BULTÜRK 75. Sayı

Page 1

1 9 1 3 ’ t Sofya e Sofya 1913

Yıl:10

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

Sayı: 75 Ağustos - 2013

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Öğretmek Bizim Borcumuz

Bulgaristan’daki Osmanlı eserlerine sahip çıkıyoruz Bulgaristan’da Osmanlı döneminden kalan tarihi, mimari ve kültürel mirasına ziyaretlerde bulunan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağı, “Bulgaristan’daki Osmanlı eserlerine sahip çıkıyoruz” dedi

Bozdağ, üç günde Türklerin yoğun yaşadığı bölgeleri ziyaret ederek, bin 900 kilometre yol geçerek Bulgaristan’daki Osmanlı mirası eserlere ilgi gösterdi. Çok sayıda cami, hamam, konak ve başka binaların hukuki statüsü ve durumuyla ilgilenen Bozdağ, TİKA’nın yardımıyla yapılabileceklerin onarım ve bakımı konusunda müjde verdi. Filibe şehrihnde Osmanlı’nın tarihi ve mimari mirasını temsil eden İmaret Cami, Taşköprü Cami, Çifte Hamam ve Osmanlı Mezarlığı’nı gezen Bozdağ, TİKA’nın restorasyona ihtiyacı bulunan İmaret camisinde çalışmalarını sürdürdüğüne değindi. Başbakan Yardımcısı Bozdağ, “Osmanlı döneminden kalma hamam ve aynı döneminden kalma bir başka camiyi gördük. Bu cami özel mülk olmuş. Bir vatandaş 1930 yılında satın almış. Şu anda biz TİKA aracılığı ile bu caminin mülkiyetini satın almak için uğraşıyoruz. Henüz bir mtabakat sağlanmadı. Sağlandığı takdirde satın alacağız ve burayı restore etmek suretiyle yeniden ibadete açacağız” dedi.

L ANETLİYORUZ

Suriye’nin zalim lideri Esed güçlerinin Şam’ın doğusunda Doğu Guta banliyösüne düzenlediği ve kimyasal silahların da kullanıldığı iddia edilen saldırıda ölenlerin sayısının 635′e çıktığını öğrenmiş bulunmaktayız. Bültürk olarak Zalim Esed’i ve çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın kız demeden Müslüman kanı döken bütün zalimleri lanetliyoruz, B U LT Ü R K Y Ö N E T İ M İ

Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe HÖH Hâlâ Bilinçaltında Türkiye Dışişleri Bultürk’ten Hizmet Plaketi Komünist Ruhu Taşıyor Bakanlığı’nda 2013 yılı HÖH Genel Başkanı Lütvi Mes-

yaz dönemi büyükelçi atamaları açıklandı. suleyman-gokce-tcsofya-buyukelcisi-2013 Yaklaşık dört yıldır Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi görevini sürdüren İsmail Aramaz, Kabil’e atanırken yerini Süleyman GöKçe’ye bıraktı. İsmail Aramaz daha önce yaptığı açıklamada, ‘Kendi talebimle Kabil Büyükelçiliğine atandığımı ve Eylül ayında Bulgaristan’daki görevimden ayrılacağımı bildirmekten memnuniyet duyu- BULTÜRK olarak Sn.İ.ARAMAZ’a yorum. Ama soydaşlarımızın her zaman Bulgaristan’da Müslümanlara yaptığı hizmetkalbimde ayrı bir yeri olacak’ demişti. lerinden dolayı kendisine bir plaket taktim ettik

B S P, B u z l u c a ’ d a Solun Ulusal

Meclis, 2013 yılı Bütçesi

Bulgar Sosyalist Partisi (BSP), Buzluca tepesinin eteğindeki Tarihȋ Ova’da (İstoriçeska Polyana) Solun Ulusal Panayırı’nı düzenleyerek sosyalist hareketin 122. yılını kutladı. Etkinliğin sloganı “İnsanların Bulgaristan’ı”ydı. BSP_Buzluca-da_Solun_Ulusal_Panayiri-ni_duzenledi Panayıra ülkenin dört bir yanından otobüs ve diğer araçlarla onbinlerce vatandaş katıldı. BSP’nin üst düzey yetkilileri ile Genel Başkanı Sergey Stanişev katıldı. Panayıra Bulgar Halk Tarımcılar Birliği (BZNS) partisinden de katılanlar oldu. Halk dansları, halay ve konuşmalarla başlayan şölende Genel Başkan Stanişev de konuşma yaptı. Panayıra ulusal medyalar da katıldı. Olası bir provokasyona karşı yoğun polis güvenil önlemi vardı. Vatandaşların bir kısmı sofra kurup ziyafet çekti, bir kısmı da tepedeki harabeye dönmüş Buzluca Anıtı’nı ziyaret etti.

Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in veto ettiği 2013 devlet bütçesi güncellenmesini Bulgaristan Meclisi destekleyerek kabul etti. bulgaristanmeclisi2013 Yılı Bütçesi Güncellenmesi için yapılan oylamada teknik sorunlar ortadan kaldırılınca Bulgar Sosyalist Partisi (BSP), Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ve Ataka partilerinden tüm 130 milletvekili olumlu oy kullandı, GERB partisinden 93 milletvekili ise olumsuz oy kullandılar. Bundan önce Başbakan Plamen Oreşarski milletvekillerinibütçeyidesteklemeleriçağrısındabulundu. Ataka partisinden milletvekilleri dünkü Bütçe Komisyonu’nun oturumuna katılmamalarına rağmen bugün Meclis’in olağanüstü oturumuna katılıp gereken çoğunluğu sağlayarak, bütçe güncellenmesini desteklediler. HÖH partisinden bütçenin güncellenmemesi ve hızlı ödeme ve katma değer vergisinin iadesiyle iş dünyasına yardımcı olunmadığı takdirde devlet ekonomisinin durgunluğa girmesi tehlikesi olduğunu hatırlattılar.

Panayırı’nı düzenledi

Rafet ULUTÜRK Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

BAŞYA ZI Genel Başkan

Büyücülük

Operasyonu

1990’dan beri Bulgaristan’da TürkMüslüman ve diğer azınlıklara uygulanan uyutma operasyonun adı genel olarak bir “Büyücülük Operasyonu” dur. Moskova bu ismi kendisi bulmamış, İngiliz istihbaratçılardan çalmışlardır. 1975’te Bulgaristan Sovyetler Birliği’nin 16. Cumhuriyeti olmaya pratikte yanaşmayınca, KGB olayı düşünme masasında gündeme almış ve totalitarizm sayfası kapanırken, operasyonunu “Havuzu Kirletme” adı altında başlatmıştır. Devamı 7’de

tan, Sofya’da görev yapan Müslüman ülkelerin Büyükelçilerine iftar vermiş. Olması gereken gibi haberi partinin basın merkezinden değil de, oteldeki kaynaklarımızdan öğreniyoruz. lutfi-mestan-hoh-dpsİftarla ilgili partinin resmi sitesinde iki kelime yok, aynı şekilde basın merkezinde de.. HÖH’ün resmi internet sitesinin Türkçe bölümü zaten seçimden seçime yenileniyor. Sitelerinde bırakın sözkonusu iftarı, Ramazan’la ilgili tek söz yok… Sofya’da görev yapan Türk medya kuruluşlarının temsilcilerineiftarlailgiliküçücükbilgidahiverilmedi. Aslında şaşırmıyoruz, HÖH bunu hep yapıyor ve değişmediğini, değişemeyeceğini gösteriyor. HÖH hala oyunu aldığı Türkler gibi Türkçe düşünmüyor.

Bulgaristan’da en Zengin Güncellenmesini Kabul Etti HÖ H Mille t vekilleri

Milletvekillerinin en zengini Hak ve Özgürlükler Hareketi partisinden (HÖH) Veselin Penev’in olduğu bildirildi. dps-hoh-logo Penev’in Bulgaristan’ın çeşitli yerlerinde bulunan 30’dan fazla gayri menkul’ün dışında bankada da 3 milyon 219 bin levası bulunuyor.


2

Emeklilik sisteminde yeni reformlar yapılacak Emeklilik sisteminde yeni reformlar hazırlanıyor. Hükümet, sosyal ortaklar ve uzmanlar tarafından tüm tavan emeklilik maaşlarının kaldırılması tartışılıyor. Şu anda tavan ücretten dolayı 53 000 emekli hak ettiklerinden daha düşük emeklilik maaşı alıyorlar. e m e k l i - y a s l i l a r Bulgaristan’da bir işçi kaç yıl çalıştığına ve ödediği emeklilik sigortası miktarına bakılmaksızın maksimum 770 leva veya maksimum emeklilik sigortasının yüzde 35’ini emeklilik ücreti alabilir. Tavan emekli maaşının düşmesi yıllardır tartışılan bir konudur, fakat herhangi bir karar alınması birkaç kez ertelenmiştir. Şu anda 53 bine yakın emekli kişi gerçek emekli maaşlarından daha düşük ücret alıyor. Son yapılan kanun değişikliğine göre tavan emekli maaşı 2014 yılında yürürlükten kaldırılması gerekiyor, fakat bu sadece yeni bağlanan emekli maaşlar için geçerlidir. Eski dönemlerde emekli maaşı bağlanan kişiler için uygulanmaya devam edecek. Çalışma ve Sosyal Politika Balkan Enstitüsü’nden İvan Neykov, “Eskiden bağlanan emekli maaşlarında tavan uygulamasının devam etmesi tahminen bu tür ayrımcı bir karara tepki olarak birçok talepler, protestolar ve davaların açılmasına sebep olacak” diye kaydetti. Bu tür duruma düşülmemesi için devlet birkaç şey yapmayı düşünüyor. Onlardan birisi 2014 yılında tüm emeklilik tavan ücretlerinin kaldırılmasıdır. Çalışma ve Sosyal Politika Bakanı Hasan Ademov’un ifadesine göre bunun yapılması şart, çünkü haksızlık ve ayrımcılık ortada-

dır. Bu fikrin uzmanlar ve sosyal ortaklarla görüşülmesi devam edecek. İlk hesaplamalara göre tüm emeklilik maaşlarında kısıtlamalar kaldırılırsa yılbaşına ek olarak yaklaşık 120 milyon levaya mal olacak. Kıyaslama yapılması gerekirse, Avrupa Birliği’nin 28 üye ülkesinden 15’inde tavan emeklilik maaşı uygulaması yok. Tüm tavan emeklilik maaşlarının kaldırılması konusunda uzlaşmaya varılmazsa aşamalı olarak maksimum sigorta gelirinin yükseltilmesine geçilecek. Böylece bu gelire göre hesaplanan maksimum emeklilik maaşları otomatikman yükseltilmiş olacak.

BULTÜRK YAZARLARIMIZ

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Avrupa Destek Afonları bir çok kişiyi iş sahibi yaptı

Avrupa Birliği projeleri danışmanı ve hazırlayıcısı Hüseyin Abdullah Cemil gençlerin Avrupa fonlarından istifade etmesinden oldukça memnun. Burgas bölgesinde faaliyet gösteren Hüseyin Bey, şu ana kadar 300 kişi ve şirket için iş kurabilmek ve işini geliştirmek için Avrupa destek fonlarına başvurmuş. Avrupa-destek-fonu-roportajHüseyin Cemil kariyerine rehber öğretmen olarak başlamış. Pomorie Belediye Başkan Yardımcılığı, sonra 3 yıl Burgas’taki tarım fonu müdürlüğü, ardından da 4 yıl milletvekilliği görevlerinde bulunmuş. 4 yıldır da kendi danışmanlık bürosunda iş sahibi olmaları için yüzlerce insana yardımcı oluyor. Kendi bürosu, şu an Bulgaristan’da Avrupa fonları danışmanlık hizmetleri veren ilk dört firmanın arasında. 2007-2013 yılları arasındaki Avrupa Birliği Kırsal Kesimlerin Kalkındırılması adlı program biterken Hüseyin Bey ile bu programlar hakkında bir roportaj yaptık. Avrupa destek fonlarının Bulgaristan’daki tarım ve hayvancılığa ne gibi faydaları oldu? Avrupa Birliği’nde olmadığımız yılları düşünecek olursak, bu fonların ülkemize ne kadar fayda sağladığını anlamış oluruz. Bulgaristan Avrupa Birliği’ne girmeden önce neredeyse işlenebilir toprakların yarısından azı işleniyordu. Şu anda ise topraklarının neredeyse tamamı işleniyor. Burgas’ı örnek vereyim. Burgas’ın civarındaki tarlaların neredeyse hiçbiri işlenmiyordu. Şu anda ise hiç boş yer yok desem yeridir. Şu anda insanlar tarla için birbirleriyle rekabet ediyor. Önceden dekar başına fiyatlar 150-200 leva iken şu anda 600-700 leva civarında. Bu fonların başka bir faydası da, en genç kişiden başlayıp şirket sahiplerine varana kadar herkesin fonlardan istifade edebilmeleri. Gençler kendi işlerini kurdular, şirket sahipleri ise sahip oldukları makineleri yenilediler, kendi işinden başka ikinci işini de kuranlar var. Hayvancılık sektöründe büyük çapta iş yapanlar fonlardan daha çok istifade etti. Hayvancılık için sağlanan fonun miktarı büyük ama, ilk önce yatırımı yapmanız gerekiyor. Bu yüzden herkes hayvancılık sektöründeki yardımları alamıyor. Küçük işletmelerin bankalardan kredi almaları kolay değil. Sizin yanınızda başvuruda bulunanlar hangi sektörlere yatırım yapmak istiyorlar? Yanımda yaklaşık 300 tane başvurulmuş proje mevcut ve bu projelerin toplam maliyeti 88 milyon levadır. Avrupa destek fonlarından tarımcılık, hayvancılık ve gıda sektöründekiler daha çok başvuruyorlar. Bunların dışında az da olsa başka projelerle de uğraşıyorum. Ama genelde bu üç sektöre yatırım oluyor. Projelerin en küçüğü 20 bin leva, en büyüğü ise 5.5 milyon leva değerinde. Ortalama büyüklükteki bir projenin maliyeti se 425 bin leva civarında. Tarımcılık ve hayvancılık sektöründe çiftçi ve besiciler için uygun projeler hangileridir? Kırsal Kesimlerin Kalkındırılması programının 121. maddesi olan ‘Tarımın modernleştirilmesi’ başlığı altında olan maddeden istifade edenler çok oldu. Bu maddeye başvuranlar yatırımlarının yüzde 40-60 oranını hibe olarak geri aldılar. 112. madde olan ‘Genç çiftçi ol’ başlığı altındaki maddeden Burgas bölgesinde benim yanımda istifade edenler herhalde 40’ı geçmiştir. Bu projeye başvurup da kazananlar 50 bin leva yardım alıyor. Bunun yarısını proje onaylandıktan sonra, yarısını da üç yıl sonra proje şartlarını yerine getirdikten sonra alıyorlar. 311. madde ‘Tarım sektörü dışında çeşitlilik’ başlığı altında olan maddeden sadece kayıtlı tarım üreticileri istifade edebiliyor. Tarım riskli iş olduğu için hem tarımcılık yapıyor hem de başka bir iş yeri açabiliyor. Mesela hem tarla işleyebilir hem de küçük bir tatil merkezi inşaa eder veya herhangi bir araba yıkama yeri açabilir. Proje gerçekleştikten sonra bu ikinci iş için yaptığı yatırımın yüzde 70’ini geri alıyor. 312. madde olan ‘Mikroşirketin kurulup geliştirilmesi’ başlığı altında olan maddeden tarım dışında faaliyet gösteren herhangi bir firma başvurabilir. Proje gerçekleştikten sonra yaptığı yatırımın yüzde 70’ini geri alıyor. Bu 5 yıllık programın halka bir zararı var mıydı? Bu programın halkımıza kesinlikle bir zararı yoktur. Bu devletin bir aldatması ve kandırması değildir. Bilakis yardımıdır. Dediğim gibi işte eserler ortada. Sadece benim yanımda 300 kişinin projesi onaylandı ve artık iş sahibiler. 40 tane gencimizin artık orta ölçekli işleri var. Ülkemiz tarım ve hayvancılık için çok elverişli bir ülkedir. Projelere başvuranlar her etnik gruptan olabilir. Kimsenin ırkına değil, sadece istedikleri şartların yerinde getirilmiş olmasına bakılıyor. Bunu da belirtmek isterim. Yani uzun lafın kısası eskiden işçi olarak tarlalarda çalışanların birçoğunun şu anda kendi tarlaları var ve kendine çalışıyorlar. Herkes iş sahibi olabilir bu programlar sayesinde. Hatta kendi oğlum bile genç çiftçi oldu ve programdan yararlandı. 2014-2020 yılları arasındaki programın içeriği ne zaman belli olacak? 2014-2020 yılları arasındaki programın ülkemizde başlaması için Brüksel’den onay gerekiyor. Onay çıkınca program belli olacak. Mesela 2007-2013 yıllarındaki program 18 Nisan 2008’de

başlamıştı. Genel olarak maddeler devam edecek ama yardım fonlarının meblağları hakkında şu anda bir şey söylemek zor. Zaman BG


Bulgaristan Türklerinin Sesi 3

Türkiye alım gücünde 11 AB ülkesini geride bıraktı TEKLAS, Kırcaali’de üçüncü Türkiye, temmuz ayı asgari ücretiyle 10 Avrupa Birliği (AB) üyesini geride bıraktı.euro Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, Avrupa’da en yüksek asgari ücret 1,874 avro ile Lüksemburg’da, en düşük asgari ücret ise 159 avro ile Bulgaristan’da veriliyor. Türkiye’de ise Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun kararına göre 1 Temmuz- 31 Aralık 2013 tarihleri arasında geçerli olacak asgari ücret, net 803,68lirabrüt1,021liraolarakuygulanmayabaşladı. Türkiye’de verilen asgari ücret rakamının 405 avro olarak dikkate alındığı Eurostat araştırmasında Türkiye, asgari ücret sıralamasında Bulgaristan, Romanya, Letonya, Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Slovakya, Polonya ve Birliğin yeni üyesi Hırvatistan’dan önde yer aldı. - T ü r k i y e a l ı m g ü c ü n d e 11 AB ülkesini geride bıraktı Alım gücüne göre hesaplanan asgari ücretlerde de Türkiye 11 AB üyesinin önünde yer alıyor. Buna göre, Türkiye’de 662 avro olan asgari ücretin alım gücü, Romanya, Bulgaristan, Letonya, Estonya, Çek Cumhuriyeti, Litvanmya, Slovakya, Macarstan, Hırvatistan, Polonya ve Portekiz’den yüksek. - 10 Bulgar çalıştırmak 1 Lüksemburglu çalıştırmaktan daha ucuz Eurostat verilerine göre, 10 Bulgaristanlı çalıştırmak, 1 Lüksemburglu çalıştırmaktan daha ucuz. AB üyesi ülkelerin arasındaki gelir uçurumu devam ediyor. Eurostat verilerinde Bulgaristan’da uygulanan aylık 159 avroluk asgari ücretle, Lüksemburg’da uygulanan aylık 1.874 avro arasındaki uçurum dikkati çekti. Asgari ücrette, Lüksemburglu’nun 1 ayda kazandığını Bulgaristanlı 1 yılda kazanıyor. Avrupa’da asgari ücretlerin en yüksek olduğu ülkeler ise 1.874 avroyla Lüksemburg,1.502 avroyla Belçika, 1.478 avroyla Hollanda olurken, Amerika’da asgari ücret 961 avro olarak hesaplanıyor.

fabrikasının inşaatına başladı

Avrupa’daki en düşük asgari ücretler ise Bulgaristan’da 159 avro, Otomobiller için kauçuk ürünler üreten Türk Romanya’da 179 avro, Letonya’da 285 TEKLAS Şirketi Kırcaali’deki fabrikasının üçüncü avro olarak Eurostat verilerinde yer aldı. bölümünün inşaatına başladı, dördüncüsünü de kurmaya hazırlanıyor. Haziran’da başlayan inşaat işlerinin 2014 yılının mayıs ayında bitmesi Ülke Değer (avro) Ülke Alım gücüne göre(avro) bekleniyor. Yeni bölümün gelecek yılın sonuna Bulgaristan 159 Romanya 313 kadar faaliyete geçmesi bekleniyor. Bulgaristan TEKLAS Şirketinin genişletilmesi dünyada Romanya 179 Bulgaristan 324 otomobil sektörünün devlerinden gelen siparişLetonya 285 Letonya 383 lerin hızla yükselmesinden kaynaklandı. teklas Litvanya 290 Estonya 400 TEKLAS Şirketi Müdürü Metin Deniz, “Sadece gelecek yıl şirketin Bulgaristan’da açtığı şuÇek Cumh. 308 Çek Cumhuriyeti 427 besinin cirosunun yüzde 50 artması bekleniyor. Estonya 320 Litvanya 440 Geçen yıl cironun 37 milyon euro olduğu açıkMacaristan 332 Slovakya 472 landı. Bu durum fabrikanın dördüncü bir bölümünün de açılmasını gerektiriyor” diye açıklık getirdi. Slovakya 338 Macaristan 548 Sayın Deniz, artık önde gelen marka otomobillePolonya 369 Hırvatistan 557 rin soğutma sistemleri için lastik parçalar dışında Hırvatistan 401 Portekiz 653 şirket plastik ve metal parçalar içerecek olan bütün soğutma sistemlerini de üretmeyi planladığını Türkiye 405 Polonya 656 belirtti. Şirket Müdürü, “Bulgaristan Teklas şirkePortekiz 566 Türkiye 662 tinin müşterileri artık sadece yedek parçalar deYunanistan 684 Yunanistan 736 ğil, bütün sistemleri arayacaklar. Bu ise ürünün fiyatını ve şirketin kazancını arttıracak. Böylece Malta 697 İspanya 788 eski Başbakan Boyko Borisov tarafından açılışı İspanya 753 Malta 892 yapılan fabrikanın ikinci bölümünde artık plasSlovenya 784 Slovenya 922 tik parçalar üretiliyor. Üçüncü bölümde ise termoform şekillenmeyle plastik parçalar yapılacak. ABD 961 ABD 1030 Onlar otomobil devleri Volkswagen Grubu, Geneİngiltere 1190 İngiltere 1167 ral Motors, Daimler-Benz, BMW ve Reno fabriFransa 1430 İrlanda 1271 kalarının montaj hatları için üretiliyor. Bu ürünler otomobillerin yapımında kullanılıyor ve oto yeİrlanda 1462 Fransa 1311 dek parça ticareti için üretilmiyor” diye paylaştı. Hollanda 1478 Hollanda 1367 Bulgaristan Teklas şirketi projesi 2005 yılında Belçika 1502 Belçika 1373 başladı. O zaman alınan kararla Kırcaali yakınında şirketin ilk binasının inşaatına başlandı. 2006 yıLüksemburg 1874 Lüksemburg 1539 lında fabrika hazır ve ertesi yıl Volkswagen Grubu, Volkswagen, Skoda, SEAT, Audi, Porsche marka otomobiller için üretim yapıyor. 2008 yılında General Motors, Chevrolet ve Opel markaları için de siparişler almaya başlıyor. 2010 yılında şirket Mercedes-Benz, BMW, Reno ve Fiat temsilcileri tarafından ziyaret ediliyor. O zaman 2011 yılı için ihaleler kazanıyor. Otomobil sektörünün devleriyle ortaklaşa büyük projeler gerçekleştiriyor. Volkswagen Grubu ile yapılan işbirliği uzun vadelidir. 2010 yılında alınan siparişler ikinci bölüm kurulmasını sum ve doğaya zararsız” sözleriyle anlattı. gerektiriyor. Şimdi inşa edilen üçüncü bölüm 10 metrekare alan üzerine kurulacak. 2000 metreMimar Günay Erdem ise gökdelen- 000 kare kauçuk karıştırma atölyesi için ayrılacak, 1000 lerin hakim olduğu şehirleri, yeşil alana metrekare üzerine ise yeni bir depo inşa edilecek. çevirmeye gayret gösterdiklerini belirtti. Şirket, işçilerine yönelik özel bir politika izOrlando’da gökdelen yapılaşması henüz liyor. Sadece bu yıl içinde 170 kişi işe alınmışhakim olmamışken şimdiden bunun ön- tır. Yılsonuna kadar işçi personelinin toplam salemini almaya başladıklarını belirten Er- yısı 500’ü aşacak. Üçüncü bölümün de faaliyete dem, “2030 yılının New York’u için ta- geçmesiyle işçilerin sayısı 700 olacak. İdarede 50 sarladığımız İkiz Yeşil Kuleler buna bir kişi çalışıyor, onların yarısı yabancı diller biliyor. İşçilere sıcak ve çeşitli yemek ve ücretörnek. Amerika’da katıldığımız yarışma- siz ulaşım sağlanmaktadır. İşçileri, serbest zalarda bir şey farkettik; burada geleceğe yö- manlarında şirketin stadyumunda spor yanelik bir sorgu, endişe var. Amerikalılar pabiliyorlar. İşçi işe 450 leva ile başlıyor. özellikle 2030, 2040 yıllarını sorguluyor, Eğitim gördükten sonra yüzde 20 artırılıyor.

ABD’deki Yarışmada Bulgaristanlı Türk Mimarlara ödül Orlando’nun 2040 yılı vizyonu için açılan yarışmada iki Türk mimarın tersine gökdelen projesi, ‘Halkın Seçimi’ ödülüne layık görüldü.sumnulu-kardes-abdodulSunay ve Günay Erdem kardeşler tarafından hazırlanan ‘Göllere Kaçış’ isimli çalışma, gökdelenlerin gelecekte suyun altına doğru ‘yükselmesini’ öngörüyor. Erdem kardeşler bu tasarımı aynı zamanda ‘Göktenkaçanlar’ olarak isimlendiriyor. Erdem kardeşler, rakiplerince tasarlanan klasik gökdelenlere karşı, tersine gökdelen fikrine odaklandıklarını söyledi. Orlando şehrinin gölleri ve doğasıyla bakir bir bölge olduğunu ifade eden Sunay Erdem, gökdelenlerde artık gökyüzünün aksine yeryüzü merkezine yönelik bir yapılaşmanın önemine değindi. Projelerini, Mısırlılar zamanında başlayan ve sürekli yükselen yapı piramidini tersine çevirerek hazırladıklarını belirten Erdem, çalışmayı, “Gökdelenleri, Orlando göllerinde yüzdürmeye merak ediyor, araştırıyor, çözüm üretmeye karar verdik. Birer nilüfer çiçeği veya de- çalışıyor. Bunu bizim de kendi şehirlerimiz niz anası gibi ve en az onlar kadar ma- için yapmamız lazım.” şeklinde konuştu.

Globul’unSatışıTamamlandı

AB’nin hazırladığı yeni “oyuncak güvenliği direktifi” altında, sekiz yaşından küçük çocuklar büyüklerinin denetimi olmaksızın balon şişiremeyecek. Bu karanın sebebi, çocukların yanlışlıkla balonu yutarak ölmelerine neden olabilecek kazaları önlemek. Ayrıca, düdük, üflemeli oyuncaklar ve manyetik balık oyunları içeren çocuk partileri, bu oyuncakların çok riskli kabul edilen kimyasal madde içermelerinden dolayı yasaklanacak. “ZARARLI” OYUNCAKLAR TOPLANACAK Başta İngiltere’nin kabul etmeye hazırlandığı yeni kurallarla, bugüne kadar zararlı kabul edilmeyen birçok oyuncağı çocukların elinden alınacak. İngiltere’nin Kent Üniversitesi’nden Frank Furedi, “Bu yasaklar çocukların hem eğlenmelerini hem de öğrenmelerini sağlayan tecrübeyi ortadan kaldıracak. Dahası, çocukların gelişimini sağlayan oyun ala-

Yunanistan telekom şirketi OTE’nin, Bulgaristan birimi Cosmo Bulgaria Mobile’ın (Globul) ve telekom perakende birimi Germanos Telecom Bulgaria’nın Norveç’in Telenor şirketine satışıyla ilgili işlemlerin tamamlandığı bildirildi. OTE’den yapılan açıklamada, satış işleminin yetkili makamlarca onaylanmasının ardından, Globul ve Germanos Telecom Bulgaria’nın Telenor’a devredildiği belirtildi. Satıştan elde edilen 717 milyon avronun “son derece çekici” bir fiyat olduğu ifade edilen açıklamada, bununla OTE’nin borçlanmasında 2 milyar avroluk bir azalma sağlanacağı kaydedildi. OTE grubunun mali işler sorumlusu Babis Mazarakis, “Globul’un satışının, OTE’nin prefinansmanıyla ilgili stratejisinde önemli bir adım teşkil ettiğini ve grubun değerini arttırdığını” söyledi. Türk Telekom’un da bağlayıcı teklif verdiği Globul, 4,6 milyon abonesiyle Bulgaristan’ın ikinci büyük mobil iletişim operatörü. Germanos Telecom Bulgaria ise telekomünikasyon perakendesi alanında faaliyet gösteriyor.

Çocuklara Balon Yasaklandı nını bir tehlike bölgesine çevirecek” dedi. İngiltere’deki tüm oyuncakçılar, yeni oyuncak güvenliği direktifine uyumlu hale gelene kadar denetlenecek. Bu kapsamda, AB’nin tehlikeli kimyasal maddeler içerdiğine karar verdiği tüm oyuncak ayılar ve diğer oyuncaklar da toplatılacak. OYUNCAKÇILAR ENDİŞE İÇİNDE

Yeni oyuncak güvenliği direktifinin ilk hayata geçeceği ülkelerden biri olan İngiltere’de, oyuncakçılar uygulanacak güvenlik testlerinden dolayı fiyatların önemli ölçüde artabileceğini belirtti. Dahası, boyama kitaplarının bile yeniden tanımlanmasını gerektiren kurallar, korku masallarına bile kısıtlama getirecek. AB’NİN DE KAFASI KARIŞTI Bu kuralları savunan Avrupa Komisyonu’ndan bir yetkili, “İngiltere ve diğer AB üyeleri oyuncak güvenlik direktifini kabul etti. Amacımız anne-babaların en kötü kabusunu ortadan kaldırmak” dedi.

Bulgaristan’daki Osmanlı eserlerine sahip çıkıyoruz

Bulgaristan’da yüzlerce Osmanlı vakıf eserleri bulunduğuna dikkati çeken Bozdağ, bu eserlerle ilgili Bulgaristan mahkemelerinde davalar açıldığını, davaların sonucuna göre gerekli işlemlerin başlatılacağını belirtti. Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Zinaida Zlatanova ile yaptığı görüşmelerde vakıf meseleleri konusunu dile getirdiğini anlatan Bozdağ, “Ancak şu anda bir yargı süreci de devam ediyor. Epeyce vakıf eseri yargıda. İnşallah mahkeme leyhte sonuçlanır ve biz burayı, vakfa döndükten sonra aslına ygun bir şekilde restore edip ibadete açarız.” diye konuştu. Osmanlı döneminden Bulgaristan topraklarında kalan eserlerin sadece biriyle ilgili davanın sonuçlandığını hatırlatan Bozdağ, Türkiye olarak diğer davaları da takip ettiklerini kaydetti. Başbakan Yardımcısı Bulgaristan’a yaptığı 3 günlük gezisi sırasında Osmanıl mimari, kültürel ve tarihi mirasına ait birçok yeri gezdikten sonra bu eserlerin bakımsız ve ihmel edilmiş olmasından dolayı duyduğu üzüntüsünü paylaştı. Bozdağ, özellikle Şumnu’daki Tombul Cami, Rusçuk camisi, Filibe’deki içkili lokantaya çevirilmiş durumundaki Taşköprü cami, “modern sanatlar müzesine” dönüştürülmüş “Çifte Hamam” binalarının ve yine Filibe’deki mezar taşları kırılıp ortalıkta dağıtılan Osmanlı mezarlığının restorasyonu ve bakımı konusunda Türkiye’nin elinden geleni yapacağını vurguladı.

Emekli olmak kolaylaşıyor Malulen emekliliğin kapsamı 21 çeşit rahatsızlık eklenerek genişletildi. Siz de durumunuzu bu listeden kontrol edebilirsiniz… Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kanserden organ nakline, diyabetten çalışmaya engel teşkil edecek genetik hastalıklara kadar 21 çeşit rahatsızlığı ekleyerek kapsamını genişlettiği malulen emekliliğin detayları belli oldu. 971 lira maaşla malulen emekli olacak bu kişilere yönelik düzenleme, 1 Eylül’den itibaren yürürlüğe girecek. Yeni düzenlemeye göre, malulen emekli olunabilinecek hastalıklar ve koşulları şöyle: ORGAN NAKLİ OLANLAR İÇİN BİR ŞART ARANMAYACAK Çalışma gücünün veya iş kazası ya da meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60′ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği sağlık kurulunca raporlanacak. Tüm organ nakilli (kemik iliği nakli hariç) hastalara koşulsuz maluliyet verildi. Böbreknaklisonrasıuygulanankontrolmuayenelerikaldırıldı. Diyalize girmeyen kronik böbrek yetmezliği olan hastalara maluliyet hakkı getirildi. KANSER HASTALIĞI EMEKLİLİK SEBEBİ Tüm kanser hastaları, tanı aldıktan sonra koşulsuz olarak 18 ay boyunca malul kabul edildi. Bu hastalara ayrıca tedavi süresince maluliyet hakkı verildi. Kanserlere ve endokrin hastalıklara bağlı gelişen ve tedavisi olmayan ağır elektrolit bozuklukları listeye eklendi. Kemik iliği naklinden itibaren hastalar 12 ay süreyle malul kabul edildi. Kan kanseri hastalarına tanı aldıktan sonra 24 ay süreyle malul olabilme hakkı getirildi. NÖROLOJİK HASTALIĞI OLANLAR DA LİSTEYE GİRDİ

Tedavisi olmayan ve kişinin çalışmasına olanak vermeyen genetik hastalıklar maluliyet listesine alındı. Otizm gibi yaygın gelişim bozuklukları malul sayılma kriterlerine eklendi. Tek el desteğine rağmen yardım olmaksızın yürüyememe, standart toplu taşıma araçlarını kullanamama durumunda sigortalı malul sayıldı. MS, Parkinson, Alzheimer hastalığı, demans, sara gibi sık ve güncel nörolojik hastalıklar kapsama alındı. Kişisel bakımını ve zorunlu ihtiyaçlarını yardımsız yapamayan romatolojik ve nörolojik hastalıklar listeye girdi. Travma sonrası stres bozukluğu ve obsesifkompulsif bozukluk gibi sık görülen psikiyatrik hastalıklar maluliyet kriterlerine eklendi. ŞEKER HASTALARI İÇİN YENİ İMKANLAR Koroner arter hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, aritmiler, kalp yetmezliği gibi güncel ve sık görülen kardiyolojik hastalıklar ile ilgili kriterler ilk kez oluşturuldu. Sindirim sistemi kanamaları, ülseratif kolit, kaşeksi, kronik pankreatit gibi eski yönetmelikte olmayan birçok hastalık eklendi. Şeker hastalığına ilişkin maluliyet kriterleri genişletildi, en az 3 organının orta ve ileri düzeyde bozulması maluliyet kriteri olarak kabul edildi. ASTIM HASTASI MALUL SAYILDI Astım, KOAH, uyku bozuklukları gibi sık görülen solunum sistemi hastalıkları için ilk kez maluliyet kriterleri oluşturuldu. Solunum yetmezliği nedeniyle yardımcı solunum cihazlarını sürekli kullanan hastalar bakıma muhtaç olarak kabul edildi. Tedaviye dirençli ve bulaşıcılığı yüksek olan verem hastalarına 2 yıl süreyle maluliyet hakkı getirildi. Birden fazla hastalığın bir arada olduğu ve tedaviye rağmen sigortalının çalışma olanağının bulunmadığı durumlarda malul olabilme ile ilgili düzenleme yapıldı. SAYI 119 BİNE ULAŞACAK Sosyal Güvenlik Kurumu’nun malulen emekliliğin kapsamını genişletmesiyle 4 bin 250 kişi emekli olabilecek. 1 Eylül’den itibaren yürürlüğe girecek olan düzenleme ile malulen emekli sayısı 114 bin 624′ten 119 bine çıkacak.


4

Mahmut ORAL İ s y a n G e c e s i

Halk, oligarşi gölgesinde bir hükümet ile yönetilmesini kabul etmiyor Salıyı çarşambaya bağlayan gece, yani 23 Temmuz 2013 gecesi Sofya uyumadı. Parlamentoyu kuşatan 20 bin kişi Bulgar Meclisi’nden çıkış yollarını 2 metre yüksek kaldırım taşı ile kestiler. Herkes saatlerce hep bir ağızdan “Hükümet İstifa!” diye haykırırken, TV-3, TV-7 ve “Evropa TV” meydanlardan gelişen çatılmalı olayları canlı gösterdi. Tarihte görülmemiş bir derme çatma oligarşi kuklası hükümet olan Sosyalistlerin, HÖH eliti ve azgın faşist Siderov’un kabinesi taşra birliklerinden jandarma timlerini Sofya’ya çekti, “Rakovski” caddesinde zırhlı araçlar ve toplar belirdi. Hükümet meclise kapandı Salı günü, meclis ayakta kalıp tutunabilmek için bütçe değişikliklerini kabul ediyordu. Salon’da yalnız Sosyalist Parti, Hak ve Özgürlükler Partisi ve “Ataka” lideri V. Siderov vardı. Milletvekilleri ile birlikte Maliye Bakanı Petır Çobanov, Sosyal İşler Bakanı Hasan Ademov ve Ekonomi Bakanı Dragomir Stoyanov’da meclise kapandı. Çift polis kordonu ve zırhlı araçlar eşliğinde milletvekillerini meclisten çıkarmak için gelen bir özel zırhlı lüks otobüs gece saat üçe kadar kordonu aşıp meydandan çıkamadı. Protestocular polis ve jandarma ile çatışmaya girmemek için ellerinden geleni yapsalar da birçok eylemci “Pirigov” acil yardım hastanesine kaldırıldı, bazıları da yerinde yardım aldı. Bu kitlesel mukavemet olayları, gerçek demokrasi ve sivil toplum örgütlerinin politik iktidar üzerinde kontrol hakkı kullanmasını isteyen pasif direnişlerin 4o. Gününde oldu. Problemlerin karşılıklı görüşmelerle, tartışmayla, müzakerelerle çok yönlü diyalogla çözülmesini isteyenlerle yani her şeyi görüşüp müzakere edip mutabakat sağlayarak yönetmek isteyenlerle karşı çıkanları yok etme zihniyeti ve pratiği arasında gerçekleşti. Rus ajanı ve mafya uzantısı Bugün Sofya’da sosyalist partisi lideri Sergey Stanışev ile bir Rus ajanı ve mafya uzantısı olan Ahmet Doğan’ın ve ırkçı V. Siderov’un Başbakan yaptığı Plamen Oreşarski yerli ve yabancı oligarşinin koyu gölgesidir. Bu gelişmeyi gören Bulgar orta katmanı, aydınlar, gençler ve özellikle de direniş günlerinde son derece etkin ve aktif olan sosyalist gençler ayaklandı. BSP - Zedelenmiş bir parti Direniş günleri şunu göstermiştir: Sosyalist Parti Başkanı Sergey Stanışev, zamanını yaşamış olan komünist nomanklatür katmandan geldiğinden dolayı çok sert ve tavizsiz bir politik çizgi seçmiştir. Yerli basın kendisine ender rastlanan bir komünist görüngü, “kalın kafa” demekten geri durmuyor. Hatta Stalinci dogmatik bir tavır izlediği defalarca vurgulandı. Esef ederek yazıyorum, 12 Mayıs seçimlerinde 2. Parti olan Sosyalist Parti (BSP) idesel ve politik olarak zedelenmiş bir partidir. “Demokrasiyi de biz kuracağız!” demesine rağmen, ülkemizin yarınları için algoritma üretemedi, toplumun güncel olaylarına bilge yanıt getiremiyor, sahte demokratik bir tavırla ikiyüzlülüğün esiri olmuş durumdadır. Bu durumda, hiçbir kimse “BSP sol bir partidir” diyemez. BSP üyelerinin daha fazlası eski komünist zamanın anılarını geveleyen, yaşı ilerlemiş kişilerdir. Kendilerinden yeni toplumsal atılımları akılcı algılama becerisi beklenemez. Geçerli formülleri yoktur. Aynı tespiti HÖH MYK’nin emeklileri, zamanı geçmiş kadrolara da söyleyebiliriz. Örnekleyelim: Davasına ihanet eden A. Doğan’dır Demokrasi uğruna direnen halka karşı mafya uzantısı kadroları HÖH listesinden Sofya meclisine sokup en önemli bakanlıklara ve Devlet Kurumu Başkanlıklarına yerleştirmek isteyen (Stanışev’ten sonra gelen) ikinci çok tehlikeli kisi de ülkemizdeki Rus istasyon şefi, Bulgaristan Türkleri davasına ihanet eden HÖH fahri başkanı A. Doğan’dır. Üç büyük hata Bir, mafya şefi HÖH milletvekili D. Peevskiyi gizli servis başkanlığına meclis onayına sunulması, halk isyanını başlatan damla oldu. Bardağı taşıran ikinci önemli olay ise, ülkemizde en tehlikeli gizli örgüt (SİK)in (derin devletin eli kolu) elit kadrolarından olan İvan İvanov’un İç İşleri Bakan Yardımcısı görevine atanması oldu. Üçüncü olay da, başka bir derin devlet uzantısı olan VİTS-sigorta şirketi kadrosu olan Emil İvanov’un, HÖH partisinden Sofya Valiliği’ne atama teklifi oldu. Bu gelişmeler A. Doğan’ın oligarşi, mafya ve yerli gizli servislerin ajanı olarak Bulgaristan’daki en tehlikeli, demokrasiyi hiçe sayan, devleti HÖH eliyle ele geçirmeye yeltenen bunun için örgütlenmiş olan legal illegal güçlerin olanlarına kurban edildiğini kanıtlamaktadır. Bugünkü HÖH yönetimi karşı koyamaz İnanın, L. Mestan ve tüm öteki HÖH MYK üyeleri karşı koyamaz. Biz HÖH gençlik örgütünün karışık, karanlık, hileli ve yasa dışı işlere karışmasını kendilerinin de istemediğini biliyoruz. Ne yazık ki, ihanet dalgası çok büyümüş ve yayılmış olduğundan önü alınamıyor ve belki de ülkeyi ulusal kazaya götürebilir. Bulgar ve Türk gençlerin omuz omuza Şimdiki itaatsizlik olaylarının Bulgaristan genç kuşağına bizim evlatlarımıza ideolojik ve politik olarak doğru seçim yapmalarına yardımcı olacaktır. Öte yandan genç neslimiz rüşvet konusunda, devlet ve belediye erkinin kişisel çıkarlar, haksız kazanç uğruna kullanılmasına kesin karşıdır. Devamı var

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Dolno Prahovo’da Eski Karanlıktan Çıkalım köy mevlidi yapıldı Dolno Prahovo (Aşağı Tosçalı) köyü ve etraf Gorno Prahovo (Yukarı Tosçalı), Başevo (Hallar), Mleçino (Sütkesiği) köylerinden ve Türkiye, İngiltere ve Belçika’dan gelen vatandaşlardan yaklaşık 1 000 kişi geleneksel sağlık ve bereket mevlidine katıldılar.dolno-prahovo-senlik-2013 Dolno Prahovo muhtarlığı ve yerel Cami Encümenliği tarafından organize edilen etkinlik köy yakınında bulunan medresede yapıldı. Medrese imamı Nuriddin İbram başta olmak üzere imamlar Kuran-Kerim’den ayetler ve mevlit kitabını okudular. Yerli usta aşçılar Şaban Üseyin ile Kasim Feyzullah dana etiyle 18 kazan keşkek hazırladılar. Keşkek mevlide gelen herkese ikram edildi, kalanı da evde olanlara gönderildi. Tüm masrafları Dolno Prahovo’dan İzmir’e göç etmiş Şefket Güler karşıladı. O, acil işleri yüzünden mevlide gelemedi. Onun babası İzzet Güler, mevlitteydi. İzzet Güler, “Burada dünyaya göz açtık, çocukluğumuz burada geçti, dost ve yakınlarımız burada bulunuyor. Türkiye’de yaşasak da, daima sıla özlemi çekiyoruz” diye paylaştı. 25 yaşındaki Yaşar Emin, 7 yıldan fazla İngiltere’nin Sheffield şehrinde yaşıyor. Yaşar, “Her yaz Dolno Prahovo mevlidi için özellikle Bulgaristan’a geliyorum. Çok güzel bir gelenek.

Gelecekte de devam edip genç nesillere örnek olmasını umuyorum” diye ifade etti. O, şu ana kadar etraf köylerden 7 işsiz gencin İngiltere’ye gelip iş bulmaları için yardımcı olduğunu paylaştı. Dolno Prahovo muhtarlığı sakinleri adına köy muhtarı Ahmet Emin’e şenlik ve mevlidin düzenlenmesinde artık üçüncü kez yardımcı olduğu için kalbi teşekkürlerini sundu. Mevlitte Ardino Belediye Başkan Yardımcısı İzzet Şaban, Yerel Meclis Başkanı Sezgin Bayram ve Yerel Meclis Üyesi Alper Sami de katıldılar.

Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Balkanlara yönelik gençlik projelerinden birisi daha hayata geçti. Bulgaristan’ın dört bir yanından gelen lise öğrencisi gençler Kocaeli’de bir araya geldi.Kocaeli-Balkan-Genclik-Kampi Başarıya Dönük Bir Gençlik Projesi Bulgaristan’ın dört bir yanından gelen lise düzeyindeki gençler Kocaeli’de geçirecekleri 13 günlük kamp boyunca Türkçe gibi sınıf dersleri görecekler. Motivasyon ve kişisel gelişimin yanı sıra sosyal aktiviteler, drama eğitimi, Bursa-İstanbul gezileri, Kocaeli doğa yürüyüşleri, Karamürsel Mavi Bayraklı plajında deniz keyfi, Gölcük ılıcalarından faydalanma, Kocaeli Üniversitesini tanıma gibi sosyal ve kişisel içerikli aktiviteler içerisinde yer alma fırsatını elde edecekler. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından desteklenen programda misafir öğrenciler proje kapsamında teorik bilgilerin yanı sıra Türkiye ve projenin yürütüldüğü Kocaeli, Bursa ve İstanbul hakkında da bilgi ve tecrübe sahibi olacaklar. Türkiye’de Balkanların irtibat adresi “Kocaeli Balkan Gençlik Kampı” hakkında bilgi veren Bal-Türk Genel Başkanı Dr. Bayram Çolakoğlu, “2011 yılında Kocaeli’nin Balkan-

lar nezdindeki yerine vurgu yapmıştık. 1877-78 Osmanlı Rus Savaşından bu yana Kocaeli’ye Balkanların her bölgesinden göç geldi. Bunun önemli bir kısmını ise Bulgaristan’dan gelen göçlerden oluşmaktadır. Bizler, Bal-Türk olarak, bu vurguyu vizyona dönüştürdük ve Balkanlı gençlere yönelik projelere imza atmaya başladık. İzmit’te Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Balkan Kültür Evi’ni açınca, Marmara Bölgesinde göçmenlerin yoğun yaşadığı diğer illerde de Balkan Kültür Evi çalışmaları başladı ve oralarda da kültür merkezleri açıldı. Yaptığımız bu projenin benzeri çalışmalara devam edeceğiz. Temel gayemiz oradaki gençliği destekleyerek hayata tutunabilmelerine, ülkelerine katkı sağlayan bireyler olmalarına yardımcı olabilmektir.” dedi.

devam eden yağışların yol açtığı sellerde en az 105 kişi hayatını kaybetti, 115 kişinin ise kayıp olduğu bildirildi. Çin medyası, Heilonciang, Cilin, Liaoning ve Guandong eyaletlerinde 840 binden fazla kişinin evlerinden tahliye edildiğini belirtti. Çarşamba gününden bu yana yağan yağmur nedeniyle Laoning, Cilin ve Heilonciang eyaletlerinde birçok bölge sular altında kaldı. Ülkenin güneyinde etkili olan Utor tayfunu ise, Guandong eyaletinde

deniyle 22 kişi hayatını kaybetti. Komşu Hunan ayelati de tayfundan olumsuz etkilendi. Resmi haber ajansı Şinhua, ülkenin kuzeydoğusunda “son on yılların en kötü” sel felaketinin yaşandığını bildirdi. Seller nedeniyle, 256 bin hektar tarım arazisinin sular altında kaldığı, sellerden doğrudan ve dolaylı olarak 8 milyondan fazla kişinin etkilendiği kaydedildi. Haberde, yaklaşık 3 bin askerin sel bölgelerindeki kurtarma faaliyetlerine katıldığı ifade edildi.

Kocaeli Balkan Gençlik Kampı Başladı

Çin’deki selde ölü sayısı 105’e yükseldi Çin’in kuzeydoğu ve güneyinde günlerdir sel ve toprak kaymalarına yol açtı. Tayfun ne-

Doc.Dr.Kutluk KAAN İnsanoğlunu dünyaya getirmek ne kadar zor. Her kişi önce anasının karnında karanlık bir ortamda taşınıyor, doğarken anası derisi yüzülür gibi haykırarak bebe aydın dünyaya “Merhaba” diyor. Ya sonra? Bebe bakımı, çocuk yetiştirmek yıllar alıyor: yok dişiydi, yok kıza mıydı, yok kabakulaktı, yok birtakım istekleriydi, sonunda okul dertleri, meslek seçme konusu, herkesin başında. Oysa bir insanın hatta bir topluluğun hayatını mahvetmek ne kadar kolay. Biz yaşadığımız ortamda hep kendi kendimizi yatıştırarak ilerlemeye çalıştık. Çocuklarımız eski görüşlerin çamuruna saplanıp kalmasın, kötü ortamlara düşmesinler yani adam olsunlar diye gece gündüz çabalarız. Aslında biz kendimiz de eski görüşlerin, bizden habersiz etrafımızda olup bitenin kurbanıyız. Aydın bir ortamda yaşamadık ki, çocuklarımıza aydın ufuk gösterebilelim. Düne kadar bizde nasıl olurdu? Hep “bilenler” konuşurdu. Akıl verecek olan, bir şey anlatırken ağızından çıkanları unutur, yukarıdan bir telefon gelir, fikirlerini değiştiriverirdi. “Yöneticiler” papağan gibi öğrendiğini tekrarlıyordu. Biz de söylenen yalanların özüne inmeden hep uyuklayarak dinlerdik. Kimsede sabit, yeni, gönül açan fikir yoktu. Gün geldi hepimiz küflü enser gibi saplandığımız yerde donduk kaldık. Gökyüzünün belli belirsiz renklenmesini öyle bekledik ki. Vaktıyla cep feneriyle sokağı aydınlatıyor ve yolumuzu görüyorduk, şimdi her direkte elektrik ampulü ama önümüz karanlık. Olaylar gözden uzak gelişiyor. Son dönemde at hırsızlarının eline düşmemiz çok kötü oldu. Bir at hırsızı her zaman atını boyar. Bu defa bizi kendilerini boyayarak aldattılar. Atımızla birlikte insanca yaşama özlemimizi, mücadele azmimizi çaldılar. Bütün Bulgaristan Türklerini, Pomak kardeşlerimizi Bulgar gizli servisinin kendi eliyle kurduğu ve yönettiği bir partinin peşine taktılar. Aldatılarak kurban olmamız çok kötü oldu. Bu, yenir yutulur bir yanılgı değil. “Olan oldu” da yemeyiz. Buna hakkımız yok. Gençler bizi af etmez. Kör müydünüz? derler. T.C. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Bulgaristan’a yaptığı “bayramlaşma ziyaretinde” at hırsızlarından kimseyle temas etmemesi, artık dünyanın gerçekleri görebildiğine kesin işaret olduğu gibi, Türkiye bu işleri düzeltir umutları da pekişti. “Al pembe” yalan dünyasının çarşafını kaldıran aydınlarımıza, BULTÜRK Derneği bilge yönetimine, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezinde görev alan kardeşlerimize bu vesileyle candan teşekkür etmek istiyorum. BG Stratejik Araştırma Merkezine gelen son haberlerde, son seçimlerde HÖH partisine, mevlitleri çoktan okunmuş “124 yaşında olan 800 soydaşın” ve yaşları 100’ü aşmış olup son duaları Bulgaristan’da veya Türkiye’de yine çoktan okunmuş olan birkaç bin kişinin oy verdiği bildiriliyor. Öyle ama bu konuda sesiz kalma kararında “yukardakiler” aralarında mutabık kalmışlar. Şu HÖH partisine “ölü parti” diyenler var ya, hakikatten gerçeği söylüyorlar. Yazı yazmakla bir şey olmaz diyenlere inanmayınız: Fransız aydınları halkı ve Avrupa’yı yaza yaza aydınlattılar. Rus klasikleri toprak kölelerinden eserleriyle devrimciler yarattılar. Bulgar milliyetçiliğinin uyanmasında İvan Vazov ile Hristo Botev’in rolünü unutmayın. Türk milli duygusu Namık Kemal ateşiyle alevlendi. Bir düşünsenize, Bulgar istihbaratı, bizi koyun gibi sayaya kapayıp uyutmak ve pes etmek için ne kadar erken, çok uzaktan çalışmaya başlamış. Dedesinin peşinde koyun çobanlığı yapan Ahmet’i köyünden alıp, ayran yerine viski içmeye öğretmişler, av köpek gibi eğitmişler, kafasına bir şey girmemiş olsa da okutmuşlar, “herkesten biri olsun” diye göstermelik mahkemelerden geçirip, hapis hücrelerinde beslemişler, böylece gerçek direnişçilerin arasına sızdırmışlar, o içerdeyken “iki maaş birden vermişler” ama hedeflerine ulaşmışlar. Neden mi aldandık, çünkü dost görünenlerin bu kadar sinsi, hain ve iğrenç davranacağını asla düşünemedik. Tabii gerçekler eşeledikçe ortaya çıktı. Biz biraz kalkık burunlu muyduk ne ki, etrafımızda olup biteni, önümüzü göremedik. Hayat insanın kedi köpekle beraber yaşadığı gibi, düşmanla da beraber yaşayabildiğini doğruluyor. “Beni ısırmayan yılan bin yalasın” sözü bizimdir. Aslında bu iş yalnız Ahmet ile de ilgili değil. Yine Stratejik Araştırma Merkezi tespitlerinde Osman Oktay’ın, Güner Tahir’in ve aynı kuşaktan olup HÖH partisinin değişik kademelerinde görev almış olan gençlerin hepsinin aynı askeri kıtada askerlik yaptığı, hepsini Askeri İstihbarattan aynı subayların eğittiği ve daha sonra aynı gizli çalışan istihbaratçıların HÖH dolayında görevler aldığı tespit edildi. Askerlik sırasında sınanmış olan bu kadrolar daha sonra HÖH Başkan yardımcılığı görevlerinde bulundular, sonra sürüden ayrıldılar ve söndüler. Burada önemle vurgulanıp açılması gereken bir başka gerçek var: HÖH yönetiminde bulunmuş olan Osman Oktay, Kasim Dal, İsmail Korman, Güner Tahir ve birçok başka kadro partiden ideolojik tartışma, ayrışma veya herhangi bir konuda politik uzlaşmazlık yüzünden ayrılmadı, başka bir değişle HÖH’ten atılma nedenleri yani partiden kovulma sebepleri bambaşkadır, ama aynı tip olup hep para konusudur. Devamı var


Bulgaristan Türklerinin Sesi 5

Hayat pahalılığı ve sosyal gerginlik artıyor Adım Adım Türk Bulgaristan’da son 4 yılda hayat yaklaşık %20 pahalılaştı. Buna karşın gelirler zamlanmadı. Emek ve maaş karşısında ailelerin çoğu sadece yaşamsal ve en önemli ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Bulgaristan’da Haziran sonu itibarıyla yaşam pahalılığı anketi bu neticelere vardı. Gelirler artmazsa, sendikalar sosyal gerginlik ve isyanın iyice tırmanacağını tahmin ediyor. KNSB Başkanı Plamen Dimitrov Dört fertli bir aile için üç ayda 2254 leva (1130 evro) gerekliymiş. Eğitim, sağlık, yemek için gerekli para, Bulgar standartlarına göre ortalama bir yaşam için bu geliri elde etmek oldukça zor. “KNSB Sosyal ve Sendikal Araştırmalar Enstütüsü uzmanları “Lüks yaşam için değil, sıradan bir hayat için gerekli paradır bu. Elektrik, doğalgaz ve tarım ürünlerinde %4.5- % 6 arasında hafif bir düşüş var. Bu yaz mevsimi için normal bir ucuzlama. Fakat Bulgaristan bazı konularda uluslararası piyasaların tam tersine eğilim izliyor. Örneğin dünya piyasalarında buğday fiyatı %28 düştü, bizde ekmek fiyatı sadece %0.2 ucuzladı. Yoksulluk sınırı, tüketici alım gücüne göre belirlendi, 77 temel ürün fiyatı bazında hesaplandı ve aylık fakirlik sınırı 214 leva (107 avro) olarak verildi. Bu arada ayakkabı ve giyim fiyatları son 3 ayda %4, %5 arttı. Öteyandangelirlervemaaşlarçizelgesineyigösteriyor? Ülkede nüfusun %51’i, yani 3 milyon 700 bin insan kişi başı 310 leva (155) avro işe yaşam sürüyor. Onlardan 214 leva olan yoksulluk sınırı altında yaşayanlar %22.5. Maaşların çok dü-

Dünyası” Kitabı

KNSB Başk anı Plamen Dimitrov

26 Ağustos tarihinde saat 19.00 “Ganire Paşayeva ile adım ‘da “Ali ve Nino” kitap mağaza- adım Türk Dünyası” kitabıları şebekesinin “Park Bulvar”da nın imza töreni düzenlenecek. (Bakü’de) bulunan satış mağazasında Adres: Bakü, Nefciler Caddesi No: 1

şük olması yoksulluk olaylarını çığ gibi arttırıyor. KNSB Başkanı Plamen Dimitrov: “Buendişevericibirdurum.Gerçeklerçokendişelendiriyor bizi. Gerginlik ciddiyetini korursa, Bulgar vatandaşı da etrafta herşeyin kötüye gittiği hissinde yoğunlaşacaktır. Acilen önlemler alınmalıdır. İş maaşı, yani vatandaşın cebine giren net para 610 leva, asgari gelir çizlgesinden sadece 50 lv fazla. Bu durumda alım gücü çok sınırlı. Eurostat verilerine göre, 560 bin Bulgaristan vatandaşı, çalışanların %25’i az gelirli, düşük maaşlı ve yoksulluk sınırında aylık ücret alan “ çalışan yoksullardır”. Asgari maaş 310 leva (155) avro alanların sayısı da artıyor. Bir sene öncesine kadar en düşük maaşla çalışanların sayısı 120 bin iken, bugün 200 bine yakın kişi 310 leva aylık ile emek sarfediyor. Tüketim düştükçe, önümüzdeki aylarda ekonomi düşüş yaşar ve negatif neticelere geçer. İyice dibe ermemek içingelirleryukarıdoğuçıkmalıdır,diyorsendikalar. BNR

Orhan Gazi döneminden akçeler Faaliyetlerimizden kareler Bulgaristan’ın Kırcaali şehri yakınlarındaki Trak Kaya Tapınağı’nda Orhan Gazi döneminden gümüş akçeler bulundu.bulgaristandaorhan-gazi-doneminden-akceler-bulundu Bulgaristan’ın İndiana Jones’u olarak tanımlanan arkeolog Nikolay Ovçarov, Perperikon bölgesinde keşfedilen gümüş akçeleri basına tanıttı. Yaklaşık 40 akçenin birbirine benzer olduğunu aktaran Ovçarov, Osmanlı’da para basımının ilk numunelerini teşkil etmesi bakımından bunların eşsiz olduğunu vurguladı. Bulgar arkeolog, keşfedilen ender akçelerin 1340 ila 1360 yılı dönemine ait olduklarını ifade etti. Bulunan 7 santimetre uzunluğundaki metal parça hakkında da bilgi veren arkeolog, bu me-

talin büyük ihtimalle kumandandaki zırhın göğsünde ya da alnında yer aldığını kaydetti. Metal yazının Perperikon’u fetheden Osmanlı kumandanlardan birine ait olabileceğini tahmin eden Ovçarov, parçanın eksik olması sebebiyle yazının tam okunamadığını ifade etti. Perperikon bölgsi Osmanlılar tarafından 1360-1361 yıllarında fethedilmişti.

Bulgaristan Dostluk Grubu Uludağ’da 2012yılındailkigerçekleştirilenBulgaristan Dostluk Grubu Yaz Kampı artık bir gelenek haline dönüştü. Bu sene Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü ve Mestanlı Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği’nin organizesiyle Birlik Vakfı Bursa Şubesi tarafından gerçekleştirilmektedir. bulgaristan-dostluk-grubu-uludagdaBu kapsamda 12-31 Ağustos tarihleri arasında Bulgaristan’ın çeşitli bölgelerinden 54 erkek ve 55 kız olmak üzere toplam 110 öğrenci katılmaktadır. Program çerçevesinde 18 Ağustos Pazar günü Uludağ/Sarıalan’da piknik yapan öğrencilerin sürpriz bir misafiri vardı. Programa her türlü destek veren AK Parti Bursa Milletvekili ve Türkiye-Bulgaristan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sn. Mustafa Öztürk öğrencilerin piknik yaptığı alana gelerek onlarla

tanışıp sohbet etti. Öğrencilere yaptığı kısa konuşmada, kendisinin zorunlu göç nedeniyle 4 yaşında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç ettiğini belirtti. Ailesinden memleketinde kalan birçok akrabanın bulunmasından ötürü kendi akraba ve soydaşlarla ilgilenme görevinin bulunduğunu aktardı. Devamında, Bulgaristan’da daha önce yaşanan sıkıntıların birer ibret ve güzelliğe dönüştürülmesi gerektiğini söyleyen Öztürk, öğrencilere kendine güvenmeleri, güçlü, iyi ve insanlığa faydalı birer birey olarak yetişmeleri gerektiği önemini vurguladı. Güneşli havada geçen piknikte öğrenciler bisiklete bindi, top oynadı, Uludağ’ın doğal ve eşsiz çevresiyle bütünleştiler ve birbirleriyle kaynaştılar. Piknik Bakacak mevkiindeki kuşbakışı Bursa seyir keyfiyle sona erdi.

ONUR BELGELERİ

Rusya Stavropol Müftüsünden İade-i Ziyaret Rusya Stavropol müftüsü Muhammed Rahimov, Büyükçekmece Belediye’sine iade-i ziyarette bulundu. Büyükçekmece Belediyesi kardeş şehri Rusya Stavropol’un Bölge Müftüsü Muhammed Rahimov ve eşi, Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün’e iade-i ziyarette bulundu. Albatros Restoran’da düzenlenen kahvaltıya; eski Büyükçekmece Kaymakamı İsmail Gündüz, İstanbul Müftüsü Doç. Dr. Rahmi Yaran, ilçe müftüsü Mehmet Narin, işadamı Yusuf Salman katıldı. Kardeş şehir projesi kapsamında Rusya Stavropol şehri ile dostlukların pekiştiğini vurgulayan Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Ak-

gün, “Rusya’da ve Bulgaristan’da yaşayan Müslüman kardeşlerimizin isteği üzerine cami yapımına başladık. Rusya Stavropol şehrindeki cami inşaatı bitti. Bu durumdan çok mutluyuz. Yakın zamanda Bulgaristan’daki cami inşaatını da bitireceğiz” dedi. Büyükçekmece Belediyesi öncülüğünde Rusya Stavropol bölgesinde yapılan cami ve külliyesinin inşaatı bitirilerek ibadete açıldığı bildirildi. Kurban Bayramı’ndan hemen sonra yapılacak olan cami açılış törenine Rahimov, emeği ve desteği gecen herkesi davet etti. Kahvaltı sonrasında başkan Akgün, misafiri Muhammed Rahimov’a Büyükçekmece’nin simgesi olan hediyeler takdim etti.

BULTÜRK’E Hizmet Edenlere Onur Belgesi Taktim Edilenler ONUR BELGELERİ


6

Bulgaristan Türklerinin Sesi

BENGÜ Türk Dünyası Gençliğinin Sesi

Türk Dünyası

Genç

Yıl:2

Sayı: 4

Şubat 2013

Aylık Siyasi, Sosyal ve Kültürel Gazete

“D i l d e ,

Fikirde

ve İste Birlik”

w w w. g e n c b e n g u . o r g

Karabağ Savaşı sadece Azerbaycan’ın değil, Bulgaristanın da davasıdır

Türk Tezhib Sanatı Vatikan’da

Münevver Üçer, Kaya Üçer ve Reyhan İsen, Vatikan Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine Palazzo Cancelleri’de sergi açtı Türk tezhib sanatı Va t i k a n d a Münevver Üçer, Kaya Üçer ve Reyhan İsen, Vatikan Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine Palazzo Cancelleri ‘de açtıkları sergiyle tezhib sanatımızı Avrupalılarla buluşturdu. Devamı 5’te

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) ile Türkiye Üniversite Mezunları Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği, “Karabağ Savaşında Bilinmeyen Gerçekler” konulu Konferans Bayrampaşa Belediyesi altında bulunan Konferans salonunda yapıldı. Karabağ Savaşı sırasında Ermeni terörist Monte Melkonyan’ı yakalayarak öldüren ünlü Komutan Ibad Huseynov’un misafir olarak yer aldığı konferansa Bultürk Başkanı Rafet Ulutürk ve yönetim kurulu üyeleri, Türkiye Üniversite Mezunları Derneği İçtimai Birliği Baskanı Cengız Bayramov, Azerbayca’nın İstanbul Konsolosu Emma Heydarova, Atilla dergisi temsilcileri, Azeri Sanatçılar Briliant Dadashova, Azeri kızı Günel, İrade İbrahimova; Elyane Ahmedova ve Türkiye’de öğrenim gören Azeri Öğrenciler ile çok sayıda vatandaş katıldı. Saygı duruşu, İstiklal Marşı ve Azerbaycan Milli Marşları okundu. Devamı 12’de

24 Oğuz Boyu… 1. Gün-Alp/Gün-Han: Semb o l ü ş â h i n . O ğ u l l a r ı : a) Kayıg/Kayı-Han: “Sağlam, berk” anlamındadır. Üç kıta ve yedi denize altı yüz yıldan fazla hâkim olan Osmanlı sülâlesi bu boydandır. Kayı Bo-

“Ayakta kalmamızı Balkan Türk’üne borçluyuz” Ekrem ABDULLAYEV

Dünya Türk Gençler Birliği

Genel Başkanı Yu s u f A k ç u r a ’ y ı Ta n ı y a l ı m ( 1 8 7 6 1935) Yusuf Akçura 2 Aralık 1876’da doğdu. Türkçülük akımının önde gelen düşünür ve tarihçisidir. Harbiye Mektebi’nde okudu. 1897’de darbe girişimlerine katıldığı için tutuklandı. Taşkışla Divan-ı Harbi kararı ile müebbet kalebentlik cezasına çarptırıldı. Karar sonrasında Padişah fermanı ile Trablusgarp’a sürüldü. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1899’da yaptığı girişimler sonucu Trablusgarp kenti içinde serbest dolaşma izni aldı. Devamı 11’de

Yabancı Öğrencilerin Tercihi Türkiye

Balkan Savaşı’nın 100. yılı nedeniyle Frankfurt’ta düzenlenen sempozyumda Balkan Türklerine soykırım yapıldığına dikkat çeken konuşmacılar, bunun Türkiye’de yeteri kadar gündeme gelmemesini eleştirdiler. Sempozyuma katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye’de köylerin boşaldığını ve ülkenin bu nedenle göçe ihtiyacı olduğunu söyledi. Almanya‘nın Frankfurt kentinde düzenlenen sempozyumda Balkan Türkleri’nin yaşadığı zorluklar ve Balkan savaşı ele alındı. Avrupa Balkan Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin düzenlediği etkinliğe Prof. Dr. İlber Ortaylı, Eski Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu, yazar gazeteci Nevval Sevindi Çalışkan katıldı. Devamı 11’de

yundan Ertuğrul Gâzi ve her biri birer müstesnâ şahsiyete sâhip, çoğu dâhî, cihangir, kumandan, şâir ve sanatkâr olan Osmanlı sultanları, Kayı Han neslinin kıymetini göstermeye kâfidir. Devamı 5‘te

Yur tdışı Genç Liderler

Projesi Başlıyor

T.C Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, bugün yayınladığı basın bildirisiyle “Yurtdışı Genç Liderler” projesi hakkında bilgi verdi. T.C Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, bugün yayınladığı basın bildirisiyle “Yurtdışı Genç Liderler” projesi hakkında bilgi verdi. B a s ı n d u y u r u s u n d a , “ Yu r t d ı ş ı T ü r k l e r v e A k r a b a Topluluklar Başkanlığı, yurtdışında yaşayan gençlerimize yönelik hizmetleri kapsamında yeni bir proje başlatmıştır. Yurtdışı Genç Liderler Projesi, her sene farklı ülkelerden öğrencilerin katılımıyla kültürlerarası iletişim, kişisel gelişim, kültür ve tarih konularında gençlerin bulundukları toplumlarda başarılı bireyler olarak yetişmesini hedeflemektedir. Eğitim programlarından kültür gezilerine, staj programlarından dil kamplarına kadar farklı içeriği ile Genç Liderler programı, yurtdışında yaşayan gençlerimizin sosyal ve kültürel hayatta başarılarını desteklemek maksadıyla hayata geçirilmiştir” denildi. İlgilenenlerin, programın içeriği ve başvuru hakkında http://gelecek.ytb. gov.tr adresinden yararlanabilecekleri gibi, sorularını gelecek@ytb.gov.tr e-mail adresine iletebilecekleri kaydedildi.

Türkiye eğitim konusunda cazibe merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Üniversite sayısı ve eğitim kalitelerinin artmasıyla birlikte Türk üniversiteleri uluslararası alanda her geçen gün daha bilinir hale geliyor. 22 farklı ülkeden öğrencinin tercih ettiği Süleyman Şah Üniversitesi de son yıllarda yıldızı parlayan üniversitelerden. Hedeflerinin 5 yılda 100 farklı ülkeden öğrenciye eğitime vermek olduğunu belirten Süleyman Şah Üniversitesi Kurumsal İletişim Direktörü Serdar Gecü yabancı öğrencilerin Türkiye’yi neden tercih ettiği ile ilgili soruları yanıtladı. İngilizce eğitim kalitesinin yanı sıra, yabancı hocaların sayılarının artması ve mezun olan öğrencilerin olumlu referans vermesi neticesinde Türk üniversitelerinin daha tanınır hale geldiğini belirten Gecü, Türkiye’deki üniversitelerin dünya üniversite olma yolunda adım adım ilerlediğini dile getirdi. EĞİTİM DİLİNİN İNGİLİZCE OLMASI ÖNEMLİ BİR ETKEN Dünyanın farklı yerlerinden öğrencilerin eğitim dili yüzde yüz İngilizce olan üniversiteleri tercih ettiğini kaydeden Gecü şunları söyledi: “Eğitim dilinin yüzde 100 İngilizce olması önemli bir etken. Bunun yanı sıra çeşitli ülkelerden gelen öğrencilerin uygun barındırma imkânı, sosyal ortam-mekan ve yeterli düzeyde eğitim kalitesi ile eğitimlerini sürdürebilmesi, bu noktada olmazsa olmaz bir koşul olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca bununla yetinmemek gerekiyor. Belli oranda yabancı öğretim üyesinin bulunması ve global düzeyde uygun zeminlerin oluşturularak öğrencilerin yurtdışına dönüşümlü eğitime yönlendirilebilmesi ayrıca bir tercih nedeni.

Rus

Roketleri

Kazakistan’da Ölüm Saçıyor

UZMAN GÖRÜŞÜ: YÜZLERCE TON HEPTYL KİMYASAL SALDIRI DEMEKTİR Rusya Tsiolkovskiy Uzay Akademisi üyesi uzman Yuriy Karaş, Proton-M roketinin düşmesinin yol açabileceği sonuçlar hakkında Kommersant gazetesine yaptığı açıklamada, yüzlerce ton heptyl maddesinin Kazakistan toprakları üzerinde serpilmesinin bir ülkeye kimyasal saldırı yapmaya eşdeğer olduğunu söyledi. RUSYA SADECE MADDİ ZARARI DÜŞÜNÜYOR Rusya, olayın maddi tarafını önemserken Kazak halkının maruz kaldığı felaketi görmezden geliyor. Rusya Federasyonuna bağlı kazayı araştırma komitesinin web sitesinde yer alan açıklamada “Devlet büyük zarara uğratıldı. Halen kazanın sebepleri ve suçu olan kişilerin tespit edilmesine yönelik soruşturma yapılıyor” denildi.


Bulgaristan Türklerinin Sesi 7

Büyücülük Operasyonu

Uygulama işi, etnik kimliği belirsiz, Bulgar gizli servisi “DS” tarafından işlenmiş, göstermelik tutukluluk, sorgu ve hapisten geçirilmiş, sözde ezilerek eğitilmiş, tutunacak dalı olmayan çaresiz bir bohem taslağı durumuna getirilen Ahmet Doğan’a devredilmiştir. Bu işi yapması için ona Hak ve Özgürlükler Partisi gibi “DS” nin kurdurduğu bir paravan parti de hediye edilmiştir. Pratik uygulama şekli farlı olsa da “Havuzu Kirletme” operasyonu ilk kez başarılı olarak İngiliz casusu Yarbay T.E. LAWRENCE (1888-1935) tarafından Osmanlı’nın Arap âleminde imparatorluğu dağıtmak ve Arapları oyalamak için kullanılmıştır. Oxford Üniversitesi’nde Arkeoloji tahsil eden Lawrence, Osmanlı Arap çöllerinde savaşırken, yanında kese kese altın bulunduran ve kiralık casuslarına bir cinayet için bir altın vererek, askerlerimizi arkadan mütemadiyen hançerletmiştir. Havuzu Kirletme, zavallı insanlara büyük paralar gösterip küçük paralarla kirli iş yaptırma, çaresiz kişilerde umut uyandırma, emel yaratma, hedefe yönlendirme yöntemidir. Havuz, bu anlamda, niyeti şeffaf, berrak olan bir toplumsal ortamdır. Kirletilmiş havuz, parayla aldatılıp umuda kapılan, ruhu bunalan insanların şaşkın, hayalleri karışmış halidir. “Parayı gördüm, şaşırdım” sözü buradan gelir. Bulgaristan gerçekliğinden birkaç örnek: Mayıs 1990. “Havuzu Kirletme” operasyonu üstüne önceden bilgilendirilmiş olan Ahmet Doğan’a Varna’nın “Drujba” tatil köyüne giden asfalt yolun deniz yakasında meyve bahçeleri ve bağlar içine gömülmüş, klasik güreşte olimpiyat yıldızlarımızdan birisinin evinde 2 siyah diplomatik çanta teslim edilir. Çantalar, Georgi Dimitrov’un resmi olan 10 leva banknotlarıyla doludur. Ahmet bu paraları dağıtmaz, Kasım Dal’a, Kadir Kadir’e, İbrahim Tatarlı’ya, Önal Lütfiye ve uygun gördüğü diğer HÖH’lülere gösterir ve ucundan 500 – 1000 leva heybe eder. Böylece havuzu kirletmeyi başarır ve milletvekili olma heveslilerini peşine takar. Bu, ufak tefek paralar aç tavukların gözünü açar ve tavukçunun etrafı tavuk, horoz ve piliçlerle dolar taşar. Giderek A. Doğan şoparı “lider” olur. Paradaki sihir gibi yoktur! Ahmet Doğan “Havuzu Kirletme” taktiğini daha sonraki yıllarda çok daha yoğun ve başarılı bir biçimde uygular. Bu insanları kendine bağlama ya da eleme taktiğidir. Bu yukarda belirtilen paralar jest, yani mafyaya hoş geldin parası gibi bir şey olsa da, aslında onun hafızasını kirletme zehridir. Bu gibi hesapsız kitapsız paralar daha kaç kişiye daha verilmiştir, bilinmez. Son dönemde sanki “Havuzu Kirletme” uygulaması biraz değişti. Eski “lider” Saray’da, Saray kapısında goriller, içeri kuş uçmuyor. İçerde 100 çuval Avro olsa kime gösterip “havuzu nasıl kirletirsin?” Hiçbir iş yapmayan, son seçimlerde milletvekili bile seçilmeyen A. Doğan’ın milyonun üstünde parası ol-

duğu gazetelere düştü. Milyon Avro davaları mahkemede görüldü. Önemli olan çok büyük paralardan söz ettirmekti. Dünkü basın, kurumların işlemediği, yolsuzlukların alıp yürüdüğü ve umursamazlığın egemen olduğu ülkemizde Ahmet Doğan’ın 2012 yılı safi gelirinin 31 000 leva azaldığını ve 940 000 levadan 909 000 levaya düştüğünü yazdı. Bu da “Havuzu Kirletme” taktiklerinden biri kuşkusuz. İnsanların cebinde ekmek parası yokken, yüzbinleri ipe sermekle milleti ağızı açık bırakmak, yeni bir taktik mi? Buşopara,USBaşkanıBarakObama’dan büyük yıllık geliri kim sağlıyor? Bu hesapla Doğan’ın aylık maaşı 75 000 levaya çıkmış. Bu zamları kim yapıyor. Paralar Moskova’dan gelirse neden hesap sorulmuyor? Nerede bu güçlü Bulgar isithbaratçıları? Nasıl olur, bizde en yüksek maaş 2 500 leva iken, yalnız viski içerek, 40 kat daha yüksek maaş almak! Bu mümkün olabilir mi? Mümkünse kanuni midir? 150 leva emekli ile yarı aç yarı tok ihtiyarların gözüne umut mu serpiyor. Bir de Sarayın 3.5 milyon leva koruma masrafı var. HÖH partisinin Sarayı koruma masrafını ödemesi de yasa dışıdır. A. Doğan Saray’da kendi parasıyla, kirasını kendisi ödeyerek yaşasın, korumalarının, zırhlı Jeep’in benzinini kendisi ödesin. Biz Hak ve Özgürlük Hareketini sevenler olarak, parti Başkanı L. Mestan’dan bu konuda en kısa zamanda açıklama yapmasını istiyoruz. Sonunda suni zenginlere ibret dersi Sultan hikâyemiz var: KARISINDAN SENETLE BORÇ PARA ALAN OSMANLI SULTANI: Padişah III. Mustafa savaş taraftarı olup Rusya’ya esaslı bir ders vermek istiyordu. Fakat Sadrazam Muhsinzade Mehmet Paşa orduda gerekli ıslahatların daha tam olarak tapılmadığını, askerin, disiplin, eğitim ve donanım açısından savaşa hazır olmadığını söyleyerek sorunu savaşsız çözmek istiyordu. Ayrıca sınırdaki kaleleri onarmak, erzak, silah ve malzeme bakımından da desteklemek gerekiyordu. Padişah ve yakınları ise farklı düşünüyorlar. Sadrazamın savaşa karşı olmasını, gereği kadar değerlendiremeyen Padişah ona hitaben: Eğer sorun para ise Edirnekapı’dan Rusçuk’a kadar yolun her iki tarafına altın keseleri dizerim” diyerek hazinenin dolu olduğunu anlatmaya çalışmıştı. 1786’da başlayan ve 6 yıl devam eden savaşta Osmanlı devleti büyük kayıplar verdi. Üzüntüsünden yatağa düşen padişah çok güvendiği paralarının tamamını harcamıştı. Acilen paraya ihtiyacı vardı. Fakat para sağlayacak kaynak bulamıyordu. Sonunda karısı Mihrişah Sultan’dan çocuklarınındoğumundahediyeolarakgelen, altın ve akçeleri senet karşılığında borç aldı. Evet bir de her şeyin ters döndüğü gün vardır.

Azerbaycan’dan Ajda Pekkan’a ödül BAKÜ- İki gündür Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunanAjda Pekkan Ganira Paşayeva’nın ‘Türk Dünyası’ isimli kitabının tanıtım yemeğine katıldı. Yemeğe Ajda Pekkan’ın yanı sıra Meram Belediye Başkanı Dr. Serdar Kalaycı, Türkiye Kültür ve Tanıtma Müşaviri Seyit Ahmet Aslan ile Azerbaycanlı sanatçılar da katılım gösterdi. Adeta ünlü akınına uğrayan yemekte Ajda Pekkan’a, milletvekili Ganira Paşayeva tarafından ‘Bir ömür sanata, kültüre, insanlığa hizmet ödülü’ verildi. Basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Ajda Pekkan, “Burada ne kadar seviliyorum ne kadar tanınıyorum onu gözlemlemek istedim. Kısa bir ziyaret çok iyi oldu ve yarın dönüyorum. Bundan sonraki gelişimde biraz daha kalacağım. Ondan sonra da konser projesini oturtacağız. Şuanda kesin bir şey yok ancak tartışacağız, konuşacağız ondan sonra kesinleşe-

cek. Çünkü ben çok istiyorum, karşı taraf da çok istiyor dolayısıyla bir yerde buluşacağız’ dedi. Yemekte ödül alan bir diğer isim de Meram Belediye Başkanı Dr. Serdar Kalaycı oldu. Kalaycı, Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin ve işbirliğin daha da geliştirilmesindeki hizmetlerinden dolayı Paşayeva tarafından ödüllendirildi.

Listesi’nde bulunan Karabük’ün Safranbolu ilçesi, Bulgaristan’ın Burgaz kentinin Nesebır ilçesinde tanıtılacak.Safranbolu Safranbolu Belediye Başkanı Necdet Aksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, daha önce kardeş şehir protokolü imzaladıkları Nesebır ilçesindeki özel bir gün dolayısı ile düzenlenen etkinliklerde Safranbolu’nun kültürünü tanıtacaklarını söyledi.Nesebır’ın da kendileri gibi tarihi bir bölge olduğunu hatırlatan Aksoy, “İki kent arasında kültür, eğitim ve tanıtım konuları gibi bir çok alanda ikili iş birliği yapılacaktır. Bu bağlamda daha önce Nesebır’dan ilçemize ziyaretler olmuştu. Şimdi bizde ilçe olarak onların özel bir günlerinde halk oyunu gösterisi yapacağız. Ayrıca ilçemizin kültürünü yansıtan bir

sergi açılacak. 4 gün boyunca Nesebır’lılar ilçemizi doya doya yaşayacak. 1 Milyon turist hedefine bu tür tanıtım ve ikili ilişkiler ile ulaşabiliriz” diye konuştu.

Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler, Dostlarım, Arkadaşlarım, Son kitabım olan “Afgan Aydınlanmasının Mimarı Serdar Mahmud Tarzi Han ve Anıları” isimli kitabım İş Bankası Kültür Yayınlarından geçen hafta içerisinde yayımlanmış-

tır. Söz konusu kitap, bu konuyla ilgili Türkiye’de yayımlanmış olan ilk kitaptır. Bu duyuruyu müteakip bayramınızı da en içten dileklerimle kutlar, sizlere sağlıklı ve mutlu günler dilerim. İçten sevgi ve saygılarımla Süleyman Özmen

Safranbolu Nesebır’da tanıtılacak UNESCO Dünya Kültür Mirası

Serdar Mahmud Tarzi Han ve Anıları

Not:Bir de şunu hatırlatalım, HÖH yöneticilerine “Neyim değil, ne olacağım” diye düşünmeye başlamanızın zamanı geldi…

Bişkek’te “Oymo” 8. Uluslararası ElOkeyev Sanatları Festivali Yapılacak fonu ile işbirliği içinde düzenlendi.

Bişkek, 26 Temmuz. /Kabar/. Bugün Bişkek’te “Oymo” 8. uluslararası el sanatları festivali başladı. Faaliyet, Kırgızistan Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanlığı tarafından Bişkek Belediyesi, Çolpon-Ata şehrinin idaresi, “CASCAR-kg” sivil toplum kuruluşu, Orta Asya Kültür ve Sanat Ağı, Tölömüş

Kırgızistan Kültür, Enformasyon ve Turizm Bakanlığı’nın basın hizmetinden verilen bilgilere göre, festivalin temel kısmı fuar olmaktadır, fuara çeşitli ülkelerden ünlü dizayncılar, ressamlar, halk uzmanları ve el sanatçıları katılmaktadır. Fuarda çeşitli ürünler, takılar, giysiler ve diğer şeyler sunulmaktadır. Festivalde Hindistan, Kazakistan, Çin, Rusya, Tacikistan, Türkiye, Özbekistan gibi ülkeler kendi ürünlerini sunuyor. Fuar, “Dubovıy park” ağaçlıklı yolunda Kültür Bakanlığı’nın binası yanındaki Kurmancan Datka anıtının önünde yapılıyor.

Sultanahmet Caminin Karşısı Mükemmel Manzarasıyla

S u l t a n a h m e t Çatalçeşme sk.No.1/1 Te l : 0 2 1 2 52 6 8 7 9 8

Y E L K E N Kafe RESTORANT


8

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bu köyde şeker için kapı kapı dolaşmaya gerek yok TÜRKLÜĞÜN HAKİMİYET SEMBOLÜ: S t r a t e j i k

Ramazan ayı boyunca yapılan farklı etkinliklerin ardından tüm dünyada olduğu gibi Bulgaristan’daki Müslümanlar da bayramı sevinçle yad etti. Kırcali’de bayram öncesi yapılan gelenekler arasında ‘şeker toplama’ adeti paylaşıldı. komuniga-sekerKırcaali’nin Komuniga köyünde (Kuşallar) yıllardan beri yaşatılan gelenekte arefe günü büyükler küçüklere şeker dağıtıyor. Bu vesileyle öğle üzeri köyün merkezindeki cadde trafiğe kapatılıyor. Ellerinde önceden aldıkları şekerleri dağıtmak üzere önce yaşlılar, daha sonra ise diğer ev

hanımları sıraya diziliyor. Çocuklar sıradaki büyüklerinden teker teker geçerek şekerleri alıyor. Bebekler anneleriyle sıraya girerken, küçük yaşta bu adetle tanışmış oluyor. Bir tona yakın şeker dağıtılıyor. Eskiden çocukların şeker toplamak için kapı kapı dolaştıklarını belirten Fikret Murat, 1977’de vuku bulan bir kazadan sonra herkesin meydanda toplanma kararı alındığını belirtiyor. Her kadının en az 3 kilodan başlayarak 5 kiloya kadar şeker dağıttığını kaydeden Fikret Murat, 450 aileden en az bir temsilcinin bulunduğunu ve dağıtılan şekerlerin ağırlığının 1 tonu geçtiğini söylüyor. Fatme Teyze arefe günü çocuklara ikram geleneğinin gençliğinden beri sürdürüldüğünü, fakat eskiden şeker yerine kolaç (peksimet) dağıtıldığını kaydediyor. Arefe günü bayram havasını yaşayan çocuklar eve döndüklerinde toplanan şekerleri sayarak gelecek yıl daha fazla toplama planları yapıyor. Beynur

Süleyman,

Kırcali

Bulgaristan’ın en yüksek minareli camisi ibadete açıldı Nevrokop’a bağlı Bukovo Köyü camisi törenle hızmete açıldı. NevrokopBukovo-Koyu-camisiAçılışa Başmüftü Mustafa Aliş Hacı, Nevrokop, Sofya, Smolyan ve Filibe Müftüleri katıldı. Bulgaristan’ın en yüksek minareli caminin açılışına ayrıca Pakistan’ın Bulgaristan Büyükelçisi de katıldı. Nevrokop Müftüsü açılışta yaptığı konuşmada ‘Nasıl atalarımız 600-700 yıl öncesinden bize dini mekanlar bıraktıysa bizde aynı şekilde gelecek 700 yıl için bırakmak istiyoruz’ dedi.

Orta Asya Türk inancına göre, insanlara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarında refakat eden koruyucu varlıklar kuş şeklindedir. Yükseklik, ululuk timsali kartalın, kutsal sayılması Altay kaya resimlerinden bellidir. Türkler kılıç kabzalarında bozkurt, at ve çift başlı kartal kabartma figürlerini kullanmışlardır. Orta Asya inanışlarında ve şamanist eski Türkler de “Kartaldan türeme” inancı oldukça yaygın görülmektedir. Bu inanış efsanelerde de kendini gösterir ; Yakut Türklerinde rastladığımız bu efsane şamanın kartaldan türediğine dairdir. Yakutların, uzun direklerin tepesine çift başlı kartal yontusu koydukları biliniyor. Ayrıca Attila’nın ordusunun san-

Avrupa’nın Kökenlerini Anadolu’da Arıyorlar BEAN Projesi ile biraraya gelen arkeolog, antropolog ve bilgisayar uzmanları, Batı Anadolu’da arkeolojik kazı alanlarını inceleyerek, Neolitik dönemde Anadolu ve Avrupa arasındaki ilişkileri araştıracak. BEAN araştırma konsorsiyumu bünyesinde, arkeolog, antropolog ve bilgisayar uzmanlarından oluşan bir araştırmacı grubu, OTI Holding’in organize ettiği bir turla Batı Anadolu’nun önemli arkeolojik kazı alanlarını ziyaret ederek, Neolitik dönemde Anadolu ve Avrupa arasındaki ilişkileri araştırıyor. Almanya’nın Mainz şehrindeki Johannes Gutenberg Üniversitesi’nden Antropoloji profesörü Joachim Burger’in koordinatörlüğünde yürütülen projeye OTI Holding ortaklık ediyor. Kuzeybatı Anadolu’nun önemli tarih öncesi merkezleri ve mezarlık alanlarından Bursa’daki Aktopraklık ve Barçın Höyük’ten başlayan ve 11 gün sonunda Antalya’da bitirilecek olan BEAN turunu OTI Holding organize ediyor. BEAN PROJESİ NEDİR? BEAN Projesi (Bridging The European and Anatolian Neolithic - Avrupa ve Anadolu Neolitiğini Buluşturmak) Neolitik Çağ’da Avrupa’da ortaya çıkan çiftçilerin kökenini bulmak amacıyla yakın coğrafyaların taranarak bulguların genetik ve antropolojik yöntemlerle yorumlanmasına odaklanan bir proje. Avrupa Birliği 7’inci Çerçeve Programı Marie Curie Başlangıç Araştırma Destekleri Başlığı altında gerçekleştirilen BEAN projesinin 15 ortağı bulunuyor. BEAN Projesi’ne OTI Holding dışında Türkiye’den İstanbul ÜniversitesiArkeoloji bölümündenAktopraklık’taki kazı çalışmalarını da yürüten Doç. Dr. Necmi Karul ortaklık ediyor. Projenin amacı, Orta Avrupa’da neolitik dönemde görülen ilk çiftçilerin kökeninin Anadolu olup olmadığını

Selçuklu Devleti Bayrağı cağı üzerinde Bozkurt ile beraber kartalında var olduğu biliniyor. Bu figür Anadolu yerleşimlerinde de kullanılmış olup bunun en güzel örneklerini Hititler’in Alacahöyük ve Yazılıkaya’daki çift başlı kartal kabartmalarında görmekteyiz. Selçuklu Devleti de çift başlı kartal sembolünü kullanmıştır. Ayrıca Oğuz boylarının ongunlarının yırtıcı kuşlar olması da dikkat çekicidir. Türk halılarında en çok kullanılan canlı figürü kartaldır.Selçuklular zamanında yapılan Döner Kümbet(Kayseri), Hüdavent Hatun Türbesi(Niğde), Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Yedi Kardeş Burcu(Diyarbakır) gibi mimari eserlerde çift başlı kartal figürü kullanılmıştır.

CIA, Darbeyi İtiraf Etti

Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA), İran’da demokratik seçimle iktidara geçmiş olan Muhammed Musaddık’ı deviren 1953 darbesinde önemli bir rol oynadığını ilk kez kabul etti. Darbenin 60’ncı yıl dönümünde açılan Ulusal Güvenlik Arşivi’nde yer alan belgeler, CIA’in, İran’la ilişkili faaliyetlerine dair dahili bilgilerini temel alıyor. Belgelerin birinde “Askeri darbe ABD dış siyasetinin bir parçası olarak, CIA yönetiminde gerçekleştirildi” deniyor. İran darbesinde ABD’nin oynadığı role, 2000 yılında ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 2009’da da Başkan Barack Obama, Kahire’de yaptığı konuşmada açıkça değinmişti. Ancak belgeleri derleyen Malcolm Byrne, şimdiye kadar istihbarat örgütlerinin İran’da oynadıkları rolü, genel olarak yalanladığını kaydetti. Şimdi ilk defa CIA’in, İngiliz istihbarat örgütü MI6 ile birlikte rol oynadığını itiraf etmiş olduğu düşünülüyor. Bryne, bu belgelerin CIA’in operasyon öncesi ve sonrasındaki faaliyetleri hakkında yeni bilgileri ışığa çıkarmanın ötesinde İran hükümeti dahil, tüm siyasi tarafların darbe konusunu sık sık hatırlatmaları nedeniyle de önem taşıdığını vurguluyor. Söz konusu belgeler Bilgi Edinme Hakkı Yasası uyarınca Ulusal Güanlamak. BEAN projesinin çıkış sorusunu proje koor- venlik Kurumu (NSA) tarafından ortaya çıkarıldı. İrandinatörü Prof. Dr. Joachim Burger şu şekilde açıklıyor: “M.Ö. 5 binli yıllarda Orta Avrupa’da çiftçi toplulukları görüyoruz. Araştırmalarımız bu yaşam biçiminin nasıl ortaya çıktığı, bu bölgeye nasıl aktarıldığı üzerinde yoğunBugüne kadar, Cumhurbaşkanlığı forlaşıyor. Yeniliklerin bilgi alışverişi ile mi yoksa insanların sundaki 16 yıldız ve ortasında yer alan gügöç etmesiyle mi ortaya çıktığını anlamaya çalışıyoruz.” neş sembolü ile anlatılmak istenen Türkler’in taBu sorunun cevabı Güneydoğu Avrupa, Balkanlar’dan rih boyunca 17 devlet kurmuş olduğuydu. başlayarak Anadolu’ya uzanan bir hat üzerinde aranıyor. Türkiye gazetesinin şair yazarı Yavuz BüFarklı kazı yerlerinden toplanan insan kemiklerinden elde lent Bakiler bu durumu ters yüz eden bir iddiedilen DNA örnekleriyle bir genetik modelleme oluştura- ada bulundu. Ona göre Türkler 17 değil 35 devrak Orta Avrupa’daki Neolitik topluklar ile Anadolu’daki let kurdu. İddiasını bir adım daha ileriye taşıyan çağdaşlarının biyolojik ilişkileri anlaşılmaya çalışılacak. Bakiler 35 devletin ismini de köşesinde yazdı. İşte Bakiler’in ‘Hangi 17 Türk devProje ortaklarından Doç. Dr. Necmi Karul; bugünkü yaşam biçiminin ilk şekillendiği üretici yaşamın ortaya çı- leti beyefendiler?’ başlıklı bugünkü o yazısı: Hürriyet gazetesinde Rahmi TURAN, bizim kışı ve dünyaya yayılımının tarih öncesi arkeoloji için önemli sorulardan birini oluşturduğunu belirterek; bu Türk milleti olarak tarih boyunca 17 devlet kurkonunun genetik araştırmalar gibi farklı yöntemler kul- duğumuzu yazıyor. Bu iddia yanlıştır. R.Turan lanılarak incelenmesinin önemli olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanlığı forsunda, daire şeklinde sıralaANTROPOLOJİ, ARKEOLOJİ, BİL- nan 16 yıldızın, kurduğumuz 16 devleti, o yıldızGİSAYAR MODELLEME BİR ARADA ların ortasındaki güneşin ise 17. devlet olan TürBEAN projesi genetik, arkeoloji ve bilgisayar uzman- kiye Cumhuriyetimizi temsil ettiğini iddia ediyor. Cumhurbaşkanlığı forsumuzlarıyla farklı disiplinleri bir araya getiriyor. Arkeolojik kazılarda açığa çıkarılan maddi kalıntıların anlattıklarına daki yıldızlar, eğer kurduğumuz devletek olarak DNA araştırmaları daha kapsamlı sonuçlara leri işaretliyorsa o düzenleme de yanlıştır. TARİH BOYUNCA 17 DEVLET KURMADIK ulaşmaya olanak sağlarken koyun, keçi gibi evcil hayÇünkü tarih boyunca biz, Türk milleti olarak, vanlar üzerinde yapılan araştırmalar da bu hayvanların 17 devlet kurmadık. Önce bizim 32 beyliğimiz Neolitik dönemde Anadolu’dan Avrupa’ya gittiklerine işaret ediyor. Doç. Dr. Necmi Karul, arkeolojik veriler- var ki, bu beyliklerin bir çoğu, dünkü ve bugünkü den yola çıkarak Avrupa’daki Neolitik toplulukların kül- bazı devletlerden daha büyük, daha renkli, daha türel bağlamda Anadolu ile bir köken ilişkisine sahip ol- önemlidirler. Şurası unutulmamalıdır ki, dünya taTürk soyu ile zenginleşmiş, Türk tarihi ile ihduklarını söyleyebildiklerini DNA araştırmalarının bu rihi, tişam kazanmıştır. Dünyada bizim kadar devlet konuya yeni bir bakış açısı kazandıracağını belirtiyor. kuran ikinci bir millet yoktur. Uyuyanlar uyan-

Mustafa Sarıgül Burgas bölgesinde üç camiye halı hediye etti Ramazan bayramı öncesinde İstanbul Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül Burgaz bölgesinde üç camiye halı hediye etti.cami-halilari Halılar nüfusunun yüzde doksanının Müslüman Türk olan Ruen (Ulani) köyü, nüfusun yüzde yüz Müslüman Türk olan Snyagovo (Eresinler) köyü ve nüfusun yüzde doksanının Müslüman Türk olan Yabalçevo (Elmadere) köyü camilerine döşendi. Köylüler Ramazan arifesinde yapılan bu anlamlıbağıştandolayıŞişliBelediyeBaşkanıMustafa Sarıgül’e cani gönülden teşekkür ediyorlar.

Şamanizme göre; yer ile göğün arasındaki çelik kapıyı tutan kartal.

A n a l i z

lılar 1951’de Muhammed Musaddık’ı seçimle işbaşına getirmiş ve Musaddık hemen ülkedeki petrol işletmelerini yeniden kamulaştırma yoluna gitmişti. İran’ın petrol üretimi daha önce bir İngiltere-İran ortaklığı olan AngloPersian Oil Company’nin elindeydi. Bu şirket daha sonra British Petroleum’a (BP) dönüşecekti. Kamulaştırma kararı, İran petrolünü 2. Dünya Savaşı sonrası ekonomik yapılanma açısından çok önemli bir unsur olarak gören ABD ve İngiltere’de büyük kaygı uyandırmıştı

17 Değil 35 Türk Devleti Kuruldu

malıdırlar; bilmeyenler bilmeli, öğrenmelidirler: Bizim, dünden bugüne 32 beyliğimiz, 38 devletimiz, 15 imparatorluğumuz, 34 hanlığımız, 4 atabeyliğimiz, 10 cumhuriyetimiz var. Özellikleri bakımından beylikler başka, devletler başka, imparatorluklar başka, atabeylikler başka, hanlıklar ve Cumhuriyetler başkadır. ABD Bayrağında 48 yıldız var. Her yıldız bir eyaleti veya devleti temsil ediyor. NEDENDEVLETFORSUNDA16YILDIZVAR

Peki; bizim devlet forsumuzda neden bir güneşle 16 yıldız karşımıza çıkıyor? Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kuruldu. Bizim Cumhuriyetimizden önce kurulan Cumhuriyetlerimiz de var. Azerbaycan Cumhuriyeti 1918 yılında, Batı Trakya Cumhuriyeti 1913 / 1915 / 1920 yıllarında, Hatay Cumhuriyeti 1938 yılında kuruldu. 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 1991 yılında ise Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan Türk Cumhuriyetleri kuruldular. Türkiye Cumhuriyeti ne kadar bizimse, diğer Türk Cumhuriyetleri de aynı ölçüler içinde o kadar bizimdirler. Neden sadece Türkiye Cumhuriyeti ele alınmıştır da, diğer cumhuriyetler dikkate alınmamıştır? Cumhurbaşkanlığı forsunda Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler ve Harzemşahlar devletleri için birer yıldız vardır da, diğer Türk devletleri için neden yoktur? Bu devletler yanında şu devletler niçin düşünülmemiştir? İşte bizim diğer Türk devletlerimiz: 1- Kuzey Hun Devleti 2- Güney Hun Devleti 31.Cho Hun Devleti 4- 2.Cho Hun Devleti 5- Hsia Hun Devleti 6- Kuzey Liang Hun Devleti 7- Lolan Hun Devleti 8- Tobgaç Devleti 9- Doğu Tabgaç Devleti 10- Batı Tabgaç Devleti 11- Leang Şa-To Türk Devleti 12- T’ang Şato Türk Devleti 13- Tisin Şato Türk Devleti 14- Kan çou Uygur Devleti 15- Türges Devleti 16- Karluk Devleti 17- Kırgız Devleti 18- Sabar Devleti 19- Onogur Devleti 20- Tugurkur Devleti 21- Uturgur Devleti 22- Basaraba Devleti 23- Karahanlılar Devleti 24Doğu Karahanlı Devleti 25- Batı Karahanlı Devleti 26- Oğuz Yabgu Devleti 27- Suriye Selçuklu Devleti 28- Kirman Selçuklu Devleti 29- Anadolu Selçuklu Devleti 30- Irak Selçuklu Devleti 31- Eyyubi Devleti 32- Hindistan Türk Devleti 33- Mısır Türk Devleti 34- Karakoyunlu Türk Devleti 35Akkoyunlu Türk Devleti 36- Timurlular Devleti.


Bulgaristan Türklerinin Sesi

Köstebek Tarlası–Bulgaristan

Sayın okuyucularım, siz çocukluğunuzda hiç çift sürdünüz mü? BG-SAM - Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi Sol elinde arkası yastı demirli örende, pulluğun peşinden koştun mu? “Diii!” dedikçe, öküz kabalarına iğne basıp, kırkayaklar çıplak parmaklarıma dolanmasın, köstebekler ayağını ısırmasın diye dört göz olup, ıspatulayı ikide bir tezeklere vurdun mu? Şayet bahçıvan ailesinde yetişmişsen akşam suladığın sebzelikte sabah yüzlerce köstebek tümseğini görünce deliye döndüğün mü? Üstüne annen “çabuk çabuk, al şu çapayı ve hemen bul, gebert şu köstebekleri!” dediğinde, çılgına döndün mü? Köstebekler toprağı kirlettiği, suyu ise zehirlediği için, annem öldürdüğüm köstebeklerin kafasını taşla ezer ve onları çöp arabasına atardı. Bir de ardından, nereden gelip bizi buluyorlar diye, puflardı. Annem köstebek yolunun karanlık bir yol olduğuna inanmıştı. Yazımızın konusu tarla köstebekleri değil, sosyal köstebeklerdir, yani açtıkları deliklerde yaşayanlar değil, aramızda dolaşanlardır. Yakınlarını gammazlayan, arkadaşlarını ihbar eden, dostlarını mimleyen, birlikte olduğu insanların niyetlerini doğru dürüst anlamadan onları ispiyonlayan kişilere “köstebek” denir. Polis tabiridir. Yerli ya da dış istihbarata bağlı olarak, gerçek kimliğini ve niyetlerini belli etmeden, sinsi iş gören ajanlar için kullanılır. Bu anlamda “köstebek” bir ispiyondur, casustur. Köstebeklerin iyisi ve kötüsü vardır. Birinci grup, iyileri, barış, demokrasi, insan hakları ve özgürlük davası uğruna çalışır, bu işi gönül vermişlerdir, pek çok suikast, katliam, hatta savaş, yolsuzluk ve hırsızlığı vb. önlemişlerdir. Toplum bu cesur ve yürekli insanlara saygı duyar, sevgi besler. İkinci grup, ispiyon-ajan yani haindir. Onlar, halkını, vatanını, en yakın dostlarını, partisini, derneğinide olan biteni her şeyi yalan yanlış ihbar edip, büyük kötülüklere sebep olur çevresine zarar verenlerdir. İkiyüzlü hatta üçyüzlü pısırık, ruhu kirli, yüreksiz kişilerdir. 1990’na önce bizde Bulgaristan’da sürgün gidenlerin büyük çoğunluğunu bunlar gibileri tarafından ispiyonlanmışlardır. İhbar edilip hapse düşenlerin sayısı büyüktür. Kimliğini ve ruhunu satmış olanlar asıl bizim kendi içimizde olanlardı. Birçokları insanlarımızın yüzüne bakamayacak şerefsiz duruma düşmüşlerse de bu gün yine en democrat onlardır. İhanetçiler hak ve özgürlüklerimizi elde etmemizi baltaladı. 1990’da kurulan Hak ve özgürlük partisinin Bulgar gizli servisi “DS” ajanlarının kurduğu yıllar sonra anlaşıldı. HÖH kurucusu ve lideri Ahmet Doğan’ın ise hem Bulgar gizli servisi ajanı, hem de Bulgar dizli servisi tarafından Ruslara verilmiş bir özel ajan olduğu 20 yıl sonra su yüzüne çıktı. Bu kişiliksiz amma güzel eğitilmiş, sözde hapisten geçmiş ajanın çok özel ödevlerini de artık görebildik. Şöyle sıralayabiliriz: 1. Yıkılan totaliter rejimin ana kadrolarını korumak; 2. Demokrasinin yaşam gücü toplamasına engel olmak; 3. AB üyeliği ile ilerleme yolumuzu kesmek; 4. Bulgaristan tarımını çökertmek; 5. Bulgaristan vatandaşlarını zorluklar içinde ezip süründürmek, bir yudum ekmeğe muhtaç etmek; 6. Bulgaristan Cumhuriyeti’nin Rusya yörüngesinden çıkmasına yol vermemek; 7. Bulgaristan’daki Türk ve öteki Müslüman azınlığını hak ve özgürlük yalanlarıyla uyutmak, bilinçlenmesini ve kültürel dirilişini her bakıma baltalamak. Bizdeki, artık bilinen ajan ve ihanetçilerin elebaşı, en büyük haini A. Doğan’dır. O, Bulgaristan’da Müslümanlara ve tüm diğer mazlum ve ezgin kardeşlerimizi ispiyonlamakla yetinmedi, hepimizi yalandırdı, bizi bozuk para gibi harcadı. Hepimizi Rusya’nın Balkan politikası uğuruna kurban etti. 23 yıldan beri, Rus istihbaratı (KGB) için çalışarak milli menfaatlerimizi de sattı. Bulgar devletinin vatandaşları olarak geçen son 135 yıllık tarihimizde aramıza sızan hain ajan-köstebeklerden çok çektik. Balkanlarda iyi komşuluk ve hoşgörünün emsalsiz örneklerini sergilemiş olsak da, hep kötülendik, hor görüldük, bin bir suni güçlüğe tosladık, 8 büyük göç yaşadık, sülalelerimiz, ailelerimiz parçalandı, hepimiz dünyanın herhangi bir yerine dağıldık, öksüz kaldık. Köylerimizi, kasabalarımızı, evlerimizi, tarlalarımızı, çayırlarımızı, korularımızı, camilerimizi, medreselerimizi, okullarımızı bırakıp yeni yurt aramak için yollara dökülmemizin nedenlerinden biri de aramıza sızan kötü niyetlilerin huzurumuzu, yaşam tarzımızı, kurduğumuz düzeni bozmalarıdı. Faşizm döneminde bizde köstebek çalıştıranların başında GEŞEV gelirdi. Mesleğinin şarlatanı olan Bulgar siyasi polisi daha sonra BKP MK Birinci Sekreteri olan T. Jivkov’u bile kendine özel ajan yapmıştır. Öyle ki, öteden beri bir köstebek tarlası olan Bulgaristan’da kimin eli kimin cebinde pek belli değildir. Bizde, 1990’da sanki yeni bir toplumsal sözleşme, yeni bir denge oluştu da, yılların geçmesiyle durumun iki ucu keskin kılıç olduğu ortaya çıktı. Oyun içinde oyun olduğu görüldü. Bir sürü entrika yaşandı. Kendilerine efsane kahraman havası verenler yollarda, evlerinde kurşunlandı. Gizliservisler1990’dansonrabizimtarlalarayenitohumattı,bitenleri kazdı suladı, ayırdı, koşulları belirledi, işe yaramayanları elden çıkardı. Yeni örgütlenme Bulgaristan devletine bağlı olmamalıydı. Sigorta şirketlerinde köstebek şebekesi örüldü. Bu işte SİK, VİS, TİM başarılı oldu. Bu işin iplerini herzaman olduğu gibi yine bu defa da Moskova çekti. Biz Bulgaristan’da Müslümanlar Türkiye’deki soydaşlarımıza çok özel ödevler ayrıldı. Bizim insanlarımız tekrar kullanılmalıydı. Bizim insanlar tekrar basamak olacaktı. Biz, sıvazlana sıvazlana ezilecektik. Başımıza sarılan “lider” Moskova’nın eliyle istasyon şefi olarak atandı. Saraya yerleştirildi, zırha büründü. O, ne Bulgar ne de bir Türk’tü Devamı gelecek Sayıda.

Kırcaali’de Ramazan Bayramı coşkusu

9

Nafiye YILMAZ -Bulturk Dnt.Kurulu Baskanı

Nafiye YILMAZ

Biz hep Ürkütüldük!

Bu sabah tüm İslam aleminde olduğu gibi Ramazan Bayramı namazını kılmak üzere yüzlerce Müslüman Kırcaali İlindeki yaklaşık 340 cami ve mescide akın ettiler, mübarek bayramı karşılama coşkusunu yaşadılar. Onların arasında bayramı doğup büyüdüğü yerlerde geçirmek için Türkiye’den gelen yüzlerce vatandaşımız vardı. kircaalide-bayram-namazi Kırcaali Merkez Camii, her bayram namazında olduğu gibi bu sabah doldu taştı. Bu defa da camiye sığmayan yüzlerce Müslüman avlusunda gerili halı üzerinde bayram namazını idrak etmek zorunda kaldılar. Son anda gelen bir grup Müslüman ise oturacak yer bulamayınca müftülük binasının kapısı önünde diz çöktü. Ayrıca çok sayıda Müslüman da camide yer olmaması sebebiyle bayram namazını hiç kılamadan cami önünde namazın bitmesinden sonra bayramlaşmayı beklediler. Yürekler acısı bu durum bir kez daha Kırcaali’de ikinci büyük bir camiye acil ihtiyaç duyulduğunu sergiledi. Bayram namazından önce Bulgaristan Müslümanları Yüksek İslam Şura Başkanı Şabanali Ahmet ve Kırcaali Bölge Müftüsü Beyhan Mehmet camiden seslenerek, tüm Kırcaali Bölgesi Müslüman Cemaatin Ramazan Bayramı’nı kutlayıp Cenab-ı Allah’tan nice bayramlara erişilmesini dilediler. Hocaların verdiği vaizlerde Ramazan Bayramı’nın önemi ve faziletleri belirtildi. Ramazan ayında tutulan oruçtan sonra Müslümanların hakkıyla bayramı olduğu vurgulandı. Cami imamı Erdinç Hayrulla bayram namazı kılınışının usulünü hatırlattıktan sonra saat 6:57’de müminler namaza saf tuttular. Onların arasında bir hayli gencin bulunması çok güzel bir olaydı. Kırcaali Belediye Başkanı Müh. Hasan Azis, Meclis Başkanı Raif Mustafa, Kırcaali Vali Yardımcısı Nazmi Mümün, Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Kırcaali Milletvekili Mustafa Ahmed, HÖH Kırcaali İlçe Teşkilatı Başkanı Muharfrem Muharrem, HÖH Gençlik Kolları Kırcaali İlçe Teşkilatı Başkanı Kadir Mustafov da bugün bayram namazını Merkez Camii’de kıldılar. Namaz sonrasında cami kapısı açılınca onlarca çocuk büyüklerin ellerini öpüp para ve şeker toplama fırsatını kaçırmadılar. Cami kapısında ellerinde kutularla duran birkaç adam bayram vesilesiyle camiye yapılan para bağışlarını topladılar. Bayramın en güzel yanı da bayramlaşma geleneğimizdir. Bu bayram da yüzlerce Müslüman, birbirleriyle kardeşçe kucaklaşıp, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperek, birbirlerinin mübarek Ramazan Bayramı’nı kutlayıp güzel dileklerde bulundular. Camiden sonra Müslümanlar, yakınları, akrabaları, komşuları ve büyüklerini ziyaret ederek bayramlaşmak üzere evlere yollandılar. Hasan Azis, bayram vesilesiyle Kırcaali Haber okuyucuları için şunları dile getirdi: “Kırcaalilerin ve tüm Müslüman kardeşlerimin Ramazan Bayramını kutlamak isterim. Biraz önce camide de söylediğim gibi Ramazan Bayramı’nın temelinde yardımlaşmak, desteklemek yatıyor. Bizler Kırcaalili olarak Müslüman kardeşlerimizle görüşüp ihtiyacı olanlara yardım etme görevimizi yerine getirmemiz gerekir. Aynı zamanda hem insan, hem de Müslüman olarak bunu sadece bayram günlerinde değil, her gün yapmak zorundayız. Kırcaalili olarak bizim için en önemli şey, insan olmak, hoşgörülü olmaktır. Bu Müslümanlara da, Hıristiyanlara da ve diğer din mensuplarına da geçerli bir şeydir. Ben Belediye Başkanı olarak tekrar Kırcaali Müslümanlarının Ramazan Bayramını kutlar, hepimize sağlık, baş hoşluğu ve başarılar dilerim”. Ramazan Bayramı vesilesiyle Bulgaristan’da bulunan Türkiye Yurtdışı Türklerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın bugün Kırcaali ve ardından da Mestanlı İlahiyat Lisesi’ni ziyaret edip buradaki Müslümanların bayramını tebrik etmesi bekleniyor. Resmiye Mümin

BİSADER İftar Yemeği Verdi Balkan Göçmenleri İktisadi ve

Sosyal Araştırmalar Derneği (BİSADER) iftar yemeği düzenledi. bisader-iftarBİSADER yönetim kurulu üyelerinden Hilmi Çabuk’un sahibi olduğu Özbirlik Gıda’da, hayırsever Hayri Korkmaz’ın katkılarıyla gerçekleştirilen iftar yemeğine 100 dernek üyesi ile mahalle sakinleri katıldı. BİSADER Genel Başkanı Mehmet Cebeci ile yönetim kurulu üyelerinin de hazır bulunduğu iftar yemeği, toplu bir şekilde okunan yemek duasıyla son buldu.

Ramazan geçti, bayramlaştık, bayram tatili bitti. İşi olan iş başına döndü. Ben de sizlerle Pazar sohbetine oturdum. Kırcaali’deydim. Arda akıntısında saçlarımı savurdum. Su Aynasına baktım. Güzelliğimi ve gençliğimi aradım. Sağan gölünde kaybolmuşuz. İstanbul’da otursam da, doğduğum dağlar şehrinin kokusunu Sabah çayımla içmek için pazardan taze garamık, ıhlamur ve katırtırnağı (akasya) balı aldım. Çarşımız güzel düzenlenmiş. Tezgâhlarındaki mallar aynı. “Molla Çeşme” pazarındaki satıcı teyzeler mekân değiştirip şehir çarşısından belediye pazarına taşınmış, yeni mekânda satıcı müşteriden, müşteri de satıcıdan hala çekiniyor gibi, ürkek bir hava var. “Bir de sen bu malı nereden aldın?” korkusu dolaşıyor göze çarpmadan. Alış veriş durgun. Bizde esnaflık babadan geçme değildir. Örneğine seyrek rastlanır. Sosyalizimde mal mülk ortak olduğundan esnaf tabakası yoktu. Ortak mülkiyet yeni biçilmiş çimen gibidir. Göz alıcı güzel, kokusu da nefis ama insanlar tek düzedir. Bizde kimse fazla boy atamamıştı, çok zengin olamamıştı. Herkes rahatından fazla bir şey düşünmez olunca, toplumsal düzen durgunlaştı ve dolayısıyla çöküşe geçti. Bu örnek bizim gerçeğimizdir. Şimdi herkesin üzerinde bir gariplik var. Düşünceli görünüş sanki anadan gelme, fakat insanların ne düşündüğü, neden düşündüğü anlaşılır gibi değil. “Düşün düşün işin bo.tur!” sözl e r i i k i d e b i r k u l a ğ a g e l i y o r. Bir adamın sırtındakini çıkar, geldiği yeri, mesleğini, düşüncelerini anlayabilirsen anla… Anlayamazsın. Ben doğup büyüdüğüm şehirde bu defa esen farklı bir laubalik, kendine acındırma aldatmacası hissettim. Önceleri böyle bir şey yoktu. Herkes neyse oydu. “Yeni Hayat” gazetesi Hak ve Özgürlükler Hareketi Başkanı Lütfü Mestan’ın “araba kredi ödediği” yazıyor. Hem milletvekili hem de Hak ve Özgürlükler Partisi Başkanı olarak Mercedes arabası ve şoförü olan Lütfü Mestan’ın banka kredisi ödeyerek, zavallı insanlarımıza “ben de sizin gibi parasızım, ne yapalım görüyorsunuz işte, ben de kredi ödüyorum!” demek istemesi saçmalık değil de nedir. İnsanımız saftır, temizdir ama fer yalana inanmaz. Mestan’ın bu icadına şaşmamak elde değil. Eski hamam eski tas önümüze çıktı. Daha önce aynı görevde bulunan A. Doğan ökçesi patlak ayakkabıyla gezip kendine acındırmak istemedi mi? Bizi kendisine acındırarak aldattı. O bizi yarınlarımız üstüne ürkütüp korkutmaya çalışmıştı. “Bosna Savaşı” tehdidi savuruyordu. Sahtekârları sanki aynı ana doğurmuş gibi. Halkımızı şimdi de “Şu Avrupa işleri belli olmaz. Açlık geliyor! Bir lokma ekmeğe muhtaç kalacaksınız!” zihniyetiyle ürkütmek istemesin bunlar. Zaten biz 1877’den bu günlere kadar hep ürkütülmedik mi, korka korka yaşamadık mı? Şu “kredi” meselesini bir de birlikte düşünelim. L. Mestan 20 yıldan beri milletvekilidir. Maaşların paşasını alır. Yediği köfteler, makam arabasının benzini hep devletten. HÖH Başkanı maaşı ayrı tabii, hem de avuç dolusu. Eşi Bakanlar Kurulunda anasız babasız Rom çocukları dış ülkelere pazarlama görevindeyken az mı bebe sattı? Kaynatası Hasan Ali milletvekiliydi. “BULGARTABAK HOLDING”in DEVLET SOFRASINDAYDI. Bu kapıdan içeri giren sinekler bile yemekten içmekten patlıyor. Sıçanlar göbek salmış, çatlıyor. Demek istediğim Hasan Ali sevgili damadına bir araba alamayacak duruma mı düştü? Yo k s a s a b u n b a l o n u ş i ş i r e n ler arasında gizli bir sözleşme mi var? Bir Rus olan birinci kocasından başlandığında ortada kalan Hasan Ali’nin kızı o zamanlar pazarlık konusu olmuştu. HÖH’ten milletvekili seçilirsem Hasan Ali’nin dul kızını alacağını söyleyen bugünkü Başkan seçilememişti. O zaman Hasan Ali HÖH Kırcaali milletvekilliğinden müstakbel damadı L. Mestan lehine vazgeçti. Politik anlayış ve davranışları, ideolojik mayalanışı Hak ve Özgürlükler davasında çok uzak olan, aslında Bulgar milliyetçiliğine yakın duran L. Mestan Bulgar meclisine bir “Türk demokratı olarak” böyle zar zor itelemişti. A. Doğan’ın “L.Mestan ilişkisine dayanan senaryo bu pazarlıkla başlamış ve gizli servis tarafından hain niyetle kaleme alınmıştır. Görüldüğü üzere özü açısından Türk Partisi duruşuna yabancı ve ters olan L. Mestan daha sonraki yıllarda partimizi Bulgar milliyetçiliği ve Çingene çaresizliği yönüne kaydırmış ve Türk, Pomak ve diğer Müslüman kardeşlerimizin öz hakları ve kazanımları uğruna verdikleri asil davalarına ölümcül darbe indirmiştir. HÖH Bulgaristan Türklerinin 138 yıllık büyük kazanımızdır. Ezilişimizin diriliş sembolüdür. Bu parlak yıldız A. Doğan’dan sonra L. Mestan tarafından da gölgelenmiş ve kirletilmiştir, davamızın amacı yönünden saptırılmıştır. Bu tokuşturmaları Kırcaali pazarında dinledim. “Bir ana evladından vazgeçemez!” Devamı gelecek sayıda


10

Madan’da Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bal-Göç’ün 3 Ağustos tarihinde Madan’da düzenlediği iftar organizasyonuna yüzlerce Müslüman katıldı. Madanda-iftarİftara katılan konuklar arasında T.C. Filibe Başkonsolosu Şener Cebeci, Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Mustafa Hacı, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bal -Göç Derneği temsilcileri yer aldılar.

i f t a r Bulgaristan Türkleri’nin Meşa-

Değerli Radyocu ve Gazeteci Ahmet Ali’yi Anma Programı

30 Haziran’da Bulgaristan Radyosu Türkçe yayınlarında ömür geçiren değerli yazar, gazeteci ve şair Ahmet Ali’nin vefatının 6’ncı yıldönümünü kaydediyoruz. 30 Haziran 2007`de redaksiyonumuz güne acı bir haberle uyandı. Gençliğinin en yeşil yıllarından ömrünün sonuna kadar kendini Türkçe yayınlar bölümü ve edebiyata adayan Ahmet Ali`nin vefat haberi bizi sarsmıştı. Sofya Üniversitesi Türkoloji bölümü mezunu Ahmet Ali, 61 yaşında hayata

Bulgaristan Türklerinin Sesi

veda ederken, ardından birbirinden değerli eserler ve çalışmalar bıraktı. Demokrasi yılalrında Bulgaristan radyosu Türkçe yayınlar bölümü sorumlu editörü olarak, yayınlarımızın yurtiçinde yeniden hayata geçmesi için, zengin müzik fonoteği ve yayınların kuruluşundan bu yana program ve piyes arşivinin muhafaza edilmesi için büyük çaba harcayan Ahmet Ali, Türkçe yayınların bu hale gelmesinin mimarı ve yeni dönem Sofya Radyosu Turkçe programların `Babası`sayılır.

Marmaris Turizm İstanbul Otogar

lesi Nuri Turgut Adalı’yı Anıyoruz

Nuri Adalı, ölüm yıldönümünde bugün mezarı başında saat 9.30′da anılacak.nuri-turgut-adali Nuri Turgut Adalı, 11 Eylül 1922 tarihinde Kırcaali’nin Kirkovo Belediyesi’ne bağlı Adaköy (Ostrovets) köyünde doğdu. Şumen Nüvvap Okulu’nu bitirdikten sonra Yunanistan’ın Gümülcine (Komotini) kasabasında, Kirkovo’nun Çorbaciysko ve Momçilgrad’da öğretmenlik yaptı. Genç yaşta totaliter rejimin menfi yönlerini açığa vurmaya, eleştirmeye başladı. Onu yıldırmak ve korkutmak için çeşitli çarelere başvuran rejim onu asla pes ettiremedi. Karakollardaki tutuklamalar ve oralarda gördüğü işkenceler haricinde ömrünün 23 yılını Stara Zagora Hapishanesi, Belene Ölüm Kampı ve Montana ilinin Skomle Köyü’nde sürgünde geçirdi. Ayrılığa dayanamayan eşi Nesibe Hanım’ın, Babası Turgut Bey’in ve Annesi Esma Hanım’ın Tanrı’nın rahmetine kavuştuklarını göremedi. Nuri Adalı, 1989 yılında sınırdışı edildi. Yıllardır hasretini çektiği Türkiye onu bağrına bastı. BAL-GÖÇ (Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği) ona sahip çıktı. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kendisine “Gazi” ünvanı verdi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in ta-

limatıyla kendisine Bursa’nın Görükle Göçmen Konutları’ndan bir daire verildi. Çifte vatandaşlık hakkını elde edince, sık sık Bulgaristan’a gelirdi. Bilhassa yaz aylarını doğum büyüdüğüAdaköy’de geçirirdi. Bağlı bulunduğu Kirkovo Belediyesi’nden önce, kendisine Momçilgrad Belediyesi ve Hak ve Özgürlükler Hareketi sahip çıktı. Yerel Meclisin ilk oturumunda şehrin “Fahri Vatandaşı” ilan edildi. Belediye dairesine yerleştirildi. Türkiye ve Bulgaristan’da katıldığı forumlarda etkili konuşmalarıyla çokca alkış aldı. Bulgaristan’a geri dönmesi teklif edildi. Hak ve Özgürlük Savaşçısı bunun yerine Türkiye’de kalarak, Balkan Göçmenleri’nin haklarını savunmayı ve Bulgaristan’da demokrasinin daha hızlı gelişmesine destek olmayı seçti. 2004 yılının 5 Ağustos günü geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrılan Bulgaristan Türkleri’nin meşalesi Nuri Turgut Adalı, vasiyeti üzerine iki eşi, anne ve babası ile diğer yakınlarının bulunduğu doğum yeri Adaköy Mezarlığına defnedildi. Çoğu siyasi ve sivil toplum örgütleri tarafından kabrine çelenkler konuldu. Nuri Turgut Adalı, Bulgaristan Türkleri Edebiyatı’na değerli eserler bıraktı.

Bankalarla Anlaşmalıyız

0212 658 20 65

A.Halide ÜMİTFER Diş Hekimi

Marmaris Turizm - 0212 658 20 65 500 Evler - 0531 450-46-85

Tel: 0212 556 45 30

Adres: Çalışlar İncirli, Ömür sk.No.1/1 Bahçelievler/


Bulgaristan Türklerinin Sesi 11

Rodoplar’daki ‘Son Osmanlı’ Ramazan’da Seyhan ÖZGÜR

SIRTIMIZDAKİ YÜKLER

Ölebilirsen öl, Konuşmadan, bakmadan, ağlamadan. Ya ş a n m ı ş bir hikaye Slavço için bağırmamak, düşüncelerini açığa vurmamak iradesiydi. Konuşmamak ise, bildiklerini içinde yaşatırken, onlardan güç alma kararlılığıydı. O ağlamak nedir bilmiyordu. Göz bebekleri tamamen kurumuştu. Zaten yüzünü temiz suyla yıkamayalı haftalar olmuştu. Slavço Diçev’in babası, Dimo Diçev,, 1923 anti-faşist ayaklanmasına katılmış, partizanlık yapmış, 9 Eylül 1944’ten sonra da, Bulgar DS (gizli istihbarat örgütü) kurucusu olup, 1944-1945 yıllarında Direktörü, hem de uzun yıllar müsteşarıydı. Başka bir değişle BKP MK Genel Sekreteri ve BHC Devlet Konseyi Başkanı T. Jivkov zamanında Bulgar devletinin ÜÇÜNCÜ DEĞİL, İKİNCİ ADAMIYDI. Konumuz, Dimo Diçev’in kendisi değil, oğlu Orgeneral Slavço Diçev’tir. Soyu Trakya’nın en verimli kesimi olan, iri karpuzlarıyla meşhur, etraf Türklerin de onlar hakıkında “iyi yüreklidirler” dediği Lübimets’ti. Ovadan ve kasabanın içinden geçen Meriç ırmağının getirdiği Ege havası bu topraklarda yaşayan insanları hep etkilemiş ve yakınlaştırmıştı. Bu şehirde Müslüman yaşamasa da, yaşayanların doğasında Türklere yakınlık vardı. Slavço on dokuzunda III. Boris’in faşist polislerince bir gece yarısı uyurken yakalandı. Gizli RMS (İşçi Gençlik Birliği) sekreteri olduğunu bilen gerici rejimin polis ve jandarmaları onu uzun sürse kovaladı. Yakalaması kolay olmasa da, gece karanlığında yeni bağlanmış mısır demetlerinin arasına gömülmüşken nasıl ele geçtiğini sonra yıllarca düşünecekti. Aylarca polis mahzeninde, 24 saat ışıksız zindanda, aç susuz ve kir pas içinde kalan, tartaklanan, dövülen ve yara bereleri savmayan Slavço bir gün elleri kolları bağlı tren garına götürüldü. Bir yük vagonuna itildi. Bu onun için son garı olmayan bir yolculuktu. Sallana sallana giden yük vagon ununda 35 gün kaldı. Bir katardan boşandırılan vagon sanki bir ara istasyonda unutulur, sonra yine aynı tıkırtılarla başka bir trene bağlanıp, düdükler çalınınca çekilirdi. İstasyonlarda beklemenin saati, gecesi, gündüzü yoktu, ne zaman akıllarına gelirse kapı aralanır ve içeri birkaç ekmek, soğan, salatalık ve bir teneke su verilirdi. 19’unda olmasına rağmen, bir deri kemik kalmış, yürüyebilecek durumda değildir. Bir gün tren durdu. Düdükler çok uzun çaldı, kapı açıldı ve o vagondan beyaz çakılların üzerine çekildi. Jandarmaların küfür ve tekmeleriyle bir eski kamyona bindi. Tozlu Deliorman yollarında tüm hünerlerini gösteren bu kamyon eskisiyle Kubrat’ın Sevar köyü ’nün gölbaşına vardığında, ördek ve kazları vakvaklattı, köpekler havladı, elleri değnekli köylü Türk kadınların kış kışları arasında, toz duman içinde stop etti. Toplanan köy erkekleri bir iskeleti andıran, pislik ve ahırlardan gelenlerin bile burun direğini kıran dayanılmaz kokusuna aldırmadan, burun kıvırmadan, sanki çok pahalı bir kristal vazo indirirmiş gibi sürgünü aşağı aldılar. Büyük cevizin gölgesine oturttular. Sonra da, süngülü silahları sırtlarında asılı jandarmalara dönüp, “Efendiler Hoş geldiniz!” dediler. Cevap olarak “Yusuf’un Ahmet” hanginizdi? sorusu geldi. İmzalar alındı, evraklar muhtara verildi. Jandarmalar kamyonla yola devam etti. Artık evraklardan adını öğrendikleri Slavço’yu (Şanlıyı) iki tekerlekli bir çöp arabasına bindirip köyün öte ucundaki Ahmet’in geniş ve gölgeli avlusuna indirirken, “Gözünüz aydın! Sizin kısmetiniz de geldi.” sözleriyle hane sahibiyle şakalaşıp işe koyuldular. Köyde daha önce getirilen politik mahkûmlar da vardı. Karşılamaya onlar gelmediler. Getirilenlerin sıhhi ve temizlik durumları, üzerlerindeki pislik arınmadan, pire sirke kökten temizlenmeden yapılacak herhangi bir şey olmadığından, hemen ocak yaktılar, büyük kazanda su kaynatmaya başladılar, davar yağından dökülmüş sabunlarından iki kalıp istediler. Berber Ali tıraş düzenleriyle geldi. Devamı gelecek sayıda

Bulgaristan’ın Rodop dağlarındaki Ribnovo köyünde oturan 88 yaşındaki Mehmet Hamit, bölgede Osmanlıca okuyan ve yazdığı bilinen tek kişi. Bölgede ‘eski yazı’ olarak nitelendirilen Osmanlıcayı kendi kendine çözdüğünü anlatan Hamit, dini bilgileri öğrenme adına eskiden kaynakların kıtlığından dolayı Osmanlıca eserlere başvurduğunu söylüyor. rodoplarda-son-osmanli Mütevazi yaşamıyla dikkat çeken Mehmet Hamit, “Ne Osmanlıca ne de Türkçeyi iyi bildiğimi düşünmüyorum; sadece kitaplardan kendime yetecek kadar istifade ediyorum.” sözlerine yer veriyor. Farklı insanların hibesi olan bazı el yazmalarının tarihi bilinmiyor. Küçük yaştan beri bırakmadığı orucunu tutmaya devam eden Mehmet Hamit, vakit namazlarında camiye gidiyor ve teravihleri de kaçırmıyor. İlerlemiş yaşına rağmen sandalye ve değnek kullanmadan namazını eda ediyor. Vakti olduğunda nafile yerine kaza kılmayı tercih eden Mehmet amca, sohbetlerinde ve sorulan sorularda sık sık hadislere başvurup kitaplardaki yerini açıp okuyor. Bu yüzden de daha uzun ömür isteyip istemediği sorusuna sünnetteki ifadeye başvurarak “Yaşamım hayırlısı ise yaşayayım, ölümüm hayırlısı ise burda durmama gerek yok.” diyor. BELİNDEKUŞAK,BAŞINDASARIK Giyimine de çok dikkat eden Mehmet Hamit, el işlemeli kuşağını beline sarıp, bir zamanlar kullanılan kemerle sıkıyor. Ayrıca örme çoraplarını ayağına geçiriyor, gençliğinden beri taktığı sarığını da çıkarmıyor. Bununla ibadetlerin 70 kez daha sevaplı olduğunu söylüyor. Geniş aba pantolon giyen Mehmet Hamit’i, hem kılık kıyafeti hem de Osmanlıcaya vukufiyeti se-

bebiyle bazıları ‘Son Osmanlı’ diye anıyor. ‘Tebliğ erinin’ okuduğu kitaplardan notlar tutarak oluşturulan bir defteri bulunuyor. Bunun dışında her ‘mühim meseleyi’ eline kağıt kalem alarak not ediyor. Kütüphanesinde İmam Rabbani, Bediüzzaman Said Nursi ve Gazali gibi alimlerin eserleri de yer alıyor. Günümüzde Müslümanların en büyük problemlerinden birinin başkalarına benzeme isteğini olduğunu söyleyen Mehmet Hamit, kendi benliğinden uzaklaşılan bir ümmet görüntüsüne şahit olduğunu aktarıyor. ZİKRİ AĞZINDAN DÜŞÜRMÜYOR Ramazan ayı dolayısıyla kendine ibadet için program yapan yaşlı adam, sahurdan sonra sabah namazına kadar bir cüz, öğle ve ikindiden sonra da birer cüz olmak üzere günde 3 cüz Kur’an okuyor. Recep ve Şaban aylarında ikişer defa, Ramazan’da ise 3 hatim indiriyor. Günün diğer zamanlarında da boş durmayan Mehmet Hamit, bin 100 defa kelime-i tevhit ve haftanın her gününe ait farklı zikirler okuyor. Bunları hepsini elinde Osmanlıca eserlerden öğrendiğini aktaran Mehmet Hamit, öğrendiklerini kağıda bastırıp cemaate dağıtıyor. Yasin ve Tebareke sureleri ile birlikte Amme cüzünü ezbere bilen Mehmet Hamit’in hafızası ve aklı birçok gençlere taş çıkartacak şekilde çalışıyor. Günlük duaları arasında en çok zikrettiği imanlı bir şekilde ahirete irtihal etmesi olduğunu söyleyen Mehmet Hamit’in 4 çocuğu, 8 torunu bulunuyor. Köyde, ondan başka sarıkla dolaşan 2 kişi daha bulunuyor. Üçü de 1925 yılı doğumlu olan bu kişiler eskilerin son temsilcileri olarak çevreden saygı görüyor. Beynur Süleyman

Bulgaristan’ın Sofya kentinde 26 Temmuz-4 Ağustos 2013 tarihleri arasında düzenlenen 22. Deaflympics Yaz Oyunları’nda (İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları) Türk sporcular 5 altın, 6 gümüş ve 10 bronz madalya kazandı.isitme-EngellilerYaz-Olimpiyat-Oyunlari-sofya-2013 Türk sporcuların başarılı bir turnuva çıkardıklarını belirten AK Parti Engelliler Koordinasyon Merkezi Başkanı ve Adıyaman Milletvekili Murtaza Yetiş, bu başarıların AK Parti döneminde engellilerin hayata katılımlarının artırılmasına yönelik çabaların birer ürünü olduğunu söyledi. AK Parti Genel Merkez Sosyal İşler Başkanlığı’nın çalışmaları çerçevesinde EKM Başkanlığı olarak her hafta engelli sorunları ile ilgili bir çalıştay gerçekleştirdiklerini belirten Yetiş, engelli sporcuların yaşadıkları sorunları tespit ederek hızla bu sorunların çözümüne yönelik politikalar belirlediklerini, bunun sonu-

cunda da bu tür uluslar arası turnuvalarda sporcularımızın önemli başarılar elde ettiğini söyledi. Bulgaristan’ın Sofya kentinde devam etmekte olan işitme Engelliler Olimpiyat Oyunlarında mücadele eden tüm engelli sporcuları kutladığını belirten Yetiş, “Hayata sarılan her birey, bedensel ya da zihinsel hangi engelle karşı karşıya olsun önündeki tüm engelleri aşabiliyor. Bunun en güzel kanıtı şu anda devam etmekte olan bu olimpiyatlarda kazanılan başarılardır. AK Parti olarak engellilerimizin her alanda olduğu gibi sporda da daha başarılı olmaları için çabalarımızı sürdürüyoruz. Bu çabaların sonucu olarak, şu ana kadar bu turnuvada engellilerimiz 5 Altın, 6 Gümüş ve 10 Bronz madalyanın sahibi olurken sporun birçok dalında dünya çapında başarılar gösterdiler. Türkiye olarak Deaflympics yaz oyunlarına işitme engellilerimiz damgasını vurdu. Kısaca turnuvaya imza attık. Bizlere bu gururu yaşatan tüm engelli kardeşlerimi kutluyorum” dedi.

İşitme Engelliler Olimpiyatlarına Türk Damgası

Yaşadığımız toplumsal dönüşüm süreci yani totalitarizmden demokrasiye, dolayısıyla serbest pazar ekonomisine geçişimizin önünde en az 4 büyük hendek var. Atlanması zorunlu olan engelleri şöyle sıralıyorum: 1. Güvenlik sisteminde reform; 2. Enerji sisteminde reform; 3. Eğitim sisteminde reform ve 4. Azınlıklar konusunda açılım. Bulgaristan güvenlik sistemi konusunda son 23 yılda kendisini yenileyemedi, hatta bu konuda uğraş bile vermedi. Birkaç kez denense de ciddi dönüşüm gerçekleştiremedi. Totaliter rejimin bel kemiği olan bu sistem şu öğelerden oluşturulmuştu: Komünist partisi, sosyalist devlet, yargı, gizli servis ve halk milisi “adaletin güvencesi” olan Altıncı Şube’de kaynaşmıştı. 1990’dan sonra, önce Altıncı Şube dağıldı demek isterdik amma özellikle Türk şubesi hala bu günde isim değiştirerek devam etmektedir. Başı çeken politik güç olan BKP BSP yani Sosyalist Parti oldu ve orada durdu. Sosyalist devletin sözde çöktü ama idare aygıtları değişmedi. Gizli servis “DS” (devlet güvenliği) adını değiştirdi, sözde dağıldı, eski gizli ajanlarından bazılarını açıkladı ve DANS (Ulusal Güvenlik Devlet Ajansı) olarak çalışmaya devam etti. Halk milisi polis oldu, değişen bir şey yok; yargı sistemi kozmetik değişikliklerle çalışıyor. Bugün Devlet güvenlik sisteminde reform yapılması gerekiyor, derken ne mi anlıyoruz? 1. Bu sistemin mafya kuşatmasından kurtarılmasını; 2. A. Doğan gibi derin devlet, partiler üstü erk, meclis üstü kuvvet göstermeye çalışanların bu servislerde kadro işlerine müdahale etmelerine son verilmesi; 3. HÖH ve BSP kanallarıyla devlet sistemine gizli ajan sızdırılmasına son verilmesi; 4. Meclisin istihbarat baskısından kurtarılması; 5.Basının, radyo ve TV’nin gizli polis dayatmalarından kurtarılması; devlet güvenlik sisteminin demokratikleştirilmesi, ulusal çıkarlar için çalışması ve halka yakın ve şeffaf olması vb. Bu reform, 12 Mayıs seçimlerinden sonra kurulan P. Oreşarski hükümetinin “programında” yok. Başbakan, başta ödev olarak, “döviz kurlarının sabit kalmasını” ve “Belene Atom Elektik Santrali” (Rusya baskısıyla) kuruculuğuna devam edilmesini açıkladı. Evro Leva kurunun değişmemesi önemlidir, çünkü ülke ekonomik durgunluk yaşandığından, enflasyon devleti çökertebilir. Enerji sistemindeki reform, Şubat Ayaklanmasını başlatmıştı ve B. Borisov hükümetini düşürdü. Enerji sektöründeki çelişki, bize yerleşen Rus ve Batı tekelleri arasındaki kapışmadan kaynaklandı. Borisov, 20 milyar Avroya patlayacak olan ve pek bizim ağızımıza göre bir kaşık olmayan “Belene AES’ne hayır” isteğiyle halk oylamasını yapmazdan önce, Rus oligarşisi birkaç milyar Evro ödeyip enerji dağıtım şebekemizi satın almak istemişti. Alamadı. Alamayınca da, “ Belene AES” dosyası da kapanınca ayaklanma kışkırttı. Bu sektördeki devlet tekelini halka açarak demokratikleşmeye gidilmelidir. Bugün ilan edilen gündüz elektrik enerjisinin kws’nde ortalama 3.5 stotinka gece tarifesinde ise 5 stotinka indirim, devede kulaktır. Halkla dalga geçmektir. Eğitim reformu, 1 sınıftan üniversite son sınıfa kadar bütün eğitim ve öğretimi kapsamalı, zamanını doldurmuş yargı değerlerinin tamamen değiştirilmeli, bilimin her dalında modern bakış açısı getirilmeli ve dünya standartlarında ve AB okul ve yükseköğretim istemlerine göre eğitim öğrenime geçilmesi zorunludur. Ana dilleri başta olmak üzere hümanist disiplinlere öncelik tanınmalıdır gereklidir. Bulgaristan Türk azınlığı çocuklarının devlet ve belediye okullarında zorunlu ana dil dersleri problemi mutlaka çözülmelidir. Devamı Gelecek Sayıda


12 Mümin TOPÇU

Aç kopoylar diyarında fare dağa küsmüş

Bütün propaganda mekanizmaları kullanılarak, yarım asır boyunca zihinlerimize Türkiye’nin nekadar kötü ve geri kalmış bir devlet olduğu pompalandı. Bulgaristan ise çoktan “gelişmiş ve sosyalizmin realitelerini yakalamıştı”… Sonraları biz Türkiye’ye geldik ve kendimizi memleketimizden adeta yüz misli daha modern ve refah düzeyi yüksek bir devlette bulduk. Geride bıraktığımız verimli topraklar ise çölleşti. Fabrikalar krap olarak satıldı, Gençler köleliğe rıza gösterip Avrupa yolu tuttu. Türkiye insanı Bulgaristan’ı küçük bir komşu devleti olarak tanır. İnsanına karşı bir önyargısı ve kastı yoktur. Onu kendi halinde ve sempatik davranışlı bir gariban olarak görür. Türk medyalarında ise Bulgaristan için fazla haber göremezsiniz, çünkü 2-3 saat içinde tranzit geçiş olarak algılanan bir ülkede fazla kayda değer olay çıkmaz görüşü hakim… Bu yaz sıcaklarında Bulgar medyalarına bir hal oldu. Yatıp kalkıp Türkiye konuları işliyorlar. Burada ise galiba benden başka bunları takip eden yok. Bilindiği gibi bu medyaların sahibi bir haydut. Bir de üstüne üstlük sözde Türk partisinden deputat. Patronu ise gizli ve büyük kuklacıların elindeki o meşhur “artist.” Hani poposunun üzerine oturtulma olayını bir türlü içine sindiremeyen var ya… Neymiş efendim, bunlar gibi ne olduğu belli olmayan, çoktan tarih sahnesinden silinmiş Doğu Avrupa bloğunun çürükleri, bugün kalkmışlar, Türkiye’ye ve hükümetine dil uzatma cüretinde bulunuyorlar. Bunu yapanlar sözde Türk partisinin militan ve uşakları. Düne kadar bunlar değilmidi yıl içinde en az yüz kere Tayip Erdoğan’nın kapısını çalanlar. Demek o zaman kendisi iyi birisiydi,ama şimdi kötü oldu. Ankara en sonunda,geç de olsa, gördü ki, bunlardan Bulgaristan Türklüğüne fayda değil,zarar var… Bulgaristan Türküne ve Türkiye’ye karşı hasmane ve düşmanca tavır takınan şer odaklarının emirlerini uygulayanlardan başka ne beklenebilir. Ay n ı g ü ç l e r b ü t ü n B u l g a r i s tan toplumuna da zarar vermektedir. Bugünler bir çok Bulgaristanlı gazeteci ile görüştüm. Bunlara yıldızı parlayan Milena Fuçecieva da dahil. Çoğu Türk medyasındaki, kendi medyalarının hasmane tutumunun yansımalarından merak etti durdu. Benden olumsuz cevap alınca bayağı moralleri bozuldu. Bunlar hala rüyalarında bile Bulgaristan’ı Türkiye’den daha güçlü bir devlet olarak görmeye devam ediyorlar… Halbukifareçoktandağaküsmüşvedağınhaberibileolmamış. Atalarımız bir de şunu belirtmiş; “Önemsiz bir kişi önemli bir kişiye küsse önemli kişinin umurunda bile olmaz.” Sonuçta, kaybeden Bulgaristan Türkü olmuyor mu. Nerede görülmüş böylesi,sözde bir Türk partisi alelenTürk karşıtlığı yapsın… Hem de öz halkının alın terini ve ekmek parasını çalıp, sonra da çeşitli aç kalmış medya kopoylarını besleyerek

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Şerif Kılıç, 55 Kiloda Ş a k i r Dünya Şampiyonu Oldu A R S L A N TA Ş

Bulgaristan’da devam eden Dünya Gençler Güreş Şampiyonası’nda grekoromen stilde 55 kiloda Türk güreşçi Şerif Kılıç dünya şampiyonu oldu. serif_ kilic_55_kiloda_dunya_sampiyonu_oldu Başkent Sofya’da bulunan Arena Armeetz Spor Salonu’nda devam eden

müsabakalarda 4 Türk güreşçi yarıştı. 55 kiloda Türk Güreşçi Şerif Kılıç, yarı finalde İranlı Behzadimoghandam’ı 8-0 teknik üstünlükle yenerek finale çıktı. Kılıç, final maçında Rus Güreşçi Minasyan’i 26 saniyede sayı tuşu yaparak dünya şampiyonu oldu. Kılıç, sevincini türbinlerde maçı izleyen Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Hamza Yerlikaya ile paylaştı. Öte yandan Bayan Milli Takımın eşleşeceği takımlar da belli oldu. Yarın yapılacak ilk tur müsabakada Türkiye’yi 44 kiloda Evin Demirhan Moldova, 51 kiloda Merve Kenger Bulgaristan, 59 kiloda Cemile Unudan Hindistan, 67 kiloda Kıymet Koçyiğit ise Moğolistanlı rakibi ile karşılaşacak.

Tekirdağ’ın Çerkezköy İlçesi’nde tanınmış karate sporcularından Oğuzhan Genç 23 Temmuz-4 Ağustos tarihleri arasında Bulgaristan’ın Sofya şehrinde düzenlenen Deaflympics oyunlarında, karate branşında gümüş madalya alarak büyük bir başarının altına imza attı.sofyadancerkezkoye-madalya-ile-dondu 90 ülkeden sporcuların katıldığı oyunlarda Takım kata dalında gümüş madalyaya uzanan Oğuzhan Genç, “Bilindiği gibi Eylül ayında

Venezuela da yapılan Dünya şampiyonasından, bir altın ve bir gümüş madalya ile dönmüştüm, aradan 9 ay geçtikten sonra bu madalyalara bir de olimpiyat derecesi ekleyebilmek beni çok mutlu etti, çok sevinçliyim fakat aynı zamanda üzgünüm. Çünkü kısa bir süre evvel babamı kaybettim. Babamı defnettikten 3 gün sonra milli takım kampına girdim ve 15 gün sonra bu madalya ile geri döndüm, gönül isterdi ki madalya sevincimi Babamla yaşayayım” dedi.

S o f y a ’ d a n Çerkezköy’e Madalya

Av r u p a l ı O l m a k

Hayat Avrupalı olmanın hem çok kolay hem de hiç de kolay olmadığını hepimize her gün gösteriyor. 2014 yılı “Avrupalı Vatandaşlar” yılı ilan edildi. Hepimiz bir beklenti içindeyiz. 2013’ın il yarısında, tarihin en büyük gönüllü insan topluluğunda işler huzurlu geçmedi. Avrupalı olmak, pasaport cebinde bin uçağı ver elini eski kıtanın arzuladığın cennet köşesi anlamıyla sınırlı değildir. Evet, Sofya’da kahvaltı edip, Viyana’da öğle yemeği yemek ve akşamı Paris’in “Shanzelysees” de geçirmek artık olası. Yazın İspanya’da domates toplayıp kışı Ruen Belediyesi köylerinde sırt üstü yatarak geçirmek de mümkün. Viyana’da 5 ay inşaatlarda çalışıp eve 10 bin evro ile dönüp köyde ve kasabada ince uzun gezmek de bir ihtimal. Tüm bunlar genel geçerli AB vatandaşlarına tanınmış insan hakları kapsamındadır. Bu olanaklardan her gün her yerde yararlananlar çok. Bir de AB içinde kaynayan ve kaynarken taşan kazanlar var. 2013’te Yunanistan, Güney Kıbrıs, İtalya şu günlerde Macaristan mali açıdan felaket günleri geçiriyor. Bizim de elimiz kolumuz bağlı. Aralık 2012 elektrik faturalarını ödeyemeyince, Ocak 2013’te ayaklandık. 12 Mart seçimleri durumu değiştirmedi. Ocakta başlayan sosyal patlama 23 Temmuz gecesi Milletvekilleri ile 3 bakanın parlamento binasına hapsedilmesiyle daha da derinleşti. Adına “Gece İsyanı” denen bu BAŞKALDIRI, , AB Başkan Vekili Bayan Vaviam Reding ‘in Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev ile birlikte Sofya’da Ordu Evi’nde 40 günden beri gösteri yapan kitle temsilcileriyle görüşmesinden sonra gemlenemedi. Bayan Reding, “protesto eylemcilerinin isteklerinin dikkate alınmalıdır!” dedi. Protestocu kitlenin mafya ile oligarşinin iktidar yolunu kesme çabalarına destek veren Brüksel temsilcisi, “mafya ile oligarşinin hakim olduğu yerde demokrasi olamaz, tekel fiyatları serbest pazar ekonomisini çökertir” demekten çekinmedi. Sofya mitinglerinde yükseltilen “Yeni Hükümetlerin Sivil Toplum Örgütleri Kontrolünde olacak!” sloganını açmadı. Aslında bu tarihsel direnişin temel isteklerinden biriydi. AB sözcüsü Olivie Bay Gece İsyanı hemen değerlendirdi. Ne hükümetten ne de muhalefetten yana tavır aldı. Gelişmeleri yakından izlediklerini açıkladı. Son gelişmeler, orta kesim, aydınlar ve üniversiteli gençlerin isyanı, Bulgaristan kamuoyunu, ülkenin ana köylü ve kentli emekçi sınıfını uyandırdı. Türkiye’deki soydaşlarımız ve Batı Avrupa ülkelerinde işte olan kardeşlerimiz gözlerini Sofya’ya çevirdiler. Olaylar TV’e canlı takip ediliyor. İnternetin “İstifa” sayfalarına binler akın ediyor. 2014 “Avrupalı Vatandaşlar” yılı, tartışma başlattı, yorumlara yol açıyor. Hayat, AB vatandaşı olmanın ne anlama geldiğini sınıyor. Ortak bir Anayasası olmayan AB üyesi 28 devlet iç işlerini kendi Anayasa ve yasalarına göre yürütüyor. Örneğin, Bulgaristan’daki ana dilde öğretim eğitim problemi Brüksel’de çözülemiyor. Bulgaristan’ın iç işi olarak algılanıyor. Güney Doğu Avrupa devletlerinde yasama yönetim ve yürütme sistemleri kap değiştirdi ama özünü değiştiremedi. Örneğin bizde, politik sahneden düşen Komünist Partisi, totaliter rejim erimedi, yok olmadı, kendini her adımda hissettiriyor. Olayları bu açıdan değerlendirirken, biz, “tarihini bilmeyenin geleceği olmaz.” atasözümüze şu anlamı veriyoruz. Geçen yüzyılın 90’lı yıllarının değişim rüzgârı Jivkov rejimini yıktı, aktörler değişti ve aynı oyun hep sahnede. Bu öz anlatımın Türkçesi şudur. Saz aynı, türkü aynı; çalanlar söyleyenler farklı. Günümüzde politik sahnede iki parti var. 1. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), 2. Vatandaş Birliği Partisi GERB. Birincisinin Başkanı Sergey Stanışev, BKP MK Politik Büro üyesi Dimitar Stanışev’in oğludur. İkincisinin Başkanı BKP MK Genel Sekreteri Todor Jivkov’un korumasıdır.

Devamı gelecek sayıda


Bulgaristan Türklerinin Sesi 13

Burhan Utkualp

Etraf yangın yerine dönmüş

Bozdağ’nın Bulgaristan gezisinden sonra, bazı göçmen derneği sıralarından homurdanmalar geliyor kulaklarımıza. Adamın asabını bozup durmayın, yahu, 23 yıldır ne sosyal faaliyetinden bahsediyorsunuz ki. Sanki Kaf dağlarını siz yarattınız da bizim haberimiz olmadı … Türklüğümüz elden gidiyor, sizler ise hala başı boş sosyal aktivitelerden bahsediyorsunuz. İsimlerini iade edenlerin sayısı 250 000 ulaşmış, ne Ana dil kalmış, ne Baba dil… Şimdi başlıyacağım sizin derneklerinizden. Yeterin artık, kanıma dokunmaya başladı. İki aydır, Bulgarlar sokakta hak ve hukuk peşinde, hani bizim Türkler nerede,derneklerimiz nerede… Sonra, Bulgarlar suçlu, değil mi. Bir de; “Starite izselnitsi sa Predateli!” Yazıklar olsun size, yazıklar olsun. Her gün, şeytanlar gibi mekik dokuyorlar, Bulgarya’ya giriş çıkış yapıyorlar. Ve sonra; “Starite izselnitsi sa Predateli!” Bunu çıkın anlatın bize, kimlersiniz sizler. Millet, yeniden Ana dilimizi okullarda alalım, bize yol gösterin, yardımcı olun diyor, feryat ediyor. Ama bu çığlığı göremiyorsunuz. İşinize gelmiyor. Hani nerede dernekler. 2300 Göçmen derneği… Allah’tan korkun be, Milletin anası ağlıyor, ahı gitmiş vahı kalmış; fakirlikten beli bükülmüş, insan kılığı kalmamış, bir meymenet kalmamış yüzünde; Avrupa kapılarında dilenciye dönmüş, keza Bulgar, Pomak hepsi perişan olmuş… Bekir Bozdağ gitmiş, ama nereye. Gelsin, bir de ben götüreyim onu, bütün rezillikleri görsün Bulgarya’da. Kendinize gelin efendiler, nedir derdiniz, nedir bizlerle alıp veremediğiniz. Bizler, 35 yıl önce Vatansız bırakıldık, bereket versin, Ana Vatanımız bizi sahiplendi. Buna ramen ne Bulgarın bir kötülüğünü düşündük, ne de Türkün. Biz, kültürümüzü, dilimizi, dinimizi, örf ve adetlerimizi hiç tahribata uğratmadan yaşattık ve yaşatıyoruz. Ya kendini bilmezler, sonradan görmeler ve dönmeler… Hiç kimsenin ahı,kimsede kalmaz. Birileri çıkıp bana siyaset ve edebiyat dersleri veriyor. Milletin adı gitmiş, Türkçe konuşmaktan, okumaktan ve yazmaktan haberi yok… Nedir bu aymazlık. Bursa, İzmir, Ankara, İstanbul, Çorlu , Edirne ve Eskişehir, nerede dernekleriniz, başlarında kimler var… Çıkın ortaya. Biz,Bulgarya Türklüğüne şu hizmeti verdik, şu haklarını kazandırdık deyin. Yok, yok, yok… Olamaz, çünkü sizlerde o kültür,asalet ve adalet bilinci yok, olması da mümkün değil… Bence, Bulgaristan Türklüğü, yalnız ballı emeklilikten, güzel evlerden, son model arabalardan, kısa paçalı pantolanlardan, siyah gözlüklerden ve altın bileziklerden ibaret değildir… Ama sakın unutulmasın, etraf yangın yerine dönmüş. Ateşle oynayıp durmayalım, ey efendiler…

Kardeş Şehir Razgrad’da İftar Programı

Eskişehir Odunpazarı Belediyesi kardeş şehir olarak ilan edilen Razgrad ilinde iftar yemeği düzenlendi. razgradiftarBulgaristan’ın Razgrad ile kardeş şehir olan Eskişehir’in Odunpazarı Belediyesi, bu yakınlığı Ramazan ayında unutmadı. Ramazan ayı münasebetiyle Razgrad’a giden belediye yetkilileri, düzenledikleri ifMehmet Kepez ve belediye yetkilitar programı ile Eskişehir’den Razgrad’a kardeşlik dolu, paylaşım dolu bir gönül leri, düzenlenen programda kardeş şehir köprüsü kurdu. Razgrad’taki iftar progra- Razgrad’a Eskişehirlilerin birlik ve beraberlik mesajını iletti. mına katılan Başkan Yardımcısı

Bulgaristan Enerji Açısından Rusya’ya Bağımlı Kalırsa Ülkemizin Ekonomik Geleceği Yok. Dünya haber ajanslarına göre 2017 yılının sonuna kadar Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya’ya kadar Hazar Denizi’nden doğalgaz tedariki yapması gereken Nabucco-Batı projesi suya düştü. Azerbaycan’daki doğalgaz kaynaklarını işleyen “Şah Deniz II” konsorsyumu, Yunanistan, Arnavutluk ve İtalya üzerinden ve Adriyatik Denizi üzerinden doğalgaz tedariki projesini seçti. Bulgar enerji uzman-

ları, Adriyati Denizi üzerinden doğalgaz projesinin tamamen siyasi olduğunu ve hiçbir ekonomik temelde yatmadığını düşünüyor. Balkanlar ve Karadeniz Bölgesi’ni araştırma merkezi başkanı Aleks Aleksiev’e göre eğer Bulgaristan enerji açısından Rusya’ya bağımlı kalırsa ülkemizin ekonomik geleceği yok. 2005 yılından 2011 yılına kadar Bulgaristan Rus doğalgazına bağımlılığını yüzde 81’den yüzde 85’e kadar artırmıştır.

Bişkek, 22 Temmuz. /Kabar/. Çolpon-Ata (Isık-Göl bölgesi) şehrinde Ruh Ordo kültür kompleksinde 20 Temmuz tarihinde “Meykin Asya” ilk uluslararası popüler müzik festivali sona erdi.Festivalde baş ödülü Kazakistanlı Dimaş Kudaybergenov kazandı.

Ukraynalı Vladislav Livitskiy birinciliği aldı. Festivale Türkiye, Rusya, Ermenistan, Güney Kore, Çin, Azerbaycan, Tacikistan, Saha Yakutistan, Tataristan, Kazakistan, Özbekistan, Ukrayna, Filipinler, Endonezya ve Küba’dan popüler müzik icracıları katıldılar.

Isık-Göl’de “Meykin Asya” İlk Uluslararası Festivali Sona Erdi

Edirne’den Kırcaali’yi ziyaret CIA’den büyük itiraf Edirne İl Müftüsü Emrullah ÜZÜM, Kırcaali Bölge Müftüsü Beyhan Mehmet’in davetlisi olarak, Kırcaali’ye geldi.edirne-muftusu-kircaalide. Vaaz ve irşad faaliyetli çerçevesinde, Cuma namazı öncesinde vaaz eden, ve namazı Kırcaali Merkez camiinde kıldıran Sn. Üzüm, namaz sonrasında kırcaali cemaatiyle musafaha ve sohbet etti. Ziyaretten memnun kalan Kırcaali cemaati vesile olan Kırcaali Müftüsüne ve davete icabet eden Edirne il müftüsüne şükranlarını bildirdi. Edirne Müftüsüyle beraber gelen Edirne Vaizi Usame ANLIĞAN hoca da Cuma namazı hizmetini Cebel’de verdi. İftar ve teravihle alakalı ise, Vaiz Anlığan Kırcaali’de, Edirne Müftüsü Cebel camiinde vaaz ederken, Kırcaali Müftüsü de Teravih namazını kıldırdı. Onur misafirleri C-si günü Kırcaali Müftüsü’nün rehberliğinde Filibe’de bulunan ve müstesna mimarileri olan, sanat harikası İmaret ve Muradiye camilerini ziyaret ettiler. Pazar günü Haskova Müftüsü Basri Eminefendi’yi de ziyaret ederek, hasbihalde bulunan heyet, öğlen namazına müteakip Edirne’ye uğurlandı.

Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA), İran’da demokratik seçimle iktidara geçmiş olan Muhammed Musaddık’ı deviren 1953 darbesinde önemli bir rol oynadığını ilk kez kabul etti. Darbenin 60’ncı yıl dönümünde açılan Ulusal Güvenlik Arşivi’nde yer alan belgeler, CIA’in, İran’la ilişkili faaliyetlerine dair dahili bilgilerini temel alıyor. Belgelerin birinde “Askeri darbe ABD dış siyasetinin bir parçası olarak, CIA yönetiminde gerçekleştirildi” deniyor. İran darbesinde ABD’nin oynadığı role, 2000 yılında ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 2009’da da Başkan Barack Obama, Kahire’de yaptığı konuşmada açıkça değinmişti. Ancak belgeleri derleyen Malcolm Byrne, şimdiye kadar istihbarat örgütlerinin İran’da oynadıkları rolü, ge-

nel olarak yalanladığını kaydetti. Şimdi ilk defa CIA’in, İngiliz istihbarat örgütü MI6 ile birlikte rol oynadığını itiraf etmiş olduğu düşünülüyor. Bryne, bu belgelerin CIA’in operasyon öncesi ve sonrasındaki faaliyetleri hakkında yeni bilgileri ışığa çıkarmanın ötesinde İran hükümeti dahil, tüm siyasi tarafların darbe konusunu sık sık hatırlatmaları nedeniyle de önem taşıdığını vurguluyor. Söz konusu belgeler Bilgi Edinme Hakkı Yasası uyarınca Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) tarafından ortaya çıkarıldı. İranlılar 1951’de Muhammed Musaddık’ı seçimle işbaşına getirmiş ve Musaddık hemen ülkedeki petrol işletmelerini yeniden kamulaştırma yoluna gitmişti. İran’ın petrol üretimi daha önce bir İngiltere-İran ortaklığı olan AngloPersian Oil Company’nin elindeydi. Bu şirket daha sonra British Petroleum’a (BP) dönüşecekti. Kamulaştırma kararı, İran petrolünü 2. Dünya Savaşı sonrası ekonomik yapılanma açısından çok önemli bir unsur olarak gören ABD ve İngiltere’de büyük kaygı uyandırmışt

HAYAT, NEFESİMİZİ KESEN ANLARLA ÖLÇÜLÜR.

Nafiye YILMAZ Bu hafta İstanbul’a çok yağdı. Düşen Temmuz dolusu nefes kesti. Öncesi böyle bir şey görmemiştim. Korkunçtu! Bin bir klakson birden açıldı, araba kaportaları baraban oldu. Şefi ve çalgıcısı olmayan bu şehir orkestrası romantikti diyemeyeceğim, çünkü yıldırımları izleyen gök gürültüsü parti türün tamamen dışında olduğundan, perdemi çektim ama açtığımda karşımdaki doğallık bir harikaydı: Doğa dinmiş, son damlalar yaprakları okşayarak, birbirinin önüne geçmeden, kendiliğinden oluşan sırayı hiç bozmadan süzülüp düşüyordu. Yaprak üzerindeki doğal düşme sırası, topluma bir uyarı değil de, neydi? Bu güzellik benim nefesimi kesti. Bu hafta nefesimi kesen bir başka olay da oldu. Soğan zarının kokusunun çıkmadığı gibi, ihbar ve ihanet lekesinin de aklanmaz olduğunu anlatmaya çalıştığım geçen Pazar ki yazımdan ötürü bana idam ipi gösterenlere gülerken nefesim kesildi. Arkadaşım Semra yanımda olmasaydı, olabilir ya, çekip gidecektim. O zaman bu haftaki yazımı bekleyenlere yazık olacaktı. Ben tütün yöresinden, ekmeği bile tütün kokan soyların kızıyım. Memleketimi düşündükçe, başında kepe, sönmüş sigarası dudağına yapışmış sallanan, cami duvarına dayalı kara taşta oturan Hasan dede gözümün önündedir. Kaçak sigaranın hayat ateşi bitmiş de olsa, dudakta sallanması anlamsız da olsa, Hasan dede elini uzatıp onu koparıp atmıyordu. Bu anlamsızlığın anlamı neydi? Hasan dede sigarasını hiç ağızlıkla içmedi. O kendini bildi bileli ve tütüne sevdalanalı kendi tütününü, havanda kendi kıydı, kız saçı telleri sigaraya yavaş yavaş tek tel düşürmeden sardı, kâğıdı ıslattığı tükürüğü zamk gibi olduğundan, onun sardığı kaçaklar sökülmezdi. Kaçağı ona sardırmak için hemşerilerinin sıraya durdukları olurdu. Şu an dudağında halen sallanan ucu küllü sigarasına ateş uzattığına hiç hatırlamasa da, son zamanlarda dudağında kalmaya başladı. Ansızın 23 yıl önceyi anımsadı. O zamanlar gençti, nefesi ve tütün kokusu başkaydı. Şimdi o kokuyu nefes etmeye açtı. Öyle ama son zamanda ipini çeke çeke sürüdüğü şu hayat var ya, iyi olan herhangi bir şeyden bir tutam cık saklayıp, canın çektiği an, geri vermiyordu. Karşısında olsa, tutup kulağını bükecekti. Beklenmeyenler kaderdendir, deyip kabullenirdi. Yaşlıydı ve sanki hiç var olmamış gibi yok oluyordu. Ömrü ömürden sayılacak mıydı? Hasan dedenin düşünceleri tam bu noktada nefes kesen bir hikâyeye dalıyordu: Ömürden Saymayız, Bir gün bizimkilerden biri, bir köy mezarlığı yanından geçerken bir şey dikkatini çekmiş. Mezarlıktaki bütün mezarların üzerindeki taşlarda: “Beş yıl yaşadı; Üç yıl yaşadı; Sekiz yıl yaşadı” gibi yazılar görmüş. Köye varmış. Köylüler konuğu köy odasında misafir etmişler. Yemek yenilip sohbet başlayınca misafir köyün ileri gelenlerine sormuş:“Merak ettim. Köye gelirken mezarlıktan geçtim. Mezarlıkta bir şey dikkatimi çekti. Bütün mezar taşlarında “Beş yıl yaşadı; Üç yıl yaşadı; Sekiz yıl yaşadı” gibi ifadeler yazıyor. Oysa bu mezarların çoğu yıllar boyu yaşamış, ihtiyarlamış ve vefat etmiş insanlara ait. Niçin böyle yazılmış, bunun nedenini çok merak ettim,” demiş. Köyün ileri gelenleri cevap vermişler: Biz ömrümüzü dostlarımızla, sevgiyle ve mutlulukla bir arada geçirdiğimiz zamanla değerlendiririz. Diğer zamanları ömürden saymayız!” Soruyorum. Biz Hak ve Özgürlük Hareketi ile aldatılıp 23 yıldır uyutulduğumuza göre, mezar taşımıza ne yazılacak. Hasan dedenin de cevabını bulamadığı soru buydu. Aldatılmış, yalan rüyalarda yaşatılmış bir adamın mezar taşına ne yazılır! Bunu düşünürken, bazen kırışmış göz kapakları düşüyor, sönmüş sigarası dudağında sallanmaya devam ediyordu. Ve kendine geldiğinde istemese de, BSP Koca Balkan’ın “Buzluca” tepesine beton yığını ANIT dikti, şimdi meyhane olmuş, şayet böyle bir anıt taşı dikilse, “VİSKİ BAR” olur diyenler haklı mıydı? Mezarı taşsız kalsa… Bulgar Çar’ının bile anıtı yoktu. Anıtsız olur ama taşsız olmazdı! Hasan dede düşünmeye devam etsin, ben sizlere nefesimi kesen bir başka olayı da anlatmak istiyorum. Sevgi suyu Bir keresinde bana çok yakın bir arkadaşım olmuştu. Bir gün bir yüzme havuzunun kenarında otururken avuçlarından birini su ile doldurdu ve bana uzatıp şunu söyledi: “Elimde tuttuğum bu suyu görüyor musun? Bu ‘Sevgi’yi sembolize eder. Ben bunu şöyle görüyorum. Elini özenle açık tutar ve suyun (yani sevginin) orada kalmasına izin verirsen, her zaman orada kalacaktır. Ancak, parmaklarını kapamaya kalkar ve ona sahip olmaya çalışırsan bulduğu ilk aralıktan akıp kaçar. Arkadaşımın sözlerini hatırladıkça iki şey nefesimi kesiyor. 1.Bizim Hak ve Özgürlük davamızın zirvesi olan HÖH partimizin kuruluşunda aldatılmış, oyuna getirilmiş olmamız. 2.Oyuna getirilmiş de olsak partimizi çok sevdiğimiz için elimizden kaçırmamız. HÖH partisi artık Hasan dedenin dudağında sallanan sönmüş sigara gibi kendisi var canı yok. Gazetelerde okuyorum, sahtekâr başkan, şimdiki fahri yankesici etrafında 300 kişi çalıştırıyormuş, bu goriller, şopar babalıları (aralarında bir tek Pomak ve Türk yok) büyük sayıda irili ufaklı özel şirketleriyle nafaka sırasında itişip kakışıyorlar. Halen bayram arifesi ya, Müslümanların fire dağıtma zamanı ya, şopardan nafaka bekliyorlar sanki… Kendine “Yarı Tanrı” imajı verenin eline eteğine bakıyorlar. Avrupa Birliği’nden Bulgar Oreşarski hükümetine gelecek paraları, 147 proje olarak küçük ve yarı iri yani orta özel şirketlere belediyeler ve devlet kurumları üzerinden paylaştıracakmış, tabii “Yarı Tanrı Doğan” ın emriyle. Türklere, Pomaklara ve diğer Müslüman kardeşlerimize düşen paylar VİS, TİM, SİK mafya oluşumlarına sunulacak, paylaşılacak yani nafakamız olan “su” bize verilirmiş gibi görünse de, parmaklarımızın arasından akıtılıp gidecek. Şu eski sevgilim, beni bırakıp giden yalancının teki Ahmet Doğan’ı ve etrafına toplanmış hazır oncuları düşünmek bile istemiyorum, çünkü nefesim kesiliyor. Bundan sonra beni, “BEN BU İŞTE YOKUM!” partisinde arayın lütfen. Böyle bir parti kurulmadı mı! Kurulmadıysa hemen kurulsun! Hem, şu Hasan dedenin mezar taşına ne yazılacak? Size danışmak istiyorum: “ALDATILMIŞ YAŞADI!” desek, beni yine ipte asmış görmek isterler mi, dersiniz? Bu da nefes kesici! İyi Pazarlar.


14

BULTÜRK’TEN- KAMUOYUNA DUYURU

Nahit DOĞU

Asimilasyon Kitapları arttı? Farkında mısnız bilmem ama son dönemde Bulgaristan’da 1984 yılından itibaren Türklere karşı uygulanan soykırımı haklı göstermeye çalışan kitapların sayısı birden arttı. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanan birisi olarak dikkatinizi kitapların dünyasına çekmek istiyorum. Onlarca kitaptan sadece ikisine bakalım. Birincisinin adı ‘Yeniden Doğuş Süreci ve DS’ (ISBN: 978954-398-146-5). 1990 öncesi ülkedeki komünist rejim Türklere karşı uyguladığı baskıları ‘Yeniden Doğuş Süreci’ adlandırmıştı. DS ise ‘Dırjavna Sigurnost’un kısaltması, yani komünist totaliter rejimin siyasi polisi konumundaki istihbarat teşkilatının adı. ‘Yeniden Doğuş Süreci ve DS’nin yazarı Bonço Asenov şöyle diyor. ‘Asimilasyon kampanyası (Vızroditelen protses) Bulgar halkının hayatında objektiv bir aşamaydı. Trajik olan Osmanlı köleliğinin bir sonucuydu; Bulgar nüfusunu dini aidiata göre Müslüman ve Hristiyan olarak bölünmesi ve Türkçe konuşan Bulgar Müslümanlarını yeni bir etnik topluluk olarak şekillendirilmesi. Yeniden Doğuş Süreci, bu sonuçları aşma isteği ve Bulgar milli kimliğinin çökmesini önleme çabasıdır’. Asenov diyor ki, Osmanlı ‘Türkçe konuşan Bulgar Müslümanlarını’ Türk yaptı ve komünist rejim de bu Türkleri tekrar Bulgar yapmaya kaşkıştı o yüzden de bu girişimi haklıydı. Asenov kitabında Türklere karşı geçmişte uygulanan asimilasyonun gelecekte de devam edeceğini yazıyor ve yöntemini söylüyor. ‘Ulusumuz bazen daha sakin ve hafif, bazen de daha radikal tepki verecek’ diyor. Asenov, önsözünde herkesin görüş bildirme hakkı olduğunu hatırlatarak başlıyor yazmaya. Bu sonuncusuna katılmamak mümkün değil. Bu yüzden bende görüş söyleme hakkımı kullanarak diyorum ki, senin radikaleşmen benim huzurumu kaçırır ve aşırı olmamı sağlar. İkinci kitabın adı ‘Yeniden Doğuş Süreci ve Bulgar Müslümanları’ (ISBN: 97895493671348). Diğerinden görüş olarak pek farklı bir şey yansıtmayan bu kitabın yazarı ise Veselin Bojkov. Yazar ‘Soya Dönüş Süreci, Bulgar halkının kurtuluşu ve varolması için tarihte haklı ve muhteşem bir hareket olarak kalacak. Bulgaristan’da çoğu yöneticilerin tutarsız ve dar görüşlü, bazı durumlarda da hainliğe varan politik tutum içinde. Aynı şekilde ulusal doktrin eksikliği nedeniyle de Bulgar Müslümanları Türkiye tarafından yürütülen asimilasyon siyasetine maruz kalıyor’ diyor. Kitapların içeriğinde yeni bir konsept yok. Kısacası sizin daha önce başka yerde okumadığınız görüşler yok. Zaten dikkat edilmesi konu da kitapların içeriği değil, son birkaç yılda aynı şeyleri yazan bu kitapların sayısının birden artması. Basılan onlarca kitapta gösterilen tehdit öğesi hep Türkler. Sürekli bir tehdit işareti var. Osmanlı’dan bu yana değişen bir şey olmadı, Türkler yine düşmanımız gerilimi bu kitapların her sayfasından haykırıyor. Bilmem hatırlatmama gerek var mı. Kontrollü gerilim stratejisi, psikolojik savaş yöntemidir.

IUS ve İU Ortaklığında Uluslararası Balkan Konferansı Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilecek konferansta Bosna Hersek ve Balkanlar’ın tarihi, siyaset ve beynelmilel münasebetler ve Balkanlar’da kültür ve hayat masaya yatırılacak. uluslararasi-balkan-konferansi-2013balturkİlki Üsküp (Makedonya), ikincisi de Tiran’da (Arnavutluk) gerçekleştirilen konferans ile Balkanlar’ı farklı cihetlerden inceleyen akademisyenlerin bir araya getirilmesi, bu akademisyenler arasında işbirliği ve etkileşim tesis edilmesi ve bölgenin meselelerinin farklı bakış açıları ve perspektifler üzerinden tartışılmasının mümkün kılınması amaçlanıyor. Bu yıl konusu “Balkanların Çok Kültürlü ve Ortak Tarihi” olarak seçilen konferansa Türkiye, bölge ve dünyadan çok sayıda öğretim üyesinin katılması bekleniyor.

B A LT Ü R K

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Derneği

Akıllı insanlar, bilginlerimiz sürgün edildiğinde; “bu ülkede insan kalmaz!” diyenler olmuştu. Sonra “bu ülkeye demokrasi gelmez!” dediler. Dedikleri hep doğru çıkmadı mı? T. Jivkov okuyup yazanları, öğretmeni, doktoru, mühendisi Tuna adası “Belene”ye sürgün etti. Salıverince köyler kasabalar insansız kalmadı mı? Sözümüz, lider Ahmet Doğan’a. Sen de girdin çıktın ama Toşko yıkılınca orada kaldın, hatta lider yaptılar. Çekmiş olsaydın, kalmazdın Bulgaristan’da! Türkleri insan hakları ve demokrasi masallarıyla avutmaya, aldatmaya kaldın sen. Görünen köy kılavuz istemez. Demokrasi kültürü, senin esassız masallarınla, propaganda ile yeşermedi, her taraf artık anız, eşek dikenliği olmuş… Bizler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduk da; gönlümüz oralarda, aklımız dede, baba ocağında, buralarda yalnızlık çekmemek için ise derneklerde örgütlendik, birleştik, tek yürek olduk, kuvvetlendik, gözümüz kulağımız hep oralarda. Siz dostlarımızı, akrabalarımızı orada HÖH masallarıyla uyuttunuz. Politik oyun ardından politik oyun çevirdiniz. İşlerin halka yararlı yürütülmesini isteyenlere sıkılmadan, utanmadan hep yol gösterir gib yaptınız. “Haydi!” dediniz. Daha doksanlarda vizeleri ve Türkiye’ye gidenlerin topraklarını, parsellerini kendi adamlarınıza verdiniz paraları sizin cebinize girdi. Bu işleri hep sinsi, gizlice yaptığınız için tenkitte bulunanlara her zaman ve her yerde tahammülsüz kaldınız, onları çiğneyip, yok ettiniz, üzerinden silindir gibi gelip geçtiniz. Oysa şu 23 yılda eleştirel akıl, demokrasiyi bir at sineği gibi uyanık tutsaydı, HÖH’ü yüreklendirseydi, doğru yolu gösterseydi… Ama siz hiçbir kimseye yol vermediniz… Sn. “lider,” bugün artık o DC ile birlikte kurduğunuz HÖH çökmüştür. İçini dolandırıcılık kurdu ile doldurmuşsunuz. Gizlenecek bir şey kalmadı, her şey gözler önündedir. Bu, sizin bireysel dar görüşlü olup, SOYLU Türkleri likide etme, gizli servislere hafiyelik etmeye dayanan yönetim metotlarınız yüzünden mümkün oldu. Sizin sorgulanmamış bir hayatınız var. Sorgulanmamış bir hayatın bırak “lider” falan olmaya, yaşamayı denemeye bile hakkı olmamalıdır. Yönetim biçimi olarak demokratik merkeziyetçiliği değil, boyun eğdirmeyi, köle muamelesi etmeyi seçmeniz, partimizin fiilen yok olmasına, çökmesine neden oldu. Amma siz bu oyunu kaybettiniz! 12. 05. 2013 seçimlerinde soydaşlarımın %70’i oy kullanmadı. Soydaş dernekleri, HÖH/DPS ihanet elitine itaatsizlik, pasif direniş eyleminde yer aldı. Bulgaristan’da seçime katılım oranı % 85 olsaydı, parlamento merdivenlerinde kalıyordunuz. Ortak olduğunuz ve düşme sınırında salladığınız hükümete halkın desteği % 19… “Mafya!”, “İstifa!” çığlıkları ayyuka çıktı… Vatanımız yalana dolana baş eğmeme isyanı yaşıyor. Yürüyüşlerde başı çeken sivil toplum örgütleri boyun eğmiyor. BESLEMELER HAREKETE GEÇTİ Sizin beslemeleriniz, aynı siz gibi, ezip kırıp dökme heveslisi, artık o kadar ileri gittiler ki, Türkiye Cumhuriyetindeki soydaş dernekleri başkanlarını bile indirip bindiriyorlar. Çamur atmaya, çizip silmeye, görevden almaya, yalan yanlış haberler monte edip yaymaya başladılar… “Benden başka halkın sevdiği hiç kimse olamaz!” sözleri sizindir. Ne yapalım, halkımız kendi Dernek Başkanlarını seviyor. Sürünmeye mecbur bıraktıklarınız bizimle. “Benden başka hepsi sürünecek!” mantığı sizi çıldırtmış olmalı… HALKIMA İHANET ETTİNİZ 1990’larda yarattığınız sahte “benlik.” “Her şeyi ben bilirim! “Her şey benden sorulur!” havası, 2013’te bir balon gibi patladı, artık “bensiz” birisiniz. Şapkasını taşıyan bir hamalsınız. Dününüzü gördük; sahte üniversite tahsilinizi biliyoruz; aslı olma-

yan akademisyenliğinizi öğrendik; uydurma hapishane maceralarınızı okuduk; en önemlisi günlük hayatınızı, yatak odalarınıza kadar kendiniz boy boy gazetelere anlatınız, geleceğinizi, stratejinizi belirleyen hain kimliğinizi görebildik ve halka da göstermeye başladık. Bulgar gazeteciler yıllar yılı ikiyüzlülüğünüzü, ahlaksızlığınızı, dönekliğinizi, sıradan insanlarımızı aldatan bir kişi olduğunuzu, dürüst olmadığınızı, namussuzluklarınızı, sorumsuzca ve başıboş, aklına estiği gibi gezip tozmaktan başka hayatınızın bir anlamı bile olmadığını, haz, çıkar ve kişisel yarar peşinde koştuğunuzu, para için kendinizi olduğu gibi halkımızı da satan biri olduğunuzu yazdılar, yazdılar da uzun zaman yayınlayamadılar. Kitaplar yeni yeni basıldı. Rus istihbarat hafiyenizi anlatamadılar… Türklüğe ve İslam’a, Müslümanlığa ihanetiniz 1993’te ilk defa boynuz göstermişti. “Duma” gazetesine verdiğiniz bir mülakatta, “2 yıl felsefe okumuşsunuz en çok hangi düşünürü seviyorsunuz?” sorusuna “Volter’i!” demiştiniz. 20 yıl sonra düşünüyorum da: Volter’i seveceksin tabii. O, İslam, Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Hz. Eyüp aleyhinde piyesler yazandı. Dinimizi elinden geldiğince lanetleyendi. Davamıza ihanet etmekle; sen de aynı lanetliler sırasında yer aldın. Şimdi artık, sevgili Peygamberimizin Hz. Muhammet bir yana, zaten camiye gittiğin yok, Saldırılarının şiddetlenmesi, halkımızın kendi içinden çıkan önderleri kucakladığı, için değil mi? Gerçektir, etrafındakilerin, hafiye tayfasının, sanaboyuneğenleringözlerindenuryok,onlarıköretmişsin, istikballeri tıkanmış, sen onları canlı ölü haline getirmişsin. Bırak ta halkım istediğine gönül versin. Ama başarılı olamazsın. Herkesin bir hesabı var Cenab-ı Allah’ın da bir hesabı olacaktır elbet! İ n ş a l l a h ! İnternet sayfalarına resimler taktırmışsın. Altlarındaki yorumlar yanlış, asılsız ve kötüleyici. Bizler, “oradakiler” ve “buradakiler” bütün Türk ve Müslümanlar hepimiz biriz, bizi birbirimizden ayıramazsın buna gücün yetmez! Türkiye’de oyların % 80’ni kaybederken seni küplere bindiren, kudurtan kimdi? Bultürk, Balgöç, Baltürk ve diğer göçmen dernekleri değil mi? Şimdi onlar arkalarına yüz binleri, milyonları takmış, dernekleriyle, federasyonlarıyla geliyorlar. Doksanlardaki şükür “gidiyorlar” zamanı, eyvah “geliyorlar” zamanına dönüştü. Binlerce kitapla, radyo ve TV yayınlarıyla, gazetelerle, basım evleriyle, okuma yurtlarıyla, özel okullarıyla, yeni üretim ve yaşam ilişkileriyle geliyorlar. Her gün kabaran hak arayanlar selini durdurabilecek kuvvet dünyada bulamazsın, yok. Sivil toplum örgütleri artık yollarda geliyorlar. Torunlarını ellerinden tutmuşlar dedelerinin kabirlerini ziyarete geliyorlar. Mülk ve mezar devredilmez, ebedidir. Arayıp bulmaya geliyorlar. Halkımız uyandı! Demokrasi koşullarında hesaplaşmaya geliyor. Sizlerin eskiden kalma o pis ellerinizi halk hareketinden ve onun önderlerinden çek! H a l k ı z h a k l ı y ı z ! Güçlüyüz asla yenilmeyeceğiz! BULTÜRK YÖNETİMİ

1913 Sofya

www.bulturk.org /bilgi@bulturk.org- Tel:0212 477-62-10 Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ Yazı İşleri Müdür Yardımcısı

Semra HÜSEYİN Genel Yayın Yönetmeni

Rafet ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Dr.Nedim BİRİNCİ

Yayın DanıSmanları:

Prof.Dr.Hayati DURMAZ Diş Hekim İsmail ALİOĞLU Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK D o c . D r. S a k i n Ö N E R Doç. Dr. Emine İNANIR D o c . D r. H a s i n e Ş E N

Diş Hekimi Halide ÜMİTFER

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: İstihbarat Müdürü: Eğitim Sorumlusu: Görsel Yönetmen: Kültür-Sanat: Spor Müdürü: Art Direktör: İnternet Müdürü: Halkla İlişkiler: Reklam Müdürü:

Nafiye YILMAZ Av. Hasan MOLLAOĞLU Mujgan DENİZ Hüseyin YILDIRIM Muazzez YURDAKUL Muharrem KIRAN Muharrem TERZİ İbrahim SOYTÜRK Samet ERDEM Murat ULUTÜRK Orhan ÇAKIR Neriman ERALP

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı Tel: 0212 477 61 10 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya Yayıncılık A.Ş. Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.

www.bulturk.org

Fani Dünya

Dünya üzerinde iyi ve kötü insanlar, dürüst olan ve olmayan, yalancı ve doğrucu kişiler, Allah’tan korkup sakınanlar, durmadan bozgunculuk çıkaranlar, hep bir arada yaşamlarını sürdürürler. Hayat bir oyun, bir süs, bir eğlence, bir yarıştan ibaret ve geçicidir. Bu dünyanın fani olduğunu unutup kendini mal, mülk ve makam hırsına gereğinden fazla kaptıran kişiler vardır. Başka bir ifadeyle “Kişinin mal hırsının, şöhret ve mevkiye düşkünlüğünün zararı, iki aç kurdun sürüye yaptığı zarardan daha büyük olur” derler. Görkemli köşkler, deniz manzaralı yalılar, son model arabalar, sürat motorları, yatlar, katlar, beş yıldızlı oteller, eğlence merkezleri, gece kulüpleri… Bu sayılanlar insana çekici gelebilir, herkes bir son model arabaya sahip olmak isteyebilir, ancak insan hepsine de sahip olsa, belirli bir süre sonra sahip olduklarını bırakarak bu dünyadan göç edip gidecektir. Her insan iyi bir yaşam sürdürmek adına çalışır ve çabalar bu hayatta. Nitekim bazı insanları öyle bir hırs sarar ki, bu sayılanların hepsine sahip olsalar bile daha ve daha çok isterler, gözü doymaz. Buna örnek vermek gerekirse; maalesef örnekler çoktur. Koltuk sevdasına benliğini kaybeden kişiler ve gözü her zaman yüksekte olanlar buna en iyi örnektir. Diğer bir örnek ise Bulgaristan’daki halkımızı temsil eden siyasetçiler. Seçim öncesi ve sonrasının arasında her zaman dağ gibi fark görürüz. Görünen köy kılavuz istemez misali. Her seçim öncesi tüm siyasetçiler halkı ile can ciğer kuzu sarması moduna girerler. Seçim sonrası ise koltuklarına uzanıp hiçbir çağrıya kulak asmazlar. Bu durum her ne kadar trajik olsa da, maalesef değişmeyen bir gerçektir. Öğretmenlikten valiliğe yükselmiş olan, müteahhitlikten siyasete, polislikten bakanlık koltuğuna oturan kişiler unutmamalıdırlar ki, ne kadar yükselirlerse yükselsinler, oturdukları koltuk ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman içindeki insanlık ölmemeli. O koltuk senin, bu koltuk benim derken hayat hızla akıp gider, geriye ne koltuk kalır ne de bir şey, tek kalan şey insanlıktır. İnsan nereden geldiğini unutmamalıdır. Hayat inişli ve çıkışlı bir yolculuktur. Bugün yarına benzemez, yarının ne getireceği belli olmayan bu hayatta nedir bu makam kavgası? Osmanlı Padişahları arasında iktidarda hemen hemen en uzun kalan Cihan Padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı Devleti’ni en büyük sınırlarına ulaştıran hükümdar oldu. O’nun sözlerinden bir nükteyi sizlerle paylaşmak isterim: “Ben ölünce bir elim tabutun dışında olsun! Halkım görsün ki Sultan Süleyman bile bu dünyadan eli boş gitmiştir”. Kanuni Sultan Süleyman

BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZ

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK

Sebahat AHMET

Almanya-Köln: Rafet DAL Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan KazakistanTürkistan: Erkan

Bulgaristan - Temsilcileri Sofya: Blagoevrad: Smolyan: Kırcaali: Momçilgrad: Ardino: Cebel: Plovdiv: Stara Zagora: Loveç: Troyan: Pleven: Şumen: Razgrad: Tırgovişte: Silistra: Varna: Dobriç:

Hikmet EFENDİEV Bülent MURADOV Rufat FELETİ Emel BALIKÇI Akif MEHMET Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET Fikret SEPETÇİ Mehmet KRAL Emine BAYRAKTAROVA Ergül BAYRAKTAR Rafet RODOPLU Nurten RECEP Aydoan ALİ Sevinc YÜCE Tijen GÜLER Salih POMAK Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE-Ankara:Sebahin AHMETOĞLU ist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEM İst. Anadolu:Bölge- Mahmut ORAL İst. Sultangazi:

Seyhan ÖZGÜR

ist. G.O.P.aşa:

Sevilcan YÜCE

ist. 500 Evler:

Nedim BİRİNCİ

ist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLER ist. Avcılar:

Müjgan DENİZ

ist. Başakşehir:

Ayten ERDEM

ist. Kağıthane:

Nazım ÇAVUŞ

Bursa-Yıldırım:

Turhan YAMAÇ

Bursa-Hürriyet:

Üzeyir AKGÜN

Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN Bursa-İnegöl

Bayram BAYRAM

İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU İzm.Görece:

Mümin GÜNEY

İzm.Buca:

Hüseyin PAŞAMOĞLU

İzm.Bornova:

Kenan ÖZGÜR

Edirne:

Nadir ADLI

Kırklareli:

Ali ÖZTÜRK

Tekirdağ:

Sezai ALTINAY

Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir:Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKE


Bulgaristan Türklerinin Sesi 15 Dr.Müjgan DENİZ

Suyunun suyunu çıkarmalıyız

Sayın okurlar, bir yıldan beri devam eden Bulgaristan Türklüğünü ve Müslümanlığını bir ejderha, bir tedavisiz kanser gibi amansız saldırılarıyla dil, din, bilinç ve kültür olarak boğazlamış ve yok etmeye çalışan totalitarizm hurdası Bulgar yönetimi ve onlara yamaklık eden HÖH – eliti ile Türk kimliğimizi koruyarak halkımızı uyandırma davamız devam ediyor. Biz, BULTÜRK Derneği ve Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi ile ortaklaşa bu mücadelemizde haklı olduğumuza ve zafer kazanacağımıza inandığımız için seferber olduk ve saflarımızda hepinize yer olduğunu duyuruyoruz. Kapımız ve gönlümüz insan olanlara açıktır. Biz her konuyu sözlü ve yazılı, yüz yüze göz göze tartışmaya 365 gün 24 saat hazır olduğumuzu beyan ettik, sizlerde bunu zaten biliyorsunuz. Görüşlerimizi, öncelikle Türkçe ve Bulgarca olarak her dilde ve tüm yayın organlarında savunmaya varız.Örgüt ve kuruluşlarımızın, yayın organlarımızın hiçbir kimseyle kişisel hesaplaşma niyeti, hedefi ve planı yoktur. Bulgaristan’da yaşayan halk topluluğumuzun bizim insanlarımızın en ufak sorunu bile bizim de sorunumuzdur. Orada, bu gece doğan bebeğimizin sağlık ve mutluluğundan, mezara yaslanmış son anıt taşımıza kadar her şey bizim özümüzden, canımızdan, bölünmez ve parçalanmaz bütünlüğümüzden kopmaz, ayrılmaz, ayırılamaz bir öz parçadır. Biz, dün, bugün ve yarın olarak biriz, bir bütünüz, ortak Kaderliyiz. Biz bu yola çıkarken bunu böyle bildik, böyle kabullendik ve asla şaşmadan böyle bileceğiz. BULTÜRK Derneği Genel Sekreteri sıfatıyla “SUYUNUN SUYUNU ÇIKARACAĞIZ” BAŞLIKLI SON DERECE İDDİALI BİR YAZI YAZARAK KARŞINIZA ÇIKMAMIN NEDENİ, SON GÜNLERDE FECEBOOK YAYINLARINDA BULTÜRK DERNEĞİNE VE GENEL BAŞKANIMIZ RAFET ULUTÜRK’E, AYRICA BULGARİSTAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR DERNEĞİ YAZARLARINA KARŞI SAVRULAN KİŞİSEL KARALAMA VE TEHDİTLERDİR. Biz kimseden korkmuyoruz. Türk doğumuş olmamızdan aldığımız cesaretle, atalarımızın zekâsı; dünü ve bugünü doğru algılayarak yarınlarımızı apaçık görebilmemizle donanmış aydınlıkla ihtiyacı olan insanımıza doğru bilgi, güç ve umut veriyoruz. Karşılığında hiçbir şey istemiyoruz. Oyunuzu bile istemiyoruz. Önemli olan siz sağlıklı olun, iyi yaşayın, mutlulukları paylaşın. Biz en iyi niyetle, en derin alicenaplıkla yaklaşsak da sizlere aramızda derin uçurumlar olduğunun farkındayız. Bu yüzden önce birbirimize el uzatarak, selamlaşarak, yardımlaşarak, davayı birlikte omuzlayarak aynı yolun yolcusu olmak istiyoruz. Şöyle, biz yanılmışsak siz bize doğru yolu gösterin, doğru yolu biz görebilmiş isek gelin hep birlikte yürüyelim. Son hedefimiz iktidar olmak değildir. Allah’ımın nasip eylediği son lokmayı sizinle paylaşma mutluluğunu beraberce yaşamaktır. SUYUNUN SUYUNU ÇIKARACAĞIZ! İddiamın ardındaki gerçek şudur. Biz hakkımızı gammazlayanlarla, öz davamıza ihanet edenlerle, sizi demokrasi koşullarında da muhtaç, korku içinde yaşamaya zorlayanlarla er veya geç mutlaka hesaplaşacağız. Bunu bizler ekip olarak dava bildik, gelecekteki zaferler bizim olacaktır. Biz hainlerin suyunun suyunu çıkarana kadar bu işin peşini bırakmayacağız. Biz, Bulgaristanlı Türk annelerin bu dava için dudaklarımızı ısırıp en cesur, en yürekli, en gözü pek, çılgın yılmaz gençleri doğuracağına inanıyor ve bundan dolayı yolumuza dinlenme yapmadan devam ediyoruz. Bugün artık Bulgaristan Türk ve Müslüman gençliğinin mücadele ve cesaret sembolü olan Genç OKTAY’ın ihanetçi hain Ahmet Doğan’ı 3 000 yaltak ve 500 zırhlı yelekli koruma önünde Sofya’nın en titiz korumalı Kültür Sarayı’nda HÖH 8. Kurultay kürsüsünden saman çuvalı gibi savurup attığı gibi hesaplaşılacaktır halkımıza ve hak alma ve özgü-r yaşama davamıza ihanet eden her hainle. Unutulmasın, bize ve mücadele arkadaşlarımıza dil uzatanların da suyunun suyu çıkarılacaktır. Şimdi gelelim güncel konularımıza: Bulgaristan’da Türklüğü ve Müslümanlığı yaşatma davamızda, orada kalan kardeş ve yakınlarımızla ebedi bütünleşip kenetleşme mücadelemizde asla taviz, ödün verilmeyecektir. Siz hepiniz HALKIMIZ altın kalpli şerefli insanlarsınız. Şu dönemde ezilmişlik, gariplik var üzerinizde, boynu bükük olduğunuzu, geçim davasında iki ucunu bağlayamadığınızı biliyoruz, biz sizlerden olduğumuzdan, sizi iyi tanıyoruz. İnanın bize, tüm dertlerinize derman olma yolundayız, size çok yakınız, geliyoruz, dermanla erişeceğiz. İdeallerimiz ve ülkümüz var bizim: Ülkümüz sizin özlemlerinizle tamamen örtüşüyor. Ana hedefimiz camileri, dinimizi, ana dilimizi, okullarımızı, kültürümüzü zalimlerin pençesinden kurtarmak ve yaşatmaktır. Yarınlar hepimizin gönlünde bahar açacak, saracak, dallarımıza bol bol meyveler yüklenecek, bolluklar ambarlara ve gönüllere sığmayacak. Bu nimetler özünde ve sözünde Türk olan Türk’e, özde ve imanda Müslüman olan Müslümana, bizimle kardeşliği ve komşuluğu yürekten kabul eden herkese gönderilmiştir, geliyor. “Ne anadil kalmış, ne baba dil!” feryadına kapılmış olanlaradır sözüm. Biz sizi de çok seviyoruz. Yataktaki ağır hastadan, tutunup tay durmaya çalışan afacana kadar hepimiz bir bütünüz, bütün kalacağız. Sizin değiminizle, cesur, satılmaz, kaliteli ve güçlü dava erlerine ihtiyaç var. Biz onları karaçalılıkta aramıyoruz, anlar hepimizin arasında, hepsi bizlerden biridir, hatta aradığımız O siz kendinizsiniz. Soruyorum size: Eski bir öğretmensiniz Vatan sevginiz ateşli. Şiirleriniz var. Bulgaristan okullarından Türk çocuklar Ege ve Marmara Denizi sayfiyelerinde kamp yapıyor. Gittiniz mi yanlarına. Okudunuz mu şiirlerinizden yüreklendirici seçmeleri? Birçok emekli öğretmenimiz var. Şu “şükür işim iyidir, emekliyim, rahatım!” havasından çıkıp dedenizin ve nenenizin yattığı öz köyünüze gidip, top oynayan, çelik atan, ırmakta balık kovalayan çocuklarımızla Türkçe konuşsanıza. Onlar dede sevgisine, kendilerine Türkçe çıkışılmasına hasret. Bir dede tokatına hasret… Ne dersiniz? Eleştirinin eleştirisinden çıkacaktır, içilecek şifa suyu… Yeni önderler yetişecek aralarından. Yarın en yüksek ağaca çıkıp ormanın ötesini görüp bize yol gösterecekler. Biz de omuz omuza yürüyeceğiz arkalarından. Onlar evet işte o sümüklü delişmen afacanlarımız… Siz de biliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ının Kırcaali Cami ziyaretinde kendisine bilgi verirken iki sözünden biri “komple” olan cahil müftülerin ne ödevi ne de işi olacak bu dava. Müftülerimiz ne yazık ki, “komple” ezilmemize hep göz yumdular, “komple” tekmelenmemizi görmezden gelirken hep devletten “komple” maaş aldılar. Olumsuz lamanın olumsuz lanması yani reddin reddi işte buradan başlamalıdır. Bir din adamının vicdanı ve bilinci kirliyse hemen camiden çıkmalıdır. Cami ekmek teknesi değildir… Son:Zaten, B. Bozdağ işitmek bile istemese de gerçek şudur: Halkımızın 1929 ile 1953 yılları arlarında Şumnu Nüvvab Üniversitesinde yetiştirdiği Türk ve Pomak din adamlarından % 85 ilk fırsatta okul odalarını, medrese ve camileri bırakıp Vatandan kaçmıştır (kovulmuşlardır). 1968-1978’de olay tekrarlanmış. 1989’da son defa yinelemiştir. Lafı uzatmayayım, Türkiye Cumhuriyeti de bol keseden harcayıp ömür boyu kör cahil din adamı yetiştirmekle yükümlü değildir. Bizim aydın ve bilinçli, halkımızın davasına sevdalı kadrolara ihtiyacımız var. Bunu da yapabilecek dünyada tek devlet var o da Ankara bunu algılayabilmelidir. Menfaatçılarla değil dava adamlarıyla değişimleri gerçekleştirebileceğini artık öğrenmelidirler. Şu sözlerimden kesin eminim: B. Bozdağ BULGARİSTAN TÜRKLERİ ÖĞRETMENLER BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI İLE GÖRÜŞMELİ VE ONLARI YÜREKLENDİRMELİYDİ. Şahsen ben ne cennette ne de cehennemde Arapça konuşulduğuna inanmıyorum. Türklerin cennet dili anadilimiz Türkçedir. Başbakan Yardımcısının bu noktada ağırlığını koyması çok beklendi. Şimdi, her şey yine eski hamam eski tas. Bulgarlar bize, Bekir Bozdağ’ı geldi “ana dili falan demedi!” diyorlar. 1989 Ağustosunda o zamanın T.C. Dış İşleri Bakanı Mesut Yılmaz Kuveyt’te “Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının hakları Doruk Toplantısında “yorgan altında Türkçe konuşsunlar, engel olmayın!” demişti. Evet, değişen bir şey yok. Dava bizim kendi öz davamızdır ve hep yanlış insanlara güven bağlandıkça suyun suyunu çıkarıp,

Balkan Dernekleri İftar’da Evlad-ı Fatihan Sofrası Kurdu D r . N e d i m İzmir’de, Uluslar arası Balkan Dernekleri FedarasBİRİNCİ yonu iftar yemeği yaklaşık 4000 kişi ile yendi.balkanBizim olmayan dernekleri-iftarda-evladifatihan-sofrasi-kurdu Bizim değildir Buca Çevikbir meydanında, dernek Başkanı Ekrem Selimler ev sahipliğindeki yemeğe, Ak Parti İzmir Milletvekili Ali Aşlık, CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, eski Devlet Bakanı Işılay Saygın, Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı, Alevi Bektaşi Dernek temsilcileri, Hristiyan dini temsilcileri ve yaklaşık 4000 kişilik bir vatandaş topluluğu katıldı. Sabah saatlerinde meydana kurulan kara kazanlarda odun ateşinde hazırlanan Osmanlı Balkan mutfağından yemekler ikram edildi. İftar yemekleri yebdikten sonra Mehter Takımının konseri başladı. Davetliler Mehter Takımının söylediği marşlar ve okunan şiirler ile çoşkulu saatler yaşadı. Yemekten sonra davetlilere bir konuşma yapan Başkan Selimler, “Ülkemizin her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz bu günlerde, bizlerde birlik beraberlik adına bir iftar sofrası kuralım istedik. Bu iftar soframızda toplumun tüm kesimlerini, siyasi partileri hepsini bir masada topladık. Zaman birlik beraberlik zamanıdır. Bu sofraya Evlad-ı Fatihan sofrası dedik. Atatürk diyor ki, ‘Rumeli kaybedilmiş toprakların aziz hatıralarıdır.’ Rumeliden gelenler Evlad-ı Fatihan’dır. Kurbanlarımızı kestik. Geçmişimizin ve aziz şehitlerimizin ruhuna. Odun ateşinde kara kazanlarımızda Osmanlı Balkan mutfağından yemeklerimizi hazırladık.” dedi.

Balkan Rumeli Kültürevi Olarak da Hizmet Verecek. İzmir Bornova Belediyesi tarafından temeli geçen yıl kasım

ayında atılan Altındağ Atatürk Kültür Merkezi’ndeki inşaat çalışmaları tam hız devam ediyor. 2 kapalı salon ile bir amfi tiyatronun da yer alacağı kompleksin, bu yıl içinde tamamlanarak hizmete açılması planlanıyor. altindag-a-dev-kultur-merkezi Temeli 2012 yılı Kasım ayında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla atılan kültür merkezinin inşaatı hızlı bir şekilde ilerliyor. Çalışmaların planlandığı şekilde sürdüğü alanda yükselen çok amaçlı kültür merkezini 2014 yılına girmeden tamamlayarak hizmete açmayı planladıklarını söyleyen Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, “Burası Çamdibi – Altındağ Bölgesi’ndeki sosyal ve kültürel faaliyetler için önemli bir nokta olacak. Merkez aynı zamanda Balkan Rumeli Kültürevi olarak da hizmet verecek.” dedi. 5 bin 400 metrekare alana kurulacak merkezin zemin katında; 60 kişilik çok amaçlı salon, 30 kişilik seminer odası, 12’şer kişilik 2 adet toplantı odası, birinci katında; 232 kişilik çok amaçlı kongre ve tiyatro salonu, 2 adet 20’şer kişilik kurs odası ve 40 kişilik dil kursu salonu yer alacak. İkinci katında 168 kişilik çok amaçlı kongre ve tiyatro salonu, iki adet yemek kültürleri odası bulunacak merkezin teras katına ise 345 metrekarelik fuaye alanı yapılacak. Binanın en üst katına da 414 kişilik açık hava tiyatrosu inşa edilecek.

Doğudan Batıya Belgeseli 27 Mart’ta C o l u m b i a Ü n i Bahçeşehir v e r s i tÜniversitesi e s i ’ n dMe-e

deniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) Başkanı ve Başbakanlık Müşaviri Prof. Dr. Bekir Karlığa başkanlığında hazırlanan alternatif medeniyet belgeseli “Batı’ya Doğru Akan Nehir veya İnglizce adıyla Doğu’dan Batıya Medeniyetler Belgeseli(EasttoWest,ACivilization Documentary) 27 Mart 2012 Salı tarihinde saat 7pm’de Columbia Üniversitesinde yeni dünyaya görücüye çıkacak. Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM), yayınladığı bir mesajla Doğu’da Hindistan’dan Batı’da İspanya’ya kadar 16 ülkede çekilen, ünlü uzmanlar, harika mekânlar ve eşsiz bilgilerle dolu bu belgeselin Amerika’da gösterimini heyecanla desteklediğini açıklayarak ve Bahçeşehir Üniversitesi ile işbirliği içerisinde bu özgün yapıtın daha çok kişiye ulaşması için çaba gösterilmesini talep etti.

Hem Bulgaristan’da hem de soydaşlar arasında olup bitene aldırmayan ve kendi kabuğuna çekilmişlerin oluşturduğu yeni bir tabaka var. Hepsi, hem Türk hem Müslüman, hem görünüşte HÖH’lü, hem de HÖH politikasından bıkmış, tiksinmiş, bir şey olabilir umudu kendilerine ağır yük olmaya başlamış, 12 Mayıs 2013 sonrası gelişmelere katılmak istemeyen, telaşa kapılmış, büyük bir kitle oluşuyor. Hepsi, öncelikle namuslu ve dürüst kişiler. Kimi batar kimi üste çıkar mantıyla düşünmeye başlayan bu katman, birleşme aşamasına girmiş bulunuyor. Halkın içine nifak tohumu ekmeye çalışanları asla desteklemeyen bu onurlu kalabalık, Ahmet Doğan tarafından aldatılmış olmalarından aldıkları acıyı ağır yaşıyor. HeleBursa’daBal-GöçDernekyönetiminindurumdeğerlendirmesinegidip, yeni bir ayar yaparak, eski rotasını değiştirmesini bekleyenlerin canı çok sıkkın. Bu vatandaşlarım yıllardan beri çevrelerinin renkli dantelle örüldüğüne sözde tanık olup, daha iyi günler umut ederken, ansızın örülenin dantel değil, zehirli örümcek ağı olduğunu görünce şok oldular. Afalladılar. Uyku sersemliği HÖH 8. Kurultayından beri şiddetle devam ediyor. Bir defa aldatanın, bir defa dolandıranın, bir defa yalan söyleyenin aynı oyunu bin defa daha yapabileceğine inananlar, şu belirsiz dönemde ürkmüş ve düşünceli bir durumdadır. Arayış dalgası genişliyor, dirilme ruhu kabarıyor. Ne olacak şimdi? Bu soru üzerinde çok derin düşünmemizi gerekiyor. HÖH – lider ekibine bağlılığın sürmesi hepimiz için yok olmayı, ölümü burnumuzun dibine getireceğini fark edip koku alanlar hareketleniyor. Yeni kuşak dede ve ninelerine, ana babalarına yapılan zulmü canında hissetmeye başladı. “Olan olmuş!” tutumu artık hâkim davranış olmaktan çıktı. Türkçe ile Bulgarcayı birbirine karıştırıp karman çorman konuşanlar ana dillerini yitirdiklerinin bilincine vardı. Adet ve geleneklerimizin sınırlanması acı yaratmaya başladı. Anneleriyle Türkçe konuşamayan çocuklar yaşlıları ağlatıyor. Türkiye’den gelip eski köye yeni adet getirenlere başka gözle bakılıyor. Soy geleneklerimizin yaşam tarzımızın değiştirilmesi hayatımızda bir boşluk yaratacak ve biz bunu başka bir şeyle doldurmak istemiyoruz direnci artık başkaldırı olmak üzere ve kalabalık taraftar alayı topluyor. Gençlerimizden birçoklarını her şeyden çok korkutan başka bir gerçek de var. Annem veya babam, akrabalarımdan her hangi biri eski rejim sistemlerini desteklemişse, onlara yardım etmişse, ben ne yaparım? Bu korku son zamanda yeniden belirdi ve tartışılıyor. Bu, görüldüğü üzere bir bilinçlenme süreci olarak derinleşmeye devam edecektir. Bulgar devleti değişip yenileşerek demokratikleştikçe bakış açımız da durulup açılacak ve yeni kanıtlarla beslenip ufuk açacaktır. Bir başka soru da şudur: BizçokuzunbirdönemBulgardevletiniözdevletimizsaymaklayanlışmıettik? Bu nokta çok uzun zaman canlı kalacak gibi, kuşkusuz vicdanımızı rahatsız edecek. Bu, aynı zamanda inanmakla inanmamak, safdillikle aldatılmak arasındaki mücadele sürecinin konusudur. Bulgaristan’da yaşıyor, çalışıyoruz ve her yeni soruna çözüm aramak zorundayız. Şimdiye kadar hiçbir şeyi hediye olarak beklemedik, ellerimizdeki nasırla hak ettik. Buna rağmen, “bütün emeklerimiz boşuna gitti”, “bu işten bir şey çıkmaz”, diyenleriniz var ve olacak. Tespitlerinde haklı olduklarını kabul ederken, biz her şeyin yine bizim çabalarımızla yola girip yenileneceğine de inanç besliyoruz. Kuşkusuz bu sorular hafızalarımızı daha yıllarca meşgul edecek. TARTIŞMALI KONULARIMIZ ARASINDA EN ÖNEMLİSİ: Bizim olmayan bizim midir? Bizim olmayan bir şey bizim olabilir mi? Olabilirse bu nasıl olur? Bunu nasıl yapabiliriz? Konununözü:Bulgargizliservisi“DS”(devletgüvenliği”tarafından10Ocak 1990 günü kurulan,Varna İl Mahkemesi’nde tescil ettirilen ve bizim kendimizin OLDUĞUNU KABULLENİP, öz partimiz olarak dört elle sarılarak göklere çıkardığımız, boynuna sarıldığımız, tüm umutlarımızı ona bağladığımız Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisi aslında bizim midir yoksa değil midir? HÖH partisinin gizli DC tarafından kurulmasını yalnızMedi DOGANOV (A.Doğan) mu razılık göstermiştir yoksa kuruluş belgesinde adı geçen 12 Bulgaristan Türkü, bu arada Bu belgede adı geçenlerden biri olan K.DAL da şahsen razı olduğunu peşinen beyan edenlerden birimidir. DC bu HÖH kurucularının her biriyle ayrı ayrı sözleşme yapmışmıdır, çünkü yapmamış olsalardı bu 23 yıl içerisinde onlardan herhangi biri herhangi bir konuda bir defa olsun herhangi bir konuda itiraz etmeliydi. Bu şahıslardan hiç biri bu yönetiminde değildir, muhalefette oluşturmamışlardır. Kasim DAL’ın muhalefetinin de yapmacık oldu ortaya çıkmıştır. HÖH olayını, bir şirket örneğiyle açıklarsak, sahibi başkası olan bir şirkette çalışmamız, (yani HÖH partisine 23 yıldan beri oy vermemiz) aynı şirketin hiçbir hissesine sahip değilsek, o şirket bizim midir, değil midir? Bizim olabilir mi? Olamazsa bizim sayılabilir mi? Yasalar ve gerçeklik olamaz diyorsa, ne yapmalı! Ben artık 23 yıldan beri 25 yıllık viski içenleri anlamaya başladım galiba. Zamanımız da pek kalmadı galiba. İki yıla kadar bu işi bitirmeliyiz. 25 yıl HÖH partisinin yaşam süresinin ömrüdür. Viskinin yılları buna işaret ediyor. Artık şifre çözülmüştür. 25 rakamı buna işaret ediyor. Biz 23 yıl önce 25 yıllığına aldatılmışız… Aldatılmışız! Bunu yapan Ahmet Doğan adına ve onun rızasıyla hareket eden kısaltılmış adı DS olan Bulgar gizli istihbaratına ne demeli bilmem… Öyle ama son yıllarda bu gizli servis sözde “dağıtıldı”, güya “yasaklandı” hem de ajanlarının listeleri tom tom açıklandı. Tekrar ediyorum, adı üstünde bu servis zaten gizli çalışmış, isim değiştirip gizli işlerini sürdürmediği ne malum? Eski ajanlarla çalışsa da çalışmasa da biz toptan hepimiz önceden planlanmış büyük bir oyuna getirilmişiz. A. Doğan dediğin “ajan – lider” “şirketin” mutlak sahibi olarak hareket ediyor. Bu sene de o, görk tavuk etrafında dolaşan yeni kuşak ajan piliçlerden birini seçip HÖH Başkanı seçtirdi. Artık gagasına taktığı solucanları yere vura vura öldürmekten usanmış olabilir… Lütfü Mestan’a devretti solucan gebertme işini. Perde kalktı ve Lütfü’nün vazifesi en sonunda görüldü. Şükür! Türklükten nefret eden bir adam, şu bizim damat Lütfü Türk partisine Başkan oldu ya… Devam ediyor


Bekir Bozdağ, Kırcaali’de karşılandı

1913 Sofya

Türkiye Yurtdışı Türklerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bu sabah Filibe’deki Muradiye Camşii’de bayram namazı kılıp oradaki Müslümanlarla bayramlaştıktan sonra Aylık Siyasi Aktüel Gazete Kırcaali’ye ulaştı. Bozdağ, beraberindeki heyetle birlikte Kırcaali yolunda Karamantsi (Karamanlar) köyünde durarak köy halkıyla bayramlaştı. bekir-bozdag-kircaalideKırcaali’de Türkiye Başgrup, milletvekillerinin tatile çıkmasına da tepki gösterdi. bakanYardımcısı, Bulgaristan MüslümanlarıYüksek İslam Şura Başkanı Şabanali Ahmet, Bölge Müftüsü Beyhan Mehmet ve Krumovgrad (Koşukavak) Müftüsü Nasuf Nasuf ve vatandaşlar tarafından karşılandı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, kendilerini karşılayan her bir vatandaşla teker teker bayramlaştı. Ardından Bölge Müftülüğü’nde ağırlanan Bozdağ, Yüksek İslam Şura Başkanı’na bir Kuran-ı Kerim hediye etti. Kendi tarafından Sayın Şabanali Ahmet de üst düzeydeki konuğuna bir onur plaketi sundu. Bölge Müftümüz Beyhan Mehmet de konuğuna şu anda müze olarak kullanılan Başmüftülüğün geri almak için girişiminde bulunduğu medresenin fotoğ-

rafı ve tarihçesi yer alan bir resim hediye etti. Daha sonra görüşme basına kapalı olarak devam etti. Müftülük çıkışında Sayın Bozdağ ve heyeti Kırca Ali’nin kabri başında dua ettiler. Ardından Bekir Bozdağ, Mestanlı İlahiyat Lisesi’ni ziyaret etti ve oradan da Kapıkule Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye geri döndü. Böylece Türkiye Başbakan Yardımcısının 3 günlük Bulgaristan ziyareti sona erdi.

Belediye Başkanlık Makamında 30 Temmuz Salı günü saat 13.00′da gerçekleşen ziyarette Burgaz Başkonsolosu Ulusoy, Kırklareli’de olmaktan mutlu olduğunu söyledi. Türkiye’nin Bulgaristan ile ilgili her türlü faaliyetini görev süresince yakından izlediğini aktaran Ulusoy, iki ülke yetkilileri ile her zaman temas içerisinde olduğunu kaydetti. Türk-Bulgar dostluk ilişkilerini önemsediğini belirten Başkan Çağlayan: “Burgaz Başkonsolosu Cem Ulusoy, görev süresince iki ülke arasında ilişkiler olumlu yönde ilerlemiştir. Belediye Başkanlığı olarak, önceliklerimizden bir tanesi iki

ülke arasındaki ilişkilerin daha ileri noktalara taşınmasıdır. Türk- Bulgar ilişkilerinin sadece ekonomik alanda değil, kültür alanında da gelişmesi için çalışıyoruz. Ürettiğimiz ve üreteceğimiz AB projelerimiz bunun en somut örneğidir. Her iki ülke arasındaki ilişkiler projeler ile daha da güçlenecektir.”şeklinde konuştu.

Protestocular Milletvekillerini Tatile bu Pankartla Gönderdi Ekonomik krizin yaşandığı Bulgaristan’da, bütçe görüşmelerini tamamlayan milletvekilleri bir aylık tatile çıktı. Tatile çıkan milletvekillerini, parlamento önünde protesto yapan grup fotoğrafta gördüğünüz pankartla uğurladı. protestoculardan-pankart Uzun süredir ekonomik kriz nedeniyle yoğun mesai yapan Bulgaristan Parlamentosu, bütçe görüşmelerini tamamladı. Başbakan Plamen Oreşarsiki’nin yönetim programının tanıtılması öngörülen oturum saat 14.00′te sona erdi. Milletvekilleri, “aceliyeti olmaması” gerekçesiyle Oreşarski’nin program raporu tatillerini tamamlayacakları 4 Eylül sonrasına ertelendi. PlamenOreşarskiHükümeti’ninistifasınıveerkenseçim taleplerini dile getirmek için bir süredir gösteri düzenleyen

42.Bulgaristan M i l - Burgaz Başkonsolosu Cem Ulusoy’dan Veda Ziyareti Türkiye Cumhuriyeti Burgaz Başl e t M e c l i s i 2 3 k a n u n konsolosu Cem Ulusoy, Başkan ve 89 karar kabul etmiş Çağlayan’a veda ziyaretinde bulundu. Meclis Basın Merkezince verilen habere göre,birinci dönem çalışmaları sırasında 42’inci Millet Meclisi 23 kanun ve 89 karar kabul etmiştir. bulgaristan-parlamentosu21 Mayıs ile 2 Ağustos 2013 tarihleri arasında Meclis’e, 49’u milletvekilleri tarafından önerilmiş olan toplam 66 yasa tasarısı sunulmuştur. Dönem çalışmaları sırasında sunulmuş olan 106 karar tasarısından 97’si milletvekilleri tarafından önerilmiştir. 21 Mayıs’tan 1 Ağustosa kadar milletvekillerinin Oreşarski hükümetinden bakanlara yönelik 174 soru ve 39 daha küçük sorusu yöneltilmiştir. 101 soruya ve 21 küçük soruya cevap verilmiştir.

HÖH Bekir Bozdağ karşılaması ve katılımlarını yasakladı Başbakan Yardımcısı Bekir

Bulgaristan Stratejik Bozdağ’ın Bulgaristan ziyareti Bulgaristan’daki ilk A r a ş t ı r m a M e r k e z i öncesinde durağı olan Ruen İlçesi karıştı. Kuruluş İstanbul - 2013 yılı

tc-basbakan-yard-bekirbozdagBulgar basını, Bozdağ’ın Ruen’in Lülyakovo’daki otomobil yedek parça üretim tesisini ziyaret edeceğini, ancak tesisin Kasim Dal’a yakın işadamı Nejdet Kuş’a ait olduğunu yazıyor. Lülyakovo’da, Bozdağ’ın işadamı Nejdet Kuş tarafından karşılanacak olması, Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisinin (HÖH) yerel yöneticilerini rahatsız

etti. Yerel gazeteciler, HÖH’ün kendi muhtarlarına Bozdağ’ın katıldığı etkinliklere gitmelerini yasakladığını belirtiyor. Aynı şekilde HÖH’ün yerel temsilcileri bölgedeki köyleri dolaşarak, Bozdağ’ın katılacağı bayram kutlamasına gitmemeleri için insanları uyardığı bildirildi.

B U LT Ü R K Y ö n e t i c i l e r i K O N S İ A D İ f t a r ı n d a b i r l i k t e


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.