BULTÜRK Gazetesi 84.Sayı

Page 1

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

1 9 1 3 ’ t Sofya e Sofya 1913

Yıl:11 Sayı: 84 Mayıs - 2014

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Ögretmek Bizim Borcumuz

Yeni Bir Dev Doğuyor; Şahdeniz sahasından çıkarılacak doğalgazın Türkiye ve Avrupa`ya taşınacak Türkiye’nin, Şahdeniz Doğalgaz Üretim Sahası ve TANAP Projesi’ne ortaklığının artırılmasına ilişkin anlaşma, İstanbul’da imzalandı. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da imza töreninde konuştu: Türkiye yükselen bir ülke.Doğu Akdeniz- Hazar bölgesiyle ilgili olan gelişmeler ülkemizin enerji merkezi konumunu güçlendirecektir. Ülkemizin 21 ilinden geçecek olan proje ekonomik olarak büyük katkı verecektir. Biz TANAP’ı sadece ticari olarak değil Türkiye- Azerbaycan ile ve Avrupa ile güçlü sağlam ilişkiler tesis edecek bir proje olarak değerlendiriyoruz. Bugün imzalanan anlaşmaların hayırlı olmasını diliyorum. SAYILI DOĞALGAZ YATAKLARINDAN BİRİ Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den 70 kilometre uzaklıkta, Hazar Denizi sahasında bulunan Şahdeniz doğalgaz havzası, 1,4 trilyon metreküplük rezerviyle dünyanın sayılı doğalgaz yataklarından birisi konumunda bulunuyor. “Şahdeniz 1” adı verilen projeyle halihazırda üretilen

doğalgazAzerbaycan’ıniçtüketimindekullanılmasının yanı sıra Gürcistan ve Türkiye’ye ihraç ediliyor. Türkiye, yıllık yaklaşık 6.6 milyar metreküplük doğalgazı ithal ediyor. “Şahdeniz 2” adı verilen yatırım projelerinin tamamlanmasıyla da Avrupa Birliği’ne doğalgaz sağlanacak. Dev enerji şirketleri Şahdeniz’de Şahdeniz doğalgaz sahasındaki rezervler, dünyanın önde gelen enerji firmalarının oluşturduğu konsorsiyum tarafından işletiliyor. Şahdeniz sahasındaki ortaklık yapısına göre, BP yüzde 28,8, SOCAR yüzde 16,7, Statoil yüzde 15,5, Total, Lukoil ve NİKO yüzde 10’ar, Türkiye adına TPAO ise yüzde 9 hisseye sahip bulunuyor. Şahdeniz’den çıkartılacak doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Güney Gaz Koridoru ise Avrupa’nın enerjide Rusya’ya bağımlılığını azaltacak en önemli projelerden biri olarak görülüyor. Beş yıl içerisinde tamamlanması öngörülen projeye, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkmenistan ve Kuzey Irak’ın da gaz tedarikçisi olarak dahil olması planlar dahilinde bulunuyor.

Avrupa Seçimlerinde GERB 1.Parti Bursa

Merkez Seçim Komisyonu, dün yapılan Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarının yüzde 100’ünün sayımının tamamlandığını açıkladı. Seçim sonuçlarına göre GERB yüzde 30,4; BSP yüzde 18,94; DPS yüzde 17,26; Sansürsüz Bulgaristan yüzde 10,66 ve Reform Grubu yüzde 6,45 oy aldı. Buna göre Avrupa Parlamentosu’na GERB partisi 6; BSP 4; DPS 4; Sansürsüz Bulgaristan 2 ve Reform Grubu ise 1 milletvekili gönderecek. Georgi Pırvanov’un ABV oluşumu yüzde 4,03; Bulgaristan’ınKurtuluşu içinUlusal Cephe partisi yüzde 3,06 ve Ataka yüzde 2,97 oranında oy aldı. Bu partiler yüzde 4 barajını aşamamış oldu. Seçim sonuçlarına göre partilerin Avrupa Parlamentosuna gönderecekleri isimler ise şunlar:

İlk Lazer Füze TSK’da

Türkiye’nin ilk lazer güdümlü füzesi Cirit, TSK’ya teslim edildi. Envantere giren 100 füze şu an için kullanıma hazır. Havadan karaya atılan ve 8 km menzile sahip olan Cirit, Türkİtalyan ortak yapımı taarruz helikopteri T-129′da kullanılacak. Roketsan tarafından yürütülen proje kapsamında, toplam 2 bin füze Silahlı Kuvvetler’in kullanımına sunulacak. 70 mm çapındaki yarı aktif lazer güdümlü füze ‘Cirit’in özellikle hafif zırhlı hedeflerde istenilen tahribatı sağladığı belirtiliyor. Cirit’in şimdiye kadarki atışlarında hava platformu olarak AH-1W helikopteri kullanıldı. Daha önce, MSB ve Roketsan arasında Cirit füzesinin geliştirilmesi için 28 milyon dolarlık bir anlaşma imzalanmıştı. Füzenin milli imkânlarla geliştirilmesi, Türk savunma sanayii açısından büyük önem taşıyor. Zaman’a konuşan üst düzey bir yetkili, “Bu proje önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalar için bir atlama taşı olacak. Füze üretiminde çok geç kaldığımız da bir gerçek. Uzun menzilli hava savunma füzeleri için toplam 4 milyar dolar ödeyeceğiz ve bu para maalesef dışarı gidecek.” diyor. İlk lazer güdümlü Türk füzesi Cirit’in Amerika’dan satın alınan Kobra ve Süper Kobra helikopterlerinde de kullanılması hedefleniyor.

Büyükşehir

Belediyesi,

Bulgaristan’da 300 Çocuğu Sünnet Ettirdi

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Bulgaristan’ın 3 ayrı köyünde düzenlenen sünnet şöleninde 330 çocuk erkekliğe ilk adımını attı. Bursa Büyükşehir Belediyesi, Bulgaristan’ın Gerlova Bölgesi’ndeki köylerde sünnet şöleni düzenlendi. Gerlova’nın Küçükler Köyü ile Sungurlar ilçesine bağlı Popoon ve Opaka köylerinde yaşayan 330 çocuğun erkekliğe ilk adımlarını attığı şölene Burgaz Başkonsolosu Enver Niyazi, Bulgaristan Milletvekili Yanko Yankof, Tırgavişte Valisi Emel Rasimova, Kotel Belediye Başkanı Hüseyin

Recep, Kotel Belediye Meclis Başkanı Mehmet Ali Gazi ile bölge muhtarları da katıldı. Yöresel sanatçıların şarkılarıyla şenlik havasında geçen sünnet şöleninde, birlik ve beraberlik mesajları verildi.

Cumhurbaşkanı: Hükümetin kaderi meclisten geçiyor, benden siyasi aracılık beklemeyin

Mestanlı ilahiyat lise- Bulgaristanlılar, tatil sinde mezuniyet töreni gü nlerinde Yunanis -

Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev hüve Spor Bayramı kümetin geleceği konusunu basın menK u t l u O l s u n suplarına değerlendirdi. Cumhurbaş19 Mayıs Atɑtürk’ü Anmɑ, kanı Plevneliev, hükümetin kaderinin Gençlik ve Spor Bɑyrɑmı’nın millet meclisi tarafından verildiğini, milletçe hɑklı gurur ve mut- kendisinden siyasi aracılık yapmasının luluğunu yɑşɑdığımız bu özel istenmemesini aktardı. Cumhurbaşgünde; vɑtɑn ve millet uğrunɑ kanlığı bünyesinde siyasi aracılık ve sibüyük fedɑkɑrlıklɑr göstere- yasi dizayn yapılamayacağını vurgularek bizlere bɑğımsız ve öz- yan Plevneliev, Cumhurbaşkanlığında gür bir ülke bırɑkɑn bɑştɑ Büyük Önderimiz Gɑzi Mustɑfɑ herhangi bir format altında koalisyonKemɑl Atɑtürk’e bütün şehit- ların yapılmasına izin vermeyecğini lerimize ve ebediyete intikɑl et- kaydetti. Kendisi için ülkedeki kurummiş gɑzilerimize şükrɑnlɑrımı ların çalışmasının öncelik olduğunu sunɑr, Atɑtürk’ün büyük güven dile getiren Plevneliev, ayrıca istikrara duyduğu gençlerimize ülkemi- da çok önem verdiğini vurguladı. İkzin kɑlkınmɑsı ve ilerlemesi için tidardakilere seslenen Plevneliev, payɑpmış olduklɑrı çɑlışmɑlɑrdɑ zar günü yapılan AP seçimlerinin iyi üstün bɑşɑrılɑr dilerim. bir şekilde değerlendirilmesini istedi.

Turizm Sektörünü Analiz ve Değerlendirme Enstitüsü’nden Rumen Draganov yaptığı değerlendirmede, tatil günlerinde Yunanistan’a giden Bulgaristan vatandaşlarının yaklaşık 45-50 milyon leva harcayacakları tahmininde bulundu. Draganov, Bulgaristan vatandaşlarının tatil için seçtikleri destinasyonlar hakkında da bilgi verdi. Tatil konusunda Bulgaristan vatandaşlarının ilk tercihinin Yunanistan olduğu, ardından da Türkiye’nin geldiğini ifade eden Draganov, Yunanistan’a genellikle bireysel veya ailelerin gittiğini, Türkiye’ye gidenlerin ise turizm acentaları aracılığıyla gittiklerini vurguladı. Batı Avrupa ülkelerine giden vatandaşların genellikle İspanya, İtalya ve Almanya’yı seçtikleri görüldü. Yabancı turistlerin fiyat konusunda Bulgaristan’ı Yuanistan’dan daha uygun Türkiye’den ise daha pahalı gördükleri anlaşıldı. Bulgaristan’daki bir turizm ürününün ortalama 465 Euro, Yunanistan’da yaklaşık 590 Euro, Türkiye’de ise yaklaşık 395 Euro olduğu hesaplandı. Tatillerden dolayı Yunanistan’ı tercih eden Bulgaristan vatandaşlarının yaklaşık 85 bin kişi olduğunu tahmin eden Prof. Draganov, Bulgaristan’a tatil için gelen Yunanlıların sayısının ise yaklaşık 65 bin kişi olduğunu kaydetti.

Rafet ULUTÜRK Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BAŞYA ZI Genel Başkanı

19 Mayıs Gençlik

12. sınıf öğrencileri okulda geçen 4 yıllık eğitim için öğretmenlerine teşekkür ederek, “Yeni bilgi edinip dostluk kurulmasından başka burada asıl hayatın şimdiden sonra başlayacağının farkına vardık. Bizden sonra okula gelecek öğrenciler rahat olabilirler, çünkü onlar en iyi öğretmenlerin ellerine teslim edilecekler” dedi. Belediye Başkanı Akif Akif törende yaptığı konuşmada “Henüz başarıya giden yolun başındasınız. Zorluklarla tek başınıza baş edip hayallerinizi gerçekleştireceğinizden eminim. Aranızda farklı alanlarda geleceğin uzmanları bulunduğuna inanıyorum. Momçilgrad Belediyesi, tıp okumak isteyen ve kasabadaki hastanede çalışmaya hazır her bir mezunu desteklemeye hazır” dedi. Kırcaali Bölge Müftüsü Beyhan Mehmet, hayatta gerekli bilgilerin beşikten mezara kadar okumakla edinildiğini vurguladı ve İlimden daha büyük bir güç olmadığını belirterek, mezunların hayallerinin peşinden gidip gerçekleştirmelerini diledi. Tören sonunda mezunlar tarafından yabancı dillerin önemini sergileyen bir tiyatro gösterisi sunuldu. Törene, Momçilgrad Belediye Başkanı Akif Akif, Bulgaristan Müslümanları Yüksek İslam Şura Başkanı Şabanali Ahmet, T.C. Sofya Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Şenol Genç, Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Rektör Yardımcısı Dursunali Türkmen, ilde bölge müftüleri, İlahiyat Lisesi Müdürü Ahmet Bozov, lise öğrencileri, öğretmen ve veliler katıldı.

tan ve Türkiye’yi tercih etti


2 Neriman ERALP

Peevski Korktu 25 Mayıs 2014′te Bulgaristan’da yapılan Avrupa Parla-

mento seçimleri çok büyük bir gerçeği ortaya çıkardı. Seçmenlerden ancak % 35′inin oy kullanması, tepe takla sonuçlar doğurmaya devam ediyor. Bu sonuçlardan biri seçmenin sandık başına gitmemesi izlenen politikaların Bulgar nüfusun üçte ikisi tarafından ret edildiğinı ortaya koydu. Bulgaristan’da yaşayan her 3 kişiden ikisi eskisi gibi yaşamak istemediği gibi, sözde demokrasi koşullarında devam eden totaliter politikayı kesin olarak kabul etmediğini gösterdi. “O yersem de vermesem de hiçbirşey değişmiyecek!” inancıyla hareket edenler bu seçimin gerçek sesini bütün Avrupaya duyuranlardır. Pazar gün yapılan seçimde GERRB partisinin 7 milletvekili çıkarıp, yeniden birinci parti olması ve Sosyalist partiyi sandık başında 7. defa yenmesi, Bulgaristan halkının eski partizanları, yaşlı komunistleri, faşizme ve kapitalizme karşı mücadeleye katıldıkları için yıllar yılı ikinci emekli maaşı alanları, sosyalist emek kahramanlarını ve komsomol aktivistlerini çöpe itmeye devam ettiğini ve onların yerine daha genç, daha çağdaş ve öğrenimli kişileri politik sahneye davet ettiğini gösteriyor. Bu seçim BSP partisine ciddi bir sille vurdu. Yine sahte sosyalist nitelikli olan ABV harekleti ise sıfırlandı. Bu seçimlerden çıkan en büyük sonuç, Bulgaristan’da daha bu yılın güzünde bir Parlamento seçimine gidileceği işaretidir. Bu açıdan, seçim günü Boyko Borisov’un bir demeç vererek Sansürsüz Bulgaristan Partisi Başkanı Nikolay Barekov’u kutlaması, parlamento seçimlerinden sonra seni hükümete davet ediyorum anlamındadır. Seçmen’in, bu seçimi kazanan GERB partisini de eski komünist Partisi (BKP) nin bir kanadının devamı olarak gördüğünnden dolayı, yeni bir alternatif belirdiğinde “yüz çevirebilir” korkusu Borisov’un da içini kemiren endişedir. Bu rahatsızlık, ona Güzün yapılacak meclis seçimlerinde çoğunluğu kazanamadığı takdirde şimdiden koalisyon ortağı aramaya zorluyor. Bilindiği üzere B. Borisov ile N. Barekov arasında kişisel temas yoktur. Bu AB seçimi’nde, Bulgar seçmenin sandığı gönlünden itmesi, en önemli demokrasi enstrumanı (aracı) olan seçime inanmaması ve okula ya da muhtarlığa uğrayıp oy kullanacağı yerde gidip patates çapalamayı tercih etmesi, çok anlamlıdır. Bulgar seçmenin sandığa küskünlüğü Hak ve Özgürlşük Partisi HÖH DPS partisinin işine yaradı. Orantılı seçim sisteminde, Höh gibi garantili seçmen kitlesi olan partilerin işine yarar. Bu seçimde HÖH partisi, Mayıs 2013′te yapılan parlamento seçimlerine kıyasla 70 bin oy kaybetmiştir. Alınamayan oylar HÖH partisinin Türklük ve Müslümanlık davasına ihanet eden gerçek yüzünü gören Türk ve Pomak seçmendendir. Bu seçmen bilinçlendikçe HÖH / DPS partisi Hırıstiyan asıllı Çingene seçmen kitlesine kayıyor. Tespitlere göre, A. (Dönek) in sıkı dostu olan ve Bulgar kömür madenlerini işleten Kovaşki’nin madenci ailelerine 100 leva dağatarak oylarını DPS için satın alması, HÖH milletvekili sayısını 4′e çıkardı. Bu seçimde, halkın kendisini hakikatten sevmediğini, Türklerin partisi olan HÖH partisine eski polis mensuplarının oylarıyla seçildiğini artık hakkikatebn hissetmeye başlayan Daniel Peevski’nin seçim gecesi AB mebusluğundan vaz geçtiğini açıklaması, ilginçtir. Bir defa bu milletvekilinin Rusya ve Bulgar oligarşisinin ajanı olduğu ortaya çıktı. İki, AB politik çevrelerinde Peevski aleyhinde çalışmalar başladı ve onun Brüksel’den Moskova ajanı olarak geri çevrilmesi ihtimalı ağırlık kazandı. İşte böyle bir durumda özellikle de Bulgaristan Türk ve Pomakları arasında “ajanlara oy yok” kampanyasınuın ateşlenmesi, D. Peevskiyi Brüksel mebusluğundan vazgeçmeye zorladı. Bu gerçekçilik açısındasn politik olarak bilinçlenen Bulgaristan Türkleri ile Müslümanlığının yeni büyük zaferidir. Peevski’nin istifasını sunmasını şu benzetmeyle anlatabiliriz. Gebe bir köpek yavrulamak için başka bir köpekten yuvasını ister. Yalvarır yakarır ve alır, encekler, yuvaya yerleşir, hırım kırım eder çıkmaz ve enceklerini işgal ettiği yuvada büyütür. Yuvası gaspedildiğinde dışarıda kalan köpek, bir gün artık çık git, ben yuvama dönmek istiyorum diye fazla israr ettiğinde ana köpekten aldığı cevan şudur: Gel de keseyim hesabını, benimle ve 12 arslan yavrumla başa çıkabilirse yuvanı geri al, der. Bu iş bizim 100 sene mücadele ederek kurduğumuz Hak ve Özgürlük Partimize gizli polis “DC” ajanlarının A. (Dönek), Önal Lütfü, Lütfü Mestan vb. girip yerleşmelerine, parti içinde ajan ağı kurarak üreyerek iyice yerleşmelerine ve partimizi kendi mal ve mülkü saymalarına benzedi. Ama ilk kez olmak üzere, 2013 yazında ve güz aylarında Bulgar Sivil Kuruluşlarının “Anti-Peevski” ve “Doğan Mafya” protesto eylemlerinden sonra, 2014′ün Ocağından Mayıs 25′e kadar devam eden “Peevski Moskova Ajanı” ve “Peevski Dönek Köpeğin Enceği” hareketlerinin Brüksel’de destek bulmasının kesin sonucudur. Yüzsüzler bu defa istenmedikleri yere yani Brüksel’e gitmekten korktular ve Peevski yerini başkasını gönderiyorlar. 100′lerde ajandan sonra Peevski ajanı da HÖH yuvasından bir yere kadar da olsa çıkmaya zorlanabildi. Mücadelemiz devam ederse tüm inler öz yuvamızı terk etmek zorunda kalacaktır. HÖH partisi bugün içinde ecekleyen giz polisin ini durumundadır. Lütfü Mestan’ın soydaş ve Türkiye düşmanlığına gelince durum şudur. Yakın akrabalarının büyük bir kısmı T.C.’de olsa da, onların insan haklarını, demokratik toplumda en doğal hakkımız olan oy kullanma hakmızı, BSP ile danışlı oynayıp, özel bir yasa ile engelediği için tarihte lanetlenecek olan bu balon lider,

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Bulgaristan Euro’ya geçmekte geç kaldı Blagoevgrad’daki Yugozapaden Universitet’te eğitim görevlisi ve ekonomi uzmanı olan Prof. Çavdar Nikolov, Bulgaristan’ın önümüzdeki üç veya dört yıl içinde Euro’ya geçiş yapması gerektiğini savundu. Ülkenin bu uygulama konusunda geç kaldığına değinen Nikolov, döviz kurulu sistemi potansiyelinin tükendiğini ve acil olarak Euro’ya geçiş yapılması gerektiğini savundu. Bulgaristan’ın ekonomik büyüme sağlayabilmesi konusunda mutlaka birtakım krediler alması gerektiğini ifade eden Nikolov, bu sayede ekonomiye sıcak para gireceğini belirtti. 2008 yılından itibaren ülkenin stratejik bir hata üzerinde durduğuna değinen Prof. Nikolov, ülkenin sıcak para almayarak borçlanmadığını, şu anda borçlanmanın GSYH’ya

oranla yüzde 18,9 seviyesinde olduğunu, fakat bunun yüzde 40’a çıkarılabileceğini kaydetti. Muazzez IMF ile sözleşme imzaYURDAKUL layarak birkaç milyar alınabileceğini ve bunun bir Sayın HÖH Başkanı Lütfü Mestan bizim rugünah olarak görülmemesi humuz şöyle mayalanmıştır. gerektiğini ifade eden Nikolov, bu sayede ekono- “Hep bir ağızdan türkü söyleyip minin ve gelirlerin daha hep beraber sulardan çekmek ağı, yüksek seviyede olabileceğini vurguladı. Ni- demiri oya gibi işleyip hep beraber kolov, ülkenin Euro’ya geçisi sırasında büyük hep beraber çaplı enflasyon artışı yaşanmayacağını belir- sürebilmek toprağı terek, ilk önce Euro’ya geçişibekleme süre- ballı incirleri yiyebilmek cine girileceğini, bunu başaracağımız konu- hep beraber sunda Avrupalıları ikna etmemiz gerektiğini yarin yanağından gayrı kaydetti. Prof. Nikolov, daha sonra iyi bir yapılanma sağlanarak büyük çaplı enflasyon ya- her şeyde şanmadan denetimli bir şekildeEuro’ya geçiş her yerde sağlanabileceğini ve böylece ekonomiye daha hep beraber diyebilmek için milyonlar verdi fazla kaynak kazandırılacağını açıkladı.

TTÜBİTAK Ü BBaşkanı İ Prof. TA K 2014 Dr. Yücel Altınbaşak, Baş-

Hedefi

bakan Erdoğan’ın “Komşumuz İran ambargoya rağmen yaptı” açıklamasının ardından konuştu TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altınbaşak, HABERTÜRK’ün manşetten duyurduğu, Başbakan Erdoğan’ın “Komşumuz İran ambargoya rağmen yaptı. Biz de yapabiliriz” dediği 2500 kilometrelik füze hedefine 2 yıl içinde ulaşmak istediklerini açıkladı. Prof. Dr. Altınbaşak, Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında 8 karar alındığını, Başbakan Erdoğan’ın isteği doğrultusunda karadan ve havadan atılabilen füzenin menzilini 2500 kilometreye çıkarma hedefinin 9′uncu karar olarak ortaya konulduğunu söyledi. “ÖNEMLİ OLAN HEDEF” Altınbaşak’ın verdiği bilgiye göre, TÜBİTAK Savunma Sanayi Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü bünyesinde yürütülen füze çalışmaları kapsamında ilk yerli se-

yir füzesinin 300 km test çalışmaları başarıyla sürüyor. 10 metre sapma ile hedefi vurması istenen füze testlerde 5 metre sapma ile hedefi imha etti. Füzenin bu yıl içinde 500 km testleri yapılacak. Daha sonra bu menzili önce 1500 km?ye, 2 yıl içerisinde yani 2014 yıllarında da seyir füzesinin ilk yer prototip menzili 2500 km?ye çıkarılarak, test çalışmaları başlayacak. TÜBİTAK Başkanı, “Önemli olan o hedefi koyabilmek. 2500 km menzilli füze de artık bizim için gerçekçi bir hedef” dedi.

Almanya‘da sosyal paylaşım siteleri yoluyla Bulgar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayılması halk arasında tedirginliğe yol açıyor. Özellikle Facebook ve WhatsApp gibi haberleşme uygulamaları üzerinden, plakasız bordo ve beyaz minibüsle çocukların okullardan, parklardan hatta çocuk arabalarından kaçırıldığı yolunda uyarı mesajları yayılıyor. Mesajlarda bazı şehir isimleri de veriliyor. Mesajların hızla yayılmasının ardından Nagold polisi bu tür asılsız haberlerin, halk arasında tedirginliğe yol açtığını bildirdi. Polis açıklamasında, “Nagold bölgesinde bu tür hurdacı minibüsler dolaşıyor. Bunlar bisiklet topluyor. Bu tür şoke edici hikayeler fanteziden başka bir şey değildir. Organ mafyası veya

çocuk kaçırma ile ilgili herhangi bir bulgu yoktur.” ifadelerine yer verdi. Nagold polisi, sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan minibüsün fotoğrafını yayınladı. Çocuk kaçırma ve organ mafyası haberleri ile ilgili geçtiğimiz hafta Düsseldorf, Karlsruhe ve Mannheim emniyet müdürlükleri de haberlerin asılsız olduğunu duyurmuştu

Almanya’da sosyal paylaşım siteleri yoluyla Bulgar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayılması halk arasında tedirginliğe yol açıyor.

40 bin tarihi fotoğrafı dijital ortama aktarıldı

Devlet Arşivler Ajansı tarafından internet ortamına da aktarılan tarihi fotoğrafların arasında Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında çekilmiş fotoğrafı da var. Arşivler Ajansı’nın 1830 yılından günümüze kadar oluşturduğu arşivde 1891-1900 yılları arasında çekilen ve Türk-Bulgar sınırında nöbet tutan askeri personeli gösteren siyah beyaz kareler de yer alıyor.Arşivler Ajansı’nın koleksiyonunda, Bulgar Çarı Birinci Ferdinand ve eşi Elenora’nın İstanbul ziyaretinden kareler, Bülent Ecevit’in 1972 yılında gerçekleştirdiği Bulgaristan ziyareti sırasında Rusçuk’ta çekilen fotoğrafının yanı sıra Bulgar-Türk ilişkileri tarihinden Olaylar, insanlar ve mekanlar olarak üç konuya anların ölümsüzleştirildiği yüzlerce fotoğrafı gör- ayrılan 40 bin fotoğraftan kaçı Bulgar-Türk ilişkilerini yansıttığı konusunda ise net bir rakam yok. mek mümkün.

Söğütlü çayı üzerinde yeni bir köprü kurulacak Vırbitsa (Söğütlü) çayı üzerine kurulacak köprü, Sadovitsa (Ömürköylü) köyü yakınındaki asma köprüden 1 km ve Gradinka’ya yakın olan köprüden 100 metre mesafede olacak. Uzun yıllardır Sadovitsa köyünün ilçe merkezi ile tek bağlantısı olan asma köprü ilk önce sadece yaya geçişine uygun yapılmıştı. Virbitsa-cayi-mestanlikircaaliMomçilgrad Belediyesi, köprüyü ufak araç ve acil durumlarda ambulansların da geçebileceği şekilde onarımını gerçekleştirdi. Belediye, Momçilgrad ile Krumovgrad (Koşukavak) kasabalarının 9 Nolu Pan Avrupa Ulaşım Koridorunun bir parçası olan KırcaaliPodkova (Nalbantlar) yolu ile kestirme bağlantı yolu kurulmasına ilişkin bir proje kazandı. Proje kapsamında Vırbitsa çayının Gradinka köyü yakı-

Ruhumuzu Değiştirmek İsteyenler

nında bulunan kesiminde bir köprü kurulması öngörülüyor. Yeni köprü 168 m uzunluğunda ve 11,50 m genişliğinde inşa edilecek. Köprü üzerindeki trafiğe açılacak yol 7 metre genişliğinde olacak, bir tarafında yayalar için de kaldırım yapılacak.

beş yüz binini….”

L. Mestan’ın Deliorman “Demir Baba” Tekkesi’nde yaptığı konuşmaya yanıt. Demir Baba. Hacı Bektaşi Veli’nin (1209 -1270) aydınlarındandır. Bir büyük şahsiyet olan Demir Baba Deliorman’a gelir ve bir TEKKE kurar. İslam’ın ve Türklüğün bize uygun temellerini neredeyse 800 sene önce atmıştır. O zamandan beri halkın gönlünde yatar. TEKKE ziyaret edilir. Bu tarihi ibadet yeri Razgrat ili, İsperih (Kemaller) belediyesi Sveştari (Mumcular) köyünün batısında bulunur. Her yıl bahar aylarında ziyaretçi akımına uğrar, anma törenleri ve şenlikler düzenlenir, geçmiş, bugün ve yarın mütala edilir. Bu TEKKE ‘de bir hacet taşı vardır. İçi deliktir, insanlar oradan geçer ve dilek dilerler. Bu dileklerin arasında en belirginleri adaletin hâkim olması, halkın öz haklarına dokunulmaması, yaşam tarzının korunması, dini haklara saygı duyulması ve geleneksel özgün kültürü yaşatma yollarının tıkanmamasıdır. Demir Baba Bulgaristan’da Müslüman ahalinin çok hürmet ettiği ve âlim bildiği bilge bir zattır. İbadet yerinde kurbanlar kesilir, dilekte bulunulur, umut tazelenir ve adaklar yerine getirilir. Buraya Alevi, Sünni akın eder gelir. Demir Baba Tekkesi Razgrat İslam Cemaati’ne bağlıdır. Bu tekkeyi ziyaret eden birçok gayrı Müslim de vardır, onlar da dilek diler ve hastalıklarına şifa ararlar. Bulgaristan’da 1990′da kurulan ve Türk ve Müslüman ahalinin bir asırdan fazla devam eden adalet, hak ve özgürlük mücadelesinin parlak bir ifadesi olan Hak ve Özgürlükler Partisi artık 24 yıldan beri olmak üzere yıllık Demir Baba anma törenlerine katılır. Konuışmalar yapılır, sosyal ve ekonomik sorunlar anlatılır, politikadan söz edilir. Bu açıdan “Mumcular” köyü Demir Baba Mayıs şenlikleri bölge halkı için çok önemliir. Bu yılkı geleneksel toprakta HÖH Genel Başkanı L. Mestan konuştu. Ortaya koyduğu sorunlara tuttuğu ışık ahaliyi adeta kör etti. O yarınlara dayanmayan bir gelecekten söz ederken, işi 25 Mayısta yapılacak AB parlamentosu seçimlşerinde boğdu. Yarınlarımız tarihimizin devamıdır! Dünümüze dayanmayan bir politika bizi bugün mutlu edemez ve şeffaf yarınlara götüremez! Başkan L. Mestan’ın bizim yani Bulgaristan alevi ve sünni Müslüman Türk ahalisinin yaşam felsefesi bilmediği ortaya çıktı. Onun, tüm diğer etnik ve uluslara, inanan ve inanmayanlarla, Hıristiyan ve Katoliklerle ve kendi aramızadan olup kutsal dinimize ve özgün kültürümüze ve ana dilimize yüz çevirmiş olanlarla kardeşçe beraber olmayı hedefleyen hoşgörülü yaklaşımımızı da anlayamamış, kavrayamamış, özümseyememiş olduğu gün ışığına çıktı. Devam edecek


Bulgaristan Türklerinin Sesi 3

Osmanlı’yı Roma’yı anar gibi anacaklar V i r a j a G i r d i k Rafet ULUTÜRK “Rumeli’ye Elveda – 100. yıliştiğini söylüyorlar” diye konuştu. lında Balkan Bozgunu” kitabının yazarı, gazeteci-yazar Taha Akyol’un belgeseli yayınlandığında büyük yankı uyandırmıştı. Belgeselini bu isimle kitaplaştıran Taha Akyol, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getiren Balkan Savaşları’nı ve o topraklarda yaşananları konu aldığı kitabını anlattı. Taha Akyol, “Bizim tarihteki en büyük talihsizliğimiz Balkanlar’ı kaybetmiş olmamızdır. Balkanlar’ı tamamen elde tutamazdık ama bir Selanik bir Kırcaali elde kalabilirdi. Bunu sadece ben söylemiyorum. Bunu Amerikalı tarihçi Richard Hall da Balkan savaşları üzerine yazdığı kitapta söylüyor” ifadelerini kullandı. BÖLGEDEHALABİRLİKSAĞLANAMIYOR Osmanlı 500 yıl hüküm sürdüğü Rumeli topraklarına 100 yıl önce gerçekleşen Balkan savaşları sonrasında veda etti. Balkanlar’da uzun yıllar bir arada yaşayan Rum, Bulgar, Sırp, Arnavut halkları, Balkan savaşlarıyla birlikte dağıldı ve o tarihten sonra bölgede tam bir birlik hiç bir zaman sağlanamadı. Balkan tarihçilerinin Osmanlı’ya bakışının değiştiğini söyleyen Taha Akyol, “Osmanlı bizi ezmeseydi, sömürmeseydi biz İngiltere’nin önüne geçerdik diye tarih yazıyorlardı. Şimdi Osmanlı’nın Balkanlar’da daha adil olduğunu, şehir hayatının Osmanlı’da ge-

OSMANLI İZLERİ TAMAMEN SİLİNMEDİ Gazeteci-yazar Taha Akyol, Osmanlı İmparatorluğu’nun 5 asır idare ettiği Rumeli’de kısa sürede çöküşünün askeri, toplumsal ve siyasal sebeplerini “Rumeli’ye Elveda” adlı eseriyle inceliyor. Bütün zorluklara rağmen Balkanlar’da bugün de mimari, kültür ve sanatta Osmanlı izlerinin önemli yer tuttuğunu söyleyen Akyol söyle konuştu; “Balkanlar’ı gezen bir insan bir de Anadolu’yu gezsin. Bu kadar tahribata rağmen Osmanlı eserlerinin daha fazla olduğunu görür. Bulgaristan “Osmanlı Eserleri” adında büyük bir albüm yayınladı. Albüm Bulgarca, Türkçe ve İngilizce olmak üzere 3 dilde hazırlanmış. Atina’da Osmanlı Araştırmaları Enstitüsü kuruldu, başında da bir Osmanlı tarihçisi var. Dolayısıyla çağımız değişiyor.” TARİHİ ESERLERE SAHİP ÇIKILMADI Osmanlı’nın Balkanlar’a miras bıraktığı eserlere sahip çıkılmasının önemli olduğunu kaydeden Akyol, “Şimdi yavaş yavaş restore etmeye başlıyorlar. Ben şuna inanıyorum; artık hem Osmanlı’nın hakiki mirasçısı olan Türkler hem Osmanlı tarafından yönetilmiş olan Balkanlar ve bir zaman sonra da Araplar, Avrupalıların Roma’ya baktığı gibi bakacaklar” ifadelerini kullandı.

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Türk Folklor Festivali düzenlendi. Yaklaşık bir yıl boyunca ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen yarışmalarda finale kalanlar Milli Kültür Sarayında sahneye çıktı. Bulgaristan’da hoşgörünün, çok çeşitli kültürün, aynı zamanda farklı etnik grupların oluşturduğu bir buket, yani bir demet çiçek konulu ulusal yarışmanın finali Sofya Milli Kültür Sarayı’nda gerçekleşti. Folklor Festivali’ne Bulgaristan’ın dört bir yanından 5-35 yaş arası sekiz bine yakın yarışmacı katıldı. 8 ayrı dalda düzenlenen yarışmalarda 360 kişi finale kaldı. Festivalin finali renkli görüntülere sahne oldu. 2 BİN DAVETLİ KATILDI Hak ve Özgürlükler Hareketi tarafından düzenlenen etkinliğin açılışını Başkan Lütfi Mestan yaptı. Bulgaristan Kültür Bakanı’nın yanı sıra final yarışmasını 2 bine yakın davetli izledi. Programda

Bulgarca ve Türkçe şarkılar yankılandı. Etnik grupların özgün halk oyunlarını sergilediği programda Türkçe şiirler duygulu anlar yaşattı. Gadulka adı verilen kemençeyle Bulgar folklorunu tanıtan Torlak Grubu da izleyicilerden büyük alkış aldı. FOLKLOR RÜZGARI ESTİ Bisertsi Köyü’nde yaşayan Türk kızlarının Deliorman dansları adeta bir karnaval havası yaşattı. Dulovo ilçesi, Doğrular köyü gençlerinin “Tuana” adlı halk oyunu ise yarışmaya damgasını vurdu. Ezerçe köyünden Yasemin Taukçu bindallı kostümü ve seslendirdiği türküyle ilgi odağı olurken, yarışmanın en küçük katılımcısı 5 yaşındakı Ebru ise davetlilerin ve jürinin favorisiydi. Sazlar ve tambura eşliğinde söyledikleri türkülerle birincilik ödülü Silistre Çiller köyüne gitti. SEVDA DÜKKANCI

MEF Eğitim Kurumları tarafından geleneksel olarak düzenlenen ve fen bilimleri alanındaki yetenekli öğrencileri bilimsel araştırmalara yönlendirmeyi amaçlayan ‘23. Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması’ için geri sayım başladı. Bu yıl 14 Mayıs – 17 Mayıs 2014 tarihleri arasında MEF Okulları’nınİstanbul Ulus Kampüsü’nde gerçekleştirilecek olan uluslararası organizasyonda Bursa’yı üç farklı okuldan dört lise öğrencisi temsil edecek. Yapılan ön eleme sonucunda Gemlik Hisar Anadolu Lisesi, Nilüfer IMKB Fen Lisesi ve Özel Emine Örnek Anadolu Lisesi’nde okuyan genç mucitler fizik, kimya ve biyoloji alanlarında hazırladıkları projelerle yarışmaya katılmaya hak kazandı. Antibakteriyel tekstil ürünlerinden alzheimer, prostat ve meme kanseri gibi önemli hastalıkların tedavisine, enerji santrali oluşturulmasından akıllı etiket üretimine, holografik 3D barkod

üretiminden balistik koruma yeleğine kadar özellikle sağlık, sürdürülebilirlik, ekoloji, teknoloji, savunma sanayii ve alternatif enerji gibi konularda birbirinden ilginç projeler katılacak. Başta Türkiye olmak üzere Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek,Bulgaristan, Dubai, Hırvatistan, İsviçre, İsveç, Kanada, Kırgızistan, K.K.T.C., Kosova, Letonya, Macaristan, Makedonya, Polonya, Romanya,Sırbistan, Slovenya, Türkmenistan ve Ukrayna’nın da katılacağı bilim zirvesinde bu yıl 162 lise öğrencisi, fizik, kimya ve biyoloji alanlarında toplam 89 proje ile yarışacak.

Türk oyunları Sofya’da yarıştı

Bursalı Genç Mucitler Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması’na Hazırlanıyor

Pazar gün yeni bir viraja girdik. Sandık başına giden seçmen oyların daha fazlasını muhalefetten 2 parti olan Bulgaristan Cumhuriyeti için Vatandaş Birliği (GERB) ve Reformcu Blok (RB) partilerine verdi. GERB lideri olan eski başbakanlardan Boyko Borisov mecliste güven oyu istedi. Çarşamba gün görüşülecek. 25 Mayıs 2014 seçimleri Avrupa’nın bu arada Bulgaristan’ın sağ politikayı tercih ettiğini gösteriyor. Eski kıtada işsizliğin ve sefil kesimin artması seçmenlerin yön değiştirmesine neden oldu. Yalnız vaatte bulunan ama icrası olmayan politikalar sahneden inecek. Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH / DPS) de iktidar ortağı olmasına ve 3 ten 4 milletvekili çıkarmasına rağmen bu virajın içindedir. Dönemeci alamayan kanafkaya, hendeğe kayar, sıkışıklık dönemi başladı. Bu seçimlerde HÖH / DPS partisinin başarısı Bulgar seçmenden üçte ikisinin izlenen politikaya güvenmediğinden dolayı, sandık başına gitmemesinden kaynaklandı. Son dönemde HÖH partisinin izlediği Bulgaristan Sosyalist Partisi’ne yaranma politikası çelişkili, tehlikeli ve geleceği olmayan bir politikadır. Perspektifsizliğin temelinde Bulgaristan Sosyalist Partisinin (10 Kasım 1989′da iktidardan düşen ve dağılan Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) nin mirasçısı ve devamcısı olması bulunuyor. BKP’nın 1970′li ve 80′li yıllarda izlediği totaliter politika yani baskı ve teröre dayanan siyaseti, hele Türklere ve Pomaklara karşı uygulanan emsalsiz zulüm herkesin hafızasında ve yakın tarihimizde kolay kolay silinmez izler ve yaralar bıraktı. Bu yaralar sarılmadı. 500 bin Bulgaristan Türkü vatanından kovulmuş ve geri dönmeleri için güvence ve huzurlu ortam hala yaratılamamıştır. Demokrasi, demokrasiden söz etmekle olmaz. Todor Jivkov da sosyalist demokrasiden söz ediyordu, ama hak ve özgürlükleri ayak altına almıştı. İnsanlar kan kusuyor, terör kol geziyordu. Sosyalist demokrasi bumudur. Avrupanın uyanış ve Rönesans devrinin en yüksek ideallerinin taşıyıcısı olan sosyalist uygarlık bu mudur. Tek partili sistemde demokrasiden, haktan, hukuktan, özgürlüklerden söz edilemez. 1990′da bizde çok partili sisteme geçildi. Bulgaristan politik sisteminin içinden, bu kadar zordan, zulümden, baskıdan sonra Türklerin, Pomakların ve Çingene kökenli Müslüman kardeşlerimizin de bir politik yapılanmada birleşmeleri herkesçe doğal karşılandı. Yeni politik parti Bulgaristan’ın bütünlüğünden, parçalanmışlığından, halkın beraberlik ve kardeşliğinden yana olduğunu ilan etse de, 24. yılında partinin yönetiminde demokratik ilkelerden çok uzak bir dünya görüşüne sahip ajanlıkla geçinen, hainliği meslek olarak benimsemiş kadroların yer aldığı “lider” durumuna geldiği ortaya çıktı. Ne ki, bu iş böyle devam edemez.

Bekleyen halkın sabrı taşar. Görüldüğü üzere yeni bir viraja giriyoruz. Bu yeni ortamda bir yeniden birlik olmak zorundayız, Bulgaristan Türklerinin politik yuvası olan HÖH / DPS partisine insanımızı ve kamuoyunu aldatarak giren ajan kesiminin yuvadan çıkması, yuvayı gerçek sahiplerine devretmesi ve pasif duruma geçme zamanı gelmiştir. Bir kadro 24 yıldan beri bir işi yapamamışsa, o beceriksiz olduğunu kanıtlamış olup, dizginlşeri yeni kuşağa devretmek zorundadır. Genç kuşağımız yeni politik ortama daha azimli, kararlı, esnek ve bilinçli katılıp önümüze çıkan yeni virajı aolmalı ve davamızı düze çıkarmalıdır. Politika kısa süreli hedef ve hesap işi olmadığı gibi, çıkar işi de değildir. Politika, demokrasi ortamından asillik temeline dayanmalıdır ve bu işi çocuklukları travmalı geçmiş, ajanlığı ve hainliği ekmek kapısı yapmış kişilerin işi olamaz. Politika, XXI yüzyılı doğuştan cesur, öğrenimli, meciyetli, bilgili liderlerle yaşamak istiyor. Bu sözler genelde öncelikle barışçı birleşme çabalarına başlayan Avrupa için geçerlidir. Bilindiği üzere, XVIII. yüzyılı burjuva devrim hazırlıkları ve devrim ateşi içinde geçen, XIX. yüzyılda Napaleon Bonapart savaşlarının yaralarıyla inleyen, XX. yüzyılda da İki Dünya Savaşı ateşi yanan eski kıta Avrupa’da XXI. yüzyıl sanki BARIŞÇI ATILIMLARLA YENİ BİR UYGARLIĞA AÇILMA ASRI OLARAK BAŞLADI. 2007′den beri biz Bulgaristan vatandaşları bu büyük atılımın saflarına alındık. Pazar gün yapılan seçimlerde de hiç olmazsa Bulgar nüfusunun üçte birinin bu politik hevese katıldığını gösterdi. Aynı zamanda Bütün Avrupa, XVIII. yüzyıl Fransız Burjuva Devriminin sönmemiş coşkusuyla yeni milliyetçi bir dip dalgasının yükseldiğini, hareketlenmenin Avusturya ve Hollanda’yı da etkilediğini ve netice olarak 2014 Brüksel AB Genel Kurul Birleşiminde daha kalabalık ve etkili bir sağ kanadın yerleşebildiğini ortaya koydu. Bu gelişmeyi tabii ki, Rusya’nın son dönemde hırçınlaşan gözü kör yayılma politikası da körükledi. Bulgaristan’da sağcı partilerin AB parlamentosuna temsilci gönderememesi iyi oldu.Kamuoyu ve seçmen Rusya kucağının sıcak ve bereketli olmaktan fazla, sıkıcı ve boğucu olduğunu görebilmesi ülkemizde yeni dengeler sağlayabilir. Yeni durumda bir oyla hükümet ortaklığını dayaklayan destekleyen V. Siderov ve partisi Ataka’nın da önemini kaybettiği görüldü. Bu durumda çarşamba gün yapılacak gen soru oylaması derin anlamlıdır. BSP-HÖH -Ataka yamamalı ortaklığının karşısında daha büyük bir kararlılıkla güçlü bir muhalefet dirildi. Bulgaristan yeni bir viraja girdi. Kazasız belasız çıkması temenimizdir.


4

Ölenlerle

Ölünmüyor

Mahmuzlu köyünden (Todor İkonomovo) Mehmet Sali Lom, Mehmet Saraç ve Hasan Arnavut 17 Mayıs 2014 günü işimde gücündeydi. Pazar gün köylerinde düzenlenecek düğün merasimi hazırlıklarına kenarından ucundan yardım da ediyorlardı. Sözde silah çalınmış bahanesiyle totaliter baskı ve terör rejimi mislerinin düğün gününde köyü kuşatıp basacakları ve halka ateç açacakları kimsenin aklının ucundan bile geçmedi. Milis güçlerinin kadınlı, çocuklu, neneli dedeli düğün töreninde kalabalığa açtığı ateşte 27 kişi kurşunlandı, yaralandı ve Hak ve Özgürlük davamızın 1989 Mayıs kahramanlarından Mehmet Sali Lom, Mehmet Saraç veHasan Arnavut can feda etti. Yaralılar Şumen, Novi Pazar hastanelerine nakledildi. Birçokları sakat kaldı. Bu vahşi saldırıdan sonra, zaten 1985′ten sonra iki kişinin bir araya gelmesine, Türkçe iki laf etmesine tahammülü olmayan Bulgar misisleri, artık Türklerin üremesini önleyip durdurmak için bütün yolları kesmeyi karar almıştı ki, düğün törenini bastı ve yaylım ateşiyle dağıtmaya çalıştı. Bu olaylara tepkiler de çok büyük oldu. Bir yandan açlık grevleri 11. gününde devam ediyor, diğer yandan gizli ve üniformalı polis Öncü Türk avına çıkmış en mert, en cesur en aydın ve gözü kara gençlerimizi yakalayıp uçakla trenle ülkeden kovuyor, “Kapı Kule”de kuyruk oluşmuştu. Önemle anımsatmak isterim ki, Mahmuzlar köyünde düşen üç kahramanımızdan sonra direniş bayrağı daha da yükseklerekalktı,halkAyaklanmasıtaştıvetoplam 2 ay gibi bir sürede 40 kurban verdik. Ne yazıktır ki, bu olayların üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen ve 21 Mayıs 2014′te Mahmuzlar karşı katliamının çeyrek asır yıldönümü kutlanacak olmasına rağmen, katıllerden hiç biri yakalanmadı, sorgulanmadı, yargılanmadı ve hapse atılmadı. En kötü olan ise şudur. Daha 1990′da demokrasi güneşinin şafakta görünmesiyle birlikte Bulgaristan Türkleri, Pomakları ve Çimgene kökenli kardeşlerimizin başına geççirilen HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ÇUVALI o gün bu gün dünyamızı karartı. Hiç kimse, şehyitlerimizin kanının yerde kalacağını düşünmemişti. Hiçkimse 24 yıl sonra, o ağır şartlarda ayaklanan halkımızı aldatanların, ona tuzak kurarak başa geçecek olan bir grup hainin, Mahmuzlar köy meydanında 17 kişiyi kurşunla yere serenlerin oğullarıyla Sofya “Kartal Köprü” meydanında öpüşeceğini ve kucaklaşacağını düşünmemiştir. B e k l e m e d i ğ i k l e r i miz hep başımıza geldi. Şimdi, ulusal ayaklanmamızın 25. yıoldönümünde bizden istenen nedir, biliyor musunuz? 1985-1989 döneminde “Belene” kampından sonra Kuzey Batı Bulgaristan köylerine sürgün edilen önzü Türk militan kadroya zulüm edilmesinden sorumlu olan ve bu işleri İç İşleri Bakanklığı Vratsa İl Müdürlüğünden yöneten General Peevski’nini torunu olan Dançoyu 80 bin leva maaşla Avrupa Birliği Parlamentosuna milletvekili seçip göndermemizdir. Demokratikleşme, adaletin yerini bulması, hak ve özgürlüklerimizi elde etmemiz açısından, işler o kadar geriledi, tersyüz oldu, ihanet sınırını bile fersah fersah aştı ki, bizim “liderlerimiz” olduğunu sanan ya da başka bir ifadeyle, Bulgar gizli polisinin bizim başımıza ektiği “lider” bozuntularından A. (Dönek) ile yeni kanatlanan Lütfü Mestan, eski gizli ve uniformalı polisin torunlarını milletvekili seçmemizi istiyorlar. Biz piyon olsak bu kadar küçük düşmezdik. Biz köle olsak bu kadar ezilmezdik, kendimizi ezdirmezdik. 1989 Mayısı bunun en büyük ve şanlı ispatıdır. Devamı gelecek sayıda

Bulgaristan Türklerinin Sesi

1.Balkan Veteran Futbol Turnuvası. B G - S A M Lüleburgaz Belediye Başkanı Daha sonra iki gün süEmin Halebak, Lüleburgaz Yıldızlar Futbol Akademisi’nde düzenlenen turnuvada, turnuvaya Bulgaristan‘dan Varna ve Plovdiv kentlerinin veteran futbol takımları ile Yunanistan‘dan Komotini Veteran futbol takımının katıldığını söyledi. Türkiye‘den ise Lüleburgaz Veteran Futbol Kulübü, Trakya GençlikLüleburgaz Masterlar ve Uzunköprü Master Veteranlar turnuvaya katıldığını belirten Halebak, “İki gün sürecek olan turnuva sayesinde Balkan ülkeleri arasında barış, dostluk ve kardeşlik gibi değerlerin geliştirmesi amaçlanıyor. Bir dahaki yıl tüm Balkan ülkelerinin turnuvaya katılması için çalışacağız. Ben turnuvaya katılanlara teşekkür ediyorum ve kazananın dostluk olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

recek olan turnuva başladı -Lüleburgaz’da kan bağışı kampanyası Lüleburgaz Kan Toplama Merkezi ve BEŞİR Derneği işbirliğiyle kan bağışı kampanyası başlatıldı. Lüleburgaz Kan Toplama Merkezi’nde görevli doktor Sencer Erşen, AA muhabirine yaptığı açıklamada Sokullu Mehmet Paşa Cami avlusunda düzenledikleri kan bağışı kampanyasının iki gün süreceğini söyledi. Lüleburgaz halkının bundan önceki kampanyalara büyük ilgi gösterdiğini belirten Erşen, “Kan gün geçtikçe artan bir ihtiyaçtır ve biz de bunun bilinci ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu. Erşen, tüm vatandaşları kampanyaya destek vermeye davet etti.

Türkiye Voleybol Federasyonu’nun organize ettiği festivale 10 ülkeden 10 12 yaş arasında çocuklar katıldı. Türkiye Voleybol Federasyonu tarafından ilk kez düzenlenen Balkan Çocuk Festivali İstanbul‘da gerçekleştirildi. VIALAND Alışveriş Merkezi’nde düzenlenen organizasyona Türkiye‘nin yanı sıraArnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan, Moldova,Karadağ, Romanya ve Sırbistan‘dan 10-12 yaşlarında çocuklar katıldı. Balkan Voleybol Birliği’ne üye olan ülkelerin çocuklarına voleybolu sevdirmeyi ve sporun birleştirici yönünü göstermek amacıyla, gerçekleştirilen etkinliği ülke federasyonları baş-

kanları, milli voleybolcular Polen Uslupehlivan, Ulaş Kıyak ve Uğur Güneş de takip etti. Festivale katılan çocuklar, müsabakaların ardından Tema Park’taki eğlence dünyasını gezerek, eğlenceli bir gün geçirdi.

düzenlendi. Edirne ValiliğiAvrupa Birliği Eşgüdüm Merkezi (ABEM) ve Edirne Doğa Sporları Derneği işbirliğinde düzenlenen festivale katılmak için Yunan ve Bulgar bisikletçilerin de aralarında olduğu 600 kişilik grup, Pazarkule Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye geldi. Karaağaç Mahallesi ve Tarihi Meriç Köprüsü’nü geçen grubu, Edirne Vali YardımcısıAyhan Özkan Tunca Köprüsü’nde karşıladı. Bisikletli grup daha sonra Selimiye Meydanı’ndaki festival alanına gitti. Vali Yardımcısı Özkan, burada yaptığı konuşmada, festivalin Anneler Gününe denk gelmesinin anlamlı olduğunu söyledi.

ğini ifade eden Özkan, “Festival artık kurumsallaşma yolunda ilerliyor, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum” dedi. Konuk ülke bisiklet kulüpleri adına Bulgaristan Svilengrad Bisiklet Kulübü Başkanı Mihail Kamburov ile Yunanistan Oristiada Bisiklet Kulübü Başkanı Dimitros Palaskipoulos da konuşmalarında sporun birleştirici yönüne değindi. Konuşmaların ardından festivalde, “Oristiada Stop” grubu mini konser verdi. Festival, Bulgaristan ve Yunanistan gelen grup ile Edirne Belediyesi 22 Nefes Halk Dansları grubunun gösterileriyle sona erdi.

men Dairesi Başkanı Konstantin Romodanovski, 2013 yılından bu yana Rusya’ya girişi yasaklanan yabancıların sayısının 735 bine yükseldiği bilgisini verdi. Federasyon Konseyi’nde açıklamada bulunan yetkili, 2013 yılında 460 bin yabancı ülke vatandaşının Rusya’ya girişinin

275 kişinin daha eklendiğini söyledi. Rusya’da yeni kurallar gereği, iki kere idari ihlalde bulunan ve ülkede yasal bulunma süresini geçiren yabancıların ülkeye girişi yasaklanıyor. Romodanovski ayrıca, Rusya’da yabancıların karıştığı suçların oranındaki artışa dikkat çekti.

6. Uluslararası Bisiklet Festivali Selimiye Meydanı’nda 6. Uluslararası Bisiklet Festivali Festivalin 3 ülke arasındaki dostluk ve barışa hizmet etti-

Rusya’dan 735 bin yabancıya giriş yasağı Ajansların bildirdiğine göre, Federal Göç- yasak olduğunu, bir sene içinde bu listeye

Boş işler

Hazreti Muhammed’in doğum günü kutlamaları vesilesiyle Sofya “Ts.Ts.Kl. Ohridski Üniversitesi” büyük salonunda yapılan konferansta hazır bulundum. “Aula” tıklım tıklım doluydu. Büyük ilgi gören forum Üniversite’nin Felsefe ve Din Tarihi Bölümü ile Baş Müftülüğe bağlı İslam Araştırma Merkezi tarafından düzenlendi. Bulgaristan Türkleri Baş Müftüsü Mustafa Hacı ve müftülük yönetimi hazır bulundu. 4 konuşma sunuldu. “Kuranı Kerimi” Arap dilinden Bulgar diline tercüme eden Prof. Teofanov Modern Dünyada Uluslararası Hukuk ve İslam Hukuku üzerinde durdu. Doç. D-r. İbrahim Yalımov çadaş dünya ve Bulgaristan Müslümanları açısından Hazreti Muhammedi’in Veda Hütbesi’nin felsefi özüne değindi. Sofya İslam Enstitüsü öğrencileriyle birlikte, öğretim üyeleri, “B”aşmüftülük Tarihi” yazarı İsmail Cambazov, Bulgaristan Türkleri Kültür Merkezi Başkanı Savri Alagöz, eski ve yeni rektörler, felsefe ve teoloji fakültelerinden okutman ve öğrencilerin, ayrıca Sofya’daki Üniversite ve yüksek okullarından Türkiyeli üniversitelilerin büyük bir grup halinde katılımıyla renklenen konferans herkes için yararlı bir tartışmayla son buldu. Katılımcılar arasında dikkatimi çekenlerden biri Prof. Mihayil İvanov’tu. Asansörü olmayan üniversite binasının 3. katında bulunan salona 2 elinde iki patrikle zar zor çıkabildi. O, halen Sofya Yeni Bulgar Üniversitesi’nde (NBU) etnik azınlık konularında ders veriyor. İlk yükseköğreniminin ne olduğu bilinmeyen, fakat totaliter rejimin sözü geçen akıl hocalarından birinin oğlu olan Prof. İvanov’un habilitasyon konusunu gizli tutuldu. A. (Dönek)in işlediği konu artık biliniyor. Bulgaristan Türklerini iç göçlerle eritmeyi önermiştir. 1985′te Türklerin isimlerinin bulgarlaştırılırken nükleer fizik konusunda akademik öğrenim yapmak için Sovyetler Birliği’ne gönderilen ve orada atom rektörlü bir nükleer araştırma merkezi olan “Dubna” da 6 yıl ihtisaslaştığını iddia eden İvanov arka sıralarda kenara oturdu. Görev hayatını hep Türkler, Müslümanlar ve İslam dini ile meşgul olarak geçiren Prof. İvanov, Bulgaristan Müslüman azınlığı arasına çok ilginç bir şekilde girdi. 1989′un dondurucu Aralık ayının son günlerinde Pomaklar isimlerini ve din haklarını geri almak için Sofya Millet Meclisini kuşattıklarında, başkent varoşlarından “Gorna Banya” tank kıtasından bir askeri araçla getirilen sıcak çayı plsastik bardakla ikram ederken aramıza girdi. Daha sonra kendisiyle yapılan görüşmelerde bu gerçeği ret etse de, olay budur. Prof. İvanov’un iş hayatında Müslümanlar arasına sıcak çayla sızdı ve bir daha asla ayrılmadı. Totalitarizm sonra B.C.’nin ilk demokratik Cumhurbaşkanı seçilen Jelü Jelev, ömründen 11 yılı eşinin köyünde sürgün olarak geçirirken çok aktifti. 1989 baharında ülkede onun öncülüğünde kurulan ilk demokratik Bulgar örgütlerine karşı rejimin çok sert tavır aldığında onun Sliven şehrinde gerçekleştirdiği bir görüşmeden sonra tutuklanma tehlikesi belirdi. O zaman o yerlilerden fotocu Vılçev’in eline sığındı. Çingene kökenli olan Vılçev “Yukarı Mahale“de kalıyordu ve geleceğin Bulgar devlet başkanını birkaç gün gizledi ve misafir etti. Bu sıkıntılı günlerinde o, fotocunun ortanca oğulu olan ve yazdığı şiir ve romanlarla birkaç kez ödül alan genç yazar Georgi Paruşev’le tanıştı. İstidatlı kalem, aslında bir bilim adamı olan Jelev’i etkiledi. 1992′de Bulgar Türk, Rom ve Pomaklarının da oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilmesiyle yönettiği makamda bir “Azınlıklar Komisyonu” kurulmasına karar verdi. Yazar G. Paruşev’i bu göreve atamak üzere Sofya’ya davet etti. Ne yazık ki, Paruşev’in bu yüksek makamda çalışması nasip olmadı. Çünkü görevi, bir fizikçi olan Cumhurbaşkanı yardımcısının ısrarı üzerine SSCB’de uzmanlaşmış bir nükleer fizikçi olan M. İvanov aldı. Artık adının önüne Prof. unvanı da takan ama ne profösörü olduğu bilinmeyen bu zat, saflarımıza bir meydan çaycısı olarak katılmış olmasına rağmen, son 25 yılda ve Bulgaristan etnik azınlıklarından sorumlu en yüksek makamlarda görev aldı. Bu arada 8 yıl Cumhurbaşkanı J. Jelev’in danışmanlığını yaparken, Türklere, Pomaklara ve Çingene köklü Müslümanlara hiç bir konuda hiç bir taviz verdirmedi. Daha sonra B.C. Bakanlar Kurulu’na bağlı “Etnik Sorunlar Ajansı“na geçti. Orada da başkandı. Biçip kesen oydu. Bir on sene de orada demlendi. Bugün artık kart vizitinde Prof. İvanov yazıyor. A. (Dönek) ile de can ciğer dost oldular. O, görev başında bulunduğu sürede özgün Türkçülüğüyle bilinen Bulgaristan Türkleri arasından öncülere “sen faşistsin” deyecek kadar kendinde güç buldu. Artık sırtında çok ağırlaşan Türk ve İslam düşmanlığı yükünü taşırken iki baston kullanan Prof. İvanov’ün “nükller fizikçi” kimliğinden “etnik sorunlar profesörlüğüne” sıçraması aydın kesimin dikkatini çektı. 25 yıldan beri yerinden bir milimetre kımıldamayan Bulgaristan etnik azınlık sorunlarının devamlı tökezlemesinde ve hiç birinin asla çözülmemesinde orta direk rolü gören bu “bilim adamı”nı yakın takipten çıkan sonuçlar çok ilginçtir. Bulgaristan Türklerinin şanlı 1989 Mayıs ayaklanmasındansonra,yıllaryılı“soyadönüş”,“Bulgaristan’daTürkyok”, “Bulgarlaştırma” , “asimilasiyon” ve “eritme” şekillerinde gelişen totaliter zulüm politikalarının hiç bir sonuç vermediğini gören resmi makamlar, Bulgar Bilimler Akademisi’nde Türkleri ve Türlüğü Kökünden Yok edebilme konusunda bir gizli konferans düzenlemiştir. Bu konferansa katılan genç “bilim adamı” M. İvanov konudan esinlenerek BKPMerkez Komitesi’ne bir “Türk Problemine Çözüm” raporu sundu.


Bulgaristan Türklerinin Sesi 5

Durmuş Mutlu

A n l a ş a bilmemizin Y o l l a r ı

Biz, Bulgaristan’da yerleşik, 2007′den sonra Batı Avrupa ülkelerine dağılan ve milyonlarcamızında Türkiye’de soydaş olarak ikamet ettiği çok büyük bir halk topluluğu olduğumuz bilinciyle varız ve var olmaya kararlıyız. . İtiraf etmeliyiz ki, günümüzde modern uygar Avrupası’nın dayandığı kültürel miras bizim yaşadığımız Bulgaristan, Balkanlar, Anadolu topraklarında oluşmuş ve dünyaya ışık vermiştir. Bu ışık bugün bizi loş geliyor. Çünkü aydınlanma bilmeden ve öğrenmeden, algılama, özümseme ve soyutlamadan geçer. Öz kültürümüz olan Türklüğümüz ve dinimiz olan İslam’ın da ayrıca dünyaya taşıdığı aydınlığın öteki işiklarla katışmasından daha yüksek ve güçlü bir ışıma ve aydınlanma doğması beklenirken, adı filmlere de verilen “Işıklar Savaşı” yaşıyoruz. Kültürler arası etkileşimin alabildiğine arttığı bir çağdayız. Avrupa Birliği bu kaynaşımı yaşıyor. Bu bakıma, çağımız bir iletişim çağıdır. Böylesi enternasyoneleşmiş bir çağda toplumun kendini dış dünyadan soyutlayarak, ya da halk topluluklarına, azınlıklara insanlığın gidişine ayak uydurma imkanları tanımadan birlikte ilerlemek olanaksızdır. Her kültür değerlerine evrensellik kazandırmak ister. Biz Bulgaristan Türkleri de bunu istiyoruz. Kimse şu kültüğr eksiklidir, şu engellidir, şu özürlüdür deyemez. Kültürlerin doğuştan eşit olduğu bir gerçektir ve bunu herkesin, her toplumun, her devletin ve uluslararası makamların kabulş etmesi gerekir. Her toplum uygarlık yarışında ön saflarda yer tutmak ister. Her toplumk diğer toplum ya da toplulukların yarattığı kültüre, bilime ve sanata ilgi duymak zorundadır. Bu açıdan kültür hegemonizmine karşıyız. Kültürel eşitlik her yerde ve her zaman galip gelmelidir. Kültürler arası yarış eşit şartlarda yürütülmelidir. Bu olaya demokrasi açısından baktığımızda, hiç bir çoğunluğun hiç bir azınlık adına karar alması veya dayatması söz konusu olamaz. Başka bir değişle çoğunluk azınlık adına ve azınlık hakkında karar alamaz ve almamalıdır. Biz, Bulgaristan’da yaşayan bir azınlık Tükt toplumu olarak 160 yıldan beri yani Osmanlının Tanzimatından beri Batılaşmaya çalışıyor ve Batının kültürel ve uygarlık yapısını anlamaya, almaya ve uygulamaya çalışıyoruz. Zamanın Ruse Valisi Mithat Paşa, bu işi en iyi kavramış idarecilerden biri olarak, Bulgaristan’da Türk okullarıyla yan yana Bulgar okulları, Gabrovoda Bulgar Lisesi açılmasında, Ruse’de dram tiyatrosu, müzik sahnesi, kitap evleri ve basımhaneler kurdurarak, pek çok Türk ve Bulgar kız ve oğlanı özel meslek okullarında eğiterek, Batıya öğrenime göndererek öncü rol oynamıştı. İnsanların zihinsel yapısını etkilemek, daha iyi olarak ve zamana uygun olarak kabul edilenle yenilemek yıllar asırlar alıyor. Bir kuşağın ömrü buna asla yetmiyor. Bu süreç de 160 yıldan beri devam ediyor ve edecektir. Bulgar Çarlık dönemi,sosyalist totaliter aşama ve şimdiki demokratikleşme süreci bu devresel dçnüşümlerle yenileşme ve modernleşmenin, yeni uygarlıklara dahil olmanın ayaklarıdır. 25 Mayısta yapılan AB meclkis genel kurul bileşim seçimleri de ayrı bir ayaktır. Biz ilk kez olmak üzere bu seçimde 4 milletvekili çıkardık ve Hey Avrupa, şu küçük olduğu için pek dşkkat etmediğiniz ve önemsemediğiniz Balkanlarda biz Türkler de yaşıyoruz ve özgün kültürümüzle, dilimizle, edebiyatımızla, üretimlelerimizle birleşik Avrupa içinde bir ateş böceği gibi uçmayı biz de istiyoruz, diyebildik. Kendi imkanlarımız açısından olmak üzere, AB’ne tarihsel eleştirel açıdan biz de bakalım desek, Batı’yı bugünkü uygarlık düzeyine eriştiren RÖNESANS -AYDINLANMA döneminin insancıl değerleri olduğunu, görürüz. Batı, Ortaçağın karanlık dokmatik değerlerini ilk kez aydınlanma ve Rönesans devrinde sorguladı ve antik çağdan kalma yapıtlarındaki özgürleştirici havayı tam anlamıyla ilk kez bu dönemde soludu. Önemle belirtiyorum, Batı’da ulusal dillerin gelişmesi de, toplumların ulusal benlik ve kimliklerine kavuşmaları da bu aydınlanma dönemine rastlar. Durum böyle iken ve biz Batı dünyasına kendi aydınlığımız ve elde ettiğimiz özgün özgürlüğümüzle katılmışken, okulsuz, okuma evsiz, bası yayımsız, şair ve yazarsız, kitapsız, ana dilde ders veren öğretmenlerimiz olmadan nasıl olur da Büyük Avrupa’nın aydın dünyada yer alabiliriz? Soruyorum: Çağdaş Bulgar zihniyeti, özürlü olduğuna inandığım HÖH lider ekibi, hakkikatten Bulgaristan Türklerine bir Rus “Matryoşka”sı olarak mı bakıyor?. Bizi Avrupa Birliği’ne bir minicik matröşka gibi mi tanıtıyotrlar! Bilirsiniz, Matroşka’da birbirinin aynı ama değişik büyüklükte olan ve birbirinin içine giren farklı büyüklükte aynı oyuncaklar vardır. Şimdi biz Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları olarak en küçük Matröşka figürü olarak bizi en dibe ve en içeri koyacaklar. Dışımızda “AB” – etnik Türk Müslüman grubu” yazsa bile ömür boyu ve ebediyen en karanlık, en kapalı ve başkaları açıp bizi çıkarmadıkça dışarı çıkıp aydınlık görmemiz olanaksız olan zavallılar olarak oracıkta kapalı kalacağız.İç içe girmiş matröşkaların en içindeki zifiri karanlıkta kaldıkça üzüntüden kendimizi yedikçe, kapkara kararacağız ve kahrolup yok olacağız. Demek istediğim, aydınlık ve uygarlıklar böyle matröşka misali iç içe girince, küçükler kayboluyor, yaşam hakkı kazanabilmelerinin yolu yok. Evet AB’ye dört milletvekili gönderdik ama, 752 yanında 4 kişinin dikkate alınması zor olur. Bu açıdan, çoğunluğun azınlığı hem ulusal hem de uluslararası AB çapında ezilmesini önlemek için kollarımızı sıvamalıyız. Tarihte aydınlanma döçnemlerinin birbirinin devamı olduğunu kabullendiğimiz gibi, iletişim ve kültürel bütünleşme dünyasında da uygarlıklarda azınlıkların da özgün yeri olduğu gerçeğini hayata çağırmalıyız. Bu açıdan AB’ye yolcu ettiğimiz 4 HÖH milletvekiline başarılar diler, Bulgaristan Türk, Pomak ve Çingene Kökenli Müslüman kardeşlerimizin oylarıyla seçildiklerini ve kalabalık içinde kaybolmamalarını ve başarılar dilerim.

R O D O P L A R ’ I N Müzeyyen Avcıoğlu,

S A P P H O ’ S U

Kitabı çıkmıştır. Tüm okurlara duyurulur

MÜZEYYEN AVCIOĞLI KİMDİR? 1958 yılında Bulgaristan’ın Kırcaali iline bağlı Erciliköyünde,kalabalıkbirrençberailesindedoğdu. İlk ve ortaokulu köyünde bitirdi. Lise öğrenimini ise Kırcaali’de tamamladı. E r k e n y a ş t a N u r i Av c ı oğlu ile bir mutlu yuva kurdu. 1978 yılında Türkiye’ye göç ederek İzmir ’e yerleşti. Daha sonraki yaşamını Bursa’da sürdürdü. aynı zamanda tercih edilen köşe yazarıdır. Emekliliğine kadar ticaretle uğraştı. Torunu Öykü ise ortaokul öğrencisiBütün aile fertleri kültüre ve edebiyata yatkındır. dir ve onun da edebiyat çalışmaları mevcuttur. Çocuklarının iyi bir eğitim al“MartıKanadındaBeyazGül”isimlikitabışairinilkeseridir. ması için büyük çaba harcamışlardır. Baskıyahazırbaşkaşiirvedenemekitaplarıdabulunmakta. Kızı Fatoş Avcıoğlu’nun da edebiyat uğraşıları varBazı şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. dır ve kendisi 7.oda Sanat Atölyesi’nin kurucusudur. Bursa’daki Venüs Radyosu, iki yılOğlu Alkan Avcıoğlu, gelecek vaat eden genç bir sinema eleştirmeni ve değer uzmanı, dır şairin eserlerini dinleyicilerine sunmaktadır.

Bulgaristan’ın Türk aydını: İsmail Cambazov SEVDA DÜKKANCI

Bulgaristan topraklarında asırlar boyunca yaşayan Türkler, hayatın farklı katmanlarında önemli konumlarda yer alıyor. Bugün de Sofya’da önemli bir gazeteci, yazar ve araştırmacılardan olan İsmail Cambazov, bundan sadece 15 gün önce “Bulgaristan Başmüftülüğü’nün Tarihi” başlıklı iki ciltlik bir kitap yayınladı. Kitap üzerine on yıl çalıştığını söyleyen İsmail Cambazov, İstanbul’daki Osmanlı arşivi, Meşihat arşivi veBulgaristan’daki diğer arşivlerde bulduğu belgeleri kitabında paylaşmış. Cambazov bu sayede kendinden sonraki araştırmacılar için iyi bir malzeme de sunduğunu ifade etti. HAYATI YAZARAK GEÇTİ 86 yıllık yaşamının 61 yılını gazeteci olarak geçiren araştırmacı yazar Dr. İsmail Cambazov Bulgaristan’da Türk basınının da en önemli tanığı. 1953 senesinde Yeni Işık’ta gazetecilik hayatına başlayan Cambazov, “Ben Türkler arasında çalışma hayatına gazetecilikle başlayıp, gazetecilikle bitiren tek aydınım” dedi. Sofya Yüksek İslam Enstitüsü’nün kurucularıarasındayeralanyazar,Bulgaristan’da hukuk fakültesi bitiren ilk Türk. Çeşitli gazetelerde Bulgarca ve Türkçe gazetecilik yapan Cambazov şöyle konuştu, “Emekliye çıktıktan sonra, yazarlığa soyundum. Emeklilik hayatıma Sofya Yüksek İslam Enstitüsü’nü kurmak ve orada müdürlükle başladım. Bu İslam Enstitüsü’nün bir dönem rektörlüğünü de yaptım. 15 sene orada çalışmam var.” MEDRESETÜ’N N Ü VV A B M E Z U N U

Bulgaristan Türklerinin tarihinde önemli bir yere sahip olan İsmail Cambazov, Medresetü’n Nüvvab” mezunu olduğunu söylerken, “Medresetü`n Nüvvab, Bulgaristan’da Türk ve Müslüman aydın yetiştiren tek okul idi” diye konuştu. İsmail Cambazov’un kaleme aldığı kitaplar arasında Sofya Yüksek İslam Enstitüsü’nün kuruluşunu anlattığı bir eser de var. İsmail Cambazov; 2 yıl önce okurlarla buluşan “Balkanlar’da Türkler ve Müslüman Azınlıklar” adlı kitabıyla da tarihe ışık tutuyor. BALKANLAR’DAKİ A Z I N L I K L A R I D A YA Z D I İsmail Cambazov Balkanlar’da Türkler ve Müslüman Azınlıklar” isimli kitabını şu sözlerle anlattı; “Türkiye dışında yaşayan Türk azınlıkların sadece Bulgaristan’da yaşayanları Türkçe eğitim göremiyorlar. Bütün Balkan ülkelerinde bir avuç Türk var. Yani 15 ila 30 bin civarında Türk var. Fakat anaokulundan üniversiteye kadar Türkçe eğitim veren fakülteler var. Bunu ben “Balkanlar’da Türkler ve Müslüman Azınlıklar” kitabında her memleket için anlatıyorum. Bugün Mamuşa’da, Kosova’da mesela anaokulundan lisenin son sınıfına kadar efendim, tamamıyla Türkçe eğitim veren okul ve kurumlar var. Ben bu kitapta 12 Balkan memleketini ayrıca anlatıyorum ve Türklerin buraya ne zaman geldiklerini, nasıl çalıştıklarını, neler yaptıklarını belgeleriyle yazıyorum.” Beşiğim ve Eşiğim eseri yaşamından izler taşıyan yazar Dr. İsmail Cambazov, ilerlemiş yaşına rağmen araştırmalarını sürdürüyor.

Süleyman

hayatını

Remzi

kaybetti

Klarnetçi Neşko Neşev ve Orhan Jekov’un değişmez bateristi Süleyman Remzi 39 yaşında hayatını kaybetti Bulgaristan’da , günümüzün popüler klarnet ustaları Neşko Neşev ve Orhan Jekov’un bateristi Süleyman Remzi 39 yaşında Avusturya’da vefat etti. 25 yıldır Bulgaristan’ın “ Folk“ ve “Çalga“müzik piyasasında çalışan Süleyman Remzi dügün,kına,sünnet,dernek ve aynı zamanda ünlü klarnet ustaları Neşko Neşev ve Orhan Jekov’un değişmez bateristiydi.

Sanatçının cenazesi yarın Avusturya’dan getirilerek, 24.05.2014 Cumartesi günü Kırcaali camisinde İkindi namazını müteakip kılınacak olan cenaze namazı sonrası, Sipey кöyü mezarlığında toprağa verilecek.

Şurası Başkanı Sn. Şabanali Ahmed ve beraberindeki Haskovo Müftüsü Sn. Basri Eminefendi ve Kırcaali Müftüsü Sn. Beyhan Mehmed, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Aykaç’ı makamında ziyaret ettiler. Görüşmede İlahiyat fakültesi dekanı Prof. Dr. Mehmet Dalkılıç ve İl Müftüsü Sn. İsmail Bayrak hazır bulundular. Şura Başkanının himayesinde heyet daha sonra Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yener Yörük’e iadeyi ziyarette bulundu. Her iki görüşmede Üniversitelerin Bulgaristan’dan öğrenci aldıklarını ve almaya devam edeceklerini, bilhassa yeni açılan Kırklareli ve Edirne İlahiyat’a da öğrenci almak istediklerini Rektör beyler tarafından vurgulandı. Türkiye’de eğitim almaları hasebiyle duyduk-

ilahiyatların tanıtılmasına katkı sağlayacaklarına ve öğrenci yönlendireceklerine dair söz verdiler. Heyet daha sonra Edirne İl Müftüsü Sn. Emrullah Üzüm’ü ziyaret ederek, Kutlu doğum haftası münasebetiyle Bulgaristan’da birçok programa katılarak konuşma yapmaları hasebiyle kendilerine teşekkür etti.

Y Bulgaristan ü k s e Müslümanları k İ s lYüksek a m İslamŞ ları umemnuniyeti r a s ı dile getirerek, E d i mezkur r n e(adı’ geçen) de

İbrahim SOYTÜRK

Bir Anı

Belki unutmuşsundur diye yazıyorum, Kutuya oy pusulasını atmak, Taş atmak değildir kardeşim. Sen oyunu istediğine verebilmen için, Önce tutuklandın ardından mahpus yatıldı, Demokrasi tolu’su yağdı sürgünde, Sonra özgürlük silindiri geçti üstümüzden Bir deri bir kemik yapıştı sülyetimize Kara asfaltta, kara kaderimizle Ve korkarak geçtik insan hakları meydanlarından Yüzü maskeliler tanklarla çıktı karşımıza Saniyede bilmem kaç kurşun atan silahlar “Pristoe” köyünde onyedileri serdi yere. Özgürlük özleyenlerin çocukları artık yetim. Ayaksız, kolsuz, gözsüz kovulanlar kelepçesizdi, Unutulamaz demokrasiyi hayal eden yıllar. Ne sandın sen? Hak ve özgürlük güpegündüz mü düştü çarşıya! Ekmek arası köfte gibi mi geldi? Ve zenginlik, İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı? Ve umutsuz ve gönlü yaralı olmasa, 350 bin kuş 3 ayda gökyüzünü terk eder mi? Bu nasıl demokrasi? Düştüğü yeri yaktı! 1989 Mayısında merhamet ve hürriyet, Can veren kahramanlara o kadar mı uzaktı?

Marmaris Turizm İstanbul Otogar 0212 658 20 65

Marmaris Turizm - 0212 658 20 65 500 Evler - 0531 450-46-85


6

B U LT Ü R K

Bulgaristan Türklerinin Sesi

FA ALİYETLERİNDEN


Bulgaristan Türklerinin Sesi 7

SELAM OLSUN !….

Türk

oyunları

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da Türk Folklor Festivali düzenlendi. Yaklaşık bir 25 Yıl geçmiş. yıl boyunca ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen yarışmalarda finale kalanŞimdi sizi düşünüyorum lar Milli Kültür Sarayında sahneye çıktı. Deliorman, Rodop ve Gerlovo Türkleri. AlSEVDA DÜKKANCI dığım nefeste siz varsınız. Bulgaristan’da hoşgörünün, çok çeşitli Siz orada, biz burada, perişan ve garip dıykültürün, aynı zamanda farklı etnik grupgular içindeyim, halimi anlarsınız. ların oluşturduğu bir buket, yani bir deKartallarla beraber ölemedim. met çiçek konulu ulusal yarışmanın finali Yıllar yılı gülemedim. Sofya Milli Kültür Sarayı’nda gerçekleşti. Acılarınızı paylaşmak için ortasından, Tutup da bölemedim. Folklor Festivali’ne Bulgaristan’ın dört Kulaklarda gezdiği gibi, kimlik davamız bir yanından 5-35 yaş arası sekiz bine ya“dinlene dinlene” fakat savaşarak gelişiyor. kın yarışmacı katıldı. 8 ayrı dalda düzenleBen Rodopların bir köyünde doğmuşum, nen yarışmalarda 360 kişi finale kaldı. FesDüşmanların mezarı kazılmadı, tivalin finali renkli görüntülere sahne oldu. Destanları yazılmadı. 2 B İ N D AV E T L İ K AT I L D I Ben, Rodopların bir köyünde öleceğim. Rodoplardan Dobrucaya Hak ve Özgürlükler Hareketi tarafınDuyulmuş ağıtlarla döneceğim. dan düzenlenen etkinliğin açılışını Baş“Demokrasi, hak ve özgürlük” vaad edenler, kan Lütfi Mestan yaptı. Bulgaristan Kül25 yılda aynı yere döndüler. tür Bakanı’nın yanı sıra final yarışmasını Sayarken aynı yerde yol şaştı, 2 bine yakın davetli izledi. Programda Demokrasi batakta kaldı. Bulgarca ve Türkçe şarkılar yankılandı. Hapistekiler, sürgünler, zifiri zından ışık araEtnik grupların özgün halk oyunlarını yanlar, sergilediği programda Türkçe şiirler duyYıiğitler derdi ki, bu uzun soluklu bir mügulu anlar yaşattı. Gadulka adı verilen kecadele Ne kadar haklıymışlar!…. 25 yılda hava açmadı!… Çeyrek yüzyıldan sonra Vatan, 25 yıl önceEdirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) komşu sinden daha karanlık, ülke Bulgaristan ile ticari ilişkileri geliştirmek İnsanlar seyrelmiş, yorgun ve bitkin. ve projeler üretmek için görüşmeler yapmak Yaşamak isteyenler beklemekten bezgin… üzere Bulgaristan’a ziyaretler gerçekleştiriyor. Herşeyi çok yakın ve kolay sanmıştık ama Edirne Ticaret Ve Sanayi Odası (ETSO) komşu bu çok uzun bir yol… ülke Bulgaristan ile ticari ilişkileri geliştirmek 25 yıl önce özgürlüğe en yakın olanlarla ve projeler üretmek için görüşmeler yapmak aynı ilham ve düşüncelerle yaşarken, üzere Bulgaristan‘a ziyaretler gerçekleştiriyor. Boyun eğmeden dim dik dururken , Bulgaristan‘ın Dobrich ve Varna şehrine Bize tekmeyle, copla, dipçikle vuranlar ve giden ETSO heyeti ticaret ve sanayi odalarını ziyaret ederek iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin bizi vatanuımızdan kovanllar… artırılabilmesine yönelik görüş alışverişinde köşklerde yaşasalar da hala, bulundu. ETSO Yönetim Kurulu Başkanı Recep biliyorlar mutlaka unutacaklar… Zıpkınkurt ile Meclis Başkanı Mehmet Eren ve Onlar, mahkümdurlar tarihin çöplüğünde çürümeye Meclis Başkan Yardımcıları Çetin Kürkçü, Cahit Elmas,Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Özalp, Ali Bir gün yollarının mutlaka oraya düşeceTaşdemir, Faruk Demir, Meclis Üyeleri Yener ğine… İşbilir Aydoğan Akıncı, Kadir Çakay, Seyit Ahmet Seni oyuna getirenlerin yeri Bulut ve Edirne Kadın Girişimciler Kurulu çöp tenekesinde dibin dibi olacak! Başkanı Elmas Aslan’dan oluşan ETSO heyetinin Herkesle birlikte buna ben de inanıyorum. ilk durağı Dobrich Ticaret Ve Sanayi Odası oldu. Yılda bir kez şehitleri anmakla bitmiyor bu Ziyaret esnasında Dobrich şehrinin ekonomisi iş. ve yatırım olanakları hakkında bilgiler veren Dobrich Ticaret Odası Başkanı Rossenov, Bitemez ve “Dobrich bölgesi tarım ve tarım ürünleri üretimi bitmeyecek! bakımından Bulgaristan‘ın en gelişmiş bölgesidir. Müslüman şehit Hırıstiyan gibi anılamaz, Birlikte projeler yürüterek, iş adamlarımızı karşılıklı görüşmelerini sağlayarak ticaretimizi Fatiha bilmeyenler şehitlerimizi anamaz! geliştirebiliriz” diye konuştu. Belediye Başkanı Ayaklanma Ayındayız Yardımcısı Petkova ise yaptığı konuşmada Dobric Uyanıyoruz, doğa, şehrinin Karadeniz bölgesinde olduğunu ve toplum ve hepimiz, biz… doğallığını koruduğunu söyleyerek tarım ve turizm Hepinize Selam olsun! alanlarında yatırımlar yapılabileceğini söyledi. Kimlik davamızda baş eğmeyen yiğitleriEdirne ve Dobrich şehirlerinin tarım alanında mize… benzerlikleri olduğunu söyleyen Zıpkınkurt: Selam olsun! tarım aletleri üreten ve satan firmalar Ata Vatanda beraberce yaşanacak aydın ge- “Bölgemizde var. Türkiye‘deki fiyatlar Avrupa‘ya göre yüzde 40 leceğe!… daha uygun. Bu firmalarımızın Bulgaristan‘daki Selam olsun firmalarla işbirliği yapmalarını sağlarsak, bizim Her daim dim dik duranlara!. üreticilerimiz de Bulgaristan‘daki firmalar da

Sofya’da

yarıştı

mençeyle Bulgar folklorunu tanıtan Torlak Grubu da izleyicilerden büyük alkış aldı. FOLKLOR RÜZGARI ESTİ Bisertsi Köyü’nde yaşayan Türk kızlarının Deliorman dansları adeta bir karnaval havası yaşattı. Dulovo ilçesi, Doğrular köyü gençlerinin “Tuana” adlı halk oyunu ise yarışmaya damgasını vurdu. Ezerçe köyünden Yasemin Taukçu bindallı kostümüveseslendirdiğitürküyleilgiodağıolurken, yarışmanın en küçük katılımcısı 5 yaşındakı Ebru ise davetlilerin ve jürinin favorisiydi. Sazlarvetamburaeşliğindesöyledikleritürkülerle birincilik ödülü Silistre Çiller köyüne gitti.

Etso, Bulgaristan İlişkileri Sıkı Tutuyor

Uğurlu Kozmetik Temizlik Kimyasalları Gıda Dolum İthalat ve İhracat UĞURLU

İstanbul Tel: +90 (212) 537 63 54

Adres: Barbaros Hayrettin Paşa Mah. 1001 Sok. No:36/a Gaziosmanpaşa, İstanbul, Türkiye

kazanır” dedi. Komşu ülke araçları ile tarım alet ve makinalarının tamir ve bakımını Edirne‘de yaptırabilmelerine olanak sağlayan protokolün Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü ile Edirne Ticaret Ve Sanayi Odası arasında imzalandığını söyleyerek konu ile ilgili açıklama yapan Zıpkınkurt: “İmzalanan protokolle komşu ülkelerimiz Bulgaristan ve Yunanistan‘dan gelen araç ve tarım aletlerinin tamiri ilimizde uygun fiyatla yapılmaya başlandı. Bir tarım şehri olan ilinizdeki tarım aletlerinin bakım ve onarımını ilimizde yaptırabilirsiniz” ifadelerini kaydetti. Daha sonra Varna Ticaret Ve Sanayi Odası‘nı ziyaret eden ETSO heyeti, Başkan Ivan Tabakov ile bir görüşme gerçekleştirdi. ETSO Başkanı Recep Zıpkınkurt, bölgedeki ticari yatırımları araştırmak amaçlı ziyaretler gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Bulgaristan‘ın Yambol, Haskova Plovdiv, Sofya kentlerinde yatırımlar yapan Edirneli iş adamlarının olduğunu anımsattı. Varna bölgesinde Türk öğrencilerinin olduğunu da söyleyen Zıpkınkurt, öğrencilerin yurt sorunu olduğu konusuna da değindi. Varna’nın geliştiğini, yatırımların gelmeye başladığını ve Varna limanının değişerek yat limanı olacağını söyleyen Varna Ticaret Odası Başkanı Ivan Tabakov, kıyıya yakın yerlere lüks oteller yapılma kararı alındığını ifade etti. Türkiye‘ye döndükten sonra açıklama yapan ETSO Başkanı Recep Zıpkınkurt, “Bu ziyaretlerimiz, ilişkilerin ileriye dönük olarak güçlü bir şekilde geliştirilebilmesi bakımından son derece yararlı oluyor. Burada önemli olan birliktelikleri ve iş ortaklıklarını ekonomik akılla geliştirmektir. Komşu ülkelerimizin pazarlarını tanımak bakımından son derece elverişli imkanlar sunan bu ziyaretlerimizin meyvelerini ve kısa süre içerisinde rakamsal sonuçlarını almaya başlayacağız” dedi.

O Hepimize Sevdalıydı

1989 Mayısının ortasında havalar iyice ısınmıştı. Tütün dikimi de birçok yerde bitmişti. Yeşil buğday denizi bir kuzeye bir güneye akar gibi dalgalanıyordu. Güneş okşadıkça yemyeşil başaklar hem doluyor hem kılçıklanıyordu. Dobruca ve Deliorman’ın ılıman havasında sanki bu toprakların en kadim sevda şarkısı yankılanıyordu: Doğa ile gönül ruhu bir olmuştu: YARİN YANAĞINDAN GAYRI HER ŞEYDE VE HER YERDE BERABERİZ! Ruhuyla yaşayanlar sevdalı ve mutluydu. Özlemlerin özlemi olan büyük MUTLULUK ÖZLEMİ bizimdi. Gönülleri dağlayıp coşturan umuttu. Özlemse, Büyük Çınarın gölgede buluşup birlikte ferrahlama umuduydu! Hem umudun hem de özlemin hem anası hem babası olan Büyük Çınardı. Bin yıldan beri derinlere uzanan kökleri bütün öteki köklerle kardeşleşen, dalları gökyüzüne uzandıkça gölgesinde taht kuran Dev Çınardı o. Hiçbir kimseye sen kimsin, neren gelip nereye gidiyorsun ya da sen şu sun, sen busun asla demedi. Gelip onun altında ferrahlık arayanların hepsine gölge verdi. Büyük Çınar kimseden gölge kirası talep etmedi. Onu da kıskananlar oldu. Devirler değişirken gölgesini çalmak istediler. Gönül çözen gölgenin serinliğine, bereket ve huzuruna hançer çıkardılar bile oldu. Gölge gölge olmaktan vazgeçmedi, korkmadı, yılmadı hep geleni gölgeledi. Kibirini yenemeyenlere güldüğünü göstermek için bazan alacalandı, gün geldi karardı, ama kimseyi kovmadı. İnsan sevgisi ve hoşgörü açısından şu koca dünyanın en cömert yaratığı olduğunu, gölgelenenlerin hiçbirinden, hiç kimseden hiçbirşey istemediğini anlatacaktı da, dili yoktu. Söylemesi kolay olsa da, gölge olmak hakikatten zordu. Zaman geldi en azılı kan düşmanları huzuru onda bulurdu. Yıllarca birbiriyle hır mır edenler gölgelenirken düşmanlıklarını unuttular. Büyük Çınar, aralarında savaşanların gölgede barıştıklarına tanıklık etti. Gölge de bir Tanrı nimetiydi. Kardeşçe ve adilce paylaşıldığında herkese yetecek kadar büyüktü. Ne ki, Büyük Çınar, ne kadar uğraşsa da, bu ebedi gerçeği küçük hesaplar peşinde olanlara anlatamadı, kuzeyden veya güneyden esen rüzgârların gölgeyi alıp götürecerğini sananların kafasına sokmayı bir türlü başaramadı. Oysa Büyük Çınar’ın ferrah gölgesi bu diyarda yaşayan hepimizin vatan bağrı, sevgili YURDUMUZUN bir parçasıydı. Büyük Çınar bizim için Ata Vatan bildiğimiz Bulgaristan’dı. Atalarımız onun köklerinde huzur bulmuş ve toprağına karışmıştı. Bu dünyadan göç edenlerimizin sayısı büyüdükçe Büyük Çınar’ın gölgesi de koyulaşıyordu. Bu toprak, topraktaki soy suyumuz, boylarımız, yakınlarımız ve onlardan güç kudret alarak dallanıp budaklanan, yeşil yaprakları gökyüzüyle sarmaş dolaş olduğunda yayılan gölge bizim hepimizindi. Kökleri kesilen çınar ağacının yaşaması nasıl mümkün değilse, yapraklanması ve gölge yapması da münkün olamazdı. Bir de, gölgeyi parçalamak, kesip kıyıp çuvala doldurup sırtlayıp başka bir diyara götürmek de olasızdı. O Vatan gibiydi. Bir uçtan bir uca bir bütündü. Ne senin ne benim ne de onundu, o bizim o hepimizindi. Büyük Çınar 1989 Mayısında hüzünlüydü. Gölgesinde koşup oynarken yetişen çok sevdiği evlatlarından kimileri gölgeden zorla alınmış ve bir daha geri dönmemek üzere Vatandan kovulduklarını gördüğünde yüreği sızlıyordu. Büyük Çınar herkese yetecek kadar gölge verdiğinden, paylaşamayanın ne olduğuna akıl erdiremedi. YÂRİN YANAĞINDAN GAYRI HER ŞEYDE VE HER YERDE BERABERİZ! Ruhu ile yaşayacağız diyenlere ne olmuştu? Büyük Çınar herkese istediği kadar gölge verdiğinden Bulgarların neyin kavgasını ettiğini anlayamakta güçlük çekiyordu. Gölgenin her yerinde herkes istediği kadar oturup ferrahlayabilirdi. Ancak Büyük Çınar kimseye gölgeden çalma hakkı tanınmamıştı. Gölge kovalayanlar, onu durdurmak isteyenler, onu hançerleyerek parçalayıp kaçırmak isteyenler boş gayret içine düşmüştü. Gölgeler, çiçeklerin kokusu, derenin şırıltısı, rüzgarın şarkısı gibi birşeydi. Hürriyet gibi herkesin ve hiçkimsenindi. İnsan olmadan, insanlar birleşmeden, insanlar toplaşmadan, ortak mücadeleye kalkışmadan nasıl hür olamıyorsa, Büyük Çınar da gölge yapmadan özgüt olamazdı. Gölge onun güneşle kardeşliği ve gökyüzüyle dostluğunun yaşayan yansımasıydı. Büyük Çınarın gölgesi onun toprak içinde öteki köklerle sarmaş dolaş olmuşluğunun de ifadesiydi. Bu anlamda insanların ortak geçmişi tarihin ne kadar derinliklerine iniyorsa o kadar güçlüydü. Ne yazık ki, bazı kavimlerin bunu anlamakta güçlük çekmeleri Büyük Çınarı üzüyordu. “Hem toprak, hem gökyüzünü ve gölgeler benim” deyenlerin zavalılığına gülmeli mi ağlamalı mı bir türlü karar kılamıyordu. Olabilir ya, belki de, kimi okşadığı meltem için ne kadar önemsizse; kokusu hangi nefesle kimin gönlüne dolacağı gül için ne kadar belirleyici değilse; sevda şarkısını kimin dinleyip esinlendiği bülbül için ne kadar ehemmiyetsizse, adı tarih olan Büyük Çınar’ın gölgesinde kimin oturup ferrahladığı da hiç bir açıdan hiçbir önem taşımıyordu. Gölgenin kapısı yoktu. Hayat’tan farksızdı. Ve insanların ona anlamayıp aralarında kavga etmesı, birbirini kıskanmaları, hesaplaşma işine devleti bile alet etmeleri çok üzücüydü. 1989 Mayısı’nda Bulgaristan Türklerinin adına bin yıllık Vatan denen Büyük Çınar’ın gölgesinden kovulmaları da anlaşılır gibi değildi. Büyük Çınarın gölgesi gibi Vatan da hepimizindi. Hiçkimseden en ekmek ne su ne de kira istidi. O hepimize aynı derecede sevdalıydı. Özü ortak yaşam olan ve kimin kimle aynı ülkede ve aynı gölgede, kimle komşu, kimle hemşeri olarak beraberce yaşayacağı yaratanın lütfüydü. O hepimize sevdalıydı. Yarınyanağındangayrıherzamanveherherdeberaberolun! Deyen de oydu. Ve bunu anlamak neden bu kadar zordu?


8

BULTURK Genel Merkezinde Bulgaristan yemekleri

B U LT U R K O M S K R U S YA D A

Bulgaristan Türklerinin Sesi

BUTURK Yönetimi yeni Bulgaristan Başkonsolosu Ziyaretinden

BUTURK Yönetimi yeni Bulgaristan Başkonsolosu Ziyaretinden

Nahide DENİZ; Naim SÜLEYMANOĞLU Todor PETROV

Bulgaristan 24 Mayıs Bulgar Kültürü ve Slav Alfabesi, Aziz aziz Kiril ve Metodiy kardeşler tarafından yaratılan “glagolitsa” alfabesi Gününü kutluyor.


Bulgaristan Türklerinin Sesi M e h m e t

A L E V

EDEBİ HAYAT I M I Z KİMLERE KALDI?

Hiç şüphe yoktur ki, Bulgaristan Türkleri bir çok sanat dallarında olduğu gibi kendi edebiyatlarını yaratma, yaşatma alanlarında da oldukça bir hayli mesafe almış, hatta zirveleri de zorlamışlardır. Koşullar her ne kadar el verişli olmasa da, totaliter dönemde eleştiri dalında bir Riza Mollov, İbrahim Tatarlı, Mehmet Çavuş vb. yetişmiş ve kalıcı ürünler vermişlerdir… Şiir sanatında bir Recep Küpçü, Latif Ali, Ahmet Şerif, Süleyman Yusuf vb. unutulmayacak eserlere imza atmışlardır. Ne var ki, Bulgaristan Türk edebiyatı, 140 yıllık tarihinde bin bir güçlüğe göğüs germiş, hiç umulmadık badireler atlatmıştır. En nihayet, elhamdülillah, demokrasi adıyla meşhur bir rejime kavuştuk, derken kendimizi bir kriz, bir çıkmazda buluverdik. Bir çeyrek yüz yıl önce o dil, din, iman ve imanımızla ilgili yaşadığımız cehennem kabuslarını unutarak rahat bir soluk alıp dolu dizgin yola koyulacağımız yerde, neden bir takım krizlerden, hala çıkmazlardan söz ediyoruz, neden yerimizde sayıp duruyoruz?! Tüm Bulgaristan Türk yaratıcılarını, şairini, yazarını, aşığını şemsiyesi altına toplayacak bir kurum, kuruluş nerede? Ve bu kurum veya kuruluşun bir medyası, gazete veya dergisi… Bu güne kadar ülkeyi ikiye, Kuzey ve Güney diye bölüp bir takım sanat kulüpleri kurma çabaları da bir netice vermemiştir. Kırcaali’deki “Recep Küpçü” adına tahsis edilen edebiyat derneği, sönük faaliyet alanına girmiş, ayrımcı davranışlarını sürdürmektedir. Aliş Sait, Sabri Alagöz, Mestan Adalı vb. yaratıcılar, neden bu dernek faaliyetlerinde yer almazlar? Anlı şanlı bir şairimizin adını taşıyan kuruluş artıları, eksileri ile insanlarımıza hizmet etmek için çatısı altına toplamalı… Razgrat’ta da, Yazarlar Birliğine kim başkan olacak? Mücadelesi ivme kazanarak kızışmaktadır. Dosya kavgaları, mühür kimde olacak yaygaraları bitmek bilmiyor. Bundan iki yıl önce Sofya’da Kültürel Etkileşim kuruluşu, tüm Bulgaristan aydınlarını bir sempozyumda buluşturmuş, bir ilke imza atmıştı… Ve, ne var ki, arkası gelmemiş, her ne sebeptense devamı bir türlü getirilmemişti Bulgaristan Türklerinin edebiyatı kimlerin elinde, kimlere kaldı?

Çalışanların sadece yüzde 41’i kendilerine değer verildiğini düşünüyor

Bulgaristan’da çalışanların sadece yüzde 41’i, çalıştıkları iş yerinde kendilerine değer verildiğini belirtti. Bu yıl Bulgaristan’ın sekizinci kez katıldığı ‘En iyi işverenler’ uluslararası ankete Bulgaristan’dan 400 yönetici ve 16 binin üzerinde çalışan iştirak etti. Yöneticiler ile işçiler arasında ortaya çıkan en büyük uyuşmazlıklar, ek kolaylıklar ve kariyer gelişimi konuları yer aldı. Bulgaristan’daki yöneticilerin orta seviyedeki meşguliyet oranının yüzde 77, çalışanlar arasında bu oranın ise yüzde 46 olduğu öğrenildi. İş yerindeki ek kolaylıklar ve ikramiyelerden yöneticilerin yüzde 79’unun memnun olduğu, işçiler arasında bu oranın ise yüzde 46’da kaldığı görüldü. Ek kolay-

lık tanımlaması adı altında sigorta, sağlık hizmetleri, işyerine ait ulaşım giderleri, gıda yardımı ve diğer konular yer alıyor. Ülkede en çok ikramiye giderinin yüksek teknolojiler ve dış kaynak kullanımı (Outsourcing)sektörlerinde dağıtıldığı öğrenildi. Kariyer gelişimi konusunda ise yöneticilerin yüzde 68’ine göre şirketlerinin çalışanlarına iyi koşullar sunduğu, fakat çalışanların sadece yüzde 39’u bu fikri paylaştığı belirtildi.

şimdiye kadar 25 bin kişinin evlerini terketmek zorunda kaldığını duyurdu. Bugün için ulusal yas ilan edilen Bosna Hersek’te ise 100 binin üzerinde kişi tahliye edildi. Ülkenin kuzeyindeki birçok yerleşim yeri ve hektarlarca ekili arazi sulara gömüldü. Yetkililere göre, afetin son dört günde yol açtığı yıkımın 1990’ların başındaki Bosna Savaşı’ndan tek farkı ölü sayısı. Bosna Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumdzija ise suların çekilmesi ile ortaya çıkmasından korkulan bir başka tehlikeye dikkat çekiyor: “Toprak kaymaları ülkeyi tamamıyla harap ediyor. 2 binden fazla heyelanı kayda geçtik. Bütününü hesaba kattığımızda 120 milin üzerinde bir alana denk gelen 9 bin 400 civarında mayınlı arazinin heyelan altında kaldığını söyleyebilirim.” Bu arada afetten en çok etkilenen Bosna Hersek ile Sırbistan’da salgın hastalık tehdidi baş gösterdi. Yetkililer,

su baskınlarına uğrayan bölgelerin vakit kaybetmeden temizlenmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor. Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve komşu ülkelerden gelen yardımlar ile arama kurtarma faaliyetleri aralıksız sürüyor. Gönüllü yardım kuruluşları ile Kızılay ve Kızılhaç‘ın bölgeye gıda, giysi ve tıbbi malzeme ulaştırıyor.

Son yılların en büyük sel felaketinin yaşandığı Bosna Hersek ve Sırbistan’da durum ciddiyetini koruyor. Bosna’nın kuzeyi ve Sırbistan’ın batısında Sava Nehri’nin geçtiği bölgelerde durumun kritik olduğu kaydediliyor. İki ülkede de on binlerce kişi sel nedeniyle evini terk etmek zorunda kaldı. 100 bin kadar hanenin de elektriksiz kaldığı belirtildi. Sel felaketi nedeniyle en az 44 kişi hayatını kaybetti. Sırbistan BaşbakanıAleksanderVuçiç,ülkedeki ölü sayısının 16’ya çıktığını duyurdu. Bosnalı yetkililer ise en az 27 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Hırvatistan’da da bir kişinin sel nedeniyle öldüğü bildirildi. Almanya Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier, Sırbistan ve

Bosna Hersek’e destek sözü verdi. “Technisches Hilfswerk” (Teknik Yardım Örgütü) adlı yardım kuruluşunun Sırbistan’a ulaştığını belirten Steinmeier, diğer yardım önlemlerinin koordine edildiğini belirtti.Alman Bakan, felaketin tam boyutunun henüz kestirilemediğini kaydetti.

Alptekin CEVHERLİ

‘Balkan Birleşik

Devletleri’ Olabilir mi?

Balkanlar’da salgın hastalık tehdidi Belgrad hükümet yetkilileri, Sırbistan’da

Son 120 yılın en büyük sel felaketi

Sultanahmet Caminin Karşısı Mükemmel Manzarasıyla

SAFİR Restorant Sultanahmet Çatalçeşme sk.No.1/1 Tel: 0212 526 87 98

9

Balkanlar Türk idaresinden çıktığından beri kargaşası dinmeyen çetin bir coğrafya. Çeşitli milletlerin, alt grupların ve inançların küçük sayılabilecek bir alanda iç içe yaşadıkları bu yarımadada istikrar ve huzuru sağlamak oldukça zor. Söz konusu karışık bölgede huzur ve güven, ya şimdiye kadar olduğu gibi dışarıdan gelen egemen bir gücün varlığı ile sağlanmaya devam edebilir (bu durumda tarih şahittir ki, söz konusu egemen güç zayıfladığı anda, kan ve vahşet Balkanlara bütün şiddetiyle geri dönüyor) ya da bölgede yaşayan milletler bir arada yaşamayı öğreneceklerdir… Evet, bu zor ama imkânsız bir çözüm değildir! Balkanlarda tarih boyunca Romalılar, Hun Türkleri, Peçenek Türkleri, Bizans, Osmanlı Türkleri, SSCB (Rusya) ve son olarak da ABD; bölgede bir nevi istikrarı sağlamış ve sağlamaya devam ediyor. Ancak NATO’nun yani ABD’nin bugünkü gücünün ortalama on yıl içinde Balkanlardan çekildiği anda; ne olabileceğini kimse düşünmek bile istemez öyle değil mi? Gerçi ABD’nin varlığı sayesinde bölgede kan akması durmuştur. Doğru. Fakat diğer yandan Balkanlar’da müthiş bir asimilasyon politikası başlatılmıştır. Kültür emperyalizminin en alası bölgede uygulanırken diğer yandan da coğrafi yapının kontrol altında tutulabilmesi için böl – yönet politikası uygulanmaktadır. Bu kapsamda mikro milliyetçilik ve etnik, dinsel, mezhepsel ve lehçe farklılıkları körüklenmektedir. Misyonerlik faaliyetleri ise sıradanlaşmıştır. ABD, bölgede güçler dengesi politikasıyla ‘şimdilik’ vahşeti durdurmuştur. Ama bu güç dengesi bozulduğu anda neler olabileceğini ve dostların bir anda nasıl düşmana dönüşebileceğini tarih göstermektedir. ABD yönetimleri, Saddam Hüseyin ile İran’a karşı müttefik iken on yıl sonra idam etmiş; Usame bir Ladin’i SSCB’ye karşı kullandıktan sonra öldürmek için fellik fellik aramış ve katletmiştir. Bugün için Kosova’yı destekleyen ABD; yarın Almanya veya Rusya ile antlaşıp bölgeyi Sırpların insafına terk edebilir. Bu durumda bölge insanının yine tek umudu Türkiye olacaktır. Diğer yandan şu andaki can güvenliği ortamının NATO yani ABD bölgeden çekildikten sonra ise tamamen ortadan kalkacağı malumdur. Gelecek de, bir gün gelecektir! Öyleyse, geleceğe karşı haz ı r l ı k l ı o l m a k g e r e k i r. Balkan yarımadasında kimler yoktur ki? Ana unsur olarak aslında bölgede 4 millet yaşıyor. Bölgede adlandırılan diğer millet ve devletler ise bu ana milletlerin alt unsurları. Üstelik bu alt unsurlar da hızla daha alt unsurlara ayrılmaya devam ediyorlar… Bölgede yaşayan alt etnik unsurlarla ilgili konular o kadar girift bir hal almış ki; din, mezhep, dil ve antropolojik ırk kavramları hepsi birbirine girmiş. Bu nedenle alt unsur olan milletler en kısa sürede üst kimliklerinde bir araya gelmek zorundadırlar. Aksi durumda ABD’nin önümüzdeki on yıl içinde Rusya karşısında geri adım atıp kendi kıtasına çekildiğinde ya da Rusya ile antlaştığında yarım adada yeniden yaşanması muhtemel katliamları ve soykırımları ‘Türkiye hariç’ hiçbir güç engelleyemez. Türkler, Slavlar, Latinler, Germen (Alman) soylular ana unsurlar olarak Balkanlara dağılmış vaziyettedir. Bölgenin en eskisi olanlar ise Türkler ve Latinlerdir. Devamı Gelecek Sayıda


10

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Beraber Ağlayalım Rusya’da Kazak Türkleri OMSK’ta Toplandı Sevilcan YÜCE

Dün bu meydanda karşılaştık. B i r b i r i m i zin boynuna sarıldık Birbirimize “çocukları”, “işleri”, “evdekileri”, “sağlığı”, “arkadaşları”, “ortak bildiğimiz davayı”, “yolculuğu” sorduk. B i r ş a r k ı d i n l e d i k b e r a b e r, Buğulandı gözlerimiz. O günler hep beraber ağladık… Nedir ayıran bugün bizi? Neden ağlayamıyoruz karşılaştığımızda Neyi bölüşemiyoruz aramızda… “Belene” ölüm kampında bir nar yeterken ikimize, Bugün neden gözlerin hep başka yerde! Kaç paraysa gözyaşların S ö y l e v e r e y i m Görüşünce beraber ağlayalım…

K o r k u t a n H a t ı r a l a r Sevilcan YÜCE

Çarlık Rusyası, Balkanlar’ı Osmanlı’dan koparmak gayesi ile Balkanlarda Hıristiyan milletlerine gizliden gizliye silah dağıtıp, bir yandan da fitne ve etnik düşmanlık tohumları ekerek onları ayaklandırmaya çalışıyordu. Bu olaylar Bulgar 1976 Nisan Ayaklanması öncesine rastlar. Osmanlı döneminde kardeşçe yaşayan soyların ve boyların birbirine düşürtülmesi için görevlendirilen Rus Generali Çirnayev’in 1877 yılında Bulgaristan’dan Petersburg’a Rus Çarına gönderdiği gizli bir askeri raporunda şöyle anlatır: “Buralarda hiç yoktan ordular meydana getirdim. Bulgarları Osmanlı Padişahına karşı kışkırttım ve onlara gönderdiğiniz silahları dağıtım. Buaskerleriyüreklendirdimveölümegönderiyorum. Bu Bulgarları sendeleyen bir engel var. Türklerin, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin hatıraları, komşuluk ettikleri yıllar! Ölümden korkmayanlar bu hatıralardan çok korkuyorlar. Ya l n ı z T ü r k l e r i d e ğ i l , o n l a rın tarihlerini de yenmek lazım. Onların şanlı tarihsel geçmişi ve inanıyorum ki, onlarda her halde bir sihirbaz zekâsı var. Bir değil birkaç istila bile, Bulgarların iliklerine işleyen Türklerin ve bu topraklardaki Müslümanların üstünlüklerini yıkmaya bence kâfi gelmeyecektir.” diye yazarak oldukça ibretli bir iftirada bulunmuştur. Bizim 1878’den beri yaşatmaya çalıştığımız kimliğimizin en büyük özelliğimiz de budur. Biz üstün meziyetli milletlerin önünde gidenleriz.

Kök Hücre Teknolojisiyle Diş Eti tedavisi ve İmplant uygulamaları Yapılmaktadır

A. Halide AKINCI Diş Hekimi

Tel: 0212 556 45 30

Adres: Çalışlar İncirli, Ömür sk.No.1/1 Bahçelievler

Rusya Federasyonu’nun Omsk kentinde “Rusya Federasyonu’nda yaşayan Kazak Türklerinin dünü, bugünü ve yarını” konulu bir konferans yapıldı. Davet edildiğimiz bu konferasa BULTURK adına Aydın Fidan ile birlikte gittik. İstanbul’dan yola çıkarak havayolu ile OMSK şehriine ukaştık. Omsk güneybatı Sibiryada Moskovaya yaklaşık 2 400 km uzaklıkta Ural nehri boyunda bulunan bir şehir. Ruslar 17 yy buraya bir kale inşa ederek Sibirya’nın istilası için kullanmışlardır. Omsk havaalanında indikten sonra bizi Altanay Junusova hanım ve teşkilatının gençleri karşıladılar. Karşılayan arkadaşlar bizleri kalacağımız yere kadar götürdüler. Şehrin dışında Otel İrtiş. Göl kenarındaki orman içinde sakin ve güzel bir otel. Otelde bir banyo yapıp hemen yola çıktık, bu gün konferansın açılışı yapılacaktı. Açılışı kaçırmak istemiyorduk çünkü Rusya Federasyonu’nda yaşayan Kazak Türkleri hakkında imkânı olduğunca fazla bilgi edinmek niyetindeydik. Bu nedenle çok yorgun olmamıza rağmen hiç dinlenmeden hemen açılışa gittik. Açılış konuşmasını Altanay JUNUSOVA yaptı. Ardından Protokol konuşmaları yapıldı. Daha sonra bilim adamları Rusya Federasyonu’nda bulunan Kazak Türklerinin dağılımı ile ilgili bilgi verdiler ve görüşlerini açıkladılar. Birlik ve beraberlik konusunda eksiklikler dile getirildi. Konferansı ana konusu “Rusya Federasyonu’nda yaşayan Kazak Türklerinin dünü, bugünü ve Yarını’nı irdeleyen konuşmalar yapıldı. Verilen kısa arada katılımcılar birbirleri ile tanışma fırsatı buldular. Akşam Konser Açılış merasiminin tamamlanmasından sonra akşamı muhteşem bir konser verildi. Omsk Kazak Türklerinin başkanı Sn.Altanay Junusova konserin açılışını yaptı. Folklor grupları, teatro gösterileri, şarkılar, türküler, 7 den 70’e muhteşem bir gösteri düzenlemişlerdi. Gelen misafirlere de kendilerini tanıtma ve selamlama konuşması yapmaları için fırsat verildi. Konferansa davet edilen Duma (Rusya Parlamentosunun) temsilcileri, Türkiye, Kazakistan, Kıgızistan, Bulgaristan , Sibirya, Novosibirsk, Samara, Altay, Çin ve Ukrayna temsilcileri münasebet aldılar. Bizlerde Türkiye Cumhuriyetinin 77 milyonun selamını ileterek kısa bir konuşma yaptık. Konserde özellikle miniklerin gösterisi ve aksakallıların miniklere destek vermesi çok güzel bir manzara oluşturmuştu. Konserde birbirinden farklı birbirinden renkli 7den 70 gösterileri ve yaşlı ozanlarından kör gözle saz, akordeon çalması çok büyük alkış aldı. 7′den 70 konseri muhteşem bir gösteriydi. Münasebet alanların büyük çoğunluğu Sn. Altanay hanımın üstün gayretleri ile meydana getirilen bu büyük organizasyonundan duyduğu memnuniyeti dile getirdiler. Konserin konusu katılımcıları derinden etkiledi. Bizlerin de Bulgaristan Türkleri olarak bu tür organizasyonlar yapmamızın faydalı olacağı konusunu düşündürdü. İkinci günü yine bilim adamları konuşmalarına devam ettiler. Konuşmalarda Rusya Federasyonunda 2 milyon Kazak Türkünün yaşadığı, bu kitlenin birleşerek ortak hareket etmesi konusu ile dünyanın çeşitli yarlerinde yaşayan Kazak Türklerinin birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri durumunda etkili olunabileceği dile getirildi. Konuşmacılar bu konudaki fikirlerini ortaya koydular. Çinde büyük bir Kazak Türkü kitlesi olmasına rağmen engellemeler nedeniyle çalışma yapma imkanlarının kısıtlı olduğundan bahsedildi. Avrupada yaşayan Kazak Türklerinin daha bilnçli ve daha profesyonel çalıştıklarını ve onlardan gurur duyduklarını açıklayan katılımcılar, Türkiyede yaşayanlarından da pek memnun olmadıklarını, bir birilerinden çok uzak olduklarını kenetlenmenin olmaması nedeniyle üzüntülerini belirtiler. Özellikle Moskovada yaşayan Kazak-Türklerinin Rus kültür hegemonyasının etkisi altında kaldığını, Kazak Türk halkını problemlerini pek düşünmediklerini ve halktan kopuk olduklarını belirttiler. Moskovada yaşayanların büyük büyük madalyalar aldıklarını ancak amma madalya almanın KazakTürk halkına pek faydası olmadığını gördükle-

rini ve bundan da memnun olmadıklarını belirtiler. Öncalikle Rusyada yaşayan Kazak Türklerinin problemlerinin belirlenmesi ve buna göre stratejilerin ortaya konması konusunda görüş birliğine varıldı. Altanay hanım gibi dürüst, davaya sahip çıkacak, idealist ve bu konuda fedakarca çalışacak insanların bir araya getirilerek ortak çalışma programalrının oluşturlması gerektiği vurgulandı. Teşkilatlar arasında kopukluk olduğu ve her teşkiletın plansız programsız hareket ettiği açıklandı. İşte tüm bunların aşılması için Rusya Fedrasyonundaki Kazak Türklerinin bir merkezlerinin olması gerektiği ve bu merkezin de ivedilikle faaliyete geçirilmesinin şart olduğu dile getirildi. Bundan sonra kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler belirlenmeli ve programlar yapılmalıdır dendi. Kazak-Türk halkına ışık tutan bir yolun bulunması gerektiğini ve bu yola doğuru insanların da yönlendirilmesi için çalışmaların yoğunlaştırlmasının gerektiği ortaya kondu. Kazakistanın dışında bulunan Kazaklara Kazakistan Cumhuriyetinin pek sahip çıkmadığından yakınıldı. Bir an önce bu STK ları desteklemesi gerektiğini belirrttler. Konuşmacılar Rusyada yaşayanların Rusça yazıp çizidiklerini ancak Kazakistanda yaşayanlar artık Kazakça okuyup yazdıklarını, Rusçanın bilim dili olarak da kabul edilmediğini söylediler. Bir kişinin Kazak Türkçesi bilim dili olmaz demesi üzerine tepkiler aldı ve Kazakistanın bu konuda ki tavrını destekleyerek kutladıklarını, ancak ve ancak bu şekilde Kazak Türklerinin kendine güven duygularınınn yükseleceğini ve Rue kültür hegemonyasından kurtulabileceklerini, bu güne kadar Kazakistan diye bir devlet olduğunun bile bilinmediğini ama artık dünyanın büyük çoğunluğunun bunu öğrendiğini, Türk Dünyasının bir parçası olduğu unutulmadan dünyada Kazak Türklerinin tanıtılması konusun projeler geliştirilmesi lazım geldiğini belirttiler. Çeşitli ülkelerde yaşayan Kazak Türklerinin asimile edilmelerinin önlenmesi için de Kazakistanın onları çifte vatandaş yapmasının etkili olacağı, Kazakistan dışında yaşayanlar ile kültürel ve sosyal bağların güçlendirilmesi, mal, sermaye ve insanların serbest dolaşımının sağlanması gerektiği açıklandı. Biz de BULTÜRK temsilcisi olarak konuşmamızda: Bizler Türklüğün meyvesi olan orta Asya Bozkırlarından yola çıkarak Anadolu’dan önce Türkleşen Bulgaristan-Balkanlara ulaşanlarız. Bu bölgeyi de bu toprakları da Türk Dünyası haritasına katan Evlad-ı Fatihan’ların torunlarıyız. Bizler Tuna’dan başlayarak Deliormanı, Büyük Balkanı aşarak, Pirin ve Rodoplara inenleriz. Arda boyundan kıvrım kıvrım akarak Anadolu’ya doğru hızla ilerlediği Akıncılar yurdundan, bir çok türkülere, hikâyelere ve manilere konu olan Rodop insanının ayrılmaz parçası nazlı yari Arda boyundan İstanbul’a yerleşenlerdeniz. Bizlerde “İstanbul’da Bulgaristan Türklerinin probleminin çözümü, kültürel bağların güçlendirilmesi için bir dernek kurduk. Bulgaristan Türklerinden bir cumhurbaşkanı adayı çıkardık ve 50.000 civarında oy aldık. Biz seçime girerken adayımızın seçilmeyeceğini biliyorduk amma bu tür faaliyetlerin Bulgaristan’daki Türk gençlerinin kendine güvenini arttırdığını, ülkeyi yönetebiliriz düşüncesinin kafalarında yer ettiğini ve ülkenin asli unsurlarından olduklarını hissetmelerini sağladığını da biliyoruz. Bu nedenle Bulgaristan’ın siyasi, sosyal ve iktisadi hayatında kısaca toplumsal yaşamın her yerinde var olmaya çalışıyoruz. Ben buradan Kazak kardeşlerimize seslenmek isterim: Bu gün Rusya’da demokrasi yerleşmeye başlamıştır, bu gün Rusya demokrasi ile yönetiliyor. İnşallah Putin’in ardından Putin sonrası bir Kazak kardeşimiz aday olur ve Rusya Başkanı olabilir, bunun ABD’de örneği mevcuttur. Rusya’da yaşayan Kazak Türkü kardeşlerimize de Rusya’nın siyasi, sosyal ve iktisadi hayatında yer almalarını ve demokrasinin sağladığı özgürlüklerden azami ölçüde yararlanmalarını tavsiye ederiz. Kazak Türk kardeşlerimiz çocuklarınızı dünyayı yönetmek için yetiştiriniz. Çünkü gelecek Türk birliğindedir. Çocuklarımız bunu anlayıp kafalarına koyduklarında yapmaları kolay olacaktır” dedik. OMSK’ta Konferanstan son derece memnun ayrıldık. Organizasyonunu yapanlara başta Altanay JUNUSOVA ve Dinara hanım olmak üzere tüm ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyor Kazak Türk kardeşlerimize hayatlarında başarılar diliyorum.

Seyhan ÖZGÜR Beyaz Bayrak İnsin

Bulgaristan yeni politik dalgalanmadan korkuyor. HÖH / DPS partisi teslimiyetten vazgeçemiyor. Bulgaristan’da yapılan Avrupa Birliği seçimleri politikanın havanda su dövmek olmadığını gösterdi. Ömrünü fabrikada tarlada geçiren emekçi halk 4.5 leva zama kanmadığına işaret verdi. Hükümetin, kendini partiler üstü görüp yalnız ve sadece mali oligarşiye ve uşaklarına hizmet etmesi ile isabetli ve yararlı iç ve dış politika yürütmenin olanaksız olduğu ortaya çıktı. Daha önce de, uzman hükümetleri ile idare edilmiş olan Bulgaristan’da bu hükümetin havada kalması, halka inememesi, program ve uygulamasının aktüel durum, çıkar ve hedeflere dayanmaması ve bunlardan güç almaması vatandaşı ürküttü. GENSORU ANAHTARI İLE KAPI AÇILAMADI. 30 Mayıs günü oylanan “gensoru” oyunu bu kez de boşa çıktı. Ülkemizde şimdiye kadar hiçbir hükümet gensoru ile düşürülemedi. Hiç bir iş yapmayan ve kendisini yükselten politik partilere de pek faydası dokunmayan Plamen Oreşarski hükümeti beşinci gensoru sınavını başarılı atlattı. Meclisin politik yetkilerini kullandığı bu sınavda birkaç gerçek dikkati çekti. Bir defa, gensoruyu veren GERP partisi, çıkardığı 6 AB milletvekili ve en fazla oy alarak, 25 Mayıs 2014′te sanki biraz daha güçlü ve heybetli bir duruma gelmiş gibi görünse de, aslında seçimlere toplam seçmenle kıyaslamalı bakıldığında oyların ancak % 10′nunu alabilmiştir. % 10 ile politik duruma hakim olup hükümeti devirerek değişiklikler dayatmak, pek imkan dahilinde görülmediği gibi, umutları canlandırmak bile biraz hayal kaldı. İki, GERB partisine karşı açılan yolsucluk davaları, İç işleri bakanı ve parti Başkan Yardımcısı Tsvetan Tsvetanov’un mahkemelerde duruşma salonlarından çıkamaz duruma gelmesi seçmenin gözünden kaçmadı. Olayın özünde bir de şu var ki, GERB 2009- 2013 iktidar döneminde savcılığın birçok kararını dikkate almadığı gibi, yasa dışı işlere, soygun ve vurgun olaylarına kapı aralamıştır. Bu gerçekler kendiliğinden olmak üzere halkın güvenini sarsmış ve var olan durumda politik değişikliklere gidilmesini şimdiden kapamıştır. SOSYALİST PARTİ SERTLEŞİYOR. Seçimlerden önce iki defa parçalanarak yara alan Sosyalist Parti (BSP) meclisteki gensoru oylamasını atlatınca Yürütme Kurulu topladı. Son hafta hem AB seçimlerinde liste başı olan İlyana Yotova hem de Parti içindeki en büyük “demokratikleşme” grubunu yöneten Yanaki Stoyanov Parti Başkanı ile tüm yönetimin istifa etmesini ve yeni yönetim seçilmesini istemişti. Yürütme Kurulu toplantısı Başkan Sergey Stanışev taraftarlarının hakimiyetinde ve sert tonlu konuşmalarla geçti. Parti şimdilik yönetimini korusa da, izlenen politikayı benimsemeyen, hükümeti partiden kopmuş gören ve hükümet programında değişiklik isteyenler sözünü vurgulayarak söylemeye devam ediyor. Sosyalist partinin bir daha parçalanması, Bulgar halkının bir sol-sosyalist partinin sağcı bir politika izlemesine, yıllarca yerinde saymasına, reformları askıya almasına ve demokratikleşme yollarını kapamasına tahamulü olmadığını bir daha kanıtlamış olur. HÖH / DPS PARTİSİ TESLİMİYETTEN KURTULAMIUYOR. AB seçiminde, ikinci parti durumunu BSP ile paylaşan ve Filiz Hüsmenova, Necmi Ali, İlhan Küçük ve İskra Radeva’yı Brüksel’e gönderen Hak ve Özgürlükler Partisi takdire değer bir destek kazandı. Bu seçimler aynı zamanda seçilen ama AB’ye gitmekten vaz geçen D. Peevski için de bir ders oldu. Çünkü Bulgar kamuoyu işlerin yalnız oy almakla bitmediğini, aynı zamanda halkın güvenini kazanmadan seçilmenin anlamsızlığını da sorguladı. Şimdiki dönemde ülkemizde paralı olmak çok önemli olsa bile, halk uyandıkça paranın kaynağını bilme hakkını kullanmaya başlıyor. Devamı gelecek sayıda


Bulgaristan Türklerinin Sesi 11

D r.

Halide ÜMİTFER

Matem Ayı

Yazımı yazmama başladığım an, Türkiye Soma maden ocağından 282 cesetin çıktığı bildirildi. Türkiye ve dost dünya matem yaşıyor. Acı haberler birbirini izliyor. Yaralar yürek yakıyor. BULTÜRK Kültür ve Hizmet Derneği, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi ekibi, bghaber. org yazarlar grubu; ile BULTÜRK Gazetesi çalışanları tüm Türkiye halkına başsağlığı dileklerini iletiyor. Kültürümüzde “cana gelmesin, mala gelsin” sözü vardır. Bu defa cana geldi ve Türk ulusunun, hepimizin canı yandı, ulusça ağır matem yaşıyoruz. İnsanoğlunun hak ve özgürlükleri candan sonra gelen, hayatımızı belirleyen ve yönlendiren değerli toplumsal ve hukuksal edinimler arasında önde gelir. “Matem ayı” dediğimiz 2014′ün şu ayında biz Türkiye’de ikamet eden Bulgaristan Türkleri başka birçok büyük bir kaybımızı sineye çekmek zorunda kaldık. Biz, bu ayın 25′inde yapılacak olan Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde, bir AB ülkesi olan Bulgaristan’ın vatandaşı olmamıza rağmen, seçme ve seçilme, oy kullanma hakkımızı kaybettik. Bulgar Halk Meclisi’nde kabul edilen son yasalarla, Bulgaristan vatandaşı olmamıza ve isimlerimizin seçim listelerinde bulunmasına karşın, AB seçimlerine katılmamıza kısıtlama getirildi. Bu defa AB seçimleri için Türkiye’de seçim büroları, sandık açılmayacak, Bulgaristan’da oy kullanmamız içinse, seçimden önceki son 3 ayda orada yaşamış olmamız koşulu getirildi. Hepimizin işimiz gücümüz var, AB seçimine katılacağım diye 3 ay Bulgar da yaşamak olmaz. Hedef bu defa da politiktir. Bizim en doğal insan ve vatandaşlık hakkımız olan seçme ve seçilme, oy kullanma hakkımız elimizden zorla alındı. Biz 1989′da vatanımızdan kovulduk, şimdi de seçime katılma hakkımız gasp edildi, sıra vatandaşlık hakkımıza geldi. Seçme ve seçilme hakkımız demokratik toplumun temel taşıdır. Bulgaristan’ın totaliter baskı ve terör rejiminden demokrasiye geçişi en başta yerli Türk ve Müslümanların verdiği sert tepki sonucu gerçekleşti. Bu tepkinin güçlü sivri ucu Mayıs 1989 Türk İsyanıdır. Bu bir Türk köylülüğü ayaklanması olmakla birlikte, oradaki Türk işçilerin de ortak katılımıyla gerçekleşmiştir. 1989 Bulgaristan Türklüğünün tek yumruk, tek yürek olduğu dönemdir. Bulgaristan’da demokratikleşme ve çoğulcu politik sistem bu mücadelede doğdu. Seçme ve seçilme hakkımız, demokratik vatandaş hakları arasında en önemlisidir, özgürlüklerimizin özünü teşkil eder. Bu hakkımıza el kaldıranlar, hakkımızın en temel haklarından birine hunharca saldırılmıştır. İktidarda bulunan ve insan haklarımızı, Türklüğümüzü ve huzurumuzu korumak için kurulan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) 2014 itibarıyla demokrasinin ana ilkelerini savunamaz duruma geldi. Seçme ve seçilme hakkımızı savunamayan HÖH partisi bizim olmaktan çıktı. Demokratik toplum kurma davamıza, hak eşitliği ilkesine, sosyal adalet prensibine ve temel özgürlüklerimize yüz çevirdi. Artık bizi temsil etmiyor. İzlediği siyaset ve savunduğu politikayla Bulgaristan’da yaşayan Türk, Pomak ve Çingene kökenli Müslüman klardeişerimizin oylarıyla, biçimlenmekte olan Bulgar büyük burjuvazisinin, yerli oligarşi ve ülkemize çöreklenen Rus oligarşisinin menfaatlerini savunuyor, politik sahnede onları temsil ediyor, AB parlamentosuna da onların dalavereleri, kirli işleri için D. Peevski gibi oligarşi ayısı temsilci göndermeye hazırlanıyor. Devamı Gelecek Sayıda

Bulgaristan’da Asimilasyon Kurbanları Anıldı

Bulgaristan‘da 1989 yılında devrilen eski komünist rejimin Türk ve Müslümanlara yönelik asimilasyon kampanyasının kurbanları törenle anıldı. Asimilasyon kampanyasına karşı direniş eylemlerinin 25. yıl dönümü dolayısıyla ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Kaolinovo kentine bağlı Pristoe köyünde anma töreni düzenlendi. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, Pristoe köyünün, komünist rejimin zulümlerine karşı başkaldırışın bayrağını çektiğini söyledi. Plevneliev, 1989 yılının mayıs ayında silahlı polis ve askerlerin köydeki protestoları bastırmaya çalıştıklarını anımsatarak, şunları kaydetti:

Nesrin SİPAHİ Barutin’de

“O günlerde protesto eden Pristoe halkı, elinde kalan son şey olan adlarını ve dinlerini savunmak üzere isyan ederek gösteri yapmıştı. Tarihimizin bu bölümüne saygı ile yaklaşmamamız gerekir. Çünkü en acı- Anma Töreni-3masız devlet mekanizması bile haklarını Kutsal olan için öldü hep insan. savunan vatandaşlara karşı güçsüz kalır.” Pristoe’de 1989 yılında başlayan ve ülkeKöy, dere, tepe adına tepelenir mi nin geneline yayılan asimilasyon karşıtı protestoların haklı olduğunu ve yeni nesillere ha- adam, yat dersi verdiğini dile getiren Plevneliev, “25 Can feda, ufukta hep Vatan. Önemsiz yıl önceki olayları unutmamamız gerekiyor. O direniş bize, birer vatandaş olarak anne ba- mi, isim, soy ad, dil ve iman? balarımızın verdiği isimlerimize, dedelerimiBulgaristan Türklük kolyesinde bir inzin miras bıraktığı dini inançlarımıza saygı ile sarılmamız gerektiğini öğretiyor” dedi cidir Barutin. Hem de kocama ve parlak. Bu dağ köylerinde HÖH – DPS davasının Komşu, “Altın Göl”Ün Musluğunu Yeniden Açtı Bulgaristan, geçen yıl kaldırdığı metinin ihtiyacı var ne de bizim iş adam- yerleşmesinde ve gelişmesinde çok katkıTürkiye‘den giriş yapan araçların dezen- larımız, vatandaşlarımız 3 avro vermekten ları olmuştur. fekte edilmesi uygulamasına yeniden baş- imtina ederler. Bu ufak işleri bırakıp enerBu köy doğanın ve toplumun her cilladı. jimizi aramızdaki ticari ilişkileri artırmak Bulgaristan hazinesini maddi açıdan ravesine dayanabilmiş kalın gövdeli çamhatlattığı için “altın göl” olarak bilinen uy- için harcayalım” diye konuştu. Edirne Ticaret Ve Sanayi Odası Baş- larımızdan birdir. Ve bugün her yerde sen gulama kapsamında, Türkiye‘den geçiş yapan araçlar, sensörlü çalışan ve ilaçlı su kanı Recep Zıpkınkurt da Bulgaristan‘daki ben, ileri geri, olur olmaz kavgası devam sıkan fıskiyeler tarafından kısa süreliğine oda başkanlarıyla uygulamanın kaldırılyıkanıyor. ması için temas halinde olduklarını kay- ederken, düzenle huzuru iyi ayarlayan çaBulgaristan bu işlem için araç başına 3 vuşlarımız var Barutin’den. detti. avro ücret uyguluyor. Şap hastalığına karşı başlatılmıştı Edirne Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Komşu kızı Zeynep’ti gönül yakan. Bulgar gümrüklerindeki dezenfekte çaBirliği Başkanı Emin İnağ, AA muhabi1972’de aldılar adını babasına sormarine yaptığı açıklamada, Bulgaristan‘ın lışması, şap hastalığına karşı önlem ama“altın göl” uygulamasına yeniden başla- cıyla başlatılmıştı. dan, Şekerden şekerdi, eridikçe ballanan. masının doğru olmadığını söyledi. Uygulamanın, özelleştirilmesi sonra- Çocuklar doğurdu, bugün saflarımızda Türk-Bulgar ilişkilerinin her fırsatta iyiye gitmesi için çaba gösterirken, etik sında işlemin ilaçlı su yerine musluk su- olan. dışı bir hareketin kendilerini üzdüğünü be- yuyla yapıldığı iddiaları üzerine nisan Barutin köyünde, 1972’nin 23 Mart lirten İnağ, “Ne buna Bulgaristan hükü- ayında kaldırılmasına karar verilmişti. faciasını hiçbir zaman unutmamak üzere Blagoevgrad’daki Yugozapaden sinde olduğunu, fakat bunun yüzde 40’a çıkarı- birlikte anarken, BULTÜRK Kültür ve Universitet’te eğitim görevlisi ve ekonomi uz- labileceğini kaydetti. Hizmet Derneği Genel Başkanı ve BG manı olan Prof. Çavdar Nikolov, Bulgaristan’ın IMF ile sözleşme imzalayarak birkaç milönümüzdeki üç veya dört yıl içinde Euro’ya yar alınabileceğini ve bunun bir günah olarak Stratejik Araştırma Merkezi ekibi adına geçiş yapması gerektiğini savundu. Ülkenin görülmemesi gerektiğini ifade eden Nikolov, bu uygulama konusunda geç kaldığına deği- bu sayede ekonominin ve gelirlerin daha yük- hepinizi bağrımıza basıp, saygıyla kutlarnen Nikolov, döviz kurulu sistemi potansiye- sek seviyede olabileceğini vurguladı. Nikolov, ken, sağlık ve başarı dileklerimizi lütfen linin tükendiğini ve acil olarak Euro’ya geçiş ülkenin Euro’ya geçisi sırasında büyük çaplı yapılması gerektiğini savundu. Bulgaristan’ın enflasyon artışı yaşanmayacağını belirterek, ilk kabul ediniz. Her şey için çok teşekkür ekonomik büyüme sağlayabilmesi konusunda önce Euro’ya geçişibekleme sürecine girilece- ederiz. Görüşmelerimiz gönül ve dava birmutlaka birtakım krediler alması gerektiğini ğini, bunu başaracağımız konusunda Avrupalıifade eden Nikolov, bu sayede ekonomiye sı- ları ikna etmemiz gerektiğini kaydetti. Prof. Ni- limizin güven ifadesi oldu. Hepinizi kutcak para gireceğini belirtti. 2008 yılından iti- kolov, daha sonra iyi bir yapılanma sağlanarak baren ülkenin stratejik bir hata üzerinde dur- büyük çaplı enflasyon yaşanmadan denetimli larken, tümünüze en iti dileklerimizi sunaduğuna değinen Prof. Nikolov, ülkenin sıcak bir şekildeEuro’ya geçiş sağlanabileceğini ve rız. Sizinle birlikte olmak o kadar güzeldi para almayarak borçlanmadığını, şu anda borç- böylece ekonomiye daha fazla kaynak kazandılanmanın GSYH’ya oranla yüzde 18,9 seviye- rılacağını açıkladı. ki.

Bulgaristan Euro’ya geçmekte geç kaldı

Telefon: (0212) 477 66 81

info@tutargiyim.com

e-mail : tutargiyim@gmail.com

Adres: B.H. Paşa Mah. Şehit Mustafa Yeşil Caddesi (Eski Poligon Caddesi). No:7 /A, Beşyüzevler, G a z i o s m a n p a ş a , İ S TA N B U L - Te l : + 9 0 2 1 2 4 7 7 6 6 8 1


12

Bulgaristan Türklerinin Sesi

Büyük Türkiye Yolunda En çok on levalık banknotların sahtesi yapılıyor Ş a k i r 2001’de değişen “tehdit algılaması” sonrası “Dört tarafı denizlerle çevrili Büyük Türkiye Modeli” tartışmasını yazılarımda ilk ortaya attığımda, içeriden dışarıdan aynı tepkiyi alıyordum; olmaz, çok zor… Evet zordu, LİDERLİK farkı hesaba katılmayınca olmazdı, olamazdı… 2003 öncesi LİDER görmemiş toplum için LİDER’in ortaya koyabilecekleri, o günden bakınca bugün kadar net görülemezdi… Sevgili dostlar, yukarıda bahsettiğim model bir “işbirliği-etki alanı tanımlama” modeliydi ve belki de sorgularken önümüzdeki “AŞILMAZ ENGELLERİ” düşününce, isteyen-inanan bizler bile zaman zaman “acaba” diyorduk… Diyorduk ama OLDU! “OLACAK-OLACAK MI-NE OLACAK” tadında konuşulan Türkiye, artık çok farklı. Daha doğrusu DÜNYADÜZENİ ve bu yenidenklemiçindekiTürkiyeGERÇEĞİçokdeğişti,farklılaştı… Bir Türk vatandaşı olarak “bu büyümenin, kopuşun, yeni gerçeğimizin” hazzını yaşamak da inanın çok güzel. 2003 yılında Süleymaniye’de “askerinin başına çuval geçirilen Türkiye’den”, 2014 yılında “YENİ DÜNYA DENKLEMİNDE MERKEZ OLMAYA” giden bir Türkiye’ye… Bu noktada en önemli tespit şu; 2006’dan bakınca AŞILMAZ görünenleri Başbakan Erdoğan’ın kararlılığı ve tek başına kaldığı noktalarda dahi DİK DURUŞU ile aştık. 2008 en önemli dönemeçti, direndi… İnandı, direndi ve ülke tam 150 yıl sonra finansal olarak bağımsız kaldı… Sevgili dostlar, kısa bir süre önce yurtdışında bir toplantıda “dünyanın gözünden Türkiye” algılamasını dinledim… “Yeni Bir Yüzyıl İçin Strateji” belgesi yazan akademisyenlerin ağzından “2023-2071” detaylarını duymak ve “ne oluyor” sorusuna muhatap olmak, 2001-2003 arasındaki Türkiye’yi düşündüğümde hayal gibi… 5 milyar dolar için IMF’den ülkeye “vali atanmasına izin veren” Türkiye, bugün “2023 ve sonrası” vizyonunu dünya genelinde kabul ettirmiş durumda… Bu noktada sormak istiyorum; bizler içeride dışarıdakilerin gördüklerini, gerçekten “ne olduğumuzu, OLABİLECEĞİMİZİ” gerçekten idrak edebiliyor muyuz? Bu noktada diyeceksiniz ki; güzel söylüyorsunuz da bizim Amerika’nın veya Rusya’nın yazdığı gibi bir VİZYON belgemiz yok? Bu stratejiyi nerede aramalıyız? Sevgili dostlar, yazılı bir hale getirilmese bile Türkiye’nin ÇOK NET BİR STRATEJİSİ ve BELGESİ var! Nasıl mı? Son birkaç yıla dikkatli bakalım ve özellikle Halkın seçeceği Cumhurbaşkanı gerçeğimiz öncesi detayları birleştirelim… Başbakan Erdoğan’ın son “AK Parti Kongresinden” bugüne söylemlerini alt alta yazın ve “analiz etmeye çalışan yabancılar” gibi karşıdan bir bakın. Gelin birlikte deneyelim; Sevgili dostlar, Bir Başbakan; 1- “Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet” SENTEZİ’ne işaret ediyor ve bu yola çıkarken “Alparslan gibi kefenimi giydim” diyorsa, 2- Bir Başbakan 2023 hedefini 2071’e, yani bu topraklara girişimizin 1000. Yılına işaret edecek şekilde ilerletiyorsa ve arkasına konuşurken Türkiye değil de DÜNYA haritası koyuyor, Barzani de seyirciler arasındayken “Türkiye’deki Kürt kökenli insanlarımıza” Selahaddin Eyyübi üzerinden el uzatıyorsa, 3-BirBaşbakan,kimeolursaolsungerektiğindeverdiği“yenione minutenotaları”ileTürkiye’ningücününfarkındaolduğunuvebölgede “lider” olmaya doğru emin adımlarla ilerlediğini gösteriyorsa, 4- Bir Başbakan bu mesajların üzerinden aylar geçmeden Cumhuriyet tarihinin en büyük açılımını başlatıyor ve “bugünü” yeni bir tanımlamanın” başlangıç noktası almamıza yol açacak çok ciddi mesajlar verip, adımlar atıyorsa, 5- Bir Başbakan içeride bizi vurmak isteyenlere karşı Ahmet Yesevi ile ilgili vurguyu sürekli tekrarlıyorsa, 6- Bir Başbakan ekonomide “sıfır faiz-sıfır enflasyon” hedefine bu kadar yakınken, ne pahasına olursa olsun her türlü “piyasa bozulur” tehditlerine rağmen blok satışı iptal edip “HALKA ARZ’ların önünü açıyorsa, 7- Bir ülke yıllar sonra “yerli savunma endüstrisi” için çok net adımlar atıyor ve “montajcıların” yerleşik yapı olarak çöreklendikleri yapıyı yıkmak için strateji tanımlıyorsa, 8- Bir ülkede “1946 sonrası kurgulanan sanal düşmanlar” tek tek yıkılıyor ve ülkenin insanı “özgürleşme” yoluna giriyorsa, 9- Bir ülkede, topraklarında yaşayan herkesi içine alacak bir “SELÇUKLU-OSMANLI-Cumhuriyet” SENTEZ’i oluşmaya başlamış ve bu SOMUT bir süreç ile tanımlanmışsa, 10- Ve en önemlisi ülkeyi yöneten İRADE ve başındaki BAŞBAKAN, DAHA ÇOK KIZACAKLARI birçok adımı, ülkenin kaderine çöreklenmiş YERLEŞİK YAPI’ya rağmen atıyorsa ve YERLEŞİK YAPI, Gezi olaylarından başlayarak ülkeye ve seçilmiş lidere karşı tarihin en büyük saldırısına geçmesine rağmen, ÜLKE ve LİDER dimdik durmaya devam ediyorsa; Orada YENİ BİR TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN STRATEJİ BELGESİ yazılıyor ve uygulanıyor demektir dostlarım… Sonuç: Türkiye son 10 yılda, 1946-2003 arasında her türlü varlığımızı ve İRADEMİZİ ipotek altına alan YAPI’yı tasfiye etmeye başladı ve YENİ BİR TÜRKİYE’nin temelini kazdı. Çok zor ve sıkıntılı bir dönemdi… Yetmedi YERLEŞİK DÜZEN ve PARALEL YAPILANMA birlikte dış mihraklarla birlikte Cumhuriyet tarihimizin en büyük saldırısını gerçekleştirdiler… Ne oldu? Türkiye, daha da güçlenerek yoluna devam etti… Son söz: Şimdi BU TEMEL üstünde “YENİ DÜNYA DENKLEMİ’nin” üç büyük gücünden biri olacak YENİ TÜRKİYE’yi hep birlikte bina edeceğiz, ediyoruz… Bu yolda herkese çok büyük iş düşüyor… Durmak yok, devam etmek de yetmez, hep birlikte KOŞACAĞIZ… Yeni YÜZYIL BİZİM YÜZYILIMIZ OLACAK!

Kalpazanların son yıllarda 20 levalık banknotlara yönelmelerine rağmen şuanda en çok 10 levalık banknotlar üzerinde sahtecilik işlemleri yaptıkları tespit edildi. Yılın ilk üç aylık döneminde ele geçirilen sahte paraların yüzde 50’sinin 10 levalık banknotların oluşturması dikkat çekti. Ele geçirilen sahte banknotların yüzde 32’sini 20 levalık, yüzde 12’sini ise 50 levalık banknotlar oluşturdu. Ayrıca yılın ilk üç aylık döneminde Bulgaristan Merkez Bankası (BNB) hasarlı oldukları için yaklaşık 19 milyon adet banknotu kullanımdan çekti. Bu banknotların büyük kısmı 20 levalık küpürler oluştururken, aralarında 2 ila 10 levalık birçok banknotun da bulunduğu öğrenildi.

ARSLANTAŞ

Hayallerin Hamalları!

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Bulgaristan’ın Haskova Belediyesinde Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Bulgaristan’ın Haskova Belediyesi ile yeni bir heyecan, sinerji ile projeler ve birliktelikler oluşturmayı arzuladıklarını söyledi. Haskova Belediye Başkanı Georgi İvanov da, Edirne’nin Haskova için her zaman önemli bir şehir olduğunu ve Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan ile aynı görüşte olduklarını belirtti. Belediye Başkanı Recep Gürkan, ilk yurt dışı resmi ziyaretini, Edirne Belediyesi’nin kardeş şehri Bulgaristan’ın Haskova Belediyesi’ne yaptı. Heyet ile Haskova’ya giden Gürkan, Belediye Başkanı Georgi İvanov ile makamında görüşerek, Haskova Belediyesi’nin Edirne Belediyesi’nin yeni dönemdeki proje ve işbirliği çalışmalarında en önemli partnerlerinden biri olacağını söyledi. Haskova Belediye Başkanı Georgi İvanov da, yeni görevinde Belediye Başkanı Recep Gürkan’a başarılar diledi ve her zaman birlikte çalışmaya hazır olduk-

larını söyledi. Edirne’nin Haskova için her zaman önemli bir şehir olduğunu, işbirliğine her zaman hazır olduklarını kaydeden İvanov, sınır ötesi işbirliği konusunda uluslararası projeler için kendi ekiplerinin de çalışmalar yapacağını ifade etti. Trakya Üniversitesinin Edirne’nin genç bir nüfusa sahip olmasında büyük bir rol oynadığını belirten İvanov, Trakya Üniversitesi’nin Haskova’da bir bölüm açması konusunda Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’dan destek istedi. Görüşme sonunda Haskova Belediye Başkanı Georgi İvanov, Belediye Başkanı Recep Gürkan’a plaket verdi. Gürkan da Belediyeyi simgeleyen bir tabloyu Georgi İvanov’a hediye ederek, 22 Haziran’da yapılacak 653. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri finaline kendisini davet etti.

B U LT Ü R K Ü m r a n i y e B e l e diye Başkanını Makamında ziyaret etti BULTÜRK Yönetimi Ümraniye Belediye Başkan Hasan CAN’ı makamında ziyaret ederek, tekrar yeni görevinde hayırlı, uğurlu ve başarıların devamını dilediler. Sn.Hasan CAN konuşmasında; Kendisinin de Bulgaristan Razgradlı olduğunu kendi hemşerilerinin BULTÜRK derneğinin ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek Bulgaristan Türkleri için gerekeni yapacağını ve tabi ki bu görevinde Bulgaristan’a da hizmet etmek istediğini bunu Bultürk’le birlikte ne gerekir ise yapmaya hazır olduğunu belirtti. BULTÜRK Derneği’nin Bulgaristan Türkleri ile ilgili çalışmalarını takdir ederek izlediklerini, özellikle Bulgaristan’da Türk-Müslüman Cumhurbaşkanı adayı çıkarmalarından dolayı tüm yönetimi tebrik ettiklerini. Bulgaristan’a gittiğinde Bulgaristan’da Türklerin durumunun çok kötü olduğunu gördüğünü ve bu sebepten dolayı sizlerin derneklerin daha çok çalışmaları gerektiğini. Burada da kötü durumunda olan insanlarınızı tespit edin getirin bizler yardımcı olalım, sizin insanlarınız gururlu ben ihtiyaç sahibiyim diye gelmiyorlar bu sebeple sizler bunları bulacaksınız ve bizlere iletmeniz gerektiğini belirtti. BULTÜRK’ ÜN seçim öncesi yapmış olduğu AK Partiye destek açıklaması özellikle bizlere de burada yer vermesi bizleri memnun etmiştir, ayrıca bu açıklama camiamızda bir tabuyu yıktığını ve bu gelecekte daha da etkisini göstereceğini belirtti. Hizmetin çok çeşitli yolları olduğunu. Mevlam bize de Belediye Başkanı olarak hizmet etme fırsatı verdi. İnşallah; gerek BULTÜRK’E, gerek ilçemize, gerek halkımıza gerekse makama leke sürdürmeden bunun üstesinden geleceğini, bunun için çaba sarf edeceğini. Bulgaristan’da kendi köyüne gittiğini ve bu köyde cami olmaması onu çok üzdüğünü ve bu dönem içerisinde bunu bizzat kendisi bu camiyi köyüne yapacağını belirtti. Bize verilmiş olan bu kutsal emaneti omuzlarımızda yük olarak taşıyacağız bundan kimsenin şüphesi olmasın. Rabbim samimi niyetle çıktığımız bu yolda bizleri utandırmasın. Rabbim hepimizin yar ve yardımcısı olsun. Biz yolumuza aşkla, şevkle, muhabbetle devam edeceğiz, dedi. Burada bir kez daha BULTÜRK’e huzurunuzda teşekkür ediyorum. Diye sözlerini bitirdi. B U LT Ü R K B a ş k a n ı R a fet ULUTÜRK konuşmasında; Hemşerimizin İstanbul gibi bir mega kente Ümraniye Belediyesinin Başkanı olmasından dolayı çok mutlu olduklarını, başarılarının devamını dileklerini iletti. Artık bizim BULTÜRK’ ÜN de Ümraniye Belediyesinde

kendi insanlarımızın olması bizi mutlu eder. İnşallah bu önümüzdeki dönemde BULTÜRK’ ÜN tüm İstanbul hatta Türkiye’de daha da güçlenmesine katkıları olacağını ve tüm çalışmalarında Belediye ile birlikte daha da büyük projelere birlikte imza atacaklarını belirtti. Bultürk bu dönemde kendi binasını yapması gerektiğini ve İstanbul’da Bulgaristan Türklerinin merkezini oluşturacaklarını belirti. Ayrıca Türkiye’den Bulgaristan politikasının da tek merkezden yönetilmesi gerektiğini, ancak böyle başarılabileceğini belirtti. Artık Bulgaristan Türkleri Türkiye siyasetinde var olacaklarını, çünkü Türkiye genelinde 10 milyonu aştıklarını belirterek. Bizler bu güne kadar toplum gücünün ne işe yaradığını bilmeyenlerdeniz, amma artık bunu çok iyi gördüklerini ve bu konuda çok başarılı olacaklarını da belirtti. Bizler artık birlik ve beraberliğimizin ne işe yaradığını kendi insanlarımıza anlatmaya başladık. Bu konuda çok yakında büyük başarılar elde edeceğimizi herkes görecektir. Diyerek sözlerine son verdi. Ümraniye Belediye Başkanı BULTÜRK Derneğinin Yönetim Kurulu Üyelerine ziyaretinden dolayı teşekkür ederek, Ayrıca seçim öncesi BULTÜRK’ÜNAK Partiye desteğini açıklaması bizleri mutlu etmiştir ve huzurunuzda sizlere tekrar teşekkür ediyorum dedi. BULTÜRK derneğinin çalışmalarında her zaman yanınızda olduğumu bilmenizi isterim, ne gerekir ise bana ne görev verilir ise yapmaya hazırım bunu bilmenizi isterim dedi. İnşallah önümüzdeki yıllarda hep birlikte Bulgaristan’da veya Türkiye’de yaşayan insanlarımıza daha çok hizmet etme imkânı buluruz dedi. Ziyarette BULTÜRK Derneği Yönetim Kurulu ve Üyelerinden Genel Sekreter Dr.Müjgan DENİZ, Aydın FİDAN, Nesrin SİPAHİ, Yüksel DEMİZ, Şaban HOCAOĞLU da hazır bulundular. Genel Başkan tekrar yerel seçimlerin başarısından dolayı hayırlı uğurlu olsun ve inşallah Bulgaristan’da babanızın köyüne bir cami yaptırmanızı diler ve burada Ümraniye’de de çalışmalarınızda başarılar diler Allah utandırmasın diyerek sözlerine son verdi. Çıkışta kapıya kadarhemşerileriniuğurlamasıdadikkatlerdenkaçmadı.

BULTÜRK Ümraniye Belediyesinde

Pazar gün yapılan seçimler çok büyük bir gerçeği gün ışığına çıkardı. Bundan sonra işler eski hamam eski tas gitmeyecek. Oldu bittiye getirilen durumun mutlaka dğzeltilmesi ve yeni raylar üzerine oturtulması zorunlu oldu. Biz Avrupa Birliği Parlamentosu’na gidenlerden zaten birşey beklemiyoruz. 752 kişi arasında 17 kişinin esamesi okunmaz. Okunsa bile kimsenin sözü geçmez. Zaten AB Genel Kurulu zenginler klübü gibi birşey olmuş ki, eski kıtanın çok sefil olan küçük bir ülkesinden gelen temsilciler ancak dinleyici statüsü hak edebilir. Bir de, bu denli kalavalık vekiller meclisinde, 17 kişinin kuvveti ne kadar etkili olabilir ki? Aralarında hem Bulgaristan lehinde, hem de Avrupa yararına iş görebilecek görmüyorum. Hele bizim şu HÖH grubunda bu nitelikte biri yok. AB ana kriterleri 1950′lirde Fransa-Almanya Kömür ve Demir Sözleşmesi ve ardından Ortak Pazar’ın kurulduğunu ilan eden Roma Antlaşmasıyla duyuruldu. O zaman bu zaman sözde her şey iyi gidiyordu da, bir Ortak Anayasa kabul edilemedi. 28 devletin çok farklı sorunları, planları, umutları var ki, bunları uyumlamak zor. Örneğin büyük AB devletleri Bulgaristanı bir tranzit yol ve ucuz deniz ve dağ turizmi merkezi olarak görüyor. Hayallerinde olan Varna ve Burgaz plajları, Bansko ve Panporovo kayak merkezleri, modern sanayi geliştirmeyi, eğitim öğretim işleridir. Bazı işleri dünya seviyesine çekme niyetlerinde yok. 1990-95 çöküşünden sonra sanayii canlandırma ve yeniden yapılandırma hayal bile edilemez oldu. Adına demokrasi denen toplumsal düzene geçiş 25 yıl önce başladı. Ne zaman biteceği belli değil. Sürekli devam etse ne olur? Bilen yok. Öz imkanlarla, devlet parasıyla sanayileşme programlanamadı. Böyle bir atılım için finans kaynağımız da yok. Tarımsal üretim de değişti. Amerikan yapımı büyük traktörler Dobruca ve Trakya ovasına girdi ve köylüleri tarladan çıktı. Geçen yıl Dobruca’da dekar başı ortalama 830 kg. buğday alındı. Buğdayın buğday olarak dış satımasına önem veriliyor. Hayvancılık ve tarımsal ürünü işleme sanayii henüz biçimlenmedi. Norveç’teki 150 000 domuz kapasiteli modern çiftlikler bizde henüz hayal. 1990′dan önce Bulgaristan’da 15.5 milyon koyun vardı. Şimdi böylesi büyük ölçekli girişimlerer başlamak için gerekli alt yapımız yok. Örneğin kuzuculukta Avrupa birincisiydik. Küba’dan yılda 5 miyon ton şeker kamışı milası alıp küspesi ile kuzu besliyorduk. Bir yıl olgunlaşmış kaşar peynirlerini Amerikan pazarına sunuyorduk. Şimdi bunların hepsi hayal oldu. “Focus” ajansını açtım, bakıyorum Almanya Başbakanı Merkel’in gözü yaşlı ağlıyor. Yılların başbakanı, hem de Alman kadınları sert olur ve öyle kolay kolay göz yaşı dökmez. İlgilendim. Oysa sebebi neymiş biliyor musunuz? Almanlar geleceklerini kadere bırakmaz, herşeyin kendi ellerinde ve gözlerinin önünde olmasını ister. Genç kuşağın geleceğini düşünen makamlar 2014′te yaşı 16 olan Almanların 63-65 yaşında emekli olurken sosyal durumları ve geçim problemleri üstüne bir inceleme yapıp şimdiki emeklilerden daha kötü şartlarda yaşayacakları ortaya çıkarmış. Yani, araştırma sonuçlarına göre, XXI. yüzyılın ortalarında Almanlar bugüne kıyasla daha kötü şartlarda yaşayacak. Rakkamların diliyle ifade edildiğinde, geçim sıkıntısının % 20 oranında artacak ve yaşam daha kötü olacaktır. Torunlarının emekliliğini düşünen Başbakan Merkel gözyaşlarını tutamayıp ağlıyor. AB üyesi bir ülke vatandaşı olarak bu durum üzerinde bizim de düşünmemiz yerinde olur. 2.5 milyon yurttaşımız dış ülkelerde çalışıyor ve bunlardan % 85′i sigortasız yani emeklilik primi ödemiyorlar ve 65 yaşında emekli maaşı alamayacaklar. Genelde tütün işleyen tarım emekçilerimiz de sosyal sigorta sistemine bağlı değildir. Hepsinin gelecekleri yaşlılık açısından zifiri karanlıktan farksızdır. Artık sezon açıldığı için dikkatinize sunuyorum. Geçen sene denizdeki otel ve lokantalarda, plaj veya parkinglerde hizmet verenlerin ancak % 40′ı sigorta primi yatırdı. Nüfusumuzun % 24′ünü oluşturan ve hemen hiç biri her gün biraz daha yaklaşan emeklilikleri üstüne hiçbirşey yapmayan Çingene kökenli vatandaşlarımız ulusal tabloyu daha da karamsar ediyor. Sosyal durumu yüreksel acısı olan bu büyük katmanda artık 3. kuşan sosyal yardımla geçinen, hiç bir dönem hiç bir yerde çalışmamış olanlar çoğalıyor. Yalnız yeni seçimleri beklemekle ve oy için dağıtılan paralarla geçinmek perspektifsizdir. 60 gün seçim propagandası yapıldı, yazıldı çizildi. Hiç bir aday kalkıp ben bu şehre şu fabrıkanın kurulması amacıyla mücadele edeceğim deyemedi. Sanki asvalt üzerindeki delikler, patlamış su boruları, akan kiremitler, su baskınları vicudumuza kene gibi yapışmış ve bizi, hepimizi bayıltmaya çalışıyor. Neredeyse hayal etmeye gücümüz yok. Biz hayallerimizin yükü altında ezilen bir kuşak olarak, belki de emekliliğimizi bile alamadan, ahretkapısını tıklatmak zorunda kalacağız…


Bulgaristan Türklerinin Sesi 13

Bir Varmış, Bir Yokmuş…

Filiz SOYTÜRK İnsanlar dünyayı öteden beri hep masallarla anlattılar. En büyük aşkların, çile ve çekilerin masalları dilden kullağa yayıldı, dünyayı dolaştı, renkleştikçe renklendi… İnsanların doğayla, hayvanlarla, bitkilerle konuştuğu en yakın yer masallar dünyasıdır. Dünyayı masallarla anlatanlar beceremediklerini masal dünyasında kurguladığı devlere yaptırdı ve kendi özlem ve yaratıcı gücünü çırpıladı. “Bin bir Gece Masalları”nı dinlemeden, Andersen’i okumadan, günümüzün masalsal çizgi filmlerini izlemedden vs. hiç bir uygarlığın tepelerine uzanmak mümkün değildir. Bizim masallarımızda Nasreddin Hoca ile eşeği bir bütündür. Masallarda, aslan soylu bir yaratık olarak güçlü buyurgan; tilki kurnaz, işini bilen, alaycı; kurt yırtıcı sağtöresiz; köpek çamur atan; güvenilmez; fare çevik, açıkgöz; eşek aşağılanmış, “eşek gibi çalışmak” değimine uygun olarak yük altında, eziler çeker. Fakat masallar hep insan dünyasını anlatmak için kurgulanıp anlatılır ve dinleyenlere ibret dersi olması temeni edilir. İnsanoğuluna özgü tüm bu özellikler gerçek kahramanlarıyla olay olarak anlatıldığında öykü olur. Öykülerde, başka bir canlandırma ortamında, eğlendiren görüntüler içinde çeşit çeşit tipler belirir. Örneğin kurbaların yaygarası aşağı katman insanları canlandırır. Geyik güzelliği başına dert açar, hoş ve boş bir yaratık; öküz iriliği; keçi aptallığı; sinek kendini bilmezliği; karınca durup dinlenmeden çalışmayı; kartal özdeki gücü; çaylak yırtıcılığı somutlaştırır. Bir de en güzel masallar ve öyküler çocuklar üzerinden ve çocuklar için yaratılıp yaşatılmıştır. Bugün sizlere ilk adım olarak benzetmeli bir masal anlatmak istiyorum. Ara açıklamalarım için önceden özür dilerim. Bu masalda olmayan şeyle insanları oyalama özdür: Amacım Bulgaristan’da 1990′dan sonra ve bugünlere kadar uzanan sosyal olaylarda insanlarımızı oyalama ve kandırma özlü bir eğilim olduğunu ortaya koymaktır. Biri kız biri oğlan iki küçük çocuk, ikisi de çok sevimli ve naziktir. Bu şirin ve nazik çocuklar babalarıyla birlikte, büyük bir ormanın eteğindeki kendilerinin olan çok güzel bir köşkte oturur. Onlar daha küçük yaşta iken anneleri ölür. (Anne simasında 1989′da nalları atan Bulgaistan’daki sosyalist düzeni düşündük.) Babaları öksüzlere iyi bakma niyetindedir. Mini mini yavrularını bütün kalbiyle sevdiğini gösterirken, annelerini aratmamaya gayret eder. (Bizde de sosyalizm yıllarında elde edilen ne varsa halka alel acele sözde dağıtıldı. 15 bin sanayi işletmesi kapılarını kapadı.Tarımda kooperatifçilik yok edildi. Tarlalar, ormanlar iade edildi.) Öyle ama baba yavaş yavaş hastalanır. Zayıf düşer. Çocuklar sabahtan akşama neşe ve sevinç içinde köşkte oynayıp koşup eğilenirken, yüzü sapsarı kesilmiş takatsiz yatan babalarının durumunun çok ağır olduğunu pek kavrayamaz. Bir gün babaları onları çağırtır ve şöyle der: “Sevgili evlatlarım, ben seyahata çıkmak zorundayım. Bir süre ortadan kaybolacağım. Belki de bu seyahat çok uzun sürecektir. Bu sure içinde uslu durunuz. Birbirinizi daha çok seviniz ve beni de unutmayınız.” Öleceğini bilen zavallı baba, durumu çocuklarına hissettirmek ve gidince geri dönmeyeceğini çocuklarının bilmesini istemez. Masum yavrularının onun bu köşke dönmesini uzun zaman ümitle beklemelerini arzu eder. Baba bu konuda kardeşine özel mektup yazarak sevimli yavrularına dönmeyeceğini hissettirmeden bakmasını rica eder. Çocuklar babaları öldüğü zaman, onun seyehat için gittiğini sandıklarından, pek fazla üzülmezler. Parkta, bahçede, köşkte neşe içinde oyunlarına devam ederken bir gün amcaları çıkıp gelir. O köşke oturmak ve sefa sürmek için gelmiştir. Ümitle aşılayarak konuşur: “Babanız çok yakında tekrar gelecek, siz merak etmeyiniz ve uslu durunuz!…” (1990′dan sonra emekçi halkın malına mülküne oturan komünist uzantısı sosyalistler ve gizli servis ajanı höhçüler herkese hürriyet, adalet ve özgürlük vaat etmediler mi?) Geçen günlerin belirli saatlerinde, küçük kız mini mini eliyle mendilini sallar ve sesi çıktığı kadar bağrarak: “Baba, baba! Artık çabuk gel!” der. Kendisi gibi mini mini olan kardeşi de gelen birini gördüğünde: “Kardeşim aşağaya bak! Gelen kravatlı galiba babamız olacak!” der. Gelenler hep babaları delildir. Fakat çocuklar her gün aynı sabırla bekler, çünkü onlara babalarının mutlaka geleceği söylenmiş ve onlar da buna inanmışlardır. (Bu, A. (Dönek) adında bir ajanın sözlerine inanıp umut bağlayanların durumunu hatırlatır.) Amcaları babaları gibi zengin değildir. O:” Eğer kardeşimin çocukları olmasaydı köşk benim olacaktı.” diye düşünür. Ve onun bu adi ve çirkin düşüncesi gün geçtikçe güçlenir. Bir gün köşke kıyafetleri kötü ve davranışları kaba, hayduta benzeyen iki adam gelir. Amcaları köşkün gizli bir odasına kapanıp onlarla uzun uzadıya gizli konuştuktan sonra, bu eşkiya kılıklı adamlara çok altın verir, onları memnun ederek gönderir ve o gün çocuklara şunları söyler: “Babanız sizi görmediğinden dolayı çok canının sıkıldığını bana bir mektupla bildirdi. Sizi bulunduğu yere istiyor. Ben iki seyyahla görüştüm. Onlar sisi babanızın bulunduğu yere götürmeyi üstlendi. Nasıl gider misiniz?” (Burası Bulgaristan NATO ve Avrupa Birliği’ne girince işler düzelir, masalı gibidir.) Çocukların sevinçli cevabı:“Gideriz, gideriz…hemen gideriz!”Haydutta benzeyen adamlar atlarıyla belirir, biri kizi, diğeri de oğlanı alır ve köşkten dört nala uzaklaşırlar. Zavalı mini kardeşler haydutların amcalarından onları öldürmek için para aldığını bilmediğinden sevinçlidir. Oğlan kendini götüren hayduta: “Babamın bulunduğu yer daha çok uzak mı?” diye sorar. Haydut: İlk dört yol ağızına vardığımızda oraya gelmış olacağız!” İlk dört ağızına geldikleri zaman, çocuklar sevinç ve neşe içinde el çırparak bağırırlar: “İşte oraya geldik! Babamız nerede? Baba, baba! Neredesin baba!…” Devamı

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun

19 Mayıs 1919 Türkiye’yi ɑydınlɑtɑn güneşin ışığını yɑnsıtıyor. 19 Mayıs Atɑtürk’ü Anmɑ Gençlik ve Spor Bɑyrɑmımızın ulusumuzɑ kutlu olsun. Türkiye’de genç olmɑklɑ, dünyɑnın herhɑngi bir ülkesinde genç olmɑk ɑynı şey değildir. Bu ülkenin gencecik bir kumɑndɑn ve ilim irfɑn ehli gencecik bir ordu tɑrɑfındɑn kurulduğunu ɑslɑ unutmuyoruz. 19 Mayıs 1919, Türk Ulusunun uyɑndığı, emperyɑlizme bɑşkɑldırdığı Büyük ÖnAtɑtürk ve silɑh ɑrkɑdɑşlɑrını birkez dɑhɑ der Mustɑfɑ Kemɑl Atɑtürk’ün “Yɑ sɑygıylɑ ɑnıyor, bɑştɑ gençlerimizin olmɑk istiklɑl, yɑ ölüm” diyerek ulus egemen- üzere hɑlkımızın 19 Mayıs Atɑtürk’ü Anmɑ, liğine dɑyɑnɑn, tɑm bɑğımsız bir devlet Gençlik ve Spor Bɑyrɑmı’nı kutluyorum. kurmɑ kɑrɑrının yɑşɑmɑ geçirildiği gündür. BULTÜRK - İstanbul

Çocuk Kaçırma Söylentileri Almanya’da sosyal paylaşım siteleri yoluyla Bulgar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayılması halk arasında tedirginliğe yol açıyor. Almanya‘da sosyal paylaşım siteleri yoluyla Bulgar ve Romenlerin çocuk kaçırdığı bilgisinin yayılması halk arasında tedirginliğe yol açıyor. Özellikle Facebook ve WhatsApp gibi haberleşme uygulamaları üzerinden, plakasız bordo ve beyaz minibüsle çocukların okullardan, parklardan hatta çocuk arabalarından kaçırıldığı yolunda uyarı mesajları yayılıyor. Mesajlarda bazı şehir isimleri de veriliyor. Mesajların hızla yayılmasının ardından

Nagold polisi bu tür asılsız haberlerin, halk arasında tedirginliğe yol açtığını bildirdi. Polis açıklamasında, “Nagold bölgesinde bu tür hurdacı minibüsler dolaşıyor. Bunlar bisiklet topluyor. Bu tür şoke edici hikayeler fanteziden başka bir şey değildir. Organ mafyası veya çocuk kaçırma ile ilgili herhangi bir bulgu yoktur.” ifadelerine yer verdi. Nagold polisi, sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan minibüsün fotoğrafını yayınladı. Çocuk kaçırma ve organ mafyası haberleri ile ilgili geçtiğimiz hafta Düsseldorf, Karlsruhe ve Mannheim emniyet müdürlükleri de haberlerin asılsız olduğunu duyurmuştu.

Dr.Nedim BİRİNCİ

Örgüt İçin Özgürlük

1989 Mayısı’nın 13′ünde açlık grevleri, kabaran mücadele ruhunun ülkeye yayılması ve bütün Türkleri ve Müslümanları kucaklaması 2. haftasını yaşıyordu. Tutuklular, hapisler, sürgünler, kovuşturanlar, sorgu odalarında bulunanlar haber almış ve herkesin yüreği coşmuştu. Savaşım ateşinden alev olmak isteyenlerin kendilerini bir yere kaydettirmelerine, birilerine telefon açmalarına ya da mektup yazmalarına gerek yoktu. Herkes her Türkün ve çingene kökenli Müslüman kardeşlerimizin ve Pomak ernik topluluğunun bu ayaklanma içinde bir er olduğunu biliyordu. Böyle heyecanlı ve korku perdesinin yırtıldığı bir ortamda illegal hareket eden insan hakları örgütleriyle paralel çalışacak, öncü Türklerin politik başı olacak bir siyasi partiye ihtiyaç vardı. İnsan Hakları Örgütü Demokratik Lig gerek Plevne İl Mahkemesi’nde, gerekse Sliven’e bağlı Kotel’ belediye mahkemesinde tescil rdilmedi. Parti Başkanı Mustafa Ömer artık Bursaya geçmiş Ulu Cami önünde açlık grevini sürdürürken, direnilin başına Albvanlar (Yablanovo) dan Ormanlı geçti. Sekreter Sabri İskender direniş merkezlerini dolaşıyor halkı yüreklendiriyordu.

İşte böyle bir ortamda ÖZGÜRLÜK İNSAN İÇİN olsa da bir Politik Parti için özgürlük isteniyordu. Yarı legal bir politik oluşum olan Petır Manolov’un Demokratik İnsan Hakları Hareketi içinde “Türk Kanadı” kuruldu. Bu kanat açlık grevlerinin uyanan Bulgar demokratik aydın hareketi ve Sofya’daki demokratik kitle hareketlenmesiyle bağlar kurmasında rol oynadı. Demokratik uyanış ve mücadele cephesinin ana hedefi T. Jivkov’un totaliter düzenini devirmek ve Bulgaristan’da demokratik bir toplumsal yapılanma ortamı yaratmaktı. Demokratik güçlerin karşısında tepeden tırnağa silahlı Bulgaristan’ın kalbinde ‘Arap Sokağı totaliter ordu, polis, kırmızı baret ekipleri, eğitimli koBulgaristan’ın başkenti Sofya’daki Arap zim ailemiz 1994′ten beri burada yaşıyor. Babam Su- mandolar, yargı ve zulüm makinası vardı. DirenenlerSokağı’ndaki, Ortadoğu kültüründen izler taşıyan riyeli, annem ise Bulgar. 10 yıl önce bu mağazayı aç- den yana olanlar, uluslararası demokratik güçler, ilerici dükkanlar ve girişlerinde Arapça yazılı tabelalar, zi- tık. Suriye’den getirdiğimiz ürünlere çok büyük alaka örgütlerin dayanışması, Türkiye ve Sofya baskı rejimine yaretçilerine bir Ortadoğu şehrinde olduklarını hisyüz çeviren M. Gorboçov’un “yenilenme” rüzgarı vardı. gösteriyorlar. Bulgarlar arasında da bu ürünleri beğesini veriyor. Bulgaristan başkentinde Ortadoğu’nun herhangi nenler çok. Ülkemizin yanı sıra Türkiye’den de kilim Grev direnilerine katılan Türkler ve onları destekleyenler başarılı olabilmek için İKİNCİ BİR DOĞA bir sokağını aratmayacak bir yer Car Simeon Sokağı. getiriyoruz.” dedi. aramaya başladılar. Bu ikinci doğa mücadelenin poliBaşından sonuna kadar Arap dükkanlarıyla, kuaförleArap Sokağı’nda kasaplık yapan esnaf ise, “Lüb- tik ve ideolojik doğası olacaktı. 1878′de Osmanlı’dan riyle, helal et kasaplarıyla dolu. Sokak Ortadoğu’dan Balkanlar’a gelen mülteci nanlıyım, 10 yıl önce Bulgaristan’a geldim. Burada koparılan Bulgaristan Türk ve Müslümanları, sayısının artması nedeniyle bugünlerde en kalabalık Arap Müslümanlar çoğunlukta olduğu için helal et ne 1908′de kurulan III. Bulgar Çarlığına kadar, ne günlerini yaşıyor. talebi fazla. Bu yüzden kasaplık yaparak geçiniyo- 1908 – 1945 arası Çart Ferdinad ve oğlu III. Boris dönemin’de, ne de 1944′ün 9 Eylülünde başlayan BulGELENEKSEL ÜRÜNLER SATILIYOR rum.” dedi. garistan Halk Cumhuriyeti döneminde, ta ki grev diAraplar geçmişte eğitim nedeniyle Balkanlar’a renişlerinin toplumu çalkaladığı Mayıs 1989′a kadar SOKAK MÜLTECİLERİN SIĞINAĞI gelirken, Ortadoğu’daki iç karışıklıklar nedeni ile ülSon aylarda mültecilerin dış dünyayla tek bağ- kendi POLİTİK PARTİLERİNİ KURAMAMIŞTI. keye sığınanların sayısı her geçen gün biraz daha arttı. Sofya’nın merkezinde “Arap Cenneti” olarak lantısı ise telefon merkezleri. Ucuz telefon hizmetleanılan sokakta, Arap kültürünün geleneksel ürünle- rinden yararlanmak isteyen mülteciler bu merkezlere Balkan Savaş’indan sonra Radoslavov’un Liberal Partisi’ne oy veren, 1919 Asker Ayaklanmasından son rini satan dükkanlar çoğunlukta. Al. Stanboliyski’nin Çiftçi Partisi’ni destekleyen, daha akın ediyorlar. Farklı dönemlerde ülkelerinden kaçıp Sofya’ya Mültecilerin sayısının artması nedeniyle sokakta sonra aynı partinin değişik kanatlarını ve Demokratyerleşen ve yeni bir hayat kuran Araplar’ın çalıştığı ları arkalayan, 1934 faşist darbesinden sonra ve İkinci dükkanların müşterileri de yine Arap göçmenler. So- sık sık güvenlik kontrolü yapılıyor. Dünya Savaşı yıllarında Bulgar İşçi Partisi (komünistkağın neredeyse her köşesinde kuaförler var. Arap kültürünün yaşatıldığı Sofya’daki Arap So- ler) ile partizan pıtikalarında bile birlikte yürüyen ve TÜRKİYE’DEN DE KİLİM GETİRİYORLAR sonra daha fazla Bulgaristan Halk Çiftçi ParGeleneksel Arap ürünlerinin en meşhurlarından kağı, ülkelerinden kopup umutlarını Bulgaristan’a ta- 1945′ten tisi ve önce Bulgaristan İşçi Partisi ve daha sonra Bulolan el yapımı dokuma kilim ve yastık ustası, “Bi- şıyan mültecilerin sığınağı olmaya devam ediyor. garistan Komünist Partisi’nin davasına katılan Bulgaristan Türk ve Müslümanları artık içinde bulundukları kırmıştı. Açlik grevleri politik heddefli bir başkaldırıydı. Grevciler kavga meydanına ekmek teknesiyle çıkmaEmlak piyasasında son gelişmeler ne? Albena mış insan hakları, özgürlükleri için ölüm kalım mütatil beldesinde bulunan bir şato 3,5 milyon avrocadelesi vermeye toplanmıştı. Ve bu bir sokakta, öteki dan satılırken dünyaca ünlü Fransız sinema oyunköşede ve kör bir meydanda verilen bir kalmga olcusu Catherine Deneuve’nin Paris’e yakın şatosu makla kalmayıp, etnik azınlıkların yaşadığı bütün yerle4 milyan avrodan satışta… Bu habere ne dersiniz? şim yerlerinde kabarak ve bayrak olan bir başkaldırıydı. Bir diğerini de verelim… Başkent Sofya’nın merkezinde yer alan bir ev, 9,5 milyon avro gibi rekor fiyat “Soya dönüş” politikası, topyekün “bulgarlaştırma” üzerinden satılık iken moda ikonu Nicole Richie’nin “Türkleri eriterek yok etme” ve başka bir değişle asimile Los Angelis’te bulunan lüks emlağı, ancak 1,5 miletme siyaseti bir ceset gibi köy meydanlarında kaldı. Bulyon avrodan alıcı bekliyor. Hayret veren habergaristanTürklerivetümMüslümanlarbupolitikayıağızına almadı, çiğnemeyi, özümsemeyi denemedi, yutmadılar. ler bununla bitmiyor – eski devlet başkanı Todor Jivkov’un Ruse’de bulunan rezidansı, 200 bin avro 1956′da Türk okullarının kapatılmasıyla tatlı şakalarla gibi cüzi bir fiyat üzerinden alıcı bulamazken en pahalı daire, her ne kadar tuvaleti altın kaplamalı olsa ken risk göze almaktan kaçınmayan oyuncular göz- yumuşatıp yumuşatıp önlerine sürülen eritme politikada, Sofya’nın üniversiteliler şehrinde yer alıyor… lerini doğuya çeviriyorlar. Çünkü bizde iş mülkleri sını kucaklayan olmadı. 1945 – 1956 yılları arasında Bulgaristan Türk aydın ordusu her zaman TürkBakalım emlak piyasasındaki durum neden bu kadar piyasasında getiri oranı yüzde 9-10′u bulurken Po- oluşan lüğü yaşatmadan yana çıktı, halkın manevi dayağı oldu karışık görünüyor? lonya ve Çek Cumhuriyetinde kar marjı bu oranın 2 ve Türk öncüler yetiştirdi. O yıllardan sonra iki defa göç sofya-evlerPiyasadaki hareketlenme, bir yandan kat altındadır. yaşanmış olmasına, yurdu terk etmek isteyen aydınlara Bulgaristan’ın iş mülklerine yatırım yapan yabancı Konut piyasasına gelince ise burada da canlanma öncelik tanınmasına karşın, Bulgaristan Türkleri arasında yatırımcıların haritasına dönmesinden, diğer yandan belirtileri izleniyor. Emlakçılar, Sofya’nın göbeğinde Türklük ruhu kırılamadı, derin kökleri güç kazandı. ise ülkede her 4 vatandaştan birinin yatırım amacı ile yer alan gayri menkullere büyük talep olduğunu öne emlak edinmesinden kaynaklanıyor. 1,5 yıldır düşüş sürüyorlar. Alıcılar arasında yürütülen rekabet so- Direnmek öz doğalarında olan Bulgaristan Türkleri seyri izleyen daire fiyatları tekrar artışa geçti. Yaşlı nucu satıcı istediği fiyatın 7-10 bin avro üzerinde sosyalist totalitarizmi ret ederken yerine yeni bir polivatandaşlar, miras kalan tarlalarını elden çıkarıp al- para alıyor! Anlaşılan varlıklı Bulgarlar kriz zama- tik anlayış, insancıl bir ideoloji, gönüllerini ısıtacak ve dıkları para ile küçük konutlar ediniyorlar, ardındansa nında pahalı mülklere yatırım yapılması gerektiği güçlerine güç katacak yeni bir siyasi açılım aramaya başladı. 1984-1989 baskı ve terör döneminde kurulan bu daireleri kiraya veriyorlar. kuralını biliyolar. Aynı kuralı orta sınıf da biliyor ol- illegal ya da yarı illegal Demokratih Lig, Uzun Kış, DeGayri menkul piyasasında Bulgar şirketleri ço- malı, çünkü yıl başından bu yana yapılan mülk alım- mokratik birlik, İnsan Hakları Teşkilatı ve başka birçok ğunluktayken son dönemde yabancı alıcılardan da larının yüzde 30′luk bölümünü, 100 bin avroyu aşan irili ufaklı ve ömürleri kısa olan, dağılan ya da dağtılan ilgi var. Batı ve Orta Avrupa’da yatırım getirisi düşer- alımlar oluşturuyor. birlik ve direniş grubları legal kitle partisi niteliği alama-

Sofya’da ev almak cep yakıyor


14

D r. M ü j g a n DENİZ 1989 Mayıs Ayaklanması (1)

Bulgaristan Türklüğü’nün 20. yüzyıl tarihinin en önemli olayı 1989 Mayıs İsyanıdır. Bu Ayaklanmayı Bulgaristan Türklerinin hareketlenip başkaldıran dip dalgası dediğimiz 2 milyonluk kitlesi gerçekleştirdi. Bu insanların nerede oldukları hiç önemli değildi: gelinler gözleri yaşlı çocuk emziriyor, anneler surat bir karış hamur karıyor, çayır biçmeye gidenler kosa bilemiş, tırpan sallamadan, bir koltuk otla eve dönüyor, odun yaranlar sanki kelle kesiyordu. Erkekler “Belene” toplama kampında, çıkanlar sürgün, hapishanedekilerin burnu değişim kokusu almış gözler kapıda, köpekler bir başka havlıyor, mayıs kedileri kiremitlikten inmiş fırsat gözlüyordu. Bu, tarihimizi kanla yazan, bizi devletle karşı karşıya getiren, sonra bizi ikiye bölen, büyük sevince ve büyük acılara neden olan devasa olay, büyük zafer içinde ve sonrasında tüzel kişilikler doğurdu: Bunlardan birincisi, Bulgaristan Müslümanlarının adalet ve özgürlük mücadelesinde Türklerin başlı başına bir güç olarak yer ve öncü rollerinin belirlenmesiydi. Bu özellik ayrıca mercek altına alınmalıdır. Bu yapılmadan, ne 1989 Mayıs Ayaklanması, ne onun hazırlıkları, ne Bulgaristan demokratik mücadelesi içindeki rolü ve yeri anlaşılabilir. Ne hareketin kendi içindeki yapısal ve işlevsel dinamitler ile yönlendirme gücü, ne de politik öncüsü görülebilir. Ne de bir büyük patlamaya gebe oluşu ilk baştan içinden ele geçirip yönetmekle görevli ajanlar, hain güçler, onların kimlik, rol ve hedefleri ortaya çıkarılabilir. 25 yıldan beri cevap arayan bu sorular, bugün dünden çok daha canlı, çok daha net ve keskin yanıt bekliyor. Üç bölümden oluşan bu analiz yazımızın son hedefi, 1989 Mayıs Ayaklanmasını bir başka ışığa çekmek ve farklı bakış açısıyla irdelemektir. Sosyal hareketlerin kitapları kalın olur. Okumak sabır ister. Yeni bir sayfa açarken tarihler sanki bitmeyecek gibidir. Son hesapta zamanını yazmak ve anlatmakla tüketmeyen sinsiler kazançlı çıkar. 1989 Mayıs Patlamasında öyle olmuştu. Eline yaba almayan, tırpan kaldırmayan, Ayaklanma günlerinde Pazarcık hapishanesinde mahkûmlarla yaptığı toplu çalışmada Bulgaristan Türkleri “Türk Dünyası’ndan bir parça değil, Bulgar ulusundandır” diyen Ahmet Doğan, yağ gibi üste çıktı ve hareketin özünü ve amacını değiştirebildi. Sosyal hareketler sivil toplum hareketleridir. Onların ilk teorisyeni olan Robespierre (1758 1794) Büyük Fransız Devrimi arifesinde mayalanan hareketlenmenin itici ve öncü güçlerini göstermişti. Bu hareketlerin içine her defasında ajanlar, hainler sızdığını ve yönetimi ele geçirmeye çalıştıklarını ilk yazan o oldu. Sosyal hareketler birbirinin beş aşağı beş yukarı tekrarıdır. Gün sabahtan belli olur misali, bizim harmanda da buğdaya salatalık tohumu değil, karışsa karışsa ancak arpa kılçığı karışır. Biz mayalanan her kabarışa önce evrim gözüyle bakarız. Anne karnında çocuk yürüyemez, konuşamaz, acısını ve sevincini dışarı çıkaran sesler çıkaramaz, ancak tekmeli yumruklu hareketlerle konuşur. Onun yanlış ya da doğru hareketleri böyle başlar. Ve o an yanlış başlayan bir hareket doğru yaşanamaz. Demek istediğim sivil toplum hareketlerindeki stratejik hatalar taktik başarılarla telafi edilemez. Mayıs Ayaklanmasında stratejisi neydi? Devamı gelecek sayıda

Bulgaristan Türklerinin Sesi

1Devlet Temmuz’dan itibaren elektrik ucuzluyor Döneklerin Akibeti… Enerji ve Su Düzenleme Komisyonu (DKEVR), 1 Temmuz’da başlayacak olan yeni dönem için son tüketicilerin elektrik faturalarında ortalama yüzde 0.66 oranında indirim öngördüklerini açıkladı. En yüksek indirimin EVN elektrik dağıtım şirketinin hizmetlerinden faydalanan tüketicilerin faturalarına yansıması bekleniyor. 1 Temmuz’dan itibaren EVN tüketicileri yüzde 1.3 oranında daha az fiyat ödeyecek. Buna göre, gündüz tarifesinde yüzde 0.8, gece tarifesinde ise yüzde 3.93 oranında düşüş olacak. 1 Temmuz’dan itibaren KDV hariç gündüz tarifesi kilovat saat için 0.1524 leva, gece tarifesi için KDV hariç 0.8335 leva olacak. Batı Bulgaristan bölgesine hizmet sunan ÇEZ elektrik fiyatında ise çok düşük miktarda zam yapılacak. Bu bölgedeki tüketicilerin faturalarına yüzde 0.3 zam yansıyacak. DKEVR yetkililerinin hesaplarına göre, bu bölgedeki tüketiciler gündüz tarifesi için yüzde 0.31 zamlı fiyat üzerinden ödeme yapacak. Gece tarifesi ise yüzde 0.84 oranında ucuzlayacak. ‘Energo-Pro’ hizmetinden yararlanan tüketicilerin ise gündüz tarifesine yüzde 0.6 indirim yapılarak birim fiyatının 0.15862 levaya gerilemesi bekleniyor. Gece tarifesinde de

yüzde 3.71 oranında indirim yapılarak kilovat saat başına KDV hariç 0.08530 leva ödeme yapılacak. Ülke genelinde en yüksek zammın ise ‘Zlatni piasatsi’ deniz tatil merkezi için yapılması planlanıyor. Tatil merkezi için yapılması planlanan zammın yüzde 4.12 oranında olması gerekiyor. DKEVR yetkilileri, ülke genelindeki ekonomik durumdan dolayı hem sanayii sektöründe hem de son tüketici profiline göre elektrik tüektiminde düşüş olduğunu kaydetti. Önümüzdeki ğç aylık fiyat döneminde toplam elektrik tüketiminde yüzde 9 oranında düşüş olması bekleniyor.

İSRAİL’İN en kalabalık ikinci şehri Tel Aviv’in Yafa bölgesinde 1948’den kalma katliam gün yüzüne çıktı. AFP haber ajansı Yafa’da 1948’deki Arap İsrail Savaşı’nda kalma6toplumezarbulunduğunuduyurdu. Lübnan’da yayınlanan en-Nahar gazetesinin haberine göre mezarların her birinde yüzlerce Filistinli’nin kemikleri bulundu. Daha önceleri halkının geneli Araplardan ibaret olan Yafa şehri 1950 yılında Siyonist rejim İsrail tarafından işgal edilmişti. AFP’ye konuşan kaynaklar, çarşamba günü bulunan mezarların bölgedeki yapım onarım çalışmaları sırasında oluşan toprak göçüğü nedeniyle gün yüzüne çıktığını açıkladı.

1913 Sofya

BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZ

Aylık Siyasi Aktüel Gazete

www.bulturk.org /bilgi@bulturk.org- Tel:0212 477-62-10 İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ Yazı İşleri Müdür Yardımcısı

Abidin KARASU

Genel Yayın Yönetmeni

Rafet ULUTÜRK

Genel Yayın Müdürü Dr.Nedim BİRİNCİ

Yayın DanıSmanları:

Prof.Dr.Hayati DURMAZ Diş Hekim İsmail ALİOĞLU Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK D o c . D r. S a k i n Ö N E R Doç. Dr. Emine İNANIR D o c . D r. H a s i n e Ş E N Diş Hekimi Halide ÜMİTFER

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: İstihbarat Müdürü: Eğitim Sorumlusu: Görsel Yönetmen: Kültür-Sanat: Spor Müdürü: Art Direktör: İnternet Müdürü: Halkla İlişkiler: Reklam Müdürü:

Yavuz Sultan Selim, pazara çarşıya uygun bir kıyafet yaptırmış, Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş. Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar da yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar. Bir ara gözü kekliklere ilişiyor padişahın. Bir grup kekliğin üzerindeki kağıtta, “Satış fiyatı tanesi 1 altın” yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı 300 altın. Padişahın gözü 300 altınlık keklığe takılıyor. “Hayırdır” diyor satıcıya. “Bu kekliğin diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?” “Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar.” diyor satıcı. “Satın alıyorum” diyor padişah. “Al sana 300 altın.” Parayı veren padişah, hemen oracıkta kekliğin kafasını koparıp atıyor. “Be adam! Ne yaptın? En maharetli kekliğin kafasını koparttın” diye şaşıran adam karşısında padişah gürlüyor. “Bu başını kopardığım kendi soyuna ihanet eden bir keklikti. Bu gibilerin akibeti er veya geç ölüm olacaktır. O bunu yıllar öncesinden haketmiştir.”

Nafiye YILMAZ Av. Hasan MOLLAOĞLU Mujgan DENİZ Hüseyin YILDIRIM Muazzez YURDAKUL Filiz SOYTÜRK Muharrem TERZİ İbrahim SOYTÜRK Samet ERDEM Murat ULUTÜRK Neriman ERALP Aydın FİDAN

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı Tel: 0212 477 61 10 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91

Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Star Medya Yayıncılık A.Ş. Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.

www.bulturk.org

Almanya-Köln: Rafet DAL Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan KazakistanTürkistan: Erkan

Bulgaristan - Temsilcileri Sofya: Blagoevrad: Smolyan: Kırcaali: Momçilgrad: Ardino: Cebel: Plovdiv: Stara Zagora: Loveç: Troyan: Pleven: Şumen: Razgrad: Tırgovişte: Silistra: Varna: Dobriç:

Hikmet EFENDİEV Bülent MURADOV Rufat FELETİ Emel BALIKÇI Akif MEHMET Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET Fikret SEPETÇİ Mehmet KRAL Emine BAYRAKTAROVA Ergül BAYRAKTAR Rafet RODOPLU Nurten RECEP Aydoan ALİ Sevinc YÜCE Tijen GÜLER Salih POMAK Sebahattin AYYILDIZ

TÜRKİYE-Ankara: Sebahin AHMETOĞLU ist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEM İst. Anadolu:Bölge- Seniha MERT İst. Sultangazi: Seyhan ÖZGÜR ist. G.O.P.aşa: Sevilcan YÜCE ist. BPaşa-500 Evler: Nedim BİRİNCİ ist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLER ist. Avcılar: Müjgan DENİZ ist. Başakşehir: Ayten ERDEM ist. Kağıthane: Nazım ÇAVUŞ Bursa-Yıldırım: Turhan YAMAÇ Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN Bursa-İnegöl Bayram BAYRAM İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU İzm.Görece: Mümin GÜNEY İzm.Buca: Hüseyin PAŞAMOĞLU İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR Edirne: Nadir ADLI Kırklareli: Ali ÖZTÜRK Tekirdağ: Ertaç ÇAKIR Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir:Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKE Mersin : Ferda ER


Bulgaristan Türklerinin Sesi 15

S o s y a l i s t l e r e T ü r k H a v a Yo l l a r ı ’ n ı n Renginar GÜLER İ n e n Ye n i D a r b e Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) iktidar ikanlarını Varna’da ilk seferler başladı

da kullanarak girdiği 25 Mayıs 2014 seçimlerinde büyük yara aldı. Parti Başkanı Sergey Staniş’en Avrupa Sosyalistleri (PES) lideri sıfatını kullanarak, “seçim zaferi bizim olacak” derken, hesabını iyi yalmamış olduğu ortaya çıktı. Seçimler, demokratikleşme sloganlarıyla kapitalizme açılan bir toplumun sosyalist parti yönetiminde ancak beton duvara toslayabileceğini kanıtladı. Toplumsal gelişimin nesnel yasallıkları, birbirini ret eden sosyal olguların, örneğin bir sömürü toplumu olan kapıtalizmin, sömürüyü ve özel mülkiyetin hakimiyetini ret etmesi beklenen bir sosyalist parti tarafından yönetilmesinin olumlu sonuçlar doğuramıyacağına yeni bir işaret oldu. Bulgaristan sosyalistleri, özlerini inkar ederek sosyal – demokrat bir politikaya bel bağladılar. Sosyalist kılıklı kapıtalist olmayı seçtiler. BSP yönetiminden Rumen Ovçarov gibi Bulgar enerji zenginlerinin BABASILARI sivrildi. Atom Elektrik Santralleri ve R. Kovaçki’nin mülkündeki kömür madenleri onların kontrolünde bulunuyor. Sosyalist partinin iç politikada 1990′dan sonra oluşan Bulgar oligarşisine hizmet etme işine dört elle sarılması; dış politikada ise Rusya’ya bakıp, Batıya gülümsemesi dikkati çekti. Fakat bu hele Bulgaristan koşullarında kısır bir politikadır, çünkü Rusya ve Batı dev güçleri arasındaki çelişkiler bu siyasete bizim topraklarımızda hayat hakkı tanımıyor. Örneklersek, Burgas Aleksandropolis Gaz Botu Hattı döşenmesi; “Belene” AES, “Güney Akım” Gaz Boru Hatı vs. bunlardan birkaçıdır. İşi gücü olmayan ve sefil durumda bulunan ve sosyalist partiye geleneksel olarak bağlı olan Bulgar emekliler, son 25 yılda Türkiye yatırımlarıyla kurulan Tırgovişte “Şişe Cam” ve Şumen “Aluminiyum” tesisleri dışında tüten yeni baca göremeyince büyük ölçüde hayal kırıklığına uğradı. BSP’nin ağır ve hafif endüstri dallarında sanayileşmeye, tarımsa yenileşmeye ters bir politik yön seçmiş olması, budalımdan çıkış yolu bulamaması; hele şu son dönemde 2.5 milyon yurttaşın ülkeyi terk etmesi herkesi endişelendirdi. 25 Mayıs seçim sonuçları, bu defa BSP’nin ikinci parti olma durumunu bile yitirmesi bu büyük gerçekliğin yansımasıdır. Öte yandan, iç bunalımları da olan bu parti, totalitarizm illetinden ve heveslerinden tamamen kurtulamadığı gibi, artık pıhtılaşan Türk ve İslam düşmanlığını da söküp atamadı. Seçim yılında Müslüman vakıf mülkleri konusunda kopan çatırtıda ağır sözünü söyleyemedi. Bulgaristan’da yaşayan etnik gruplar da dahil, bütün vatandaşların doğal haklarını ve insan haklarını tanıma yolunda bir yeni adım atmadı. Statükoyu muhafaza etmeye dayanan geleneksel katı halk düşmanlığı sosyalist partinin Türklerden, Pomaklardan ve Çingene kökenli Müslüman kardeşlerimizden 5 oy almasını bile olanaksız kıldı. Nufüsün yarısını oluşturan azınlık topluluklar milliyetçi sosyalistlerden medet ummadığı gibi, onlardan uzak kalmaya çalışıyorlar. Halen Oreşarski hükümetinin ana dayanağı olan BSP, eski ve yeni yanlışlardan ders alıp politikasında yebi bakış açıları aramayı kabul etmiyor. Yıllar yılı BSP’yi mecliste temsil eden hukukçu Tatyana Donçeva’dan sonra, 2012′ye kadar 8 yıl Cumhurbaşkanı görevinde bulunan ve BSP’nin kurucularından biri olan Georgi Pırvanov’un da büyük bir partili grupla 110 yıllık geçmişi olan bu partiden geri dönmemek üzere ayrılması, bir yandan seçmen tabanını parçaladı; ayrıca Bulgar sosyalistlerinin hangi ideolojiye hizmet etti ve politikalarına sosyal adalet ilkeleri alıp almadığı konularında kafa karıştırdı. Bu nedenle, Bulgar Sosyalist Partisi’nini seçimden seçime çözülerek dağılmasını beklemek en isabetli olandır. Halkk bunu normal karşılamaya kendini hazırlıyor. Sosyalist ideler hiçkimsenin tasasrrufunda ve mirasında olmadığı gibi, demokrasi koşullarında sosyalist partilerde liderlik babadan oğula devredilemez. Sergey Stanışeb olayı, böyle olduğundan, gerçekleri gören seçmen kitle tavır almaya başladı. Son seçimlerin sonuçlarına göre, BSP toplumunda ikinci parti olma özeliğini yitirdi. Hak ve Özgürlük Partisi (HÖH / DPS) ile aynı sayıda yani dört milletvekili çıkardı. Bu durumda reel olarak hükümet ortaklığında durumun değişmesi beklenmelidir. Eşit güçlerin eşit ortaklığı olmalıdır. BSP ile HÖH partilerinin oy potansiyeli eşitlenmiştir. Yeni durumda Oreşarski hükümetinde HÖH partisinin bakan ve bakan yardımcısı sayısının da BSP kadar olması göndeme gelmıştir. Devamı Gelecek Sayıda

KAFE ŞELALE Mehmet Akif Cad.İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Merter-Parkı No.1 (Green Parkın Yanı) Güngören İstanbul

+90 212 554 30 47 / +90 212 554 83 35

D U R !

Türk Hava Yolları’nın Varna kentine ilk seferi bugün yapıldı. Sofya’dan sonra Varna’ya uçuşlara başlayan THY bu kente İstanbul-VarnaKöstece-İstanbul haftada iki frekans ve İstanbul-Köstence-Varna-İstanbul olarak haftada iki frekans toplamda dört frekans olarak gerçekleştirecek.

İstanbul’dan Varna’ya tüm vergiler dahil gidiş-dönüş 79 Euro’dan başlayan fiyatlarla yolcular bu kente uçabilecek. Varna Promosyon uygulamasıyla ilgili Türk Hava Yolları Satış Ofislerine ve 4440849’dan çağrı merkezine başvurabilirsiniz

Türkiye’de aranan Bulgaristan’da Tutuklandı Bulgaristan’da yakalanan terör örgütü üyesi tutuklandı. Yasa dışı yollardan Bulgaristan’a geçen M.A.D (34), sınır ekiplerince yakalandı. Terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla Türkiye>de arandığı öğrenilen M.A.D, iki ülke arasındaki protokol kapsamında Kırklareli Jandarma Komutanlığına teslim edildi.İfadesinin alınmasının ardından Kırklareli Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen zanlı, çıkarıldığı mahkemece, «terör örgütü üyesi olmak» suçundan tutuklandı.

Şumen’de geleneksel sünnet töreni

Şumen’de, geleneksel hale gelen sünnet töreni bu yıl da düzenlendi. Sünnet olacak çocuklar için yapılan etkinlik, Ku’ran-i Kerim okunmasıyla başladı. Bölge Müftülüğü tarafından organize edilen törene siyasetçiler, belediye başkanları, iş adamları, din adamları ve halk katıldı. Bulgaristan Müslümanları Başmüftü Yardımcısı Vedat Ahmed gelenlere hitaben, “Önemli bir günde bulunuyoruz ve bu sevinci hep beraber paylaşacağız. Çocuklar bu günü hiç unutmayacak ve hatırlayacaklar” dedi. Ahmed “Bizi biz yapan dinimiz ve dilimiz var. Geleneklerimize sahip çıkalım. Sizler, bugün Peygamber Efendimiz’in (sav) sünnetini ihya ediyorsunuz.” dedi. Bölge Müftüsü Mesut Mehmed, ebeveynlerin mutluluğunu paylaştığını ve çocukların Allah’ın bize bahşettiği büyük bir nimet olduğunu hatırlattı. Anne ve babaların çocuklara karşı vazifeleri bulunduğunu söyleyen Mehmed, güzel isim verme, dinimizi öğretmenin yanısırasünnetettirmenindeonlardanbiriolduğunuifadeetti.AllahResûlübizimiçingüzel örnektir diyen Mehmed, organizasyonda meddi ve manevi emeği geçenlere teşekkür etti. Tombul Camii’nde yapılan sünnet merasiminde, 240 çocuk ücretsiz sünnet oldu.

‘Sansürüsüz

Bulgaristan’

partisinin potansiyel ortağı BSP Seçim sonuçlarını değerlendiren ‘Sansürüsüz Bul- ride bulunamadı. Geçici hükümet oluşturulması için garistan’ lideri Nikolay Barekov, hareketin potansi- Cumhurbaşkanı’ndan randevu talep ettiğini ifade eden yel ortağının BSP partisi olabileceğini, ancak şuanki Barekov, fakat şuana kadar cevap almadığını kaydetti. sosyalist parti yönetimindekilerin bunun dışında tutulacağını açıkladı. Devlet yönetiminde gerçekleştirilen sirk oyununa baktıkça kendi görüşünü açıklamak zorunda kaldığını ifade eden Barekov, şuanda varolan en normal ve demokratik partinin BSP olduğunu, fakat Stanişev, Yanaki Stoilov ve eski yüzlerin bu partiden gitmeleri gerektiğini ve yerlerini genç kadrolara bırakmaları gerektiğini kaydetti. Sözkonusu gençlerin meclise 40-50 civarında milletvekili kazandırabileceklerini belirten Barekov, bu öngörünün gerçekleşmesi durumunda BSP ile birlikte devleti yönetmeleri için teklif sunacağını vurguladı. Barekov, bugün mecliste oylanacak gensoru sırasında kendisini destekleyen bağımsız milletvekillerinin hükümetin aleyhine oy kullanacaklarını açıkladı. Barekov erken genel seçime gidilmesi ve geçici hükümet kurulması için çağrısını yineledi, fakat hükümeti istifaya götürecek neden hakkında bir öne-

DeğişenLiberalizmveitildiğimizHÖHçıkmazı. Hak ve Özgürlük Harekeri (HÖH / DPS) Liberalizmi kendine ideoloji olarak benimsedi ve Avrupa Neo-Liberallerine katıldı. Hatta A. (Dönek) in yakın çevresinden olan sabık milletvekili Önal Lütfü Avrupa Neo Liberalleri yönetiminde HÖH / DPS partisini temsil ediyor. Herşeygibi, kavramların anlamları da değişiyor zaman içinde. 19. yüzyolda, hatta 20. yüzyılın ilk on yılında Liberalizmin anlamı, bir ölçüde “liberalcilik” ve özgürlükçülüktü. Bundan 200 yıl önce birisine “liberal” dendiğinde, o kişinin, toplumun demokratikleştirilmesinden yana olduğu, fikir özgürlüğüne önem verdiği, hata radikal değişimlere açık olduğu anlamı çıkardı. Tarihten örneklemek gerekirse temelde muhafazakâr eğilimli bir yazar olan ve Osmanlının Rusya ile Pleven Savaşı’nın başlamasından yana tavrıyla da bilinen Dostoyevski “Ecinniler”adlı romanında, radikal gençlerin kendisinden çok onlara cevaz veren liberal aydınları hedef aldı. O zamanlar Liberalizm genç ve dinamik bir süşüçti. Rus liberalizmi muhafazakârlıkla (konservatizmle) çatışan bir akımdı. Öyle ki muhafazakârlıkla sosyalizm arasında ne kadar kalın ve aşılmaz duvarlar varsa, liberalizm ile sosyalizm arasındaki duvar da ancak bir tül perdeyiydi. Liveralizmden demokratlığa ve sosyalizme geçen çok aydın oldu. Bulgaristan koşullarında da Birinci Dünya Savaşından sonra Türk ve Müslümanların desteğiyle iktidar olan Radoslavov’un Liberal Partisi 1930′lara doğru Demokrat Parti olarak politik sahnedeydi. Bizimneoliberalizmbataklığındaişimizolamaz! Gel zaman git zaman Bulgaristan koçullarında 1930′lardan 1990′lara yani Hak ve Özgürlük Partisi (HÖH / DPS) kurulana kadar, kendini Liberal olarak ilan eden ve Liberalizm ilkeleri ve fikirleri uğruna mücadele eden bir politik akım, hareket ve parti sahneye çıkmadı. HÖH bayrağı altında yeniden doğan Bulgaristan liberalizmi, 20. yüzyılın sonunda politika alanına çıkarken, dünyada Liberalizm çok yaşlanmıştı. Bunu şöyle de ifade edebişliriz. Hele 2. Dünya Savaşından sonra Liberalizm canlı düşünme ve dünya sorunlarından herhangi birine çözüm getirme yeteneğini iyice yitirmişti. Yaşlanan insanların çoğu gibi o da tutuculaştı. Belki de, artık ideallerim gerçekleşti havasına girip reelkapitalizme ve halen çalışan kurumlarına sırt çevirdi. Olabilir ya, belki de yorulmuştu. Ve bir emeklilik hakkı hak ettiğini düşünüyordu. Ne var ki, vahşi kapıtalizm hayatını uzatabilmek için, 1980′lerde insanlığa, doğaya ve insan kaynaklarına amansız saldırıya geçtiği koşullarda emekli ihtiyar liberalizm yeniden göreve çağrıldı ve neo-liberalizm (yeni- liberalizm) adıyla danışmanlık yapmaya çağrıldı. Artık gençliğindeki gibi daha iyi bir dünyayı özleyecek bir durumu yoktu, hayal gücü de tükenmişti ve köklü bir değiliklik yapma işlerine girmeyi asla istemiyordu. Başlıca ödevini belirlerken, kendini var olanı muhafaza etmeye ve dünyanın hala yaşayan eski hücrelerini muhafaza etmeye adadı. Başka bir değişle, kendini eskiden (gençliğinde – 19. yy) çatıştığı muhafazakârlarla el ele verdi. Bir dereceye kadar da muhafazakârların hizmetine girdi, işini yapmaya başladı, hatta onların yedek gücü haline geldiğini bile söyleyebiliriz. 1990′da kurulurken bir orta direk, merkez konumlu politik parti olarak kurulan ve kendini halka ne sağcı ne de solcu olarak tanıtan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH – DPS) can çekişen Avrupa Liberalleri arasında ne aradı? Neden onları seçti? Emekçi halkın menfaatlerini ve Türk ve Müslüman azınlığın yitirilen haklarının geri alınmasını ana hedef olarak belirlemesi gerekirken neden Avrupalı muhafazakarların hizmetinde olmayı, yalakalığı tercih etti? Devamı Gelecek Sayıda


www.bulturk.org

Topkapı Müzesi 22 yıl sonra yeniden çıkarılıyor İlk kez 1986 yılında Topkapı Sarayı Müzesi ve İstan-

1913 Sofya

İstanbul’da 3. havalimanı temeli atılıyor Yasaya göre, ihaleyi alan firma İGA HaAylık Siyasi Aktüel Gazete

valimanı A.Ş ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) arasında yapılan anlaşma ile yer temini sağlandı. 26 milyar 142 milyon euroya mal olacak havalimanının inşaatı üç etaptan oluşacak. Hizmete girdiğinde 150 milyon yolcu kapasitesiyle dünyanın 5’incü büyük havalimanı olması planlanan 3. havalimanının inşaatı başlıyor. DHMİ VE İGA arasında yapılan anlaşmayla yer temini sağlanırken, inşaatın temelinin bir ay içinde atılması planlanıyor. Toplamda 26 milyar 142 milyon euroya mal olacak havalimanı birbirinden bağımsız altı piste sahip olacak ve inşaatı üç etaptan oluşacak. Birinci etabın en geç 42 ay içinde hizmeye girmesi bekleniyor.

Bu etapta iki adet bağımsız paralel pist, bir adet cross pist, üç adet paralel taksirut, yüksek hız ve bağlantı taksirutları, apron, terminal binası, hava trafik, haberleşme ve meteoroloji sistemleri, diğer hizmet binaları ile sistemler yapılacak. İkinci etapta Akpınar yerleşimi tarafına bir adet bağımsız pist, bir adet taksirut ve üçüncü etapta da Tayakadın-Yeniköy tarafına bir adet bağımsız pist, bir adet paralel taksirut, mevcut yerleşkenin güneyine bir adet cross pist, bir adet paralel taksirut inşa edilecek.

Yunan Adalarına Kolaylaştırılmış Vize Uygulaması

‘’T.C. Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleriGenelMüdürlüğütarafındanBirliğimize iletilen yazı aşağıda aynen aktarılmaktadır: Atina Büyükelçiliğimizden alınan yazıda, 2013 yılında Rodos, Midilli, İstanköy, Sakız ve Sisam adalarına seyahat eden Türk ve üçüncü ülke vatandaşlarına limanlarda vize verilmesi projesinin 2014 yılında da uygulanmasınınkararlaştırıldığıYunanistan Dışişleri Bakanlığı’na atfen bildirilmiştir.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, uygulamanın 2014 yılı Nisan ile Ekim ayı sonunu kapsayacağını, bahsigeçen beş adaya Meis ve Simi adasının da dahil edildiğini, vize ücretinin 35 Avro tutarında olduğunu, vizelerin ülkeye varıldığı zaman tanzim edilmesinin öngörüldüğünü ve maksimum 15 günlük, sınırlı süreli, önceden belirlenmiş ve turistik amaçlı seyahatlar için düzenleneceğini kaydetmiştir.”

bul Topkapı Sarayını Sevenler Derneği tarafından çıkartılan Topkapı Sarayı Müzesi Yıllığı, beş sayı yayınlandıktan sonra çeşitli sebeplerle 1992 yılından bugüne dek çıkarılamadı. Müzecilik faaliyetlerinin, kültürel etkinliklerin, önemli restorasyon ve projelerin kayda geçirildiği ve Topkapı Sarayı Müzesi’nin tarihinde önemli bir geçmişi olan bu yayının yeniden çıkarılması, özellikle yayınlanamadığı 22 yıla ışık tutması bakımından büyük önem taşıyor. Gelenekselliği korumak adına yıllığın çalışma ekibi altıncı sayının önceki yıllıklarla aynı boyut ve mahiyette olmasına büyük özen gösterildi. Bu sayının bir de ayrı sorumluluğu var. Altıncı sayı; 2013 yılı faaliyetlerinin yanı sıra yayın yapılamayan yıllarda Topkapı Sarayı’nın geçirdiği tüm önemli restorasyonlar ve projeler, ev sahibi olunan ulusal-uluslararası sergiler, kültürel etkinlikler ve Topkapı Sarayı’nın müzecilik alanında geldiği yeri tüm ayrıntıları ile yansıtıyor.

Yıllıkta, yayınlanmadığı dönemleri tüm detayı ile anlatan “Topkapı Sarayı Müzesi ve Yıllığı” başlıklı bir makale ve 22 yıl aradan sonra yeniden ‘merhaba’ demenin onuruna 22 yazardan makaleler yer alıyor. ‘Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık- 6’nın ön sözünde ise “Topkapı Sarayı Müzesi sahip olduğu en önemli somut kültürel mirası olan saray mimarisi ve objelerini korumaya ve sergilemeye çabaladığı gibi saray dönemine ait somut olmayan kültürel mirası da yaşatmaya önem atfetmektedir.” diyen Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in imzası bulunuyor.

yeri kesinleşti. Proje, Küçükçekmece Gölü’nden başlayıp Sazlıdere’den Karadeniz’e bağlanacak. 2 YENİ ŞEHİR: - Küçükçekmece’den başlayıp, Başakşehir’den geçecek alana 44 bin 442 dönüm araziye “Rezerv Alanı 1” kurulacak. İkinci şehir ise Arnavutköy bölgesinde 280 bin 29 dönüm arazi üzerine kurulacak. Etüt çalışmaları başlatılırken, sadece konut ve ticaret alanları 68 milyon 865 bin metrekare alana kurulacak. RİSKLİ İLÇELER TAŞINACAK: - Kurulan rezerv alanlarına deprem riski yüksek olan ilçeler taşınacak. Özellikle Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece, Bağcılar, esenler, Güngören, Gaziosmanpaşa bölgeleri kentsel dönüşüm alanı olarak kaldığı için Arnavutköy ve Kemerburgaz’da yeni şehirler oluşacak. 410 BİN KİŞİYE İŞ: - Yeni şehirde yaklaşık 410 bin kişiye iş imkanı yaratılacak. Havaalanı ve ileri teknoloji endüstrisinde 100 bin; üniversite, sağlık, yüksek teknoloji parkında 50 bin; idari bölümlerde 10 bin; finans ve servislerde 100 bin; turizmda 50 bin, genel alanlarda ise 100 bin olmak üzere toplamda 410 bin kişiye istihdam sağlanacak. GÖL CANLANACAK:- Kanal İstanbul, Küçükçekmece - Başakşehir - Arnavutköy ilçelerinden geçip Karadeniz ile Marmara Denizini birbirine bağlayacak. Proje kullanılamaz hale gelen Küçükçekmece Gölü yeniden hayat bulacak. KURAKLIĞA ÇÖZÜM: - Projeyle Sazlıdere Barajı devredışı kalacak. İstanbul’un su sorununun giderilmesi için Melen Çayı projesine ağırlık verilecek. Böylece İstanbul’daki olası kuraklığın önüne geçilecek. TARIM ARAZİSİ SATIŞLARI DURDU Başbakan Tayyip Erdoğan’ın haziran ayı içerisinde temelini atacağı 3. Havalimanı projesinin yanı sıra Kanal İstanbul’un büyük bölümünün geçeceği Arnavutköy bölgesiyle ilgili yeni bir adım daha atıldı. Önceki gün Arnavutköy Tapu Müdürlüğü’ne gelen bir genelgeyle bölgede

hisseli tarım alanlarıyla ilgili satışlar durduruldu. Arsa spekülasyonunu önlemek ve tarım alanlarını kontrol altına almak için hem köylüler hem de yatırımcılar sadece bir hisseli arsa alıp, satabilecek. Birden fazla tapu satışı, proje açıklanana kadar donduruldu. ÜÇ MAHALLEYE TALİH KUŞU KONDU 25 metre derinlikte ve 150 metre genişlikteki Kanal İstanbul’un en önemli istimlak ve kamulaştırma çalışması, Küçükçekmece Gölü ile Sazlıdere Barajı arasında kalan Başakşehir ilçesinin Altıntepe, Güvercintepe ve Şahintepe mahallelerinde gerçekleştirilecek. Tamamı ruhsatsız ve imarsız evlerden oluşan üç mahalle kanala cephe olacak. Fiyatlar şimdiden üçe, dörde katladı. Arazi fiyatlarının artması bakanlığın ‘Rezerv Alanı’ önlemiyle biraz olsun durdu. Belirlenecek kamulaştırma bedeliyle araziler Rezerv Alanı’na dahil edilecek. 100 YILLIK ALTYAPI PLANLARI HAZIR Dünya Su Formu’nda geçen yıl bilim adamlarının “Yer üstü suları, havzalara ve kanallara bağlansın. Yeraltı sularına önem verilsin” önerileri Kanal İstanbul’un bu aks üzerinde yer almasında etkili oldu. İSKİ ve DSİ ile belediyeler kanal aksında yapılacak isale hattı, tünel, atık su kolektörleri, arıtma tesisleri ile alt ve üst yapı projeleriyle ilgili 50-100 yıllık planlarını önümüzdeki hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderecek. 3. Havalimanı’nın hemen yanından geçecek Kanal İstanbul turizm açısından da bölgeye katkı sağlayacak.

Çılgın projenin güzergahı İstanbul’un çılgın projesi Kanal İstanbul’un

Efes 2014 tatbikatı nefes kesti Türkiye’nin askeri gücüne güç katacak!

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından her yıl İzmir’in Seferihisar İlçesi Doğanbey Mevki’nde gerçekleştirilen Efes Müşterek Fiili Atışlı Tatbikatı’nın, seçkin gözlemci günü gündüz bölümü gerçekleştirildi.

www.bulturk.org

BULTÜRK GENEL MERKEZDE BULGARCA KURSUNDAN

TÜRKİYE’nin askeri gücüne güç katacak kıtalararası nakliye hava aracı A400M Atlas uçağının teslim töreni dün Kayseri’de yapıldı.

Bulgaristan Plevneli


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.