep Ürkütüldük!

Huffington Post’un haberine göre, bilgi edinme özgürlüğü yasası çerçevesinde sorulan bir soruya cevap veren İngiltere Parlamentosu Bilgi Teknolojileri Dairesi geçtiğimiz yıl içinde parlamento binasından tam 300 bin kez porno sitelerine girildiğini açıkladı. HEM PARLAMENTERLER HEM PERSONEL GİRİYOR Daire, porno sitelerine giriş sayısının tüm binayı kapsadığını belirterek, girenlerin hem parlamenterler hem de personel olduğunu kaydetti. Dairenin açıklamasına göre porno sitelerine en fazla giriş 114 bin 884 kere ile geçen yılın Kasım ayında yapıldı. 2013’ün Nisan ayında ise 55 bin 552 giriş yapıldı En az girişin ise 2013’ün Şubat ayında olması dikkat çekti. Bu tarihte porno sitelerine sadece 15 defa girildiği belirlendi. VERGİLER GÖREV DIŞI AMAÇLARLA KULLANILMAMALI Daire bu tuhaflığın nedenini araştırırken, İngiltere Vergi Ödeyenler Derneği, İngiliz Parlamentosu’nun görevinin halka hizmet olduğunu belirterek, vergilerinin görev dışı amaçlarla harcanmasını kabul edemeyeceklerini bildirdi.

Rumların Akdeniz’deki Doğalgaz hayal kırıklığı

GüneyKıbrıs’taRumların,doğuAkdeniz’de bulduğu doğalgaz rezervlerinin tahmin edilenin daha altında olduğu bu nedenle ikinci kez doğrulama sondajı yapılacağı açıklandı. Devlet hidrokarbon işletmesi başkanı Haralambus Helinas, “Eğer doğalgaz yatakları 6 ile 7 milyar ayak küp düzeyindeyse tatmin olacağız ve çalışmalara devam edeceğiz. Ancak rezerv 5 milyarın altındaysa bu endişe vericidir” dedi. İkinci teyid sondajı yüzünden doğalgaz planlarının en iyimser tahminle 6 ay daha gecikeceğini açıklayan Helinas, ikinci teyid sondajında, doğalgaz miktarı ve kalitesi hakkındaki bir takım kuşkuların giderilmesinin amaçlandığını kaydetti. DOĞALGAZ İÇİN KUTLAMA HAZIRLIĞI YAPILIYORDU Rum yetkili, ikinci teyid sonrasında bir test üretimi yapılacağını bu noktada rezervlerin kalitesi ve sürdürebilirliğine dair önemli verilere ulaşılacağını kaydetti. Rumlar, tek yanlı ilan ettikleri münhasır ekonomik bölgedeki doğalgaz kaynaklarını kutlamak için, bugün sondaj platformunda törenle alev yakmaya hazırlanıyordu. TÜRKİYE TEK YANLI ARAMALARA ŞERH KOYMUŞTU Kıbrıs Rum halkı ve siyasetçiler, ülke tarihindeki en büyük ekonomik krizden çıkış yolu olarak doğalgazı işaret ediyor. Türkiye, kaynaklarda Türklerin de hakkı bulunduğu gerekçesiyle, Rumların tek yanlı doğalgaz aramalarına şerh koymuştu.

Alman ırkçılardan çirkin uygulama Almanya’da kapatılması için girişimlerde de bulunulan ırkçı NPD partisinin gençlik kolları, başta Türkler olmak üzere yabancılara ve de ırkçılık karşıtı Almanlara prezervatif dağıtmaya başladı. “YABANCILAR ÇOCUK YAPMASIN” SLOGANI Prezervatifler için özel paketler yaptırarak üzerlerine, “Yabancılar ve seçilmiş Almanlar için” yazdıran Neo- Naziler, dağıttıkları prezervatiflerle sözde yabancıların çocuk yapmayarak nüfus olarak artmamalarını amaçlıyor. Gençlik Kolu Başkanı Andy

Knape, sloganlarının, “Yabancılar kendi kendinizi çoğaltmayın” olduğunu belirtti. Söz konusu kampanya hem Alman hem de göçmenler tarafından büyük tepki aldı. Alman Nazi döneminde de toplama kamplarına yerleştirdikleri özellikle hamile kadınlar üzerinde yapılan kısırlaştırma ameliyatlarında çoğu kadın hayatını kaybetmişti.

Ramazan geçti, bayramlaştık, bayram tatili bitti. İşi olan iş başına döndü. Ben de sizlerle Pazar sohbetine oturdum. Kırcaali’deydim. Arda akıntısında saçlarımı savurdum. Su Aynasına baktım. Güzelliğimi ve gençliğimi aradım. Sağan gölünde kaybolmuşuz. İstanbul’da otursam da, doğduğum dağlar şehrinin kokusunu Sabah çayımla içmek için pazardan taze garamık, ıhlamur ve katırtırnağı (akasya) balı aldım. Çarşımız güzel düzenlenmiş. Tezgâhlarındaki mallar aynı. “Molla Çeşme” pazarındaki satıcı teyzeler mekân değiştirip şehir çarşısından belediye pazarına taşınmış, yeni mekânda satıcı müşteriden, müşteri de satıcıdan hala çekiniyor gibi, ürkek bir hava var. “Bir de sen bu malı nereden aldın?” korkusu dolaşıyor göze çarpmadan. Alış veriş durgun. Bizde esnaflık babadan geçme değildir. Örneğine seyrek rastlanır. Sosyalizimde mal mülk ortak olduğundan esnaf tabakası yoktu. Ortak mülkiyet yeni biçilmiş çimen gibidir. Göz alıcı güzel, kokusu da nefis ama insanlar tek düzedir. Bizde kimse fazla boy atamamıştı, çok zengin olamamıştı. Herkes rahatından fazla bir şey düşünmez olunca, toplumsal düzen durgunlaştı ve dolayısıyla çöküşe geçti. Bu örnek bizim gerçeğimizdir. Şimdi herkesin üzerinde bir gariplik var. Düşünceli görünüş sanki anadan gelme, fakat insanların ne düşündüğü, neden düşündüğü anlaşılır gibi değil. “Düşün düşün işin bo.tur!” sözl e r i i k i d e b i r k u l a ğ a g e l i y o r. Bir adamın sırtındakini çıkar, geldiği yeri, mesleğini, düşüncelerini anlayabilirsen anla… Anlayamazsın. Ben doğup büyüdüğüm şehirde bu defa esen farklı bir laubalik, kendine acındırma aldatmacası hissettim. Önceleri böyle bir şey yoktu. Herkes neyse oydu. “Yeni Hayat” gazetesi Hak ve Özgürlükler Hareketi Başkanı Lütfü Mestan’ın “araba kredi ödediği” yazıyor. Hem milletvekili hem de Hak ve Özgürlükler Partisi Başkanı olarak Mercedes arabası ve şoförü olan Lütfü Mestan’ın banka kredisi ödeyerek, zavallı insanlarımıza “ben de sizin gibi parasızım, ne yapalım görüyorsunuz işte, ben de kredi ödüyorum!” demek istemesi saçmalık değil de nedir. İnsanımız saftır, temizdir ama fer yalana inanmaz. Mestan’ın bu icadına şaşmamak elde değil. Eski hamam eski tas önümüze çıktı. Daha önce aynı görevde bulunan A. Doğan ökçesi patlak ayakkabıyla gezip kendine acındırmak istemedi mi? Bizi kendisine acındırarak aldattı. O bizi yarınlarımız üstüne ürkütüp korkutmaya çalışmıştı. “Bosna Savaşı” tehdidi savuruyordu. Sahtekârları sanki aynı ana doğurmuş gibi. Halkımızı şimdi de “Şu Avrupa işleri belli olmaz. Açlık geliyor! Bir lokma ekmeğe muhtaç kalacaksınız!” zihniyetiyle ürkütmek istemesin bunlar. Zaten biz 1877’den bu günlere kadar hep ürkütülmedik mi, korka korka yaşamadık mı? Şu “kredi” meselesini bir de birlikte düşünelim. L. Mestan 20 yıldan beri milletvekilidir. Maaşların paşasını alır. Yediği köfteler, makam arabasının benzini hep devletten. HÖH Başkanı maaşı ayrı tabii, hem de avuç dolusu. Eşi Bakanlar Kurulunda anasız babasız Rom çocukları dış ülkelere pazarlama görevindeyken az mı bebe sattı? Kaynatası Hasan Ali milletvekiliydi. “BULGARTABAK HOLDING”in DEVLET SOFRASINDAYDI. Bu kapıdan içeri giren sinekler bile yemekten içmekten patlıyor. Sıçanlar göbek salmış, çatlıyor. Demek istediğim Hasan Ali sevgili damadına bir araba alamayacak duruma mı düştü? Yo k s a s a b u n b a l o n u ş i ş i r e n ler arasında gizli bir sözleşme mi var? Bir Rus olan birinci kocasından başlandığında ortada kalan Hasan Ali’nin kızı o zamanlar pazarlık konusu olmuştu. HÖH’ten milletvekili seçilirsem Hasan Ali’nin dul kızını alacağını söyleyen bugünkü Başkan seçilememişti. O zaman Hasan Ali HÖH Kırcaali milletvekilliğinden müstakbel damadı L. Mestan lehine vazgeçti. Politik anlayış ve davranışları, ideolojik mayalanışı Hak ve Özgürlükler davasında çok uzak olan, aslında Bulgar milliyetçiliğine yakın duran L. Mestan Bulgar meclisine bir “Türk demokratı olarak” böyle zar zor itelemişti. A. Doğan’ın “L.Mestan ilişkisine dayanan senaryo bu pazarlıkla başlamış ve gizli servis tarafından hain niyetle kaleme alınmıştır. Görüldüğü üzere özü açısından Türk Partisi duruşuna yabancı ve ters olan L. Mestan daha sonraki yıllarda partimizi Bulgar milliyetçiliği ve Çingene çaresizliği yönüne kaydırmış ve Türk, Pomak ve diğer Müslüman kardeşlerimizin öz hakları ve kazanımları uğruna verdikleri asil davalarına ölümcül darbe indirmiştir. HÖH Bulgaristan Türklerinin 138 yıllık büyük kazanımızdır. Ezilişimizin diriliş sembolüdür. Bu parlak yıldız A. Doğan’dan sonra L. Mestan tarafından da gölgelenmiş ve kirletilmiştir, davamızın amacı yönünden saptırılmıştır. Bu tokuşturmaları Kırcaali pazarında dinledim. “Bir ana evladından vazgeçemez!” Devamı gelecek sayıda


10

Ye n i

partiler

Hükümete karşı gösteriler 25. güne girerken, halkın görüşlerini temsil ettiğini düşünen birçok yeni siyasi parti ve oluşum ortaya çıktı. Yeni seçim yasası ve reform paketi ile öne çıkan oluşumlar, yeni çehrelerle de taraftar toplamayı amaçlıyor. Şubat ayında yüksek elektrik faturaları için yapılan gösterilerde aktif rol alan Kartal Köprüsü Hareketi parti oldu. Yanaki Gançev’in liderliğindeki hareket, Boyko Borisov hükümetinin düşmesine vesile olan Kartal Köprüsü olaylarında yer almıştı. Halk Partisi adı altında yeni formasyonu tanıtan Gançev, Şubat ayındakilerle şimdiki protestolar arasında fark olmadığını aktardı. Parlamento önünde ilk çadır kuranlardan olan ve anayasa değişikliği isteyen hareket, ülkenin komünist rejimin hakimiyetine girdiği 1944′e kadar tarihte önemli rol alan siyasi oluşumun adını taşıyor. Partilerinin yeni tip bir yapıya sahip olduğunu aktaran Gançev, internet üzerinden taraftar topladıklarını ve sağa meyilli olacaklarını savunuyor. Esnaf ve iş sektörünü sürüklemesi beklenen ‘Republika.bg’ partisinin başına ise İsviçre’de ikamet eden maliye uzmanı Georgi Vasilev yer alıyor. Orta ölçekli firma temsilcileri, bankacı ve ekonomistlerin yer aldığı parti, dürüstlük ve adaletin baz alındığı ve ekonomik gelişimin ön planda olduğu bir platform olma iddiasını taşıyor. Bu iki partiyle aynı günde kurulan Reform Bloku şu an itibarıyla sadece bir oluşum olmakla birlikte 5 partinin ortak düşüncesinden hareket ediyor. Seçim öncesi kurulan Hürriyet ve Şeref Halk Partisi‘nin (HŞHP) de aralarında bulunduğu oluşumda, ülkede önde gelen sağ ve merkez partilere birleşme çağrısında bulunuyor. Hedefleri arasında şu andaki hükümetin istifası ve erken seçim düzenlemek olarak aktaran yeni oluşum, mafyaya karşı toplumu birleşmeye davet ediyor. Şeffaf yönetim ve partilerin finansesi konusunda toplumsal kontrol ilkelerinin arkasında durduklarını belirten oluşum, 12 maddelik listede ana hedeflerini belirliyor. Reform Bloku’nun diğer partilere de açık olduğunu belirten HŞHP Başkanı Korman İsmailov, ileride oluşumun koalisyon haline gelebileceğini kaydediyor. Bahsedilen oluşumların dışında 22 Haziran’da eski jimnastik.i İliyana Raeva’nın kurduğu Birleşmiş Bulgaristan partisi de sağ eğilimini açıkladı. Merkezci olmayan yeni yönetim ve finansman için çalıştıklarını belirten Raeva, her bir sektörde reform çağrısında bulunuyor. Raeva’nın en radikal fikirleri arasında ise seçimlerde zorunlu oy kullanımı yatıyor.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

d o ğ u y o r Bulgaristan’ın Türkçe Öğretmenleri

GERB’DE AYRILIK RÜZGARI Öte yandan eski hükümetin iktidar partisi GERB’den 5 kişi istifalarını vererek ‘zamana ayak uyduruma’ gerekçesiyle başka bir parti kuracaklarını ilan etti. Ayrılan üyeler, medyaya gönderdikleri mektupta önümüzdeki günler içinde GERB milletvekillerinden en az 10 kişinin partiden ayrılacağını iddia ediyor. GERB Başkanı Boyko Borisov ise ayrılanlara atıfta bulunarak ‘Yolunuz açık olsun!’ diyerek kimse kendini bağımlı hissetmemesi gerektiğini kaydetti. PROTESTOLAR YENİ SAĞ OLUŞUMU LEGALLEŞTİRECEK Cihan’a konuşan Bulgaristan‘ın önde gelen sosyologlarından İvo Hristov, protestoların siyasi sahada yeni bir sağ oluşumun ortaya çıkmasını legalleştirecek olan politik eylem vazifesi gördüğünü açıkladı. GERB’in bir proje olarak sona erdiğini ve bunun yerine yeni bir sağ oluşum ortaya çıkarılacağını kaydeden Hristov, “Şimdiye kadar mevcut olan sağ siyasi partiler ve projeler esasında yapaydılar. GERB, bu projelerin sonuncusuydu. Bu yüzden de şimdi siyaset mühendisleri, dıştan gelen entelektüel, finansal, lojistik, bilgi vb. olarak ciddi desteklerle siyasi sahanın sağında yeni bir yapı ortaya koymak için kızışmış durumdalar. Fakat burda çok ince bir manipülasyon söz konusu. Bulgaristan’da, sağcı ve demokrat eş anlamlı kelimeler olarak kullanılıyor ve bu yüzden de Bulgar sağcıların gerçek kimliği değiştiriliyor, yani bunlar kimi temsil ediyor, bunlarda sağ olan nedir. Belli ki, komünist karşıtı olmak demokrat olmak anlamına gelmiyor. Hitler de komünistlere karşıydı.” diye ifade etti. Bulgaristan’daki şu andaki durumun demokrasiye geçiş döneminin çöküşünün neticeleriyle irtibatlandırıldığını kaydeden Hristov, “Bu, geçiş denilen dönemde 20 yıl boyunca paylaşım süreçlerini gizlemek için suni olarak ortaya konulan bir yapıdır. Şimdiye kadar bu yapı fonksiyonunu eda ediyordu, fakat Bulgaristan toplumunun kaynakları artık tükendi ve bu siyasal sistem, Bulgar siyasi partileri, devletin müessese yapısı artık bu görevleri yerine getirecek durumda değil. Bu süreç başka bir süreçle karşılaşıyor, yani Bulgar milletinin nüfus ve kültürel çöküşüyle. Bunlar müessese yapısındaki krizle birleşince gayet ağır sonuçlar doğuruyor. Bu iki sürece bir de ekonomik kriz ekleniyor.” dedi.

Marmaris Turizm İstanbul Otogar

Trakya Üniversitesinde Eğitime Katıldı

Güney Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği ile Kuzey ve Doğu Bulgaristan Türkçe Öğretmenleri Derneği’nin talebi üzerine geçen yıl başlayan eğitimler, bu yıl da devam ediyor. Bulgaristanli-ogretmenler-trakyauniv-egitimde‘Türkçe Eğitimi ve Türk Kültürü Çalıştayı’ adlı ders programı vesilesiyle 24 Haziran – 5 Temmuz 2013 tarihleri arasında 20 öğretmen her gün saat 10.00 -15.00 arası Edirne’nin Trakya Üniversitesinde eğitim gördüler. Rektör yardımcısı Prof. Dr. Recep Duymaz’ın ‘Yeni Türk Edebiyatı’ dersi ile başlayan eğitim programı, daha sonra Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

öğretim üyeleri tarafından gerçekleştirildi. Derslerden kalan zamanlarda şehrin çeşitli tarihi bölgeleri ziyaret edildi. Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yener Yörük ve Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Günşen ile gala yemeğinde bir araya gelen öğretmenler teşekkürlerini sundular.

Kovaçev olan Varna Metropoliti Kiril’in boğulduğu bildirildi. Bu sabah Varna’nın kıyı şeridindeki Trakata bölgesinde plajda ölü bulunan din adamının, ölüm nedeni konusunda henüz resmi bir açıklama yok. Kiril’in naaşının otopsi için Varna’daki Sveta Ana Hastenesi’ne götürüldüğü belirtildi. Varna-metropoliti-kirilSon derece lüks yaşama düşkünlüğü ile tanınan Kiril, magazin basınında sıklıkla konu olmuştu. Kiril, Kilisenin bazı vakıf mülklerini SPA merkezlere dönüştürme girişimleri ve kullandığı lüks marka limuzini ile çeşitli skandallara karışmıştı. Kiril, limuzini konusunda, “Amerika’da Obama, Avrupa’da sadece bende böyle bir araba var” demişti. Ülkede 1989 yılında sona eren Komünizm rejiminin Siyasi Polisi (DS) lehine “Kovaçev” ve “Vladimirov” kod adları ile kadrolu ajanlık da yapan Kiril,

üst düzey din adamları hakkında çok sayıda rapor yazmıştı. Geçen yıl yapılan Bulgaristan Ortodoks Kilisesi Başpatrik seçiminde aday olan Kiril, ajanlık geçmişi yüzünden seçilememişti.

Varna Metropoliti plajda ölü bulundu Gerçek adı Bogomil Petrov

Bankalarla Anlaşmalıyız

0212 658 20 65

A.Halide ÜMİTFER Diş Hekimi

Marmaris Turizm - 0212 658 20 65 500 Evler - 0531 450-46-85

Tel: 0212 556 45 30

Adres: Çalışlar İncirli, Ömür sk.No.1/1 Bahçelievler/


Bulgaristan Türklerinin Sesi 11

Dr.Ayşe Gençler arasındaki işsizlik-iş Halide ÜMİTFER piyasasının temel problemlerinden

Parlamentoyu Kuşatma Geleneği

Bizdeki demokrasiye geçiş aşamasında siyasi kitlesel direnişin en belirgin, tekrar eden ve etkin biçim olarak PARLAMETOYU KUŞATMA ortaya çıktı. 23 günden beri güç toplayan ve ilk aşaması MAFYA’nın politikadan el çekmesini hedeflerken, ikinci aşaması hükümetin İSTİFA etmesini ve daha şeffaf siyasete geçilmesini hedefleyen YENİ TOPLUMSAL MUHALEFET oluşturdu. Bu muhalefetin ana akımında SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ yer alıyor. Sofya’da “Kartal Köprü” (Orlov Most), “Bağımsızlık Meydanı” (Plostad Nezavısımost) ve Parlamento’nın çevresi yani “Kurtarıcı Çar” (Tsar Osvoboditel) meydanı politik çatışma alanı oldu. 20. yüzyılda bizdeki en büyük miting 1990 baharında “Kartal Köprü”de yapılmıştı. İlk kez 1 milyon kişi bir araya toplanmıştı ve totalitarizmi lanetlerken demokrasiyi hayata çağırdı. Bu mitingde bizdeki demokrasi mücadelesinin atası olan Jelyü Jelev Demokratik Güçler Birliği’nin totaliter rejim modeli üzerindeki kesin zaferini ve Türk ve Müslüman düşmanlığıyla ün salan Todor Jivkov’un zorba rejiminin tarihin mezarlığına gömüldüğünü ilan etmişti. Bulgaristan tarihinde Sofya parlamentosu ilk defa 30 Aralık 1989 günü ülkemizin dört bir tarafından toplanan Müslüman Pomak kardeşlerimiz tarafından kuşatıldı. Değiştirilen isimlerin iadesini ve din özgürlüğü isteyen kadın erkek, genç yaşlı göstericiler, Balkan Yarımadası tarihinde en büyük, en uzun ve barışçı itaatsizlik ve pasif direniş örneğiyle hedeflerine ulaştı. Boyun eğmeyenler 30 Aralık 1989 akşamı ibadet özgürlüğüne kavuştular ve Müslüman isimlerini geri aldılar. Bu mücadele çok uzun sürmüştü. İsimleri ilk kez, 1913’te Bulgar isimleriyle değiştirilmişleri. O zaman Osmanlı Sultan’ının Sofya Askeri Ataşesi görevinde bulunan, Mustafa Kemal Atatürk’ün özel politik gayretleri ve gösterdiği ince diplomatik yaklaşımla daha aynı yıl isimlerini ve dini haklarını geri alabilmişlerdi. 1936’da sertleşen Çar rejiminin gizli baskı uygulayarak Bulgarlaştırma politikası bütünsel başarılı olmasa da, İkinci Dünya Savaşı yıllarında iyice azıttı. Savaşın ağır çilesiyle paralel Müslüman Pomak Türklerini Bulgarlaştırıp eritme politikaları çok yoğunlaştı. Sosyalist devlet öz ilkelerine ihanet ederek geliştirdiği Pomakları asimile etme siyasetini 70’li, yılların başında yeniden ateşledi. Devlet milliyetçiliğiyle gelen terör ve baskıya itaatsizlik 1972’de doruk nokrasına ulaştı. Dayanamayanlar RilaRodop köylüleri Nevrekop (Gotse Delçev) yöresinde ayaklandı. Çok kurban verdiler, büyük sayıda aile sürgün edildi, hapishaneler kimlik, hak adalet uğruna savaşan direnişçilerle doldu taştı. 1989 Aralık ayının kuru soğuğunda Sofya’daki parlamento kuşatması 100 yıllık ezgin birikimin devlet önüne yani sarı kaldırım üzerine dökülüşüydü. Kitlesel barışçı boyun eğmeme eyleminin başını çeken Hasan Byalkov, bu ayaklanmayı gizlilik kurallarına göre örgütleyerek başarıya götürmüştür. 1993’te Sofya Parlamentosunu Demokratik Güçler Birliği kitlesi sardı. günlerce süren kuşatma çemberi giderek daraldı. Camlar kırıldı. Direnişçiler binaya girdi ve talana başladılar. Onlar, Sosyalistler Parti’nin lideri Başbakan Videnov hükümeti çekilmek zorunda kaldı. Kuşatmaçılar muzaffer oldular. O dönem ilk büyük ekonomik ve mali çöküşü yaşanıyordu. 1 US Doları- 37 leva olmuş, maaşlar 5-6 Dolara düşmüştü. Ekonomik çöküşle oluşan işsizlik ordusu yollara meydanlara sığmıyordu. 2013 Bulgar halk kitlesinde sosyal depremle başladı. “Kartal Köprü” kavşağında polis bir gösterici genci dayaktan öldürünce Başbakan Borisov, istifa etmek zorunda kaldı. Hükümet düştü. Kitle yerli yabancı elektrik mafyasına karşı ayaklanmıştı. 12 Mayıs 2013 seçim sonuçlarını kabul etmeyen Sofya aydınları ve ülkemizin orta tabakası, gençler tam 21 gün önce eylemlerine başladı. Gösteriler “Bağımsızlık” Meydanı’ndan Parlamento kuşatmasına meydan değiştirdi. Bu iki meydandaki isteklerde bazı farklı yönler vardı. İlk aşamada, Bakanlar Kurulu karşısındaki “Bağımsızlık” Meydanında toplanan kalabalık, yeni kurulan hükümetin ortağı olan HÖH/DPS partisinin fahri başkanı, aynı zamanda yeraltı Bulgar mafyasının önemli önderi; hem de gizli servisin kıdemli ajanlarından olan ve son zamanda pek insan arasına çıkamayan Ahmet Doğan partiler üstü ve politik iradeyi hiçe sayan bir tavırla, mafyacı D. Peevski’yi meclis kararıyla istihbarat organı DANS Başkanı atatmasını protesto etti ve bu kararını BUZDU. Bu kitlesel eylem BAŞARILI oldu. Ve artık bizde aydın tabaka ile sivil toplum örgütlerinin çok önemli nüfus sahibi olduğunu gösterdi. Bulgar basınında çıkan haberler, DANS Başkanlığına D. Peevski’nin atanması yolunun kesilmesinin çok isabetli bir gelişme olduğuna yeni kanıtlar getirdi. Savcılığın, 2007 ile 2011 yılları arasında Bulgar Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı olan ve 2012’de emekli olan General Kirço Kirov hakkında yürüttüğü soruşturma sonuçlandı. Deavamı var

Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre, 60 milyondan fazla genç işsizdir. İstatistiklere göre, genç kadın ve erkekler arasındaki işsizlik oranı yaşlılara kıyasla iki kat fazladır. Bulgaristan’da manzara farklı değil. 29 yaşına kadar işsizlerin sayısı 200 bin. ivan-NeykovBalkan İş ve Sosyal Politika Enstütüsü başkanı ve eski Çalışma Bakanı İvan Neykov analize ediyor: “İş piyasaında en riskli grup 29 yaşın altındaki gençlerdir. Emeklilik öncesi vatandaşlardan bile daha zor iş bulabiliyor bu kesim. Bütün uzmanlar ilgisini gençler arasındaki işsizliği önleme ve istihdam olanaklarına yoğunlaştırıyor. Buradaki sorun şundan kaynaklanıyor: Eğitimini tamamlayan bir genç hemen iş bulamazsa, öğrendiklerini uygulamaya aktaramazsa, hem bilgilerini unutur, hem de iş tecrübesi alamaz. Bundan sonraki hükümetlerin da ilgi odağı gençler arasındaki işsizlik oluşturacak. Emeklilik reformlarını dondurarak, gençlere iş sağlamak türünden teklifler çok yersiz. Bu çıkışı olmayan bir sokak. Sübvanse edilen istihdam kalıcı bir çözüm değil”. Balkan Çalışma ve Sosyal Politikalar Enstütüsü uzmanlarına göre, birkaç önemli adım atılmalı. Fakat bunlar acil sonuçlar doğuracak türden olmayacak: “İlk olarak Bulgar iş piyasasında ve mesleki eğitimde büyük bir açığı kapatmalıyız. Ülkede eğitimde mesleki yön-

lendirme yok. Bulgaristan’da gençeler ne okuyacaklarını, sonra da hangi alanda çalışacaklarını gerçek yetenek, istek ve becerileri bağlamında ciddi bir analize dayalı karar vermiyor. Bunun sonucunda binlerce genç, gönlünde olan işi yapmıyor. Böyle olunca gelişme hırsı da eksik kalıyor. İşini sevmeyen bir gençten bunu bekleyemezsin. Aynı zamanda eğitim kurumları ile iş sektörü arasında bağ yok. Birçok defa okullar iş sektörünün istekleri doğrultusunda bilgi ve beceri vermiyor. Sonuçta gençler diploma alıyor fakat iş piyasasına başvurduğunda bilgi ve becerilerinin yeterli olmadığı saptanıyor. Başka ciddi bir sorun krizden çıkan firmalar artık daha az ve daha kalifiye elemanla çalışıyor olmalarından kaynaklanıyor. İşverenler, işsiz elemanların çokluğu karşısında, yüksek kalifiye olmayan bir iş için dahi, uzman kişiler arıyor. Yüzbinlerce genç böyle iyi kalifiye olmadıkları için sokakta kalıyor. Gençlerin belli bir diploması var, ancak gerekli uzmanlığa sahip değil. İşverenler ile gençlerin beklentisi arasında geçişme oluyor. Acil çözümler yok. Çok ciddi olarak konu tartışılmaya açılmalı ve gençlerin girişimcilerle ve iş sektörüyle diyaloğunda yardımcı olacak mekanizmalar gerekli.

Rize, en fazla ihracatı Bulgaristan’a gerçekleştirdi. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerinden derlenen bilgiye göre, geçen ay kentteki 16 milyon 76 bin dolarlık ihracatın 5 milyon 554 bin dolarlık kısmı Bulgaristan’a yapıldı.ekonomi-ihracat Kentten en çok ihracat yapılan ülkeler sıralamasında 3 milyon 301 bin dolarlık ihracatla Gürcistan’ın ikinci, 3 milyon 25 bin dolarla Belçika’nın üçüncü, 2 milyon 379 bin dolarla Azerbeycan-Nahcivan’ın dördüncü, 740 bin dolarla Türkmenistan’ın ise beşinci sırada yer aldığı görüldü. Rize’den geçen yılın aynı döneminde 15 milyon 194 bin dolarlık ihracat yapılan Hindistan’a, bu dönem ihracat gerçekleştirilmediği kaydedildi.

Bir imamın yaptığı hayır Bulgaristan’ın Sli-

ven ilinde bulunan Kotel Belediyesi’ne bağlı Yablanovo köyü imamı Mehmedali Pıtırlı kendi girişimiyle hayırlı bir şey başlattı. birimamin -y ap tigih a y i r Ya b l a n o v o imamı her hafta cuma günü fakir bir aileyi ziyaret edip gıda ürünleri hediye ediyor. Amaç, bu aileye sadece yiyecek bir şeyler götürmek değil, onların dertlerini dinleyip imamların ve zengin Müslümanhep beraber çözüm aramaktır. ların bu tür hayırlı bir girişime Mehmedali kardeşimiz tüm katılmaları çağrısında bulunuyor.

Seyhan ÖZGÜR

SIRTIMIZDAKİ YÜKLER Yaşadığımız toplumsal dönüşüm süreci yani totalitarizmden demokrasiye, dolayısıyla serbest pazar ekonomisine geçişimizin önünde en az 4 büyük hendek var. Atlanması zorunlu olan engelleri şöyle sıralıyorum: 1. Güvenlik sisteminde reform; 2. Enerji sisteminde reform; 3. Eğitim sisteminde reform ve 4. Azınlıklar konusunda açılım. Bulgaristan güvenlik sistemi konusunda son 23 yılda kendisini yenileyemedi, hatta bu konuda uğraş bile vermedi. Birkaç kez denense de ciddi dönüşüm gerçekleştiremedi. Totaliter rejimin bel kemiği olan bu sistem şu öğelerden oluşturulmuştu: Komünist partisi, sosyalist devlet, yargı, gizli servis ve halk milisi “adaletin güvencesi” olan Altıncı Şube’de kaynaşmıştı. 1990’dan sonra, önce Altıncı Şube dağıldı demek isterdik amma özellikle Türk şubesi hala bu günde isim değiştirerek devam etmektedir. Başı çeken politik güç olan BKP BSP yani Sosyalist Parti oldu ve orada durdu. Sosyalist devletin sözde çöktü ama idare aygıtları değişmedi. Gizli servis “DS” (devlet güvenliği) adını değiştirdi, sözde dağıldı, eski gizli ajanlarından bazılarını açıkladı ve DANS (Ulusal Güvenlik Devlet Ajansı) olarak çalışmaya devam etti. Halk milisi polis oldu, değişen bir şey yok; yargı sistemi kozmetik değişikliklerle çalışıyor. Bugün Devlet güvenlik sisteminde reform yapılması gerekiyor, derken ne mi anlıyoruz? 1. Bu sistemin mafya kuşatmasından kurtarılmasını; 2. A. Doğan gibi derin devlet, partiler üstü erk, meclis üstü kuvvet göstermeye çalışanların bu servislerde kadro işlerine müdahale etmelerine son verilmesi; 3. HÖH ve BSP kanallarıyla devlet sistemine gizli ajan sızdırılmasına son verilmesi; 4. Meclisin istihbarat baskısından kurtarılması; 5.Basının, radyo ve TV’nin gizli polis dayatmalarından kurtarılması; devlet güvenlik sisteminin demokratikleştirilmesi, ulusal çıkarlar için çalışması ve halka yakın ve şeffaf olması vb. Bu reform, 12 Mayıs seçimlerinden sonra kurulan P. Oreşarski hükümetinin “programında” yok. Başbakan, başta ödev olarak, “döviz kurlarının sabit kalmasını” ve “Belene Atom Elektik Santrali” (Rusya baskısıyla) kuruculuğuna devam edilmesini açıkladı. Evro Leva kurunun değişmemesi önemlidir, çünkü ülke ekonomik durgunluk yaşandığından, enflasyon devleti çökertebilir. Enerji sistemindeki reform, Şubat Ayaklanmasını başlatmıştı ve B. Borisov hükümetini düşürdü. Enerji sektöründeki çelişki, bize yerleşen Rus ve Batı tekelleri arasındaki kapışmadan kaynaklandı. Borisov, 20 milyar Avroya patlayacak olan ve pek bizim ağızımıza göre bir kaşık olmayan “Belene AES’ne hayır” isteğiyle halk oylamasını yapmazdan önce, Rus oligarşisi birkaç milyar Evro ödeyip enerji dağıtım şebekemizi satın almak istemişti. Alamadı. Alamayınca da, “ Belene AES” dosyası da kapanınca ayaklanma kışkırttı. Bu sektördeki devlet tekelini halka açarak demokratikleşmeye gidilmelidir. Bugün ilan edilen gündüz elektrik enerjisinin kws’nde ortalama 3.5 stotinka gece tarifesinde ise 5 stotinka indirim, devede kulaktır. Halkla dalga geçmektir. Eğitim reformu, 1 sınıftan üniversite son sınıfa kadar bütün eğitim ve öğretimi kapsamalı, zamanını doldurmuş yargı değerlerinin tamamen değiştirilmeli, bilimin her dalında modern bakış açısı getirilmeli ve dünya standartlarında ve AB okul ve yükseköğretim istemlerine göre eğitim öğrenime geçilmesi zorunludur. Ana dilleri başta olmak üzere hümanist disiplinlere öncelik tanınmalıdır gereklidir. Bulgaristan Türk azınlığı çocuklarının devlet ve belediye okullarında zorunlu ana dil dersleri problemi mutlaka çözülmelidir. Devamı Gelecek Sayıda


12 N a m i k - G o z

Bulgaristan Gezi Notları Bulgaristan, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi komşusu ve yeni yapılan seçimlere rağmen hala siyasi çalkantıların devam ettiği Balkan ülkesi. 2006 yılında Sofya, Plovdiv, Veliko Tırnova, Kırcaali kentlerinin yanı sıra Orta Balkan’daki tarihi beldelerini ziyaret ettiğim ülkenin, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin kültürel miras kapsamında düzenlediği gezi sayesinde bu kez Karadeniz kıyılarını da görme imkanı buldum. Otobüsle düzenlenen gezinin zorlukları bir yana Karadeniz kıyılarının nasıl birer turizm cenneti haline geldiğini görme fırsatım oldu. Gezinin asıl amacı olan konuyla başlayalım. Recep Altepe, Osmangazi Belediye Başkanlığı döneminde başladığı tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkma projelerini tüm eleştirilere rağmen başarıyla sürdürüyor. Geçen yıl Makedonya’ya yaptığımız gezi sırasında, daha iyi tanıma fırsatı bulduğum yöntemini kullanıyor Altepe… Aslında çok basit ve iş bitirici. Balkanlar, Osmanlı’nın 400 yıl hüküm sürdüğü topraklar ve koca imparatorluk çok sayıda önemli eserini de bu topraklarda yükseltmiş.100yıllıkayrılığınsonunda,tabiikibunlarınbirçoğu tahrip edilmiş, ayakta kalmayı başaranlar ise harap durumda. Yöntem şöyle: Önce eserler tespit ediliyor, ardından sponsorlar bulunuyor. Üzerine Büyükşehir Belediyesi’nin deneyimi de eklenince ortaya hükümetin de taktirde karşıladığı başarılar elde ediliyor. Altepe, Makedonya, Bosna Hersek ve Kosova’nın ardından Bulgaristan’daki çalışmalara el attığında, gönüllü sponsorlar ortaya çıkmış. Bunlardan biri de BTSO’nun geçen dönemki başkanı ve Bursa’nın başarılı işadamlarından Celal Sönmez. Sönmez, teklif geldiğinde hem şaşırmış hem de sevinmiş. Çünkü Bulgaristan ata toprağı. Babası Ali Osman Sönmez bu topraklardan göç etmiş. Yıllarca buralara bir şey yapmak istemiş ancak dönemin şartları içinde başarılı olamamış. Teklif gelince iki caminin onarımını üslenmiş. Açılışlara da eşlik ederek, sevincini hemşerileriyle paylaşmış. Bu tür öyküler, Balkanlarla da sınırlı kalmamış. Gürcistan’a kadar uzanıyor. Altepe, Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Balkanların önce gönüllerini fetheden erenler gibi çalışıyor. Oy beklentisi, seçim yatırımı olmadan hizmet veriyor. O yüzden de bu bölgelerde Türkiye’deki bir çok liderden daha çok tanınıyor. Çünkü Altepe, sadece tarihi ve kültürel miras ile ilgili değil, her zorlukta yardıma koşuyor. Geçen yıl sel felaketinde, Bursa Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Soyfa’dan daha erken bölgeye ulaşarak yaraları sarmış. Bayramda, sünnette, aşure günlerinde Bursa imkanlarını seferber etmiş. Törenlerde yaptığı konuşmalarda da bunu dile getiriyor. Yapılan yatırımların Türkiye ile Balkanlar arasında köprü oluşturduğunu ve eski dönemlerin aksine artık tüm toplantılarda sadece Türk Bayrağı’nın açıldığına dikkat çekiyor. Altepe’nin konuşmasından birkaç satır başı vermekte fayda var. -“Balkanlar bizim bir parçamız. Burada Bursa’nın tüm renkleri var. Burada kendimizi bir yabancı gibi hissetmiyoruz. Burada Osmanlı döneminden kalma birçok anıtsal yapı var. Bu yapıların çoğu yok olmuş ya da harabe durumdaydı. Şimdi tek tek ayağa kaldırmanın gayretindeyiz” - “Bizler, birlikte güldük birlikte üzüldük. Balkanlar’daki Türk kardeşlerimizin mutluluğu için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Onlarla birlikte olduğumuzu göstermek, dostluk ve kardeşlik için buradayız. Allah bu beraberliğimizi daim kılsın. Her zaman yanınızdayız. Sadece Bursa, Balkanlar’a yeter. Bursa sayesinde artık Balkanlar canlanıyor. Hedefimiz bu toprakların hep canlı kalması. Bulgaristan ile Türkiye kardeş ülke. Burada kendimizi Bursa’da gibi hissediyoruz” Bu gezi sırasında da , Osmanlı dönemine ait Kırcaali’deki Yoğurtçular Köyü Camii ve Kırcaali’nin Rudozen bölgesindeki Çepentsi Camii ile Varna şehrindeki Sonave (Sandıklı Köyü) Camii ve Sloveykova (Damlalık Köyü) Camileri törenle ibadete açıldı. Açılışı yapılan Yoğutçular Köyü Camii’nin bulunduğu yer ise oldukça ilginç. Bulgaristan Başkanı Todor Jivkov döneminde isim değiştirmelerle başlayan Türk ve Müslüman topluluğunun ilk direnişi başlattığı nokta olması nedeniyle önem taşıyor. Direnişte 17 aylık Türkan bebek annesinin kucağında şehit edilmişti. 26 – 27 Aralık 1984 tarihlerinde gerçekleşen olayların anısına köyün girişine Türkan çeşme anıtı dikilmiş. Bulgaristan’da çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi tarafından dikilmiş anıt. Mermer plakanın üzerine de HÖH imzası konulmuş. Bursa’dan açılış için gelen heyete öyküyü anlatan köylüler, bir yandan üzülürken, diğer yandan yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Onlar içinde Bursa’nın ayrı bir yeri var. Bursa zorunlu göç sırasında soydaşlara kucak açmış, onları sahiplenmiş kent olmanın ayrıcalığını yaşıyor. Bulgaristan’ın genelinde olduğu gibi Türk köyleri de aynı sıkıntıyı yaşıyor. Güzelim verimli topraklar ve evler yaşlılar ve çocuklara kalmış. Bir çoğu AB’nin sağladığı serbest dolaşımla değişik ülkelere gurbetçi olmuş. Biriktirilen paralarda da ilk iş olarak köylere modern evler yapılmış. Yaz aylarında birkaç gün geçirmek için yapılan modern evler boş duruyor. Köydeki ağaçlar ise meyvelerini toplayacak insanları bekliyor. BU MU AB ÜLKESİ?

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Şükrü Süleyman, BAHAD Ş a k i r Genel Başkanı seçildi A R S L A N TA Ş Krumovgrad (Koşufakat göçmenlerin ancak kavak) kasabasından Türkiye’ye göç eden Şükrü Süleyman, merkezi Bursa’da bulunan Balkanlarda Adalet, Haklar, Kültür ve Dayanışma Derneği’nin (BAHAD) yeni genel başkanı seçildi. sukru-suleyman-bahadgenelbask-2013-temmuzŞimdiye dek bu görevde bulunan Cebel (Şeyh Cuma) bölgesinden göçmen Eşref Kahraman’ın ise derneğin Genel Kurulu tarafından fahri başkan seçildiği bildirildi. Totaliter rejim sırasında Belene ölüm kampına götürülen Eşref Kahraman’ın orada astım hastalığına yakalanması sonucu sağlık durumunun görevini sürdürmeye imkan vermediği belli oldu. Genel Seçimler sırasında BAHAD Bursa’da Kasim Dal’ın kurduğu Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (NPSD) için çalıştı,

yüzde 15’inin eski Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) lideri Ahmet Doğan’ın eski yardımcısını desteklemelerini sağladı. Çünkü göçmenlerin büyük bir bölümü HÖH lehine oy kullandılar. Şu anda BAHAD, NPSD partisini desteklemeye devam ediyor. BAHAD örgütü, Avrupa kurumlarında Bulgaristan Türklerinin haklarını savunmasına yönelik girişimlerde bulunmasıyla ün saldı. BAHAD’ın üyeleri Türkiye’ye göç etmiş Bulgarlaştırma süreci sırasında maruz kalan siyasi tutuklulardır. BAHAD’ın yeni Başkanı Şükrü Süleyman’ın ifadesine göre NPSD partisi Bulgaristan Türklerinin çıkarlarını HÖH partisinden daha iyi bir şekilde Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde savunabilir.

AP’den Bulgaristan hükümetine aşırı milliyetçilerle araya mesafe koyma çağrısı Avrupa Parlamentosu’nda biri merkez sağı, diğeri ise merkez solu temsil eden en büyük iki parti, Bulgaristan’da Sosyalistler öncülüğünde kurulan yeni hükümete aşırı milliyetçi Ataka partisi ile aralarına mesafe koyma çağrısında bulundu.ataka-siderov2 Bulgaristan’da yaşanan siyasi kriz, Avrupa Parlamentosu’nun Salı günkü oturumunda gündeme geldi. Merkez sağı temsil eden Avrupa Halk Partisi (EPP) ile Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) partisi, Bulgaristan hükümetine Ataka ile aralarına mesafe koyma çağrısında bulundu. Bulgaristan’da 12 Mayıs’ta düzenlenen genel seçimde Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) sandıktan ikinci sırada çıkmış ve üçüncü sıradaki, Türk azınlığı temsil eden Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ile koalisyon kurmuştu. Ataka lideri Volen Siderov’un oyu, koalisyonun parlamentodan yeterli oyu alması için hayati olmuş, ancak bu durum Avrupa’da bazı endişelere yol açmıştı. Eski Başbakan Boyko Borisov liderliğindeki merkez sağ GERB partisi ise sandıktan birinci sırada çıkmasına rağmen parlamentoyu boykot etmiş ve koalisyona destek vermemişti. Erken seçim ihtimali Av r u p a P a r l a m e n t o s u ’ n d a Bulgaristan’dan kısa bir süre önce de Macaristan’daki durum görüşülmüştü. Eleştirilere maruz kalan Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Partisi Fidesz EPP şemsiyesi altında yer alırken BSP ise S&D çatısı altında bulunuyor. Avrupa Parlamentosu’nun önde gelen isimleri Hannes Swoboda (S&D), GuyVerhofstadt (ALDE) ve Daniel Cohn-Bendit (Yeşiller/AHB), Bulgaristan tartışması başlamadan önce Genel Kurul’u terk etti. AP’nin Alman üyesi Manfred Webber (EPP), Bulgaristan’da erken seçime gidilmesi çağrısında bulundu. Weber aynı zamanda Bulgar Sosyalistleri Ataka’dan destek almakla eleştirirken, S&D ve liberalleri de AB’de demokrasi sorunlarını tartışırken ikiyüzlü davranmakla suçladı. BPS’nin Ataka’dan destek almasından çatı partisi S&D’nin de rahatsız olduğu ortaya çıktı. AP’deki oturumdan önce basına açıklamalarda bulunan Swoboda, Bulgaristan hükümetine milliyetçilerle

arasına mesafe koyma çağrısında bulundu. Ancak AP’deki bazı Sosyalist üyelerden BSP’ye destek geldi. Tartışma sırasında AP’nin İngiliz üyesi Claude Moraes (S&D) EPP’den gelen açıklamalara, Bulgaristan’da işleyen bir demokrasi bulunduğunu ve yeni hükümetin de ülkeyi istikrara kavuşturmak için bir şansı hak ettiğini söyleyerek karşı çıktı. AP’nin Bulgar üyesi Ivalio Kalfin (S&D) ise Ataka’yı ‘milliyetçi ve yabancı düşmanı bir parti’ olarak nitelerken, EPP’nin eğer bu partiyi izole etmek istiyorsa, kardeş partisi GERB’e parlamento boykotunu sona erdirmesini söylemesi gerektiğini belirtti. Kalfin, 2009 seçimlerinin ardından GERB, Ataka desteğiyle bir azınlık hükümeti kurduğunda EPP’den herhangi bir açıklama gelmediğini söyledi. AP üyesi aynı zamanda EPP’yi, Arnavutluk ve Makedonya’da Sosyalistlerin parlamentoyu boykot etmesine karşı çıkarken, Bulgaristan’da kardeş partilerinin parlamento boykotuna ses çıkarmamakla eleştirdi. Avrupa Komisyonu’nun adaletten sorumlu Başkan Yardımcısı Viviane Reding, AB hukukunun ya da değerlerinin ihlal edilmesi halinde devreye gireceklerini, AP’deki tartışmanın da AB’nin hukukun üstünlüğünü desteklemesinin ne kadar önemli olduğunu söyledi.

Devletin En Gizli Özüne Ters Düşmek

Hiç kuşkusuz, Bulgar devletinin en gizli özünde hakikat ölçütü olarak mafya babası Danço Peevski duracaksa, “bana uymaz, isterse bütün devlet yansın, beni bağlamaz!” diyenleriniz % 99,99’dır. Bundan eminim. Şundan da %100 eminim: Devletin en gizli özünde ihbarcıların öz babası Ahmet Doğan bulunuyorsa, “Bu devlet de bizi bağlamaz! Keserin sapı bir döner, iki döner, sonra göze gelir!” dersiniz ve dönüp gidersiniz. HÖH/DPS kontenjanından eski Tarım Bakanı Mehmet Dikme de dayanamamış: Dün “Devlet keserinin sapı Ahmet Doğan’ın elinde!” demiş. Vay! Vay! Ömür boyu iki enser çakmamış bir kişi olan Ahmet usta bu defa hükümet kurma işlerinde “keseri parmağına vurdu.” Dikkat etmek için artık geç! Meydanlar dolup taşmış. “Ostavka” sözünün Türkçesi “İstifa!” Özünü Kurt yiyince, ağaç kurur. Devletin en gizli özüne yani gizli istihbarat işlerine kişisel menfaat peşinde olanlar, dolandırıcılar, zorbacılar, soyguncular, hırsızlar, mafya çeteleri, hain ajanlar karıştığında, devletin özü kurur, işler yürümez, önce hukuk sistemi, adalete olan güven, ardından da bütünsel alaşağı olur, devrilir. En büyük hain kimdir? Devleti deviren mi? Hayır! Kendi soyunu, öz halkını, en yakın arkadaşlarını ele verendir! Hak ve özgürlük davasına, insan hakları ruhuna ters düşendir. Soy köklerini inkâr edendir. Öz devletini dolandırıp soyandır. Vatanına ihanet edendir. Verdiği yalan yanlış bilgilerle gerçekleri çarpıtan, insanların gönlünü yaralayan, onlara ağır sıkıntı yaşatandır. Biz Türk’üz ve geleneklerimizde hainler hep canlı canlı yüzülmüştür. Tabii modern hainler korunuyor. Saraylarda yaşıyor. Diri diri soyulmaları ya da kazığa çakılmaları için sosyal devrim gerek, o da bizde hala mayalanamadı. Ömrümün en ağır dönemi olan göç çilesini yaşarken, bir sigara yakıp “Her şey gelip geçer!” diyenler oldu. Aslında, birçok şey değişiyormuş gibi görünse de, hep aynı. Acıların unutulacağını hayal edenlerin hesapları boş çıktı. Şu arka (küçük) beyin var ya, orası belleğimizin derin özü, oraya kaydedilenler asla silinmez. Git gide daha ender olsa da, 1989 Ağustosundan anılar, uykularımda acı yatmaz gibi ortaya çıkıp, her şeyimi alt üst ediyor. Çekilenlerin önü ardı yok. Anılar uzun soluklu, sarsıntılı. Zaman zaman öyle bir canlanıyorlar ki, hiç sorma. Onlar içimde ama benden bağımsız yaşıyorlar. Onları kontrol edemiyorum, her akşam ruyalarımı süslüyorlar. Doğum yerim Varna yöresi. Ezerçe köyünde adlarının değiştirilmeyenler kurşuna dizilirken oradaydık. Kanlarının akışını, toza toprağa karışmasını, yerde kururken kara kap oluşunu gördük. Unutmak imkânsız! Köye vardıkça, anıt mezarına uğruyorum, yaşlıların buruşuk yüzlerinde şehit kanlı izleri görüyorum. O zaman bizlerden intihar eden olmadı. Ölümü güneşe susamış özgürlük gibi görenlerle gurur duyuyorum. Öyle ama son yıllarda aramızdan intihar edenler var. Ahmet Emini tanıyormusunuz. Bir gün birine “Rüyalarında ceset görüyorum!” demiş. Gününü hain ortamında geçirenlerin rüyalarında kendilerine kıydıklarını işitmiştim. “Nasıl?” diye sorduğunda, “cesetler beni boğazlıyor ve canımı almak istiyorlar!” demişti sessizce… Ahmet Emin dayanamadı, öksüzlerini analarına, çok yaşlı babaanne ve dedelerine bırakıp gitti… Ölüme sebep olanlar merhumun cenaze törenine gitmez, merhumun ardından bir avuç toprak atmaz! Bilmeyerek de olsa, bunu yapan katilleri toprak ana hemen içine çeker… Bu inanç hem bizde hem Bulgarlarda var. A. Doğan yalnız Saray’da beynine kurşun sıkan Ahmet Emin’in değil, kendi eliyle canına kıyan HÖH/DPS Sofya İl Örgütü Başkanı Kınçev’in cenaze törenine de gitmedi. Konuşup tartışıyoruz aramızda, onlar ve daha kimler kimler “devletin en gizli özüne ters düşmüşler!” diye anlatanlar var. İnsan elektrik teline dokunmadan çarpıldığını anlamıyor. Bu cereyanın öldürücü olduğunu hepimiz biliyoruz da, şalterin hangi konuda, ne zaman, ne için açıldığını, kimi zaman kapanıp kapanmadığını pek bilen yok. İyilik yapan da çarpılıyor, kötülük yapan da. Adaletin kıstası ihbarcı… Ah! Ah! Şu kalın enseli, alnı olmayan, et kafalı Peevski’nin gizli işlerini “namusluca” ve “adalet adına” yöneteceğine yemin ettiği devletten ne adalet beklenir! Bulgaristan’da halk Yanmış! Aman Allah’ım! Bırak Allah aşkına! Yoksa “ömür boyu tek doğru laf söylemeyen, kendini devlet yerine koyan, yalan makinası Ahmet Doğan’ın mı adaletin kıstası!” Düşünüyorum da yanmışız. Genç canlarına kıyan, 2 HÖH elit kadrosu, çok şerefli kişilerdi. Halk ikisini de takdir ediyordu. Vicdanları sistemli baskıya, devamlı izlenmeye, haklarındaki asılsız uydurmalara, en kirli karalamalarına, insafsız kötülemelere, tek sözle nankörlüğe dayanamadı. Kurbanları anımsadıkça, olaylar aklıma geldikçe 1937 – 1953 yılları arasında Sovyetler Birliği’nde devrim ateşinde çelikleşmiş yalın devrimcilerin İçişleri Halk Komiserliği (gizli polis) tarafından nasıl ezildiğini, baskı altına alındığını, tutuklanmalarını, gördükleri işkenceleri, sürgün kamplarında geçirdikleri yıllarda nasıl yıpratılıp yok edildiklerini filmlerde izledim. Bu konuda, Vasili Grossman’ın “Her Şey Geçip Gider” kitabı beni fazlasıyla etkiledi. Karşılaştırma yaparsak, bizde 1970-1990 arasında milim kaymadan aynı uygulama yapıldı. Bulgaristan’da Türklerden – Salaklardan iş yaramazlardan, en büyük nankörlerden gizli servis DS ajanı, köstebek, müzevir, ihbarcı, ajan yaptılar ve saflarımıza saldılar. Ahmet Doğan yukardaki sıralamadan kendilerine bir unvan seçebilirler. Büyük bir gizli hain tayfası oluştu. 1950-1970 arası Bulgaristan Türkleri arasından yetişen aydınları, en istidatlı işçileri, en dürüst ustaları, en kabiliyetli hayvan bakıcıları, tütün üreticileri, gelinlik kızları uydurma ihbarlarla ele verip sıkıştırıp, devletin derin gizli özü önünde kötülediler, hepsini kendi özlerine, olmayan adalet ve vicdana ters düşürdüler. O yıllarda Bulgaristan Komünist Partisi (BKP), sosyalist devlet ve gizli polis makinası birleşti, kaynaştı, Anayasa, kanunlar ve doğal insan hakları rafa kaldırıldı, hukuk ve adalet eritildi. Sürülmek, sorgulanmak, cezaevine düşmek, hapiste çürütülmek köstebeğin, aramıza sızan ajanların, hafiyenin, şerefsizler arasından en şerefsizin, kendini dosttan gösterip dostlarını ele verenin helvacı kâğıdına kara kalemle karaladığı her kelimesinde imla yanlışı olan “önemli” satırlar, hayatımızı belirledi. Ahmet Doğan kalemin ucunu tüküre tüküre 40 cilt ihbar yazmıştı. Bize siz Bulgaristan Türkleri yoksunuz, olmadınız, olamazsınız filan falan demesin kimse: 40 ciltlik el yazısıyla yazılmış tarihimiz var….. Bizim Doğan, yaza yaza neredeyse yazar olmuş… Ömür boyu kalemi elinden düşürmeyen ama ancak 28 cilt derleyebilen devrim önderi V. İ. Lenin’i bile ihbar yazmada sollamış… İşte o yıllarda yalan yükünden eğirilen Bulgar derin gizli servisi, hala doğrulamıyor.


Bulgaristan Türklerinin Sesi 13

Burhan Utkualp

Türkçemiz

Türkçe, 100 yıl sonra yeniden resmi dil oldu. Makedonya’nın başkenti Üsküp’e bağlı Çayır Belediyesi’nde, Türkçe, resmi dil olarak kabul edildi. Çayır Belediye Meclisi, bugünkü toplantısında, belediye sınırları içerisinde, Türkçe’nin resmi dil olarak kullanılmasına ilişkin aldığı kararı görüştü. Türkçe’nin resmi dil olmasına ilişkin teklifi veren Türk Demokratik Partisi (TDP) meclis üyeleri Süleyman Baki ve Kemal Ali’nin de hazır bulunduğu meclis toplantısında söz konusu teklif oybirliğiyle kabul edildi. Toplantının ardından, gazetecilere açıklamalarda bulunan Çayır Belediye Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyesi Süleyman Baki, 100 yıllık bir aradan sonra Türkçe’nin, Çayır’da yeniden resmi dil olmasının mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Üsküp tarihinde önemli bir güne tanıklık ettiklerini kaydeden Baki, Çayır Belediyesi sınırları içerisinde, Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi teklifinin oybirliği ile kabul edildiğini ifade etti. Baki, yaşayan bu gelişmenin, Kurban Bayramı öncesinde, ülkede yaşayan Türk halkı için ikinci ikinci bir bayram sevinci getirdiğini kaydetti. Çayır Belediye Başkanı İzet Mecisti ile din, dil, ırk ayrımı yapmadan teklife destek veren tüm meclis üyelerine teşekkür eden Baki, bundan sonraki hedeflerinin Türk bayrağını, belediye binası önünde dalgalandırmak olduğunu vurguladı.

Bulgar politikacı eşarp takıp ezan dinledi Ünlü tiyatro oyuncusu Hafize BeyEdirne’ye gelen Bulgaristan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Margarita Popova, ‘Aziz Konstantin ve Elena İsim Bayramı’ nedeniyle kilisede düzenlenen ayine katıldı. Ayinin ardından Selimiye Camii’ni ziyaret eden kadın politikacı, eşarp takıp ezan dinledi. Bulgarlar için önemli dini günlerden biri olan ‘Aziz Konstantin ve Elena İsim Bayramı’, Edirne’nin Kirişhane semtindeki Konstantin ve Elena Bulgar Ortodoks Kilisesi’nde düzenlenen ayinle kutlandı. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Margarita Popova’nın da katıldığı ayinde ilahiler ve dualar okundu. İstanbul Rahibi Angel Velkov tarafından yönetilen ayinin ilk bölümü, kilise içinde yapıldı. Hz. İsa’nın fotoğraflarının bulunduğu masa üzerindeki suyu kutsayan Rahip Velkov, suyu daha sonra ayini izleyenlerin üzerine serpti. Duaların okunmasının ardından ayine kilisenin bahçesinde devam edildi. Kilisedeki kutlamalar, Bulgaristan Halkoyunları Topluluğu’nun gösterilerinin ardından sona erdi. KİLİSEDEN ÇIKTI CAMİYE GİRDİ Bulgaristan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Margarita Popova, kilisedeki ayinin

ardından UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Selimiye Cami’ni ziyaret etti. Camiye eşarp takarak giren Popova, caminin mimarisi karşısında hayranlığını gizleyemedi. Cami Müezzini Hüseyin Özpınar’dan ezan dinleyen Popova, cami çıkışı yaptığı açıklamada, “Hangi ırktan olursa olsun insanlar hep aynı şeyler için dua eder” dedi. Popova, şunları söyledi: “21 Mayıs Sveti Konstantin ve Elena Bayramı Bulgaristan’da coşkulu bir şekilde kutlanıyor. Biz de bu bayramı kutlamak için Edirne’ye geldik. Konstantin ve Elena Kilisesi de, Selimiye Camisi de Allah’ın evi. İslam ve Hıristiyan aleminde insanlar hep aynı şey için dua ederler. Hangi ırktan olursan olsun insanlar hep aynı şey için dua eder. Bulgaristan’da da çok cami var. Bulgaristan’a her gelen Müslüman serbestçe camilerde dua edebilir. Kiliseye de gidebilir. Bu açıdan hiçbir fark yok. İnsanlar hem dini yaşasın hem de dualarını etsin.” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Popova, daha sonra Edirne’den ayrılarak Kapıkule Sınır Kapısı üzerinden Bulgaristan’a hareket etti.

Galatasaray’dan bir Galatasaray transfer daha! Daikin Kadın Voleybol Ta-

kımı, Azerbaycan’ın Rabita Bakü takımında forma giyen Bulgar smaçör Dobriana Rabadzhieva ile anlaşmaya vardı. Sarı-kırmızılı kulüpten yapılan açıklamada, 1991 doğumlu ve 1,94 metre boyundaki sporcuyla 1 yıllığına anlaşmaya varıldığı belirtilerek, imza töreninin haziran ayında yapılacağı ifade edildi. Rabadzhieva, Bulgaristan’ın CSKA Sofya ile İtalya’nın Spes Conegliano takımlarında forma giydiği de kaydedildi.

Nazmi Mümün, Kırcaali Vali Yardımcısı

Bulgar ralliciye taciz ve gasp şoku!

Bulgaristan Başbakanı Plamen Oreşarski’nin on vali yardımcısını göreve atadığı bildirildi. Kırcaali Valililiği’ne Vali Yardımcısı olarak Bulgar Sosyalist Partisi Ulusal Konsey Üyesi Nazmi Mümün atandı. nazmi-mumin. 1950 yılında dünyaya gelen Nazmi Mümün, eski Kırcaali Öğretmen Enstitüsü’nde ilkokul ve ortaokul öğretmeni olmak üzere aldığı iki lisans eğitimini tamamladı. Daha sonra Sofya Sveti Kliment Ohridski Üniversitesi’nde pedagoji ve psikoloji bölümlerinden mezun oldu. Öğretmen olarak da çalışan Sayın Mümün, son 23 yılda Vardar-Nazmi Mümün şirketinin yöneticisidir

Sarıyer’de oturan bir arkadaşının yanına misafirliğe gelen Bulgaristan uyruklu şampiyon rallici Ekatarine S., Pazar günü bir kişi tarafından taciz edildikten sonra yaklaşık 2 bin lirası gasp edildi. Mağdurenin şikayeti üzerine olayla ilgili çalışma başlatan Asayiş Şube Gasp Büro Amirliği ekipleri, Ekatarine S.’nin ifadesine başvurdu. Ekatarine S.’nin ifadesinde, “Rallici olan erkek arkadaşımın daveti üzerine yanına geldim. Arkadaşım işleri dolayısıyla olaydan yarım saat önce dışarı çıktı. Bir süre sonra kapı zili çaldı. Kapı merceğinden baktım tanımadığım biri vardı. Bu yüzden kapıyı açmadım. Salonda oturmaya gittiğimde birden karşıma bu kişi çıktı. Bıçağı boğazıma dayadı. Beni taciz edip paramı gasp ettikten sonra dışarı çıktı.” dedi. Daha önce benzer şekilde evlere girerek hırsızlığa karışan kişileri yakın takibe alan ekipler, şüpheli olarak Murat C.’yı (27) gözaltına aldı. Asayiş Şube Müdürlüğü’ne getirilip sorgulaması yapılan Murat C., ifade-

sinde suçlamaları kabul etmedi. Ülkesine geri dönen Ekatarine S.’nin olaydan dolayı psikolojik destek aldığı öğrenildi. Ekatarine S.’nin 3G yayını vasıtasıyla kendisini taciz ve gasp eden kişi olarak Murat C.’yi teşhis etti. Emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edilen Murat C. tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Eski İstihbarat Şefi Yargılanacak Mestanlı Belediyesi’nin Atıksu Arıtma Yargıtay’ın hazırladığı iddianameye göre, General Kirov, 2007 ile 2011 yılları arasında zimmetine 5 milyon leva (2,5 milyon avro) geçirmiş. Yargıtay, Kirov’un, NRS müdürüyken bütçeden her yıl ortalama 900 bin levayı (450 bin avro) hesabına aktardığını iddia ediyor. Kirov’un suçlu bulunması durumunda 20 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabileceği, kişisel mülküne de el konulabileceği belirtildi. Komünist kökenli eski Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov’a yakınlığı ile bilinen Kirov, 2003–2012 döneminde NRS’nin müdürlüğünü yapmıştı. Kirov, 2012 yılında görevinden alınarak, eski Başbakan Boyko Borisov’un danışmanlığına getirilmişti.

Tesisi projesinin temel atma töreni Mestanlı(Momçilgrad) Belediyesi’nin yaklaşık 25 milyon leva maliyetindeki en büyük projesi olan Atıksu Arıtma Tesisi projesinin 5 Temmuz 2013 tarihinde saat 11.00’de kasaba parkındaki açık sahnede temel atma töreni gerçekleştirilecek. Çevre Operasyonel Programı tarafından finanse edilen projenin tam adı Momçilgrad Belediyesi’nde Su ve Kanalizasyon Şebekesinin Onarımı, Modernleştirilmesi ve Tamamlanması ve Atık Su Arıtma Tesisi Kurulması. Çevre Operasyonel Programı’nın yönetim organı projeyi 19 Eylül 2012 tarihinde aldığı kararla onayladı. Su ve kanalizasyon sisteminin modernleştirilmesi ve tamamlanması gerekli bir şey, çünkü su boru şebekesinin büyük bir bölümü toplam 23 500 metre borudan 15 900 metrelik kısmı geçen asrın 60’lı yıllarında asbestli çimento borudan kurulmuş. Bu yüzden su ve kanalizasyon sisteminde sık sık arızalar oluşuyor, meydana gelen su kaybı

yüzde 93 oranına yükseliyor. Bazı kesimlerde gereken normal su basıncı ve içme suyu debisi mevcut değil ve bu da şebekede hidrolik boyutlandırma yapılmasını gerektiriyor. Aynı zamanda Avrupa Birliği kanunları, Bulgaristan’da 2014 yılının sonuna kadar nüfusun 10 bini aştığı kentlerde atık su arıtma tesisleri kurulmasını hükmediyor. Proje esnasında yeni 5,494 kilometrelik kanalizasyon sistemi kurulması, 15.3 km kanalizasyon ve 13,303 km de içme suyu şebekesinin yeniden yapılandırılması ve atık su arıtma tesisi kurulması planlanıyor. Projenin en geç 31 Aralık 2014 tarihinde sona ermesi gerekiyor. Proje için AB Fonlarından 19 868 000 leva miktarında finansmanlar hibe edilecek. Projeye devlet bütçesinden 4 967 000 leva sağlanıyor. Momçilgrad Belediyesi katkı payı olarak projeyi toplam tutarından yüzde 3 oranında finanse edecek.

sim Gün, Mleçino’yu ziyaret etti

Ünlü tiyatro oyuncusu, ses sanatçısı ve şair Hafize Beysim Gün, salı günü Ardino’nun Mleçino köyüne misafir oldu. Ziyarette bölgeden seçilen Yerel Meclis Üyesi Alper Sami ile Ardino Rodopska İskra Toplum Merkezi Başkanı Yüksel İsmail eşlik ettiler. beysim-gun-mlecino Mleçino’da konukları köy muhtarı Ulvi Üzeyir ve köyün en yaşlı sakini Sabri Dadula karşıladılar. Köy merkezini gezen Hafize Beysim Gün, yerel muhtarlık ve eski Gençlik Evi binalarının mimari yapısına hayran kaldı. O, 2003 yılında totaliter rejime karşı ilk ayaklanmalar anısına köy merkezinde kurulan anıt çeşmenin önünde hatıralık resim çektirdi. Muhtar Ulvi Üzeyir, misafire yerel Lüben Karavelov Toplum Merkezi’nin sahip olduğu zengin kütüphaneyi gururla gösterdi. Kendi tarafından Hafize Beysim Gün, kendi kitaplarından hediye ederek kütüphane fonunu zenginleştirdi. Daha sonra ünlü tiyatro oyuncusu yerel camiyi de ziyaret etti. Hafize Beysim Gün, “Mleçino köyünü görme şansım olduğu için kendimi mutlu hissediyorum. Herkese zaman ayırıp Rodopların kalbindeki bu güzel ve şirin köyü ziyaret etmesini tavsiye ederim. Burada sanki doğa insana, `Telaşlı şehir hayatını bırakın ve yeşillik dolu, huzur veren ve temiz havaya sahip bu köye gelin` diye sesleniyor” dedi. Hafize Beysimova 1945 yılında Varna’nın Staro Oryahovo köyünde dünyaya göz açıyor, fakat aile kökenleri Ardino bölgesine dayanıyor. 1966 yılında Razgrad’daki eski Türk Devlet Tiyatrosu’nda drama oyuncusu olarak göreve başlıyor. 1977 yılında Hafize Beysimova Türkiye’ye göç ediyor ve bir yıl sonra Bursa Devlet Tiyatrosu’nun düzenlediği usta oyunculuk yarışmasını kazanıyor. Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği üyesidir. 50 yıllık sahne hayatında 80’in üzerinde tiyatro oyununda ve aynı zamanda dizi ve televizyon filmlerinde oynamıştır.

Kapıkule’de geçişe internet kolaylığı

Hayata geçirilen online takip sistemi ile Kapıkule’deki araç yoğunluğu canlı olarak görülebilecek. Sistemle gümrük kapılarındaki yoğunluğun azaltılması hedefleniyor. kapikule-gecis-kolayligi-internetten Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye gelen gurbetçilerin çilesi hayata geçirilen sistemle tarihe karışıyor. Kapıkule Gümrük Sahasına yerleştirilen kameralar sayesinde gümrük kapısındaki yoğunluk internet üzerinden takip edilebilecek. Türkiye´ye girişte en fazla kullanılan gümrük kapısı olan Kapıkule’ye yerleştirilen kameralar sayesinde gurbetçiler yola çıkmadan önce yol durumunu online olarak öğrenebilecek. Her 5 saniyede bir canlı görüntü sunan sistemle bilgilere “trakyagumruk.gov.tr” adresinden ulaşılabilecek. Konuyla ilgili bilgi veren Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü Müslüm Yalçın “Bulgaristan’ın herhangi bir yerine kadar gelen bir gurbetçimiz örneğin Filibe olabilir veya Harmanlı olabilir. Orada cep telefonundan internete girerek bizim trakyagumruk.gov.tr adresindeki linkimizden o an itibariyle Kapıkulede Türkiye’ye giriş için bekleyen ne kadar araç olduğunu canlı olarak görebilecektir. Böylece Kapıkule’den mi Hamzabeyli’den mi veya diğer kapılarımızdan mi? gitmek isteyip istemeyeceklerini kendileri karar verebilecektir” dedi. Hayata geçirilen sistemle Sınır Kapıları’ndaki yoğunluğun büyük ölçüde azaltılması hedefleniyor.


14

Nahit DOĞU

Yunanistan Türklerin yolundan korkuyor

Türkleri birleştiren yol Yunanistan’da istenmiyor ve 70 yıl önce Türklerin at sırtında geçtikleri Makas Yolu, bugün Atina’yı endişelendiriyor. Bulgaristan’da Türklerin en yoğun yaşadığı Kırcaali bölgesi ile Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesi arasında, iki ülke hudutunda bulunan Makas Sınır Kapsı’nın açılışını Yunanistan tarafı olabildiğince geçiktirmeye çalışıyor. Bulgaristan kendi tarafında Makas’a kadar olan yolun inşaatını 4 yıl önce tamamladı. Ancak Yunanistan kendi tarafındaki güzergahı çeşitli bahanlerle tamamlamıyor. Bulgar yetkililerinin Yunan tarafıyla yolun açılması doğrultusunda onlarca görüşme yapmasına rağmen, Atina bir türlü açılış tarihi vermiyor. Son gürüşme dün gerçekleştirildi ama Yunanistan yine bir tarih vermedi. Batı Trakya’nın da içinde bulunduğu Doğu Makedonya ve Trakya Valisi Aristidis Yanakidis, Kırcaali Valisi Biser Nikolov ile yaptığı görüşmede, Kırcaali Gümülcine yolunun Yunanistan tarafındaki güzergahın Temmuz ayının sonuna kadar tamamlanacağını söyledi. Ne var ki, Yanakidis yine Makas Sınır Kapısı’nın açılışı konusunda tarih vermek istemedi. Makas Sınır Kapısı’nın açılmasıyla Bulgaristan ile Yunanistan arasındaki geçiş kapıları dörde yükselecek. Makas, diğer üç kapıdan farklı olarak Türklerin ve Müslümanların bölgelerini birleştiriyor. Sözkonusu kapı açıldığında Kırcaali ile Gümülcine arasındaki karayolu mesafesi yaklaşık 40 dakikaya düşecek. Bu ise iki ülkedeki Türklerin arasındaki temasların her açıdan daha da derinleşmesi anlamına geliyor. İşte Yunanistan tam da bundan pek memnun değil. Makas eninde sonunda açılacak, ancak Atina ne kadar geçiktirirse o kadar kar sayıyor. Tabi, Yunanistan’ın ekonomik endişeleri de var ama kapının açılmamasının nedenleri ekonomiden çok Türklerin kapısı olmasında yatıyor Soğuk Savaş döneminde birbirlerinden birkaç kilometre mesafedeki yerleşlim yerlerinde yaşamalarına rağmen sınırın iki tarafındaki Türkler arasındaki kültürel ve ekonomik ilişkiler tamamen kesilmişti. Yaklaşık 70 yıldır Batı ile Doğu Bloku’nun kesişme noktası olan bu sınırın iki tarafında yaşayan Türkler, iki ülkede de uygulamada olan askeri bölgelerde yaşamlarını sürdürmek zorundaydı. O bölgelere ise giriş ve çıkışlar özel izinlerle oluyordu. Makas Kapısı’nın açılışını sudan bahanelerle geçiktiren Yunanistan hala korkularından arınamadığını gösteriyor aslında.

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Yazlık Kuran Kursları başladı Geleneksel olarak yaz tatili döneminde Yaz Kuran Kursları düzenleniyor. Bu kursların amacı, kursiyerlerin özellikle okul çağındaki çocukların imanın temelleri, İslam dininin prensipleri, müminler için en güzel örneği teşkil eden Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (SAV) ahlakı ve hayatıyla tanışmalarıdır. Adından da anlaşıldığı üzere bunun dışında kursiyerler, Kur’an-ı Kerim’i okumayı da öğreniyorlar. Kuran-kursu Bu yaz Kuran kursları 1 Temmuz’da başladı ve ağustosun sonuna kadar devam edecek. Okul çağındaki binlerce Müslüman, İslam dini hakkında temel bilgiler edinerek, on binlerce velisini, akraba ve komşusunu sevindiriyorlar. Çünkü daha çok bilgi edinerek, günümüzün toplumunda eksik duyulan daha yumuşak huylu, daha iyi biri, daha çok seven ve sevilen insanlar olacaklar. Böylece onlar daha iyi çocuk, daha saygılı dost, daha nazik gençler ve ülkenin daha faydalı vatandaşları olacaklar, geleceğimizi aydınlatacaklar. Bu yaz çocukların dini eğitimlerinin yanı sıra adeta ahlak ve iyilik yapma okulu sayılan kutsal Ramazan ayını da idrak edecek

olmaları sevindirici bir olay. Bu şekilde çocuklar, Kuran Kursu sırasında edindikleri bilgiyi pratikte uygulama fırsatı bulacaklar. Ön araştırmalara göre bu yazın ülke çapında yaklaşık 10 bin çocuk Yaz Kuran Kursları’na katılacak. Onlar, Başmüftülüğün hazırladığı ders programı ve eğitim araçları üzere öğretim görecekler. İki aylık öğretim sonucunda elde edilen sonuçların ortaya çıkması için ağustos ayının sonunda bölgesel yarışmalar düzenlenecek ve o zaman öğrenciler bilgi ve becerilerini sergileyebilecekler. Finalde ise Sofya’da Ulusal Temel İslami Bilgi Yarışması gerçekleştirilecek. Başmüftülükten, çocuklara ve imamlarla Müslüman okullarında yetişen hocalarına başarılı öğretim dileklerinde bulundular.

lunan cami, genç ve yetişkinler dahil birçok kişinin katıldığı yenileme çalışmalarından sonra 30 Haziran Pazar günü açılarak tekrar hizmet vermeye başladı. Pasova-koyu-camisiAçılış törenine Başmüftü Mustafa Hacı, Bölge Müftüsü Abdullah Salih ve Bulgaristan genelinden yüzlerce konuk katıldı. Müslüman encümen tarafından organize edilen törene, “Vest” müzik grubu ve Kur’an kursu öğrencileri de geldi. Pazarcik Bölge Müftüsü Abdullah Salih caminin inşaatı için emeği geçen herkese teşekkür ederek caminin her zaman cemaat ile dolu olmasını diledi.

gösterdikleri birlik için tüm köy sakinlerini tebrik eden Başmüftü Mustafa Hacı, bundan böyle caminin her yaştan cemaatle süslenmesi gerektiğini belirtti. Ağır hasta olmasına rağmen caminin inşaatı için bağışta bulunan bir kişi ile ilgili olayı anlatan Hüseyin Hoca kardeşimiz, herkesi gözyaşlarına boğdu. Tedavisi için gerekli miktarı sağlamak için ana ve babası yurtdışına gitmiş. Ancak, Peygamberimiz Muhammed (S.A.V.)’in “Kim bir mescid inşa ederse Cenâb-ı Hak ona cennette bir köşk ihsan eder” sözlerine inanan bu kardeşimiz 260 leva olan düşük emekli maaşından bağışta bulundu.

Paşovi köyünde yenilenenCaminin cami ibadete açıldı Velingrad ilçesinin Paşovi köyünde buyenileme çalışmaları boyunca

Hasan Eşref

Bizans’a tanıklık etmiş bir köy: Yasenovo

Yasenovo (Gerdeme) köyü Ruen Belediyesine bağlı, Ruen’in kuzeyinde, tepelerin ortasına siperlenmiş, meşe ağaçlarının oluşturduğu serin iklimle ferahlayan, halkının misafirperver ve eğitim gönüllüsü olduğu güzel bir köy. Yasenovo/Gerdeme Köyü Muhtarı Hasan Eşref Yasenovo köyünün tarihi Bizans zamanına kadar uzanıyor. O dönemde köy halkı Kara Pınar denilen yerde yaşıyormuş. Oradaki halk belli bir süre sonra çetin soğuklar ve hastalıklar yüzünden komşu köylere göç etmek zorunda kalmış. Kara Pınarlılar, 4 farklı köye 10’ar veya 15’er hane olarak gitmiş. Yeni köy olarak 15 haneden kurulan Yasenovo köyü ise eski yerleşim yerinin 1 kilometre güneyinde kalıyor. Günümüzde köyde 600 kişi yaşıyor. Tarihe karşı özel ilgi beslediğini söyleyen Yasenovolu Recep Şaban Halil, köyün belki de civarda en eski tarihe sahip köylerden biri olduğunu idda ediyor. Recep Halil: “Kara Pınar yakınında bir haç işareti buldum ve onu Burgas’taki tarihi eserler müzesine teslim ettim. Haçı incelediler ve bana Bizans İmparatorluğu zamanından olduğunu söylediler. 4 yıl önce de Kamçiya nehrinden köyümüze su getirdiler. Su boruları döşenirken yapılan kazılarda çok büyük taşlar çıktı. Sonradan anlaşıldı ki, kilise yeri olarak bilinen mekanın 200-250 metre doğusunda cami de varmış. Oradan çıkan 3-4 taşı şu andaki camimize hibe ettim. Herhalde o zamanlar Müslümanlar ve Hristiyanlar beraber dostane yaşıyorlarmış.” O zamanlar köyde, Müslüman Türklerin yaşadığına kanıt olabilecek en eski mezarlıkta bir mezar taşının bulunduğunu ve üzerindeki yazıdan 315. yıla ait olduğunun anlaşıldığını söyleyen Recep Halil, 315 yılının büyük ihtimalle Hicri takvime ait olduğunu belirtiyor. Bu durumun bize, 937 yılında o köyde Türklerin yaşadığını ispat ettiğini ifade eden Recep Halil, söylentilere göre köye yakın Koca Kaya’nın üzerinde Bizans zamanında bir kalenin olduğunu ve bölgenin oradan yönetildiğini aktarıyor. Osmanlı-Rus harbinden sonra köyden göçler başlıyor, ama bu göç pek büyük bir göç olmuyor. Halihazırda Yasenovo sadece Türklerin yaşadığı bir köy. Recep Halil’in hatırladıklarına göre köy, 1900-1915 yıllarında belediye imiş. Köyden Türkiye’ye en büyük göç 1951-52 yıllarında olmuş. Köyde 40 hane kalmış, diğerleri Türkiye’ye göç etmişler. Recep amcanın babası ve dedesi bu göç edenler arasındaymış. 1989 yılında ise 75 kişi göç etmiş Türkiye’ye. Bu göç de köydeki sosyo-ekonomik dengeleri biraz kötü olarak etkilese de şu anda köyün durumu ekonomik yönden iyi. Köy muhtarı Hasan Eşref’in anlattıklarına göre, köy halkı daha çok diğer şehirlerde ve yurt dışında çalışarak geçimini temin ediyor. Hasan Eşref: “Köyümüzde malesef iş yeri yok. Hayvancılık da hemen hemen yok denecek seviyede. 2-3 kişinin 10-15 inekleri var. Tarımcılık ise gelişme gösteriyor. 2 kişinin toplam 25 dekar Köstendil erikleri var ve ticaretini yapıyorlar. Ümit ediyorum ki, bu meyve bahçeleri daha da çoğalır.Tütüncülük yıldan yıla geriledi ve şu anda tütün çalışan yalnız 15 aile var.” Köydeki erkeklerin çoğunun inşaat sektöründe çalıştığını söyleyen muhtar, kadınların ise yaz aylarında deniz boyundaki otellerde çalışmaya gittiğini belirtiyor. Hasan Eşref: “Köylümün durumu 2009 yılına kadar oldukça iyiydi. Ekonomik yönden bir istikrar vardı. Ama 2009 yılından sonra herşey kötüleşmeye başladı. İşsiz kalanlar oldu. En kötüsü de köydeki gençler işsizlik yüzünden yurt dışına çıkmaya başladılar ve köy yıldan yıla boşalmaya başladı. Şu anda 30 gencimiz yurt dışında çalışıyor. Yurt dışına gidenlerin sayısı 2009’dan öncesine kıyasla 3 misli yükseldi.” Kara Pınar köyü dağılınca, Yasenovo köyüne yerleşenler belli bir süre sonra ortak kararla, bir yer satın almışlar ve bir cami inşa etmişler. Caminin inşasından sonra köylüler, ibadetlerini rahatça yapmaya başlamış. Komunist rejiminde bile camide ezan okunmuş ve isteyen camiye gidip ibadetlerini eda edebiliyormuş. Ta ki 1985 yılına kadar. Geçen yıl, resmi açılışı yapılan yeni caminin inşaasıyla beraber köylü daha geniş ve modern bir camiye kavuşmuş. Artık köyde Bayram namazlarında bile rahatlıkla cemaati alacak bir cami mevcut. Köyün imamı Rıdvan Hoca, köylüyü dini konularda bilgilendirmek için elinden geleni yapıyor.

BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZ

1913 Sofya

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

www.bulturk.org /bilgi@bulturk.org- Tel:0212 477-62-10 İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ Yazı İşleri Müdür Yardımcısı

Semra HÜSEYİN Genel Yayın Yönetmeni

Rafet ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Dr.Nedim BİRİNCİ

Yayın DanıSmanları:

Prof.Dr.Hayati DURMAZ Diş Hekim İsmail ALİOĞLU Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK D o c . D r. S a k i n Ö N E R Doç. Dr. Emine İNANIR D o c . D r. H a s i n e Ş E N

Diş Hekimi Halide ÜMİTFER

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: İstihbarat Müdürü: Eğitim Sorumlusu: Görsel Yönetmen: Kültür-Sanat: Spor Müdürü: Art Direktör: İnternet Müdürü: Halkla İlişkiler: Reklam Müdürü:

Nafiye YILMAZ Av. Hasan MOLLAOĞLU Mujgan DENİZ Hüseyin YILDIRIM Muazzez YURDAKUL Muharrem KIRAN Muharrem TERZİ İbrahim SOYTÜRK Samet ERDEM Murat ULUTÜRK Orhan ÇAKIR Neriman ERALP

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı Tel: 0212 477 61 10 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya Yayıncılık A.Ş. Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.

www.bulturk.org

Almanya-Köln: Rafet DAL Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan KazakistanTürkistan: Erkan

Bulgaristan - Temsilcileri Sofya: Blagoevrad: Smolyan: Kırcaali: Momçilgrad: Ardino: Cebel: Plovdiv: Stara Zagora: Loveç: Troyan: Pleven: Şumen: Razgrad: Tırgovişte: Silistra: Varna: Dobriç:

Hikmet EFENDİEV Bülent MURADOV Rufat FELETİ Emel BALIKÇI Akif MEHMET Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET Fikret SEPETÇİ Mehmet KRAL Emine BAYRAKTAROVA Ergül BAYRAKTAR Rafet RODOPLU Nurten RECEP Aydoan ALİ Sevinc YÜCE Tijen GÜLER Salih POMAK Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE-Ankara:Sebahin AHMETOĞLU ist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEM İst. Anadolu:Bölge- Mahmut ORAL İst. Sultangazi:

Seyhan ÖZGÜR

ist. G.O.P.aşa:

Sevilcan YÜCE

ist. 500 Evler:

Nedim BİRİNCİ

ist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLER ist. Avcılar:

Müjgan DENİZ

ist. Başakşehir:

Ayten ERDEM

ist. Kağıthane:

Nazım ÇAVUŞ

Bursa-Yıldırım:

Turhan YAMAÇ

Bursa-Hürriyet:

Üzeyir AKGÜN

Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN Bursa-İnegöl

Bayram BAYRAM

İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU İzm.Görece:

Mümin GÜNEY

İzm.Buca:

Hüseyin PAŞAMOĞLU

İzm.Bornova:

Kenan ÖZGÜR

Edirne:

Nadir ADLI

Kırklareli:

Ali ÖZTÜRK

Tekirdağ:

Sezai ALTINAY

Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir:Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKE


Bulgaristan Türklerinin Sesi 15

Müzakere Masası Hemen Kurulmalı Koca Yusuf’un Baba Ocağı Restore Edilecek Bulgaristanın her bölgesi çalkalanıyor. Nümayişler 13. gününde her geçen gün daha da şiddetlenerek devam ediyor. Yeni gelen Plamen Oreşarski hükümetinin istifa etmesi isteniyor. Bulgar demokrasisinin fikir babalarından olan Edvin Sugarev açlık grevine başlamış, hükümet çekilene kadar sürdürmede kararlı. Her sabah saat 8’30 ile 9’30 arası ve öğlende saat 12’30 ile 13’30 arası Parlamento kapılarına yığılan göstericiler giriş çıkışa izin vermiyor. Cuma günleri meclis binası sabahtan akşama bloke ediliyor. Kuş uçurtmuyorlar. Meclis toplanamıyor. Politik hayat felçe uğramış durumdadır. Aynı zamanda, mafya başı D. Peevski’yi devletin gizli servisine başkan atamakla yanlış yaptığını kabul eden ve özür dileyen Başbakandan ve hükümetinden koşulsuz istifa talep ediliyor. Her şey Bulgaristan’daki politik çelişkinin çok derin olduğuna kesin kanıt. Irkçı parti “Ataka” Başkanı V. Siderov Cumhurbaşkanlığı’nda yaptığı son konuşmada, zıt kutuplaşmanın kabını biraz soydu. O sert konuşmasında, Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’nden (AB) ve Kuzey Atlantik Paktı’ndan (NATO) çıkmasını istedi. “Ataka” ile GERRB milletvekilleri işe gitmiyor. “Ataka” milletvekilleri parlamentoya gelmeyince, çoğunluk sağlanamıyor ve meclis çalışamıyor. Basında yorumlanan konu şudur: HÖH/DPS şefi A. Doğan’ın kopoyu D.Peevski, derin gizli servis DANS başkanı olarak görevde kalsaydı ne olacaktı? Cevaplar: “Bulgaristan’da soyguncu mafya iktidara gelecekti.” “Halk amansız soyulup ezilecekti.” Yorumcular, “Şimdi, bir kez daha, Prof. Lüben Berov hükümeti denemesi yapıldı.” Diye yazıyor. Politik gözlemciler, şu anda Bulgaristan’ın “rota değiştirmesinin mümkün olmadığına” dikkati çektiler. Bugün yarın S. Stanişev ile V. Siderov arasında bir görüşme yapılacak. Anlaşma sağlanmazsa Bulgaristan yeni seçimlere gidecek. Daha önce tüm reel politikacıların dediği gibi, V. Siderov “Bulgaristan’ı parmağında oynatıyor.” 1993’te “HÖH/DPS görev süresinde kurulan Prof. L.Berov hükümetinin, iplerini A. Doğan’ın “Multi Grup” çekmişti. Serüven, “Multi Grup” Başkanı Pavlov’ un öldürülmesiyle sona ermişti. “Çaldılar da paylaşamadılar!” dediler. Bulgaristan amansız soyulmuştu. O zaman, yani 1993’te ülkemizde yeni yeşermeye başlayan demokrasiye ilk ve ölümcül bir darbe, yine HÖH/DPS lideri A.Doğan tarafından Demokratik Güçler Birliği (SDS) ile hükümet ortaklığını reddetmesiyle vurulmuştu. “Demokrat” geçinen Doğan’ın gerçek ruyası o zaman ortaya çıktı. Bulgaristan’da ezilen halkın, Türklerin, Pomakların, Romların ve diğer azınlıkların değil de, ülkemizdeki Rus mafyasının Bulgar kalın enselilerinin, mutralarının menfaatlerini savunduğu, onları desteklediği ve yönetmeye yeltendiği, Bulgaristan’ı ve Bulgaristan haklını soyup soğana çevirmeyi hedeflediği, su yüzüne çıktı. Bu onun bir KGB (Rus gizli servisi) ajanı olarak üslendiği vazifeydi. Bu yara, o zaman bu zaman kanıyor. Aslında 20 yıldan beri Bulgaristan’da herkes çok acı bir sürecin içindedir. Daha kolay ve açık anlaşılabilmem amacıyla bir doğa kanunu ile karşılaştırmalı örnek vermek istiyorum: Eskimiş hurda olmuş taş demir gibi cansız maddelerin hepsi yıllar geçtikçe toprak tarafından emilir, toprağın içinde erir, YEŞİL YAŞAM İSE TAM TERSİNE TOPRAKTAN DIŞARI FIŞKIRIR. Bu tablo aslında, 20 yıldan beri, her seçimden sonra bir şu ya da karşı duvara asılan ama hep aynı, Bulgaristan politik resmidir. Resimdeki çürük hurda demirler parçaları, zamanını yaşamış, sahneden düşmüş, ama eriyip bitmeyen, demokratikleşmeye çalışan toplumumuzun kan damarlarını tıkayan T. Jivkov’ un totaliter, baskıcı, zalim, zülmeden devleti, derin iktidarı, gizli servisi, kopoyları, hafiyeleri, ajanları v.b. Görüldüğü üzere, A. Doğan gibi müzevir hainlerin işgüzarlığıyla, Bulgaristanlı Türk, Pomak ve Müslümanlarının, Türkiye Cumhuriyetindeki soydaşlarımızın, hak ve özgürlük umuduyla aldatılan yoksul seçmenlerin oyları alınarak HÖH/DPS eliyle oynanan açık gizli oyunlar ve yapılan pazarlıklarla tarihimizin çarkını geri çevirmeye, yeni umutlarımızın, demokrasi simgesi olan, yeşil yaşamın hayatta fışkırmasına ellerinden geldiğince engel oluyorlar, bizi ve tüm azınlıkları da eziyorlar, hepimizi gece gündüz zehirleyip yok etmeye çalışıyorlar. Tarih yaşıyor: Cumhurbaşkanı J.Jelev’ın Demokratik Güçler Birliği (SDS) hükümetinden desteğini çekmesiyle, Bulgar demokrasi filizinin daha 3. yılında ezilip mezara gömülmeye çalışıldığını gören, büyük demokrat E. Sugaren, 7 Haziran 1993 de, olup biteni protesto etmek anlamında, açlık grevine başlamıştı. Şimdi, Sugarev yalnız değil, Bulgar aydın tabakası ve toplumun orta kesimi E. Sugarev’in isteklerini destekliyor, istifada direniyor. Çözüm yolu: müzakere masasına oturmaktır. Demokratik aydınlar, toplumun ezici çoğunluğu hükümete ve ardındaki senaryoculara inanmıyor. Müzakere masanın bir tarafında hükümet ve iktidarı temsil eden partiler, karşı tarafında da sivil toplum örgütleri oturmalıdır. Nümayişlere katılan ve onları destekleyen sivil toplum örgütlerinin sayısı 30’dan fazladır. Onlar kendi delegelerini, istek programını belirlemiştir. Bulgaristan Türklerini ise, Baş müftülük yanında, Kuzey ve Güney Bulgaristan Türkçe Öğretmenler Birlikleri; Tütün üretici Birliği, Kuzey Doğu Hububat Üreticileri Birliği, yerel derneklerle, Türkiye Cumhuriyetindeki soydaş kültür, yardımlaşma ve hizmet derneklerinin şerefli temsilcileri temsil etmelidir. Hiç kimsenin özgürlük hakkı, özgürlük özlemi kısıtlanamaz. Demokratik haklar herkes içindir. Müzakere masasına, görüşmelere katılanlar şu ana konuları ele almalıdır: Anayasa ve seçim kanununda demokratik değişiklikler. Ülkenin demokratikleşme yollarının sonuna kadar açılması; Avrupa Birliği istemlerine uyularak sanayileşme yoluna geçilmesi; azınlık haklarının bütünsel olarak yasalara girmesinin kesin sağlanması; bu konuda Bulgaristan’ın imzaladığı uluslararası sözleşmelerde yer alan insan hakları hükümlerine koşulsuz uyulmasının sağlanması v.b. Ülkemizde insan haklarına uygun ve insan şerefini savunan, özgürlükleri garanti altına alan ve demokratikleşmeye güvenceler sağlayan, yasa dışı zenginleşenlerin, mafyanın malına mülküne el koyarak ülkemizde adalet ve huzur sağlama yönünde temaslar hemen başlamalıdır. Sivil toplum örgütlerinin müzakere masasında yer alması Bulgaristan’da halkın sesine kulak verildiğine ilk işaret olacaktır.

Ceyhan Belediyesi Meclis Toplantısı’nda, ‘Cihan Pehlivanı’ olarak bilinen güreşçi Koca Yusuf’un, Bulgaristan’daki baba ocağının aslına uygun restore edilmesine oy birliği ile karar verildi. ceyhan-belediyesi-meclis-toplantısıCeyhanBelediyeMeclisi, temmuz ayı toplantısı, meclis toplantı salonunda gerçekleştirildi. Oturumda, ‘Cihan Pehlivanı’ olarak bilinen Koca Yusuf’un,Bulgaristan’dakibabaocağınınaslınauygunrestore edilmesine ait teklif oylandı. Teklif, oy birliği ile kabul edildi. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Bulgaristan’da bulunan evin restorasyonu konusunda bir yıldan bu yana girişimlerinin olduğunun belirterek, “Balkan Türkleri Yardımlaşma ve Kültür Derneği Başkanı Mükremin Duygun ve araştırmacı yazar Mecit Sağır, bir hafta boyunca Bulgaristan’da bu konuda inceleme ve araştırma yapmışlar ve Koca Yusuf’un baba ocağının viraneye döndüğünü iletmişlerdi. Araştırmalarımız sayesinde müracaat edeceğimiz yerleri tespit ettik. Konuyu meclise getirdik Meclisimizde grubu bulunan tüm partilerin tamamının restorasyon çalışması için oy birliği ile kara verdi. Hepsini yürekten kutluyorum” dedi. Sözlü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda Güreş Federasyonu yönetimim kurulu üyeliği görevim de var. Bu açıdan daha da büyük bir anlam kazandı. Arkadaşlarımızın ifadesiyle Cihan Pehlivanı Koca Yusuf’un doğduğu evin neredeyse tamamı yıkılmış. Biz de bu konuda dünyayı titreten Koca Yusuf’un baba ocağını restore etmek istiyoruz. İnşallah o evi restore edip Türk’ün gücünün simgesi olan Koca Yusuf’a layık bir çalışma yaparız.”

Hüseyin Mevsim Profesör oldu 1991 yılında Kırcaali’den

Türkiye’ye göç en Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda profesörlük ünvanı aldı. huseyin-mevsim1964 yılında Mestanlı (Momçilgrad) doğumlu Mevsim, Momçilgrad Nikola Vaptsarov Lisesi’nde lise, Plovdiv Paisiy Hilendarski Üniversitesi Bulgar Filolojisi Fakültesi’nde lisans eğitimini ve edebiyat bilimi ihtisasını tamamladı (1989). Ortaokulda Bulgar Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. Türkiye’ye göç ederek (1991) İstanbul’da özel sektörde çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi kadrosuna atandı (2002). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans (2002) ve doktora (2005) tezini savundu. 2007’de Doçent oldu. 2013 yılında da Profesör ünvanını aldı. Evli ve bir kız ve oğlan babası.

Zeliha, Türkçesini kendi kendine geliştiriyor

Zeliha Mehmet Mümün Anadili dersini okumasa da Türkçesini çok seviyor. Yaz boyunca evinde koruduğu kitapları, gazeteleri, dergileri elinden düşürmüyor. zeliha-mehmetmuminO, 12 yaşında ve Kırcaali iline bağlı olan Kostino “Ivan Vazov” İlköğretim Okulu’nda önümüzdeki eğitim öğretim yılında yedinci sınıfa gidecek. 2009/2010 eğitim öğretim yılından itibaren köy okulunda velilerin genel kararı üzere öğrenciler Anadili’ni okumuyorlar. Fakat Zeliha’nın gözleri en son Türkçe dersini veren en çok sevdiği Güler Öğretmeni’ni arıyor. Küçük kız halaAnadili dersinde öğrendikleri atasözleri, tekerlemeleri ve şiirleri ezbere okuyor. Zaman buldukça Türkçe üstüne çalışıyor, bol bol kitaplar okuyor ve böylece kendi kendine bilgilerini artırmaya çaba sarf ediyor. Zeliha, Türk şiir dünyasına büyük ilgi duyuyor ve ilerde kendi eseriyle ilk adım atmayı düşünüyor.

Dr.Nedim B İ R İ N C İ

A ğ a ç k u r d u

Ülkemizdeki yolsuzlukları anlaşılır bir dille anlatmak istediğim yazımda “ağaç kurdu “nu önlem alınmazsa aşılmaz tehlike oluşturan bir sembol olarak göstermek istiyorum. Bizim dilimizde “yolsuzluk” denince, ilk akla gelen çamura saplanıp kalmaktır. Kaç defa çarıklarımız, ayakkabılarımız hatta arabalarımız yapışkan çamurdan çıkamamıştır köy yollarında. Zamanlar değişti tabii, asfalt yollar en uzak dağ köylerine kadar uzanırken, dertlerimiz azaldı. Yolsuzluğun “yol yok” anlamı yol yapılarak aşılır. Son dönem bizde hükümet olan B. Borisov yol sevdalısıydı. “Lülin-8 – Pernik” otoyolunu; geçen hafta açılan “Trakya” otoyolunu; Sofya Burgas otoyolunu; Tuna nehri üzerinde 2. Köprüyü; “Makaz” yolu; Petriç’e giden yolda 2. Tünel hep onun zamanında inşa edildi ve yolsuzluk problemi aşıldı. Bir de, ikinci anlamda kullanılınca, yolsuzlukların toplumda yarattığı aşılamayan problemler var. İşte bu bakıma yolsuzluk toplumun ağaç kurdudur. Yaz kış, yağmur dolu, don bir ağacı yok edemeyebilir, zaman gelir en şiddetli bora ağacı kökünden çıkaramaz, kırağıdan ağaç kurumaz ama aslında bir hiç olan ufacık bir ağaç kurdu en dev ağacı kurutabilir. Kabuğunun altına girip oracıkta yumurtlayınca peşine taktığı sürüngen orduyla kemire kemire ilerleyip ağaç özüne taht kurar. Özü toz duman eder. Köklerle gövde, dallar ile yapraklar arasındaki ilişkiyi kesip, yok eder ve ağacı kurutur. İşte bu nedenle biz insanlar ağaçlara sahip çıkarak, onlardan meyve beklerken, baharda kireçler ve ilaçlarız. Hedef: ağacımızı ağaç kurtlarından korumaktır. Bu olayı toplum açısından anlaşılır bir şekilde anlatabilmem için siz okuruma Karlovo “Teodosi Markov” İpek Dokuma Fabrikası’ndan bir olmuş hadise anlatmak istiyorum. Yıl 1985.Aylardan Nisan. Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) XIII. Kongresi’nin yapılacağı Sofya’daki Ulusal Kültür Sarayı önüne çok yüksek gönderler dikilir. Bu denli yüksek pil onlara asılacak uzun boylu ve geniş enli kırmızı bayraklar gerek. Bulgar ipek fabrikalarındaki en geniş tezgâhlar 160 santimetre olduğundan, BKP Merkez Komitesi bayrak siparişini İtalya’ya vermeyi kararlaştırır ve vazifeyi uyuşturucu ve silah ticareti yapan güvenilir devlet şirketi KİNTEKS firmasına havale eder. İtalyan fabrikası istenen ebatlardaki bayrakları dokur ve KİNTEKS tüccarları bir TIR’la gidip Bulgaristan’a getirir. O zamanların âdetindendir. Toplardan biri açılır ve ucundan 5 metre kesilerek BKP Genel Sekreteri T. Jivkov’a gösterilmek üzere makamına götürülür. Jivkov, gözlüklerini takar, kumaşı eline alır ve “olmamış, bu bayrağımızın rengi değil!” der ve BKP bayrağınınkırmızıboyanumarasınıkendilerineverir ve“bukırmızıcırtlak,rengidüzeltin!”emriniverir. KİNTEKS’çiler ne yapsınlar? Emir en yüksekten gelmiştir. Nisan ayı bizde bol yağışlıdır. İtalyan ipek topu dolu TIR Karlovo ipekli dokuma fabrikası avlusuna girerken sanki gök boşanmıştır. Yüksek görevliler, ellerinde gümrükten ucuzca aldıkları içkilerle damlalar arasında “Mercedes” ten çıkıp koşarak Müdürlüğe girdiklerinde artık sırsıklam olmuşlardır. Fabrika Müdürü B. Botev, onları ikinci kattaki makamında çok sıcak karşılar. Sofya’dan parti ve devlet adına gelenler önemli konuklardır. Müdür dinler, TIR’ın boşaltılmasını emreder. Yağmur devam eder. TIR boşalır. Sofra kurulur. Meze tabakları gelir. Parti için, yaklaşan kongre için içilir içilir. Yağmur yağdıkça şiddetlenir. Koca Balkan’dan gelen ve fabrika duvarını yalayarak yoluna devam eden “Stryama” ırmağı, daha önce bu kadar dolmadığından dolayı mutludur. Yollar, meydanlar su dolup taşar. Bu arada şişeler boşalır, rakı şişede durduğu gibi durmaz, konuklarla müdür fabrika avlusunda bekçilerin açtığı şemsiyelerin altında siyah makam araçlarına binerken sarmaş dolaş öpüşerek vedalaşırlar. Boş Tırla konuklar Sofya’ya, Müdür de Plovdiv’ e gider. Günlerden Pazartesi: Hafta sonunda yağmur yağmaya arasız devam etmiştir. Fabrika her gün üçer nöbetten, Cuma gece nöbeti de sayılırsa 7 nöbet değişmiştir. Her nöbette 200 işçi çalışır yani vardiyalardan 1400 işçi geçmiştir. Pazartesi sabahı Müdürden 5 dakika sonra TIR ve Sofya’dan gelen yüksek görevli konuklar fabrikaya girer. “TIR’ı yükleyin!” emri verilir. Fakat fabrikada yüklenecek böyle bir kumaş yoktur. İtalyan topları fabrika içine, boyahaneye girmemiş, boyanmamış ve çıkmamıştır. Giriş kapısında şu plakalı TIR’ın fabrikaya girdiği kaydedilmiş olsa da boş mu dolu mu olduğu yazılmamıştır. TIR’daki topların gümrük evrakları, top sayısı, yapılacak işlemle ilgili yazı emir yoktur. En önemlisi de yağan yağmur altında bir TIR İtalyan ipekli dokuması kayıplara karışmış, uçup gitmiştir. Tutuklamalar başlar. Fabrikada çalışan bütün işçilerin evleri basılır, didik didik aranır, lağım kuyularına kadar aranır. Sofya ve Plovdiv’teki polis köpeklerinin hepsi Karlovo’ yu koklar. Daha önce fabrikada hırsızlık yapanların tümü tutuklanır, tartaklanır, “çıt” yok. Kaybolan kumaşlardan iz yok. Sanki yağmur bu izleri yok eymek için yağmaya devam etmiş. Buarada,dahaöncekocasıaynıfabrikadankumaşçaldığıiçin4yıliçerdekalanikiçocukluAyşegelin, “benbudünyayakocasızyaşamayamıgeldim”hislerisinekapılırvekocasınınsamanlığagömdüğübir topu gece saat 3’te yüklenir ve “Araplı Köprüsü” nden doludizgin akan “Stryama” sularına atar. Irmak “Meriç”yaklaştığındatopaçılırveertesisabahsaat09’daPlovdivlilerişegiderken100metreuzun3metre geniş bir kırmızı kumaş şehri selamlayarak yoluna devam eder. Bu aynı kumaştandır ve polis kudurur. Mahkeme: Dava Karlovo Şehir Mahkemesi’nde görülür. Sanık – fabrikadan daha önceleri kumaş çalan 6 Çingen’dir. Elde bir tek delil olmasa da, söz konusu olan partinin şerefi, kongresi, bayrağı olunca hepsine müebbet hapis ister. Söz müdafaa avukatına verilir. Avukat Çobanov Sofya Barosu’ndan gönderilmiştir. Söz alır ve Müdür B. Botev’le birkaç soru sormak istediğini sorar ve dava şöyle gelişir: Sayın Botev, kaç seneden beri fabrika müdürüsünüz? 12 seneden beri – diyerek sakın bir tonla cevaplar müdür. Çalışmalarınız esnasında fabrikanızda defolu, üretim oldu mu? Diye sorar avukat aynı sakın tona katılarak. “Olmaz mı? Üretimimizin hemen hemen % 20’sinde defo var. Tezgâhlar çok eskidi.” – diye cevap verir Botev, kendinden emin. “Defolu kumaşları ne yapıyorsunuz?” – diye sorar avukat ve şu cevabı alır: “Dikiş atölyesi açtık.” “Defolu kumaşları atölyeye kaçtan satıyorsunuz?” “ Metresini 2 levadan.” “Dikiş atölyesinde defolu üretim oluyor mu?” “Tabi orada da hurdaya ayrılan miktar var.” Onları ne yapıyorsunuz? “Halka, domates, asma, bağ bağlamak için, kesip ip halinde kullanmaları için satıyoruz.” “Metre üzerinden mi kilo olarak mı?” “Kilo olarak.” “Kilo fiyatı?” “20 stotinka.” Evet, sayın başkan sorularım bitti. Yani, İtalya’dan TIR’la gelen ipek kumaşların boyası tutmadığı için mal defoludur, fabrika defolu malını 20 stotinka üzerinden satmaktadır. Araçta 20 ton mal vardır, 20-şer stotinkadar bu mal 400 leva etmektedir. Yargılanan 6 işçinin her birinin payına değeri 60 leva 60 stotinka olan suç düşmektedir ve Bulgaristan Cumhuriyeti Ceza Kanununda 60 leva 60 stotinkalık hırsızlık için ceza ön görülmemektedir.” Dedi ve teşekkür ederek, yerine oturdu. İşçiler yargılanamadılar. Anlatmak istediğim yolsuzluk hadisesi budur. KİNTEKS’çiler İtalya’dan defolu mal ithal ettiler ama onlar da yargılanmadılar. Onların ardında KİNTEKS vb. kurumlar vardı. İşçiler yargılandı ama suçları ispatlanamadı. Bu gibi tipik sosyalist “Yolsuzluklar”, eski rejimi “ağaç kurdu” gibi kemirdi ve bitirdi. 1990’da 40 yıllık bir devlet düzenini düşüren adına “yolsuzluklar” denen ayakta yürümeyi başaramayan “ağaç kurtları” oldu. Bunları, orta kuşak bunu yaşadı, gördü, çöküşün altında ezildi. Ve bugün HÖH/DPS partimizin içinde “ağaç kurdu” var diye barım barım bağırıyorsak, öz partimizin yaşamasını istediğimiz, halkımızın haklarını almasını istediğimiz, özgürlüklerini yaşarken demokrasiyi de yaşatmasını arzu ettiğimiz içindir. Ucunca oldu, çok vaktinizi aldımsa özür dilerim, ama gelecek hafta devam etmek istiyorum.


Bekir Bozdağ, Bulgaristan’da ilahiyat lisesini ziyaret etti Bulgaristan’da temaslarını sürdüren Baş1913 Sofya

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Her geçen yıl ramazana daha Büyük heyecanla giriyoruz

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da ilk teravih namazı kılındı. Bulgaristan Müslümanları Başmütüsü Mustafa Aliş Haci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Bulgaristan büyük bir mutlulukla ramazana giriyor. Gençlerimizin cemaate katılımına bakılırsa her geçen yıl dine, ibadete ilgisinin daha da arttığını görüyoruz” dedi. mustafa-alis-haci-bas-muftuSofya’da tek cami olan Banya Başı Camisi’nin

tadilatta olmasına rağmen “cemaatin akın akın geldiğini” belirten Haci, “Bu cami yetersiz yine de ikinci bir cami olana kadar ibadetimizi burada yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Kısa sürede Sofya’da ikinci bir caminin kurulabileceğine inandığını kaydeden Haci, “Ramazan dolayısıyla Bulgaristan’da ve Türkiye’deki kardeşlerimizi tebrik etmek istiyorum” ifadesini kullandı. İlk teravih namazına katılan Sofya Bölge Müftüsü Mustafa İzbiştali de dünyadaki tüm Müslümanlara aynı sevinci yaşatan ramazan dolayısıyla heyecan duyduğunu söyledi. İzbiştali, “Nüfusu 1,5 milyon olan başkent Sofya’da sürekli yaşayan en az 70 bin Müslüman’ın bir camide namaz kılabiliyor olması üzüntü verici bir durum” değerlendirmesinde bulundu.

bakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Rusçuk şehrindeki ilahiyat lisesini ziyaret etti. Bekir Bozdağ, 1905 yılında İslam Kız Mektebi olarak yapılan okul binası ve hemen yanındaki Seyit Mirza Paşa Camii’ni ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, caminin restorasyonu için Bulgar hükümetiyle işbirliği içinde olduklarını aktardı. Bunun için Bulgar makamlarının gerekli izni verdiğini ifade eden Bozdağ, “TİKA marifetiyle caminin restorasyonunu kısa bir süre içinde tamamlayacağız ve buradaki Müslümanlara bir ibadet yeri olarak hizmete devam edecek.” dedi.

Sofya’da Ramazan’da İftar çadırı kuruldu Bulgaristan’da Ramazan coşkusu yaklaşık farklı yerde kılınan teravih namazları ve toplu iftar sofraları ile devam ediyor. Başkent Sofya’da ise ilk kez bu yıl iftar çadırı kuruldu. sofyada_ramazanda_bir_ilk_yasandiBulgaristan Başmüftülüğü, hayırseverlerin desteği ile yaklaşık 400 kişilik iftar masaları hazırladı. Sofya Banya Başı Camii avlusunda kurulan çadırda, iftarını açma fırsatı olan cemaat yenilikten memnun kaldı. Ezan okunur okunmaz cami içinde hurmalar dağıtıldı ve oruçlar açıldı. Akşam namazı sonrası ise önce bayanlar daha sonra erkekler sıcak yemekten faydalandı. Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) konuşan Bulgaristan Başmüftüsü Mustafa Aliş, iftar çadırı fikrinin daha önce de var olduğunu, fakat belediyeden daha geniş bir mekanda yapılması için izin alınamayınca cami avlusunda bu faaliyeti gerçekleştirdiklerini söyledi. Bulgaristan’da bu yıl Ramazan’ın daha canlı geçeceğine inandığını belirten Aliş, geleneksel olarak Bulgaristan’a Türkiye’den 22 Ramazan hocası geldiğini ve bunların ülkedeki bölgelere dağıtıldığını belirtti. Bu yıl ilk kez uzun vadeli görev yapmak üzere 11 hocanın da halkın dini ihtiyaçlarını karşılamak üzere Bulgaristan’da bulunduğunu aktaran Başmüftü, “Biz Sofya’da iftar sofrasını kurmaya çalışıyoruz. Buna benzer sofralar yalnız Sofya’da değil Bulgaristan’ın birçok yerinde var. Filibe’de, Çepintsi’de, Rudozem’de ve birçok yerde Müslümanlar kendileri bu sofraları kuruyorlar.” dedi. Başmüftülük olarak bu sene belirli yerlerde iftar vermek niyetinde olduklarına deği-

nen Aliş, yoksullara da kumanya dağıtımı gerçekleştirmeyi düşündüklerini kaydetti. Sofya’da bir tek cami olmasına rağmen Müslümanların 4 ayrı yerde teravih kıldığını belirten Sofya Başmüftüsü Mustafa İzbiştali, başkentte 500′ün üzerinde kişinin Ramazan için özel bahşedilen namazı eda ettiğini anlattı. İzbiştali, “Bu yıl ilk kez çadır ve masa ile iftar düzenleniyor. Geçen senelerde cami çıkışında bir poşette cemaatin ellerine birer kuru yemek veriliyordu. Bu yıl bambaşka bir ortamda çok daha güzel bir şekilde iftar veriliyor. Yemekler restoranda yapılıp burada servis ediliyor.” şeklinde bilgi verdi. Ramazan sonuna kadar iftar vermek için hayırseverlerin bulunacağına inandığını kaydeden İzbiştali, iftar tutarının maliyetli olmasından dolayı birçok defa birkaç hayırseverin iftar vermek için ortak olduğunu belirtti. İzbiştali, iftara gelenlerin çoğunluğu gerçekten fakir ve Suriye ile Cezayir gibi ülkelerden gelen mülteciler olduğunu kaydetti. Sofya’ya Türkiye’den Ramazan hocası olarak gelen Yaşar Zorlu, daha ilk gelişiyle yerli Müslümanlarca çok sıcak karşılandığını aktardı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.