BULGARİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ

Page 1


Kültür ve Hizmet Derneği

Allahü Teâlâ’ya Hamd Ve Onun Sevgili Peygamberi Muhammed Aleyhisselama Salât ve Selam Olsun.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

BULGARİSTAN TÜRKLERİ

Ey Yüce TÜRK!… Seni anlamak, seni tanımak, seni tanımlamak, Sana ulaşmak için bu kadar uğraşa, emeğe külfete gerek var mı? Senin erdemin, senin özverin, inandığın ilkelerin, Tarihi ve kültür mirasın, oluşturduğun değerlerin, bilim ve sanat aşkın, insanlık dünyasına ve medeniyetine yaptığın katkıların, hürriyet ve istiklalin, Namusun ve onurun uğruna her millete örnek olan mücadelelerin, Sabrın, vefakârlığın, konuk severliğin, Binlerce yıllık tarihin ve yüksek insani ideallerin Bütün kalplerde ve zihinlerde yazılı değil mi? Ertuğrul ÖKTE

Bende bir TÜRK’üm, Bulgaristan TÜRKÜYÜM

Şeyh Edebali hazretleri; Osman Gazi’ye buyurdu ki. Oğul İnsanlar vardır, Şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren Bizim küçüklüğümüzdür. Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde, ücrette geride olasın. Vazifenin en ağırına talip olmaktan kaçmayasın. Vazifenin ağırlığı Yaradanın kullarına ihsanıdır... Kazım Mirşan, yaptığı çalışmalar sonucunda: “Türkler her zaman devlet kurma ve idare etmede en önemli medeniyetlerden biridir. Devlet kurmak ve idare etmek büyük bir sanattır. Türkler bunu yapan en iyi medeniyettir.” Kazım Mirşan CANAS ( Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi) tarafından onur ödülüne layık görüldü. Türk dünya tarihini yazmış, Türk tarihe anlam kazandırmış, Türk diğer ırkları medenileştirmiş ve Türk insanlık tarihine hayat vermiştir.


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği - İstanbul Redaksiyon Rafet Ulutürk Yayın Danışmanları Prof.Dr. Hayati Durmaz Prof. Dr. Emin Çarıkçı Prof. Dr. Ahmet Çolak Hüseyin Değirmenci Hülya Gönülkırmaz Bülent Maşaoğlu Dr. Nazım Zafer Muharrem Terzi Ahmet Derman Nafiye Yılmaz Abidin Karasu Niyazi Güler Seniha Mert Dizgi ve Grafik Murat Ulutürk Baskı Leman Matbaa BULTÜRK Yayınları - 2008 Adres: Yıldırım Mh. Kocatepe Sk. No:30 Bayrampaşa – İstanbul Tel: 0212 649 53 53 0212 511 63 47 Belgegeçer: 0212 511 33 91 www.bulturk.eu bilgi@bulturk.eu ©Telif yasası gereğince bu kitabın tüm yayın hakları Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’ne aittir

Önsöz

T

oplumların hayatında yazılı tarih büyük bir öneme sahiptir. Ancak bizde yazılı olmayan tarih, yani nesilden nesile aktarılan tarih vardır. Bu nedenle bazı olaylar zamanla faklı şekilde anlatılmakta veya algılanmaktadır. Gelecek nesillere aktarılacak olan bilgi birikiminin arşivlenmesi, kitap, dergi veya gazete gibi yayın organları aracılığı ile kalıcı hale getirilmesi büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle edindiğimiz tecrübeleri, yaptığımız çalışmaları toparlamamız gerekmektedir. Bunu bireysel olarak yaptığımız gibi kurumlar olarak da yapmamız lazımdır. BULGARİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ kısa bir süre önce kurulmasına rağmen yapılan faaliyetleri ve çalışmaları bir kitapçık halinde toparlayarak bu konuda büyük bir ciddiyet göstermektedir. Dernek faaliyetleri ve çalışmalarının kuruluşundan günümüze kadar yer aldığı bu çalışma gelecek kuşaklara aktarılacak ve ışık tutacaktır. Öte yandan dernek büyük bir arşiv de oluşturmuş durumdadır. Dernek faaliyetlerini gerekli ciddiyetle yürüten dernek Yönetim Kurulunu ve üyelerini yaptıkları özverili çalışmalarından dolayı kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum. İsmail ALİOĞLU Batı Trakya Eğitim Sağlık Vakfı ve BULTÜRK Kurucusu


Hazırlayan

Rafet ULUTÜRK

Bulgaristan’ın Rodop Dağları’nda Arda Nehri’nin, Kıvrım kıvrım akarak Türkiye’ye doğru hızla ilerlediği, Akıncılar yurdundan. Geçmişte birçok Türkülere, Hikâyelere, Romanlara ve Manilere konu olan, Rodop insanının ayrılmaz parçası Nazlı Yâri “ARDA” boyunda Köseler Köyü’nde doğdu.

Değerli Hemşerilerim, okuyucular, Bulgaristan’da hepimiz zor günler yaşadık, itildik, ezildik, çiğnendik, hatta gün geldi vurulduk, şehitler verdik. Bu nedenle kendi içimize kapanarak, yaşama mücadelesi vermeye çalıştık. Ancak bu içine dönüklükten kurtulmalıyız ve Türkiye’de yaşadığımıza göre, yasaların bize verdiği tüm haklardan yararlanmalıyız. Peki, neden bunu yapamıyoruz? 1877 – 78 Rus – Türk savaşından sonra Osmanlı Ordularının Balkanlardan çekilmesiyle birlikte, savaş esnasında işlenen akıl almaz katliamlar nedeni ile atalarımız asırlarca yaşadıkları yerleri terk ederek göç yolunu tutmuşlardır. Geride kalanlar ise Bulgaristan’ın uygulamaya başladığı soy kırım politikalarına karşı direnmiş ve hayatta kalmaya çalışmışlardır. Şimdi ise burada Türkiye’de yaşayanlar her şeyden önce bir araya gelmek zorundayız, bu birliğe hepimizin ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Bir birimizi kötülemekten vaz geçmeliyiz, birisi için yanında konuşamayacağımızı başka bir yerde konuşmamalıyız, arkasından konuşmamalıyız. En önemlisi samimi, hoşgörülü olmamız. Zamanla her şey yerine geleceğine inanıyorum, ama tabi ki bu dava üzerinde çalışan olursa. Bizim savaşımız insanlarımıza hizmet olmalı, birlik ve beraberliğe kendi insanlarımızla başlayarak tüm Türk Dünyasına taşmalıyız. Bizler burada Türkiye’ de yaşayanlar büyük bir kitle haline gelmiş durumdayız. İşte şimdi bu kitleyi yani kendi hemşerilerimizi, bir araya toplayarak bir güç birliği oluşturmalıyız, tabi ki bu bizim doğal hakkımızdır. Bizler de toplum olarak haklarımızı elde etmeliyiz. Biz bunu söylerken, önderlerimizi seçerken, başkaları kötüdür demiyoruz. Biz bu işi onlardan daha iyi yapabileceğimize, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Dünyasına daha verimli olacağımıza, bu bölgede yaşayan Türklerin daha iyi, daha güvenilir, yaşamalarını sağlayacağımıza inandığımız için Önderliğe talibiz. Bu arada Bulgaristan’da kalan kardeşlerimizin kültürel kimliklerini, muhafaza edebilmeleri için mücadele etmeliyiz ve gerekli yardımları yapmalı ve yaptırmalıyız. Geçmişi konuşmaktansa, gelecekten söz etmeliyiz, bugünü değil, yarınları görerek hareket etmeliyiz. Aramızdan stratejistlere imkân ve fırsat vermeliyiz ve onları bizler yetiştirmeli yön verebilmeli ve hedefleri gösterebilmeliyiz. Aramızda kötü niyetli insanları tespit etmeliyiz, bilmeliyiz ki, onların kusurlarından dolayı değil, bu güne kadar yapılması gerekenleri engelledikleri için aramızdan uzaklaştırmalıyız. Bu güne kadar neler yapılmamış, onları örenmeli, bilmeliyiz ve neler yapılması gerekir onları söylemeli ve hayata geçirmeliyiz. Gözyaşlarını dindirmek için, yaralara mehlem olmak için, her yüke ortak olabilmeliyiz. Gençlerimize, sadece balık pişirmesini değil, balık tutmasını da öğretmeliyiz insanlarımızı denizlere, okyanuslara açmalıyız. Tek Lider değil her sokakta, her mahallede bir lider yetiştirmeliyiz. Bizim insanlarımız yani Bulgaristan Türkleri şahsi başarıları en çok olanlardanız. İşte artık bizler toplum olarak haklarımızdan yararlanmasını bilmeliyiz. Her şeyden önce siyasi haklarımızı toplum olarak kullanmalıyız, daha sonra ekonomik ve kültürel haklar onu takip edecektir. Hepimizin gördüğü gibi, tarihte büyük güçler çok defa kötü politikaların kurbanı olmuşlardır. Siyaseti güvenilir, sevimli hale getirmek bizim hedefimiz olmalı, bu gün çok zor, imkânsız görünse de, yarınlara umutla bakabilmeliyiz. Var olabilmemiz için, var kalabilmemiz için, temel hususlarda anlaşma sağlamalıyız. Aramızda bir birimize güveni sağlamalıyız, samimi olmalıyız. Her şeyden önce birlik ve beraberliği ön planda tutarak insanları insan oldukları için sevip saymalıyız. İçimizde barışı sağlayıp, bir çatı altına toplanmalıyız. Bu da ”Bulgaristan Türkleri” olmalı. Buradan tüm dünyaya sesimizi duyurmalıyız. Balkanlar konusundaki politikalarda etkili olmalıyız. Çünkü gelişmiş ve Dünyada etkili bir Türkiye Balkanlara tamamen hâkimiyet kurabilecektir. En önemlisi kararlı olalım ve birbirimizi sevmeyi bilelim. Ayrıca Balkanların anahtarı Bulgaristan Türklerinden geçtiğini de öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Sevgili dava arkadaşlarım. Kendi aramızda güveni ve birliği sağladıktan sonra, kimsenin aramıza nifak tohumları ekmesi mümkün değildir. Bizim için önemli olan, eksiklerimizi bulmaktır. Geçmişi bırakarak artık bizler aydınlanma dönemine geçmeliyiz. Halimizi tespit etmek çok kolay, gazete, dergi yayın hayatımız nerede, kaç tv, radyo bizimle ilgili haber yapıyor. Burada suçlu değil, sebepleri aramalıyız. Gelin bunları tartışalım, niçin bu güne kadar bir Bulgaristan Kültür Merkezi olmamış, bunu şimdi nasıl gerçekleştirilebiliriz, bunlara yönelik çalışmalar yapmalıyız. Hedefimiz Türkiye Cumhuriyetini daha güçlü, daha huzurlu ve daha iyi yarınlara götürmek için olmalı. Güçlü bir Türkiye Bulgaristan da yaşayan Türklere de güven ve huzur verecektir, onların daha rahat yaşamalarını birlikte sağlayabiliriz. Bunlar zannettiğiniz kadar zor işler değil. Dünyada insanlar bir iş için değil, bir İDEAL için hayatını feda ederler. Her şeyden önce bir merkez olmalı. Merkezi olmayan hiçbir topluluk bir yerlere gelmesi mümkün değildir. Bizler elimizdeki kıt kaynaklarla bir merkez oluşturmaya çalıştık, bundan sonraki hedef de Türkiye’nin her yerine ulaşmak ve bu birlikteliği her yerde tesis etmektir. Amacımıza ulaşmak için devletin bir şeyler yapmasını beklememeliyiz. Birlikten kuvvet doğar Atasözünde olduğu gibi güçlerimizi birleştirerek devlet yönetiminde söz sahibi olmalıyız ve geleceğimize kendimiz yön vermeliyiz. Bunu da birlik ve beraberliğimizi oluşturduğumuz takdirde kendi içimizde samimi olduğumuzda bunu başaracağımıza eminim. Sevgi ve saygılarımı sunarım.

İÇİNDEKİLER Türk Büyüklerinin sözleri ve Türk Dili

4

Bizler Bulgaristan Türkleri kimleriz (şiir)

5

Kulağına Küpe olsun Unutma

6

Bulgaristan Türklerinin Tarihi

7

Müftülükler

9

Bulgaristan’da Türk varlığı

10

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Tanrı önce yeri, sonra gökyüzünü, ikisinin arasına da insanı yarattı. İnsanları Adaletle yönetmek için de TÜRK’ü yarattı.

Sorunların çözümü-İst.’da Dern. toplantısı 11 Dernek Tarihçesi

12

Derneği neden kurduk?

13

Kuruluş öncesi toplantı yerleri

13

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Dern. 15 Basın bildirileri

16

2003 - Faaliyetlerimiz -Genel Kurul Aralık

17 17

2004 - Faaliyetlerimiz -Neden BULTÜRK? -DTGB – Dünya Türk Gençler Birliği -DTGB’ye üye teşkilatlar -Türk Kurultayı İst. -Neden Ekonomi birliği? -DTGB Kurultayı Romanya

18 18 20 20 20 21 22

2005 - Faaliyetlerimiz -DTGB Kurultayı İst. -Kurultaya öneriler

23 23 24

2006 - Faaliyetlerimiz -Rumeli Balkan Federasyonu kuruldu -2.Olağan Genel Kurul -GOP ve Kırcaali Kardeş şehir -Türk Kurultayı Antalya -Genel Merkezin açılışı

25 25 25 27 27 28

2007 - Faaliyetlerimiz -8 Mart Dünya Kadınlar Günü -DTGB Kurultayı Makedonya -Yüce Türk Gençleri -Türk Kurultayı Azerbaycan -TDİH Gündemi Ankara

29 29 30 31 33 35

2008 - Faaliyetlerimiz -Bulgaristan Aydınlarının Gecesi -1989 Bulgaristan -Bulgaristan’da Türklerin Problemleri -Vefat eden üyelerimiz

36 36 38 39 41

Dernek Projeleri

42

Bulgaristan’da Basın Hayatı

43

Bulgaristan’da Pomak Türkleri

49

Bulgaristan Türklerinin kaderini değiştiren Ant.

51

Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler

55

Bulgaristan Yerel Seçimler 2007

56

HÖH Bakan Yrd. ve Valiler

58

Dernek Tüzüğü

59

Faaliyetlerden Resimler

60


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Türk Büyüklerinin Sözleri - Ey Türk Milleti; Su gibi aktığın kanına, dağlar gibi yığdığın kemiklerine layık ol.(Orhun Abideleri) - Benden eğerimi isteyiniz vereyim, atımı isteyiniz vereyim. Fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin veremem.(Mete Han) - Yabancı kültürlere girmek demek, onun hâkimiyetine girmek demektir.(Mete Han’ın Oğlu) - Kılıç kuşananın, at binenin, yol geçenin, yaratılmış Tanrı’nındır. (Oğuz Han) - Türk Ulusu Seni yıkmak, seni yok etmek için var güçleri ile çaba harcayan düşmanlarına aldanıp yanılmamalısın.(Bilge Kaan) - Tanrı kendilerini yeryüzü hükümdarı ve devrin hakanları yaptı. Herkesçe üstün kıldı. Onları ve kendilerine sığnanları aziz eyledi. (Kaşgarlı Mahmut) - Oğuz Türklerinin zuhurundan ve kıyamet gününden bahseden Peygamber Efendimiz, “Türk dilini öğrenin; Çünkü onların uzun sürecek saltanatları vardır” buyurmuştur.(Buharalı ve Nişaburlu) - Ben ve milletim Tanrı’nın kırbacıyız. Tanrı kendi yolundan çıkanları cezalandırmak için bizi gönderir.(Atilla) - Ülkeler kılıçla alınır ancak adaletle korunur.(Timur) - Size öyle bir vatan aldım ki ebediyen sizin olacaktır.(Alparslan) - Galibiyet kendine güvenenlerindir.(1.Murat) - Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.(Yunus Emre) - Ya olduğun gibi görün, yada göründüğün gibi ol.(Mevlana ) - Türküz dedik çekip çekip vurdunuz. Bizi vurup bizden hesap sordunuz. Ölümden öteye köy mü kurdunuz!(Osman BATUR) - Milli varlığımızın temelini; Milli şuurda ve milli birlikte görmekteyiz.(Atatürk) - Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur. (Atatürk) - Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.(Atatürk) - Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz. (Atatürk) - Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için basarılı olmuştur.(Atatürk) - Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin, o zaferlerin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür. (Atatürk) - Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.(Atatürk) - Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. (Atatürk) - Hayattaki yegâne üstünlüğüm Türk doğumaktır. Ey Türk Milleti Başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmelisin.(Atatürk) - Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının yegâne koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yasayamaz ve yasamayacaktır. (Atatürk) TÜRK DİLİ TÜRKÇE SES BAYRAĞIMIZDIR. Karamanoğlu Mehmet Bey - Bugünden sonra divanda dergâhta, mecliste, meydanda, Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır. Atatürk - Türk Milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyanın en güzel, en zengin ve en kolay dilidir. TÜRK DİLİ, TÜRK MİLLETİNİN KALBİDİR.. Atatürk - Milleti ayakta tutan dil birliği, inanç birliğidir. Milletim Türk, Vatanım Türkiye, Ülküm Türklüktür. Türkçe İmparatorluk dilidir. Her dil İmparatorluk dili olamaz. Çünkü her Millet İmparatorluk kuramaz. Türkçe tıpkı Türk Milleti gibi tarihin son dokuz asrında dünyanın üç kıtası üzerinde yeni bir dil İmparatorluğu kurmuştur. Bir Milletin en bariz vasıflarından biri dildir. Türküm, Türk Milletindenim diyen herkes, her şeyden önce Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan ben Türk camiasına mensubum demesi ve ona inanmak çok zor olur. Dil iyi kullanıldığı zaman saadete, kötü kullanıldığı zaman felakete götürür. Dil iki uçlu kılıç gibidir. İyi kullanılmazsa kendinizin ölümünüze sebep olur. Birine sormuşlar: Sen bu makama nasıl yükseldin. “Doğru konuşup, emanete riayet etmekle ve faydasız sözü terk etmekle! Hikmet sahipleri demiş ki! “Bütün pişmanlıklarım söylediğim sözlerden oldu.” Söylemediklerimden hiç pişman olmadım. Bazı sözleri söylemeye gücüm yetiyor, fakat söylediğim sözleri geri almaya gücüm yetmiyor. Türkçe ağzımda anamın sütüdür. Ana sütü kadar saf ve temiz. Dil bir Millet için kutsal bir hazinedir. Bir Milletin geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde AHLAKINI, ANANELERİNİ, HATIRALARINI, Bütün kendi milliyetini yapan her şeyin, dili sayesinde muhafaza olduğu görünüyor. Bu nedenle herkes kendi diline sahip çıkmalıdır. Türk dilini seviniz! Çünkü Türklerin en az geçmişleri kadar büyük geleceği olacak ve bu gelecek, o geçmişe dayanacaktır. Bizi ezelden ebede kadar bir Millet halinde koruyan, birbirimize bağlayan Türkçemizdir. Bu bağ öyle metin bir bağdır ki, vatanın hudutları koptuğu zaman bile o bağ kopmaz. Hudut aşırı bile yine bizi bir birimize bağlı tutar. Türkçenin konuşulduğu her yer vatandır.


Rafet ULUTÜRK

1 Bizler: Türklüğün meyvesi olan Orta Asya Bozkırlarından yola çıkarak Anadolu’dan önce Türkleşen Rumeli coğrafyasına ulaşanlarız Bizler: Bu toprakları Türk Dünyası coğrafyasına katan Evladı Fatiha’ların torunlarıyız. 2 Bizler: Ergenekon’dan dünyaya üç yoldan giden, Demir dağları eritip, denizleri aşanlarız, Bizler: Tanrı dağlarını aşıp Rodoplara inen Adaleti, mertliği canından çok sevenleriz, 3 Bizler: Mazlum için, zalime kılıç çeken, Âlemi İslam’a, denizleri göl edenleriz, Bizler: Karşı gelen tuğları, surlardan indiren, Vardığımız her yere çiçek, ekmek, aş verenleriz, 4 Bizler: Denizdeki gemileri, dağlardan indiren, Oğuz Ata yolunda yılmadan yürüyenleriz, Bizler: Damarlardaki Asil kanı, vatan için dökenler, İslam için dünyanın her yerine akın akın gidenleriz, 5 Bizler: Rusların zulmünü, kılıçlarımızla kesip, Rodoplar’da, Rusların karşısında kahramanca duranlarız, Bizler: Plevne’de kahramanlık gösteren, Cihana hükmeden, Milletimiz için ölenleriz, 6 Bizler: Elçimizin altına kaftanları seren, Kendine taş atanlara bile, ekmek verenleriz, Bizler: Yurdumuzun taşını, cennet taşı olarak gören, Komşusu aç iken, kendisi ekmek yemeyenleriz, 7 Bizler: Övülmüş bir Milletin, övülmüş askerleri, Dikenlerin arasında açan gonca gülleriz, Bizler: Vatan için savaşan, gazi ve şehitler, Topla tüfekle değil, imanla dövenleriz, 8 Bizler: Rodoplar’da tanklara göğüs gerip Her 10 yılda ismi değişen, fakat yine Türk kalabilenleriz Bizler: İşle aşımızı, dinle dilimizi seven, Allah için savaşıp, Allah için can verenleriz, 9 Bizler: Kahramanlık destanları yazan; İlk Türk Cumhuriyeti’ni kuranlarız. Bizler: Çağ kapatıp, Çağ açan; Bir Milletin torunlarıyız. 10 Bizler: Boyunlara vurulan her zinciri kıran, Zalimle ri çökertip, mazlumlara hakkını verenleriz, Bizler: Oğuzlar, Alpaslanlar, Osmanlarız, Fatihleriz, Bizler: Mevlanalar, Sinanlar, Yunuslar, Yesevileriz,

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Bizler; Bulgaristan Türkleri Kimleriz?

BİZLER, TÜRKLÜĞE TEK ÖNDER ATATÜRKÇÜ GENÇLERİZ.


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

KULAĞINA KÜPE OLSUN UNUTMA

2.Bak su yurda tek bir ocak tütmüyor! İşsiz kalmış bülbülleri ötmüyor! O sevimli ovaları kurt almış! Bir çobancık davarların(i) gütmüyor!

1.Rumeli’nin dağî, taşı ağlıyor! Kan içinde her subaşı alıyor! Parçalanmış gövdelerin yanında! Can çekişen arkadaşı alıyor!

3.Kara toprak kandan olmuş kıpkırmızı! Doğrandıkça Türk kadını, Türk kızı! Can evine canavarca saldırmış! Sürü sürü ırz ve namus hırsızı! 4. Mihraplara haç asılmış, ezanlar! Susturulmuş, güm, güm ötüyor canlar! Camilerin minberleri yakılmış! Çizme ile çiğneniyor KURAN’LAR!.

5. Ey Müslüman kendini hiç avutma! Yüreğini öç almadan soğutma! Inim inim, inleyişi yurdunun! Kulağında, küpe olsun UNUTMA Prof.Dr.İLKER ALP

Her şeyden önce Bulgaristan’da Türklük için, çalışan, insanca yaşamalarını Hak ve Özgürlükleri uğrunda mücadele vermiş ve halen de vermekte olanlar. Baskı ve şiddetin karşısında asla boyun eğemeyen, kişiliğinden ve kimliğinden taviz vermemek için, her şeyini kaybetmeyi, hayatlarını bile ortaya koyabilen onurlu ve yürekli büyüklerimi saygı ile anıyor, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz. Bizler Bulgaristan da hepimiz zor günler yaşadık. İtildik, ezildik, çiğnendik gün geldi vurulduk, şehitler verdik. Bizim çektiğimizi hiç kimse çekmedi bizler dilinden, dininden, örfünden mahrum edildik, topla, tüfekle ismimiz değiştirildi. 1877–78 Osmanlı Rus savaşından sonra Osmanlı ordularının Bulgaristan’dan çekilmesiyle birlikte, savaş esnasında işlenen akıl almaz katliamlar sebebi ile, atalarımız asırlarca yaşadıkları yerleri terk ederek, göç yollarını tutmuşlardır. Türkiye’de kucak açmaktan başka bir şey yapamamıştır. Geride kalanlar ise Bulgaristan’da uygulamaya başlanan asimilasyon politikalarına karşı direnmiş ve hayatta kalmaya çalışmışlardır!!!. Bulgaristan‘da kalanlar da Türkiye’ye gelenler de kendi içine kapanarak, yaşama mücadelesi vermeye çalışmıştırlar ve buna da devam etmektedirler. Ancak bu içine dönüklükten kurtulmalıyız ve nerede olursak olalım, maddi ve manevi tüm haklarımızı sonuna kadar savunmalıyız. Ayrıca bilmeliyiz ki Allah insanları Dünyada yaptıklarından ve yapmadıklarından dolayı hesaba çekecektir. Unutmayalım ki haklar verilmez, haklar alınır. Bunun yolu da ancak siyasetten geçer. Siyaset sorunlarınızın çözme yeridir. Siyasetle ilgilenmeyen tüm aydınlarımızı bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır.

Ey Bulgaristan Türkü titre ve kendine dön!


Rafet ULUTÜRK Bulgaristan’da Türk toplumu dendiği zaman bu toplumun dört kesimden oluştuğu görünmektedir. 1.Anadolu’dan Osmanlı ile giden Türkler √Konyarlar, Türkmenler ve Anadolulu halk kesiminin göçü √Tokat, Konya ve Kastamonu civarından halk kesimi √16.y.y. Teke (Antalya) isyanı sonrasında Balkanlara göç ettirilen Müslüman Türk Nüfusu √Kırımdan göç eden Tatar Türkleri 2. Pomak Türkleri Balkanlara Osmanlıdan önce gelen Kuman Kıpçak Türklerinin bakiyesi. 3.Gagavuz Türkleri – Karadenizin kuzeyinden Balkanlara gelerek yerleşen Oğuzların torunlarıdır 4.Türk kimliğini benimsemiş olan Müslüman Çingeneler – Bulgaristan’da Hıristiyan Çingenelere Rom, Müslüman Çingenelere ise Tsigani derler. Müslüman Çingeneler Türk kimliğini gönülden benimsemiş ve Jivkov döneminde yapılan isim değiştirme baskılarına sert bir şekilde direnmişlerdir. Bu günde Türklerin çoğunluğunu oluşturduğu HOH e oylarını vermektedirler. Aynı kültür ve tarih içinde yorulmuş olan bu 4 kesim arasındaki kültürel bağların güçlendirilmesi ve var olma mücadelesinde güç birliğinin oluşturulması gerekmektedir. Bulgaristan yönetimi sürekli olarak Gagavuzları “Dinini vermiş dilini vermemiş” Pomakları da “Dilini vermiş Dinini vermemiş” Bulgarlar olarak gösterme çabasındadırlar. Ancak asıl gerçek ise her iki toplumun da Türk kökenli olmalarıdır. Bulgaristan Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli bölgelerinden biri olmuş ve bu bölgede eğitime, ziraata ve sanayiye büyük önem verilmiştir. Ancak tarihte 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Rus-Türk Harbinden sonra Rumeli Vilayetinde Bulgaristan devleti oluşturulmuş ve Bulgaristan Türklerinin trajediler ile dolu göç ve çilekeş hayatı başlamıştır. Esas olarak baktığımızda Bulgaristan Türkleri tarihi de 93 Harbinden sonra başlamaktadır. Bulgaristan’da yaşayan Türk nüfusla ilgili kesin rakamlar hiç bir dönemde kesin olarak verilmemiştir. Bulgaristan istatiklerine güvenilmediğinden dolayı Bulgaristan’daki kesin Türk nüfusu bilinmemektedir. Çeşitli kaynaklara göre 1877 den önce Bulgaristan da Türk nüfusu % 54,7’ sini teşkil ediyordu. Bulgar resmi istatistiklerinin 1892 yılında Bulgar Prensliğinde yaşayan Türkler 634.258 düştüğünü göstermektedir. 1905 – 1910 yıllarında 600.000 ‘e inmiştir. Bulgaristan’ın Türk nüfusun yaşadığı birçok bölgeyi de topraklarına katmış olmasına rağmen, artması gereken Türk nüfusun, aksine azaldığı görülmektedir. Rusların yaptığı zulümden ve katliamdan kurtulmak üzere, Balkanlardan 1 milyon civarında Türk perişan bir halde göç etmek zorunda kalmıştır geride kalan malları (toprakları, evleri) ise Hıristiyan Bulgarlar tarafından yamalanmıştır. Bu insanların haklarını arayan, hatta konuşan dahi yok. 1912 – 1913 yılı Balkan Savaşlarında da aynı olaylar tekrarlanmıştır, Türkler yine göç etmek zorunda kalmıştır. 1919 - 1923 arası; Mart 1920 ‘de yeni seçimler yapıldı ve bu kez Bulgaristan çiftçi partisi tek başına iktidara geldi. Stanboliyski’nin temel hedefi, Bulgaristan’ı modern bir tarım ülkesi haline getirmekti ve bu amacı gerçekleştirmek için, bir dizi reform başlatmıştır. Yeni bir toprak reformu yapıldı. Köylere sağılık ve eğitim hizmetleri getirilmişti. Aleksandır Stanboliyski yönetiminde Bulgaristan Türkleri ilk kez bu dönemde Bulgaristan’da Türk Azınlığı biraz rahat nefes almış oldu. Bulgar hükümeti olarak burada yaşayan Türklere karşı görevleri bulunduğunu açıkça kabul etmiştir. Sofya Hükümetinin, Türk azınlığına karşı açıkça tutum değiştirmesinin nedenlerinden biri, Türklere Bulgarların Dünya savaşında silah arkadaşlığı etmiş olmalarıdır. Ayrıca Bulgaristan’ın imzaladığı 27.X.1919 Neuilly Anlaşmasında ,, azınlıkların korunması “ başlıklı bir altbölüm vardı ( bölüm III, altbölüm IV, madde 49, 57 ) Stanboliyski’nin imzaladığı anlaşmada Bulgaristan Türk azınlığının bütün milli haklarını güvence altına almıştı. Birinci dünya savaşı sonunda Bulgar Hükümetinin Türk azınlığına karşı eski düşmanca tutumu değişmişti. Bu değişme Türk okullarında da açıkça görüldü. Milli Eğitim Bakanı Stoyan Omarçevski 20 Mayıs 1920 de bakanlık sandalyesine oturur oturmaz hemen, eğitim alanında reformlara başlamış ve 21.Temmuz 1921 de yeni bir Milli eğitim yasası çıkartmıştır. Bulgaristan Hükümeti kırk yıldan beri sanki ilk defa Türk azınlığına karşı sorumluluğu olduğunu hatırlıyordu. Türklerle ilgili en önemli karar, Türk okulları için “ OKUL FONLARI “ oluşturulmasıydı. Şimdi ilk kez Türk okullarına da tarla, çayır, koru gibi gelir getirecek emlak ayrılmasına karar veriliyordu. Bakanın en olumsuz tutumu, Türkçe okul kitapları konusunda görüldü. Bu konuda yeni Bakan da eski Hükümetlerin politikasını sürdürdü. Bu konuda anlayışsız ve sertti. Bu Hükümet bir darbeyle 1923 yılında devrildi. Rusya’dan destek alan Tsankov halk ittifakı kurdu ve 09.VI.1923’te bir darbe gerçekleştirildi. Bunun sonucunda Stanboliyski kurşuna dizildi. Tsankov yeni hükümettin Başbakanı oldu. 1923 yılı sonlarında ulusal meclis için yeniden seçim yapıldı. Demokratik birliği çoğunluğu aldı. Çar görevden Tsankov’u aldı ve yerine Lapchev getirildi. 1921/22 ders yılında Bulgaristan Türk okullarının sayısı 1.713. Bu okullarda 2.113 öğretmen görev yapıyor ve 60.540 öğrenci ders görüyordu. Okullarda biri öğretmen okulu 39’u ortaokul (progimnaziya idi) Türk Bulgar göçü ilk kez düzenli bir duruma getirildi. 27 Kasım 1919 Neuilly Barış Anlaşması ve 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması ile azınlıkların haklarının korunmasına ilişkin hükümlerin, Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığa da tanınması hükmünü de getiren 18 Ekim 1925 tarihli “ Türkiye Bulgaristan Dostluk Anlaşması ve Türk Bulgar ikamet sözleşmesi “ ile Türk vatandaşlarına Bulgaristan da, Bulgar vatandaşlarına da Türkiye’de oturup yerleşme ve iki ülke arasında serbestçe gidip gelme hakkı tanınıyordu. Ayrıca iki ülke arasında isteğe bağlı göçlerde hiç bir engel çıkarılmaması, gidenlerin yanlarında taşınabilir mallarını serbestçe götürme hakkı tanınması, mallarını getirmemiş (tasfiye edilmemiş) olanların ise göç tarihinden itibaren bir yıl içinde tavsiye yapabilmeleri hükme bağlanıyordu. Osmanlı İmparatorluğu Bulgaristan’dan çekilişinden sonra, oradaki topraklar işgal edilmiş ve çok sayıda Türk esaret altına alınmıştır. O zamanlar Bulgaristan topraklarının %75 Türklerin idi, şimdi ise toprakların %20 Bulgaristan Türklerinin. Böylece Osmanlı ile Bulgaristan (o zaman prenslik) arasında çözümlenmesi gereken bir mesele Türk azınlık meselesi ortaya çıkmıştır. Ancak Bulgaristan’da yöneticilerin politikası gereğince Türklerin soykırıma tabi tutulmuş, dilleri, dinleri, isimleri değiştirilerek eritmeye çalışmış veya göçe zorlanmıştır. Bu baskılar karşısında zaman, zaman büyük dalgalar halinde cereyan eden Türk göçleri, kaynayan bir yara gibi günümüze kadar süregelmiştir. Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç 1877 -78 Osmanlı - Rus savaşında başlamıştır. Bulgaristan’da yaşayan Bulgarlar “Tek Millet Slav Devleti” kurabilmek için, Türkleri buradan söküp atmak, kalanları da kılıçtan geçirmek, gerektiği düşüncesinden kaynaklanmıştır. 18.X.1925 tarihinde “Ankara Türk Bulgar ikamet sözleşmesi” imzalanarak bu konunun düzenlenmesine gidilmiştir. Buna rağmen o zamanki devlet yöneticileri Kuzeyde Rodna zaştita (Vatan koruması) ve Güneyde Trakya komiteleri adlarıyla kurulmuş olan teşkilatlar Türklere karşı saldırıya geçmiştirler. Çeşitli baskılarla göçe zorlanmışlardır. Türk hâkimiyetinin sona erdiği yıllarda Bulgaristan da Bulgarlar, Türkçe olan yer adlarını Bulgarcaya çevirmişlerdir. 1923 -1939 yılları arasında 198.688 Türk göç etmek zorunda kalmıştır. 1943 yılında Bulgaristan da yer adları üzerine küçük bir eser yazmış olan Bulgar toponimisti Vasil Mikov kitabında; Bulgaristan’da ki yer adları 1903’te toplu olarak gözden geçirilmiş daha sonra 1934’ te içişleri Bakanlığının emri üzerine 1600 Türk kökenli yerleşim yerinin adları Bulgarcaya çevrilmiştir. Mikovun eseri 1943 te yayınlanmıştır. Şehirler hariç dağı, tepe, akarsular ve ovaların adları değiştirilmiştir. 1944 yılında Bulgaristan da Milliyetçilik ve ırkçı davranışları reddettiğini açıklayan komünist rejimin iktidar olmasına rağmen, Türklere reva görülen baskı zülüm ve vahşetin yine aynı tempolarda, üstelik daha planlı, daha şiddetli bir şekilde uygulandığını görmekteyiz. Türklerin asimile edilebilmesi için öncelikle sayılarının azaltılmasına gidilmiştir. Rodop illerinde 333.321 Türk; 50.967 Bulgar ve 10.720 Rum nüfusunun yaşadığı belirtilmektedir. Bulgaristan da Bulgarların düşüncesi tek bir Slav topluluğu yaratmaktı. Bu yüzden Bulgar idarecileri 1910 yılında uzman subayların hazırlamış oldukları plandan faydalanarak çok yönlü propaganda ve baskı faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Pomak Türklerine gayri Türk ile gayri Müslüman düşüncesini aşılamak, bilinçaltına yerleştirmek ve bunları diğerlerinden ayırıp, böylece böl parçala yönet taktiği devreye sokuldu. 1945 yılından sonra azınlıklara, özellikle de Türk halkına karşı insanlık dışı ve hukuka aykırı soykırım tatbikatı sürdürülmüştür. Baskılar öncelikle Pomak

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

BULGARİSTAN TÜRKLERİNİN TARİHİ

Türklerinden başlanmıştır. Paşmaklı, Selvi, Tırnova, Plevne v.s. buralarda Türk isimleri değiştirilmeye başlamıştı. 8.IX.1946 da yapılan referandumda halkın %92 Bulgaristan’ın Cumhuriyet olmasında oy kullanınca, Kral ve Kraliçe ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlardır. 27 Ekim 1946 de yapılan seçimlerde Vatan cephesi kazanmıştı. ve Sovyetler Birliğinden dönen Georgi Dimitrov, Başbakanlığa getirildi. Aynı yılın sonlarında, hazırlanan anayasa kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bulgaristan’daki komünist rejim, yeni anayasa ile azınlık hakları güvenceye alındığı halde, Türk nüfusuna karşı ırkçı ve şoven baskıları sürdürmekten vazgeçmedi. Yeni rejim bir yandan azınlıklara kültürel ve dini baskıları sürdürürken, bir yandan da ırk ve milliyet esaslarına dayanarak vatandaşları arasında ayrım yapmama konusunda yükümlülük altına giriyor,

1947 Paris Anlaşması’nı ve 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini imzalıyordu. İkinci dünya savaşından sonra Bulgaristan’da yapılan nüfus sayımına göre, bu ülkede iki milyon (2.000.000) Türk yaşadığı belirlenmişti. Türklerin kendi dillerinde eğitim görmeleri imkânı kademeli olarak ortadan kaldırıldı ve Türk okulları kapatıldı. Devlet okullarında Türkçe Dersleri ise üçte bire düşürüldü.


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

1948 yılında Bulgaristan’da Bakanlar kurulunca Rodoplar, Pirin ve Stranca bölgeleri için 38nolu kararname ile yürürlüğe girmiş olan bu karar. Bu bölgede yaşayan insanların hayat seviyelerini yükseltmek ve onları refaha kavuşturmak amaçlanmış. Sadece hedef kitle olarak Türkleri seçmişler, bundan da Bulgarlaşmayı kabul edenler yararlanması öngörülmüştür. Esas amaç halkı maddi yönden zorlamak ve zafiyete düşürmek suretiyle Bulgarlaştırma yönünde yürütülen propaganda kampanyalarını etkili kılmaktır. 10.08.1950 tarihinde Bulgaristan (29.05.1989 tarihli Jivkov beyanatına benzer bir tarzda) Türkiye ye 3 ay içinde 250.000 Türkü kabul etmesini isteyen bir nota vermiştir. Bulgaristan Hükümeti, çok sayıda Türkü ülkeden atmakla Türk sayısını azaltma yoluna gitmiştir. Türkiye ile Bulgaristan arasında karşılıklı verilen notalardan sonra 1951 yılında Bakanlar Kurulu 865, 1096 ve 1526nolu kararnameler ile en fazla Türklerin yaşadığı Kırcaali, Hasköy, Şumnu, Rusçuk ve Varna illerinde il olarak halk belediyelerinin çalışmalarını yeniden düzenlemeleri öngörülmüştür.

1951 yılında başka bir kararname ise Türklere kendi dillerinde eğitim yapmaya müsaade etmiş dergi, gazete ve kitap çıkarma haklarını tanımış. Parti yetkilileri bu suretle, Türklere komünist ideolojisinin aşılanmasının ve benimsetilmesinin kolaylaşacağını düşünmüşlerdir, bundan dolayı da izin verilmiş. Türk asıllı öğretmenleri radyo, basın gibi yerlerde görevli olanları pedagoji okulları ile özel kurslarda eğiterek komünist ilke ve ülkülerini Türk azınlığına nakletmek ve benimsetmek üzere hazırlanmışlardır. Aynı amaçla sıkı kontrol altında yeni ışık, Eylülcü çocuk gazeteleri ve Yeni Hayat dergisi yayınlamışlardır. Sınırlı da olsa verilen bu haklar Türk Milli şuurunun, Türk Milliyetçiliğinin ve Türkler arasındaki dayanışmanın gelişmesini sağlamıştır. 1950 -51 yılları arasında 154.393 kişi Türkiye’ye göç etmiştir. Burada göç edenlerin çoğunluğunu yine Bulgaristan Aydınları oluşturmaktadır. Türkiye’ye gelen soydaşlarımızla bir anket yapılmış ve bu anket sorunlarına göre, göçmenlerin %11,1 kendi arzusuyla, %85,3 Bulgaristan’da yaşamasının imkânsız olduğundan ve %3 göçe zorlandıklarından dolayı Türkiye’ye geldiklerini açıklamışlardır. İşte % 88,3 Bulgaristan’da baskı ve zulümlerden kurtulmak üzere yaşadı, doğdu büyüdüğü toprakları terk ederek Türkiye’ye göç etmek mecburiyetinde kalmışlar. 1956y. Nüfus sayımlarında Pomak Türklerini ilk defa Bulgar olarak kayda geçmişlerdir. Bulgaristan da Komünist rejimi başlangıcından bu yana hiç bir yerde resmi nüfus Türkleri bir milyondan fazla göstermemiştir. 1956 yılında BKP Merkez komitesinin nisan plenumunda Jivkov’ un iş başına getirilmesinden sonra Bulgaristan’da Türklere karşı yürüttüğü politika değiştirilmemiştir. Bulgaristan Anayasasında verilen haklar hiç bir zaman uygulanmadığı gibi, şimdi ise verilen hürriyetler yavaş, yavaş kısıtlanarak kaldırılmıştır. Bu çerçevede, öncelikle okullarda Türkçe eğitim kısıtlanmış Türk okulları gün geçtikçe azaltılmaya başlanmış ve böylece tamamen kapatılmaya kadar gitmiş. Türkçe gazete, dergi ve kitapların basını durdurulmuştur. 1959 yılından itibaren Türklerin eğitim imkânları tamamen ortadan kaldırıldı. Böylece “tek Uluslu Bulgar Devleti” yaratma politikasının planları yapıldı buna karşı çıkanlar ölüme veya hapse mahkûm edilmeye başlandı. 1959 yılından itibaren Türklerin kendi dilleriyle eğitim yapabilmeleri imkânı tamamen ortadan kaldırıldı. Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbürosunun 1969 yılında yayınladığı 549 sayılı” Terörle dil, din, Milliyet değiştirme” kararı ile bütün azınlıkların isim ve dinlerini değiştirme kampanyası başlatılmış oldu. 1964 yılında Bulgaristan idarecileri tehlike olarak gördükleri Türkleri bir an önce Bulgaristan toplumu içinde eritmek gayesini gütmüşlerdir. Amaçları Türkiye’nin propagandasının etkisinde kalmamaları cehaletten süratle kurtulmaları ve ilerici birer vatandaş olmaları için; Bulgarca konuşmaları, Bulgar adlarını kabul etmeleri ve Bulgar geleneklerine göre yaşamaları gerektiği tarzında yoğun propaganda kampanyaları yürütmüşlerdir. 1964 yılında alınan bu karar doğrultusunda ve bunu sıkı bir uygulamaya koyulmasına rağmen, Türkleri eritmek, inançlarından vazgeçirmek koparmak ve birlik ve beraberlini yok etmek mümkün olmadı. 10.04.1968 tarihlerinde Varna’da Parti aktifinin önünde Bulgaristan komünist partisi Merkez Komite’nin sekreteri Venelin Kotsev konuşmasında bu endişeyi dile getirmiştir. Ve şunları söylemiştir: “2000’li yıllarda Bulgarlar azınlık durumuna düşecektir, bunun için önlemler almak gerekir.” Bu nedenle Bulgaristan’daki Türklerin nüfusunu azaltmak için, yöneticiler ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. 1969 yılında Priobştavane / bütünleşme/ birleşme kararı alınmış ve tatbikata konulmuş. Karara göre eğer azınlıkları kendi başlarına bırakılırsa istenilen birlik sağlanmayacak, sosyalizm ile komünizm zedelenecek ve bu ilerici sistemin getirdiği haklardan eşit olarak faydalanılamayacaktır. Bu yüzden en kısa zamanda her kez Bulgarlaşmayı kabul edecek ve Komünizmin sağladığı bütün hürriyetlerden istifade ederek arzu ettiği gibi yaşayacaktır. Amaçları Bulgaristan’da tek Millet bir Bulgar Slav topluluğu yaratmaktı. Bu karar doğrultusunda Türk okulları kapatıldı, Türkçe konuşanlara baskı yapılmaya ve Türklerin yaşadığı yerlerde ana dilleri yasaklandı. Bulgaristan Türklerine baskılar karşısında benlikleri artmaya başladı ve kendi aralarında kenetlenmişlerdi. Türk nüfusun gelecekte Bulgarları geçeceği korkusu, Jivkov rejimin 1970 – 72 ve 1984 – 85 yıllarında insanlık dışı yöntemlerle Türk azınlığını yok etmek politikasına yönelmişlerdir. 1970 yılına kadar Bulgaristan’da Türkçe yayınlanan 95 gazete ve 13 derginin tekrar hemen hemen hepsi kapatıldı. Türkçe gazete sayısı 4’e, dergi sayısı 2’ye düşürüldü. Buralarda Müslüman çocuklarını komünizmi ve ateizmi benimsetme çalışmaları yapıldı. 1970 yılında BKP Merkez komitesi ve politbüro yetkilileri 549 sayılı gizli tehdiş ile Milliyet ve Din değiştirme kararını almışlardır. Bu karardan sonra Bulgarlaştırma faaliyetleri hızlandırılmış zaman zaman kanlı katliamlara da dönüştürülmüştür. 1971 de yeni bir Anayasa hazırlandı ve Todor Jivkov Devlet Konseyi Başkanlığına getirildi. Yeni bir ulusal meclis seçildi, Stanko Todorov Başbakan oldu. Bulgaristan’da Türk azınlığı asimile etme çalışmaları Jivkov döneminde giderek artı. 1984 yılında Bulgaristan’da Türklere karşı sürdürülen baskılar tüm ülke çapına yayıldı, şiddetlenerek doruk noktasına ulaştı ve Bulgaristan da kalan Türk Milletini tarihten silmek istendi. Bu tür benzer bir örnek dünyanın hiç bir yerinde görmek mümkün değildir. Bulgaristan böylece topla tankla, tüfekle isim değiştirerek tarihe kanla da olsa girmiş oldular. Bulgaristan bu tür uygulamalarıyla devletlerarası hukuk kurallarına ve insan hakları evrensel Beyannamesini ayaklar altına aldığı gibi kendi anayasasını da ihmal etmiş oldu, amma kime ne? Bu arada Birleşmiş Milletler ve dünya sessiz kaldı. Bulgaristan Türklerini dünya unuttu. 19.04.1985 tarihinde Alman ikinci televizyonu (ZDF) tarafından Bulgaristan’da devlet terörü ile sürdürülen din ve Milliyet değiştirme uygulamaları konusu kamuoyuna açıklanmıştır. Bulgaristan’da Türk köylerin kuşatıldığını, Türklere isim değiştirmek için baskı yapıldığını, karşı gelenlerin tutuklandığını Mestanlı da direnme neticesinde şiddetli çatışmaların meydana geldiğini belirtmiştir. Amerika’nın sesi radyosu 27.05.1985 tarihli haber programında, Bulgaristan da yapılan incelemelerde Bulgarlaştırma kampanyasında meydana gelen olaylarda Kırcaali de Türklerin öldürüldüğünü, bir sürü insan tutuklanarak kampa gönderildiğini ve 26.12.1984 tarihlerinde Mestanlı da da kanlı olayların sürdüğünü söylemiştir. 1984 yılında isim değiştirme olayları esnasında 3.300.000 kimliğin değiştirildiği ortaya çıktı. Bu arada bir de hatırlatma yapalım, 1984 yılında Pomak Türkleri yoktu, onların 1970 - 72 yılında değiştirilmişlerdi. 1970-72y isimleri değişenlerin sayısı 606.398 kişi olduğu belirlenmiştir. Böylece Bulgaristan’da Türklerin nüfusu 3.906.398 kişi olduğunu devlet kendisi tespit etmiş oluyor. (Burada hepsini Türk demek de biraz aşırı olabilir amma bunların %90 Türk) Hâlbuki devlet resmi istatistiklerde Türkleri 1 milyonu hiçbir zaman geçirmemiştir.

1989 yılında Türkler barışçı yollarla kendi haklarını yeniden kazanmak ve onurlu bir hayat sürdürebilmek için açlık grevlerine başladı protestolar, yürüyüşler düzenlediler ve seslerini yükseltmeye başladılar. 1989 yılının 19.05. Cebelde bir grup insan ayaklanmış ve Özgürlük istiyoruz Türklüğümüzden vaz geçmeyiz, isimlerimizi isteriz diye sloganlar atmışlar. Böylece Jivkovu ve komünizmin düşürülmesine ön ayak oldular. Bunun hemen ardından Rusya’da Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarına kavuşmaya başladılar. Türklerin üzerine Bulgaristan yetkililerinin verdiği emirlerle, asker ve polisler ateş açılarak Türklerden yaralananlar oldu. Todor İkonomovo, Kaolinovo’da olduğu gibi. Hadiseler kanlı bir şekilde bastırıldı. Daha sonra Türkleri evlerine terk etmeye zorladı ve kitleler halinde ülke dışına çıkarmaya başladı. Evet Bulgaristan’da yine soykırım ve etnik temizlik başladı. Bulgaristan’da tekrar bir facianın eşiğine geldi. Kendi vatandaşlarını gayri insani şartlar altında sürgün etme yolunu seçti ve bir tehcir hadisesini başlattı. Dünya kamuoyunu yanıltmak için ise, bu durumu “Turistik hareket” olarak tanıtmaya çalıştılar. Bu arada yok olan insanlar oldu. Bu göç olmasaydı bu gün Bulgaristan’da Türkler 1. parti olacaklardı…


1990 y. Sonra yapılan seçimlerde HÖH Milletvekili sayıları, Başbakanlar ve Cumhurbaşkanları yıllara göre; Bulgaristan’ın Başbakanları

Bulgaristan’ın Cumhurbaşkanları 08.07.1971 – 17.11.1989 Todor JİVKOV 17.11.1989 – Petır MLADENOV 06.07.1990 – Jelyo JELEV - Yrd. Blaga Dimitrova 22.01.1997 – Petır STOYANOV-Yrd. Todor Kaalciev 22.01.2002 – Georgi PIRVANOV-Yrd. Angel Marin 22.01.2007 – Georgi PIRVANOV-Yrd. Angel Marin Bulgaristan’da Genel Seçimlerde HÖH 1990 yılı– 23 Milletvekili (HÖH Tek Başına) 1991 yılı – 24 Milletvekili (HÖH Tek Başına) 1994 yılı – 15 Milletvekili (HÖH Tek Başına) 1997 yılı – 19 Milletvekili (Koalisyon -15 HÖH) 2001 yılı – 21 Milletvekili (HÖH Tek Başına ) 2005 yılı – 34 Milletvekili (HÖH Tek Başına )

20.12.1990 – Dimitır Popov

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

1989 Mayıs, Haziran, Temmuz 3 ayda vizesiz 345.960 (82.390 aile) geldi. Bunların 298.243’ü (69.904 aile) Edirne Kapıkule karayolu demiryolu ile Türkiye’ye gelmiştir. 47.717’si (12.486 aile) ise Kırklareli Dereköy kapısından girmiştir. 1990 y. Sonuna kadar Türkiye’ye giriş yapan göçmen sayısı 34.098’dir. 1991 yılına kadar vize ile gelenler 160.000 kişidir. 1990 yılından sonra gelenlerin resmi rakam olarak belirtilmiş değildir ne Bulgaristan nede Türkiye tarafından. İnsanlık tarihinde karanlık çağlarına terk edilmesi gereken ve II. Dünya harbinden sonra görünmeyen büyüklükteki bu tehcirin acıları halen yaşanmaktadır. Doğduğu büyüdüğü yerleri bırakmak o kadar kolay bir iş değil. Bunu ancak yaşayanlar bilebilir. Dünya yeniden insanlığa karşı işlenen bir suça şahit olmaktadır ve buna dur diyen bulunmadı. Bütün Dünya tekrar sessiz kaldı. Hâlbuki Bulgaristan Türklerinin hayattan istediği tek şey vardı Türk olarak doğdu büyüdüğü yerlerde insanca yaşamak. 1989 yılının sonunda Jivkov iktidarının devrilmesi ile birlikte Bulgaristan’da demokrasiye geçiş başladı ve bu geçiş hareketinde Bulgaristan Türkleri de yerini aldı. Çoğunluğunu Türkleri oluşturduğu HÖH kuruldu ve ilk yapılan Genel, daha sonra yerel seçimlerde ülkenin 3. büyük partisi olarak ortaya çıktı. Bulgaristan Türkleri, Bulgaristan’ın siyasi, iktisadi ve sosyal hayatında artık aktif rol almaya başladılar. HÖH, 1990 yılında yapılan genel seçimlerde büyük bir başarı ile çıkmış ve iktidar ortağı oldu. Bu günde bu halen devam etmektedir.

08.11.1991 – Filip Dimitrov - Demokratik Güçler Birliği(CDC) 30.12.1992 – Lyuben Berov - HOH Hükümeti kuran 1710.1994 – Reneta İndzhova (vekâleten) 25.01.1995 – Jan Videnov - Bulgar Sosyalist Parti(BSP) 13.02.1997 – Stefan Sofiyanski (vekâleten) Demokratik Güçler Birliği 21.05.1997 – İvan Kostov - Demokratik Güçler Birliği(CDC) 24.07.2001 – Simeon Sakskoburgotski - NDSV 17.08.2005 – Sergey Stanişev - BSP

Müftülükler

Eskilerden Bulgaristanda il ve ilçe müftüleri vardi. Yanliz Sofya da “MERKEZ MÜFTÜSÜ” ünvaniyla bir Müftü mevcuttu. Il ve Ilçe müftüleri buna balıydı. Daha sonra 1909 Tarihli Istanbul Protokolu 2 maddesine göre Islam cematlarinin ve efkafin düzenlenmesiyle ilgili olan ekli tesviye süreti ayni zamanda imzalanacaktir. Türk Islam ahaliye eskiden oldugu gibi din ve meshep serbestligi, ibadet ve tören hürriyeti temin edilecektir. Camilerde halife, padisah namina hutbe okumaya devam edilecekti. 06.19.IV.1909 Tarihli anlaşmada müftülüklerle ilgli maddeler: I.Maddeye göre Sofya’ da bir Başmüftü bulunur, Bulgaristan’ daki Müftülerin, islamla ilgili dini ve hukuki işleri için Mezihat makami ve Bulgaristan Mezahip Nezareti’ yle münasebetlerine vazita olur. Başmüftü Bulgaristandaki müftüler tarafindan ve sancak müftüleri arasindan beş yil için seçilir. Müftü vekilleri seçime ancak seçmen olarak katilirlar. Bulgaristan Mezahip Başkani, Başmüftünün seçimini, Sofya daki Türk Sefareti vazitasiyla Meşihat makamina bildirir, Meşihat da adi geçen Başmüftüye bir menşur - ferman ile kendisine ve Bulgaristan daki diger Müftülere yetki verebilmesi salahiyeti için Müraselei şer’iyye gönderir. Başmüftü, islami hükümler içinde Bulgaristan Müftülerinin muamelelerini, dini muesseseleri, Islam hayir müesseselerini ve bunlarin görevlilerini ( imam, hatip, müezzin, kayyim) ve mütevellilerini kontrol ve teftiş altinda bulundurmak hakkini haizdir. II. Maddeye göre: Müftüler, Bulgaristan Müslüman seçmenler tarafindan seçilir. Basmüftü, seçilen müftünün aranilan nitelikte oldugunu inceler ve ona göre yetki verilmesi geregini Mesihata bildirir ve yetki müftüye buyurultu verilir. Müftüler kendi bölgelerinde gerekli yerlerde, müftüvekilleri atanmasini teklif ederler, bunu basmüftüye tastik ettirmeleri sarttir. III.Maddeye göre: Müftülerin, vekillerinin azli, hükümet memurlari hakkindaki kanuna göre yapilir, bu hususu inzibat komisyonu belirler. IV.Madde uyarinca: Müftülerin verdigi ilamlar, hükümler, Basmüftü tarafindan incelenir, uygun buldugu taktirde tastik eder. Dini hükümlere uygun olmadigi anlasilan veya bab-i fetvaca incelenmesi, ilgililerce istenilen ilamlar, Basmüftü tarafindan, Mesihat makamina gönderilir. V.Maddeye göre: Başmüftü gerektiginde: Nikah, boşanma, vasiyet, miras, ve diger dini hususlarla yetim mallarinin idaresine ait meselelerde diger müftülere tavsiye ve tebligatta bulunur. Müftüler, Vakiflarin nezaret ve idaresiyle de yükümlü olduklarindan Başmüftü onlardan hesap ister, defter tuturur. Bu defterler Türkçe tutulur. VI. Maddeye göre: Baş müftü ve müftüler, gerektiginde umumi maarif meclislerini, Müslüman okullarini, medreseleri teftiş ve gereken yerlerde okul açilmasini teklif ederler. VII. Madde uyarinca: Vakiflar iyi bakilip korunacak, zaruri hallerde istimlak edilince, kiymeti ödenecektir. Bu para ancak vakif binalarin tamirine sarf olunur. Basmüftü bu hesaplari incelemekle, kötüye kullanmayi önlemeyle yükümlüdür. VIII. Maddeye göre: Isbu anlasmanin imzalanmasindan itibaren 6 ay süre içerisinde, Basmüftünün de dahil olacagi bir komisyon kurulup bu hususlar incelenecektir... / 6. - 19 Nisan 1909 Istanbul / Balkan harbinden sonra yeni bir anlaşma yapilmiş bunda 1909 tarihli anlaşmada olanlar tekrarlanmiş ve bir iki ilave edilmiştir. 3.Maddede Başmüftü ile müftülerin, müftü vekillerinin, dairelerindeki memur ve hademelerin ayliklarinin Bulgar hükümeti tarafindan verilecegi hükmü getirilmiştir.7Madde aynen olup şunlar ilave olmuş: Bulgar hükümeti Bulgar muarif kanunuyla tayin olunan nispet dagiresinde ve masraflari kendine ait olmak üzere Müslüman ilk ve ruşdiye okullari açacaktir. Derslerde bu okullarda Türkçe okunacaktir. Bulgar dili okumasi da mecburidir. 8’ci Maddede maarif ve vakif encumenleri, Islam cematlari seçimi yapilarak bunlarin derhal kurulmasi isteniyor. Bu arada mezarlıkların, İslam cemaatine ait olduğu ve korunması hükmü de getirilerek ölüler bile unutulmamıştı iş bu anlaşma İstanbul’da 29 - 16 Eylül 1913 tarihinde iki nüsha olarak tanzim edilmiştir. BAŞMÜFTÜLÜK Makkaminda bulunan zaatlar : Hocazade M. Muhiddin –Seçimle Haci Ömer Lütvi - Tayinle Haci Emin Zarifi - Tayinle Salih Sahip - Tayinle Hafiz Ahmet Cumali -Tayinle Saddetin Filibeli -Tayinle Süleyman Faik -Seçimle Hüseyin Hüsnü - Tayinle Abdullah Sidki - Tayinle

1905 / 1910 1915

1919 - 1928 1928 1936

Süleymen Ömer Akif Osman Hasan Adem Mehmet Topçu Nedim Gencev Fikri Sali Nedim Gencev Hacı M. Aliş Fikri Sali Selim Mehmet Hacı Mustafa Aliş

- Tayinle 1945 - Tayinle 1947 - Tayinle 1965 - Tayinle 1982 - Tayinle 1987 - Seçimle 1992 - Tayinle 1995 - Seçimle 1997 - Tayinle 2000 - Seçimle 200 - Seçimle 2007


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

BULGARİSTAN’ DA TÜRK VARLIĞI Bulgarların tarihi, Bulgarlar için de 150 yıldan fazla bir zamandan beri menşe aranmış ve Urallı, Fin, İslav, Tatar vb. asıllı oldukları iddia edilmiştir. Türk asıldan geldiklerine dair önce Vambery tarafından ileri sürülen görüş G. Feher’in arkeolojik ve Gy.Nemeth’in linguistik araştırmaları ile kesinlik kazanmıştır. Kavim adı olarak “Bulgar” kelimesi 5. asrın 2. yansından önce mevcut değildi; ilk defa, 482 yılında, Bizans imparatoru Zenon’un, Doğu-Got’larına karşı savaşmak üzere, askerî yardımlarına müracaat ettiği Karadeniz kuzeyindeki topluluk ismi olarak ortaya çıkmıştır. Bulgar adı bir tarihî hadiseden doğmuş idi: Avrupa Hun hükümdarı Attila’nın ölümü üzerine evlatları ile tabi kavimler arasında patlak veren mücadelelerde Attila’nın 2. oğlu Dengizik’in 469’da ölümünden sonra, bunun küçük kardeşi İrnek idaresinde Orta Avrupa’yı terk eden Hun kütleleri Karadeniz kıyılarında buluştukları başka Türk zümreleri ile karışmışlardı. Bu karışmadan doğan yeni topluluk Türkçe “Bulgar” diye anılmağa başladı. Başlangıçtan 765 yılına kadar Bulgar hükümdarlarının adlarını ve hakanlık sürelerini gösteren ve bugün ancak, daha geç zamandan kalma bir Rus kronikinde îslavca tercümesine sahip olduğumuz “Bulgar hakanları listesi”nde îrnek, Bulgar hükümdar sülalesinin atası olarak görünmektedir. Hun kütleleri ile karışan bu Türklerin asıl adı “Ogur”du ve Tuna ağzından Volga’ya kadar Karadeniz kuzeyi bozkırlarında. Daha sonraki Peçenekler ve Kumanlar gibi ayrı boy birlikleri halinde oturuyorlardı Kaynaklara göre Proto-Bulgarların ataları MS. 2.yüzyılda diğer Türk gurupları ile birlikte Ötüken bölgesi Kem/Yenisey vadileri ve Altun-yış / Altay dağlarında yaşamakta idiler. Bu Türk boyu daha sonra Hazar kıyılarına ve Karadeniz’ in kuzeyine göç etmiştir. Bulgar adı 480 yılından itibaren Bizans kaynaklarında görülmeye başlamış, V-VI yüzyıllarda proto- Bulgarların Trakya, Selanik ve İstanbul önlerine kadar akınlarda bulundukları gene aynı kaynaklarda kaydedilmiştir. VII. Yüzyılda Bulgar Türk topluluğunun Kubrat (ölm. 642) idaresinde bir devlet olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Bu devletin sınırları Azak Denizi’nden Kuban Nehrine kadar uzanmakta idi. Kubrat’ın beş oğlundan birisi olan Asparuh(644–702) kendisine bağlı topluluklarla güneye inerek Tuna Nehrini geçmiş ve Varna ile Şumnu arasında Bulgar devletini ( Tuna Bulgarları) kurmuştur. Tuna Bulgar devletinin kuruluşu, Asparuh’un hükümdarlığı sırasında, 669–681 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu Bulgar-Türk devletinin en büyük hükümdarlarından birisi olan Kurum Han (803–814), Bizans’a karşı büyük bir mücadele vermiş ve hatta İstanbul’u kuşatmaya bile teşebbüs etmiştir. Kurum Han’dan sonra Bulgar tahtına geçen Omurtag Kağan (814–831) babasının adına MADARA Köyü’nde 814 yılında “Madarakaya Kitabesi”ni, ayrıca Çatalar (bugünkü Tsar-Krum/Çar-krum) da 812–822 yıllarında da başka bir bengütaşı daha diktirmiştir. Bu dönemler içinde Bulgarlar tamamen Türk özelliklerini, kültürlerini taşımaya devam etmişler, ancak Bogori’nin hükümdarlığı zamanında (852–889) Hıristiyanlık resmen kabul edilince (864) Bulgar Türkleri Bizans etkisi altına girmişlerdir. Bizanslılar, hem kültür yönünden ve hem de askeri yönden Bulgarların asimile edilmesine çalışmışlar ve nihayet 1018 tarihinde bölge Bizans hâkimiyetini tanımıştır. Bulgar-Bizans mücadeleleri X. Yüzyıl boyunca çok şiddetli bir şekilde devam etmiş ve Bulgarların zayıflamasıyla sonuçlanmıştır. Bu mücadelelerden ve Bulgarların zayıflamasından faydalanan yeni bir güç bölgeye sızmaya başlamıştır. Bu yeni güç, yani Slav topluluğundan Ruslar 969 yılında Rurik sülalesinden Svyatoslav’ın komutasında Bulgar devletinin başşehri Preslav’a saldırmışlar ve şehri yağmalamışlardır. Bu tarihten itibaren Slav tehdidi şiddetini gittikçe artırarak devam etmiş ve Bulgarların zamanında asli özelliklerini kaybederek Slavlaşmalarına sebep olmuştur. Bizans kanalıyla giren Hıristiyanlık ile Rus kanalıyla giren Slavlık bir müddet sonra Bulgar Türklüğünü ortadan kaldırmış ve günümüz Bulgarlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bununla beraber 1048 yılında Kegen ve Turak/Tirek adlı başbuğların komutasında Bulgaristan’a giren Peçenekler 1091 yılına kadar bölgeye hakim olmuşlar, Peçenekleri daha sonra Kuman Türkleri takip etmiştir. 1087 yılında Kırım’da bir devlet kuran Kumanlar Tuna’ya kadar uzanmışlar ve Bulgaristan’daki Bizans hâkimiyetine son vererek yeni Bulgar devletini kurmuşlardır. Halk Slavlaşmış ve Hıristiyanlaşmış olmakla beraber, Kumanların kurdukları hanedan Türk asıllıdır. Bu dönemde iş başına geçen Kuman asıllı üç Bulgar hanedanından ilki Asenler(1186–1257), ikincisi Terter hanedanı (1280–1223) ve sonuncusu da Şişman sülalesi(1323–1393) dir. 1393 tarihinden itibaren bölgede Osmanlı Türk hâkimiyeti teessüs etmiştir. Bulgarlar 453 yılında Attila’nın ölümünden kısa bir zaman sonra, Büyük Hun Devleti’ni oluşturan değişik ve çok sayıdaki kavim dağılmıştı. Bunlar arasında bulunan Türk asıllı kavimlerin, yeniden Güney Rusya ovalarına döndüğünü biliyoruz. Bu kavimler, tam bu sıralarda doğudan aynı sahaya gelerek yerleşen Onogur Türkleri ile karışarak Bulgar adı verilen yeni bir Türk kavmini meydana getirmiştir. Zaten Bulgar ismi de Türkçe, karışık manasına gelen bulgamak fiilinden gelmektedir. BÜYÜK BULGAR DEVLETİ Bulgarlar, 558 yılından sonra, bir süre Avarların hâkimiyetinde yaşadılar. Avarların 567 yılında Göktürk baskısı ile güney Rusya’dan Orta Avrupa’ya doğru kaçmaları esnasında, çok sayıda Bulgar topluluğunu da beraberlerinde sürüklerler. Geride kalanlar ise Göktürk hâkimiyetine girerler. Bu Bulgar toplulukları, Bizans’ın da yardımı ile VII. yüzyılın başlarında Göktürk hâkimiyetinden kurtulurlar. Böylece, Karadeniz kuzeyinde yaşayan Bulgar toplulukları reisleri olan Kobrat idaresinde, bir devlet kurabilmişlerdir. Onun zamanında devletin sınırları Kuban ırmağından Tuna’ya kadar uzanıyordu. Ancak Bulgarların büyük çoğunluğunu bir arada toplayan, bu Bulgar devleti uzun ömürlü olmaz. Hükümdarları Kobrat’ın ölümünden hemen sonra, Hazar devletinin baskısı ile parçalanır (643). Kobrat’ın büyük oğlu Bayan Han idaresinde, Kuban ırmağı boylarındaki yurtlarında kalan bir kısım Bulgarlar, Hazarların hâkimiyetine girmek zorunda kalmışlardır. TUNA BULGAR DEVLETİ Hazarlara bağlanmak istemeyen Bulgarların bir kısmı kuzeye, bir kısmı da batıya gelerek, Balkanlarda Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular (679). Batıya gelenlerin başında, Kubrat’ın küçük oğlu Asparuh bulunuyordu. Tuna Bulgarları, bir yandan Avarlar ile bir yandan da Bizans ile mücadele etmişlerdir. Tuna Bulgarların en büyük hükümdarı Kurum Han (803–814) idi. Onun zamanında büyük bir Bizans ordusu yenilmiş, imparatorları da bu savaşta ölmüştü. Bulgarlar, yine onun zamanında İstanbul’u kuşatacak kadar güçlenmişlerdi. Kurum Han giriştiği saldırılarla Avarlara da büyük darbeler vurmuştur. Tuna Bulgarlarının hâkim olduğu sahada, yoğun Slav nüfusu yaşamaktaydı. İki yüz yıla yakın Türklüklerini muhafaza eden Bulgarlar, Boris Han zamanında Hıristiyanlığı resmen kabul etmeleriyle (864) bu Slav nüfus arasında eriyip gitmişlerdir. Bu bölgede XIV. yüzyıldan sonra, beş yüz yıl Osmanlı Türkleri egemen olacaklardır. İTİL BULGAR DEVLETİ Hazar hâkimiyetine girmek istemeyerek, kuzeye yönelen bir kısım Bulgarlar, İtil (Volga) boylarında yerleşmişler ve burada Moğol istilasına kadar devam edecek bir devlet kurmuşlardır. İtil Bulgarlarının yerleştiği bölge, İslâm ülkeleri ile Hazarlar ve İskandinav kavimleri arasında ticaret yolları üzerinde idi. Ticaret ve tarım ile uğraştıklarını bildiğimiz Bulgarlar, uzun bir süre Hazarlara bağlı kalmışlardır. Bulgar Şehri diye bilinen başkentleri, zamanının önemli ticaret merkezlerinden idi. Müslüman tüccarların tesiriyle X. yüzyılın başlarında İslâmiyet ile tanışan Bulgarlar, Abbasiler ile diplomatik ilişki kurmuşlardır. Bulgar hanı Almış, Abbasi halifesine başvurarak, İslâmiyet’i öğretecek din âlimleri istemiştir. Abbasi halifesi bu isteği kabul ederek, kalabalık bir heyeti 622 yılında Bulgarlara göndermiştir. Bu heyet içerisinde bulunan İbn Fadlan, başından geçenleri anlattığı seyahatnamesinde, Bulgarlar ve diğer Türk boyları hakkında önemli bilgiler vermektedir. İtil Bulgar Devleti’ne 1237 yılında, Altınorda Hanı Batu tarafından son verilmiştir. İlk Müslüman Türk topluluklarından olan İtil Bulgarları, bugünkü Kazan Türklerinin atalarıdır. Diğer Bulgar toplulukları eriyip gittikleri hâlde, İtil Bulgarları Müslüman olmaları sayesinde kimliklerini koruyabilmişlerdir.

10


İstanbul’da Balkan derneklerin toplantısı

Bizim sorunlarımız ile ilgilenen olmamıştır. Bunun çeşitli nedenleri olabilir, ancak derneklerin ve diğer sivil kuruluşların kayıtsızlığı bizleri isyan noktasına getirmiştir. Aşağıda verdiğimiz örnek bunu açıkça göstermektedir. Bulgaristan’da yapılacak seçimler ile ilgili İstanbul’da Balkan dernekleri ile yapılan bir değerlendirme toplantısında, toplantıya katılan bir DSP Milletvekilli Türkiye’de kaçak (ikamet teskeresi olmayan) sıfatında ikamet eden Bulgaristan Türklerinin geri gönderilmesi için söylediği “Burada kaçak bulunanlara sadece oy kullandırmak için Bulgaristan’a gidiş geliş vizesi verilecek, amma seçimlerden sonra bunlar geri gönderilecektir.” Bu talihsiz konuşma üzerine bir grup Bulgaristan Türkü aşağıdaki yazıyı kaleme alarak olayı protesto etmiştik: Cumartesi günü 14 Nisan 2001-de Bulgaristan’daki seçimler ile ilgili olarak bir toplantı yapıldı. Toplantıya 32 Dernek Başkanı ve temsilci katıldı. Ancak bunların Bulgaristan Türklerini temsil edebildiklerini söylemek pek mümkün değildir. Çünkü büyük bir kısmının Bulgaristan’daki siyasi ve içtimai hayattan haberlerinin bile olmadığı açıkça belliydi. Toplantıda Sn. DSP Milletvekili şunları söyledi: Burada kaçak bulunanlara sadece oy kullandırmak için Bulgaristan’a gidiş geliş vizesi verilecek, amma seçimlerden sonra bunlar geri gönderilecektir. Sayın Milletvekilinin yapmış olduğu bu açıklamayı talihsiz buluyoruz.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Sorunlarımızın Çözümü

1.Öncelikle olaya insani boyutta ele almak istiyoruz. 1989 yılındaki büyük göç esnasında Türkiye Bulgaristan’daki durumu bilmeden veya yeterince incelemeden alelacele karar alarak bütün Türkleri alacağını belirtmiş, hatta ‘Jivkov a bile boğazlarda yer olduğu’ söylenmiştir. Tamamen açılan sınırlardan Türkiye’ye gelmek için milyonlarca insan yollara dökülmüştür. Ancak göçmen sayısı 300 000 geçince Türkiye sınırı kapatmıştır. Orada kalanlarda gelenler gibi Türk’tür. Bu olayda hatayı yapan Türkiye’dir ve bugün bu hatanın bedeli her nasılsa Türkiye’ye gelmiş olanlara ödettirilemez. Bu yeni bir facia demektir, aynen 1989 faciası gibi, hatta daha da kötü. 2. Sayın Milletvekilinin bu insanların Türkiye’ye nasıl geldiklerinden haberdar mıdır acaba. Sayın DSP Milletvekili kendi çocuğuna kavuşmak için binlerce dolar ödemiş midir? Kendi çocuğunu satın almanın nasıl bir duygu olduğunu biliyor mudur? Bu insanlar ne insanlık dramları yaşadıklarından haberi var mıdır? Kendisine tavsiyemiz önce insanlığı öğrensin. İkincisi bildiğimiz kadarı ile Yugoslavya göçmeni. Yugoslavya ile ilgili tavsiyelerine bir şey diyemeyiz. Ancak Bulgaristan’ı bilmeden ahkâm kesmesin. 3. Sayın Milletvekilinin bu söyledikleri yarın bütün göçmenler arasında duyulacaktır. Bu kafa ile kaç kişiye oy kullandırabilirler acaba hiç hesabını yapmışlar mıdır? Bunun insanlarımız arasında duyulması tek bir kişinin bile Bulgaristan’a gitmeyeceği ve oyunu kullanmaması demektir. 4. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sayıları yüz binlerce olan insanın kaderi ile oynayacağına ihtimal vermek şöyle dursun düşünemiyoruz bile. Devlet işlerini dolambaçlı yollarla halletmez. Açık ve sarih olur. Bu kadar insanı oy için kullanma düşüncesinde olamaz. Kaldı ki hepsine ikametgâh tezkeresi verilmesi daha doğru olacaktır. Bulgaristan Türkleri büyük çilelerle boğuşmaktadırlar. 1990 yılından sonra değişim ile birlikte Türkiye’ye gelme düşüncesi ile ülkenin ekonomik hayatına katılamamışlardır. Bulgarlar ülkedeki bütün malvarlıklarını (sanayi tesisleri, işletmeler v.y.) paylaşmışlar ve Türkleri bunun dışında tutmak için her şeyi yapmışlardır. Esas olan bu dönemde yol göstermektir. Bu yapılmamıştır. Geri dönecekler demek çok kolaydır. 1989 yılı gibi kritik dönemlerde neden birileri hep göçü ön planda tuttu bilemiyoruz. Bu hatalar buraya her nasılsa gelmiş bunun bedeli insanlarımıza yüklenemez. Bu hata değil, suç olur. İşte bu günden itibaren Bulgaristan Türklerinin haklarını savunan dernek olmadığını gördük ve sadece Bulgaristan Türkleri ile ilgili yeni bir dernek kurulması için çalışmalara başladık…

11


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

D

Dernek Tarihçesi

erneğimiz; Atatürk ilkeleri ve Anayasamızın Genel esasları doğrultusunda Cumhuriyetimizin laik, demokrat ve sosyal bir hukuk devleti düzeni içinde varlığını ilelebet sürdürmesi ve halkımızın huzurlu bir ortamda yaşam standardının çağdaş ülkeler düzeyine ulaştırılması ülküsü uğrunda üzerine düşen görevi yerine getirmek, bu çerçevede üyelerimizin liderlik vasıflarını geliştirmek, onların sosyal sorumluluklarını ve dayanışma arzularını pekiştirerek yüce ulusumuzdan ve köklerimizden bizlere intikal eden örf, adet, gelenek ve kültür mirası niteliğindeki manevi değerlerimizi koruyarak yaygınlaştırmak ve bunları tarih bilinci içinde ve insanlık ideallerinden taviz vermeksizin yeni nesillere eksiksiz olarak intikal ettirmek amacıyla “Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği” ünvanı ile 2003 yılında resmi olarak kuruldu. Türkiye ile Bulgaristan arasında siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel bir köprü görevini üstlenerek faaliyete geçti. Amaca ulaşmak için:

a)Muhtaç durumdaki Bulgaristanlılara olanakları nispetinde nakdi ve ayni yardımda bulunmak. b)Başta Bulgaristan Türklüğü olmak üzere Balkanlar ve Türk Dünyası konusunda da gerekli araştırmaları yapmak ve sonuçlarını kamuoyunun yararlanmasına sunmak üzere uzmanlar kurulu niteliğinde Akademisyen ve bölgeyi iyi tanıyan kişilerden oluşacak araştırma merkezleri kurabilir. Bu çalışmalar için gereken tüm harcamaları imkânlar nispetinde dernek bütçesinden yardımlar ve gelirler ile karşılar. Konuyla ilgili eleman çalıştırabilir, ekipman temin edebilir, süreli ve süresiz yayınlar çıkartabilir. c)Muhtaç durumda olan ilk, orta ve yükseköğrenimde bulunan öğrencilere kalacak yer temin etmek malzeme ve ders kitapları alımında yardımcı olmak, burs sağlamak ve eğitimlerinin mastır, doktora dâhil tüm dönemlerinde yardımcı olmak. Konut ihtiyacı olanlara konut konusunda yardımcı olmak derneğin olanakları dâhilinde bir konut kooperatifinin kurulmasına yardımcı olarak Bulgaristan Türklerinin konut sahibi olmalarını sağlamak d) Türkiye’de veya Bulgaristan’da Hükümlü, tutuklu ve gözetim altında bulunanların ırk, renk, cins, dil, din, siyasal görüş ve inanç ayrımı gözetmeksizin, yaşamlarının insan onuruna yaraşır koşullar içinde geçmesi doğrultusunda araştırmalar ve saptamalar yapmak ve bu konularda kamuoyunu aydınlatmak. e)Bulgaristan Türklerinin sorunlarını ve çeşitli konulardaki görüşlerini duyurmak ve bu konuda kamuoyu oluşturmak için her tür bilimsel toplantı, sanat ve spor etkinlikleri, izinli gösteri yürüyüşleri, yarışmalar düzenleyebilir ve düzenlettirir. Bu çalışmalarını başka kuruluşlar ve uzman kişilerle işbirliği yaparak ortak etkinlikler biçiminde de sürdürebilir. Bu doğrultuda basın yayın kuruluşları (yazılı ve görsel) bilim ve eğitim kurumları ve uygun olan kişi ve kuruluşlarla ilişki kurarak uygulamalar ve çalışmalar gerçekleştirebilir. Yasal yolları izleyip gerekli işlemleri tamamlayarak yurt dışındaki, kişi ve kuruluşlarla işbirliği yapabilir, benzer çalışmalarda bulunabilir. f)Eğitim, öğretim, bilimsel ve tüm sosyal amaçlı çalışmalar için gerekli yönetim kademelerinden olurları alarak; Kültür Merkezleri, dershane, okul, derslik, yurt, konukevi, pansiyon, kitaplık, okuma odaları, kültür ve sanat evi açabilir ya da açtırabilir; sanat, turizm, spor, kafeterya, lokal, Internet kafe, kıraathane ve diğer sosyal içerikli çalışmalar yapabilir ve bu konularla ilgili dil öğretimi, el becerileri, folklor, tiyatro, milli oyunlar ve benzeri tüm dallarda kurslar düzenleyebilir, bu konularda ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapabilir. g)Giderleri karşılamak amacıyla sergi, spor, kültür, sanat ve eğlence etkinlikleri, toplantılar, iç ve dış geziler, yemek, kermes ve panayırlar düzenleyebilir, yaz okulları, anaokulları, dershaneler, kamplar, aşevleri, tesisler açıp işletebilir. Dernek menkul, gayrimenkul, araç alabilir ve satabilir. h)Üyelerinin yararlanması için lokaller, çocuk yuvaları, bakım ve dinlenme evleri, sağlık kuruluşları, sağlık birimi ile iş atölyeleri açabilir. Derneğin amacına ulaşmasında maddi olanakları sağlamak için Vakıf, Kooperatif, ticari işletme ve ortaklık kurabilir ya da kurulmuş olanlara katılır. i)Derneğin güçlenmesi ve etkinliğinin artması için Dernek, kendi amacıyla paralel nitelikteki derneklerle koordineli çalışmaları sağlama amacı ile FEDERASYONA, KONFEDERASYONA katılabilir. j)Derneğin amaçlarını gerçekleştirmek için yurt dışında çalışan aynı amaçlı derneklerle bilimsel çalışmalar veya toplantılar yapabilmesi ve tertip edenlerle iştirak edebilmesi için İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarından alınacak müsaadeden sonra bu toplantılara katılabilir, yine ilgili kuruluşların izni ile amaçları doğrultusunda yurt dışında şubeler açabilir. k)Bulgaristan Türklerinin ekonomik anlamdaki sıkıntılarına çözüm getirebilmek amacıyla iktisadi organizasyonların kurulmasını ve çalışmalarını sağlamak, Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelere yatırımlar yapılması için teşviklerde bulunmak. Daha çok bu bölgelere yönelik tarımda, eğitimde, sağlıkta vs. konularda çalışmalarda bulunmak, araştırmalar yapmak yeni projeler üretmek. l)Bulgaristan’da yaşayan Türklere Türkçe eğitimi için okullar, kurslar, Türk Kültür Merkezleri açmak bu çalışmaların sonuca ulaşabilmesi için program, projeler üretmek ve bunları hizmete sunmak. Ayrıca yaşadıkları toprakların sahibi oldukları bilincini aşılamak, bu konularda da yeni çalışmalar ve projeler üretmek, doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmamalarını sağlamak amacı ile bulundukları yerlerde ekonomik, kültürel ve sosyal tesislerin ve standartları hizmetlerine sunmak. m)Bulgaristan’da Türk İslam Tarihi Eserlerini araştırmak, korumak, onarmak. Bulgaristan’da ve Türkiye’de kütüphaneler oluşturmak. Türk kültürünü araştırmak, yaşatmak ve eğitim faaliyetleri yürütmek. n)Diğer Türk topluluklarının oluşturduğu dernekler, vakıflar ve diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte ortak çalışmalarda bulunmak. o) Derneğimiz Irk, dil, din, renk, cinsiyet ve benzeri nedenlerle yapılan her türlü ayrımcılığa karşı mücadele eder p)Evlenecek, sünnet olacak durumuna gelmiş ve imkânsızlıklar nedeniyle bu ihtiyaçlarını gideremeyenlerin tespiti yapılması ve ihtiyaçlarının karşılanması bakımından maddi ve manevi yardımlarda bulunulması. r)Türk Dünyasından gelen Öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılamak. s)Bulgaristan Anayasasının ve diğer kanunların Türklere tanıdığı haklardan azami yararlanmalarını sağlamak amacı ile bilgilendirme, aydınlatma ve yol göstericilik faaliyetlerini yürütmek için çalışmalarda bulunmak. Ayrıca hak ve hukuklarını korumak ve bu hususları izlemek için, demokrasi ilkeleri ve ikili anlaşmalar çerçevesinde kalmak şartıyla Bulgaristan Hükümeti, devlet organları ile sürekli temas halinde olmak ve sürekli bu konuları takip etmek. ş)Bulgaristan’da yetişen halk ozanı, hikâyeci, roman yazarı gibi kültür adamları ve yayınlarını desteklemek, bu şahısların TRT ve diğer TV kanallarından yararlanmalarını sağlamak. t)Bulgaristan Türkleri ile ilgili güncel olaylara karşı anında gerekli tepkiyi vermek. u)Bulgaristan Türkleri ile ilgili Türkiye’de ve Bulgaristan’da Kültür Merkezleri oluşturmak ve Bulgaristan Türklüğünün tarihini yazmak için çalışmalara başlamak. v)Bulgaristan’da ve Balkanlar’da gelecekte çıkabilecek her tür etnik çatışmaların önüne geçilmesi için gerekli hazırlıkları yapmak. y)Türkiye Cumhuriyeti’nde Bulgaristan ile ilgili veya Bulgaristan için dini vs. hazırlanan her kitabın “Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği” denetiminden geçmesini sağlamak. Bulgaristan’daki Tarihi Eserlerimizi (medrese, cami, çeşme, okullar, han, hamamlar vs.) araştırmak, kayıtlarını bulmak, gözetmek, Türk ve İslam Dünyasına tanıtılmalarını sağlamak amacıyla bir broşür veya kitap haline getirmek ve yayınlamak.

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğimizin kuruluşu ve davamızın yolunun belirlenmesi safhasında, Prof. Dr.Hayati DURMAZ; Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK; Prof. Dr.Emin ÇARIKÇI; Diş Hekimi İsmail ALİOĞLU; Alptekin CEVHERLİ; Nihat KAHRAMAN; Recep KIRPAT; Sinan ŞEN; Metin KARAN; Namık ÖZTÜRK; Ecdadiye UFUK; Zihni KARPAT; Dr.Mustafa KAHRAMAN; Av.Umur ÖZERSİN; Uçak Müh.Özkan EMİNOĞLU; İbrahim SOYTÜRK; Nihat ESEN; Cemile TEZCAN; Şahinde BAKIRCI; Mümin YILMAZ; Nafiye YILMAZ; Mehmet ŞEN; Bahriye HACIBABA; Fahrettin AKIN; Seydullah HALAÇ; Hüseyin DEĞİRMENCİ; Fahrettin ALKAN; Av.Hasan MOLLAOĞLU; Altay ŞEVKETOĞLU; Tunay ŞEN; Nihat İNCEKARA, Dr.Hasan ÖZTÜRK, Kıymet YILDIRIM; Hayrettin KORKMAZ; Sunay TERZİ’nin de öncü ve kurucu üye sıfatıyla çok değerli hizmetleri ve katkıları olmuştur...

Varlığını ve yapısını oluşturan değerlerle ismi bir zamanlar vatan toprağı olup köklerimizin ve tarihimizin hiç silinemeyecek bir parçası durumundaki coğrafyadan, yani “Bulgaristan”dan almış olan Derneğimizin bugüne kadar ki faaliyetleri ecdadımızın bu topraklarda yarattığı ve yaşattığı sosyo-ekonomik değerlerle kültür mirasını (emanetini) yeni nesillere aidiyet duygusu ve sorumluluğu içerisinde ve tarih penceresinden aktarılması ilkesi ön planda tutularak gerçekleştirilmiştir. Bugüne kadar ki çalışmalarını daha çok sosyal, kültürel, toplumsal ve tarihsel içerikli konferanslar, Kurultaylar, sempozyumlar, Bulgaristan seçimleri organizasyonu, Bulgaristan’da tarihi eserlerimizin tespiti vb etkinlikler düzenlemek suretiyle sürdürmüş olan Derneğimizin bundan sonraki ana çalışma temasını “Osmanlı Arşivi”ne ait belgelerin ve Bulgaristan’da ayakta kalmış Tarihi eserlerimizi, mezar taşlarımızı ve Bulgaristan Türklerine ait her şeyi düzenli bir “Bulgaristan Arşivi” oluşturulması için çalışmalara devam edecektir. Derneğimiz, Bulgaristan’daki Türk varlığına ait tarihi gerçeklerin; başta arşiv belgeleri olmak üzere Türkiye’de ve Bulgaristan’da yazılı veya yazısız diğer kaynaklardan araştırılması ve bu çalışmaların dernek bünyesinde bir külliyat haline getirilmesi konusunda bundan sonra yürüteceği gayretleri ecdadımıza karşı anlamlı bir görev olarak yerine getirecek olmanın heyecanı içinde bulunmakta, üyelerimizden bu konuya dönük katkılarını bizlerden esirgememelerini beklemektedir. İnancımız odur ki; Bulgaristan’daki Türk varlığı tarafından yaratılan ve tarihi birer miras (emanet) olarak bizlere intikal ettirilen tarifi olanaksız değerler ile zenginlikler, sıla hasretimiz artarak devam etse de, bizden sonraki nesillerce de aynen yaşatılacak, ihya edilecek ve bu suretle köklerimizle olan bağlarımız hiç kopmadan Türk Ulusuyla birlikte sonsuzluğa taşınacaktır. Bundan sonraki çalışmalarımızda Bulgaristan’da kalmış bulunan tarihi eserlerimizi araştırarak kitapçık haline getirip onları da sizlere ulaştırmaya çalışacağız. Sevgi ve Saygılarımızla

12


Prof.Dr. Hayati DURMAZ 1. Neden bu dernek gerekir? Kendi kültürümüzü yaşatmak için. (Folklor grupları, bayramlar, düğünler, sünnetler, yemekler, geziler) • • • • • • •

Gelecek nesilleri korumak için. (Birlikte olmak, birlikte hareket etmek, birbirlerimizi ve çocuklarımızı tanımak, tanıtmak) Devletle sorunlarımızı halletmek için. (Sağlıkta, Eğitim, Emniyette, Belediyede, Kaymakamlık, Valilik, Bakanlıkta) Gelecek nesillerimize iyi eğitim verebilmek için. (Ana okullar, ilköğretim, lise, üniversiteler kurmak) Devlet adamı, bürokrat yetiştirmek için. (Küçükten tespit edip özel eğitimden geçirmek, davayı onlara benimsetmek) Bulgaristan’la ilgili sorunların çözümüne yön vermek için. (Araştırmalar yapmak, projeler üretmek) İnsanlarımızı ekonomik olarak güçlendirmek için. (İş imkânı sağlamak, Şirketleşmek, Holdingleşmek)

2. Derneğe neden üye olalım? • Sorunlarınıza çözüm getirmek için. • Devlette bir yerlere gelebilmek için. • Yeni nesillere yol gösterebilmek için. • Birlikte hareket etmek için.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Derneği neden kurduk?

3. Dernek güçlü olursa ne olur? • Dernek üyelerinin çok olması derneğin bölgesel ve ülke genelindeki etkisi artırır • Siyaseti, Hükümetleri ve ekonomiyi yönlendirir • Sorunlarımızı çözer 4.Bu derneğin diğerlerinden farkı nedir? • Bulgaristan ile Türkiye arasında köprü oluşturmak • Öncelikle Bulgaristan Türklerini bir çatı altında toplamayı amaçlamaktadır • Sadece Türkiye’de değil Bulgaristan’da ve AB’de de bir yer edinmek • Bulgaristan’da siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda etkili olabilmek • Bulgaristanlıların bir kurumu olmasını sağlamak • Türkiye’de bir Bulgaristan Türklerinin Kültür Merkezlerini oluşturmak

Dernek kuruluşunda ve sonrasında toplantı yerleri Derneğin kuruluşu Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin kuruluşu Kuruluş öncesi ve kurulduktan sonraki çalışmalarda toplantıların yapıldığı yerler: Bayrampaşa - Fatih Turizm; Dünya Türkmenleri Eğitim Vakfı – Cağloğlu; Türk Ocakları-Cağloğlu; İsmail Alioğlu’nun muaynanesi – Bayrampaşa; Küçükçekmece Avrasya bir vakfı; Fatih - Sena Tercüme bürosu; Fatih Turizm Bayrampaşa; Dünya Türkmenleri Eğitim Vakfı – Cağloğlu; İsmail Alioğlu’un muaynanesi – Bayrampaşa; Fatih Sena Tercüme bürosu; İsmail Alioğlu’nun muaynanesi – Bayrampaşa; Türk Dünyası Araştırmalar vakfı; Süleymaniye Daruziyafe; Dünya Türkmenleri Eğitim Vakfı Cağloğlu; Hayati Durmazın muaynanesi Bakırköy; Taksim - Ahmet Çolak’ın muaynanesi; İsmail Alioğlu’un muaynanesi – Bayrampaşa; TAM Dershanesi Gaziosmanpaşa; Küçükçekmece Avrasya bir vakfı-Aralık I.Kongre; Bakırköy - Hayati Durmazın muaynanesi; Türk Ocakları Caloğlu; Bakırköy - Hayati Durmazın muaynanesi; Süleymaniye Daruziyafe; İsmail Alioğlu - muaynanesi Bayrampaşa; Dünya Türkmenleri Eğitim Vakfı – Cağloğlu; Bayrampaşa Ada Parkı – Nisan -II. Kongre; Zeytinburnu Beycan Gönlüşen - BEYCANİ Deri; Zeytinburnu MEFİ Deri Fikret ve İlhan Arda; Bakırköy - Nazım Zafer muaynanesi; Bakırköy - Hayati Durmazın muaynanesi; Bakırköy - Hayati Durmazın muaynanesi; Zeytinburnu Niyazi Güler EROS Deri; Süleymaniye Daruziyafe; •

Bayrampaşa Dernek Genel Merkeze taşındı - 2006 Dernek kuruluş aşamasında yukarıda adını zikrettiğimiz bütün arkadaşlarımıza teşekkürü borç biliriz.

13


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

BULGARİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ Denetim Kurulu

Geçici Yönetim – Nisan 2003 ASİL ÜYELER 1)- Hayati Durmaz 2)- İsmail Alioğlu 3)- Sinan Şen 4)- Alptekin Cevherli 5)- Ahmet Çolak 6)- Recep Kırpat 7)- Metin Karan 8)- Cemile Tezcan 9)- Mehmet Şen 10)- Zihni Karpat 11)- Namık Öztürk 12)- Nafiye Yılmaz 13)- Nihat Kahraman

YEDEK ÜYELER 1)- E.Albay Nurettin Ruacan 2)- Mümin Yılmaz 3)- Şahinde Bakırcı 4)- Ecdadiye Ufuk 5)- Hüseyin Yıldırım 6)- Fahrettin Akın 7)- Hasan Mollaoğlu 8)- Mustafa Kahraman 9)- Nihat Esen 10)- Tunay Şen 11)- Fahrettin Alkan 12)- Kıymet Yıldırım 13)- Seydullah Halaç

ASİL ÜYELER 1)- İbrahim Soytürk 2)-Altay Şevketoğlu 3)-Ayhan Kasapoğlu

YEDEK ÜYELER 1)-Özkan Eminoğlu 2)-Umur Özersin 3)-Filiz Soytürk

DİSİPLİN KURULU LİSTESİ ASİL 1)- Hüseyin Değirmenci 2)- Emin Öztürk 3)- Önder Terzi TEKLİF EDENLER: Bülent MAŞAOĞLU

YEDEK 1)- Rafet Yıldırım 2)- Münür Kurtuldu 3)- Ertuğrul Akkoç

Hüseyin DEĞİRMENCİ

Nazım ÇAVUŞ

BASIN BİLDİRİSİ, Topkapı Eresin Sayın Basın Mensupları, Tarihte 93 harbi olarak bilinen Rus Türk harbinde Osmanlı ordularının yenilmesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu Balkanlardaki topraklarının büyük bir kısmını kaybetmiş ve bu bölgeden Anadolu’ya doğru büyük göç dalgaları başlamıştır. Bu günkü Bulgaristan topraklarında Türk nüfusu Hıristiyan nüfustan fazla olmasına rağmen 93 Harbinden sonraki yıllarda Türk nüfus sürekli azalmış ve zamanla azınlık durumuna düşmüştür. Balkan savaşı ise Balkanlardaki Türkler için ikinci büyük faciaya olmuştur ve Osmanlının Balkanlardaki topraklarını tamamen kaybetmesi nedeniyle büyük göç dalgaları da beraberinde getirmiştir. Üçüncü büyük facia ise 1989 yılı başında meydana gelmiştir. 1989 yılı başında Türk nüfus Bulgar nüfus ile eşitlenmeye yakın iken, bilinçsizce yürütülen politikalar neticesinde büyük bir göç başlatılmış ve Türkler tamamen etkisiz duruma getirilmiştir. 1989 yılı başında Bulgaristan’da 3.5 milyon civarında Türk nüfus varken 1989 göçü ve onu izleyen yıllarda meşru veya gayri meşru yollardan devam eden göç nedeniyle Türk nüfus günümüzde 1.5 milyon civarında düşürülmüştür. İlginç olan ise Bulgaristan’daki Türk nüfusun Bulgar nüfusa eşit hale gelmeye yakın olduğunu bütün dünya bilirken Türkiye’den bunu bilen olmamış, gerekli çalışmalar yapılmamış, göçün önlenmesi için strateji ve politikalar üretilmemiştir. Bilakis göç psikolojisi daha da güçlendirilmiştir. Kırcaali de Türk vatandaşları olarak gelen bazı kimseler Türklerin gitmelerini önerenler olmuştur. Hâlbuki Bulgaristan toprakları ne kadar Bulgarların toprakları ise o kadar da orada yaşayan Türklerin topraklarıdır ve onların vatanıdır. Bu toprakların ilk sahipleri Traklardır ve Balkanlardaki Türklerin tarihi de en az Bulgarların tarihi kadar Balkanlarda eskidir. Olaya bu şekilde bakan olmamış, bu toprakların adeta terk edilmesi yönünde hem Türkiye’de hem de Bulgaristan’da çaba sarf edilmiştir. Neticede Bulgaristan’daki Türk nüfusunun gücü giderek zayıflatılmış, etkinliği düşürülmüş, ekonomik hayatta ikinci plana itilmiş, Türkiye’ye gitme çabasından başka yol bırakılmamıştır. Biz bu durumun değişmesi gerektiği kanaatindeyiz ve mücadelemiz de bu yönde olacaktır. Değerli arkadaşlar, Göç dalgaları ile birlikte Türkiye’de Bulgaristan göçmenlerinin kurduğu birçok dernek ve vakıf faaliyete geçmiş ve bunların bir kısmı faydalı çalışmalar yapmıştır. Ancak yapılan çalışmalarda Bulgaristan Türklerinin durumu Türkiye ve Dünya kamu oyununa gerektiği gibi anlatılamamıştır. Göç psikolojisini ortadan kaldırmak için çalışmalara geçilmemiş olması Bulgarların işine yaramıştır. Aralıklarla da olsa Türkiye’de Bulgaristan Türkleri seçim malzemesi yapılmıştır. Bu ise en tehlikeli durumlardan birisi olmuş ve özellikle Jivkov idaresi bundan faydalanma yollarına gitmiştir. Kurulan dernekler de genellikle bütün Balkanları hedef almış ve böylece başarı şansları da düşük olmuştur. Dernekler göçmenlerin kendilerinden bekledikleri hizmet ve çalışmaları başarı ile yapamamış veya yapmamışlardır ve netice olarak da derneklerde olan güven sarsılmış, insanlarımızın derneklerden uzak durmalarına sebep olmuştur. Yukarda belirttiğimiz nedenlerden dolayı biz hedefimizi daraltarak sadece Bulgaristan Türkleri ile ilgili bir derneğin faaliyette geçmesi halinde daha başarılı sonuçlar alınabileceği kanaatine vardık ve arkadaşlarımız ile Bulgaristan Türklerinin sorununa çözüm aramaya çalışacak Olan Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğini kurmaya karar verdik. Halen Türkiye’deki Bulgaristan Göçmenlerinin ivedilikle çözülmesi gereken sorunları bulunmaktadır. Ana hatları ile sorunları şöyle sıralayabiliriz: 1. Göç sorunu: Bulgaristan’dan Türkiye’ye hiç ara vermeksizin devam etmektedir. Bu hızla devam ettiği taktirde önümüzdeki yıllarda Bulgaristan’da Türk nüfusu kalmayacaktır. Bu nedenle göçün durdurulması için gerekli çalışmalara derhal başlanmalı ve göçü durdurma yolları bulunmalıdır. Burada en çok görev Türkiye’ye düşmektedir. Bazı kimseler Bulgaristan’ın AB girmesiyle göçün kendiliğinden duracağını düşünmektedirler. Bu doğru değildir ve de Bulgaristan’ın AB girmesi göç üzerinde herhangi bir etki de yapmayacaktır. Bu güne kadar gelenlere vatandaşlık hakkı verilmeli, bu günden sonra da verilmemeli. Yani açıklama tarihinden sonra uygulamaya geçilmelidir. 2. Denklik sorunu: Bulgaristan’da eğitimini tamamlayarak Türkiye’ye gelen ve yerleşenlerin denklik sorunları devam etmektedir. Senelerini okullarda harcamış olan insanların mağduriyetlerinin önlenmesi için gerekli Bakanlık, Kurum ve Kuruluşlarla Başvurulmalı ve sorun çözüme kavuşturulmalıdır. 3. Sosyal haklar sorunu: Bulgaristan’da emekli olduktan sonra Türkiye’ye gelerek buralara yerleşenler emeklilik haklarını muhafaza etmiştir ve Türkiye ile Bulgaristan arasında yapılan anlaşma sonucunda emeklilik maaşlarını ikamet ettikleri yerlerdeki banka şubelerinden almaya başlamışlardır. Ancak senelerce çalışıp emekli olmadan gelenlerin staj sorunu devam etmektedir ve bu konuda her hangi bir çalışma da yapılmamaktadır. Yıllarını Bulgaristan’da çalışarak geçiren bu insanların stajlarını aktarılması, sorunun çözülmesi için derhal çalışmalara başlanması gerekmektedir. İki ülke arasında yapılacak karşılıklı çalışmalar ile bu sorunun çözüme kavuşturulabileceğine inanıyoruz. 4. İkamet tezkeresi sorunu: Çeşitli yollarda Türkiye’ye giriş yaparak ülkede yaşayan ve yerleşmek isteyenlerinde ikamet teskeresi sorunları bulunmaktadır. Bir kısmına bir kereye mahsus 3 aylık teskere verilmiş ancak daha sonra bu teskereler yenilenmemiştir. Bu konunun da öncelikle çözüme kavuşturulması şarttır. 5. Çocuklarımızın eğitimi: Türkiye de ikamet eden Bulgaristan Türklerinin eğitim çağındaki çocuklarının eğitim sorunları bulunmaktadır. Türkiye vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle eğitim görmeleri engellenmektedir. Bu tür davranışlar ile Bulgaristan’a dönmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Ancak bu yöntemler son derece tehlikelidir ve yalnızca kendi çocuklarımızın cahil kalması ile neticelenecektir. Üzülerek belirtmeliyiz ki şu anda faaliyet göstermekte olan dernekler bu sorunlarla uğraşmak yerine seçimleri beklemekte ve seçim meydanlarında kendilerini göstermeye çalışmaktadırlar. Oysa öncelikle asli görevlerini yerine getirmeleri gereklidir. Bundan dolayı da bizler bu sorunlarla uğraşacak bir dernek kurmaya karar vermiş bulunmaktayız. İnşallah camiamıza hayırlı olur ve hayırlı işler yapar. Toplantımıza katılan herkese teşekkür ederiz. Bayrampaşa - İstanbul Prof. Dr. Hayati DURMAZ Genel BAŞKAN

14


Basın Bildirileri

ürkiye’deki Bulgaristan Türkleri arasında tanışma, kaynaşma ve dayanışmanın sağlanılması ve bu insanlara hizmet verilmesi T bunu daha üst seviyelere çıkarabilmemiz ve bunu sürdürülmesi amacı ile toplantılarımız 2002 yılında başlayarak 2003 yılında resmen kurulan Bulgaristan Türkleri Kültür Ve Hizmet Derneği, Yönetim, Denetim, Danışma kurullarını oluşturarak çalışmalarına

başlamış bulunmaktayız. Derneğimizin çalışma plân ve programındaki ana hedefleri; •Türkiye’de göçmenleri bir araya toplamak, organize etmek ve aralarındaki dayanışmayı arttırmak. •Bulgaristan Türklerinin sorunlarını tespit etmek ve çözümler üretmek. •Bulgaristan’da Kültürümüzü yaşatmak, tarihi eserleri vb. tespit etmek, bunları bir kitapçık haline getirmek •Öğrencilerimizin tespiti ve onlara yol göstermek. •İnsanlarımızı ulusal çıkarlar doğrultusunda bilinçlendirmek. •Bulgaristan’da bıraktıkları arazileri ve malları belirlemek üzere göçmenleri yönlendirmek •Bulgaristan’da yapılacak seçimlere katılım sağlamak. Orada yaşayan Türklerin haklarını koruyacak kişileri desteklemek ve bu yönde çalışmalarda bulunmak. •Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sorunları konusunda dünya ve Türkiye kamuoyunu bilgilendirmek ve kurumlar nezrinde girişimlerde bulunmak •Türkiye de İşadamlarını yatırımlar konusunda teşvik etmek bilgilendirmek. •Bulgaristan’da faaliyet gösterecek dernekler ile koordinasyonu sağlamak. •Kuruluş gayesine uygun gazete, dergi ve kitap yayınlamak, •Üyelerine tüketim, eğitim, spor ve yapı kooperatifleri kurdurmak için teşebbüste bulunmak, •Bulgaristan’da bölgeler oluşturarak orada yaşayanların gelir ve üretimdeki payını araştırmak için stratejiler üretmek. (ÖrnekKırcaali de topraklardan örnek alarak yerine neler ekilmesi gerektiğini araştırmak) •Üyelerinin yaşlılıklarında da hayatlarını rahat ve refah içerisinde geçirmelerini sağlayacak tedbirleri almak, •Üyelerimizin ve ailelerinin boş zamanlarını ve tatillerini iyi ve faydalı şekilde geçirmelerini sağlamak için; dinlenme evleri, tatil yurtları, sportif faaliyetlerde bulunmalarını teşvik ederek, spor alanları kurmak ve yönetmek, •Yurtiçi ve yurtdışına geziler tertip etmek. •Öğrenim gören Bulgaristan Kökenli Türk gençlerimize her konuda yardımcı olmak, •Anaokulları açmak, insanlarımızı Türk kültürü ile yetiştirmek için •Bulgaristan vatandaşları olmak için teşvik etmek, yol göstermek •Derneğimizi Bulgaristan Türklerinin bir kurumu haline getirmek •Derneğimize üye olan herkes Bulgaristan Türkleri ve Türk Dünyası çıkarları doğrultusunda çalışmalarını teşvik etmek

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Sayın Basın Mensupları,

BULGARİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ yukarıda belirtmiş olduğumuz hedefleri gerçekleştirebilecek potansiyele sahip olduğu inancındayız. Derneğimizin çalışmaları Türkiye’de Bulgaristan kökenli iş adamlarımızı da harekete geçireceği kanısındayız. Ancak yukarıda bahsettiğimiz bu faaliyetleri gerçekleştirmek sadece dernek faaliyetleriyle mümkün görünmemektedir. Bu sebepten dolayı bu faaliyetlerimizde devletimizin de destek vereceğini ümit ediyoruz. Bu nedenle derneğimize bu güne kadar Türk Milletine hizmet etmiş kendini aşmış amaçları sadece hizmet olduğunu bildiğimiz kıymetli hocalarımız bu işin üstesinden gelecektir. Artık Bulgaristan Türklerinin de bir derneği vardır ve bu dernek sadece Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Milletinin menfaatleri doğrultusunda çalışmaya, yeni idealist ve profesyonelce çalışacak kişilerden oluşan bu derneğimizin tüm Türk halkına hayırlı olması dileği ile Sevgi ve Saygılarımızı sunarız. Biz inanıyoruz ki, iyi niyet olduktan sonra bunları gerçekleştirmek o kadar da zor değildir. Özet olarak, toplumumuzun her alanda, akılcı ve bilimci bir metotla çağdaş - modern bir topluluk haline getirilmesine katkıda bulunmaktadır. Bulgaristan Kökenli Türk olmaktan ve sizlere hizmet vermekten duyduğum mutluluk içinde, en iyi dileklerimle Sevgi ve saygılarımı sunarım. Sayın Basın Mensupları, ulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ile Bulgaristan Türklerine yeni bir hizmet kapısı açılmıştır. Değerli dava B arkadaşlarım yıllardır kendi kaderine, terk edilmiş durumunda bulunan, Bulgaristan Türklüğü için ilk kez bir sivil toplum bu konuyu kendisine hedef olarak Kabul ederek faaliyete geçmiştir. Evet, Türkiye’de pek çok dernek ve vakıf bu konuyla alakalı olarak faaliyet göstermekte, ancak bunlar dikkatle incelendiğinde ya genel olarak tüm Balkan coğrafyasını hedef aldıkları ya da sadece bir şehrin derneği vazifesini icra ettikleri gözlenmektedir. Oysa Bulgaristan Türkleri Kültür ve hizmet Derneğinin alanı sadece Bulgaristan sınırları içerisinde bulunan Türkler değil, bu derneğin hedefi Bulgaristan Türklüğünün bulunduğu her yerdir. İstanbul merkez olmak üzere tüm dünyada bulunan Bulgaristan Türklerini tek çatı altına toplamak buda 5, 6 yıl içerisinde bir Bulgaristan Türklerinin İstanbul Kurultayı adı altında toplamaktır. Bunu burada bulunan hepimiz hep birlikte gerçekleştireceğiz. Derneğimizin temellerini Dünya Türklüğünün haklı davalarını adamış seçkin hocalarımız ve dava arkadaşlarımızın yüksek gayret ve fedakârlıkları ile attığımız bu güzide dernek artık kurulmuştur. Derneğimizin kuruluş amacında da belirtildiği gibi asıl amaç ve gayemiz Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayan Bulgaristan kökenli Türklerin iki devlet arasında yetki ve sistem kargaşasından dolayı meydana gelen problemlerin çözülmesinin sağlanmasıdır. Bunları şuanda şöyle sıralayabiliriz: 1.Üç aylık teskere problemleri. Bu teskereler en az 6 ay uzatılmalı ve vatandaşlık yolları açılmalı 2.Sosyal haklar- iki devlet arasında borçlanmaya gidilmeli 3.Denklik problemleri 4.Bulgaristan’da vakıflar, mektepler ve araziler tespiti 5.Türkiye’de okuyan Bulgaristanlı öğrencilere sahip çıkmak 6.Bulgaristanlı doktor, öğretmen ve iş adamlarını bir araya getirmek 7.Bulgaristan Kültür Merkezi oluşturmak 8.Bulgaristan Türklerini tek yumruk haline getirmek, Bulgaristan Türkleri Kurultayını İstanbul’da toplamak Bizler bu derneğimizi herhangi bir seçim ya da rantiyeci bir yaklaşıma hizmet maksadıyla değil. Bulgaristan Türklerinin yaşadıkları yerlerdeki konumlarını, daha üst düzeye çıkarılarak, her yerde söz sahibi olan, itilip kakılmayan, her gittiği yerde aranan, kucaklanan, saygı gören bir topluluk olmamızı temin maksadıyla kurmuş bulunuyoruz. Sizlerin hepinizin destekleri ile bu derneğimiz, Bulgaristan Türklerinin Türkiye Cumhuriyeti devleti ile AB ülkeleri ile diğer Türk Cumhuriyetleri ile kısacası tüm dünya devletleri ile ihtiyaç duyulan diyalog ve kaynaşmalarının Bulgaristan Türklerinin menfaatlerine uygun bir şekilde sonuçlanarak gerekli haklarımızın alınmasına yardımcı olacaktır. Kıymetli zamanlarınızı ayırıp bu derneğe verdiğiniz manevi desteklerinizden dolayı hepinize teşekkür eder, Saygılarımı sunarım.

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği GENEL BAŞKAN Prof.Dr. Hayati DURMAZ

15


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Basın Bildirisi Bulgaristan’dan gelenler ile ilgili çözüm önerileri

1

989 yılındaki göç kararı ile Bulgaristan’daki Türk toplumu sarılması mümkün olmayan büyük bir yara almıştır. 1989 olayları tarihte eşine ender rastlanabilecek facialardan olan Balkan Savaşları gibi çok büyük bir faciadır. 1989 göçü Türkiye Cumhuriyetinin, Bulgaristan ve Balkanlar hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduğunu ve bu konularla alakalı milli bir politikası olmadığını açıkça göstermiştir. Bulgaristan’daki Türklerin olabildiğince cılızlaştırılması ve ülkenin ana unsurlarından birini teşkil ederken azınlık durumuna düşürülmesi adeta seyredilmiştir. Keza 1989 yılının ortalarında Kuzey Bulgaristan’dan başlayan yürüyüşler bu asimilasyonu gerçekleştirmek üzere bahane arayan Bulgaristan Devletinin ve Türk Düşmanlığını milli bir politika haline getirmiş olan Todor Jivkov’un bizzat planladığına inanıyoruz. Zira Jivkov ne pahasına olursa olsun Türker’den kurtulma istek ve azmindeydi. Sonuçlara bakılırsa başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü daha 1978 yılında yapılan araştırmalarda 2000 yıllarında ülke içindeki Türk nüfusun çoğunluğa ulaşacağı hesaplanmış ve Jivkov iktidarı olayı ikinci bir Kıbrıs olarak görmüştür. 19899 olayları sonucu bu gün açıkça görülen vaka şudur ki Bulgaristan Devleti, ülkeye tek başına Bulgar unsurları sahip kılma düşüncesi çerçevesinde Türklerin büyük bir kısmından kurtulmuş bulunmaktadır. Bundan sonra da Türklerin eski çoğunluğa ulaşmaları mümkün görünmemektedir. Yakın zamana kadar Türkiye Devletinin Bulgaristan’daki Türklerin yurtlarında kalmalarını sağlamaya yönelik ciddi çalışmaları olmamıştır. Şu anda yapılan çalışmaların ise ne kadar başarılı olacağı tartışmalıdır. Baraj yıkılmıştı sel akmaya başlamış ve önüne gelen bütün engelleri de yıkmıştır. Bu gün Bulgaristan’da kalan Türklere Türkiye daha cazip gelmektedir. Bu göç çeşitli yollardan 1 000 000 civarında kişi Türkiye’ye taşımıştır. Hesaplarımıza göre Türkiye’deki göçmenlerin Bulgaristan’da oy kullanmalarının temin edilmesi durumunda kullanılacak oylar 25-30 Milletvekili çıkarmaya yetecek seviyededir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş olanların seçimlerde oy kullanmasını sağlayacak bir mekanizma olmadığı gibi Bulgaristan seçimlerinde kilit rol oynaması muhtemel olan çift vatandaşlık statüsünde olan seçmenler için de milli bir politika yoktur. Hatta hiç bir politika yoktur. Bu günkü durumda bile Avrupa Topluluğu tam üyeliği konusunda önemli mesafe almış olan Bulgaristan Parlamentosunda etkin bir rol oynaması muhtemel olan avantajlı bir konumun farkına dahi varılamamaktadır. Türkiye de derneklerin bu konularda çalışması ise hiç yok. Oysa derneklerin görevlerinden birisi bunları örgütlemek olmalıdır. Çalışmalar sadece göstermelik, gözler HÖH ten alınacak paralarda. Bu zihniyetlerle hiç bir şey yapılamaz. Şu anda Türkiye’de yaşayan Bulgaristan Türkleri statüleri itibariyle üç gruptur. 1.1989 göçü ile gelerek Türkiye vatandaşı olanlar. Bu gruptakilerin niyetleri kesin olarak yeri belli olmuştur ve bu grup artık Türkiye’de yaşamaya kararlıdır. Yapılacak bütün çalışmalar bu durum göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. 2.Çeşitli yollardan gelerek yabancılara mahsus ikamet tezkeresi sahibi olanlar. Bu grubun büyük bir kısmı Türkiye vatandaşlığına başvurmuştur ve vatandaşlık beklemektedirler. 3.Çeşitli yollarla gelerek Türkiye’de kaçak olarak yaşayanlar. Bu grupta ikamet tezkeresi yoktur ve ikamet tezkeresi verilmemektedir. Bunların yeri kesinleşmiştir. Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçü özendirdiği gerekçesi ile 2.gruba vatandaşlık verilmesinde isteksiz davranılırken 3. gruba ikametgâh tezkeresi dahi verilmemektedir. Kaldı ki, tezkerelerde bir yıllığına ve çok fahiş fiyata verilmektedir. Adeta Türkiye’ye geldikleri için cezalandırılmaktadırlar. Bu tutum yanlıştır. Çünkü başlamış olan göçü bir kısım mültecileri cezalandırarak önlemek mümkün değildir. Göçün başlaması nasıl olmuştur bunlar göz önünde bulundurulmalıdır. Benzer bir kitlesel göç olayı ile karşı karşıya kalan Batı Almanya 1990 yılında Doğu Almanya’dan Batıya yoğun bir göç başladığında göçmen sayısı 5000 ulaşınca sınırlarını kapatarak problemleri, herkesi kendi vatanında muhafaza ederek çözmek gerektiğini ilan etmiştir. Bu mükemmel örnek herkesin gözü önünde durmasına rağmen Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç Türkiye’nin verdiği vizeler ile devam ediyordu. Demek ki, Türkiye yanlış tutum izlemiştir. En büyük suç ise Türkiye’nin Bulgaristan’daki diplomatlarınındır. Bulgaristan’daki Türklerle ilgili milli bir politika oluşturulması için hiç ama hiç çalışmamışlar, sadece devlet memuru olarak koltuklarında oturarak buradaki sürelerinin dolmasını beklemişlerdir. Neden böyle etkinsiz kaldıklarının sebeplerini biz bilmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi hatalı politikasızlığına bağlı olarak ortaya çıkan bu durumun kurbanı olan bu insanlar cezalandırılarak fahiş fiyatlar ödetmek hiçbir akla ve vicdana ve izana sığmamaktadır. Bu nedenle aşağıdaki teliflerde bulunmayı uygun görüyoruz: 1.3 aylık ikamet tezkereleri uzatılmalı ve en az 6 aylık olmalı 2.1982 yılında yapıldığı gibi Kanun ile Türkiye’de yaşayanlara kamu kurum ve kuruluşları da dâhil olmak üzere çalışma kolaylığı sağlanmalıdır. 3.Vatandaşlık problemleri bir an önce sonuçlanmalı 4.Türkiye’de yetişen ve hiç Bulgarca bilmeyen çocuklarla ilgili çalışma programları yapılmalıdır. Bu konu son derece ciddidir ve genç nesilde buhranlara yol açabilir. Bu çocukların kendilerinin nereye ait olduğuna dair zihinlerinde ikilem oluşmasının engellenmesi gerekir, aksi takdirde kaybedilmiş bir nesil olarak tarihe geçer. 5.Bulgaristan’a dönüp yerleşmek isteyenlerle ilgili olarak ayrıca bir programın yapılması gerekmektedir. Bulgaristan’daki Türklerin büyük bir kısmı tarım sektöründe çalışmaktadır, aynı zamanda tamamına yakını meslek sahibidir. Türkiye nasıl ve hangi esaslarda krediler vererek Bulgaristan’daki Türklerin ülkenin ekonomik hayatında etkili olmaları sağlanabilir, araştırılmalı ve uygulanmalıdır. Özellikle tarım sektörüne verilecek desteklerden sonuç alınacaktır. Bulgaristan’a dönecek kişiler kesinlikle kendini iyi yetiştirmiş, bilgili, çevresi olan, maddi olarak güçlü olanlardan olması gerekir. 6.Bulgaristan’daki Türklere şirketleşme, işletmecilik gibi konularda eğitim verilmeli ve Bulgaristan’ın ekonomik hayatında etkili olmaları için bütün imkânlar kullanılmalıdır. Sürekli olarak Bulgar idarecileri tarafından ikinci sınıf muamelesi görmüş olmaları nedeniyle, ekonomik hayattaki başarıları oranında kendilerine olan güven artacak ve kişiliklerinde oluşan bozukluklardan kurtulacaklardır. Bulgaristan’ın, Türkiye’nin Avrupa yolunda stratejik bir yere sahip olması bile bu konuyu tek başına önemli kılmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz konuların dikkate alınacağı ve gerekli çalışmaların yapılacağı ümidini taşımaktayız. Önümüzdeki Ekim ayında Bulgaristan’da yapılacak Belediye seçimlerinde katılımın yoğun olması için çalışmaların tek merkezden yürütülmesi daha başarılı sonuçlar verecektir. Çünkü yarın seçimlerden sonrada suçlanacak kişiler bilinmelidir. Bu nedenle Bulgaristan Türklerin içinden belirleyeceği iyi bilgiye sahip kuruluşlar göçmenler arasındaki seçim faaliyetlerini yürütmelidirler. Sonuç olarak Bulgaristan’da yapılacak genel seçimler Türkiye için de kritik öneme sahiptir. Bu nedenle katılımın had safhada olması için bütün imkânlar seferber edilmelidir.

16


Resmi kuruluş Nisan – 2003 yılı İstanbul Adres:Yıldırım Mah.Kocatepe Sk.No.30/A Bayrampaşa / İstanbul Web:www.bulturk.eu E.Posta:bilgi@bulturk.eu Tel: 0212 649-53-53 / 511-63-47 / 581-78-08 / Belgegeçer: 0212 511-33-91 / 649 52 53 •Kurban Bayramı 3.gün Bayramlaşma -Şubat •Bulgaristan yerel seçimler ile ilgili Bulgaristan’da kamuoyu araştırması ve sonuç değerlendirmesi; (Rapor) •Anıtkabiri ziyaret •Bulgaristan’da Şiroka polyanada hıdıllez kutlamaları •Bulgaristan’da Seçimler ile ilgili İstanbul’da seçim bürosu açılması; •Nevruz Bayramı kutlanması İstanbul Valiliği •Bulgaristan’da mezarlıkların tespit edilmesi ve eski yazıların okunması •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü Sn. Metin Özkan derneğimizi ziyareti •Bulgaristan Platformu kurulma çalışmaları •Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı •Cebel 19 Mayıs kutlaması Bulgaristan •Bulgaristan Demir Baba Tekkesi ziyareti •Bulgaristan ile ilgili Federasyon çalışmaları. •Cumhuriyet Bayramı •Ramazan Bayramının 3.gün Bayramlaşma •Seçim sonrası Bulgaristan’a gidilerek iş başına gelen Türk Belediye Başkanlarına makamlarında, Plaketler verildi. •Türkan çeşme Anıtını ziyaret Bulgaristan •Aralık ayında Küçükçekmece Avrasya bir vakfında ilk Genel Kurul

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

2003 - FAALİYETLER

1. Kongre – Aralık 2003

1.Genel Kurul - 21.12.2003 tarihinde Küçükçekmecede Avrasya bir vakfı binasında yapıldı YÖNETİM KURULU LİSTESİ ASİL YEDEK 1.Hayati Durmaz 1)- E.Albay Nurettin Ruacan 2.İsmail Alioğlu 2)- Metin Karan 3.Nafiye Yılmaz 3)-Nihat Kahraman 4.Ahmet Çolak 4)- Ecdadiye Ufuk 5.Alptekin Cevherli 5)- Ramazan Ayyıldız 6.Recep Kırpat 6)- Ayşe Yılmaz 7.Mümin Yılmaz 7)- Fahrettin Akın 8.Namık Öztürk 8)- Mustafa Kahraman 9.Nihat Esen 9)- İbrahim Soytürk 10.Hasan Mollaoğlu 10)- Münür Kurtuldu 11.Mehmet Şen 11)- Abidin Karasu 12.Rafet Ulutürk 12)- Kıymet Yıldırım 13.Zihni Karpat 13)- Mustafa K.Mahdun

DENETİM KURULU LİSTESİ ASİL YEDEK 1)- Sinan Şen 1)- Erol Yıldırım 2)- Hüseyin Yıldırım 2)- Ramazan Ayyıldız 3)- Ertuğrul Akkoç 3)- Zeki Öztürk DİSİPLİN KURULU LİSTESİ ASİL YEDEK 1)- Hüseyin Değirmenci 1)- Özkan Eminoğlu 2)- Umur Özersin 2)- Metin Kasapoğlu 3)- Necdet Güler 3)- Sunay Terzi TEKLİF EDENLER: Önder Terzioğlu Riza Mert

Ayhan Boyacıoğlu

Dernek Çalışmalarında Toplantıda yapılan konuşma

D

eğerli büyüklerim, sevgili kardeşlerim, Her şeyden önce bu davetimize teşrif ettiğinizden dolayı teşekkür ediyor ve hepinize hoş geldiniz diyorum. Değerli kardeşlerim bizler, İstanbul’da Bulgaristan Türkleri isminde dernek kurmakla bir ilke imza atmak istiyoruz. Malumunuzdur ki, Balkanlar konusunda birçok dernek faaliyet göstermeye çalışmasına rağmen başarılı sonuçlar elde edebilen dernek olduğunu söylemek çok zordur. Balkan dernekleri arasında en başarılı sayabileceğimiz dernek ise Batı Trakya Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneğidir. Söz konusu dernek kendi ilgi alanı olan Batı Trakya üzerinde yoğunlaşmış ve bu nedenle de belli oranda başarılı olmuştur. Bulgaristan Türklerine baktığımızda dernek isimleri genellikle Balkan, Trakya veya Rumeli yi içine alacak şekilde isimlendirilmektedir. Ancak isimin büyüklüğü büyük işlerin yapıldığını göstermez. Sonuç olarak herhangi bir faaliyetten ve başarıdan uzak kalmaya mahkûm olmuşlardır. Bu nedenle kendi ilgi alanımız ve en iyi bildiğimiz Bulgaristan konusunda bir derneği faaliyete geçirerek neticeler elde etmeye çalışmamızın daha doğru olacağı düşüncesiyle bu derneği kurma çalışmalarını başlattık. Bu nedenle bir ilke imza attık diyoruz. Derneğin başarıya ulaşabilmesi için öncelikle samimi çalışmalar yapılması şarttır. Yönetime ve üyelerin birbirine güvenin tam olması gereklidir. Zira dedikodunun ve bölücülüğün olduğu yerde başarı sağlamak hemen hemen imkânsızdır. Bizim diğer derneklerle olan ilişkilerimiz de faaliyetlerimizin gerektirdiği ölçülerde olmalıdır. Kısaca işimize bakmalıyız. Siyasetin temel taşları derneklerdir, dernek siyasetin anaokuludur, hiç kimse siyaset yapmıyoruz demesin bizim siyasetimiz insanlarımızı yetiştirmek, bilinçlendirmek ve insanlarımıza yardımcı olmak yol göstermektir. Bunları da ancak birlikte ve siyasetle başarabiliriz, bunu herkes çok iyi bilmektedir. Bu gün bir Başhekim, Öğretmen Müdürü, İlçe Milli eğitim.. vb. bunları hepsini siyasi kararlar yerinden alıyor veya getiriyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Biz herkesle iyi niyetli olmalıyız, dürüst olmalıyız fakat bize engel olmak isteyenlerin de asla ve asla peşini bırakmamalıyız. Şahsımıza yapılan zulmü Affetmeliyiz, ama Milletimize ve toplumumuza yapılan kötülüğü asla hiçbir zaman affetmemeliyiz. Bizim hedefimiz insanlarımızı tek çatı altına toplamak, birleştirici olmak ve bütün Bulgaristan Türklerini tek vücut haline getirmek, tek ses yapmaktır. Bu çalışmalarımızdaki gücümüzü ise Türkiye Cumhuriyetinden alacağız. Bunun için Türkiye’mizin bağımsız bir devlet olarak var olması ve gelişmesi için de elimizden geleni yapmalıyız. Çünkü gelişmiş ve dünyada etkili bir Türkiye Balkanlara tamamen hâkimiyet kurabilecektir. Ancak gerekli kadrolara da bilgili ve samimiyetle çalışma arzusunda olan insanları bir araya getirmek de şarttır. Her şeyden önce kendi Aydınlarımızı, Bürokrasimizi, Siyasetçilerimizi ve İşadamlarımızı bir araya toplamak zorundayız. Türkiye’de bazı kurum ve kuruluşlarda Bulgaristan masaları bulunmaktadır. Ancak görevlilerin Bulgaristan ile ilgili bilgileri genel kültürden öteye gitmemektedir. Sonuç olarak da son derece kötü neticeler alınmaktadır. 1989 faciası en güzel örneklerden birini teşkil etmektedir. Dolayısıyla artık Bulgaristan ile ilgili görev yerlerinde Bulgaristan kökenliler olmalıdırlar. Duygusal davranışlar yapılacak gibi mazeretlerin arkasına sığınmanın bir anlamı kalmamıştır. Duygu olmadan başarı olmaz. Bizim amacımız özelde Bulgaristan Türklerinin sorunlarına ortak olmak ve çözüm yollarını aramak ve bulmak, genelde ise tüm Türk Dünyasına mensup olan ve ihtiyaç sahibi (maddi ve manevi) insanlara ulaşmak ve dertlerine bir nebze olsun derman olabilmektir. Aramızda birlik ve bütünlüğü sağlamak için ilk önce insanlarımıza ulaşmamız gerekir. Bunun için de insanlarımızın birlikte olabileceği, birlikte hareket edebilecekleri, sıkıntısını, sevincini paylaşabileceği bir mekâna ihtiyaç vardır. . Bu mekânın tahsisi – üyelerimiz ve gelen misafirlere ilgi ve ikram için maddi güce sahip olmak gerekir. Maddiyatın yanında insan unsuru da tabiatıyla önemlidir. Böylesi kutsal bir göreve ve çalışmaya öncülük eden bizlerin diğer insanlardan daha fedakâr olmamız icap eder. Daha pasif durumdaki insanlarında beklentileri bu yöndedir. Ayrıca derneğimize kuşkuyla bakan insanların kuşkularına fedakâr insanların yapacağı maddi ve manevi yardımlarla bu kuşkuları ortadan kaldırabiliriz. Bizim mekânımızla bizler bize ilgi duymayan insanların ilgisini celp etmeliyiz, bu da mekânla başlayıp bizim faaliyetlerle devam eder. Derneğimizde insanlarımız kendi evindeki rahatlığı bulabilmelidirler. Öyle ki tiryakilik derecesinde bu mekâna uğrama isteği yaratılmalıdır. Bu da samimiyetle, muhabbetle, hoşgörü ve sevgi ile olur. Ancak bu şekilde bütün Bulgaristanlılara ulaşmamız mümkün olacaktır. Fakat derneğimizi faaliyete geçirebilmek içim maddi imkânlara kavuşmak gerekir. Bu nedenle maddi imkânları elveren arkadaşların derneğe gerekli yardımda bulunmaları gerekir. Ne kadar erken faaliyete başlarsak o kadar erken neticeler alabileceğiz demektir. Bulgaristan Türklerinin birlik ve beraberliği için fedakârca çalışalım. Bizim amacımız hizmettir tüm Bulgaristan Türklerine hayırlı ve uğrulu olsun, Saygı ve Selamlarımı sunarım Rafet MURAT

17


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

2004 - FAALİYETLER •Kurban Bayramı Bayramlaşma •Stanbolovo Belediye Başkanı Sn. Güner SERBEST ziyareti •Mineralni Bani Belediye Başkanı Sn. Orhan ŞABAN ziyaret •Krumovgrad Belediye Başkanı Sn. Sebihan MEHMET ziyaret •Kirkovo Belediye Başkanı Sn. Şükran İDRİZ ziyaret •21.03.2004 Nevruz Bayramı İstanbul Valiliği •Çanakkale gezisi •Anıtkabiri ziyaret •7 Mayıs Bayrampaşa Kültür Merkezinde Ali Fethi Okyar anma toplantısı •Bulgaristan’da Şiroka polyanada hıdıllez kutlamalarına katılım •Cebel 19 Mayıs ( 1989 ilk gösteri yürüyüşü) •Bulgaristan Demir Baba Tekkesi ziyareti •Nisan Eyüp Pier Lotide öncülük ettiği Bulgaristan Platformu kurulma çalışmaları – 6 dernek •Piknik Kemerburgaz •İstanbul Boğaz gezisi Öğrenciler •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü Sn. Metin ÖZKAN derneğimizi ziyareti •BULTÜRK (Bulgaristan Türklerinin Sesi) Gazetesi çıkarılmaya başlandı Eylül ayında 1.sayısı çıktı. NEDEN BULTÜRK?

B

izler yayın grubu olarak hep birlikte bu gazetemizi hayatta geçirir iken, amacımız Bulgaristan Türklerinin büyük bir sessiz çoğunluğunun sesi olmayı hedefledik. Bizler kendimize bu hedefi seçtik ve bu yolda devam etmeye kendi aramızda karar verdik. Bu konuda ne kadar başarılı oluruz değil. Bizler tarihe not düşebilmemiz için bu yolu seçtik. BULTÜRK ismini hocamız Genel Başkanımız Prof.Dr. Hayati DURMAZ’ın önerisi üzerine bu kabul edilmiştir. Logomuzda AY YILDIZ Türkiye’ye bağlılığımızı, ayrıca YILDIZIN 16 KÖŞELİ olması da, bizlerde bu 16 İmparatorluğun devamı olduğumuzu hatırlatmak ve yeni bir İmparatorluğunun da bir parçası olmayı hedeflediğimizi tüm kardeşlerimize anlatmak istedik. Bizler bu gazetemizde düşüncelerimizi araştırmalarımız doğrultusunda, sizlerden de alacağımız bilgilerle hep birlikte tüm sorunlarımızı gerekli mercilere hak ve hukuka uygun bir şekilde ulaştırmayı amaçlıyoruz. Araştırmalarımızı masa başında değil, bizler araştırmalarımızı tüm Bulgaristan’ı ve Türkiye’yi karış karış dolaşarak siz değerli okuyucularımızla bire bir görüşerek sorunlarınızı dinleyerek hep birlikte çözüm yolları için el birliğiyle üstesinden gelmeye çalışacağız. Sizlerin iyi ve kötü günlerinizde yanınızda olmaya çalışacağız. Takdir edersiniz ki bu büyük camiamızın hepsine ulaşmak pek mümkün de görünmemekle birlikte hepinizin yanınızda olabilmemiz için sizlerden de yardım talep ediyoruz. Bu konularda oğullarınızın düğünlerinde, sünnetlerin de, iş yerleri açılışlarınızda, ölüm, hasta durumlarınızı bizlere bildirirseniz bizlerde BULTÜRK olarak hep yanınızda olmuş oluruz. Siz dostlarımızın bu konudaki düşünce yazı veya sorunlarınızı bizlerle paylaşma dileği ile, Saygılarımızla,

BULTÜRK (Bulgaristan Türklerinin Sesi) Gazetesi Bulgaristan Türklerinin sesini ulusal ve uluslararası her platformda layıkıyla duyurmaktadır. Bulgaristan Türklerinin haklı ve gür sesi olmuştur!!! Gazetemizi çıkarmaya başladığımız günden bu güne kadar bu uzun süreçte bu davayı hakkıyla en iyi ve en etkili bir şekilde yerine getirmeye çalışmış ve çalışmalara ara vermeden devam etmektedir. Bizler Bulgaristan sevdasıyla yanan, bıkmadan, usanmadan, yorulmadan devam eden MÜCAHİTLERİZ.

Basın bildirisi

B

ulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göçü geçen yüzyılın son çeyreğinde başlamış ve yirminci yüzyıl boyunca aralıklarla sürüp gitmiştir. En büyük göç dalgaları 1877-1878, 1913-14, 1950-51, 1968-78, 1989-1991 yılları arsında yaşanmış olmasıyla birlikte diğer yıllarda da hiç durmamış ve sürüp gitmiştir. Bu durumu ile Bulgaristan Türkleri sürekli nüfus ihraç eden topluluk olmuştur. Hesaplamalara göre Bulgaristan Türkleri hiç göç etmeden yurtlarında dursalardı şu anda Bulgaristan nüfusunun 2/3 ( üçte ikisini ) oluşturacaklardı. Bulgaristan’ın her yerinde Türk yaşar iken bu gün bazı bölgelerden Türkler tamamen dışlanmış ve göç ettirilmiştir. Yıllar boyunca Bulgaristan Türklerinde göç zihniyeti oluşturulmuş buna mukabil yaşadığı topraklara sahip çıkma ve yaşadığı yerlerde haklarını arama zihniyeti oluşması engellenmiştir. Bunda Bulgaristan Türklerinin bir kısım hataları olsa bile Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile diplomatları ve istihbarat birimleri ile hatanın büyüğünü yapmış ve Bulgarların göç ettirme oyununa boyun eğmiştir. Bu bazen göçmenlerin birkaç oyu uğuruna bazen de bilgisizlik ve ilgisizlik nedeniyle olmuştur. Ancak neticede kaybeden Bulgaristan Türkleri olmuş ve bütün malvarlıklarını bırakarak asırlarca yaşadıkları toprakları terk etmişlerdir. Fakat bundan sonra daha akılcı davranarak geçmişte yapılan hatalar tekrarlanmamalı mümkün olduğunca telafi edilmelidir. Her göç dalgası birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. 1989-2002 yılları arasında çeşitli yollarla Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen ve yerleşen Bulgaristan Türklerinin çeşitli sorunları bulunmaktadır. Bunların bir kısmı zamanla çözüme kavuşturulabileceği gibi ivedilikle çözümlenmesi gereken sorunlar da bulunmaktadır. Bu nedenle öncelikle üzerinde durulması gereken sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması, göçmenleri büyük ölçüde rahatlatacaktır. Bu sorunları şöyle sıralayabiliriz: 1. Göçmenlerin Bulgaristan’da çalışmış oldukları yıllarının (stajların) Türkiye’de tanınması için gerekli olan anlaşmalar yapılmalıdır. Birçok insanın yıllarca çalışarak elde ettikleri hakları göz ardı edilmemelidir, küçümsenmemelidir. Bu insanlarımız bu paralarını zaten ödemişlerdir, tekrar ödemeleri büyük haksızlık olur. 2. Türkiye’de bulunan ve Türk vatandaşlığına geçmiş olan soydaşlarımızın Bulgaristan’da kalan malvarlıklarının korunması ve iade edilmesi. Özellikle Rodop bölgesindeki soydaşlarımızın çok büyük orman arazileri, Dobruca da tarım arazileri vardır. Ancak şu ana kadar bu arazilerin çoğunluğu kendilerine verilmemiştir. Hâlbuki Bulgarlar kendi orman ve tarım arazileri hemen alabilmektedirler. Bu bir çifte standarttır. 3. Türkiye’de Yabancılara Mahsus İkamet Tezkeresi ile ikamet eden Bulgaristan vatandaşı Türk asıllı ailelerin eğitim görmekte olan çocuklarının çözüm bekleyen çeşitli sorunları bulunmaktadır. İlköğretim okullarında eğitim görmekte olmalarına rağmen Türk vatandaşı öğrencilerden farklı tutulmaktadırlar. Biz meselelere sadece vatandaşlık açısından bakmıyoruz, bakamıyoruz. Şayet böyle olsaydı Milli Mensubiyetin bir önemi kalmazdı. Türk dünyanın her yerinde Türk’tür. Türkiye’de Yabancılara Mahsus İkamet Tezkeresi ile ikamet eden Bulgaristan vatandaşı Türk asıllı ailelerin eğitim görmekte olan çocuklarının sorunlarını şöyle sıralayabiliriz: a) Okullarda MİSAFİR ÖĞRENCİ statüsünde olmaları. Türk’ün Türkiye’de misafir olmasını bizim mantığımız almıyor. Göçmen öğrencilerin ikamet izni olsun veya olmasın eğitimlerini sürdürme imkânına kavuşmalarını istiyoruz. Bizim çocuklarımız çeşitli vesilelerle ve idarecilerin ilgisizliği yüzünden cahil bırakılmak isteniyor. Buna dur demeliyiz. b) İlköğretimlerini tamamladıktan sonra tahsillerini devam etmeleri engellenmektedir ve bundan dolayı da birçok okula kayıt yaptıramamaktadırlar. Türk vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle Anadolu Liselerine, Askeri ve Polis Kolejleri ile bazı devlet okullarına alınmamaktadırlar. Biz Türk asıllı öğrencilerin eğitimi konusunda Türk vatandaşı öğrencilerden fark gözetilmemesini talep ediyoruz. Bu nedenle durumun acilen düzeltilmesini istiyoruz. 4. Çeşitli yollarla Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelerek yerleşen ve ikamet tezkeresi alamayan göçmenlerimizin sorunlarının bir an önce açıklığa kavuşturulması gerekir. Aynı şekilde üç aylık ikamet tezkeresi verilmiş olan göçmenlerin tezkere süreleri uzatılmamaktadır. Sadece Bulgaristan’daki seçimlere katılabilmeleri için verilmiş üç aylık ikamet tezkerelerinin süreleri uzatılmalı ve çok zor durumda olan soydaşlarımızın Türkiye’de ikamet etmeleri için gerekli olan düzenlemeler yapılmalıdır. Diğer yandan belirsizlik göçmenleri daha da çok etkilemektedir. Bu nedenle bu belirsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. Daha doğrusu Türkiye’ye yerleşmiş olan soydaşlarımızın tamamına ikamet izni verilmelidir. Muhterem kardeşlerim, sorunlarımızın halledilmesini istiyorsak hepimiz bu sorunlarla ilgilenmeli ve gerekli çalışmaları yapmalıyız. Yoksa bizlere göklerden yardım gelmeyecektir. Ne yapabiliyorsak kendimiz yapacağız. Şayet kendimize güvenmiyorsak bize yardım edebilecek kişide henüz dünyaya gelmemiş demektir.

18


YÜCE TARİHİMİZİN İMPERATORLUKLARI - Mete Han ( Büyük Hun devleti M.Ö 204-M.S 216); Panu ( Batı Hun İmparatoru 48-216); Atilla ( Avrupa Hun Devleti 375-454); Akşunlar ( Ak Hun Devleti 420-562); Bumin Kaan( Göktürk Devleti 552-743); Bayan Kaan( Avar devletı 565-803); Hazar Kaan (Hazar Devleti 651-983); Kutluğkül Bilge Kaan ( Uygur devleti 744-1335); Bilge Kül Kadir Han ( Karahanlılar Devleti 840-1212); Alp Tekin (Gazneliler devleti 963-1183); Selçuk Bey ( Büyük Selçuklu Devleti 1040-1157); Muhammed Harzemşah ( Harzemşahlar Devleti 1157-1231); Batuhan ( Altın Ordu devleti 1227-1502); Timur ( Büyük Timur devleti 1368-1507); Babür Şah (Babür Devleti 1526-1858); Ertuğrul Gazi ( Kayı Aşireti); Osman Bey ( Osmanlı Devleti 1299-1923); Fatih Sultan Mehmet ( İstanbul’un Fethi); M.Kemal Atatürk ( Türkiye Cumhuriyeti devleti 1923-.......). Türklerin tarihte kurdukları, küçük büyük devletlerin sayısı 114’tir. Bunların hepsini saymaktansa, bunların dışında da asıl büyük imparatorluklar vardır, onlarında sayısı ise 16’dır. Bunların bayrakları bu gün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığını süsleyen makam odasında yerleri vardır. 17.TÜRKİYE CUMHURİYETİ Yeni başlangıç: -KKTC -Azerbaycan -Türkmenistan -Kazakistan -Kırgızistan -Özbekistan -Tacikistan DÜNYA TÜRK GENÇLER BİRLİĞİ – ( DTGB ) Türk Dünyası’nın Gençleri kendi aralarında kültürel yakınlaşma bütünleşme ve iş birliğini geliştirmek ve pekiştirmek amacı ile her yıl geleneksel olarak Balkanlardan –Altay’lara, Türkmenistan’dan – Sibirya’ya, Adriyatik’ten - Çin Seddi’ne kadar, Türklerin yaşadığı her bölgeden gençler toplanmaktadır. “Dilde, Fikirde ve İşte birlik şiarını hayatta geçirmek için Türk Devlet ve toplulukları gençleri, 1992 yılından beri bir araya gelerek fikir alış verişinde bulunmakta, kendilerini tanıtmakta ve kaynaşmanın sağlanması için büyük bir çaba sarf etmektedirler. Şubat 1992 yılında Dünya Türk Gençler Birliği kuruldu. Birliğin amacı Türk Dünyasındaki gençlerin birbirleriyle ilişkilerini geliştirmek, Türk Dünyası’nın, Dünyanın siyasi, ekonomik ve sosyal hayatında etkin bir role sahip olmasını sağlamaktır. Bu toplantılar senede iki defa gerçekleştirilmektedir; Başkanlar toplantısı ve Türk Dünyası Gençlik Günleri olarak toplanır. Komisyonlar sırasıyla: Dil, Edebiyat; Kültür ve Sanat; Tarih; Siyaset; Ekonomi; İletişim; Ekoloji ve Spor. Komisyonlar kendi alanları dâhilindeki konuları araştırmak, geliştirmek ve sorunlar karşısında çözüm yolları arayarak çalışmalarını raporlar halinde Kurultaya sunmaktadırlar. Bu toplantılar Sovyetler Birliğinin engellemeleri nedeniyle 70 yıl gecikme ile yapılmaya başlandı. Ancak bu dönemin en kötü etkisi dil konusunda oldu. Bu gün Türk Toplulukları arasındaki lehçe farklılıkları belki de tamamen ortadan kalkacak, dil birliği salanmış olacaktı. Ancak bundan böyle çok çalışarak bu dönemin etkileri, mümkün olduğu kadar çabuk telafi edilmesi gerekmektedir. Şu anda bu çatının altında 49 teşkilat bulunmaktadır. Bu inanılmaz bir güç birliğinin temelidir ve gelecekte dünyada etkili olmamızın ilk adımlarıdır. Böyle bir oluşumun içinde bulunmaktan mutluluk ve gurur duymamak imkânsızdır.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Dünya Türk Gençleri Birliği (DTGB) Kurultayı Köstence - Romanya

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Türk Dünyası Üyeliğine Başvurdu – 2004 yılı

(DTGB) DÜNYASI TÜRK GENÇLER BİRLİĞİ FAALİYETLERİ VE ÜYELERİ 1992 Şubat - I.Türk Dünyası Gençlik Günleri Kazan – Tataristan 1992 Kasım – II. Türk Dünyası Gençlik Kurultayı Ufa – Başkurdistan 1992 Kasım – Türk Dünyası Gençlik Kurultayı Ufa – Başkurdistan 1993 Nisan – 1. Başkanlar Konseyi Toplantısı Bakü – Azerbaycan 1993 Ağustos - III. Türk Dünyası Gençlik Kamp ve Kurultayı - Kazakistan, Tataristan 1993 Ağustos – Tarihi Bulgar Şehrine Ekskursiyon-Kazan, Tataristan 1994 Mart – 2.Başkanlar Konseyi Toplantısı Nalçık, Kabardin – Balkar Muhtar Cumhuriyeti 1994 Ağustos - IV. Türk Dünyası Gençlik Kamp ve Kurultayı Bahçesaray, Kırım, 1994 Ağustos - Kırım Tatar Genç Ressamlar Sergisi Bahçesaray – Kırım 1994 Ağustos - Kırım Tatarları’nın Vatan Dönüş Mücadelesi Fotoğraf Serisi – Bahçesaray – Kırım 1994 Ağustos – Çadırkentlere Ekskursiyon - Kırım 1994 Kasım – Türk Dünyası Gençlik Liderleri Türkiye Türkçesi dil kursu – İstanbul - Türkiye 1995 Ocak Türk Dünyası Gençlik Liderleri Türkiye Türkçesi Kursu 1995 Nisan - Dünya Türk Gençler Birliği Bülteni Bengü’nün yayınlanması ve tüm Türk Dünyasına dağıtılması 1995 Nisan – II. Başkanlar Konseyi Toplantısı - Ankara, Türkiye !995 Mayıs - I. Türk Dünyası Gençlik Müzik Festivali – Ufa - Başkurdistan 1995 Ağustos - V. Türk Dünyası Gençlik Günleri - Issıkgöl, Bişkek - Kırgızistan 1995 Ağustos - III. Türk Dünyası Gençlik Kamp ve Kurultayı / Issıkgöl, Bişkek - Kırgızistan 1995 Ağustos - Türk Dünyası Ekoloji Konferansı Isıkgöl – Kırgızistan 1995 Ağustos - Türk Dünyası Manas Konferansı Isıkgöl - Kırgızistan 1996 Nisan - 3. Başkanlar Konseyi Toplantısı / Hareem, Amsterdam - Hollanda 1996 Mayıs – II. Türk Dünyası Gençlik Müzik Festivali – Ufa - Başkurdistan 1996 Haziran - I. Türk Dünyası Olimpiyat Oyunları / Çeboksarı - Çuvaşistan 1996 Ağustos - VI. Türk Dünyası Gençlik Günleri, Ufa - Başkurdistan 1996 Ağustos Türk Dünyasında Demokrasi Eğitimi Sempozyumu, - Başkurdistan 1996 Ağustos – Nasretin Hoca ve Türk Dünyası Konferansı, Ufa - Başkurdistan 1996 Ağustos – Prof.Dr. Zeki Velidi TOGAN Müzesine Ziyaret - Başkurdistan 1996 Ağustos – Salâvat Rayonunda Sabantoy Etkinlikleri,- Başkurdistan 1997-Nisan – 4. Başkanlar Konseyi Toplantısı / Bakü – Azerbaycan 1997 Mayıs – III. Türk Dünyası Gençlik Müzik Festivali – Ufa - Başkurdistan 1997-Eylül - VII. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı - Girne – KKTC 1997-Eylül – KKTC ve Türk Dünyasına Entegrasyonu Sempozyumu – KKTC 1997-Eylül – Güney Kıbrıs Rum Yönetimini Tel’in Mitingi – Levkoşa - KKTC 1998-Mayıs – IV. Türk Dünyası Gençlik Müzik Festivali – Ufa – Başkurdistan 1998-Haziran – 5. Başkanlar Konseyi Toplantısı – Ankara – Türkiye 1998-Eylül - VIII. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı – Türkistan – Kazakistan 1998-Eylül – Hoca Ahmet Yasevi Yolu ve Gençlik Sempozyumu – Türkistan – Kazakistan 1998-Eylül – Türkistan Ortak Evimiz – Türkistan Entegrasyonu Sempozyumu – Türkistan – Kazakistan 1999-Mayıs – V. Türk Dünyası Gençlik Müzik Festivali – Ufa – Başkurdistan 1999-Temmuz – 6. Başkanlar Konseyi Toplantısı –Pamukkale Denizli – Ankara-Türkiye 1999-Eylül. — IX. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı Çeboksari – Çuvaşistan 1999-Eylül. —Türk Dünyası Serbest Piyasa Ekonomisine Geçiş Süresi Semineri, Çeboksari – Çuvaşistan 1999-Eylül. — Fotoğraflarla 17 Ağustos Depremi Sergisi, Çeboksari – Çuvaşistan 1999-Eylül. — Çuvaş Milli Giyimler Defilesi, Çeboksari – Çuvaşistan 1999-Eylül. — Çuvaş okullarına ve Fabrikalarına Ekskuzyon, Çeboksari – Çuvaşistan 2000-Mayıs. — 7.Başkanlar Konseyi Toplantısı Köstence - Romanya 2000-Mayıs – İdil Ural sergisi – Ankara - Türkiye 2000-Eylül – X. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı, Bakü – Azarbaycan 2000-Eylül -Türk Dünyasında Entegrasyon, Mevcut durum, perspektifler. Sempozyum-Bakü Azarbaycan 2000-Eylül – Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği Fuzuli Şiir yarışması Ankara – Türkiye 2001 Mayıs – 7. Türk Dünyası Gençlik Müzik Festivali Ufa – Başkurdistan 2004 Eylül – XI. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı – Köstence – Romanya 2004 Eylül Uluslar arası teröre karşı dinler arası işbirliği ve barış dini İslam sempozyumu–Köstence–Romanya 2004 Eylül – Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği Kurultayı – Köstene - Romanya 2005 Kasım – 12. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı - İstanbul – Türkiye 2006 Eylül – 8.Başkanlar Konseyi Toplantısı – Antalya - Türkiye 2007 Ağustos – 13. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı – Ohri – Makedonya 2007 Ağustos – Balkan Türklüğünün Meseleleri Sempozyumu – Ohri - Makedonya

TESKİLATLAR HEYETLER VE HEYET BAŞKANLARI Türkiye Türkleri Azerbaycan Türkleri Almanya Avrupa Türkleri Altay Türkleri Tataristan Türk Gençlik Birliği Afganistan Türkleri Ahiska Türkleri Vatan Cemiyeti Avrupa Türk İslam Birliği Avusturya Türk Federasyonu Başkurt Gençler İttifaki Bulgaristan Türkleri (Bultürk) Balkar Türkleri Bulgaristan Ufuk Vakfi Çuvaşistan Türkleri Bulgaristan Türkleri – Hoh Dağistan Türkleri Doğu Türkistan Türkleri Gagauz Türkleri İran Güney Azerbaycan Türkleri Hakas Tun Gençlik Teşkilati Hostul Tuva Teşkilati Irak Türkleri Derneği Kazakistan Türkleri Kktc Türk Bir Kirgizistan Türkleri Kirim Türkleri Nogay Gençleri Teşkilati Birlik Romanya Tatar Türkleri Birliği Romanya Demokrat Türk Birliğ Sibirya Omsk Türkleri Sancak Türkleri Şor Milli Kültür Merkezi Polonya Türkleri Özbekistan Türkleri Teleut Milli Merkezi Tataristan Türkleri Başkurt Tatarlari Bati Trakya Dağistan Nogay Türkleri Fin-Ogur Heyeti Karaçay Türkleri Kosova Türkleri Kumuk Türkleri Makedonya Türkleri Kaşkay Türkleri Tuva Türkleri Türk Ata Heyeti Türkmenistan Türkleri Yakutistan Saha Türkleri

- Hasan Ali Karasar - Ekrem Abdullayev - Fatih Ekinci - Katya Tidikova - Talgat Ahmedişin - Mustafa K. Mahdun - Paşali Seferoğlu - Ramazan Ödke - Mustafa Güler - Zagir Kutluchurin – Rafet Ulutürk - Alim Khubolov - Hüseyin Mustafa - Oleg Tsepnikov – Emine Bayraktar - Badrutin Babayev – Seyit Tümtürk - Oleg Starizan - Muhtar Şemsizade - Aslan Nerbişev - Evgeniy Uskoev - Şemsettin Kuzeci - Dosay Kenjetay - Erhan Arikli - Canil Mirza - Mustafa Ahnedov - Murad Zargişev - Necati Asla - Nilgün Aslan - Altanay Junusova - Mersiha Lekoviç - Timur Lukmanov - Ela Sanima - Bahtiyar Abdulkerimov - Valeri Lukotsev - Talgat Ahmedişin - Zagin Hakimov - Cemil Kabza - Yangurchi Adzhiev - Vadim Danilov - Tausoltan Uzdenov - Salih Salah - Şihmagamet Dugujev - Enes İbrahim - Muhammed Kayani - Chougana Mongush – Saida Burhanidinova – Murat Toylu - Sargilana Mokroshirova

Bu faaliyet Kronolojisinden anlaşılacağı üzere, DTGB Türk Dünyasının meseleleri üzerine ortak çözümler üretmek için çalışmaktadır. Her türlü imkânsızlığa rağmen ellerinden geleni esirgemeyen Türk Gençleri gelecek için ortak fikirler üretmek, bunalımdan çıkış yolları bulmak ve etkilere karşı aynı tepkileri vermek doğrultusunda bir birliktelik sağlamışlardır. Bu birlikteliğin devamı için gereken azme, şefke ve inanca Türk Dünyası Gençleri sahiptirler ve çok kısa zamanda bunu gerçekleştireceklerdir. BU KURULUŞUN İÇERİSİNDE KURULAN BİRİMLER: Dünya Türk Genç Yazarlar Birliği - Ekber Goşali – Azerbaycan ; Türk Dünyası Genç İletişimciler Birliği – Şemsettin Kuzeci –Ankara –TÜRKİYE

Dünya Türk Genç Araştırmacılar Birliği – Dosay Kenjetay - Kazakistan Dünya Türk Gençler Birliği Balkan Masası – Rafet Ulutürk - TÜRKİYE – İSTANBUL

19


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Türk Kurultayı toplantısı İstanbul 2001yılı Rafet MURAT-Bulgaristan Temsilcisi Sayın Başkan, Değerli misafirler, değerli basın mensupları, sevgili dava arkadaşlarım, Her şeyden önce bizleri bu toplantıya davet eden Sn. Atilla Şimşek Beyefendiye hepinizin huzurunda teşekkürlerimi sunuyor ve bu toplantıya katılan herkesi yürekten kutluyorum. Ben şahsen bütün Türk Dünyası’nın temsilcilerini bir arada gördüğümde, mazide kalan şanlı tarihimizi gözümün önüne getiriyor ve yeni bir şahlanışın başında olduğumuzu düşünüyorum. Fakat biz gençler yapımızın verdiği dinamikliğin etkisi ile bu şahlanışın ve Türk Dünyası’nın yapmasını arzuladığımız çıkışı bir an önce yapması için sabırsızlanıyoruz. Değerli katılımcılar, bizleri Türk Dünyası coğrafyasının her yerinde takip eden değerli basın mensupları, muhterem dava arkadaşlarım. Her şeyden önce burada bu kurultayın yapılmasında emeği geçenlere ve zamanını ayırıp bu kurultaya katılan tüm delegelere teşekkür ediyorum. Ben Bulgaristan’ın Rodop dağlarından Arda nehrinin kıvrım, kıvrım akarak Anavatana doğru hızla ilerlediği Akıncı yurdundan geliyorum. Geçmişimizde birçok türkülere, hikâyelere, romanlara ve manilere konu olan, Rodop insanının ayrılmaz parçası nazlı yâri “Arda” boyundan geliyorum. Türk Kurultayına katılmak, böyle bir kurultayda konuşma yapmaktan ve yıllardır ayrı kaldığımız tüm Dünyadaki kardeşlerimiz ile dertleşmek hasret gidermekten inanılmaz bir mutluluk duyuyorum. Hepinize özelliklede sayın genel başkanımız Ahmet Doğan’dan ve Bulgaristan’da yaşayan Türk gençlerinden kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim. Sovyetler Birliğinin dağılmasından bu yana 10 sene geçti ve dünyadaki yeni ekonomik ve siyasi yapılanma da tamamlanmak üzere. Şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde cereyan eden olayların bu yeni yapılanmanın son rötuşları olduğunu düşünüyorum ve aklıma şu soru geliyor: ‘Biz Türk Dünyası olarak dünyadaki yeni yapılanmanın neresindeyiz. Arzu edilen hedeflere ulaşabildik mi? Bugünkü durum, bulunduğumuz yer arzu edilen yer midir, durum mudur?’ Ben şahsen bugün ulaşılan noktadan memnun değilim ve bundan dolayı da aceleciyim. Türk Dünyasında ulaşılması gerektiğini düşündüğüm gönül birliğinden henüz çok uzaktayız ve de aynı şekilde yeni yapılanmalara da gerektiği etkiyi yapabilmiş değiliz. Belki de biz Türk Dünyası olarak kendi gücümüzün farkında bile değiliz veya bu gücü gerektiği gibi organize edemiyoruz. Sanırım bu toplantının bu gibi konulara katkısı olacaktır. Dünyada Türkler kendi aramızda örgütlenme yollarını bulmalıyız. Bunları bir an önce aramızdan bizler bu yolu bulmalı ve uygulamaya koymalıyız. Ancak ben bir konunun altını çizmek istiyorum. Hepinizin de takdir edeceği gibi Türk Dünyasının birliğine giden yolda dil birliği çok büyük bir öneme sahiptir. Dilberliği çeşitli Türk toplulukları arasındaki iletişimi arttıracak, ortak düşünmeye hareket etme kabiliyetini en üst düzeye çıkaracaktır. Dilberliği sağlanamadığı takdirde diğer konularda ortak hareket etme yeteneği de gelişmeyecek gelişmesi de mümkün olmayacaktır. Bu nedenle öncelikle Dil birliği konusundaki çalışmaların hızlandırması gerekirdi. Fakat geçtiğiniz 10 yılda, bu konuda hiçbir mesafe alınamamıştır. Türk Dünyasının tamamı bir araya gelerek ortak bir “LUGAT” hazırlaması gerekiyordu bu gecen on sene içersinde. Ancak ORTAK LUGATIN hazırlanmasından ziyade bu işe başlanmamıştır bile. Yani şu ana kadar ulaşılması gereken en önemli hedef konusunda hiçbir gelişme yoktur. Bu da bizleri ümitsizliğe sevk etmektedir. Bu da göstermektedir ki, bu işe devletler el atmalıdır. En azından bağımsız Türk Devletleri ortak kurum ye kuruluşlar oluşturarak çalışmalara başlamalıdırlar. Yoksa çeşitli sivil kuruluşları gayretleri ile bu hedeflere ulaşılması zor görünmektedir. Dünyada başarılı olan sivil toplumların arkasında her zaman bir devlet vardır. Artık somut adımlar atıldığını görmek en büyük arzumuzdur. Bu gibi çalışmalar ile ilgili bir Avrupa Birliği örneği de mevcuttur. Değerli dava arkadaşlarım, artık Türk Dünyasının daimi bir sekretaryasının kurulması zamanı gelmiştir. Bütün Türk Cumhuriyetleri devletleri buraya tabi olacağı, kararlarına riayet edip uygulayacağa daimi bir organın kurulması şarttır. Ancak bu şekilde ciddi çalışmalar yapılabilir ve neticeye ulaşılır kanaatindeyim. Bu toplantıda somut adımların atılmasını başlangıcı olacağını ve yeni bir faaliyet döneminin start alacağını düşünerek bütün katılımcıları ve organizasyonda emeği geçenleri kutluyorum ve en samimi duygularımla bu toplantımızın Türk Dünyasına hayırlar getirmesini diliyorum. Saygılarımla

Türkistan Birliği bilgi şöleninde Rafet MURAT’IN yaptığı konuşma:

Türkistan toprakları Orta Asya da geniş bir coğrafyaya yayılmıştır ve milyonlarca km2 alanı kapsamaktadır. Zengin yer üstü ve yeraltı zenginlikleri ile Türklerin tarihi anayurdudur. Günümüzde Türkistan üç bölümden oluşmaktadır. 1. Doğu Türkistan halen Çin esareti altında 2. Batı Türkistan: Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan’I içermektedir. 3. Güney Türkistan, Afganistan’ın kuzey kısmını kapsamaktadır. Rusya’nın doğuya doğru genişlemesi muhakkak ki, Türk Dünyasının aleyhinde olmuş ve Türk Dünyası’nın büyük bir kısmı parçalanarak yıllarca esaret altında kalmış ve sömürülmüştür. Halen bir kısmı sömürülmektedir. Dünyada birçok devletten, çok büyük, hatta toprak bakımından sayılı devletlerarasında yer alan Doğu Türkistan Çin esareti altında ve baskıların, zulümlerin pençesinde bulunmaktadır. Biz Türk Dünyası Gençleri olarak artık sesimizi bu konuda duyulmalı ve yaşadığımız her yerde, kamuoyu oluşturarak, Doğu Türkistan’ın özgürlüğüne kavuşması için mücadele etmeliyiz. Bize bizden başka hiç kimse yardım etmeyecektir. Konumuz Türkistan Birliği meselesidir. Şu anda Türk Dünyasında birleşerek, ortak çalışarak kurulabilecek birlik, BATI TÜRKİSTAN BİRLİĞİDİR. Batı Türkistan’ı oluşturan devletler ortak geçmişleri, bir birine çok yakın kültürleri, örf ve adetleri, eğitim düzeyi ve ekonomik durumları ile Türkistan Birliğinin kurulması için bütün şartlar mevcuttur. Bunu sadece istemeli ve hedefe yönelik olarak çok çalışmalıdır. Peki, Türkistan Birliği nasıl kurulabilir? Öncelikle Cermen konfederasyonunu çok iyi incelememiz gerekir. Prusya ve diğer Alman Prenslikleri, kendi aralarında anlaşarak bir konfederasyon oluşturmuşlar ve bu konfederasyondan Almanya devleti oluşmuştur. Bu birleşme güçlü bir Almanya’yı doğurmuştur. Batı Türkistan’da da konfederasyondan geçecek bir yol izlenmesi, bu bölgenin yapısına uygun olacaktır.

Bunun için yapılması gerekenler şunlardır: 1.Gümlük birliği 2.Ortak diş politika 3.Ortak savunma 4.Ortak merkez bankası ve para birimi 5.İnsan akışının serbes bırakılması 6.Yatırım serbesliği 7.Ortak eğitim politikası, ortak yazı… Yukarıda saydığımız noktalar çoğaltılabilir ancak böyle bir birliğe giden yolun temel taşların daha fazla geç kalmadan 2000 yılında bunlara başlamak, temeli atmak şartır. Çünkü geçen yıllar buradaki ortak yönleri törpülenecek, farklı ekonomik yapılar ve kültür oluşacak ve bu farklılık, ekonomik sosyal ve siyasi hayattada yansıyarak ortak hareketi önleyecektir. Bu nedenle biraz geç kalınmasına rağmen 2000 yılının başında Birliğin ilk adımları atılmalıdır. Türkistan Birliği zengin doğal kaynakları ile çok hızlı gelişme imkânına sahiptir ve dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almaya adaydır. Güçlü bir Türkistan, Türk Dünyasının güvencesi olacağı gibi esaret altındakilerin, özgürlüne kavuşmalarını hızlandıracaktır. Birleşmiş Milletler Türklerin sözünün dinleceği gibi veto hakkının elde edilmesini de beraberinde getirecektir. Dünya ekonomisindeki payı ise çok büyük olacağını tahmin etmek güç degildir. Türkistan Birliğine daha sonra Azerbaycan, Türkiye ve KKTC’de katılarak genişleyecek, zamanla bağımsızlığına kavuşan diğer Türk illeri de bu Birliğin üyeleri arasında olacaklardır. Muhterem Türk Dünyası Gençleri, biz bu Birliğin kurulması için kendi devletlerimiz nezdinde girişimlerde bulunmalı yaşadığımız her yerde kamuoyu oluşturmak mecburiyetindeyiz. Önümüzde sonsuz engeller çıkacaktır, bu engelleri aşmak için damarlarımızda akan asil kana güvenmeli ve hedefe doğru ilerlemeliyiz. TEKLİF: 1. Türkistan Birliği ile ilgili komisyonlarımız bir rapor hazırlamalı ve ilgili tüm devletlere sonuç bildirisi olarak göndermeliyiz ve kendi devlet ve hükümetlerimizi bu konuda ikna etmeliyiz. 2. Gelecek toplantılarda ise hepimiz bu konu üzerine proceler üretmeliyiz ve bu arada ortak bir proje oluşturmalıyız. Bu Toplantımızın Türk Dünyası için hayırlı olmasını diliyor. Tanrı Türk Dünyasını korusun ve yüceltsin.

20


Sayın divan Başkanı, divan üyeleri ve değerli delegeler. Doğu Bloku’nda Gorbaçev tarafından başlatılan Glastnost politikalarına bağlı olarak, Rusya’nın yeniden yapılanması için uygulamaya başladı perestroyka çalışmaları iki kutuplu dünyanın çözülmesi ve neredeyse kutupsuz dünyanın ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Dünya gücü olan tek bir ABD kalmış ve tüm diğer devletler ABD’nin etkisi ve nüfuz alanına girmiştir. Perestroyka politikaları pek çok sahada yeni yol açmış, yeni devletler kurulmuş, dünyanın ekonomik coğrafyası ve ekonomik politikaya hükmetmeler yeniden şekillenmiştir. Bu topluluklar arasında Türk Toplulukları da bulunmaktadır. Bütün bu gelişmeler sonucunda daha önce bu ülkelerde toplum adına bireyler feda edilirken perestroyka ile bireylerin sistemi odağına konması ve bireysel özgürlüklerin en üst noktaya taşınması olmuştur. Özetle bireyler devletlerin en önemli varlıkları olmuştur. Perestroyka sistemi sonrası her ne kadar kargaşalı bir ortam yaratılmış ise de, bu gelişmeler Türk dünyasının ekonomik, kültürel, bilimsel, askeri ve en nihayet siyasi bütünleşmede önemli bazı fırsatları ortaya çıkartmıştır. T.C. bu gelişmelere paralel, yüzyıllardan var olan hasretini gidermek için yapmış olduğu en üst temasları ile Türk dünyasında ağabeylik yapma konusunda büyük bir beklenti yaratmış. Bu beklenti arkasında olması gereken iktisadi, askeri ve siyasi gücün yokluğu Türk dünyasında Türkiye’ye yönelik düş kırıklığı yaratmıştır. Dışişleri bürokrasisinden bağımsız, kurulan, TİKA ve sivil toplum kuruluşu olan DEİK sahip oldukları cılız ekonomik güce paralel olarak, fonksiyonsuz kalmıştır. Kurumlar ve devletlerarasında beklentilere paralel oluşturulamayan ilişkiler, müteşebbisler bazında çok derinlik olmamakla birlikte kurulabilmiştir. T.C. Vatandaşı Türk müteşebbislerin Türk Dünyası’nda yapmış olduğu yatırımlar göz ardı edilemez. Yapılması gerekenler: Başlangıçta T:C. Vatandaşı Türk Dünyası’nın diğer ülkeleriyle kıyasla bazı avantajlara sahiptir, bunların başında uzun yıllardır piyasa ekonomisiyle iç içe yaşaması gelmektedir. Ancak bu avantajların ortak işe dönüşmesi için, finansal ve bilgi desteği var. Organizasyonlar, maddi imkânsızlıklardan dolayı bir türlü oluşturulamamıştır. Başka komşu ülkelerde oluşmaya başlayan, Türk sermayesi ülkemizde kronik krize paralel olarak çok zor ekonomik kaleleri terk etmeye ve kalıcı olmamaktadır. Başta Bulgaristan ve Romanya olmak üzere bölge ülkelerine Yunanistan sermayesi girmekte, adeta Türkiye bölgede Yunanistan’la yer değiştirmektedir. Buda bir gerçek ki, Türk Dünyası’na uygun teşebbüs, kabiliyeti yüksek insan gücü sayısı da sınırlıdır bu sınır, ortak teşebbüsleri de engellemektedir. Türk Dünyası’nın ihtiyaç alanlarında karşılıklı ve başta ihracat ve ithalat koordinasyonu olmak üzere, tüm Türk Dünyası’nda hizmet verecek bir ekonomik merkez kurulmalı, bu merkez Türk Dünyası kurultayı daimi kuruluş olarak organize edilmelidir. Bu merkez çalışmalarında, Trük Dünyası’ndaki kurumlarıyla sürekli bilgi alışverişi sağlanmalı. TİKA ve DEİK gibi kuruluş faaliyetlerinde Türk Dünyası’nın genç girişimcilerine eğitim verilmeli, karşılıklı iş güçleri potansiyel yatırımcılara anlatılmalıdır. Türk Dünyası’nda var olan ekonomik mevzuatın uyumu konusunda çalışmalar yapılmalıdır ve karşılıklı gümrük mevzuatı basitleştirilmeli, ortak teşebbüslerin Türk Dünyası’nda dolaşımı için özel konuma sahip olması ve zaman içerisinde serbest dolaşıma konu edilmesi sağlanmalıdır. Türk Dünyası’ndaki tarım imkânlarının geliştirilmesi ve beslenme alanında kendine yetecek imkânların sağlanması için, tarım alanında özel işbirliği yapılmalıdır. Bu bağlamda, tarımda şirketleşme yoluna gidilmeli ve Türk Dünyası’nın ortak tarımsal borsası oluşturulmalıdır. Türk Dünyası’nda şu anda olan ilişkiler kurulacak yoğun, ekonomik ilişkiler sayesinde, devletlerarasındaki ilişkilerden Türk toplulukları arasında ilişkilere dönüşecek, böylece kardeşlik bağı pekiştirilmiş olacaktır. Hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Türk Kurultayı İstanbul 2001 – Ekonomi komisyonunda konuşma Rafet MURAT (Bulgaristan Cumhuriyeti)

Türk Dünyası bilgi şöleni Neden Ekonomi Birliği? Rafet ULUTÜRK

İ

nsanlığın yaratılışından bu yana geçen binlerce yıllık dönemlerde sosyal münasebetlerin kurulması ve güçlü olarak kalması ekonominin dengeli ve kuvvetli olmasıyla doğru orantılı olarak gelişmiştir. Uzun yıllarca devam eden İmparatorluklar devlet olarak yaşamlarını ekonominin gereği olan tutumlu olmanın yanı sıra, savurganlıktan da kaçınarak üretimde mükemmeliyet tüketimde ise asgarinin bulunması, gelir ve giderlerin dengeli olarak takip ve dağılımının sağlandığı ölçülerde, başarılı ve her yönüyle güçlü oldukları tarih boyunca görülmüştür. İnsanlık ateşi ve yazıyı bularak medeniyetle tanışmasından sonra, ilim ve bilgideki sonsuz merak ve arayışın ürünü olarak, çağlar kapatıp çağlar açmışlardır. Tekerlek ve kaldıracın bulunmasıyla teknolojik gelişim ve otomasyona geçiş için ilk adımı atmışlardır. Yeryüzünde çeşitli coğrafyalara dağılmış olarak yaşayan insanlığın. Bir birlerine olan ihtiyaç ve yaptırımlarının gereği olarak, ekonomik durumlarının yaşanılan döneme uygun şartlarda: ulaşım, tarım, madencilik, hayvancılık, endüstri ve sanayiciliğin yanında, ticaretinde kendine has belirleyici özellikleri ve gücünün etkisinde birbirlerine üstünlüklerinin verdiği liderlik duygusu ile savaşarak ya da ekonomik asimilasyon ve yaptırımlar sonucu barış içinde yaşamak yolunu seçmişlerdir. Ekonomisi düzgün ve güçlü olan adalet ilkesinden ayrılmayan devletler tarih boyunca çok uzun ömür sürmüşler, ekonomisi zayıf ve zulümle idare edilen devletlerin tebaları olan uluslar adil ve güçlü olan devletlere savaşsız hatta çiçek sunarak teslim olmuşlar, yaşamak için bu devletlerin himayelerine girmişlerdir. Günümüzde ekonomik işbirliği yapmanın önemli unsuru: Dilde, fikirde ve işte birlik olarak görülmekte olup tüm dünya üzerinde yaşayan, Türk nüfusunun tek yürek, tek bilek olarak birleşerek ekonomik güçlerini sömürgecilerden kurtararak, Türk asrı olarak karşıladığımız XXI. Asrın uyanan devi Türk Milletinin (Türk Ekonomi Birliğini) kurarak ulu önder M.K. ATATÜRKÜN işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi son derecede hayatiyet taşımaktadır. Yine Ulu Önderimiz Ekonominin önemini Cumhuriyetin ilanı ile tüm Türk dünyasına aşağıda belirtildiği gibi ilan etmiştir. “Çalışmaya mecbur olduğumuz hususlardan en önemlisi EKONOMİDİR.” Çünkü Millet yoksul kaldıkça hiçbir şey yapamaz. İlk önce zengin olmalıdır. Çünkü her şeyi yapan paradır. Öncelikle ekonomiye önem vermek lazımdır. Millete verimli ve yararlı elemanlar yetiştirmek ekonominin zorunluluklarındandır. Bunun içinde Milli Eğitime birinci önceliği vereceğiz. Ekonomide faydalı olabilmek için teoriler ve kavramlar ile vakit geçiştirecek zamanımız kalmamıştır. Bir Millet ne kadar gelişmiş ve ilerlemiş olursa olsun, yol gösterilmeye, aydınlatılmaya muhtaçtır. Bundan kaçınmak olamaz. Bu yol gösterme ve aydınlatmanın Millet içinde daha çok faal ve teşebbüslerinde başarılı olmuş insanlar tarafından yapılması lazımdır. Geçmişte ve hali hazırda olduğu gibi gelecekte de Milletimizi refah ve mutluluğa kavuşturacak yollar için rehberlik etmek Milli ve vicdani vazifemizdir. Böyle bir vazifeyi yapabilmek için egemenliğine kıskanç olan bir Millet içinde, aynı şekilde düşünür ve din düşünürlerinin birleşmesi gereklidir. “ 1923 (37-35) Askeri alanda kazanılan zaferler: iktisadi alandaki kazanımlarla taçlandırılamazsa masa başında kaybedilmeye mahkûmdur. M.Kemal ATATÜRK Türkiye TÜRKLER’ İNDİR. Onu Türklerin onuruna ve şerefine layık insanlar yönetecektir. Durmak yok... Özgürlüğünü elde etmiş halen devlet olarak tanınan Türk Devletleri ve özgürlük yolunda mücadele veren çeşitli Türk kardeşlerimizin ebediyen mutlu, huzurlu, refah dolu. Lider Millet olarak Lider Devlet Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte gülüp, birlikte güçlerini birleştirerek dünyada kurulmuş olan diğer ekonomik birliktelerin yanında Türklerinde ekonomide söz sahibi olduklarını hep birlikte Türk Ekonomi Birliğini kurarak bütün dünyaya Türkleri bu çatı altına toplanmalıdır. “BİRLİKTE HAYIR – AYRILIKTA AZAP VARDIR” sonsuz saygı ve muhabbetlerimizle. Bütün Türk Dünyasını selamlıyor, Bultürk gazetesinin de Türk Dünyasına hayırlara vesile olmasını Yüce Tanrıdan diliyorum. TÜRK MİLLETİNİN EFENDİLİĞİNİN DEVAMI İÇİN EKONOMİ. TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN.

21


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

XI. DTGB Kurultayı Romanya’nın Mamaya’da yapılan konuşma Rafet ULUTÜRK

S

ayın Başkan Değerli Bakan, Milletvekilleri, Sayın Ekselansları Sn.Misafirler ve Muhterem dava arkadaşlarım. Hepinize konuksever ve güler yüzlü Bulgaristan Türklerinden kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim. Bizler Rodoplar ve Arda nehrinin kıvrım, kıvrım akarak Türkiye’ye doğru hızla ilerlediği Akıncılar yurdundan geliyoruz. Geçmişimizde bir çok türkülere, hikâyelere, romanlara ve manilere konu olan, Rodop insanının ayrılmaz parçası nazlı yari “Arda” boyundan geliyoruz. Dünya Türk Gençler Birliğinin Kurultayına katılmak bizlere büyük bir gurur ve mutluluk vermektedir. Yıllardan beri ayrı kaldığımız tüm Türk kardeşlerimiz ile görüşmek, dertleşmek hasret gidermek bizlere inanılmaz bir mutluluk vermektedir. Kurultayın Köstence’de olması ise apayrı bir hey can vermektedir. Bizler Bulgaristan’da ayakta kalabilmemiz için en önemli meselelerimizden biri eğitim ve Tarihi eserlerimizdir. Eğitim olmadan hiçbir şeyin olmadığını hepimiz bilmekteyiz. Fakat Bulgaristan’da okullarımızda halen Türkçe mecburi ders olmamıştır. Bizim Türk çocuklarına sormaktadırlar Türkçe okumak istiyor musunuz diye, peki Bulgar öğrencilere de soralım Bulgarca okumak istiyor musunuz diye saatlerden sonra tabi ki. İşte o zaman bakalım kaç tane Bulgar çocuğu çıkıp da ben derslerden sonra kalacağım diyecektir. Ayrıca Bulgaristan’da yaşayan birçok gencimiz Türkiye’de tahsiline devam etmek arzusundadırlar. Bu öğrenci seçiminde çok titiz olunmalı. Gelecekte bizlere yararlı olacak gençlere imkân verilmelidir. Ayrıca bizler için Türk İslam tarihi eserlerinin de muhafaza etmek çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü bizler bu Tarihi Eserlerimizin gölgelerinde benliğimizi koruyabildik Türk ve Müslüman şuurumuzu yaşatabildik. Ancak bu tarihi eserlerin yaşatılmasında Müftülükler büyük önem taşımaktadır. Çünkü bizler kendi içimizde çabalarken yılların nasıl geçtiğinin bile farkında değiliz. 1991 yılından bu yana Müftülüklerde kavga devam etmektedir. Bu kavga ne için ve nedenini bilen yok. Sadece şahsi menfaatler üzerine kavgalar devam etmektedir. Bu kavgalardan kimse bir şey kazanmadı, kazanan dış güçler oldu her zaman olduğu gibi. Bizler artık kendimize gelmeliyiz, ayrıca dış baskıları da hepimiz bilmekteyiz, o zaman bizler bu tarihi eserlerimiz konusunda Türkiye Cumhuriyetinden yardım talep ediyoruz. Bu kavgaların sonu olmayacağı belli olmuştur. Bizler Türkiye Cumhuriyetinden maddi destek talebinde bulunmuyoruz, Türkiye Cumhuriyetinin sahip çıkmasını ve bu görevi kötü kullananlardan hesap sorulmasını istiyoruz. En acısı da şudur ki bizim tarihimizi yok edenler Türkiye Cumhuriyetinde ikamet etmektedirler ve bunlardan hiçbir hesap sorulmamaktadır. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti yetkililerini göreve davet ediyoruz. Bir Türkün zararına yapılan her şey tüm Türklerin zararınadır, bunu artık herkese anlatabilmeliyiz. Türkü yok edenler özellikle Türkiye bunlara yaşama hakkı vermemeli, sadece Türkiye’de değil tüm Türk Cumhuriyetlerinde hatta Türklerin olduğu her yerde onlara yaşayama hakkı olmadığını öğretmeliyiz. Bunu başarabildiğimiz gün Türk Dünyası kurulmuş olacak ve dünyada güç olduğunu herkes tarafından kabul edilecektir. Ayrıca bölgemizde Türk boylarından Pomak Türkleri de yaşamaktadırlar kendilerinin Türk olduklarının bilincindedirler. Ancak kendilerinin sadece Müslüman oldukları yönünde Bulgar ve Yunan’larda telkin etmekteler. Fakat iki tarafta asimile etmeleri için bu yolu kullanmaktadırlar biri Bulgar diğeri de Yunan olduklarını söylemektedirler ve bu konuda iyi bir propagandaya tabi tutulmaktadır. Bu propagandaya ne yazık ki Türkiye’den gelen din adamları da bilerek veya bilmeyerek bunlara katılmaktadırlar, Müslüman olduklarını söylerler amma Türk olduklarını söylememektedirler. Bulgarlar bu insanlar üzerinde çok çalışmalarda bulunmuşlardır. Fakat hiçbir zaman bunlardan Müslümanlığı ve Türklüğü yok edememiştir, zaten bunların amacı birini yok etmek, birini yok ettikten sonra diğeri zaten zamanla yok olacaktır. Oysaki Türklük ve Müslümanlık et ve tırnak gibidir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyetinden bölgeye gönderilecek din adamlarının bölgeyi ve bölge insanlarını tanıyan çok bilinçli kişiler olmalarını talep ediyoruz. Aksi takdirde bu kardeşlerimizin de bir kısmını yoğun Hıristiyanlık propagandası neticesinde kaybedebiliriz. Gençlerimizin bilinçli yetişebilmeleri için ise Türklüğümüzü ve Müslümanlığımızı konu olan kitapların yayınlanmaları ve dağıtılması gerektiği kanaatindeyiz. Özellikle bu konularda roman ve hikâyeler çok faydalı olacaktır. İşte bu nedenlerden dolayı Bulgaristan’a gelecek din adamlarımızın İslam ve Türk tarihini ve burada oynanan oyunları çok iyi bilmeleri gerekmektedirler. 11.DTGB Kurultayında üzerinde durmak istediğim bir başka konu ise iletişim konusudur. Bizler 3 yıldır toplantı yapamıyoruz fakat bu toplantıların dışında görüşmemiz imkânsız mı? Evet, her kez imkânsızlık ve maddi konuya değinecektir. Ben ise şöyle düşünüyorum. Çünkü hepimiz bir yerlerde iş yapıyoruz veya büyük bir çoğunluğumuz bilgisayarın başına oturuyor. İşte değerli kardeşlerim bu zamanlarda gelin hep birlikte hepimiz birbirimize El.Posta yolu ile ulaşalım bayramlarımızda bir birimize tebrikleşelim v.s.y. Burada oturan arkadaşlarımdan şunu istiyorum gelin her ay bir birimize el. Posta atalım kendi bölgemizde olayları anlatalım maddi ve manevi olarak bir birimizden kazanç yolları arayalım, böylece bilgi alış verişinde bulunalım. Bizler kendi gücümüzün farkında değiliz. O zaman yapılacak şey belli: Kurulmuş olan devletler ve bunların ilgili birimleri bizim yolumuzu açmalı ülkelerimize gelen iş adamları ve kuruluşlarla bizleri yakınlaştırmalı. Tüm iş adamları ve kuruluşların bizimde bilgimiz dâhilinde hizmet vermelerini sağlamalıyız. Bunu da ancak kurulmuş olan devletlerimiz yapabilirler. Bu güzide toplantımıza katılan DTGB nin seçkin üyelerine teşekkür ediyor bu organizasyonu yapan ve emeği geçen her kuruluş ve kişiye minnet borçlarımızı ifade eder bu toplantılarımızın kesintisiz yapılmasını talep ve ümit ediyorum. Saygılarımla.

22


•Kurban Bayramı 21 ocak Bayramlaşma •Nevruz Bayramı İstanbul Valiliği •Çanakkale gezisi •İstanbul Boğaz gezisi •Bulgaristan seçimleri ile ilgili Bulgaristan’da kamuoyu araştırması ve sonuç değerlendirmesi (Rapor) •Türk Dünyası Araştırmalar vakfı Genel Başkanı Prof.Dr.Turan YAZGAN’ı Ziyaret •Bulgaristan’da Şiroka polyanada hıdıllez kutlamalarına katılım •7 Mayıs Bayrampaşa Kültür Merkezinde Ali Fethi Okyar anma toplantısı yapıldı •Nisan Pier loti GOPaşa / İstanbul; Bulgaristan Türkleri Platformunun Kurulmasına ilişkin mutabakat tutanağı hazırlandı. 6 Ay •onra Federasyon kurulması kararlaştırıldı. •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü derneğimizi ziyareti •Cebel19 Mayıs Bulgaristan •Bulgaristan Demir Baba tekkesini ziyaret •Piknik İstanbul Kemerburgaz •Bulgaristan platformu kurulması için çalışmalara devam edildi. Amaçlarımız ortak olan diğer derneklerle birleşmek. •İstanbul Boğaz gezisi •Anıtkabiri ziyaret •Ramazan Bayramı 3.gün Bayramlaşma Kasım •Bulgaristan’da oy kullanmak için dernek dilekçeler toplamaya başladı. Seçim bürosu oluşturduk •Atatürk’ü anma toplantısı •Cumhuriyet Bayramı •Türkan çeşme anıtı ziyareti Bulgaristan

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

2005 - FAALİYETLER

•İstanbul – Türkiye’de Kasım 2005’te - Dünya Türk Gençleri Birliği (DTGB) Kurultayına derneğimiz üyelik başvurusunda bulundu

XII. Dünya Türk Gençler Birliği Kurultayı – İstanbul -2005

Bulgaristan Temsilcisinin konuşması Rafet ULUTÜRK

S

ayın Başkan, Değerli misafirler, bizleri Türk Dünyası coğrafyasının her yerinde takip eden değerli basın mensupları, muhterem dava arkadaşlarım. Her şeyden önce burada bu kurultayın yapılmasında emeği geçenlere ve zamanını ayırıp bu kurultaya katılan tüm delegelere teşekkür ediyorum. Türk Dünyası Gençlik Kurultayına katılmak, böyle bir kurultayda konuşma yapmaktan ve yıllardır ayrı kaldığımız tüm Dünyadaki kardeşlerimiz ile dertleşmek hasret gidermekten inanılmaz bir mutluluk duyuyorum. Hepinize özelliklede Sayın Genel Başkanımız Prof.Dr. Hayati DURMAZ’DAN ve Bulgaristan Gençlerinden kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim. Muhterem delegeler sayın davetliler, 12. DTGB kurultayını gerçekleştirmenin gururu içerisindeyiz. Omuzlarımızdaki ağır yükün idrakindeyiz. Muhakkak ki, geçmişte olduğu gibi gelecekte de önümüzde asılması güç engeller çıkacaktır. Ancak biz hiçbir engelin karşısında yılmayacağız. Seller gibi önümüze çıkan tüm engelleri söküp atacağız ve Türk Dünyası Birliğine hep birlikte ulaşacağız. Balkanlar ile ilgili tarihi olayları anlatmaya gerek yoktur. Osmanlı’nın Balkanları terk etmesiyle birlikte bu güne kadar devam eden bir soy kırım ve etnik temizlik meselesi devam etmektedir. Bu soykırım günümüzde insan hakları insanlık suçları gibi evrensel kavramların gelişmiş olmasına ve Birleşmiş Milletler gibi birçok Uluslararası kuruluşun mevcut olduğu asrımızda tarihin uluslararası döneminde olmadığından daha vahim boyutlarda gerçekleştirilmektedir. Balkanlarda Bulgaristan’dan başlayarak, Bosna’dan ve bunun ardından Kosova faciasını da hepimiz bilmekteyiz. Ancak buralarda işlenen insanlık suçları ile ilgili uluslar arası hiç bir şey yapılmadı. Neticede sorulması gereken soru şudur. Balkanlarda soy kırıma katılan ve bu akıl almaz cinayetleri işleyenler ne zaman cezalandırılacaktır? Neden ikiyüzlü AB bunları halen savunmaya devam etmektedir. Fakat söz konusu ermeni soykırımı olduğunda tarafsız olmaktan çekinmiyor. Evet, arkadaşlar bunların nedeni belli, çünkü bizler onlara cevap vermesini bilmiyoruz. Evet, bizler bu tür olaylardan sonra meydanları dolduramıyoruz, onlara cevap vermiyoruz. Bunu sadece Türkiye’den değil bunu Türk Dünyasının her köşesinden organize bir şekilde yapmalıyız. İşte bu onların anlayacağı dildir arkadaşlar, bunu da dünyada yapabilecek tek güç var o da sizlersin, Burada oturan Türk Dünyasının genç Liderleri. Sevgili kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım bizler artık lanetlemeleri, kınamaları bırakmalıyız, çünkü bu meseleleri lanetliyorum, kınıyorum gibi demeçler ile çözüme kavuşması mümkün değildir. İşte o sebepten gelin burada bulunan sivil toplumların Liderleri aramızda çözüm yollarını tespit edelim. Bizler devletlerimizde hükümetlerimize yaptırım güçlerimiz olmazsa bizler uluslararası hiç birşey yapamayız, yaptıramayız. Bu günden sonrada bu tür faciaların uluslararası boyutta yaşanmaması için çareler bulalım, üretelim, geleceği bizler yönlendirelim. Bunu yapabilmemiz içinde her lider kendi bölgesini çok iyi bilmeli ve ona göre stratejiler üretmelidir. Bunlar 5 – 10 – 20 - 50 yıllık planlarla olabilir. Dünya devletlerinin ve uluslar arası kuruluşlarının önlem almalarını sağlayalım. Gerekir ise tek vücut bütün Türk Dünyasında mitingler yürüyüşler düzenleyelim ve Birleşmiş Milletleri göreve davet edelim.

Değerli arkadaşlar şundan emin olmalıyız ki önlem almadığımız takdirde Balkanlar’da, Kafkaslar’ da, Doğu Türkistan’ da akan kan durmayacaktır. Balkanlar’ da ki veya dünyadaki soysuzlar, soysuzluğuna yarın da devam edeceklerdir. Bu nedenle önlemler alınmalı ve en azından bundan sonra bu faciaların ortaya çıkmasını bizler engellemeliyiz. Bu da Türk Dünyasının birliği ve bütünlüğü ile mümkündür. Bu gün Türk Dünyası’nın birçok yerinde olduğu gibi, büyüdüğüm ve yaşadığım Bulgaristan’da bizler büyük problemlerle karşı karşıyayız. Son zamanlarda Bulgaristan’da yaşayan Türklere bir saatlik Türkçe radyo-televizyon programını bile çok görenler ortaya çıktığı ve yasaklanması için mücadele edenler olduğu belki de malumunuzdur. Son seçimlerde büyük çoğunluğu kazanmamıza rağmen valilerimizi atamakta büyük zorluklarla karşı karşıya kalındı. Bulgaristan’ın her yerinde gösteriler tertiplendi ve bu gösterilerde Bulgaristan’da yaşayan Türklere karşı kinlerini kustular. Fakat bunları yaparken bir yandan Bulgaristan’da yaşayan diğer etnik grupları kendilerinden uzaklaştırdılar diğer yandan Türk gençlerinin arasında da Bulgarlara karşı husumet duygularının oluşması için çaba saffettiler. Bu tür olayların her zaman Bulgaristan’a ve Bulgaristan vatandaşlarına zarar vereceği de bir gerçektir. Biz Bulgaristan Türkleri bu güne kadar olduğu gibi ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmek istemiyoruz, bizim amacımız Bulgaristan’da rahatça insan gibi yaşamaktır ve Bulgaristan vatandaşı olarak eşit muamele görmek istiyoruz. Bulgaristan’da demokrasinin sözde değil özde uygulanmasını istiyoruz. DTGB Türk Dünyasının her yerindeki gelişmeleri takip etmeli ve anında ortak kararlar alınmalı veya tepkiler ortaya konmalıdır. Örneğin Türkiye’ye yapılan bir saldırıya anı nda karşılık verilmeli ve tüm Türk Dünyasında aynı anda miting, protestolar yapılmalıdır, tepkiler gösterilmelidir. Ancak bu şekilde DTGB uluslar arası alanda etkili olabilir. Bu konuda Türkiye’deki devlet adamlarına büyük görevler düşmektedir. Onlar görevlerini ne kadar iyi yaparlarsa Türk Dünyasının tek yürek olmaya giden yol da o kadar başarıya ulaşacaktır. Türkiye dışında Tika’nın görevlileri DTGB nin gençleri olabilirler. Türk Milleti kadar Dünyaya dağılmış bir başka Millet yoktur. Gelin bu insanlarımızı bir çatı altına toplama yollarına gidelim. Türkiye’nin dışında Türkleri partici değil Türk şemsiyesi altında toplanmalı. Türkiye’de yaşayanlar da partilerini Türkiye’ye bırakarak dışarıya çıksınlar, özellikle dışarıda şemsiye TÜRK olmalıdır. Değerli arkadaşlar, bizlerde burada hepimiz alt kimlikleri terk ederek Türk’te birleşelim. Birinci Türk arkasından da Bulgaristan’da, Sibirya’da, Çuvaşistan’da yaşayanlar diye hitap edelim. Bizler hepimiz Türk’üz, gayemiz Türklüğümüzü yaşatmak, Türkleri yüceltmek ve Türk Dünyasında birlik ve beraberliği sağlamaktır. Türk Dünyasının dünya ekonomik, siyasi ve sosyal hayatında etkili olmasını sağlamaktır. Gelin artık bunlarla ilgilenelim, nasıl daha verimli, daha etkin olabileceğimizi araştıralım. El ele vererek büyük bir güç oluşturalım. Bu da Türk Dünyasının birliği ve bütünlüğü ile mümkündür. Bu gün artık Türk Dünyasının birlik ve beraberliğe ne kadar ihtiyacı olduğunu çok iyi anlamaktayız. Bu düşüncelerim ışığında 12.DTGB bütün katılımcı arkadaşları en içten duygularımla selamlıyor, Kurultayın Türk Dünyasına hayırlı olmasını hepinize sevgi ve selamlarımı sunuyorum.

23


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

BULGARİSTAN TÜRKLERİ GRUBUNUN KURULTAYA SUNDUĞU ÖNERİLER: Değerli arkadaşlar Bulgaristan Türklerinin Bulgaristan’dan gelerek Türkiye’ye yerleşmelerinden 6 - 8 yıl geçmesine rağmen bu insanlarımızın büyük bir kısmına Türkiye’de vatandaşlık hakkı verilmemektedir. Bulgaristan’a bir daha dönmek niyeti taşımayan bu insanlarımızın çözülmesi gereken elzem sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların çözülmemesi veya çözülmek istenmemesi düpedüz Türkiye’ye yerleşmek için gelenlere kötülük etmek demektir. Bunun bilinçli olup olmadığını bilmiyorum, ancak aşağıda belirteceğimiz hususlar hakkında elzem önlemler alınması gerekmektedir. 1. Bulgaristan’dan gelerek Türkiye’ye yerleşmiş olan ailelerin çocukları okullarda eğitim görmektedirler. Aile içinde de Bulgarca konuşulmaması nedeniyle bu çocuklar artık Bulgarcayı okumamış hiç bilmemektedirler, bilenler de unutmuş durumdadır. Bu insanlarımızı Bulgaristan’a göndermekle Türk insanı ve Türk Dünyası ne kazanacak soruyorum. Hiç Bulgarca bilmeyen, Bulgarca eğitim almamış olan insanlarımızın orada başarılı olma şansı var mıdır? Bu insanlara bir an önce ikamet teskeresi değil vatandaşlık yolunun gecikmeksizin açılması gerekir. 1995 yılından sonra Türkiye’ye gelerek yerleşen Bulgaristan Türklerinin çocukları lise eğitimini tamamladıktan sonra yabancı uyruklu sınavlarına girerek üniversitelere kayıtlarını yaptırdılar ve eğitime başladılar. Ancak eğitimin sürdüğü sırada aileleri ile vatandaşlık hakkını kazandılar ve vatandaşlık işlemleri yapılır iken 18 yaşını doldurmuş olmaları nedeniyle ya okul ya da vatandaşlık ikilemine sokuldular. Tıp fakültesi dördüncü senesinde olan bir kişinin böyle bir ikilem karşısında tabidir ki eğitimi seçecektir. Vatandaşlık gelecekte de bir şekilde kazanılır düşüncesi hâkim olur. Olmasa bile biz eğitime büyük bir önem veririz. Ailesi ise vatandaşlık işlemlerini tamamlayarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktadır. Şimdi aileleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da eğitimini tamamlamış olan yüzlerce Türk genci Türkiye’de ikamet tezkeresi ile bulunmakta ve gördükleri eğitimin nimetlerinden de yararlanamamaktadırlar. O zaman niye okutarak zaman kaybettirdiniz? Ayrıca bu yıl da birçok gencimiz sınavları kazanmalarına rağmen okullara alınmadılar. Nedeni ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları. Bu duruma bir an önce çözüm bulunması şarttır. Bulgaristan’dan Türkiye’ye 1997 yılından sonra gelerek yerleşen Bulgaristan Türkleri iki seçimdir seçim bahanesi ile kullanılmaktadır. İnsanlarımız her Türkiye’ye 3 ayda bir giriş çıkış yapmaktadırlar, çocukları ile birlikte. Bu kişiler buraya teskere için değil vatandaş olmak için gelmişlerdir. Tüm Türkiye Avrupa yollarına koşarken bu insanlar Türkiye ye koşmaktadırlar. Bu insanlarımızın sabrı taşmaya başlamıştır, bir an önce bunların vatandaşlık yolları açılmalı. Diğer yandan önümüzdeki yıl AB parlamentosu seçimleri olacak bu da Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Bu Bulgaristan Türklerinin çok büyük zarar görmesiyle sonuçlanabilir. 2. Sosyal Haklar - Türkiye’de insanlarımız geçici işlerde sigortasız çalışmaktadırlar. Bu da yarın yine Türklerin ve Türkiye’nin problemi olacaktır. Bulgaristanda kalmış sosyal hakları iki devlet aralarında borçlanmayla çözülmesi gerekir. Her gün bir insanımız ölmektedir, bunların haklarını kim ödeyecek. 3. Bulgaristan’da Eğitim: Bugün Türkiye’den Bulgaristan’a giderek çeşitli Yüksek okul ve Üniversitelerde eğitimini sürdüren yüzlerce gencimiz bulunmaktadır. Ancak bu öğrencilerin hepsi kendi imkânları ile Bulgaristan’a gitmektedir. Bir kısım fırsatçılar da bundan istifade etmeye çalışmakta. Bu nedenle bir koordinasyon sağlaması gerekir. DTGB’nin bu koordinasyon görevini üstlenmesini teklif etmekteyim. 4. Bulgaristan’da 1990 yılından itibaren demokratik bir yapılanmaya doğru gidilmeye başlandı ve komünist dönemde halkın elinden alınan gayrı menkuller sahiplerine verilmesi için Toprak reformuna gidildi. 2006 yılının sonuna kadar arazilerine sahip olmak isteyenler dilekçe ile talepte bulunmaları gerekmektedir. Aksi takdirde tarım arazileri Bulgaristan’a kalacaktır. 5. Asırlardan beri dünyamızda toprak savaşları yaşanmaktadır. Türk Milletine ait olan bu arazilere sahip çıkmak bizim en doğal hakkımızdır. Bu nedenle Türkiye’de yaşayan yeni veya eski göçmenler ile Bulgaristan’daki Türklere sesleniyoruz, hepiniz bu topraklara sahip çıkın ve bu gün bu fırsat var amma yarın olmayabilir. Özellikle eski gelenlerin çok toprağı var bunu kendileri de bilmiyorlar. Bulgaristan’dan Gelen dedenizin topraklarını bırakmayın gidin alın. Bu konuda TC daha aktif olmaya davet ediyoruz ve siz değerli basın mensuplarından bu konuyu duyurmamızda sizlerden yardım istiyoruz. Bunları tüm insanlarımıza birlikte ulaştırmalıyız. 6. Türkiye’ye dışarıdan gelen öğrencilerin durumu: Türkiye dışından gelen öğrenciler önceden tespit edilmeli ve eğitime alınacakların meslekleri önceden belirlenmelidir. Bu konuda son sözü DTGB söylemelidir. DTGB ye üye olan teşkilatlara yetki verilmeli ve Türkiye’ye eğitim için gelecek olan öğrencileri bu teşkilatlar tespit etmelidir ve gelecekte hesabı da bunlardan sorulmalıdır. Bu konuyu da bir an önce çözmeliyiz. Türkiye’de Okulu bitiren öğrenciler: Türkiye’de okulunu bitirip ülkelerine dönen öğrencilere de iş bulma konusunu DTGB üstlenmesi gerektiği düşüncesindeyiz. DTGB teşkilatları bulundukları ülkede iş dünyası ve siyasi hayat ile yakın temaslarda bulunmalı ve bulundukları ülkelerdeki imkânlardan yararlanmalıdırlar. Türk Dünyası İş adamları arasındaki koordinasyonu DTGB gençlerine sağlamalıdır. Buraya katılan sivil toplumlar bu sorumlulukları üstlenmelidirler.

Basın Bildirisi

Topkapı Eresin Oteli

S

ayın Basın Mensupları, Son zamanlarda ülkemizde “TEK MİLLET, TEK DİL, TEK BAYRAK” demeyi unutturmaya çalışan bir zihniyetin varlığı maalesef bu memlekette Türk olmakla her zaman övünç duyan biz Rumeli ve Balkan Türklerine karşı da sistematik bir şekilde rücu ettirilmeye çalışılmaktadır. Son dönemlerde sıkça karşılaştığımız basın yoluyla aşağılama, rencide etme, çeşitli yollarla içimizde şimdiye kadar hiç sorun olmamış bazı konular gündeme getirilerek suni konularla birlik ve beraberliğimize dair provokasyonlar yapılmak istenmektedir. En dikkat çekici olanı da basın ve medyanın bu işi sistemli şekilde yapıyor olduğu fikrine nereden varıldığı sorusuna şöyle bir cevap verebilir. Gün geçmiyor ki; basın ve medya kuruluşlarında Bulgar göçmeni, Bulgar Türkü, Bulgar sporcu, Bulgar güzeli tabirleri kullanılmak suretiyle haberler yapılmakta ve bizlerden de yoğun tepkiler almaktadır. Şimdiye kadar hiçbir ciddi özre rastlanmadığı gibi bizlerden gelen tepkilerde farklı değerlendirilmekte ve bu yolla alt kimlik, üst kimlik tartışmalarına dâhil edilmek istenmekteyiz. Bunları ilk zamanlarda iyi niyet çerçevesinde dil sürçmesi ya da konuya tam manasıyla vakıf olmamaktan kaynaklanıyor olarak değerlendirmek mümkündü. Ancak konu detaylandırıldığında mesnetler o kadar çoğaldı ki artık bunu iyi niyet çerçevesinde değerlendirme şansımız kalmadı kanaatindeyim. “Bulgar” yakıştırmasına defalarca çok sert yanıtlar verildiği halde her nedense basın ve medya bunu ısrarla bu şekilde ele almakta olması dikkat çekici diye düşünüyorum. Ülkemizin geçirdiği bu hassas süreçte evvel ezeldir Türklüğün en sadık teba’sı olan Balkanlı ve Rumelilere karşı sistematik bir agitasyon uygulanarak bir yerlere varılmaya çalışıldığı fikri bizde güç kazanmaya başladı. Size bir örnek vereceğim, Yıllarca BULGAR TÜRKÜ yakıştırılması ile yaşadık ama ne yazık ki size şunu söylemek istiyorum; belki çok önemli değil ama Sefaköy nüfus idaresinden bir nüfus kayıt örneği alın ve bakın ne yazıyor. BULGAR GÖÇMENİ. İkazlara rağmen bu değişmedi. İşin acı tarafı belki de yıllar sonra bizlerin torunlarımız bizleri, kimler ve nereden geldiğimizi araştıracak olurlarsa, resmi kayıtlarda görecekler ki; dedeleri bilmem kaç yılında Bulgaristan’dan göç etmişler, ama asıl BULGAR etnik grubuna mensup insanlar. Sefaköy Nüfus İdaresi’nin Bulgaristan’dan gelen bir kardeşimize vermiş olduğu resmi belge niteliği taşıyan NÜFUS KAYIT ÖRNEĞİ öyle diyor. Bulgar göçmeni “Neden Bulgaristan göçmeni değil!!!”

24


•Kurban Bayramı 3.gün Bayramlaşma – Ocak •Nevruz Bayramı İstanbul Valiliği •Boğaz gezisi İstanbul •Rumeli Balkan Federasyonu kurucusu – 24.03.2006 RUMELİ BALKAN FEDERASYONU İSTANBUL’DA KURULDU Sayı: B.05.04.VLK.4.34.08.00.(07) = 34-128/142 Rumeli ve Balkan dernekleri uzun süreden beri yaptıkları çalışmalar neticesinde. Daha etkili çözümler üretebilmek için, Rumeli Balkan camiasının sorunlarına, daha köklü bir şekilde yaklaşabilmek için ortak hareket edilmesi düşüncesiyle RUMELİ – BALKAN FEDERASYONU İstanbul’da kurulmuştur. Yapılan ilk toplantıda G. Yönetim Kurulu oluşturulmuş ve faaliyetlerini hızlandırılması kararı alınmıştır. Yönetim Kurulu Görev Dağılımı Genel Başkan Başkan Vekili Başkan Yrd. Başkan Yrd. Başkan Yrd. Başkan Yrd. Başkan Yrd. Genel Sekreter Sayman (Muhasip)

: Özcan PEHLİVANOĞLU : Süheyl ÇOBANOĞLU : İsmail İŞCAN : Yüksel PEKTEZEL : Necati ARDA : Süleyman UÇAK : Hüsnü BERSE : Rafet ULUTÜRK : Hasan YENİCİLER

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

2006 - FAALİYETLER

Federasyon Kurucuları: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15.

Özcan PEHLİVANOĞLU Suheyl ÇOBANOĞLU Rafet ULUTÜRK Yüksel PEKTEZEL Rıfat YAKUPOĞLU Fatih ALKIŞ Hüsnü VERSE Prof. Dr. Cahit BABUNA İsmail İŞCAN Osman BÖLÜKBAŞI Necati ARDA Besim SADIKER Fatih ALKIŞ Hasan YENİCİLER Osman GÜREL

: Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği : Tokat Niksar Rumeliler Yard.,Day.ve Kültür Derneği : Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği : İstanbul Trakyalılar Kültür ve Dayanışma Derneği : Gebze Darıca Balkan Türkleri Yrd. ve Day. Derneği : Kütahya Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği : Altaylardan Tuna’ya Göçmenler Derneği : Türkeli Yardımlaşma Derneği : Bulgaristan Türkleri Deliorman Kültür Derneği : Esenler Rumeliler Türkleri Kültür ve Day. Derneği : Beşyüzevler Rumeli Kültür ve Dayanışma Derneği : Tüm Rumeli Türkleri Dayanışma Derneği : Pirlepeliler Kültür ve Dayanışma Derneği : Eyüp Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği : Dünya Rumeliler Birleşim Derneği

•Eğitim semineri – Bayrampaşa Kültür Merkezi25.03,2006 •23 Nisan 2006 çocuk şenliği Eyüp kapalı spor salonu •Piknik Federasyon •Nisan 2006 ADA PARKI – LEZZET SOFRASINDA Genel Kurul

BULGARİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEGİ 2.Olağan Genel Kurul - 30.04.2006

YÖNETİM KURULU LİSTESİ

ASİL ÜYELER Prof. Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Niyazi GÜLER Dr. Nazım ZAFER Elis KÖKLÜCELİ Nafiye YILMAZ Metin AKIN Alptekin CEVHERLİ Rafet ULUTÜRK Mümin UÇAR Zihni KARPAT Müh. Recep KIRPAT Bülent MAŞAOĞLU

YEDEK ÜYELER Doç. Dr. Hasine ŞEN Dr. Bilcihan DERMAN Beycan GÖNLÜŞEN Sabahattin GÜLER Hayrettin EHLİMANOĞLU Seyhan ÖZGÜR Sefer YAMAÇ Cemil ÇETİN Aydın YILMAZ İlhan ARDA Yüksel ÇAVUŞOĞLU Murat YILDIZ Yüksel GÜLER

DENETİM KURULU LİSTESİ

ASİL ÜYELER Dr. Mustafa KAHRAMAN Namık ÖZTÜRK Ramazan ÖZGÜR

YEDEK ÜYELER Ayşe YILMAZ Zeki ÖZTÜRK Seniha MERT

DİSİPLİN KURULU LİSTESİ

ASİL ÜYELER Prof. Dr. Emin ÇARIKÇI Doç. Dr. Emine İNANIR Hüseyin DEĞİRMENCİ

YEDEK ÜYELER Dr. İsmail ALİOĞLU Abidin Karasu Hüseyin YILDIRIM

25


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

İ

İstanbul’da Bulgaristan Türkleri doyasıya eğlendiler

stanbul’da yaşayan Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin kongresinde buluştular. İstanbul un Bayrampaşa ilçesinde Türkiye’nin en büyük parklarından biri olan “ADA PARKI – LEZZET SOFRASINDA” gerçekleştirilen kongreye, Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere ile birlikte, Rumeli Balkan Federasyonu Genel Başkanı – Özcan Pehlivanoğlu, Başkan Vekili E.Albay Suheyl Çobanoğlu, Federasyonda bulunan 16 dernek başkanları ve Y.K.Üyeleri. İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları Koordinatörü Metin Özkan, İst. İl Dernekler müdürlüğünden, İst. İl Milli eğitim müdürlüğünden, Bulgaristan’dan HÖH Başkan Yardımcısı Mümin Yılmaz, Afganistan Türkleri dernek başkanı, Türkmen eğitim vakfı Başkanı Mustafa Mahdum. Türk Dünyasının her yerinden gelen misafirlerle doldu taştı. İstanbul’da faaliyet gösteren siyasi parti temsilcileri ve hemşerileri çok güzel bir kongre geçirdiler. Derneklerde bizler ilk defa böyle bir kongre yaşadığımı da belirtmek isterim. Burada bir şenlik havası vardı. Herkes aileleri ile birlikte gelmişlerdi. 500 kişilik bir mekâna dernek üyeleri adeta sığmadılar. Gecenin açılış konuşmasını yapan Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanları Hayati Durmaz, amaçlarının Türkiye’de bir güç olarak bu gücü tüm Balkanlara taşıyacaklarını söyledi. Bulgaristan Türkü olmanın kendileri için gurur kaynağı olduğunu ifade eden H.Durmaz, kültürlerinin yaşatılması için ellerinden gelen her türlü fedakârlığı yapmaya devam edecekleri kaydetti. Başkan son Bulgaristan’da yapılan son 2005 genel seçimlerinde dernekte çalışma yapan genç arkadaşlara ve üyelerden: Abidin Karasu; Nihat Kahraman; Murat Yıldız; Ayhan Boyacıoğlu; Ayşe Yılmaz; Elis Köklüceli; Nihat Esen; Erturul Akkoç; Sinan Şen; Zeki Öztürk; Seydullah Halaç; Murat Ulutürk; Erdoğan Sider; Sabahattin Ayyıldız; Muharrem Terzi’ye takdir belgelerini takdim edildi. Ayrıca Bulgaristan Türklerine yardımcı olan bürokrat ve iş adamlarına da Teşekkür belgeleri verildi. Arkasından Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere bir konuşma yaptı. Burada bulunanların çoğu kendi Boyno bölgesinden olması onu ayrı bir duygu vermişti. Her şeye rağmen birlik ve beraberlik olmaları gerektiğini vurgulayan Köşdere. Biz artık birlikte hareket etme zamanı geldi bunu bizler göstermeliyiz. Dernekler tek çatı altında toplanmaları gerekir bunu da hep birlikte yapacağız. Artık tek merkezden görevler dağıtılacak. Herkes aklına geleni değil gerekeni konuşacağız az konuşup çok çalışacağız. Ben siyasallaşmadım ve siyasallaşmayacağım, bana ne görev verirseniz yapmaya hazırım dedi. Rumeli balkan Türkleri Federasyon Başkanı konuşmasında: “Bizler Türkiye’de 30 milyon Rumeli Balkanlı var bunları tek çatı altına toplayacağız. Bizim Federasyonda 17 dernek var Konfederasyonumuzda ise 107 dernek birleşmiştir işte bu tek merkezlilik başlamıştır. Bizler bu dernekleri çoğaltacağız, Türkiye’de 2221 Rumeli, Balkan ve Trakya derneklerini toplamaya biz hazırız. Bizim hedefimiz 2000 derneği bir çatı altına toplamak. Bu birlik ve beraberlikten insanlarımıza çok büyük imkânlar sağlanacak, bunu hep birlikte yapacağız. “ Ardından AKP Milletvekili Sn.İbrahim Köşdere, Rumeli Balkan Federasyonu Başkanı Sn.Özcan Pehlivanoğlu, Esenyurt belediye Bşk.yard. Sn.S.Özvatan, E.Alb. Sn.Suheyl Çobanoğlu, Dernekler il Müdr. Sn.Osman Avcı, Aksakallılarımızdan Sn.Hüseyin Değirmenci, İş adamlarından Sn.Niyazi Güler, Sn.Beycan Gönlüşen, Sn.Nafiye Yılmaz, Bürokratlardan İstanbul Valiliği Türk Dünyası Koordinatörü Sn.Metin Özkan, Sn.Gazi Kaya İst. Vali Yrd; Sn.Ali Sözen İst. Vali Yrd. ; Mümin Yılmaz HÖH Başkan Yrd. ; İsmet Kahraman İzmir HÖH Temsilcisi, Doc. Dr.Hasine Şen, Dr.Azis Şakir’e Teşekkür ve Takdir belgeleri bizzat Genel Başkan Prof.Dr. Hayati Durmaz tarafından takdim edildi. Ayrıca bu gecenin sürprizi de 10 çocuk hep birlikte birer kıta şiir okumasıydı. Şiirin ismi Bizler Bulgaristanlılar kimleriz? Minik çocuklara birer Takdir belgesi verildi. Derneklere ufak yaşta çocukların gelmesi bu camianın geleceğinde büyük bir faydası olacağını düşünüyoruz. Mükemmel bir kongre yaşadık. Bu kongrede Bulgaristan Türklerinin sesi olan Fahriye Güney’de katılmıştı ona da bir Teşekkür belgesi verildi. Geç saatlere kadar devam eden gecede Fahriye Güney bölgesel ve yöresel şarkıları ile insanlarımızı coşturdu. •Ankara Anıt kabri ziyaret •Bulgaristan’da Şiroka polyanada hıdıllez kutlamalarına katılım •7 Mayıs 2006 Bayrampaşa Kültür Merkezinde Ali Fethi Okyar anma toplantısı •Piknik Öğrencilerle •Türkiye’m topluluğu toplantısına katılım •Türk Dünyası Araştırmalar vakfı Genel Başkanı Prof.Dr.Turan YAZGAN’ı Ziyaret •16.05.2006 Şişli adliyesi önünde gösteri (Hrant Dink duruşması) •Miting Cezair sk. İsmin değişmesi için (yarın Ermeni soykırımı oylaması var) 17.05.2006 saat 12.30 •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü Sn.Metin ÖZKANI ziyaret •Piknik–Kemerburgaz Federasyon ile ortak-28.05.2006 •İstanbul’da Bulgaristan Türklerinin tespit çalışmaları •Cebel 19 Mayıs kutlaması Bulgaristan •Demir Baba Tekkesi ziyaret Bulgaristan •Çanakkale gezisi •İstanbul Boğaz gezisi •Piknik 04.06.2006 PİKNİK Dernek Birlik ve beraberli Piknikte gördük

B

EYCANİ DERİ İTH. İHR. SAN. TİC.LTD. ŞTİ ÖNCÜLÜĞÜNDE…04.06.2006 Pazar günü yapıldı. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin Yönetim Kurulu üyemiz Sn.Beycan Gönlüşenin öncülüğünde Hâllar pikniğinde bu yıl derneğimiz ile mutluluğu hep birlikte yaşadık. Her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük bir şenlik ve coşkuyla Çatalca Akalan Köyü pikniğinde tüm Mleçino bölgesi bir aradaydı. Diğer pikniklerden farkı burada bulunanlar özellikle yaşlıların bir birlerini çok iyi tanımalarıydı. Bu da burada ayrı bir sıcaklık getiriyordu. Ayrıca burada gençlerin de bir birlerini tanıma fırsatları bulmuş oluyorlardı. Gençler ve çocuklar iki grup olup bol bol top oynadılar. Böylece ifade edilen piknikte halk birlik beraberlik içinde neşeyle, dolu dolu bir gün yaşadı. Bu müthiş organizasyonu gerçekleştiren Mleçino camiasının sevilen ismi Bulgaristan Türkleri Kültür Ve Hizmet Derneği Yönetim Kurulu üyesi Sayın Beycan GÖNLÜŞEN’İ ve beraberindeki arkadaşlarını olağanüstü organizasyonu kusursuz işleyen bir saat gibiydi. Burada tüm masrafları üstlenen BEYCANİ Deri İTH. İHR. SAN. TİC.LTD. ŞTİ. nin de sahibi ve yöneticilerini tüm Mleçino halkı adına kutluyoruz. Bizlerde dernek yönetimi olarak yönetim kurulu üyemizin derneğimize böyle bir farklı fakat çok samimi insanlarla derneğimizi kaynaşmasında vesile olmasından dolayı huzurunuzda teşekkür ediyoruz. Gelecek yıl tüm Bulgaristanlıları buluşturma dileği ile. Her yıl olduğu gibi pikniğin en güzel tarafı herkesimin samimi bir havada bütünleşmesiydi. Sevgi ve Saygılarımızla…

26


KIRCAALİ VE GAZİOSMANPAŞA KARDEŞ OLDULAR

B

ulgaristan’da Türklerin en çok olduğu bölge Kırcaali ili, İstanbul’da Gaziosmanpaşa ilçesi ile kardeş oldular. Burası Kırcaali, özellikle 93 harbinde Rus askerlerine geçit vermeyen yiğitlikleriyle dünyaya nam salmıştır. Kırcaali Belediyesi son seçimlerde Bulgaristan Parlamentosuna 5’te 5 Türk Milletvekili göndermiştir. Gaziosmanpaşa’nın Yeni Kardeş Şehri Kırcaali oldu. Hoşgörü diyarı, Türklerin birlik ve beraberliğin sembolü KIRCAALİ Gaziosmanpaşa ile Kırcaali’nin kardeş şehir olması nedeniyle düzenlenen protokol imza töreninde konuşan Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Dr. Erhan Erol, Kırcaali’nin Osmanlıdan bu yana Türk tarihinde önemli bir yeri olduğunu belirterek;’’ Kırcaali ile kardeş şehir olmaktan dolayı büyük onur duyuyoruz’’ dedi. Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkilere yeni bir sayfa daha eklendi. Bulgaristan’da en çok Türkün yaşadığı ve son seçimlerde Bulgaristan Parlamentosuna 5 milletvekili birden gönderen 150 bin nüfuslu Kırcaali Belediyesi ile ilk kurucusu Bulgaristan göçmenleri olan Gaziosmanpaşa Belediyesi arasında ‘’kardeş kent’’ anlaşması imzalandı. Pierre Loti Turquouse Otel ‘de düzenlenen imza töreninde GOP Kaymakamı Selman Yenigün, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Prof.Dr. Hayati DURMAZ ile Rumeli Balkan Federasyonu Dernek temsilcileri de hazır bulundu. •Eyüp Rumeli Derneği gecesi 09.06.2006 •İstanbul Boğaz gezisi Bulgaristan öğrencileri •10.Haziran 2006 Çanakkale şehitliği yeni yerin açılışı – Sn. İbrahim Köşdere’ye destek •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü derneğimizi ziyareti •25.06.2006Samsun Kutlu kent – Balkan ve mübadiller buluşması •Türk Dünyası Araştırmalar vakfı Genel Başkanı Prof.Dr.Turan YAZGAN’ı Ziyaret •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü Sn.Metin ÖZKANI ziyaret •Genel Merkezin taşınması - Adres: Yıldırım Mah.Kocatepe sk.No.30\ A Bayrampaşa\İst. •GOP Belediye Başkanı ziyareti •Zafer Bayramı •Bayramlaşma Ramazan Ekim 25 •Bulgaristanlı işadamlarını ziyaret •Bosna vakfı ziyareti •Altaylardan Tuna’ya Göçmenler Derneği ziyareti •Bulgaristan Türkleri Deliorman derneğini ziyareti •Dünya Türkmenleri eğitim vakfı ziyareti •Rumeli Balkan Türkleri derneğini ziyareti •Kırklareli derneğini ziyareti •Bulgaristanlı doktorları ziyaret – İstanbul •Doğu Türkistan Derneğini ziyaret •Irak Türkmenleri derneğini ziyaret •Gebze Darıca Balkan Türkleri Dayanışma derneğini ziyaret •Balkan Türkleri dayanışma ve kültür derneğini ziyaret-Gebze •Balkan Türkleri dayanışma ve kültür derneğini ziyaret-Esenyurt •Balkan Türkleri dayanışma ve kültür derneğini ziyaret-Avcılar •Balkanlılar derneğini ziyaret -Avcılar •Ebru bilgisayar kursu yöneticilerini ziyaret •Ziraat Bankası 500 evler şube Müdürü Kemal ÖZTÜRK’Ü ziyaret •DSP Genel Başkanı Sn.Zeki SEZERİ ziyaret

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

GOP ve Kırcaali kardeş şehir

10. TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI DOSTLUK, KARDEŞLİK VE İŞBİRLİĞİ KURULTAYI

(18 – 20 Eylül 2006 Antalya Sungate – Port Royal Otel), 10:00 Selamlama Konuşmaları; TÜDEV Yön. Krl. Bşk. Sayın Prof. Dr. Abdülhalük M.ÇAY; Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Beşir ATALAY Ergenekon’dan temsili çıkış (Demir Dövme);Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham ALİYEV; KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali TALAT; T.C. Başbakanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN; Kazakistan Devlet Sekreteri Sayın Oralbay ABDIKARIMOV; Kırgızistan Başbakan Yardımcısı Daniyar USENOV. Divanın yerini alması, Protokol Konuşmaları - Kırgızistan Başbakan Birinci Yardımcısı Daniyar Useov; Kazakistan Devlet Sekreteri Sayın Oralbay ABDIKARIMOV; T.C. Başbakanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN; KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali TALAT; Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham ALİYEV. Ardından Türk dünyasından gelen temsilciler birer konuşma yaptılar.

ANTALYA Türk Kurultayı – 2006 Bulgaristan Temsilcisinin konuşması-

S

ayın Cumhurbaşkanlarım, Sayın Başbakanım, Sn. Milletvekilleri, Değerli Misafirler, Basın mensupları, Sevgili Kardeşlerim, Muhterem dava arkadaşlarım, hepinize konuksever ve güler yüzlü Bulgaristan Türklerinden özellikle Genel Başkanımız Prof.Dr.Hayati DURMAZIN sizlere kucak dolusu sevgi ve selamlarını getirdim. Bizler Türklüğün meyvesi olan Orta Asya Bozkırlarından yola çıkarak Anadolu’dan önce Türkleşen Rumeli’ye ulaşıp Türk Dünyası coğrafyasına bu bölgeyi de katan Evladı Fatihaların torunlarıyız. Bu Toplantıya katılmak konuşma yapmaktan ve yıllardır ayrı kaldığımız tüm dünyadaki kardeşlerimiz ile dertleşmek hasret gidermekten inanılmaz bir mutluluk duyuyorum. Bu insanlar öyle insanlar ki her zaman Türklüğünün bilincinde olmuş ve Türk birliğinin gerçekleşmesi için kalplerinde tutuşan iman ateşiyle, çalışmış ve mücadele etmiştir. Bu insanlar öyle insanlar ki dünyada eşi benzeri bulunmayan işkencelere katliamlara ve her tür fiziki ve ruhi baskılara rağmen, kendi benliğinden taviz vermeyerek bütün zorluklara göğüs germiş ve asırlarca Türk’ün gurur ve şerefiyle yaşamıştır. Türk Dünyası’na sayısız şairler, yazarlar, sanatçılar, sporcular ve bilim adamları vermiştir. Türk Dünyası’nın bir ferdi olarak Bulgaristan Türklüğünün temsilcisi olmaktan gurur duyuyorum. Bu gün böyle bir toplum içinde kendimizi anlatma ve düşüncelerimizi ifade etme imkânı bulmaktan şeref duyuyorum. Değerli arkadaşlar, gün geçtikçe Türklüğe ve Türk Dünyasına karşı faaliyetler de artmaktadır. Türkiye’yi olduğu gibi Türk Dünyasını da bölmek, parçalamak ve ondan sonra da sömürmek için bazı odaklar gece gündüz demeden her fırsatı değerlendirerek çalışmaktadırlar. Bundan dolayı bizler de tüm Türk Dünyası güç birliği içinde çalışmalıyız ve belirlenen hedeflere doğru hep birlikte yürümeliyiz. “Birlikten güç doğar” söylemini kendimize şiar edinmeli ve Türk Dünyasının birleşmesi için varlığımızı seferber etmeliyiz. Özellikle Türkistan bölgesinde bulunan bağımsız Türk Devletlerinin kendi aralarında bir birlik tesis ederek Türk Dünyasının birleşmesi için ilk adımı atmaları gerekmektedir. Bu birlik bütün Türk Dünyasını peşinden sürükleyeceği gibi dünyanın şekillenmesine ve güç dengelerinin bizin lehimize değişmesini de sağlayacaktır. Böyle bir birliğin kurulmasını Balkanlardaki Türk topluluklarının yaşantısına da büyük etkiler yapacak ve yaşadıkları ülkelerde daha rahat olacaklardır. Değerli arkadaşlar, Bulgaristan’da 1989 yılında Jivkov iktidarının devrilmesiyle birlikte Türk Toplumunun hayatında bir kısım iyileşmeler olmasına rağmen ana konularda hala bir gelişme yoktur. Bulgaristan nüfusunun önemli bir kısmını teşkil eden Türkler hala Türkçe eğitiminden mahrumdurlar. Türkçe önemsiz bir ders olarak seçmelik dersler arasında yer almaktadır. Hâlbuki Türkçenin mecburi eğitim müfredatında olması gerekmektedir. Diğer yandan Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde yatırımlar son derece azdır ve büyük bir işsizlik ve yoksulluk yaşanmaktadır. Bu da Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçü cazip hala getirmektedir. Bundan dolayı Türk işadamlarının yatırımlarını Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelere kaydırmalarını istiyoruz. Türk Dünyasının birleşerek geleceğim en önemli güçlerinden birisi olmasını temenni eder Kurultayın tüm Türk Dünyasına hayırlı olmasını diliyorum. Saygılarımla Rafet ULUTÜRK

27


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Dernek Merkezinin açılışı - 2006 AÇILIŞ BULGARİSTAN TÜRKLERİNE HAYIRLI UĞURLU OLSUN!

B

ulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin Bayrampaşa’da yeni genel Merkez binasının açılışı çok görkemli oldu. Açılışta Mehter takımı Bulgaristan Türklerinin ruhunu okşadı. Çeşitli siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve üyelerinin katılımıyla düzenlenen açılış törenine katılım yoğundu.. Eyüp Belediyesi Mehter Takımının yaklaşık bir saat süren muhteşem “Mehter Marşları” Konseri ile katılımcılara hafızalarından silinmeyecek bir gün yaşattığı Türk Dünyasının mümtaz ismi Sn. Prof. Dr. Turan YAZGAN açılış töreninde kurdeleyi kesti. Hocamız Turan Yazgan, derneklerin Türk Siyasi Hayatına yön verici özelliklerinden bahsederek, “Bulgaristan Türkleri, Türkiye’nin en büyük camiasıdır. Bu camia Türk siyasi hayatına yön verecek güçtedir. Tek problem camianın bu gücünün farkında olmamasıdır. İnşallah yeni dernek binamız insanlarımıza güçlerinin farkında olmalarını sağlayacaktır. Ben bütün Türk Dünyasının hemşerisiyim. Ve bir hemşeriniz olarak bunu canı gönülden diliyorum” dedi. Kurdelenin Hocamız Türk Dünyasının Aksakallılarından Sn.Turan Yazgan tarafından kesilmesiyle birlikte yoğun kalabalık dernek binasına sığmayarak sokaklara taştı. Kurdele kesiminden önceki ikinci konuşmayı İstanbul Vali Yardımcısı Murat Kocabaş yaptı. Kocabaş, Bulgaristan Türklerinin güzel faaliyetlere imza atmasından onur duyduğunu söyleyerek “Bu dernek, geçmiş seçimlerde göstermiş olduğu üstün fedakârlıklarla zaten hepimiz için ayrı bir öneme sahiptir. Bundan sonrada aynı şekilde çalışmalar yapacağına umudum tamdır” dedi. Bayrampaşa İlçe Milli Eğitim Müdürü Sn. Servet BAKIRCI, Bayrampaşa Belediye Başkan Yardımcısı Recep KIRPAT ve Bulgaristan Türklerinden Sayın E.Bakanımız Necdet MENZİR, Gaziosmanpaşa Bld. Bşk. Yrd. Nurgün GÜNGÖR, AKP, MHP, DSP, SP, İl ve İlçe Başkanları ile çeşitli sivil toplum örgütleri ve çeşitli parti yöneticileri açılışa katılarak destek verdiler. Bulgaristan Türklerinin yeni genel merkezlerinin açılışı tek kelimeyle mükemmel oldu. Bulgaristan’dan çeşitli dönemlerde göç ederek Türkiye’ye yerleşen Türklerin sorunlarına çözüm bulmak ve ana vatanlarıyla olan ilişkilerinde yardımcı olmak gayesiyle kurulan Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin yeni Genel Merkezi düzenlenen törenle hizmete açıldı. Mehteran Bölüğünün verdiği konser vatandaşlar tarafından uzun süre coşkuyla alkışlandı. Daha sonra mahalli sanatçıların söylediği Balkan Türkülerimizle coşan üyeler ve açılışa gelen vatandaşların mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Genel Merkezde; Dernek Yönetim merkezi ile vatandaşların rahatlıkla gelip oturabildikleri ve arkadaşlarıyla hasbıhal edebilecekleri kafeterya kısmından oluşuyor. Ayrıca merkezde bir de kütüphane bulunuyor. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Sekreterinin Alptekin CEVHERLİ’nin yaptığı açıklamada, az zamanda çok büyük başarılar elde eden Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin gerek Bulgaristan seçimlerinde oy kullanmaya gitmek isteyen vatandaşlara yardımcı olması, gerekse Bulgaristan Türklerinin Türkiye’de karşılaştıkları sıkıntıların giderilmesindeki katkısı nedeniyle hizmet konusunda sınırsız çalıştığını söyledi.

Daha sonra Sn. Necdet Menzire söz verildi: Bulgaristan Türklerinin sesi olan BULTÜRK gazetesini beğenerek okuduğunu ve memleket haberlerini buradan takip ettiğini söyleyerek emeği geçenlere teşekür etti. Bu derneğin Bulgaristan Türklerinin sorunlarına çözüm bulmakta şimdiye kadar gösterdiği gayreti bundan sonra da artırarak sürdüreceğine olan inancını bir kez daha vurguladı. Sayın Bakanımız, Bulgaristan’ın AB üyesi olması dolayısıyla Türkiye açısından büyük bir önem taşıdığını ve Bulgaristan Türklerinin de iki devlet arasında köprü görevi göreceğini ve bu köprünün de Genel Başkanımız Sn. Hayati DURMAZ ‘ın Başkanlık yaptığı bu dernek olacağını belirtti. Prof.Dr. Hayati DURMAZ Genel Başkanı çok yakından tanıdığını ve bu gün hepimize dernek anlayışında Türkiye’de bir devrim yaptığını açıklayan Sayın Bakanımız kendisine ve yönetim kurulunu kutlayarak başarıların devamını diledi. Daha sonra söz alan Bayrampaşa Belediye Başkan Yardımcısı Recep KIRPAT: “Belediye olarak her zaman sivil toplum örgütlerinin yanında olduklarını ve olmaya devam edeceklerini vurguladı. Recep Kırpat, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Dern. ise ayrı bir yeri olduğunu, bunu da bu derneğin yönetiminde olmam” dedi. Ardından söz alan İlçe Millî Eğitim Müd.Servet BAKIRCI ise konuşmasında Türk Milleti’nin Balkan göçmeniyle, Kafkas göçmeniyle, Anadolu’nun yerli Türkleriyle bir bütün olduğunu ve açılıştaki tablonun bunun en güzel göstergesi olduğunu dile getirdi… En son olarak söz alan Dernek Genel Başkanı Prof. Dr. Hayati Durmaz ise katılımcılara teşekkür ettiği konuşmasında, 2007’nin Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin atılım yılı olacağını, 2007 yılında yeni şubelere ulaşmaları gerektiğini ve insanlarımıza her konuda hizmete devam edeceklerini vurguladı. Genel Başkanımız Sn. Hayati Durmaz “Bu derneğin kurulmasına ve faaliyetlerine destek veren herkese teşekkür ederim. Bizler yapmış olduğumuz faaliyetlerle zaten kendimizi ispatladık ancak daha yapacak çok işimiz var. Ve bunları hep birlikte, el ele vererek başaracağız. Derneğin kurucularına ve yönetim kuruluna ayrı ayrı şükranlarımı sunarım. Yönetim Kurulu toplantısında bu görevi Sn. Niyazi GÜLER’e verdiğimizde, çok arkadaşımız böyle bir yer oluşacağına inanmamıştı. Fakat Niyazi kardeşimiz buna inanmıştı, çevresinde bulunan arkadaşları da buna inandırdı. İşte bundan sonrası kolaydı. Bu imkânsız görevi mükemmel bir şekilde başarmasından dolayı Niyazi arkadaşımı huzurunuzda kutluyorum ve teşekkürlerimi sunuyorum. İşte bu uzun yolculuğumuzda bizler temellerimizi en iyi bir şekilde atmış bulunmaktayız. Şimdi ise daha zoru kaldı bu yeri ayakta tutabilmek. Burasını bir kurum haline getirmek ve buradan da kendi yerimize çıkabilmek. Bu konuda da tüm Bulgaristan Türklerine ihtiyaç var. Burasını hep birlikte ayakta tutabiliriz. Bu sorun tüm Bulgaristan Türklerinin sorunu olmalıdır. Bu yönetim kurulu her şeyi başaracaktır. Sizlerden sadece bu yönetimi desteklemenizi üye olmanızı istiyorum. Bu yönetimle başaramayacağımız şey yoktur, bize inanın. Tören günün geç saatlere kadar sürdü ve dernek, gelen-giden misafirlerle dolup dolup boşaldı ve İstanbul’da Bulgaristan Türkleri unutulmaz bir gün yaşadı. •İzmir TRT İNT TV katılarak derneğimizin tanıtımı ve Kurultay değerlendirildi •İzmir Bulgaristan işadamlarını ziyareti •Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı seçimi Türkiye’de sandıklar açıldı- Bizler dernek olarak katılmadık •Federasyon kongresi – Zeytinburnu spor salonu •Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği olağın teşkilat toplantısı – 25.Kasım •10 Kasım Atatürk’ü anma mevlidi •Bulgaristanlı Öğretmenleri ziyaret •Boğaz gezisi İstanbul •Afganistan Türkleri Derneği ziyareti - Zeytinburnu •Anıtkabiri ziyareti •Atatürk’ü anma toplantısı •Türkan çeşme anıtı ziyareti - Bulgaristan •Yahya Kemal Beyatlı anma toplantısı Aralık •Mehmet Akif Ersoy anma toplantısı Aralık •Konfederasyon kongresi Bursa •Dış Türkler ile ilgili Devlet Bakanı Müsteşarı Birol DOK’u ziyaret Ankara •Türk Ocakları Genel Merkezi ziyaret-Ankara •Avrasya bir vakfını ziyaret •Irak aksakallarından Nefi DEMİRCİ hocamızı ziyaret •Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof.Dr. Mustafa ERKAL’ı ziyaret •Ufuk Ötesi dergi sahibi Kemal Çaprazı ziyaret •Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği ziyaret İstanbul •Yurt Partisi Genel Başkanı Sn. Sadettin TANTANI ziyaret •Dış Türkler ile ilgili Devlet Bakanı danışmanı Sn. Abdullah ULUYURT ziyaret Ankara •Antalya Türk Kurultayı - 18 Eylül 2006

28


•Kurban Bayramı 3 Ocak Bayramlaşma •Ocak 2007 - 4.Balkanlarda yaşayan Türk Ressamları karma sergisi ve Konser Taksim – Atatürk Kültür Merkezi •Dernek Temsilcilerin belirlendi – İstanbul ilçeler, İzmir, Bursa, Çorlu, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Ankara, Kocaeli •02.01.2007 Kurban Bayramı – Bayramlaşma •Bulgaristan Aydınlarının tespiti •Dünya Türkmenleri eğitim vakfı ziyareti •Afganistan Türkleri derneğini ziyareti - Zeytinburnu •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü Sn. Metin ÖZKANI ziyaret •8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlaması – 10.03.2007 – 1.200 kişi Polat Renasans –İstanbul

8

8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlaması Mart 2007 Dünya Kadınlar günü muhteşemdi. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin 8 Mart dünya kadınlar günü münasebetiyle İstanbul POLAT RENESSANS Otelinde 10.03.2008 cumartesi günü düzenlediği gecede İstanbul’da Bulgaristan Aydınlar ve İş Adamları bir araya geldiler. 1.500 davetlinin katıldığı bu gecede birçok misafir de bulunmaktaydı. Gece Açılış Konuşmasını Genel Başkan Prof.Dr. Hayati DURMAZ yaptı. Buraya katılan 1.500 kişiyi kutladı ve hepsine teşekkür ederek, böyle bir birliktelik tarihte ilktir. Burada tekrar bir ilke imza atmış bulunuyoruz. İstanbul’da ilk defa 1.500 kişi 5 yıldızlı bir otelde bir araya gelebilmişlerdir. Türkiye’de herkes bu gücü gördü gelecekte daha büyük organizasyonlara imzamızı atacağımızdan emin olmalısınız dedi. Ayrıca 2007 yılı derneğimizin atılım yılı olacağını belirtti. Özellikle Kırcaali Belediye Başkanımızın bizlerin yanında yer alması bizlere verdiği bu destekten dolayı kendisine huzurunuzda teşekkür ederek. Bizler kuruluşumuzdan bu güne kadar ki faaliyetlerimizle kendimizi ispatladık. Özellikle Bulgaristan seçimlerinde İstanbul’da en iyi çalışan dernek olduğumuzu da her kez gördü. Bizler Bulgaristan Türklerinin sesi olmak onların gerek Bulgaristan’da gerekse Türkiye’de haklarını savunup birlik ve beraberliklerini tesis etmek istiyoruz” dedi. Bizler bu çalışmalarımızda bizlere maddi ve manevi destekte bulunan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyor ve hepiniz tekrar hoş geldiniz şeref verdiniz.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

2007 - FAALİYETLER

Saygı duruşu ve istiklal marşından sonra Yönetim Kurulu ve Kadın kolları üyesi Sn. Elis KÖKLÜCELİ sözü aldı: ayın Genel Başkanım, Sayın Bakanım, Değerli Milletvekilleri, Yönetim Kurulu Üyeleri, Pek kıymetli konuklar ve Değerli basın mensupları. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadın haklarının kazanılmasında nerelerden başlanıldığını ve bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanması için özel bir gün. Kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ilk kez 26-27 Ağustos 1910’da Kopenhag’ta kabul edildi. Daha sonra 1921 yılında 8 Mart olarak kutlanılmasına karar verilmiştir. Böylece 8 Mart, dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği bir gün haline geldi. Bu kabulün altında iki temel neden açıklandı. Dünya barışının korunması sosyal gelişim için ve temel insan haklarının kullanılması için kadınlarında eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak gereksinimi idi. Kadınlara eşit hakların verilmesinin Dünya barışını güçlendireceği kabul edildi. Barışçıldır kadın. Bu koca dünyaya sinmiş kirlilik, pislik, hırs, intikam, cinayet vb. bilimi kirlilikten kurtarmak için durmadan, bıkmadan yorulmadan, her gün yeniden ve yeniden sıvar kollarını. Yeminlidir kadınlar yeniden ve yeniden doğurmaya umudu. Ve döndürmeye hayatın çarklarını. Ve kadınlar… O barışçıl, o rahminden bereketi, sevgiyi dirliği doğuranlar. Ne zaman ki göz dikilmiştir yurduna evine, ekmeğine çocuğuna savaşı ancak ve işte o noktada haklı bulmuşlar. Sadece Barışı yeşertmek için savaşmışlardır. Günümüzde kadınlar ile erkeklerin eşit sosyal ve ekonomik haklara sahip olmaları, ulusların en büyük demokratik göstergelerinden biridir. Kadın haklarına ilişkin ilke ve tavsiyeleri, Cumhuriyetimizin kurulması ile birlikte M. Kemal ATATÜRK’ ün dünya kamuoyundan çok önce dile getirdiği bir vakıadır. Cumhuriyet döneminde çıkarılan tüm anayasalarda kadın eşitliğinin garanti altına alınması ve bu dönemde gerçekleştirilen reformlar, Türk Medeni Kanunu, kadının toplumdaki yerini sağlamlaştırmıştır. Türk kadını yerel düzeyde seçme ve seçilme hakkını 1930’da, ulusal düzeyde seçme ve seçilme hakkını 1934’te elde etmiştir. M. Kemal ATATÜRK ve Genç Türkiye Cumhuriyeti için bu karar çok önemlidir. Ve bu karar dünya kadınlarına siyasal katılımda öncelik etmiştir. Kadınımız çok kısa bir süreçte bir hayli yol kat etmiştir. Kızlara çağdaş eğitim – 1902; Erkekler ile eşit eğitim hakkına – 1940; Eşit iş, eşit ücret – 1946; Boşanma eşitliğine – 1957; Politik haklara – 1960; Çağdaş aile yasasına – 1998; Aile içinde eşlere eşit hak ve sorumluluk – 2002; Kadın – erkek eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçirilmesinde yükümlüdür – 2004

S

M. Kemal ATATÜRK demiştir ki; Kadınlarımız, erkeklerimizden çok daha aydın olmaya mecburdurlar, eğer gerçekten milletin anası olmak istiyorlarsa. Gerçekleştirilen tüm bu yenilikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliğine girse de girmese de daha demokratik bir toplum dokusu oluşturmak için yaptığı ve yapmaya devam ettiği reformlar olarak algılanmalıdır. Toplumumuz, kadının bilgi ve çalışkanlığa verdiği değerle yeniliklere açıklığını, sadakatine verdiği değerle ise bazı geleneklerin hala önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bunun için de artık kadın – erkek hepimiz… Karşı karşıya değil… Yan yana eşit ve özgür bir mücadeleye hız vermeliyiz. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlar sözlerime günün anlam ve önemini belirten güzel bir şiirle son vermek istiyorum. Kadın: Kimi der ki kadın, Uzun kış gecelerinde, Yatmak içindir. Kimi der ki kadın, Harman yerinde dokuz zilli, Köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki hayalimdir. Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran. Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım bacaklarım. Yavrum, anam, karım, kız kardeşim. Hayat arkadaşımdır. Saygılarımla, •İstanbul Boğaz gezisi •Devlet Bakanını Sayın Sait YAZICIOĞLUN’U ziyaret •21.03.2007 Nevruz Bayram İstanbul Valiliği •Yurt Partisi Genel Başkanı Sn. Sadettin TANTANI ziyaret •Gebze Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma derneğinin gecesi Delta Hotel •7 Mayıs 2007 Bayrampaşa Kültür Merkezinde Ali Fethi Okyar anma toplantısı •Türk Dünyası Araştırmalar vakfı Genel Başkanı Prof.Dr.Turan YAZGAN’ı Ziyaret •İstanbul’da İl, İlçe Parti Başkanlıklarını ziyaret Bulgaristan Türklerinin problemlerini iletmek •19 Mayıs Gençlik ve spor bayramı •Şube açılışı Haraççı Mayıs – 2007 •Dernek Genel Merkezinde haftalık toplantılar •Bulgaristan’da yerel secimler için İstanbul’da çalışmalar; •Dünya Türk Gençleri Birliği (DTGB) Kurultayı Ohri – Makedonya

29


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

•Ankara Anıtkabiri ziyaret •Bulgaristan konsolosu Sn. Kosta PRAMATARSKİ Derneğimizi ziyareti •Avrasya bir vakfı – Bosna Katliamları Erhan TÜRBEDAR-05.05.2007 •Dünya Rumeliler Bilişim Derneği gecesi- Florya tesisleri-09.05.2007 •İstanbul Trakyalılar Derneği gecesi- Klâs otel-11.05.2007 •Krom Plaza Rumeli Derneğinin kongresi-20.05.2007 •Piknik Federasyon ile ortak – 28.05.2007 Kemerburgaz •Cebel 19 Mayıs Bulgaristan •Demir Baba Tekkesini ziyareti Bulgaristan •Türkiye’de Genel seçimler – 22.06.2007 Türkiye genel seçimler ile ilgili çalışmalar – Edirne, Tekirdağ, Çorlu, İstanbul, İzmir, Bursa •Bulgaristan yerel seçimler ile ilgili Bulgaristan’da araştırmalar •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü Sn. Metin ÖZKANI ziyaret •KÖKSAV’ı ziyaret Ankara •Zafer Bayramı •Bulgaristan’da yerel secimler için araştırmalar (Rapor); •Bosna derneğini ziyaret

Türk Gençleri Makedonya’da buluştu Nazım ÇAVUŞ

T

ürk Dünyasında kültürel yakınlaşma ve bütünleşmeye hizmet gayesi ile her yıl geleneksel olarak düzenlenen Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayının 13.si 04.08 – 12.08.2007 tarihleri arasında Ohri şehrinde Türk demokrat partisi gençlik kollarının ev sahipliğinde yapıldı. Dilde, Fikirde ve İşte birlik şiarının hayata geçirilmesi için 36 ülke ve 43 gençlik örgütünden 260 delegenin katılım ile Türk Dünyasının sosyal ve kültürel meseleleri üzerine toplantıların düzenlendiği ve çözüm önerilerinin üretilmeye çalışıldığı kurultay Ohri şehrinde gerçekleştirildi. Bizler de Bulgaristan grubu olarak 6 arkadaş ile birlikte katıldık. Bizler 3 kişi Bulgaristan’dan ve 3 kişi İstanbul’dan yola çıktık. İstanbul THY’na gittiğimizde bazı arkadaşlarla görüştük, kucaklaştık hasret giderdik. İstanbul’dan Arnavutluk Tiran’a gittik. Oradan otobüsle Ohri şehrine yola çıktık. Arnavutluk’ta pek Türkçe bilen bulamadık. Sınıra vardık fakat orada bizleri 2 saat kadar beklettiler. Bunun nedeni olarak da tüm pasaportların tek tek yazılması gerektiği olarak gösterdiler. Neyse Makedonya’ya girdik ve burası çok farklıydı gerçekten. Arnavutluk çöl gibiydi, fakat Makedonya’da yeşillik manzara, her şeyi çok güzeldi. Makedonya’da Türkçe bilenlerin de çok olduğunu gördük ve memnun olduk. Ohri’nin Metropol oteline geldiğimizde Makedonya’da bulunan Türk Demokrat Partisinin Genç BOZKURTLARI bizlere sıcak bir karşılama hazırlandığından memnun kaldık. Arkadaşlarımız hepimizle ayrı ayrı ilgilendiler. Ayrıca bavullarımızı taşıyarak bizleri odalarımıza kadar yerleştirdiler. Akşam yemeğini de hep birlikte yedik ve yeni gelen arkadaşlarla kucaklaşarak hasret giderdik. 2.gün: Sabah erken kalktık. Güneş her gün genç olanlar ve de yüreği genç kalanlar için bambaşka doğar. Güneş ondan nasiplenmeyi bilenler için sonsuz bir güç kaynağıdır. Güneşin doğması yorgunlukların kader defterine devredilmesi gibidir. Ohri şehrinde de bu şekilde göl kıyısında Türk Dünyasının Gençleri ile doğan güneşi hep birlikte seyrettik. Sabah kahvaltısında akşamdan görüşemediğimiz arkadaşlarla kucaklaşarak heyet başkanlarıyla toplanıp önceden yapılan programda ufak bir değişiklik yapıp toplantı için otelin salonuna geçtik. Kurultayın açılış konuşmasını yapmak ve başkanlık divaninin oluşturmak üzere Dünya Türk Gençleri Birliği Genel Başkanı Sayın Dr. Hasan Ali Karasar ardından Makedonya ve Türkiye Milli Marşları okundu. Daha sonra Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr.Orhan KAVUNCU, DTGB Yürütme Kurulu Başkanı Ekrem ABDULLAYEV, DTGB Kurucu Genel Başkanı Talgat AHMEDİŞİN, Makedonya TDP Gençlik kolları Başkanı Enes İBRAHİM, Makedonya Meclis BAŞKAN vekili, Ohri Belediye Başkanı, Makedonya Türk Büyükelçiliği 1.Müsteşarı, T.D.Partisi Genel Başkanı ve Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri GÜRGÜR birer açılış ve selamlama konuşması yaptılar. Konuşmalarında 13.Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı organizasyonun büyüklüğü Dünya Türklüğü Türk gençleri, Balkan Türklüğü açısından taşıdığı öneme işaret ettiler. Konuşmalarının ardından Kurultayımıza gönderilen mesajlar delegelere okundu: T.C.Başbakanı Recep Tayip ERDOĞAN, Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL, Mehmet AYDIN Dış Türklerle ilgili Devlet Bakanı, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hayati DURMAZ telegraf gönderenlerdendi. Gün bitince geceleri akşam yemeğinden sonra hepimiz bir araya toplanıp Türk Dünyasından gelen heyetler ayrı ayrı kendi bölge giysileri, türküleri ve folklor gösterisi sundular. Son derece zevkli bir zaman geçirirdik. 3.gün: Seminer “Balkan Türklüğünün Meseleleri” Oturum Başkanı: Prof. Dr. Orhan KAVUNCU; Bildiriler: Enes İBRAHİM: Makedonya’da İnsan Hakları İhlalleri; Rafet ULUTÜRK: Bulgaristan Türklerinin Sorunları; Dr. Yaşar KALAFAT: Geçmişten Günümüze Balkanlar’da Türk Kültür Stratejileri; Erol MENADİL: Romanya’da Türk Dili Eğitimi; Ildar Kireev: Balkan Türklüğü’nün Meseleleri 4.gün: Programları takip eden günlerde gezilerimiz oldu: Bu gün Makedonya’daki tarihi mekânlara bir gezi düzenlendi. Önce Resne’ye gidilerek Niyazi Bey konağı ziyaret edildi. Kafile ardından Üsküp’e hareket edildi. Burada Türk Kültür varlıkları ziyaret edildikten sonra Ohri’ye Metropol oteline dönüldü. Aksam Bulgaristan grubunun tanıtım gecesinde Slayt gösterisi, Şarkılar ve şiirler okundu. Okunan şiirler: 1. Biz Bulgaristan Türkleri Kimleriz – Okuyan Aybala POLAT 2. Yüce Türk Gençleri – Rafet ULUTURK

30


1. Biz Ötükenden bu yana; özgür yaşayan, Zincirleri kıran bir ırkın evlatlarıyız. Karanlık yerlere ışık ve Medeniyet götüren, Adalet ve şefkatiyle, kılıçları güle çeviren, Kölelere hürriyet veren, hizmetleriyle İnsanlığa efendilik yapan cihana hükmeden Devletler kurmuş, Ataların evlatlarıyız. 2. Onlara laik evlatlar olabilmemiz için: Elimize, belimize, dilimize, İşimize, Eşimize, aşımıza sahip çıkmalıyız. Burçlarda dalgalanan bayrakların gölgelerinde; Damarlarında asil Türk kanı taşıyan bütün kardeşlerimizin Özgür olarak yaşamalarını sağlamalıyız. 3. Dilde, fikirde ve işte, bir olarak; Adriyatik denizinden Çin Seddine kadar değil, Bütün dünyada yaşayan insanların Yaratılış sırlarına uygun olarak birbirlerini kucaklayıp, dostça yaşamalarını sağlamalıyız..

4. Türküm deyip; Türkle gülen, Türk için çalışan bütün insanlar, Ayrı bayraklar altında olsalar dahi Türk kimliği altında yaşamalarının onur ve şerefiyle, Mazlum Milletlerin gasp edilmiş olan haklarının ve itibarlarının iade edilmesini sağlamalıyız. 5. Sömüren değil paylaşan, ağlatan değil güldüren,

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Okunan şiir YÜCE TÜRK GENÇLERİ

Zulüm eden değil okşayan öldüren değil yaşatan, ruhlara sahip olan,

Tanrı tarafından övülmüş insanlığın güvencesi Türk Milletinin çalışkan gençleri: İnsanlık ve kâinat bizim omuzlarımızda yükselecektir. Damarlarımızda gezen asil kan bunun teminatıdır. İnsanlığın ve kâinatın mutluluğu için Ne Mutlu Türküm Diyene.

5

.gün: Dünya Türk Gençler Birliği Kurultayına katılan delegeler yedi adet komisyonu kurarak görev dağılımlarını yaptı. Dünya Türk Gençler Birliğinin genç beyinleri geleceğe dair beklentilerinde ne varsa onları masaya koydular. İdeallerini, hayallerini bembeyaz kâğıtlar üzerine yazdılar. Bu hayallerin bizlerden sonra gelecek nesillerin gerçekleri olacağının bilincindedirler. Aslında burada herkesin ne yapabilirim sorusunu sormaktansa, birkaç kişi ne yapabiliriz sorusunu sorması daha yararlı olur kanaatindeyiz. Bir ülkü için bir ülke için kalplerinde aynı şeyleri geçiren az kişi de olsa bunlar yeter de artar bile. Dünya Türk Gençler Birliği’nin gençleri dünyanın dört bir yanından İMAN, BİLGİ, CESARET, SAMİMİYET VE ÜLKÜ getirip Türklük meydanında harmanladılar. Bölgelerinden getirmiş oldukları bilgileri gerçeklerin süzgecinden geçirip, burada komisyonlarda tartışıp doğruları hep birlikte bulup karara bağladılar. Sırtlarından geleceğin yükünü taşıyormuşçasına sorumlu, hiç çökmesini istemedikleri bir binanın temelindeki taşları tek tek koyuyormuşçasına titiz davranılırdı. İşte komisyon raporları böylece ortaya çıkmış oldu. Yapılması gereken de zaten budur. ÇÜNKÜ HAYAT NEYİ NİYE YAPACAĞIMIZI DÜŞÜNEBİLECEĞİMİZ KADAR UZUNDUR. FAKAT DÜŞÜNMEDEN YAPTIKLARIMIZI TELAFİ EDEBİLECEĞİMİZ KADAR UZUN OLMAYABİLİR. İşte bunları burada bulunan heyet başkanlarının hepsi çok iyi bilmektedirler. Türk Dünyasından gelen gençler bu bilincin yeşermesi, bu bir çınara dönüşmesi için çalışmaların yapılması gerektiğinin bilincindedirler ve bu yönde bıkmadan yorulmadan gecelerini gündüzlerine katarak çalışmalarına devam ettiler. 6.gün: Kurultayın açılışında Türk Dünyası Aksakalı Sn. Nuri Gürgür kurultayın anlamı üzerine bir ufuk çizdi. Ardından Türk Dünyasının her köşesinden gelen heyet başkanları birer konuşma yaptılar. Konuşmalar genel olarak eğitim, ekonomi, kültür ve siyaset üzerine yapıldı. Bu konuşmaları dinlerken bazen gözlerimiz yaşardı, bazen sevindik, bazen de göğsümüz kabardı. Bizler bu konuşmaların hepsini Türk Dünyasının umutlu geleceğine uzanan eller olarak görmekteyiz. Şahsen bu toplantılarda Dünya Türklerinin durumu hakkında çok şey bilmediğimizi düşündüm. “İNSANLAR İÇİN ÖĞRENMENİN BAŞI OLAN, SONU OLMAYAN BİR UĞRAŞ” olduğunu bir kez daha idrak ettim. Türk Gençleri konuşmalarında; Ermeni lobisinin faaliyetleri sonucu Dünya kamuoyuna taşınan sözde Ermeni soykırımı ve bu nedenle Azerbaycan ve Türkiye üzerinde kurulmak istenen baskı, Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüşü için gerekli uluslararası girişimlerin yapılması, Kıbrıs Türklerine uygulanan uluslararası ambargo ve izolasyonların kaldırılması, Rusya Federasyonu içinde özerk cumhuriyet ve topluluk olarak yaşayan Türklerin nüfus ve asimilasyon problemi, Batı Trakya Türklerinin uluslararası anlaşmalardan sağlanan hakların iade edilmesi, işsizlik, eğitim problemi, kurultayın hangi sıklıkta yapılması gerektiği ve Dünya Türk Gençleri arasında ortak bir iletişimin sağlanabilmesi için lehçe birliğinin sağlanması öne çıkan konular olarak müzakere edildi. Ayrıca 1821 yılından günümüze Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Türklere yapılan katliam ve sürgünlerin tarihlerinin anma günü olmasına karar verildi. Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında kabul ettiği soykırım yasasının günü ise “tarihte Türklere yapılan katliam ve sürgünleri” anma günü olarak kabul edildi. Komisyonlardan çıkan sonuçları bir daha tüm delegelere okunup ve oylarına sunuldu. Bazı maddelere ilave edilerek bazılarını da eksilterek sonuç bildirisinde yer alacak olanlar değerlendirildi ve hep birlikte bunlar tekrar oylamaya sunularak karara bağlandı. Burada gerçekten büyük işlerin yapıldığını Dünya Türkleri bilmesi gerekir. Bunu bugün anlayamayanlar yarın bunu anlayacaklardır. Zaten Türk Milleti büyük işleri tarihten bu yana hep yapmıştır ve de yapmaya devam edecektir. Yalnız zaman MEKÂN ve metot değişebilir. Dün Çanakkale’de top, tüfek ve süngüyle yapılanlar bugün burada eğitim, bilgi ve iletişimle yapılıyor. Yarında burada bulunan Türk Gençleri herhangi bir yerde neyi nasıl gerektirir ise onu öyle yapacaktır. Kim ne derse desin bütün dünya bunun karakter meselesi olduğunu er ya da geç anlayacaktır. Kurultayın sonunda seçimler yapıldı: Böylece DTGB delegeleri oylayarak Dr.Hasan Ali KARASAR yeniden DTGB Genel Başkanı ve Ekrem ABDULLAYEV Yürütme Kurulu Başkanı olarak seçtiler. Evet, böylece bir Kurultayın daha sonuna gelmiş olduk. Heyet Başkanları ve tüm delegeler ömrümüzün sonuna kadar DTGB için çalışacağımıza yemin ettiler. Komisyon raporlarının müzakere edilmesinin ardından sonuç bildirgesi açıklandı. Delegasyonlardan gelen teklifler ve müracaatlar alınarak bunların oylanmasına geçildi. Kurultayın son bölümünde ise Başkanlar toplantısının Gagauz Yerinde olması kararlaştırıldı.

31


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Türk Dünyasının Kahraman Gençleri sizler burada tüm heyet başkanları birer Genel Başkan Yardımcısısınız. Türk Dünyası coğrafyası çok büyüktür ve bunu 3 – 5 kişiye bırakılamaz. Burada hepiniz birer askersiniz ve hepiniz bu görevin parçasısınız. Dünyada başarılı olabilmeniz için burada bulunan Türk Gençleri hepiniz de bir birinize ihtiyacı vardır. Burada bulunan tüm heyet başkanları bu davanın bir zinciridir, burada bulunan Başkanların da bu yükün bilincinde olduğuna inanıyoruz. Yapacağınız reformları da hep birlikte başaracağınıza inanıyor ve sizlere güveniyoruz. Burada Dünya Türk Gençler Birliği hepinizin evladıdır, yani buna hiç kimse üvey evlat olarak bakmamalı. Çünkü bunu kuran sizlersiniz ve bunu Türk Gençlerine gönül rahatlığı ile bırakabilmelisiniz. Çok eskiden beri sınırların kalkmasından bahsedenler çok, fakat bizler Türk Gençleri olarak bu işi aramızda çözmeye karar verdik. Bizler kalplerdeki sınırları kaldırdık. İşte DTGB’nin de amacı kalpleri, gönülleri fethetmek. Artık tarihin tozlu sayfalarında saklanan altın harflerden değil, bu harflerin oluşturduğu kelimelerden değil, o kelimeleri fikirleştiren yepyeni bir tarihten söz etmeliyiz. Makedonya’da misafirliğimiz sona erdi. Şahsen yıllarca okuyup sahip olamayacağım şeyleri burada öğrendim. Ayaklarımızı geçmişin üzerine koyup, kollarımızı geleceğe doğru uzattık. Bu toplantıyı düzenlemekte emeği geçen Türk Ocağna ve Türk Demokrat Partisine bizleri kardeşlerimiz ile buluşturmalarından dolayı ve bu güzel günleri yaşattıklarından sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Son günü: Makedonya’da arkadaşlarımız bizlere misafirperverliği bizden esirgemeyerek bu güzel topraklarda yaşamayı hak ettiklerini gösterdiniz. Onlara buralarda Türklüğü yaşattıklarından dolayı teşekkürlerimizi sunuyor. Türkler Türkleri korusun ve yüceltsinler. Sağ olun ve sonsuza dek var olun. Saygılarımızla. Not: Balkan Ülkeleri Temsilcileri aralarında yaptıkları toplantılardan DTGB şemsiyesi altında bir Balkan Masası kurulması kararlaştırıldı. Bu kuruluşa Rafet ULUTÜRK Balkan Masasının Başkanı olarak seçtiler. Bu konu ile ilgili çalışmaların merkezi İstanbul seçildi. Toplantıda Bulgaristan Türklerini temsil edenler; Hüseyin Ahmet, Tamer Çakır; Rıdvan Tümenoğlu, Nazım Çauş; Hüseyin Mustafa, Rafet Ulutürk Türklerin 15 asırdan bu yana her yıl Ergenekon’dan çıkışımız örs dövülerek kutlanır. Demir madenlerini eriterek Ergenekon’dan çıkış yolunu bulan, dağ geçitlerinde biz Türklere Bumin Kağan’ın Börte Çine adını verdiği dişi Bozkurdu rehberlik etmişti. O zamanlar dağlar arasına sıkışmış Ergenekon vadisine sığınarak gizlenmiş, böylece yok olmaktan kurtulmuşuz. Ergenekon’da 96 yıl yaşayarak çoğaldık. 335 yılında METE HANEDANINDAN genç Bumin Kağan, önünde Börteçine, yanında kardeşi İstemi Han bizi Ergenekon cenderesinden çıkardı. Böylece Göktürk Cihan devleti kurulmuş oldu. Türkü yok olmaktan kurtaran Bumin Kağan’ı ve ilk defa tek çatı altında toplayan Mete Han’dan ATATÜRK’ e kadar gelmiş geçmiş Kahramanlarımızı unutmayarak. Dünyada yaşayan Türklerle her türlü işbirliğinde bulunmak bizim Türklerin hakkı ve görevi olmalıdır. Türk Dünyası’nın yeraltı kaynakları Türkler tarafından kontrol altında olmalıdır. Türk dünyasının mensupları ayakta ve güçlü olabilmeleri için bu kaynakları gelire çevirmeleri şarttır. Bulgaristan temsilcisinin Konuşma metni Rafet ULUTURK

S

ayın Başkan, Sn. Divan, değerli Milletvekilleri, değerli Misafirler, Bizleri Türk Dünyası coğrafyasının her yerinde takip eden değerli basın mensupları, Sevgili kardeşlerim, muhterem dava arkadaşlarım, hepinize konuksever ve güler yüzlü Bulgaristan Türklerinden, Özellikle de Sayın Genel Başkanım Prof.Dr. Hayati DURMAZ ve Bulgaristan Gençlerinden kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim. Bizler Türklüğün meyvesi olan Orta Asya Bozkırlarından yola çıkarak, Anadolu’dan önce Türkleşen Rumeli’ye ulaşıp Türk Dünyası coğrafyasına bu bölgeyi de katan Evladı Fatihaların torunlarıyız. Bu gün böyle bir toplum içinde kendimizi anlatma ve düşüncelerimizi ifade etme imkânı bulmaktan tüm dünyadaki kardeşlerimiz ile dertleşmek hasret gidermekten inanılmaz bir mutluluk duyuyorum. Bizler Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göçümüz geçen yüzyılın son çeyreğinde başlamış ve yirminci yüzyıl boyunca aralıklarla sürüp gitmiştir. Bunlardan en büyük göç dalgaları 1877–78, 1913, 1951, 1968–70, 1989 yılları arasında yaşanmış olmasıyla birlikte diğer yıllarda da hiç durmamış sürüp gitmiştir. Bu durum ile Bulgaristan Türkleri sürekli nüfus ihraç eden topluluk olmuştur. Hesaplamalara göre Bulgaristan Türkleri hiç göç etmeden yurtlarında kalabilselerdi, şu anda Bulgaristan nüfusunun genelinin en az üçte ikisini oluşturacaklardı. Bulgaristan’ın her yerinde Türk yaşarken bugün bazı bölgelerden Türkler tamamen dışlanmış ve göç ettirilmiştir. Yıllar boyunca Bulgaristan Türklerinde göç zihniyeti oluşturulmuş buna mukabil yaşadığı topraklara sahip çıkma ve yaşadığı yerlerde haklarını arama zihniyeti oluşması engellenmiştir. Bunda Bulgaristan Türklerinin bir kısım hataları olsa bile, Türkiye Dış İşleri Bakanlığıyla Diplomatları ve İstihbarat birimleriyle hatanın büyüğünü yapmış ve Bulgarların göç ettirme oyununa boyun eğmiştir. Bu bazen göçmenlerin birkaç oyu uğruna, bazen de bilgisizlik ve ilgisizlik nedeniyle olmuştur. Ancak neticede kaybeden Bulgaristan Türkleri olmuş ve bütün mal varlıklarını bırakarak asırlarca yaşadıkları toprakları terk etmek sorunda bırakılmışlardır. Fakat bundan sonra daha akılcı davranarak geçmişte yapılan hatalar tekrarlanmamaları mümkün olduğunca telefi edilmelidir. Sevgili kardeşlerim, gün geçtikçe Türklüğe ve Türk Dünyasına karşı faaliyetler de artmaktadır. Türkiye’yi olduğu gibi Türk Dünyasını da bölmek, parçalamak ve daha sonra da sömürmek için bazı odaklar gece gündüz demeden her fırsatı değerlendirerek çalışmaktadırlar. Bundan dolayı bizlerde tüm Türk Dünyası güç birliği içinde çalışmalıyız ve burada belirtilen hedeflere doğru hep birlikte yürümeliyiz. “Birlikte Güç Doğar” söylemini burada bulunanlar hepimiz kendimize şair edinmeli ve Türk Dünyasının birleşmesi için varlığımızı seferber etmeliyiz. Bu Kurultayın yapılmasında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyor ve Kurultayımızın Türk Dünyasına hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor. Katılımcı tüm arkadaşları sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Türkler Türkleri Korusun ve Yüceltsinler. •Ramazan Bayramı 3.günü Bayramlaşma -Ekim •Cumhuriyet Bayramı •Türkiye’m topluluğunu ziyaret Ankara •Kurban Bayramı 3.gün Bayramlaşma aralık •Bayrampaşa AKP ilçesi Genel Merkezimizi ziyareti •Türk Ocakları Genel Merkezi ziyaret •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü derneğimizi ziyareti •Eyüp Belediye Başkanını ziyaret •İstanbul Boğaz gezisi •Üyelerimizin iş yerlerinde ziyareti •İstanbul Valiliği Türk Dünyası ve akraba toplulukları Koordinatörü Sn.Metin ÖZKANI ziyaret •GOP Belediye Başkanı Ziyaret •Ümraniye Belediye Başkanını ziyaret •Eyüp Belediye Başkan Yardımcısı Taha Erdinç BÜLBÜL’ü ziyaret •Bulgaristanlı işadamlarını ziyaret •Türk Dünyası Araştırmalar vakfı Genel Başkanı Prof.Dr.Turan YAZGAN hocamızı Ziyaret •Bulgaristan sivil toplum örgütlerini ziyaret •Türk Kurultayı Azerbaycan

32


AZERBAYCAN’nın BAKÜ ŞEHRİNDE YAPILDI Nafiye YILMAZ

X

I. Türk Kurultayı 17-21. 11. 2007 tarihleri arasında Bakü de yapıldı. Bu kurultaya Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği adına Genel Başkan Yardımcısı Nafiye Yılmaz ile birlikte katıldık. İstanbul da THY giderek arkadaşlarla görüştük ve hep birlikte uçağa bindik ve maceramız böylece başlamış oldu. Uçağın motoru çalışır ve hızlanır, motorun çalışmasından bir iz kalır kulaklarında. Pervane çalışır ve döner. Pervanenin dönmesinden bir serinlik yayılır bağrına. Hızın yavaş yavaş artığını fark edersiniz. Kımıldamalar harekete hareket uçuşa dönüşür. Uçağı ilk defa binen bir insan yükseklere çıkacağını düşünür. Yükseklik bulutlarla sınırlıdır onun için özgürlük göklerle anlatılır. Uçağı binmeden önce yaşadıkların geçer bir film şeridi gibi gözünün önünden. Ve başlarsın düşünmeye. Akşam geç saatlerde varırsın Bakü ye otelin camından baktığını hatırlarsın. İnsansız ve araçsız caddeler. Şehrin uykusu ne yamandır. Sokak lambaları can sıkıntısıdır. Yere yalnızca yere bakan lambalar. Düşündüm de Türk Dünyasının istikbali ancak böyle lambalar yüzünden körlenir. Çünkü ideallerin lambaları insanlardır. Ancak ışığı ileriye ve ufka insanların kalplerinde olan davalar bakidir. Uçak yolculuğunda bulutlar algı sisteminizdeki esrarlı yerini kaybeder. Ulaşılmaz olmalarından kaynaklanan bir hayranlığınız vardır bulutlara. Ama şimdi bulutların üzerinde hava ile dans etmiş bir şövalye olarak bulutların öyle çok yüce bir şeyler olmadığı hissine kapılırsınız. Ayrıca kuşların da istediği yöne uçabilmelerinden başka uçağa binen insanlardan daha hür olduğuna inanmazsınız artık. Uçaktan inseniz de hürriyet bıçakla kesilir gibi kesilmez trajedidir, tekrar kalkacağını bilmek teselli. Ama yinede uçaktan inmek her şey için yeni bir başlangıçtır. Dilerim uçağa yeniden binişim her şeyin bitişi olmaz. Bakü havaalanında bizleri Azerbaycanlı kardeşlerimiz karşıladılar. Bizlerden pasaportlarımızı toplayarak, bütün işlemleri bizim yerimize kendileri yaptılar. Ve bizler için gelen otobüslere yerleştirdiler. Ve böylece otobüslere binip kalacağımız yere doğru yola çıktık. Otelde de bizleri sıcak bir karşılama bekliyormuş. Orada bulunanlar valizlerimizi bile odalara kadar taşıdılar. Odamıza yerleştikten sonra balkona çıktım. Ve o müthiş manzarada Hazar Denizine bakarak bir geçmişe döndüm bir de bu Türk gölüne niçin deniz dediklerini derin derin düşündüm? 2. gün sabah erkenden kalktık. Güneş her gün yüreği genç kalanlar için bambaşka doğar. Güneş ondan nasiplenmeyi bilenler için sonsuz bir güç kaynağıdır. Güneşin doğması yorgunlukların kader defterine devredilmesi gibidir. Bakü de bu şekilde Hazar denizin kıyısında Türk Dünyasının delegeleri doğan güneşi hep birlikte seyrettik. Sabah kahvaltısından sonra, bir gün erken geldiğimiz için bu gün Bakü şehrini gezmeye karar verdik. Gezimizi burada Azerbaycan’ın bağımsızlık savaşında şehit düşen kahramanları ziyareti ile başladık bu arada Azerbaycan’ın bağımsızlığı için hayatı boyu mücadele eden, iki büyük Lideri de ziyaret ettik. Demokrasiye geçişte Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı seçilen merhum Ebulfez Elçibeyin ve 2.Cumhurbaşkanı merhum Haydar ALİEV’i mezarlarını ziyaret ettik, burada mezarların başında dualar okundu. Ardından Kız Galasına gittiğimizde ise buradan Bakü’nün büyüleyici manzarasını izledik, anlattıklarına göre aynı yere eskiden savaş esnasında kadın ve çocukları saklıyorlarmış. İçinde kuyu var su için, her katta ufak ufak odalar var, her odada da ufak pencereleri var. Hazar’ın hemen yanında bulunmaktadır. Buraya düşman hiç bir zaman girememiş ve hiç bir yerinde de değişiklik veya yıkılma olmamış, bundan dolayı da burası hiç değişmediğinden bu yeri bakire kıza benzetiyorlar. Buradan Bakü restoranına geçtik ve burada öyle yemeği yedik. Daha sonra akşamüstü Hazar denizinin kıyısında çok kafeteryalar var oralarda kafe çay içtik. Hazar deniz mi göl mü karar veremediğimizin sularını ve dalgalarını Bol bol seyrettik. Bütün günümüzü Bakü’yü gezmeye ayırmalarına rağmen yine de göremediğimiz birçok yer kalmıştı. 3. gün - 17.11.2007 Cumartesi günü saat 11.00 da Bakü’nün Gülistan Sarayında Kurultay resmen açıldı. Burada açılışı ve ilk konuşmayı ev sahibi Diaspora Bakanı Nazım İBRAHİMOV ve Abdulhalük ÇAY ile birlikte yaptılar. Kurultay, Mete Handan Atatürk’e ve bütün Türk büyüklerinin Haydar Aliyev ve Kurultay geleneğini başlatan Başbuğ Alpaslan Türkeş’in ruhuna bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kurultayın Azerbaycan’da toplanması Türk Dünyası için çok büyük bir olaydır. Bütün Türk Dünyası birleşmeye doğru gidiyor. Türk Dünyası daha da kurumsallaşarak ilişkilerini güçlendirmelidir. Biz birlik olursak kendi öz milli ideallerimizi daha kolay hayata geçirebiliriz. Birlik bizim gücümüzdür. O gün uzak değil. Sizler Azerbaycan’a sevinç getirdiniz. Hoş geldiniz Türk Devletlerinin birlik çiçekleri büyüsün, gelişsin dedi. Ardından T.C. Başbakanı R. Tayyip Erdoğan söz aldı. “H. Aliyev’in ve Kurultay’ın Başbuğ A. Türkeş’i rahmet, minnet ve şükranla anarak başladı. Türk Dünyası’nın diriliş meşalesini yakabilmemiz için önünde hiçbir engel yoktur. Sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan şahlanmalıyız. Birlikte inşa edeceğimiz aydınlık bir geleceğimiz vardır. Kara Bağ en ağır meselelerimizden biridir ve kanayan yaramızdır. Bir milyon Azerbaycan Türkü vatanından sürüldüğü halde batı Dünyasından tek bir ses yoktur. Irak’taki Türkmen kardeşlerimizde aynı durumdadır. Kıbrıs Türkleri de izolasyonlara mağdurdur. Avrupa bu konuda samimiyet testinde sınıfta kalmıştır. Demek ki tek bir yolumuz vardır. Türkler aramızda daha sıkı bir iş ve güç birliği kurmak, kuvvetli bir dayanışmaya girmek. Çağımız dayanışma çağımızdır. Bizler birbirimizin doğal ortaklarıyız. İş birliği ve dayanışma içinde olmazsak bizi lime lime ederler. İngilizce konuşan ülkeler modelinde olduğu gibi dış politikada aramızda koordinasyon oluşturabiliriz. Dil birliğine ağırlık verelim. Kurumsallaşmaya gidelim. Ekonomik iş birliğini de sorunları çözecek mekanizmalarla geliştirelim. Bu itibarla Türk dili konuşan ülkeler zirvesinin daimi bir sekretaryasını kurmayı öneriyorum. Gündemi belirlenen değil, gündemi belirleyen bir topluluk olmalıyız. Lider ülke böyle olunur. Avrasya’nın zenginlikleri konusunda rekabet yerine iş birliği yaparsak Dünya Türklerin yararına olur. Bu konuda Türkiye ile Azerbaycan’daki ilişkiler örnek sayılacak düzeydedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi hayata geçirildi. Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesinin de hayata geçirilmesi için çalışmalar devam ediyor. Bu projeleri bütün kardeş halklara kadar yaymamız gerekiyor.” KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’da “En güneydeki Türk Devletinden Türk Dünyasına selam diye başladığı konuşmasında Kıbrıs meselesini anlattı. Ve Karabağ’daki Türklerin acısını en iyi biz anlarız. Çünkü bizde göçe mağrur kaldık. Kıbrıslı Türkler dimdik ayaktadır. Teslim olmak niyeti yoktur. Türk Dünyası birleştikçe koordine oldukça meydana gelecek güç bize de yansıyacak ve sorunlarımız çözümünde en önemli destek olacaktır.” dedi. Ardından Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan’dan katılanlar da kısa birer konuşma yaptılar. Türkmenistan da Cenab Hıdır Sapar Bayef, Türk Dünyasının birliğini desteklediğini söyledi. Konuşmalardan sonra devlet başkanları ve Türk Dünyası’ndan gelen heyet başkanları sırasıyla demir dövme merasimine katıldılar. Bu arada Bayrampaşa Belediye Başkanı Hüseyin Bürge ile görüştük ve Balkanlardan gelenler ile bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Azerbaycan’ın Genç Milletvekili Ganira Paşaeva bizi akşam yemeğine davet etti. Yemeğe Bulgaristan Türkleri adına Nafiye Topalova ile birlikte katıldık. Burada Afganistan, Macaristan, ABD Türkleri, Irak Türkmen Cephesi’nin Başkanı Dr. Sadettin Ergeç ekibi ile birlikte ve Azerbaycanlı arkadaşlar vardı. Burada güzel bir sohbet oldu. Heyet Başkanları kısa birer konuşma yaptı. Kendi bölgelerindeki problemleri anlattı. Ve geleceğe yönelik görüşlerini belirttiler. Sayın milletvekilimizi bu sıcak ortamdan ve bizlere verdiği önemden dolayı çok çok teşekkür ediyor ve başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz. Sayın vekilimizin sıcaklığı ve Azerbaycan davasına sahip çıkması bizleri kıskandırdı. Bizlerde bunlar eksik olduğu için mi, bilemiyorum? Bu topraklarda Azerbaycan Türklüğünü yaşattığınız için biz sizlere teşekkür ediyoruz.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

XI. TÜRK KURULTAYI

33


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

4.günü komisyon çalışmaları başladı. Heyet Başkanları bulundukları yerdeki Türklerin hali hakkında ayrıntılı bilgiler sundular. Biz bunların hepsini Türk Dünyasının geleceğinin yolunu çizdiklerine inanıyoruz. Raporlar komisyon Başkanları tarafından tekrar okundu ve oya sunuldu ve oybirliği ile kabul edildi. Her şey en ince noktalarına kadar gözden geçirildi halde itirazı olanların itirazları dinlendi. Bütün bu işlemler sabırla tekrarlandı ve akşama kadar sürdü. Komisyonlardan çıkan sonuçları bir daha tüm delegelere okunup ve oylarına sunuldu. Sonuç bildirisinde yer alacak olanlar değerlendirildi ve hep birlikte bunları tekrar oylamaya sunularak karara bağlandı. Akşama doğru bütün komisyon kararlarına son şekilleri verildi. Bu komisyonlarda büyük işler yapıldığını herkesin bilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bunu bu gün anlayamayanlar yarın torunları bunu anlayacaklardır. ZATEN TÜRK MİLLETİ BÜYÜK İŞLERİ TARİHTEN BU YANA HEP YAPMIŞTIR VE DE YAPMAYA DEVAM EDECEKTİR. YALNIZ ZAMAN MEKÂN VE METOT DEĞİŞEBİLİR. DÜN ÇANAKKALE’DE TOP, TÜFEK VE SÜNGÜYLE YAPILANLAR, BU GÜN BURADA EĞİTİM, BİLGİ VE İLETİŞİM İLE YAPILIYOR. YARINDA BURADA BULUNAN TÜRK GENÇLERİ NEYİ GEREKTİRİR İSE ONU ÖYLE YAPACAKTIR. KİM NE DERSE DESİN BÜTÜN DÜNYA BUNUN KARAKTER MESELESİ OLDUĞUNU ER YA DA GEÇ ANLAYACAKTIR. 5. Gün Kurultayın son günü 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in katılımıyla renklendi. Demirel’in gerek başbakanlığında gerek cumhurbaşkanlığında kurultayı himayesine alması, unutulmuş değil. Demirel konuşmasında Kurultayın mimarı Alpaslan Türkeş’i rahmetle andı. Divani Lugat’a göre Türk adını Tanrı vermiştir. Bu çınarın dalları 1990’dan sonra yine yeşermiştir. Burada hepiniz bu koca çınarın dalların, yapraklarısınız. dedi. Komisyonlarda alınan kararlar tekrar okunuldu. Kurultayın kapanış konuşmaları ise Sayın Abdülhaluk Çay ile Azerbaycan’ın Diyaspora bakanı Nazım İbrahimov tarafından yapıldı. Sayın Çay buradaki konuşmasında da Türk coğrafyasının geniş bir alana yayıldığını işaret ederek nerede bir Türk yaşıyorsa bizim onunla orayla ilgilenmemiz görevimizdir. Başka ülkelerde yaşayan Türklerin, o ülkeleriyle aramızdaki dostluk köprülerini oluşturacağına inanıyoruz. TRT’nin ortak Türk televizyonu kurulmasını da değinen sayın Çay TRT Türk kanalının yeni adla yayınlanması düşüncesinin de kabul gördüğünü kaydetti. Ayrıca söz konusu sekreterliğin kurulması konusunda T.C.Başbakanı R.T.Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİEV in ortak karara vardıklarını kaydetti. Türk Devletleri Parlamenter Meclisinin oluşturulması ile ilgili kararlar kabul edildi. Çok yakında bu kararların hayata geçirilmesi amacıyla görüşmelere başlanacağını ümit ediyoruz dedi. Diaspora Bakanı Nazım İbrahimov’da kurultay çalışmalarında 1915 olayları ve Ermeni iddialarına yönelik karar ve çağrıların gerek sonuç bildirisinde gerekse ayrı hazırlanan bir ortak bildiride yer aldığını anımsatarak, bu konun sadece Türkiye’nin değil Azerbaycan ve Türk Dünyası için tehdit ve tehlike anlamı taşıdığını kaydetti. Kasım 2007’de Bakü’de yapılan Kurultaya Azerbaycan ve Türkiye’nin yanı sıra Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Moğolistan, Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan Altay, Saha, Yakutistan, Hakasya, Dağıstan, Balkar, Ahıska Türkleri Balkanlardan Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Makedonya, Kosova Türkleri, Gagavuz, Kırım, KKTC, İran, Irak, ABD, Almanya, Avustralya, Belçika, Fransa, İsviçre, Macaristan gibi çeşitli ülkelerden Türk Teşkilatları temsilcileri katıldı. İşte gördüğünüz gibi T.C.Başbakanının Sn. Recep T.ERDOĞAN ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİEV’İN sayesinde ilk defa Türk Dünyası kurumlaşmaya yönelik ilk adımı atmış bulunmaktadır. Bundan sonra Türk Dünyası yükselişe geçecektir. Bizler de bunun takipçisiyiz. Biz Türkler Devletsiz yaşayamayız. Dünya devlet kurmayı bizden öğrenmiştir. Ancak artık Türk gibi başla Türk gibi bitir dedirtmeliyiz. Artık doğru tarihi yazmak gerekir. Binlerce film yaparak Türk tarihini Dünyaya göstermemiz gerekir. Bedenleri ruhları galebe çalanlar asla büyük işler başaramazlar, ruhlar bedene galebe çalmalıdır. Birde şahsınıza yapılan zulmü affedeniz ki zalim olmayın. Fakat devletinize veya milletinize yapılan zulmü hiçbir zaman asla ve asla affetmeyiniz. Yaşadığınız her gün bu faturayı ödetmekle hükümlü olduğunuzu unutmamalısınız. Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur. Bulgaristan adına yapılan konuşma metni: Sn. Cumhurbaşkanlarım, Sayın Başbakanım, Sayın Bakanlar, Milletvekilleri, değerli misafirler ve basın mensupları. Bu toplantıyı düzenleyen, Türk Dünyasının liderlerini bir araya getiren Sayın Abdulhaluk Çay’a organizasyon komitesine, ayrıca Sayın İlhan Aliyev’in şahsi gayretlerine Bulgaristan Türkleri adına teşekkür ederim. Sayın konuklar, hepinize konuksever ve güler yüzlü Bulgaristan Türklerinden özellikle de Sayın Genel Başkanımız Prof.Dr. Hayati DURMAZ’dan kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim. Türk Dünyası’nın geleceği ile ilgili önemli kararların alınacağına ümit ettiğim bu toplantının Dünya Türklerine hayırlı, uğurlu olmasını dilerim. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, Türk Dünyası birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğinde Dünya dengelerini tamamen değiştirecek yeni bir siyasi ve iktisadi güç ortaya çıkacağına ve dünya tarihini derinden etkileyeceğine can-ı gönülden inanmaktayım. Değerli Türk Büyükleri, hiçbir Millete nasip olmayan Büyük bir Tarihe sahip, hasımlarımızın bile hayranlıkla baktığı bu engin Tarihimiz hareket noktamız olmalıdır. Öncelikle, zengin ve hayranlık uyandıran tarihimizi çok iyi öğrenmeli ve öretmeliyiz. Tarihimizi bir avunma kaynağı olarak değil, Mutlu ve muhteşem geleceğe giden bir basamak olarak ele almalıyız. Geçmişteki başarı ve başarısızlıklarımızdan ders çıkartmalı ve adımlarımızı ona göre atmalıyız. Bundan 10 yıl kadar önce Dünya Türk Gençler Birliğinin Kazakistan Kurultayında Türk Dünyasının gelişmesi ve güçlenmesi için Gümrük Birliği, Ortak Merkez Bankası ve Ortak Alfabe geliştirilmesi önerisinde bulunmuş ve orta öğretim dersleri arasına tüm Türk dillerinin öğrenilmesini sağlayacak şekilde bir ders programı oluşturulması yönünde çalışmaların yapılması üzerinde durmuştuk. Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün ifade ettiği gibi Türk Dünyası devletleri arasında vizelerin kaldırılması, mal ve hizmetlerin serbestçe dolaşımı, Gümrük Birliğinin sağlanması zamanı gelmiştir ve bir an önce bu hedefe yönelik çalışmalara hızlıca geçilmelidir. Türk Dünyası ülkelerindeki doğal kaynaklarıyla tecrübe ve teşebbüs gücü birleşince dünya ekonomisindeki ve siyasi alandaki dengeler lehimize değişecektir. Bu toplantılar atılacak adımlar konusunda bir fikir jimnastiği olduğundan sık sık tekrarlanması faydalı olacaktır. Türk Dünyasının birliği Biz Balkan Türklerini de olumlu olarak etkileyecektir. Yeryüzünde hiçbir güç birleşmiş veya birlikte hareket eden, Türk Dünyasına karşı koyamaz. Hatırlayacağınız gibi bundan bir kaç yıl kadar önce Almanya Güneydoğu’da PKK’ya kullanıldığı gerekçesiyle Türkiye’ye silah ambargosu uygulamıştı. Sayın Nazarbayev’in Almanya’ya gerçekleştirdiği ziyarette Almanlara: “Bizimle iş yapmak istiyorsanız Türkiye ile iyi geçinin.” demişti ve kısa süre de ambargo kalkmıştı. Bu olay bize Türk Dünyasının gücünü göstermek için yeterlidir. Ancak bu haber Türkiye’deki gazetelerde maalesef yeterince yer almadı. Bunları önlemek için medyalarımıza önemli bir görev düşmektedir. İşte tüm bunların gerçekleşe bilmesi için kurumlar bazında bir çalışmanın başlatılması gerektiği kanaatindeyiz. Şu anda Türk Dünyasında bir koordinasyon eksikliği göze çarpmaktadır. Bu dağınıklık ancak gerekli kurum ve kuruluşların oluşması ile ortadan kaldırılabilecektir. Merkezi bir Türk Dünyası sekretaryası kurularak Koordinasyonlu çalışmalara derhal başlanması zaruridir. Sözlerimi noktalarken, daha müreffeh, güçlü, birlik ve bütünlük içerisinde hareket eden bir Türk Dünyası kurulması yönünde Sayın Büyüklerimizin gerekli çalışmaları titizlikle yürüteceklerini hiç kuşku duymamaktayım. Bu itibarla Sayın Büyüklerimize şükranlarımızı arz eder bu Kurultayımızın Dünya Türklerine hayırlara vesile olmasını dilerim. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Rafet ULUTÜRK

34


ULUTÜRK •Ankara TOBB Genel Merkezi-Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Sempozyumuna katılım - 09-10.12.2007 •Ankara Bulgaristan derneklerini ziyareti •Global Strateji enstitüsünü ziyareti •ASAM – Ortadoğu uzmanı Sn. Hasan KARASAR – Ankara ziyaret

Türk Dünyası İnsan Hakları Gündemi - Ankara

T

ürk Dünyası İnsan Hakları Derneğinin düzenlemiş olduğu “2007 Yılı Türk Dünyası İnsan Hakları Gündemi” konulu toplantı 0910.12.2007 Tarihlerinde Ankara TOBB konferans salonunda gerçekleştirildi. İki gün devam eden toplantı 4 ayrı oturum olarak yapıldı. Açılış konuşmasını Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği genel başkanı Sayın Abdullah Buksur yaptı. Ardından siyasi parti temsilcileri birer konuşma yaptılar. Protokol konuşmalarının ardından 1. oturuma geçildi. Etnik Temelli insan hakları ihlalleri konulu tebliğlerini sundular. 1. OTURUM Oturum Başkanı Prf. Dr. Hayrani ALTINTAŞ -Azerbaycan: Novella Caferova – Elnur Cemilli (Azerbaycan Kadın Hakları Der) Demokrasi ve İnsan haklarında Azerbaycan Örneği; Irak: Mehmet Samancı (Irak İnsan Hakları Merkezi Başkanı) Irak’ta İnsan Hakları İhlalleri ; K.K.T.C: Emete Gözügüzelli (KKTC Demokrasi ve İnsan hakları Örgütü) Kıbrıs’ta Yaşanan İnsan Hakları İhlalleri 2.Oturum Başkanı Prf. Dr. E. Semih YALÇIN -Makedonya : Enes İbrahim (Güneş Kardeşliği Derneği) Makedonya da Demokrasi ve İnsan Hakları ; Bosna Hersek : Enedin Bisevac (Bosna İnsan Hakları Kuruluşu); Kosova : İbrahim Arslan (Kosova Ombudsman Yardımcısı) Kosova da Ombudsperson ve Türklerin Hakları; Yunanistan : Av.Tulay BEKAR (Batı Trakya Dergisi) AB ve Batı Trakya da İnsan Hakları; Bulgaristan : Metin Süleyman (Hak ve Özgürlükler Partisi) 3.Oturum Başkanı: Dr. Ali Güler (Türk Dünyası İnsan Hakları Der. Gn. Bşk. Yrd.) -Gürcistan : Zaur Khalilov–Leila Süleimanova (CIF – Gürcistan Kadın Hak. Der.); Ukrayna : Nadir Bekirov (Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Meclisi Üyesi)Ukrayna da demokrasi süreci ve İnsan Haklarında Kırım örneği; Moldovya : Tudor Zanet (Moldovya İnsan Hakları Kuruluşu); Kırgızistan: Tursun İslam (Kırgızistan Demokrasi ve İnsan Hakları Derneği Bşk) ; Bulgaristan Rafet ULUTÜRK (Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ) Moğolistan : P.Oyunchimey (Moğolistan İnsan Hakları Örgütü); Bulgaristan : Sabri ALAGÖZ – Bulgaristan Kaynak dergisi yayın yönetmeni; Afganistan Mustafa MAHDUM - Dünya Türkmenleri eğitim vakfı) 4.Oturum Başkanı: Prf. Dr. Cemalettin Taşkıran- Türkmenistan: Arne Goli (Türkmenistan da Demokrasi Süreci ve İnsan Hakları Gelişimi); Özbekistan: Doç. Dr. Kurbanov Rahmankulu Esirgapoviç (Özbekistan Dev. Üni. Huk. Fak. Dek.); D. Türkistan: Erkin Emet (Uluslararası Uygur İnsan Hakları Derneği); İran: Prf. Dr. Habib Derzinevesi; Sempozyum Bildirisinin Okunması Abdullah BUKSUR Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Gn. Bşk; Sempozyum Yeri: Tarih: 09 – 12 – 2007 Maltepe /Ankara TOBB Konferans Salonunda yapıldı.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

•Eminönü Aydınlar ocağının Anayasa tartışmaları •Bayrampaşa AKP ilçe teşkilatını ziyaret •Bayrampaşa AKP ilçe teşkilatı merkezimizi ziyareti •İzmir TRT – İNT Programa katılım Genel Başkanımız - Prof.Dr. Hayati DURMAZ ve DTGB Balkan Masası Başkanı-Rafet

•Türkan Çeşme Anıtı ziyareti Bulgaristan 26.12.2007 •Türk Dünyası Araştırmalar vakfı Genel Başkanı Prof.Dr.Turan YAZGAN’ı Ziyaret •Yahya Kemal Beyatlı anma toplantısı Aralık 2006 •Mehmet Akif Ersoy anma toplantısı Aralık 2006 •Üyelerimizin iş yerlerine ziyareti •Bayrampaşa MHP ilçe teşkilatını ziyaret •Bayramlaşma

Dernek olarak katıldığımız diğer toplantılar:

• Şehircilik sempozyumu • Türkiye Türklerindir – Necdet Sevinç-01.12.2007 • Eyaletleştirilen Türkiye’nin Yeni Anayasası – av.K. Kerinçsiz-08.12.2007 • Ön Türk Damgalarından yazıya – Doc. Dr.Haluk Berkmen – 15.12.2007 • Kurşunlanan Türkoloji – Prof.Dr. Ahmet Buran-22.12.2007 • Film üzerine Osman SINAV – 28.12.2007 • Bulgaristan’da mezar taşlarının tespiti ve okunması • Bulgaristan’da ayakta kalan Tarihi Eserlerin tespit çalışmaların başlanması • Ankara-ASAM – Sn.Hasan KARASAR ziyaret

35


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

36

2008 - FAALİYETLER •Türkiye’de Yerel Seçimlere hazırlık – Çift vatandaşları insanlarımızı tespiti •Film yapımcısı Mustafa GUNEŞ ile ortak belgesel film çekim Projesi •Balkanlardan göç sempozyumu. Lütvi Kırdar Kültür salonu •Osmanlılarda Tuğra – Türk Dünyası Araştırmalar vakfı - TDAV Süleymaniye 23.02.2008 •Güneşli derneğin gecesi •01.03.2008 TDAV Süleymaniye Hocalı katliamı ve Kırgızistan’da dini hayat •Bulgaristan’da Tarihi Eserlerimizi tespit çalışmaları •Büyük Türk Sosyologu Orhan Türkdoğan Süleymaniye’de TDAV-08.03.2008 •Bulgaristan Aydınları ve 8 Mart dünya Kadınlar Günü kutlaması

Bulgaristan Aydınları 8 Mart 2008 Dünya Kadınlar gününde buluştu Hülya GÖNÜLKIRMAZ 8 Mart 2008 Dünya Kadınlar günü muhteşemdi. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin 8 Mart dünya kadınlar günü münasebetiyle Merter Green Park otelinde 08.03.2008 cumartesi günü düzenlediği gecede İstanbul’da Bulgaristan Aydınlar ve İş Adamları bir araya geldiler. 500 davetlinin katıldığı bu gecede birçok misafir de bulunmaktaydı. Misafirler arasında Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Sn. Ahmet AYVAZ, İstanbul Valiliği Türk Dünyası Koordinatörü Sn.Metin ÖZKAN, Bayrampaşa ilçe Milli eğitim Müd. Sn. Servet BAKIRCI, Hâkim Sn. Metin TURAN, Bayrampaşa Sivil Savunma Müd. Sn.Yusuf AKAR, Bayrampaşa İlçe Emniyet Müd. Mehmet MADEN, Bayrampaşa Özel İdare Müd. Sn. Fikret AYAZ, Rumeli Balkan Federasyon Başkan Vekili Sn. Suheyl ÇOBANOĞLU, Afganistan Türklerinin lideri General Raşit DOSTUMUN Yardımcısı Sn. Mustafa Kemal MAHDUM, Türk Gündem İnternet haber ajansı yöneticileri, Türk Dünyası insan hakları derneği İstanbul Temsilcisi Seyfettin TİRYAKİ ve ekibi, Dünya Türkmenleri Eğitim Vakfından Sn.Azis Güneş, Atatürkçü düşünce derneği GOP Şb. Başkanı Selamı SOYDAN, Afganistan Özbekleri derneğinden Sn.Hakim ERTÜRK, Kazakistan ve Ukrayna Konsolosluğu temsilcileri; Gürcistan Türkleri; Başkurdistan, Çuvaşistan, Tataristan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Doğu Türkistan’dan Türkiye’de okuyan örenci temsilcileri, KKTC’den Araştırmacı yazar Sn.Emete GÖZÜGÜZEL, SINAV Dershamesi Müd. Hasan MUTLU ve ekibi, Tasam Ortadoğu uzmanı Almagül ISINA yer aldılar. Davetliler arasında Bulgaristan Aydınlarından Hâkim Sn.Müzeyen ÇOLAK; Yrd.Doc.Dr.Hasine ŞEN; Sn.Dr. Vehbi ZAFER; Uzm.Dr.Senay RASİMOĞLU; Sağlıkçı Sn. Kıymet GAZİOĞLU, Av.Umur ÖZERSİN, Dr.Mustafa KAHRAMAN; Ziraat Bankası A.Ş. Şube Müd. Kemal ÖZTÜRK, Bankacı Sn.Renginar GÜLER. Bulgaristan işadamlarından EROS Deri A.Ş. sahibi Sn.Niyazi GÜLER, METİNS Deri A.Ş. sahibi Sn.Metin AKIN, KLOUN Deri A.Ş. sahibi Sn. Sefer YAMAÇ, SENA TERCÜME bürosu sahibi Sn.Nafiye YILMAZ, KAR GIDA Otomotiv İnşaat Sana ve TİC.LTD. ŞTİ. Seyhan ÖZGÜR, Aydın shous sahibi Sn.Yuksel GÜLER, av.Kadir TÜRK, Melay iç giyim sahibi Sn.Aydın YILMAZ ile birlikte daha birçok iş adamı ve aydın bulunmaktaydı. Muhteşem geçen gecenin açılış konuşmasını Genç Kalemlerimizden Sn. Abidin KARASU yaptı: “Sayın Valim, Sayın Kaymakamım, Sayın İlçe Milli eğitim Müd. Rumeli Balkan Federasyonu Başkan Vekili, değerli basın mensupları, çok değerli misafirler muhterem üyelerimiz. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet derneğinin bu yıl ikincisi düzenlenen Bulgaristan Aydınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günün kutlamasına hoş geldiniz, şeref verdiniz. Bu gecemize katılarak bizleri onurlandırdığınızdan dolayı hepinize teşekkür ederiz. Konuşmama başlamadan önce tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya kadınlar günü münasebetiyle kutlamak istiyorum. İzin verirseniz derneğimizin yapısından, Türkiye’deki Bulgaristan Türklerinden ve hala Bulgaristan sınırları içinde yaşayan ve nüfusu 1 milyonu aşan kardeşlerimizden bahsetmek istiyorum. Balkanlar denildiğinde, Rumeli denildiğinde ve buradaki Türkler söz konusu olduğunda ilk akla gelen ülke Bulgaristan’dır. Bu topraklar bizim için geçmişte olduğu gibi bugün de son derece önemlidir. Çünkü bu topraklarda büyük kitleler halinde yaşayan soydaşlarımız bizden olan insanlar yaşamaktadır. Diğer yandan Türkiye’de milyonlarca Bulgaristan göçmeni yaşamaktadır. Bulgaristan Türkler ile Türkiye’deki Bulgaristan göçmenleri ayrılmaz bir bütündür. Bulgaristan Türkleri Osmanlının bu topraklardan çekilmesinden sonra bütün asimilasyon politikalarına, uygulamalarına tabii tutulmuş bunlara rağmen dimdik ayakta kalmasını bilmiş ve bugünlere gelmiştir. İşte bizler bu büyük zulümlerden, baskılardan göç etmek zorunda kalan, tehcir edilen Türkleriz. Çok büyük zorluklar sıkıntılar çektik Allaha çok şükür bütün zorluklar geride kaldı. Fakat yapılanları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Şunun çok iyi farkına vardık. Şayet bizler örgütlü olmaz birbirimize sahip çıkmaz isek dışarıdan gelen bütün baskılara açık durumda kalırız. Buradan yola çıkarak kurmuş olduğumuz Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği çatısı altında faaliyetlerimize başladık. Amacımız başta anavatanımız Türkiye’ye laik olabilmek, ülkemizin gücüne güç katmak ve Türkiye sınırları dışında kalan soydaşlarımıza destek olabilmektir. 2003 yılında kurmuş olduğumuz derneğimiz çok kısa sürede gelişerek gerek yurt içinde gerekse yurt dışında özellikle de Türk dünyası bünyesindeki faaliyetlerini hızlandırarak (DTGB) Dünya Türk Gençler Birliğinin asli üyesi olmuş ve DTGB’nin Balkan masası liderliğini üstlenmiştir. Muhterem misafirler biz dernek faaliyetlerini anlatarak sizlerin zamanını almak istemiyoruz bu nedenle kısaca değindik. Mutlu bir gece geçirmenizi temenni ederek saygı ve sevgilerimizi sunar, teşekkür ederiz sağ olun var olun. Şimdi siz sayın misafirlerimizi Bulgaristan Türklerinin özgürlük mücadelesinde şehit düşenler ile Türklerin atası Ulu önder Atatürk ve silah arkadaşları anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.” Saygı duruşu ve istiklal marşından sonra Yönetim Kurulu üyesi Sn.Dr. Nazım ZAFER söz verildi. Dr.Nazım Zafer konuşmasında birlik ve beraberliğin önemini vurgulayarak “Bulgaristan Türkleri denildiğinde gerek Türkiye gerekse Bulgaristan topraklarında yaşayan milyonlarca insan akla gelmektedir. Bizler bu insanlarımızın sesi olmak onların gerek Bulgaristan’da gerekse Türkiye’de haklarını savunup birlik ve beraberliklerini tesis etmek istiyoruz.” dedi. Ayrıca dernek faaliyetlerine katkıda bulunan iş adamı ve aydınlara teşekkür etti. Daha sonra davete katılan Bulgaristan Aydınlarından Sn.Müzeyen ÇOLAK 8 MART dünya kadınlar gününün önemini ve anlamını anlatarak. Türk kadınının sosyal, siyasi ve içtimai hayatta ABD ve AB ülkeleri de olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden daha önce yer aldığını hatırlattı. Ardından Bulgaristan Türklerinden TRT Sanatçısı Sn. Rüstem AVCI Bulgaristan halk Türküleri ile davetlileri coşturdu. İstanbul Valiliği Türk Dünyası Koordinatörü Sn. Metin ÖZKAN’DA konuşmasında Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin çalışmalarını yakından takip ettiklerini ve son derece olumlu bulduklarını belirtti. İstanbul Valiliği Türk Dünyası Koordinatörü Sn.Metin ÖZKAN’A Türk Dünyası ile ilgili yaptığı başarılı çalışmalarından dolayı BULTÜRK Derneği tarafından yönetin Kurulu üyesi Sn.Dr. Nazım ZAFER tarafından bir Plaket takdim edildi. Bayrampaşa ilçe Milli eğitim Müd. Sn. Servet BAKIRCI konuşmasında Milli değerlerin korunmasının önemini vurguladı. Başarılı çalışmalarından dolayı Bayrampaşa İlçe Milli eğitim Müd. Sn. Servet BAKIRCI’ YA Yönetim Kurulu Üyemiz Sn. Sefer YAMAÇ tarafından Plaket taktim edildi. Gecede derneğimize yaptıkları katkılardan dolayı İstanbul Valiliği Türk Dünyası Koordinatörü Sn. Metin ÖZKAN, Bayrampaşa Kaymakamı Sn.Abdulkadir YAZICI, işadamlarımızdan Sn.Niyazi GÜLER, Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Mak. Mühendisi Sn. Mehmet ÇAKIR Üyelerimizden Sn. Gülşen BİLGİN ve Sn.Ridvan TÜMENOĞLN’A Plaket verildi.


Kompozisyon yarışmasında 1.Seyhan ÖZGÜR; 2.Hülya GÖNÜLKIRMAZ Slâyt gösterisinde 1.Murat ULUTÜRK, 2.Neşe HACIOSMAN, Şiir yarışmasında 1.Sezgin ŞEN, 2.Mehmet SERBEST birer Plaket verilerek çalışmalarından dolayı teşekkür edildi ve gelecek projelerinin BULTÜRK çatısı altında yeniden görmekten mutlu olunacağı söylendi. Gecenin ilerleyen saatlerinde TRT Sanatçısı Bulgaristan Türklerinden Sn. Rüstem AVCI ve Melike AYSUNDAĞI, CEM TV Sanatçısı Sn. Cüneyt ŞENTÜRK şarkı ve türküleri ile geç saatlere kadar doyasıya eğilendiler. Bu arada CEM TV ye bu gecede bizlerle olduklarından dolayı teşekkürlerimizi sunuyor çalışmalarında başarılar dileriz. Kadınlarımızın hak ettiği değeri bilen ve bu değere layıkıyla kutlamak için BULTÜRK olarak elimizden gelen tüm gayretleri sergiledik. Her ne kadar Kadınlarımızın hakkını karşılayamasak da Dernek olarak TÜM KADINLARIMIZIN 8 MART KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLAR TOPLUM HAYATININ HER ALANINDA BAŞARILAR DİLERİZ. Bulgaristan Aydınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Bayrampaşa İlçe Milli Eğitim Müdürünün Konuşması Bulgaristan Türklerinin değerli temsilcileri sayın üyeler değerli misafirler. Bu anlamlı gecenizde bulunmaktan büyük bir mutluluk duyduğumu ifade ederken siz değerli soydaşlarımızı bu şekilde birlik ve beraberlik içinde görmek bizleri ayrıca sevindirdiğini belirmek isterim. Bayrampaşa ilçe sınırları içinde epey yoğun ve ağırlıkta olan bir göçmen nüfusu olduğunu ve bunların içinde Bulgaristan Türklerinin ağırlığını hepimiz bilmekteyiz. Örgütlenmenin beraber hareket etmenin en iyi göstergesi ve uygulaması olan dernekler insanlara hizmet vermenin sorunlara çözüm bulmanın bana göre en başarılı sosyal toplum kuruluşlarıdır. Çünkü bu çatı altında gönüllülük vardır sevgi vardır ve en önemlisi aynı dili konuşan bir birini anlayan insanlar vardır. Ben şahsen bunun en güzel uygulamalarından birini Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinde görmekteyim. Gerek kurmuş oldukları dernek ve bu akşamda olduğu gibi düzenlemiş olduğu sosyal faaliyetlerle sosyal dayanışmanın birlik ve beraberliğin en güzel örneğini teşkil etmiş bulunuyorlar. Bu yüzden başta dernek başkanına emeği geçen tüm üyelere gönüllü katılımcılara teşekkürlerimi sunuyorum. Tabi ki dernekler bir nevi uygulama alanları ve siyasete giden siyasal çalışmaların çekirdeğini oluşturduğu için bizler için önem teşkil etmektedir. Önemlidir diyorum çünkü malumunuz bugün siyasi arenada olmayan hiçbir topluluk sesini duyurma şansını bulamıyor. Bu da hiç kolay değildir. Örgütlü çalışmak birbirinizin ihtiyaçlarını iyi anlamak ve en önemlisi davanıza inanıp kararlılıkla bıkmadan usanmadan planlı sistemli yürümek gerekir. Ancak siz bu konuda şanslısınız çünkü diğer çalışmalarınız ve bu akşam burada sergilemiş olduğunuz gayret ve özveri demen konuştuklarımı başarmada sizlerin hazır olduğunu göstermektedir. Yeter ki başınızdaki kişiler inancınız tam olsun ve onun çizmiş olduğu yolda davanıza sımsıkı sarılınız. Ben şahsım adıma Bulgaristan Türklerinin gelecek yıllarda daha örgütlü hareket ederek siyasal arenada da boy göstereceklerini ve kendi seslerini bu platformda da duyuracaklarına inanıyorum. Bu gecenize bizleri davet eden derneğinizin değerli yöneticilerine teşekkür eder iyi eğlenceler dilerim.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin düzenlemiş olduğu Kompozisyon, Slâyt ve Şiir yarışmalarında 1. ve 2.lere ödüller verildi.

Aydınlar gecesinden açılış konuşması - Dr. Nazım Zafer Öncelikle Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet derneğimizin düzenlemiş olduğu ikinci Bulgaristan Türklerinin Aydınları ve 8 Mart Dünya Kadınlar günü gecemize siz değerli üyelerimizin ve kıymetli misafirlerimizin bu yoğun katılımından dolayı teşekkür etmek istiyorum. Bizleri yalnız bırakmadınız beraberliğimize güç kattınız. Başkanımız Prof. Dr. Hayati Durmaz‘ın İngiltere’de katılmış olduğu konferanstan dönüşünde hava muhalefeti nedeniyle rötarlı kalkan uçaktan dolayı gecemize geç katılacaklardır. Bu nedenle açılış konuşmasını derneğimiz adına ben yapacağım. Sayın üyeler değerli misafirler. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği olarak bu yıl ikincisini düzenlemekte olduğumuz “Bulgaristan Türklerinin Aydınlar Gecesi ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü“ etkinliğimize Hoş geldiniz. Her geçen gün daha yoğun ve artan bir ilgi görmekte bu da bizleri umutlandırmakta ve işimizi daha güzel yapma azmi ve isteği uyandırmaktadır. Hiç kuşkusuz ki birlik ve beraberliğimizin pekiştiği bu anlamlı günlerde ileriye dönük çalışmalarımız için siz değerli üyelerimiz ve katılımcılardan güç alacağız, ileriye dönük çalışmalarımızı hızlandıracak Bulgaristan Türklerine yakışan en iyisini yapacağız. Unutmamak gerekir ki başarma inancının olmadığı amacın belirlenmediği çalışmalarda başarılı olmak mümkün değildir. Bizler bu yola varımızı yoğumuzu koymuş davamıza inanmış kişiler olarak hedefimiz çok net ve açıktır. Bakınız bugün Bulgaristan Türkleri denildiğinde gerek Türkiye gerekse Bulgaristan topraklarında yaşayan milyonlarca insan akla gelmektedir. Bizler bu insanlarımızın sesi olmak onların gerek Bulgaristan’da gerekse Türkiye’de haklarını savunup birlik ve beraberliklerini tesis etmek istiyoruz. Bu ancak birlik ve beraberlikle olur. Aramızda bölünerek kamplaşarak olmaz. Görüyoruz ki Bulgaristan’dan göçmüş soydaşlarımız kendi gelmiş oldukları toprakların ismini taşımayan derneklere üye olmaktadır. Değerli arkadaşlar biz gerektiğinde tabii ki Balkanlarla bir sorun olduğunda Makedonya Batı Trakya Romanya Kosova Bosna hatta diğer derneklerle birlikte hareket edeceğiz. Burada sorunumuz yok ancak bu ülkeler ve burada yaşayan soydaşlarımızın ülkelerine göre ayrı sorunları ve sıkıntıları vardır. Bugün Bulgaristan’da sıkıntıları Makedonya’da Batı Trakya’da ya da Bosna da kiler bilemezler. Kendi sorunlarımızı sıkıntılarımızı ancak kendimiz burada yaşamış buranın havasını solumuş insanlar bilebilir. Dolayısıyla kendimiz aramızda hedeflerimize ve amaçlarımıza yönelik örgütlenmeliyiz. Bu davamız için şarttır ve bundan başka çözüm de yoktur. Ayrıca değinmek istediğim diğer bir konuda iş adamlarımızdır. Aramızda çok kıymetli bizlerin devamlı arkasında olan her sıkıntımızı paylaşan kendi alanlarında başarılı olmuş iş adamlarımız var. Bu güne kadar düzenlemiş olduğumuz tüm etkinliklerimize vermiş olduğunuz destekten dolayı ayrıca teşekkür ediyorum. Konuşmamın sonuna gelirken ben tekrar bu davaya kendini adamış bizlerin sürekli yanında olan tüm dostlarımıza ve siz değerli misafirlere canı gönülden teşekkür eder saygılarımı sunarım. •09.03.2008 Yucel teşkilatının anma toplantısı •15.03.2008 Çanakkale Zaferi Süleymaniye •21.03.2008 Nevruz Bayramı - İstanbul Valiliği •22.03.2008 Ergenekon’dan Çıkışımızın – 4645.yıl kutlaması •Bugünkü Özbekistan – Baskonsolos Abrar GULYAMOV- TDAV •Ekonomi nereye götürülüyor – Aydınlar ocağı Caloğlu İstanbul •Türkiye ve Türkiye dışındaki topluluklarda müzik serüveni–Kırım derneği •Türkiye’de Oğuz Ongunları – Nuri ARGAC’IN konferansı TDAV •Türk topluluklarında Alevilik sempozyumu – Kırım derneği •Bulgaristan Türklerinin Folklor ile örf ve adetlerimizi tespit çalışmaları •Kazım MİRŞAN – Sumer Yazıtları – Süleymaniye TDAV •Bulgaristan’da mezarlıklar ve mezar taşlarının okunması çalışmaları •İstanbul’da Bulgaristan Aydınlarının tespit çalışmaları •Müjdat Karayerli’nin Avrupa’da Türk Varlığı konferansı •Kazakistan Türkiye ilişkileri konferans •Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Konferansı konuşmacı Prof.Dr. Hayati DURMAZ Süleyman Şenel ve Rüstem AVCI konu -

İstanbul yaşamında Bulgaristan Türkleri – 19.04.2008 İBB ile •Uluslar arası Balkan Kongresi – Balkan Milletleri arası etkileşim – 24-26.04.2008 •2.Yörük Türkmen Büyük Kurultayı - Ankara •Uluslar arası Balkan Kongresi – Balkan Milletleri arası etkileşim – 24-26.04.2008 konuşmalar

37


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

38

1989 Bulgaristan Göçmenleri ve sorunları Uluslar arası Balkan Kongresi 24-26 Nisan 2008, Tekirdağ Yrd. Doç. Dr. Hasine Şen İstanbul Üniversitesi Y.Doc.Dr.Hasine Şen’in konuşması:

G

eldikleri, doğup büyüdükleri topraklarda kıtlık vardı denemez! Ama yeterince doymuş oldukları da söylenemez! Korktuklarından göç etmeye güç kazandılar! Onlara delicesine güç veren korktuklarından biri yanındaydı, çocuklarıydı! Çağrıldılar; geldiler! Çağrılmadılar; gene geldiler! Kovuldular; …bir kez daha geldiler! Gönüllerince dönenleri de oldu, kalanları da! Kalanlar onulmaz hasretleriyle buradadırlar; değişmekte ve değiştirmektedirler. Göç, Bulgaristan Türklerinin hayatında her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Periyodik olarak, dönemin özelliklerine göre, farklı sayıda Bulgaristan Türkü Türkiye’ye göç etmiştir, ancak bu konuşmanın amacı 1989 göçü üzerinde yoğunlaşmaktır. 1989’un yaz aylarında Türkiye’ye 2.5 ay gibi çok kısa bir süre içerisinde yaklaşık 400 bin Bulgaristan Türkü akın etti, 21 Ağustosta Bulgaristan-Türkiye sınırı Türkiye hükümeti tarafından kapatıldıktan sonra da bu göç dalgası durmadı, dolayısıyla konuşmamı sayısı çok daha yüksek rakamlarla ifade edilen bu göç hareketi ile sınırlamak istiyorum. Bu göçü hem günümüze en yakın olduğu için, hem daha önceki göçlerden son derece farklı olduğu için, hem de bu olayı şahsen yaşadığım için sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce bu sancılı olayın nedenlerini açıklayayım.1989 göçünü neye bağlayabiliriz, bu kadar kişinin aynı anda evlerinden, işlerinden, sevdiklerinden, hatıralarından kopma kararı almalarının sebebi nedir? Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göç etmesini tetikleyen en önemli etken sosyalist rejimin asimilasyon eğimleri olmuştur. Bu çabalar 1980’lerde doruğa ulaştı ve 1984’te ‘Soya dönüş’ (‘vızroditelen protses’) başlığı altında Bulgaristan Türklerinin isimleri Bulgarlaştırıldı, Türkçe konuşmaları yasaklandı, etnik kimliğini ve dini inançlarını ifade eden her tür sosyal ve kültürel faaliyet yasaklandı. Ancak Bulgaristan Türkleri, hükümetin planladığı gibi, Bulgar kimliğine teslim olmadı, örgüt veya birey düzeyinde yürütülen kimlik koruma çabaları 1989 yılının Mayıs ayında ‘Mayıs Barış Hareketleri’ adı altında yapılan yürüyüşlerle doruğa ulaştı. Göstericiler ‘Biz Türküz!’, ‘İsimlerimizi İstiyoruz’ ‘Yaşasın Demokrasi’ gibi sloganlarla isteklerini bildirirken, devlet propaganda araçları göstericilerin özerklik istedikleri (ülkeyi bölmek istedikleri) ve Türkiye’ye göç talep ettikleri fikrini yaydı ve kamuoyunu yanıltarak temel insan haklarını talep eden göstericilere karşı düşmanlık duygusu uyandırdı. Mayıs olayları boyunca 24 saat içinde ülkeyi terk etme emri verilen yaklaşık 2000 kişinin Bulgaristan’dan ayrılması, 1989’un yaz aylarında gerçekleşecek göçün ilk sinyallerini vermiştir. Hükümetin göç psikozunu nasıl oluşturulduğunu anlatmak için konuyla ilgili temel bir kaynağa, 2003’te basılan Soya Dönüş Sürecinin Gerçeği: BKP Merkez Komitesi Politbüro Arşivi Belgeleri başlıklı kitaba başvurmak istiyorum. Bu kitapta Merkez Komitenin o dönemde üzerinde yoğunlaştığı sorunlar yer alıyor, isim değiştirme sürecinin başarısızlığa uğrayınca Bulgar hükümetinin aldığı göç kararları açıklanıyor. Özet olarak sunacak olursam Politbüro üyeleri arasında geçen konuşmalar şu gerçeği ortaya koyuyor: Mayıs yürüyüşleri isim değiştirme sürecinin başarısızlığa uğradığını, Türklerin kendilerine empoze edilen Bulgar kimliğini kabul etmediğini göstermiştir. Bu noktada Bulgar hükümeti ‘soya dönüş’ sürecinin yeni bir adımı olarak göç’e başvuracaktır. Bulgar kimliğini reddedenler göçe zorlanacak, Bulgaristan’da kalanlara gönüllü olarak asimile olmayı kabul etmiş gözüyle bakılacaktır. İki ülke arasında o dönemde göç kavramını meşru kılacak bir sözleşme olmadığı için de Bulgaristan medyası yaşanan bu sancılı olayı ‘büyük gezi’ (‘golyamata ekskurziya’) olarak isimlendirdi. Türk tarafında da, olaydan göç olarak söz edilse de, 1989’un yaz aylarında ülkeye akın eden B. Türkleri için, onları daha önce çeşitli resmi antlaşmalarla Türkiye’ye yerleşen muhacirlerden ayırt eden ‘soydaş’ terimi kullanıldı. Bu olaylardan söz ederken ‘göç’ kavramını kullansam da, şu ana kadar yaptığım açıklamaların da gösterdiği dibi, yaşanan olay, sebepleri ve gerçekleşme biçimi olarak daha önceki göçlerden son derece farklıdır. Göç sonrasında dünyada ve iki ülke arasında yaşanan gelişmeler de ’89 göçmenlerinin daha önceki muhacirlere göre Bulgaristan’la olan bağlarının (orada yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen) daha sağlam kalmasına neden olmuş, bu durum da globalleşen dünya anlayışına uygun bir kimlik oluşturma sürecinin önünü açmıştır. 1989 göçünün nedenleri ve diğer göç hareketlerine göre özel konumundan söz ettikten sonra bu göçmenlerin Anavatan’la ilk yüzleşme anlarına değinmek istiyorum, zulümden kurtulduğuna inanan bir kişinin gönlünde yaşattığı Anavatan imgesinin somut bir ülkeye dönüştüğü anlardan. Herhangi bir zülüm ortamında, insan yaşadığı travmatik deneyimle baş etmek için, yaşama olan inancını sürdürebilmek için, hayali veya gerçek bir umut kaynağı oluşturur. Bulgaristan Türkleri için yoğun asimilasyon yıllarında bu umut kaynağı, tek umut kaynağı, Anavatan Türkiye imgesi oldu. İki ülke arasındaki sınırın kapalı olması, her tür haberleşmenin en düşük düzeyde tutulması Türkiye’nin Bulgaristan Türkleri tarafından idealize edilmesine, neredeyse gerçeküstü bir yer olarak hayal edilmesine neden olmuştur. Bu idealize edilen anavatan imgesi herkesin zihninde bu denli güçlü olmasa da, yıllarca süren iletişimsizliğin sonucu olarak, Bulgaristan Türkleri umutla gittikleri ülke hakkında yeterli bilgiye de sahip değildir, ayrıca yola çok kısa bir süre içinde çıktıkları için yaşayabilecekleri olası sorunlara da kendilerini psikolojik olarak hazırlayacak zamanları bile olmamıştır. Bu da kaçınılmaz olarak Anavatan’a kavuşmanın coşkulu sevinci ile birlikte yoğun hayal kırıklığı da getirdi. Bulgaristan Türklerinin anavatan sevdasını ve onunla kucaklaşmanın verdiği coşkulu sevinci seçtikleri soyadları da yansıtmaktadır: ’89 Bulgaristan göçmenleri arasında genelde Vatansever, Ulutürk, Öztürk, Mutlu, Şen, Yılmaz gibi anavatana kavuşmanın mutluluğunu ifade eden soyadları yaygındır. Ancak, ifade ettiğim gibi, mutlulukla birlikte hayal kırıklığı da göçün ilk dönemlerinde yaşanan temel duygulardan biriydi. Türkiye’ye gelenlerin bir kısmı burada bir hafta, bir ay veya daha uzun bir süre kaldıktan sonra tekrar Bulgaristan’a dönme kararı aldı. Bulgaristan’a dönen bu kişilerin bir bölümü, evlerine el konulması, eski işlerine geri dönememeleri gibi farklı nedenlerden dolayı Bulgaristan’da da yeni bir hayal kırıklığı yaşayarak yeniden Türkiye’ye gelme yollarını aramaya koyuldu. Bulgaristan’a geri dönme (bu süreç genelde tersine göç olarak isimlendiriliyor) veya uyum sağlama sürecini zorlaştıran etkenler üzerinde kısaca duracak olursak iş, barınma ve farklı düzeylerde kültür uyuşmazlığı gibi sorunların yanı sıra, ‘yerli’ Türklerin kendilerini ilk coşkulu karşılamadan sonra ‘Bulgar’ veya ‘gavur’ olarak adlandırmaları, hatta daha eski Bulgaristan göçmenlerinin bile kendilerini dışlamaları, önemli etkenler arasında sıralanabilir. Zamanla Bulgaristan ile Türkiye arasındaki çift yönlü hareket Bulgaristan Türkleri için normal, hatta kimliklerini en iyi şekilde ifade eden bir duruma dönüştü. 50’li veya 70’li yıllarda Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türklerinde göç sonrasında entegrasyona dayalı bir kimlik modeli oluşurken, ’89 ve daha sonraki göçmenlerde daha çok senteze dayalı bir kimliğin oluştuğunu görüyoruz. Senteze dayalı kimlik derken, ’89 Bulgaristan göçmenlerinin kendilerini her iki ülke ile özdeşleştirdiklerini vurgulamak istiyorum, Bulgaristan’la özdeşleşme derken ise, bunu etnik bir özdeşleşme olarak değil, Bulgaristan ile kültürel, sosyal ve ekonomik alanlarda somut ve soyut ilişkilerin sürdürülmesini kastediyorum. ’89 Bulgaristan göçmenlerinin Türkiye’ye uyum sağlamalarını kolaylaştıran etkenler üzerinde duracak olursak her şeyden önce büyük bir çoğunluğunun eğitimli ve iş sahibi olduğunu, çalışma konusunda cinsiyetler arasında fark gözetilmeden çalışabilecek durumda olan tüm aile bireylerin çalıştığını vurgulamak gerekiyor. Bu özellikleri sayesinde ’89 Bulgaristan göçmenleri (bu daha önceki göçmenler için de geçerlidir) kısa bir süre içerisinde ev sahibi oldu, ( ki ‘ev’ kavramı göçmen, sürgün ve benzer konumda olanlar için son derece önemlidir), ev sahibi olmak yeni ülkeye aidiyet duygusunu pekiştirirken temel göç sıkıntılarının da geride bırakıldığını müjdelemektedir. Bir taraftan Türkiye’ye uyum sağlamaya çalışırken, ’89 Bulgaristan göçmenlerinin her iki ülkeye de bağlı olmalarına yasal zemin hazırlayan gelişmeler oldu. Bunlardan en önemlisi çifte vatandaşlık ve çift pasaport uygulaması oldu. Bu, Bulgaristan Türklerine Türkiye ve Bulgaristan vatandaşlığının ötesinde, Bulgaristan’ın AB üyesi olması nedeniyle, AB vatandaşlığını da kazandırmış oldu; demokratik gelişmeler ışığında orada çalışmış olanlar emeklilik maaşı alma, oradaki mülkiyetlerini geri alma, yeni mülk edinme gibi haklar edinmiş oldu. Böylece hem Türkiye’de, hem Bulgaristan’da yaşayan ve çalışan bir kesim oluştu. Bulgaristan Göçmenlerinin Bulgaristan’la olan güçlü bağları seçim dönemlerinde de açıkça gözlemleniyor. Bu dönemlerde birçok Bulgaristan Türkü (çoğu ’89 göçmeni) oy hakkından yararlanmak için doğdukları yerlere gidiyor (ve genelde oylarını HÖH lehine kullanıyor).


Karşılıklı etkileşim Bulgaristan’dan Türkiye’ye ve Türkiye’den Bulgaristan’a eğitim görmek için giden öğrenciler, yılın bir bölümünü Türkiye’de, bir bölümünü de Bulgaristan’da geçiren emekliler, her iki ülkede de çalışanlar sayesinde sağlanıyor. Şu ana kadar genelde 89 Bulgaristan göçmenlerini tanımlarken iki ülke arasında gerçekleşen sürekli bir hareketten söz ettim, hem oralı, hem buralı olduklarını ima ettim, bu gerçekte kolay bir durum değildir, ne oralı, ne buralı olma durumudur aslında, her iki ülkede ev sahibi olup evsiz olma durumudur, her iki tarafta da dışlanmaktır aslında. Bu durumu bir şair şu dizelerde açıklıyor: İki ayrı gezegene basar ayaklarım dönmeye başladığında onlar beni de çekerler birlikte düşerim iki dünya taşıyorum içimde ama bütün değil hiçbiri kanıyorlar hiç durmadan sınır çizgisi geçer dilimin tam da ortasında Bu şiir Almanya’da yaşayan Türk yazar Zafer Şenocağı aittir, konuşmamın başında kullandığım şiirde de yine Almanya’da yaşayan Türk şair Güney Dal Almanya’ya göç eden Türklerin dramını yansıtır. Bu şiirler, göçün, özünde hep aynı sorunları barındırdığı gerçeğini de sergiliyor. Almanya’da yaşayan Türkler Almanya’da Türk oldukları için sıkıntı yaşarken, Türkiye’ye geldiklerinde de ‘Almancı’ olarak damgalanıyor. Bulgaristan Türkleri bu arada kalmışlık durumunu ‘Bulgaristan’da Türk diye aşağılandık, Türkiye’de Bulgar diye dışlandık’ ifadesi ile belirtiyor. Şimdi, 2000’li yıllarında, Bulgaristan’da ‘Türk’ ifadesini bir damga olarak taşıyan, ‘soya dönüş’ süresince ‘isimlerini geri almış Bulgarlar’a dönüştürülen; 1989’da Türkiye’ye göç ettikten sonra anavatanlarında Bulgar veya daha masum haliyle ‘Bulgar Türkleri’ olarak anılan Bulgaristan Türkleri şu anda Bulgaristan’a gittiklerinde de yine bir dışlanma ile karşılaşıyor çünkü onar şu anda Bulgaristan’ın ‘Almancıları’nı oluşturuyor.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

İki ülke arasında bir geliş-gidişten söz etsem de, bu tüm ’89 göçmenlerini kapsayan bir durum değil. Azınlık da olsa çift vatandaş olmayan, burada geçirdikleri süre boyunca Bulgaristan’a hiç gitmeyenler de var. Ancak böyle durumlarda bile Bulgaristan’a hayali yolculuklar yapılır. ‘Orası’ ve ‘burası’ arasında sıkışıp kalma durumu, zor bir yaşam biçimi olarak görünse de, çok yönlü bir etkileşim süreci başlatarak, bir yandan Türkiye’ye yerleşen Bulgaristan Türklerinde yeni kimlik ve aidiyet duygularının oluşmasına neden olurken, öte yandan Bulgaristan’da yaşamakta olan Türklerin hayatını ve kültürlerini de etkiledi.

Bulgaristan’da Türklerin Problemleri

Uluslar arası Balkan Kongresi – Balkan Milletleri arası etkileşim – 24-26.04.2008 konuşma Rafet ULUTÜRK Bu gün dünya Türklüğünün en güçlü devleti şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bulunduğu coğrafi konum, tarihi miras, ekonomik ve siyasi yapısıyla uygar dünyanın sayılı devletleri arasında yer almaktadır. Bu konumu itibarıyla Türkiye dost ve düşmanlarının odağı haline gelmiştir. Türkiye’nin yakın çevresinde yaşayan Bulgaristan Türklerinin çeşitli ve ciddi problemleri bulunmaktadır. Bulgaristan Osmanlı İmparatorluğunun çekilişinden sonra çok açı günler yaşanmıştır, hatta şu an bile yaşanmaya devam etmektedir. Onlar tarihi misyonu gereği bu problemlerin çözümünde ve yaşanan acı olayların tekrar edilmemesinde Türkiye’nin yardımlarına muhtaç durumdalar. Uzun yıllar milli, dini ve kültürel değerlerinden mahrum kalan bu insanlar geçmişte yaşadıkları acı tecrübeler sonrasında varlıklarını devam ettirebilmek için büyük fedakârlıklara katlanmışlardır. Bugün Bulgaristan Türklerinin birçok sorunu bulunmaktadır. 1.Milli Kimlik Sorunu - Bulgaristan Türkleri Berlin Antlaşması’ndan sonra siyasi literatüre girmiş bir kavramdır. Bu tarihten sonra Bulgaristan’daki Türkler, gerek Türk – Bulgar Anlaşmalarında gerekse Bulgaristan’ın diğer uluslar arası anlaşmalarında, Bulgaristan Türkleri, Bulgaristan Müslümanları adları altında azınlık olarak yer almışlardır. Bu her iki ifadenin de aynı anlamı taşıdığı göz ardı edilmemelidir. Çünkü yüzyılımızın başlarında “Millet” kavaramı Din ile eşanlamlı olarak kullanılmıştır. Bulgaristan Hükümetleri tarafından Türklere verilen azınlık haklarının çoğu sadece kâğıt üzerinde kalmıştır. Bulgar Hükümetleri’nin Türklere azınlık haklarını vermesi bir tarafa, onların varlığını bile kabul etmemiştir. Bulgaristan’da yaşayan yüz binlerce Türk, Müslümanlaşmış Bulgarlar, Zorla Türkleştirilmiş Bulgarlar, Bulgarca Konuşmayan Bulgar gibi kavramlarla adlandırılarak milli kimliklerinden uzaklaştırılmaya çalışmıştır. Bulgaristan yasalarında yer alan bu asılsız ve gerçeği yansıtmayan kavramları kabul ettirmek için özellikle Komünist Bulgar İdareleri yoğun bir baskı politikası uygulamışlardır. Soğuk Savaşın sona ermesi ve Komünizmin çökmesi ile 1990 da bu baskı rejimi son bulmuştur. Bulgaristan’da demokratik bir rejimin yerleşmesi ile birlikte Türkler rahat bir nefes almış seçme seçilme Türk isimlerini kullanma ve kısmen de olsa anadilde eğitim gibi hakları Türklere verilmiştir. Türklere verilen haklar her gün genişletilmiş ve günümüzdeki halini almıştır. Ancak burada göz ardı edilen veya ettirilmeye çalışılan bir durum söz konusudur. Türklere birçok hak verilirken milli kimlikleri ve milli adları henüz verilmemiştir. Bulgaristan Türkleri Bulgar yasarlında Komünist Dönemin tanımı ile yer almaktadır. Evet, Günümüzde Bulgaristan Türkleri Todor Jivkov’un yasalaştırdığı gibi “Dilleri Bulgarca Olmayan Vatandaşlar” olarak Bulgaristan yasalarında yer almaktadır. Bu tanıma girecek birçok halk Bulgaristan’da yaşamaktadır, dolayısı ile bu kavram yeterli bir kavram değildir. Diğer üstünde durulan kavram ise Bulgaristan Müslümanları ifadesidir. Bu kavram da Bulgaristan Türklerini ifade etmeye yeterli değildir. Çünkü Bulgaristan’da binlerce Hıristiyan Gagavuz yaşamaktadır. Bu kavramın kabul edilmesi demek Anadolu Türk’çesine en yakın Türkçeyi konuşan binlerce Öz ve öz Türk’ü inkâr etmekle eş anlamlı olacaktır. Bu kavramların yetersizliği anlaşıldığına göre geçerli olan kavram ne olmalıdır? Şüphesiz ki Bulgaristan Türkleri olmalıdır. Böylece Türkler, Bulgaristan’da Bulgarca konuşmayan diğer halkalardan ayrılacak Müslüman olan Çingenelerle değil Türk olarak Pomak ve Gagavuzlarla birleştirilerek kendilerini tam anlamı ile ifade eden kavramla Bulgaristan Türkleri olarak adlandırılacaklardır. Diğer bir söylemle “Türk her şeyden önce Adıyla Türk” olacaktır. Bulgaristan Türklerinin ilk ve en önemli sorunu budur. Gazeteler yayın organları Bulgaristan Türkleri olarak tanıyor olabilir fakat uluslar arası hukukta geçerli olan yasalar ve resmi belgelerdir. Günümüzde Bulgaristan’da yasaları ve resmi belgeleri düzenleyen Hükümetin ortağı Türklerin temsilcisi olduğu tezini işleyen ve bu sayede bulunduğu makama gelen siyasi bir parti vardır. Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH-DPS), bu sorunu çözecek tek kurumdur. Hak ve Özgürlükler Partisinin bu gün 240 sandalyeli Bulgaristan Millet Meclisinde 34 Milletvekilliği 3 bakanlık 14 bakan yardımcılığı son yerel seçimlerde de 1 il 34 ilçe Belediye Başkanı ve 663 Belediye Meclis üyesi olmak üzere temsil edildiği göz önüne alındığında sorunların çözümünde ne yoğun vazifenin bu partiye düştüğü daha net görülecektir. Gerekli yasal değişiklikleri ve düzenlemeleri yaparak, haklarını savunduğunu Milletine önce adlarını kazandırmalıdır. 2.Dini Eğitim: Bulgaristan Türklerinin din ve vicdan hürriyetlerinin kısıtlanması Bulgaristan’ın kuruluşu ile başlamış ve 1944’ten sonra iktidara gelen komünist rejimde hat safhaya ulaşmıştır Özellikle Jivkov döneminde camiler kapatılmış, din adamları görevinden alınmış, dini eğitim veren kurum ve kuruluşlar ortadan kaldırılmış, karşı gelenler ise sert bir şekilde cezalandırılmıştır. Bulgaristan Türklerinin Türklük şuurunun muhafazasında çok önemli yer tutan İslam dinini ortadan kaldırmaya çalışan totaliter Jivkov idaresi böylece Türklük şuurunun temel taşlarından birini yok etmek istemiştir. Ancak Bulgaristan Türklerinin çetin kimlik mücadelesi nedeni ile emellerine ulaşamadılar. 1990’dan sonra yukarıda saydığımız bazı problemler çözülmesine rağmen birçoğu da çözüm beklemektedir. Günümüzde Bulgaristan’da yoğun istek nedeniyle din eğitiminde bir canlanma başlamıştır. Ancak alt yapı yetersizliği yüzünden bu alanda yapılan çalışmaları ve açılan kurumları yeterli saymak mümkün değildir. Bulgaristan’da yetiştirilen din adamları eğitimlerinin genellikle Suriye gibi Arap ülkelerinde almaktadırlar. Bu nedenle Türk toplumunun kendine has öğeleri, örf ve adetleri geri planda kalmaktadır. Hâlbuki dini eğitimin bu öğelerle birlikte verilmesi gereklidir. Zira bu bölgede yaşayan insanlar yüzyıllarca çeşitli asimilasyon politikaları karşısında varlıklarını sürdürmeleri ve benliklerini korumaları bu öğelerle olmuştur.

39


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

40

Sonuç olarak din adamlarının Türkiye’deki yüksek okullarda veya ilahiyat Fakültelerinde yetiştirilmesi şarttır. Dini eğitim yanında Türkçe eğitim de verilmelidir ki, Türklük şuuru sürekli zinde kalsın. Ayrıca Türkiye’den gönderilen din adamları Türk tarihini ve bölge insanlarını çok iyi tanımalıdır. Milli yönü bulunmayan bir eğitimin sakıncaları gelecekte çok büyük olacaktır. 3.Din adamları yetersizliği: Komünizmin dini yasaklaması nedeni ile dine ve din adamlarına karşı şiddetli bir baskı uygulanmıştır. Din adamı yetiştirecek kurumlar kapatılmıştır. Böylece aile içi eğitime dönülmüştür. Komünist partinin görevlileri, genellikle halkın dini problemlerine çözüm aramak yerine komünizmin meşruiyetini halka anlatmak için din adamları adı altında görevlendirilmişlerdir. Bu yolla Türkleri dininden vazgeçirmek ve Türklüklerini unutmalarını sağlamak hedeflenmiştir. Bunun içinde birçok kişi eğitilmiş ve Bulgar istihbaratı ile çalışmaya zorlanmıştır. Geçmişte Balkanlarda dini idarelerin başında bulunan din adamları, bu yolla yetiştirilmişlerdir. Din eğitimi alanında yeterli kaynakta bulunmamaktadır. Geçmişte dini eğitimi destekleyen ve besleyen vakıfların da çoğu alınmış, yıkılmış, yok edilmiştir. Ayakta kalanları da yaşatmak için gerekli olan halk desteği de organize edilememekte ve arzulanan verimlilik sağlanamamaktadır. Bu gün din görevlilerinin ücretleri /maaşları/ bile ödenmemekte. Halen halkın desteği ve vakıf gelirleri ile görevlerine devam etmektedirler. Camiler Büyük bir kısmı yıkılmışlar ve birçoğu ise amaçları dışında kullanılmaktadır. 1990 yılı sonrası bu konuda büyük boşluk olduğu ortaya çıkmıştır. l990‘dan günümüze kadar çok şeyler değişmiştir. Yine de burada yaşayan halk dini ihtiyaçlarını güçlükle karşılayabilmektedirler. Bununla birlikte Bulgaristan’ın her yerinde her geçen gün camilerin sayısı artmaktadır /yeni yapılan/ ve mantar gibi bitmektedirler. Özellikle Suudilerin yardımları ile yapılan ve Türk kültüründen uzak olan bu camiler gelecekte Türk insanında farklı bir düşünce yapısının oluşmasına neden olacaktır. Ancak camilerin sayısı artması ile birlikte nitelikli görevlilerin Bulgaristan’ın şartlarına uygun ve bilinçlendirici faaliyette bulunmaları sayısal artıştan daha önemlidir. Bu nedenle yetiştirilen Din adamlarını Bulgaristan’ın etnik yapısını çok iyi bildikleri gibi Balkanlar’da oynanan siyasi oyunları da bilmeleri gerekmektedir. Yoksa Bulgaristan’daki Türklerin parçalanması için yapılan faaliyetlerin önüne geçilmesi zorlaşacaktır. Özellikle Pomak Türkleri ayrımına çok dikkat edilmesi gerekir. Pomak Türklerinin Türkçe eğitimi konusunda ciddiyetle eğilmeli ve gerekli kaynaklar bulunmalıdır. 4. Eğitim Öğrenim Sorunu - Bulgaristan’da Türk Eğitimi’nin tarihsel süreci incelendiğinde bunun temelleri Osmanlı Dönemi’ne kadar gitmektedir. Bu dönemde Bulgaristan’daki eğitim-öğrenim düzeyi İstanbul’dan sonra İmparatorluktaki en üst seviyeye ulaşmıştır. Bundan sonraki dönemlerde tüm baskılara rağmen azala azala da olsa Komünist Döneme kadar varlığını sürdürmüştür. Komünist İktidarla birlikte Bulgaristan’daki Türk eğitimi iyice bitirilme noktasına getirilmiş ve son verilmiştir. Ancak Komünizmin yıkılması ile birlikte eğitim alanında da maalesef beklenen gelişme kaydedilememiştir. Günümüzdeki dönemle birçok anlamada benzerlik göstermesine rağmen kesinlikle özgürlüklerin günümüzden fazla olmadığı ve A. Stamboliyki İktidarı (1919–1923) dönemindeki Türk Eğitimine göz atıp sonra Günümüzü değerlendirmek istiyorum. Bu dönemde 1921/1922 Eğitim Öğretim yılında Bulgaristan’da 1.673 ilkokul, 39 ortaokul, 2.013 Türk Öğretmen ve 60.481 Türk Öğrenci vardı. Yani Türk çocukları kendi dillerine örf ve adetlerine göre yetişiyorlardı. Bu esaslara göre yetişen Türk Öğrenciler Bulgaristan’da “Türk Milli Kimliği’nin” korunmasını sağlamışlardır, hatta bunu bir adım daha ileri götürerek Bulgaristan Türklerinin Aydınlanmasını da sağlamışlardır. Bulgaristan’daki Türk Eğitiminin günümüzdeki durumuna göz atacak olursak durum son derce vahimdir. Türk okullarını, Türk öğretmenlerini bir tarafa bırakın Türkçe Dersi bile yok denilebilir. Belki tam anlamı ile yok değil, ama aldatmacadan göz boyamadan ileri gidebilecek bir durum da söz konusu değil. Bulgaristan Anayasası’na göre azınlıkların ana dilde eğitimlerine hakkı var. Fakat yasanın uygulanma şekli tam anlamı ile bir aldatmacadan ibarettir. Yürürlüğe göre, Bulgaristan’da okuyan her öğrenci okuluna şahsi müracaatta bulanarak müfredat dışı anadilini öğrenebilir. Buradaki can alıcı olan nokta anadilde dolayısı ile Türkçe eğitimin müfredat dışı tutulması ve ders saatlerinin dışında bırakılmasıdır. Öğrenci psikolojisi ile düşünüldüğünde çoğu öğrenci okulda bir saat fazla kalmak istemeyecektir. Böylece dolaylı bir şeklide de olsa Türkçe eğitimin önüne geçilmiş olunacaktır. Türkçe eğitimin öndeki diğer bir gizli engel anadil eğitiminin seçmeli yabancı dil eğitimi olarak alına bilinmesine dair yönetmeliktir. Bu durumda Türk çocuklarının kendi dillerini yabancı dil olarak öğrenmeleri istenirken bunun karşısına İngilizce, Almanca gibi kullanırlılığı fazla olan Avrupa Dilleri konularak Türk çocukları bir tercih karmaşasına sokulmaktadır. Bunların yansıra Bulgaristan makamları gerekli talep yok, yeterli sayıda personel yok diyerek Türkçe eğitimi dolaylı olarak engellemeye çalışmaktadır. Bulgaristan’da En son Türkçe ders kitaplarının 1992 yılında basılması bunun kanıtı durumundadır. Bulgaristan’da Türk eğitiminin diğer ciddi bir sorunu da Ülkede Türk adıyla açılan cemaat eksenli okulların faaliyet göstermesidir. Buna paralel olarak özellikle bazı Arap ülkelerinin Türk öğrencilere yönelik Propaganda faaliyetleri ile Türklük Gurur ve Şuurundan uzak gençlerin yetişmesini amaçlaması Türk Eğitiminin ve Öğrencilerinin karşı karşıya kaldığı önemli bir tehlikedir. Özellikle yüksek öğrenim gören öğrenciler içi bu durum daha ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bulgaristan’da Türk Eğitim – Öğretimi’nin sorunlarını çözmek öncelikle tabi ki Bulgaristan’da Türklerin temsilcisi olduğunu iddia eden ve hükmet ortağı olan Hak ve Özgürlükler Partisi’nin görevidir. Ancak Bu tek başına bir siyasi partinin çözebileceği bir sorundan daha büyük ve fedakârlık isteyen bir problemdir. Bundan sonraki Süreçte bütün kurum ve kuruluşlara görevler düşmektedir. Ülkemizde bulunan sivil toplumlar, dernekler de sorunun çözümüne yardımcı olmalıdır. Bu derneklerin birçoğunun Bulgaristan’da bağlantıları mevcuttur, bu bağlantılarla Türkçe Eğitim teşvik edilmelidir. Hatta bu dernekler vasıtası ile geçmişte mevcut olduğu gibi kendi nüfuz bölgelerinde Okuma Yurtları

oluşturabilirler. Eğitim kuruluşları ile koordineli bir çalışma yürütülerek Bulgaristan’da Türkçe Eğitim-Öğretim yapacak eğitim kurumalarının kurulmasına yardımcı olabilirler. Bununla birlikte yine bu vakıf ve kuruluşlar öncülüğünde Bulgaristan’dan Türkiye’ye Türklük Gurur ve Şuuruna sahip öğrenciler getirilebilir ve bunların eğitim ve öğrenimi ülkemizde gerçekleştirilebilir. Ülkemizde yetiştirilecek olan bu aydın gençler vasıtası ile Bulgaristan Türklerinin yeniden Aydınlanmasına ve Milli Bilincin korunmasına yönelik faaliyetler yapılabilir. Bulgaristan’da 41 üniversite bulunmaktadır. Bu üniversitelerin 11 tanesi de YÖK tarafından tanınmaktadır. Bu Üniversitelerde çoğu, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 5.000’in üzerinde öğrenci öğrenim görmektedir. Bu olumlu bir gelişme gibi görünmektedir. Ancak bu gençlerimizin çoğu maalesef Türk Milli Kimliğinden uzaktırlar. Geçmişte Ülkemizde gerçekleştirilen “Türk Talebe Birliği” gibi örgütlenmeler oluşturularak Türk Öğrencilerin Milli Kimliklerini koruyacak ve geliştirecek çalışmalar yapılmalıdır. Çalışmamızın başında var olma mücadelesinin bir safhası olarak siyasal egemenliği ve daha önemli bir safhası olarak ise Kültürel gelişmeyi göstermiştik. Kültürel gelişmenin temeli şüphesiz eğitim ve öğretimdir. Eğer Bulgaristan Türklerinin var olma Mücadelesinin başarıya ulaşmasını istiyor veya Bulgaristan Türklerini, Avrupa Hunları, Peçenekler, Kumanlar gibi sadece tarih kitaplarından okumak istemiyorsak Bulgaristan’da Kültürün temeli olan eğitim ve öğretimi geliştirmek zorundayız. Bulgaristan’da da Türkler önceleri Hak ve Özgürlükler Partisi altında devam ettirdikleri mücadelelerini şahsi anlaşmazlıklar ve ihtiraslar yüzünden partiden ayrılıp birçok siyasi parti kurmuşlar ve bu partiler aracılığı ile siyaset yapmaya çalışmaktadırlar. Farklı bir fikir yoktur, hepsi ilk amaçlarının Türklerin haklarını savunmak olduğunu ileri sürmektedir. Ancak bunda ne kadar başarılıdırlar o da ayrı bir tartışma konusudur. Çok Partililik veya siyasal çeşitlilik demokrasinin vazgeçilmezidir. Normal şartlar altında bu kaçınılmazdır. Ancak Bulgaristan’daki durum normal bir durum değildir. Oradaki bir azınlık sorunudur. Dolayısı ile çok partililik ve siyasal çeşitlilik normal toplumlarda ne kadar olumlu ise azınlıklar içinde o kadar olumsuzdur. Bu durum Bulgaristan’da Türk azınlığın mücadelesinin zayıflamasına parçalanmasına bundan da daha vahim sonuçlarla karşılaşılmasına neden olabilir. Bulgaristan Türklerinin siyasal bölünmüşlüklerinin nedenleri sadece bunarla sınırlı değildir. Fakat çözülmesi öncelikli olan ve çözümsüzlüğünün bedellerinin ağır olacağı sorunlar bunlardır. Bu sorunların çözümü nasıl sağlanabilir; Öncelikle Bulgaristan Türkleri arasındaki çok partililik sorunu ortadan kaldırılmalıdır. Sayısı nerdeyse 4- 5 bulan Türk partileri ortak paydada birleşmelidir. Bu yanlış anlaşılmasın, sadece bir parti olmalı buda Hak ve Özgürlükler Partisi olmalı demiyorum. Hak ve Özgürlüklerin karşısında mutlak Türk Partisi olmalı ki bu partide daha kontrollü hareket etmelidir. Bölünmüşlük burada da kendini göstermekte muhalif olarak 3-4 parti boy göstermekte, dolayısı ile Hak ve Özgürlükler Partisi de karşısında bunlar bir güç teşkil edememektedir. Bu parti Türklerin partisi olmaktan uzaklaşıyor ve Türklerin sorunlarına çözüm üretemiyorsa bunun çözümü Türk Kimliğinin bilincinde ve Türklerin sorunlarına sahip çıkacak bir siyasi organizasyon oluşturmak ve diğer partileri bu organizasyonda birleştirmek olmalıdır. Bulgaristan Türklerinin bölünmüşlüğün en önemli faktörlünün Hak ve Özgürlükler Partisinin yanlış politikaları olduğunu söylemiştik. Bu partinin icraatları ve söylemleri bu partinin bir kavram kargaşası yaşadığını göstermektedir. Parti üst kurulları bir an önce bir kara vermeli bir Türk partisi midir yoksa Türk – Bulgar ayrımı yapmadan Bulgaristan’daki herhangi bir siyasi partimidir. Parti bir taraftan Türklerin Partisi olduğunu iddia ederken bir taraftan da Türkler ile ilgili sorunlara eğilen Partilileri görevden uzaklaştırmaktadır. Hak ve Özgürlükler Partisi 2005 seçimlerinde Türkiye’den 60 bin oy almıştır. Yine Türkiye’deki derneklerin organizasyonu ile Bulgaristan’a oy kullanmak için binlerce Türk götürülmüştür. Bu olaylar Hak ve Özgürlükler Partisinin tarihi başarısını sağlayan gelişme bu şekilde sağlanmıştır. Bu partiye bu başarıyı sağlayan unsurlar partinin safını da belirlemesini sağlanmalıdır. Böylece bu parti muhaliflerinin oluşmasının bahanesi ortadan kaldırılmalı ve bölünmenin önüne geçilmelidir. Bu gerçekleştirilemiyorsa Milli Bilinç sahibi ve Türk Haklarını savunacak yeni bir organizasyon (sivil toplum) desteklenmeli ve Türklerin Bu Organizasyon bünyesinde bütünleşmesi sağlanmalıdır. Bulgaristan’daki Türklerin siyasi bölünmüşlük sorunun çözülmesinde yapılacak en önemli çalışma diğer bütün sorunların çözümünde de aşılması gerekilen ilk sorun olarak görünen Milli Bilincin sağlanması ve Türk aydınlanmasının sağlanmalıdır. Böylece siyasi rant, şahsi çıkarlar peşinde değil, Türklerin Sorunlarının çözümünün peşinde koşan bir Türk Eliti ile bu siyasi bölünmüşlük sorunu da çözüme kavuşacaktır. Dünyada tüm partiler oyunu aldığı topluma hizmet etmekle görevlidirler, ayakta kalmak isterlerse tabi… 5. Vakıflar ve Vakıf malları: Vakıf malları Bulgaristan’da çok olmasına rağmen tam tespiti yapılmış değildir. Mevcut olan vakıf mallarının bir kısmı bazı şahıslar tarafından satılmış veya peşkeş çekilmiştir. Kiraya verilen malların gelirleri ise menfaat odaklarına gitmektedir. Bunların tespiti ve Türk Ulusuna kazandırılması gerekmektedir. Bulgaristan’daki vakıf mallarının büyük bir çoğunlu ise hala elde edilememiştir. Bir kısmı ile ilgili davalar açılmış olmasına rağmen davalar kasten uzatılmakta ve Bulgaristan idaresi de vakıf mallarını vermemek için direnmektedir. HÖH de bu konuda gerekli olan adımları atmamaktadır. Oysa kiliselerin vakıf malları ile ilgili konular tamamen halledilmiş durumdadır. Bu nedenle Bulgaristan’da bir dernek kurulmalı veya merkez oluşturulmalı ve bu vakıf malları ile ilgili tüm sorunların çözümü için dernek veya vakıf faaliyette bulunmalıdır. Bulgaristan’da bulunan tüm vakıflar buradan yönetilmelidir. Davalar ve idari işlemler bu dernek veya vakıf tarafından takip edilmeli ve sonuçlandırılmalıdır. Gerekir ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurulmalıdır. Diğer yandan Bulgaristan’da bulunan bütün Türk İslam tarihi eserlerinin envanterinin çıkarılması için merkez tarafından çalışmalar yapılmalıdır.


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

6. İşsizlik: Bulgaristan’da işsizliğin en çok hissedildiği bölgeler genellikle Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdir. İstatistiklere göre işsizlik bakımından Romanlardan sonra Türkler ikinci sırada bulunmaktadır. Bu durum gelirlere de yansımaktadır. Gayri Safi Milli Hâsıla (GSMH)’dan en az payı Roman kardeşlerimizden sonra da Türkler almaktadır. Türkler genellikle tarım sektöründe istihdam edilmektedirler 1990’dan sonra tarım sektörünün tamamen dağılması ile sektörde çalışanların gelirlerinde de büyük bir çöküş yaşanmıştır. Bulgaristan’ın AB’ye girmiş olmasına rağmen sektör halen kendini toparlayamamıştır. Diğer yandan bilgisizlik nedeni ile AB fonlarından yararlanma da asgari düzeydedir. 7. Bilgisizlik: Bulgaristan’da yaşayan Türk nüfusunun büyük bir kısmı tarım kesiminde çalışmaktadır. Ancak topraklarından yeterli verimi alamadığı gibi yeterli geliri de elde edememektedir. Bu nedenle kooperatiflerin kurularak verimin arttırılması ve ürünün de en iyi fiyata satılması gerekir. Ancak bu konularda bilgili olmadıklarından kooperatifleşme de yok denecek kadar zayıftır. Diğer yanda AB fonları konusunda da Bulgaristan Türkleri bilgisizdirler. Bu fonların hangi sektörlere ayrıldığı nasıl yararlanılacağı konusunda bilgilendirilmeleri şarttır. Bu nedenle her kesimde bilgilendirme seminerleri veya çalışmaları yapılması gerekmektedir. 8. Pomak Türkleri Sorunu- Türklüğün muhafazası meselesinin diğer önemli bir yönü olarak incelememiz gereken Pomaklar meselesidir. Pomaklar Balkanları güneyinde ve yoğun olarak Rodop dağları ile Pirin bölgesinde yaşayan genel çoğunluğu İslam dinine mensup bir topluluktur. Bugün Bulgaristan başta olmak üzere, Yunanistan, Makedonya’da yaşayan Pomakların 1877–1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra önemli bir kısmının Trakya ve Anadolu’ya göç ederek yerleştikleri bilinmektedir. Bulgaristan’da bir milyon nüfusa sahip oldukları tahmin edilen Pomaklar Ukraynaca, Türkçe ve Bulgarca karışımı bir dilde konuşmaktadır. Pomak Türklerinin kendilerini Türk olarak kabul ettiği bir gerçektir. Ancak Bulgarlar Slav ağırlıklı bir dil konuştuklarından dolayı Pomak Türklerini Bulgar olarak nitelendirmekte – Yunanistan ise en saf yunan ırkı olarak nitelendirmektedir.- ve bu topluluğun Osmanlı İmparatorluğu döneminde zorla Müslümanlaştırıldıklarını vurgulamaktadırlar. Bir türlü Pomak Türklerinin kimliklerini kabullenemeyen Bulgar iktidarları geniş çaplı asimilasyon politikaları uygulamıştır. Bulgarların Pomak Türklerini asimize etme politikaları çeşitli yöntemlerle günümüze kadar sürmüş ve de devam etmektedir. Geçmişte asimilasyonu sağlamak için kaba yöntemler ile zorla göç ettirme politikaları uygulanırken günümüzde genellikle propaganda ve misyoner faaliyetleri ağırlık kazanmıştır. Yeni olarak değerlendirilebilecek bir gelişme ise Arapların Pomak Türklerine Vehabilik konusundaki propaganda çalışmalarıdır. Artık kabullenilmelidir ki Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan’ın sahiplenmekten hiçbir şekilde vazgeçmediği Pomak Türklerine sahip çıkmakta geç kalmak üzeredir. Pomak Türklerinin Türkçe eğitim verilmesi, ortak bir tarih bilincine ulaşmalarının sağlanması, Türklük şuurunun kazandırılması ve bunlarla ilgili çeşitli yayınların yapılması gerekmektedir. Planlı bir çalışma ile Pomak Türklerini tamamen kazanmak mümkündür. Pomaklara yönelik Türkçe eğitimi konusunda Bulgaristan’ın muhtelif yerlerinde Pomak Türklerinin yaşadıkları bölgelerde Türkçe kursları açılmalıdır. İlk aşamada en azından birisi güneyde birisi kuzeyde pilot bölgeler oluşturularak Türkçe kurslara başlanmalıdır. Yaz tatillerinde de kursu başarı ile bitirenleri Türkiye’ye 10 – 15 günlük kamp veya Anıtkabir’den başlayarak Topkapı Sarayı, Çanakkale, Mevlana, Bursa ya geziler de yapılmalıdır. Bu geziler diğer Balkan ülkelerinde gelen gruplar ile veya Türkiye’den gruplar ile ortaklaşa bütünleştirebilinir. Bu bölge halkı tarafından Türkçe kurslarına rağbet gösterileceğinden eminiz. Aşama aşama kurslar bütün Bulgaristan’a yayılmalıdır. Sonuç: Bulgaristan Türkleri için madalyonun iki yüzü vardır. Madalyonun ön yüzü güllük gülistanlıktır, her şey yolundadır. Ancak Madalyonun arak yüzünde durum, önyüzün aksine içler acısıdır. Bu madalyonu bir metal gibi düşünürsek, metaldeki paslanma küçük bir yerden başlar ve zamanla önlem alınmazsa bütün nesneyi sarar, böylece nesne zamanla kullanılmaz hale gelir ve yok olur. Maalesef Bulgaristan’daki Türkler için madalyonun arka yüzü paslanmaya başlamıştır. Eğer gerekli önlemler alınmazsa bu pas ön yüzü de saracak ve yok edecektir. Türkler Bulgarlar arasındaki ilk asimilasyonunu günümüzden 1500 yıl önce yaşamış Bulgar (Onogur) Türkleri Slav Bulgarlar haline gelmişlerdir. Eğer tarihin tekerrür etmesini istemiyorsak vakit varken çözümler üretmeliyiz. Bulgaristan Türklerinin bütün sorunlarının temelinde Milli Bilinç yoksunluğu yatmaktadır. Bu da ancak başta eğitim olmak üzere yukarıda saydığımız diğer çözümlerin çözümü ile mümkün olacaktır. Sorunlar gerçekçi olarak tespit edilmeli başkalarının çözüm getirmesi beklenmelidir. Çünkü Avrupa Birliği ve Avrupa, İnsan Haklarını, söz konusu Türkler olunca amaç olara değil Araç olara kullanmaktadır. Batı Trakya, Kıbrıs ve Bosna bunun en güzel örneğidir. Buralarda hangi soruna hangi çözüm getirilmiştir? Avrupa’nın İnsan Haklarını amaç değil araç olarak kullandığına başka bir örnek daha vermek gerekirse Türkiye yetecektir. Türk’ün sorununa Türk’ten başaksının çözüm aradığını tarih henüz yazmamıştır. Türk’ün Sorununu sadece Türk tarafından çözüleceği artık anlaşılmıştır. Ne Bulgaristan’da, ne Doğu Türkistan’da, ne Batı Trakya’da ne Kuzey Irakta ne de Türk Dünyasının herhangi bir köşesindeki Bir Türk için gözyaşı dökecek olanlar çözüm üretecek olanlar, Bulgarlar Türkiyeliler veya Türküm diyemeyenler değil, “Türk gibi Düşünen Türk Gibi Yaşayan Velhasıl Türkoğlu Türkler” Çözecektir. Türkler Türkleri korusun ve yüceltsinler.

GÖNÜLLERİMİZDE YAŞAYAN VEFAT ETMİŞ ÜYELERİMİZ

Mahmut ÇOTUK 1944 – 2008

TBMM

Ali DİNÇER 1945 – 18.04.2007

Mümin HÜSEYİN Osman AZİZ 01.04.1950 - 26.06.2007 11.06.1937 - 15.10.2007

Ömer Osman ERENDORUK 1934 - 19.10.2006

Ali BEKİR - Ekim 2006

23. Dönem İstanbul Milletvekili, Büyük bilim adamı,

Prof.Dr. Mehmet Cihat ÖZÖNDER 1947 – 26.07.2007

Sinan ÇOBANOĞLU 1925 – 29.03.2005

Muharrem ATİK 1938- 17.04.2007

Ramadan HASAN 03 06 1929 - 04 07 2006

41


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

42

Dernek Projeleri BULGARİSTAN’DA VE TÜRKİYE’DE TÜRK KÜLTÜR MERKEZLERİ Hüseyin YILDIRIM

G

ünümüzde Batı ülkelerinin izlediği ve uyguladığı politikalar sonucu ortaya çıkan ‘Yeni Dünya Düzeni’ etnik kökenli çatışmaları daha belirgin kıldığı gibi etnik sorunların, kimliklerin varlığını güçlendirmiş ve insanların kendi etnik kökenlerine olan ilgisini artırmıştır. Özellikle Avrupa Birliği sürecinde olan ülkelerde mahalli kimliklerin nasıl güçlendirilip desteklendiğine şahit olmaktayız. Bununla birlikte Avrupa Birliğinde faal olan İngiltere İngiliz Devletler Birliği olan ‘Commonwealth’i canlı tutmaya çalışmakta ve devlet eliyle İngilizce Konuşan Halklar Tarihi diye kitaplar yazdırmaktadır. Öte yandan Fransa Dış Topraklar Bakanlığı kurarak elinde kalmış birkaç sömürge adasına milliyetçilik satmaktadır. İspanya ise bugün Bask milliyetçileri, Katalonlar ile uğraşırken Latin Amerika’ya olan ticaretlerini İspanyolca konuşan ülkeler sayesinde on misli artırmışlardır. Gelişmekte olan ülkeler içinde bir imparatorluktan Cumhuriyete geçmiş tek ülke konumundaki Türkiye gibi sınırlarının değişmesini istemeyen ve uluslar arası literatürde ‘Doymuş On Ülke’ arasına giren bir devletin kendi soydaşlarıyla ilgilenmesi soydaşlarının bulunduğu ülkeler için de kültürel ve ekonomik alanın doğmasına yol açmaktadır. Balkanlara gelince ise yakın bir tarihte Avrupa Birliği içerisinde yer alacak ülkelerden oluşan bu alan Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl yapıcı, açık, dost, ve dünya barışını destekleyen bir devlet olduğunu görmüştür. Özellikle sınır komşumuz olan Bulgaristan’da yaşayan Türkler iki ülke arasındaki zenginliği oluşturmaktadır. Bulgaristan genel nüfusunun % 9,43’ünü ( The Economist Intelligent Unit, Bulgaria, Country Profile 2000 ) teşkil eden Türk nüfusu ülke genelinde sahip olması gereken siyasi ve kültürel güce sahip değildir. Ayrıca Türkiye sınırları içerisinde de büyük bir çoğunluğa ulaşmalarına rağmen halen bir araya gelinmiş değildir. İç ve dış sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasî problemlerle karşı karşıya olan Bulgaristan Türklerinin bu problemlerin çözümü konusunda yardımda bulunabilecek ve yönlendirebilecek kuruluşlara ihtiyacı vardır. Bu hususta zaman kaybı da problemlerin katlanarak çözülemez bir hâl almasına ve buradaki ve oradaki Türk kesiminin başkaları tarafından yönlendirilmesine ve hatta yönetilmesine yol açmaktadır. Burada da en büyük görev sivil toplumlara düşmektedir. Yöneticilerinin çalışmalarında uzun vadeli hedefler belirlemeleri gerektiği düşüncesindeyiz. Ayrıca Bulgaristan Türkleri tek merkezi yönetimlerini de bir an önce oluşturmaları ve çalışmalarının kendilerinden sonra da arkadan gelenler yani gençler yeni nesil bıraktıkları yerden çalışmalarına devam etmeleri gerekir. Bu güne kadar her kez 100 metre mesafeyi koşmuş, fakat arkadan gelenlerde bu mesafeyi tekrarlamışlardır, bu koşular bırakın 100 20 metreyi geçmemiştir. Çünkü koşular hep sıfırdan dan başlanmıştır. İşte bu nedenlerden dolayı ilerleme olmamıştır. Bu düşüncelerle faaliyet gösteren bir kuruluşun (Merkezin) hâlen mevcut olmayışı, benzer amaçlı kuruluşlar olarak kabul ettiğimiz bazı dernek ve vakıfların çalışma sahalarının, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız eksiklikleri telafi edici nitelikte faaliyetler olmakla beraber. Gerek koordinasyon eksikliği, gerekse makro seviyede dünya üzerinde meydana gelen yeni oluşumları değerlendirme konusunu göz önüne almamaları ve amaçları dışında bırakmaları, Türk Dünyasının geneline hâkim olamamaları sebebiyle Türk Kültür Merkezinin kurulması gereği ortaya çıkmıştır. Bizlerde buna Bulgaristan Türkleri Kültür Merkezini oluşturmamız gerektiğini bu günün gelmiş hatta geçmekte olduğunu hatırlatmak isteriz. Türk Kültür Merkezi, Türk dilini, Türk tarihini, Türklük düşüncesini, hayat tarzını, kültürünü, Türk toplumlarının siyasî, sosyal, iktisadî, kültürel hayatını ve güncel gelişmelerini, insanlığa ve dünya medeniyetine hizmetlerini, diğer milletler ve topluluklarla ilişkilerini bilimsel yöntemlerle öğretilmesine ve anlatılmasına çalışır. Bu konularda ön eğitim-öğretim yapar ve çeşitli çalışmalarda da bulunur. TÜRK KÜLTÜR MERKEZLERİ KÜLTÜREL HAYATA YAKLAŞIMI - Bir Milletin Kültürünün temelde Dil Birliği çerçevesinde yoğrulması ‘vatan’ kavramına zengin bir boyut kazandırmakta ve sahip olunan vatanın yalnız siyasi egemenlikle değil kültür egemenliği ile de sınırlarının çizildiğini göstermektedir. Dilin birleştirici ve bütünleştirici özelliğini ön planda tutarak savunduğumuz - Türkler için Türkçenin çekilmediği yer vatandır - düşüncesi ışığında Türk Kültür Merkezi olarak Türk Dili kursları öngörülmektedir. Türkçe eğitim ne yazık ki Balkanlar’daki Türk kesiminin ortak sorunu olarak görünmektedir. Türk soylu insanların eğitimi kendi anadili ile içinde yaşadığı ülkenin eğitim politikası arasında sıkışıp kalmıştır. Ve Türkçenin henüz çekilmediği bu ülkelerdeki Türk Dili’nin durumuna ve öğretimine, gereğince eğilmediğimiz ihmal ettiğimiz gerçeği de açıkça ortadadır. İşte bu nedenlerden dolayı öngördüğümüz Türk Dili kurslarıyla birlikte Türkçenin bu bölgedeki etkinliğini arttırmayı ve Bulgaristan içinde popüler bir dil konumuna gelmesini amaçlamaktayız. Türkiye’deki Türk Dili öğretim modeli örnek alınarak verilecek dil kursları ve diksiyon dersleriyle burada bulunan soydaşlarımızın Türkiye Türkçesini daha iyi anlayıp konuşmaları sağlanmalıdır. Özellikle orada bulunan Pomak ve Gagavuz Türklerinin tekrar kendine dönmelerinde Türklüğü ve Müslümanlığı ile gurur duymalarında büyük rol oynayacaktır. Böylece Bulgaristan topraklarında Türk Dili, Türkçe eğitim ve tabi ki bununla bağlantılı olarak da Türkçe basın ve yayın hayatı sürekli canlı ve gündemde olacaktır. Bu bölgede Türkiye Türkçesinin gelişmesi soydaşlarımızın dünyadaki ve Türkiye’deki güncel ve siyasi gelişmeleri doğru olarak birinci el kaynağından öğrenmelerini ve kendi politikalarını Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin politikaları çerçevesinde ve Türklük şuuruyla geliştirmelerini sağlayacaktır. Ayrıca Türkçenin Bulgaristan’da canlı tutulması iki ülke arasındaki kültürel ve ekonomik alışverişin gelişmesinde temel çıkış noktasını oluşturacaktır. Milli kütüphaneler, bir milletin sahip olduğu kültürün aynası ve o milletle ilgili bilgi kaynağının en önemli adresi olduğu doğrultusunda, Türk Kültür Merkezi olarak Türk kökenli bilimsel ve kültürel eserleri gelecek kuşaklara aktarmak üzere toplayıp koruyan bir kütüphane oluşturmayı hedeflemektedir. Buradaki soydaşlarımızın ve Bulgaristan vatandaşlarının Türk kültürü araştırmalarını mümkün kılmak, bu maksada elverişli bütün eserleri ve belgeleri bir araya toplayarak esaslı bir merkez oluşturmak ve aynı zamanda gelen bilgi isteklerini karşılayarak her türlü bilim ve sanat araştırmalarını kolaylaştırmayı hedeflemekteyiz. Kütüphaneye giriş, yerleşme ve materyallere ulaşımını sağlayıp, sözlü ve yazılı enformasyon hizmeti vermekle kütüphanenin, öğrenci, akademik personel, kamu ve özel sektör çalışanı gibi toplumun değişik kesimlerinden oluşacak kullanıcısı olması hedeflenmektedir. Merkez bünyesindeki kütüphanenin vereceği hizmetlerin çağdaş ve uluslararası standartlara uygun olarak gerçekleştirilebilmesi ve geliştirilebilmesi amacıyla araştırma - geliştirme çalışmalarının Türkiye ile koordineli olarak yürütülmesi sağlanacaktır. Atatürk ve Devrimleri ile ilgili kitap ve belgeleri sağlayarak soydaşlarımızın hakkındaki bilgileri birinci el kaynaklardan doğru ve eksiksiz olarak öğrenmeleri sağlanılacak ve Türk büyükleri ile ilgili zengin bir biyografik eser koleksiyonu da oluşturulacaktır. Sosyal bir süreçte öğrendiğimiz uygulamalar, maddi ve manevi öğeler kültürel varlığımızın yapısını belirleyen unsurlardır. Kültür ise bir milletin tüm varlığını temsil ederken, o toplumda meydana getirilen milli karakterli ürünler ve o kültürün ruhunu yansıtan çizgileri içinde barındıran sanat ürünleri sayesinde kendi varlığını yaşatabilmektedir. Bir milletin kültürü somut biçimini kendine has sanat eserlerinde bulur. Bu bakımdan sanat eserleri, ulusların hayatının görülür anıtları olduğu gibi bir coğrafyada yaşayan toplum varlığının da inkar edilemez delilleridir. Yapılan araştırmalar birbirinden uzak ülkelerde, bin yıldan uzun bir süreçte meydana getirilmiş olan Türk sanat eserleri arasındaki çeşitli bağlantıları ve kültürel uyumu, birliği göstermektedir. Türk sanatının bütün eserlerinde sürekli ilk bakışta göze çarpan orijinal bir üslup kendini belli etmekte ve bunlar kolayca başka kültürlere ait sanat eserlerinden ayırt edilebilmektedir. Bulgaristan’da yaşayan Türk soyluların bu ülkede Türk kültür ve sanatına bağlı esaslarla meydana getirdikleri eserler onların Bulgar toplumu içindeki farklılığını gösterecektir. Bu farklılığı koruyabilmek amacıyla ve bir fikrin en verimli anlatılma yolu olduğu bilinciyle Türk sanatını unutturmamak ve yeni ürünler kazandırmak için Türk Kültür Merkezleri bünyesinde ayrı bir birim kurulmalıdır. İlk aşamada Bulgaristan coğrafyasında ve tabi ki ilerideki dönemlerde bir Türk’ün dahi yaşadığı her coğrafyada kurmayı ve yaşatmayı hedeflenmeli bu TÜRK KÜLTÜR MERKEZLERİ. Bu yazıda elimizden geldiğince ana hatlarıyla anlatmaya çalıştıklarımızı M.K.ATATÜRK ’ün Lozan Barışı’ndan sonraki şu sözleri net bir şekilde açıklamaktadır: “Bugün vardığımız barışın, ebedi barış olacağına inanmak elbette safdillik olur. Bu o kadar önemli bir gerçektir ki, ondan bir an bile gaflet, milletin bütün hayatını tehlikeye sokar. Şüphesiz, hukukumuza, şeref ve haysiyetimize saygı gösterildikçe, karşı saygıda asla kusur etmeyeceğiz. Fakat ne çare ki, zayıf olanların hukukuna saygının noksan olduğunu veya hiç saygı gösterilmediğini çok acı tecrübelerle öğrendik. Onun için her türlü ihtimallerin gerektireceği hazırlıkları yapmakta asla gecikemeyiz.”*


T

arihte 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Rus-Türk savaşından sonra Osmanlının çekilmesiyle birlikte tarihi Berlin anlaşması neticesinde bugünkü Bulgaristan topraklarının kuzeyi ile Sofya bölgesini içine alan Bulgar Prensliği kurulmuş ve kurulan Prenslik sınırları içinde 1 milyondan fazla Türk-Müslüman nüfus kalmıştır. Güney kısmında ise Osmanlı İmparatorluğuna bağlı Doğu Rumeli Vilayeti kurulmuştur. Balkan Savaşından sonra Doğu Rumeli Vilayeti de Bulgaristan topraklarına katılarak Bulgaristan bugünkü sınırlarına ulaşmıştır. Bununla birlikte ülke nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Türkler ana kitleden koparak buradan yaşamaya başlamışlardır. Bulgaristan’da yaşayan Türk nüfusla ilgili kesin rakamlar hiç bir dönemde kesin olarak verilmemiştir. Bulgaristan statiklerine güvenilmediğinden dolayı Bulgaristan’daki kesin Türk nüfusu bilinmemektedir. Çeşitli kaynaklara göre 1877 den önce Bulgaristan da Türk nüfusu % 54,7’ sini teşkil ediyordu. Bulgar resmi istatistiklerinin 1892 yılında Bulgar Prensliğinde yaşayan Türkler 634.258 düştüğünü göstermektedir. 1905 – 1910 yıllarında 600.000 ‘e inmiştir. Bulgaristan’ın Türk nüfusun yaşadığı birçok bölgeyi de topraklarına katmış olmasına rağmen, artması gereken Türk nüfusun, aksine azaldığı görülmektedir. 1920 yılında yapılan nüfus sayımı, bu bölgelerde dokuz ilçenin altısında Türk nüfusun ortalaması % 97 oranına sahip olduğu ortaya koymaktadır. Türklerin katledilmeleri, zorla göçe zorlamalarına karşı, Rodop Bölgesi nüfusunun dörde üçünden fazlasının yine Türkler olduğu anlaşılmaktadır. 1934 yılında yapılan sayımlara göre, anadilin Türkçe olanların sayısı 618.268 kişiydi. 1943’ Güney Dobruca’nın da katilimi ile Türklerin sayısı 900 bini aştığı söylenebilir, Bulgaristan’ın resmi statikleri de bu doğrultudadır. Bulgaristan’da 1946 dan sonra yapılan sayımlarda etnik gruplara göre ayırım yapılmaya başlanmıştır. 1956 yılı sayımlarda Pomak Türkleri’ de Bulgar olarak geçmişlerdir. Bulgaristan da Komünist rejimi başlangıcından bu yana hiç bir yerde resmi nüfus Türkleri bir milyondan fazla göstermemiştir. Sürekli göçe zorlanmasına rağmen Bulgaristan’daki Türk nüfusu Bulgarların doğum oranının düşük olmasının da eklenmesiyle sürekli olarak yoğunluğunu korumuş ve kendisini muhafaza edebilmiştir. Jivkov döneminde 1972 yılında başlayarak 1984 yılında had safhaya ulaşan zorla isim değiştirme ve asimilasyon politikaları da netice vermemiş ve bugün de Bulgaristan’daki Türk nüfusu yoğunluğunu devam ettirmektedir. Bulgaristan Türklerinin kendi varlıklarını sürdürebilmelerinin diğer etkenlerin yanında en önemli etkenlerinden eğitim ve basın yayın hayatı olmuştur. Bulgaristan’ın kurulması ile birlikte Bulgaristan topraklarında kalan Türkler uluslar arası anlaşmalardan doğan haklarını kullanarak Türkçe eğitim ve öğretimini kıt kaynaklarla sürdürebilmişlerdir. Toplumların hayatında önemli rol oynayan basın yayın araçlarından da çok zor şartlar altında yararlanabilmişlerdir. Buna Bulgar idarecilerinin sürekli engellemeleri de eklenince Bulgaristan Türklerinin eğitim ve basın yayın hayatının sürdürebilmelerinin ne kadar güçlüklerle olduğu anlaşılmaktadır. Bulgaristan Türklerinin eğitim öğretim ile basın yayın hayatını Bulgaristan’ın gelişimine ve oluşmasına göre dört bölümde ele almak isabetli olacaktır. 1. Prenslik Dönemi–93 Harbinden Balkan Harbi Sonuna Kadar 93 Harbinden Balkan savaşına kadarki Prenslik döneminde giderek artan sayıda eğitim kurumları açılırken diğer yandan da onlarca gazete mecmua gibi yayın organları da yayın hayatına girmiş birçok da yayınevi açılmıştır. Bir kısmı uzun süre yayın hayatını sürdürür iken bir kısmı da kısa yayın hayatında Bulgaristan Türklerinin aydınlatmaya çalışmıştır. Prenslik döneminde Bulgar Prensliği ve Doğu Rumeli Vilayetinde yayınlanan gazete ve mecmualar: Gazete Adı Şehir Yıl Bulgaristan Resmi Varna 1879 Tarla Sofya 1880 Dikkat Varna 1884–86 Serbest Bulgaristan Sofya 1887 İttifak Sofya 1894 Sebat Rusçuk 1894 Emniyet Filibe 1896 Gayret Filibe 1895 Rağbet Filibe 1896–1901 Resimli /Resimsis/ Emniyet Filibe Sada Filibe 1897 Filibe Varna 1897–1905 Hamiyet Filibe 1897 Balkan Rusçuk 1898 Mecray-I Efkâr Filibe 1898 Doğruyol Filibe 1900 Müdafaa-I Hukuk Rusçuk 1901 Efkâr-I Umumiye/ Rusşuk-Sofya 1904 Rumeli Filibe 1904 Balkan Filibe-Sofya 1904 Temaşay-I Esrar İslimiye 1904 Rumeli Telgrafları Filibe 1905 Uhuvvet Rusçuk 1904 Tuna Rusçuk 1905 Tuna Rusçuk 1908 Feryad Sofya 1905 Ahali Filibe 1905 Şark Sofya 1909 Sofya Fecri Sofya 1910 Tırpan Eskicuma 1911 Hurşid Filibe 1912

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Bulgaristan Türklerinin Basın Hayatı

İbrahim SOYTÜRK

Çıkaran İki sene kadar çıkmıştır. Resmi gazetenin tercümesi. Yusuf (Ali) Türabi. Az çıkmıştır Yusuf Ali (Türabi) Varna Postası, Varna 1887.Necip Nadir, Rüştiye Müdürü. 6 ay çıkmış. NadasSamokovlu Haşim Bey. Nacio Nadir, Yusuf Ali (Türabi) Abdülhamid tarafından İstanbul Rüşümat Meclisi Azası tayin edilmiş, İskender ve Ahmed Zeki Emin Tevfik Filibeli Rıza Paşa Hafız Ahmet Abdülhamid’e gözdağı verip para veya memuriyet kapmak Ubeydullah Hoca, Hatip oğlu, Ali Fehmi, Mülkiye mezunu olup istipdatdan kaçmıştır. Ebu Mukbil Kemal Ahmed Zeki Ali Rıza Ubeydullah Efendi Ahmed Zeki (Rusçuk ) M.Ragip, İsmail Yürükof Ethem Ruhi,. Günlük Ethem Ruh Balkan Harbine kadar gündelik çıktı. Bulgaristan Türkünün haklarını korudu Süleyman Fehmi, öğretmen. Günlük. Ethem Ruhi’nin Günlük. 91’nci sayıdan itibaren Mehmed Teftiş mes’ul müdürüdür. Günlük. Mehmed Teftiş. Günlük. Tuna adıyla kurulan şirket tarafından yeniden çıkarıldı. Mustafa Ragıb,. Günlük. Mehmed Sabri, Ali. Fehmi’nin kardeşi çıkardı Yürükoğlu İsmail, ( Talat Paşanın kız kardeşinin kocası ). Ahmed Zeki. Doğan. Mehmed Şükrü.

Görüldüğü gibi 30’dan fazla gazete basın hayatına girmiş ve Türk toplumu üzerinde etkili olmuştur. Basın hayatının eğitim ve öğretim hayatının dışında düşünülmesi mümkün değildir. Bu nedenle eğitim durumunu da kısaca ele almamız icap etmektedir. Diğer yandan Bulgaristan’da Türk eğitiminin kökü imparatorluk dönemine dayanmaktadır. Burada öncelikle dini ibadetler için ulu camiler, eğitim ihtiyaçları için eğitim ve öğretim müesseselerin inşa edilmesini asla ihmal etmemişlerdir. 1864 yılında Tuna Vilayetinin kurulmasında Bulgaristan’da köklü reformların uygulamaya konmasının Türk eğitiminin gelişmesinde büyük bir yeri oldu. Tuna Vilayetinde Türklerin yaklaşık olarak 2.700 mektep, 150 medrese ve 40 rüştiyeleri vardı. 93 harbi Bulgaristan’da eğitimde Türkler için bir yıkım olmuştur. Savaşta 1500 civarında Türk Okulu yıkılıp, yakıldı. Türk öğretmenlerinin çoğu göçmek halinde bırakılmışlardır. Osmanlı Rus savaşından sonra Bulgaristan Türkleri 600 yıllık yurtlarından sökülüp atıldı, yaklaşık 300.000 Türk ise vahşice öldürüldü ve bu arada Türk okulları da yakılıp yıkıldı. 1877 – 1879 yılları arasında Tatarpazarcik şehrinde 21 cami ve 7 medrese yıkılmıştır. Filibe (Plovdiv) şehrinde ise harpten önce 80 cami, medrese ve mekteplerden 1879 yılında ancak 5 adet kalabilmiştir. Şehirde bulunan 11 medreseden ise geriye hiç bir tane bile kalmamıştır, 18 mektepten 2 tanesi ayakta kalabilmiştir. Bu sorun 1878 yılında Filibe de “Doğu Rumeli Avrupa “ komisyonunda görüşülüp tartışılmıştır. Bu toplantıda Rus delegesi Prens Tzeretelev bunların bir kısmının Bulgarlar tarafından yıkıldığını, bir kısmı da savaş esnasında Rus ordularının odun ihtiyacı için kendileri tarafından yıkıldığını kabullenmiştir. Yıkımlar burada da durmamış, daha sonraki yıllarda da devam etmiştir. Aynı zamanda ayakta kalan Türk okullarını işgal etme yoluna gidilmiştir. Türk okulları Türklerin elinden alınmış, karşılıksız olarak devletleştirilmiştir. 1880 yılında Provadi kasabasında beş Türk okulunun 4’dü askeri kışla 1’de posta telgraf binası olarak değiştirilmiştir, buda açık olarak kanıtlamaktadır. 1881 yılında ise Vidin kentinde bulunan modern Türk ruşdiyesi Türk cemaatinin elinden alınıp tiyatro, balo salonu haline getirilmiştir v.s. Aynı zamanda Türk okulları yama edilmiş veya Bulgarlar bu okullara taşınmışlardır. Türk okulları kalmıştı başıboş, her kasabada okul encümeni eğitim sorunlarını kendi başına çözmeye çalışıyordu. Kısaca Türklerin eğitim, öğretim işlerini düzenleyecek bir merkezi otorite yoktu. Bu sorunu ele alacak bir kuruluşa ihtiyaç vardı. Bunu çözmek için 25 öğretmen bir araya gelerek 18 Temmuz 1906 yılında Şumlu’da “Muallimi İslami’ye Cemiyeti İttihadiye” sinin temelini atmışlardır. Daha sonraki yıllarda “ Bulgaristan Türk Öğretmenler Birliği “ adı altında çalışmalarını sürdürmüştür. Bu kuruluş her yıl bir kentte kongreler düzenlemiş ve Bulgaristan Türklerinin eğitiminin sorunlarını bir bütün olarak ele almıştır.

43


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

1894 – 1895 sayımlarında Türk öğretmenlerin yaş grubuna göre dağılımı.

20 altı 20–25 26-30 31-35 36-40 41-45 46-50 50 üstü 40 106 226 204 192 120 165 413

Görüldüğü gibi Türk öğretmenleri % 48’i 40 yaşının üstünde. Bundan dolayı da yaşlı öğretmenler Türk okullarına bir dinamizm vermeleri, bir yenilik getirmeleri beklenemezdi. Türk Öğretmenlerin tahsil durumları 1894 – 1895 okul yılında.

İlk mezun 738

Medrese 565

Ruşdiye 134

Lise 9

Bilinmeyen 14

Göründüğü gibi öğretmenlerin % 50 si kadarı ilkokullardan, % 40 ı Medreselerden ve ancak % 10 u kadar Ruşdiyelerden. Öğretmen okulu veya lise mezunu yoktur. 1909 yılında Varna’da toplanan Türk okul encümenleri Kongresinde Bulgaristan Türkleri için bir Öğretmen Okulu açılması kararlaştırılmıştır. Üç yıl sonra 1912 de Şumnu’da Türk öğretmen okulunun yönetmeliği ve programı Bulgar resmi gazetesinde yayınlanmıştır. Buna göre, Şumnu Türk Öğretmen okulu bir devlet okulu statüsünde olacak ve öğretim süresi iki yıl sürecektir. Buna Bulgaristan’daki Türk rüştiyelerini bitiren 25 yaşından küçük kız ve erkek gençler alınacaktır. O tarihte öğretmenlik yapmakta olanlar da 30 yaşını bitirmemişler ise okula gidebileceklerdi. Devlet okulu olmasına rağmen Türk azınlık okullarının eğitim ihtiyaçlarının 10 da birini anca karşılıyordu devlet. Hatta Türk öğretmenleri sosyal sigorta ve emeklilik hakkından da yararlanamıyorlardı, Bulgar öğretmenleri gibi. Türk okullarını yaşatabilmek için halktan para toplanırdı. Bu durum da Türk halkının yükünü giderek ağırlaştırılıyordu. 1909 yılında kabul edilen “ Milli eğitim yasası” Türk ve Bulgar eğitimi arasındaki adaletsizliğin devamını, hatta artmasını sağlamıştır. Bu yasaya göre, Bulgar okullarına belediye ve hazine topraklarla, koru, mera, çayır, v.s. gibi “Fonlar” ayrılmıştır. Fakat Türk okulları bu yasadan yararlanamamışlardır. 34 yıl bir dönem içerisinde Bulgaristan Türkleri eğitimde gelişme kaydedememiştir. Aşağıdaki durum bunu kanıtlamaktadır. Bulgar statiklerine göre Bulgaristan’da Türk Okulu, öğretmen ve öğrenci sayısı:

Ders yılı 1894–95 1907-08 1912-13

Okul sayısı İlk Orta Toplam 1284 1121 1206 1460 1286 1420 72028 58166 63778

Öğretmen sayısı İlk Orta Toplam 16 28 28 56 59 59 554 1107 1286

Öğrenci sayısı İlk Orta Toplam 130 1149 1234 1516 1345 1479 72582 59273 65064

Tabloda da görüldüğü gibi 17 yıl içinde Bulgaristan Türkleri 78 ilkokul 37 öğretmen ve 7.500 öğrenci kaybetmişlerdir. Bu oldukça önemli bir düşüş, buna en büyük sebep ise göç olmuştur. Köylerde insan kalmayınca okulların da kapanılması kaçınılmaz olmuştur. 1912 – 1918 yılına kadar bu durumda bir iyileşme olmamıştır. 2. Balkan Harbi Sonundan İkinci Cihan Harbi sonuna kadar olan dönem Türk eğitimiyle ilgili Bulgar politikasında ilk olumlu değişiklik 1919 – 1923 Çiftçi Partisi iktidarında gerçekleşmiştir. 27.Kasım 1919 tarihli Neuilly Barış Anlaşmasının IV. Bölümü Bulgaristan’daki azınlıkların haklarına genel bir biçim vermiştir. 54: Maddesi Bulgaristan’daki azınlıkların, bu arada Türklerin, “hayır kurumları dini ve sosyal kurumlar, okullar ve diğer eğitim kurumları açmak, bunları yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak...” konusunda Bulgarların faydalandığı bütün haklardan faydalanacakları hükmü getirilmiştir. 55: Maddede ise azınlıklara kendi dillerinde eğitim verilmesi ve bu hususta Bulgar Hükümetince gereken kolaylıkların ve yardımların sağlanması öngörülmüştür. 21. Temmuz 1921 de Bulgar Milli Eğitim Yasasında yapılan değişiklerle Türk eğitimi lehine birçok yenilikler getirilmiştir. Türk okulları için ayrı Türk Başmüfettişi tayin edilmesi ve bunun öteki müfettişler gibi görev ve yetkilere sahip olması. Türk okullarında Bulgarca mecburiyeti kaldırılması,. Türk okullarına maddi yardımlar yapılması, yeni Türk okul binalarının yapımı için kredi ve inşaat malzemesi alım kolaylığı tanınması gibi hükümlere yer verilmiştir. Bir diğeri de Türk okulları için okul “fonları” oluşturmasıdır. Ve ilk defa 1921 – 1922 ders yılında Şumnu ilindeki Türk okulları için 5068 dekar, Varna bölgesindeki okullar için 2523 dekar olmak üzere toplam 7591 dekar toprak verilmiştir. 1922 - 23 ders yılında toprak dağıtılmış ve bu emlak Türk okul encümenleri adına tapuya geçirilmiştir. Ders yılı

Okul sayısı

Öğretmen sayısı

Öğrenci sayısı

1912 – 13

İlk 1206

Orta 28

Toplam İlk 1234 1420

Orta 59

Toplam İlk Orta 1479 63778 1286

Toplam 65064

1921 -22

İlk 1673

Orta 39

Toplam İlk 1712 1990

Orta 113

Toplam İlk Orta 2103 58553 1928

Toplam 60481

1912-13 1921-22 yıllarını kıyasladığımızda Türk okullarında % 28 ; Öğretmenlerin sayısında % 30 artış olmuştur.

44


İller Burgaz Vratsa Vidin Varna Mestanlı Paşmaklı Petriç Filibe Plevne Rusçuk Sofya Eski Zağra Tırnovo Şumnu Genel Toplam

Okullar 83 5 7 78 657 199 2 21 18 141 1 62 66 332 1712

Öğretmenler 105 16 17 119 679 215 8 60 35 249 1 87 79 433 2103

Öğrenciler 3994 202 384 4967 17355 5627 233 1986 1072 10507 6 2546 2765 17792 60481

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

1921 – 22 ders yılında Türk okulları, öğretmenleri ve öğrencileri illere göre dağılımı:

1921 -1922 ders yılı. 1922 – 1923 ders yılında “ NÜVVAP “ okulu “Merdesetün - Nüvvap” adıyla Şumnu kentinde açılmıştır. Bu okul çalışmalarını 1947 yılına kadar sürdürmüştür. 1930 yılında bu okulun âli bölümü de faaliyete geçmiştir. “Nüvvap” okulundan mezun olanların bir bölümü müftülükler örgütünde, bir bölümü ise öğretmen olarak Türk okullarında görev almışlardır. Bütün bu olumlu gelişmeler Çiftçi hükümetinin 1923 de bir darbe ile yıkılmasından sonra da kısıtlamalarla 1928 yılına kadar devam etmiştir. Bu dönemde Bulgaristan Türklerinde bir silkinme ve uyanma hareketi başlamıştır. Türkiye’deki tarihsel gelişmeler bunu çok etkilemiştir. O yıllarda Türk azınlığı arasında yeni yeni kültür, spor, hayırsever dernekleri kurulmuş, okuma yurtları, jimnastik kulüpleri açılmış, yeni gazete ve dergiler çıkmaya başlamıştır. Türk okullarında Türkiye’deki paralel bir eğitim verilmeğe ve Türk çocukların Türklük bilinci ve gururuyla Atatürkçü bir gençlik olarak yetiştirilmesine çalışılmıştır. Türkiye’ye paralel olarak Bulgaristan’daki okullarda yeni alfabe ile eğitime başlanması da sancılı olmuştur, çünkü Bulgaristan yönetimi ülkede yaşayan Türkleri Türkiye’den ayırmak için eski alfabe ile eğitimin sürdürülmesi yönünde baskı yapmışlar, ancak Türk toplumunun ısrarlı mücadelesi neticesinde geri adım atmak zorunda kalmışlardır. 02.Ocak 1929’da hükümetin yayınladığı nizamname de Türk ahalisine haddinden ziyade büyük ve ağır, hatta bazı yerlerde alınan devlet vergisi üzerine % 300 ve 466 nispetine varan okul vergileri yüklemiştir. Hatta eski hükümetin vermiş olduğu “okul fonu” tarlaları alınarak Bulgarlara verilmiştir. Böylelikle Türk okullarına gelir sağlayan kaynaklara yine el konulmuş ve yüzlerce okulun kapanmasına sebep olmuştur. Bu yüzden 1929 -30 ders yılında Mestanlı da 193 köy ve 68 mahalle, Paşmaklı 28 köy ve 105 mahalle Şumnu da 16 köy ve 19 mahalle okulsuz kalmıştır. Binlerce Türk çocuğu okul dışı bırakılmasına neden olmuştur. 1928 yılında Şumnu’daki Türk Öğretmen okulunun kapatılmasıyla Türk eğitimine daha ağır darbe indirilmiştir. Türk okullarına Bulgar öğretmen getirilmiş ve bunların maaşlarını Türk halkı tarafından ödenmesi şart koşulmuş. Her Bulgar öğretmenine Türk öğretmeninin aldığı maaşın iki katı ödenmesi hükmü getirilmiştir. Aynı zamanda Türk okulları “milli okul” yani Bulgar okulu statüsüne dönüştürülmüştür. Mesela Mestanlı da milli okulların sayısı 1926 -27 ders yılında 42 idi, ama bu rakam 1929 -30 ders yılında 84 olmuştur, Paşmaklı da 30 dan 106 çıkarılmıştır. Bulgaristan Türkleri 1934 -1944 yılları arasında daha ağır şartlar altında kalmıştır. Bu dönem Türk eğitiminin o güne kadar görülen en karanlık dönemi olmuştur. 1937 yılında teftiş komisyonunun raporu: 1. Krallık idaresindeki Türk azınlığın eğitimini mümkün olan en aşağı seviyede bırakmak için bütün kanuni tedbirler alınmalıdır. 2. Türk azınlığı gençliğine bilgilerin en basiti verilmeli, Türk okullarında dini eğitime daha geniş yer ayrılmasına dikkat edilmelidir. 3. Türk özel okullarına Bulgar öğretmenleri pedagojik amaçla değil, istihbarat amacıyla atanmalıdır. ” Bulgar hükümetinin Türk azınlığı ile ilgili eğitim politikası Eğitim Bakanlığının Başmüfettişinin bir raporunda da gayet açık olarak belirtilmekte ve şöyle denmektedir: “Türk ahalisi okutulmamalıdır. Çünkü ne kadar okur, kültürü olursa, o kadar tehlikeli olacak ve hükümetin eğilimlerini kavrayacaktır” Bu politikalar uygulanması için, ilk işleri seçimle gelmiş olan Türk okul encümenlerini dağıtmak olmuştur. Çünkü bunlar genç ve Atatürkçü kişilerdi. Bu aydın kimseler Türkiye deki Atatürkçü atılımları yakından takip ediyorlar ve Bulgaristan Türk okullarını o yöne sürüklüyorlardı. Bu hareketin hemen arkasından 5.09.1935 tarihli diğer bir yönetmelikle Türk okullarında okutulacak bütün ders kitaplarını Baş müftülüğün kontrolünden ve onayından geçirilmesi öngörülmüştür. 1936 yılında Türk azınlık okulları için “dini eğitim müfettişliği” kurarak Türkçe eğitime savaş açtı. Yeni yazıyla çağdaş eğitim vermeye çalışan aydın Türk öğretmenleri büyük işkencelere maruz bırakıldı. Onların üzerine sarıklı hocalar kışkırtıldı.

Ders yılı 1936 –37 1937-38 1938-39 1939-40 1940-41 1941-42 1942-43 1943-44

Okul Öğretmen sayısı sayısı 605 1438 592 1385 529 1208 503 1164 467 1100 460 1108 418 973 367 851

Öğrenci sayısı 53335 51219 46972 43852 41247 41974 41531 34867

Subay Talimgahında büyük çadırın içinde davetliler ile bir arada (Mustafa Kemal) Misafirler: Ankara’da bulunan Bulgaristan Temsilcileri

Tabloda da görüldüğü gibi, özel Türk okulları birbir ardına kapatılıyor ve ilerici öğretmenler işten atılıyor.

45


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

46

Bu arada Vakıf malları yağma edildi, bildiğiniz gibi Vakıflar Türk okullarının tek gelir kaynağıydı. Bu büyük sarsıntı Bulgaristan’da Türk eğitimini derinden etkiledi. Bulgaristan’da Türk okulları özel okul statüsündeydi. Okulları Türk cemaati açar, yönetir ve yaşatırdı, öğretmenleri de cemaat atardı, yani yetki cemaatin elindeydi. Bu okullarda eğitim Türkçeydi. Bu topraklarda çekilen Osmanlı bu zengin eğitim mirasının korunmasını toprağın yeni sahiplerine taahhütlerle bağlamayı ihmal etmemişlerdir. Fakat Bulgaristan hükümeti bu anlaşmalara hiç bir zaman uymamıştır. Bu dönemde de tüm engellemelere rağmen birçok gazete ve dergi yayın hayatına girmiş ve Bulgaristan Türklerinin bilinçlenmesinde önemli rol oynamıştır. Yine bu dönemde Bulgaristan’daki Türk okullarından yetişen birçok siyasetçi, edebiyatçı, gazeteci ve yazar, din âlimi, bilim adamı ve siyasetçi Türkiye Cumhuriyetinin gelişmesinde ve kalkınmasında etkili rol oynamıştır. 1915 – 1938 Tarihleri Arsasında Bulgaristan’da Çıkan Türk Gazeteleri GAZETE ADI

ÇIKTIĞI TARİH

Türk Sadası 14.11.1915 Çiftçi Bilgisi 14.01.1919 Balkan 15.03.1919 Sada-i – Millet 15.11.1919 Türk Sözü 13.03.1920 Arda 01.11.1920 Ziya 07.11.1920 Ahali 18.12.1920 Tunca 14.01.1921 Koca Balkan 01.09.1921 Ahali 04.10.1922 Deli Orman 21.10.1922 Spor Gazetesi 16.03.1923 Türk Muallimler Mecm 01.12.1923 Başlangıç – Naçalo 13.03.1923 Rumeli 15.08.1924 Genç Mektepli 14.10.1921 Koca Balkan 16.02.1925 Rumeli 01.03.1925 Yeni Söz 15.06.1925 Dostluk 20.06.1925 Bulgaristan 27.01.1926 Mücadele 14.06.1926 Tuna Boyu 14.12.1926 Başlangıç 01.01.1927 Deli Orman 14.01.1927 Tuna Boyu 24.03.1927 Yeni Başlangıç 03.12.1927 İntibah 23.12.1927 Rehber 14.01.1928 Turan 06.05.1928 Yeni Başlangıç 14.08.1928 Yenilik 28.10.1928 Rodop Sesi 13.01.1929 Savaş 14.01.1929 Tebligat 14.01.1929 Rodop 01.04.1929 İkbal 01.06.1929 Halk Sesi 27.09.1929 Deli Orman 01.12.1929 Birlik 16.12.1929 İntibah 02.03.1930 Yeni Yol 01.05.1930 Açık Söz 14.03.1931 Salâi- İslam 26.04.1931 Birlik 01.05.1931 Birlik 22.08.1931 Özdilek 01.10.1931 İstikbal 20.12.1931 Rodop 26.12.1931 Karadeniz 08.04.1932 Birlik 02.05.1932 Turan 01.07.1932 Turan 01.10.1932 İleri 15.01.1933 Birlik 01.05.1933 Terbiye 15.06.1933 Medeniyet 19.08.1933 Çiftçi Kurtuluşu 01.01.1934 Yarın 30.01.1934 Balkan Postası 20.04.1934 Medeniyet 07.05.1934 Yeni Gün 15.07.1934 Doğru Yol 17.07.1935 Yıldırım 18.09.1935 Havadis 01.02.1936

KAPATILIŞ TARİHİ 31.12.1920 19.05.1934 14.12.1920 12.12.1919 09.10.1920 01.12.1920 09.06.1923 14.09.1922 01.11.1925 30.11.1921 01.12.1924 30.10.1926 09.08.1926 17.03.1925 14.07.1924 01.09.1925 01.12.1924 25.07.1925 27.02.1926 01.02.1929 14.03.1935 30.10.1926 30.09.1926 29.12.1926 31.03.1927 31.03.1927 30.04.1927 30.07.1928 01.11.1928 31.12.1938 30.06.1932 01.02.1929 03.09.1929 31.10.1929 28.03.1929 14.12.1929 31.05.1930 02.06.1929 31.03.1934 12.02.1934 30.06.1930 01.11.1931 31.03.1931 14.04.1937 14.08.1931 15.05.1931 30.11.1931 01.06.1934 19.05.1934 31.05.1934 19.05.1934 31.12.1932 30.09.1932 10.05.1934 31.01.1933 30.10.1933 11.07.1933 01.10.1933 19.05.1934 10.07.1934 26.08.1935 14.02.1943 01.12.1934 31.08.1939 31.12.1935 28.02.1941

ÇIKTIĞI YER Sofya Sofya Filibe Filibe Filibe Kırcaali Sofya Sofya Sofya Filibe Rahova Razgrad Rusçuk Şumnu Kırcaali Eskicuma Şumnu Sofya Kırcaali Şumnu Sofya Sofya G.Plevne Razgrad Kızanlık Razgrad G.Plevne Kırcaali O.Pazarı Sofya Kırcaali Kızanlık Yambolu Şumnu Şumnu Sofya Kırcaali Lom Sofya Sofya Eğridere Şumnu Kırcaali Filibe Şumnu Kızanlık Kırcaali Kırcaali Vidin Filibe Razgrad Yambolu Vidin Varna Kırcaali Eğridere Sofya Filibe Sofya Şumnu Filibe Sofya Sofya Sofya Sofya Şumnu


Adı: Yer: Yıl: Terbiye Ocağı Şumnu 1921–1923 Muallimler Mecmuasi Varna 1923–1925 Mecmua-I İrşat Sofya 1920 Yoldaş Şumnu 1921 Genç Okullu Şumnu 1924 Alkın Kalem Rahova 1923 Doğru Yol Şumnu 1924 Çiçek Sofya 1929 Çocuk Sevinci Sofya 1932. İrfan Filibe 1932 İtisam Filibe 1933 Hakikat Şahidi Kızanlık 1933 Bulgaristan Resmi Varna 1879 Tarla Sofya 1880 Dikkat Varna 1884–1886 Serbest Bulgaristan Sofya 1887 İttifak Sofya 1894 Sebat Rusçuk 1894 Emniyet Filibe 1896 Gayret Filibe 1895 Rağbet Filibe 1896–1901 Resimli Emniyet Filibe Sada Filibe 1897 Filibe Varna 1897–1905. Hamiyet Filibe 1897 Balkan Rusçuk 1898 Mecray-I Efkâr Filibe 1898 Doğruyol Filibe 1900 Müdafaa-I Hukuk Rusçuk 1901 Efkâr-I Umumiye/Rusşuk Sofya 1904. Rumeli Filibe 1904. Balkan Filibe 1904 Sofya Temaşay-I Esrar İslimiye 1904 Rumeli Telgrafları Filibe 1905 Uhuvvet Rusçuk 1904 Tuna Rusçuk 1905 Tuna Rusçuk 1908 Feryad Sofya 1905 Ahali Filibe 1905 Şark Sofya 1909 Sofya Fecri Sofya 1910 Tırpan Eskicuma 1911 Hurşid Filibe 1912 Tunca Sofya 1913–1915. Türk Sadası 1915–1920 Tunca Sofya 1920–1925 Eyyam Filibe 1914 Resimli Balkan Sofya 1917 Çifçi Bilgisi Sofya 1919–1923 Çiftçi Bilgisi Sofya 1931–1934 Ziya Sofya 1920–1923 Arda Kırcaali 1920 Ahali Sofya 1920–1922 Türksözü Filibe 1920–1923 Deliorman Razgrat 1922–1927 Başlangiç Kırcaali 1924 Rumeli Eskicuma 1924 Koca Balkan Filibe 1925 Bulgaristan Sofya 1926 Yeni Söz Şumnu 1925 Dostluk Filibe 1923–1934 Mücadele Pilevne 1926. Spor Gazetesi Rusçuk 1926 İntibah Şumnu 1927–1931

Yayınlayan: Bulgaristan Öğretmenler Birliği Osman -Nıri (Peremeci) Hafız Abdullah Fehmi (Meçik) Hasip Safveti (Aytuna), Mehmed Masum, M.Şerif Alyanak, Besim Hilmi Çakaloğlu, İbrahim Hakkı (Oğuz),Ali Avni, Ebü Şinasi, Hasan Sabri Hoca, Hüseyin Edip, Hüsnü Fuad ve diğer imzalar vardır. Eski Cuma Meb’usu Ahmed Zihni, Cafer Tayyar Paşa Ordusu Zabitlerinden Bulgaristan’a gelenlerin yazılarını neşretti. Hafız Abdullah Fehmi. Öğrenci dergisidir.İlk çocuk Edebiyatı Öğretmen Ahmed İlhan (Paniç). Öğrenci dergisi. Mehmed Behçed, Kültür, ülkü dergisidir. 8 sayı çıkmıştır. Nüvab öğrencileri tarafından çıkarılan dini bir dergi Akif Osman, Küçük Süleyman, Hafız Yusu Necip Asım İmzaları vardır. Fevziye Celil Kalgay, kadın dergisidir. Oğuz Peltek’in Çocuk dergisidir. Hoca Ramile Hacı Mustafa Nureddin Dini kitaplardan alınmış Nazifof isminde biri Hıristiyanlık propag. için çıkarılmıştır. İki sene kadar çıkmıştır. Gazete Tercumesi Resmi gazetenin tercemesi. Yusuf (Ali) Türabi. Az çıkmıştır Yusuf Ali (Türabi) Varna Postası, Varna 1887.Necip Nadir, Rüştiye Müdürü.6 ay çıkmıştır. Nadas Samokovlu Haşim Bey. Nacio Nadir, Yusuf Ali (Türabi) Abdülhamid tarafından İstanbul Rüşümat Meclisi Azası tayin edilmiş, İskender ve Ahmed Zeki Emin Tevfik Filibeli Rıza Paşa Hafız Ahmet Abdülhamid’e gözdağı verip para veya memuriyet kapmak Ubeydullah Hoca, Hatip oğlu, Ali Fehmi, Mülkiye mezunu olup istipdatdan kaçmıştır. Ebu Mukbil Kemal Ahmed Zeki Ali Rıza Ubeydullah Efendi Ahmed Zeki (Rusçuk ) M.Ragip, İsmail Yürükof Ethem Ruhi,. GünlükErthem RuhBalkan Harbine kadar gündelik çıktı. Bulgaristan Türkünün haklarını korudu Süleyman Fehmi, öğretmen. Günlük. Ethem Ruhi’nin Günlük. 91’nci sayıdan itibaren Mehmed Teftiş mes’ul müdürüdür. Günlük. Mehmed Teftiş. Günlük. Tuna adıyla kurulan şirket tara-fından yeniden çıkarıldı. Mustafa Ragıb, İstipdad’dan - kaçanlar çıkarmıştır. Günlük. Mehmed Sabri, Ali. Fehmi’nin kardeşi çikardi Yürükoğlu İsmail, ( Talat Paşanın kız kardeşinin kocası ). Ahmed Zeki. Doğan. Mehmed Şükrü. Ahmed Fazıl, Ahmed Fazıl, Tunca’nın adını buisme çevirmiştir Yine eski ismini almıştır. Demokrat Partinin organlığını yapmıştır Günlük. Hafız İsmail Numan. Ethem Ruhi. Eskicuma Mebusu Ahmed Zihni Bayraktar oğlu İdris, B.K.Partisinin Türkçe Çiftçi Hükümeti zamanında İçişleri Bakanlığı Hususi Kalem Müdürü Ragıp Mıtış Sipahi. Mehmet Behçet (Perim). Ali Fehmi Mahmud Necmeddin Kırcaali’de Bulgarlar tarafından çıkarılmıştır. Tarık Mümtaz (Göztepe) Spor sahasında hizmeti oldu. Mehmed Behçet Perim. Ahali ga- zetesi kapanınca neşre başladı. Mehmed Behçet tarafından çıkarılmıştır. Besim Hilmi Çakaloğlu Sahibi Tahir Nuri’dir. Necmeddin İsmail Muharrem, Spor Hafız Yusuf Şiyasi; gazete

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

ÇIKMIS DERGILER ve GAZETELER

47


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

3. Komünist Dönem.- İkinci Cihan Harbinden sonra Bulgaristan’da iktidarı ele geçiren Bulgar Komünist Partisi Türk okullarını kapatarak Türkçe eğitimini yasakladı ve tüm ülkede Bulgarca eğitimi mecburi hale getirdi. Türk vakıf malları devlet tarafından gasp edilerek Türklerin elinden alındı. Diğer yandan Türk gazeteleri de kapatıldı ve Komünist Partisinin direktifleri doğrultusunda yayın yapan Türkçe gazete ve dergiler yayın hayatına sokuldu. Bu gazete ve dergilerde de Türkçe yazılar 1970 sonra yavaş yavaş kaldırıldı ve 1980 den sonra da tamamen Bulgarca yayına geçildi. Buna rağmen Komünist dönemde de Bulgaristan Türkleri çok sayıda aydın yetiştirmeye muvaffak oldular. 1984 yılından sonra ise Bulgaristan’daki Türklerin isimleri de değiştirilerek zorla Slavlaştırılmaya çalışıldılar. Komünist Dönemde Bulgaristan’da yayınlanan Türkçe yayın organları: Yeni IşıkBKP resmi yayın organı; Halk Gençliği- BKP resmi yayın organı; Filiz- Ortaokul Örencilerine yönelik; Yeni Hayat- Gazete; Yeni Hayat- Dergi 4.1990 yılı sonrası- 1989 yılında başlayan büyük göç neticesinde Bulgaristan’dan Türkiye’ye yüz binlerce insan göç etti. Sonuç olarak Bulgaristan’da Jivkov dönemi sona ererken ülkede yaşayan Türk toplumu da kan kaybetmiş oldu. Bulgaristan’da rejim değişikliği ile birlikte demokrasiye geçiş de başlamış oldu. Değiştirilen isimler geri verildi ve soy isimlerin sonlarındaki eklerin (ov – ova, ev – eva ) kaldırılmasına da imkân sağlandı. Ancak Bulgaristan’daki Türkler 1990’dan günümüze kadar Türkçe eğitimine başlayamadılar. Türkçe okullarda seçmeli ders olarak verilerek Türkçe derslerine girilmemesi konusunda propaganda çalışmalarına de başlandı. Böylece bir toplumun var olmasını sağlayan en önemli unsur anadili unutturmak için her yola başvuruldu. Öte yandan Türk toplumunun kendini ifade ettiği kitle iletişim araçlarından da yoksun kaldı. 1990’dan sonra yayın hayatına giren Hak ve Özgürlük gazetesi 1994 yılına kadar çıkmasına rağmen 1994’ten itibaren kesintilerle yayın hayatını sürdürmeye çalıştıysa da sonunda yayın hayatına son verdi. 5. 1990dan sonra Bulgaristan’da yayınlanan Türkçe gazete ve dergiler: Hak ve Özgürlük gazetesi – kapandı; Işık ve Güven - kapandı Cırcır –çocuk - kapandı Deliorman – - kapandı Hoşgörü Dergileri - aralıklarla devam ediyor Filiz Gazetesi - kapandı; Balon Çocuk Dergisi-kapandı Zaman Gazetesi - devam ediyor; Sabah Gazetesi - kapandı Umut Dergisi - aralıklarla devam ediyor Kaynak Dergisi - kısıtlamalarla devam ediyor Müslümani - Bulgarca Türkçe kısıtlamalarla devam ediyor (Müftülüğün çıkardığı gazete) Yeni Işık - Kırcaali’de Ekim 2007’de başladı Kırcaali Haber - Kırcaali’de Aralık 2007’den beri aylık olarak çıkmaktadır.

Türkiye’de Bulgaristan Türklerine yönelik çıkan gazeteler; Balkan Sentezi - İstanbul’da çıkmaya devam etmekte. BULTÜRK – Bulgaristan Türklerinin Sesi – 2004y. beri çıkmaya devam etmekte Frekans Gazetesi – Balkanlara yönelik -2007y. beri devam etmekte Bu gün Bulgaristan’da Bulgaristan Türkleri tarafından Bulgaristan’ın genelinde yayınlanan süreli veya süresiz yayın mevcut değildir. Bulgaristan Türk toplumunun var olmasında son derece önemli rol oynayan Türkçe yayınların bulunmaması büyük bir eksikliktir. 6. Bulgaristan’da Türk sivil toplumları: - Kırcaali Ömer Lütvi Kültür Derneği - Tırgovişte Birlik Derneği - Şumen Nazım Hikmet Derneği - Varna Türk Kültür Derneği - Ruse Güneş Derneği - Burgaz Recep Küpçü Türk Kültür Merk. - Razgrad Edebiyat Derneği - Plovdiv Ufuk Vakfı - Razgrad Cem Derneği

BULGARİSTAN’DA - YENİ HÜKÜMET – 2005 Başbakan

Sergey Stanişev

GÖREVİ Başbakan Yard. ve Dışişleri Bakanı Başbakan Yard. ve Milli Eğitim Bakanı Başbakan Yard. ve Doğal Afetler Bakanı Avrupa Birliği’nden Sorumlu Bakan Maliye Bakanı İçişleri Bakanı Savunma Bakanı Devlet Yönetiminden Sorumlu Bakan Ekonomi ve Enerji Bakanı Ulaştırma Bakanı Bölgesel Gelişme ve Kalkınma Bakanı Çevre ve Sular Bakanı Tarım ve Orman Bakanı Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanı Sağlık Bakanı Kültür Bakanı

ADI SOYADI(PARTİSİ) İvaylo Kalfin(BSP) Daniel Vılçev(NDSV) Emel Etem(HÖH) Meglena Kuneva(NDSV) Plamen Oreşarskiİ(NDSV) Rumen Petkov(BSP) Veselin Bliznakov(NDSV) Nikolay Vasilev(NDSV) Rumen Ovçarov(BSP) Petır Mutafçiev(BSP) Asen Gaguzov(BSP) Cevdet Çakırov(HÖH) Nihat Kabil(HÖH) Emiliya Maslarova(BSP) Radoslav Gaydarski(BSP) Stefan Danailov(BSP)

2008 yılında Bakanlıkta değişiklikler: Valeri Tsvetanov - Tarım Bakanı (DPS-HÖH kontenjanından Nihat Kabilin yerine atandı) Emel Etem - Başbakan yardımcısı ve Olağanüstü Haller Bakanı. Sadece bakanlığın ismi değişti. Meglena Plugçieva - Avrupa Fonlarından sorumlu Başbakan yardımcısı (4. Başbakan yardımcısı) Mihail Mikov - İçişleri Bakanı Evgeniy Jelev - Sağlık Bakanı Nikolay Tsonev - Savunma Bakanı

48


BULGARİSTAN’DA POMAK TÜRKLERİ

I. Bulgaristan’da Türk olan üç unsur bulunmaktadır. 1. Türkler 2. Pomak Türkleri: 3. Gagavuzlar Menşeleri konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadırlar. Bulgarlar Bulgar olduklarını, Yunanlılar ise en eski Yunanlılar olduklarını iddia etmektedirler. Ancak Pomaklar kendilerinin Türk olduklarını söylemektedirler. Asıl olan da budur. Kişinin kendisini nasıl kabul ettiğidir. Her halk kendi menşeini ve kendisini en iyi bilir. Pomak Türkleri XI. asırda anayurtları Orta Asya’yı terk ederek, Ukrayna ve Romanya üzerinden Bulgaristan’a gelen Kuman Türklerinin torunları olan Pomaklar ilk olarak Bulgaristan’ın Tuna Boyu ve Dobruca bölgelerine yerleşmişler, daha sonra güneye inerek Rodop ve Makedonya’nın doğu kesimlerine yerleşmişler. Bugün ağırlıklı olarak Rodop ve Pirin bölgelerinde ikamet etmekte olan Pomak Türkleri bunun dışında Bulgaristan’ın kuzeyindeki Vidin, Vratsa, Loveç, Pleven Teteven; Orta Bulgaristan’da Plovdiv (Filibe) vilayetlerinde küçük gruplar halinde yaşamaktadırlar. Pomak Türklerinin kökeni ve tarihi geçmişi ilgili olarak bugüne kadar İngiliz Arşiv Belgeleri de dâhil olmak üzere yapılan incelemeler; Pomakların gerçekte XI. Yüzyılda Balkanlara geldiklerini ve Müslümanlığı benimsediklerini ve zaman içerisinde Osmanlılarla kaynaştıklarını ortaya koymaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nu Rodop ve Pirine yönelik fetih seferleri sırasında Pomak Türkleri “öncü” , “aracı“ ve “ileri keşif kollarında aktif görev almışlardır. Kuman Türklerine Pomak adı da yarımadaya gelen Osmanlılara yardım etmelerinden dolayı Slavlar tarafından takılmış bir isimdir. Slavlar, Anadolu’dan gelen soydaşlarına maddi ve manevi yönden destek sağlayan Kuman’lara, Slavca’da “yardımcı, yardım eden “ anlamına gelen “POMAĞAÇ” adını takmışlardır. “POMAK” kelimesi Yunanlı ve Bulgarlar tarafından iddia edildiği gibi bir kavmin adı değil, Kuman Türklerine Slavlarca verilmiş bir sıfattır. Görüldüğü gibi daha ilk aşamada Yunan ve Bulgar tezlerinin geçersizliği ortaya çıkmaktadır. Bulgarlar’ın “Müslüman Bulgarlar”, Yunanlılar’ın “Müslüman Grekler” olduğunu iddia ettikleri Pomak Türkleri; Orta Asya’dan kuzey göç yolunu (Hazar Denizi ve Karadeniz’in kuzeyini) takip ederek Ukrayna ile Besarabya’ya giden, buradan da XI nci yüzyılda Balkanlar’a inen ve Peçenekler’in yardımıyla 1034’den itibaren Rodoplar, Batı Trakya, Pirin ve Vardar Makedonyası’nı hâkimiyetleri altına alan Kıpçaklar’ın veya Avrupalıların Kuman olarak adlandırdığı Türk boylarının devamıdır. 860’lı yıllardan itibaren Ukrayna ve Romanya üzerinden Balkanlar’a gelen Kuman-Kıpçak Türklerinin soyundan gelen Pomaklar, ilk olarak Bulgaristan’ın Tuna Boyu ve Dobruca Bölgelerine, daha sonra güneye inerek Rodoplara ve Makedonya’nın Doğu kesimlerine yerleşmişlerdir. Pomakların atası olan Peçenek ve Kuman Türkleri, önce Bizans’ın, ardından da Bulgarların egemenliğine girmişlerse de yok edilememişlerdir. Bu tarihi gerçeklere rağmen, Yunanistan ve Bulgaristan Pomakların kendi etnik gruplarına mensup olduklarına yönelik hiçbir bilimsel dayanak taşımayan iddialar ortaya atmaktadır. Bu çerçevede; Yunanlılar Pomakların “Müslümanlaştırılmış Grekler olduğunu” savunurken, Bulgarlar ise Kumanların “Müslümanlaştırılmış Bulgarlar” olduğu tezini ortaya atmakladır. Gerçekte, Pomaklar ne Yunanlı ne de Bulgar’dır. Gerçekte Pomaklar öz ve öz Türk’tür. Pomak çanın % 30’unu Ukraynaca, % 25’ini Kuman Kıpçak Lehçesi, % 20’sini Oğuz Lehçesi , % 15’ini Nogay Lehçesi ve % 10’unu Arapça kelimeler oluşturmaktadır. Pomak Türklerinin lisanında %30 oranında Slavcanın yer alması Kıpçak Türklerinin X ve XI. asırlardaki göç dönemlerinde gerek Ukraynalı ve Besarabyadaki Slavlar ile, gerekse de daha sonraki dönemlerde Makedon Slavları ile olan kültürel ve ticari ilişkilerine dayanmaktadır. Pomak çanın % 60 Türk Lehçelerinden oluşmasının yanı sıra Pomakların etnik olarak da Yunan, Bulgar veya Makedon unsurlar ile yakınlığı yoktur. Pomak Türkleri Bulgaristan’ın özellikle Rodop Dağları’nın Bulgaristan ve Yunanistan sınırları etrafında yaşarlar. Bulgarlar, Makedonlar, Yunanlılar ve Sırplar, Pomakların kendi soylarından olduklarını söylemekteler. Osmanlı döneminde ise onların Müslümanlaştırıldıklarını iddia ederler. Hâlbuki Pomak Türkleri bilinen tarihleri boyunca Türklüklerinden şüphe etmemiş, Türklüğe, Osmanlı Devletine ve Türkiye Cumhuriyetine bağlılık duyguları içerisinde olan bir unsur olarak hareket etmişlerdir. Bizce de Pomak Türkleri, Balkanlara Osmanlıdan çok önce yerleşen Kuman, Peçenek ve Kıpçakların kalıntılarıdırlar. Mevcut olan kan bağı nedeniyle Osmanlı’nın Balkanlara gelmesi ile birlikte kitle halinde İslamiyet’i kabul etmişler ve devlete hizmet etmişlerdir. Nisan 1876 da Osmanlı yönetimine karşı organize edilen Bulgar ayaklanmasında Bulgarların yanında yer almadıkları gibi, bilakis ayaklanan Bulgarların bastırılmasında çok aktif bir şekilde rol oynamışlardır. Daha sonra 1877 – 78 Osmanlı Rus savaşında da Pomaklar, Osmanlı yanlısı ve Bulgar karşıtı tavırlarını sürdürmüşlerdir. Ayrıca 1877 – 78’de savaşta Rodoplar’da yaşayan Kıpçak, Kuman ve Oğuz Türkleri bir araya gelerek birlikte canlarını, mallarını ve namuslarını koruyabilmek için, topraklarının Ruslar tarafından işgal edilmemesi için direnişe geçmişlerdir. Hatta İngiliz konsolosunun raporunda belirttiği gibi Rodoplar’da Türkler ilk defa Nisan 1878’de Rus kuvvetlerine karşı çarpışarak, onları püskürtüler diye yazmıştır. Rodoplar’da Türkler canını, malını ve namusunu Ruslara ve Bulgarlara karşı savunmak amacına yönelik olarak, Rus işgali tehlikesine karşı bir nefsi müdafaa şeklinde kendiliğinden başlayan ve genişleyen hareketin liderleri tek değildir. Bu müdafaa sırasında yapılan yazışmalarda bazen 10 üyelik bir heyet veya 25 – 30 temsilci, bazen de 100 köyün Muhtarları imzalarını atmışlardır. O zamanlarda tüm olumsuzluklara, şartlara rağmen Rodop Türklerinin direnişi devam etmiş. Onlar o dönemde Rus askerlerini Rodoplara sokmadılar. Birlik ve beraberlikte bunlar kazanıldı, amma kendi aralarında ayrıldıkları günden itibaren de yok olmaya başladılar. 1879 kışında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce insan soğuk, açlık ve hastalıklardan ölüme terk edilmiştir. Ancak her şeye rağmen teslim olmamışlar ve 27 Mayıs 1879 tarihine kadar süren geçici Rus yönetimi esnasında Ruslar Rodoplara hâkim olamamışlardır. O zaman Osmanlı yönetimine verilen Arda’nın güneyindeki ahali, silahlarını Osmanlı otoritelerine hemen teslim etmişlerdir. Arkadan Berlin Anlaşması ile kurulan Doğu Rumeli vilayetine bırakılan Kırcaali ve Devin ahalisi “biz ancak Osmanlı askerlerine silahlarımızı teslim ederiz, mevcut yönetime güvenmiyoruz, “demişlerdir”. Uzun görüşmelerden sonra Rodop Türkleri silahlarını teslim etmemek, vergi vermemek ve ancak Türk idareciler tarafından yönetilmek şartıyla o zaman Doğu Rumeli valisi Aleko Paşa ile anlaşmışlardır. Bulgar yönetimi de fırsat buldukça bölgeye saldırmış, zorla onları itaat ettirmek istemişlerse de Türk ahalisinin silahlı direnişi ile karşılaştıkları için geri çekilmek zorunda kalmıştırlar. Böylece bölgede barış sağlanamamış, bir nevi kendi kendini yönetim anlayışı içerisinde devam etmişler. Rodop Türkleri kendi mahkemelerini ve kendi polis teşkilatlarını kurmuşlar ve gerginlik devam etmiştir. 1885 yılında Doğu Rumeli vilayeti Bulgaristan Prensliği ile birleşti, fakat Rodop Türkleri bu anlaşmayı tanımadı. Onlar Osmanlı’ya bağlanmak istediklerini bildirdiler. Böylece bu meselenin çözümü için, bu mesele görüşülmek üzere toplanan İstanbul Kongresi 5 Nisan 1886 tarihinde Rodoplar Osmanlı yönetimine verilmesi kararlaştırılmıştır. İşte burada da gördüğümüz gibi ta o zamanlarda Kıpçak, Kuman ve Oğuz Türkleri birbirlerine sahip çıkmışlardır. (Fakat 1970lerde bunlara sahip çıkılmamıştır, böylece de 1984 gelmiştir.) O zamanlardaki bu direnişin Rodoplar’da Türk varlığı sorununun bir nevi tarihi temellerini ortaya koymakta ve bölge ahalisinin hafızasında tazeliğini halen korumaktadır. Böylece Rodop Türkleri 1877’den günümüze kadar bölgeye hâkim olan Bulgaristan yönetiminin istediği kalıba hiçbir zaman sokamadığı bir topluluk olarak varlıklarını sürdürdüler ve buna devam etmektedirler. Bu emir doğrultusunda şu kararlar alınmış: Bulgar idarecileri,1910 yılında baskıları artırmaya başlamışlardır. Pomak Trükleri’ne, “gayri Türk” ile” gayri Müslüman” düşüncesini aşılamak ve diğer Türklerden ayırmak amacıyla; a. Müslüman Pomak Trükleri’nin yaşadığı köy, bucak, ilçe ve vilayetlerde Türkçe tedrisatın yapılmasına müsaade etmemişler, b. Türkçe tedrisat yapılan okullara Pomak Türklerinin gitmesini yasaklamışlar, c. Pomak Türklerinin folklorunu tahrif ederek Bulgar folkloru ile birleştirmek istemişler, ç. Ayet, hadis ve hutbeleri Bulgarca okumaya zorlamışlar, d. Anavatan Türkiye sevgisi yerine, Anavatan Bulgaristan fikrini telkin etmeye çalışmışlar, e. Türk ve İslam düşmanlığının aşılanması için kreş, ilkokul, ortaokul ve diğer okullara Bulgar asıllı öğretmenler tayin ederek Türk-İslam düşmanlığını telkin edici temalar işlemişler, f. Pomak Türklerini, Bulgarların yaşadığı köy, kasaba ve şehirlere zorla iskan ettirerek Bulgarların içinde eritmeye gayret etmişlerdir. Balkan Savaşları sırasında, Bulgar General Sarafof, Pirin Makedonyası ve Rodoplardaki mahalli işgal komutanlıklarına gönderdiği talimatla, bütün Türklerin “Bulgarlaştırılması”nı, kabul etmeyenlerin ise imha edilmesini emretmiştir. a. Türklerin Müslümanlığı terk ederek Hıristiyanlaştırılması, b. İsimlerinin değiştirilerek Bulgarlaştırılması, c. Türk-İslam kültür ve medeniyetinin yok edilmesi, ç. Türklerin tehcire zorlanması, d. Türklerin soykırıma tabi tutulması vb. tarzlarda uygulanmıştır.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Rafet ULUTÜRK

49


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

50

1912 – 13 Balkan savaşları, bağımsız Bulgaristan yönetiminin Türkleri parçalayarak yok etmeye başlamışlardır. Özelikle Kıpçak Kuman Türklerini (Pomak Türkleri) Bulgarlaştırmak için harekete geçtiği ilk dönemdir. Bu yıllardaki toplu Bulgarlaştırma hareketi “POKRISTVANE” adıyla anılır. O dönemlerde batı ve orta Rodoplarda Bulgarlar tarafından komiteler kurulmuştu. O zamanlarda 150.000 civarında Pomak Türklerine Hıristiyanlığı kabul ettirdiler ve Hıristiyan Bulgar isimleri verdiler. Çok yerde camiler kiliseye çevrilmiş. Bu bölgelere Bulgar öğretmenler ve Papazlar gönderilmiştir. O bölgede yaşayanların gönüllerini kazanmak için yiyecek ve giyecek dağıtılmıştır. Ancak Osmanlı’dan çekinen Bulgar Yönetimi geri adım atmak zorunda kalmıştır. Pomak Türklerine Türkçe isimleri geri iade edilmiş, camilerde ibadet edebilmelerine, geleneksel kıyafetlerini giyebilmelerine müsaade edilmiştir. Daha sonra 1938 yılında “Rodina Kardeşlik Cemiyetinin” kurulması ile Pomak Türkleri için ikinci zor dönem başlamış oldu. Bu cemiyet Pomakların Bulgarlarla aynı soydan geldiklerini ileri sürerek, kardeş oldukları tezini işlemeye başlamışlardı. Bulgarlaştırma yine başlamıştı ve karşı çıkan dövülüyordu, yeni doğan çocukların ismi Bulgarca yazılıyordu. Türkçeye izin verilmiyor, insanlar yine çaresiz, yalnız bırakıldılar. 1944’te II Dünya savaşından sonra Bulgaristan’da kurulan Komünist rejimin ilk yıllarında halkın desteğini alabilmek için yapılan bu uygulamaları, faşist kampanyalar olarak nitelenerek kınandı. Ancak arkasından takip eden yıllarda rejim tamamen Bulgaristan’a yerleştikten sonra yeni Bulgar idarecileri Pomak Türklerine yönelik aynı metotlara başvurmaktan çekinmediler. Her yeni dönemde değişen tek şey metotlar oldu. 1945 – 49 yılları arasında Bulgaristan - Yunanistan sınırına yakın yerlerde yaşayan Pomak Türkleri özellikle yeni rejim açısından yeterince güvenilir bulunmadıkları için Bulgaristan’ın iç kesimine zorla sürgün edilmişlerdir. Bu köyler o zamanlarda tamamen boşaltılmıştır. 1950 yıllarında 30km’ye kadar olan Pomak Türkleri köylerinin giriş ve çıkışları izne tabi tutulmuştur. Böylece sürekli kontrol altında tutulan yerler statüsüne sokuldu, bu da 1992 kadar devam etmiştir. (İşte bu gün bazı kimseler karar vermeden bu gerçekleri bilmeleri gerekir) 1950 – 55 yılları arasında Tatarlar ve Türk Çingenelerinin isimleri değiştirilmeye başlanmıştır. Bulgaristan Komünist Partisi Merkezi Komitesi 1962 yılında nisan ayında Çingene, Tatar ve Pomakların Türklük bilinçlerinin yok edilmesi için bir dizi uygulamayı yürürlüğe sokmuştur. İsimler değiştirilmiş, Geleneksel kıyafetler yasaklanmış, Modern kıyafetler giymeleri zorunlu tutulmuştur. 1956 yılında Bulgaristan sayımlarında Pomak Türkleri ilk defa Bulgar olarak geçmişlerdir. Yine 1964 yılında bu uygulamalardan vazgeçilmiş ve 130.000 kişinin Türkçe isimleri iade edilmiştir. Daha sonra 17 Haziran 1970 tarihinde BKP aldığı bir kararla Pomak Türklerinin Bulgarlaştırılması uygulamasına toplu isim değiştirmelerle yeniden başlanmıştır. 1974 yılına kadar tehditler, hapisler, yaralamalar ve öldürmeler ile bir arada olan bütün Pomak Türklerinin isimleri Bulgar isimleri ile değiştirilmiştir. 1968-1972 yılları arasında sürdürülen Bulgarlaştırma kampanyası sırasında, bütün bölgelerde aynı işlemler yapılmıştır. Bunlar arasında; a. İsim ve milliyet değiştirme dilekçelerinin tamamen matbu olduğu, b. İşlem tarihi olarak eski tarihlerin yazıldığı, c. Her Türk’ten, 100 Leva işlem parası adı altında haraç alındığı, ç. Bulgarlığı ifade etmekte olan isim, sıfat ve unvan listelerinin mahalli BKP I. Sekreteri, Belediye Başkanı ve Meclis Başkanı tarafından düzenlendiği, d.İsim değiştirme ve Bulgarlaşmayı reddedenlerin işkenceye tabi tutulduğu, e. Pirin Makedonyası ile Rodoplar’da meydana gelen toplu mukavemet, bu bölgelerdeki Türklerin Bulgarlaşmayı kabul etmediği gibi ortak özellikler dikkati çekmektedir. 1970 yılında 17 Temmuz tarihinde BKP (Bulgar Komünist Partisi) Merkez komitesi ve politbüro yetkilileri 549 sayılı gizli tedhiş ile Milliyet ve Din değiştirme kararını almışlardır. Bu karardan sonra Bulgarlaştırma faaliyetleri hızlandırılmış zaman zaman kanlı katliamlara da dönüştürülmüştür. Meriç barajının gölünde 1000 kişinin cesedi toplu halde ortaya çıkarılmıştır. Olayı Dünya kamuoyuna, Yugoslavya Televizyonu duyurmuştur, hunharca işlenen bu cinayetleri şiddetle kınamıştır. 1968–1972 yılları arasındaki olaylar neticesinde, 10.000 civarında Pomak Türkü öldürülmüş, 558.325 Müslüman Türk’ün isimleri değiştirilmiş, isim değiştirmemekte direnen 48.073 kişi işten atılmış, öğrencilerin Bulgar okullarındaki kayıtları silinmiş ve nüfus cüzdanları iptal edilmiştir. 1968–1972 yılları arasında, Pomak Trükleri’ne Bulgar adları verilerek ve dinlerine müdahale edilerek tatbik edilen bu olaylardan sonra, 1984’ten itibaren ise kesin sonuç almak üzere aynı uygulama bir kez daha hayata geçirilmiştir. Pomak Türkleri canlarını ve kimliklerini koruyabilmek için Türkiye’ye göç eden Oğuz Türklerinin (Osmanlıdan kalanların) evlerini satın alarak yerleşmeye başlamışlardır. Daha sonralarda buna da izin verilmemiştir. 1970 yılına kadar Bulgaristan’da Türkçe yayınlanan 95 gazete ve 13 derginin hemen hemen hepsi kapatıldı. Türkçe gazete sayısı 4’e, dergi sayısı 2’ye düşürüldü. Bunlarda kendi propagandasını Türk halkına ulaştırmak için kullanıldı. Müslüman çocuklarını komünizmi ve ateizmi benimsetme çalışmalarına başlandı. 1971 de yeni bir Anayasa hazırlandı ve Todor Jivkov Devlet Konseyi Başkanlığına getirildi. Yeni bir ulusal meclis seçildi, Stanko Todorov Başbakan oldu. Bulgaristan’da Türk azınlığı asimile etme çalışmaları Jivkov döneminde giderek yoğunlaştı. 1959 yılından itibaren Türklerin kendi dilleriyle eğitim yapabilmeleri imkanı tamamen ortadan kaldırıldı. Böylece “tek uluslu Bulgar Devleti” yaratma politikasının planları yapıldı ve buna karşı çıkanların ölüme veya hapse mahkum edilmeye başladılar. Bulgar Anayasasının 35.maddesiyle insanlara milliyeti, menşei, dini, cinsi ve ırkının farklılığı nedeniyle ayırım yapılamayacağını, onur kırıcı ceza ve muamele uygulanamayacağı hükme bağlandığı halde, Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbürosunun 1969 yılında yayınladığı 549 sayılı “ Terörle dil, din, milliyet değiştirme” kararı ile bütün azınlıkların isim ve dinlerini değiştirme kampanyası başlatılmıştı. 1972 yılında 240 hanelik Yukarı cumanın Kızanlık köyünde tamamen Türk köyüydü. Bütün köyde yaşayanları çocuk, kadın demeden diri diri yakılmışlardır. Bu olayın olmasına sebep olan şey Pomak Türkleri Bulgar olmayı kabul etmemişler, suçları Türk olmaları. Bu köyde isim değiştirme esnasında av tüfekleri hatta baltalar bile toplanmıştır. İsim değiştirmeye razı olmayanlara da çeşitli baskılar yapmışlar ve aylarca maaş vermeden çalıştırmışlardır. Bunun da ne olduğunu ancak yaşayanlar bilebilir, aylarca evine çocuklarına ne götürebilirdiler acaba bunu düşünebilir miyiz? Bu isim değiştirmeyi sonuçlandırmak için ise Kızanlık köyüne baskın yaparak köy halkını toplu halde bir samanlığa doldurmuşlardır. Burada Türkleri samanlıkta çoluk çocuk 3 gün 3 gece ekmek su vermeden aç susuz halde bırakmışlardır. Bu baskılar sonucunda da Türklerin Bulgarlaşmayı kabul etmemeleri üzerine samanlığı içindeki insanlarla birlikte yakmışlardır. Hâlbuki biz Bulgarız deyip çok rahat kurtulabilirlerdi. Bunu bir gözünüzün önüne getirin… İşte değerli okuyucular vicdanınız varsa bu gün bunu kaç kişi göze alabilir, burada da Pomak Türklerinin ne kadar Türk olduğunun bir kanıtı olarak göstermek kanaatimizce yeterlidir. Böylece komünist yöneticilerinin de barbarlığı sonucunda bu köyde 240 hane ihtiyar, kadın ve çocuk dâhil olmak üzere köyde bulunanların tamamı diri diri yakılmıştır. Tabi bunlar soy kırıma tabi tutulmuyor nedense. Bu köy bu gün yok? Fakat ne yazık ki Bulgaristan Türklerinin acı feryadını Dünya kamuoyunda da Türkiye’de de yeterince duyulamamıştır. Bu suskunluktan cesaret alan komünist yönetimi 1984 yılında bu hareketi sonuçlandırmak için tüm Bulgaristan yaymıştır. Çok geçmeden 7 Temmuz 1978 tarihinde BKP. Merkez Komitesi bir karar alarak Pomak Türklerinin, Osmanlıdan kalan Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelere gelmelerini yasaklamıştır. Böylece bu konuda Oğuz Türklerinin (Osmanlıdan kalanların) ilgisizliğinden, Pomak kardeşlerine hiçbir yardımda bulunmamaları 1984 – 85 yılını getirmiş oldu. 13.03.1972 tarihinde Paşmaklının Barotin, Dospat adli köylerine baskın yapmışlar, asker ile polisler tank, kamyon, köpekler ve itfaiye araçları ile saldırmışlardır. Böylece Rodop Türklerinin adlarını değiştirmek için korkunç bir zülüm başlatılmış ve her tarafa ateş açılarak Rodop toprakları Türk kanına bulanmıştır. Barotin köyünde 14 ile 17 Mart arası köylüler ile milisler arasında şiddetli bir çarpışma olmuştur. Fakat halk topların karşısında dayanamamış yaralı kardeşlerini orada bırakarak kaçmak zorunda kalmışlardır. Askerler ve milisler köylerde Türkleri köpeklerle kovalamışlar, takip etmişler, işte bu olayları düşünerek Pomaklar hakkında ona göre konuşunlar (Türklükleri için nasıl mücadele etmişler, okusunlar öğrensinler.) 1972 yılında Kadafi Bulgaristan bir heyet göndermiş, Türklere karşı girişilen jenosit hareketini inceletmiştir. Daha sonra ise şiddetli protestoda bulunmuş ve Libya’ da ki Bulgar işçilerini sınır dışı etmiştir. Ayrıca 1972 yılında Ribnova köyünde Bulgar milisleri gelerek zorla Türklerin isimlerini değiştirmeye çalışmışlardır. Buna karşı köy halkı bir araya toplanarak sopa, balta, ellerine ne gelirse almışlar ve karşı koymuşlar. Böylece milisleri köyden kovmuşlar ellerinden silahları da almışlar. İki gün sonra köylüler aldıkları silahları kendileri gidip karakola teslim etmişler. İşte buda bizim Milletin iyi niyetli oldukları apaçık ortadadır. Daha sonra ise bu halk işkencelere tabi tutulmuştur yok edilmiştir. 1984 yılında Bulgaristan’da Türklere karşı sürdürülen baskılar bütün ülke çapında yeniden şiddetlenerek doruk noktasına ulaşmıştır ve Bulgaristan da kalan Türk Milletini tarihten silmek istenmiştir. Dünya da buna sessiz kalmıştır. Pomak Türkleri geçmişte olduğu gibi bugün de kendi milli benliklerini koruma yönündeki mücadelelerine devam etmektedirler, bu konuda onlara yardım edilmesi şarttır. İşte bölünmenin sonuçları her zaman felaketlerin başlangıcı olduğunu Bulgaristan Türkleri artık kavramalıdırlar. O eski zamanlarda Rus ordusunu yurtlarına sokmayan bu kahraman Türkler kendi aralarında bölündükten sonra Slav Bulgarlara bile yenik düştüler. Ancak bilinçlendirilmediklerinden dolayı halkı suçlamak yanlış olur. Bu konuda en çok suçlu olanlar Bulgaristan’daki Türk aydınlarıdır. Zaten bir toplum için cahiller zararlıdırlar, fakat “diplomalı cahiller” ise bir toplum için felakettirler.


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

1989 yılının 19. Mayısta Cebel’de bir grup insan ayaklanmış ve “Özgürlük istiyoruz, Türklüğümüzden vaaz geçmeyiz, İsimlerimizi isteriz, İnsan gibi bizlerde bu dünyada yaşamak istiyoruz.” sloganları atmışlar. İşte böylece Bulgaristan Türkleri Komünizmin sonunu getirdiler. Bunun hemen arkasından da Rusya çoktu. Böylece 10 Kasım 1989 tarihinde rejimin yıkılması ile başlayan demokratikleşme sürecinde Türklere Türk isimlerini yeniden geri alabilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapıldı. Ancak Türk ailelerinde kuşaklar arasında çatışmalar sebebiyle kendi içlerinde sorunlar yaşanmaktadır. Yeni kuşaklar kendileri Bulgar hissettikleri söyleyerek Türk isimlerini almayı reddetmektedir. Bu durum gösteriyor ki o zamanlarda uygulanan asimile politikası kısmen de olsa amacına ulaşmıştır. Bulgaristan’ın Osmanlıdan ayrılarak Balkanlarda bağımsız devletlerin kurulması ile birlikte Pomak Türklerinin de problemleri başlamıştır. 1990 yılından sonra Bulgaristan’da diktatörlüğün yıkılması ile demokratik yapılanmaya geçilmiş ve Hak ve Özgürlük Hareketinin kurulmasında da bugün çok büyük emekler sarf etmişlerdir. Ancak takip eden yıllarda git gide HÖH’ den dışlanmışlar veya beklentileri gerçekleşmemiştir. Pomaklar ile ilgili ciddi çalışmalara gidilmemiş, yakınlık gösterilmemiştir. Buna mukabil Bulgarlar top yekûn harekete geçerek yoğun bir şekilde propaganda yapmaya devam etmişler ve Hıristiyanlaştırma kampanyalarını sürdürmüşlerdir. Öte yandan Suudi destekli Vahabi faaliyetleri de yoğunluk kazanmıştır. Vahabi çalışmaları da Türklüklerini kaybettirme yönünde yoğun bir şekilde devam etmektedir. Pomakların yaşadıkları her yerde boy göstermeye başlamışlardır. Türkiye’nin ise yaptığı yardımların nereye gittiğinin, neler yapıldığının arkasını araması gerektiği düşüncesindeyiz. Bu konuda Türkiye’nin de alternatif çalışmalar yapması gerekmektedir. Özellikle 1990 yılından sonra Pomak Türklerine yönelik misyonerlik ve Hıristiyanlık faaliyetleri kat ve kat artmıştır. Diğer yandan vahabilik faaliyetleri de çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle Pomak Türkleri üzerine ciddi ve sürekli bir çalışmaya gidilmesi şarttır. Bulgaristan’daki siyasi dengelerde önemli rol oynayan bu topluluk ile yapılması gereken çalışmaları şöyle sıralayabiliriz. • 1. Tarihi bilinç – Pomak Türklerinin Türk kökenli olduklarına dair araştırmalar yaygınlaştırılmalı ve yayınlar yapılmalıdır. Bu konuda birçok eser de mevcuttur. Bunların bir kısmı Bulgarcaya tercüme edilmeli veya el kitapları basılmalı. • 2. Dini faaliyetler - Dini eğitim, yayın ve diğer etkinlikler Arapların elinden alınmalı ve Türkiye’de bir Vakıf ile birlikte çalışmalar yapılarak, dini ve milli eğitimi bütünleştirilmeli. Aynı zamanda Vahabilik ve Hıristiyanlık faaliyetlerinin önüne geçilmeli. • 3. Kısmi göç – Pomak Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları köy ve kasabalardan, akraba ağı geniş olan ailelerden seçilen aileler göçmen olarak Türkiye’ye kabul edilerek” Türkiye ile olan diyalogları güçlendirilmelidir. Türkiye‘ye alınacak 50 – 60 ailenin sağlayacağı bağın etkisi iki üç kuşak sürecektir. Ancak bunlara Türkiye’de imkânlar yaratılması da şarttır. • 4. Sivil örgütleme – Pomak Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde sivil teşkilatlanmalara ön ayak olunmalı, yardım edilmeli ve bu konuda eğitim verilmelidir. Bilinçli kişiler seçilerek sivil teşkilatlar kurmalarına yardım edilmeli ve faaliyetleri desteklenmelidir. • 5. Pomak Türkleri – Hak ve Özgürlük Hareketi ile bütünleşmeleri için gerekli faaliyetler yapılmalı ve bunlar Bulgaristan’da yayılmalıdır. Zaman zaman Türk düşmanları buna engel olmaya çalışacaklardır. Bu nedenle bunlara kendilerini ifade etme fırsatı verilmemeli. II. Örgütlenme çalışmaları: Örgütlenme çalışmalarını iki başlık altında yapılması gerektiğini düşünüyoruz. 1. Siyasi örgütlenme: 2. Sivil örgütlenme: a). Dernekler: b). Vakıflar: III. İktisadi ve ticari örgütlenmeler ve çalışmalar:

Bulgaristan Türklerinin kaderini değiştiren antlaşmalar Türkiye - Bulgaristan arasında antlaşmalar 1. Berlin Antlaşması (1878) 2. İstanbul Protokolü ve Sözleşmesi (1909) 3. 1913 Antlaşması ve Müftülerle İlgili Sözleşme 4. Neuilly Barış Antlaşması(1919) 5. Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması (1925) 6. Türk-Bulgar İkamet Sözleşmesi (1925) 7. 1947 Tarihli Bulgar Barış Antlaşması 8. 1968 Türk-Bulgar Göç Antlaşması 9. İnsan Hakları İle İlgili Sözleşmeler

1927 Türkiye – Bulgaristan Modüs Vivendi 1928 Türkiye – Bulgaristan Ticaret ve Seyrisefain (Deniz Ulaştırma ) Anlaş. 1929 Türkiye – Bulgaristan Tarafsızlık, Uzlaşma, Adli Çözüm ve Hakemlik A. 1930 Türkiye – Bulgaristan Ticaret ve Seyrisefin Anlaşması 1933 Türkiye – Bulgaristan Baytari (Veteriner ) Anlaşması 1933 Türkiye – Bulgaristan Ödeme (Tediyeleri Tanzim eden) Anlaşması 1938 Balkan Paktı Bulgaristan arasında Anlaşma 1945-1973 İnsan Haklarıyla İlgili Belgeler 1913 Müftülüklerle ilgili sözleşme (1913),

1.BERLİN ANTLAŞMASI (1878): 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında imzalanan ve Türklerin ilk kez azınlık durumuna düştüğü Berlin Antlaşması’nda Türklerle ilgili olarak ilginç düzenlemelerin varlığı dikkati çeker. Berlin Antlaşması’nın 4.maddesinin ikinci paragrafına göre, Bulgaristan’daki Türklerin “hak ve çıkarlarının gözetileceğine” değinilmektedir. Ayrıca, o dönemdeki Türk-Müslüman Azınlık için sadece Türk sözcüğünün tercih edilmesi ayrı bir nüanstır.5.madde ise; Türklere dini, kültürel haklar tanınacağını ve bunların hiçbir şekilde engellenmeyeceğini ön görmektedir:”Bulgaristan’da din ve mezhep ayrımı gözetilemez. Ayrı din ve mezhepten olan azınlıklar, tıpkı Bulgar çoğunluk gibi bütün medeni ve siyasal haklardan yararlanırlar. Bulgar Hükümeti, azınlıklara ‘din ve ayin özgürlüğü’ sağlamakla yükümlüdür. Azınlıkların kendi dini liderleriyle olan ilişkileri engellenemez.”Aynı maddenin ilk cümlesi ise, Berlin Antlaşmasının Bulgar kamu hukukunun temelini oluşturduğunu, Bulgar anayasası ve yasalarının buna aykırı hükümler getiremeyeceğini, ayrıca bu antlaşmanın Bulgar iç hukukunun üstünde olduğunu belirmektedir. Berlin Antlaşması’nın 12.maddesi Bulgaristan Türklerinin taşınmaz mallarıyla ilişkilidir. Bu madde uyarınca, Türkler, Bulgaristan’dan göç etmiş veya ayrılmış bile olsalar geride bırakacakları mülklerini koruyabilirler. Bu taşınmazların sahipleri Bulgaristan’dan ayrıldıklarında Bulgar devlet makamları bunlara el koyamayacaktı. Berlin Antlaşması çok taraflı bir antlaşma olduğundan Bulgaristan, sadece Türk Devleti’ne karşı değil; Avrupa devletlerine karşı da sorumluluk atına girmiştir. Bu antlaşma ile kurulan Bulgar Prensliği, Türklere her türlü serbest yaşama olanağını vermeyi taahhüt ettiği halde, zaman ve yer esasına bu antlaşmanın hükümleri hiçe sayılmış, Türk azınlığa karşı ‘parçala-yönet’ politikalarına girişilmiş ve Türk nüfus İmparatorluk Türkiye’sine göçe zorlanmıştır.

51


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

2. İSTANBUL PROTOKOLÜ VE SÖZLEŞMESİ (1909): 1908 yılında Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Osmanlı Devleti ile Bulgaristan Krallığı arasında 19 Nisan 1909’da imzalanan, bir protokol ve eki olan sözleşmeye göre, Bulgaristan’daki Müslümanların dini hak ve örgütlenmeleri hakkında detaylı bir tespitler zinciri oluşturur. Bulgaristan’daki Türk Azınlığı tıpkı Bulgar çoğunluk gibi bütün hukuki ve siyasi haklardan istifade edebilecek, okullarını, camilerini ve mescitlerini koruyup yaşatabileceklerdir. Ayrıca bu protokole göre, Bulgaristan’daki Türk-İslam eserleri Bulgaristan’ın bir iç sorunu olmaktan çıkarak Devletler Hukuku güvencesi altına alınmış ve Türk Hükümeti gerek Bulgaristan’daki Türk Azınlık, gerekse Bulgaristan’daki Türk-İslam Kültürüne ait eserler üzerinde hak sahibi olmuştur. 3. 1913 ANTLAŞMASI VE MÜFTÜLERLE İLGİLİ SÖZLEŞME: Balkan Savaşları (1912–13) sonunda 29 Eylül 1913 tarihli, Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında bir barış antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre, Bulgaristan’a bırakılan topraklardaki Türk-Müslüman nüfus Bulgar uyruğuna geçerken;4 yıllık bir süre zarfında kanısı değiştiyse Türk uyruğuna geçebilme şansını elinde tutabiliyordu. Çocuklarda reşit olduktan sonra bu hakka nail olabilmekteydi. Ancak Türk uyruğuna geçmek isteyenler 4 yıl içinde Türkiye’ye göçmek zaruretinde olup kendileriyle birlikte Taşınır eşyalarını ve mal varlığını götürebiliyor ve bunlar için gümrük parası ödemiyorlardı. Bununla beraber, Bulgar uyruğunda kalmayı tercih eden Türk azınlık, Bulgarların sahip olduğu her türlü medeni ve siyasal haklardan yararlanabiliyordu. Antlaşmanın teorik kısmına bakıldığında 8.madde, Bulgaristan uyruklu Müslümanların Bulgar unsurlarla hukuksal ve siyasal bazda eşit olacaklarını, ayrıca dini serbestliklerinin bulunacağını ve örf,adet ve dini örgütlenmelerine saygı gösterileceğini vurgulamaktadır.12.madde ise Müslüman vakıflarının korunmasına ilişkindir.Bu antlaşmanın ikinci eki ise Bulgaristan’daki müftülerin görev ve sorumluluklarını saptamaktadır. Eylül 1913 İstanbul Bulgar Türk Antlaşması ve aynı yılın Kasım ayından Trakya göçmenleri Türk Bulgar Edirne sözleşmeleri ile düzenlenir. İstanbul antlaşması ile yeni Türk Bulgar devlet sınırı belirlendi, kaybedilinen topraklardaki nüfusun sorunu çözüm buldu ve bu statüdeki kişilerin politik ve vatandaş haklarından yararlanma sorunlarına açıklık getirildi. Bu antlaşmanın amacı Türk Bulgar ilişkilerini düzenlemek ve Türkiye ile Bulgaristan arasında dostluk ve iyi komşuluk ilişkileri kurmaktı. Sözleşmeye göre, Kırklareli ve Edirne illerinden Bulgar göçmenler, Bulgaristan’da Türk topraklarında boşaltılan Türk köylerine yerleştirilecek, Bulgar’dan gelen Türk göçmenlerin ise, Kırıkkale ve Edirne’de boşalmış olan Bulgar köylerine yerleştirilecekti. Bununla birlikte Antlaşma göçmenlerin mülkiyet haklarını korurken, muhtemelen tazminat ödenecek mülkleri değerlendirecek için, bir komisyon kurulmasını öngördü. Aynı Antlaşmada bir de, Rodop ve Gelibolu sancaklarından Bulgarlara ve şehirlerden olanlara evlerine geri dönme hakkı tanındı. Bunun pratik uygulanmasına engel olan 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı idi. Böylece Bulgar göçmenler ve onların mülkleri sorunu 1925’te Ankara Türk Bulgar Dostluk Antlaşması imzalanana kadar açık kaldı. 18 Ekim 1923’te Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgar Çarlığı arasında Dostluk Antlaşması ve bu Antlaşmadan kopmaz bir parça olarak bir ek Protokol imzalandı. Bu Antlaşma Türkiye ile Bulgaristan arasında sarsılmaz barış, içtenli ve ebedi dostluk tesis edilmesini öngördü. Ek Protokol’de, Bulgaristan’daki Türk azınlığın 1919 Noy Barış Antlaşması’nda yer alan haklardan ve Türkiye’deki Bulgar azınlığın ise 1923 Lozan Barış Antlaşması’nda belirlenmiş haklardan yararlanması öngörülmüştür. Bu Protokol’ün “B” maddesinde iki komşu ülkede bulunan, yerini yurdunu terk edenlerin durumunun düzenlenmesi sorunlarına ilişkindir. Bu maddede aynen şöyle denmektedir: “1912 yılının 5/18 Ekim tarihlerinden sonra ve işbu Protokol’ün imza tarihine kadar, Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa kesiminden Bulgaristan’a göç eden, İstanbul hariç, Bulgarlara ait olan ve durum ve biçimine bakılmaksızın bütün mal ve mülk ile 1912 yılının 5/18 Ekim tarihlerinden sonra ve işbu Protokolün imza tarihine kadar, Balkan Savaşı sonucunda Osmanlı İmparatorluğu topraklarından koparılan topraklardan Türkiye’ye göç eden ve o topraklarda mal ve mülkü kalan ve Müslümanlara ait olan, durum ve biçimine bakılmaksızın bütün tüm mal ve mülk, TOPRAKLARI ÜZERİNDE BULUNDUKLARI DEVLETİN MAL VE MÜLKÜ OLARAK KALACAKTIR.” Bu Protokol’ün “E” maddesi 1913 İstanbul Sözleşmesine ilişkin olup, aynen şöyle denmektedir: “Mutabık kalan taraflar, iki devlet arasındaki sınırı belirleyen hükümleri dışında, İstanbul Sözleşmesi ve Ek’lerinin geçersiz olduğu ve yürürlükten kalktığı konusunda görüş birliğine varmışlardır.” İki ülke göçmenlerinin gayrı menkulleri sorunlarına kalıcı bir şekilde çözüm getiren, 1925 Ankara Türk Bulgar Antlaşması’nın hazırlanma ve imzalama çabalarına Türkiye’den M.K. Atatürk, İ. İnönü, T. R. Aras, T. Kâmil ve Bulgaristan’dan Al. Stanboliyski, Al. Tzankov, A. Lyapçev, A. Burov, S. Radev, T. Markov gibi seçkin devlet adamları ve diplomatlar katkıda bulunmuştur. Bu Antlaşma ile iki devlet arasında daha önce çözülmemiş tüm sorunlara çözüm getirilmiştir. Trakya göçmenleri torunlarından bazı kişilerin günümüzde 1925 Ankara Antlaşması kararları ile çözülen sorunlarla ilgili bazı itirazda bulunma yeltenişi, bu konuda tarihsel gerçekleri ve diplomatik belgeleri bilmemeleri acizliğinden veya Türk Bulgar ilişkileri üstüne kötü niyetlerinden kaynaklanmaktadır. NEUİLLY BARIŞ ANTLAŞMASI (1919): I.Cihan Harbi’nden mağlup çıkan Bulgar Devleti, 27 Kasım 1919 günü Paris yakınlarında bulunan Neuilly’de İtilaf Devletleriyle imzaladığı barış antlaşmasının içeriği dokuz bölümden oluşmaktaydı. Türk Devleti’nin taraf olmadığı bu antlaşmanın 4. bölümü Bulgaristan idaresindeki azınlıklarla ilgilidir. Bulgar Devleti, bu hükümlerin anayasa değerinde olduğunu onaylarken, Bulgar anayasasının, kanunlarının ve resmi kararlarının azınlıkların korunmalarıyla ilgili hükümlere aykırı olamayacağını resmen kabul etmiştir. Neuilly Antlaşması’nın 4.bölümüne göre, — Bulgar Devleti din, dil, ırk ve milliyet ayrımı gözetmeyecek, — Topraklarında yaşayan azınlıklara tam eşitlik sağlayacak, — Bulgaristan’daki azınlık grupları dini vecibelerini serbestçe yerine getirme hürriyetine sahip olurlarken; tıpkı bir Bulgar fert hukuksal ve siyasal hakların kullanılması bağlamında ayrıma tabi tutulmayacak, — Azınlıklar, devlet memurluğuna girebilecekler, istedikleri mesleği veya zanaatı seçebilecekler, — Ayrıca, azınlıklar eğitim-öğretim kurumları, dini ve sosyal kurumlar açabilecekler, bunları denetleyip yönetebilecekler ve aynı zamanda bu kurum ve kuruluşlarda kendi dillerini özgürce kullanabileceklerdi. Azınlık unsurlar yoğun olarak yaşadığı yerlerde, Bulgar Hükümeti devlet ve belediye bütçelerinden bu azınlık okullarına, dini ve sosyal kurumlara yardım yapacaktır. Neuilly Antlaşmasının IV: bölümünün 49’dan 58.maddeye kadar olan kısımları azınlıklarla ilgilidir. Bu antlaşmanın 54.maddesinde; “Etnik, dil ve din azınlıklarına mensup olan Bulgar vatandaşları, öbür vatandaşlar ile aynı haklardan yararlanacaklar, hayır kurumları, dini ve sosyal kurumlar, okullar ve benzeri eğitim kurumları kurup yönetebilecekler, burada kendi dillerini serbestçe kullanıp, serbestçe ibadet edebileceklerdir.” denmektedir. TÜRK-BULGAR İKAMET SÖZLEŞMESİ (1925) Dostluk antlaşmasının imzalandığı tarihte Bulgaristan ile bir de ikamet sözleşmesi imzalanmıştır. Bulgaristan Türklerinin anavatan Türkiye’ye serbestçe göç etmelerine olanak sağlayan sözleşmenin ikinci maddesi aynen şöyledir: “Akit taraflar, Bulgaristan Türklerinin veya Türkiye Bulgarlarının isteğe bağlı göçlerine hiçbir engel çıkarılmamasını kabul ederler. Göçmenler yanlarında taşınır mallarını ve hayvanlarını götürmek ve taşınmaz mallarını serbestçe tasfiye etmek hakkına sahip olacaklardır. Taşınmaz mallarını kesin gidişlerinden önce tasfiye etmemiş olanlar, göç gününden başlamak üzere, iki yıllık bir süre içinde bu tasfiyeyi yapmak zorundadırlar. Malların tasfiyesinden elde edilen paraları ilgililerin dışarı çıkarma biçimi konusunda iki hükümet arasında bir antlaşma yapılacaktır.” Bu sözleşme karşılıklı göç olgusu belli bir düzene bağlarken, sağlıklı işleyiş tarzı dönemden döneme farklılık göstermektedir.

52


1947 TARİHLİ BULGAR BARIŞ ANTLAŞMASI: II. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Barış Antlaşması, 10 Şubat 1947 tarihinde Bulgaristan ile Müttefik Devletlerarasında yapılmıştır. Halen yürürlükte olan antlaşmanın 2.maddesinde aynen şöyle denmekteydi:“Bulgaristan, ırk, cinsiyet, dil farkı gözetmeksizin egemenliği altındaki tüm insanların söz, fikir, basın, kültür ve toplantı özgürlükleri dâhil tüm temel insan hak ve hürriyetlerden yararlanmasını sağlayacak ve bütün gerekli tedbirleri alacaktır.”denmektedir. Antlaşmada geçen ‘temel hak ve özgürlükler’ deyimi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde adı geçen bütün hak ve hürriyet sistemini kapsamaktadır. Ancak bu ilkeler tam manasıyla uygulansaydı, Bulgaristan’daki Türk azınlığa karşı şovenist politikalar izlenmezdi. 1947 Bulgar Barış Antlaşması’nın 3.maddesine göre Bulgaristan, her türlü ayrımcılığı kaldırmakla yükümlüyken, madde şu şekildeydi:”... ayrımcı nitelikteki mevzuatını kaldırmak için tedbirler almış olan Bulgaristan, bu tedbirleri tamamlamayı ve ilerde de bu maddede açıklanmış olan amaçlarla bağdaşmayacak hiçbir tedbir almamayı veya hiçbir yasa çıkarmamayı taahhüt eder.”

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Şöyle ki, en dürüst şekilde uygulanışı Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK döneminde gerçekleşirken, halen bağlayıcı olduğu halde Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nde yüklendiği misyonu yerine getirememiştir. Halen yürürlükte olduğundan bahsetmekle birlikte, Sosyalist Düşüncenin Bulgaristan’daki iktidar süresince meydana gelen uluslararası hukuk ihlalleri 1925 tarihli Türk-Bulgar İkamet Sözleşmesinin sağlıklı işleyişine engel olmuştur. Ancak, Soğuk Savaş Dönemi’ndeki gevşek iki kutuplu siyasal dengenin yapısına bakmak, Türk-Bulgar ilişkilerinin tarihsel sürecinde oluşan dalgalanmaların nedenini de ortaya koyar. Kısacası, bu sözleşme Bulgaristan Türklerinin isteğe bağlı göçlerine engel olmamakla yükümlüdür.

1968 TÜRK-BULGAR GÖÇ ANTLAŞMASI: 22 Mart 1968 günü Türkiye ve Bulgaristan dış işleri bakanları arasında imzalanan sınırlı göç antlaşması, basın edebiyatında ‘Akraba Göçü ‘ olarak da geçmektedir. ‘İyi komşuluk ve dostluğun ‘önemli bir semeresi de yakın akrabaları 1952’ye kadar Türkiye’ye Bulgaristan’da kalmış Türk vatandaşlarının da Anavatan Türkiye’ye yerleşmelerine olanak sağlayan bir anlaşma mahiyetindedir. Todor Jivkov’un umduğu temenninin gerçekleşmemesi sonucu Bulgaristan ile Türkiye arasında sorun olan 1 milyonun üzerindeki Türk’ten 1978 yılı sonuna kadar 130.000 Türk’ün Türkiye’ye göç ettiği biline gelen bir gerçektir. İNSAN HAKLARI İLE İLGİLİ SÖZLEŞMELER: Bulgaristan’daki Türk azınlığın hakları ikili antlaşmaların yanı sıra çok taraflı anlaşmalarla garanti altına alınmıştır. Bu durumda denebilir ki, Bulgaristan’daki Türkler hem azınlık hukukundan hem de insan haklarından yararlanmak durumundadırlar. Bulgaristan’daki Türklerin hukuksal bazda haklarını onaylayan uluslararası sözleşmelere bakmak ve içeriğine kısaca değinmek Türk Azınlığının haklarının nasıl çiğnendiğini ortaya koyar. a) BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ANTLAŞMASI: II. Dünya Savaşı’nın zoraki meyvesi olan BM Teşkilatı, 26 Haziran 1945’te dünya devletlerini ortak bir paydada toplayıp, dünya barışını ve güvenliğini sağlamak; siyasal, kültürel, ekonomik ve diğer sorunları ortak bir şekilde paylaşmak amacıyla kurulmuştur. 135 üyenin imzasını taşıyan antlaşmaya Türkiye 28 Eylül 1945’te,Bulgaristan ise 14 Aralık 1945’te imza atmıştır.29 Bu antlaşma sayesinde azınlık gruplarının hak ve özgürlüklerini elde etme, yönetime katılma, hakkını arama gibi faaliyetleri milletler arası hukuka bağlanmıştır. b) JENOSİT SÖZLEŞMESİ (1948):Kelime anlamı ‘soykırım’ demek olan Jenosit, 9 Aralık 1948 tarihinde Paris’te dine, ırk veya herhangi bir gerekçeye dayanarak kitle halinde azınlık gruplarının ortadan kaldırılmasını önlemek amacıyla imza edilmiş bir sözleşmedir. İster savaş ister barış zamanında olsun, insanlığa karşı işlenen suçun kabul edilmeyeceğini taahhüt etmektedir. c) IRK AYRIMINI ORTADAN KALDIRAN SÖZLEŞME: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu,20 Ocak 1963’te karar altına aldığı 11 maddelik bir bildiriyi,23 maddelik bir sözleşme haline getirerek, insan haklarına saygı duyulmasını, insanlar arasında belli kriterlere göre ayrım yapılmamasını öngörmektedir. Bulgar Devleti, bu sözleşmeye 8 Ağustos 1966 tarihinde taraf olmuştur. d) MEDENİ VE SİYASAK HAKLAR İLGİLİ SÖZLEŞME:16 Aralık 1966 tarihinde Birleşmiş Milletler genel kurulunda kabul edilmiş olup,23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe giren bu sözleşme bireysel hak ve özgürlüklerin ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bulgaristan’ın 21 Eylül 1970 günü taraf olduğu sözleşmede dine v e ırka dayalı nefretin yasaklanması ön görülmüştür. e) EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR SÖZLEŞMESİ.31 maddeden oluşan bu sözleşmenin kabul ediliş tarihi 3 Ocak 1976’dır.Genel Öğütleme niteliği taşıdığından işleyişli diğerlerinden farklılık arz etmektedir. g) IRK AYRIMININ ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASI HAKKINADAKİ SÖZLEŞME: Bulgaristan’ın 1973 yılında katıldığı sözleşmeye göre; bir grup insan üzerinde şovenist politikalar ile baskı kurmak, insanlık dışı davranışlarda bulunmak, işkence yapmak yasaklanmıştır. h) İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRİSİ:10 Aralık 1948 tarihinde Paris’te kabul edilen bildiride insan hakları, azınlık hakları, etnik veya dinsel azınlıkların korunmasına yönelik hükümler içermektedir. Bulgaristan’ın da imzasının bulunduğu bu antlaşmada belirlenen yükümlülükleri yerine getirmeyerek Türk azınlık grubu üzerinde şovence siyasalar sergileyen Bulgaristan’a Cenevre Sözleşmesi hatırlatılmalıdır. Cenevre Sözleşmesi’nin içeriği şu şekildedir:“Ülkesindeki azınlıklara karşı ayrımda bulunmak, insan haklarının özünü teşkil ettiğine ve uluslararası anlaşmalar bunu genellikle uygulanacak bir hüküm olarak yorumlandığına göre, herhangi bir devletin medeniyet seviyesinin ve derecesi de azınlıklara yaptığı muamele ile ölçülür. i) HELSİNKİ DEKLERASYONU:1975 yılında Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de imzalanan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması’nın en önemli yönü, insan hakları konularına ağırlık verilmesi ve bu konulara Varşova Paktı üyesi ülkelerin de imza basmalarıdır. Sovyet Rusya’nın dahi altına imza koyduğu böylesi bir sözleşmenin diğer imzacısı Bulgaristan, kısa süreli sözlerini tutamayarak, toprakları üzerinde yaşayan Türk Azınlığa karşı soykırım faaliyetlerine devam etmiştir. 10. 1990 yılı AGİK Zirvesi ve AKKA Antlaşması: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BULGARİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKİYE-İSTANBUL’DAKİ TAŞINMAZ MALLARA İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

53


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

54

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BULGARİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA İMZALANAN MİLLETLERARASI ANTLAŞMALAR

Kanun No: 5419- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Kanun No: 5406 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Deniz Ticareti Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Kanun No: 2004/7646 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İmzalanan 2004-2006 Yıllarına Ait Bilim,Eğitim ve Kültür Alanlarında İşbirliği Programı’nın Onaylanması Hakkında Karar Kanun No: 5061 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Kanun No: 4983 - Kuzey Atlantik Antlaşmasına Bulgaristan Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Kanun No: 4486- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiyeİstanbul’daki Taşınmaz Mallara İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Kanun No: 4467 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Anti - Personel Mayınların Kullanılmaması ve Ortak Sınıra Yakın Bölgelerdeki Anti - Personel Mayınların Temizlenmesi veya İmha edilmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Karar No:98/11541 - Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Arasında İmzalanan “Ortak Sanayi Çalışma Grubu III. Dönem Toplantısı Protokolü’nün Onaylanması Hakkında Karar Karar No:93/4684 - Türk-Bulgar Ekonomik ve Teknik İşbirliği Karma Komitesi Onikinci Dönem Protokolunun Onaylanmasına Dair Karar Karar No:93/4390 - Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti arasında İmzalanan Karma Sanayi Çalışma Grubu I. Dönem Toplantısı Protokolu’nun Onaylanmasına Dair Karar Kanun No:4372 - Türkiye Cumhuriyeti İle Bulgaristan Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Karar No:92/3003 - Bulgar ve Türk Diplomatik Pasaport Hamillerinin Birbirlerinin Ülkesine Yapacakları 30 Güne Kadar Olan Seyahatlerinde Vizeden Muaf Tutulması ve Vize Verilmesi Usulleri Konusunda Bazı Kolaylıklar Sağlanması İçin Yapılan Vize Anlaşması’na ek Anlaşmanın Onaylanmasına Dair Karar Karar No:92/2952 - Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti ile Yapılan İki Taraf Diplomatik ve Konsolosluk Misyon Mensuplarının, Yekdiğerinin Toprakları İçindeki Hareket ve Seyahatlerinde Uygulanan Kısıtlamaların Kaldırılmasına İlişkin Anlaşma’nın Onaylanmasına Dair Karar Kanun No:0874 - Türkiye ile Bulgaristan Arasında İmza Olunan Muhadenet muahedenamesi ve umumi protokol ile ikamet mukavelenamesinin tasdiıki hakkında kanun Karar No:93/4292 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Vize Anlaşmasının Onaylanmasına Dair Karar Karar No:93/4216 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması, Türkiye - Fransa Karma Ekonomik Komisyonu III. Dönem Toplantısı Mutabakat Zaptı, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Bulgaristan İçişleri Bakanlığı Arasında Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı, Terörizm ve Organize Suçlarla Mücadele İşbirliği Anlaşması ile Türkiye -Polonya İçişleri Bakanlıkları Arasında Kamu Güvenliği ve Asayişin Korunması Hakkında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasına Dair Karar Karar No:92/2976 - Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti ile Yapılan Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması’nın Onaylanmasına Dair Karar Karar No:92/2828 - Bulgaristan İle Yapılan Turizm Alanındaki Mevcut İşbirliği Geliştirmesine İlişkin Mutabakat Zaptı’nın Onaylanmasına Dair Karar Karar No:91/2473 - Balkan Ülkeleri (24 üncü) Resmi Turizm Kuruluşları Konferansı Protokolu’nun Onaylanmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı Karar No:91/2128 - Bulgaristan ile Yapılan Ekonomik ve Teknik İşbirliği Karma Komitesi X. Dönem Toplantısı Protokolu’nun Onaylanmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı Karar No:91/2040 - Bulgaristan ile İmzalanan Turizm Karma Komisyonu XIV. Dönem Protokolü’nün Onaylanmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı Karar No:90/1258 - Bulgaristan ile Yapılan Ekonomik ve Ticari İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı’nın Onaylanmasına Dair Karar Karar No:6/12386 - Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Halk Cumhuriyeti arasında Hudut Olaylarının Önlenmesi ve Halli ile Hudut İşaretlerinin Bakımı hakkında Anlaşma ile eklerinin, onay belgelerinin teati edildiği tarihten itibaren 45 gün sonra yürürlüğa girmek üzere onaylanmasının uygun bulunduğunda dair Karar Karar No:6/12114 - Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Halk Cumhuriyeti arasında yakın akrabaları 1952 yılına kadar Türkiye’ye göç etmiş olan Türk asıllı Bulgar vatandaşlarının Bulgaristan Halk Cumhuriyetinden Türkiye Cumhuriyetine göç etmeleri hakkındaki Anlaşmanın onaylanmasına dair Karar Karar No:6/11655 - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Hükümeti arasında 23/2/1955 tarihli Ticaret ve Ödeme Anlaşmasına ek olarak 1969-1970 devresi mübadelelerin itanzim etmek üzere, Ankara’da imzalanan Protokol ve eklerinin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair Karar


Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler

ürklerin göç hareketleri, ilkçağlarda başladı, ortaçağların sonlarına kadar sürdü. Bu dönem içinde birçok Türk boyları, Orta T Asya’dan Hindistan, Uzakdoğu, Orta Avrupa ülkelerine göç ettiler. Bu göçler sonunda birçok Türk devleti kuruldu. Hun Türkleri, IV. yüzyılın sonlarına doğru Kuzeydoğu Asya’dan Doğu Avrupa’ya göç ettiler. Zamanla güneydoğuya kayarak, Orta

Avrupa’ya, Balkanlara ve Tuna vadisine yerleştiler. Göktürklerin bağımsızlıklarını kazanmaları üzerine, Juan-juanlar, Avarlar adıyla Orta Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldılar (552’den sonra). Hun ve Avarların ardından Bulgar Türkleri de Balkanlar’a (Tuna’nın güneyi) geldiler. Bunları Macar kabilelerinin Tuna havzasına göç ederek yerleşmeleri takip etti. Daha sonra Peçenek Türkleri, Balkanlar’da yerleştiler. Türklerin büyük kütleler halindeki göçü, XI. yüzyılın sonunda oldu. 1071’de Sultan Alparslan’ın Bizans’ı yenmesinden sonra, Türkler, büyük kafileler halinde Anadolu’ya yerleştiler. XIII. yüzyıldaki Moğol istilâsından kaçan bir kısım Türk aşiret ve boyları, İran yoluyla, Anadolu’ya geçtiler. Bu göçler sırasında geçtikleri yerlerde, devletler kurdular. Göç hareketi, XV. yüzyıla kadar sürdü ve on milyona yakın Türk, yurt değiştirdi. Başka bir büyük Türk göçü de Osmanlı Devletinin kurulmasından sonra Rumeli, Ege adaları, Mısır ve Kuzey Afrika ülkelerine oldu. Osmanlı Devleti’nin belirli bir iskân siyaseti vardı. İlk devirlerde, yeni fethedilen topraklara Anadolu’dan Türkmenler ve Yörükler yerleştirildi. Kıbrıs’ın fethinden sonra, oraya da bu şekilde göçler yapıldı. Belli başlı göçler, Balkanlardan, Kafkasya’dan, Türkistan’dan, Doğu Türkistan’dan gelerek Anadolu üzerinde toplandı. Romanya’dan. Romanya toprakları, Osmanlı İmparatorluğunun idaresindeyken, Besarabya ve Kırım’dan onbinlerce Türk buraya yerleşti. 1806-1812 Osmanlı-Rus savaşlarında, Rus orduları Tuna’yı aşarak Şumnu’ya kadar ilerlediği sırada, Türkler, Dobruca’ya; Eflâk ve Boğdan’da bulunanlar da güneye doğru göç ettiler. 1826’da yapılan Akerman antlaşmasıyla, Müslüman ve Türklerin bu bölgede oturması şartlara bağlandı. Besarabya, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Rusların eline geçti. Dobruca, Romanya’ya verildi. 1923’ten sonra, Dobruca’dan yeni göçler başladı. 1923-1933 arasında 33 852 kişi göç etti. Bu durum, yeni Türk göçlerine sebep oldu. 1934’te 15.321 kişi göç etti. Romen hükümeti ile yapılan anlaşmalarla, göç işleri bir düzene sokuldu. 1960-1970 arasında Romanya’dan 271 serbest göçmen geldi. Bulgaristan’dan. Binlerce Türk, Edirne, İstanbul’a göç etti. 1877 Osmanlı-Rus Savaşından sonra yapılan Berlin Antlaşması’yla Bulgaristan Prenslik olarak kabul edildi. Göçler 75.000’i Halep ve Şam’a, 25.000’i Adana’ya, 10.000’i Konya ve Kastamonu’ya, 10.000’i Kıbrıs’a yerleşti. Sivas, Amasya ve Diyarbakır’a beşer bin kişi, Cezayir’e 500 kişi gönderildi. Birçok silâhlı saldırıya uğrayan göç kafilesi, ağır kayıplar vererek Edirne’ye gelebildiler. Doğu, Batı Trakya ve İstanbul göçmenlerle doldu. I. 1877–1878 GÖÇÜ - Bulgaristan’dan ilk büyük Türk göçü, “93 Muhacereti” olmuştur. Yani 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında görülen bozgun göçü. Bu göç, Bulgaristan’ın kuruluş günlerine rastlamış ve yedi ay kadar süren 1877–1878 savaşında bir milyon kadar Rumeli Türkü göçe zorlanmıştır. Hukuki antlaşmalar yapılmadan malını mülkünü terk edip kaçan bu insanların akıbetleri ya Allah’a ya da dönemin idarecileri kalmıştır. Göçe zorlanan yüz binlerce Türkün geride bıraktıkları mallar, mülkler Bulgarlarca yağma edildi. Bulgar ve Rus tarihçileri bu büyük gasp olayını uzun zaman gizlediler. 1953’te Bulgar devletinin 75. yıl dönümünde bu konuda yayın yapmaya ve bir “toprak ihtilalı yaptıklarını söylemeye başladılar. Bulgar Prensliği nezdinde ilk Osmanlı Komiseri veya temsilcisi Nihat Paşa, gasp edilen Türk topraklarını da Bulgarlarla görüşmek niyetindeydi. 1880 yılında Sofya’ya giderken yanında 100 sandık dolusu tapu senedi de götürdü. Bunlar 93 Muhacirleri’ne ait mülklerin tapularıydı. Ama Türk göçmen emlakinin bedeli Bulgarlardan alınamadı. II. 1879–1880 GÖÇÜ- Rus Ordusu 1879 yazında Bulgaristan’dan çekildiğinde, Türklere yönelik Bulgar terörü yeniden başladı. Bulgar yönetimi Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamak gerekçesiyle Türk bölgelerinde sıkıyönetim ilan etti. Sıkıyönetim gerekçesiyle Türklerin silahları toplandı, geceleri sokağa çıkmaları yasaklandı. Bu durumdan yararlanan Bulgar çeteleri yeniden köylere saldırmaya, yağma etmeye ve çocuk, kadın yaşlı demeden öldürmeye ve göçe zorlamaya başladı. Bu olaylar nedeniyle de Bulgaristan’dan Türk topraklarına olan zorunlu göçlerde hızlandı. III. 1884 GÖÇÜ-1884 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 600 bin Türk göç etmiştir. Sofya’daki Fransız Temsilcisi 3 Nisan 1884 gününki raporunda Bulgaristan’dan 600 binden fazla Türkün göç ettiğini bildiriyor ve şöyle diyordu: “Tuna nehrinden Balkan Sıradağlarına, Balkanlardan Sofya’ya kadar toprak pek bereketli ama pek işlenmiş değil. Çünkü Müslümanların göçü, Bulgaristan’ı 600 binden fazla işgücünden mahrum bıraktı. IV. 1893–1902 GÖÇÜ- Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçlerin en durgun olduğu yıllardır. Türk – Bulgar ilişkileri normaldir. Böyle olduğu halde göç durmayıp, ince ince akan su gibi sürmeye devam etmiştir. En durgun yıllarda bile Bulgaristan’dan Türkiye’ye her yıl ortalama 7 bin kadar göçmen gelmiştir. Bulgar resmi istatistiklerine göre; 1893 – 1902 yılları arasında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 70.603 göçmen gelmiştir. V. 1912-1913 GÖÇÜ-Canlarını kurtarabilmek için yüz binlerce Rumeli Türkü Anadolu’ya sığınmak için göç yollarına döküldü. Balkan Savaşı göçmenlerinin kesin sayısı bilinmiyor. VI. 1923–1939 GÖÇÜ-Cumhuriyet döneminde Bulgaristan’dan ilk kez göç işi bir anlaşma ile düzene bağlanmıştır. 18 Ekim 1925 tarihinde Ankara’da imzalanan Türk – Bulgar ikamet sözleşmesi, göç konusunu da düzenlemiştir. Buna göre, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin isteğe bağlı göçlerine engel olunmayacaktır. Bu dönemde 2 silahlı Bulgar örgütü, Bulgaristan Türklerine zulüm yapıyordu. Kuzey Bulgaristan’da Rodna Zaştita(Yurt Koruması) ve Güney Bulgaristan’da Trakya Komiteleri, Türk azınlığına durmadan saldırıyorlardı. Bu günkü Bulgar kaynaklarının belirttiğine göre, Rodna Zaştita 1923 yılında kurulmuş faşist bir örgüttür. 1936 yılına kadar ayakta kaldı ve o yıl askeri rejim tarafından lağvedildi. Bulgaristan Türklerini göçe zorlamak istiyor ve Türklere karşı çeşitli saldırılar düzenliyordu. Güney Bulgaristan’da, özellikle Rodop bölgesindeki Türklere karşı saldırıları da daha çok Trakya Komitesi düzenliyordu. Bu iki örgütün saldırıları karşısında Bulgaristan Türkleri kafileler halinde Türkiye’ye göç etmek zorunda kalıyorlardı. Bulgarların bu köklü Türk düşmanlığı öncelikle Bulgaristan Türk azınlığına yapılan eziyetler biçimde göze çarpıyordu. Bulgarlar, Türklere besledikleri köklü kini Türk komşuları üzerinde söndürüyorlardı. Bunların sonucunda da Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç kesilmiyordu. 1923 -1933 yılları arasında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 101.507 kişi göç etmiştir. VII. 1940–1949 GÖÇÜ,-2.Dünya Savaşı(1939–1945) boyunca ve hemen savaşı izleyen yıllarda Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler çok yavaşladı. Neredeyse kesilme noktasına geldi. Bulgaristan’ın kuruluşundan 1949 sonuna kadar Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen göçmen sayısının en düşük olduğu dönem bu dönemdir. VIII. 1950–1951 GÖÇÜ-2.Dünya Savaşı’ndan sonra Bulgaristan’da yapılan nüfus sayımına göre bu ülkede 2 milyon Türk ve 200 bin Makedonyalının yaşadığı belirlenmiştir. Makedonların nüfusu kısa sürede 8 bine inerken, Türkler de sürekli olarak göçe zorlandı. Türklerin kendi dillerinde eğitim görmeleri imkânı kademeli olarak ortadan kaldırıldı ve Türk okulları kapatıldı. Devlet okullarında Türkçe dersleri ise üçte bire indirildi. Bulgaristan’ın İstanbul Konsoloslu olan Bulgar diplomatı Jelez Jelezov 1950 yılındaki göçü şu şekilde açıklamaktadır: “Baskı ve zulüm 1950 de insanların topraklarının zorla elinden alınarak tarımın kooperatifleştirilmesi için işe koşuldu. Tarlasını ve toprağını vermek istemeyenlerin ölesiye dayaktan geçirilmesi ve böylelerine karşı uygulanan daha bir sıra sapıklıklar, binlerce Türk ailesinin yoğun göçüne neden oldu.” Eylül 1949’da Bulgar hükümeti tutum değiştirdi. Türklere daha kolay pasaport verdi ve Türk konsoloslukları da vize verdiler. Bu gelişmeler olurken Bulgaristan 30 Ağustos 1950 tarihinde Türkiye’ye bir nota vererek 250 bin kişinin Türkiye’ye gönderileceği ve 1925 tarihli Türk – Bulgar İkamet sözleşmesine dayanarak bunların 3 ay içinde Türkiye tarafından kabul edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Bulgaristan ileri gelen Türk aydınlarını 15 günlük uyarılarla sınır dışı etmiştir. IX. 1969 -1978 YAKIN AKRABA GÖÇÜ-Bulgaristan’dan Türkiye’ye yine göç akımı oldu yakın akraba göçü olarak bilinen bu göç dalgasının kökü 1950’lere dayanıyordu. 1950 ve 1951 yıllarında Türkiye’ye 154.393 Türk gelmiş Aralık 1966-Ocak 1967 tarihlerinde Sofya da görüşmeler yapıldı. Parçalanmış ailelerin birleştirilmesi amacı ile 21 Ağustos 1966 tarihin de Türk Bulgar ikili bildirgesi yayınlandı ve daha önce Türkiye’ye göç etmiş bulunan Türk asıllı Bulgar vatandaşlarının yakınlarından isteyenlerin Türkiye‘ye göçleri konusunda anlaşma yapılması için görüş birliğine varıldı. Ancak tam bir anlaşmaya varılamadı ve bir TürkBulgar göç anlaşması yapılamadı.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Murat YILDIZ

55


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

X. 1989 GÖÇÜ-Bulgaristan Devleti tarafından yıllardır sürdürülen asimilasyon politikasına karşı Türkler 1989 da yılların birikimi ile hemen her yerde protesto yürüyüşleri ve açlık grevleri gibi direnişlere başlamışlardır. Bunlara karşılık Bulgaristan Hükümeti 12 Mayıs 1989’da Bulgaristan da serbest pasaport kuralı getiren bir yasa kabul etmiş ve pasaport alma işlemlerindeki katı şartlar kaldırılarak işlemlere esneklik getirilmiştir. Türk azınlığın insan hakları ve demokrasi konusundaki isteklerinin öncülüğünü yapan bu kişilerin Türkiye’ye gelmelerini sağlamıştır. Bulgaristan yönetimi 1989’da “Türkler dışarı” sloganlarıyla bir yürüyüş düzenleyerek Türklere ve Türkiye’ye karşı kamuoyu oluşturma çabasına girmiştir. Bu arada, Bulgarların yeni pasaport kanunundan yararlanmak isteyen 500 bin kişi Türk pasaport almak için Bulgar makamlarına başvurmuştur. Bu talepler üzerine zamanın Dışişleri Bakanı Peter Mladenov, isteyene Türkiye’ye gitmesi için serbestçe vize verileceğini açıklamıştır. Böylece İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan en büyük kitlesel göç olayı başlamıştır. Bulgaristan’dan zorunlu göçün başladığı 1989 Mayıs, Haziran, Temmuz 3 ayda vizesiz 345.960 (82.390 aile) geldi. Bunların 298.243’ü (69.904 aile) Edirne Kapıkule karayolu demiryolu ile Türkiye’ye gelmiştir. 47.717’si (12.486 aile) ise Kırklareli Dereköy kapısından girmiştir. 1990 y. Sonuna kadar Türkiye’ye giriş yapan göçmen sayısı 34.098’dir. Her şeyden önce bu göç baskı altında ve irade dışı bir şekilde oluşmuştur. İnsanlık tarihinde benzeri bulunmayan “Doğuya Göç”ü dünya ibretle izledi. Hükümet de, böylesine büyük boyutlu göç olayının doğuracağı bütün sorunların bir düzen içerisinde çözülmesi ve yetki belirsizliğinin ortaya çıkmaması için, bir Devlet Bakanlığı göçle ilgili iş ve işlemlerin koordinasyonu ile görevlendirmiş, böylece hizmetlerin tek elden koordineli şekilde yürütülmesi sağlanmıştır. Yoğun göç Bulgaristan’ın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük kitlesel göç olayının en önemli sonucu, Bulgaristan’da Todor Jivkovun devrilmesi ve yönetim değişikliğinin gerçekleşmesi olmuştur. Petır Mladenov ve Jellu Jelev dönemi. 10 Kasım 1989 Todor Jivkov istifa etti. Jivkov’un istifasında en büyük rolü Bulgaristan’da yaşayan Türkler ve onlara yapılan baskılar yer almaktadır. Dünyada basın yayın organları da Bulgaristan’da en büyük etken olarak Türkleri göstermektedirler. Bulgaristan’da yapılan mitinglerde Türkler haklarını bir an önce iade edilmesini istiyorlardı. Türkler yıllar boyu totaliter rejimden çektiklerini dile getiriyorlardı. Sofya’da büyük bir mitingde ünlü Bulgar şairi Radoy RALİN : “ Biz 35 yıl Todor Jivkovun idare ettiği yıllarda inim inim inledik. Türk ve Müslüman kardeşlerimizin direnişleri olmasaydı daha 35 yıl öyle geçecekti. Bu günkü özgürlüğümüzü Türk kardeşlerimize borçluyuz” demişti. T.Jivkov 29 Kasım 1990 tarihinde basına yapılan bir açıklamada, Türklere karşı uygulanan asimilasyon politikalarının sorumlusunun kendisi olmadığını iddia ederek alınan kararların 1983 yılı sonrasında 12 üyeli Komünist Parti Politbürosu ile birlikte kararlaştırdıklarını açıklamıştır. Jivkovun Dış İşleri Bakanlığını yapan Petır Mladenov Komünist Partisi Genel sekreterliğine getirildi. Daha sonra Devlet Başkanı seçildi. Yeni yönetim, geçmiş dönemde Türklere karşı uygulanan asimilasyon politikasının yanlış olduğunu, kötü izler bıraktığını, gerginlik yarattığını ve uluslar arası platformlarda Bulgaristan yalnızlığı itildiğini kabul etti. Bulgaristan’ın Milli Meclis Başkanı, 29 Aralık 1989 da Müslümanların Slav ismi alma zorunluluğunun kaldırıldığını bildirdi. Bulgaristan dış işleri Bakanı Dimitrov bu kararın bütün dini grupların haklarını iade niteliğinde olduğunu söylüyordu. Fakat isimlerin geri verilmesi mahkeme kararına bağlandığı için çeşitli güçlükleri de beraberinde getirdi. Bu eksiklerin giderilmesi için isim yasasında bazı değişiklikler ve ilaveler yapıldı. Mladenov’tan sonra muhalefet partisinin Lideri Demokratik Güçler Birliği Genel Başkanı Jelu Jelev Devlet Başkanı seçildi. Göç yine durmadı ve halen yavaş yavaş akmaktadır. Bulgaristan’dan Türkiye’ye Göçler Yıllar Toplam Yıllar Sayısı Yıllar 1877-78 Bilinmiyor 1902 9.717 1944 1879 9.632 1912-13 440.000 1945 1880 200.000 1946 1884 600.000(Balkanlardan) 1934 8.682 1947 1893 11.460 1935 24.968 1948 1894 8.837 1936 11.730 1949 1895 5.095 1937 13. 940 1950-51 1896 1.946 1938 20.542 1952-60 1897 2.801 1939 17.769 1968 1898 6.640 1940 7.004 1970-78 1899 7.354 1941 3.803 1900 7.417 1942 2.672 1989 3ay 1901 9.339 1943 1.145 1990

1989 YILINDA BULGARİSTAN’DAN GELENLER Sayısı 489 631 706 1.763 1.514 1.670 154.393 93.00 120.000 130.000 345.960 34.098

ILLER TOPLAM ILLER TOPLAM ADANA - 2785 KÜTAHYA - 65 AMASYA - 543 MALATYA - 962 ANKARA - 1904 MANİSA -1.006 ANTALYA -71 MUĞLA - 40 AYDIN -1.229 SAKARYA 676 BALIKESİR - 2.592 TEKİRDAĞA 2681 BİLECİK - 900 TOKAT - 28 BOLU - 265 ZONGULDAK 719 BURSA -14604 ÇANAKKALE 94 ISPARTA - 1119 ÇORUM 34 İSTANBUL - 4330 DENİZLİ - .200 İZMİR 4665 ERZİNCAN - 91 KIRKLARELİ84 ESKİŞEHİR - 959 KOCAELİ - .303 KONYA - .809

2007 Yılında Yapılan Yerel Seçimlerde Aşağıdaki Tablo’da Görüleceği Gibi Büyük Bir Başarı Sağlandı.

Bulgaristan’da İl İlçe Belediye Başkanları – 2007y - 2011y.

56

İl, İlçeler

Adı Soyadı(Partisi)

Stara Zagora Bratya Daskalovi Gılıbovo Kazanlık-2 Mıglij Opan Pavel Banya -6 Radnevo Çirpan-2 Gurkovo Niikolaevo-2

Svetlin Genov Tançev (Gerb) Vanya Todorova Stoeva (Bsp, Ndsv) Nikolay Tonev Kolev (Bağımsız) Stefan Hristov Damyanov (Bağımsız) Stoyço İvanov Tsanev (Bsp) Minço Dinev Çavdarov (Bsp) Stanimir Hristov Radevski (Bağımsız) Nonço Dragiev Vodeniçarov (Bağımsız) Vasil Georgiev Donev (Çirpan İçin Koalisyon) Stoyan Bonev Nikolov (Bsp) Kosyö Hristov Kösev (Bsp)

Haskovo-10 Dimitrovgrad İvaylovgrad -2 Lübimets-2 Madjarovo-4 Simeonovgrad Svilengrad-2 Topolovgrad-2 Harmanli-2 Mineralni Bani-8 Stanbolovo-13

Georgi İvanov İvanov (Bulgar Demokratik Birliği , Bds) Stefan Dimitrov Dimitrov (Bsdp, Zns, Yeni Liderler Koalisyonu) Stefan İvanov Tenev (Sol Koalisyonu, Bzns, Siyasi Klub Trakya) Yanko Borisov Küçükov (Bsp, Pd, Trakya – Koalisyon) Milko Petkov Armutliev (Zns- Çifçiler) Milena Georgieva Rangelova (Dsb) Georgi Stoyanov Manolov (Bağımsız) Evtimiya Petrova Karaçolova (Yeşil Patisi) Mihail Hristov Liskov (Bsp, Pk, Trakya Koalisyonu) Orhan Ş.Mümin (Höh) Güner F.Serbest (Höh)

İl, İlçeler

Adı Soyadı(Partisi)

Yambol-2 Bolyarovo Elhovo Straldja Tunca

Georgi İvanov Slavov (Gerb) Hristo Dimitrov Hristov (Bsp) Petır Andreev Kirov (Gerb, Dsb, Zns, Ssd) Mitko Panayotov Andonov (Bsp) Georgi Stoyanov Georgiev (Bsp; Pbs- Koalisyonu)

Şumen-5 Kaspiçan Kaolinovo-15 Venets-13 Vırbitsa-8 Nikola Kozlevo-7 Hitrino-14 Novi Pazar-5 Veliki Preslav-4 Smyadovo-2

Krasimir Blagoev Kostov (Bsp) Valeri Radoslavov Vılkov (Bsp) Nida N.Ahmedov (Höh) Mehriban Ahmedova (Höh) İsmail Mehmed Mehmed (Höh) Turhan Karakaş (Höh) Nuridin Basri İsmail (Höh) Vasil Elenkov Tonev (Bsp) Dimo Petrov Bodurov (Gerb) Sevi Atanasov Sevev (Bsp)

Tırgovişte-11 Popovo-5 Antonovo-8 Opaka-8 Omurtag-22

Krasimir Mitev Mirev (Bağımsız) Lüdmil Dimitrov Veselinov (Yeni Bg İçin Halk Birliği) Taner M.Ali (Hoh) Lütvi Reyhanov (Hoh) Nejdet Şaban (Hoh)


Adı Soyadı(Partisi)

İl, İlçeler

Adı Soyadı(Partisi)

Blagoevgrad Bansko-2 Gotse Delçev-9 Razlog Hacidimovo-6 Petriç-3 Simitli Kresna Sandanski Strumyani Satovça-7 Gırmen-11 Belitsa-11 Yakoruda-11

Kostadin Stoyanov Paskalev (Bsp) Aleksandır İvanov Kravarov (Gerb-Vmro) Vladimir Krıstev Moskov (Bsp-Ndsv) Lüben Petrov Tatarski (Razlog İçin Koalisyon) Lüdmil Asparuhov Terziev (Ndsv) Velyo Atanasov İliev (Bağımsız) Apostol Stefanov Apostolov (Simitlinin İçin Koalisyon) İliya Borisov Krıstev (Ndsv; Vmro) Andon Mihaylov Totev (Bağımsız) Valentin Andreev Çilikov (Gerb; Vmro) Arben Mimenov (Höh) Ahmet Ahmedov Başev (Bağımsız) İbrahim Ali Palev (Höh) Nurettin Musov Kefelov (Höh)

Pazarcik-2 Belovo Bratsigovo -3 Velingrad-10 Lesiçovo Panagürişte Peşera-2 Rakitovo-3 Septemvri-3 Strelça

Todor Dimitrov Popov (Bağımsız) Kuzman Atanasov Marinkov(Ndsv, Ssd, Sosyaldemokrat) Vasil Mihaylov Gülemetov (Bağımsız) İvan Georgiev Lebanov (Bağımsız) İvan Angelov Stoev (Gerb-Sds Koalisyonu) Georgi İliev Gerginekov (Koalisyon -Bsp) Stilyan İvanov Varsanov (Gerb) Angel Dimitrov Govedarski (Bağımsız) Tomi Spasov Stoyçev (Bağımsız) İlyö Stoev İlyöv (Halk Birliği Koalisyonu)

Burgas-2 Ruen-25 Sungulare-9 Pomorie-10 Aytos-12 Kameno Tsarevo Primorsko Karnobat-2 Sozopol Nesebır Sredets Malko Tırnovo Pomorie-10

Dimitır Nikolov Nikolov (Gerb) Durhan Mehmet Mustafa (Höh) Georgi Stefanov Kenov (Höh) Petır Georgiev Zlatanov (Bağımsız) Evgeni Stoyanov Vrabçev (Bsp) Stefan Bonev Stefanov (Bsp; Al.Stanboliyski) Petko Yankov Arnaudov (Bsp) Lilyana Stoyanova Dimova (Bsp) Georgi İvanov Dimitrov (Bsp) Panayot Vasilev Reysi (Demokratlar Koalisyonu) Nikolay Kirilov Dimitrov (Bağımsız) Todor Proykov Stançev (Bsp) İvan Jlyaskov İvanov (Bsp) Petır Georgiev Zlatanov (Bağımsız)

Pernik Breznik Kovaçevtsi Radomir Trın

Rositsa Yordanova Yanakieva (Bsp, Yeni Sol Koalisyonu) Hristo Dimitrov Milenkov (Höh Bsp, Bulgar Sosyal Demokratlar) Yordan Stefanov Milanov (Sosyal Demokratların Siyasi Hareketi) Krasimir Svetozarov Borisov (Bsp) Stanislav Antonov Nikolov (Gerb)

Montana Berkovitsa Boyçinovsi Brusartsi Vılçedrım Vırşets Georgi Damyanovo Lom Medkovets Çiprovtsi Yakimovo

Zlatko Sofroniev Jivkov (Bağımsız) Milço Mihaylov Dotsov (Bağımsız) Slavey İvanov Kostadinov (Gerb) Yuliya Robinzonova Kamenova (Ndsv, Gerb, Koalisyonu) İvan Hristov Barzin (Çifçiler – Al.Stanboliyski) Boryana T. Bonçeva - Leçeva (Çiftçi Halk Birliği, Bulgar Sosyaldemokrat) Dilyan Stanimirov Dimitrov (Gerb) Penka Nedelkova Penkova (Bağımsız) Ventsislav Evgeniev Kutkudeyski (Bsp) Zaharin İvanov Zamfirov (Çifçiler–Al.Stanboliyski) Georgi Milanov Georgiev (Ndsv)

Varna-4 Avren-2 Aksakovo Beloslav-1 Byala Vetrino-4 Dolni Çiflik-5 Provadya-3 Suvorovo-3 Dılgopol-7 Vılçidol-4 Devnya

Kiril Petrov Yordanov (Bağımsız) Krasimir Hristov Todorov (Ndsv; Bsd–Koalisyonu) Atanas Kostadinov Stoilov (Gerb, Sds, Ndsv, Vmro) Emil Veliçkov Diçev (Bağımsız) Anastas Kostov Trendafilov (Gerb) Georgi Dimitrov Andreev (Gerb) Borislav Nikolaev Natov (Bağımsız) Georgi Stoyanov Yanev (Sağ –Koalisyonu) Pavlin Mihaylov Paraşkevov (Bağımsız) Svetlü Hristov Yakimov (Höh) Veselin Yançev Vasilev (Bağımsız- Sağ Destekli) Atanas Dimitrov Kuzev (Bağımsız)

Pleven-1 Belene Gulyantsi-1 Dolna Mitropoliya-2 İskır Pordim-2 Dolni Dıbnik-2 Levski-3

Nayden M. Zelenogorski (Birlik Koalisyonu,Sds, Dsb, Bulgar Milliyetçileri) Petır İliev Dulev (Bsp) Lıçezar Petkov Yakov (Bsp) Aleksandır Penkov Peçenyakov (Bsp) Valentin Vasilev Yordanov (Sosyaldemokratlar, Vmro Koalisyonu) Detelin Radoslavov Vasilev (Bağımsız) Borislav Stoyanov Stanimirov (Sds, Bzns, Koalisyonuv Georgi Evlogiev Karacov (Dsb, Vmro, Bnd, Zns Koalisyon)

Nikopol-5 Çerven Bryag-2 Kneja

Valeriy Dimitrov Jelyazkov (Bzns) Danail Nikolov Vılov (Bağımsız) Simeon Todorov Şarabanski (Bulgar Sosyaldemokrasi, Serbest Demokrat)

Plovdiv-2 Asenovgrad-8 Brezovo Kaloyanovo-1 Karlovo-3 Lıki-3 Maritsa Pırvomay-2

Slavço Stoev Atanasov (Gerb, Vmro) Hristo Grudev Grudev (Gerb, Vmro) Stoyan Gençev Minçev (Sds, Vmro) Aleksandır Krıstev Abraşev (Gerb, Sds, Dsb, Zns,) Nayden Hristov Naydenov (Sol Demokratlar, Bzns) Krasimir Slavçev Manov (Bsp) Zapryan İvanov Daçev (Bsp) Angel Atanasov Papazov (Koalis.Birlikte Pırvomay İçin

Rakovski-2 Rodopi-4 Sadovo-1 Sıedinenie Hisarya Kriçim-3 Stanboliyski-2 Peruştitsa Sopot Plovdiv Merkez İstoçen Rayon Sapaden Rayon Severen Rayon Yujen Rayon

Frants Genov Kokov (Gerb, Ndsv Yordan Georgiev Şişkov (Bsp) Marin Draganov Yosifov (Bağımsız) Evgeniy Georgiev Marinçeşki (Yeni Bulgaristan İçin Halk Birliği) Georgi Nikolov Piryankov (Bağımsız) Atanas Stefanov Kalçev (Bağımsız) İvan İliev Atanasov (Zns) Nikola Kostadinov Yankulov (Bulgar Dem.Bir.Radikal) Veselin Petrov Linçev (Bağımsız) Rayna Kostadinova Petrova (Gerb,Vmro) İvan Borisov Totev (Gerb, Vmro) Zdravko D.Dimitrov (Gerb, Vmro) İna Stoyanova Filipova (Gerb, Vmro) Aleksandır Kolev Kolev (Gerb, Vmro)

Pernik Breznik Kovaçevsi Radomir Trın

Rositsa Y. Yanakieva (Bsp, Pbs, Koalisyonu Hristo Dimitrov Milenkov (Bsp, Höh, Koalisyonu) Yordan Stefanov Milanov (Sosyaldemokratlar) Krasimir Svetozarov Borisov (Bsp) Stanislav Antonov Nikolov (Gerb)

Razgrad-8 İsperih-23 Zavet-12 Loznitsa-11 Samuil-7 Tsar Kaloyan-9 Kubrat-12

Denço Stoyanov Boyaciev (Bağımsız) Adil A.Reşidov (Hoh) Ayter S.Veliev (Hoh) Ayhan M.Haşimov (Hoh) Beytulla Sali Mümin ( Bağmsız) Ahmet R.Ahmedov (Hoh) Remzi Halilov (Hoh)

Veliko Tırnovo-3 Rumen Georgiev Raşev (Bağımsız) Gorna Oryahovitsa-1 Yordan Stefanov Mihtiev (Gerb) Elena Saşo Petkov Topalov (BSP) Zlataritsa Penço Vasilev Çanev (Ndsv; Vmro) Lyaskovets İvelina Haralampieva Getsova (Gerb; Dsb, Ssd-Zns) Pavlikeni Angel İvanov Genov (Bağımsız- Sağ Koalisyon) Polski Trımbeş Georgi Aleksandrov Çakırov (Bağımsız) Sviştov Stanislav Petrov Blagov (Ssd, Sds, Bzns, Lider) Straşitsa Stefan Raçkov Stefanov (Ndsv) Vidin-2 Belogradçik Bregovo Gramada-1 Dimovo-2 Kula Novo Selo Rujintsi-2 Çuprene-2 Makreş Boynitsa

Rumen Angelov Vidov (Gerb) Emil Evgeniev Tsankov (Bağımsız) Milço Lalov Vıkov (Bsp) Nikolay Lübenov Gergov (Ndsv) Todor İliev Todorov (Bsp -Höh) Marko Petrov Petrov (Bsp) Georgi G.Gerasimov (Bağımsız) Ventsislav Tomov Vankov (Bsp - Höh) Vanyo Kostadinov Kostin (Höh Ve Bzns) İvan Kamenov Vılçev (Bsp) Aneta Staykova Gençeva (Ndsv)

Vratsa Borovan Byala Slatina Kozloduy Krivodol-1 Mezdra Miziya Oryahovo Roman Hayredin

Totyo Mladenov Mladenov (Gerb) Petır Todorov Tsvetkovski (Bsp) Ventsislav Velkov Vasilev (Bsp) Rumen Vasilev Manoev (Koalisyon-Yenilik) Nikolay Georgiev İvanov (Bsp) İvan Asparuhov Tsanov (Bağımsız) Violin İvanov Kruşovenski (Ndsv) Georgi İvanov Penkov (Ndsv-Bzns Koalisyonu) Krasimir Petkov Petkov (Bağımsız) Radoslav Todorov Stoykov (Bsp)

Gabrovo Dryanovo-1 Sevlievo-5 Tryavna

Tomislav Peykov Donçev (Gerb) İvan İliev Nikolov (Bağımsız) Yordan Georgiev Stoykov (Sol Demokrat) Dragomir İvanov Nikolov (Bağımsız)

Dobriç-3 Balçik-5 Kavarna-1 Şabla Dobriçka-4 General Toşevo-2 Kruşari-7 Tervel-12

Petko Yordanov Petkov (Bsp) Nikolay Dabrev Angelov (Bağımsız) Tsonko Zdravkov Tsonev (Bağımsız) Krasimir Lübenov Krıstev (Gerb) Petko Yordanov Petkov (Bsp) Dimitır Mihaylov Petrov (Bsp-Sosyaldemokratlar) Dobri Stefanov (Höh) Jivko Jekov Georgiev (Bsp)

Ruse-3 Borovo-3 Byala-2 Dve Mogili-5 Borovo-3 Vetovo-12 İvanovo-3 Tsenovo Slivo Pole

Bojidar İvanov Yotov (Bağımsız) İvan Georgiev Popov (Gerb) Yuriy Petkov Simeonov (Bulgaristan İçin Yeni Topluluk) Dragomir Damyanov Draganov (Sds, Dsb, Zns) İvan Georgiev Popov (Gerb) Reyhan Habil (Höh) Danka Yordanova Mateeva (Bsd, Zns) Vladimir Todorov Kalinov (Ssd, Zns, Hoh) Georgi Stefanov Golemanski (Bsp, Ndsv, Vmro)

Kırcaali-26 Krumovgrad-23 Momçilgrad-23 Çernooçene-16 Ardino-12 Cebel-20 Kirkovo-20

Hasan İ.Azis (Höh) Sebihan K.Mehmet (Höh) Erdinç Hayrulla (Höh) Aydın A.Osman (Höh) Resmi Murat (Höh) Bahri Ömer (Höh) Şukran K.İdriz (Höh)

Silistra-4 Alfatar-2 Glavinitsa-12 Dulovo-24 Kaynarca-4 Sitovo-7 Tutrakan-6

İvo Kirilov Andonov (Bağımsız) Radka Georgieva Jeleva (Bsp) Nasuf Mahmud Nasuf (Höh) Dr.Mithat Tabakov (Höh) Lyuben Jekov Sivev (Bağımsız) Nikolay Georgiev Nedelçev (Bsp) Georgi Dimitrov Georgiev (Bsp)

Köstendil Bobovdol Boboşevo Koçerinovo-2 Nevestino Rila Sapareva Banya Dupnitsa Treklyano

Petır Georgiev Paunov (Köstendil İçin Koalisyon) Greti Yosif Aleksova (Höh, Ndsv, Zns) Milko Georgiev Orozov (Bsp) Kostadin Petrov Katin (Höh,Sds, Zns, Evroroma) Dimitır İvanov Stamenkov (Bağımsız) Georgi Davidkov Kabzimalski (Bağımsız) Saşo Kirilov İvanov (Bağımsız) Atanas Aleksandrov Yanev(Bağımsız) Kamen Stoynev Arsov (Bsp)

Sliven-1 Kotel-6 Nova Zagora-4 Tvırditsa-2

Yordan Leçkov Yankov (Gerb) Hristo Rusev Kirov (Höh, Ndsv) Nikolay Georgiev Grozev (Gerb) Katya Koleva Doyçeva (Bsp, Höh, Obt, Evroroma)

Loveç-2 Apriltsi Letnitsa-3 Lukovit-5 Teteven-2 Troyan-1 Ugırçin-2 Yablanitsa

Minço Stoykov Kazanciev(Bsp) Mladen Maksimov Pelov (Ndsv, Dsb, Bds) Krasimir Veselinov Conev (Bsp) Petır Georgiev Ninçev (Bağımsız) Nikolay Petrov Pavlov (Gerb) Minko Tsoçev Akimov (Gerb) Valentin Staykov Vılçev (Bağımsız) İvan Raykov Tsankov (Bağımsız)

Smolyan-2 Banite Nedelino Çepelare Rudozem-8 Borino-5 Devin-10 Dospat-6 Zlatograd Madan-3

Dora İlieva Yankova (Bsp) Rayço Stoyanov Danailov (Bağımsız) İliya Petrov Vılçev (Bsp) Georgi İvanov Popov (Bsp) Nikolay İvanov Boyaciev (Gerb, Zns) Oktay Mustafov Aliev (Höh) Zdravko Vasilev (Höh) Antim Darinov Pırjanov (Höh) Miroslav Mitkov Yançev (Gerb) Atanas Aleksandrov İvanov (Bsp)

Sofya Büyükşehir

Boyko Metodiev Borisov (Gerb)

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

İl, İlçeler

57


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

YEREL SEÇİMLERDE TÜRKLERİN ALDIĞI BELEDİYE BAŞKANLARI VE MUHTARLARIN SAYILARI Türk Partiler HÖH - Hak ve Özgürlük Hareketi Ahmet Doğan - Genel Başkan

2003 Yerel Seçimler İl, İlçe başkan Muhtar

2007 Yerel Seçimler İl. ilçe başkan Meclis Üyesi

1+28

549

1+33

0

4

0

0

UHÖH - Ulusal Hak ve Özgürlük Güner Tahir - Genel Başkan

1

22

1

0

Diğer partiler ve Bağımsızlar.

4

155

1+2 HÖH

Toplam

34

730

38

Bulgaristan Cumhuriyeti’nde Adaletli Demokrat

Nedim Gencev - Genel Başkan

663

61 724

AB Parlamentosu Seçimlerinde Oylar Partilere göre dağılım-2007 Partiler

Oylarlar - Yüzdesi

Seçilenler Adı Soyadı

BSP 414.050 - 21.41%

Kristiyan Vigenin; İliyana YOTOVA; Atanas Paparizov; Evgeniy KİRİLOV; Marusya LÜPÇEVA

GERB 419.301 - 21.69%

Duşana ZDRAVKOVA; Vladimir Uruçev; Nikolay MLADENOV; Petya STAVREVA; Rumyana Jeleva

NDSV

120.945- 6.26%

Bilyana Raeva

Ataka

274.862 - 14.22%

Dimitır STOYANOV; Slavi BİNEV; Desislav ÇUKOLOV

HÖH

391.711 - 20.26%

FİLİZ HÜSMENOVA; Mariela BALEVA; METİN KAZAK; Vladko Panayotov

HOH - Bakan Yardımcıları

58

Adı ve Soyadı Bürhan Abazov

Bakanlık Adı Tarım ve Orman.

Feyim H.Çauşev

Dışişleri

İvan G.İvanov

Savunma

Matey Mateev

Sağlık

Mukades Y.Nalbant

Eğitim ve Bilim.

Nadejda Z.Damyanova

Kültür

Nahit Ziya

Finans.

Raif Ş.Mustafa

İçişleri

Sabrie T.Sapuncieva

Adalet

Valentin İvanov

Ekonomi ve Enerji

Vasil Voynov

Çalışma ve Sosyal Politikalar

Yordan G.Dardov

Çevre ve Su

Atanas Kınçev

Finans

Delyan S.Peevski

Olağınüstü Haller

Güner Ramis

Devlet Yönetiminden Sorumlu

İskra Mihaylova

Bölgesel Gelişme ve Kalkınma

Yucel N. Atilla

Ulaştırma

HOH - Vali ve Vali Yardımcıları HOH Valileri Adı ve Soyadı Dinçer M. Hacıev Suray Mustafa Dr. Petır M. Fidanov Emil İvanov Yordan Koev Rujdi Hasan

Valilik Adı Dobriç Loveç Smolyan Sofya Bölgesi Yambol Burgaz

HOH Vali Yardımcıları Adı ve Soyadı Fatme Mustafova Mithat S. Alibaşev Mehmed Ömer Ataman Petır G. Kandilarov Sebahtin Talib Rıza Boyko Opırlakov Dr.Krum Krumov Ömer Hamza Boryana Metodieva Aydın Aliev İsmailov Tuncay O. İmamov Behçet Süleyman Baki Solak Ebazer Receb Üseyin Nurhan Muharem Dr.Stoyan Stoyanov Hüseyin Hasan Enger Servet Mehmedov İvo Naydenov Elena Alikova Liliya İ. Zamfirova

Valilik Adı Sliven Gabrovo Haskovo Varna Kırcali Köstendil Montana Pazarcık Pernik Pleven Plovdiv Razgrad Ruse Şumen Silistra Sofya Stara Zagora Tırgovişte Veliko Tırnovo Vidin Vratsa


DERNEĞİN ADI, MERKEZİ VE AMACI DERNEĞİN ADI MADDE 1.Derneğin Adı : “ Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ” Kısa Adı : “ BULTÜRK “ DERNEĞİN MERKEZİ MADDE 2.Derneğin Genel Merkezi İstanbul’dadır. Merkez dâhilinde adres değişikliği yapmaya Yönetim Kurulu yetkilidir. DERNEĞİN AMACI MADDE 3.Derneğin amacı, Bulgaristan’dan göç etmiş ve Türkiye’de yerleşmiş halkların hukuki, iktisadi, sosyal ve kültürel değerlerinin korunması ve sorunlarının çözümlenmesi, halen Bulgaristan’da yaşayan Türklerin ve Müslümanların tarihi, hukuki, siyasi, iktisadi, kültürel ve toplumsal sorunları ile ilgili her türlü dayanışmadır. AMACIN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN YAPILACAK ÇALIŞMALAR MADDE 4.Dernek, amacına ulaşmak için: a)Muhtaç durumdaki Bulgaristanlılara olanakları nispetinde nakdi ve ayni yardımda bulunmak. b)Başta Bulgaristan Türklüğü olmak üzere Balkanlar ve Türk Dünyası konusunda da gerekli araştırmaları yapmak ve sonuçlarını kamuoyunun yararlanmasına sunmak üzere uzmanlar kurulu niteliğinde Akademisyen ve bölgeyi iyi tanıyan kişilerden oluşacak araştırma merkezleri kurabilir. Bu çalışmalar için gereken tüm harcamaları imkânlar nispetinde dernek bütçesinden yardımlar ve gelirler ile karşılar. Konuyla ilgili eleman çalıştırabilir, ekipman temin edebilir, süreli ve süresiz yayınlar çıkartabilir. c)Muhtaç durumda olan ilk, orta ve yükseköğrenimde bulunan öğrencilere kalacak yer temin etmek malzeme ve ders kitapları alımında yardımcı olmak, burs sağlamak ve eğitimlerinin mastır, doktora dâhil tüm dönemlerinde yardımcı olmak. Konut ihtiyacı olanlara konut konusunda yardımcı olmak derneğin olanakları dâhilinde bir konut kooperatifinin kurulmasına yardımcı olarak Bulgaristan Türklerinin konut sahibi olmalarını sağlamak d) Türkiye’de veya Bulgaristan’da Hükümlü, tutuklu ve gözetim altında bulunanların ırk, renk, cins, dil, din, siyasal görüş ve inanç ayrımı gözetmeksizin, yaşamlarının insan onuruna yaraşır koşullar içinde geçmesi doğrultusunda araştırmalar ve saptamalar yapmak ve bu konularda kamuoyunu aydınlatmak. e)Bulgaristan Türklerinin sorunlarını ve çeşitli konulardaki görüşlerini duyurmak ve bu konuda kamuoyu oluşturmak için her tür bilimsel toplantı, sanat ve spor etkinlikleri, izinli gösteri yürüyüşleri, yarışmalar düzenleyebilir ve düzenlettirir. Bu çalışmalarını başka kuruluşlar ve uzman kişilerle işbirliği yaparak ortak etkinlikler biçiminde de sürdürebilir. Bu doğrultuda basın yayın kuruluşları (yazılı ve görsel) bilim ve eğitim kurumları ve uygun olan kişi ve kuruluşlarla ilişki kurarak uygulamalar ve çalışmalar gerçekleştirebilir. Yasal yolları izleyip gerekli işlemleri tamamlayarak yurt dışındaki, kişi ve kuruluşlarla işbirliği yapabilir, benzer çalışmalarda bulunabilir. f)Eğitim, öğretim, bilimsel ve tüm sosyal amaçlı çalışmalar için gerekli yönetim kademelerinden olurları alarak; Kültür Merkezleri, dershane, okul, derslik, yurt, konukevi, pansiyon, kitaplık, okuma odaları, kültür ve sanat evi açabilir ya da açtırabilir; sanat, turizm, spor, kafeterya, lokal, Internet kafe, kıraathane ve diğer sosyal içerikli çalışmalar yapabilir ve bu konularla ilgili dil öğretimi, el becerileri, folklor, tiyatro, milli oyunlar ve benzeri tüm dallarda kurslar düzenleyebilir, bu konularda ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapabilir. g)Giderleri karşılamak amacıyla sergi, spor, kültür, sanat ve eğlence etkinlikleri, toplantılar, iç ve dış geziler, yemek, kermes ve panayırlar düzenleyebilir, yaz okulları, anaokulları, dershaneler, kamplar, aşevleri, tesisler açıp işletebilir. Dernek menkul, gayrimenkul, araç alabilir ve satabilir. h)Üyelerinin yararlanması için lokaller, çocuk yuvaları, bakım ve dinlenme evleri, sağlık kuruluşları, sağlık birimi ile iş atölyeleri açabilir. Derneğin amacına ulaşmasında maddi olanakları sağlamak için Vakıf, Kooperatif, ticari işletme ve ortaklık kurabilir ya da kurulmuş olanlara katılır. i)Derneğin güçlenmesi ve etkinliğinin artması için Dernek, kendi amacıyla paralel nitelikteki derneklerle koordineli çalışmaları sağlama amacı ile FEDERASYONA, KONFEDERASYONA katılabilir. j)Derneğin amaçlarını gerçekleştirmek için yurt dışında çalışan aynı amaçlı derneklerle bilimsel çalışmalar veya toplantılar yapabilmesi ve tertip edenlerle iştirak edebilmesi için İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarından alınacak müsaadeden sonra bu toplantılara katılabilir, yine ilgili kuruluşların izni ile amaçları doğrultusunda yurt dışında şubeler açabilir. k)Bulgaristan Türklerinin ekonomik anlamdaki sıkıntılarına çözüm getirebilmek amacıyla iktisadi organizasyonların kurulmasını ve çalışmalarını sağlamak, Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelere yatırımlar yapılması için teşviklerde bulunmak. Daha çok bu bölgelere yönelik tarımda, eğitimde, sağlıkta vs. konularda çalışmalarda bulunmak, araştırmalar yapmak yeni projeler üretmek. l)Bulgaristan’da yaşayan Türklere Türkçe eğitimi için okullar, kurslar, Türk Kültür Merkezleri açmak bu çalışmaların sonuca ulaşabilmesi için program, projeler üretmek ve bunları hizmete sunmak. Ayrıca yaşadıkları toprakların sahibi oldukları bilincini aşılamak, bu konularda da yeni çalışmalar ve projeler üretmek, doğup büyüdükleri topraklardan ayrılmamalarını sağlamak amacı ile bulundukları yerlerde ekonomik, kültürel ve sosyal tesislerin ve standartları hizmetlerine sunmak. m)Bulgaristan’da Türk İslam Tarihi Eserlerini araştırmak, korumak, onarmak. Bulgaristan’da ve Türkiye’de kütüphaneler oluşturmak. Türk kültürünü araştırmak, yaşatmak ve eğitim faaliyetleri yürütmek. n)Diğer Türk topluluklarının oluşturduğu dernekler, vakıflar ve diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte ortak çalışmalarda bulunmak. o) Derneğimiz Irk, dil, din, renk, cinsiyet ve benzeri nedenlerle yapılan her türlü ayrımcılığa karşı mücadele eder p)Evlenecek, sünnet olacak durumuna gelmiş ve imkânsızlıklar nedeniyle bu ihtiyaçlarını gideremeyenlerin tespiti yapılması ve ihtiyaçlarının karşılanması bakımından maddi ve manevi yardımlarda bulunulması. r)Türk Dünyasından gelen Öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılamak. s)Bulgaristan Anayasasının ve diğer kanunların Türklere tanıdığı haklardan azami yararlanmalarını sağlamak amacı ile bilgilendirme, aydınlatma ve yol göstericilik faaliyetlerini yürütmek için çalışmalarda bulunmak. Ayrıca hak ve hukuklarını korumak ve bu hususları izlemek için, demokrasi ilkeleri ve ikili anlaşmalar çerçevesinde kalmak şartıyla Bulgaristan Hükümeti, devlet organları ile sürekli temas halinde olmak ve sürekli bu konuları takip etmek. ş)Bulgaristan’da yetişen halk ozanı, hikâyeci, roman yazarı gibi kültür adamları ve yayınlarını desteklemek, bu şahısların TRT ve diğer TV kanallarından yararlanmalarını sağlamak. t)Bulgaristan Türkleri ile ilgili güncel olaylara karşı anında gerekli tepkiyi vermek. u)Bulgaristan Türkleri ile ilgili Türkiye’de ve Bulgaristan’da Kültür Merkezleri oluşturmak ve Bulgaristan Türklüğünün tarihini yazmak için çalışmalara başlamak. v)Bulgaristan’da ve Balkanlar’da gelecekte çıkabilecek her tür etnik çatışmaların önüne geçilmesi için gerekli hazırlıkları yapmak. y)Türkiye Cumhuriyeti’nde Bulgaristan ile ilgili veya Bulgaristan için dini vs. hazırlanan her kitabın “Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği” denetiminden geçmesini sağlamak. Bulgaristan’daki Tarihi Eserlerimizi (medrese, cami, çeşme, okullar, han, hamamlar vs.) araştırmak, kayıtlarını bulmak, gözetmek, Türk ve İslam Dünyasına tanıtılmalarını sağlamak amacıyla bir broşür veya kitap haline

getirmek ve yayınlamak. DERNEĞİN AMBLEMİ AY: Kenarları kırmızı, içi beyaz ve içinde iki zeytin dalı. YILDIZ: İçi kırmızı, kenarları ve göbeği beyaz, 16 köşeli yıldız. YUVARLAK: Rengi yeşil Ortasında Yıldız ve altta yazı Bulgaristan Türkleri MADE 5.DERNEĞİN MARŞI MADE 6.Derneğin Marşı – Yönetim Kurulu kararı ile kabul edilir ve gerekli yasal işlem Valilik katında yapılır. MADDE 7.DERNEK KURUCULARI: Prof. Dr.Hayati DURMAZ; Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK; Prof. Dr.Emin ÇARIKÇI; Diş Hekimi İsmail ALİOĞLU; Alptekin CEVHERLİ; Nihat KAHRAMAN; Recep KIRPAT; Sinan ŞEN; Metin KARAN; Namık ÖZTÜRK; Ecdadiye UFUK; Zihni KARPAT; Mustafa KAHRAMAN; Umur ÖZERSİN; Özkan EMİNOĞLU; İbrahim SOYTÜRK; Nihat ESEN; Cemile TEZCAN; Şahinde BAKIRCI; Mümin YILMAZ; Nafiye YILMAZ; Mehmet ŞEN; Bahriye HACIBABA; Fahrettin AKIN; Seydullah HALAÇ; Hüseyin DEĞİRMENCİ; Fahrettin ALKAN; Hasan MOLLAOĞLU; Altay ŞEVKETOĞLU; Tunay ŞEN; Nihat İncekara, Hasan Öztürk, Kıymet Yıldırım; Sunay TERZİ; Hayrettin KORKMAZ DERNEĞE ÜYE OLMA, ÜYELİKTEN ÇIKARMA VE ÇIKARILMANIN ŞART VE ŞEKİLLERİ MADDE 8. Derneğe üye olma. a)Derneğin amaç ve ilkelerini benimseyerek bu doğrultuda çalışmayı kabul eden, Dernekler Kanununun öngördüğü koşulları taşıyan, 18 yaşını bitirmiş her Türk Derneğe üye olabilir. b)Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan Bulgaristan kökenli Türk asıllıların Dernek üyeliğine alınabilmeleri için, Türkiye’de oturma hakkına sahip olmaları gerekir. Ancak bu üyelerin üyelikleri kabul edildiğinden itibaren 10 gün içinde mahallin en büyük mülkü amirliğine bildirilmesi zorunludur. Yönetim Kurulu talepleri karara bağlar ve 30 gün içinde müracaat eden ve üyelik talebinde bulunan adaylara EVET ya da HAYIR şeklinde bildirilir. Fahri üyelik için bu koşullar aranmaz. ASİL ÜYE: Dernek Yönetim Kuruluna yazılı olarak başvurarak derneğin amacını ve tüzüğünü benimsediğini belirten ve belirli bir aidat yüklenen ve dernek Yönetim Kurulunun 30 gün içerisinde müracaatlarını Kabul ederek kendilerine şifahi veya yazılı olarak bildirilen isimleri üye kayıt defterine işlenen kişilerdir. FAHRİ ÜYE: Dernek amaçlarına yakınlığı dolayısı ile iltihakı dernek için kazanç ve şeref addedilen kimselerdir. Yönetim Kurulu Kararı ile verilir. Muhatabın kabulü ile kazanılır. ÜYELERİN HAKLARI MADDE 9.a)Hiç kimse üye olmaya veya üyelikten çıkmaya zorlanamaz. İstifa hakkına sahiptir. b)Her asil üye Genel Kurulda bir oya sahiptir. Üye oyunu bizzat kullanır. Fahri üyeler istedikleri taktirde aidat verirler. Fahri üyelerin oy hakkı yoktur. ÜYELİKTEN ÇIKMA VE ÇIKARTILMA MADDE 10.A)Üyenin kendi isteği ile çıkması ( istifa) B)Dernekler kanununa göre dernek üyeliği hakkını kaybetmesi C)Derneğin amacına göre hareket etmeyen ve derneğe zararı görünen üyeler Yönetim Kurulunun çoğunlukla alacağı karar neticesinde üyelikten ihraç edilirler. D)Taahhüt ettiği aidatı yazılı özür bildirmeden, üç ay ödemeyen üyenin üyeliği silinir. Bu nedenlerle üyelikten silinenlerin yapmış oldukları ayni ve nakli yardımları geri iade edilmez. E)Dernek yönetiminin verdiği görevleri ısrarla yapmamak veya lakayt davranmak üyelikten çıkarılma için yeterlidir. DERNEĞİN ORGANLARI, GÖREV VE YETKİLERİ MADDE 11.Derneğin organları şunlardır: a)Genel Kurul, b)Yönetim Kurulu, c)Denetleme Kurulu, d ) D i s i p l i n Kurulu, DERNEK GENEL KURULUNUN KURULUŞ ŞEKLİ VE TOPLANMA ZAMANI MADDE 12.Genel Kurul iki yılda bir, Nisan ayı içinde, hazırladığı gündemi görüşmek üzere Yönetim Kurulu tarafından Genel Kurula katılma hakkına sahip asil üyelerin tümünü olağan toplantıya çağrılır. GENEL KURULUN KURULUŞ ŞEKLİ VE TOPLANMA ZAMANI MADDE 13.a)Dernek tüzüğünde belirtilen zamanda OLAĞAN Genel Kurul toplantısı yapılır b)Yönetim ve Denetim Kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden 1/5’nin yazılı isteği üzerine OLAĞAN ÜSTÜ Genel Kurul toplantısı yapılır. c)Genel Kurul toplantıya Yönetimce çağrılır. Denetleme Kurulunca veya dernek üyelerinin 1/5 yazılı isteği ile Yönetim Kurulu Genel Kurulu bir ay içinde çağırmazsa denetleme kurulu veya toplanma isteğinde bulunan üyelerinden birinin müracaatı üzerine sulh hukuk hâkimi duruşma yaparak, dernek üyeleri arasında seçilen 3 kişilik bir heyet, Genel Kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirilir. d)Genel Kurul toplantıları Yönetim Kurulunun belirlediği yerde, gün ve saat’te yapılır. ÇAĞRI YÖNTEMİ MADDE 14.Genel Yönetim Kurulu, Tüzüğe göre Genel Kurul’a katılma hakkı olan üyelerin listesini düzenler. Bu üyeler, en az on beş gün önceden günü saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması nedeniyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının yapılacağı gün ve yer de belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasında bırakılacak zaman bir haftadan az olamaz. Toplantının yapılacağı gün, saat ve yer ile toplantı gündemi, en az on beş gün önce, toplantıya katılacak üyelerin çizelgesinin eklendiği bir yazıyla Mülki Amirliğe bildirilir. Toplantı başka bir nedenle geri bırakılırsa bu durum, geri bırakma nedenleri de açıklanarak ilanın verildiği gazeteye yeni bir ilan verilerek üyeler bilgilendirilir. İkinci toplantı en geç iki ay içinde yapılır ve üyeler ilk kez toplantıya çağırma yöntemi uyarınca yeniden çağrılarak toplantı yine aynı biçimde Mülki Amirliğe yazıyla duyurulur. Genel Kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz. TOPLANTI YERİ VE YAPILIŞ YÖNTEMİ MADDE 15.Genel Kurul toplantıları ilanda belirtilen ve Mülki Amirliğe bildirilen gün, saat ve yerde yapılır. Katılacak üyeler, Yönetim Kurulunca düzenlenen listedeki adlarının karşısına imza koyup tanıtma belgesini göstererek toplantıya girerler. Yeterli üye sayısının sağlandığı bir tutanakla saptanarak toplantı, Yönetim Kurulu Başkanı ya da görevlendireceği Yönetim Kurulu Üyelerinden biri tarafından açılır. Açılıştan sonra Genel Kurulu yönetmek üzere bir Başkan, bir Başkan Yardımcısı ve bir Sekreter üyeden oluşan Divan Heyeti seçilir. Toplantıyı Genel Kurul Başkanı yönetir. Tutanaklar yazmanlarca düzenlenir, Başkan ve Başkan Yardımcısıyla birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanaklar ve tüm belgeler Yönetim Kurulu’na teslim edilir. Genel Kurul’da yalnız gündemde olan konular görüşülür. Ancak, toplantıda hazır bulunan üyelerin en az onda biri tarafından yazılı olarak görüşülmesi istenen konuların gündeme alınması zorunludur. Her üyenin bir oy hakkı bulunup bir başkası yerine ya da adına oy kullanamaz. Kararlar oyçokluğuyla alınır. Genel Kurul kararları ekseriyetle açık oyla alınır. Seçimler liste usulü yapılır ve oylar gizli olarak belirlenir. Gizli oylar, Yönetim Kurulu tarafından mühürlenmiş zarfların veya oy pusulalarının üyeler tarafından gereği yapıldıktan sonra mühürlenmiş veya içi boş bir sandığa atılmasıyla toplanır ve açık sayımı yapılır. Tüzükte başka bir çoğunluk öngörülmemişse, geçerli oyların yarısından bir fazlasını alan liste kabul edilmiş sayılır. Üyeler birden fazla kurulda görev alabilirler. Bunun tek istisnası; yönetim ve denetim kurullarında bir üye, aynı anda görev alamaz.

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin Tüzüğü

59


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

60

GENEL KURULUN GÖREV VE YETKİLERİ MADDE 16.Genel Kurulun görev ve yetkileri şunlardır: A)Dernek organları ve Başkanın liste usulü seçilmesi B)Dernek Tüzüğü’nün değiştirilmesi C)Gerekli gördüğü yerlerde şube açabilir D)Gündemdeki konuları görüşülmesi, Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurullarının raporlarının görüşülmesi, ibra edilmesi ve kabul edilmesi, E)Bütçenin görüşülmesi, aynen veya değiştirilerek kabul edilmesi, F)Dönemin yıllık ödentilerini belirlemesi, G)Derneğe taşınmaz mal alınması, gereksinim duyulmayan taşınmazların satılması, ipotek etme ve ipoteği çözme, bağış yapma için Yönetim Kuruluna yetki verilmesi, H)Birlik ya da federasyon kurmak, bunlara üye olmak ya da bunların üyeliklerinden ayrılmak, uluslararası çalışmalarda bulunmak, yurtdışındaki dernek ve kuruluşlara üye olmak ve bunların üyeliklerinden ayrılmak için Genel Yönetim Kurulu’na yetki verilmesi, İ)Derneğin feshine ve bu durumda dernek mallarının nereye bırakılacağına karar verilmesi, J)Yasalarda ve Tüzükte, Genel Kurulca yapılması öngörülen konuları karara bağlaması, ilke kararları alınması. YÖNETİM KURULUNUN TEŞKİLİ, GÖREV VE YETKİLERİ MADDE 17.Yönetim Kurulu 7 asil ve 7 yedekten az ve en çok 21 asil ve 21 yedek üyeden fazla olmamak üzere Genel Kurulca gizli oyla seçilir, asil üyelerden boşalmalar olduğu takdirde yedek üyelerden sırası ile asil üyeliğe alınır. Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır: a)Dernek tüzelkişiliğini temsil etmek veya bu hususta kendi üyelerinden bir kaçına yetki vermek. Dernek Genel Sekreteri bu konuda doğal yetkilidir. b)Çeşitli konularda görevlendirilecek kurullar seçmek, bu kurullara personel ataması yapmak, ücretlerini ödemek sair sosyal giderlerini ve haklarını karşılamak, c)Olağan ve Olağanüstü Genel Kurulu toplantıya çağırarak Genel Kurul hazırlıklarını tamamlamak, Genel Kurula sunulacak çalışma raporlarıyla gelecek dönem bütçe tasarısını hazırlamak, Genel Kurul kararlarını yerine getirmek, d)Derneğe girmek ve çıkmak isteyen veya çıkarılması gerekli görülen üyeler hakkında karar vermek, e)Yasaların öngördüğü yönteme ve Genel Kurul kararlarına uyarak Dernek adına taşınır - taşınmaz mal edinmek. Karar verilenleri elden çıkarmak, kullanımını belirlemek, Derneğin mallarını, demirbaş eşyalarını korumak, çalışanlara verilecek ücretleri belirlemek, ayni ve nakdi gelirleri kabul etmek gerekli formaliteleri yerine getirmek dernek amacına uygun olarak ihtiyaç duyulan yerleri kiralamak ve kiralarını ödemek. f)Derneğin çalışmaları hakkında ilke kararları almak, yol ve yöntemleri belirlemek, açıklamalarda bulunmak ve bu konularda yetkili kılmak, işbirliği yapılacak, desteklenecek ve karşı çıkılacak durumları, kişi ve kuruluşları belirlemek, Tüzük değişikliği taslakları hazırlamak, Yönetmelik, yönerge ve Genelgeler yürürlüğe koymak, Genelgeler için yetkileri kullanmak, g)Genel Kurulca yapılan seçimi izleyen yedi gün içinde Yönetim Kurulu Başkanı tarafından Yönetim ve Denetim Kurullarına seçilen Asil ve Yedek üyelerin ad ve soyadları doğum yeri ve tarihleri, meslekleri ve ikametgâhları, dernek merkezinin bulunduğu yerin en büyük Mülki Amirliğine yazı ile bildirmek, h)Dernek simgesini belirlemek, Genel Merkez yayın organlarının çıkartılmasına karar vermek, i)Derneğin defter ve kayıtlarını tutmak ve tutturmak. Gelir ve giderlere ilişkin tüm belgeleri düzenli olarak kayıtlara geçirmek ve korumak. Dernek çalışanlarının işe alınıp işine son verilmesini gerçekleştirmek. j)Derneğin faaliyetleri ile ilgili, çeşitli kollar kurmak, toplantı, seminer ve konferanslar düzenlemek. YÖNETİM KURULU TOPLANTILARI: MADDE 18.Yönetim Kurulu 15 günde bir toplanır, lüzum görüldüğünde ayrıca fevkalade toplanır. Her toplantı mevzuu Karar defterine geçilerek toplantıya katılan üyeler tarafından imza edilir. Toplantıda ekseriyet şarttır. Kararlar çoğunlukla alınır. Oyların eşitliği halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluk kabul edilir. Bir birini takip eden üç Yönetim Kuruluna önceden yazılı bilgi vermeden katılmayan, üye Yönetim Kurulundan istifa etmiş sayılır. BOŞALMALAR MADDE 19.Yönetim Kurulu üye sayısı, boşalmalar nedeniyle yedeklerin de getirilmesinden sonra üye tamsayısının yarısından aşağı düşmesi halinde, Genel Kurul, Yönetim Kurulu veya Denetleme Kurulu tarafından bir ay içinde toplantıya çağrılır. Çağrı yapılmazsa, Dernek üyelerinden birinin başvurusu üzerine mahalli Sulh Hukuk Hakimi duruşma yaparak, Dernek üyelerinin arasından seçeceği üç kişiyi bir ay içinde Genel Kurulu toplamakla görevlendirir. İLK TOPLANTI MADDE 20.Yönetim Kurulu kongre sonrası ilk hafta toplanarak ilk toplantısını yapar ve aralarında Başkan, Başkan yardımcısı, Muhasip, Veznedar, Sekreter ve diğer üyeleri seçer, görevlerini belirtir. YÖNETİM KURULU ÜYELERİN GÖREV VE YETKİLERİ - MADDE 21.Yönetim Kurulu 1 Başkan ve en az 6 en çok 20 asil üyeden oluşur: A)Başkan – Dernek Yönetim Kurulunun her tür resmi ve özel kuruluşlar nezrinde temsil eder. Yönetim kuruluna Başkanlık yapar, sözleşmeler ile banka hesaplarına ait muamelelerini muhasip üyenin müşterek imzası ile ifa eder. B)1.Başkan yardımcısı – Başkanın bulunmadığı devrelerde Başkanın görevini ifa eder, sivil toplumlarla sorumludur. C)2.Başkan yardımcısı - Dış İlişkiler ile şubeler arası münasebetleri düzenler. D)Muhasip – Derneğe ait gelir, gider hesaplarını yürütür, gelir ve gider bütçe, kesin hesap, bilanço, makbuz, kayıt ve demirbaş defterlerini tutar. E)Veznedar – Derneğe ait gelirleri tahsil eder, giderlerini öder, makbuzları saklar, mevzuat hükümlerince fazla mevcut parayı Yönetim kurulunun uygun göreceği Milli bir bankaya açılacak hesaba, Başkan ve Muhasibin imzası ile yatırır ve çeker. F)Genel Sekreter – Toplantı kararlarını yazar kongre için gerekli hazırlıkları yapar, kanuni formaliteleri ikmal eder. Üye kayıt, gelen giden evrak defterleri ile bunlarla ilgili dosyaları tutar, muamelelerini takip eder. Derneğin her türlü temsil yetkisine haiz olup, yapılacak faaliyet ve organizasyonlarda yetkilidir. G)Tanıtım, Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu – Tüzüğün amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli çalışmaları yürütür, Yönetim Kuruluna bilgi verir. Basın sözcülüğünü yapar. H)Kültür ve Spor Sorumlusu – Kütüphane, tiyatro, müzik, folklor, şiir ve benzeri kültürel faaliyetleri organize eder, çeşitli sportif aktiviteleri düzenler, alınan kararlar doğrultusunda hareket eder. DENETLEME KURULU - MADDE 22. Denetleme Kurulu, Genel Kurulca seçilen 3 asıl, 3 yedek üyeden oluşur. Genel Kurulu izleyen ilk hafta içinde en yaşlı üyesinin başkanlığında toplanarak Başkanını, Başkan Yardımcısını ve Sekreterini seçer. Kurul, Başkanın hazırladığı gündemi görüşmek üzere Başkanı tarafından en az iki ayda bir kez toplantıya çağrılır. Salt çoğunlukla toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğuyla karar alınır. Merkezin tüm akçalı işlerini ve dernek amaçlarından çıkılmamasını denetleyerek yılda iki kez Yönetim Kuruluna gözlem raporu verir. Genel Kurula sunulacak raporu katılacak üyelere iletir. Zorunlu durumlarda Yönetim Kurulunun istediği Şubenin hesaplarını da denetler. DİSİPLİN KURULU MADDE 23. Disiplin Kurulu, Yönetim Kurulca seçilen 3 asıl, 3 yedek üyeden oluşur. Dernek üyelerinin tüzüğe uygun olmayan davranışlarını saptar ve Yönetim Kuruluna bildirir YARDIMCI KURULLAR VE KOMİSYONLAR MADDE 24. Gerekli Görüldüğünde Yönetim Kurulu kararıyla aşağıdaki kurullar ve Komisyonlar kurulur.

A)BİLİM KURULU: Türk Dünyası, genelde Balkanlar ve özelde Bulgaristan Türklüğü konusunda bilimsel, akademik çalışmaları bulunan birikimleriyle Dernek çalışmalarına katkıları olacaklar arasından seçilecek 5 üye ile, bunların önerecekleri 5 kişinin katılmasıyla 10 üyeden oluşur. Derneğin amacı doğrultusunda yapılacak bilimsel çalışmaların ve ilgili etkinliklerin belirlenip yönlendirilmesinde Yönetim Kuruluna ve Başkanın isteği üzerine ya da kendiliğinden görüş bildirir. Süreli ve ya süresiz yayınlarda hakem görevi üstlenir. Kurul, oluşmasını izleyen bir hafta içinde Merkezde toplanarak Başkanını, Başkan Yardımcısını ve sekreterini seçer. B)DANIŞMA KURULU: Mesleklerinde deneyim kazanmış ve sanat-kültür dallarında faaliyet gösteren üyeler arasından seçilecek 4 üye ile bunların önereceği 4 üyeden oluşan 8 kişilik bir kuruldur. Seçilmelerini izleyen bir hafta içinde Merkez de toplanarak Başkanını, Başkan Yardımcısını ve sekreterini seçer. Yönetim Kurulu ve Başkanın isteği üzerine ya da kendiliğinden, alanına giren konularda Derneği yararlandıracak görüşlerini bildirir, etkinlikleri düzenler ya da düzenletir, sanat ve spor, çalışmalarının gerçekleşmesini sağlar. Bilim ve Danışma Kurulları, Derneğin kuruluş nedenlerini ve amaçlarını göz önünde bulundurarak bu konulardaki çalışmalara katkı sağlar, destek olur ve önerileriyle Derneğin etkinliğini artırır. Kurul üyeleri Genel Kurula katılıp görüş açıklayabilirlerse de oy kullanamazlar. Çalışmalarına Merkez her tür olanağı sağlar, kararlarını Yönetim Kurulu yerine getirir. Bilim ve Danışma kurullarının üye sayıları Yönetim Kurulunca değiştirilebilir. C)KOMİSYONLAR: Yönetim Kurulu ve Şube Yönetim Kurulları, Dernek çalışmalarını yaygınlaştırıp güçlendirmek için uygun bulduğu Komisyonlar kurup kaldırabilirler. Kurulacak Komisyonlarla ilişkileri yürütecek birer Yönetim Kurulu Üyesini de belirler. Bu üyeler Komisyonların doğal başkanıdır. Seçilmelerini izleyen bir hafta içinde Komisyonlar, Yönetim Kurulu ya da Şube Yönetim Kurulu sorumlu üyesinin çağrısı üzerine toplanıp kendi üyeleri arasından Başkan, Başkan Yardımcısı ve Sekreterini seçerler. Eğitim, Gençlik, Örgütlenme, Hukuk, Kültür ve Sanat, Basın-Yayın, Doğa-Çevre, Halkla İlişkiler, ekonomi Komisyonları gibi organlar oluşturulabilir. Yardımcı Kurullarla komisyonların çalışmaları bu konudaki yönetmelikle ayrıntılı biçimde düzenlenir. ŞUBELER MADDE 25.Derneğin il, ilçe ve beldelerle yurtdışında şubeleri açılabilir. Yurtdışında şube açılması, Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlıdır. a)Dernek Şubesinin açılması istenen yerleşim yerlerinde oturan üyelerden 10 kişinin başvurması üzerine Sekreterlikçe yararlılık konusunda yapılan incelemenin Yönetim Kurulunda olumlu karşılanması durumunda şube kurulması için Girişimci Kurul oluşturulur. Girişimci Kurul, Merkez tarafından izlenir ve denetlenir. b)Girişimci Kurul, kendi arasında Başkanını, Başkan Yardımcısını, Sekreterini ve saymanını belirleyerek çalışmalarına başlar. Altı ay içinde ilk genel kurulunu düzenleyerek Şubenin organlarının seçimini gerçekleştirir. c)Şube Yönetim Kurullarının, yapısı Yönetim Kurulu tarafından belirlenir. d)Bir üye ancak bir Şubeye üye olabilir. e)Şube Kurulları, Merkezce üyeliği kabul edilmiş olanların tümünün katılımıyla, Genel Kurulun toplanmasıyla ilgili yöntemler örnek alınıp uygulanarak toplanır ve Şube organları olan Yönetim Kurulunu, Denetleme Kurulunu, Bölge Danışma Kurullarını ve Genel Kurul Delegelerini seçer. Her Şube üye tam sayısının %10 nispetinde delege ile Genel Merkez Genel Kuruluna katılır. Seçim sonuçları yönetim kurulunca bir hafta içinde en büyük Mülki Amirliğe bildirilir. Seçilen delegeler de en geç on beş gün içinde Genel Merkeze bildirilir. Şubeler, Merkezi örnek alarak Komisyonlar oluşturabilirler. f)Organların, yardımcı kurulların ve komisyonların çalışmalarında Genel Merkez organlarının, yardımcı kurullarının ve komisyonlarının yöntem, koşul ve düzeni uygulanır. Şubeler, çalışmaları, önemli kararları, üyeleri, akçalı durumları hakkında altı ayda bir Merkeze rapor verirler. Genel Kurul ve Danışma Toplantılarını gerekli görürse bir ya da birkaç gözlemci bulundurabilmesi için önceden Merkeze yazıyla bildirirler. Sonuçlarını da en geç üç gün içinde tutanak özeti-kararla iletirler. g)Şube Genel Kurullarında Genel Kurula katılmaları için belirlenen kurallara göre delege seçilir. h)Genel Yönetim Kurulu, inceleme ve denetleme sonucu Tüzüğe aykırı, tutumları saptanan Şube organlarını üç ayı geçmemek üzere, geçici olarak görevden alıp yerine o şube üyelerinden oluşan bir kurulu görevlendirir. Soruşturma sonunda ilgili organı ya göreve geri getirir ya da kesin uzaklaştırma istemiyle Disiplin Kuruluna verir. i)Şubelerin yurtiçinde ve yurtdışında kuruluşu, çalışmalarının il merkez şubesi ve Merkezle ilişkilerinin ayrıntıları Dernekler Yasası ile Tüzük Kuralları gözetilerek Yönetmelikle düzenlenir. MADDE 26.Dernek yurtdışında şube açmak veya yurtdışındaki benzer amaçlı dernek veya kuruluşlara katılmak için, Dış İşleri Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunun izin kararı doğrultusunda açar. GENEL KURALLAR DERNEĞİN GELİRLERİ MADDE 27.Derneğin gelir kaynakları şunlardır: a)Üyelerden alınacak giriş ödentisiyle yıllık ödenti. Üye aidatları yıllık 10.000.000 TL’dir. b)Yayınlarla tüm etkinliklerden sağlanacak gelirler, c)Mal varlıklarından elde edilen gelirler, d)Yürürlükteki kanunlara uygun olarak alınacak ve toplanacak bağışlar ve gelirler, e)Devletten kamu hukuku ve özel hukuk tüzel kişilerinden alınacak yardımlar. f)Gereksinim dışı kalan taşınır ve taşınmazların satılmasıyla sağlanacak paralar. g)Yapılacak, ticari ve sosyal faaliyetlerden elde edilen gelirler v.b. h)Dernek, dış ülkelerdeki gerçek ve tüzel kişilerden veya kuruluşlardan yardım alabilmek için önce İçişleri Bakanlığının iznini alması gerekir. i)Dernek gelirlerinin en az %80’inin, Tüzükte belirtilen amaçlar doğrultusunda harcanması zorunludur. j)Şubeler brüt gelirlerinin %10’unu her yıl aralık ayında muntazaman Genel Merkeze aktarırlar. DEFTER VE KAYITLAR - MADDE 28.Dernek işletme hesabına göre aşağıdaki defterleri tutmak zorundadır: 1. Üye kayırt defteri 2. Karar defteri 3. İşletme hesabı defteri 4. Envanter defteri Ancak dernek gelirleri vergi usul kanununda belirttiği yıllık brüt geliri olan 64.000.000.000 TL. (Altmış dört Milyar Türk Lirası) nı aştığı taktirde, bir sonraki hesap döneminde Bilanço hesabına göre aşağıdaki defterleri tutar: 1. Üye kayırt defteri 2. Karar defteri 3. Yevmiye defteri 4. Büyük defter 5. Envanter defteri Tutar ve bu defterleri noterden tasdik edilmesi zorunludur. SON KURALLAR TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ MADDE 29.Dernek Tüzüğü, Genel Kurul’a (Kurultay) katılanların üçte ikisinin olumlu oyuyla değiştirilir. Değişiklik, kabulden sonra yürürlüğe girer. Tüzükte açıklık bulunmayan durumlarda 2908 sayılı Dernekler Yasası ile Medeni Yasanın ilgili kuralları uygulanır. DERNEĞİN FESHİ VE MAL BIRAKIMI MADDE 30.Dernek Genel Kurulu Derneğin feshine her zaman karar verebilir. Derneğin feshi Genel Kurula katılanların üçte ikisinin oyuyla mümkün olabilir. Bu durumda malların nereye bırakılacağı da fesih kararında belli edilir. Böyle bir karar alınmışsa Derneğin mal varlığı, amaç yönünden en yakın olan kuruluşa bırakılır.


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

61


62

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

63


64

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

65


66

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

67


68

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

69


70

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

71


72

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

73


74

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

75


76

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

77


78

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği

79


80

BULTÜRK - Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.