Aylık Siyasi Aktüel Gazete
1 9 1 3 ’ t Sofya e Sofya 1913
Yıl:11 Sayı: 87 Ağustos - 2014
Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bilip Ögretmek
Bizim Borcumuz
T.C. 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimleri 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana 11 farklı Türk vatandaşını cumhurbaşkanlığı makamına getiren 19 cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü dört defa, Celâl Bayar üç defa, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve bir defa Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığına seçildiler. Kenan Evren ise seçilmeden cumhurbaşkanı oldu.
İsmet İnönü İsmet İnönü Celâl Bayar Celâl Bayar Celâl Bayar Cemal Gürsel- Cevdet Sunay- Fahri Korutürk- Kenan Evren Tablo - 1923 yılından günümüze Cumhurbaşkanları Turgut Özal Süleyman Demirel- İsim Seçildiği tarihi Ahmet Necdet Sezer- Mustafa Kemal Atatürk 29 Ekim 1923 Abdullah Gül Mustafa Kemal Atatürk 1 Kasım 1927 Mustafa Kemal Atatürk 4 Mayıs 1931 Halk oylaması Mustafa Kemal Atatürk 1 Mart 1935 İsim Seçildiği tarihi İsmet İnönü 11 Kasım 1938 İsmet İnönü 3 Nisan 1939
GERB Türkiye Temsilcisi
Bulgaristan’ın en büyük politik partisi olan ve 5 Ekim 2014’te gerçekleştirilecek genel parlamento seçimlerine geniş kapsamlı bir etkinlikle hazırlanan Bulgaristan Cumhuriyeti Halkın Birliği GERB partisinin Türkiye Cumhuriyeti genel seçim koordinatörü ve politik temsilcisi olarak Dr. Nedim Birinciyi seçti ve görevlendirdi. Türkiye’de Sağlık memuru olarak görev yapan soydaşlarımızdan Dr. Nedim Birinci bir uluslar arası politik ilişkiler uzmanıdır. BULTÜRK Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve BG Stratejik Araştırma Merkezi köşe yazarı ve Bulgaristan uzmanı olarak da görev alan Dr. Nedim Birinci yeni görevine iki devlet arasında varılan mutabakat ve güvenle seçildi. Türkçe ve vatan dili Bulgarca düzeyinde bir yabancı dil de bilen genç politikacı son yıllarda gelişen yeni biçim sivil toplum örgütlenmelerinde etkin rol aldı. Kırcaali kökenli olan Dr. Nedim Birinci doğup büyüdüğü yerlerle ilişkisini kesmedi. Suydaş ve vatan-
8 Mart 5 Haziran 22 Mayıs 14 Mayıs 1 Kasım 26 Ekim 28 Mart 6 Nisan 7 Kasım 31 Ekim 16 Mayıs 5 Mayıs 28 Ağustos
1943 1946 1950 1954 1957 1961 1966 1973 1982 1989 1993 2000 2007
Toplam seçmen Katılan seçmen
Recep Tayyip Erdoğan 10 Ağustos 2014
Türkiye’de 136 sandık açılacak. Milliyetçiler rahatsız oldu.
daş sorunlarına aynı açıdan baktı. Soydaşlara yararlı hizmet ve kültür çalışmalarına daha 2003’te BULTÜRK Kültür ve Hizmet Derneği gençlik kolları başkanı olarak katıldı. Öncelikle İstanbul’da ve genel çizgide Türkiye çapında soydaşlarımız arasında hem Bulgaristan’ı ve hem Türkiye’yi yeni bir bakış açısıyla harmanlama, kitleleri bilgilendirme ve yepyeni bir sosyal ve politik kimlikle örgütleme davasında öncü rol oynarken gelişti, ustalaştı ve sevildi. Dr. N. Birinci yeni seçilen Cumhurbaşkanı R.Tayyib Erdoğan ve Başbakan A. Davutoğulu yönetiminde huzur ve barış, bütün komşularla yakın dostluk ve sıkı işbirliği politikasını her bakıma destekleyen saygın politikacılarımızdan biridir. Devamı 5‘te
Bulgaristan’da 5 Ekim’de gerçekleştirilecek erken genel seçimler için Türkiye’de 136 sandık kurulacak. Merkez Seçim Komisyonu, yurt dışında yaşayan Bulgaristan vatandaşlarının 59 ülkede açılacak sandıklarda oy kullanabileceğini belirterek, en çok sandığın Türkiye’de kurulacağını açıkladı. Türkiye’de Bulgaristan vatandaşlarının yoğun olarak yaşadığı Bursa, İstanbul, İzmir, Edirne gibi illerde 136 sandığın kurulacağını bildiren Merkez Seçim Komisyonu, resmi internet sitesinde sandık kurulacak yerlerin tam listesini yayımladı. Açılacak sandık sayısına göre Türkiye’nin ardından 56 sandıkla İspanya gelirken, İspanya’yı ABD, İngiltere, Almanya, Yunanistan ve Fransa izliyor. 18 siyasi parti ve 7 koalisyonun yanı sıra 4 bağımsız adayın katılacağı seçimlerde, Türkiye’de kurulacak sandıklardan çıkacak oylar üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi
(HÖH) için büyük önem taşıyor. – Aşırı milliyetçiler, Türkiye’deki sandık sayısını protestoya hazırlanıyor Seçimler için yurt dışında en çok Türkiye’de sandık kurulacak olması ülkedeki aşırı milliyetçi siyasi partileri rahatsız etti. Sağ çizgideki 13 siyasi parti ve hareketin bir araya gelerek oluşturduğu Vatansever Cephesi Koalisyonu (NFSB-VMRO), Türkiye’deki sandık sayısını protesto için yarın Merkez Seçim Komisyonu binası önünde gösteri düzenleyeceklerini duyurdu. Vatansever Cephesi Koalisyonu, Türkiye’de çok sayıda sandık kurulmasının ülkenin çıkarlarına hizmet etmediğini savunarak sandık sayısının azaltılmasını talep ediyor. -Anketler, birinci parti olarak GERB’i gösteriyorOy kullanmanın zorunlu olmadığı Bulgaristan’da yüzde 4 olan seçim barajını aşabilecek durumdaki siyasi parti sayısının 7’yi geçmeyeceği tahmini yapılıyor.
losluğumuz, 1988 senesinde mevcut hizmet binamıza taşınmıştır. Kançılarya binamız, konsolosluk hizmetlerinin vatandaşlarımıza layık oldukları şekilde, en üst kalitede ve en hızlı biçimde verilmesine imkan sağlayan çağdaş bir altyapıya sahiptir. Coğrafi açıdan Türkiye’ye en yakın temsilciliklerden biri olan Başkonsolosluğumuzun görev bölgesi, Filibe’ye (Plovdiv) ilaveten, Kırcaali (Kardzhali), Pazarcık (Pazardzhik), Hasköy (Haskovo), Paşmaklı (Smolyan), Eski Zağra (Stara Zagora), Plevne (Pleven), Lofça (Lovech), Gabrovo ve Veliko Tırnovo illerini kapsamaktadır. Ülkemiz ile Bulgaristan arasındaki ilişkiler her alanda hızla gelişmektedir. Amacımız, görev bölgemiz itibariyle bu ilişkilerin daha da gelişmesine ve Türk-Bulgar halkları arasındaki dostluk münasebetlerinin güçlendirilmesine katkı sağlamaktır. Başkonsolosluğumuzca ekonomi, ticaret, bilim, eğitim, kültür, sanat vs. alanlarında gerçekleştirilen muhtelif faaliyetlerle ülkemizin Bulgaristan’da tanıtılması için çaba sarf edilmektedir. Takdir edileceği üzere, Bulgaristan’da yaşayan vatandaşlarımız ve soydaşlarımız bu bağlamda önemli bir köprü işlevi görmektedir. Türk işadamlarının görev bölgemizdeki ekonomik ve ticari faaliyetlerinin teşvik edilmesi ve iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi kapsamında, temasların yoğunlaştırılması önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecektir. Öte yandan, görev bölgemizdeki üniversite öğrencilerimizin varlığı da ilişkilerimize ilave bir boyut kazandırmaktadır. Yaşadıkları çevrede Türkiye’nin ve Türk kültürünün birer elçisi olan vatandaşlarımız, esasen ülkemizle Bulgaristan arasında her alandaki güçlü ve köklü ilişkilerin sürdürülmesine ve daha da ilerlemesine katkıda bulunan en önemli etkendir. Vatandaşlarımızın yaşadıkları toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına aktif biçimde katılmaları, yaşamın her alanında başarılı olmaları Başkonsolosluğumuzun öncelikli hedefleri arasındadır. Başkonsolosluğumuz, sizlerin de kıymetli destek ve katkılarıyla, ülkemiz ile görev bölgemiz arasındaki dostluk ve işbirliğini her alanda pekiştirmeye ve geliştirmeye yönelik gayretlerini sürdürecektir. Bu vesileyle, şahsım ve Başkonsolosluğumuz personeli adına en içten saygı ve sevgilerimi sunarım.
Kırcaali Merkez Camii’nde Temel Dini Bilgiler Yarışması düzenlendi. Yarışmada Kirkovo’nun (Kızılağaç) Vratnitsa (Ispalar) köyünde Mehmet İsmail’in yönettiği Kuran Kursu çocukları birinci oldu. Recai Yıldız’ın yönettiği Kırcaali Erkek Kuran Kursu öğrencileri ikinci, Sibel Mehmet’in yönettiği Kırcaali Kız Kuran Kursu öğrencileri ise üçüncü oldular. Birinci olan öğrencilere birer tablet, ikinci olanlara MP3 çalar, üçüncü olanlara para ödülü, ayrıca yarışmaya katılan toplam 37 öğrenciye teşekkür belgesiyle birlikte hediyeler verildi. Hediyeler, Kur’an-ı Kerim’in Meali, Müslümanlar dergisi, 2 ders kitabı, Beyhan Mehmet’in Rahmet Esintileri kitabı, mevlit kitabı, seccade, gül kokulu tespih, erkeklere takke, kızlara da başörtü. Coşkulu geçen programın sunuculuğunu Kirkovo’nun Benkovski (Kirli) köyü imamı Hafız Erdinç Süleyman yaptı. Programın başında öğrencileri, hocalarını ve velileri selamlayan Kırcaali Bölge Müftüsü Beyhan Mehmet, yarışma hakkında bilgi verdi. Kırcaali Bölge Müftülüğü’nün hizmet sahasında yaz döneminde takriben yaklaşık 70 noktada gerçekleştirilen Kuran Kursları’ndan Bölge Temel Dini Bilgiler Yarışması’na 12 kurstan 3’er öğrenciden oluşan grupların katıldığı belirtildi. Birinci olan grubun Kırcaali’yi 4 ile 6 Eylül 2014 tarihleri arasında Şumnu’da düzenlenecek olan Milli Temel Dini Bilgiler Yarışması’nda temsil edeceğini bildirdi.
Başkonsolosu Görevine Başladı Kırcaali Temel Dini Büyükelçilik Duyurusu Şumen’deki Medressetün Filibe Muhterem Vatandaşlarımız ve Soydaşlarımız, Nüvvab Okulunda Sınav Cumhuriyet tarihimizin ilk yurt dışı temsilciliklerinden biri Bilgiler Yarışması 5 – 6 Eylül 2014 tarihinde Şumen’de Milli olan ve 1924 yılından bu yana Filibe’de hizmet veren Başkonso-
Öğrenci İşlemlerine İlişkin Duyuru , 30.09.2014 Yurtdışında öğrenim gören vatandaşlarımızın öğrenimlerine ilişkin işlemleri (Öğrenci belgeleri, diploma tercümelerinde imza, mühür tasdiki vb.) Eğitim Müşavirliklerinin bulunduğu yerlerde Müşavirliklerce, bulunmadığı yerlerde ise Büyükelçilik Konsolosluk Şubelerince yürütülmektedir. Büyükelçiliğimiz bünyesinde Eğitim Müşavirliği 2014 yılı Mart ayında kurulmuştur. Öte yandan, Müşavirliğimiz henüz yukarıdaki konularda hizmet sunmamaktadır. Eğitim Müşavirliğimizin yukarıda belirtilen işlemleri yerine getirmeye başlayacağı zamana kadar, bu işlemler Büyükelçiliğimiz Konsolosluk Şubesinde harçsız olarak yapılmaya devam edecektir. Eğitim Müşavirliğimizin bahsekonu öğrenci işlemlerini gerçekleştirmeye başlayacağı tarih ayrıca ilan edilecektir. Değerli öğrencilerimize duyurulur.
Temel Dini Bilgiler Yarışması gerçekleştirildi. Şumen Bölge Müftüsü Mesut Mehmedov’un verdiği bilgilere göre yarışma iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşamada ülke çapındaki 21 Bölge Müftülüğü’nün temsilcileri olarak bölgesel veya test çözme yarışmalarında en yüksek puan alan Kuran kursları öğrencileri yarıştılar. 5 Eylül’de milli yarışmaya katılan tüm öğrenci grupları ilk aşamanın gerçekleştirilmesi üzere Şumen’deki Medressetün Nüvvab okulunda sınavdan geçtiler. Sınavda tüm katılımcıların büyük başarı göstermesi jüriye zor anlar yaşattı. İkinci aşamada yarışmak üzere Razgrad, Smolyan (Paşmaklı) ve Plovdiv (Filibe) bölge müftülüklerinden katılan gruplar seçildi. 6 Eylül’de Dobri Voynikov Toplu Merkezi’nde gerçekleştirilen milli yarışmada bu üç müftülükten seçilen öğrenci grupları yarıştılar. Beş turda gerçekleştirilen yarışmada Kuran kursu öğrencileri İslam dini hakkında temel bilgi ve becerilerini gösterdiler. Yarışma sonucunda Filibe Bölge Müftülüğü’nü temsil eden öğrenci grubu birinci, Razgrad’ın temsil eden grup ikinci ve Smolyan’ı temsil eden grup da üçüncü oldular.
2
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Türk ve Pomak seçmen size yüz çevirdi. 12 Mayıs 2013’te Dış Politikada - Genel Esaslar Kararımız Kesindir bilinçli olarak HÖH-DPS’ye oy vermediler. 5 Ekimde bu Dr.Nedim BİRİNCİ
Yaşadığımız çağ, hızlı değişimlerin çağıdır. Buna bağlı olarak dış politika konuları da daha karmaşık ve çetrefil bir nitelik kazanmıştır.Dünyamızda yaşanan bu değişimin ve gelişmelerin hızına ayak uydurarak gerekli adımları zamanında atabilmek, bugün karar vericilerin önündeki en önemli sınama ve görevdir. Böyle bir ortamda gelişmeler; uluslararası yasallık, karşılıklı ekonomik bağımlılık, insan haklarına saygı, sürdürülebilir bir çevre politikası ile farklı dini ve etnik kökene mensup kişiler arasında uyumun kalıcı barış, istikrar ve refahın tesisi bakımından önümüzdeki dönemin en önemli ihtiyaçları olduğunu bizlere göstermekte; uluslararası dinamiklerin küresel barış ufkuyla ve doğru araçlarla tahlil edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu olağanüstü değişim süreci, farklı dış politika dinamiklerinin önemli kesişme noktalarından birinde yer alan Türkiye’nin temel dış politika konularını da şekillendirmektedir. Günümüzde küreselleşmenin yarattığı birçok fırsat çerçevesinde kalıcı barış umudunun daha canlı olması gerekirken, klasik güvenlik sorunlarının yanı sıra sıkça karşımıza çıkan terörizm, kitle imha silahlarının yayılması tehlikesi, sınır ötesi suç şebekelerinin faaliyetleri ve yasadışı göç gibi sorunlar bu ümidimizi gölgelemektedir. Türkiye’nin birçok açıdan merkezinde bulunduğu Afro-Avrasya coğrafyasın da bu fırsat ve risklerin en yoğun etkileşim içinde bulunduğu alan konumundadır. Hal böyle olunca, Türkiye’nin bölgede kararlı ve yapıcı bir dış siyaset takip etmesi daha da önemli hale gelmiştir. Zira tarih bize doğru adımların atılması ve mevcut potansiyelin layıkıyla değerlendirilmesi halinde bölgemizde barış içinde büyük medeniyetlerin yükseldiğini, ancak yapılacak yanlışların bedelinin ise tüm dünya için çok ağır olabildiğini göstermiştir. Türkiye de bu anlayışla küresel değişimlerin en yoğun şekilde hissedildiği bölgesindeki gelişmeleri olumlu bir mecrada ilerletebilmek amacıyla dinamik ve vizyoner bir dış politika izlemektedir. Bu çerçevede çok boyutlu, sağduyulu, yapıcı, önalıcı, gerçekçi ve sorumlu bir dış siyaset uygulamak Türkiye’nin hem ulusal hem uluslararası alandaki hedeflerine ulaşmasını mümkün kılabilecek en önemli araçlardan birisidir. Bu yaklaşım ve çabaların neticesinde Türkiye, bugün giderek artan olanak ve yetenekleriyle bölgesinde genişleyen bir barış ve refah çemberi kurmayı hedefleyen, istikrar ve güvenlik üreten, refahın, beşeri ilerlemenin ve kalıcı istikrarın önünü açacak bir düzenin kurulması yolunda ciddi çabalar harcayan, öncü bir ülke haline gelmiştir. Türkiye’nin bu konuma gelmesi meşruiyet üzerine kurulu, dengeleri gözeten ve kendi güvenlik ve istikrarının bölgesinde de güvenlik ve istikrarın sağlanmasıyla teminat altında olacağını gören ilkeli tutumunun da sonucudur. Bu tutumunun ayrıntıları incelendiğinde hem komşularıyla, hem bölgesi ve ötesinde sürdürülebilir bir barış, güvenlik ve huzur ortamının yaratılmasına yönelik yoğun çabalar ve öncülük edilen önemli girişimler görülecektir. Bu dış politika anlayışı sayesindedir ki, Türkiye, bölgesinde insan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve sosyal adaletin güvencesini oluşturan ve bunların daha yaygın zemin bulmasını gözeten bir ülke olarak görülmektedir. Türkiye’nin köklü devlet ve demokrasi geleneği, tarih ve coğrafyadan kaynaklanan avantajları, genç ve eğitimli nüfusu, dinamik ekonomisi bu politikada başarılı olmasında anahtar role sahiptir. Birbirini tamamlayan çok sayıdaki siyasi, ekonomik, insani ve kültürel öğenin seferber edilmesiyle yürütülen Türk dış politikasının ilgi alanı da küresel ölçektir ve her biri son derece önemli olan çok sayıda konuyla ilgilenmektedir. Bu çerçevede Türkiye, 200 seneden bu yana devam eden ve Cumhuriyetin ilanıyla somutlaşan çağdaş uygarlık seviyesini yakalama çabasının önemli bir aşaması olan Avrupa Birliği’ne tam üyelik, yolunda kararlılığını korumakta, giderek genişleyen NATO’nun dünya barışına yapacağı daha çok önemli hizmetler bulunduğunun bilinciyle müttefiklik ruhu her zaman canlı tutulmasını hassasiyetle gözetmektedir. Diğer taraftan Türkiye, büyük önem atfettiği Transatlantik ilişkiler çerçevesinde hem ABD hem de Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini kuvvetlendirmekte; her biriyle yakın ilişkileri, ayrıca tarihi ve kültürel bağlarının bulunduğu Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Güney Kafkasya, Güney Asya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini daha da geliştirmektedir. Bu Keza küreselleşmenin etkisiyle mesafelerin artık giderek önemsizleştiği dünyamızda Sahraaltı Afrika, Latin Amerika ve Asya-Pasifik bölgelerine yönelik açılımlarını derinleştirmekte ve birçok yükselen güce evsahipliği yapan bu bölge ülkeleriyle somut işbirliğine dayalı yakın ilişkiler geliştirmektedir. Ülkemizin dış politikası, bir yandan ikili ve bölgesel ilişkilerin geliştirirken, diğer yandan geliştirilen bu ilişkilerin yaratacağı sinerji ile küresel barış, istikrar ve güvenliği sağlamayı da hedeflemektedir. Bu çerçevede küresel ölçekli sorunların ancak küresel ölçekte işbirliğiyle çözülmesinin mümkün olduğunun bilincinde olan Türkiye, bu işbirliğinin en geniş katılımla ve en sağlam meşruiyet zemininde gerçekleştirildiği yegâne evrensel forum olan Birleşmiş Milletler bünyesinde de etkin bir diplomasi sergilemektedir. Nitekim üstüne düşen bu medeni sorumluluğu daha iyi yerine getirmek üzere Türkiye, son defa 2009-2010 döneminde üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi’ne 2015-2016 döneminde yeniden seçilebilmek için aday olmuştur. Diğer taraftan, güvenlik ve kalkınma arasındaki doğrudan ilişkinin bilinci içinde küresel kalkınma diplomasisinde de aktif bir rol üstlenen Türkiye, En Az Gelişmiş Ülkeler için her on yılda bir düzenlenen BM Zirvesine 9-13 Mayıs 2011 tarihlerinde, İstanbul’da evsahipliği yapmış ve kabul edilen eylem planına katkı sağlamıştır. Bir başka deyişle, küresel ölçekte kalıcı barış için siyasi istikrar, ekonomik refah ve kültürel uyum sacayağının her zaman güçlendirilmesi gerektiğinin farkında olan Türkiye, tüm ülkelerle siyasi diyalogunu ilerletirken, ekonomik ve ticari alanda daima yeni işbirliği imkânlarını araştırmakta ve gelişmekte olan ülkelere dış yardımlarını artırmakta; enerji alanında önemli bir merkez ve geçiş güzergâhı haline gelirken, küresel yönetişim arayışlarına yeni bir soluk getiren G–20 gibi zeminlerde faal çalışmalarda bulunmakta; medeniyetler çatışması senaryolarına bugüne kadarki en güçlü yanıtı teşkil Medeniyetler İttifakı bünyesinde farklı inanç ve kültür sistemleri arasındaki karşılıklı anlayış ve ortak değerleri güçlendiren tüm çabalarda aktif rol oynamaktadır. Diğer yandan Türkiye son yıllarda dış politikasına, esasen mevcut uluslararası ilişkiler vizyonunu tamamlayan nispeten yeni bir boyut eklemiş, üçüncü ülkelerin gerek kendi içlerindeki gerek aralarındaki sorunların çözümünde kolaylaştırıcı ve uzlaştırıcı roller üstlenmeye başlamıştır. Nitekim ülkeler arasındaki ilişkilere çok sayıdaki karmaşık sorunlar merceğinden değil, kazan-kazan ilkesine dayalı işbirliğini ve dostlukları geliştirici fırsatlar ve girişimler optiğinden bakan Türkiye uyuşmazlıkların çözümü ve arabuluculuk konularında eskiye kıyasla çok daha faal bir performans sergilemektedir. Neticede Türkiye dış siyasetini Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi temelinde, geniş ve yapıcı bir vizyonla ve sahip olduğu tüm imkânlardan azami surette yararlanarak hayata geçirmekte, gerek ulusal çıkarlarının korunması gerek insanlığın ortak yararına katkıda bulunulması amacıyla çabalarını bundan sonra da aynı kararlılıkla yürütecektir.
Biz 5 Ekim Pazar günü Bülten №: 9 kullanarak, oylarımızı GERB partisine vereceğiz. Kararımız kesindir. Bu bir çığlık değildir, Bulgaristan’da 25 yıldan beri devam eden hukuksuzluğun ve adaletsizliğin doğurduğu bir mucizedir. Evet, siz bize karşı “Olur mu böyle şey!” tepkisiyle isyan edebilirsiniz. Biz haklı olduğumuzu her an ve her yerde ispatlamaya hazırız. İlk önce şu konuda şeffaf olduğumuzu bir daha vurgulamak isteriz. “Lider” Ahmet Doğan (Meyü Doganov), gizli ajan “Sava-Ahmet”; halkımıza karşı karanlık işlere karışmış, “liderliğe”, milletvekilliğine ve farklı başka görevlere yükselmiş Türk kadrolar hakkında yazılarımızda kullandığımız nitelendirme – (suçlayıcı karalayıcı, itibardan düşürücü bir tek söz, değim, lakap) kendimizden kullanılmadı ancak kitaplardan, Bulgar basınından ve elektronik medyadan çıkan (hain, ajan, muhbir, jurnalci, gammazcı, dolandırıcı, dalavereci, oyuncu, rüşvetçi, mafya uşağı, oligarşi aracısı gibi nitelemeler) alındı. BG Stratejik Araştırma Merkezi bu kişiler hakkında son 25 yılda Bulgaristan’da çıkan kitap, araştırma, makale ve beyanları vs. hepsini büyüteç altında aldı, gazetecilerin, yazarların ve değişik politikacıların kullandığı kategorilerden faydalandı. Bunlar kamuoyuna yerleşmiş kesin kanı ifadeleridir. Bizim HÖH-DPS liderleri için kullanmak istediğimiz “siz karanlıkçısınız” değiminin özünde ise şu vardır: Siz Türkleri, Pomakları ve Çingenelerimizi bilgisiz, kör cahil bıraktınız ve aydınlık düşmanlığı yaptınız. Bu sözlerin derin anlamında BİZ ABRUPA BİRLİĞİ İLE ÖNÜMÜZDEKİ 30 YILDA DA BÜTÜNLEŞMEYECEĞİZ, BİZ YOKSULLAŞMAYA, SEFİLLEŞMEYE, KÖLELEŞMEYE DEVAM EDECEĞİZ, ÜLKEMİZ ÇORAKLAŞAZAN VE DEVLETİMİZ VARLA YOK ARASINDA CAN ÇEKİŞECEKTİR. Bu sözlerin başka bir anlamı yoktur. İthamlarımız kişisel değildir. İşleri baş aşağı çeviren siz olduğunuz için, HESAP VERİP CEZA ÇEKECEK OLAN sizsiniz. Bizim sizinle ortak geçmişimiz olmadığı için, ortak geleceğimiz de olamaz! Aramızdaki bölücü kırmızıçizgi neden belirdi, hangisidir ve neden aşılmazdır? İlk kurduğunuz örgüt: Bulgaristan Türkleri Milli Kurtuluş Hareketi (1985–1986) 13 gizli servis ajanı tarafından anti-Türk bir teşkilat olarak kuruldu. Hedefi Bulgaristan Türklerinin “soya dönüşe” karşı direnişlerini baltalatmaktı. Siz totaliter düzene ve zalime köle oldunuz. Siz suskunluğa ve yok oluşa mahküm edilen Bulgaristan Türklerine mezar kazmayı kabul edenlersiniz. Sizinle işimiz olamaz! İkinci kurduğunuz hareket: Hak ve Özgürlükler hareketi (HÖHDPS) – “(10 Ocak 1990). Bulgaristan Türkleri ve Müslümanlarının aklını çelmek, zeka, akıl ve hoşgörümüzü gömmek, hepsini ülkeden kovmak, aç ve işsiz bırakmak, “kader kölesi” durumuna getirmek, ayrıca sosyalist parti adı ardına gizlenen komünist totaliterlerin iktidar ömrünü uzatmaktı. Bu örgütleri kurduran gizli polis “DC”. Siz 25 yıldan beri ajanlık, totaliter rejim kalıntılarına uşaklık ettiniz. Yoksul halkımızın demokrasi yalanlarıyla kandırıp korkuttunuz. HÖHDPS partisinin Bulgaristan Türk, Pomak ve diğer Müslümanlarını temsil eden, haklarını savunan somut hedef ve programı yoktur. Vaatleri sözdedir, boştur ve yerine getirilmeyeceği peşin bellidir. Soydaşlarımız için yeni dönemde de hiçbir şey yapılmayacaktır. Hedef onları T.C.de bırakmaktır. “Bulgar Etnik Modeli” uydurmasıyla demokratik toplumun ilk ilkesi olan tüm azınlıkların tüm haklarının tanınması ilkesini baltalanıp yok edildi. Yıllar yılı zulüm gören, 1989 Mayısında öz doğal ve temel hakları uğruna isyan eden, ağır kayıplar kurbanlar veren, parçalanan ailelerimizin, topluluğumuzun özgün eğitim ve kültürel haklarının yasallaşmasına bu model saçmalığıyla engel oldunuz. Bugün okur yazar olmayan bir milyon kör cahil Bulgaristan vatandaşı var. Siz yalnız kendi çocuklarını okuttunuz. Artık AB’de ve Avrupa’da en yoksul halk topluluğu sayenizde biziz. İşimiz gücümüz elimizden alındı. 2.5 milyon insanımız Batı Avrupa’da ve 500 bin soydaşımız da Türkiye’dedir. Bu model bizim yuvamızı bozdu. Sayenizde sahte bir demokrasi kurduk. Siyasetçi yerini mafya aldı. Bakanlıklara. Bankalar, elektrik kurumlarına, kazançlı işlere hep sizin çocuklarınız atandı. AB fonlarından ülkemize gelen paralar sizin seçtiğiniz talancılara peşkeş çekildi. İktidar olduğunu dönemlerde 15 banka çökertiniz, doymadınız. İşsizlikse 100 defa arttı. Halk aç kaldı, aç! Sizinle aramızda derin bir uçurum belirdi. Kırmızıçizgi geçti. Sizim menfaatlerinizle kendilerine “oy kuyusu” dediğiniz kitle ve bizim kendilerine halkımız dediğimiz Türkler, Pomaklar ve Romların çıkarları bundan böyle hiçbir surette bağdaşamaz, uyuşamaz ve örtüşemez. Tokla açın aynı sofraya oturduğu nerede görülmüştür. Oyunu aldığınız insanları temsil etmiyorsunuz, aldatmaya, kanlarını emmeye devam ediyorsunuz. Siz iktidarda kaldıkça hiçbir sorun hiçbir zaman halktan yana çözülemez. Sizde böyle bir niyet ve hedef olmadı ve yoktur. 1990’da siz yani ajan sürüsü olmasa da kurulacak olan HÖH partisi Türk ve Müslümanların partisi olarak gösterilirken, insanlarımızı bilinçli olarak oyuna getirdiniz, yanılttınız, aldattınız. Türkiye Cumhuriyeti’ne kovulan yarım milyon soydaşımızı da aptallaştırmaya çalıştınız. Bu işi yaparken dernek başkanlarını bazı eski “dostlarınızı” yemlediniz. Gerek niyetlerinizi sis perdesi ardına gizlediniz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki soydaşlarımızı da boş umutlarla oyaladınız. Bugünde hiç birinin vatandaşlığı yok, iki arada bir derede sürünüyorlar. Hiçbir aileye yok açıp Vatana dönmeleri için çaba göstermediniz. Şimdi AB ülkelerinde oy kullanmak isteyen işçilerimizi ve ailelerini de pembe rüyalarla aldatmak peşindesiniz. İnsanlarımızı umutsuz ve aç bırak sizsiniz. Sizin beceriksizliğinizdir. Kimse bundan böyle HÖH partisine oy vermek istemiyor, çünkü 20 yıl aldatan yalancı bugün de yalancıdır, yalandırır. En büyük korkunuz Türk, Pomak ve Müslüman Çingene GENÇ AYDIN HALK ORDUSUNUN oluşmasıdır. Sizi çöpe atacak olan işbu ordu olacaktır. Bugün değilse yarın doğacaktır. Artık 250 bin
sayı çok daha büyük olacaktır. . Kuzey Batı Bulgaristan’da burgucuları kandırmaya devam edfin. Şu BSP’lilerden, Sergeylerden dost olmaz, öpüşmeyin, sarmaşmayın şunlarla diye defalarca yazdık. Şimdi size karşı en fazla havlayan köpek oldular. Barekov dostunuz TV ekranlarında timsah gözyaşı dökmeye başladı. Bu dünyada en hafif şey “vicdandır.” Beslenen it sahibini ya sahiplenir ya ısırır. Bizimki “vicdansız” kalmış, Türkleri kötüleyenin azabı uzun sürer ve cezasız kalmaz. Kendisi anlatıyor, çocuk arabasıyla parka çıkmış, halk toplanmış, “Mezarını kaz ve öl, biz seni gömeceğiz” demişler. Tempo tutmuşlar! Siz parka ne zamandan beri çıkmadınız?. Dört defa iktidar oldunuz ve Bulgaristan’ı çökerttiniz. Bu hesabı kim ödeyecek? Siz totaliter komünist küflü hurdalara uşaklık ediyorsunuz. HÖH-DPS partisi ekonomiden ve maliyeden anlamadığını, bu işin derme çatma kadrolarla olmayacağını, anlamalıydı. Devleti hırpalamak, dolandırmak, soymak ve önüne gelenden rüşvet almak için iktidar ortaklığı suçtur. Adliye bugün emrinizde olabilir ama yarın bağımsızlığını kazanır ve hesap soracaktır. Başsavcı görevine daha önce savcılık makamına girmemiş 5 Baş Savcı atadınız, ama nereye kadar. Bir gün gelir bu halk BAŞSAVCISINI bulur. AB’nden gelen paraları (% 86) birkaç yüz kişi arasında paylaşılıyorsunuz. Bunun da hesabı sorulur. Dünyanın en güzel ülkelerinden biri eşek dikenliği kalamaz! Halk hak ettiği ve kendisine gönderilen paraları almanın yolunu bulur. Zaten çekirdek artık çatladı. Çingeneler bile uyanıyor. Örnekleyelim. Bulgaristan C. 2007’den beri AB üyesidir. 7 milyar leva sübvansiyon aldı. 1989 yılında Bulgaristan 1 milyon ton domates üretmişti. 2009’da yalnız 60 bin ton üretti, ihtiyacını karşılamak için 56 bin ton domates dış alımı yaptı. Aynı yıl Polonya, Almanya ve Türkiye’den 100 bin ton patates aldı. Bulgaristan 1989’da 1 milyon ton elma üretti. Ülkemizin yıllık elma ihtiyacı 120 bin tondur, 2013’te üretim 30 bin tondu. 80 bin tonu dışardan geldi. Maydanoz, dereotu, kırmızı, yeşil tatlı ve acı biber (% 60) dıştan geliyor. Bulgaristan dış satımında ana kalemlerden beri et ve etli mamullerdi. 2013’te et tüketimimizin % 90’nı yabancı ülkelerden sağlanıyor. Geçen sene Romanya’da 7 milyon yumurta aldık…. Aynı dönemde 2007 yılından beri AB tarımsal üretimimizi geliştirmemiz için bize karşılıksız para veriyor, ama biz bu paralardan % 60’ını sayenizde doğru dürüst kullanamadık. Tütüncülere gönderilen paraları bile ödemediniz. Bu konu dipsiz kuyudur. Çünkü AB fonlarını dağıtma işi su başı “Saray Ağası” dır. Ben, çok çaldık, yeter artık deyen Çingene tanımadım… Özet: HÖH-DPS yönetimi oy kitlesini oluşturan tarım emekçilerinin yanında, hizmetinde yer almadı, onların hak ettiği paraları çar çur etti. Yardımları kendi cebine aktardı. Gerçek buyken biz oyumuzu neden HÖH listesine verelim. Bunların biri değil hepsi hırsız, dolandırıcı ve rüşvetçidir. Köy ekonomisinde gözü doymaz hırsız tayfası oluşturan HÖH-DPS elidi ile emekçi köylülerle soydaşlar arasında menfaat yakınlığı, çıkar kesişmesi, uzlaşma yolu yoktur ve olamaz. Kırmızıçizgi çok derindir. Aşılamaz. Onlardan bize bir şey sızmadı ve sızmaz. Bu konuda ne de deseler boştur, asılsızdır, yalandır. Sonuç: Bir iş yan başlarsa yan gider, ters başlarsa ters gider. AB üyeliğine katılma işi bizde yetersiz başladı. Çapulculuğa ve hırsızlığa dönüştü. Sorumsuzluk doğurdu. Halk sefilleşti. Bu ters gidişin başında HÖH-DPS (Ahmet Doğan) vardı ve var. Bu yetki onun elinden mutlaka alınmalıdır. L. Mestan bunu yapabilecek güçte değildir. GERRB partisinin tek başına iktidara gelmesi lazım. Paraların yalnız hısım akrabaya, kendi çevresine, “mutralara şirketlerine”, mafyaya, oligarşiye dağıtılması, dışarı akıtılması devleti çökertir, halkı da bitirir. Devleti devamlı borçlandırmak da çok tehlikelidir. 25 yılda ülkede 5 fabrika kurulmadı. Alt yapı için gelen ödenekler çalınıyoy, kaçırılıyor, sonra devlete ödetiliyor. Bu gidiş durdurulmalıdır. HÖH adamları bunu yapamaz, çünkü çalan kendileridir. Ne yapmak gerek? Bir defa HÖH-DPS partisine oy vermeyerek sert bir tepki gösterme ve hak ettikleri dersi verme zamanı geldi. En kısa zamanda ve hatta daha bu yıl hazırlıklara başlayarak, Türkler, Pomaklar ve Çingeneler arasından en az 5 bin lise öğrencisini üniversitelere yöneltmeliyiz. Yüksek lisanslı ve İngilizcesi olan uzman kadrolara ihtiyacımız var. Bu kadrolar olmadan ülke çölleşmeye devam edecek. Onlar halkımızı ve ülkemizi AB ile bütünleştirme modülünü geliştireceklerdir. Bütünleşme algoritmamız AB’den gelmeyecek, biz hazırlamalıyız Bu bakıma, HÖH-DPS yönetiminin aklı çalışan gençleri ülkeden kovma politikasına kesin son verilmelidir. Halkın tepkisi yakındır. Olaya bir başka açıdan bakalım. Bulgar gençler gittiler okudular ve geri dönmeye başladılar. Bir küçük örnek. Pazarcığa bağlı olan Panagürişte şehrinden Batı Avrupa’ya giden, okuyup, uzmanlaşıp, sertifikasını alıp dönen gençler artık aile kurmaya başladı. Yerleşiyorlar. Yılbaşından beri bu şehirde 150 bebek dünyaya geldi. 3 yıl önce bir yılda doğan çocuk sayısı 27 idi. İşte bu gençler AB ile bütünleşme işlerinde kaptan oluyor.Biz ne zaman geri döneceğiz. Baba ocağımız bizi bekliyor. HÖH-DPS halkımızın AB ile bütünleşme zihniyetini öldürüyor. Bu düşüncenin hayat bulmasına imkân tanımak istemiyor. Bu işlerde her geçen gün geri kalıyoruz. Bu gidişle birkaç kişi çok zenginleşebilir, ama halkımız körleşiyor, köreliyor ve köleleşiyor. Halkımızın problemlerini kucaklayacak genç kadro ordusu yetiştirmemiz zorunlu oldu. Bunu HÖH-DPS yapmadı, planlamadı, yapmaya niyeti de yoktur. HÇH partisi bizden bir tek oy bekliyor. Zoru “bey gibi yaşamak” sırtımızda sefa sürmektir. Bu gidiş, gidiş değildir. Onların hepsi sırtımızdaki kenedir. Bu gidişe son vermek zorundayız. Biz kesin kararlıyız.
Bültenimiz №9’dur
Bulgaristan Türklerinin Sesi 3
TANAP Anlaşmaları Yürürlüğe Girdi N e d e n G E R B Rafet ULUTÜRK Azeri gazını Türkiye masına İlişkin Değişikliğin Bu soru günün sorusudur. Soydaşlar arasında, der- SOMUT KONUŞUYORUM: üzerinden Avrupa’ya taşımayı amaçlayan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ne (TANAP) yönelik uluslararası anlaşmalar yürürlüğe girdi. Azeri gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımayı amaçlayan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ne (TANAP) yönelik uluslararası anlaşmalar yürürlüğe girdi. “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile TANAP Doğalgaz İletim Anonim Şirketi Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşmanın Eki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B. V. Arasında Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaş-
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” ile “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”, Resmi Gazete’de yayımlandı. Türkiye ve Avrupa için tanımlanmış doğalgaz kapasitesiyle arz güvenliğini destekleyecek TANAP, Azerbaycan’ın sahip olduğu doğalgaz kaynaklarının yeni pazarlara ulaştırılmasını sağlayacak. Proje kapsamında, başlangıçta 10 milyar metreküpü Avrupa’ya, 6 milyar metreküpü ise Türkiye’ye olmak üzere yıllık 16 milyar metreküp doğalgaz sevkiyatı yapılacak. İlk safhası 2018’de tamamlanması öngörülen projede,Türkiye,yüzde30payasahipbulunuyor.
‘Dostça yaşamak için birbirimizi tanımalıyız’ GERB partisi lideri Boyko Borisov, cihan pehlivanı Filiz Nurulla’nın heykelinin açılışına katıldı. Boyko Borisov-Filiz NurullaninheykelindeŞumnu’nun Venets Köyünde bulunan heykelin açılışına HÖH İl Başkanı Nuridin İsmail ile birlikte katılan Borisov, ‘Dostça yaşamak için birbirimizin kültürünü ve geleneklerini tanımalıyız’ dedi.
Bulgaristan’a Buca’dan Kardeş Geliyor Buca, Türkiye’nin İzmir iline bağlı metropol ilçelerinden biri olmakla beraber aynı zamanda en kalabalık nüfusa sahip ilçelerinden biridir. Geçtiğimiz aylarda Buca Belediyesi Avrupa Birliği Komisyonu üyelerini konuk eden Rudozem Belediyesi, bu kez karşı ziyaret gerçekleştirdi. buca-rudezom-kardes-belediye Buca’da konuk oldukları sırada Başkan Levent Piriştina’yı da ziyaret eden Rudozem Belediye Başkanı Rumen Pehlivanov’a, Belediye Meclis Başkanı Mitko Mladenov, meclis üyeleri ve balkan derneklerinin temsilcileri eşlik etti. Ziyarete Buca Belediyesi Başkan Yardımcısı Beril Özalp ve Avrupa Birliği Komisyonu üyeleri de katıldı. 11-12 yıldır İzmir’e geldiğini, ilk kez resmi bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve çok mutlu olduğunu belirten Rudozem Belediye Başkanı Rumen Pehlivanov, “Gördüğümüz sıcak ilgi bizi çok memnun etti. Biz belediye olarak daha küçük bir bele-
diyeyiz ancak gösterdiğiniz misafirperverlik aramızdaki farkı ortadan kaldırdı” diye konuştu. F E S T İ VA L E D AV E T Pehlivanov, Piriştina’yı 15-16 Ağustos’ta gerçekleşecek Rudozem Şehir ve Madencilik Festivali’ne davet etti. Festivalin davetiyesini de teslim eden Pehlivanov, pek çok alanda işbirliği yapılmasının mümkün olduğunu ifade etti. Pehlivanov ayrıca Başkan Piriştina’ya altın plaket, Rodop armasını taşıyan ve engelliler tarafından dokunmuş bir paspas ile elleri olmayan engelli bir genç kız tarafından yapılan patikleri armağan etti. Ziyarete katılanları duygulandıran armağanlara teşekkür eden Başkan Piriştina, “Bazı engelli bireylerin engelleri ortadan kaldıran azmi, herkese örnek olmalıdır. Buca’ya yaptığınız ziyaret bizleri çok memnun etti. Üzerimize düşen neyse her zaman yapmaya hazırız. Yapılan görüşmelerin iki kent için de hayırlı olacağına inanıyorum” dedi.
Bursa Mestanlı Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Bulgaristan’da Kırcaali’ye bağlı Momchilgrad (Mestanlı) ilçesinde tadilatı bir yıldır süren Mestanlı Devlet Hastanesi’ne bağış amacıyla yemek düzenledi. Complex Makaza Otel’de gerçekleşen yemeğe ev sahipliği yapan Mestanlı Belediye Başkanı Mehmet Akif Mehmet, Uluslararası 5. Mestanlılar Buluşması için ülkelerine gelen Bursalılarla karşılıklı çiftetelli oynadı. “ A LT E P E BALKANLARIN BAŞBAKANI” Yaklaşık bir yıldır hastanede devam eden tadilat çalışmaları sonrasında masrafların daha az, tasarrufların daha çok olacağını ifade eden Mestanlı Belediye Başkanı Mehmet Akif Mehmet, hastanenin yapımına katkı sağlayan başta kardeş belediyeleri Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe olmak üzere Bursa Mestanlı Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği ile Bal-Göç Derneği yönetici-
lerine plaketle teşekkür etti. Başkan Mehmet, ‘Balkanların Başbakanı’ olarak nitelendirdiği Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin plaketini, BaşkanYardımcısıAbdullah Karadağ’a takdim etti. HASTANEYE DESTEK İÇİN BULUŞTULAR Bursa Mestanlı Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Öztürk ise, gelenekselleşen hemşeri buluşması kapsamında bu yıl düzenlenen yemekten elde edilen gelirin Mestanlı Devlet Hastanesi’nin ihtiyaçlarının karşılanması için aktarılacağını söyledi. Öztürk, “Mestanlı daima kalbimde” sloganlı bu yılki buluşmalarına Türkiye’den davet edilen Nilüfer Belediyesi Kadın Korosu ile Bal-Göç ve Mudanya Lozan Mübadilleri Derneği’nin şenlikler kapsamında düzenlediği etkinliklerle ayrı bir renk oluşturduğunu kaydetti.
Belediye Başkanı, Bursalılarla Çiftetelli Oynadı
neklerde, federasyonlarda, kurumlarda tartışılan ana sorundur. Bulgaristan Türkleri, Pomaklar ve Rom kardeşlerimiz ve yoksul ve sefil Bulgar seçmen katman arasında da ana tartışma ve çözüm bekleyen problemdir. Cevap veriyorum: Biz çürümüş bir sistemle, çürümüş bir ruhla, körleşmiş ve irinleşmiş bir düşünce tarzıyla yani totaliter komünist, zulümcü, zamanı tamamen geçmiş bir düşünce biçimiyle 25 yıldan beri mücadele, kanlı kavga halindeyiz. Artık düze çıkma zamanımız geldi. Son hamleyi veriyoruz. Bir defa biz Bulgaristan Türk ve Müslüman kardeşlerimiz, tüm soydaşlarımız bu sert ve bilinçli kavganın, ölüm kalım kavgası olduğunu, yanlış insanlarla toplandığımızı ve yanlış cephede yer aldığımızı anlayana, bu yanlışın yanlış olduğu bilincine varana kadar tam 13 yıl geçti. Biz 2003 yılında uyanmaya başladık, yani yeni tohum o tarihte çatladı. Çöküşümüz o zaman çok hızlandı, karnımız o zaman hiç doymamaya başladı ve dünyadan fersah fersah geri kalmaya başladığımızı yine o zaman fark ettik. Bu gerçeği ilk kez BULTÜRK derneği dedi diye yazmıyorum, o zaman siz BULTÜRK’ün fikirleriyle alay ediyordunuz, çünkü zamanını doldurmuş ama dalında kurtlu, yarı çürük meyveler var diye, gölgesi bile olmayan ağaçların altına sığnıyordunuz. Birçoklarınız bunu bugün de yapmaya devam ediyorlar. Bu seçimlerde HÖH-DPS bültenine oy vermek isteyenler aynı kişilerdir. Bunu yapmakla daha 1990’da yıkılan, bugüne kadar çürüyüp yerinde yeller esmesi gereken Bulgaristan komünist partisinin (BKP) isim değiştirip sosyalist parti (BSP) adıyla ayakta kalmasına, o günden sonra 4 defa iktidar olmasına dayak, destek, arka ve yamak oldunuz. Bu işi, totalitarizm yıllarında en fazla zulüm gören Türk ve Pomakların partisi olan, Hak ve Özgürlükler adıyla bilinen (HÖH-DPS) partisi yaptı. Biz, HÖH liderlerine körü körüne inanarak hiçbir işe yaramayanlara yıllarca yamak olduk, hizmet ettik. Bize egemen olanların arasında, böyleleri bile vardı: Krallık çöplüğünden çıkarılıp yeni elbiseler giydirilip Bulgaristan’da işleri “800 günde yola sokacak” yalanıyla II. Simeon Partisi. Hatta höh’çüler ve çarcılarla birlikte iş görecek üçüncü BSP dayağı aranırken daha da ileri gidildi. Bu alçaklıkta yani eski komünistlerin yükünü sırtında taşımaya gücü etmez olan HÖH partisinin parasıyla kurulan faşizan, Rus yanlısı, anti-Türk ve anti-İslam mayalı “Ataka” partisiyle birlik olundu. Ortak iktidar kuruldu. “Şeker tuzda erimez!” diyen olmadı. Biz aldatıldık ve hayallerin hamalı olarak kullanıldık. Artık kullanılmak isteniyoruz. Mestan bunun için oyumuzu istiyor. Ama, sizin bayram yolunuzu kesmek için sınır çizgisinde yatmaya hazırlanan Nikolay Barekovlara, azılı milliyetçilere, Bulgar ırkçılarına “Hey siz ne yapıyorsunuz!” demiyor. Çünkü insan beslediği köpeğe taş atmaz. Biz 25 yıldan beri bulutsuz gökten yağmur bekledik. Hiç bir işe yaramayan it-çakal, yaban domuzu, hırsız, dolandırıcı, sabıkalı, kaçakçı, mafya ve oligarşi aracısı veya uzantısı takımını ayakta tuttuk ve bu işleri hep BSP iktidarının sürmesi için yaptık, çok iğrenç, çok kötü ve zarar verici oldu. Hiçbir hakkımızı alamadık. Hep kurban olduk ve alet edildik. Ve bir yamak olan onlar, Türk halkı, Pomak ve Çingene kardeşlerimiz gerçekleri öğrenmesinler, hissetmesinler, görmesinler diye anadilimizde bir gazete çıkartmadılar, ana dilimiz öğrenmemize karşı çıktılar, dağlarımızda, bahçelerimizde, yaylalarımızda, yer altında ve yer üstünde yeni bir türkümüzün doğmasına bile izin vermediler. Radyolarda konuşanlara kulaklarını tıkadılar, “renkli pencere” dedikleri TV’da anlatılanları görmek istemediler, bunları yaparken uyananlara da amansız düşman oldular, saldırdılar, her şeyimizi kıskandılar. 25 yıldan beri halkıma zulmeden komünistlerin sofrasından kalkmayan, çürümüş ve kökünden kopmuş komünizm direğinin ayakta durmasına dayak oldukları için milyonlar alan, bizim tüm yasal hak ve özgürlüklerimi, doğal ve insan haklarımızı rafa kaldıran, bize kasaplık koyun gibi, çaprak onların alinde “oy kazanı” gibi bakan bu insanlardan kopmamız, ayrılmamız, bire daha yüzlerini görmememiz şarttır oldu, zorunlu oldu, mutlaka gerçekleşmeli gerek davamızın ana ilkesi burumunda biçimlendi. Biz soydaşlar olarak, Bulgaristanlı Türkler olarak bağımsız hareket etmemizi engelleyen her kişi gericiliğin, yalan dolanın irinli batağına mutlaka düşmüş, bir daha oradan çıkamamak üzere saplanmış, ebediyen orada kalıp yok olmuş ve olacaktır. Yalaka, hademe, ajan ve hain tipler için kurtuluş yolu yoktur. Harmanlı kenarında bir mezar taşı var. 25 sene önce dikilmiştir. Yazısını okuyun lütfen. “Komünistir dediler. Hastadır dedim. İnanmadılar. Hastayı yaşatmak için beni gömdüler!” Bizim halimiz ve yazgımızdır bu! Lütfen bir fatiha okuyun ve bir şişe su dökün! Mezara, mezar da olsa ruhu yaşasın. Bizi kanatlandıran yeniden doğuşumuzu hayata çağıran ruhtur bu. Bizden devamlı olarak “özveri” isteniyor. “Özveri” sözü anneler için üretilmiştir. Onlar zaten yapacaklarını yaptı. Onların “özverisi” artık tükendi. Nereye kadar özverili olunabilir ki? 25 yıldan beri 15 defa sandık başına gidildi. Her defasında “ayıp” edildi. “Utanç” sözünü ise biz yeni kuşak Bulgaristan Türkleri ürettik. “Utanın be!” bu halkı soya soya bitiremediniz. Ama onlarda utanmak diye bir şey yok. Bizim aramızda gece mumla arasan bu kadar ayıp edeni bulmak zordur da, Bulgar’a “bravo” vallahi…
Mestan çıkmış “Bulgaristan Müslümanları iktidar ortağı olmadan eşit haklı olduklarının farkına varamıyorlar,” diyor. Bunun Türkçesi “yorgan altına girmeden ısınamıyorlardır.” Yani alışmış kudurmuştan beterdir, biz onları bu işe alıştırdık, vazgeçemezler, diyor. Ya biz fahişe miyiz? Yazarken utanıyorum! Bunun bir anlamı da, biz onlarla baş ederiz, bizim adamlarımız, araçlarımız, ustalaşmış komplocularımız, manipüle etme yollarımız, sindirme araçlarımız, kışkırtma, sindirme, ürkütme işinde kara propaganda yaparız, oylarını zorla alırız ama yine alırız, diyor. Ve biz L. Mestan’a inadına yaşayacağız, inadına mücadele edeceğiz, inadına maskenizi indireceğiz, inadına uyanacağız ve aldattığınız kitleyi sizden koparıp alacağız, cevabını veriyorum. Sen benim canım halkıma “fahişe” muamelesi yapamazsın! Ürkütücü bir hava, tiksindirici bir koku da “saray”dan geliyor son günlerde! Doğan bizim hepimizin bir hikâyesi olduğunu, buralarda soydaş olsak da, hepimizin her gün tütün tarlarına gidip geldiğini, maden ocağına indiğini, ormana gidip ağaç kestiğini, sığır ardında gezdiğimizi bilmek istemiyor. O bizim öykümüzde “Belene” ölüm kampı, camı açılmayan karanlık koğuş, pirinci kurtlu, kompostosu kurtlu, çorbası yal gibi hapishane yılları, işkence masalarında dayanma iradesi, yapmadığımız şeylerin zorla kabul ettirilmesinin çilesi, yargısız infaz bekleyişi olduğunu unutmuş benziyor. O bizim yüreğimizi hiç bilemedi zaten: Yağmur gibi yağar başıma taşlar İlle dostun bir tek gülü yaralar beni… Evet, siz bizi sahte olduğunuz anlaşılınca, çok yaraladınız, hainliğinize artık cevap vermeliyiz. Önce size olan sözümüz şuydu: Duyulmaz söz bizimdir Ayrılmaz yol bizimdir… Fakat sen, siz kalbimizi yaralayanların başındaydınız, yolumuz bir daha kavuşmamak ve karışmamak üzere ayrılmıştır. Bu davayı dostça yaşamak için birbirimizi tanımalıyız, deyenler kazandı. Sen saraylardan bizi koyun olarak gördün ve aldandın! Bulgaristan Türkünü, Pomak’ını ve Müslüman Çingenesini tüm soydaşlarımızı tanıyamadın. Yanlış yönettin. Bundan böyle yönetemezsin! Eğittiğin L. Mestan sık sık “paradigma” diyor. Sorduk bizimkilere bilen yok. Sözlüğe baktık “çıkış yolu olmayan bocalama” yazıyor. Sen ise, “düşünme modeli” diye tanıtıyorsun. Bir defa “Bulgaristan Etnik Modeli” dedin, canımız 25 yıl yandı. Lütfen daha fazla düşünme, al maaşını, mahkemeye tebligat gelene kadar otur oturduğun yerde. Lütfü’ye ise, anlamadığı ve bilmediği şeyleri konuşmamasını öğütle lütfen. Sen kapalı bir yerde yaşıyormuşsun, köpeklerin, korumaların arasında havasız yerde kalan insanın beyni ve zihni kapanır. Sen artık bize karışma! Çağırıldığında hesabını verir, tekrar yerine döner, hapisliğini yatarsın… Lütfü ise, bizden oy beklemesin, bir de artık koalisyon ortaklığı sözünü kullanmasın, bu iş irinleşti ve kokuştu. Seçmen üçlü dörtlü ortaklıklarınızdan tiksindi. 1991’den beri hep ortaklık şarkısı, hep çöküş, hep sefillik, hep işsizlik. Siz Bulgaristan Türklerini ve Müslümanları anlayamadınız, çünkü ne sen ne de Lütfü halkın arasından gelmediniz. Halkımız sizi ret ediyor. Halkımız bir önder, yönetici arıyor. Bu kişinin bütün Bulgaristan halkını ayrım gözetmeden yönetmesinde ısrar ediyor ve bu seçimlerde GERB lideri Boyko Borisov böyle bir halk önderi olarak mazbatasını, yani yönetme yetkisini halktan alacaktır. Hayırlı ve Uğurlu olacağına inanıyoruz. Siz eski komünist döküntüleri, artık işe yaramayan, sözü tutulmayan gizli polis “DC” ajanları, “Sava-Ahmetler”, “Pavel-Lütfüler” ile bizim yeni hesaplaşmamız olacak. 25 yıl halkımızı aldatmanın, yalan, dalavere ve soygunun hesabını vereceksiniz. Şimdi acı çekme sırası sizdedir. İnsanda doğuştan acı çekme yeteneği yoktur. “Acıya dayanma” başka birinden ödünç de alınmaz. Şu da var: “acı çekme yeteneği” siz gibi iradesiz insanlarda hiç olmaz. Olsaydı zaten ajan ve hain olmazdınız. Ve özel olarak belirtiyorum. Yeryüzünde hiçbir kötülük insan korkaklığı kadar çile üretmemiş ve kan dökmemiştir. Siz korkaksınız. Daha 1990’da demokratikleşen dünyadan korktunuz ve ejderhaya teslim oldunuz! Bu korkaklık sizindir. Siz bunu yaptınız! Hala korkuyorsunuz. Doğru bildiğimiz şudur: Korkandan korkulur!… Biz Bulgaristan Türkleri, Müslümanlar kardeşlerimiz olarak sizinle 05. Ekim 2014 günü sandık başında hesaplaşmaya hazırız: Bizim bültenimiz 9 numara Bu ilk savaşta galip çıkarsak, son 25 yılda yaptıklarınızın hepsinin hesabını vereceksiniz, Çektirdikleriniz fitil fitil burnunuzdan getirilecektir. Bunların hesap vermesini isteyenlere sesleniyoruz. Lütfe kullanacağınız bülten № 9 olsun! Önceden teşekkür ederiz.
4
Onuncu Zafer № 9 Seyhan ÖZGÜR
Türkiye’deki seçmenlerde ruhsal değişme ve yeni yönelme gözleniyor. HÖH-DPS partisi yalanlarına doyanlar şimdi şansı: BÜLTEN № 9 GERB partisi şimdiye kadar seçimlerde 9 defa art arda en fazla oy kazandı. 2009’da tek başına iktidar oldu. 2 ay önce AB Genel Kuruluna 7 millevekili gönderdi. Partinin halkçı tavrı destek buluyor. ANKET SONUÇLARINDA oylar GERB’e akıyor. Parti 5 Ekim 2014’te 10. seçim zaferini kutlamaya hazırlanıyor. Bulgaristan’ın en büyük politik partisi GERB 05 Ekim 2014 Pazar günü yapılacak erken parlamento seçimlerinde ONUNCU SEÇİM ZAFERİNE kutlamaya hazırlanıyor. Kuşkusuz GERB partisi tüm öteki partilerden daha fazla oy alsa ve 121 milletvekili çıkarsa bile, sandık mücadelesindeki rakibi Bulgaristan Komünist Partisinin (BKP) devamı olan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) yok olmadıkça pek rahat edemeyecek! 663 milletvekili adayından 98 gizli polis ajanıymış, dosyalıymış, onlar nalı atsalar bile öldüklerini beyan etmezler. Yani biraz daha beklemek mi lazım ne? Çünkü memleketin derdi bir değil üçtür. Dert Bir, meclisi sosyalist şimali komünistlerden arıtmak. Dert İki, meclisi gizli polis ajanı ve dosyalılardan arınmalı, yani onları seçmemeliyiz. En fazla dosyalı gizli ajan JÖH-DPSlistelerindegizleniyor.İsimlerimizi değiştiren, sizi tutuklayan, işkence eden, hapse atanları vekil yapamazsınız. Bir de vicdan azabı çekmek var! Dert Üç, HÖH-DPS partisindeki gizli polis ajanları, dosyalılar, oligarşi hademeleri, general torunları, kalın enselilerin şirket temsilcileri, dalkavuklar, dalavereciler, dolandırıcı, rüşvetçi ve yalancılardan temizlemek ödevlerin ödevi oldu. Bu tipler Hak ve Özgürlükler Hareketinin ciğerini kemiren illetlerdir ve onlardan temizlenmeden yaşayamayız, var olamayız, teslim olur, köle olmayı kabul ederiz. En önemli olansa Türk ve Müslümanların Hak ve Özgürlük davasına ihanet eden gizli polis ajanı elit-kadrodan şimdi de çok aktiv ve yönetici konumda olan Ahmet Doğan, Lütfü Mestan, Kamen Konstantinov, Danıyel Peevski ile Nikolay Tsonev’ten mutlaka ve ne pahasına olursa olsun kurtulmak zorundayız. Onlara verilecek her oy kalbimize saplanmış yeni bir hançerdir. HÖH-DPS partisine oy yok! Kullanılacak oy № 9. Sergey Stanişev kaçtı ve ardına bakmıyor. Kokuşmaya başlayan totalitarizm uzantısı Sosyalist Partisi Başkanı Sergey Stanış’en Brüksel’de Türklere ve Müslümanlara karşı konuşacak kadar ileri gitti. Bir partinin lideri kaçmakla kurtulamaz, yönettiği katliamcı çetenin ölümünden de sorumludur. Ölsünler de ben bayram edeyim diye bir film yok. Brüksel’de 4 yıl kalırsın, sonra? Sosyalistler 25 yıldan beri totalitarizmi yaşatma hırsına yenik düştü, yoruldular. Her gün yeni bir parti başkanı seçseler de işlerin yoluna girmesi umudu yok. 2014 seçimlerinde onların rolü bugün mü ölürüm yoksa bir iki gün daha dayanabilirim derdidir. 110 yaşında olan bu partide genç yok gibi. Dönemeçleri ve yaya yolunu iyice şaşırdılar. Bulgaristan’da özürlü arabası için özel şerit olmadığına çok zorlanıyorlar. Kerten kele olsa, kuyruğu bir kopar iki kopar, rengi bir değişir iki değişir, her şeyin bir sınırı ve sonu var.
Bastonlu seçmen grupları önünde şimdiki konuşmaları hep “ölümsüzlükle” ilgili ve artık sonun geldiğini hakikatten sezdiler. Su baskını, deprem ve başka büyük felaketler kapı çalarken köpekler uğuldar, sıçanlar, yılanlar ortaya çıkar ve sığınmaya yer arar. Yaşlı seçmen meydanlarda, debelenip koşuşturuyor. Bu debelenme BSP partisinin söndüğüne işarettir. Düne kadar BSP Başkanı olan Sergey Stanış “BEN ARTIK AVRUPA BİRLİĞİ MİLLETVEKİLİ SEÇİLDİM” dedi ve kimseye hoşça kal demeden, babasının sadık yoldaşlarına bir şarap ikram etmeden, uçağa binip kaçtı. Erken seçim kampanyası umurunda değil. Yeni seçilenlerden bazıları Brüksel’den aldıkları yüksek maaşları sözde “seçim işlerine”gönderip vefa borcu öderken, Stanışev’in aklı kendi derdinde. Otobüsle son kez gittikleri “Buzluca Tepesinde” içilen biraların ve kişi başı dörder köftenin paralarını partiye ödetmiş. Şimdi “Ver elini Brüksel! Bak İşine Yoksul Bulgarya!” Böylesi var mı? L. Mestan’la “Kartal Köprü” öpüşmesini çok tez unuttu? Mirasçılardan hayır yok. BSP bu seçimsel “ölümden” sonra hangi evladımızın aracılığıyla yaşamaya devam edeceğiz, derdine düşmüş, toplanıp müzakere ediyorlar. “ABV” partisi yani eski sosyalistlerden Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov ile irtibatları koptu. Selam sabah kesildi. Paralar eski partinin elinde kaldı. Yaşlı ve zorda olan seçmenlere bu paylaşımdan pay düşmedi. Çarın tarla, orman ve Köşklerini geri verdiler de yoldaşların BKP’ye ödedikleri aidatlar geri evirilmedi. Gönüllü emek günleri için de bir şey alamadılar. Bulgaristan’ın “en erkek kadını” olan Bayan Tatyana Donçev’a 4 dönem sosyalist milletvekilliğinden sonra parti liderlerinin yüzüne bakmıyor. Ayrıldı. “Hepsi kokuşmuş!” diyor. Kokan kaşar iyidir, diyeceğim ama dilim dönmüyor. Son konuşmasında “Millet Meclisi Cenaze evi mi?” dedi. Olacak iş mi! Seçime “XXI. Yüzyıl” partisiyle kendi başına katılıyor bu seçimlere, seçilmese de, ne olacak ki? O ahşap sandalyelerde oturmak zaten canına geçmiş… Kürsüye çıktıkça “Başkan Cumhuriyetine geçelim ve bu iş bitsin,” diyor. Cenneti kirletmesinler: 110 sene politik sahnede yaşayıp da ardında güvenilir gençler bırakmadan yok olup gitmek iş mi?! Son merasim bir anma törenidir. Bir ritüeldir. Bu işin, masası kurulacak, defin merasimi, ayinleri, miras taksimi vs. vs. olur, bunları kim yapacak, masrafı kim çekecek. Bu yıkımın ardından büyük masraflar var. Bir de Heykel falan masrafları olur. Bu olaya biraz da üzülmemek işten değil, çünkü BSP’ ye oy veren, bu partiyi seven, bu parti saflarında önce Çingenelerin, ardından 1972’de Pomakların, daha sonra yani 1985’te Türklerin isimlerini değiştirip “kahraman” olan nice kadrolar var! Ne yazık ki, o zaman onlar partinin sözüne inandılar, yalanlarına kandılar, zavallı insanlarımıza itmediklerini bırakmadılar, zulüm boğaza çıktı, ağılamayan hane kalmamıştı ve kendi ailevi gece işlerine bakmadılar. Geceleri haydutluk yapacaklarına sıcacık yatakta kadınlarının koyununa girselerdi, şimdi torunları olurdu. Etraflarında gençler dönerdi. Şu anda görüldüğü üzere, sandıkta sakladıkları ve defin töreninde tabut içinde giydirilecekleri en iyi takım elbiselerinin solyakasınatakılacakaltın,Devamı10’da
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Türk Vatandaşları Bulgaristan’dan geçişleri sırasında dikkat etmeleri gereken başlıca hususlar, Sofya Büyükelçilik-22.09.2014 Karnobat (E 73: 93 km.), Karnobat-Burgaz (E6: 55 km), BurgazPASAPORT VE VİZE
· Yola çıkmadan tüm aile bireylerinin pasaportlarının ve vizelerinin geçerlilik sürelerini kontrol etmeleri, gerektiğinde pasaportlarını bulundukları ülkedeki konsolosluklarda yenilemeleri gerekmektedir. · Avrupa’da oturum izinlerinin sürelerini gösterir belgeleri ve Türk nüfus cüzdanlarını yanlarında bulundurmaları zorunludur. AB üyeliğiyle birlikte Bulgar makamları, özellikle giriş vizelerinde kısıtlayıcı bir uygulama başlatmıştır. Havayoluyla vizesiz olarak Bulgaristan’a gelen veya transit geçiş yapan vatandaşlarımız havaalanında bekletilmekte ve geldikleri ülkeye aynı yolla geri gönderilmektedir. Bulgaristan Cumhuriyeti’nin 31.01.2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren uygulamasına göre, geçerli Schengen vizesi ve Schengen hukuku kazanımlarını tamamen uygulayan üye ülkeler ile İsviçre ve Lihtenştayn tarafından verilen geçerli, uzun süreli oturum vizesi ile oturum iznine sahip olan kişilere vizesiz rejim uygulaması getirilmiş olup, sözkonusu uygulama, Bulgaristan Cumhuriyeti’nin Schengen bölgesine tam üye olmasına dek geçerli olmak üzere, her 6 aylık dönem içerisinde 3 aydan fazla olmamak kaydı ile sınırlıdır . Hususi (yeşil) pasaport sahibi Türk vatandaşlarına vize muafiyeti kararı 2 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Hususi pasaport sahibi vatandaşlarımız Bulgaristan’a girişlerinden itibaren geçen altı aylık süre içinde üç aydan fazla olmamak kaydıyla Bulgaristan’da vizesiz kalabileceklerdir. 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren Bulgaristan’da konaklayacak kişilerin sınır kapılarında yazılı olarak konaklayacakları adresi beyan etme zorunluluğu getirilmiştir. AB üyesi ülkelerin vatandaşları ile Bulgaristan’dan transit geçecek kişiler bu uygulamanın dışında bırakılmıştır. Herhangi bir Bulgaristan vatandaşının daveti üzerine Bulgaristan’a gelen vatandaşlarımızın davet mektubunun bir örneğini yanlarında taşımalarında yarar bulunmaktadır. · Bulundukları ülkenin vatandaşlığını alan ve o ülkenin pasaportu ile Bulgaristan’a giriş yapan vatandaşlarımız, Bulgaristan’dan geçişleri sırasında karşılaştıkları sorunlarla ilgili olarak vatandaşı oldukları ülkenin Temsilciliğine başvurmalıdır. YOL GÜZERGÂHI VE SINIR KAPILARI Sırbistan yoluyla Bulgaristan’a giriş-çıkış yapacak vatandaşlarımızın Kalotina (Bulgaristan) - Dimitrovgrad (Sırbistan) sınır kapısından geçiş yapmaları gerekmektedir. Bu kapıdan Bulgaristan’a giren vatandaşlarımız, E-80 karayolunu kullanarak Kalotina-Sofya-Filibe (Plovdiv)-Hasköy (Haskova)-HarmanlıSvilengrad yoluyla Kapitan Andreevo-Kapıkule sınır kapısından Türkiye’ye ulaşacaklardır. Yaklaşık 370 kilometre uzunluğundaki bu güzergâhın sadece Sofya-Filibe (Plovdiv) arasındaki 140 kilometrelik bölümü otoyol olup geri kalan bölümü geliş-gidiş birer şeritli karayoludur. 2012 yılı Kasım ayından itibaren Kapitan Andreevo Sınır Kapısında başlayan modernizasyon çalışmalarının en erken 2013 yılı sonunda sonuçlanması beklenmektedir. Vatandaşlarımızın seyahat güzergahlarını belirlerken bu çerçevede yaşanabilecek ciddi sıkıntıları dikkate almalarında fayda görülmektedir. 19 Haziran 2005 tarihinde Bulgaristan ile ülkemiz arasında Hamzabeyli-Lesovo’da yeni bir sınır kapısı açılmıştır. KapıkuleKapitan Andreevo sınır kapısının yaklaşık 40 km. kuzeydoğusundaki Hamzabeyli-Lesovo sınır kapısına ulaşım için E-80 karayolu kullanılarak Kalotina-Sofya-Filibe (Plovdiv)-Hasköy (Haskova)Harmanlı güzergâhı takip edildikten sonra Harmanlı’dan Burgaz istikametine (kuzeydoğuya) dönülerek Topolovgrad geçildikten yaklaşık 20 km. sonra Elhovo şehrine girmeden önce Lesovo istikametine dönülmelidir. Harmanlı’dan Hamzabeyli-Lesovo sınır kapısına mesafe yaklaşık 80 km.’dir. Yaz aylarında Kapitan Andreevo-Kapıkule sınırında yoğunluk olduğu günlerde, Bulgaristan emniyet makamları (trafik polisi) vatandaşlarımızı Lesovo - Hamzabeyli kapısına yönlendirebilmektedir. Romanya yoluyla Bulgaristan’a giriş-çıkış yapacak vatandaşlarımızın kullanabilecekleri başlıca üç güzergâh mevcuttur: - Birinci güzergâhı izleyecek vatandaşlarımızın Rusçuk (Ruse) (Bulgaristan)-Giurgiu (Romanya) hudut kapısından geçiş yapmaları gerekmektedir. Hudut kapısında Tuna nehri üzerindeki köprü Bulgaristan ile Romanya arasında bağlantıyı sağlamaktadır. Sözkonusu köprünün kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle, trafiğin yoğun olduğu zamanlarda hudut kapısında beklemeler olmaktadır. Rusçuk’tan Bulgaristan’a giriş yapacak vatandaşlarımızın Rusçuk (Ruse)-Byala-Veliko Tırnovo-Gabrovo-KazanlıkEski Zağra (Stara Zagora)-Dimitrovgrad-Hasköy (Haskovo) güzergâhını izleyerek E-80 karayoluna çıkmaları ve bu karayoluyla Svilengrad üzerinden Kapitan Andreevo-Kapıkule hudut kapısına ulaşmak suretiyle Türkiye’ye giriş yapmaları mümkündür. Yaklaşık 350 kilometre uzunluğundaki bu güzergâhın tümü gidiş-geliş birer şeritli karayoludur. Yer yer dağlık bölgelerden geçen bu karayolunda araç kullanırken dikkatli olmak gerekmektedir. Giurgiu (Romanya)-Rusçuk (Bulgaristan) sınır kapısını kullanacak vatandaşlarımızın, Rousse (Rusçuk)Razgrad-Shoumen (Şumnu)-Karnobat-Yambol (Yanbolu)Elhovo-Lesovo güzergâhını izleyerek Hamzabeyli’ye ulaşmaları da mümkündür. - İkinci güzergâhı izleyecek vatandaşlarımızın Vidin (Bulgaristan)-Kalafat (Romanya) hudut kapısından geçiş yapmaları gerekmektedir. Hudut kapısında Tuna nehri üzerinde çalışan feribotlar vasıtasıyla Bulgaristan ile Romanya arasında bağlantı sağlanmaktadır. Feribotların yetersiz olması sebebiyle hudut kapısında beklemeler olmaktadır. Bulgaristan’a giriş yapacak vatandaşlarımızın E-79 karayolunu kullanarak Vidin-DimovoMontana-Vratsa-Botevgrad güzergâhı üzerinden Sofya’ya ulaşmaları ve buradan E-80 karayoluna çıkarak Sofya-Kapitan Andreevo-Kapıkule hudut kapısına ulaşmak suretiyle Türkiye’ye giriş yapmaları mümkündür. Yaklaşık 515 kilometre uzunluğundaki bu güzergâhın sadece 215 kilometrelik Botevgrad-SofyaFilibe (Plovdiv) bölümü otoyol olup geri kalan bölümü gidişgeliş birer şeritli karayoludur. - Üçüncü güzergâhı izleyecek vatandaşlarımızın RusçukRazgrad (E2: 64 km), Razgrad-Şumen (52 km.), Şumen-
MalkoTırnovo (E-87/9 -78 km). Malko Tırnovo-Dereköy Sınır Kapısı güzergâhından Kırklareli’ne gidebilmeleri mümkündür. 345 kilometrelik yol gidiş-geliş birer şeritlidir. Şumen-Karnobat arası dağlık bölgeden geçmektedir. Ayrıca Burgaz-Malko Tırnovo yolunun son bölümü dar ve virajlı bir yoldur. Lukoil, OMV, Shell petrol şirketlerinin Rusçuk, Razgrad, Şumen, Karnobat, Aytos ve Burgaz’da istasyonları mevcuttur. Ayrıca Burgaz-Dereköy arasında iki petrol istasyonu bulunmaktadır. Bulgaristan’daki karayollarının fiziki durumu Batı Avrupa’daki yollara kıyasla daha kötüdür. Ayrıca karayolları üzerindeki trafik işaret ve ikaz levhaları eksiktir. Bu sebeple Bulgaristan’dan transit geçiş yapacak vatandaşlarımızın güzergahlarını belirlerken dikkatli olmaları ve aşırı sürat yapmaktan kaçınmaları yerinde olacaktır. Bulgaristan karayollarında sadece bazı bölgelerde ışıklandırma bulunduğundan, özellikle hava kararmaya başladıktan sonra, vatandaşlarımızın azami derecede dikkatli olmaları gerekmektedir.
GÜMRÜK
Gümrüklerde uyulması gereken kurallar Bulgar gümrük görevlileri Bulgaristan’a giriş ve çıkış yapan araçları arama hakkına sahiptir. Bulgaristan’a giriş ve çıkış yapan yabancı ülke vatandaşları beyan etmeleri şartıyla sınırsız miktarda para ithal veya ihraç edebilir. Bulgaristan’dan geçişlerinde üzerinde 10.000 Euro’ya kadar (örneğin 9.999 Euro) veya karşılığı başka yabancı para bulunan vatandaşlarımızın yazılı beyanda bulunmalarına gerek yoktur. Beyana tabi olmayan miktarda parası olan vatandaşlarımız doğrudan “Yeşil Geçiş Yolu”na geçebilir. Bulgaristan topraklarından geçirilecek para miktarı 10.000 Euro (veya karşılığı başka yabancı para) ve üzerinde ise paranın kaynağı ve kullanım amacı, paranın taşınacağı güzergah, paranın taşındığı ulaşım aracı belirtilerek gümrük beyannamesi doldurulmalı ve “Kırmızı Geçiş Yoluna” girilmelidir. Bulgaristan’dan çıkış yapan yabancı uyruklu kişiler, daha önce Bulgaristan’a girişte beraberlerinde getirdikleri ve gümrüklerde yazılı olarak beyan ettikleri miktardaki yabancı paraları, yine gümrüklerde yazılı olarak beyan etmek suretiyle beraberlerinde Bulgaristan’dan çıkarmak zorundadır. Sınır geçiş kapılarındaki gümrükte doldurulan “Gümrük Döviz Beyannamesi” formları İngilizce, Fransızca, Almanca, Türkçe ve Rusça olmak üzere 5 dildedir. Aksi takdirde, sözkonusu paraya el konularak (bu paranın herhangi bir şekilde geri alınması mümkün değildir) ilgili şahıslar hakkında kanuni işlem başlatılmakta ve para cezası uygulanmaktadır. 16 yaşından küçüklerin gümrük beyannameleri, ihtiyaç halinde, birlikte seyahat eden reşit kişiler tarafından doldurulabilir. Bulgaristan’dan yolcu beraberinde transit geçirilebilecek / geçirilemeyecek eşya, beyana tabi eşya Vatandaşlarımızın takı olarak üzerinde bulundurdukları ziynet eşyaları dahil aşağıda belirtilen altın, platin, gümüş ile diğer değerli taş ve madenlerin Bulgaristan’a giriş ve çıkışta gümrüklerde “yazılı” olarak beyan edilmesi gerekmektedir: * 37 gramın üzerindeki işlenmiş/işlenmemiş madeni para olarak altın ve platin, * Vatandaşlarımızın takı olarak üzerlerinde bulundurdukları dahil, 60 gramın üzerindeki altın ve platin alaşımlı aksesuarlar, * 300 gramın üzerindeki işlenmemiş/yarı işlenmiş veya gümüş oranı fark etmeksizin madeni para şeklindeki gümüş alaşımlı takı ve aksesuarlar, * Yukarıda sayılan mücevherat arasında yer almayan diğer değerli taş ve madenler. Silah, cephane, zehirli maddeler, tesirli maddeler, patlayıcı maddeler, uyuşturucu maddeler, psikotrop maddeler, koruma altında bulunan bitki ve hayvan türleri, sanat eserleri ve antika değeri bulunan her türlü eşya ile bu tür madeni ve kâğıt paraların Bulgaristan’a sokulması yasaktır. Bulgaristan gümrük makamları tarafından ceza protokolü düzenlenerek el konulan eşyalar (altın para, altın takılar ve nakit para) ile ilgili olarak vatandaşlarımız, üç gün içinde itiraz etme hakkına sahip olup, arzu ettikleri takdirde, Bulgaristan’da, ücret mukabili, bir avukat tutarak dava açmaları mümkündür. Ancak, böyle durumlarda Bulgaristan gümrük makamları, düzenledikleri ceza protokollerine, işlemlerin tamamlandığını, vatandaşlarımızın beyan panolarının önüne götürülerek burada yazılanları okuyup, anlayarak imzaladıklarını belirten şerhler düştüklerinden, herhangi bir sonuç alınması mümkün olmamaktadır. Bu nedenle vatandaşlarımızın, Bulgaristan’a girişte ve çıkışta, özellikle beyana tabi eşya ile ilgili olarak, son derece dikkatli davranmaları gerekmektedir. Gümrüklerde yolcu beraberinde vergisiz olarak Bulgaristan’a sokulabilecek mallar aşağıda sunulmuştur * %22 ve üzeri alkollü içecek 1 litre veya 2 litre şarap, * Bulgar makamları sadece 2 paket (40 adet) sigara girişine müsaade etmektedir. Aksi takdirde vatandaşlarımıza para cezası uygulanmaktadır. * 500 gr kahve veya kahve özü * 100 gr çay veya 40 gr çay özü * 50 gr parfüm ve 250 gr eau de toilette * tedavi amaçlı ilaçlar gümrüksüz olarak geçirebilmektedir. Yukarıda kayıtlı miktarların üzerindeki mallar, gümrük vergisine tabidir. Sözkonusu miktarların üzerindeki malların Bulgaristan’dan transit geçirilebilmesi için Bulgar makamlarına müracaat edilerek izin alınması gerekmektedir. Methadone adlı ilacı kullanan hastaların, Bulgaristan’a ve Türkiye’ye girişlerinde, Uluslararası Narkotik Kontrol Organı’nın (INCB) sitesinde (www.incb.org) yer alan ölçütlere uymak şartıyla, ülkeye giriş-çıkış tarihleri ile pasaport bilgilerini narkotik birimlerine bildirmeleri, 15 günden daha uzun süre kalacak hastaların ise tedavisinin devamı için madde bağımlılığı tedavi merkezlerine başvurmaları gerekmektedir.
Bulgaristan Türklerinin Sesi 5
Pisliği Atalım GERB Türkiye Temsilcisi Neden GERB’i Seçtik Alpay DİNÇER Biz oy kullanma hakkımız olan soydaş gençlerin 5 Ekim seçimleri yaklaştıkça daha tartışmalı günler geçirdiğimiz dikkati çekiyor. Tartışma konularımızın başında, “ne de olsa haklarımızın büyük ölçüde kısıtlanmış olduğu” gerçeğidir. Seçim günü kullanamayacağımız haklarımızın başında ise öncelikli seçim yapma hakkımızın olmaması geliyor. Bu, hak aslında 2014 baharında Bulgaristan Cumhurbaşkanı Plevneliev’in ısrarıyla yasallaştı. Tercihli seçme hakkının özü şudur. Bir listede 9 aday olabilir. Liste başı parti başkanı da olsa, oy veren sıralanmış olan adaylardan birine kalem dokundurunca, sıra değişiyor. Birinci seçilmeye de bilir. Şimdi Bulgaristan seçmenlerinden % 33,3’ü “liste içinden birine öncelik vereceğim ve istediğim adayı seçeceğim” diyor. Genç seçmen “ben istediğimi seçerim, bana dayatamazlar! Derken kesin konuşuyor. Hele HÖH-DPS ve BSP listelerinde gençlere yer verilmemiş olması sert tepki uyandırıyor. Öncelikle liste başlarına ve seçilmesi garantili yerlere 98 eski gizli polisin yerleştirilmesi de yenir yutulur gibi değil. Gençler Sofya meclisinde ve devlet içindeki totaliter, baskı ve terör uygulama işlerine karışmış pisliğin atılmasını ve derin ve kesin bir temizlik yapılması tezini destekliyor. Seçimlerde soydaşların kandırılıp yalandırılarak inandırılması da tepkiyle karşılanıyor. 25 yıldan beri hiçbir sonuç elde edememe, komünist cenazenin ortada kokuşmaya devam etmesi akıl alır bir durum değil. En fazla yalan söyleyenlerin başında HÖH-DPS partisi geliyor. Bir de halkımızı hak ve özgürlükler konusunda yalandırdı, aldattı. Polis partisi, hafiyelik şebekesi, gammazlar sürüsü yarattı ve hainler kimseye nefes aldırmıyor. Gençler bizim Ahmet Doğan – Lütfü Mestan – Danço Peevski, ekibine muhbirlik edemeyiz, tüm soydaşlar aynı kan aynı candır, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için varız, deyenler her gün çoğalıyor. HÖH-DPS partisinin ikinci bir gizli servis “DC” merkezi olduğu konuşuluyor. En fazla yalan söyleyenler arasında ilk yerlerin birinde yer alan bir de Nikolay Barekov var. Bu adam, sahneye yeni çıktı, konuşuyor da konuşuyor, “Türk, Müslüman, soydaş” derken köpürüp kuduruyor şimdiye kadar şişirdiği en büyük balon, “1 milyon işsize iş vereceğim” yalanıdır. Bu adam 2 eşeği bir kazığa bağlayamaz! 12 Mayıs 2013 seçimlerinse Sosyalist Parti (BSP) bir yılda 250 bin işyeri açacağım demişti, 5 kişiye iş veremedi, yalanı işiten partiden koptu, parti bir yılda 2 defa parçalandı. BSP – HÖH ikilisi majorişter (çoğulcu) seçim sistemini de uygulatmıyor. Oylar çuvalla Sofya’ya gitsin de oligarşi itlerini, vergi kaçakçısı kalın enselileri, murta babalarını, sabıkalıları, devleti devirme işinde birleşmiş banka çökertenleri meclise sokmak istiyor. Bir de eski generalleri, onların torunlarını meclise sokmaya çalışıyor. HÖH partisi bültenine el uzatmak yok. Bulgar seçimleri için 7. 340 000 (yedi milyon üç yüz kırk bin) bülten basılmış. Bunlardan 150 000 (yüz elli bini) T.C. deki seçim bürolarına gelecek. Siz öncelikli yani tercihli oy kullanıp, kaleminizle şu adamın seçtim diye işaretleyemeyeceğinize göre, üzerinde 9 yazan bülteni alıp kullanmanız gerekir. Şimdilik daha iyisi ve bize uyanı yok. Şu seçim işlerinde en fazla dikkatimi çeken bir noktaya değinmek istiyorum. Bulgaristan’da oy kullanma hakkı olan, yani 18-ine basmış ama okuma yazma bilmeyen nüfusun sayısı 1 000 000 (bir milyon) olmuş. Bu kişilerin mesleği, ihtisası, el becerisi, iş pratiği, çalışma alışkanlığı yok. Bu adamlara değil kırmışı, değil AB, allı pullu ve yaldızlı Şengen pasaportu da versin gittikleri yerlerde ne yapa bililer ki? Onlar trafik kurallarını bile bilmeyen insanlar. HÖH-BSP ikilisi 25 yıldır ipe sapa gelmez haydut tipler yetiştirdi. Amaçları halkı ürkütmek, korkutmaktı. Bunların damarına Türk ve İslam düşmanlığı akıtıldı. Bu ordu Ahmet Doğan ve Lütfü Mestan gibilerin etnikleri yok eden, ulusu sıfırlayan, kültür düşmanı, medeniyetler katili eğitim politikasının en büyük başarısıdır, Yaratılan gençlik, anadili yasaklanmış cahiller ordusudur!?. Olanlar, ana dil eğitimine okul kapılarına kilit vuranların zaferidir. Sanki insan değil, kasaplık hayvan yetiştirdiler. Olay yalanla, dolanla, saraylara gizlenmekle çözülemez. Bu olayı L. Mestan gibi ke ke me ler çözemez. Bu politik bir olaydır ve devlet çökertebilir! Birlik olalım. Toplumun daha da çökmesini durdurmak işin 9 nolu bülteni kullanın. Bu GERB partisinin bültenidir. Bulgaristan toplumunda 25 yıldır kokuşmuş pisliği atmanın, halkı boğazlamış dolandırıcı, dalaverecilerin, oligarşi köpeklerinin, sonradan görmelerin, ne oldukları belli olmayanların, yeni ve eski gammazcıların elinden, pençesinden kurtarmanın tek yolu budur. GERRB partisinin programında onlarla mücadele ışığı var. Hayırlı olsun.
O, köşe yazılarında ve muhtelif konuşmalarında dile getirdiği esas tutumla Bulgar politik çevrelerinin de dikkatini çekti. GERB temsilci ve seçim koordinatörlüğüne atanması yılların birikimiyle gelişen ardıl temas, diyalog ve etkinliklerde yeni bir atılımın devamdır. Çifte vatandaşlık esasında Bulgaristan genel meclis seçimlerine Türkiye’de 136 sandıkta yasal ve adaletli örgütleniş ve denetim sağlama işlerinin Bulgaristan’ın en büyük politik partisi olan GERB adına yapma yetkisinin kendisine verilmesi büyük bir güven ve şereftir. Dr. Nedim Birinci soydaşlarımızın seçimlere bilgili, ön yargıdan kurtulmuş ve özgür iradeyle katılmalarını yerel düzeyde örgütlemeye ağırlık verecektir. Oyunu Bulgaristan’da kullanmak ve Kurban Bayramı vesilesiyle akrabalarıyla bayramlaşma niyetiyle sınır geçmek isteyenlere gerekli yardım verilirken kolaylıklar sağlanacaktır. Büyük önem arz eden ve iki devlet ilişkilerinde güven tesisinde önemli olan bu gelişmelerde GERB genel koordinatörü ve yetkili temsilcisi Dr. Nedim Birinci her yerde ve her vakit hizmetinizde bulunacaktır. GERB partisi Dr. Nedim Birinci’yi genel koordinatör atamakla Bulgar meclis seçimlerinde soydaşlarımızın oy kullanmasına çok büyük önem verdiğini kanıtladı. Bulgaristan Türkiye işlerinde soydaş derneklerinin arttığını ve güven odakları oluşturdu-
ğunu ortaya koydu. Vatanımızın demokratikleşmesinin seçmen iradesine bağlı olduğunu kabul eden GERB partisi hak eşitliği temelinde oy kullanmak isteyen vatandaşlarımıza el uzatıyor. Bir orta sağ partisi olarak biçimlenen, Avrupa Halk Partileri Konseyi’ne üye olan, AB parlamentosu Genel Kurulu’nda 7 temsilcisi bulunan GERB partisi önümüzdeki 4 yılda Bulgaristan’ı idare etmeye hazırlanırken, Genel Başkan Boyko Borisov Kırcaali’de verdiği son demecinde yeni bakanlar kuruluna 10 Müslüman Bakan Yardımcısı atamayı vaat etti. GERB partisi listelerinde toptan 25 Türk ve Müslüman milletvekili adayı yer almaktadır. Dr. Nedim Bilinci’nin de hazır bulunduğu bir BULTÜRK ve soydaş heyeti GERP partisinin 14 bin kişinin katıldığı Sofya “Armeets” kapalı spor salonunda GERB partisi SEÇİM KAMPANYASINI AÇİŞ FORUMUNA katıldı. Görüşmelerde Türkiye’nin 136 seçim merkezinde soydaşlarımızın yasal, huzurlu ve demokratik bir iradeyle özgürce oy kullanabilmelerine gerekli olanaklar sağlanması gereği konularında mutabık kalındı. Soydaşlarımızın yoğun olarak katılmaya hazırlandığı 5 Ekim 2014 genel meclis seçimlerinde GERB gibi büyük bir politik partinin Dr. Nedim Birinci yönetiminde Türkiye çapında bir temsilcilik ağıyla sorun yaşamadan, adıi katılım ve denetim işlerini kolaylaştırma açısından yararlı bir inisiyatif olarak karşılandı. Nazım ÇAVUŞ
Dolayısıyla her türlü alternatif kaynak büyük önem taşıyor. Kaya gazı dünyada da enerji gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Amerika, Kuzey Avrupa, Çin zengin yataklara sahip. ABD Enerji Enformasyon Dairesi’nin verilerine göre Türkiye de yoksul gözükmüyor.konuthaberleri.com Dünya Gazetesi’nin haberine göre, Türkiye Petrol Jeologları Derneği Başkanı İsmail Bahtiyar, Türkiye’nin rezervi 13 trilyon, üretilebilir miktarı ise 1.8 trilyon metreküp (63.5 trilyon kubik fit) düzeyinde olduğunu belirtti. Bahtiyar, “Bu 40 yıllık ihtiyacı karşılayabilecek bir büyüklük” dedi. Citigroup’un raporuna göre, kaya gazı rezervleri sayesinde Kuzey Amerika, gelecekte kritik bir enerji coğrafyası olacak. Bu yeni
coğrafyada Türkiye, acaba, yine ithalatçı mı olacak, yoksa hiç olmazsa ihtiyacının bir kısmını üreten bir ülke mi olacak? TPAO da bunun cevabını arıyor. TransAtlantic ve Valeura adlı şirketler, “Trakya ve Güneydoğu’da ‘dünya çapında kayda değer’ rezervler olduğu” görüşünde. TPAO, ExxonMobil’le işbirliği açıkladı. Shell’le anlaşması imzalanmıştı. TPAO Arama Daire Başkanlığı Danışman Atilla Aydemir “Ciddi çalışmalar var, hızlanacağız. Tecrübeli firmalarla görüşmeler sürüyor, strateji geliştiriyoruz. Yatırım yapmak isteyene TPAO’nun kapıları açık” dedi. KAYA GAZI NEDİR?
kişi de kayboldu Büyük bir kısmı sel suları altında kalan kentten 800 kişi tahliye edildi. Bulgaristan’ın kuzeyinde bulunan Miziya kentindeki selde en az bir kişinin öldüğü bildirildi. Yetkililer, Kozloduy Nükleer Enerji Santrali yakınlarındaki 3 bin nüfusa sahip kentte sel sularına kapılarak kaybolan yaklaşık 10 kişi için arama kurtarma çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Skıt Nehri’nin taşması sonucu 500’den
kentten 800 kişi tahliye edildi. Sel sularının bazı yerlerde 3,5 metre yüksekliğe ulaştığı kaydedildi. Ordu tarafından gönderilen Cougar tipi iki helikopterin, binaların çatılarında mahsur kalanları tahliye etmeye çalıştığı kentte Bulgaristan Kızılhaç Teşkilatı (BÇK) da konserve yiyecek ve içme suyu dağıtıyor. Kurtarma ekiplerine destek veren güvenlik güçleri, elektrik verilemeyen kentte yağma olaylarını engellemek için sıkı önlemler aldı.
Türkiye’de 40 yıl yetecek Kaya Gazı var
Petrol ve doğalgazın alternatifi olarak gündeme gelen kaya gazı, küçük taneli tortul kayaçların (şeyl) gözeneklerinde yer alan petrol veya doğalgazı tanımlıyor.
BMiziya u lkentindeki g a rselde i sbirtkişia öldü, n ’ 10d afazla binanın B üselysuları ü kaltındaSkaldığı el
Best Coffee House Best Coffee House
Best Coffee House
Dr.Nedim BİRİNCİ
Ya l a n y a l a n ! D o ğ r u d o ğ r u ! Biz Bulgaristan Türkleri ipi kopmuş yolunu kaybetmiş insanlar değiliz. Borcumuz olmayan bir partiye seçimden seçime sadaka “oy” dağıtmıyoruz. Ve r d i ğ i m i z f i t r e d e d e ğ i l dir. Huzurlu geleceğimize teminattır. Biz Bulgaristan seçimlerinde oy kullanmakla, orada kalan insanlarımızın yüzünü güldürmek için, huzur içinde ve rahat yaşamalarına katkıda bulunmak için sandık başına gidiyoruz. Türkiye ve Bulgaristan insanları ve hükümetlerinin dostça, kardeşçe ve karşılıklı yararlı işbirliği içinde olmalarına katkıda bulunmak için oy veriyoruz. Biz çifte vatandaşlığımızla soydaşlığımızla, Bulgaristan vatandaşı olarak korunan haklarımızdan, Bulgaristan’daki mal mülkümüzden ve emeklilik gibi sosyal haklarımızdan yararlanmak yaşamak istediğimiz için sandık başına gidiyoruz. 2014 yılı itibarıyla bu durumu ve siyaseti en iyi anlayan ve 5 Ekim seçimleri arifesinde programa alan ve en iyi anlatan politik parti Boyko Borisov’un GERB partisidir. Bu parti milletvekili adaylığına 25 Türk ve Müslüman yükselttiği gibi, iktidar olduğunda 10 Müslüman’ı Bakan Yardımcısı atayacağını açıkladı. GERB partisi Bulgaristan Cumhuriyetinde 9 kez ard arda seçim kazanan partidir. 10. zaferinde birlikte olmamıza el uzattı. Türkiye Cumhuriyeti ile daha sıkı, kapsamlı ve verimli işbirliğinden yana olduğunu açıkça ortaya koydu. Nüfusu karma bölgelere özel yatırım yöneltme politikasını seçim programına aldı. Bu seçimlere kadar 100 bin civarında soydaş seçmen Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS)ne oy verdi. Bu parti çangal inek gibi yemeye ve tekme atmaya alıştı ve halkımızdan koptu. Seçmeni arızalanmayan, yağlamak bile istemeyen, kendi patentinde olan bir oy makinesi olarak görmeye başladı. Bu durumun değiştirilmesi, HÖH yönetimi ile soydaş seçmen kitlesi arasında verimli işbirliği kurulması için saygın ve yapıcı işbirliği gelişti. Yanlışa yanlış demek gerekiyordu. Doğru yol da gösterildi. Fakat HÖH yönetimi doğru olanı kabul etmedi. Seçmene devamlı korku hissettirerek seçimden seçime süresiz başarılı olacağını hesap etti. Son yıllarda soydaşlarımızın aklını ve bilgisini hangi amaç için kullanacağı yolunda çalışmalarımıza başladık. Büyük bir yol kaydedildi. Bu yol, GERB listesinden Türk milletvekilleri çıkarılması, Bakan, Bakan yardımcıları, İl Başkanı, Vali, Vali Yrdımcıları ve birçok Genel Müdür atanmasıyla açıldı ve genişliyor. Bulgaristan Türk- Müslüman ve soydaşlarımızın demokratikleşen Bulgaristan toplumuna katılmasında GERB partisi bir dalgakıran oldu. Kampanya açılışında 50’den fazla Türk ve Müslüman vatandaşın hazır bulunması, soydaş dernek heyetinin işbirliğine yatkınlığı, Başkanı Sn. Boyko Borisov’un kampanyayı Şumen ilinde, sünnet düğünü, at yarışı, Hasan Pehivan anıtının açılışını yapması çok anlamlıdır. Bu işbirliğinin devamında GERB partisinin iktidar olmasıyla sosyal, ekonomik ve politik alanda nüfusu karma bölgelere eşit haklı yaklaşılması, yatırımlar yöneltilerek hem alt yapı sorunlarının hem de işsizlik sorununun üstesinden gelinmesi anahtarını görüyoruz. Bu politikada 1990’lı yılların başında Demokratik Güçler Birliği ile başlatılan etnik azınlıkların devlet işlerine kazanılması, eğim ve özgün kültürel hakların tanınması politikasının devamını görüyoruz. Bulgaristan’da yerinden sayan Geçiş Dönemi’nden çıkıp gerçek demokrasiye geçiş ya GERB partisinin tek başına kuracağı iktidarla ya da mümkün en geniş katmanları ve tüm politik partileri kucaklayan bir koalisyon hükümetiyle olabilir. Tek partili GERB yönetimiyle ağır bir bunalım içinde bulunan Bulgar devletinin totalitarizm kalıntılarından ve kollarını toplumun her tarafına salan ahtapottan arıtıp kurtarılma şansı doğacaktır. Eski gizli polis ajanlarından devleti ve toplumu temizlemek ve demokrasiye nefes aldırmanın başka bir yolu yoktur. Biz işte bu sebeplerle, Avrupa Halk Partilerine bağlı, Avrupa Birliği’nde ülkemizi en geniş bir ekiple temsil eden, bölgede istikrar, güvenlik ve işbirliği programlarının gerçekleştirilmesinden yana olan GERB politik partisini desteklememiz, Başkan Boyko Borisov’un Başbakanlığını desteklememiz ve oyumuzu 9 nolu bültenle kullanmamız isabetli olacaktır. İlk kez Bulgaristanlı bir Büyük politik parti soydaşlarımıza el uzatıp, birlikte olalım ve birlikte ilerleyelim diyor. Bu davet bizimdir. Zaman birlikte olma zamanıdır! Haydi herkesin oyları No.9 numaraya verelim.
6
Faaliyetlerden G旦r端nt端ler
Bulgaristan T端rklerinin Sesi
Bulgaristan Türklerinin Sesi 7
Ş a n s l ı BGSAM
№ :
9
AB fonlarının talan etmesini önlemek istiyorsanız, baş aşağı gidişimizi durdurmak istiyorsanız kullanabileceğin bir tek bülten var: №9 Komünistten sosyalist belki olabilir ama adam olmaz. Senin bültenin №9; Hak ve Özgürlük davamızın devamı için kullanılacak bülten № 9 ; Demokİsmimizi değiştiren, dilimizi ve dinimizi yasaklayan, mezar taşlarımızı kıranrasinin öz anlamı hakların ve özgürlüklerin tanınması için: Bülten №9; Evrenlara, camilerimizi taşlayanlara karşı en güçlü silahımız: Bülten №9 sel haklarımızın tanınması için: Bülten № 9; Etnik azınlık haklarımızın tanınTotaliter caniler amansızdı. Sen yumuşak yürekli olamazsın. Bülten №9; ması için: Bülten № 9; Adaletin ve hak eşitliğinin egemen olması için: Bülten Biz onları sandığa gömeceğiz! Kullanacağın oy: №9; Türkçe konuşma ce№9 zalarını onlara ödeteceğiz. Bülten №9; Sünnetsiz kalan çocuklarlımızın güHerkese iş ve aş; yaşam standardına uygun emekli maaşı için: Bülten № 9 nahını onlara ödeteceğiz: Bülten № 9; Kestirmedikleri kurbanlarımızın güÖzgür bir ortamda, korkusuz, endişesiz ve sınırsız mutluluk içinde büyük bir nahını onlara ödeteceğiz: Bülten №9 kardeş ailesinde karşılıklı hoşgörülü yaşamak için: Bülten № 9 Kıldırmadıkları namazın, tutamadığımız orucun günahı onların boyDemokraside hak ve özgürlüklerin güçlenmesi; daha yüksek bir uygarlık için: nuna. Bülten №9; Türk doğup Türk olarak ölmek için oyumuz: №9; Bülten № 9 Bulgaristan’da Türk ve Müslüman olarak yaşamak için oyumuz: №9 Çağdaş medeniyette farklılıkların eşitliği ve bütünleşmesi için: Bülten № 9; Komünistlerin yaptıkları işkencelere karşı oyumuz №9 Hak ve Özgürlükler için senin kullanacağın isabetli bülten: № 9 Cezaevlerinde, hapishanelerde, hücrelerde, koğuşlarda kalan, en ağır işken25 yıllık Geçiş Dönemini diri diri sandığa gömmek istiyorsak elinizi başka celeri gören 12 bin kardeşimizin ahtı için kullanacağın tek bülten var: №9 bültene sürme! Senin bültenin №9. “Belene” ölüm adasında kalan, sürgün edilen, kürek cezası çeken, ailesinDalkavuk, dalavereci, dolandırıcı, yalancı, sonradan görme tiplerden kullanden, yakınlarından ayrı kalan kardeşlerimizin ahtı için kullanacağın oy: №9 mak istiyorsan senin bültenin №9. 25 yıldan beri tutuklanmayan, yargılanmayan, cezalarını çekmeyen ve baKooperatiflerimizi yok ettiler; fabrikalarımızı çökerttiler, bankalarımızı soyşımıza yine püskül olan işkencecilerin mutlaka yargılanıp cezalandırılması dular, bizi evimizden yurdumuzdan kovdular. Haşama hakkı için senin bülteiçin kullanılacak oy: №9; “Soya Dönüş” zulmü katillerinin cezalandırılması nin № 9. Kölelik değil, insan gibi yaşamak istedin, özgür olman için kullanacağın bül- için kullanacağın oy: №9 HÖH partisi içindeki tüm hain, ajan, jurnalci, gammazcı, muhbir, dönek, ten №9. Çocuklarının hak ve özgürlükleri, mutlu aile geleceğinizin bülteni №9 dalkavuk, yalancı, dolandırıcı, dalavereci çetesinin partiden atılması, tutuk“ATAKA”- HÖH – BSP işbirliğine son vermek için bizim bültenimiz №9 lanması, yargılanması ve işledikleri tüm suçlar için kendilerinden hesap soYurdumuzda faşizan “Ataka” partisini sandıkta boğmak için hepimizin bülteni №9 rulması için kullanacağın oy: №9 Ukrayna ve Kırım’da savaşa alkış tutyan Moskov uşağı “Ataka”yı bir kaşık “Üçlü koalisyonlar” yıllarında devletin çökertilmesinde ve halkın sefil dusuda boğmak için: Bülten № 9 ruma düşürülmesinde parmağı olanların hepsinden yargı önünde hesap soBulgaristan Türk, Pomak, Rom Müslümanlarını polis tuzağına düşüren, rulması için kullanacağın oy: №9; 1984 – 85 – 86 – 87 – 88 – 89 zulmüoyuna getiren, totaliter komünistlerin “eriterek yok etme politikasını 25 yıldır nün hesabının sorulması için: №9; Totaliter zulüm yıllarında şehit düşenlerin sürdüren” “HÖH-DPS” partisi lider-ekibini, oligarşi-uşaklarını, yeni kopoyları hepsine anıt dikilmesi için: №9; “Soya Dönüş” zulmüne karşı ulusal anıt dive yaltakları yargıda süründürmek, zindanda çürütmek ve yeniden özgür olmak kilmesi için №9; Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının etnik kimliklerini için kullanılacak tek bülten: №9; Komünist rejimin en tehlikeli uzantısı, Türk, ebediyen yaşatma davasına öz katkıda bulunmak için kullanılacak oy: №9; Pomak, Rom, azınlıkların baş düşmanı, ayırımcı, doğal ve insan haklarını hiçe 1989 anti totaliter ulusal Türk ve Müslüman Ayaklanması Bulgar tarihinde sayan, devlete kene gibi yapışmış ve içinden çökertmek isteyen, BSP partisini şerefli yerini alması için bülten: №9; Totalitarizme karşı mücadele kahratarihe gömmek için kullanacağın bülten: №9 Tütünlerinizi yollarda yakmak istemeyenler, tütün parasını zamanında almak manlarımızın ödüllendirilmesi için: № 9 isteyenler, çocuklarının okulda zorunlu ana dil okumasını isteyenler, iş arayanlar, Totaliter rejime karşı mücadelede şehit düşenlerin isimlerinin ve soyadlarının köy, sokak, meydan, anaokulu, ilk ve ortaokullara verilmesi için: № 9 emekli maaşlarına zam isteyenler sizin bitleniniz: № 9 1979 – 1989 zulmüne, devlet baskı ve terörüne, sürgünlere, işkencelere “ATAKA”- HÖH–BSP işbirliğine son vermek için: №9 hayır deyenlere inat oylar: №9 İsimlerimizi değiştiren, bize faşist zulmü eden komünistlerle, onların devam1970–72 Pomak katliamının tanınması ve lanetlenmesini isteyenlerin oyu: №9 cıları sosyalistlerle ve faşist piçleri “ATAKA” cılarla işbirliği yapan, ortak hüküHiç bir şey unutulmadı ve unutulmayacak: Bülten №9 met kuran HÖH- “ polis ajanı” liderlerine, yamaklarına ve hademelerine № 9 Gotse Delçev (Nevrekop) şehrine yeni bir cami kurulması için: № 9 bülteni kullanarak hak etti dersi vermeliyiz. Zulme karşı Pomak ve Türk mücadele birliğinin ebediliği için: № 9 HÖH – hainlerinin mezarı T.C.deki soydaşların oy sandıkları olacaktır. 25 yıl 5 Ekim’de başlayacak yeni dayanışma ve beraberlik tarihimiz için:№9 bizden oy alıp 4 defa iktidar olan ama hatırımızı sormayan, devleti soyan, hak1970 – 1989 zulüm döneminin bir daha asla yaşanmaması için: №9 larımızı savunmayan, emellerimizi bize zehir eden HÖH-DPS soydaşlarına seOsmanlı “soy kırımcı” deyen L. Mestan’a inat oyumuz: №9 çim sandıklarını tabut etme fırsatı bizimdir. Zaman bu zamandır! Bu fırsat kaKişisel kariyer yapmak için tarihi çarpıtanlara inat oyumuz: №9 çırılamaz! Bülten № 9 kullan! HÖH-DPS hainlerini mezara gönder! Bu şeref Kişisel meslekte yükselmek için gerçekleri çarpıtanlara inat oyumuz: №.9 senin! Türklere, Pomaklara, Çingenelere ve tüm yoksul Bulgar halkına karşı Kişisel uzmanlaşmak için halkımızı aldatanlara inat oyumuz: № 9 soygun ve talanda birleşen “ATAKA” – HÖH – BSP üçlüsü işbirliğine son vermek
TRT BELGESEL Osmanlı izlerini takibe devam ediyor
‘Uzaktaki Dostlar’dan sonra, şimdi de ‘İzler’ 10 ülkeyi kapsayan belgesel serinin çekimine Budapeşte ve Viyana’da başlandı Turan Kurultayı Şenlikleri muhteşemdi… AMSTERDAM /İZMİR (ÇAYPRESS/ AJANS),- TRT BELGESEL KANALI’nın daha önce hazırlayıp yayınladığı ‘Uzaktaki Dostlar’ adlı beş bölümlük serinin ardından, şimdi de 10 ülkeyi kapsayacak olan yeni bir seriye başlandı. Prodüktör İsmail Elden, yönetmen Sacit Şahin, program danışmanı ve sunucu İlhan Karaçay tarafından hazırlanan ‘Uzaktaki Dostlar’adlı belgeselin, gerek yurtiçi ve gerekse yurtdışındaki yurttaşlarımız tarafından çok beğenilmesi ve yayınların tekrarlanması için yoğun istek gelmesi üzerine harekete geçen TRT BELGESEL KANALI, Osmanlı izlerini takip etmek için bu kez 10 ülkede çalışmalar yapacak. Osmanlı-Türk-İslam medeniyetinin küresel izlerini ve etkilerini ortaya serecek olan bu programlar, Macaristan, Avusturya, Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, İtalya, İspanya, Rusya, Afganistan, Çin ve Moğolistan’da çekilecek. İsterseniz, önce ‘Uzaktaki Dostlar’ adlı beş bölümlük programlarda hangi konulara yer verildiğini bir hatırlayalım: Hollanda’daki bir köye neden ‘Türkiye’ adının verildiğini, Belçika’daki bir köy halkının her yıl neden Türk festivali yaparak Türkler gibi yaşadığını, İtalya’da bir köy halkının da aynı şekilde her yıl Türk Festivali düzenleyip Türkler gibi yaşadıklarını, Fransa’da pek çok yere Osmanville, Turqueville. Turquestein ve Turkheim adlarının verildiğini, İspanya’da Sax kasabasında her yıl düzenlenen festivalin en büyük ve görkemli grubunun İspanyol Türkler olduğunu, Corpanse de Turcos adlı bu grubun 1920’de Atatürk’ün istiklal savaşı galibiyetine sempati duyan İspanyollar tarafından kurulduğunu ve o günden bu güne muhteşem bir binada yerleşmiş olduklarını gittik, gördük ve yaşadık. Avrupa’da gördüklerimiz sadece ‘Turkiye’ ve ‘Turquestein’ gibi tabelalardan ibaret değildi tabii… Fransa’nın Caen kentindeki ‘Passage Du Grand Turc’ isimli bir pasaj avlusunun duvarında, tam 6 metre büyüklüğünde iki Osmanlı figürünün 5 asırdır nasıl silinmediğini ve buraya gelen ziyaretçilerin bu muhteşem figürleri hala hayranlıkla nasıl izlediklerini de gördük. Avrupa’daki Türkiye ve Türk izleri tabii ki bunlarla sınırlı değil. isteyenlerin bülteni №9. Kişisel zenginleşme hırsını tatmin etmek için dolandırıcılara himaye eden Son olarak gittiğimiz İspanya’da her yıl şubat ayıBulgaristan komünistlerinden kurtulmak için oy №9 nın başında yapılan bir Türk Festivali var. Valencia L. Mestan’a inat oyumuz: № 9 Komünistlikleri faşistlerin icadını fersah fersah geride bırakan ırk düşmanı, Kişisel kazanç için uluslar arası para aklayıcısı Hristo Biserov’u koruyan bölgesindeki Sax kasabasında yapılan bu festivalin aşırı milliyetçi Bulgar komünistlerinden devleti, toplumu, ekonomik, sosyal ve neden yapıldığı hakkındaki gerçekler de çok ilginç. kültürel yaşamı kurtarmak için yeni adımlar atmak istiyorsanız, sizin bülteniniz L. Mestan’a inat oyumuz: № 9 Bu festivalin 400 yıl önceki nedeni, Hıristiyanlar’ın №9; Güncel hayattaki korkuyu yenmek istiyorsanız, bülteniniz №9 Kişisel dostluklarıyla çevirdikleri dolaplarla BTK bankasını çökerten ve Müslümanlar’a karşı elde ettikleri galibiyete dayaGizli polisin sizi izlemesini, üniformalı polislerin kapınıza dayanmasını istenıyor. Festivalin nefret ve intikam kokan havası, halkımızı 7 milyar zarara sokan Danael Peevski, Ahmet Doğan ve Lütfü miyorsanız sizin bülteniniz №9 Hakkınızda dosya yapılmasını, bileklerinize kelepçe takılmasını, yargılanma- Mestan üçlüsünden savcılıkta hesap sorulması için, şeffaf bir yarın için: Bül- 300 yıl sonra 1920 yılında birden bire değişiyor. Daha önceki kutlamalarda, Hıristiyanlar’ın Müslümandan hapse atılmanızı, işkence görmek istemiyorsanız sizin bülteniniz №9; Kar- ten № 9 deşlerinizin yaşadığı devletin tüm makamlarına, tüm katlarına yerleşmiş ve göları çok kanlı bir şekilde mağlup etme sahneleri ağırlıklı Komünist rejimin, totaliter zulmün cinayetlerine 500 bin insanımızın revlerini bırakmayan sinsi ve intikamcı komünistlerin sokağa atılmasını ve iken, 1920 yılında, Atatürk’ün Anadolu’da elde ettiği zaevinden barkından yurdundan kovulmasına “EVET” deyen HÖH- BSPyerlerine demokratların atanmasını istiyorsan kullanacağın bir tek bülten var: №9 “ATAKA” ortaklığına dalaverelerine ve soygun talan politikasına insan ay- ferlere gıpta ile bakan bir grup İspanyol, bu festivale, HÖH partisi hain liderliğinin köy ve kasabalarda görevlendirdiği ve sayıları rımcılığına son verilmesi için kullanılacak bir tek oy var: №.9 ‘Comparsa de Turcos’, yani Türk Grubu adlı bir ekip ile toplam 500 olan kalın enselilerin halkımızın parasını çalmasını, sömürüden kurkatılma kararı almış. O yıldan bu yana da festivalin kin Halk ile dalga geçen milletvekillerine inat kullanılacak oy: №.9 tulmayı, kredileri kendiniz kullanmayı, Atasına “katil” deyenlere inat oylar: №.9 ve intikam kokan havası, dostluk ve sevgiye dönüşmüş.
Uğurlu Kozmetik Temizlik Kimyasalları Gıda Dolum İthalat ve İhracat
UĞURLU KOLONYA
UĞURLU
Adres: Barbaros Hayrettin Paşa Mah. 1001 Sok. No:36/a Gaziosmanpaşa, İstanbul, Türkiye
İstanbul Te l : +90 (212) 537 63 54
Marmaris Turizm İstanbul Otogar 0212 658 20 65
Marmaris Turizm - 0212 658 20 65 500 Evler - 0531 450-46-85
8
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Almanlara var da bize yoh mu? Tıp mezunlarının yüzde 80’i yurtdışında Ömer Osman Erendoruk Alptekin CEVHERLİ +
+
+
+
+
Bir zamanlar ülkemizde espirili şarkıları olan bir müzik grubu vardı. Bir de onların meşhur şarkısı vardı… Hatırlarsınız o şarkının sözlerini “Ellere var da bize yoh mi?” diye söyler dururlardı… Aradanyıllargeçti,bu“ellerevardabizeyohmi?”durumugiderekhayatımızınherzerresinekadarneredeyse girdi. Hatta öyle oldu ki, artık uluslararası politikalar bile bu mantıkla yürüyor… Mesela nükleer enerji… Geçen haftaAlmanya’nın meşhur gazetesi Die Welt’te eski bir Türkiye uzmanı Türkiye’yi nükleer silah elde etmeye çalışmakla suçlayan bir makale yazdı. Aslında bunda büyütülecek ne var, alt tarafı bir makale diyebilirsiniz. Ama şu var ki, bu aynı zamanda Alman devletinin de resmi görüşünü yansıtıyor aslında. Meşhur Türkiye’yi dinleme skandalının altında da bu var. Yoksa İŞİD’i ve PKK’yı takip etmek için 20 yıldır Türkiye’yi dinlediklerine kundaktaki bebeler bile güler … İŞİD dediğin 1 yıl evvel icat edildi. PKK ise zaten Almanya’da… Almanya müttefiği Türkiye’nin nükleer silaha, işin doğrusu nükleer enerjiye sahip olmasını hiç bir şekilde istemiyor. İlginç değil mi, müttefiğinizin güçlenmesini istemiyorsunuz! O zaman Türkiye ile ilgili başka bir hesabı (gizli ajandası) olduğu insanın aklına geliyor. Aynen altın işletme atölyelerimizde ve altın madenlerimizin çıkartılmasının engellenmesinde de olduğu gibi… Peki ne olabilir bu gizli ajanda? Ekteki tabloda da görüleceği gibi, Dünyadaki bütün sanayisi gelişmiş ülkelerde nükleer santral var. Ve enerjilerinin hatırı sayılır bölümünü nükleer enerjiden elde ediyorlar. Peki neden? Malûm sanayi üretimi yapıyorsanız ve bunu yabancı pazarlara sunuyorsanız, sattığınız ürünün fiyatı o ülke pazarına girebilmek ve yer edinebilmek için önemli bir kriter oluyor. Hani hep denir ya, “Aslında filanca ürünü Türkiye’de üretmek mümkün ama, adamlar yurt dışından daha ucuza getiriyorlar” diye… Hah işte tam ondan bahsediyoruz. Bir ülke pazarını ele geçirip oradaki yerli üretimi öldürmek ve piyasada tekel olup istediğiniz fiayata mal satmak istiyorsanız. Öncelikle ilk iş olarak fiyatlarınızı aşağı çekmeniz gerekir. Bu da maliyetlerin düşük olması ile olur. Alın size rakamlar. Almanya’daki sanayici 1 kwh elektriği fabrikada 6 cent’e kullanıyor. Bizde ise sanayici aynı elektriğe 18,5 cent ödüyor. İşte maliyet farkı. Peki bu fark nereden kaynaklanıyor? Almanya’nın kullandığı elektirğin % 38’i nükleer santrallerden karşılanıyor. Nükleer enerjinin ise kurulum maliyeti yüksek, ancak sonrasında üretim maliyeti neredeyse sıfıra yakın. Biz ise tükettiğimiz enerjinin yaklaşık % 51’ini doğalgaz santrallerinden elde ediyoruz. Çevreciyiz ya… Aman hava krililiği olmasın! Memlekette dağ taş linyit kömürü, dünyanın en önemli taş kömürü madenlerinden birine sahibiz ama Rusya’dan ve İran’dan aldığımız pahalı doğalgazdan elektrik elde ediyoruz. Peki enerjimizde kömürün payı ne? Sadece % 7. Peki Almanya’da ne kadar % 6,9. Fransa’da % 15, İtalya’da % 10,7… Bakın kim daha çevreci? Bir de gelip Türkiye’yi çevre konusunda Green Peace ve Yeşiller eleştir miyor mu? Şaka gibi değil mi? Peki bu müttefiğimiz Almanların nükleer santralleri kaç tane? Almanya’nın 19 adet nükleer santrali, şu anda faal vaziyette… Biz de ise bir tanesi 34 yıldır inşa edilmeye çalışılıyor. Kaç hükümet geldi gitti ortada hâlâ santral yok! Şu anda ülkede 12 yıldır süren istikrarı ve büyük halk desteğini ardına alan Cumhurbaşkanı Erdoğan nükleer santral konusunda çalışmaları ciddi anlamda hızlandırınca bir anda Die Welt, Erdoğan’ın fotoğrafını nükleer tehlike işareti ile birlikte Libya’nın vahşice katledilen lideri Kaddafi, Kuzey Kore Devlet Başkanı ve Pakistan Başbakanı ile yan yana basıverdi. Bu açıkça Türkiye’ye ve Sayın Cumhurbaşkanına tehdittir… Kuzey Kore’nin durumu malûm dünyadan tecrit edilmiş vaziyette. Pakistan ise sürekli iç kargaşa, isyanlar, dini referanslı terör ve suikastlerle çalkalanıp duruyor. Eski Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref bu kadar bela ile karşılaşacaklarını bilse yine de o santralleri inşa eder miydi, şüpheli… Hatırlarsanız İstanbul’da Gezi olaylarının başladığı gün İstanbul’dan santralin yapılacağı alana doğru dev bir tırın içerisinde ilk nükleer santralimizin gövdesinin nakli başlamıştı… Green Peace ve yerli işbirlikçileri de tırın önünü kesip engel olmaya çalışmış ve jandarmanın müdahalesi ile konvoy yoluna ancak devam edebilmişti. Bu arada siz değerli okurların gözlerini yormak pahasına şu bilgileri de paylaşmak isterim: Bugün dünyada 200 küsur devlet olmasına rağmen sadece 34 ülkede nükleer santral var veya inşa edilmeye çalışılıyor. Bu 34 ülkeden sadece ve sadece 2’si Müslüman. Pakistan’da 2 adet nükleer santral faal vaziyette. Diğer ülke ise İran ve o da sadece 1 tanenin inşasını bitirdi bitirecek… Henüz faal değil. Diğer bazı ülkeler ise şöyle; Fransa 59 adet, Çin 7 adet ve 4 tane de inşa halinde, Almanya 19 adet, Hindistan 14 adet ve 7 adet de inşa halinde, İngiltere 31 adet, Rusya’da 30 adet, Güney Kore 18 adet ve 2 adet de inşa halinde, Kuzey Kore ise bir adet santrali inşa etmeye çalışıyor. Ve bütün dünya Kuzey Kore’ye yükleniyor nasıl santral inşa edersin diye. İyi de kardeşim Güney 20 santral sahibi olurken ‘tık’ yok da aynı milletin kuzeyinde bir tane olunca ne değişiyor??? Ve, ve, ve ABD 104 adet santrale sahip… İsrail mi? O ne yazık ki listelerde yok. Nükleer santrali olduğu biliniyor ama, kaç tanedir, nerededir bilinmiyor. Karıncanın dişi mi, erkek mi olduğunu uydudan gören dünya, İsrail’in santrallerini uzaydan göremiyor. Yazık… Nükleer santral sahibi ülkeler sanayide de zirve yapmış veya ciddi anlamda rekabet gücü olan ülkeler. Eğer ucuza ısınmak, sanayi maliyetlerimizi düşürmek ve ekonomik olarak dünyada biz de varız demek istiyorsak; bu santrallere muhtacız. Bu nedenle nükleer santral konusunda hep destek, tam destek vermek zorundayız. Bu millî bir meseledir. Ha bir de Ermenistan’da 1 adet ve Bulgaristan’da da 6 adet nükleer santral var olduğunu söylemekte de fayda var. Hani çevre için karşı çıkan arkadaşlar varsa zaten yanmışız bilesiniz diye söyleyeyim…
Bulgaristan’da tıp mezunlarının yüzde 80’i, uzamanlık eğitimi alanların yüzde 65’i ve uzman doktorların yüzde 44’ü yurtdışında çalışma imkanları arıyor.“Yeni sağlık sistemi için genç doktorlar“ girişiminden nörohirurji doktoru Emanuil Naydenov, 4 hekim birliğinin hazırladığı anketine dayanarak Bulgaristan Ulusal Radyosuna bu açıklamada bulundu. Ülkemizde hekimlerin ortalama yaşı 55’in üzeridir, bu ise önümüzdeki yıllarda ülkemizin hekimsiz kalacağı anlamına geli-
yor. Genç doktorların sorunları arasında düşük maaşlar, uzman olarak eğitimini sürdürdükleri hastaneler ve Ulusal Sağlık Sigorta Kurumu ile standart iş sözleşmesini imzalama imkanının olmaması, mesleki yükselme konusundaki belirsizlikler yer alıyor. Bundan dolayı tıp çalışanları ve hastalar“Yeni sağlık sistemi içingenç doktorlar“ şiarı altında gösteri düzenlediler.
Bansko dünya ödülü için aday Bansko 2014 yılına ait Bulgaristan’da en iyi kayak merkezi ödülü için aday oldu. Geçen sene Dünya Kayak ödülleri Akademisi Bansko’ya Bulgaristan’da en iyi kış turizm merkezi ödülünü verdi. banskoBu Kitsbüel kayak merkezinde 200 top işletmecinin katıldığı törende oldu. Akademinin örgütlediği ankete 1 milyondan fazla kişi oy verdi. Bansko sayesinde Bulgaristan en iyi kış
Güral
Vitrifiye
Koşukavak kasabasının Karakuz Köyü doğumludur. 1955’ten 1980’e kadar Türkçe öğretmeni olarak çalışmıştır. Bulgar komünistlerinin Türkleri eritme politikasına kalemiyle direniş göstermiş, ancak romanları, piyes ve şiirleri polisin eline geçmiştir. Bu yüzden beş yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştır. Ömer Osman Erendoruk, Bulgar zulmünün darbesini Türkçe eğitiminin ve Türkçe yayın hayatının sona ermesiyle alır. Edebiyat hayatına, Bulgarca diline fazlasıyla hakim olmasına rağmen Bulgarca’yı kullanmayarak devam etmiş ve Bulgar zulmünün önündeki en büyük edebiisim haline gelmiştir. “Bulgarca şiir, hikaye yazmak, Türkçeye ihanet etmek, Türkçeyi konuşanlara sırt çevirmek, Türk dilini ‘ölü dil’ sırasına koymak demektir.” cümlesi bu özelliğini en iyi şekilde yansıtır. Erendoruk, 1985’te Belene Ölüm Kampı’na gönderilmiş, oradan da sürgün edilmiştir.
turizmi geliştiren ülkelerin top 20 listesine girdi. Yıllar içinde Bansko Dünya Kupası için 8 start örgütleyerek, 2011 yılında Balkanların Kış başkenti seçilerek Doğu Avrupa’da 1 numara kayak merkezi oldu.
Tekden Denizlispor’a iki Bulgaristanlı! Tekden Denizlispor yönetimi Bulgaristan’ın tecrübeli oyuncularına göz dikti. Forvet ve forvet arkası iki transferi bitirmek için Bulgaristan’da bulunan Kulüp İdari Sorumlusu Özhan Çetin ve antrenör Levent Kartop, temaslarını sürdürüyor. Denizlispor’un golcü futbolcusu Yordanov’un eski takım arkadaşı, Genko ve Andanov’ın transferinde sona yaklaşıldı. Yönetim her iki oyuncunun da alınması için transfer komitesine tam yetki verirken, bir kaç gün içinde iki futbolcunun resmi sözleşmeye imza atmasına kesin gözüyle bakılıyor. Her iki futbolcunun alınması ha-
Ömer Osman ERENDORUK (1934 - 2006), Bulgaristan doğumlu Türk yazar.
linde takıma büyük katkı sağlayacağını belirten teknik direktör Özcan Bizati, “Transfer komitesi transferi yapmak için uğraşıyor. Bu oyuncular ile yönetim de anlaşırsa sezon sonuna kadar bizim başarımız için ter dökecek. Ancak bu gelen iki tecrübeli oyuncu imza atmadan bizim diyemeyiz. Transferleri olmadığı takdirde alternatif oyunculara yöneleceğiz” dedi.
ekibi
olarak
yaptığımız çalışmalar neticesinde her iki ihtiyaca da cevap verecek en uygun bir klozet - 17 -
GÜRAL | VİT 2011
yapısını ortaya koymaya çalıştık. Şüphesiz en ideal anorektal açıyı sağlamak için doğal tam çömelme pozisyonunun klozet üzerinde sağlanması olanaksızdır, ancak her iki ihtiyaca cevap veren ve hem klozet alışkanlığını terk etmeden hem de anorektal açıyı olabilecek en yüksek seviyeye getirmek için WC Health’ı geliştirdik. WC Health ile sağladığımız ideal anorektal açı ve ideal oturma konforu ile daha kısa sürede, daha az valsalva manevrası yaparak dışkılama işlevinin tamamlanmasını sağladık. Birçok açıdan bakıldığında bazı hijyenik ve artrozik sorunlar dışında klasik batı tipi klozet kullanımının sakıncaları açıkça ortaya çıkmaktadır. Dışkılamada en önemli rolü oynayan anorektal açının mümkün olduğunca genişlemesini sağlamak dışkılamayı kolaylaştırmada, valsalva manevrası için harcanan kuvvetin azalmasına ve dolayısıyla intraabdominal basıncın azalmasına yol açmaktadır. Bu durum aşırı valsalva manevrasının beraberinde getirdiği hemoroid, fıtık, enterosel, intusseption, rektosel, rektosigmoid divertikül gibi birçok sorunun oluşmasına engel olmaktadır. Öte yandan modern yaşamın gerektirdiği alışkanlıkları terk etmeden ve bu ihtiyaçları da göz önüne alan bir klozet oluşturmak gerektiği de aşikârdır. Güral Vitrifiye ekibi olarak yaptığımız çalışmalar neticesinde her iki ihtiyaca da cevap verecek en uygun bir klozet yapısını ortaya koymaya çalıştık. Şüphesiz en ideal anorektal açıyı sağlamak için doğal tam çömelme pozisyonunun klozet üzerinde sağlanması olanaksızdır, ancak her iki ihtiyaca cevap veren ve hem klozet alışkanlığını terk etmeden hem de anorektal açıyı olabilecek en yüksek seviyeye getirmek için WC Health’ı geliştirdik.
1989’da sınırdışı edilen yazar, Türkiye Cumhuriyeti’ne sığınmış ve öğretmen olarak çalışmıştır. Türkiye’de emekli olmuştur. Kalp yetmezliği sebebiyle 19 Ekim 2006 yılında hayata veda eden Erendoruk’un ölümünden sonra, “Sevgi Kırınıtıları arıyorum yollarda” adlı, ölmeden önce yazdığı kitap, 2007 yılının Ocak ayında çıktı.
Yazarın yazdığı kitapları: •Yaralı Güvercin (hikâyeler) •İlk Sevgi ve Sonrası (hikâyeler) •S.O.S. veya Üçüncü Mezar (şiirler) •Ölmeden Ölmek (şiirler) •Sabır Duası (şiirler) •Dilim Dilim Yürek (şiirler) •Buruk Acı (roman) •Uçurum (roman) •Buram Buram Yalnızlık (şiirler) •Ağlatmayın Çocukları (şiirler) •İzmir Sokakları (şiirler) •Ağlatırsa Mevlâm Yine Güldürür (Roman) •İçimizdeki İnci Taneciği (Roman) •Toprağa Kan Düştü (Roman) •Sevgi Kırıntıları Arıyorum Yollarda (Hatıraları)
Bulgaristan Türklerinin Sesi
9
600 Yıllık Cami Yeni Minaresine Kavuştu Sofya’nın Türkçe Türk azınlığının hak ve Bulgaristan’da 600 yıllık cami yeni minaresine kavuştu- pılışıyla ilgili yüzyıllardır anlatılan efsaneyi dile hukuku casusluk ola- Bulgaristan’da yaklaşık 6 asır önce çivi kul- getirdi.Efsaneye göre, nişanlıları savaştan geri s o k a k l a r ı lanılmadan yapılan Yedi Kızlar Camisi’nin dönmeyen 7 kız, sahip oldukları tüm malvarrak nitelendiriyorlar Tunaboylular Deliormanlılar Kültür ve metal minaresi değiştirildiKIRCAALİ (AA) – lıklarını satıp, toplanan para ile camiyi tek bir
Dayanışma Derneği`nin daveti üzerine Bursa`ya gelen 94 yaşındaki Osman Kılıç, 49 yıl sonra casusluk suçuna açıklık getirdi. Osman Kilic Türkiye lehine casusluk suçundan 1948 yılında idama mahkum edilen ve 17 yıl tutuklu kalan 94 yaşındaki Osman Kılıç, eğer Bulgaristan`daki yaşayan Türk azınlığının hak ve hukuku ile din ve dilini müdafaa etmeyi casusluk olarak nitelendiriyorlar ise kendisinin bir casus olduğunu söyledi. 1920 yılında Şumnu`da doğduğunu ve bu şehirde büyüdüğünü, ilk öğretimden yüksek öğrenime kadar bütün öğrencilik dönemini de Şumnu`da geçirdiğini söyleyen Kılıç, eğitim hayatının önemli bir bölümünün de Şumnu`daki Şerif Halil Paşa “Tombul” Camisinde gerçekleştirdiğini dile getirdi. Şumnu`nun Osmanlı döneminde Rusya sınırındaki “serhat şehir” olduğunu ve burada garnizon bulunduğunu aktaran Kılıç, yaşam öyküsünü şu cümlelerle dile getirdi: `Bulgaristan`da 1948 yılında komünizm dönemi başladı. O zaman ülkede 3 milyona yakın Türk azınlık vardı. Türkiye lehine casusluk yapmakla suçladılar ve idam cezasına çarptırdılar. Üç sene, temyizden musaddak bu idam kararının infazını bekledim. Adnan Menderes`in başbakanlığı döneminde Türkiye Cumhuriyeti`nin nüfusu sayesinde cezam müebbete çevrildi. 1965 yılında Bulgaristan`ın İstanbul`daki konsolosluğunda görevli bir kişi işlediği suç yüzünden 12 yıllık cezaya çarptırıldı. Daha sonra onunla beni takas ettiler.` `46 YIL SONRA İLK DEFA ŞUMNU`YA ADIM ATTIM` Kılıç, öğrenim gördüğü ve daha sonra medresesinde hocalık yaptığı Şerif Halil Paşa Camiisi`ni Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte gezdiğini söyledi. Daha önce de birçok kez Bulgaristan`a gittiğini ama Şumnu`ya 46 yıl sonra ilk defa adım attığını belirten Kılıç, “Okuduğum, çalıştığım, evlendiğim, tutuklandığım ve hapishanesinde yattığım yere girmek nasip oldu. Ama bizim zamanımızda olan camiler Osmanlı izlerini silmek için Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan gibi balkan devletlerinde camilerin çoğu yıkılmış ve bakımsız haldeydi. Hristiyan devletler, restorasyonun bizlere vermek istemiyorlar. Bizim fikir ve proje vermemizi istiyor. Çünkü biz tamir ettik diyerek benimsemek istiyorlar” dedi. Sultanahmet
Caminin
Karşısı
Bulgaristan’ın güneydoğusunda Yunanistan sınırına yakın Nalbantlı köyündeki 600 yıllık tarihi Yedi Kızlar Camisi, yeni minaresine kavuştu.Osmanlı döneminde 1428 yılında çivi kullanılmadan inşa edilen caminin metal minaresinin yerinde yükselen 30 metrelik yeni minarenin açılışı için tören düzenlendi. Bölgeden binlerce Müslüman, açılış vesilesiyle biraraya geldi.Toplanan kişisel bağışlar ve üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisinin katkılarıyla dikilen yeni minare, caminin yapımında da kullanılan meşe ağacından malzemeyle kaplandı.Nalbantlı’nın bağlı olduğu Kırcaali şehrinin bölge müftüsü Beyhan Mehmet, törende yaptığı konuşmada, Yedi Kızlar Camisi’nin ya-
çivi çakmadan inşa eder. Daha sonra ortadan kaybolan bu kızlardan bir daha haber alınamaz. Bu olay, Hıdrellez’de meydana geldiğine inanıldığı için her yıl 6 Mayıs’ta Nalbantlı’nın köy bayramı olarak kutlanıyor ve kurbanlar kesiliyor.Duaların okunduğu törenin sonunda bölge müftüsü Mehmet, halkın yardımları ve partinin desteğiyle dikilen yeni minarenin inşaatına yardım eden HÖH lideri Lütvi Mestan’a, Yedi Kızlar Camisi’nin maketini hediye etti.Mestan, çocukluğunun bu caminin etrafında geçtiğini, bu yüzden bölgenin kendisi için özel bir değer taşıdığını belirtti.Binlerce insanı biraraya getiren törene katılanlara mevlid şerbeti ve etli pilav ikram edildi. Yedi Kızlar Camisi’nin yeni minaresinin açılış töreninden görüntü
Todenhöffer, bugün resmi hesabı üzerinden son makalesini yayınladı. 11 Eylül’de öldürülen sivilleri de, ‘anti-terör’ bahanesiyle öldürülen yarım milyon Iraklıyı da saygıyla anıyorum image374481galleryv9hyih99e682dbb8551ff6 Obama’nın açıklamalarını ve 11 Eylül saldırılarının sebebini değerlendiren Todenhöffer, ’11 Eylül saldırılarında hayatını kaybeden sivilleri saygıyla anıyorum, ancak ‘anti-terör’ saldırılarında hayatını kaybeden yarım milyon Iraklıyı ve 100.000 Afganlıyı da saygıyla anıyorum’ diyerek yazısına başladı. Batı, İsrail’e gösterdiği hoşgörüyü İslam dünyasına gösterseydi… Todenhöffer, şöyle devam etti; ‘Hiç kimse Terörist doğmaz. EL-Kaide ve IŞİD militanları da öyle. Batılı devletler, İsrail’e gösterdikleri hoşgörüyü İslam dünyasına göstermiş olsalardı ‘İslami Terör’ dedikleri şey olmazdı. Yüzyıllarca İslam dünyasını işgal eden, sömüren Batı dünyası, bugünde kanlı ellerini geri çekmiyor.’ En büyük ‘anti-terör’ stratejisinin İslam dünyasına karşı adil olmak olduğunu savunan
işgal ve sömürülere karşı kendini farklı şekillerde savundu. Ancak bugün kendi hükümetlerini de batı tarafında ve İslam karşıtı olarak görüyor,’ tespitinde bulundu. Terörün sebebi Batı’nın zulmü ‘Batı dünyası Terörün, kendi zulmünden kaynaklandığını ve kendisinin Teröristlerden daha kanlı olduğunu görmüyor. Ne zaman batılı devletler İslam dünyasına karşı adil olursa bu terör o zaman biter. Sözde İslamcı Teröristler 11 Eylül’de 3.500 masum insanı katletti ise sözde Hristiyan Politikacılar da Afganistan, Irak, Pakistan, Somali, Yemen gibi ülkelerde 600.000 sivil insanın canına kıydı. “Uyanın artık masal uykunuzdan!” ‘Şu ana kadar ABD tarafından IŞİD’e 148 bomba atıldığını ve bu bombalardan 1000 kadar sivil Iraklının hayatına mal olduğunu ifade eden Todenhöffer, ‘daha niceleri ölecek. Ama pardon, onlar ‘sadece’ Arap siviller, unutmuşum,’ diye sitem etti. Son olarak İslam Dünyası’na seslenen Todenhöffer, ‘Dünya Müslümanları artık birlik olun. Uyanın masal uykunuzdan. Devir uyumayanların devri’ sözleriyle yazısını tamamladı.
zisyen Tuna Kiremitçi, Bulgaristan’da düzenlenen Mindya rock festivaline katılmak üzere vokalliliği yaptığı “Atlas” grubu ile birlikte ülkemize geldi. Tuna Kiremitcibnrde “Dualar kalıcıdır” kitabı Bulgarca’ya tercüme edilen Kiremitçi, başkentin Halk Kütuphanesinde okurları ile bir araya gelerek sanatseverlerle “Bulgaristan ve Türkiye – uzak komşular” konusunda bir söyleşi gerçekleştirdi. Bulgaristan Radyosu Türkçe Yayınlara
Kiremitçi, arkadaşımız Tanya Blagova’ya kendini ve sanattaki yolunu anlattı, Bulgarofil olduğunu paylaşan Kiremitçi, ayrıca yazılarındaki hüzün ile melankolinin geçmişte kaldığını, hayata artık mizahi açıdan baktığını belirtti. “Atlas” grubunun, “Aferin bize” parçası ile başlayan sohbetin sonunda Tuna Kiremitçi, yeni kaybettiğimiz büyük Bulgar yazarı Valeri Petrov’un “Mutluluk” şiirini okudu.
Dünya Müslümanları birlik olun Almanya’nın önde gelen gazetecilerden Jürgen Todenhöffer,’Geçmiş dönemlerde, İslam dünyası
Filibeli bir ailenin çocuğuyum Ünlü yazar ve mükonuk olan Tuna
Mükemmel
Balkanlar’ın incisi Bulgaristan’da şehir ve sokak isimlerinde ülke tarihinin izlerini sürmek mümkün. sofya-sokak-adlari-turkceSofya’nın merkezi caddesi üzerindeki Odrin Sokağı bunlardan biri. Odrin Bulgarlar’ın Edirne şehrine verdikleri isim olarak biliniyor. Sokağın adıyla Balkan savaşında “büyük kahramanlık” olarak nitelendirilen Edirne Kalesi kuşatmasına atıfta bulunuluyor. Edirne kalesinın Ekim 1912’den, 26 Mart 1913 yılına kadar Bulgar ve Sırp askerleri tarafından kuşatılması, Balkan savaşının sonunu getiren bir zafer olarak algılanıyor. Bugün Sofya’nın merkezi bir sokağı da Odrin, yani Edirne olarak geçiyor. Sokağa kısa süre önce asılan anıt tabelasında da tarihi olay anlatılıyor. Sofya’da sokakların birçoğu Bulgar tarihinin izlerini sürüyor. Öyle ki Sofya sokaklarından biri, Bulgar askerinin Balkan savaşında büyük yenilgiye uğradığı Çatalca ismini taşıyor. Bulgarların Doğu Trakya çıkartmasını anımsatan sokak, tarihi ve modern mimariyi iç içe barındırıyor. Sofya’da gara yakın, eski ve yeni binalar arasında sıkışmış kalmış küçük bir sokak ise, bugün Keşan adını taşıyor. Sokak; 1912 Balkan savaşında Keşan’dan bir grup Makedon’un Edirne savunma birliklerine gönüllü asker olarak katılması dolayısıyla bu adı taşıyor. Gri renkler ve komünizm döneminden kalan yapılarla, sanayi ve gar bölgesinin düzensizliğini yansıtan Keşan Sokağı, Bulgar haritasında da bu isimle yer alıyor. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da ana istikamet belirleyici bir yer sorarsanız, mutlaka Kartal Köprü – Orlov Mos cevabı olur. Buradan başlayan yol ise Tsarigradsko Şose, yani İstanbul Yolu olarak geçer. İşte buradan yola çıkarsanız, devamında Filibe, sonra Kapıkule ve sonraki istikamet İstanbul olacak. Perlovska nehri kanalının ikiye böldüğü kentte Kartal köprüsünden başlayan anayol, kentin ulaşım
Manzarasıyla
SAFİR Restorant Sultanahmet Çatalçeşme sk.No.1/1 R e z e r v a s y o n i ç i n Te l : 0 2 1 2 52 6 8 7 9 8
Yakuplu Mah. 198. Sk. No.6/23 Cihan Plaza
Beylikdüzü / İstanbul
Tel: +90 212 875 36 48 Cep: 0539 945 49 41
10
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Beni köyüne al! Onuncu Zafer № 9 pırlanta, sarı kırmızı, şeritli şeritsiz ma- Yabancılar Bulgar köyünün nimetini çoktan dalyalardan başka hiçbir şeyler kalmamıştır. Şerefleri bile! Adama sen bu madalyayı nasıl hak ettin? Almasaydın, almakla ayıp ettin, eşekten at olmuyor, bir şey olsa katır çıkıyor, Çingene, Pomak ve Türklerin donuna poturuna, ismine, kitabına, dinine imanına dokunmakla ayıp etmişsin, Türk’ten Bulgar olur mu?! ” desen işitecen yok. Çünkü adamlar partileri kadar yaşlı, kulakları duymaz olmuş, gören işitmiyor, işiten yürüyemiyor, yatağa düşense kalkamıyor. Bir ulusal facia değil de nedir bu! Onlar adına üzülüyorum. İnsanız sonunda! Bu adamların ömürlerinin en iyi yılları biz Türklerle, Pomaklarla, Çingenelerle uğraşmakla geçti. Şimdi öğrendim ki bazıları defin elbisesinin cebine parti biletini de peşin koymuş. Cennet kapısını açar umudu! Öğrendim ki, insanın belleğindeki hücreler öldükten 40 gün sonra sönüyormuş. Bir düşünsenize, bu adamlardan bazıları Cennet kapısına dayanacak, bizi küçük düşürmek için oralarda bildikleri bilmedikleri yalan yanlış şeyleri anlatacaklar… Biz böyle böyle yaptık “hepsinin mezar taşlarını bile çıkardık, onların mezar taşı yok, sakın cennete almayın” demeye kalkacaklar. Tanklarla köylerine girdik, binlercesini hapse attık ve bir o kadarını da sürgünlerde aç susuz süründürdük diye anlatacaklar. Adamların başka yaptıkları bir iş yok ki, kapıya varınca bunları kusacaklar… Parti biletini gösterecekler, sökerse tabii. Yeni biletlerde “dinsiz” oldukları yazmıyormuş. Paçayı kurtaran olabilir. Öyleyse cehennemlik olana kadar yaşasınlar, diyorum. “Yaşasın BSP!” başka deyeceğim bir şey yok. Ölmeleri çok kötü! Cennetin temiz kalmasını istiyorum ve “çevrecileri” işbirliğine davet ediyorum. En büyük kötülükler görmüş de olsak, mezara kazık kakmak yoktur adetlerimizde. “90 yaşındaki dede ve neneler, elleri bastonlular” artık kışlık konserve yapmaktan başka hiçbir işe yaramayanlar, elektrik faturasına yansımasın diye radyo ve TV dinlemeyen, köy meyhanelerine yalnız seçim önü toplantısında gittiklerinden dolayı rakı ve şarabın bile tadını unutan bu zavallılar… BSP partisi bu seçimde son nefes verirse ne yapacaklar? Bu çok ciddi bir sorun. Ulusal önem taşıyan bir sorun haline gelebilir. “Ben senden önce öleyim!” sohbeti başladı. Bu sözün şu dönemde “sayın yoldaşlar beni yalnız bırakmayın!” anlamındadır. İnsanlar bu iş doğal olarak temizlenmeden topum arınamaz, diyorlar. Onların geçmişi ve zaten az kalan kabristan yolundaki tüm umutları, partiye bağlıdır. Bir çelek de olsa mutlaka gönderilir. Umutla beklemek var bu işte, çelenk olmasa, bir demet çiçek. En büyük kötülükler görmüş de olsak, mezara kazık kakmak yoktur adetlerimizde. Ayine davet edilsek “iyi biliriz” deriz. Kader işte. Kurtulan adam kurtulduğuna bakar. Boyko Borisov’un erken seçim zaferini kutluyorum. Bulgaristan Çarlığı 1908–1945) ; Bulgaristan Halk Cumhuriyeti (1945–1989) ve Bulgaristan Cumhuriyeti (1990–2014) tarihlerinde GERB partisinden başka hiçbir Bulgar partisi Türklerden 13 ve Müslüman Pomaklardan 12 olmak üzere toplam 25 milletvekili adayı göstermemiştir; Boyko Borisov’tan başka hiçbir Bulgar politikacı Türk ve Müslümanlara 10 Bakan yardımcılığı vaat etmemiştir. OYUIMUZU GERP PARTİSİNE VERELİM. 9 nolu bülten. ÖLEN ÖLSÜN KALANLAR BİZİMDİR. 9 n.o’lu BÜLTENİ KULLAN LÜTFEN! 9 n . o . ’ l u B Ü LT E N L E Y O L U M U Z A D E VA M ! H Ö H - D P S p a r t i sine oy vermenin anlamı yok. GERB kazandığında dolandırıcılık ve rüşvet işlerinden hepsi topluca ceza evine girecektir. Adalet isteyenlerin bülteni № 9 Onuncu seçim zaferinin uğurlu bülteni № 9.
keşfetti, birçoğu köylerden ev sahibi oldu. Büyük şehirlerin yerine yabancılar köylerin sukunetini tercih ediyor.Artık Bulgarlar da, elimizde olan zenginliğin farkına varıyor ve muhafaza etmesi için girişimlerde bulunuyor. Otantik Bulgar ruhu ve kültürünü koruma çabaları, ne yazık ki devlet politikasıyla değil, sıradan gönüllü ve hevesli girişmcilerin desteğiyle oluyor. Bunlar genelde şehirden kaçan, köyün sessizlik ve doğasına sığınan gençler oluyor. Bu çaba doğrultusunda sıradışı fikirler de doğuyor. Issız kalan köylerin yerleşmesi gibi bir fikir de var. “Beni köyüne al” girşimi de büyük rağbet görüyor. Gabrovolu Veronika Yosifova bu fikrin anası sayılır. Amacı yaşlı köylülerin evlerine gençleri kabul etmesi, birkaç günlüğüne şehirli gençlere köy hayatının tanıtılması. Farklı nesillerin bir araya gelmesi, gelenekler, görenekler ve kültürel değerlerin yaşlılardan gençlere aşılamak hedefleniyor.2013 yılında “Bulgaristan için fikirlerim” adlı ulusal çaplı düz yazı yarışmasında bu fikir belirir ve geçen yaz Gabrovo belediyesinin desteği ile hayata geçer. Gabrovo’ya bağlı Novakovtsi köyünden yaşlı anne ve dedeler bu girşime sıcak bakar ve programın başlangıcı orada yapılır. “Kiralık torun” rolüne girecek genç hevesliler de bulunur. Geçen yıl köyden bir aileye gidip, birkaç günlüğüne orada yaşamak isteyen gençlerin sayısı 10 iken, bu yaz sayıları 70’e ulaştı. Bu yaz 30 genç Ağustos sonu ve Eylül başında beş gün köyde geçirecek. 15- 29 yaş arasında olan gençler, köy hayatını öğrenmek için sabırsızlanıyor. Tek kriter bu yaş grubuna uymaları ve motivasyon sahibi olmalarıdır. Veronika anlatıyor: “Burada yapılanlar gençlerin ilgisini çekiyor. Köydeki hayatta olanları öğrenme istekleri var, içlerinde bir boşluk var ve onu doldurmak istiyorlar. Meyve, sebze nasıl bakılır, yaşlıların hikayeleri, gençlik öyküleri ve hatırları da çok ilgi uyandırıyor. Gençlerin birçoğunun yaz aylarında gidecekleri köyleri yok ve sadece ailelerinden köylerin güzelliklerini öğrenmiş oluyor”. Bu sene “Beni köyüne al” girişimine
Öfke
Yönetimi
Bulgaristan Erken Genel Seçimleri ve Türkler İsmail CİNGÖZ
katılacak köy sayısı arttı. Novakovtsi’de ilk denemeler yapıldıktan sonra, artık Stoevtsi ve Bogatovo da bu köy ağına katıldı. Proje, Gabrovo beelediyesinin “Kültür” şubesi tarafından gerçekleştiriliyor. Birkaç gün önce Bulgar İşverenler Birliğinin düzenlediği “Prokultura 2014” unvanına da sahip oldu proje. Dryanovo’da Zaya köyü ve Tuna’da Baykal köyünden nine ve dedeler de “Geçici aile” kavramıyla “şehirli torunları” evlerine kabul etmeye başladı. Her köy “torunlarına” kendi bölgesine has özellikleri gösterecek. Gençlere balık ağı örme öğretilecek, Tuna’da balık tutmaya çıkacaklar, geleneksel mutfaktan yemekler öğretilecek, köye has kaçamak ve balık yemeklerini yapacaklar. Zaya köylüleri ise genelde tavşan bakıyor. O yüzden o köye gidecek gönüllüler daha küçük yaş grubundan olacak. “Kiralik torunlar” folkolor mirasının zenginliğine dokunabilecek, halk oyunları ve şarkıları öğrenecek. Geçen yıl geleneksel yemek çeşitleri de büyük ilgi uyandırdı: “Nineler mutfakta sırlarını bize öğretmek için çok çaba sarfetti. Çok komik hatıralarımdan biri de, keçi sağmaya çalıştığımız an oldu. Bu hepimiz için heyecanlı ve gülünç bir denemeydi. Mısır kesmeye, bahçe kazmaya, sebze ekmeye, sulamaya öğreniyorduk. Farklı nesiller arasında bilgi ve kültür alışverişi yaşadık. Farklı nesillerin değerlerini birbirne tanıtmaya çalıştık. Aslında bu nesiller birbirinden çok da farklı sayılmaz”. Türkçesi. Sevda Dükkancı 5- Beşinci adım, öfke ego kaynaklı ise onu nefsini terbiye etme fırsatı olarak değerlendirmelidir. Bunu yapan kişi yaşamı boyunca sürekli bir gelişim süreci içinde olur. Nefsini terbiye etmeyen ise bir çatışmadan öbürüne savrulmaya mahkumdur.
Bir insanın olgunluğu, onun öfkesini ne kadar yönetebilmesinden anlaşılır. Olgun insan kızmayan değil, öfkesini iyi yönetebilen insandır. İyi yönetilememiş öfkenin bedelini büyüktür. Hapishaneler öfkesini gerçekçi ve anlamlı bir şekilde yönetememiş insanlarla doludur. İyi 6- Altıncı adımda yaşamın gerçeklerinden yönetilemeyen öfkenin topluma ağır bir ekono- kaynaklanan bir öfkenin farkına vardığında kimik bedeli vardır. Öyleyse gelin öfke yönetimi- şinin soracağı önemli bir soru vardır: Kısa vanin adımlarına bir bakalım. deli geçici bir durumla mı karşı karşıyayım Öfke yönetiminin adımları yoksa kalıcı ve sürekli olan bir durumla mı? 1- Öfke yönetiminin ilk adımı, kişinin duy- Örneğin bir alışveriş merkezinde sattığı malla gularının farkına varmasıdır. İçinde yetiştiği or- ilgili bile bile yanlış bilgi veren bir satıcıyla iliştamın özelliklerine göre çocukken bazı duygu- kiniz geçicidir. Ama dost bildiğiniz yakın biriları bastırmayı ve farkına varmamayı öğreniriz. nin size yalan söylemesi kalıcı ve sürekli bir Örneğin bazı yetişme ortamlarında öfkelen- duruma örnektir. mek ve öfkesini göstermek erkek çocuğu için uygun görüldüğü halde bir kız çocuğu için hiç 7- Yedinci adımda karar verilmesi gereken uygun görülmemektedir. Bu durumda kız ço- etki alanı içinde nelerin yapılabileceğidir. Yancuğunun bu duyguyu hissetmekten ve ifade et- lış bilgi veren satıcıya dönük yaklaşımınızla, mekten uzak durması istenir. Ve gerçekten de aileden çok yakın birinin yalan söylemesine öfkesini göstermesi istenmeyen çocuklar büyü- yaklaşımınız arasında farklar olmalıdır. Birincidüklerinde öfkelerini tanımakta çok zorluk çe- sinde mağazanın yöneticiyle bir kez konuşmak kerler. Bu kişilerde öfke şikayet davranışı ya da yeterli olabildiği halde öbüründe uzun süreli tadepresyon duygusuna dönüşür. kip edilmesi gereken bir durum söz konusudur. 2- İkinci adım, kişinin on saniye kadar derin Bazı durumlarda durum tamamıyla kişinin etki nefes almasıdır. Bu şekilde öfkesinin farkına alanının dışında kalabilir. Örnek; sizi tehlikeye varan kişi amigdala, hipotalamus ve hipokam- sokan bir sürücünün arabasıyla hızla oradan pusun yani iç beyinin hakimiyetinden kurtula- uzaklaşması gibi. Etki alanının sınırlarını bilrak denetimi düşünce ve aklın yer aldığı ön be- mek kişinin olgun, kendini tanıyan ve gerçekçi yine aktarabilir. Tabii, ona kadar sayan herkesin olmasını gerektirir. öfkesini denetim altına alabileceği söylenemez; 8- Sekizinci adım, “değer mi?” sorusunu sorama ona kadar saymak böyle bir fırsat yaratır. mak olmalıdır. İçinizde, “Evet, değer !”ceva3- Üçüncü adım, öfkemizin temelinde yer bını buluyorsanız o zaman kolları sıvayarak alan sürecin farkına varmaktır. Öfkeniz karstratejiler geliştirmeye başlayın. Atatürk’ün isşılanmayan bir beklentiden kaynaklanabilir. tiklal savaşını planlamasının altında bu tür bir “Halimi, hatırımı sormadı, bir ihtiyacın var mı öfke yatmaktadır. Sebat ve azmin altında bazı diye sormadı,” buna bir örnektir. Öfkenin kaydurumlarda bu tür bilinçli öfke bulunur. “Hanağı “dürüstlük” gibi ihlal edilen bir değer de yır,” cevabını buluyorsanız, zaman ve enerjiolabilir. nizi çöplüğe atmamak için sizin için önceliği 4- Dördüncü adım, bu sürecin kaynağında olan bir alana yönelin. yaşamın gerçekleri mi yer alıyor, yoksa kişinin Unutmayın, gerçekte öfkeniz için cezalandıegosu mu, onun farkına varmaktır. Örneğin, rılmazsınız; öfkeniz tarafından cezalandırılır“bana ters baktı”ya kızmak ego kaynaklı bir öf- sınız. kedir. Öte yandan, “bana yalan söyledi”ye kız- Doğan Cüceloğlu (06.12.2009) (bu yazı 06.12.2009 tarihli mak değerler ihlali ile ilgilidir. Haber Türk gazetesinde yayınlanmıştır)
Osmanlı Devleti’nin 1352 yılında Gelibolu üzerinden Avrupa’ya geçmesi ile Türk-İslam unsuru da bu coğrafyaya geçmiş oldu. O günden itibaren, günümüzdeki tabiri ile “İslamofobi” de Avrupa’nın gündemine girmiş ve bir daha çıkmamıştır.Osmanlı Barışı her ne kadar 600 yıl sürse de Fransız ihtilali ile başlayan milliyetçilik fikirleri, eski gücünü kaybetmesi nedeniyle Osmanlı tebaalarında da karşılık bulmaya başlamış, başta Rusya ve Patrikhanenin kışkırtmaları sonucunda Balkan milletleri bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bağımsızlığını elde eden devletlerin Osmanlı’ya karşı kin ve nefretleri bu coğrafyanın Türk ve Müslüman unsurlarına katliam ve işkence olarak yağmış, sürgün ve göç olarak devam etmiştir. Şunu bilhassa belirtmek gerekir ki en fazla zulüm Bulgarlardan gelmiştir. 1877’den 1989 yılına kadar Türk ve Müslüman unsurlara yaşatılan sayısız zulümler ve gözyaşları[1], kara lekeler olarak bir bir tarihe geçmiştir. 2004 yılında NATO üyesi olmakla Türkiye ile aynı kanatta yer alması, 2007’de de Avrupa Birliği (AB) üyesi olması ile Bulgaristan’da sosyal, siyasi ve insan hakları konularında yaşanan olumlu gelişmeler, Türk ve Müslüman halka karşı bakış açısında da elbette pozitif etki göstermiştir. Fakat Bulgarların Türk ve Müslümanlara olan kini sönmüş görünse de hala bitmemiş olduğu görülmektedir. Bulgaristan’da 5 Ekim 2014’te erken genel seçimlerin yapıldı. Türkiye’de yaşayan Bulgaristan vatandaşı soydaşlarımızın da oy kullanabilmesi için Türkiye genelinde 136 sandık kuruldu. 2011’de yapılan genel seçimlerde Bulgaristan parlamentosuna 36 milletvekili göndermeyi başaran Müslüman-Türk kesimi bu seçimlerde daha fazla milletvekili çıkarta bilmek amacıyla yoğun gayretler sarf ettiler. Bu seçimlerde 46 milletvekili çıkartmayı hedefleyen Bulgaristan Türkleri[2], 31 temsilci çıkartabildi. 7.3 milyon nüfusu olan Bulgaristan’da var olan 2 milyon civarında MüslümanTürk, halen dört siyasi parti ile seslerini duyurmaya çalışmaktadırlar. Üyelerinin çoğunluğu Türklerden oluşanve Lütfi Mestan liderliğindeki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) bu seçimlerde %14.1 oy alarak üçüncü en büyük siyasi partisi olduğunu kanıtlamış ve 28’i Türk olmak üzere 38 milletvekili ile parlamentoya girmeyi başarmıştır.84 milletvekili çıkartan Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişimi İçin Vatandaşlar Partisinde (GERB) ise sadece iki Müslüman milletvekili yer alabilirken, Reformcu Blok Koalisyonu (RB) olarak seçime katılan grupta da Hürriyet ve Şeref Halk Partisi’nin (NPSV) lideri Korman İsmailov seçilmeyi başarmıştır[3]. Son iki sene içerisinde yapılan ikinci erken genel seçimlerde birinci parti olmayı başaran ise Eski Başbakan BoykoBorisov’un lideri olduğu GERB olmuştur. Fakat oyların yaklaşık %33’ünü almış olmasına rağmen tek başına iktidar olamayacak olması ise yeni kurulacak hükmet çalışmalarının zorluğunun göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır[4]. Hayat standartlarının düşüklüğü nedeniyle başlayan boykotlar karşısında 20 Şubat 2013’te istifa etmek zorunda kalanBorisov, 2013 yılında yapılan erken genel seçimlerde de birinci parti olmasına rağmen koalisyon ortağı bulamadığından Sosyalist Parti ile HÖH koalisyon hükümeti kurmuş fakat bu hükümet de geçtiğimiz Temmuz ayında istifa etmişti[5]. Seçim sonuçlarına baktığımız zaman kurulması muhtemel hükümetin de uzun ömürlü olamayacağı veya hükümet kurulamadan yeniden seçime gidilmesi de kuvvetle muhtemel görülmektedir. Borisov’un seçim sonrası yaptığı açıklamada “İstikrarlı hükümet kurulması için GERB, diğer partilerle yürüteceği müzakerelerde gelecek yönetimde sorumluluğun paylaşılması konusunda taviz vermeye hazır” şeklinde açıklama yapmış olmasına rağmen, seçimden ikinci parti olarak çıkan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve üçüncü parti HÖH ile koalisyon hükümeti kurmayacak gibi görülmektedir[6]. Fakat bizim dikkatimizi çeken gelişme ise daha farklı ama bilinen bir gerçeğin tekrar zuhur etmesidir. AB üyesi Bulgaristan’da Müslüman-Türk adayların milletvekili olmalarının hâlâ hazmedilemediği bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. 14 Ekim 2014 tarihinde internet haber siteleri ve Haber Türk Gazetesi incelediğinde bu hazımsızlık ayan beyan görülecektir. İğrenç bir şekilde “Türkler vekil olabiliyorsa eşekler de parlamentoya girebilir” pankartı asılmış bir eşek ile gösteri yapan eylemciler, Türkiye’de kullanılan oyların Bulgaristan seçimlerini etkilemesinden rahatsız olduklarını açıklıyorlardı[7]. Haberlerden anlaşılan eylemciler parti gözetmeksizin bütün Türk Milletvekillerini hedef aldıkları görülmektedir. Bulgaristan Türklerinin sorunlarının tartışıldığı “1989 Göçünün 25. Yılı” konulu Uluslararası Sempozyumu’nda[8] dile getirilen ve ortaya konulan hususların doğruluğunu ortaya koymaktadır.AB üyesi Bulgaristan’ın, asli unsurları arasında yer alan Müslüman-Türk nüfusunun başarıları ve gelecekte ülkenin ikinci siyasi partisi olmaya doğru hızla ve istikrarlı bir şekilde ilerliyor olması önemlidir. Ancak gelecekte daha büyük sorunların yaşanmaması için ötekileştirici söylem ve eylemlerden kaçınılmalı, kabuk bağlamış yaralar yeniden açılmamalıdır. Bu konuda her bir siyasi parti lider ve yöneticilerine taraftar ve destekçileri üzerindeki kontrolü elden kaçırmama gibi önemli görevler düşmektedir. Dipnotlar 1) Dr.ErjadaProgonati-İsmail Cingöz, Bulgaristan Müslüman-Türk Azınlık Sorunları, http://www.bulturk.org.tr/, 15.10.2014. 4) DeutscheWelle, Bulgaristan’da koalisyon krizi, http://www.dw.de/bulgaristandakoalisyon-krizi/a-17975748, 14.10.2014. 5) BBC Türkçe, Bulgaristan’da Erken Seçimi Borisov Kazandı, http://www. bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/10/141005_bulgaristan_secim, 14.10.2014.
Kaynak:USGAM
Bulgaristan Türklerinin Sesi 11
Bulgaristan’da altyapı için AB’den 5,8 milyar avro U s l u U s l u D u r a m a y ı z Nafiye YILMAZ
AB’nin bir sonraki program döneminde Bulgaristan’ın altyapısına yatırım için toplam para miktarı yaklaşık 5.8 milyar avrodur. sofya-burgas-otoyolu Bunu AB kaynaklarını yönetimden sorumlu geçici başbakan yardımcısı İliyana Tsanova bildirdi. Bulgaristan’ın önümüzdeki 7 yılda Av- Tsanova’ya göre tek bir avronun bile garupa yapısal ve yatırım fonlarından yak- rantilemiş olmadığını, bu paraları kaliteli laşık 10 milyar avro benimseme imkanı projelere yatırabilmek için çok iş yapılması gerektiğini açıkladı. var.
Ermenice konuşana indirim…
Filibe’de bir ayakkabı tamircisi Ermeni vatandaş dükkanının vitrinine “Ermenice konuşursan, tüm hizmetler yüzde 25 indirimli” yazısı koymuş. filibede-ermenicekonusana-indirim Bu Türkçe olsaydı ve Türkçe konuşana indirim yapıyorum deseydi acaba Bulgarlar ne düşünürdü ve ne derlerdi...
Yok olmaya yüz tutmuş köyler Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün (NSİ) ve- retiz. Bunun ne büyük bir nimet olduğunu
rilerine göre, ülkedeki 5 bin 9 köyden 169’unda hiç insan oturmuyor. Yaklaşık 400 köyde ise nüfus tek haneli rakamlara inmiş durumda. Tek insan olan köy sayısı ise 60. NSİ, nüfusu 100 kişinin altında bulunan köylerin sayısının bin 900 olduğunu açıkladı. Nüfusu az olan köylerde, sosyal ve ekonomik sorunlar da beraberinde geliyor. Burada yaşamaya çalışan köy sakinleri ise her şeyden önce insan ilgisine muhtaç bulunuyor. hatice-halil-yok-olmaya-yuz-tutmuskoylerdenGüneydoğu Bulgaristan’da bulunan İvaylovgrad (Ortaköy) Belediyesi’nin nüfusu, son 10 yılda yüzde 19,6 oranında azalmış. Belediye’nin şu anki nüfusu 6 bin 131 kişi. Belediye’ye ait 50 köyden 10’u boşalmış durumda. Bazı köylerde ise insan sayısı 7 kişiye düşmüş. Bunlardan biri de Bubino (Yunus Viran) köyü. Köyde, yan yana 3 aile oturuyor, toplam 7 kişi. İvaylovgrad ile Bubino arasındaki mesafe 36 km. İvaylovgrad-Krumovgrad güzergahına 4 km. uzaklıkta bulunan köye ulaşmak oldukça zor. 4 kilometrelik yol, ancak 30 dakikada geçilebiliyor. Zaman gazetesi, ulaşılması güç olan bu köye giderek, tükenmekte olan köylülerin sorunlarını dinledi. Köye en son, 1980’lerde asfalt dökülmüş. Köydeki geçim kaynağı ise, sadece hayvan besiciliği. Dünya ile bağlantısı kopmuş Bubino’da oturan 7 köylünün yedisi de Türk asıllı. Köyde, ne dükkan var ne de uğrayan. Köye girdiğiniz andan itibaren telefon bağlantısı kesiliyor. Muhtarlık, postane, sağlık ocağı gibi kavramlar buraya yabancı, tek avantaj yüksek noktada olduğu için radyo ve televizyon sinyallerinin olması. Köyün sakinlerinden 57 yaşındaki İsmail Ahmet, burada doğup büyümüş. İsmail bey ve eşi, köyde insanların azalmasına üzüldüklerini belirterek, yabancı birini gördüklerinde çok sevindiklerini söylüyorlar. Bu duruma alıştıklarını söyleyen Ahmet bey, ‘’Telefon çekmediği için bizi kimse arayamıyor, oğlumuz bile bizi aramıyor. Ben oğlumu aramak için başka noktaya çıkıyorum, orada da her zaman şebeke olmuyor.’’ cümleleriyle ifade ediyor hayattan kopmuş oldukları durumu. En son aylar öncesi dayısı gelmiş köye. Ekmek taşıyan arabadan başka kimsenin köye gelmediğini söylüyor. İvaylovgrad Belediyesi’nde hastane olmadığını söyleyen Ahmet bey, sadece acil servis olduğunu, ciddi hastalıklarda ise 70 kilometre uzakta bulunan Svilengrad’a (Mustafapaşa) gitmek zorunda kaldıklarını kaydediyor. ‘’İnsanlar yerine hayvanlarla konuşuyoruz, insana hasretiz’’ Bubino köyünde oturan 7 kişinin yedisi de aynı şeyi ifade ediyor, ‘’Biz insana has-
şimdi anlıyoruz.” diyorlar. Köyün en genç sakini Ali Osmanov (28), köyde kalmayı tercih ettiğini, bu tercihin de değişmeyeceğini söylüyor. Osmanov, ‘’Şehre gitmeyi düşünsek bile kiralar pahalı, burada ise hayvancılıkla başladık böyle devam ediyoruz’’ ifadelerini kullanıyor. Hatice Halil (80), yalnızlığı çok zor geçirdiğini söyleyerek, sadece Türkiye’den gelen yakınlarının kendisini ziyaret ettiklerini, ancak sadece 1-2 gün durdukları için bunun yetersiz olduğundan serzenişte bulunuyor. Yalnızlığı biraz da olsa yenmek için Türkçe radyo yayınlarını dinliyor ve halini şu sözlerle özetliyor ‘’İnsanlar yerine hayvanlarla konuşuyoruz, insana hasretiz.’’ Hatice nine, kış idaresi olarak komposto hazırlıyor. Dükkandan ürün almak yerine, hazırladığı kışlıklarla idare ediyor. Bubinoluların en büyük arzusu ise 4 km. yolun onarılması, böylece gelipgitmelerin artacağını ümit ediyorlar. İlk fethedilen köylerde Osmanlı izleri Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde Edirne’nin başkent olduğu yıllarda, Sultan I. Murat ve Lala Şahin Paşa sefere çıkarak Dedeğaç’ı, Ortaköy’ü (İvaylovgrad) 1362’de fethetmiş. Fethedilen yerlere, İslam kimliğini kazandırmak için öncelikle Türk nüfusun artırılmasına önem verilmiş. Bu sayede Anadolu’dan çok sayıda din alimi, Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarına gönderilmiş. İddialara göre ilk gelenler arasında Mehmet Efendi, hanımı ve oğlu Fatih Efendi bu topraklara hicret etmiş. Mezarları bugüne kadar korunmuş. Fakat mezarın üstündeki Osmanlıca yazıyı okuyabilen kimse yok. Günümüzde ise kapalı türbe olarak kullanılıyor. Köyün sakinlerinden İzzet Halil (78), önceden bir türbenin olduğunu ve kendisi 10 yaşındayken bir cuma günü kendiliğinden göçtüğünü anlatıyor. Göçmesiyle birlikte duvardaki Osmanlıca levha parçalanmış ve okunmaz hale gelmiş. Türbe, daha sonra köy halkının imkanlarıyla yeniden inşa edilmiş. Rivayetlere göre İslam alimi Mehmet efendi, bir gün köy halkını sabah kahvaltısına evine davet etmiş. Davetliler geldiklerinde, Mehmet Efendi ve ailesinin öldüğünü görmüşler, hatta mezarlarının bile kazılı olduğu söyleniyor. Aynı yere türbeleri yapılmış. Bugün türbenin restorasyona ihtiyacı var; içindeki tahtalar çürümüş, sıva dökülmüş. Öte yandan köydeki bütün evler, iç ve dış mimarisiyle Osmanlı dönemine ait. Zemin katlar ahır olarak kullanılıyor. İzzet Halil, evlerin 1800 yıllarından bugüne kadar ayakta kaldıklarını belirtiyor. Dedesi ve babası bu evlerde oturmuş. Evlerin çatıları ise kiremit ve taşlarla döşeli. Taşlar da kiremit vazifesi görüyor. Hatta daha dayanıklı ve sağlam oldukları söyleniyor.
Ben kafamdaki soruya yanıt bulmaya çalışıyorum. Bizden şimdiye kadar hep “uslu uslu durmamız” istendi. “İşlerin düzeleceği” söylendi. Fakat nafile. Nefesi kuvvetliler verdikleri sözlerin birini tutmadılar. Ben artık cin çıkarma seansına girdim. Daha kalın kitaplar okuyup, daha açık ve kısa yazarak, okurlarımın da cin çıkarmasına yardım edeceğim. Sıkıntıdan kurtulmak ne ferahlatıcı bir bilseniz! “Liderlerimiz” bizim kuşağa yaşama pınarı, ilham kaynağı olmadı. Kendime hipnoz uygulattım, okurken telefon bile açmıyorum. Geçen hafta altını üstüne getirdiği kitaplardan biri İbn Fadlan’ın Seyahatnamesi. X ve XIII. yüzyıllar arasında var olan ve Bulgar okullarındaki tarih kitaplarından öğrendiğimiz üzere adına “İdil-Kam Bulgar Devleti” denen ve modern literatürde İdil Bulgarlarını (Volga ırmağı boylarlında yaşayan Bulgarlar) gidip gören ve gördüklerini yazan İbn Faldan şöyle der: “Türk kavmi Bulgarlar, zekâsı ve bilgileriyle dikkati çeken birini ‘bu adam Tanrıya hizmet etmeye layik’ diyerek, boynuna bir ip geçirip ağaca asıyor ve çürüyene kadar ağıcın dalında sallandırıyordu.” Bu aslında yeniliğe karşı bir önlem olarak kullanılıyordu. Yenilikler hep “kıllı adam” kafasından çıktığı, icadı olduğu için olacak. Ben de hem kahvemi içip İbn Fadlan’ı okuyor ve hem de düşünüyorum. Dünyada değişmeyen, yenilenmeyen, inadında üstüne olmayan bir halk varsa, bana kalsa, o da Bulgar Halkıdır. Çünkü orada yaşadım ve gördüm. Başka hiçbir şeye inanmasam da, Bulgar kavminin çok bencil olduğuna inanıyorum ve bunu aşmanın olası olup olmadığını soruyorum kendi kendime. Yoksa şimdiki Bulgarlar eski İngiliz Başbakanlarından ve Ütopya – cenneti eserinin yazatı Tomas Mor’u çok mu okudular da, geleneği bozup uygulamada değişiklik yaptılar. Çünkü kendileri “Ajan Sava – Ahmet Doğan’ın “çok akıllı olduğunu” defalarca yazdılar, çizdiler ve anlattılar. Eski geleneklerine göre, onu şimdiye kadar yüz defa öldürmeleri gerekirdi. Onlarsa onu bir “saraya” kapadılar ve etrafında kuş uçurtmuyorlar. Yoksa şu “Türklerden Bulgar yapma” ve hiç zahmet çekmeden çoğalma, onların yürekten gelen sesi olduğundan, hala bastıramıyorlar mı? Bir de şu var kuşkusuz, insanın insan üzerindeki baskısı arttıkça hep yeni / alternatif bir toplum projesi / hayali bir ürün doğdu da ondan mı? İşaret ettiğim “Bulgar Etnik Modeli” dir.T. Mor zamanında yoktu ama şimdi nalları atmış olsa bile, kokuşmasın diye yer gün üzerine kolonya sıkıyorlar ve vitrinde tutmaya devam ediyorlar. Aslında İvan Vazov’un “Esaret Altında” eseri 0.12 levaya hurdacıya veriliyorsa, Sava-Ahmet “Etnik Modeli” 0.3 santim bile etmez… Tabii şöyle bir şey daha var. Gerçeği öldüremezsiniz. Bizim ülkemizin de özgür düşünmeye ihtiyacı var. Düşünme izne tabii tutulamaz. Evet, insanları hapis ederek, toplama kamplarına tıkarak ya da “saraylara” kapayarak fikirlerinin donup katılaşması, halkın bu fikirleri işitip yüreklenmesini önleyebilirsiniz ama bu kadar. Uslu uslu oturmak da bir yere kadar. Ne yazık ki, Yalan yenmiyor. Bir de insanları şablona inandırma işi var. Bunun için güçlü medyaya ihtiyaç var. Şablonlar her şeyi bildiğini sanan, her zaman haklı olduğunu düşünen, kibirli, halktan uzaklarda yaşayan, ama medya aracılığıyla hep onun arasındaymış havası yaratılan bir liderler grubu var. Tabii halkın hep aynı kişileri görüp dinlemekten rahatsız olduğu görüldüğünde diğerlerine ibret olsun diye, birisinin ipte sallandırılması ve sinekler, kurtlar, böcekler içinde çürüyüp kokuşmaya bırakılması, belki etkileyici, korkutucu olur ama onu şimdi artık uygulanmıyor. İstenmeyenler kenara itilip unutuluyor. Bu işlerde gecelerini gündüzlerine katıp bir şeyler yapanlara ben misyon politikacıları diyorum. Öldürülmeyen, çöpe atılmayan, fazla yıpranmalarına izin verilmeyen, korunan, hep pırıl pırıl olmalarına dikkat edilenler işte bu misyon ya da görev ya da özel politikacılardır. Bulgar’da bunlardan birkaç tanesi de Türk’tür. Onlar da zenginleştiler, elbiseleri İngiliz Gabardin kumaşından, tükenmezleri ve gözlükleri altın kaplama, ayakkabıları su almaz ve pas tutmaz deriden vs… vs… Örneğin Başkan R.T. Erdoğan’la görüşmeden önce otele uğrayıp üst baş değiştirmeye vakit bulamayınca, HÖH heyetinden biri takım elbisesini uçak alanı tuvaletinde değiştirmiş, fakat kullandığı koku bavulunda kaldığından dolayı değiştirememiş ve “Çankaya Kökçüne” girerken korumalara birkaç defa “üzerimde bir koku var mı?” diye sormuş. “Tuvalet kokusu” demek istiyor besbelli. Neyse! Bunlar utanç duygusunu yitirmiş “modern” tiplerdir. Örneğin “Ajan Sava-Ahmet Doğan” tipinin yaptıkları aklıma gelince elim ayağım birbirine dolanıyor. Ben yazarak özgürleştim ve yazarak özgürleşmeye devam edeceğim ve onun benim belleğimde nasıl bir iz
bırakacağı benim elimdedir. Bir yazar yarattığı kahramana asla yenik düşmez. Ben de insanı var edenin nedeninin cesareti olduğuna inanıyorum. Ve bizim, Bulgaristan stratejik araştırma Merkezi olarak yaptığımız iş, hakikatken cesaret isteyen bir iştir ve değil Türkçe Bulgar dilinde bile grubumuzun yaptığı irdelemeler kadar gerçekçi analiz bulup okuyamıyoruz. Ajan Sava -Ahmet ve dolayındaki grup, görüldüğü üzere bir hayal dünyasında yaşıyor ve etrafındakileri kendi ütopyalarına inandırıyor. Öylem ki, onları sanki hipnotize ediyor, akıl ve mantıklarını paralize edebiliyor. Nasıl mı? Çünkü etrafındakilerden her birinin ondan beklediği bir şeyler var. Onları hayallerinin hamalı yapıyor ve besleyip yönlendiriyor. Ajan Sava – Ahmet Doğan’ın derisinin şimdiye kadar yüzülmemesinin nedeni ise şudur. “Yok edilirse, ‘Bulgar Etnik Modeli’ tuzağı çökecek, çorap söküğü gibi sökülecek hele şu “soya dönüş dosyaları”, “Belene” Stara Zagora, Sliven, Sofya, Varna hapishane klasörleri açılırsa, vay canına, dünya ayaklanır be. Çünkü Çar düşer, Çarlık çöker ve halk bayram eder, gerçek budur. Biz şimdi burada her kirli işin, tezgâhın altından çıkan bir isim görüyoruz. Gizli ajan “Sava-Ahmet Doğan.” Onu yok ederlerse, inanınız, yeni bir gön suratlı bulmak zordur. Herkes vicdanına küflü tenekeden zırh yaptırmaz… İnsan değer verdiğini eleştirir. Ama Doğanlar eleştirenleri katlediyorlar. Ülkeden kovuyorlar, işsiz bırakıyorlar, açlığa mahkûm ediyorlar, dış ülkelerden yardım almakla suçluyorlar, tek sözle rahat bırakmıyorlar. Vaktiyle sığır sırtı taradığımız demir taraklar vardı, tarak sırtında gezdikçe hayan rahatlardı. Bu bizimkilerin bırak demir dişli tarağa kınalı ellerle sıvazlayana bile tahammülü yok. Ne tuhaf değil mi!? Bu 1970–1972 Pomaklarla didişmede ve 1984– 1989 Türklerle boğuşmada da böyleydi. Ve burada uygulanan bir usul vardı ki, bu, bin yıl öncesinin Orta Asya’sından getirdikleri “akıllıları bir söğüt dalında sallandıralım” mantığı kadar etkili olurken, totalitarizm dönemi boyunca genel geçerlilik kazanarak uygulandı. İşte bakın: Bizde geçerli olan Orta Çağı hukukudur: “Bir şüpheli ya da sanık ne ile suçlandığını asla bilmemeli! Sanığa iddianame gösterilmemeli! Bunu 1376’da yazan Engizisyon Mahkemesi Başkanı Nikcholas Eymenich’tir. Bense, Engizisyon Yargıcının Kitabı’ndan aldım. “Belene” ölüm kampına girip çıkanlardan 10–15 kişiyle görüştüm. Ne için tutuklandığını tam olarak hiç biri söyleyemedi. (Bilmiyorlar çünkü.) Bu 15 kişiden 7-si lokantadan çıkınca “toplanmıştı”. Üçü evden gece yarısından sonra alınmış, beşi de otobüs duraklarda alı konuşmuştu. İnsan hayatta değişik suç işlemiş olabilir. Ve o yıllarda “isim değiştirmeye zorlanma” sıkıntısı içinde olduğumuzdan, herkes kendini bin bir şeyden suçluyordu. Kafalarında yolunu kaybetmiş saçma gibi dolaşan şuydu: “olabilir mi?”, “ağzımdan laf mı kaçırdım!” Bu gibi saçmalıklar beyinlerini devamlı yorduğu için, aralarından birinin kesin cevap bulması zaten imkânsızdı. Önemli olan herkes aynı dereye itilmiş, herkes ıslanmış, ama bizi o dereye itenin kim olduğunu bilsek bile, biz hep dere kenarına gelme sebebimiz üzerinde bocaladık kaldık, çünkü yanı başımızdakini suçlamak daha kolaydı. Uzağı göremiyorduk. Daha doğrusu görmek istemiyorduk, çünkü bilinmeyen korkutandı. Oysa bizi sorgulamadan, mahkeme kararı olmadan, keyfi bir şekilde tutuklayıp sürgün, hapis ettiler. Bize karşı uygulanan her şey, yazılı olan ve olmayan tüm kanunlara ve moral değerlerine göre suç teşkil ediyordu. Bu nedenle, neden tutuklandığımızı bilmememiz, hep şüphe içinde yaşamamız gerekiyordu. Plan buydu. Bizim aramızda hiçbir işe yaramayanlardan tutuklandıkları için yani adam sayıldıkları, yani sürüye katıldıkları için içten içe sevinenler bile vardı. Bunların hepsi yapıldı. Sonunda işler “Ajan Sava- A. Doğan”a devredildi. Akılı uzun olanları “artık söğüt dalında sallandırmaya kuvvetleri olmadığından” ülkeden kovmayı ya da “sayaya kapamayı” emrettiler. Saya-Ahmet’te bu işi yapabilmesi için Hak ve Özgürlük Hareketini devrettiler. İşler yol almaya başladı. Şükür 25 yıldır yerinde sayıyor. 2013 ün başında çoban değişti. Saya yerinde. Şimdi biz süttü değil, yoğurdu da üflesek, sanki fayda yok, çünkü tarihi onlar kendileri yazıyorlar. Bizim tarih yazmaya ne hakkımız ne de kalem kâğıdımız var. Çünkü biz, bir de başımıza gelenleri birbirine bağlayamayacak duruma getirildik. İnsan 30 yıl aldatılırsa, özür dilerim: APTAL OLUR! İş soru da sivrildi: Hiç ders alınsa tarih tekerrür eder mi? Biz artık uslu uslu duramayız, durmamalıyız. Ben daha kalın kitapları daha derin okumaya devam ederken kararımı verdim: Oyumu 9 numaralı bültene vereceğim. Her seçimde şok olmak canıma geçti. Bu sene 9 uğurlu diyorlar. Şans işte.
12 Bayram Sevilcan YÜCE
D i l iBulgaristan’a da geliyor. Fakat Bulgarca konuşmalarınla bilge-
Ahmet Doğan’ın Kurultay Kürsüsünden atılmasından sonra, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının gönül azmiyle 1990’da kurduğu Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) Başkanlığına 19 Ocak 2013’te getirilen eski gizli polis ajanı ve anti-Türk ve anti-Müslüman eğitim almış olan kitapsız ve namazsız lider Lütfü Mestan Kırcaali’de seçmenlere ana dilimiz Türkçe konuşma cesaretini gösteremedi. İngiliz Büyükelçisinin de korteje dahil olduğu mitingde, kendilerini Türkçe şarkı ve türkülerle, davul zurna ve oyun havalarıyla karşılayan Müslüman kalabalığı ana dillerinde yalnız selamlama cesareti bulabilen L. Mestan, TESLİMİYET BAYRAĞI KALDIRMIŞTIR. BULGARVILIĞA RUHEN VE FİİLEN TESLİM OLMUŞTUR. Böylece HÖH lideri vasıflarını halkın nezdinde kaybetmiş ve sıfırlanmıştır. Halkımız ruhsuz bir adam tarafından yönetilmek istenmiyor. Seçimde yeni yön almak ve ana dilimizi ve özgün etnik Türk kültürümüzü ret eden, kabul etmek istemeyen bir kişiden uzak durmak istiyor. Büyük şairimiz Tevfik Fikret bu konuda şöyle demişti: Kimseden fayda ummam, dilemem kol kanat. Kendi boşluk ve gök kubbemde uçar giderim Eğilmek, esaret zincirinden ağırdır boynumda Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim. Dönemler vardır lider doğurur. Dönemler vardır lider yok eder. Biz bu ikinci dönemde yaşıyoruz. Bir lider zamanı dolmuş, eskimiz, pili bitmiş, formül ve modeller savunamaz ve onlarda ısrar edemez. L. Mestan, 1990’dan beri ölmüş eşeğin nallarını sökmekle meşgul olan ve kendini haklı çıkarmak için “BULGAR ETNİK MODELİ” eşek babası olan hmet Doğan’a yaltaklanıyor. Savundukları model totaliter düzenini Türkleri, Pomakları ve Müslüman Çingeneleri eriterek asimile etme ve Bulgarlaştırma modelidir. Bu modele karşı Mayıs 1989’da halk ayaklandı. “Soya dönme” politikası bir zulüm olarak nitelendi ve ret edildi. Yerinen konması istenen tüm etniklerim tüm özgün haklarının bu arada din, dil, kültür, gelenek, örf adet haklarının tanınması istendi. HÖH-DPS partisi zamanını dolduran ve 25 yıldan beri kokuşan A.Doğan’ın “Bulgar Etnik Modeli” ni stratejik bir kazanım olarak savunmaya devam ederken, EVRENSEL BİR EDİNİM OLAN, HALKLARIN MULTİ KÜLTÜREL POLİTİKASININ TANINMASINA VE YASAL ŞARTLARDA GELİŞTİRİLMESİNE YANAŞMIYOR. Kırcaali mitinginde savunduğu da budur. Böylece o Bulgar etnik milliyetçiliğine ve ırkçılığına çanak tutuyor, yol açıyor ve 5 Ekim 2014 seçimleri arifesinde kanıtlandığı üzere onları hatta onları finanse ediyor. Biz bu yazımı, 26 Eylül 2014 günü AVRUPA HALKLARININ ANA DİL GÜNÜNDE yazıyorum. 24 temel dilde konuşan ve çalışan Avrupa Birliği etnik halk topluluklarının ana dil, özgün kültür ve gelenek, görenek özelliklerine hayat hakkı verilmesi için büyük ödenekler ayırıyor. Bu paralardan bir kısmı
L. Mestan yönetimindeki “ana dil”, Türk kültürü ve Müslüman dini düşmanı politik HÖH yapılanması delinin çomağa yapıştığı gibi dört elle sarıldığı “Bulgar Etnik Modeli”nden vazgeçmiyor. Hepiniz biliyorsunuz ki, bir saçmalık olan bu 1”model” bir ruh hastası olduğu sertifikalanmış bulunan ajan “Sava-Ahmet Doğan” tarafından hazırlanmıştır. Bu adam Türk değildir. Bizim içimizi dışımızı bilemez. Nereden ve nasıl bilsin ki? Halktan kopmuş bir eve girmiş çıkmıyor, koruma- polisleri etrafta kuş uçurtmuyor. Son karısı Alylin Hanım da “ben bir gencim, Ruhsal hali bozuk bir adamla ömür geçiremem” demiş ve çekiş gitmiş. Bizi ruh hastaları ne zamana kadar idare edecekler!? Onların model ise bizim kültürel haklarımızı, ana dil ve ana dilde edebiyat, sanat ve kültür sahibi olma yolumuzu kesiyor. Bizi manen köreltiyor sakat bırakıyor. AB üyesiysek bu topluluğun ANA DİL YASALARI BİZDE DE UYGYULANMALIDIR. Türkçemiz selam sabah ve bayramlaşma dili olmakla birlikte bizim yaşam dilimiz, her şeyimizdir. Sözde bir Bulgarca öğretmeni olan L. Mestan’a, Avrupa Halklarının Ana Dil Gününde bir ana dil şiiri hediye ediyorum:
lik imajı vermek ve insanlarımızı bilgeliğin evine davet etmek istiyorsan, onları kendi akıllarının eşiğine ve beşiğine doğru yönlendireceksin! Bunlar ise ana dilimiz Türkçemizdir, kültür, adet, gelenek ve yaşam dilimiz Türkçemizdir, eğitim ve öğretim dilimiz Türkçemizdir, iş diklimiz Türkçemizdir, düğün bayram dilimiz Türkçemizdir, din dilimiz Türkçemizdir. Ana dilimizin öğretilmesinin zaruri olduğuna kendin de inanacaksın! Sen bir politikacı olarak, etnik politika üstüne bilgilerini ki hepsi saçmalıktır, insanlarımıza mitingden mitinge anlatabilirsin, buna mecbursun çünkü sana zavallılarımızı kandırman için para ödüyorlar, fakat sen onlara ana dil anlayışını, sevgisini veremezsin, çünkü o sende yok. Sen bir müzisyen olsan her yerde var olan ritimlerle bir şarkıyı belki de söyleyebilirsin, ancak ne ritmi yakalayan kulağı, ne de oku okuyan sesi öğrencilerine sunamazsın. Bunların ikisi de sende yok. Seni Kıracali’de karşılana çocuklar Türkçe konuşuyordu, şarkılar türküler ana dilimizdeydi, ama sen etkilemedin, çünkü Türklüğün körelmiş, şimdi sen bizim de sakatlanmamızı, özürlü olmamızı istiyorsun. Sen bir bencilsin! Sen, 05. 10. 2014 seçim reklâm panosunu yaptırırken de yanlış yapmışsın. Küçük güzel sarışın bir kızı kucaklamışsın. Bu noktada Yüksen Seçim Kurulu sana “DUR! Sen çocuklara dokunamazsın!” dedi. Sen ancak analarını babalarını yalandırabilirsin, “Çocuklar benimdir!” dedi ve reklâmlarını TV ekranlarından bir çırpıda indirdi. Düşün! Düşün! Ve Aklını devşir!. Sen Lütfü kardeş başka bir ilhama sahipsin. Asla unutma. Ne esintini, ne kanatlarını başka birine ödünç veremezsin. Biz Türk olarak uçmak istiyoruz. Sende böyle yürek ve kanat yok. Senin Tanrıyı ve dünyayı anlayışın yok. Bildiğiniz Bulgarca bu anlayışa dar gelir. Bizimse Tanrıyı ve dünyayı anlayışımız Türk özlüdür, ancak ve yalnız bize özgüdür. Siz eskiden öğretmendiniz. Şu okul şiiri de size hediyem olsun:
Bulgaristan Türklerinin Sesi
Kıpçak Köyünün 223.yılı Kutlamaları
Gagvuz Töreni Kıpçak Köyü’nün 23.yılı kutla- Türkleri, şimdi de Suriyeli Türkmenleri, malarında Rafet ULUTURK’ün konuşma metni Saddamdan kaçan İraklı Türkmen ve Kürt-
Sayın Cumhurbaşkanım, Sn. Belediye Başkanım ve milletvekilleri, Değerli misafirler, Saygı değer aziz Kıpçaklı kardeşlerim, Muhterem Gagavuz halkı ve Dün bağımsızlığını kutlayan Moldovalı biraderlerimiz.
Bayramınız kutlu ve mutlu olsun. Davetinizle şereflendirdiğiniz şanlı yerel 223. yıldönümü kutlamalarınızı, Bulgaristan Türk ve Müslümanları, Balkan halkları, Türkiye’deki soydaşlarım, Rumeli göçmenleri ve tüm Türkiyeliler adına yürekten selamlarken, sizler için özel olarak getirdiğim kucak dolusu sağlık, başarı dileklerimi sunuyorum. İyi olan her şey, bir daha anılarak yaşamak için dönüp dolaşıp başlangıç noktasına gelir. Katıldığımız bu tören de hem yerel, hem tarihsel olarak çok anlamlıdır. Kıpçak atalarımız bundan bin küsur yıl önce atlı alaylarıyla Balkanlara inip, yerli haklarla birlik olup, Bizarsa karşı nice zafere imza attı. Nal, ok ve kılıç sesleri hala kulaklarda çınlıyor. Hiçbir şey unutulmamıştır! Bir yandan Bizans’a uyku uyutmayanlar, aynı zamanda 1072’de Malazgirt Savaşı’nda Selçuk İmparatorluğunu doruklara çıkardı. Osmanlı İmparatorluğunu hayata çağırdı. Kıpçak savaşçıların kılıç seslerinde çınlayan kahramanlık bugün de yankılanıyor, tarih sayfalarından taşıyor. Yelelenmiş atları Anadolu’ya getiren, dünyaya at üstünde ok atmayı öğreten, toplumsal enerjiye at gücü katarak çağ açan atalarımızdır. TariANA DİLİM TÜRKÇEM hin derinliklerinden gelen selam sizleredir. Birlikteliğimiz akla fikre sığmayacak kaGüzel Türkçem ana dilim dar kadim ve zengin bir tarihin devamıdır. Ömrümdesin, dilimdesin… Canım, cananım, sevgilim Biz birbirinden kopmayan bir büGönlümdesin, dilimdesin… tünün en yeni halkalarıyız. Kıpçak köyünde doğan her çocuk, dev İltifat, azar duymağım bir Türk Dünyasında bir nur, gül bebek, İlim, obam, şen oymağım evladımızdır. Her başarınız, bizim de baŞekerim, balım, kaymağım şarımızdır. Bu bağların ve Türk DünAğzımdasın, dilimdesin… yası bozkırlarının her köyünde doDalgalan sen bayrağım ğan hayat parçalanmaz bütünlüğümüzü Gururumsun, iftiharım simgeleyen bir ışıktır, geleceğimizdir. Duam ve de intizarım Biz hep birdik, beraber olduk ve bir medeBağrımdasın, dilimdesin… niyet ve ruh olarak aynı yolun yolcularıyız. Sazım, sözüm, özüm Türkçe 28 Ağustos 2014 efsane ve destanlar yuElim-kolum, gözüm Türkçe vası Kıpçak Köyü’nde önemli bir kutlama Şirin dilim, bizim Türkçe vesilesi olduğu gibi, Türk dünyası için de bu Aklımdasın, dilimdesin… bir çifte bayram günüdür. Bugün, sonrası olGurbetimsin, sılam benim mayan Büyük Türklük tarihinde çağ değişÖz güvencim, kal’am benim tiren bir gündür. Biz bugüne kadar çağımıza Dayım, teyzem, halam benim GEÇMİŞ ÇAĞ diyorduk, artık yeni birlikte Arkamdasın, dilimdesin… oluşturacağımız çağının ilk adımı atılmıştır. Artık dünyamız değişti. Bugün Recep Tayip Varımda sen, yoğumda sen Azımda sen, çoğumda sen Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu günüKavrulduğum yağımda sen dür. 10 Ağustos günü yapılan genel seçimde Bahtımdasın, dilimdesin… Türkiye halkı ilk kez olmak üzere aracısız, direk olarak kendi oyu ile Tayip Erdoğan’ın Oğlum-kızım gündüz-gece O K U L Türkiye Cumhuriyeti Başkanı seçti. Seni söyler hece hece Dünyanın en zengin aklını gördüm, Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin Sen bilmece, bildirmece Sermayesin sordum dedi ki okul. Yuvamdasın, dilimdesin… 12. Cumhurbaşkanı olsa da, sıraİnsanlara hizmet yaptığın yardım, dan bir Cumhurbaşkanı değildir. KuruSızar gözde yaşım Türkçe Merhametim, duygum dedi ki okul. cusu ve lideri olduğu Adalet ve Kalkınma Hayallerim, düşüm Türkçe Partisi,(AKP) 2002’den beri onun BaşSudan ateş yapan ne güzel sanat, Yavan ekmek, aşım Türkçe bakanlığında kesintisiz bir iktidar utkuDünyayı ışığa kaplarsın kat kat. Soframdasın, dilimdesin… suyla Türkiye’de yeni bir Türkiye yarattı. Fikirle mi ettin bunları icat, Düşüncemin temelisin Ye n i T ü r k i y e C u m h u r i y e Rehberim oldu dedi ki okul. Bana Türkçe demelisin. tini yaratan Tayip Erdoğan’dır. Sevilmeli sevmelisin Bu bir keramet mi yoksa hüner mi, Fabrikaları, yolları, demiryolları, barajları, Aşkımdasın, dilimdesin… Göz görmese gönül bunlara kanar mı, uçak alanları, tünelleri, sayfiyeleri v.s. ile bekÖküzsüz tarla da saban döner mi? Güzel Türkçem varlığımsın lenen çağı getiren modern Türkiye’nin ruhu Rasathane kurmuş dedi ki okul. Şu cihanda dirliğimsin bugün artık Cumhuriyet sınırlarına sığmıyor. Sen ki; gönül birliğimsin, Çeşitli taştılar bir de trenler, Türkiye farklı bir devlet oldu. GerçekleştiriRuhumdasın, dilimdesin… Hekim olup her yareyi saranlar, len niteliksel büyüme ile aynı sınırlar içinde Bunu sen mi yaptın yoksa erenler? kalarak, dünya çağındaki etkisini kat kat artSayın L. Mestan sen bir öğtırdı. Büyüklerin, gözdelerinin arasına girdi. retmensin ve bunları bilirsin. Daha neler yapar dedi ki okul. Çok güçlendi. 80 milyonluk bir ülke cömertBir öğretmen öğrencilerine, bir Radyo hayrete düşürdü beni, liğiyle 800 milyonu besleyen duruma geldi. lider halkına bilgeliğini değil, sa- Her dilden biliyor yok amma canı. Osmanlıdan ayrılan 44 devlet, ülke ve didece inancını ve sevgisini ve- İlim, akıl, fikir yaratmış bunu, yar insanlarına Anavatan, Türkiye’dir. Başı rebilir. Şimdi ne oldu, biz sizin Lambası, dalgası dedi ki okul. sıkılanın Vatanı’dır Türkiye Cumhuriyeti. bilgilerinizi, inancınızı ve sevginizi istemiyoruz, çünkü siz yanlış İnsanlar kafası bunları bulan, Değişerek büyüdükçe büyüyorken, dünbir yoldasınız, mevkiinizi koru- İlimdir dünyada hakikât olan, yada ve bölgede barış ve huzur kalesi olurken, Bütün bu işlerin temelin kuran, mak için halkımızı yanıltıyorsuDünya mazlumlarına herkese el uzanuz, usandırıyorsunuz, oyalıyor- İnan buna anam dedi ki okul. tırken, bölgesel savaşlarda tüm kovulansunuz ve kör yola itiyorsunuz. Biz ana dilimizi yitiremeyiz. lara, başı dara düşenlere kapısı açık devlet, Eğer sen gerçekten HÖH li- Sizin tarafınızdan yalnız BAYTürkiye’dir. 1990’larda “Srebrenitsa” katlideri kalmak istiyorsan ve ken- RAM DİLİ OLARAK kullanıl- amında Bosnalıları, Kosovo bombalanırken dine dış görünüşünle ve masına da müsemmamız yoktur. Arnavutları, “Büyük Göçte” Bulgaristanlı
leri, IŞID barbarlığından, İsrail füzelerinden kaçan Gazze ve Filistinlileri hep Türkiye bağrına basıyor, doyuruyor, çocuklarını eğitiyor, okutuyor. Bu bakıma da Türkiye Tayyip Erdoğan liderliğinde zor gün dostu Büyük Türkiye oldu. Bu zor dönemde dünyayı zihnen ve filen değiştirecek güçlerin arasında en güvenilir örnek ülke Türkiye’dir. Feryattan kaçanlar Türkiye diyor. Türkiye bölgesel ve kıtalararası HUZUR ÜLKESİ oldu. Yıllardır sıcak bölge olan Yakın Doğu tarihinde boşa tüfek patlamayan bir tek Türk dünyasıdır. Barış ve huzurlu güven medeniyeti İslam’la geldi. Bugün, güç kaynağı uygarlığımızın Müslümanlıkla birleştiği topraklarımızda, köklerimiz yeniden birbirine örülüp kardeşleşiyor. Yani artık köklerimizle buluşuyoruz. Bu açıdan yeni Büyük Başkan Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye yıldızı parlayan güçlü devlet oluyor. Liderimizle beraber kaderimiz ve devletimiz büyüyor, değişiyor ve gelişiyor. Dev Türk Dünyasını yeniden oluşturmaya ufuk açan, ufukları parlayan bir dönemdeyiz. Bugün tarihsel bir gündür diyorum, çünkü bu gün Tayyip Erdoğan Çankaya’ya emin adımlarla ve tüm Türk Dünyasına umut saçarak girdi. Bu kutlama mesajımda çok emin olduğum bir şeyi ilk kez sizinle paylaşmak istiyorum. Geleceğin Türkiye Cumhuriyeti Başkanı ERDOĞAN’ın Türk Dünyasını Çankaya köşkünde değil, geçmişte olduğu gibi Sultanlarımızın Saraylarından yöneteceğine eminim. Atalarımız, bir telefon bile olmayan çağlarda 5 kıtaya uzanan dev imparatorluk yönetmişken, elektronik çağda Türk uygarlığının dünyayı mucizelerle şaşırtacağından eminim. O anları ben de sabırsızlıkla bekliyorum. Ben, töreninize İstanbul’dan geldim. Aynı anda yeraltında, boğaz ve deniz altında, deniz üstünde, karada ve gökyüzünde yaşayan kıta ve uygarlıkları birleştiren dev şehirden selamlar sunarken, orada yaşayan milyonlardan biri olmak, ne güzel! Aynı anda milyonlarca kilometre etrafına ekmek, güven ve gelecek veren bir şehirde yaşamak ve çalışmak ne mutlu! Yeni İstanbul’u yaratan Türk Halkının önderi Recep Tayyip Erdoğan’dır. Biz Türkler saldırı harpleri başlatan bir boy, soy ve millet olmadık. Kalbimizden kaynayan ve gözlerimizde parlayan sıcaklık ancak içimizdeki insan sevgisidir. En büyük özlemimiz Türk Dünyasında, bölgede ve dünyada barıştır. Ne yazık ki bugün de yanan bizim ata topraklarımızdır. Halkların boyların soyların kaderlerini belirleme ve kendi barış ve güvenlik yolunu bulma çabalarına karışmadık. Yakın Doğu ateşi sönecektir. Kürt kardeşlerimiz sözümüze inandı, Tayyip Erdoğan politikasına, halkımıza güvendi ve silah indirdi. Her çatışmada kan dökülmesine karşı ve adaletten yana olduğumuzu tüm dünya gördü. Bölgesel ve yerel sorunların çözümünde, Kırımda olduğu gibi, nüfus oranları değiştirilerek gerçekleştirilen ilhak politikası ve dünya barışına gölge düşüren, komşu Ukrayna örneğinde olduğu gibi halkı galeyana getirip etki alanları yaratmak, yeni barış politikasına anahtar olamaz. Ambargoların, hele gıda ticaretinde sınırlandırma ve yasakların bir barış silahı olduğuna inanmıyorum. Politikalar iktidarların işidir, halkları açlığa itham etme doğru bir seçenek olamaz! Dünya zihinsel ve eylemsel olarak hangi yönde değişirse değişsin, Türk Dünyası’nın atılımlı büyümesini, güçlenmesini ve kardeşliğini asla etkileyemez ve durduramaz. Yeni dev çınarlarımız, eski dev çınarlarımızın köklerinden geliyor. Dünya halklarının yeni boyutlarında, sizin Kıpçak Köyünüzün yeni güzelliklerini de görebildiğim için her defasından daha mutluyum. Başarı, sağlık ve mutluluk dileklerimle hepinizi kucaklıyorum. Köyünüzün ve kilisenizin gününü kutluyor. Sağ olun! Var olun!
Bulgaristan Türklerinin Sesi 13
Haskovo’daki sel sonucu 1000 kişi evsiz kaldı Haskovo bölgesinde meygünü ilan edildi. Burgas’ın ba-
dana gelen sel felaketinin ardından 1000 kişi evsiz kaldı. Cuma ve cumartesi günü yaşanan sağanak yağışta metrekareye 120 litre yağmur düştü. Sel suları iki barajı yıkarken bir nehrin taşmasına yol açtı. Bunun sonucu olarak yüzlerce ev sular altında kalırken Dimitrovgrad’ın Stransko köyünün selden en çok etkilenen yerleşim yeri olduğu belirtildi.haskovo-sel Burgas’da meydana gelen sel sonucu üç kişi hayatını kaybetti. Rosenska nehrinin taşması sonucu araçları içinde suya kapılan iki kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler için Pazartesi günü yas
lıkçı şehri Çengene’de de durumun ciddi boyutta olduğu aktarıldı. Çengene’de bir ev tamamen suya gömülürken 80 evde sular altında kaldı, 50 balıkçı teknesi de hasar gördü. Burgas’ın Pobeda ve Akatsiite mahalleri de sular altında kaldı. İtfaiye ve Sivil Savunma Müdürü Nikolay Nikolov, ülke genelinde kritik durumda olan bir bölgenin veya tehlike arzeden herhangi bir barajın bulunmadığını, herşeyin gözlem altında olduğunu söyledi. Nikolov, şu anda evlerinden tahliye edilen kişilere gıda, su ve ilaç ulaştırılmasının öncelik oluşturduğunu, Kızılhaç örgütünün yardım toplama kampanyası başlattığını belirtti.
nah işlemeseydiniz, Allah Teala hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı.” Rivayet : Hz. Ebu Eyyub Resulullah (sav) buyurdular ki: “Nefsim kudret elinde olan Zat`a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah istemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi.” [Rezin şu ziyadede bulundu: “Resulullah (sav) buyurdu ki: “Nefsim elinde bulunan Zat-ı Zülcelal`e yemin olsun ki, günah işlemediğiniz takdirde ondan daha büyük olan ucb`e düşeceğinizden korkarım.” [Bu rivayet, Münziri`nin et-Terğib ve`tTerhib`inde kaydedilmiştir (4.20)] Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Resulullah (sav) (bir hadis-i kudsi`de) Rabbinden naklen buyururlar ki: “Bir kul günah işledi ve: “Ya Rabbi günahımı affet!” dedi. Hak Teala da: “Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.” Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: “Ey Rabbim günahımı affet!” der. Allah Teala Hazretleri de: “Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır. Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: “Ey Rabbim beni affeyle!” der. Allah Teala da: “Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muaheze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!” buyurdu.” Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Resulullah (sav) buyurdular ki: “Allah Teala Hazretleri diyor ki: “Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sadır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey Ademoğlu! Bana arz doluşu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz doluşu mağfiretimle karşılarım.” Rivayet : Hz. Enes Resulullah (sav) buyurdular ki: “Bir adam: “Vallahi Allah
lah Teala Hazretleri de: “Falancaya mağfiret etmiyeceğim hususunda yemin eden de kim? Ben ona mağfiret ettim, senin amelini de iptal ettim!” buyurdu.” Rivayet : Hz. Cündeb Resulullah (sav) buyurdular ki: “Beni İsrail`de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: “Vazgeç!” derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, “vazgeç” dedi. Öbürü: “Beni Allah`la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?” dedi. Öbürü: “Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: “Allah seni cennetine koymaz!” dedi. Bunun üzerine Allah ikisininde ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabbülaleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teala Hazretleri ibadette gayret edene: “Sen benim elimdekine kadir misin?” dedi. Günahkara da dönerek: “Git, rahmetimle cennete gir!” buyurdu. Diğeri için de: “Bunu ateşe götürün” emretti. Ebu Hüreyre (ra) der ki: “(Adamcağız Allah`ın gadabına dokunan münasebetsiz) bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de heba etti.” Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Resulullah (sav) buyurdular ki: “Bir adam vardı, (günah isteyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına dedi ki: “Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgarın önünde saçın, Allah`a yemin olsun, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!” Ölünce, bu söylediği ona yapıldı. Allah da arz`a emrederek: “Sende ondan ne varsa bana toplayıver!” dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. “Sen böyle bir vasiyeti niye yaptın?” diye Rabb Teala sordu. “Senden korktuğum için ey Rabbim” cevabını verdi. Allah Teala hazretleri bu cevap üzerine onu affetti.” Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Ebu`d-Derda (ra)`yı işittim. Demişti ki: “Resulullah (sav)`ı işittim, şöyle buyurdu: “Müşrik olarak ölenle, bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir.” Rivayet : Hz. Ümmü`d-Derda
Resulullah (sav)`a biri abid diğeri alim iki kişiden bahsedilmişti. “Alimin Abide üstünlüğü, benim sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir” buyurdu. Rivayet : Hz. Ebu Ümame Yine Tirmizi`nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: “...Aleyhissalatu vesselam sonra buyurdular ki: “Allah Teala Hazretleri, melekleri, semavat ehli, deliğindeki karıncaya, denizindeki balıklara varıncaya kadar arz ehli, halka hayrı öğretene mağfiret duasında bulunun” Rivayet : Hz. Resulullah (sav) buyurdular ki: “Tek bir fakih, şeytana bin abidden daha yamandır.” Rivayet : Hz. İbnu Abbas Resulullah (sav)`a Allah indinde en efdal insanın kim olduğu sorulmuştu: “Allah indinde en kıymetlileri en muttaki olanlardır!” buyurdular. “Biz bunu sormadık!” demeleri üzerine: “Öyleyse o, Halilullah`ın oğlu, Nebiyyullah`ın oğlu Nebiyyullah`ın oğlu Yusuftur” buyurmuştu. Yine itirazla: “Hayır, bunu da sormadık” dediler. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: “Siz bana Arap hanedanlarından mı soruyorsunuz” dedi. “Evet (Ey Allah`ın Resulü!)” dediler. “Onların cahiliye dönemindeki hayırlıları, fıkıh öğrendikleri takdirde, İslam`da da en hayırlılarıdır!” cevabını verdi. Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Resulullah (sav) buyurdular ki: “Dinde fakih (bilgili) olan kimse ne iyi kimsedir! Kendisine muhtaç olununca faydalı olur, Kendisine ihtiyaç olmayınca ilmini artırır.” [Rezin tahric etmiştir.] Rivayet : Hz. Ali Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim, benden sonra öldürülmüş olan bir sünnetimi ihya ederse beni seviyor demektir. Beni seven de benimle beraberdir.” [Rezin tahric etmiştir] Rivayet : Hz. Ali Resulullah (sav)`ın şöyle dediğini işittim: “Kim bir ilim öğrenmek için bir yola süluk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar alim için istiğfar ederler. Alimin abid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir.” Rivayet : Hz. Ebu`d-Derda Hz. Muaviye (ra)`yi işittim demişti ki: “Resulullah (sav)`ın şöyle söylediğini işittim: “Allah kimin için hayır murad ederse onu dinde fakih kılar.” Rivayet : Hz. Humeyd İbnu Abdirrahman Resulullah (sav) buyurdular ki: “İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır.” Rivayet : Hz. Enes Aleyhissalatu vesselam: “Kim ilim taleb ederse, bu işi, geçmişteki günahlarına kefaret olur” buyurmuştur. Rivayet : Hz. Sahbere Resulullah (sav) buyurdular ki: “Zancılardan önce, ilim öğrenin, yani zanlarıyla konuşanlardan önce.” [Rezin tahric etmiştir. Buhari de bunu bir bab başlığında
muallak (senetsiz) olarak kaydetmiştir. (Feraiz 2).] Rivayet : Hz. Ukbe İbnu Amir Resulullah (sav) buyurdular ki: “Feraizi ve Kur`an`ı öğrenin ve halka da öğretin, zira benim ruhum kabzedilecek (ve ben aranızdan gideceğim).” (İbnu Mes`ud (ra)`dan aynı ma`nada bir rivayet yapılmıştır. Rezin şu ziyadede bulunmuştur: “Feraizi bilmeyen alimin misali, baş kısmı olmayan bürnus gibidir.”) Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Resulullah (sav) buyurdular ki: “Mü`min, sonu cennet oluncaya kadar hayır işitmekten asla doymayacak.” Rivayet : Hz. Ebu Said Resulullah (sav) buyurdular ki: “Hikmetli söz mü`minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, onu hemen almaya ehaktır.” Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Resulullah (sav) buyurdular ki: “İlim üçtür. Bunlardan fazlası fazilettir. Muhkem ayet, kaim sünnet, adil taksim.” Rivayet : Hz. İbnu Amr İbni`l-As Resulullah (sav) mescidde otururken üç kişi çıktı geldi, ikisi Resulullah (sav)`a, yönelerek önünde durdular. Bunlardan biri, bir aralık bularak hemen oraya oturdu. Diğeri de onun gerisine oturdu. Üçüncü kimse ise, geri dönüp gitti. Resulullah (sav) (dersinden) boşalınca buyurdular: “Size üç kişiden haber vereyim mi? Bunlardan biri Allah`a iltica etti. Allah da onu himayesine aldı. Diğeri istihyada bulundu, Allah da onun istihyasını kabul etti. Üçüncüsü ise geri döndü, Allah da ondan yüz çevirdi.” Rivayet : Hz. Ebu Vakid el`Leysi Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kim, bir ilimden sorulur, o da bunu ketmedip söylemezse (kıyamet günü) ateşten bir gem ile gemlenir.” Rivayet : Hz. Ebu Hüreyre Resulullah (sav) buyurdular ki: “Vallahi, senin hidayetinle bir tek kişiye hidayet verilmesi, senin için kıymetli develerden müteşekkil sürülerden daha hayırlıdir.” Rivayet : Hz. Sehl İbnu Sa`d Biz Ebu Said el-Hudri (ra)`a uğradık. O bize: “Resulullah (sav)`ın (bize) vasiyetine merhaba” (derdi ve ilave ederdi): Resulullah (sav) demişti ki: “İnsanlar (dinde) size tabidirler. Size (aktar-ı alemden yani) dünyanın her tarafından bir kısım erkekler gelip İslam dinini öğrenecekler. Onlar geldikleri vakit, onlara hep hayrı tavsiye edin.” Rivayet : Hz. Ebu Harun el-Abdi “Ey Allah`ın Resulü!” dedim, “ben senden pek çok hadis işittim. Ancak bunlardan, sonradan işittiklerimin, önceden işittiklerimi unutturacağından korkuyorum. Bana (hepsinin yerini tutacak) cami bir kelime söyle!” “Bildiklerinde Allah`a karşı müttaki ol (bu sana yeter)!” buyurdular. (Rezin şu ziyadeyi yaptı: “...ve onunla amel et!”) Rivayet : Hz. Yezid İbnu Beleme el-Cüft
AFResulullah VE (sav) MAĞFİRET Konusu İle İlgili Hadis-i Şerifler. buyurdular ki: “Eğer siz hiç gü- falancayı mağfiret etmiyecek!” diye kesip attı. Al-
İLİM Konusu İle İlgili Hadis-i Şerifler.
Kısır Ruhlular
Neriman ERALP “Vay zavallı Bulgaristan!” deyenler bu defa da haklıdırlar. Bir adamın kaç paralık adam olduğu her gün belli olmaz, fakat bayramda, seyranda, seçimde mutlaka ortaya çıkar. Yüreklerde gizlenen ne kadar gizli ses varsa hepsi işitildi bu defa. Dost sandıklarımızın düşman olduğu hemen şakıdı gün şakıdı. Türkleri savunan bir gazetede bir yazı, bir fıkra, bir radyo yayını, TV’de bir söyleşi yapılmadı. Buna rağmen bir hariç soydaş dernekleri kör ve sağır. Sanki Bulgaristan’ın başına gelen kötülükleri bir yarattık ve çoğalttık. Neyi savunuyorsunuz anlamak mümkün değil. Siz değişmeden h,iç bir şey değiştirilemez. Atacağın bülten no. 9. Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak. Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir… En güç olansa körün bakması ve sağırın duymasıdır… Diyen şair Edip Cansever bu mısraları sanki bizim için yazdı. Biz, Bulgaristan’da yaşayanlardan her iki kişiden birinin her akşam yarı tok yarı aç yattığını biliyoruz. Komşularım var, gidip geliyorlar. Emekli maaşları ekmek parasına yetmiyor, haberleri, doğruyu anlatıyor. Necati Cumalı ne güzel yazmış: Varmayın üstüme yeter, beni söyletmeyin Ben bilirim dost kim, düşman kim Bilirim kim sinsi adımlarla beşimizde gezer de Göz geze gelince başını eğer… Bazılarımız gerçeklerden uzaklaşmak gereğini paylaşıyor. Bayramda, seçimde üzerimize bir yorgan çekelim ve gerçekleri görmeyelim diyor. Ben, bu 25 yılda zamanın bir solucan hızıyla geçmediğini, çok hızlı ilerlediğini ve biz onu etkilemezsek kendi bildiğini okuduğunu anladım. Dün komşu Feruze teyzem gelmiş, kızım yazını okudum, bizim Serdar çıktı almış, bana getirdi, “pek üzüldüm be kızım” diyor, senin içindeki sorunlar neden dışına vurmuyor?, diye soruyor. Sen hepimiz için varsın, demek deyip, dudajk ısırıyor. “Anacığını araba altında mı tutular geberesecikleri” diye üzülüyor. Siz kaç günde geçtiniz?, diye sorunca, 8 gün aynı yerde kaldık, dere kenarıydı, ağustosta çavdar sapı kadar da olsa akıntıcık vardı, arkamız da gürgen korusuydu, üzülme mi dersin, yandık tutuştuk, oracıkta ölüyoruz sandık” diye ağalandı. “Okudum da, diyor, sen okumaya böyle devam edersen, kişiliğini sakatlayacaksın, yalan söylemeden yazmak ne güzel, kimse siz gibi anlatmıyor, ama büyük yalanlar içimizde kaldı, bir delinse de hepsi aksa, paklanabilsek be kızım!” derken, boynuma sarılıyor. Geçmişini kaybeden her şeyini kaybeder fikri insanlarımızda uyanmaya başladı.Genç kuşak yozlaşmamızın önüne geçecektir. Buna inanıyorum. Bizim aldatılmışlığımız, 1990’da gafil avlanmış olmamızdan çıkan şöyle bir sonuç var: EFENDİLERİYLE YÜKSELENLER, EFENDİLERİYLE DÜŞERLER! 1990’da aldatıldığını, tuzağa düşürüldüğünü anlayan Bulgaristan Türklerinde nefret zihniyeti mayalandı. Bugün artık bu hele soydaşlarımızın arasında DİK DURALIM! Şeklinde oturdu ve biçimlendi. BULTÜRK gibi soydaş dernekleri sınırı delip geçti, vatanda odaklandı. Yayın kapasitesini her geçen günle genişleterek güçlendiren bghaber. org, BULTÜRK Gazetesi, hazırlıkları tamamlanmak üzere olan BULTÜRK radyo yayınları, Bursa ve Edirneli okuyup yetişmiş genç ve istidatlı soydaş kardeşlerin davamıza olan ilgisinin artması, Kocaeli, Gebze, Ankara ve İzmir’de mayamızın tuttuğu haberlerini almamız çok sevindirici ve moral verici oluyor. Biz 2 yıldan beri büyük bir ısrarla ve yineleyerek Bulgaristan sosyalist partisi parçalanıyor, dağılıyor, çöküyor, dedik. Tam öyle olmadı mı? Hak ve Özgürlük Partisi (HÇH-DPS bir (BKP) – (BSP) ve gizli servis “DC” tuzağı olarak hazırlandı ve ajanların ajanı zavallı Sava-Ahmet’e kalaylı tepsi içinde servis edildi, demedik mi!? Şimdi bu işin efendileri, onu Türk ve İslam düşmanı bir hain ajan olarak yaratanlar yıkılıyor, çöküyorlar ve o da efendileriyle birlikte düşecektir, yok olacaktır, ülkeyi terk edip kaçacaktır, diyoruz. Şunu özel olarak eklemek istiyorum. Bu adamlardan hiç biri Bulgaristan’da ölemez. Onlar dış ülkelere kaçacaklar ve oralarda önce güzel yaşayacaklar ve sonra sürüneceklerdir. İnanınız: Böcekler, ışıklar sönünce meydana çıkar. Günleri yakındır. Şu anda artık akıl tutulması yaşadıklarını söylemek, tam yerindedir. Bu sözlerim Lütfü Mestan için de geçerlidir.
Tohum çatladı. Evet 2003’ten beri devam eden uyanış kavgasında “tohum çatladı” kanısı yerleşti. Bunu bugün artık yalnız aynı dava ışığı etrafında örgütlenmiş olanlar demiyoruz. “İlk ve son cümlesi, ne yapalım be gülücüğüm!?” deyenler toplantılarımıza geliyorlar, yerlerinden kalkıp BULTÜRK ekibini ayakta karşılayıp yine ayakta alkış tufanıyla uğurlarken üşenmiyorlar. Bu hak edilmiş bir saygıdır. Biz sözün insana, düşündüğünü saklayabilsin diye verilmiştir. Sizin ağzınızla değil, kafasıyla konuşan insanlar olduğunuzu biliyorum ve size katılıyoruz. Bizim dilimizi yasaklayanlar, bunu bilmediklerinden daha 1989 Mayısında tosladılar. Şimdi de durum aynıdır. Bu hafta Bulgar basınında en fazla satan gazetelerden biri olan “Presa” gazetesinde HÖH-DPS partisi eski “dostları” Korman İsmailov ile Kasim Dal’ çok ciddi bir bel altı vuruşu yaptı. “Presa”, (Tarih 25 Eylül 2014, sayı 259, yıl III) HÖH-DPS partisinin verdiği milyon levalarla kurulan, tescil edilen, kurultay yapan, seçim kampanyası yapan ve gece gündüz tüm medyalarda Türklere, İslam dinine soydaşların seçim hakkına, çifte vatandaşlığına karşı konuşan, bir yandan bu propaganda ise, açlıktan ağzı kokan Bulgar milliyetçilerinden oy isteyen ve aynı zaman sözde korkuttuğu Türklerin, Pomakların, soydaşlarımızın ve Müslüman Çingeneleri HÖH bültenine inadına oy vermeye zorlayan Nikolay Barekov’un “Sansürsüz Bulgaeristan” Partisinin seçim ortağı “Georgyovden” Başkanı Lüben Dilov sinle bir söyleşi yayınladı. Parası HÖH-DPS tarafından ödenen bu yazıda, sözde K.İsmailov ile K. Dal 12 Mayıs 2013 ‘te bir önceki erken meclis seçimlerde Demokratik Güçler Birliği (ODS) ile ortak oldukları bşr görğmede Türkçemizin “Bulgaristan’da ikinci resmi dil” olmasını istemişler. L. Dilov Sin ve “Gerprgyovden” partisi de bu görüşmede hazır bulunduğu için her şeyi işitmişler. Onur ve Özgürlük Partisi (OÖP) yöneticilerinin Türk dilinin Bulgaristan’da “ikinci resmi dil” olmasını istediklerini bildiği için, bu partinin şimdi Reformcu Bloktan’tan aynı isteklerde bulunup bulunmadığını yazdı. Bu yazı, 26 Eylül Cuma sabahı bütün Bulgar radyo ve TV programlarını tüm milliyetçileri ayağa kaldırdı. K. Dal ile K. İsmailov “yok öyle bir şey” deyinceye kadar zorlandı. Kassımla Kormanın Türk dili derdi zaten yok da, ikinci resmi dil istemeleri, çuvaldan çıkan iğne oldu. Çok korktular!!! HÖH-DPS 2014 seçimlerinde yaptığı saldırıların şirketine şimdiye kadar ulaşamamıştı. Bulgaristan Türklerine, Müslümanlara, Camilerimize, din okullarımıza, İslam dinine ve kiöliğimize karşı şimdiki saldırı çok güçlü oldu ve başarıyla göğüslenebildi diyebilirim. Geçen yıllarda ”ATAKA” partisi Başkanı Volen Siderov da köpek gibi havlıyordu, fakat bu hadde varmamıştı. Şimdi yalnız, soydaşların yolunu kesmek için, analarını babalarını ihbar eden, kardeşlerini sürgün ettiren Sana ajanı ile Pavel ajanının “Kapitan Andreevo” – “Kapıkule” sınır çizgisine gidip yan yana, ellerine birer şişe alıp yan yana asfalta serilerek Türkiye’den gelen otobüslerin yolunu kesmeleri kaldı. Belki bu anların tamamen rezil olmaları için en son şanstır. Toplum bu ajanlardan, hainlerden, çöplerden arınmadan hiç birimizin yüzü gülmez. Halkımızı uyandıran maya tuttu. Bir de L. Mestan çıkıp çıkıp “propaganda dilini yumuşatın!” diyor. Kardeşim işler söz safhasından çoktan çıktı. Ve bunu siz yaptınız. Kopoylar, beslemeleriniz bir az daha para kopartalım diye, gece gündüz asfaltta yatmaya hazırlanıyor. Bu paraların da hesabı sorulacak ama bakalım kısmetse yakındır. Bilirsiniz Sayın Mestan, “Yarına kalsa da, yanınıza kalan olmayacaktır!” Bakıyorum bazı gerçekçi yayınlar, kızınızın halkın 5 milyon levasının üstüne oturup kapanan BTK bankasında aldığı maaşın fişini çıkarmışlar: 10 bin leva (on bin leva) Sava Ahmet’in Şirin’i, boşadığı öteki metresler ve oğlu Erol ise yanancı enerji şirketlerinden ayda 12 000 leva (on iki bin leva) maaş alıyormuş. Lütfen vazgeçin artık şu hep bana hep bana politikalarından. Halkımız açlıktan gevriyor. Deyecek sanki başka bir şeyler yok. Lütfen beni benimle bırakınız! İnsanın iradesi onun temel taşıdır. Bütün Bulgaristan tutuştuğu an, bu ateş insanı yakmaz demenin bir anlamı yoktur. Bu seçimlerde benim kibritim 9 nolu bültendir. Bir yanından siz de tutuşturun lütfen. Şu rezaleti cehennem kazanında birlikte kaynatalım! Bülten no. 9’la işi ateşleyelim. Kısır ruhlardan başka bir şey beklemememiz boşunadır.
14
Bulgaristan Türklerinin Sesi
D r. M ü j g a n Türkiye - Balkan Devletleri İlişkileri ve Bulgaristan T ü r k i y e C u m h u r i y e t i yaptığımız katkıların en somut örneğini Türkiye’nin S o f y a B ü y ü k e l ç i l i k ’ t e n Dr. Sakin ÖNER DENİZ inisiyatifi ile gerçekleştirilen Türkiye-Hırvatistan1 989 Ma y ı s A y a k l a n m a s ı ( 6)
Bu anımsatmayı yapmamızın nedeni, Mayıs 1989 Ayaklamasında Ahmet Doğan ve arkadaşlarının, onun sözde kurduğu Bulgaristan Türkleri Ulusal Kurtuluş Örgütünün hiçbir rolü, etkinliği ve katkısı olmadığını göstermek içindir. Nazım Saliev ve illegal mücadele arkadaşları, yerel militanlar, eylemciler, sığınakçılar, sürgün edilenler ve aile üyelerinden ve yürüyüşlerde polisle çarpışanlardan, tutuklandıktan sonra eşek sudan gelene kadar dövülenlerden, “Belene” Ölüm kapında kalan 518’kişiden hiç ama hiç biri Ahmet Doğanı ve onun sözde kurup yönettiği BTHKH’ni tanıdığını, onunla irtibatta olduğunu söylememiştir. Doğan’ı öne geçirmek ve “lider” yapmak için Demokratik Lig liderleri ve kahramanları birer ikişer tutuklanarak Bulgaristan’dan kovulmuş, geri dönseler de hiçbirine hayat hakkı tanınmamıştır. Şunu da eklemekte yarar var. Mayıs 1989’da düzenlenen açlık grevlerine, daha sonraki HÖH yöneticilerinden katılan yalnız Ak Kadınlı Osman Oktay’dır. O. Oktay’ın Demokratik Lig ile uzaktan yakından ilişkisi yoktu ve olmamıştır. Demokratik Lig yönetiminden hiçbir kişi HÖH / DPS yönetimine alınmamıştır. 1984 -1990 yılları halk kahramanlarımızın sürgün edildiği illerde İç İşleri Bakanlığı Generali olan Peevski’nin torunu Daniel Peevski bugün artık HÖH / DPS partisini tamamen ele geçirmiş ve istediği gibi yönetmektedir. Bu bakıma “Peevski soyunun Bulgaristan Türklerine Ahtı vardı. Şimdi torunları Danço onu çıkarıyor.
Şimdi gelelim Mayıs Ayaklanması’nın Demokratik Lig önderliğinde gelişmesine:
20 Mayıs 1989 sabahı köylüler Şuman’e bahlı Yusufhanlar (Prestoye) köy meydanına toplandı. Kaolinovo kasabasına yönelen protestocu bin kişilik direnişçi alayı heyecanlı, coşkulu ve ellerinde pankartlarla ilerlerken saldırıya uğradı. 7 kişi öldürüldü ve 20 ağır yaralı düştü. Taşınan pankartlarda “Biz Türk’üz!” “Yaşasın Türk Halkı!” “Haklarımızı İstiyoruz!” “Anadilimizde Okullarımızı İstiyoruz!” Emberler (Kliment) köyüne yaklaşan nümayiş alayı mezarlık başında durdu, atalarına saygı duruşunda durdu ve yürüyüşe artık 2 bin kişiyi bulan bir sel halinde devam etti. Bu yöre Şumen Varna arası Türklük kalesidir. Gösteri yürüyüşü haberini alanlar alaya katılırken 15 – 16 bin kişi aşılmaz bir sel duvarı oluşturmuştu. Ayaklanma alayı karşısına polis gücü dikildi. Komünist partisi ve totaliter devlet önderleri dilini yutmuştur. O zaman 111 yılında olan yeni Bulgar devleti sakin, hoşgörülü ve namuslu bildikleri Türklerden böyle bir şey beklemiyordu. Burada şuna da yer verelim, bu ayaklanma yerel yönetimlerin merkez yönetime Türk ahalisinin durumu, ruh hali, çekisi ve hıncı üstüne yanlış bilgi verdiğini ortaya çıkardı. Ellerinde “Kalaşnikov” yaşlı ve gençlere, kadınlara saldıran milis gücü Türklerle başa çıkamayınca, zırhlı birlikler de taşla karşılanmış, milisler gaz bombası kullansa da gösteri seli düşmanı ezip geçmiş ve Kliment kasabasının merkezine toplanmıştır. Yüksek bir yere çıkan Novi Pazarlı Gülten Osmanova göstericileri ve bu ilk büyük mitingi Demokratik Lig adına kutlarken, yitirilen hak ve özgürlüklerimizi koruma davasında programsal açıklama yapmıştır. (Bu gösteride, şehir meydanı eyleminde, yürüyüşte Ahmet Doğan’dan ve onun sözde hareketinden söz eden olmamıştır.) Ertesi gün (21 Mayıs 1989) totaliter rejimin baskı ve terörü 2 can daha aldı. Mahmuzlar (Todor İkonopmovo) köyünden sıradan bir köylü, tütün üreticisi olan Mehmet Salih Raşit oğlu öldürüldü. Gösteri alayına katılmak isteyenleri kamyonetiyle köylerden taşıyan 47 yaşındaki Necip Osman oğlunu da polis dayağına dayanamadı. Ertesi gün Bohçalar’a toplanan 500–600 kişilik kalabalığa asker ateş açtı. 21 kişi yaralandı. Bulgar doktorlar yaralılara yardım çağrısına gelmedi. Novi Pazar’a taşınan yaralılardan 46 yaşındaki Hasan Saliev yolda; Lom kasabasından 46 yaşındaki Mehmet Saliev hastanede; 37 yaşındaki Mehmet Ruşidov da hastanede can feda ederken atları Bulgaristan Türklerinin ölümsüzler defterine altın harflerle yazdı. Benzer gösteriler Bulgaristan Türklerinin yaşadığı bütün köy ve şehirlerde gerçekleşti, çok ölü verildi, büyük sayıda yaralanan oldu. Yaralılardan Zahide Fıçıcı oğlu alçıya alındı. Türkiye’ye gönderildi. Celil Korkaz ve Cevat Çavuş İstanbul Cerrah paşa hastanesinde ameliyat oldu. Kazım Tabak’ın göğsünü delen kurşunlar da Cerrah Paşa’da çıkarıldı vs. vs. UNUTMAYALIM: 1989 Mayıs Ayaklanması Bulgar Komünist totaliter diktatörlüğüne karşı bir Türk İsyanıdır. Deliorman, Gerlovo, Dobruca ve Rodop Türkleri yok olmaya karşı ayaklanmışlardı. BİR DE ŞUNU UNUTMAYALIM: Bu gösteri ve mitinglerde, illegal örgütlenmede, tüm halkı saran isyanda, 1989 Mayıs Ayaklanmasında Ahmet Doğan adında bir kişinin ne adı, ne ini, ne de cini vardı.
Balkanlar, Avrupa kıtasının güneydoğusunda 1.000.000 kilometrekare yüz ölçümü kaplayan ve 75 milyon nüfusun yaşadığı bir yarımadadır. Balkan bölgesinin güneyi Yunanistan’ı içine alacak şekilde Adriyatik Denizi, Ege Denizi ve Karadeniz ile sınırlıdır. Balkan yarımadasının doğu sınırı TunaSava-Kupa suları ve kuzey sınırı Tuna, Drava nehirleri ile Hırvatistan’ın Fiume(Rijeka) Limanıdır. Balkanlarda, Arnavutluk, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Macaristan, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Slovenya, Romanya, Yunanistan ve Türkiye’nin toprakları bulunmaktadır. Balkan topraklarında Macar, Dalmaçyalı, Slav, Sırp, Hırvat, Romen, Bulgar, Makedon, Karadağlı, Boşnak, Rum ve Türkler yaşamaktadır. Nüfusun %15’i Müslüman olup, Müslümanların toplam nüfusu 9 milyon civarındadır. Türkiye’nin Trakya kesiminde yaşayanlarla birlikte bu sayı 15 milyonu geçmektedir. Arnavutluk’un %70’i, Yugoslavya’nın(Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Slovenya) %17’si, Bulgaristan’ın %26’sı Müslüman’dır. Balkanlar tarih boyunca siyasî ve stratejik özelliği nedeniyle Avrupa büyük devletlerinin çıkar çatışmalarına sahne olmuştur. Bölge, Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu devirler dışında, coğrafî, tarihî, etnik ve dinî nedenlerle parçalanmış şekilde kalmıştır. Bu özelliğinden istifade edilen Balkanlarda, I. Dünya Savaşı çıktığı esnada çatışmalar ve ayaklanmalar çıkarılmıştır. Büyük devletlerin peşinde I. Dünya Savaşı’na katılan Balkan devletleri savaş sonrası parçalanmış olarak ortaya çıkmışlardır. Lozan Antlaşması’ndan sonra Yunanistan’la Türkiye arasındaki ilişkiler, ancak 1930 yılında düzelmiştir. Balkanlarda barış politikası izleyen Türkiye, 1925’te önce Yugoslavya sonra Bulgaristan ile dostluk antlaşması imzalamıştır. Türkiye 1926’da Balkan Devletleri arasında güvenlik sisteminin kurulması yolunda girişimde bulunmuş, 1933’te Romanya ile dostluk antlaşması imzalamıştır. Mussolini, Mart 1934’te İtalya’nın geleceğinin Afrika ve Asya’da olduğunu ifade etmiştir. Türkiye, İtalya’nın bu sömürgeci yaklaşımından aşırı derecede rahatsız olmuştur. Bunun üzerine 9 Şubat 1934’te Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında Balkan Paktı kurulmuştur. Taraflarca imzalanan Balkan Paktı, II. Dünya Savaşı’na kadar Balkanlarda barışın garantisi oldu. Dünya Savaşı’nda büyük bölümü Alman istilasına uğrayan Balkan devletleri, savaştan sonra uzun süre komünist sistemle yönetilmişlerdir. 1990’lı yılların başlarında Yugoslavya’da çıkan iç savaş ve özellikle müslümanlara uygulanan soykırımın uluslararası müdahale ile sonlandırılması sonucunda Balkan coğrafyası yeniden şekillenmiştir. Karadağ’ın 2006, Kosova’nın da 2008 yılında bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile Balkanlarda yeni bağımsız devletlerin sınırları kesinlik kazanmıştır. Türkiye bölgenin geleceğine en fazla katkıyı Balkan ülkelerinin sağlayabileceği inancında olup bu anlayışla Balkanlar’daki özgün işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi üzerinde de hassasiyetle durmaktadır. Bu bağlamda, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) bölgeden kaynaklanan yegane girişim olarak önem taşımaktadır. Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı söz konusu girişime üye olan ülke sayısı Slovenya ile birlikte 12’ye ulaşmıştır. İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliğine
Bosna-Hersek ve Türkiye-Sırbistan-Bosna-Hersek üçlü danışma mekanizmaları oluşturmaktadır. Bölgede kısa sürede kayda değer güven artırıcı önlem olarak kabul gören bu işbirliği mekanizmaları ile bir yandan Bosna-Hersek’te barış, istikrar ve refahın pekiştirilmesine çalışılmakta, diğer yandan ise, Balkanların daha istikrarlı hale gelmesine çaba gösterilmektedir. Bölgede barış ve istikrar ortamının sürmesi, Balkanlarda büyük acılara neden olan Bosna Hersek ve Kosova krizleri gibi krizlerin tekrar yaşanmamasına bağlıdır. Bölgenin barış ve istikrarı için Türkiye vazgeçilmez bir ülke konumuna oturmuştur. TÜRKİYE- BULGARİSTAN İLİŞKİLERİ Türkiye ile Balkan devletleri arasındaki ilişkiler içinde Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin özel bir yeri vardır. Bu ilişkiler, zaman zaman Bulgaristan’daki Türklerin hakları konusunda gerilmektedir. Başta Kırcaali, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz, Rusçuk, Sofya şehirleri olmak üzere birçok yerleşim bölgesinde, 2001 yılında yapılan nüfus sayımına göre Bulgaristan’da 746.664 Türk yaşamaktadır. Bulgaristan Türkleri, bazı dönemlerde nispeten özgür bir yaşamakla birlikte bazı dönemlerde din ve dillerinden dolayı ağır bir baskıyla karşılaşmışlardır. 1984-1989 yılları arasında Bulgaristan’ın Komünist cumhurbaşkanı Todor Jivkov Türklere karşı ağır bir Bulgarlaştırma siyaseti başlattı. Bu bağlamda Türklerin adları zorla Bulgar adlarıyla değiştirildi, Türkçe konuşma, Türk gelenek ve görenekleri yasaklandı. 1989 yılında Bulgaristan Türkiye’yle olan sınırlarını açarak bu siyasetten hoşnut olmayan Türkleri Türkiye’ye göçe zorladı. Bunun sonucunda 300.000 Bulgaristan Türkü Türkiye’ye göç etti. Aynı dönemlerde Bulgaristan’daki komünist yönetim sona erdi. Yeni yönetim Türklerin eski adlarına geri dönmesine izin verdi ve Türkleri etkileyen diğer ağır şartlar yürürlükten kaldırıldı. Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türklerinin bir kısmı Bulgaristan’a geri döndü. Bulgaristan Meclisi, Nisan 2012 tarihinde Todor Jivkov rejiminde uygulanan Türkleri Bulgarlaştırma politikasını kınadığını deklare etti. Ayrıca Bulgaristan Meclisi, 2007 yılında Sözde Ermeni Soykırımı’nı tanımayı içeren yasayı reddetti. Türkiye ile Bulgaristan, köklü tarihi ilişkilere sahip dost, komşu ve müttefik iki ülkedir. Bulgaristan’ın demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçişiyle ilişkiler her alanda kapsamlı bir gelişme kaydetmiş ve her düzeydeki temaslar artmıştır. İkili ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilebilmesi için gerekli hukuki çerçeve tamamlanmıştır. İki ülke arasında geniş bir ticaret ilişkisi mevcuttur. Halen Bulgaristan’ın ihracatındaki payımız %10’dur ve Almanya’dan sonra Türkiye ikinci ihracat pazarı konumundadır. Bulgaristan’ın ithalatındaki payımız ise %5,6 olup, Türkiye dördüncü sıradadır. Türkiye ile Bulgaristan arasında köklü bir coğrafi ve tarihi bağ vardır. Bu bağ, her iki ülkede yaşayan Türkler arasında yüzyıllara dayanan bir ortak kaderin paylaşılmasına ve ortak bir kültürün yaşanmışlığına dayanmaktadır. Bu Türkler arasında dil ve din birlikteliği de söz konusudur. Tarih içinde meydana gelen siyasi olaylar ve savaşlar, bu insanların bir kısmının göçler nedeniyle diğerlerinden kopmasına yol açmıştır. Bizim amacımız; Bulgaristan’da yaşayan Türkler ile Türkiye’de yaşayan Bulgaristan Türkleri arasındaki tarihî ve kültürel bağları kuvvetlendirmek ve birbirlerine daha da yakınlaşmalarına katkıda bulunmaktır.
1913 Sofya
Devamı Gelecek Sayıda
www.bulturk.org /bilgi@bulturk.org- Tel:0212 477-62-10 Genel Başkan-Rafet ULUTÜRK Yazı İşleri Müdürü Alptekin CEVHERLİ Yazı İşleri Müdür Yardımcısı
Abidin KARASU
Genel Yayın Yönetmeni
Rafet ULUTÜRK
Genel Yayın Müdürü Dr.Nedim BİRİNCİ
Yayın DanıSmanları:
Prof.Dr.Hayati DURMAZ Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK D o c . D r. S a k i n Ö N E R Doç. Dr. Emine İNANIR D o c . D r. H a s i n e Ş E N Diş Hekimi Halide ÜMİTFER Dr.A ziz ŞAKİR
Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: İstihbarat Müdürü: Eğitim Sorumlusu: Görsel Yönetmen: Kültür-Sanat: Spor Müdürü: Art Direktör: İnternet Müdürü: Halkla İlişkiler: Reklam Müdürü:
VE DİĞER YARARLI TELEFONLAR
T.C. Sofya Büyükelçiliği (Sofya-Blagoevgrad-Köstendil-PernikMontana-Vratsa-Vidin bölgelerinden sorumlu) Adres: Boulevard Vasil Levski, No :80, 1000, Sofia Tel : (00 359 2) 9355500, Faks : (00 359 2) 9819358, e-posta: embassy.sofia@mfa.gov.tr Her türlü şikayet için genel numara : 112 (Türkçe de servis vermektedir) Polis İmdat : 166 / 146 (Mobil telefondan arandığı takdirde) Trafik Çekici : 146 - 9803308 - 91146 Sofya Trafik Hastanesi (Pirogov) : (00 359 2) 9154411 - 9521161 - 9549468 Sofya Bölgesi Trafik Polisi (00 359 2) 9824901 Ulusal Polis : (00 359 2) 982 50 00 Dışişleri Bakanlığı Nöbetçi Memur : (00 359 2) 9482404 - 9482707 İçişleri Bakanlığı Nöbetçi Memur : (00 359 2) 9822983 - 9823037 Maliye Bakanlığı ücretsiz şikâyet hattı : 080018018 THY Sofya Ofisi : (00359 2) 947 40 06 – 947 40 07 THY Havalimanı Ofisi : (00359 2) 947 40 06 – 947 40 07 (dahili : 41 555)
T.C. Filibe Başkonsolosluğu
(Filibe (Plovdiv) - Gabrovo - Haskovo - Stara Zagora - Pazarcık - Pleven - Loveç - Veliko Tırnovo - Kırcali - Smolyan bölgelerinden sorumlu) Adres : Filip Makedonski, No : 10, 4000, Plovdiv.Tel : (00 359 32) 275 160/161/162/163 Faks : (00 359 32) 624839, e-posta: consulate.plovdiv@mfa.gov.tr İlk Yardım : 150 Filibe Üniversitesi Hastanesi-UMBAL “Sveti Georgi” : ( 00 359 32) 6021-“ Vasil Aprilov”-15 A Filibe Üniversitesi Hastanesi ( cerrahiye)UMBAL” Sveti Georgi” : ( 00 359 32) 26 41 70-“ Peştersko şose” 66 Filibe Bölge Hastanesi-MBAL” Plovdiv”-( 00 359 32) 959 221- bul.”Bılgariya” 234 Özel Klinik “Medikus Alfa”- ( 00 359 32) 634 463-“ Veliko Turnovo” 21 Filibe Bölge Emniyet Müdürlüğü-( 00 359 32) 6123 Filibe Trafik Polisi- ( 00 359 32) 962 586 Filibe Sancak Mahkemesi- ( 00 359 32) 623 638 Araç Çekici ve Trafik Yardımı : ( 00 359) 898355959 ( Aleksandır Milev); T.C. Burgaz Başkonsolosluğu Burgaz, Varna, Yanbolu, Sliven, Silistre, Şumnu, Dobriç, Tırgovişte, Razgrad, Rusçuk. Adres : Boulevard Demokrasia, No : 38, Bourgas Tel : (00 359 56) 879940, Faks : 821700, e-posta : consulate.burgas@mfa.gov.tr
BULTÜRK - DÜNYA’DAKİ TEMSİLCİLERİMİZ
Aylık Siyasi Aktüel Gazete
İmtiyaz Sahibi - BULTÜRK
TEMSİLCİLİKLERİMİZİN İRTİBAT BİLGİLERİ
Nafiye YILMAZ Av. Vildan UMUT Mujgan DENİZ Hüseyin YILDIRIM İsmail ERDEM Filiz SOYTÜRK Muharrem TERZİ İbrahim SOYTÜRK Samet ERDEM Murat ULUTÜRK Neriman ERALP Aydın FİDAN
İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST. Bayrampaşa - Adaparkın üstü - Palmyalar durağın altı Tel: 0212 412 89 89 // 511 63 47 - Fax:0212 511 33 91
Reklam için İrtibat: 0212 418 89 90 Star Medya Yayıncılık A.Ş.
Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.
www.bulturk.org
Avusturya -Viena Osman BÜLBÜL Almanya-Köln: Rafet DAL Amerika-New York: Alaattin Gokay Belçika-Antwerpen: Nevi BEYTULLAH İspanya-Madrid: Hüseyin Hasan KazakistanTürkistan: Erkan İsveç Seval ÖZTÜRK
Bulgaristan - Temsilcileri Sofya: Blagoevrad: Smolyan: Kırcaali: Momçilgrad: Ardino: Cebel: Plovdiv: Stara Zagora: Loveç: Troyan: Pleven: Şumen: Razgrad: Tırgovişte: Silistra: Varna: Dobriç:
Hikmet EFENDİEV Bülent MURADOV Rufat FELETİ Mehmet ANTİKA Akif MEHMET Aziz ŞAKİR Erdal H. AHMET Fikret SEPETÇİ Menderes KUNGÜN Emine BAYRAKTAROVA Ergül BAYRAKTAR Rafet RODOPLU Nurten RECEP Aydoan ALİ Sevinc YÜCE Tijen GÜLER Salih POMAK Sebahattin AYYILDIZ
TÜRKİYE-Ankara: Sebahin AHMETOĞLU ist. Trakya Bölgesi İsmail ERDEM İst. Anadolu:Bölge- Seniha MERT İst. Sultangazi: Seyhan ÖZGÜR ist. G.O.P.aşa: Sevilcan YÜCE ist. Bayrampaşa: Nedim BİRİNCİ ist. Zeytinburnu: Mustafa GÜLER ist. Avcılar: Müjgan DENİZ ist. Başakşehir: Ayten ERDEM ist. Kağıthane: Nazım ÇAVUŞ Kocaeli: Abidin KARASU Bursa-Yıldırım: Turhan YAMAÇ Bursa-Hürriyet: Üzeyir AKGÜN Bursa-Yenibağlar: Cevat ÇALIŞKAN Bursa-İnegöl Bayram BAYRAM İzmir-İzm.Sarnıç: Durmuş HATİPOĞLU İzm.Görece: Mümin GÜNEY İzm.Buca: Hüseyin PAŞAMOĞLU İzm.Bornova: Kenan ÖZGÜR Edirne: Nadir ADLI Kırklareli: Ali ÖZTÜRK Tekirdağ: Ertaç ÇAKIR Balıkesir-Bandırma: Güner BAŞARAN Eskişehir:Osmangazi Ünv. - Sevgin GÖKÇE Mersin : Ferda ER
Bulgaristan Türklerinin Sesi 15
Bulgaristan’da Müslümanların ibadet yerlerine saldırılar artıyor
Bulgaristan’da ırkçı grupların Müslüman ibadet yerlerine saldırıları sistematik olarak devam ediyor. Bulgaristan’da ırkçı grupların Müslüman ibadet yerlerine saldırıları sistematik olarak devam ediyor. Ülkenin Müslüman nüfusunun tepkisine rağmen son 25 yılda bu tür eylemlerin sayısı 250’ye ulaştı. bulgaristan-musluman-ibadet-yerlerinesaldiriBulgaristan’da bu ay başında feshedilen son parlamentoda temsili olmasına rağmen gittikçe destek kaybeden Rusya yanlısı, ırkçı Ataka (Atak) partisi gibi oluşumların üyelerinin saldırıları özellikle son iki yılda arttı. Ataka partisi milletvekillerinin 2011 yılında Sofya’da Banya Başı Camisi’ne karşı düzenlediği saldırının bu tür provokatif eylemleri cesaretlendirdiği belirtiliyor. Nüfusu 7,3 milyon olan Bulgaristan’da 1,5 milyon Müslüman yaşıyor. Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü Genel Sekreteri Ahmet Aptullov’un verdiği bilgiye göre, ülkede 2012 yılında cami ve müftülüklere karşı toplam 12 saldırı düzenlendi. Komünist rejimin yıkılmasından bu yana ülke genelinde son 25 yılda bu tür çirkin eylemlerin sayısı 250’ye vardı. Tek bir saldırgan bile yakalanamadı Son iki yılda benzer olaylar gittikçe artarken, saldırılarla ilgili soruşturmaları yürüten makamlar şimdiye kadar tek bir suçluyu bile yakalayabilmiş değil. Aynı zamanda ülkenin Filibe, Varna, Kazanlık, Eski Zağara ve Nevrakop gibi Türk ve Müslümanların yaşadığı birçok bölgesinde ırkçıların çirkin eylemlerinin izlerini görmek mümkün. Bunların en belirgin örneklerinden biri Bulgaristan’ın güneyinde, Yunanistan sınırı yakınındaki Nevrakop (Gotse Delçev) şehrinde göze çarpıyor. Nevrakop’ta 4 bin 500’ü aşkın Müslüman yaşıyor ancak ibadet edebilecekleri bir camileri yok. İbadetlerini yerine getirmek üzere Nevrakop’un bağlı olduğu Blagoevgrad Bölge Müftülüğü tarafından satın alınan ve mescide dönüştürülen bir bina kullanılıyor. Oysa şehirden geçen Mesta deresinin kıyısında 1520 yılında inşa edilmiş Karaca Paşa Camisi bulunuyor. Ancak cami harap vaziyette duruyor. Yaklaşık 500 yıllık Karaca Paşa Camisi bir vakıf mülkü. Ancak devlet tarafından “tarihi ve kültürel anıt” statüsü verildiği için bu eser yasalara göre sadece devlet tarafından restore edilebiliyor. “Tek bir cami kalmasın” kampanyası Devlet ise hiç bir girişimde bulunmadığı için bina her geçen gün daha da yıpranıyor. Bölgede etkin olan ırkçı ve milliyetçi gruplar, etrafı tel örgüyle çevrilmiş camiye girerek binaya zarar veren eylemlerini sürdürüyor. Bulgaristan devlet kurumları tarihi anıta sahip çıkmazken, ırkçı ve aşırı milliyetçi gruplar “Gotze Delçev’de tek bir cami kalmasın” sloganlı kampanya yürütüyor. Son yıllarda gerek Nevrakop’ta bulunan Blagoevgrad Bölge Müftülüğü binasına, gerekse Karaca Paşa Camisi’nin yıkıntılarına karşı saldırılar düzenleniyor. İki yıl önce Bölge Müftülüğü binasının kapısına kesilmiş bir domuz kafası asan saldırganlar, 1,5 ay önce de cami minaresine 2,5 metre boyunda demirden yapılmış bir haç dikmişti. Camiye gamalı haç çizildi Nevrakop’ta Balkan Savaşı’na kadar
Müslümanlara ait 13 cami, 1 medrese ve daha birçok mimari eser bulunuyordu. Bugün Bölgede Osmanlı mirasından kalan tek eser olan Karaca Paşa Camisi de 1912 yılından bu yana birçok kez saldırıya uğradı ve hasar gördü. Blagoevgrad Bölge Müftüsü Aydın Muhammed, camiyi kurtarmak üzere bugüne dek gösterdikleri çabaların tümünün boşa gittiğini belirtti. Aydın Muhammed, sınır tanımayan saldırıların izlerini AA’ya tanıtırken, son eylemin 15 Ağustos’ta yapıldığını söyledi. Muhammed, ırkçıların minarenin alt kısmına kırmızı boyayla çizdikleri gamalı haçı ve yazılan Hristiyan propagandası içerikli yazıları üzüntü ile gösterdi. Aydın Muhammed, “Şehirdeki Müslümanlara hizmet edebilecek camimiz yıkıntılar içinde” sözleriyle sorunlarını paylaştı. Blagoevgrad Belediyesi’nin arşivlerini araştıran Bölge Müftüsü Muhammed, 1912’den sonra kalan son üç caminin ikisinin yıkıldığını ancak Karaca Paşa Camii’ne karşı yıkım girişimlerinin başarısız olması nedeniyle binanın bir süre daha ayakta kalabildiğini belirtti. Restore edilemiyor Komünist rejim sırasında 1985 yılında Karaca Paşa Camisi’ne “tarihi ve kültürel anıt” statüsü veren Kültür Bakanlığı, binanın restorasyonu için proje bile hazırlamış, ancak bunu asla uygulamaya geçirmemiş. Bulgaristan Müftülüğü’nün camiye sahip çıkması ve onu yeniden ibadete açmasının önüne engel koyan devlet, binanın temelinin altında Roma döneminden kalma bir kilise kalıntıları ve Hristiyan mezarlığı bulunduğunu savunuyor. Bu iddiayı desteklemek için Avusturyalı bir şirketin incelemesi ve onayı gösteriliyor. Aydın Muhammed, caminin altında Hıristiyanlık kalıntıları arayan kazılar sırasında hem binanın hem de bugün artık şerefesi yıkılmış bulunan minaresinin temelindeki taşıyıcı yapı unsurlarının zedelendiğini, birkaç yıl önce de kötü hava şartlarından kubbesinin çöktüğünü söyledi. Karaca Paşa Camisi’nin hemen karşısında bulunan ve bugün farklı bir yapıya sahip olan şehirdeki eski medrese ise 1970 yılına ait “şüpheli” görünen bir satış belgesi ile devlete satılmış bulunuyor. Medresenin olduğu yerde inşa edilmiş ve halen engelli çocukların eğitim gördüğü okulun yeri, Bulgarlar arasında hala “Türk Pansiyonu” olarak biliniyor. Muhammed’e göre, bölgedeki Türk ve Müslümanlara ait yapılara düzenlenen her saldırının ardından polise yapılan suç duyurularıyla ilgili açılan soruşturmalar kısa sürede sonuca bağlanmadan kapatılıyor. Soruşturma iptalleri için “hasarların maliyetinin ülkedeki asgari aylık ücretten düşük olması” bahane gösteriliyor. Belediye, polis, savcılık ve diğer tüm devlet organların kaygısızlığı ırkçıların eylemlerine cesaret veriyor. Bölge Müftüsü Muhammed, camiyi tamamen yıkılmaktan kurtarmak üzere hazırladıkları onarım ve restorasyon projesinin devlet tarafından reddedildiğini dile getirdi. Muhammed, Bulgaristan ile Türkiye arasında tarihi ve dini eserlerinin karşılıklı korunmasını öngören bir programa katılmaya çalıştıklarını, ancak bunda da başarılı olamadıklarını anlattı. Aydın Muhammed, “Eğer bir gün camimize sahip çıkabilirsek sadece Nevrokop’taki değil, Bölge Müftülüğümüze bağlı yaklaşık 31 bin Müslümanın tamamı camiyi ibadete açmamıza yardım edecek” dedi.
Nereye Kadar - Şakir ARSL ANTAŞ Dezenformasyon, manipülasyon ve provokasyon Beğene bildiniz mi? Hak ve Özgürlükler hareketi 24 yıldan beri bütün seçimlerde bu yöntemleri kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Bu işi yaparken asla sakınmıyor, gözü dönmüş hareket ediyor. Hedef: Türk ve Müslüman seçmeni sindirmek ve oylarına bir “kurtarıcı” olarak sahip çıkmaktır. Sözde “hak ve özgürlüklerimizin garantörü olan” bu parti, oy toplamak için halkı sindirmekten başka hiç bir şey düşünmüyor, kışkırtma kundaklıyor, seçmeni medya ile yanlış bilgilendiriyor, hileyle yönlendirmeye çalışıyor, tuzak ardından tuzak kuruyor. Herkes artık sındı, bıktı ve usandı. Durum: 05 Ekim 2014 Bulgaristan erken meclis seçimleri. Halkı sindirip oyunu almak. Saldırı yöntemi bir: Dezenformasyon. “168 Saat Gazetesi”Tarih: 26 Eylül – 2 Ekim 2014; Sayı 15; Yıl XXV. Sayfa 7, 8 ve 9. Manşet: ULUSAL GÜVENLİK AJANSI “DANS” İSLAM DEVLETİ İŞİD’in ÇEMEN YÖRESİNDEKİ ÜSTLERİNE SALDIRDI. Böyle bir şey olduğu yok tabii. “Şumen ilinde İŞİD için gönüllü toplanıyor. Satılmış belediyecikler üstlere himaye ediyor.” Sayfa altı: “Şumen bölgesindeki İslami gruplar “İSLAM DEVLETİNİ” finanse ediyor.” “Nurcular”, “Süleymancılar”, Nakşî Benciler” yerli belediyecilerin göz yummasıyla ülkemizde üstlendiler. Uzun uzun anlatılan: DANS Nüvvab Dini Okulunu basmış, kütüphaneye girmiş, “çok tehlikeli” kitaplar ele geçirmiş, pansiyonda kız öğrenciler kalıyormuş, hocalar Türkiye’denmiş, Kuran kursu düzenleniyormuş vs. vs…. Böyle bir olay olmadı ve yok. Sözüm ona “gerçeklerin” (uydurma yalanların) kaynağı HÖH-DPS partisi Şumen İl Başkanı Nurettin Basri ve Şumen HÖH-DPS partisi belediye sorumlusu Günay Tevfikov ile pek tabii ki, gizli servis “DC” subayı, eski Baş Müftülerden Nedim Gençev’tir. Bu yerli “liderler” ipleri pazara çıkmış dolandırıcılar olduklarından, HÖH-DPS kontrolündeki merkez meyyadan yararlanarak halkı manipüle etmeye çalışıyorlar. Başka söyleyecek sözleri kalmadı, halkı korkutmaya çalışıp oy toplama peşine düşmüşler. Şimdiki amaçları: “Sözüm ona “gece baskınları gene başladı”; “yakındır alıp götürecekler”, “çocuklarımızı dini okullara göndermeyelim çok tehlikeli” vs…. Bu gazete kimindir? “168 Saat” gazetesi HÖH-DPS partisi 2 süre milletvekili ve şimdi de Pazarcık ilinden 3. defa aday olan, Bulgaristan politikasının “eşek dikeni”, fahri başkan “Ahmet Doğan”in “manevi oğlu” oligarşi uşağı ve kalın enseliler ajanı Danço Peevski”nin emrindedir. Bu yalan haber neden yayınlandı? 2014 Ağustos ayının ortalarından beri Bulgaristan Türklerine ve Müslümanlara karşı çok şiddetli bir saldırı başladı. Bu saldırı önce propaganda şeklinde gelişti. Ana yönü HÖH-DPS partisi şahsında Türkleri bir daha Bulgar iktidarının yakınına bile sokmamak gözden düşürmekti. Bu ödev bu defa Bulgar politikasına yeni giren, gözden düşmüş ama itirazları büyük bir TV gazetecisi olan N. Barekov’un “Sansürsüz Bulgaristan” partisi eliyle yapılıyordu. Bu parti Türklere saldırmakla hem HÖH partisi liderlerine yardım ediyor, bu iş için paracık alıyor ve aynı zamanda Bulgar milliyetçi ve ırkçılarını etrafına topluyor ve onlardan kendi partisi için oy istiyordu. Bu işte 4 yarar vardı. Türkler korkutuluyor. Para kazanılıyor. HÖH liderleri temiz kalıyor ve “Sansörsüz Bulgaristan” da isim yapıyor ve seçmen kandırıyordu. Ne var ki, 2014 erken seçim kampanya-
sını Şumen ilinden, Venets ve Hitrino belediyelerinde Türk ve Müslümanlarla birlikte sünnet düğünlerine ve at yarışlarına katılan, dünya şampiyonu Hasan Pehlivan andını açan GERB Genel Başkanı Boyko Borisov’un çok büyük ilgi görmesi, aynı bölgede okul müdiresi olan fakat HÖH partisi tarafından geçen sene işten atılan Selime Kırcaalieva’yı 43. halk meclise seçilir bir yerden milletvekili adayı göstermesiyle gelişmeler tamamen değişti. Türkler ve Müslümanlar GERB partisine gönül hoşluğuyla bakmaya başladı.Ve ardından yalan haber, hileli tutum, kışkırtma gecikmedi. Halk seçim öncesi korkutulmak istendi. Olay budur. Bu bir kör fişektir. “168 Saat” Şumen’de hane hane bedava dağıtılması buna en büyük kanıttır. Din okullarımızın, Baş Müftülüğün ve cami ve medreselerimizin HÖH-DPS kışkırtmasıyla saldırı ve kundaklama olaylarına hedef olması yeni değildir. Başbakan Filip Dimitrov hükümeti Baş Müftülük kavgalarıyla düşürülmüştü. 1997’de İvan Kostov hükümeti de yine Nedim Gençev’in içinde bulunduğu ve neden olduğu kargaşalıkla düşürüldü. 1997’de tütün üreticilerimiz teslim ettikleri tütün için ilk defa devlet primi almalarına rağmen, HÖH eliti ve yerel yapıları tarafından zam için kışkırtılmasıyla büyük gerginlik yaratıldı. Bu kışkırtma ve protesto eylemlerinin ardında hep DPS-HÖH partisi vardı. Bu seçimlerde, yanlış bilgilendirme ve yanıltma, korkutma, endişelendirme, ürkütme ve durdurma kampanyasını, HÖH-DPS parasıyla kurulan, milliyetçi, Türk düşmanı ve anti-İslam yeminli N. Barekov’un partisi yürütecekti. Amansız saldıracaktı. Saldırı hedefi öncelikle soydaşlarımız olacaktı. En büyük tehlike olan GERB partisine kaymaları önlenmeliydi. Propaganda planlarında, seçim sandıklarının sayısı, sınırın kapatılması, 1 ile 6 Ekim dünleri arasında sınır boyunda yol kesmek, kurban kestirmemek, bayramlaşmamıza izin vermemek gibi saçmalıklar vardı. Soydaşlarımız huzurunu koruyup sabır göstererek bu saldırılara yanıt vermeyince iyice kudurdular. B Borisov’a düşman olduğunu gizlemeyen N. Barekov Şumen kundaklamasını yapmaya kendinde cesaret bulamadı ve işe risk alarak yalan haberciliği koştular. Olay Baş Müftülümüz tarafından protesto edilerek, Baş Savcılık harekete geçirilmiştir. HÖH alçaklıklarını deşifre etmek için özel bir ekip kurmak gerek. Bunların net realiteye uyan hiçbir şeyleri kalmadı. Şimdi oy toplamak için Seçim günü evlenenlerin hepsinin lokanta masraflarını ödemek istediklerini açıkladılar. Oy toplamak için neler icat etmiyorlar. Bunlar normal politikacı değildir. Hak ve özgürlüklerimizle ise hiç ilişkileri olmayan kişilerdir. Ahmet Doğan köylümdür. Çocukluğundan tanırım, hep evden kaçar, bir takım dolaplar çevirir ve devamlı dayak yerdi. Bu gidişle Bulgaristan Türk ve Müslümanları da dayanamayacaklar, taşan sabırlarını zapt edemeyecekler. O zaman korkarım! Bir de bu adamın artık cana tak deyen “dönekliği” var. Siz de bilirsiniz “döneklik” kariyer/ statü planlamasıyla ortaya çıkar. Onda da öyle oldu. Kafasını karıştıran oldu, eli ve cebi çalışmadan para gördü. Kafası karıştı. Yarı Çingene olduğunu unuttu ve birden bire kendini “lider” görmeye başladı. Halkımızı birincisi 1985’te, ikincisi de 1990’da HÖH partisi kurulurken aldattı, 2007’de ise AB üyeliğiz arifesinde ”Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının çözülmemiş problemi yok deklarasyonunu” imzalayarak üç defa takla attı, “döndü”, kendini ve hepimizi rezil etti.
BSP, DPS ve Ataka’nın oluşturdukları iktidar sonrası seçim startı verildi 1913 Sofya
Erdoğan ile Plevneliev 40 dakika görüştü Galler’de düzenlenen NATO Aylık Siyasi Aktüel Gazete
Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gösrüştü. erdogan-plevneliev Plevneliev ile Erdoğan’ın görüşmesi yaklaşık 40 dakika sürdü.
Seçimlere katılacak partilerin pusula numaraları belirlendi 5 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek erken genel seçimlere katılacak siyasi partilerin oy pusulasındaki yerleri kurayla belirlendi. Merkezi Seçim Komisyonu’un yaptığı kura sonucunda seçime katılacak siyasi parti ve koalisyonların pusula numaraları tespit edildi. Kamuoyu araştırmalarına göre, erken genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkması beklenen Bulgaristan’ın Avrupalı Geleceği İçin Vatandaşlar Partisi (GERB) 9 numarayla, Bulgar Sosyalist Partisi (BSP) 22, Üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (HÖH) 18, Ataka Partisi 11, Sansürsüz Bulgaristan Partisi 13, Reformatorski Blok 7 ve Vatansever Cephesi-NFZO-VMRO Koalisyonu 24 numarayla seçmenlerin oylarına talip olacak.
ПП “Движение за права и свободи” -18 ПП “Атака” -11 АБВ -14 ПП “Общество за нова България” -10 Патриотичен фронт -24 Десните -17 България без цензура -13 Реформаторски блок -07 ПП “Република БГ” -02 ПП “Движение 21″ -01 ПП “Нова алтернатива” -16 ПП “Национално движение за стабилност и възход /НДСВ/-12 ПП “Български национален съюз “Нова демокрация”-03 ПП “Социалдемократическа партия” -06 ПП “Глас народен” -19 ПП “Обединена България” -05 ПП “Партия на зелените” -20 ПП “Нова България” -08 ПП “Нова сила” -21 ПП “Новото време” -04 ПП “Българска социалдемокрация” -02 ПП “Зелените” -23
5 Ekim tarihinde yapılacak erken genel seçimlerle ilgili kampanyaya start verildi. Erken seçimlere, önceki Parlamento’da BSP, DPS ve Ataka’nın oluşturdukları iktidar çoğunluğunun istikrarsızlığından, Plamen Oreşarski kabinesine karşı bir yıldan uzun zaman düzenlenen protesto gösterilerinden ve hükümete duyulan güvenin düşük olmasından dolayı gelindi. Yapılacak seçim yarışına katılma hakkını 18 parti ve 7 koalisyon kazandılar. Kampanyanın arifesinde yapılan araştırmalardan alınan sonuçlar, statükoda önemli bir değişiklik olmadığını ortaya koydu. Son yıllarda izlenen güç dağılımı, son yıllardaki halini koruyor. Sağı merkezci parti olan GERB, önde gitmeye devam ediyor ve onu izleyen BSP etrafındaki sol koalisyona ve Bulgaristan Türkleri ile müslümanlarının partisi DPS’ye önemli fark atıyor. Sosyoloji uzmanlarının tahminlerine göre bu partilerin 43. Halk Meclisine girecekleri kesindir. Önde giden 3 parti dışında Reformcu Bloku ve “Sansürsüz
Bulgaristan” partisi etrafındaki “alaca” koalisonun şansları en büyüktür. Ayrıca yeni sol parti ABV / Bulgaristan Uyanış Alternatifi/ ve NFSB – VMRO yurtsever birliğinde barajı aşma şansları vardır. Uzmanlara göre bu durum, siyasi tabloya önemli bir değişiklik getirmiyorsa da sol ile sağ arasındaki zıtlık daha belirgin hale geliyor, ayrıca da DPS dışındaki partilerin listelerine müslüman olan daha çok milletvekili adaylarının dahil edilmesi ile sözüm ona Bulgaristan etnik modelinin değiştirilmesi yönünde çalışılıyor. Bir sonraki Parlamento’da kimlerin yer alacağına dair son sözü 5 Ekim’de sandık başına gidecek olan seçmenler söylecekler.
İlişkilerimiz güçleniyor, gelişiyor ve derinleşiyor
Cumhurbaşkanı Rosen Plevniyev, TürkiyeBulgaristan ilişkilerinde son yıllarda artan ivmeye vurgu yaparak “İlişkilerimiz güçleniyor, gelişiyor ve derinleşiyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde de bu ivmenin devam edeceğine inanıyorum” dedi. Rosen-plevneliev2Plevniyev, cumhurbaşkanlığı devir teslim törenine katılmak için geldiği Ankara’da, AA muhabirinin sorularını yanıtladı. ПП “ГЕРБ” -09 Türkiye’de ilk defa bir cumhurbaşkaЛевицата и Зелена партия ПП “Българска социалдемокрация”-15 БСП Лява България -22 nının halk tarafından seçilmesinin öneBulgaristan yerleşim merkezlerinde ilginç nüfus dinamiği mine işaret eden Plevniyev, şöyle konuştu: “Türkiye’de son derece demokratik bir sürece Bu hafta BTA haber ajansı, Milli 6 bin 322 kişi ile Sofya yakıYerleşim Merkezleri Sicili’nde nındaki Lozen ise en büyük sahne olduk. Hem Sayın Abdullah Gül, hem Sayın Bulgaristan’ın yerleşim yerlerinköy idi. Nüfus sayısı açısından deki sankinler sayısı konusunda yaLozen köyü, Bulgaristan’daki pılan ilginç bir yoklamanın sonuçlaşehirlerin yarısından fazHaskovo Bölge Müftülüğü, rını yayınladı. 2013 yılının sonuna lasından daha büyüktür. yaz Kur’an kursları arası “Temel doğru ülkemizde 5 bin 268 yerleSakin sayısı açısından Dini Bilgiler” yarışması düzenledi. şim yeri vardı. Bunların 257’si şeikinci olan ise Silistra’nın AyKur’an kurslarına katılımı arhir, 5 bin 9’u köyü ve yerleşim merkezi statüsü olan demir köyüdür. 2013 yılında nüfusu 70 kişi ile tırmak ve Temel Dini Bilgiiki manastır idi. bulgaristan harita nufusSakinler sa- azalmıştır, ama buna rağmen 5 bin 914 kişi ile 139 leri öğrenmeyi teşvik etmek amayısının arttığı bütün şehirlerden ancak yedisi il mer- şehrin nüfusundan daha büyüktü. Yerleşim mercıyla düzenlenen yarışmada en kezidir. Ancak iki şehrin nüfus sayısında değişik- kezi statüsü olan Montana ilindeki Klisura Malik yok. 220 şehirde ise nüfus azalmıştır. En büyük nastırı ve Küstendil ilindeki Rila Manastırı olmak başarılı üç öğrenci belirlendi. artış Sofya’da kaydedilmiştir. Başkent Sofya’daki üzere iki manastırda da sakin sayısı değişmiştir. Yarışmaya katılan bütün çocuksakinler sayısı 1 milyon 212 bin 935’e varmıştır. Klisura Manastırı sakinleri iki kişi ile azala- lara hediye verildi. Birinciliği alana tablet, Ancak yedi Bulgar şehri, 100 binden fazla sakini mıştır ve nüfusu 14 kişi olmuştur. Rila Manas- ikinciliği alana cep telefonu ve üçüncü kavardır. Binden daha az sakini olan şehirlerin sayısı tırı sakinleri ise iki kişi ile artmıştır ve nüfusu 36 lan öğrenciye de mp3 çalar hediye edildi. ancak dörttür. 208 sakin ile Melnik en küçük şehir, kişi olmuştur. 2013 yılında dört köy kapatılmıştır.
Recep Tayyip Erdoğan hem de Ahmet Davutoğlu Bulgaristan’ı çok iyi biliyorlar. Yeni dönemde de gelişmekte olan ilişkilerimizin aynen devam edeceğine inanıyorum. İlişkilerimiz güçleniyor, gelişiyor ve derinleşiyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde de bu ivmenin devam edeceğine inanıyorum.” İki ülkenin stratejik partner ve NATO üyesi olduğunu belirten Plevniyev, son yıllarda ikili ilişkilerde özellikle ticaret alanında büyük ilerleme sağlandığını kaydetti. Karşılıklı yatırımlarla ticaret hacminin 5 milyar dolara çıktığını söyleyen Plevniyev, hala mevcut potansiyelin tam olarak hayata geçirilemediğini ve gelecek yıllarda bu potansiyelin de kullanılacağına inandığını ifade etti.
“Temel Dini Bilgiler” yarışması
“Temel Dini Bilgiler” yarışmasında derece alan çocuklar bu yıl 8’si düzenlenecek olan Milli Temel Dini Bilgiler yarışmasında Haskovo Bölgesini temsil edecek.