ED‹TÖRDEN
De¤erli okuyucular›m›z, ABD’nin Irak iflgalinin beflinci y›l›na yaklaflt›¤›m›z flu günlerde bölgeden yans›yan raporlar, bir ülkenin befl y›l gibi k›sa bir süre içerisinde nas›l tarumar edildi¤ini, ülke halk›n›n nas›l bir insani krizle karfl› karfl›ya b›rak›ld›¤›n›, toplumun e¤itim ve kültür hayat›n›n nas›l sekteye u¤rat›ld›¤›n› aflikar bir flekilde gösteriyor. Bugün itibariyle, iflgal sonucu hayat›n› kaybedenlerin say›s›n›n bir milyona yaklaflt›¤›; befl milyon çocu¤un yetim kald›¤›; Irak halk›n›n %43’ünün mutlak fakirlik içerisinde oldu¤u; komflu ülkelere s›¤›nan veya ülke içerisinde yer de¤ifltiren Irakl›lar›n say›s›n›n befl milyona yaklaflt›¤› belirtiliyor. ‹flgalin ilk gününden bu yana Irak halk›n›n yan›nda olan ‹HH ‹nsani Yard›m Vakf›, Irak’taki insani durumu bölgeden iletilen tespitler sonucu tekrar mülahaza etmek ve Irak için yard›mlar› koordineli hale getirmek üzere, geçti¤imiz ay ‹stanbul’da "Uluslararas› Irak Yard›m Buluflmas›" bafll›kl› bir toplant› gerçeklefltirdi. Irak içerisinde faaliyet gösteren yard›m kurulufllar› ile dünyan›n farkl› bölgelerinden yard›m kurulufllar›n› bir araya getiren toplant›da, Irak’taki insani durum bölgeden aktar›lan raporlar eflli¤inde istiflare edildi. Toplant› sonucunda, dünyan›n farkl› bölgelerindeki yard›m kurulufllar›n›n, Irak’taki insani krize müdahil olmas› noktas›nda, koordineli hareket etmelerini sa¤layacak olan uluslararas› bir sekretarya kurulmas›na karar verildi. Irak’ta insani durum her geçen gün daha kötü bir hal al›rken, Ortado¤u’nun kan›ksat›lm›fl yaras› Filistin’de ise de¤iflen pek bir fley yok. Geçti¤imiz ay, ‹stanbul’da gerçekleflen Kudüs Konferans›’yla, gerek Filistin’den gerek dünyan›n farkl› bölgelerinden onlarca düflünür, din adam›, akademisyen ve sivil toplum temsilcileri, Filistin sorununu tarihi, siyasi, kültürel ve ekonomik yönleriyle ele ald›. Filistin gönüllülerinin ‹slam dünyas›n›n liderlerine seslendi¤i, ‹srail iflgalinin illegalli¤inin alt›n› kal›n çizgilerle çizildi¤i konferansla yak›n tarihlerde gerçekleflen diplomatik görüflmeler ise, Filistin için iki tarafl› devletin konufluldu¤u toplant›lar oldu. Gerek Ankara’da gerçekleflen Abbas ve Peres görüflmesinde, gerek Annapolis’te gerçekleflen bar›fl toplant›s›nda, çözüm için "iki tarafl› devlet" önerisi gündeme getirildi. Yar›m asr› aflk›n bir süredir ‹srail iflgali alt›nda yaflayan Filistin halk›na dayat›lan "iki tarafl› devlet" önerisi, bölgeyi zor günlerin bekledi¤ini gösteriyor. De¤erli okuyucular›m›z bu say›da, Filistin ve Irak meselesine dair analizlerimize ek olarak, geçen ay dünyan›n farkl› bölgelerinde gerçekleflen hak ihlallerini de sizlerle paylafl›yoruz. Bu y›l da aral›k ay›, Dünya ‹nsan Haklar› Günü’nü içinde bar›nd›rmas› münasebetiyle, insan haklar› söyleminin ve hak ihlallerinin yo¤un olarak tart›fl›ld›¤› bir dönem olacak gibi görünüyor. Bu alanda yap›lan çal›flmalar›n vicdan sahibi kanaat önderlerini ve sivil toplumu harekete geçirmede faydal› olmas›n› ümit ediyor ve sizleri yaz›lar›m›zla bafl bafla b›rak›yoruz.
D Ü fi Ü N C E G Ü N D E M • S A Y I : 3 7 • Y I L : 4 • A R A L I K 2 0 0 7 ‹HH ‹nsan Hak ve Hürriyetleri ‹nsani Yard›m Vakf› ad›na sahibi: FEHM‹ BÜLENT YILDIRIM Genel Yay›n Yönetmeni: MURAT YILMAZ Editör: H. ZEHRA ÖZTÜRK Yay›n Kurulu: F. ZEHRA BAYRAK, GÜLDEN SÖNMEZ, A. EM‹N DA⁄, OSMAN ATALAY,
Z. TUBA KOR, ENSAR KILIÇO⁄LU Kapak ve ‹ç Tasar›m: grataNONgrata Bas›m: Mavi Ofset • Tel: 0212 549 25 30 Adres: Büyük Karaman Caddesi. Taylasan Sokak. No: 3 Fatih - ‹stanbul Tel: 0212 631 21 21 • Fax: 0212 621 70 51 • dusuncegundem@ihh.org.tr
Sorgulanmaya muhtaç söylem: ‹nsan haklar›
• Hak mücadelesinin karakteri ve sorunlar› /25 • ‹nsan haklar›n› savunma zemini /27 • Neden farkl› bir insan haklar› dili? /30
ADANMIfi HAYATLAR /33
Malcolm X
Los Angeles Emniyeti’nin Müslümanlara yönelik istihbarat projesi ‹KT‹BAS /36
Enerji devlerinin yeni savafl alan›: TAC‹K‹STAN ‹SLAM CO⁄RAFYASI /38
KISA KISA / 4
D Ü N Y A 6\ Krizden do¤an yeni iflbirli¤i: “Uluslararas› Irak Buluflmas›” 8\ Abbas ve Peres Ankara’da; Filistin halk› ‹stanbul’da! 10\ Irak’a komflu ülkeler toplant›s› 11\ Burma hükümetine dur diyememek 12\ Bulgaristan’daki yerel seçimlerin belirleyici söylemi: “Türkler geliyor!”
G Ü N D E M ‹ ‹ç ve d›fl dinamikler ba¤lam›nda Kosova seçimleri /14 Devrilme s›ras› Saakaflvili’de (mi?) /16 Pervez Müflerref’ten yarg›ya balans ayar› /18 Hukuki ve insani yard›mlaflma /20 ‹nsan haklar› ekseninde Darfur: Atlantik’ten Afrika’ya bir krizin anatomisi /22
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
K
I
S
A
K
I
S
A
Refah s›n›r kap›s›nda bekleyifl sürüyor M›s›r-Gazze s›n›r›ndaki Refah kap›s›nda bekleyen Filistinliler hala zor flartlar alt›nda yaflam savafl› veriyorlar. M›s›r hükümetinin ülkeye girifllerine müsaade etmedi¤i 1400 Filistinli, ‹srail güçlerinin de Avca s›n›r kap›s›n› kapatmas› üzerine ülkelerine dönemiyor. Dört ayd›r Refah s›n›r kap›s›nda bekleyifllerini sürdüren Filistinliler M›s›r’daki Filistin Büyükelçili¤i’nin duruma kay›ts›z
kalmas›ndan flikayetçi. Sadece Filistin pasaportuna sahip olanlara yap›lan para yard›m› ise mültecilerin ancak birkaç günlük ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yetiyor. Büyükelçili¤in ç›kard›¤› 700 kiflilik özel bak›ma muhtaçlar listesinde ismi geçenler aras›nda bulunan kanser hastalar› ve hamile kad›nlar da, Refah kap›s›nda bekleyenler aras›nda.
Bangladefl’te kas›rga afeti binlerce can ald› Dünyan›n en yoksul ülkeleri aras›nda bulunan Bangladefl, yaflanan do¤al afetler nedeniyle zor günler geçiriyor. Bangladefl’in k›y› bölgelerini vuran tropikal Sidr kas›rgas› binlerce kiflinin ölümüne neden olurken yüz binlerce insan› da evsiz b›rakt›. Elde edilen son verilere göre felaket nedeniyle yaflam›n› yitirenlerin say›s› 4000’i aflt›. Fakat bu say›n›n 10 bine ulaflaca¤› tahmin ediliyor. Temiz içme suyuna eriflimde s›k›nt› yaflanan bölgede salg›n hastal›klar bafl gösterirken, k›fl flartlar› da sel ma¤durlar›n› zorlamakta. Kas›rgada befl milyon kiflinin evsiz kald›¤› belirtilirken, bölgede yard›m çal›flmalar›nda bulunan ‹HH ekibi de yard›mlar›n bölgeye art›r›larak ulaflt›r›lmas› gerekti¤ini belirtiyor.
SAYI 37
SAYFA 4
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
K
I
S
A
K
I
S
A
sekizinin ‹ncirlik Üssü’nden Guantanamo’ya, 16’s›n›n ise Guantanamo’dan ‹ncirlik’e yap›ld›¤› kaydedildi.
Hindistanl› çocuk iflçiler kurtar›ld› Kapitalist güçlerin sömürgeci tutumu, Hindistan’da gerçeklefltirilen bir polis bask›n›yla tekrar gün yüzüne ç›kt›. GAP isimli bir Amerikan haz›r giyim flirketi için Hindistan’da üretim yapan atölyelerin, yafllar› dokuz ila 16 aras›nda de¤iflen çocuk iflçileri kar›n toklu¤una kötü flartlar alt›nda çal›flt›rd›¤› bildirildi. Yeni Delhi polisinin ihbar üzerine atölyelerden birine düzenledi¤i bask›nda 14 çocuk iflçi kurtar›ld›. Noel’de sat›lmak üzere üretilen gömleklere “GAP Kid” yaz›s›n› iflleyen çocuklar, sabah dokuzdan gece yar›s›na kadar sadece kahvalt› ve akflam yeme¤i için ara vererek çal›flt›klar›n›, karfl›l›¤›nda ise ayl›k sadece yedi avro ald›klar›n› söylediler. Çal›flt›klar› mekanda bar›nan ve ciddi sa¤l›k problemleri olan çocuk iflçilerin mahkemeye ç›kar›lacaklar› ve ailelerine tazminat ödenece¤i bildirildi. Öte yandan tekstil firmas› GAP yetkilileri, yapt›klar› aç›klamada olaydan haberdar olmad›klar›n› ve çocuklar›n üretti¤i giysilerin sat›fl›n›n durdurulaca¤›n› aç›klad›.
‹ncirlik-Guantanamo aras›nda 24 sefer yap›ld› ‹spanya’n›n El Pais gazetesinde yay›mlanan ‹spanyol Havaalanlar› ve Havac›l›k Merkezi raporunda, 2002-2007 y›llar› aras›nda ‹ncirlik ile Guantanamo aras›nda 24 uçufl gerçeklefltirildi¤i iddia edildi. ‹spanya Ulusal Mahkemesi, CIA taraf›ndan hukuk d›fl› yollardan Guantanamo’daki ABD üssüne tutuklu tafl›nd›¤› iddias› üzerine, soruflturma yapmak amac›yla ‹spanyol Havac›l›k Merkezi kay›tlar›n› talep etmiflti. Kay›tlara göre ‹spanyol hava sahas› kullan›larak gerçeklefltirilen uçak seferlerinin ilki 2 May›s 2002, sonuncusu ise 18 Kas›m 2006 tarihinde gerçeklefltirildi. Uçufllardan
Filistin Meclis Baflkan› hastaneye kald›r›ld› Siyonist ‹srail rejiminin Filistin devleti ve halk› üzerindeki bask›s› hala sürüyor. Bir y›l› aflk›n süredir ‹srail hapishanelerinde tutulan milletvekilleri ve devlet yöneticilerinin aras›nda bulunan Meclis Baflkan› Aziz Duveyk, içinde bulundu¤u kötü flartlar nedeniyle rahats›zlanarak tedavi alt›na al›nd›. Filistin Özerk Yönetim Parlamentosu’nun baflkanl›k bürosundan yap›lan aç›klamada, uzun zamand›r fleker hastal›¤› ve safra kesesi rahats›zl›¤› bulunan Aziz Duveyk’in kötü yaflam koflullar› nedeniyle durumunun a¤›rlaflt›¤› ve hapishane revirine kald›r›ld›¤› bildirildi. Ziyaretine giden efli, Duveyk’in zay›flam›fl ve bitkin oldu¤unu, sa¤l›¤› konusunda endifle etti¤ini söyledi.
En uzun gözalt› süresi ‹ngiltere’de Merkezi Londra’da bulunan insan haklar› örgütü Li b e r t y’nin k›sa bir süre önce yapt›¤› araflt›rma, 28 gün gözalt› süresi ile ‹ngiltere’nin, resmi bir suçlama olmaks›z›n ve mahkeme önüne ç›kar›lmaks›z›n terör zanl›lar›n› gözalt›nda en uzun süre tutan ülke oldu¤unu ortaya koydu. 15 ülkeden terör uzmanlar› ve hukukçularla yap›lan görüflmeler sonucunda elde edilen verilere göre, ‹ngiltere’de polis taraf›ndan gözalt›nda tutulma süresi di¤er ülkelere göre çok daha uzun. ‹ngiltere’yi, 12 günle Avustralya, 7,5 günle Türkiye, 6 günle Fransa, 5 günle ‹spanya, 4 günle ‹talya ve 2 günle ABD izliyor.
Filipinler’de uzlaflmaya do¤ru Filipinler’in güneyinde bulunan tak›madalarda, Moro ve Mindanao’da yaflayan Müslümanlar 1970’ten beri kendi haklar›n› elde edebilmek amac›yla özgürlük mücadelesi veriyor. 1977’de kurulan Moro ‹slami Kurtulufl Cephesi (Moro Islamic Liberation Front / MILF) siyasi alanda özerklik elde etme çabalar›na devam ederken, Filipinler hükümeti ile aras›nda silahl› çat›flmalar da yafland›. Bu çat›flmalar sonucu 120 bin kiflinin hayat›n› kaybetti¤i ve iki milyon kiflinin de göç etti¤i biliniyor. Filipinler hükümeti ile MILF aras›nda zaman zaman gündeme gelen anlaflmalar sonuçsuz kald›. Son olarak, Malezya’n›n baflkenti Kuala Lumpur’da Kas›m 2007’de bir araya gelen taraflar aras›nda, MILF’e özerklik tan›yacak görüflmeler için uzlaflma sa¤land›.
SAYI 37
SAYFA 5
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Krizden do¤an yeni iflbirli¤i: “Uluslararas› Irak Buluflmas›” AHMET EM‹N DA⁄
ahmetemin@ihh.org.tr
Irak iflgalinin üzerinden dört y›l› aflk›n bir süre geçerken, Irak’ta gerek insani ve gerekse siyasi hiçbir sorunun iyiye gitti¤i söylenemez. Hatta Irak’taki kriz, son 60 y›l içinde Ortado¤u’nun gördü¤ü en büyük insani kriz durumunda. Dünyan›n hiçbir bölgesindeki savaflta bu kadar k›sa süre içinde bu kadar büyük bir bedel ödenmedi. ‹flgalin dört y›l›n›n maddi faturas› 1,5 trilyon dolarla hesaplan›rken, befleri faturas›n› tüm boyutlar› ile hesaplamak mümkün de¤il. Rakamlar farkl›l›k gösterse bile Irak’ta son dört y›lda hayat›n› kaybeden insanlar›n say›s› bir milyona yaklaflm›fl, yetimlerin say›s› dünyan›n hiçbir yerinde olmad›¤› ölçüde befl milyon s›n›r›na dayanm›fl durumda. Ekonomi, e¤itim, sa¤l›k ve altyap› konular›nda oldukça kritik bir noktaya gerileyen Irak’ta, etnik ve mezhebi güvensizlik sebebiyle de parçalanma tüm kötülüklerin tuzu biberi olma yolunda. Böylesine kötüleflen insani trajedinin di¤er yan›nda bulu-
SAYI 37
O R T A D O ⁄ U
nan dünya kamuoyunun, ister kan›ksamaktan isterse umursamazl›ktan kaynaklans›n, Irak’taki durumla ilgili büyük bir kay›ts›zl›k gösterdi¤i de ayr›ca vurgulanmas› gereken bir husus. ‹flte böylesi bir atmosferde, Irak’tan gelen insani yard›m talepleri her ay katlanarak artarken, Irak’a giden yard›mlar›n azalmas›, yepyeni bir aç›l›m ihtiyac›n› gündeme getirdi. Bu ihtiyaçtan hareketle Uluslararas› Irak Yard›m Buluflmas› gerçeklefltirildi.
‘‘
fiu an Irak’›n 25 milyonu aflk›n nüfusunun üçte biri, yani sekiz milyonu acil yard›ma muhtaç durumda. Irak nüfusunun %43’ü mutlak fakirlik içindeyken, çocuklar›n %92’si ö¤renme, %28’i beslenme sorunu yafl›yor. ‹flgal sonucunda befl milyon çocuk yetim kalm›fl durumda.
SAYFA 6
‹HH ‹nsani Yard›m Vakf› taraf›ndan organize edilen toplant›ya 20’yi aflk›n ülkeden 200’e yak›n yard›m kuruluflu temsilcisi kat›ld›; toplant›da Irak için hayata geçirilebilecek projeler masaya yat›r›ld›. Toplant›, Irak’taki insani durum ile ilgili olunca ve bu rakamlar bizzat bölgeden gelen insanlar taraf›ndan telaffuz edilince içinde bulunulan trajedinin boyutlar› daha iyi anlafl›l›yor. Toplant›ya Irak’tan kat›lan yard›m kurulufllar›na göre, Irak’›n 25 milyonu aflk›n nüfusunun üçte biri, yani sekiz milyonu acil yard›ma muhtaç durumda. Nüfusun %43’ü mutlak bir fakirlik içindeyken, çocuklar›n %92’si ö¤renme, %28’i beslenme sorunu yafl›yor. Suriye ve Ürdün’den gelen kurulufllar›n kendi ülkelerine s›¤›nan Irakl› göçmenlerin durumuna iliflkin verdikleri bilgiler Irakl› mültecilerin içinde bulundu¤u zor koflullar› gözler önüne serdi. Suriye’de iki milyona yak›n Irakl› mülteci bulunurken, Ürdün’dekilerin say›s› da bir milyona yaklaflm›fl durumda. Hali haz›rda zaten ekonomik s›k›nt›lar› olan Ürdün ve Suriye, yeni gelen göç dalgas›yla bafla ç›kabilecek durumda de¤il. Irakl› mülteciler bir süredir, ülkelerinden ayr›l›rken yanlar›nda getirdikleri ile yaflamlar›n› devam ettiriyordu. Ancak Irakl› mültecilerin kendi imkanlar› da tükenmeye bafllad› ve durumlar› gitgide daha kötü bir hal al›yor. Toplant›n›n ev sahipli¤ini yapan ‹HH yetkilileri ise, yaflanan insani trajedinin boyutlar›n› göz önünde bulundura-
SAYI 37
K A F K A S Y A
‘‘
Irak’tan gelen insani yard›m talepleri katlanarak artarken, ‹HH ‹nsani Yard›m Vakf›, Irak’ta faaliyet gösteren yard›m kurulufllar› ile dünyan›n farkl› bölgelerinde çal›flan yard›m kurulufllar›n› bir araya getirdi. Buluflmada, Irak için yap›labilecekler masaya yat›rd›.
rak, insani yard›m kurulufllar›n›n münferit olarak sorunun üstesinden gelmesinin mümkün olmad›¤›n›, Irakl›lar›n gerek kendi ülkelerinde gerekse komflu ülkelerde yaflad›klar› sorunlarla mücadele etme sürecinde insani yard›m kurulufllar› aras›nda güç birli¤ine gidilmesi gerekti¤ini gündeme getirdiler. Yap›lan uzun tart›flmalar ve fikir beyanlar›ndan sonra Irak’taki insani yard›m çal›flmalar›n›n koordinasyonunu üstlenmek üzere ‹HH’n›n öncülü¤ünde uluslararas› bir sekreterya kurulmas› kabul edildi. Toplant›da var›lan sonuç üzerine, bundan sonraki süreçte dünyan›n de¤iflik bölgelerinde faaliyet gösteren yard›m kurulufllar› ile Irak içerisinde çal›flan yard›m kurulufllar› aras›ndaki iflbirli¤ini güçlendirmek hedefleniyor. Bu süreçte, yard›mlar›n ihtiyaç sahiplerine ulaflmas›n› kolaylaflt›rmak üzere yo¤un bir yard›m trafi¤inin bafllamas› bekleniyor.
SAYFA 7
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Abbas ve Peres Ankara’da;
Filistin halk› ‹stanbul’da! HAKAN ÇOPUR
hakancopur81@yahoo.com
Türk, Filistinli ve ‹srailli ifladamlar›n› bir araya getirmek amac›yla Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i (TOBB) taraf›ndan 2005 y›l›nda kurulan Ankara Forumu, yedinci buluflmas›nda üç ülkenin cumhurbaflkan›n› bir araya getirdi. 1113 Kas›m tarihlerinde Ankara’da yap›lan görüflmeler, Filistin ile ‹srail aras›nda son dönemin en önemli diplomatik temaslar›ndan biri olarak kayda geçti. Ankara Forumu’ndan ç›kan en somut karar, Bat› fieria bölgesinde yap›lmas› planlanan ve binlerce Filistinliye ifl imkan› sa¤layacak olan sanayi bölgesi idi. Ancak bu ziyaretten en çok ak›lda kalan sahne, Filistin Devlet Baflkan› Abbas ve ‹srail Cumhurbaflkan› Peres’in Türk parlamentosunda yapt›klar› konuflmalar oldu. Zira Abbas TBMM’de konuflan ilk Filistin devlet baflkan› olurken Peres de Müslüman bir ülkenin meclisinde konuflan ilk ‹srail cumhurbaflkan› oldu. Bu ziyaretlerin ard›ndan farkl› yorumlar yap›ld›; kimileri bunun Türkiye’nin bir baflar›s› oldu¤unu savunurken kimileri de Yahudi bir cumhurbaflkan›n›n meclisimizde konuflma yapm›fl olmas›ndan dolay› k›zg›nd›. Tüm bu farkl› tepkiler bir yana, son ziyaretler ve önümüzdeki
SAYI 37
O R T A D O ⁄ U
günlerde Annapolis’te yap›lacak zirve göz önüne al›nd›¤›nda ortaya ç›kan tabloyu dikkatle incelemek gerekiyor. Türkiye’nin Filistin ile ‹srail aras›nda bar›fl yönünde ad›mlar at›labilmesi için yapt›¤› giriflimleri anlamak mümkün. Nihayetinde Filistin-‹srail bar›fl› sadece bu iki toplumu de¤il, Türkiye’yi ve tüm bölgeyi de yak›ndan ilgilendirmektedir. Ancak bu görüflmelerin hangi tarz, söylem ve biçimde yap›ld›¤› da son derece önemlidir. Kanaatim odur ki son ziyaretlerden kimin daha kârl› ç›kaca¤› henüz belli de¤ilken kimin zararl› ç›kt›¤› flimdiden belli olmufltur. Bu Abbas-Peres görüflmesinden Hamas zararl› ç›km›flt›r; zaten Abbas da Filistin’e döner dönmez Hamas aleyhinde çok a¤›r aç›klamalarda bulunarak tavr›n› net bir biçimde ortaya koymufltur. Öte yandan Peres’in bu ziyaret sonucunda Türkiye ile ‹srail aras›ndaki yak›nl›¤›n daha da art›r›lmas› yönünde bir zemin yakalad›¤› da
‘‘
Abbas ile Peres’i bir araya getirerek diplomatik yollardan çözümler üretmeye çal›flan Türkiye ile, Kudüs Buluflmas›’na ev sahipli¤i yapan Türkiye farkl› ülkeler de¤il.
SAYFA 8
görülmektedir. Türkiye’nin önümüzdeki günlerde Annapolis’te yap›lacak olan zirveye davet edilmesi, bu süreçte hem ABD’nin hem de ‹srail’in Türkiye’yi ne derece önemsediklerinin bir iflareti olarak okunabilir. Ancak kendinden menkul olmayan bu önemin hangi ba¤lam ve flartlarda verildi¤i de iyi anlafl›lmal›d›r. Bu bak›mdan Türkiye’nin (son ziyaretlerde oldu¤u gibi) diplomatik aç›dan bar›fl giriflimleri anlaml› olsa da Filistin halk›na kal›c› bar›fl ve refah getirecek çözümler üzerinde daha fazla durmas› kanaatimce daha anlaml› olacakt›r. Çünkü ‹srail’in kuruldu¤u 1948 y›l›ndan bugüne kadar ‹srail ile Filistin aras›nda say›s›z diplomatik giriflim olmas›na karfl›n, gerçek bir bar›fl hiçbir zaman olmam›flt›r ve bunun sebebi Filistin halk› de¤ildir. Madalyonun ‹srail kanad›nda ise asl›nda de¤iflen pek bir fley yok. Çünkü diyelim ki Ankara Forumu’ndan ve Annapolis’te yap›lacak zirveden bir fley ç›kmad›; ‹srail ne kaybeder veya ‹srail için ne de¤iflir? ‹srail daha önceki bar›fl süreçlerinden ve görüflmelerinden sonra ne kazand› veya ne kaybetti ki flimdi Annapolis’ten ç›kabilecek olumsuz bir sonuç için kayg›lans›n? Dolay›s›yla ‹srail’in kal›c› bir bar›fl aray›fl› içinde oldu¤una inanmak istesek de, bu konuda somut ad›mlar göremedi¤imiz için hayal k›r›kl›¤›na u¤ruyoruz. Yine de “bar›fl” sözcü¤ünün her fleye ra¤men kendileri için bir anlam tafl›d›¤› Filistin halk›, bunun için gayret göstermeye de¤er diye düflünüyor. Ancak bu bar›fl›n bedelini de bilmek istiyor ve bu konuda Abbas’a yeterince güvenemiyor. Hamas karfl›s›nda el-Fetih’i korudu¤u için Abbas ile toplumun büyük kesimi aras›nda so¤uk rüzgarlar esiyor. Belki de ‹srail bu yüzden Abbas ile masaya oturulabilece¤ini söyleyip ye-
SAYI 37
K AA F KRA ‹S YK A A
ni bir müzakere sürecine yeflil ›fl›k yak›yor. Çünkü bu sürecin sonunda Filistin lehine bir sonuç ç›kmas›n› veya Abbas’›n bunu gerçeklefltirmesini beklemiyor. Peki, bu ziyaretler ve Annapolis zirvesi Filistin için ne anlam ifade ediyor? Genel anlamda bak›lacak olursa Filistin halk› için geçti¤imiz flubat ay›nda Hamas ile el-Fetih aras›nda imzalanan Mekke Bildirgesi, bu görüflme ve ziyaretlerden daha fazla anlam tafl›maktad›r. Mekke Bildirgesi’nin ruhuna ve gerekliliklerine sahip ç›kan bir “birliktelik”, Filistin halk› için Abbas ile Peres’in Ankara’da gösterdikleri birliktelikten daha fazla ümit vaat ediyor. Filistin halk›n›n umutlar›n› sürdürmelerine yard›mc› olan baflka unsurlar da var elbet; mesela Kudüs Buluflmas›. Tam da Ankara’daki Abbas-Peres buluflmas›n›n akabinde ‹stanbul’da bir araya gelen yaklafl›k 3500 kat›l›mc› üç dinin de ortak merkezi olan Kudüs için bar›fl ve kardefllik ça¤r›s› yapt›lar. Bu buluflman›n Filistin halk›n› daha çok memnun etti¤ini belirtmek laz›m. Bu buluflmay› Türkiye’nin sahip oldu¤u çok boyutlu dinamiklerin nitelikli bir sonucu olarak de¤erlendirmek gerekir. Zira Abbas ile Peres’i bir araya getirerek diplomatik yollardan çözümler üretmeye çal›flan Türkiye ile, Kudüs Buluflmas›’na ev sahipli¤i yapan ve Bat› fieria bölgesinde sanayi bölgeleri kurarak Filistin halk›na istihdam sa¤lama gayretinde olan Türkiye farkl› ülkeler de¤il. Her ne kadar Ankara ile ‹stanbul aras›nda belli bir mesafe olsa da pefl pefle yap›lan bu iki organizasyon da ayn› Türkiye aynas›ndan yans›yan iki görüntü olarak okunmal›d›r. Türkiye, Filistin halk› için somut bar›fl ve refah giriflimlerine öncülük edebilecek bölgedeki en önemli ülkedir; Ankara, Kudüs’ü Tel-Aviv’den daha fazla önemsedi¤i ölçüde sahip oldu¤u imkan ve a¤›rl›¤› Filistin’e yans›tabilecektir.
SAYFA 9
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Irak’a komflu ülkeler toplant›s› MESUT ÖZCAN
mesut.ozcan@boun.edu.tr
2-3 Kas›m’da ‹stanbul’da gerçeklefltirilen geniflletilmifl Irak’a Komflu Ülkeler Toplant›s›, daha çok PKK gündeminin etkisinde kalsa da, oldukça genifl kat›l›ml› bir toplant› olarak dikkat çekti. Türkiye’nin Irak’›n toprak bütünlü¤ü ve siyasal egemenli¤i konusundaki endiflelerinin dile getirildi¤i toplant›da; Türkiye’nin tutumu, Irak’›n komflular›, ABD D›fliflleri Bakanl›¤› ve BM Genel Sekreteri taraf›ndan da hakl› görüldü. Irak’›n toprak bütünlü¤ünün, siyasi birli¤inin ve ba¤›ms›zl›¤›n›n korunmas› ile topraklar›n›n terör amaçl› kullan›lmamas› yönündeki talepler, sonuç bildirgesinde vurgulu cümlelerle yer ald›. Türkiye, bafl›ndan beri Birleflmifl Milletler (BM)’in Irak’ta aktif rol üstlenmesini isterken, zirveden buna yönelik bir karar da ç›kt›. Sekiz askerin serbest b›rak›lmas›na yönelik çabalar da toplant›n›n olumlu sonuçlar› aras›nda say›labilir. 2003 y›l›nda Irak’›n iflgali öncesinde Türkiye’nin inisiyatifi ile bafllat›lan bu toplant›lar, zaman içerisinde kal›c› bir hale dönüfltü ve ayn› zamanda kat›l›mc› say›s› artt›. Irak yetkililerinin yan› s›ra, BM temsilcileri de toplant›lara düzenli olarak kat›lmaya bafllad›lar. ‹stanbul’daki son toplant›ya ise, ‹KÖ Genel Sekreteri ve G-8 üyesi ülkelerin temsilcileri de kat›ld› ve Irak konusu pek çok taraf aç›s›ndan ele al›nd›. Bu bak›mdan, oldukça üst düzey kat›l›mlarla, Irak sorununun bölgesel ve uluslararas› boyutunu gündeme getiren bir toplant›da Türkiye kendi gündemini büyük ölçüde gerçeklefltirme imkan› buldu. Irak’tan baflbakan ve d›fliflleri bakan› düzeyinde kat›l›m›n sa¤land›¤› toplant›, Irak sorununun taraflar›n› bir araya ge-
SAYI 37
O R T A D O ⁄ U
tiren önemli bir forum olma özelli¤i kazand›. Toplant›n›n yap›ld›¤› yer olan Türkiye’nin gündemine damgas›n› vuran bu forum, bafllarda Irak içerisindeki sorunlara yo¤unlaflm›flken, zaman içerisinde Irak’taki istikrars›zl›¤›n bölgede yol açt›¤› olumsuzluklarla da ilgilenmeye bafllad›. Bu forum Türkiye’nin bölgesel rolünün bir göstergesi olarak de¤erlendirilmelidir. Çünkü forum, sahip oldu¤u ekonomik ve diplomatik kaynaklara mütenasip bir flekilde, hem kendi sorunlar›na diplomatik çözümler bulmak hem de bölgede bar›fl ve istikrara katk› yaparak önemli bir aktör haline gelmek için Türkiye’nin bir arac› olarak ifllev görüyor. Örne¤in Kuzey Irak kaynakl› terör sorununun çözümünde askeri seçene¤i d›fllamad›¤›n› sürekli olarak dile getiren Türkiye, bu seçene¤i kullanmadan önce diplomatik ve ekonomik araçlar› kullanmaktad›r. Bu toplant› ise, bu tutumunun hem Irakl› muhataplar›na, hem de BM ve ABD gibi sorunun di¤er muhataplar›na pozisyonunu birinci a¤›zdan anlatma imkan› sa¤l›yor. Ayn› zamanda, Türkiye’nin bölge ülkelerine niyetinin ne oldu¤unu göstermesi fleklinde bir ifllev de görüyor. Bu ortak forumun birkaç y›ld›r devam edebilmesi, Ortado¤u bölgesindeki ciddi ayr›flmalara ra¤men, bölge kaynakl› sorunlara bölge içerisinden çözüm bulunmas› yönündeki çaba ve umutlar›n da bir göstergesi olarak de¤erlendirilmelidir. So¤uk Savafl öncesi dönemden beri Ortado¤u, dünyan›n en fazla dikkat çeken ve d›fl müdahaleye en fazla maruz kalan bölgesi olarak de¤erlendirilmektedir. Bu gerçek ise, bölgede ortaya ç›kan bir sorunun k›sa bir süre içerisinde uluslararas› boyut kazanmas› anlam›na geliyor. Ortado¤u’da d›fl müdahalelere zemin haz›rlayan önemli bir unsur ise, sorunlar›n› bölgesel giriflimlerle çözemeyen ülkelerin büyük güçlerin müdahalelerine davetiye ç›karmalar›d›r. Ama bu forum, zaman içerisinde geniflleyerek di¤er aktörleri de içine alacak flekilde etkinlik kazanan bölgesel bir çaba olarak dikkat çekmektedir. Bu forum k›sa süre içerisinde sorunlara tek bafl›na bir çözüm elbette oluflturamayacakt›r. Ama Irak kaynakl› mevcut sorunlar›n taraflar›n›n do¤rudan görüflerek, ortak çözümler üretmeye çal›flt›klar› bir platform olarak, diplomatik araçlardan ziyade silahlar›n bir araç olarak kullan›ld›¤› bölge için faydal› bir forum olarak görünmektedir. Bu nedenle de, Türkiye’nin öncülü¤üyle bafllat›lan bu giriflimin baflar›l› olmas›n›n, tüm bölge ülkeleri için olumlu sonuçlar do¤uraca¤› tahmin edilmektedir.
SAYFA 10
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Burma hükümetine dur diyememek ZEL‹HA SA⁄LAM
zelihasaglam@ihh.org.tr
Burma, 1967’de kurulan Güneydo¤u Asya Ülkeleri Birli¤i (ASEAN)’ne 1997’de kat›ld›. Birlik’e üye oldu¤u zamandan bu yana, Burma’n›n cunta rejimi ve rejimin ülkede sebep oldu¤u insan haklar› ihlalleri, Birlik’e üye di¤er ASEAN üyeleri taraf›ndan s›kl›kla gündeme getirildi. ASEAN; Güneydo¤u Asya bölgesinde kültürel geliflim ve sosyal ilerlemeyi sa¤lamay›, ekonomik büyümeyi h›zland›rmay›, bölgede ülkeler aras› adalet ve hukuka ba¤l› olarak bar›fl ve istikrar› tesis etmeyi ve BM’nin ilkelerine ba¤l› kalmay› amaçlayan bölgesel bir organizasyon. Ancak, ASEAN’a ba¤l› ülkeler birbirlerinin iç ifllerine kar›flmay› uygun görmemekteler. Bunun sebebi, ülkelerin kendi içlerinde birçok etnik yap›y› bar›nd›rmalar›. Birbirlerinin iç ifllerine kar›flmalar› kendilerinin de ayn› uygulamaya tabi tutulabilece¤i anlam›n› tafl›makta. Bu sebeple, askeri idarenin yönetimi alt›ndaki Burma’da insan haklar› ihlallerinin varl›¤›na dikkat çekilmesine ve konuflulmas›na ra¤men maalesef bölgesel bir karar al›n›p yapt›r›m uygulanamamakta. Burma’da ciddi insan haklar› ihlalleri olmas›na, halk›n sesini dünyaya duyurmaya çal›flmalar›na ra¤men ne Burma’n›n ba¤l› bulundu¤u Birlik ne de insan haklar› örgütleri ülkeye müdahil olamamakta. Örne¤in 1988’de Burma’da görülen demokrasi yanl›s› protestolar tüm ülkeye yay›lm›flt›. Ö¤renciler, uzmanlar, devlet memurlar› ve hatta baz› askerler özgürlük ve demokrasi ad›na büyük sokak gösterileri sergilemiflti. Hükümet taraf›ndan fliddet kullan›larak bast›r›lan eylemler ülkenin daha sonraki politik yaflam›n›n belirlenmesinde de etkileyici rol oynad›. Alt› hafta sonunda, ordu kontrolü ancak sa¤layabildi ve yeni hükümetin oluflabilmesi için çok partili seçim sözü verdi. 1990’da Aung San Suu Kyi liderli¤inde seçime kat›lan Demokrasi için Ulusal Birlik Partisi (NLD)’nin ezici oy üstünlü¤ü, ülkede olmas› gereken de¤iflimi gözler önüne serdi. Fakat rejim, gücün elinden gitmesine karfl› ç›karak seçim sonuçlar›n› kabul etmedi. Halk›n seçti¤i birçok kifliyi halka ra¤men tutuklad› ve NLD lideri olan Aung San Suu Kyi de ev hapsine ald›. Öte yandan askeri rejimin farkl› dini gruplar üzerindeki afl›r› bask›s›, halk›n yaflam›n› çekilmez bir hale getirdi. Burma’da nüfusun %15’ini oluflturan Müslümanlar, rejimin bask›lar› sonucu dinlerinin gereklerini yerine getiremedikleri gibi, fliddete de maruz kalmakta. Burma’ya ba¤l› bir eyalet olan Arakan’da yaflayan Müslümanlar, yerlerinden edilmekle kal-
SAYI 37
GÜNEYDO⁄U ASYA
mayarak, mecburen göçtükleri yerlerde hiçbir vatandafll›k hakk›ndan yararlanamamakta. Gördükleri bask› ve fliddetten dolay› binlerce Arakanl›, Bangladefl s›n›r›nda mülteci olarak yaflamak zorunda kal›yor. Son olarak 15 A¤ustos 2007’de cuntan›n kamuoyundan habersiz olarak benzin fiyatlar›n› %500 oran›nda art›rmas› üzerine, halk›n yard›mlar›yla geçinen rahipler ayakland›. Bu ayaklanma hem ülke içinde hem de uluslararas› arenada yeni bir demokrasi giriflimi olarak alg›land›. 1988’den bu yana en büyük protesto gösterisine dönüflen eylemler, cuntan›n resmi rakamlara göre 10 (muhalif gruplara göre ise 200’ün üzerinde) kifliyi öldürmesi ve göstericilere fliddet uygulamas›yla son buldu. Kas›m bafl›nda tekrar sokaklara dökülen rahipler bu sefer ilahiler okuyarak, slogan atmadan ve siyasi bir aç›klama yapmadan yeniden gösterilere bafllad›. Bu durum “Cuntada bir yumuflama oldu mu?” sorusunu akla getirse de; Burma’n›n son olarak BM temsilcisi Charles Petrie’yi ülkedeki yoksullu¤a dikkat çekti¤i gerekçesiyle s›n›r d›fl› etmesi, cuntan›n tutumunda hiç bir de¤iflikli¤in olmad›¤›n› gözler önüne sermekte. ‹nsan haklar› ihlalleri konusunda ad›ndan s›kça bahsedilen bir ülke olan Burma’n›n kendi halk›na uygulad›¤› ihlallerine ne zaman ve nas›l son verece¤ini kestirmek oldukça zor. BM’nin ve uluslararas› STK’lar›n ülkeyi yak›n markaja almas›ndan rahats›zl›k duyan cunta, ülkede oldukça bask›n bir politika izlemekte. Uluslararas› organizasyonlar ve çeflitli ülkelerden gelen tepkiler Burma’n›n izledi¤i politikay› yönlendirmede pek de etkin bir rol oynayam›yor; Burma bu organizasyonlardan birinin üyesi olsa dahi.
SAYFA 11
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Bulgaristan’daki yerel seçimlerin belirleyici söylemi:
“Türkler geliyor!”
VEDAT S. AHMED vedatsabri@abv.bg
1989 y›l›nda esen demokrasi rüzgarlar›yla birlikte Bulgaristan’da ço¤ulcu bir politik sisteme geçildi. Bu ço¤ulculu¤un neticesinde birçok siyasi oluflum meydana geldi. Ancak zamanla bu oluflumlar›n büyük bir k›sm› tarihe gömülürken, bir elin parmaklar›yla say›labilecek çok az bir k›sm› da ölüm kal›m savafl› vererek bugüne geldiler. Demokrasinin çocu¤u olup da bugüne kadar varl›¤›n› sürdüren, 1996 y›l›ndan beri h›z kaybetmeden yükselen ve güçlenen tek siyasi oluflum, Bulgaristan Müslüman-Türklerinin ço¤unlu¤unun destekledi¤i Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)’dir. HÖH’ün bu baflar›s›n›n birkaç sebebi bulunmakta. Tabii, bunlar›n bafl›nda, Türklerin az›nl›k psikolojisi ile hareket etmesi ve kahir ekseriyetin HÖH d›fl›nda bir parti tan›ma-
SAYI 37
B A L K A N L A R
mas› geliyor. Di¤er yandan HÖH, yeterli derecede olmasa da, di¤er partilere nazaran, seçmenlerini daha çok dikkate al›yor ve gözetiyor; ekonomik alanda günden güne güç kazanmakta olan HÖH’ün sesi de dinlenir hale geldi. Ahmet Do¤an’›n son seçimlerde ifade etti¤i gibi, “balta göstererek de¤il, satranç oynayarak”, gerçekçi ve dengeli siyaset yaparak yavafl yavafl büyüme yönünde gayret gösteren HÖH, bu çabalar neticesinde ülke içinde ve d›fl›nda otorite kazand›. Ayr›ca, partinin üye ve çal›flanlar›n›n büyük bir oran›n›n sisteme taze kan getirebilecek gençlerden olmas› (Bulgarlar ise bundan çok ciddi anlamda mahrum); liderinin çok güçlü ve karizmatik bir kifli olmas› ve biraz da gayri müslimlerin seçimlere kat›l›m oran›n düflük olmas›, HÖH’ün güçlü bir konuma gelmesine sebep oldu.
SAYFA 12
ARALIK’0 7
D Ü fi Ü N C E
G Ü ND E M
Bu güç kazanma ile birlikte HÖH’e ve temsil etti¤i Türkler ile Müslümanlara karfl› tepkiler büyüyor. Her seçimden önce medyay› Türkler aleyhindeki yay›n ve yaz›lar iflgal ediyor, camilere yönelik de¤iflik türden hakaret ve sald›r›lar art›yor, ‹slami sembol ve de¤erlere karfl› nefret körükleniyor. Özellikle son iki seçim (Avrupa Parlamentosu ve yerel) propagandalar› neredeyse tamamen HÖH ve Türk düflmanl›¤› üzerine kurguland›. Ancak flunu da ifade etmek gerekir ki; bu durum bir yandan HÖH’ün seçmenlerinin birlik ve beraberli¤ini daha da güçlendirirken, öte yandan di¤er partilerin yap›c› olmayan, sadece savunmac› ve kendi kusurlar›n› gizleyici politikalar›, Bulgar as›ll› vatandafllar› kendilerinden ve politikaya ilgiden uzaklaflt›rd›. Bunun neticesinde Müslümanlar›n az›nl›k durumunda oldu¤u bölgelerde seçime kat›l›m oranlar› %30’lara düfltü. 28 Ekim’de düzenlenen yerel seçimler bu bahsetti¤imiz atmosferde gerçekleflti. Yeni kurulan, seçimlere ciddi anlamda ilk defa kat›lan ve en önemli hedefi HÖH’ü “iktidardan uzaklaflt›rmak” olan, Bulgaristan’›n Avrupa Geliflimi için Vatandafllar Partisi (GERB) d›fl›ndaki bütün siyasi parti ve koalisyonlar›n güç kaybetti¤i yerel seçimlerin asl›nda tek galibi HÖH oldu ve iki dönemdir hükümet orta¤› olmas›na ra¤men bunu baflard›. Bu seçimlerde HÖH birkaç y›ldan beri dillendirdi¤i gibi, “etnik bir parti” de¤il de “ulusal bir parti” oldu¤unu ispatlama yönünde belirli bir mesafe kaydetti. Ülkenin bütün belediyelerinde yerel teflkilat› olan HÖH, toplam 264 belediyenin 35’ini tek bafl›na, sekizini de koalisyon orta¤› olarak kazand›; ayr›ca belediye meclislerine 900’ün üzerinde dan›flman sokarak 350.000 seçmeniyle ülkenin üçüncü partisi olarak konumunu güçlendirdi ve etki alan›n› geniflletti. Bu seçimlerde, flu ana kadar elinde olmayan 10’un üzerinde belediyeyi kazanarak Müslümanlar›n parmakla say›ld›¤› belediyelere nüfuz etme imkan› buldu. fiunu da belirtmek gerekir ki HÖH, lideri Ahmed Do¤an’›n tabiriyle “yedi belediyede kendisiyle yar›flarak” konumunun sa¤laml›¤›n› gösterdi ve bundan sonra daha da geliflece¤inin emarelerini ortaya koydu. Yerel seçimlerin önemini, belediyelerin gücünü kavrayan ve bundan sonra Avrupa Birli¤i fonlar› sayesinde daha da güçlenece¤ini iyi bilen HÖH, son seçimlerde çok büyük gayretler sarf ederek baflar›lar kazanmas›na ra¤men, hedefledi¤i birkaç sembolik belediyeyi kaybetti ve bunlar HÖH yönetiminin içinde ukde kald›. Bu belediyeler aras›nda Rudozem, Madan, G›rmen ve Velingrad gibi, büyük ölçüde dindar Müslüman Pomaklarla meskun olan Rodaplar’daki belediyeler de var. Yukar›da çizmifl oldu¤umuz olumlu portrenin içinde böyle siyah noktalar›n olmas› HÖH’ün baz› hatal› seçimlerinden kaynaklansa da, bu durumun önemli sebeple-
SAYI 37
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
‘‘
Bulgaristan’da her seçimden önce medyay› Türkler aleyhindeki yay›n ve yaz›lar iflgal ediyor, camilere yönelik de¤iflik türden hakaret ve sald›r›lar art›yor, ‹slami sembol ve de¤erlere karfl› nefret körükleniyor. 28 Ekim seçimlerinde de Bulgaristan’da benzer vakalar yafland›.
rinden biri ise fludur: Belirli mihraklar›n daha önce HÖH’ü etnik bazda bölüp parçalama çabalar›n›n netice vermemesi sonucunda, dini/‹slami bazda bu denenmektedir. Baz› dindar Müslümanlar›n güç ispat etme yönünde böyle bir yol izlemeleri bugün için belki de kendileri aç›s›ndan faydal› olabilir, ancak gelecekte Müslümanlar›n birlik ve gücü bak›m›ndan büyük olas›l›kla olumsuz sonuçlar do¤uracakt›r. Ancak, yanl›fllar›ndan ibret alabilen HÖH, gelecekte bu bölgelerde etkin olabilmek ve halk›n güvenini kazanmak için daha farkl› bir yol izleyecektir. Yerel seçimler esnas›nda yap›lan baz› hatalar bertaraf edildikten sonra, hala tam potansiyelini kullanamayan HÖH, ilk yap›lacak meclis seçimlerinde yine politikay› belirleyen konumunu koruyacak ve Avrupa Birli¤i’ne Müslüman-Türklerin nefesini tafl›yacakt›r. Özellikle son seçimlerde ciddi bir biçimde dile getirilen “Türkler geliyor!” söyleminin etkisiyle gündeme gelen ve bundan sonra da belirleyici olaca¤› görülen etnik ve dini mensubiyete ba¤l› “etnik seçim” meselesi güncelli¤ini koruyacakt›r. Bu noktada HÖH’ün, Müslüman seçmenin ezici ço¤unlu¤unu kendi taraf›na çekebilmek için sosyo-ekonomik flartlar› iyilefltirmesi gerekmektedir. Ayr›ca, az›nl›k olarak varl›klar› din, dil ve kültür fleklinde üç esasa dayanan Bulgaristan Türklerinin Müslüman-Türk kimli¤inin güçlendirilmesi için ciddi ad›mlar at›lmas› da elzemdir.
SAYFA 13
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
‹ç ve d›fl dinamikler ba¤lam›nda
Kosova seçimleri YUSUF ARMA⁄AN
yusufarmagan@gmail.com
Yugoslavya’n›n tarih sahnesinden çekilmesini müteakiben, eski Yugoslavya’y› oluflturan devletlerde bugüne kadar yap›lan her referandum ve seçimin sonucu, bölgenin tümünün ilgi alan›na girmifltir. Sonuçlar›n bölgedeki genç devletleri ilgilendiriyor olmas›, elbette ki daha farkl› co¤rafyalar› da etkisi alt›na almas› anlam›n› ihtiva edegelmifltir. Bu, BosnaHersek’in referandum oylamas›nda ba¤›ms›zl›k yönünde oy kullanmas›nda da böyle olmufltur; S›rbistanl› S›rplar›n Kosova’y› S›rbistan’›n ayr›lmaz bir parças› olarak ilan ettikleri anayasa referandumunda da. Bölgedeki halklar›n müdahil oldu¤u tüm hareketlilikler, özellikle Bosna Savafl› ve Kosova tecrübesinden sonra tüm dünya üzerinde söz söyleme hakk›n› elinde bulunduranlar›n ilgi alan›na girmifltir. Karada¤’›n S›rbistan’dan ayr›lma karar›, Bosna-Hersek’te yap›lan genel seçimler ve Kosova’n›n statü görüflmeleri tüm dünya taraf›ndan dikkatle izlenmifltir. Kosova, geçti¤imiz kas›m ay›n›n 17’sinde bir genel seçim süreci yaflad›. Seçimlerde Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› için silahl› mücadele vermifl olan Kosova Kurtulufl Ordusu (UÇK)’nun komutanlar›ndan ve siyasi kanat sözcülerinden Haflim Taçi’nin liderli¤indeki Kosova Demokrat Partisi (PDK) %34 oy ile seçimlerin galibi oldu. PDK’y› ›l›ml› görüflleriyle bilinen mevcut Kosova Baflkan› Fatmir Seydiu’nun partisi Kosova Demokratik Birli¤i (LDK) %21,8 ile takip ederken, Kosoval› ifladam› Behçet Patsoli’nin Yeni Kosova ‹ttifak› (AKR) %12,1 ile üçüncü parti oldu. Seçimlere kat›l›m oran› ise %45’ler seviyesindeydi. Uluslararas› arenada henüz statüsünü arayan Kosova’da art›k iktidar›n el de¤ifltirdi¤ini söyleyebiliriz. Yeni iktidar yap›s›n›n Kosova’n›n statüsü ba¤lam›nda yeni bir durum ortaya koymak gibi bir misyonunun olmad›¤›n› belirtmekte fayda görüyoruz. Aksi bir bak›fl aç›s›, Kosova meselesini anlam›fl olmaktan hayli uzak bir noktaya düflmek demektir. Haflim Taçi önderli¤indeki PDK’n›n seçimi kazanmas›, hiç kuflkusuz ba¤›ms›zl›k anlam›nda önceki tav›rdan farkl›laflmamaktad›r. Ortaya ç›kan bu yeni durum, daha çok, Kosova’n›n ekonomik ve sosyal sorunlar› ›fl›¤›nda izah edilebilir. Arnavut nüfusun beklenenden daha alt seviyede seçime kat›lm›fl olmas› ise oldukça önemli bir tav›rd›r. Seçime kat›l›m oran›n›n %50’nin alt›nda kalmas›, Kosoval›lar›n -özellikle
SAYI 37
B A L K A N L A R
Arnavutlar›n- siyasi partilere, mevcut iç sorunlar›n çözümü konusunda güvenlerini kaybetmifl olduklar›n›n bir göstergesidir. Statü görüflmeleri, iç siyasi dengelerden ba¤›ms›z olarak de¤erlendirilmeli ve yorumlanmal›d›r. Sonuçta statü görüflmelerine kat›lan Arnavut liderler, halktan ald›klar› destekle de¤il, ABD ve AB’nin ortak tavr› neticesinde masada oturmaktad›rlar. Tüm bu söylediklerimiz de zaten, Kosova’da konufllanm›fl olan uluslararas› gücün baflkan› taraf›ndan, seçimlerden hemen evvel dünya kamuoyuna ifade edilmifltir. BM Kosova Misyonu (UNMIK) Baflkan› Joakim Riker, yapt›¤› bir aç›klamada Kosova seçimlerinin, sonuç ne olursa olsun Kosova’n›n statüsü ile ilgili görüflmelere etki etmeyece¤ini, seçimlerin sürece olumsuz bir etki getirmesi halinde ise seçimlerin iptalinin bile söz konusu olaca¤›n› söylemifltir. Bütün bu ç›kar›mlar›m›za ra¤men, Haflim Taçi seçim sonras›nda yapt›¤› ilk aç›klamada, Kosova’n›n statüsüne iliflkin olarak 10 Aral›k’ta yap›lacak olan görüflmelerde, Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤›n› ilan edece¤ini duyurdu. Ancak uluslararas› hakim güç unsurlar›n›n bölgedeki ç›kar çat›flmalar›n› göz önüne ald›¤›m›zda bunun pek de mümkün olmad›¤›n› ifade edebiliriz. 10 y›l› aflk›n bir süredir Kosova üzerine kurulan bir tek cümle var: “Kosova, eninde sonunda ba¤›ms›z olacakt›r!” Hani s›radan bir habercilik tabiriyle bile ifade edecek olursak, sokaktaki adam da bunu böyle söylüyor. Peki, ne oluyor da Kosova ba¤›ms›z olam›yor? Bunun asl›nda bir tek cevab› var: Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› meselesi, gücünü Kosova’n›n iç dinamiklerinden alamaz hale getirilmifl durumdad›r. Ba¤›ms›zl›k, baflkalar› taraf›ndan bahfledilecek bir unvan haline dönüflmüfltür art›k. Mesele, Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› meselesi olmaktan ziyade, Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤›n›n üzerinden ç›karc› unsurlar›n yapt›klar› hesaplar haline dönüflmüfltür. Kosova bu koflullarda ba¤›ms›zl›¤›n› elde etmifl olsa bile ne kadar ba¤›ms›zl›ktan bahsedilebilir, o da ayr› bir mesele halinde bir kenarda durmaktad›r. Gelinen nokta itibariyle, her ne pahas›na olursa olsun Kosova’n›n 10 Aral›k’ta ba¤›ms›zl›¤›n› ilan edecek olma olas›l›¤›, bölgeyi kar›flt›racak bir özellik arz etmektedir. Bu kar›fl›kl›¤›n silahl› çat›flmalara kadar gidebilece¤i ise hemen herkesin dillendirdi¤i bir husustur. Uluslararas› güçlerin ortak bir
SAYFA 14
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
‘‘
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Kosova’daki seçim süreci ve seçim sonuçlar›, Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› noktas›nda herhangi bir etki yapmam›flt›r. Genel çerçevede, Kosova halk› ba¤›ms›zl›klar›na iliflkin karar› d›fl unsurlar›n tekeline terk etmifl durumdad›r.
tavra henüz sahip olmamalar› belirsizli¤i tetiklemekte; belirsizlik kaosu, kaos da muhtemel çat›flmalar› beraberinde sürüklemektedir. Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› yönünde en net tavr› ise ABD’nin koydu¤unu söyleyebiliriz. Bu, Kosova’n›n ABD’nin önemli üslerinden biri haline gelmifl olmas›ndan kaynaklanan bir durumdur. Öte yandan AB ülkeleri aras›nda bu konuda herhangi bir uzlafl› söz konusu de¤ildir. Balkanlar’›n her zaman için di¤er dünya bölgeleri aç›s›ndan bir nevi laboratuarl›k ifllevi görüyor olmas›, AB içerisindeki ve AB’ye kat›l›m sürecinde bulunan ülkeler aç›s›ndan ciddi anlamda sorun teflkil etmektedir. Örne¤in ‹spanya, K›br›s Rum Kesimi, Yunanistan, S›rbistan, Karada¤ ve Bosna-Hersek, kendi iç dinamikleri aç›s›ndan ba¤›ms›zl›¤a karfl› ç›kmaktad›rlar. ‹spanya, Bask bölgesinin ba¤›ms›zl›k taleplerini kabul etmedi¤i için; K›br›s Rum Kesimi, Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyeti’nin statüsünün meflrulaflmas›na yanaflmad›¤› için; Yunanistan, S›rbistan ve Karada¤ halen ülke s›n›rlar› içerisinde yaflayan Arnavutlar›n ba¤›ms›zl›k rüzgar›na kap›lma ihtimalleri dolay›s›yla ba¤›ms›zl›k karfl›t›d›rlar. Bosna-Hersek’in durumu ise di¤er ülkelerin durumlar›ndan daha farkl› bir pozisyondad›r. Malum oldu¤u üzere Bosna-Hersek, biri S›rp Cumhuriyeti olmak üzere iki ayr› devletçikten müteflekkildir. Bosna S›rp Cumhuriyeti’nin radikal milliyetçi baflbakan› Milorad
SAYI 37
O R T A D O ⁄ U
Dodik, Kosova’n›n S›rbistan Anayasas›’ndaki “Kosova S›rbistan’›n ayr›lmaz bir parças›d›r.” ibaresine ra¤men ba¤›ms›zlaflmas› halinde kendilerinin de, Dayton Antlaflmas›’na ve Bosna-Hersek Anayasas›’na ra¤men, Bosna-Hersek’ten ayr›larak S›rbistan’a kat›lacaklar›n› söylemektedir. Do¤rusu bu ifade, Bosna-Hersek aç›s›ndan, savaflta kaybetmediklerini -üstelikbaflka masalarda kaybetmek anlam› tafl›maktad›r. Öte yandan Rusya’n›n da ba¤›ms›zl›k karfl›t› blokta yer ald›¤›n› ve bu blo¤un hamili¤ini yürütmekte oldu¤u gerçe¤ini söylemeden geçemeyiz. Yeri gelmiflken Türkiye’nin Güneydo¤u’sunda son aylarda meydana gelen terör eylemlerine dikkat çekmekte fayda görüyoruz. Dikkat edilecek olursa genelde AB’den, özelde ise bu ba¤›ms›zl›k karfl›t› bloktan bu terörün karfl›s›nda olduklar› ça¤r›fl›m›n› yapacak en ufak bir aç›klama gelmemifltir. Bu durum, Balkanlar’da tarihi ba¤lar› sebebiyle etkin olma potansiyeline sahip olan Türkiye’de, Kosova benzeri bir bölge oluflturma gayretinin bir sonucudur. Güneydo¤usunda etnik bir sorun oluflturulmufl Türkiye’nin Kosova konusunda etkinli¤i engellenmifl olacakt›r. Her ne kadar bizce, Kosova ile Güneydo¤umuz benzerlikler arz etmiyor olsa da, meseleyi anlayabilmek aç›s›ndan, Güneydo¤umuzda yaflanan sorunu bir de bu yönden okumam›z gerekiyor. Son tahlilde, Kosova seçimlerinde ortaya ç›kan sonucun d›fl politika anlam›nda asl›nda hiçbir fleyi de¤ifltirmedi¤ini söyleyebiliriz. Kosova’daki seçim süreci ve seçim sonuçlar›, Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤› noktas›nda herhangi bir etki yapmam›flt›r. Genel çerçevede, Kosova halk› ba¤›ms›zl›klar›na iliflkin karar› d›fl unsurlar›n tekeline terk etmifl durumdad›r. Do¤rusu baflkaca bir seçenekleri de yoktur. Kosoval›lar emeklilik maafllar›n› ayl›k 40 avrodan daha yukar›ya çekebilmenin derdine düflürülmüfltür. Ekonomik ve sosyal dönüflüm, Kosoval›lar›n yeni iktidardan bekledikleri neredeyse tek unsur halindedir. 10 Aral›k’ta Kosova’n›n statüsü üzerine yap›lacak görüflmelerde ç›kacak sonucun, halk›n tavr›n› nas›l tetikleyece¤ini hep birlikte izleyip görece¤iz. 10 Aral›k’ta ba¤›ms›zl›k karar› ç›kmas› halinde, öncelikle S›rp taraf›n›n eylemlerine tan›k olaca¤›z. Ba¤›ms›zl›k karar› ç›kmamas› durumunda ise Kosoval› Arnavutlar›n, BM ve uluslararas› güçler aleyhine protestolar› söz konusu olacakt›r. Bu ihtimallerin çat›flma ortam›n› beraberinde getirmesi ise kaç›n›lmaz görünmektedir. Görünen o ki; her iki durumun da fark›nda olan güç dengeleri görüflmelerdeki belirsiz tav›rlar›n› sürdürmeyi tercih ederek bölgedeki kaosu farkl› bir boyutta sürdürmeye devam edeceklerdir. Ta ki, ç›karlar› konusunda uzlafl›ncaya kadar…
SAYFA 15
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Devrilme s›ras›
Saakaflvili’de (mi?) M. AL‹ BOLAT
malibolat@gmail.com
Komflumuz Gürcistan’›n bafl› devrimlerden kurtulmuyor. 5 Nisan 1991’de ba¤›ms›zl›¤›n› kazanan ülkenin bafl›na ilk devlet baflkan› olarak Gürcü milliyetçisi Zviad Gamsakhurdia geçmiflti. Ülkede yaflanan iktidar-muhalefet çekiflmesi iç savafla dönüflmüfl ve devlet baflkan›n›n Ocak 1992’de ülkeyi terk etmesiyle olaylar son bulmufltu. Yönetime el koyan Askeri Konsey’in davetiyle iktidar› devralan Eduard fievardnadze ise, muhaliflerin eylemleriyle 23 Kas›m 2003’te baflkanl›k koltu¤unu b›rakm›flt›. Bu tarihte, yap›lan seçimler sonucu muhaliflerin lideri Mikhail Saakaflvili görevi devralm›flt›. Saakaflvili’ye karfl› muhalif hareketler, seslerini k›s›k da olsa zaman zaman duyurabildiler. Ekonomide herhangi bir geliflmenin görülmemesi ve yolsuzluk iddialar› muhalefeti sürekli besledi. Saakaflvili, 17 Ekim’de devlet baflkanl›¤› görev süresini befl y›ldan dört y›la indiren ve parlamentonun görev süresini de dört y›ldan befl y›la ç›karan anayasa de¤iflikli¤ini önerdi. Ard›ndan, Nisan 2008’de yap›-
SAYI 37
K A F K A S Y A
lacak genel seçimlerle 2009’da yap›lacak baflkanl›k seçiminin, 2008 y›l› sonunda birlikte yap›laca¤›n› duyurdu. Muhalefeti öfkelendiren bu duyurudan sonra Savunma Bakan› Irakli Okruaflvili’nin, Saakaflvili taraf›ndan eylül ay›nda görevden al›nmas›n›n ard›ndan yaflanan geliflmeler tansiyonu iyice yükseltti. Eski bakan Okruaflvili, evinde do¤algazdan zehirlenerek öldü¤ü aç›klanan Baflbakan Zurab Jvaniya’n›n, asl›nda ölümünden sonra eve b›rak›ld›¤›n› iddia etmiflti. Devlet baflkan›n›n yolsuzluk yapan akrabalar›n› kay›rd›¤›n› ve ayr›mc›l›k yapt›¤›n› söyleyen Okruaflvili, görev yapt›¤› dönemde Saakaflvili’den ifladam› Badri Patarkaçiflvili’nin öldürülmesi emrini ald›¤›n› da dile getiriyor. Bu iddialar›n do¤rulu¤u bir yana, Okruaflvili’nin görevden al›nmas› ve ard›ndan yolsuzluk yapt›¤› iddias›yla 27 Eylül’de gözalt›na al›nmas›yla muhalefetin harekete geçti¤i biliniyor. Gösterilerin bafllamas›yla birlikte Okruaflvili, bir uça¤a bindirilerek Almanya’n›n Münih kentine gönderilmifltir.
SAYFA 16
‘‘
Saakaflvili’ye göre ba¤›ms›zl›¤a haz›rlanan Kosova’ya karfl› Rusya, Abhazya ve Güney Osetya kozunu oynamaya haz›rlan›yor ve bu minvalde Gürcistan’› kar›flt›r›yor.
Gürcistan’da muhalefet, devlet baflkan›n›n istifa etmesi ve 2008’in sonunda yap›lmas› kararlaflt›r›lan seçimlerin nisana al›nmas› talebiyle eylemlere bafllad›. Polis plastik mermi, göz yaflart›c› gaz ve tazyikli su kullanarak göstericileri da¤›tt›. Muhalif liderler gözalt›na al›nd›. 7 Kas›m’da muhaliflerle güvenlik güçleri aras›nda yaflanan çat›flmalar sonucu 500’den fazla vatandafl›n yaraland›¤› bildirildi. Saakaflvili önce iki gün olarak ilan etti¤i s›k›yönetimi, olaylar sona ermeyince de 15 güne ç›kard›. Ola¤anüstü hal kapsam›nda yürüyüfl, miting ve protesto gösterilerine k›s›tlama getirildi, okullar kapat›ld›. Bilgi al›fl verifli sadece devlet televizyonu üzerinden yap›lmaya baflland›. Bu ba¤lamda muhalif yay›n yapan ‹medi ve Rustavi 2 televizyonlar› kapat›ld›. Tiflis metrosu durduruldu, kamu binalar› askeri kordona al›nd›. Ülkede ola¤anüstü hal sürerken Eski Devlet Baflkan› fievardnadze, Saakaflvili’nin istifa etmesi gerekti¤ini söylerken “Sa¤l›¤›m yerinde olsa halkla birlikte eylemlere kat›l›rd›m.” demifltir. Saakaflvili’nin muhalefete meydan okuyarak seçim tarihini 5 Ocak’a çekmesiyle ülkede tansiyon düfltü. S›k›yönetim 16 Kas›m’da sona erdi ve flimdilerde taraflar seçime kilitlenmifl görünüyorlar. Muhalefet baflkan aday› olarak Okruaflvili’yi düflünüyor ancak muhalefeti finanse eden Bedri Patarkaçiflvili buna karfl›. Patarkaçiflvili, “çok genç” buldu¤u Okruaflvili’yi desteklemek yerine kendisinin baflkanl›¤a aday oldu¤unu ilan etti.
SAYI 37
Saakaflvili, her zaman oldu¤u gibi olaylar›n müsebbibi olarak Rusya’y› gösterdi. Saakaflvili’ye göre ba¤›ms›zl›¤a haz›rlanan Kosova’ya karfl› Rusya, Abhazya ve Güney Osetya kozunu oynamaya haz›rlan›yor ve bu minvalde Gürcistan’› kar›flt›r›yor. Gürcistan’da üç Rus diplomat›n s›n›r d›fl› edilmesinin ard›ndan Rusya’n›n da üç Gürcü diplomat› s›n›r d›fl› etmesiyle, Rus-Gürcü iliflkileri krize dönüflmüfl durumda. Öte yandan ABD, Rusya’n›n Gürcistan’›n iç ifllerine kar›flmamas› gerekti¤ini bildirdi. Avrupa’n›n uyar›s› ise demokrasiden vazgeçilmemesi gerekti¤ini pasif bir flekilde ifade etmek oldu. Bütün taraflar›n seçime haz›rland›¤› flu günlerin sonunda Gürcistan, Saakaflvili’yle tamam m›, yoksa devam m›, diyecek; bekleyip görece¤iz.
SAYFA 17
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Pervez Müflerref’ten yarg›ya balans ayar›
MAHMUT OSMANO⁄LU mosmanoglu@gmail.com
20. yüzy›l›n son çeyre¤i, Pakistan’› tüm imkans›zl›klar›na ve yoksullu¤una ra¤men, ‹slam dünyas›n›n en önemli ülkelerinden biri durumuna getirdi. Bunu sa¤layan en önemli faktörlerin bafl›nda; Sovyetler’in Afganistan iflgali ve bu iflgale karfl› direniflin Pakistan üzerinden yürütülmesi ile herhangi bir ‹slam ülkesinin nükleer silah elde etmesini engelleyen tüm çabalara ra¤men Pakistan’›n atom silah›n› elde etmesi ve de facto bir nükleer ülke statüsüne kavuflmas› geliyordu. Sovyetler’in 1979-1989 y›llar› aras›nda Afganistan’› iflgal maceras› hüsranla sonuçland›. Bunda Pakistan’›n pay› büyüktü. Direnifl, büyük oranda Pakistan üzerinden organize edildi. Bu y›llar, Pakistan’›n uluslararas› iliflkilerde önemli aflama kaydetti¤i y›llard›. Belki bu yüzden, Pakistan’›n nükleer silah edinme çal›flmalar›na göz yumuldu.
SAYI 37
GÜNEY ASYA
Bat›’n›n anti propaganda amaçl› olarak oldukça yaygara kopard›¤› bir durum olan Pakistan’›n “‹slam bombas›”n› elde etmesinin ard›ndan geliflen konjonktür, ülkenin önemini daha da art›rd›. Dolay›s›yla, Pakistan’daki geliflmeleri asl›nda hep bu nükleer silaha sahip olma faktörü ile birlikte de¤erlendirmekte fayda var. Bir taraftan çevrede yaflanan geliflmeler, di¤er taraftan Pakistan iç siyasi dinamiklerinde ‹slamc›lar›n oldukça güçlü bir konuma gelmesi, Bat›l›lar›n, özellikle de ABD’nin dikkatlerini hep Pakistan üzerinde toplamas›na yol açm›flt›r. Dolay›s›yla, ABD kendisi aç›s›ndan Pakistan’da herhangi bir kazayla karfl› karfl›ya kalmamak için y›llard›r Pakistan’› çok yak›ndan enterne etmifltir. Pakistan’›n elinde nükleer silah oldukça da durum bu flekilde devam edecektir. Dolay›s›yla, Afganistan savafl›n›n bitiminde Ziyaulhak’›n bir
SAYFA 18
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
suikasta kurban gitmesi dahil, siyasi hadiseler zinciri tesadüfen geliflmemifltir. ABD dolayl› ve dolays›z, bazen tehditle bazen teflvikle her halükarda devrede olagelmifltir. Pakistan üzerine hep senaryolar yaz›lm›flt›r; ve asl›nda bu senaryolar›n genelde ‹slam dünyas› ve özelde de Pakistan aç›s›ndan en kötüsü, Pakistan’›n istikrars›zlaflt›r›larak bölünmesi ve nükleer silah›ndan ar›nd›r›lmas›d›r. Bu istikrars›zlaflt›rma için gerekli malzeme, Pakistan’›n toplumsal, kültürel ve siyasi dokusunda kafi miktarda mevcuttur. Bugün Pakistan’›n Belucistan ve Veziristan bölgesi ile son olarak da Swat Vadisi’nde yaflanan geliflmeler ve genifl çapl› silahl› çat›flmalar tesadüfi olarak görülmemelidir. Son siyasi geliflmelere de bu perspektiften bakmak gerekir. 1999’da Nevaz fierif’i deviren Pervez Müflerref’i adeta kendi aleyhine darbe yapt›rmaya zorlayan da perde gerisi sebeplerdir. Nevaz fierif’in sürgünden ülkesine dönmesinden hemen sonra derdest edilip tekrar yurt d›fl›na yollanmas› nas›l tesadüf de¤ilse, Benazir Butto’un Pervez Müflerref’le anlafl›p ülkesine geri dönmesi de tesadüf de¤ildir. Amerikal›lar da zaten bu ikiliyi bir araya getirdiklerini inkar etmemektedirler. Onlar›n plan›na göre popülaritesi dip yapan Pervez Müflerref, Benazir’in halk deste¤i ile takviye edilecek ve dolay›s›yla ABD için bir kabus senaryosu anlam›na gelen ‹slamc›lar›n siyasi olarak güç kazanmas› engellenecektir. Bu senaryonun gerçeklefltirilmesi yolunda en büyük engel ise Pervez Müflerref’in ikinci dönem devlet baflkanl›¤› önündeki yarg› engeli idi. Dolay›s›yla, ortadaki anayasal bofllu¤u gidermek ve yarg›n›n kazan›lm›fl baflkanl›¤› en-
SAYI 37
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
‘‘
Hem devlet baflkanl›¤› ve hem de genelkurmay baflkanl›¤›n› uhdesinde bulundurarak baflar›l› bir “balans ayar›” çeken ve ikinci dönem devlet baflkanl›¤›n› garantileyen Pervez Müflerref’i, sivil devlet baflkanl›¤› döneminde hiç de kolay günler beklememektedir.
gelleme riskini ortadan kald›rmak için yarg›ya bir “balans ayar›” çekmek gerekiyordu. ‹flte Pakistan’da son günlerde yaflananlar bu “balans ayar›”n›n yans›malar›ndan ibarettir. Pervez Müflerref, Pakistan halk›n› ve tüm dünyay› karfl›s›na almak pahas›na ola¤anüstü hal ilan ederek bu “balans ayar›”na giriflmifl ve karfl›t siyasi dengeleri çok güzel bir flekilde kullanarak bu oyundan baflar› ile ç›km›flt›r. Pervez Müflerref geçti¤imiz günlerde üniformas›n› ç›kararak devlet baflkanl›¤› yemini etmifltir. Bunun akabinde de ola¤anüstü hal kald›r›lacak ve 8 Ocak 2008’de genel seçimler yap›larak Pakistan tekrar ray›na oturacakt›r. Seçimlerle ilgili tek endifle, seçimlerin siyasi partiler taraf›ndan boykot edilmesi tehlikesi olmakla birlikte; Benazir’in, üniformas›n› ç›kard›ktan sonra Müflerref’le çal›flabilece¤ini belirtmesi ve baz› siyasi partilerin seçimleri boykot etmeyeceklerini ilan etmesi, boykotçular›n elini zay›flatmaktad›r ve muhtemelen seçimler yap›larak ülke istikrar yolunda önemli bir ad›m atacakt›r. fiu da var ki, hem devlet baflkanl›¤› ve hem de genelkurmay baflkanl›¤›n› uhdesinde bulundurarak baflar›l› bir “balans ayar›” çeken ve ikinci dönem devlet baflkanl›¤›n› garantileyen Pervez Müflerref’i sivil devlet baflkanl›¤› döneminde hiç de kolay günler beklememektedir.
SAYFA 19
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Hukuki
ve insani yard›mlaflma DR. HAYTHAM MENNA*
Arche de Zoe adl› Frans›z yard›m kuruluflunun 103 çocu¤u Fransa’ya götürmesi ile ilgili giriflimi dünya gündeminde büyük yank› uyand›rd›. Kuruluflun Fransa’ya götürmek istedi¤i üç-alt› yafl aras›ndaki 82’si erkek, 21’i k›z olmak üzere 103 çocu¤un dörtte üçü Çad’›n Tina ve Edriye bölgelerinden, geri kalan› Darfur’daki mülteci kamplar›ndan topland›. UNICEF, Uluslararas› K›z›l Haç Örgütü ve BM Mülteciler Yüksek Komiserli¤i raporlar›na göre bu 103 çocuktan 91’inin ebeveynlerinden en az biri hayatta de¤il. Arche de Zoe, ailelere, çocuklar›n›n e¤itimlerini Çad s›n›rlar› içerisinde desteklemek üzere bu çocuklar›n sorumlulu¤unu ald›¤›n› söylemiflti. Ancak, yaflanan geliflmeler, olaylar›n hiç de bahsedildi¤i gibi olmad›¤›n› gösterdi. 103 çocuk, ülkeler aras› serbest dolafl›m izinleri olmamas›na ra¤men, Arche de Zoe taraf›ndan baflka bir ülkeye götürülmek üzereyken kurtar›ld›. Fransa’ya tedavi için götürülecekleri ileri sürülen çocuklar›n hiçbir rahats›zl›klar›n›n olmad›¤› tespit edildi. Dahas›, çocuklar› kaç›ran görevlilerin elinde, çocuklar›n Çad’dan ç›kart›labileceklerine dair hiçbir resmi evrak bulunmuyordu. Çocuklar›n nakledilece¤i uçak da resmi uçufl program›nda görünmüyordu. Çad hükümeti, çocuklar›n Frans›z yard›m kuruluflu görevlileri taraf›ndan çeflitli bölgelerden al›n›p arabalarla tafl›nmas›n› havaalan›na kadar takip etti. Sabaha karfl› dört sular›nda Çad polis kuvvetleri taraf›ndan kuflat›lan grup, öyle bir halde yakaland› ki bu 103 çocu¤un kaç›r›ld›¤› apaç›k bir flekilde ortaya ç›km›flt›. Tüm bunlardan sonra Çad hükümet baflkan›, olay› kamuoyuna ilan ederek, çocuklar›n organ mafyas› taraf›ndan kullan›lmak üzere Fransa’ya götürülmek istendi¤ini aç›klad›. Yaflanan bu üzücü olay, Fransa’daki di¤er yard›m kurulufllar›n› da tedirgin ederken, ‹slam dünyas›ndaki yard›m kurulufllar› ve dernekler de bu olaydan son derece olumsuz etkilenmifltir. Yaflanan olay ister istemez flu sorular› akla getirmifltir: Bu kurum, gerçekten uluslararas› yard›m amaçl› bir ku-
SAYI 37
A
F
R
‹
K
A
‘‘
Arche de Zoe adl› Frans›z yard›m kuruluflu, Darfur ve Çad’dan toplad›¤› 103 yetim/öksüz çocu¤u Fransa’ya götürmek üzereyken yakaland›. Yard›m kuruluflu, çocuklar› ailelerinden toplarken onlara, çocuklar›n› Çad s›n›rlar› içerisinde e¤itece¤i sözünü vermiflti.
rum mudur? Uluslararas› yard›m amac›yla böyle bir karar al›nabilir mi? ‹nsani yard›m sadece Bat› S›rbistan bölgesine yap›lan yard›mlardan m› ibarettir? Neden di¤er dünya ülkelerine yap›lan yard›mlar bir flekilde dur-
SAYFA 20 * Antropolog doktor, International Bureau Humanitarian baflkan›, Arap ‹nsan Haklar› Komisyonu sözcüsü.
ARALIK’0 7
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
durulmaktad›r? Acaba yard›m gibi görünen bu flüpheli eylemlerle uluslararas› terör mü desteklenmektedir? Fransa Cumhurbaflkan› Nikolas Sarkozy ise yaflananlardan sonra, Çad hükümeti taraf›ndan gözalt›nda tutulan Frans›z görevlileri ve gazetecileri Fransa’ya getirmek amac›yla Çad’›n baflkenti N’djamena’ya gitti. Ayn› gün Fransa’daki Kanal 6 televizyonu, Sarkozy’nin bölgeye gidiflini yay›nlad›. Olay kamuoyuna duyuruldu ve yasalar ihlal edilerek bölgede gözalt›nda bulunan kifliler ülkeye geri getirildi. Bu olayda Fransa ne ac›d›r ki bölgeyi sadece sömürge de¤il, Fransa kanunlar›na da tabi bir ülke gibi gördü¤ünü de göstermifltir. Bu konudan ve di¤er konulardan da anlafl›ld›¤› gibi Bat›l›lar ve Frans›zlar asl›nda flunu söylemeye çal›flmaktad›rlar: Fransa ve Fransa d›fl›nda yaflayan tüm Frans›z vatandafllar› diplomatik dokunulmazl›¤a sahiptirler(!) fiunu da hat›rlatmak isterim ki Guantanamo’da gözalt›nda bulunan Frans›z vatandafllar› için bu olaydaki gibi seri hareket edilmemifltir. Alt› Frans›z Müslüman’›n gözalt›na al›nmas› olay›nda görüldü¤ü gibi, Guantanamo’nun uluslararas› kanunlar gere¤i tan›nmamas›na ra¤men Fransa ‹stihbarat Gücü bölgeye gitmifl, fakat bu giriflime herhangi bir cevap verilmemifltir. Alt› Müslüman Frans›z vatandafl› suçlu olmamalar›na ra¤men, dört y›l boyunca mahkemeye ç›kar›lmadan Guantanamo’da tutulmufltur. Ayn› flekilde Amerika’n›n baflka yerlerinde ve Irak’taki hapishanelerde birçok Frans›z vatandafl› suçsuz ve sebepsiz bir flekilde gözalt›nda tutulmaktad›r. Bu kiflilerden ilk gözalt›na al›nd›klar› andan bu yana haber al›namam›flt›r. Biz çok iyi biliyoruz ki Darfur’da insani yard›m yapan kimi kurulufllara ciddi maddi ba¤›fllar yap›lm›flt›r; iyi niyet tafl›yan ve sadece yard›m amaçl› olan bu ba¤›fllar›n nas›l kötü amaçlarla kullan›ld›¤› ise gerçekleflen son olayda gün yüzüne ç›km›flt›r. ‹flte tam bu s›rada önemli olan flu sorular› da sormak istiyorum: Ayr›cal›kl› tutulmufl bu yard›m cemiyeti yaln›z m› do¤mufltur, yoksa sistemin bir parças› m›d›r? Bu noktada, Bat›’daki insani yard›m kurulufllar›n›n sistemini gözden geçirmek gerekmiyor mu? Stratejik bir bak›fl aç›s›n›n hayata geçirilmesi gerekmiyor mu? Arche de Zoe olay›n›n üstü bu flekilde kapat›lacak m›? Bu yaflananlar insani yard›m vak›flar› ad›na hiç de olumlu sonuçlar do¤urmayacakt›r. Baz› kurulufllar da süreç içerisinde haks›z yere terörist listesine al›nm›fl oldular. Bizler zay›flar›n korunmas›n› ve zor durumda olan bu insanlara yard›m edilmesini talep ediyoruz…
SAYI 37
SAYFA 21
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
‹nsan haklar› ekseninde Darfur: Atlantik’ten Afrika’ya bir krizin anatomisi
SELÇUK BAfi
selcukbas34@hotmail.com
‹nsan haklar›, demokrasi, özgürlükler ve sömürü. Birbirini takip eden ilk üç kavram, sömürü sözcü¤ü ile z›t görünse de bunlar günümüz dünyas›nda birbirini tamamlayan kavramlard›r. Küresel aktörlerin d›fl politika stratejilerini belirlemede çizdikleri rota, genelde bu kavramlar üzerine infla edilir. Önce karar verilir. Sonra dü¤meye bas›l›r. Yeni bir senaryo sahneye konulacakt›r. (Asl›nda senaryo ayn›d›r fakat filmin çekildi¤i kareler farkl› co¤rafyadad›r.) Filmin kahramanlar› kavramlard›r. Önce kavramlar ekranda görülür, ard›ndan tanklar ve füzeler… Sonra da Afganistan, ‹ran-Irak, Bosna, Çeçenistan, Somali, Afganistan, Irak ve son olarak da Sudan… Küresel aktörlerin sahneye koyduklar› son oyun, bu kez Afrika’n›n yüzölçümü bak›m›ndan en büyük kara parças› Sudan Cumhuriyeti üzerine yaz›lm›fl. Uzun y›llar iç savaflla u¤raflan Sudan bugün problemli bir bölge olarak zihinlerde yer etmifltir. Tüm dünyada daha çok Kuzey-Güney çat›flmas› ile gündeme gelen bölge, 2003 y›l›ndan beri Darfur problemiyle karfl› karfl›ya. Sorunun kökeni 1985 y›l›nda bölgede yaflanan kurakl›¤a dayal›. ‹çten içe iflleyen süreç 2003’te gün ›fl›¤›na ç›kt›. Geçimi tar›m ve hayvanc›l›¤a dayal› olan bölgede, otlak alanlar›na nüfuz eden kabilelerin topraklar›na çobanlar›n girmesi ve hayvanlar› otlatmas›, bomban›n fitilinin çekilmesine ve kardefl kavgas›n›n (çat›flman›n) bafllamas›na neden oldu. Bölgenin tamam›na yak›n› ‹slam dinine mensuptur. Uluslararas› arenada bölgedeki çat›flma, Sudan hükümeti taraf›ndan desteklenen ve göçebe hayat süren Arap Cancavit milisleri ile yerleflik hayat süren Afrikal› Mesalit Areva kabileleri aras›nda cereyan eden bir çat›flma olarak gösterilmektedir. fiu da bilinmektedir ki bölgede Araplar oldukça azd›r. Bölgenin tamam›na yak›n› Afrikal› kabileler olup yerel dilleri konuflmaktad›rlar. Arapça, bölge halk›n›n iletiflim dilidir. ‹slam’›n bölgedeki yay›l›fl› sürecinde bölgeye gelen Araplar yerli halk ile kaynaflm›fl, kültürel anlamda her iki tarafta da etkileflim olmufltur. Bölgede süren çat›flma nedeniyle yaflam›n› yitirenlerin say›s› Sudan hükümetinin aç›klamalar›na göre 15 bin civar›ndad›r ve bölgede yüz binlerce kifli de yer de¤ifltirmifltir. K›z›l Haç yetkililerinin, uluslararas› kurulufllar›n ve uluslararas› medyan›n ifade etti¤i rakamlar ise yüz binlerce kiflinin öldü¤ü ve iki buçuk milyon insan›n da yer de¤ifltirdi¤i yönündedir. ‹mkanlar›n› seferber eden Sudan hükümetinin sa¤lad›¤› yard›mlar ve oluflturdu¤u kamplar, yaflad›klar› yerlerden göç edip bu kamplara yer-
SAYI 37
A
F
R
‹
K
A
leflen insanlar için yeterli gelmemekte. Bunu f›rsat bilen baz› uluslararas› sivil toplum kurulufllar› ise bölgeye yard›m götürürken ç›karlar› do¤rultusunda hareket ediyorlar. Genelde Amerika’da ve Avrupa’daki kiliselerin destekledi¤i bu sivil toplum kurulufllar› insani yard›m götürmek amac›yla geldikleri bölgede misyonerlik faaliyetleri sürdürüyorlar. Kamplar›n etraf›nda görülen her 10 araçtan yedisi ABD ve AB kökenli STK’lara ait.
‘‘
Özellikle Sudan’›n güneyinde ç›kan petrol rezervlerini %50 ortakl›kla Çin’in iflletmesi ve bu petrol yataklar›n›n Darfur’a kadar uzanmas›, ABD’nin BM’den bölgeye bar›fl gücü gönderilmesini istemesi konusunda ne kadar hakl›(!) oldu¤unu bir kez daha gözler önüne seriyor.
SAYFA 22
Save Darfur Coalition (Darfur’u Kurtarma Koalisyonu) uluslararas› yüksek koordinatörü Lawrence G. Rossin, ABD’de 180 farkl› STK’y› bir araya toplayarak Darfur’u kurtarmak için (!) harekete geçti. Bu STK’lar›n 130 milyon üyesi olup bir milyonu aflk›n kay›tl› aktivisti var. Lawrence G. Rossin, Türk hükümetine de ça¤r›da bulunup hükümetten Sudan hükümetine bask› yapmas›n› istiyor. Bu süreçte küresel güçlerin karar alma sürecinde etkili olan sivil toplum kurulufllar›, tüm dünyan›n dikkatini bölgeye çekmek için Hollywood y›ld›zlar›n› da kullanmaktan geri durmuyor. George Clooney, Angelina Jolie ve Brad Pitt gibi y›ld›zlar, Sudan hükümetinin bölgede terör estirdi¤i ve yerli Afrika kabilelerinin Sudan hükümeti taraf›ndan desteklenen Cancavit milisleri taraf›ndan katledildi¤i mesaj›n› tüm dünyaya veriyorlar. Öte yandan Uluslararas› Ceza Mahkemesi Baflsavc›s› Luis Moreno, Sudan eski ‹çiflleri Bakan› Ahmed Muhammed Harun ve Cancavit milisleri liderlerinden Ali Kushayb hakk›nda 51 ayr› suçtan (tecavüz, cinayet, iflkence) dava açt›. Ayr›ca 2007 fiubat ay›nda aç›klanan “ABD ‹nsan Haklar› ‹hlalleri Darfur” bafll›kl› raporda ise bölgede 2003-2007 y›llar› aras›nda 200 binden fazla kiflinin öldü¤ü belirtilerek Sudan hükümetine bask› yap›lmas› yönünde kararlar al›nd›. Yaflanan bu süreçlerden sonra ABD’nin BM’den bölgeye asker göndermesini istemesi, filmlerin senaryolar›n›n birbirlerine ne kadar benzediklerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Asker gönderilmesine Sudan Cumhuriyeti Devlet Baflkan› Ömer el-Beflir taraf›ndan ›srarla karfl› ç›k›l›yor. Özellikle Sudan’›n güneyinde ç›kan petrol rezervlerini %50 ortakl›kla Çin’in iflletmesi ve bu petrol yataklar›n›n Darfur’a kadar uzanmas›, ABD’nin BM’den bölgeye bar›fl gücü gönderilmesini istemesi konusunda ne kadar hakl›(!) oldu¤unu ve olay›n ne kadar manidar oldu¤unu bir kez daha gözler önüne seriyor.
SAYI 37
Darfur’da insan haklar› ihlalleri var. Bu ihlallere yol açan geliflmeleri s›ralayacak olursak; ABD ve AB taraf›ndan desteklenen STK’lar, bölgede misyonerlik faaliyetlerinde bulunmaktad›r. Bölgede kardefl kan›n›n ak›t›lmamas› ve bar›fl›n sa¤lanmas› konusunda Sudan hükümetinin giriflimlerini desteklemeyen kabileler kolayl›kla silah temin edebilmektedir. Uluslararas› Ceza Mahkemesi, Sudan’a heyet göndermemifltir; dahas›, Sudanl› yetkilileri dinlemeden Eski ‹çiflleri Bakan› hakk›nda 51 suçtan dava açm›flt›r. (2004 y›l›nda gelen heyet, Sudan d›fl›ndaki bir baflka ülkede toplanm›flt›r.) ABD’nin, “BM bölgeye asker göndersin.” söylemleri de bafll› bafl›na ihlallere davetiye ç›karmaktad›r. (Küresel güç ABD’nin, “BM eliyle insan haklar›, demokrasi ve özgürlük götürece¤iz.” dedi¤i ülkelerin son durumlar›n› biliyoruz.) Çin ve ABD aras›ndaki rekabet, Afrika k›tas›nda devam etmektedir. Bu süreçten ülkenin Müslüman halk› zarar görmekte, elde edilen kar› ise Çin ve ABD paylaflmaktad›r. Sonuçta, yaz›m›z›n bafl›nda da ifade etti¤imiz gibi, insan haklar›, demokrasi ve özgürlük kavramlar›n›n bir maske/kalkan olarak kullan›ld›¤› ve bu kavramlar›n kayna¤›nda sömürünün bulundu¤u günümüz dünyas›nda, Darfur’da yaflananlar sadece basiret sahibi insanlar›n gördü¤ü bir durumdur. Senaryolar›n›n Müslümanlar taraf›ndan yaz›laca¤› filmler olmad›¤› müddetçe bu filmleri daha çok izleyece¤iz gibi gözüküyor. 21. yüzy›l›n Müslüman kan›n›n ak›t›lmayaca¤› bir yüzy›l olabilmesi için, Müslümanlar›n içinde bulunduklar› kaostan bir an evvel kurtulup kendi geleceklerine kendilerinin karar vermeleri ise ancak ümmet bilinciyle olacak bir durumdur. Küresel karar vericilerin çizdikleri rotalarda kay›klar›n› yüzdüren Müslüman ülkeler, Sudan’dan sonra s›ran›n er geç kendilerine gelece¤ini unutmamal›d›r.
SAYFA 23
DOSYA
Sorgulanmaya muhtaç söylem:
‹nsan haklar›
‹nsan haklar› kavram›, kiflinin do¤ufltan elde etti¤i, devredilemez, vazgeçilemez do¤al hakk›n›n, hiçbir otorite taraf›ndan engellenemeyece¤i esas›na dayan›r. Ancak günümüzde Bat›, di¤er devletlerin alg›lama biçimlerini hiçe sayarak kendi insan haklar› modelini empoze etmeye çal›flmakta, bu anlamda bir insan haklar› emperyalizmi uygulamaktad›r. Gelinen aflamada, insan haklar› sorgulanmaya muhtaç bir söylem olarak karfl›m›zda durmaktad›r.
SAYI 37
SAYFA 24
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
Hak mücadelesinin karakteri ve sorunlar› AHMET MERCAN
ikibinyirmibir@yahoo.com
‹nsan iliflkileri hiçbir dönem sorunsuz olmam›flt›r. Tekli iliflkiler yan›nda, gruplar›n toplum ve devlet iliflkileri de bu kapsamda, hak ve sorumluluk dengesini oluflturmak için duraksamadan sürdü, sürmeye de devam edecek. ‹nsan iliflkilerinin çok daha sade yüz yüze oldu¤u dönemlerde anlafl›l›r ve sade bir iletiflim zemini mevcuttu. Güven ve tehlike tan›mlanabilir ve anlafl›labilirdi; bu nedenle karfl› mücadeleyi de ayn› do¤rultuda belirlemek imkan dahilindeydi. Modern dönemde, ulus devletler eliyle sürdürülen dünyay› paylaflma mücadelesi, çok kanl› ve gittikçe çözümü güçleflen bir süreç takip etti. Modern dönem, mücadelenin h›z›n› teknolojiye yüklerken, elde edilen güç, siyaseti belirler hale geldi. Hukuk, sorun çözen bir mekanizma olmak yeri-
D O S Y A : SORG U LANMAYA MU HTAÇ SÖYL EM: ‹NS AN HAK LARI
ne, güçlünün iflini kolaylaflt›ran bir argüman olarak kullan›l›r oldu. Hukukun güçlünün bir enstrüman› olmas›yla, bafl döndürücü bir karmafla, ekonomik, kültürel ve siyasi alanda girift bir düzlemde, "küreselleflme" sürecine kadar ivmesini art›rarak süregeldi. Bask›n›n olufltu¤u her ortamda, savunma kendili¤inden oluflur. Bask›ya karfl› koyanlar, hukuki ve ahlaki bir tutarl›l›k arayarak bask›c› güce karfl› taraftar oluflturma yoluna gider. Hak mücadelesi ad›n› verdi¤imiz, hukuki ve ahlaki tutarl›l›k, insana yarat›l›fltan verilmifl bir imkand›r. K›saca vicdan ad› alan insan›n de¤erli varl›¤›, sözsüz, gizli bir anlaflma/kabul olarak mücadelenin oda¤›n› ve imkan›n› oluflturur. F›tratta sakl› duran vicdan›n kirlenmesi, akl›n ve kalbin körelmesini de beraberinde getirir. ‹nsan›n tafltan daha sert hale gelme hali, fleklen insan› and›rmakla birlikte, ruh olarak aflk›n de¤erle ve f›trat›ndaki cevherle irtibat›n› kesti¤i için, onu de¤iflik bir yarat›k haline getirir. Kendine yabanc›laflan bu insan tipinin toplumsallaflmas›, devlet olmas›, paktlar kurmas›, tehlikenin bireyden bafllay›p küresel ölçe¤e tafl›nmas› anlam›na gelir. ‹nsan haklar› mücadelesi, bask› ile yan yana, ayn› süreçte metinlere döküldü, kurumlaflt›, dolafl›ma ç›kt›. Ancak, yaz›larak kay›t alt›na al›nd›kça ne yaz›k ki etkisi azalan insan haklar› kavram›, güç odaklar›nca manüple edilmekten ve dolay›s›yla ikiyüzlü olmaktan kurtulamad›. DOSYA
‘‘
Hak mücadelesi veren kurumlar ve aktivistler bir nevi gönüllü kamu hizmeti verdikleri halde, hiçbir güvenceleri olmaks›z›n, gözalt›na al›nacak, yarg›lanacak kurbanlar olarak seçilebilmektedirler.
SAYI 37
SAYFA 25
AR ALIK’07
DOSYA
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
fiu an yaflad›¤›m›z ülkede ve dünyada, hak mücadelesi veren çok say›da sivil toplum kuruluflu ve bireysel çal›flan pek çok aktivist mevcut. Sivil toplum kurulufllar›n›n yap›s›, amac›, siyasetle iliflkisi farkl›l›k arz etse de, bu kurumlardaki bar›fl ve adalet eksenli bir ana iskeletin mevcudiyetini görmezden gelemeyiz. ‹nsan haklar› mücadelesinin en büyük problemi, ulusal ve uluslararas› kararlara sivil toplumun müdahil olamamas›d›r. Buna bir örnek verecek olursak; birinci tezkere döneminde Türkiye halk›n›n %90’› ABD’nin Irak’a girmesine ve bu çabada ona destek olunmas›na karfl›yken, siyasi irade, farkl› nedenlerden dolay› ve güç odakl› siyasetin etki alan›ndan kopamad›¤› için ayn› tepkiyi ve tavr› ortaya koyamad›. Bu örnekleri ço¤altmak mümkün. Sivil toplum kurulufllar›; yönetimleri, üyeleri ve halkla birlikte herhangi bir konu ve olay karfl›s›nda tepkisini ortaya koyuyor. Olay›n tabiat›, ortaya konacak etkinli¤in biçim ve içeri¤ini oluflturuyor. Burada bir örnek daha verecek olursak, Elele Yürüyüflü’nden söz edebiliriz. Yaklafl›k iki milyon insan›n ortaya koydu¤u bu etkinlik, bir yanl›fl›n alt›n› çizme, hukuk ve adalet isteme gösterisiydi. Ancak bu etkinlik uygulamaya olumlu yans›yacak yerde, gözalt›lar, yarg›lamalar ve uygulaman›n daha sertçe yap›lmas›yla neticelendi. Burada gücün hukuktan ve ahlaktan kopuk olarak tebarüz etti¤i ve toplumun iradesinin "elitlerce" al›nan kararlara etki etmedi¤i görülmektedir. Öte yandan, hak mücadelesi veren kurumlar ve aktivistler bir nevi gönüllü kamu hizmeti verdikleri halde, hiçbir güvenceleri olmaks›z›n, gözalt›na al›nacak, yarg›lanacak kurbanlar olarak seçilebilmektedirler. Hak mücadelesi, bütün bu engellere ra¤men, metot de¤ifltirip yoluna devam etmekten imtina etmez. Kimi bireysel ç›k›fllar, açl›k grevleri ve ilginç eylemler, toplumsal vicdana seslenmek için gerçeklefltirilir. Tarih içinde, bedel ödeyerek ortaya ç›km›fl örnekler, günümüzde hala etkinli¤ini koruyor. Amerika’da zenci ayr›mc›l›¤›na karfl› otobüste beyazlara yer vermeyen Rosa Parks, ‹ngilizlerin bask›lar›na karfl› halk›n›n de¤erleriyle mücehhez olarak uzun bir yürüyüfle geçen Gandhi bu çabaya gönül verenlere sürekli ilham kayna¤› olmufltur. Filistinli mazlumlara destek için Amerika’dan Filistin’e giderek ‹srail tanklar›n›n paletleri alt›nda can veren Rachell, insan haklar› tarihinden günümüze seslenmeye ve zalimlerin karfl›s›nda büyümeye devam ediyorlar. Hukuk, yap›s› gere¤i, küçük ve büyük ölçek seçmeksizin ayn› flekilde sonuca yans›r. ‹ki insan aras›ndaki bir sorun ile iki devlet aras›ndaki bir sorun aras›nda mant›k bütünlü¤ü vard›r/olmal›d›r. En yak›n çevreden küresel düzleme kadar ayn› perspektifte adil bak›fl ve yarg› gereklidir.
SAYI 37
D O S Y A : SORG U LANMAYA MU HTAÇ SÖYL EM: ‹NS AN HAK LARI
HAK ‹HLALLER‹ SÜRÜYOR . . . • Dünyada ço¤unlu¤u kad›n ve çocuklardan oluflan iki milyon kifli, insan kaçakç›l›¤›n›n k›skac› alt›nda. 127 ülke aras›nda insan kaçakç›l›¤›n›n en çok görüldü¤ü ülkeler, Asya, Do¤u Avrupa, Bat› Afrika ve Latin Amerika’da yer al›yor. • Asya, Orta Asya, Latin Amerika ve Afrika’da her y›l silahlanma için ortalama 22 milyar dolar harcan›yor. Dünyadaki silah sat›fl›n›n %60’› silah tacirleri, yani özel giriflimler taraf›ndan yürütülüyor.
Devletin talepleri ve kararlar›yla, sivil toplumun talep ve kararlar› aras›nda önemli bir aç› fark› mevcuttur. Halk olaylara, vicdan eksenli olarak daha adil ve bar›fl eksenli bakarken; devlet siyaseti, tahakküm ve ç›kar öncelikli olarak tebarüz eder. Durum böyle olunca, halk›n tepkileri hesaba kat›lmadan, talepleri karara yans›madan ve sivil toplum kurumlar› ifllevsiz halde b›rak›larak dünyam›zda yerini al›yor. Hatta denebilir ki, sivil toplum kurumlar›, bask›lar ve iflgaller karfl›s›nda karfl› mücadeleyi "beklenti" içerisine sokarak, belki istemeden direnci k›rmakta, dolayl› olarak zulüm ve iflgallerin kolaylaflt›r›c› unsuru olabiliyor. ‹nsan haklar› alan›nda, metinlerle uygulama aras›nda önemli sorunlar vard›r: • ‹nsan haklar›n›n çeflitli bölgeler ve ülkeler için çifte standartl› uygulamalar› vard›r. • ‹nsan haklar›n›n uluslararas› alanda ayr›ms›z dolafl›m engeli bulunmaktad›r. • ‹nsan haklar›n›n yurt içi ve yurt d›fl› güvenlik mekanizmalar› bulunmamaktad›r. ‹nsan haklar› mücadelesinin ayr›ms›z, her ortamda ilkeli yürüyebilmesi için, ifllevsizlikten kurtulmas› gerekir. Çözüm, ülke ile ilgili ve uluslararas› kararlarda, oluflacak sivil iradenin karar›n›n yans›mas› olacakt›r. Bu, her fleyden önce, bir hedef olarak hak mücadelesinin önüne geçmesi gereken bir önceliktir. Bu hedef belirlendi¤inde STK’lar›n yeni yap›lanma süreçleri de bafllar. Ülke ölçe¤inde ve küresel yap›lanmada oluflacak bu de¤iflim-dönüflüm dalgas›, vicdan odakl› bir dünya öngörmek durumundad›r. Bu, önemli bir ihtiyaçt›r. Çünkü gün geçtikçe, insan haklar› daha c›l›z kalmaktad›r. 11 Eylül’le birlikte Bat›’n›n cami avlusuna b›rakt›¤› insan haklar› sahip ar›yor: Adil ve merhametli bir kucak…
SAYFA 26
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‹nsan haklar›n› savunma zemini Av. YAS‹N fiAMLI
avukatyasinsamli@hotmail.com
fiüphe yok ki, hem insan haklar› kurulufllar›n›n hem de bu konuda faaliyet gösteren savunucular›n amac›; haklar›n ihlal edilmedi¤i, kimseye haks›zl›k yap›lmad›¤› bir dünyan›n oluflturulmas›d›r. Bu amaç do¤rultusunda, insan haklar› savunucular› ve/veya insan haklar› kurulufllar› olarak, yaflad›¤›m›z ülkedeki insan haklar› ihlalleri ile mücadele etmemiz kaç›n›lmazd›r. Fakat hak mücadelesini, yaflad›¤›m›z ülke ile s›n›rland›rmak mümkün de¤ildir. Esasen böyle dar bir çal›flman›n baflar› flans› da yoktur.
D O S Y A : SORG U LANMAYA MU HTAÇ SÖYL EM: ‹NS AN HAK LARI
Dar anlamda insan haklar› savunuculu¤unda, genifl anlamda hak savunuculu¤unda, genifllik itibariyle olabildi¤ince s›n›rs›z düflünmek gerekti¤i gibi, derinlik itibariyle de olabildi¤ince derin düflünmek gerekmektedir. Bu mücadelede, s›n›rlara ba¤l› kal›nmamal› ve önümüze sunulan kavramlarla ve kal›plarla s›n›rl› düflünülmemelidir. Amaca ulaflmak için öncelikle “insan” ve “hak” kavramlar› üzerinde durmak, bu kavramlar›n içini gerekti¤i gibi doldurmak zorunludur. Ayr›ca bu kavramlar üzerine dünyada ortak bir dil oluflturmak gerekmektedir. Günümüz dünyas›nda yaflananlar, bu hususun ne kadar temel bir konu oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Yaflad›¤›m›z dünyada “insan haklar›”, “hukuk devleti”, “hukukun üstünlü¤ü” gibi kavramlar s›kça dile getirilmekte, ancak tart›flma konusu dahi yap›lamamaktad›r. Böyle oldu¤u halde bu kavramlar› çokça kullananlar, en temel insan haklar›n› rahatl›kla ihlal edebilmektedirler. ‹NSAN HAKLARINI NASIL B‹R ORTAMDA SAVUNUYORUZ? 1945 y›l›nda Hiroflima’n›n nüfusu 400 bin idi. 6 A¤ustos 1945 günü saat 18:15’te at›lan atom bombas› ile flehrin
‘‘
Yaflad›¤›m›z dünyada “insan haklar›”, “hukuk devleti”, “hukukun üstünlü¤ü” gibi kavramlar s›kça dile getirilmekte ancak, tart›flma konusu dahi yap›lamamaktad›r. Ancak, bu kavramlar› çokça kullananlar, en temel insan haklar›n› rahatl›kla ihlal edebilmektedirler.
%90’› haritadan silindi; 130 bin kifli öldü. 9 A¤ustos 1945’te ise Nagazaki’ye at›lan atom bombas› nedeniyle de 20 bin kifli öldü, 50.000 kifli yaraland›. Ölen bu insanlar›n tamam›na yak›n›n› sivillerin, kad›nlar›n ve çocuklar›n oluflturdu¤unu ifade etmeye bile gerek yok. Durumun vahametini ortaya koymak bak›m›ndan bir say› vermek gerekirse; “20. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda dünyan›n çeflitli yerlerinde 250’den fazla silahl› uyuflmazl›k görüldü, ço¤unlu¤u kad›n ve çocuklardan oluflan 86 milyondan fazla sivil bu çat›flmalarda yaflam›n› yitirdi; 170 milyonu aflk›n kifli temel haklar›ndan, mülkiyetinden yoksun kald›.” (Prof. Dr. Mehmet Semih Gemalmaz, Ulusalüstü ‹nsan Haklar› Hukukunun Genel Teorisine Girifl, 3. Bask›, s. 345-346) Bu say›lara askeri kay›plar dahil ol-
SAYI 37
SAYFA 27
DOSYA
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
mad›¤› gibi, son Irak, Afganistan, Filistin ve Lübnan iflgallerinde hayatlar›n› kaybedenler de dahil de¤ildir. Bu vahim ihlaller “insan haklar›”, “hukuk devleti”, “hukukun üstünlü¤ü”, “özgürlük” ve “demokrasi” söylemleri eflli¤inde yap›lmaktad›r. Belki de tarihte en çok görülen insan hakk› ihlali, yaflad›¤›m›z modern ça¤da yap›lmaktad›r. Bahsetti¤imiz en temel ihlal, do¤ufltan gelen, vazgeçilmez, devredilmez “hayat hakk›”n›n ihlalidir. Benzeri ihlaller günümüzde televizyonlar›n canl› yay›nlar› eflli¤inde devam etmektedir. Bu ihlallerin ak›llara durgunluk veren yönü ise, sivil ve masum insanlar›n en temel hakk› olan hayat hakk›n› ortadan kald›ranlar›n, rahatl›kla insan haklar› raporlar› yay›mlayarak baz› devlet-
‘‘
‹nsan haklar› mücadelesinde iki unsur önemini çok net olarak hissettirmektedir. Bunlardan birincisi uygulanacak olan hukuk sistemi, ikincisi ise bu hukuku uygulayacak olan insan unsurudur.
D O S Y A : SORGU LANMAYA MU HTAÇ SÖYL EM: ‹NS AN HAK LARI
lerin insan haklar›n› ihlal ettiklerini ifade edebilmeleridir. Bu çeliflki, insan haklar› kurulufllar› ve insan haklar› aktivistleri taraf›ndan gündemde tutulmal›d›r. Bu hal bize, hem bu kavramlar›n hem bu kavramlar› ortaya atanlar›n samimiyetinin hem de kavramlar›n ortaya ç›kt›¤› kültürlerin sorgulanmas›n›n zorunlu oldu¤unu göstermektedir. Günümüz dünyas›nda yo¤un olarak yaflanan hak ihlallerinden hareketle diyebiliriz ki; zaman›m›z›n hukuku, hukukçular› ve insan haklar› mekanizmalar› da bu ihlalleri önleme noktas›nda yeterli olamam›flt›r. Bu tespitten sonra “‹nsan olarak ne yapabiliriz? ‹nsan hakk› ya da hak savunuculu¤una nereden bafllamak gerekir?” sorular› üzerinde ciddi olarak düflünmemiz gerekmektedir. ‹nsan haklar› mücadelesinde iki unsur, önemini çok net olarak hissettirmektedir. Bunlardan birincisi, uygulanacak olan hukuk sistemi; ikincisi ise bu hukuku uygulayacak olan insan unsurudur. Bu konudaki hukuk normlar›n›n, hukukun genel ilkelerine ve f›trata uygun olma zorunlulu¤u vard›r. Bu da tek bafl›na yetmeyecektir. Zira mükemmel olan hukuk normlar›n› ruhuna uygun olarak
DOSYA
SAYI 37
SAYFA 28
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D O S Y A : SORGU LANMAYA MU HTAÇ SÖYL EM: ‹NS AN HAK LARI
HAK ‹HLALLER‹ SÜRÜYOR . . . • Dünyada, her üç kad›ndan biri, bir yak›n› taraf›ndan fliddete maruz kal›yor. Hayat›n› kaybeden kad›nlar›n %50’si, ya eflleri ya da yak›nlar› taraf›ndan öldürülüyor. • Terörle mücadele kapsam›nda aç›lan Guantanamo Kamp›’nda 30’dan fazla ülkeden 400 kifli gözalt›nda tutuluyor. Avrupa semalar›ndan Guantanamo’ya 1245 uçufl gerçeklefltirildi. Kamp›n aç›ld›¤› günden bu yana, 200 kifli açl›k grevine girdi; 40 kifli intihara teflebbüs etti.
uygulayacak olan f›trat› bozulmam›fl, erdemli, ahlakl› hukukçulara ihtiyaç vard›r. Hukuk normlar› ile onu uygulayacak olan insan unsurunun önemini bir örnekle ortaya koymam›z mümkündür. 1791 tarihli Frans›z Anayasas›, 1789 bildirgesinden esinlenerek insanlar›n do¤ufltan gelen vazgeçilmez ve devredilmez haklar›n› sayar; ancak bu haklar›n, Frans›z kolonisi ve sömürgelerinde yaflayan insanlar için geçerli olmad›¤›n› aç›kça hükme ba¤lar. Bu norm, o günkü Frans›z pozitif hukukunun en üst normu olan anayasa normudur; ancak hukuka ayk›r›d›r. Onun bir anayasa hükmü olmas›, hukuka uygun olmas› anlam›na gelmemektedir. Bu normu belirleyen anlay›fl, norm ve bunu uygulayan insanlar bir araya gelip Afrika’da milyonlarca insan› ac›madan öldürmüfller; en temel hak olan hayat hakk›n› ihlal etmifllerdir. Modern ça¤daki ihlallere bakt›¤›m›z zaman, esasen yaln›zca insan haklar›n›n ihlal edilmedi¤ini, ayn› zamanda di¤er canl›lar›n ve hatta eflyan›n haklar›n›n da ihlal edildi¤ini görüyoruz. En genel anlamda, yap›lan baz› ihlaller, ekolojik dengenin bozulmas›, susuzluk, kurakl›k vb. sonuçlar› do¤urmaktad›r. Bu sonuçlar yine insana
SAYI 37
dönmekte, insan sa¤l›¤›n› ciddi anlamda tehdit etmektedir. Bütün bunlar, yaflad›¤›m›z ça¤daki insan, nesne ve hak tasavvurlar›n›n da yanl›fl bir zemine oturdu¤unu göstermektedir. ‹nsanl›¤›n, insan›n ve hatta bütün mevcudat›n muhaf›z› olan de¤erlerin üstü, hakim modern kültür taraf›ndan örtülmektedir. Hatta bu de¤erlerin ö¤renilmesi veya uygulamaya geçirilmesi bile bazen pozitif hukuk normlar› ile (anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik vs),bazen de fiilen yasaklanmaktad›r. “‹nsan haklar› aktivistlerinin karfl›laflt›¤› engeller nelerdir?”sorusuna yan›t olarak; • Devlet otoritesinin hukuka ayk›r› olarak kullan›lmas›, • Kamu görevlilerinin hukuk kurallar›na uygun davranmamas›, • Kamu görevlilerinin kamu güvenli¤i, kamu yarar› gibi kavramlar› yan›l›fl yorumlamalar›, • Mahkemelerin adaleti amaçlamadan karar vermeleri, • Mahkemeler üzerine yap›lan bask›lar, • Hukuka ayk›r› otoriter ve totaliter yönetimler, • Kamu görevlilerinin yeterli e¤itim ve ö¤renim görmemifl olmalar›, • ‹nsan haklar› savunucular›n›n ve/veya insan haklar› kurulufllar›n›n ekonomik imkans›zl›klar›, gibi sebepler ilk etapta s›ralanabilir. Bu liste sayfalarca art›r›labilir. Bu tespitler mutlaka yap›lmal› ve çözümleri aranmal›d›r. Ancak unutulmamal›d›r ki sorunun temeli baflkad›r. Say›lanlar ise sorunun görünen çok küçük bir k›sm›d›r. Yap›lmas› gereken fludur: Zaman›m›zda hakim olan insan tasavvuru ve hukuk anlay›fl› tamamen de¤ifltirilmelidir. Yepyeni bir insan tasavvurunun oluflturulmas›, yepyeni bir hukuk anlay›fl› ve sisteminin gelifltirilmesi gerekmektedir. ‹nsanl›¤›n kurtuluflu, bar›fl, huzur ve refah› için bu zorunludur. Bu nokta, gerçek anlamda insan haklar› savunucular›n›n bafllang›ç noktas›d›r.
SAYFA 29
DOSYA
ARALIK’0 7
D Ü fi Ü N C E
G Ü ND E M
D O S Y A : SORGU L ANMAYA MU HTAÇ SÖYL E M: ‹ NSAN HAKL ARI
Neden farkl› bir insan haklar› dili? AHMET FARUK ÜNSAL*
DOSYA
Farkl› bir medeniyet çözümlemesi yaklafl›m›yla “insan haklar›” elefltirisi Bu yaz›, her ne kadar insan haklar› mücadelesinin yayg›nlaflt›r›lmas› ve etkinlefltirilmesi için neler yap›lmas› gerekti¤ini anlatmak niyetiyle kaleme al›nm›fl ise de, “d›fl dünya ile irtibat›m›z› sa¤layan bir enstrüman olarak dil” ve “dili kurgulayan bir çevre olarak medeniyet çözümlemesi/elefltirisi”yle bafllayacakt›r. Böylece, hem genel konulara özel bir yaklafl›m içinde nas›l bak›laca¤›n›n hem de özel konular›n nas›l bir genelleme ile ele al›naca¤›n›n ipucu verilerek konuya iliflkin bir zihni infla süreci oluflturulmaya çal›fl›lacakt›r. T a r i hin, yaz›n›n icad› ile bafllad›¤› söylenir. Yani tarih, bilginin topland›¤›, aktar›ld›¤› ve bir kay›t dilinin oluflturuldu¤u dönemle bafllar. Ondan önce de insano¤lu mevcuttur yeryüzünde; ama tarihlendirilmemifl, kay›tland›r›lmam›flt›r. ‹nsano¤lunun yeryüzü maceras›, y a z ›dan önce ancak birtak›m izlerden, iflaretlerden, alet-edevattan ya da resim benzerlerinden yorumla bilinmeye çal›fl›l›rken, y a z ›n›n bulunmas›yla kesin ir bilgi aktar›m kayna¤›na sahip olunmufltur. Yaz›da yorum de¤il, kay›tl› bilgi vard›r. ‹.Ö. 8000 y›llar›ndan yani günümüzden yaklafl›k 10 bin y›l öncesine dayanan tarihlerden yaz›n›n bulunmansa kadar, yaz›n›n atas› say›labilecek resim benzeri bilgi iletim araçlar› da vard› ve bunlar “bir arada hayat”›n nas›l oldu¤una iliflkin ipuçlar›n› da vermekteydi. Ama detaydan mahrumdu. Yani asayifl nas›l sa¤lan›rd›; iliflkileri düzenleyen kurallar neydi ve nas›l konurdu; ortak ç›kar gerektiren durumlarda -örne¤in ortak emek veya beraber hareket etme durumlar›nda- kurallar nas›l sa¤lan›rd›; ihtilaflar›n çözümü nas›l olurdu; son söz bir baflkan›n m›, güçlünün mü, yoksa ço¤unlu¤un mu olurdu? Bunlar› bilmiyoruz. Ama bildi¤imiz flu ki; tarih(lendirme) öncesinde de insanlar vard› ve flu an al›fl›k oldu¤umuzun ve muhayyilemizin d›fl›nda bir hayat› yafl›yorlard›. Üstelik bu hayat, tarihlendirilmifl olan 10 bin y›ldan çok çok daha uzundu. Bugün bildi¤imiz anlam›yla yaz›, ‹.Ö. 3500 y›l›n-
SAYI 37 * 22. dönem Ad›yaman milletvekili
da, günümüzden yaklafl›k 5500 y›l önce Sümerler taraf›ndan icat edildi. Ve yaz› ile birlikte, “flehirler halinde ve yerleflik olarak bir arada hayat”› mümkün ve bir anlamda mecbur k›lan site devletleri ve krall›klar, -yani bugünkü anlam›yla d e v l e t- hayat›m›z›n vazgeçilmezi oldu(mu?). Bir tarafta Sümer alfabesini kullanan Akad, Asur ve Babillerin dili ile Hammurabi Kanunlar› yaz›l›rken; ayn› dönemde M›s›r’da, ayn› teknikten Sümer alfabesinden esinlenilerek hiyeroglif gelifltiriliyor ve “hayat ve kurallar›” kay›t alt›na al›n›yordu. fiimdi tarihi, ister bugünkü anlam›yla y a z ›n›n bulunuflu olan ‹.Ö. 3500 y›l›ndan bafllatarak 5500 y›ll›k bir kay›t dönemi olarak, ister ilkel resimlerin çizildi¤i ‹.Ö. 8000 y›l›ndan bafllatarak 10.000 y›ll›k bir kay›t dönemi olarak kabul edelim; fluras› muhakkak ki insano¤lunun yeryüzündeki mevcudiyeti, kay›t alt›na al›nmam›fl olan birden fazla 10.000 y›l› ihtiva etmektedir. Kutsal metinlere inananlar aç›s›ndan insano¤lunun yeryüzü maceras› Adem (a.s.) ve Havva (a.s.) ile bafllar. Bilebildi¤imiz kadar›yla, her ikisine ve yak›n çocuklar›na ait arkeolojik bir bilgi mevcut de¤ildir ve tek bilgi kayna¤› kutsal metinlerdir. Çünkü Adem (a.s.) ile Havva (a.s.) ve yak›n çocuklar› tarih öncesinde; yaz›n›n icad›ndan önce yaflam›fllard›r. Ademo¤ullar› aras›ndaki ilk ihtilaf, Habil ile Kabil aras›nda yaflanm›flt›r ve bu ihtilaf›n sonuçlar› da yine bu kutsal metinlerde anlat›l›r. Aralar›ndaki ihtilafta hangi taraf›n hakl› oldu¤unun ortaya ç›kmas›n› sa¤lamak üzere Allah’a adak sunmaya karar veren iki kardeflten Kabil’in ada¤› kabul edilmez; yani haks›zl›¤› ortaya ç›km›fl olur. Kabil, hayvanc›l›k yapan ve ada¤› Allah taraf›ndan kabul edilen, yani hakl›l›¤› tescil edilen kardefli Habil’i k›skan›r ve öldürür. Arkeolojinin desteklemedi¤i bilgiyi k›ymet d›fl› sayacak ya da kutsal metinlerin didaktik dilinin, usul bak›m›ndan kimilerince iddia edildi¤i gibi sembolik/mitolojik oldu¤una iliflkin kadim tart›flmada taraf olacak de¤iliz; ama elimizde Adem’in iki o¤lunun
SAYFA 30
ARALIK’0 7
D Ü fi Ü N C E
G Ü ND E M
‘‘
D O S Y A : SORGU L ANMAYA MU HTAÇ SÖYL E M: ‹ NSAN HAKL ARI
Kabil’in kardefline ait bir hakka, kendisinin oldu¤unu iddia ederek sahip olmaya çal›flmas› do¤aya ayk›r›d›r. Habil’in kendi hakk›n› savunmas› insan haklar› mücadelesinin temelini oluflturur. ihtilaf›ndan ç›kar›labilecek sonuçlara iliflkin yorum yapmaya yetecek kadar bilgi oldu¤u kanaatini tafl›yoruz. Birincisi; Kabil çiftçidir, yani yerlefliktir. ‹kincisi; Habil çoband›r, yani göçebedir. Üçüncüsü, Kabil Habil’i k›skan›r ve öldürür. ‹slam literatüründe, Habil ile Kabil’in ne üzerine ihtilaf ettiklerine iliflkin genifl rivayet ve tart›flmalar mevcuttur. Detay›na girmeden özetleyecek olursak; Kabil’in, kardefline ait bir hakka, kendisinin oldu¤unu iddia ederek sahip olmaya çal›flmas›, buna mukabil Habil’in de kendi hakk›n› savunmas›, meselenin esas›d›r. Bu bilgilere dayal› olarak birkaç önemli sonuç ç›kar›labilir: ‹lk olarak, Kabil asl›nda kendi hakk›na raz› olmad›¤› gibi kendisine yap›lmas›n› istemedi¤i bir fleyi de baflkas›na yapm›fl olmaktad›r. Yani, kendisine yap›lmas›n› istemedi¤i bir fleyi baflkas›na yapm›fl, bir baflka deyiflle do¤al de¤il, do¤aya yabanc› davranm›flt›r. Burada -lafzi manas›n› gözden düflürmeden ve sembolik imas›n› da feda etmeden metne yaklaflt›¤›m›zda- göçebelerin yerlefliklere göre daha faziletli olduklar› ya da yerlefliklerin göçebelere göre daha muhteris olduklar› sonucunu ç›karmak yerine; göçebeli¤e göre daha üst bir düzey olan yerleflikli¤in ihtiras ve f›rsatç›l›¤›n ortaya ç›kmas›na daha müsait bir zemin oldu¤u sonucunu ç›karmak, tarihi gerçekli¤e daha uygun düfler. Bir baflka deyiflle göçebelik, insan›n do¤al hali-
SAYI 37
nin devam etmesi bak›m›ndan yerleflikli¤e göre daha müsaittir; ya da yerlefliklik yabanc›laflman›n ortaya ç›kmas› ve yaflamas› bak›m›ndan göçebeli¤e göre daha elverifllidir. Tekrar söylemek gerekirse; burada amaç, yerlefliklik veya göçebeli¤in birbirlerine fazilet bak›m›ndan üstünlük mukayesesini yapmak de¤il, daha üst bir befleri düzey olan yerleflikli¤in negatif potansiyeline dikkati çekmektir. Böyle oldu¤u için yaz›; yani hayat›n nas›l tanzim edilece¤i, haklar, görevler ve müeyyidelerin nas›l olaca¤›, yerleflikli¤in negatif potansiyelini bertaraf etme ihtiyac›ndan ortaya ç›km›fl bir yerlefliklik icad›d›r. Bir baflka ifadeyle yabanc›laflman›n üstesinden gelebilmek için kurulan do¤al olmayan bir dildir yaz›; yani literatür ve külliyat. ‹kinci olarak, yerlefliklik (Kabillik) göçebeli¤i (Habilli¤i) yenecektir. ‹nsano¤lunun, tarihin yeryüzündeki seyri, bundan böyle yavafl yavafl göçebeli¤in tasfiyesi ve yerleflikli¤e geçme fleklinde olacakt›r; olmufltur da. Üçüncü olarak, Habilli¤ini feda etmifl Kabillik, befleri olarak bir hüsran ve vicdan azab› içindedir; ibadi olarak Allah’la iliflkilerinde sorunludur ve muteber de¤ildir. Yaz› boyunca geçen yerleflik ve yerlefliklik kavramlar›, sosyolojik olarak medeni ve medeniyet kavramlar›n›n; göçebe ve göçebelik kavramlar› ise bedevi ve bedevilik kavramlar›n›n muadilidir.
SAYFA 31
DOSYA
ARALIK’0 7
D Ü fi Ü N C E
G Ü ND E M
Sonuç olarak; madem yerlefliklik bir mukadder befler halidir ve befler bu halin olumsuz etkilerini bertaraf etmek maksad›yla bir arada yaflaman›n kurallar›n› ve müeyyidelerini dercedecek ve birikimlerini sonrakilere bir külliyat olarak nakledecek y a z ›y› ve ona ait (do¤al olmayan) dili icat etmifltir; bu dil ve dilin imkanlar› bilinmedikçe medeniyetin olumsuz etkilerinden kendimizi korumam›z neredeyse imkans›zd›r. O halde bu dil ve külliyat mutlaka bilinmelidir. Hukuk bu dildir. ‹dare bu dildir. Diplomasi bu dildir. Bu dil, medeni hayat› mümkün k›lacak temel metinleri ve sözleflmeleri üretmifl ve bu metinlerdeki haklar›n ve özgürlüklerin uygulanabilir olmas›n› sa¤layacak kurumlar› ve müeyyideleri üretmifltir. Birleflmifl Milletler ve üretti¤i sözleflme ve hukuk metinleri bu dildir. ‹nsano¤lu do¤al halini, yani H a b i l l i ¤ inive bu h a(bi)lin do¤al dilini unutmam›fl olsayd›, do¤al olmayan bir dile; bu kadar karmafl›k hukuk metinlerine, külliyata, doktrine ve kurumlara ihtiyaç olmayacakt› kuflkusuz. Do¤al halin insan haklar› dili, yani her insan tekinin kendi vicdan›yla bafl bafla kald›¤›nda do¤rulu¤unu itiraf edece¤i tek ortak ilke ise, “Kendine yap›lmas›n› istemedi¤in bir fleyi baflkalar›na yapma!” ilkesidir.
D O S Y A : SORGU L ANMAYA MU HTAÇ SÖYL E M: ‹ NSAN HAKL ARI
Do¤all›¤› kaybetme pahas›na, medeniyete, medeniyetin olumsuz etkilerine ve tek do¤al dil yerine birçok suni dil ö¤renmeye de¤er miydi? Öyle ya, atalar›m›z kay›t alt›na ald›klar› son 10.000 y›l hariç, pek çok 10.000 y›l› bizim yaflad›¤›m›zdan farkl› yaflamam›fllar m›yd›? Bir baflka hayat tarz› pekala mümkün de¤il miydi? Ama ayn› zamanda medeniyetin de mukadder bir hal oldu¤unu ifade etmemifl miydik? Belki de sorumlulu¤umuz, do¤all›¤›m›z› unutmadan bir medeniyet kurabilmektedir… HAK ‹HLALLER‹ SÜRÜYOR . . . • Terörist olduklar› iddias›yla gözalt›na al›nan ve say›s› bilinmeyen birçok kifli dünyan›n bilinmeyen farkl› yerlerindeki kamplarda al›konulmaya devam ediyor. • ABD’nin 2003 y›l›nda Irak’› iflgal etmesinden bu yana, yaklafl›k bir milyon Irakl›n›n hayat›n› kaybetti¤i tahmin ediliyor. • Dünyada halen 300 bin çocuk asker var. Bu rakam›n üçte biri, yani 100 bin çocuk asker, Afrika’da bulunuyor.
DOSYA
SAYI 37
SAYFA 32
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
A D A N M I fi
H A Y A T L A R
Malcolm X:
Bir insan haklar› mücadelesi 1990 y›l› ilkbahar›yd›. Bir ikindi vakti yeni gitti¤im New York’taki Columbia Üniversitesi’nin bahçesinde College Walk olarak isimlendirilen 116. Cadde’de yürüyordum. Kula¤›ma ezan sesi gelmeye bafllad›. Bir anda bunun memleket özleminden kaynaklanan bir yan›lsama oldu¤unu düflündüm. Sesin geldi¤i istikamette yürümeye bafllad›m. Ayaklar›m beni do¤u istikametine götürdü. Morning Side Drive’a ulaflt›m ve caddeden karfl›ya geçtim. Yol sona ermiflti. Balkona benzeyen gözetleme noktas›nda durdum, Harlem’e yukar›dan bak›yordum. Dikkatle dinledim. Ezan sesi Harlem’deki Malcolm X Camii’nden geliyordu. O anda yaflad›¤›m karmafl›k hisleri anlatamam. Amerika’n›n Hollywood filmlerine yans›mayan bir yüzü ile karfl›laflmaktan dolay› sars›lm›flt›m. Malcolm X, kutsal bir sesi ülkesine tafl›yan ve oralarda yank›lanmas›n› sa¤layan bir uç beyi olarak gözümde sayg›yla canland›. Malcolm X, benim gözümde, ‹slam’da evrensel insan haklar› savunucular›n›n son büyük örneklerinden biridir. 20. yüzy›l›n yetifltirdi¤i en önemli Müslüman önderlerden biri olan Malcolm X, daha do¤rusu el-Hacc Malik el-fiahbaz, 1925 y›l›nda Nebraska’da do¤mufl, 1965 y›l›nda New York’ta, 39 yafl›ndayken bir suikast sonucunda flehit edilmifltir. “En az bir düzine insan›n sahip oldu¤u tecrübeye sahip olacak kadar hal bafl›mdan geçti.” diyen Malcolm X, yapt›¤› her fleyin asla gecikme kabul etmeyecek derecede acil yap›lmas› gerekti¤ine inan›yordu. “‹slam’da evrensel insan haklar› var m›d›r?” diye soranlara, geçen yüzy›l›n, hakk›nda en fazla konuflulan ve yaz›lan Amerikal› Müslüman’› Malcolm X’in hayat›, en güzel cevapt›r. Evrensel ‹slam’› keflfetmek, onu, siyah ›rkç›l›¤›ndan kurtar›p evrensel insan haklar› mücadelesine yönlendirmifltir. Malcolm X’in hayat›nda üç safha vard›r. Bu safhalara k›saca göz atal›m: (1) Malcolm Little dönemi: Malcolm, s›k›nt›l› bir çocukluk dönemi geçirir ve ortaokul bittikten sonra liseye devam etmeden okulu terk eder. O devirde lisede okuyan siyah zaten çok nadirdir. Bu Malcolm’un hayat› boyunca unutamayaca¤› ve fluurunda yer eden, okuldan aniden so¤umas›na sebep olan bir olay gerçekleflir: Bir gün, dersinde çok baflar›l› oldu¤u ve kendisini çok seven ‹ngilizce hocas› Bay
SAYI 37
Ostrowski, ona ileride meslek olarak ne yapmay› düflündü¤ünü sorar. Malcolm, o güne kadar fazla kafa yormad›¤› bu soruya, avukat olmay› düflündü¤ünü söyleyerek cevap verir. Bunun üzerine Bay Ostrowski, Malcolm’a dönerek flöyle der: “Biliyorsun, burada hepimiz seni severiz. Ancak sen bir zenci oldu¤unu unutmamal›s›n. Avukat olmak bir zenci için gerçekçi bir ideal de¤il. Sen olabilece¤in bir fley dü flünmelisin. Çok kabiliyetli ellerin var. Neden bir maran goz olmay› düflünmüyorsun?” Ancak s›n›ftaki di¤er ö¤rencilere de ileride hangi meslekleri seçeceklerini soran Bay Ostrowski, Malcolm’dan daha az çal›flkan olduklar› halde onlar› ideallerini gerçeklefltirmeleri için teflvik etmifl, hiçbirisine baflaramayaca¤›n› söylememifltir. Bu durum, Malcolm’u derinden etkilemifl; Malcolm’un okuldan so¤umas›na, beyazlara yabanc›laflmas›na ve ne kadar zeki ve baflar›l› olursa olsun, ›rkç›l›k engelini aflamayaca¤›na inanmas›na yol açm›flt›r.
SAYFA 3 3
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
Bu ve benzeri olaylar Malcolm’u sisteme yabanc›laflt›rm›flt›r. Böylece onun hayat›nda, yeralt› dünyas›nda ve hapishanelerde geçirilen bir dönem bafllam›flt›r. Bu dönemde Malcolm’un hiçbir ideolojik çabas› yoktur; Tanr›’y› inkar etmektedir ve sadece behimi arzular›n› tatmin peflindedir. (2) Malcolm X dönemi: Bu dönem, Malcolm X’in hapishanede ‹slam Milleti Hareketi Lideri Elijah Muhammed’in ö¤retisi ile tan›flarak ‹slam’a ilk ad›m› att›¤› ve sadece ABD’de yaflayan Afro-Amerikal›lar›n haklar›n› savundu¤u dönemdir. Bu dönemde Malcolm, kölelikten kalma “Little” soyad›n› b›rak›r, matematikte bilinmeyeni ifade eden “X”i soyad› olarak kullanmaya bafllar. Bir müddet sonra Malcolm X, siyah milliyetçili¤inin s›n›rlar›n› Amerika d›fl›na da geniflletir ve dünyadaki tüm siyahlar›n haklar›n› savunmak için mücadele etmeye bafllar. Malcolm X, ‹slam Milleti Hareketi’nin sözcülü¤üne kadar yükselir. Ancak, hareketin lideri Elijah Muhammed’in baz› çeliflkilerine ve yolsuzluklar›na göz yummay›nca hareketten kovulur. (3) El-Hacc Malik el-fiahbaz dönemi: Malcolm X’in hayat›nda hac, önemli bir dönüm noktas› olmufltur. Hac görevini ifa ettikten sonra ismi ile birlikte düflünceleri ve davas› da de¤iflmifltir. Malcolm’un yeni ismi art›k el-Hacc Malik el-fiahbaz’d›r. Hacda evrensel ‹slam’› keflfettikten sonra Malcolm, evrensel olarak istisnas›z bütün insanlar›n haklar›n› savunmak için mücadeleye bafllam›flt›r. ‹slam ona, o güne kadar savundu¤u siyah milliyetçili¤ini bir kenara b›rakarak, insan haklar› konusuna tevhit penceresinden bak›p bütün insanl›¤›, bir olan Allah’›n yaratt›¤› tek bir aile olarak sevgiyle kucaklamay› ö¤retmifltir. Malcolm X’in hayat›ndaki, sonuçlar› itibar›yla, belki de en etkili olay hac olmufltur. Malcolm X hacda, ‹slamiyet’in Amerikal›lar›n bir türlü çözemedikleri ›rk ayr›mc›l›¤› problemini çözdü¤ünü görür. Beyaz adam›n bu çözümden örnek almas› gerekti¤i kanaatine ulafl›r. E¤er ‹slam ›rk problemini Afrika’da ve Asya’da çözmüflse, Amerika’da da çözebilir. Buna bir engel yoktur. Öyleyse Amerika ‹slam’dan bu konuda istifade etmelidir. Bu maksatla Malcom X, lideri oldu¤u Muslim Mosque’a hacdan gönderdi¤i mektubun ayn› zamanda bas›na da da¤›t›lmas›n› ister. Malcolm’un Mekke’den Amerika’ya gönderdi¤i mektup, kendisini sevgiyle veya nefretle izleyenleri flok etmifltir. Malcolm X’in sahipsiz miras› Malcolm X’in düflüncesinin, farkl› safhalardan geçse de, de¤iflmeyen temel bir özelli¤e sahipti: Haks›zl›¤a karfl› sessiz kalmamak. Malcolm X’in düflüncesindeki evrimin, nihayet evrensel insan haklar› düflüncesine ulaflmas›n›n ve bu yoldaki mücadelesinin fikri temellerini, onun giderek
SAYI 37
A D A N M I fi
H A Y A T L A R
daha iyi kavrad›¤› ‹slam’›n evrenselli¤inde aramak gerekmektedir. Malcolm X’in miras›, günümüzde çok tart›fl›lan ‹slam ve evrensel insan haklar› aras›ndaki iliflkiyi daha iyi görmemize önemli bir katk› sa¤lamaktad›r: ‹slam, insan haklar›n› evrensel planda savunmay›, kime, kim taraf›ndan ve nerede yap›l›rsa yap›ls›n haks›zl›¤a “gerekli her yolla” karfl› koymay› emreder. Malcolm’un hayat›, gerilim, trajedi ve köklü de¤iflimlerle dolu bir özgürleflme serüvenidir. ‹nançlar› sürekli y›k›l›p yeniden infla edilerek de¤iflime u¤rar ve Malcolm X nihayet sahih tevhidi yakalar. Onun davas›, di¤er insanlara yararl› olabilmek ve onlar› da kendisi gibi özgürlü¤e kavuflturup, ayr›mc›l›k kurban› olmaktan kurtarabilmek içindir. Bu yolda giderek daha kuflat›c› ve daha etkin bir strateji ile gerekli her meflru yola baflvurarak mücadelesini yürütmüfltür. Müslümanlar›n modern dönemde insan haklar› konusunda nas›l bir tutum sergilemesi gerekti¤i konusunda Malcolm X, canl› bir örnek olarak önümüzde durmaktad›r. Ancak, günümüzde, ister Amerika’da ister dünyan›n baflka yerlerinde yaflas›n Müslümanlar›n Malcolm X’e büyük hayranl›k duymalar›na ra¤men, onun mesaj›n› lay›k›yla anlay›p gere¤i gibi sahip ç›kt›klar› söylenemez.*
SAYFA 3 4
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
M
G Ü N D E M
Mekke’den Amerika’ya mektup Ömrümde, her renkten, her ›rktan insan›n birlikte kaynafl t›¤›, ‹brahim’e, Muhammed’e ve semavi kitaplardaki bü tün peygamberlere ev sahipli¤i yapan, flimdi bulundu¤um bu mukaddes topraklardaki kadar, insanlar aras›nda böy lesine coflkulu ve içtenlikli bir konukseverlik, böylesine yüreklerden taflan gerçek bir kardefllik hiç görmedim. Geçen hafta, çevremde her renkten insan›n oluflturdu¤u asil ve anlat›lamaz ihtiflamdan büyülenmifl bir halde ko nuflmaktan aciz kald›m. Beni yaratan Allah beni mukaddes Mekke’yi ziyaret etmek le ödüllendirdi. Kâbe’nin çevresini yedi kere döndüm. ‹n sanl›¤›n dertlerine deva, ‹slam’›n kutsal suyu zemzemden kana kana içtim. Safa ve Merve tepeleri aras›nda yedi defa gittim geldim. Adem’in yurdunda, tarihin en eski kenti Mina’da, Arafat’ ta dua ettim. Dünyan›n dört buca¤›ndan on binlerce hac› ile birliktey dim. Mavi gözlü sar›fl›nlardan siyah derili Afrikal›ya kadar bütün renkler kaynaflm›flt›. Fakat hepsi insanlar›n birlikte li¤ini, tek bir ruh halini simgeliyordu. Bu benim Ameri ka’da siyah ile beyaz aras›nda göremedi¤im, fakat görül mesi kaç›n›lmaz ve mümkün olan bir manzarayd›. Amerika, ‹slâm’› tan›mal›, anlamal› ve bilmelidir. Çünkü sadece bu din, toplumdaki ›rk ve renk ayr›m› ile insanlar aras›ndaki ay›r›m› kökten reddetmektedir. ‹slam ülkele rine yapt›¤›m gezilerde konufltu¤um insanlar ve hatta be raber yemek yedi¤im beyaz Amerikal›lar, kafalar›ndaki ay›r›mc›l›¤›n ‹slam ile tan›flt›ktan sonra yok oldu¤unu söylediler. ‹nsanlar›n renklerine bak›lmaks›z›n birlikte iç içe oldukla r› böylesine içtenlikli ve gerçek bir kardefllik manzaras›n› bundan önce hiç görmemifltim. Bu sözcükleri benden iflitmekle belki flafl›racaks›n›z. Bu hac s›ras›nda gördü¤üm ve yaflad›¤›m bu gerçeklerin be nim daha önceden eriflti¤im düflünce biçimini yeniden te mellendirmede etkili oldu ve baz› varsay›mlar›m› terk et meye karar verdim. Bu benim için hiç de zor olmayacak. S›k› ve kesin kabul etti¤im düflüncelerime ra¤men, ben her zaman gerçe¤in aray›fl› içinde oldum ve karfl›laflt›¤›m her yeni gerçe¤i yeni bir aflama, yeni bir aç›l›m olarak kabul ettim. Gerçe¤in yetenekle aranmas›n›n önemli ve belki de ilk flar t› olan beynimi ve akl›m› daima aç›k tuttum. Bu kutsal yer lerde geçirdi¤im 11 gün içinde Müslüman kardefllerimle tek ve ayn› Allah’a ibadet ve dua ederken onlarla birlikte
SAYI 37
A
L
C
O
L
M
X
ayn› tabaktan yedim, ayn› bardaktan içtim, ayn› kilimin üstünde uyudum. Gözleri mavilerin en mavisi, saçlar› sa r›lar›n en sar›s› ve derileri beyazlar›n en beyaz› idi. Ve beyaz Müslümanlar›n sözcükleriyle ben Nijerya’dan, Sudan’dan ve Gana’dan siyah Afrikal› Müslümanlar aras›n da ayn› ve gerçek içtenli¤i ve duyarl›l›¤› yaflad›m. Biz ger çekten kardefltik. Çünkü inanc›m›z tek Allah’a idi ve ara m›zda renkler kalmam›fl ve beyaz renk, Amerika’da var olan tutum ve davran›fllar›yla düflüncelerimizden sökülüp at›lm›flt›. Beyaz Amerikal›lar Allah’›n tekli¤ini kabul ettiklerinde in san›n birli¤i gerçe¤ini de kabul edecekler; insanlar aras›n da antropolojik üstünlük ölçülerine, farkl› renklere farkl› muamelede bulunmaya son vereceklerdir. Amerika’daki ›rkç›l›k, tedavi kabul etmez bir kanser salg› n›d›r. Beyaz Amerikal›n›n H›ristiyan kalbinin, böylesine y›k›c› bir hastal›¤›n tedavisinde kan›tlanm›fl bir gerçe¤i ka bul etmesi kaç›n›lmazd›r. Irkç›l›k Almanya’da Almanlar› içeriden vurmufl ve y›km›flt›r. Bu kutsal topraklarda geçen her saat bana Amerika’daki si yah-beyaz çat›flmas›na yaklafl›mda çok daha güçlü bir iç zenginli¤i kazand›r›yor. Amerikan zencileri ›rkç› kinleri nedeniyle asla suçlanamazlar. Onlar›n tepkileri, Amerikan beyazlar›n›n 400 senelik bilinçli ›rkç› davran›fllar›na karfl› oluflan bir bilinçalt›n›n do¤al sonucudur. Irkç›l›k Amerika’y› sarmalayarak bir intihar yolunda götür mektedir. Gözlemlerime dayanarak çeflitli zaman ve me kanlarda kolej ve üniversitelerde birlikte oldu¤um yeni ne sil beyaz gençlerin birço¤unun duvarlardaki yaz›lar› görüp okuduktan sonra Amerika’y› tümden bir y›k›ma götürecek ›rkç›l›k hastal›¤›ndan kurtaracak tek do¤ru yolu bulmalar› kadar do¤al bir fley olamaz. Hiç de öyle çok yüksek bir sayg›nl›k görmedim ve bunu beklemiyordum da. Kendimi çok sayg›de¤er birisi veya hepten de¤ersiz birisi gibi de hissetmedim!.. Birkaç gece önce Amerika’da, kendisini beyaz olarak gören bir beyaz adam; Birleflmifl Milletler’de bir diplomat, bir elçi, kralla r›n arkadafl›, bana kendi dairesini, kendi yata¤›n› verdi. Amerika’da, böyle bir muamele görece¤im akl›m›n ucun dan geçmesi bir yana, bu durum rüyalar›mda bile olas› de ¤ildi. Böyle sayg›nl›k ve flerefli bir muamelenin Ameri ka’da, de¤il bir zenciye, bir krala bile yap›lmas› flaflk›nl›k yaratacak bir geliflmedir. Bütün övgüler yerin, yedi kat seman›n ve evrenlerin yega ne yarat›c›s› ve sahibi Yüce Allah’a aittir. El Hacc Malik el-fiahbaz Mekke 1964
SAYFA 3 5
* Genifl bilgi için bkz. Recep fientürk, Malcolm X, ‹stanbul: ‹lke Yay›nc›l›k, 2006.
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‹ K T ‹ B A S : LOS ANGELES EMN‹YET‹’N‹N MÜSLÜMANLARA YÖNEL‹K ‹ST‹HBARAT PROJES‹
Los Angeles Emniyeti’nin Müslümanlara yönelik istihbarat projesi ABDÜ’S-SETTAR GAZAL‹*
Los Angeles Emniyet Müdürlü¤ü (Los Angeles Police De partment / LAPD), Kaliforniya yerel yönetiminin Müslümanlar’› toplumdan tecrit etmeye yönelik son uygulamas› olan, Güney Kaliforniya’daki Müslüman topluluklar›n yaflad›klar› yerlerin tespitine yönelik program›n› duyurdu. Amerika’da New York City’den sonra Müslümanlar›n yo¤un olarak yaflad›¤› ikinci flehir olan Los Angeles’in Orange ve Riverside illerini kapsayan bölgede 500 bin Müslüman’›n yaflad›¤› tahmin ediliyor. LAPD’nin Müslümanlara yönelik istihbarat projesi, Müslüman nüfusun yo¤un oldu¤u di¤er flehirlerde de benzer projelere örnek olacakm›fl gibi görünüyor. Los Angeles Emniyet Müdürlü¤ü Anti Terörizm/Suç ‹stihbarat Bürosu Amiri, Michael P. Downing, bu proje ile Los Angeles’taki Müslümanlar’›n co¤rafi da¤›l›mlar›n›n saptanabilece¤ine ve Müslüman nüfusun demografik yap›lar›n›n, tarihlerinin, dillerinin, kültürlerinin, etnik yap›lar›n›n, sosyo-ekonomik durumlar›n›n ve sosyal etkileflimlerinin de incelenebilece¤ine dikkat çekti. Downing ayr›ca, projenin ›l›ml› Müslümanlar›n fanatiklere karfl› seslerini yükseltmesi aç›s›ndan olumlu sonuçlanabilece¤ini de ileri sürdü. Ancak Downing’in iddialar› beraberinde iki temel soruyu getirmektedir: ‹lk olarak, ›l›ml› Müslüman kimdir? Di¤er
S A Y I 37
bir deyiflle, kimin ›l›ml› oldu¤una kim karar verecek? Polis teflkilatlar› bu konuda görevlendirilecek olursa, kimlerin ›l›ml› Müslüman oldu¤una karar verme veya Müslümanlar›n yaflad›klar› yerleri tespit etme sürecinde polislerin kendi kanaatleri etkili olacak demektir. Peki, söz konusu süreçte hangi k›staslar kullan›lacak? Bu k›staslar kiflinin dini inan›fl›n› veya mezhebini mi, yoksa politik görüflünü mü baz alacak? Polis, ›l›ml› Müslümanlar›n tan›m›n› yapmaya çal›flan Rand Corporation gibi yar› resmi bir beyin tak›m›ndan rehberlik talep edecek mi? Di¤er bir soru da, ›l›ml› Müslümanlar›n kimliklerinin nas›l tespit edilece¤i ile ilgilidir. Dini inan›fllar›ndan dolay› Müslümanlar sorgulamaya m› al›nacaklar? Zaten Müslümanlar›n dini inan›fllar› ve dindar olup olmad›klar› hususunda daha önceden FBI taraf›ndan soruflturulduklar›n› belirten birçok rapor bulunmakta. Emniyet birimleri acaba Müslümanlar hakk›nda bu gibi bilgileri toplamak için ajanlar m› kullanacak? Di¤er bir deyiflle, Müslüman yerleflimlerin tespit edilmesi operasyonu, istihbarat toplamak için bir maske olacak. LAPD’nin “Müslüman Yerleflimleri Tespit Etme Program›” New York Emniyet Müdürlü¤ü (New York Police Depart ment / NYPD)’nün “Bat›’daki Radikalizm ve Yerli Tehdit”
SAYFA 36
AR ALIK’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
bafll›kl› raporunun hemen ard›ndan ortaya ç›kt›. Bu rapor, Amerika’da asl›nda kendi halinde yaflayan ama yaflad›¤› hayatla ilgili hayal k›r›kl›klar› bulunan ve “cihat” yanl›lar›yla görüflmeye bafllayan Müslüman gençler aras›nda “radikalizm” tehlikesinin yay›ld›¤› uyar›s›nda bulunmufltu. NYPD raporu ayr›ca, Amerikal› Müslümanlarca ziyaret edilmesi muhtemel mekanlar› da radikalizmin ço¤almas›na uygun ortamlar olarak belirtti. Raporda belirtilen mekanlar, camileri, kafeleri, taksi floförlerinin tak›ld›klar› yerleri, ö¤renci derneklerini, sivil toplum kurulufllar›n›, kitapç›lar› ve hatta kasap dükkanlar›n› da kaps›yor. Ayr›ca rapor, radikalizm belirtilerinin kiflide sigara, alkol ve kumar› b›rakma gibi pozitif de¤iflimlere yol açt›¤›n› ileri sürüyor. ‹slami k›yafetler giyinenler ya da dinen tavsiye edilen biçimde sakal b›rakanlar da radikalizmle iliflkilendiriliyor. Müslüman sivil haklar gruplar›, NYPD’nin raporunun Amerika’da yaflayan yedi milyonluk Müslüman toplumu hakk›nda klifleleflmifl önyarg›lar› ve as›ls›z kuflkular› güçlendirecek genifl kapsaml› genellefltirmeleri içermesi dolay›s›yla kayg›l›. Ayr›ca rapor, neredeyse her Müslüman’› potansiyel bir tehdit olarak etiketleyerek Müslüman toplumunu tecrit etmeye hizmet ediyor. LAPD’nin bu program›, do¤al olarak Müslüman kurulufllar› ve sivil haklar kurulufllar›n› alarma geçirdi. Amerika-‹slam ‹flleri Konseyi, Güney Kaliforniya ‹slami fiura Konseyi ve Müslüman Haklar› Savunucular› adl› üç Müslüman kurulufl ile Güney Kaliforniya Amerikan Sivil Özgürlükleri Birli¤i, LAPD’ye “istihbarat” projesi hakk›ndaki endiflelerini dile getiren bir mektup gönderdiler. Terörizmle mücadele çabalar›n›n bir parças› olan bu proje, “di¤er inançlara mensup insanlara göre Müslümanlar›n fliddet eylemlerinde bulunma olas›l›klar›n›n daha muhtemel oldu¤u” gibi yanl›fl bir önerme üzerine kurulu. Yukar›da ad› geçen kurumlar LAPD’ye gönderdikleri mektupta, bireylerin inançlar› dolay›s›yla soruflturmaya u¤ramalar›n›n, takip edilmelerinin ve bireyler hakk›nda inançlar› baz al›narak bilgi toplanmas›n›n “dini profil” oluflturmay› beraberinde getirdi¤ini; bunun ise ›rk ayr›mc›l›¤› kadar gayri meflru, sak›ncal› ve son derece afla¤›lay›c› bir durum oldu¤unu belirttiler. Güney Kaliforniya Sivil Özgürlükler Birli¤i’nden avukat Peter Bibring “Bir emniyet araflt›rmas›n›n bafllang›ç noktas›n›n ‘tüm Müslümanlar› gözetlemek’ üzere kurulmas›,
‹ K T ‹ B A S : LOS ANGELES EMN‹YET‹’N‹N MÜSLÜMANLARA YÖNEL‹K ‹ST‹HBARAT PROJES‹
bu tehlikeli bir yola girdi¤imizin habercisidir.” Diyerek projeyle ilgili fikrini aç›klad›. Zira polis, güvenli¤ini sa¤lad›¤› toplumlarla ilgilenebilir, ilgilenmesi de gerekir; fakat bu ilgi, istihbarat toplamak için bir maske olamaz. LAPD’nin Müslümanlara yönelik istihbarat program›, k›sa ad›yla SANE olarak bilinen, Ulusal Mevcudiyet için Amerikal›lar Toplulu¤u Grubu’nun “fleriat› tespit etme” bafll›kl› anti-‹slamc› projesiyle tamamen örtüflmektedir. Bu proje, Amerika’daki 2300 ‹slami müessese içerisinde bulunarak casusluk yapmaya yöneliktir. Sonuç olarak, bu tarz programlar, 11 Eylül Amerika’s› sonras›nda abluka alt›na al›nan Müslüman toplulu¤unu yabanc›laflt›rman›n ve tedirgin etmenin d›fl›nda bir anlam ifade etmemektedir.
* Abdü’s-Settar Gazali, “LA police program to profile Muslims”, 11/11/2007, American Muslim Perspective, www.amperspective.com. Mervenur Lüleci taraf›ndan k›salt›larak tercüme edilmifltir.
S A Y I 37
SAYFA 37
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‹
S
L
A M
C
O ⁄
R
A
F Y
A
S
I
Enerji devlerinin yeni savafl alan›:
TAC‹K‹STAN ERDAL fi‹MfiEK
esimsek@stargazete.com
ABD’nin Orta Asya enerji kaynaklar›n› Afganistan ve Pakistan üzerinden Hint Okyanusu’na tafl›yarak buradan ülkesine nakletme projesinin akamete u¤ramas›ndan dolay› gözler Tacikistan’a çevrildi. Ancak, Putin sonras› dönemde ülkede oluflan Rus a¤›rl›¤› ve Tacikistan’›n fiangay Birli¤i’ne üye olmas›, ABD’nin bu ülkede siyasi hakimiyet sa¤lamas›n› oldukça güçlefltiriyor. NAHDA’ya genifl halk deste¤i
Tacikistan’›n güncel siyasi atmosferine bakacak olursak, muhalefetle temas kurarak ülkede yeniden siyasi krizler ç›karmaya çal›flan petrol ve enerji kartellerinin, ülkenin tek siyasi muhalefet hareketi olan ‹slami Kalk›nma Partisi (NAHDA)’nden yüz bulamad›¤› belirtiliyor. K›rg›zistan üzerinden Fergana’da iç kar›fl›kl›k ç›karmaya çal›flan enerji devlerinin burada da istediklerini elde edemedikleri gözleniyor. Rusya ile ABD’nin nüfuz savafl›na sahne olan Tacikistan’da, hükümetin pervas›zl›¤›na ra¤men, muhalefet oldukça so¤ukkanl› hareket ediyor. Sadece politik mücadeleyi savunan ve bu konuda taviz vermeyen NAHDA’n›n bu tutumu, toplum taraf›ndan da büyük destek alm›fl durumda. ‹ktidarda Rus
SAYI 37
yanl›s› Demokratik Halk Partisi bulunuyor ancak, buna ra¤men Tacik toplumu üzerinde en etkili parti NAHDA. NAHDA liderlerine suikastler
NAHDA’n›n toplum nezdindeki popülaritesinin hükümeti ürküttü¤ü ve suikastlara yöneltti¤i iddia ediliyor. NAHDA’n›n kurucu lideri Abdullah Nuri, teflhis edilemeyen bir hastal›kla k›sa süre içerisinde öldü. Hareketin teorisyenli¤ini sürdüren 56 yafl›ndaki Muhammed fierif Himmetzade de ayn› hastal›¤a yakaland›. Omurili¤in bel bölgesinde bafllayan bu hastal›k k›sa süre içerisinde kemikleri eritiyor. T›bbi müdahale yap›ld›¤›nda ise hastal›k yay›l›yor. Avrupa’da ve birçok komflu ülkede tedavi arayan Himmetzade, Alman ve ‹ranl› doktorlar›n uyar›s› ile hastal›¤a müdahale etme çabalar›ndan vazgeçerek evinde hasta yata¤›na çekildi ve ölece¤i günü bekliyor. ‹ç savafl›n etkileri halen hissediliyor
Yüz binlerce insan›n öldü¤ü iç savafltan ç›kan Tacikistan, yaralar›n› sarmaya çal›fl›yor. Ülkede endüstriyel aç›dan de¤er bir geliflme görülmüyor. Y›ll›k ihracat› bir milyar dolar›n al-
SAYFA 38
t›nda olan ülkede kifli bafl›na düflen y›ll›k milli gelir 400 dolar. Fakirlik had safhada olmas›na ra¤men insanlar mutlu. Tacikler, binlerce kilometre uzakl›kta olan Türkiye’yi dünyada tek “kardefl ülke” olarak görürken, ülke gençlerinin en önemli hayallerinden biri de ‹stanbul’u görmek. Tacik mülteciler
Ülkenin en önemli iç problemi ba¤›ms›zl›ktan bu yana yaflanan yönetim sorunu ve yüz binlerce Tacik Müslüman’›n Afganistan’a iltica etmesine yol açan geliflmelerdir. Yönetimin mültecileri geri çekmek için yapt›¤› güven vaatleri inand›r›c› olmad› ve halen binlerce Tacik Müslüman Afganistan’da mülteci olarak yafl›yor. En önemli geçim kayna¤› tar›m
Di¤er Orta Asya cumhuriyetlerinde oldu¤u gibi Tacikistan’da da ekonomi birinci derecede tar›m ve hayvanc›l›¤a dayanmakta. Bu sektörlerden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi has›ladaki pay› %37. Ülkede, çal›flan nüfusun %43’ü ise tar›m ve hayvanc›l›k sektörlerinde istihdam edilmekte. Üretilen tar›m ürünlerinin bafl›nda pamuk, tah›l, çeflitli meyve ve sebzeler geliyor. Tacikistan’da birçok aile de geçimini ipekçilikle sa¤lamaktad›r. Nüfusun %60’› iflsiz
Tacikistan nüfusunun %60’a yak›n› iflsiz. Ülkede iflgücü oldukça ucuz. Vas›fl› iflçi ayl›¤› ise, bütün vergiler ve sosyal güvence dahil 100 dolar. Ezan›n yasak oldu¤u ülke
Nüfusunun %90’› Müslüman olmas›na ra¤men, Tacikistan’da ezan yasa¤› uygulanmakta. Camiler aç›k ancak, ezan
‘‘
Ülkenin en önemli iç problemi ba¤›ms›zl›ktan bu yana yaflanan yönetim sorunu ve yüz binlerce Tacik Müslüman’›n Afganistan’a iltica etmesine yol açan geliflmelerdir. Yönetimin mültecileri geri çekmek için yapt›¤› güven vaatleri inand›r›c› olmad› ve halen binlerce Tacik Müslüman Afganistan’da mülteci olarak yafl›yor. okunmas›na müsaade edilmiyor. Ezan yasa¤› flehir merkezlerinde çok s›k› uygulan›rken, bu yasak köylerde afl›labiliyor. Türkiye’den bölgeye destek
Tacikistan’daki Türk Büyükelçili¤i, ABD elçili¤inden sonra en faal olan d›fl temsilcilik konumunda. Elçili¤in k›s›tl› personeline ra¤men yapt›¤› çal›flmalar, Tacik halk›n› ve hükümetini oldukça memnun ediyor. ‹HH gibi kurumlar›n Tacikistan’da hayata geçirdi¤i projeler, bölge insan›n›n yüzünü güldürüyor. Bölgede a¤›rl›kl› olarak sosyal projeleri hayata geçirmeyi hedefleyen ‹HH ‹nsani Yard›m Vakf›, çok say›da yetim ve kimsesiz çocu¤un bulundu¤u ülkede, yetim çocuklar için dönemsel yard›mlar yap›yor.
SAYI 37
SAYFA 39
ARALIK ’07
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‹SLAM CO⁄RAFYASI: TAC‹K‹STAN
‹HH, önümüzdeki dönem çal›flmalar›nda da yoksul Tacik halk› için ailelere süt ine¤i verilerek hayvanc›l›k deste¤i sunulmas›, su kuyusu yap›m›, cami yap›m›, kad›nlar için meslek edindirme projeleri ve e¤itim projeleri hayata geçirilmesi gibi birçok projeyi desteklemeyi hedefliyor. ‹HH, her y›l Ramazan ve Kurban dönemlerindeki çal›flmalar›yla da Tacikistan’da yaflayan yoksullar› destekliyor. Toplumsal duyarl›l›klar korunuyor
Ülkenin tek muhalefet partisi olan NAHDA’n›n, toplumsal bar›fl› korumadaki hassasiyetinden dolay› ülkede iç güvenlik ve huzur neredeyse tamamen sa¤lanm›fl durumda. Da¤›lan Sovyet cumhuriyetlerinin aksine bu ülkede ahlaki de¤erler oldukça önemli. Fuhufl sektörü yok denecek kadar az ve alkol tüketimi de di¤er ülkelere oranla çok düflük. Ülkenin herhangi bir flehri veya pazaryeri gezildi¤inde toplumdaki muhafazakar yap› rahatl›kla gözlemlenebiliyor. E¤itim Resmi ad› Baflkenti Yüzölçümü Nüfusu Etnik yap›
: Tacikistan Cumhuriyeti : Duflanbe : 143.100 km2 : 7,710,000 (Temmuz 2007) : Tacikler %79,9; Özbek %15,3; Rus %1,1; Tatar %1,4; K›rg›z %1,1; di¤er %2,6. Dili : Tacikçe, Özbekçe ve Rusça resmi dildir. Dini : Müslüman %90 (2003 tahmini) Yönetim flekli : Baflkanl›k Tipi Cumhuriyet
Tacikistan’da e¤itim ücretsizdir. Ülkedeki ilk ve orta dereceli e¤itim kurumlar›n›n say›s› yaklafl›k 3200’ü bulmaktad›r. Tacikistan’›n en önemli yüksek ö¤retim kurumu 18 araflt›rma enstitüsü bulunan Tacikistan ‹limler Akademisi’dir. Bunun yan› s›ra ülkede bir üniversite ve yedi yüksekokul mevcuttur. Ülkede okuma yazma bilenlerin oran› ise %90 civar›ndad›r.
SAYI 37
SAYFA 40