ED‹TÖRDEN
De¤erli okuyucular›m›z,
PostScript Picture logo.eps
‹nsan haklar› ihlallerinin kamuoyuna duyurulmas› ve son bulmas› temennisiyle yeni bir y›la daha giriyoruz. Üç y›l boyunca dünya gündeminin nabz›n› tutarak, geliflen olaylar› farkl› perspektiflerden sizlere ulaflt›rmaya çal›flt›k. Diliyoruz ki, dergimize konu olan hiç bir ihlal tekrar gündemimizde yer almas›n. Bu ayki dosya konumuzda kitle imha silahlar›n› ele al›yoruz. Ülke politikalar›n›n fliddet araçlar›yla sürdürülmesi, savafllar› ortaya ç›karmakta ve bu savafllar gün geçtikçe daha tehlikeli ve insano¤lunun gelece¤ini tehdit eden bir hal almakta. Kitle imha silahlar›, II. Dünya Savafl›’nda Nagazaki ve Hiroflima’y› yerle bir ederek ilk kez dünya gündemine oturdu. Atom bombalar› 250 binden fazla insan›n hayat›na mal oldu. Üretildi¤i günden sonra tarihte insan eliyle yok oluflun mümkün oldu¤u düflüncesini yaratan bu silahlar, bizlere gelecek hakk›nda konuflurken daha kötümser bir tablo sunmakta. Art›k dünya siyasetini belirlemede kullan›lan kitle imha silahlar›, uluslararas› politikalar› önemli ölçüde yönlendirmekte. Bunun yan›nda insanl›¤› tehdit eden bu silahlar bir yandan denenmeye devam ederken; B M, 2007 ‹klim Raporu’nu aç›klayarak do¤al yaflam›n insan eliyle tahrip edildi¤ine dikkat çekiyor. Çok de¤il, önümüzdeki y›llarda do¤al afetlerden kaynaklanan ölümlerin artaca¤›n› bildiren rapor, sera gaz› sal›n›m›n›n azalt›lmas› yönünde dünya ülkelerini uyar›yor. Bu ayki röportaj konu¤umuz Dhoruba el-Mücahid Bin Vahad. Kendisi Amerika’da ›rkç›l›k ve ayr›mc›l›k kurban› olarak uzun y›llar hapis yatm›fl ve cezaevinde Müslüman olmufl bir siyahi. New York merkezli Kara Panterler Partisi baflkanl›¤›n› da yapm›fl olan Dhoruba, adil olmayan bir dünyada, umutla, özgürlük ve eflitlik için çal›flt›¤› mesaj›n› verdi. Yine bu say›da ele ald›¤›m›z bir baflka konu ise Ortado¤u’yu yak›ndan ilgilendiren Annapolis Zirvesi. Bu ayki say›m›zda, Filistin-‹srail meselesini gündem yapan Annapolis Zirvesi’nin, bölgesel aktörler, özellikle de ‹ran aç›s›ndan do¤urdu¤u sonuçlar› ele alan makalemizi de bulacaks›n›z. Ayr›ca, her zaman Bat›’n›n ç›karlar› aras›nda bulunan Afrika’y› nelerin bekledi¤ini, AB-Afrika Birli¤i Zirvesi’nde öne ç›kan önemli sat›r bafllar›n› ele alan makalemizi de bu say›da sizlerle paylafl›yoruz. ‹yi okumalar diliyoruz.
D Ü fi Ü N C E G Ü N D E M • S A Y I : 3 8 • Y I L : 4 • O C A K 2 0 0 8 ‹HH ‹nsan Hak ve Hürriyetleri ‹nsani Yard›m Vakf› ad›na sahibi: FEHM‹ BÜLENT YILDIRIM Genel Yay›n Yönetmeni: MURAT YILMAZ Editör: H. ZEHRA ÖZTÜRK Yay›n Kurulu: ZEL‹HA SA⁄LAM, GÜLDEN SÖNMEZ, A. EM‹N DA⁄, OSMAN ATALAY,
Z. TUBA KOR, ENSAR KILIÇO⁄LU Kapak ve ‹ç Tasar›m: grataNONgrata Bas›m: Mavi Ofset • Tel: 0212 549 25 30 Adres: Büyük Karaman Caddesi. Taylasan Sokak. No: 3 Fatih - ‹stanbul Tel: 0212 631 21 21 • Fax: 0212 621 70 51 • dusuncegundem@ihh.org.tr
Yüzy›l›n k›yamet provalar›: Kitle imha silahlar›
• Nükleer terör ça¤› /19 • Kitle imha silahlar› ve sorumluluk /24 • ‹mparatorluk ve nükleer silahlar /31
ADANMIfi HAYATLAR /34
Muhammed ‹kbal
Kapitalizme tek çare Afrika Birli¤i RÖPORTAJ /36
Güney Asya’da ezilen bir Müslüman halk ARAKANLILAR ‹SLAM CO⁄RAFYASI /38
KISA KISA / 4
D Ü N Y A 6\ Afrika Birli¤i AB’ye haddini bildirebilecek mi? 8\ Annapolis ve raporlar aras›nda ‹ran 10\ Lübnan’da Amerikan projesi kan kaybediyor 12\ Pakistan ka matlab kiya he?
G Ü N D E M ‹ BM 2007 ‹klim Raporu ne öngörüyor? /14 Venezuela’da Chavez’e so¤uk dufl: Geriye bak›p düflünme vakti /15 Çeçenistan Putin dedi mi? /16
OCAK’0 8
D Ü fi Ü N C E
PostScript G Ü N D E M
Picture K
I
S
A
K
I
S
A
Untitled-5
Olmert’ten ‹srail’e göç ça¤r›s› ‹srail 1948 y›l›ndan bu yana, iflgal etti¤i Filistin topraklar›nda Yahudi nüfusu art›rma çabalar›n› sürdürüyor. ‹srail Baflbakan’› Ehud Olmert, yapt›¤› bir konuflmada, Yahudi diasporas›na ‹srail’e dönmeleri yönünde ça¤r›da bulundu. Yurtlar›ndan sürdü¤ü Filistin halk›n›n topraklar›n›, dünyan›n de¤iflik bölgelerinde yaflayan yaklafl›k 500 bin Yahudi için yerleflim alan› haline getirmeye çal›flan ‹srail rejimi, ülkeye gelecek Yahudi
vatandafllara, kendilerine nakit para verilmesi ve vergi kolayl›klar› sa¤lanmas› gibi teflvik edici vaatlerde bulunuyor. 2007 y›l›nda ‹srail’e gerçekleflen Yahudi göçünün son 20 y›l›n en düflük rakamlar›na iflaret etmesi, hükümetin bu girifliminin en önemli sebeplerinden biri. Göç ve Vatandafll›k Bakanl›¤›n›n aç›klamas›na göre önümüzdeki y›l göç oran›n›n ikiye katlanmas› bekleniyor.
Müslüman bilim adamlar› katledildi Irak’ta yay›mlanan el-Bayna gazetesi, iflgalin ilk gününden bu yana 500 Müslüman bilim adam› ve profesörün MOSSAD ve ABD Savunma Bakanl›¤› taraf›ndan öldürüldü¤ünü aç›klad›. Bu bilim adamlar› aras›nda bulunan ve iflgalci rejimle iflbirli¤i yapmay› reddeden ve tehdit olarak görülen Irakl› nükleer uzmanlar, ülkeye konuflland›r›lan ‹srailli komandolar taraf›ndan gizlice katledildi. Yaklafl›k yedi ay önce ‹srail komandolar›na destek gönderen ve Irakl› bilim adamlar›n›n kiflisel bilgilerini MOSSAD ajanlar›na sunan Pentagon’un, bu sinsi katliama onay verdi¤i bildirildi. Önemli isimleri katledilen Irak’›n, iflgal sona erse bile tekrar yap›lanmas› uzun y›llar alaca¤a benziyor.
SAYI 38
SAYFA 4
OCAK’0 8
D Ü fi Ü N C E
PostScript G Ü N D E M
Picture K
I
S
A
K
I
S
A
Untitled-5
2500 Müslüman’›n katilleri iffla edildi Hindistan’›n Gucerat eyaletinde yaflanan ve 2500 Müslüman’›n vahflice öldürülmesiyle son bulan katliam›n failleri befl y›l sonra iffla edildi. Hindistan’da haftal›k yay›mlanan Tehelka dergisinin haz›rlad›¤› bir rapor, 2002 y›l›n›n Mart ay›nda yaflanan katliam›n sorumlular› hakk›nda önemli bilgiler veriyor. Sa¤c› bir Hint örgütü taraf›ndan gerçeklefltirildi¤i ortaya ç›kan sald›r› hakk›nda bilgiler, Müslümanlara karfl› uygulanan fliddetin oldukça planl› oldu¤unu da gözler önüne serdi. Elde edilen belgeler ve görüntüler, Hindu sald›rganlar›n eyalet yönetiminden destek ve yard›m ald›klar›n› kan›tl›yor. ‹ddialara göre, olaydan sorumlu tutulan eyalet baflkan› Narendra Modi, sald›rganlara üç gün mühlet tan›y›p katliam›n hiçbir hukuki süreçten geçmeden üstünün örtülmesini sa¤lad›.
‹ran’a “beyin ölümü” operasyonu Amerikan Merkezi Haber Alma Teflkilat› (CIA)’n›n, 2005 y›l›nda ‹ran’›n nükleer ve askeri s›rlar›n› elde etmek için “The Brain Dead” (Beyin Ölümü) ad›nda gizli bir operasyon bafllatt›¤› ortaya ç›kar›ld›. Amerikan bas›n›nda yer alan bir habere göre, ‹ranl› üst düzey yetkilileri Avrupa’ya çekmeyi planlayan Beyaz Saray taraf›ndan desteklenen operasyonun amac›, ‹ran’›n nükleer program›n› sabote etmek ve askeri planlar›na ulaflmak. fiu ana kadar sadece alt› kiflinin ‹ran’dan koptu¤u fakat hiçbirisinin gerekli bilgilere sahip olmad›¤›, bu sebeple sözkonusu operasyonun baflar› sa¤lamad›¤›, verilen bilgiler aras›nda. CIA’in bu programda hedef al›nan kiflilere ‹ran’›n içinden istihbarat sa¤layarak ulaflt›¤› kaydedildi.
Körfez’e 10 milyar dolarl›k füze Birleflik Arap Emirlikleri’nin ABD’den geliflmifl Patriot füzeleri alaca¤› aç›kland›. Amerika, Japonya ve Hollanda’dan sonra ilk kez Körfez Emirlikleri’ne füze satacak olan müttefiklerinin güvenli¤ini gelifltirmeyi amaçlad›¤›n› belirten Pentagon’a göre BAE’nin 20 milyar dolarl›k silahlanma bütçesi var. Ayn› füzelerden Kuveyt’in de alaca¤› bildirildi. Körfez’deki bu silahlanma çabalar›n›n ‹ran’a karfl› oldu¤u söylentiler aras›nda.
Ege Denizi’nde tekne facias› Geçti¤imiz ay Ege Denizi’nde kaçak göçmenleri tafl›yan bir teknenin batmas› sonucu onlarca kifli bo¤ularak can verdi. Tamam› Filistin, Somali ve Irak’tan gelen kaçak göçmenler, Türkiye üzerinden Yunanistan’a ulaflmay› amaçl›yorlard›. Y›l›n bafl›ndan beri Yunanistan’›n farkl› k›y› bölgelerinde yaflanan yasa d›fl› girifllerin üç kat›na ç›kt›¤› aç›klan›rken, ülkenin bu sorunla bafl edemedi¤i kaydedildi. Avrupa’ya ulaflmay› amaçlayan Afrikal› ve Asyal› mülteciler için Türkiye ve Yunanistan merkez bölge konumunda.
SAYI 38
SAYFA 5
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Afrika Birli¤i AB’ye haddini bildirebilecek mi? AHMET KAVAS
ahkavas@gmail.com
Afrika ülkeleri 21. yüzy›la oldukça ciddi ad›mlarla girdiler. Özellikle Afrika Birli¤i’nin çat›s› alt›nda, dünyan›n en güçlü devletleri ile ve önemli uluslararas› bütünleflme hareketleri ile yak›n temaslar kurdular. Art›k, Çin, Hindistan ve ABD gibi günümüzde herkese meydan okuyan devletler kadar Avrupa Birli¤i ve Latin Amerika Birli¤i gibi oluflumlar da Afrika olmadan kendileri için bir gelecek tahayyül edemez hale geldiler. Dahas›, aralar›ndaki iliflkilerin müsbet veya menfi yönünü çok yak›n gelecekte Afrika ile olan yak›nl›klar› belirleyecektir. Kald› ki flimdiden ABD ve Çin her an bu k›ta yüzünden kap›flabilecek bir konuma do¤ru ilerliyorlar. 20. yüzy›lda Afrika’y› Avrupa’n›n sömürgeci ülkelerinin eline bir oyuncak gibi terk eden ABD’nin 21. yüzy›lda Afrika’y›, kimseye kapt›rmaya niyeti yok. Ne var ki, onun bu derece yo¤unlaflan ilgisi bu defa da Avrupal›lar› büyük bir kayg›ya sevk etti. Afrika ülkeleriyle y›ll›k 150 milyar avroluk ticaret yapan ve bu alanda birincili¤i kimseye kapt›rmayan Avrupa ülkeleri, son y›llarda Çin’in y›lda 70 milyar dolar› bulan ticaret hacmi karfl›s›nda kara kara düflünmeye bafllad›lar. Dahas› 50 sene öncesine kadar insan yerine koymad›klar› Afrikal›lar›, art›k kendi önderlerinin kat›ld›¤› toplant›larda muhatap kabul edip geçmifle bir sünger çekerek gelecek için ortak yat›r›mlardan bahsediyorlar. Avrupa ülkeleri ilkini 2000 y›l›nda M›s›r’›n baflkenti Kahire’de gerçeklefltirdikleri I. Afrika Birli¤i-Avrupa Birli¤i Zirvesi’nin ikincisini daha o toplant›da 2003 y›l›nda Portekiz’in baflkenti Lizbon’da yapmaya karar vermifllerdi. ‹ngiltere, birinci zirve s›ras›nda, Zimbabve devlet baflkan›n›n zirveye kat›lmas› yüzünden sadece Lordlar Kamaras›’ndan bir kifli ile temsil edilmiflti. ‹ngiltere’nin ikinci zirve için de Zimbabve Devlet Baflkan› Mugabe’nin zirveye kat›lmama flart›n› ileri sürmesi yüzünden 27 üyeli Avrupa Birli¤i ile 53 üyeli Afrika Birli¤i bir türlü ortak bir tarih belirleyemediler. Zirve, Mugabe’nin kat›lma yönündeki ›srarlar› ve Afrikal› devlet adamlar›n›n kendisini desteklemeleri sebebiyle ancak 8-9 Aral›k 2007 tarihinde toplanabildi. 53 Afrika ülkesinin gösterdi¤i kararl›l›¤› Avrupa ülkeleri ‹ngiltere ad›na gösteremediler ve öncekinde oldu¤u gibi yine Lordlar Kamaras›’ndan bir temsilci zirvede ‹ngiltere’yi temsil etti. Di¤er Avrupa ülkeleri asl›nda kaybedecek vakitleri olmad›¤› için ‹ngiltere’nin kaprisine boyun e¤mediler ve Afrikal› devlet
SAYI 38
A
F
R
‹
K
A
‘‘
8-9 Aral›k 2007 tarihinde yap›lan AB Afrika Birli¤i Zirvesi, Afrika Birli¤i’nin yak›n gelecekte Avrupa Birli¤i ile daha adil ortamlarda bir araya gelme imkan›na kavuflaca¤›n›n ilk iflaretleridir. Düne kadar Afrikal›lara dünyay› zindan eden Avrupal›lardan yak›n tarihte geçmiflin hesab› sorulacakt›r.
SAYFA 6
adamlar›yla bir araya geldiler. Avrupal› devlet adamlar›, geçmiflte atalar›n›n Afrikal›lara karfl› muamelelerinde baz› afl›r›l›klar olsa da, genelde Afrika ile iliflkilerde bir kazan›m oldu¤unu ifade ettiler. Hatta Avrupa Birli¤i’nin Afrika ‹flleri Komiseri Louis Michel, hangi konuda her iki taraf›n da ac› çekti¤ini söyledi; ancak bunlar kimseye pek inand›r›c› gelmedi. Afrika Birli¤i Komisyonu Baflkan› Alpha Oumar Konare Avrupal›lardan, kendilerine yard›m etmek yerine dürüst davranmay› tercih etmelerini ve k›tayla iliflkilerinde di¤er co¤rafyalarla tesis ettikleri tarzda bir yaklafl›m sergilemelerini, adil ve güven veren anlaflmalar yapmalar›n› istedi. Yine kendisi ile ayn› fikirleri paylaflan Senegal Devlet Baflkan› Abdoulaye Wade, Avrupa Birli¤i’ne ciddi bir uyar›da bulunarak Birlik’ten kendi uluslararas› iliflkilerinde nas›l bir bütünlük içinde hareket ediyorlarsa Afrika Birli¤i’ne de ayn› flekilde etmelerini istedi. Yani Avrupa Birli¤i’nin Afrika Birli¤i üyesi ülkelerden baz›lar›yla müstakil anlaflmalar yapmalar›n›n Afrika Birli¤i’ne karfl› dürüst olmayan bir davran›fl oldu¤unu ifade etti. Daha da ileri giderek, bu tür ticaret anlaflmalar›n›n Afrika Birli¤i nezdinde bir itibar›n›n olmad›¤›n› bildirdi. Afrika Birli¤i-Avrupa Birli¤i Zirvesi’nden en kârl› ç›kan taraf›n ise Libya Lideri Muammer Kaddafi oldu¤u söylenebilir. Zira Kaddafi, bu zirve münasebetiyle hem Portekiz’den hem de Fransa Devlet Baflkan› Nicolas Sarkozy’den ald›¤› davet f›rsat›n› kaç›rmayarak Paris’te istedi¤i gibi hareket etme imkan› buldu. Zirve esnas›nda da Avrupal› liderlerin yüzlerine
SAYI 38
K A F K A S Y A
karfl›, Afrika’dan ald›klar› zenginliklerin karfl›l›¤›nda tazminat ödemelerini istedi. Dahas›, Üçüncü Afrika Birli¤i-Avrupa Birli¤i Zirvesi’nin 2010 y›l›nda Libya’da yap›lmas›na karar verilmesini de isteklerine ekledi. Ancak onun bu sözlerini hiç iflitmemifl gibi davranan Sarkozy gibi liderler kendisini ülkelerinde görmekten sevinç duyacaklar›n› ifade ettiler. Kimin kârl› ç›kt›¤›n› kestirmek zor olmasa gerek. Çünkü Fransa ile imzalanan 10 milyar dolarl›k anlaflma kuflkusuz Libya’ya belli imkanlar sa¤layacak; as›l istifade eden taraf ise, gittikçe donuklaflan Avrupa ekonomisi olacak. Zira aral›k bafl›nda her türlü riski üzerine alarak Cezayir’e giden Sarkozy, bu ülke ile de befl milyar dolarl›k bir anlaflma imzalaman›n sevinciyle ülkesine dönmüfltü. Ülkesine sadece bir ayda iki Afrika ülkesinden 15 milyar dolar tutar›nda anlaflmalar kazand›ran Sarkozy, her ne kadar tepkilerin hedefi olsa da sonuçta murad›na kolayca ermifl oldu. Zirveden mutlu ayr›lan bir di¤er kifli de, Avrupa ülkelerine seyahat etme yasa¤› bulunan Zimbabve Devlet Baflkan› Robert Mugabe’dir. Mugabe özel bir izinle Portekiz’e gitmifltir. Bütün bunlar Afrika Birli¤i’nin yak›n gelecekte Avrupa Birli¤i ile daha adil ortamlarda bir araya gelme imkan›na kavuflaca¤›n›n ilk iflaretleridir. Düne kadar Afrikal›lara dünyay› zindan eden Avrupal›lardan yak›n gelecekte geçmiflin hesaplar› sorulacakt›r. Avrupal›lar›n kendilerine yöneltilen sorulara kaçamak cevap verme cesaretini daha ne kadar sürdürebilecekleri ise belirsizdir. Haddini bildirme s›ras› yavafl yavafl Afrikal›lara geçmektedir.
SAYFA 7
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Annapolis ve
raporlar aras›nda ‹ran HAKKI UYGUR
hakkiuygaruygur@yahoo.com
‹ran’›n geçen ay yaflad›¤› d›fl politika geliflmelerini aç›klamak için en iyi bafll›k yukar›daki olsa gerek. ABD yönetiminin Ortado¤u’ya bar›fl getirmek iddias›yla düzenledi¤i ve 50’den fazla ülke yetkilisinin kat›ld›¤› Annapolis Bar›fl Konferans›’n›n sonuçsuz kalaca¤›, ço¤u kimse için bafl›ndan belliydi. Yine de ABD’nin toplant›ya atfetti¤i önem, baflta D›fliflleri Bakan› Rice olmak üzere üst düzey Amerikal› yetkililerin ‹srail’den “fedakarl›k” yapmas›n› istemeleri, ayn› flekilde Suriye’nin son anda d›fliflleri bakan› yard›mc›s› seviyesinde de olsa toplant›ya kat›laca¤›n› aç›klamas› bar›fl anlaflmas› sa¤lanmas› hususunda küçük de olsa bir umut ›fl›¤› yakm›flt›. Ancak sonuç, kötümserleri hakl› ç›kard›. Hamas hükümetinin, Hizbullah’›n ve ‹ran’›n kat›lmad›¤› konferans’tan hiçbir somut sonuç ç›kmad›¤› gibi, toplant›n›n hemen ard›ndan ‹srail, iflgal alt›ndaki yerleflim birimlerini boflaltmayaca¤›n› aç›klad› ve Filistin’e yapt›¤› sald›r›lar› fliddetlendirdi. ‹ran’›n toplant›ya tepkisi bafl›ndan beri olumsuzdu. Konferans’›n Filistin karfl›s›nda yeni bir komplo oldu¤unu savunan ‹ran, tüm Arap ülkelerine Konferans’› boykot ça¤r›s›nda bulunmufl ve Filistinli gruplar› alternatif bir konferans için Tahran’a davet etmiflti. ‹ran yönetimi Arap ülkelerinin ve özellikle de Suriye’nin toplant›ya kat›lmas›na sert tepki göstermifl; ‹ran gazeteleri birkaç gün boyunca Suriye’yi elefltiren yaz›lar yay›mlam›flt›. ‹ran hakk›nda yay›mlanan iki rapor, geçti¤imiz ay boyunca çok konufluldu. Bu raporlar›n ilki, Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans› (UAEA) taraf›ndan ‹ran’›n nükleer faaliyetleriyle ilgili yay›mlanan ve Ajans’›n gerçeklefltirdi¤i kapsaml› araflt›rmalar sonucunda söz konusu faaliyetlerin askeri amaçl› oldu¤una dair herhangi bir kan›ta ulafl›lamad›¤›n› belirten rapordu. Raporda ayr›ca, ‹ran’›n genifl kapsaml› iflbirli¤i gösterdi¤i belirtilerek baz› anlaflmazl›k konular›n›n kesin olarak sonuca ba¤land›¤› aç›klan›yordu. Bununla birlikte rapor, ‹ran’›n, BM Güvenlik Konseyi’nin ald›¤› kararlara karfl›n uranyum zenginlefl-
SAYI 38
O R T A D O ⁄ U
tirme faaliyetlerine devam etti¤ini de vurguluyordu. Rapor, ‹ran taraf›ndan hakl›l›¤›n›n kesin kan›t› olarak gösterilirken; Rusya, Çin ve Ba¤lant›s›zlar Hareketi üyesi ülkeler de raporun ‹ran aç›s›ndan olumlu noktalar›na dikkat çektiler. Raporun yay›mlanmas›n›n ard›ndan Çin ayn› hafta içinde düzenlenecek ve ‹ran’a yeni yapt›r›mlar› inceleyecek 5+1 (Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi ‹ngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve ABD ile Almanya) ülkelerinin toplant›s›na “teknik” nedenlerden dolay› kat›lmazken; Rusya’n›n rapora tepkisi, Buflehr Nükleer Santrali’nde kullan›lacak nükleer yak›t› ‹ran’a göndermeye haz›rland›¤›n› aç›klamak oldu ve söz konusu yak›t üç hafta sonra ‹ran’a gönderildi.
‘‘
Hamas hükümetinin, Hizbullah’›n ve ‹ran’›n kat›lmad›¤› Konferans’tan hiçbir somut sonuç ç›kmad›¤› gibi toplant›n›n hemen ard›ndan ‹srail, iflgal alt›ndaki yerleflim birimlerini boflaltmayaca¤›n› aç›klad› ve Filistin’e yapt›¤› sald›r›lar› fliddetlendirdi.
SAYFA 8
ABD, bu raporu önemsiz göstererek yaflad›¤› floku atlatmaya çal›fl›rken Bush yönetimine hiç beklemedi¤i bir darbe de ülke içinden geldi. 16 istihbarat örgütünden oluflan Amerikan Ulusal ‹stihbarat Konseyi, yay›mlad›¤› raporla, ‹ran’›n en az›ndan 2003 y›l›ndan beri askeri amaçl› nükleer faaliyette bulunmad›¤›n› belirtti. Raporun etkisi Ajans’›n raporunun etkisinden çok daha büyük oldu. ‹ran karfl›t› sert görüflleriyle tan›nan John Bolton gibi isimler, raporun güvenlik bürokrasisi taraf›ndan haz›rland›¤›n› belirterek böylesi hassas bir dönemde raporun yay›mlanmas›n›n Bush yönetimine yönelik bir darbe giriflimi anlam›na geldi¤ini ileri sürdüler. Her ne kadar Bush ve ekibi bu raporu da görmezden gelmeye ve ‹ran konusunda Güvenlik Konseyi ülkelerini ikna etmeye çal›flsa da, bundan sonra ABD’nin ‹ran’a karfl› yeni bir yapt›r›m karar› ç›kartmas› oldukça zor görünüyor. Geriye, ABD’nin ‹ran’a karfl› tek bafl›na harekete geçmesi kal›yor. Ancak gerek Bush yönetiminin son aylar›n› yaflamas› gerekse de son istihbarat raporuyla Bush’un ‹ran konusundaki inand›r›c›l›¤›n› yitirmesi, bu seçene¤i de oldukça zay›flat›yor.
SAYI 38
K AA F KRA ‹S YK A A
SAYFA 9
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Lübnan’da Amerikan projesi kan kaybediyor
Dr. MUHAMMED NUREDD‹N* mnuredin@cyberia.net.lb
Lübnan’›n durumu, bölgedeki ve dünyadaki birçok analist, hatta karar al›c›lar için dahi bir “bilmece” niteli¤indedir. Olaylar o kadar yo¤unlaflm›flt›r ki, olup biteni anlayabilmek için bafllang›ç noktas›n› bulmak iyice zor hale gelmifltir. Lübnan’da ülke için verilen mücadelenin bugünkü ad› “cumhurbaflkanl›¤› seçimleri” olsa da, kriz bundan çok daha derin ve kapsaml›d›r. Devletin mezhepçi yap›s›, hemen hemen her dini ve mezhebi grubun di¤erlerine karfl› yabanc› bir devletin himayesine s›¤›nmas› nedeniyle, d›fl devletlerin Lübnan’›n içifllerine kar›flmalar›na f›rsat vermifltir. Böylelikle modern bir devletin oluflumu imkans›z hale gelirken Lübnanl›lar da gerçekten kendilerine ait bir “vatan” kurmay› baflaramam›fllard›r. Lübnan, d›flar›dan gelen rüzgarlara her zaman aç›k bir co¤rafya olma özelli¤ini korumufltur. Lübnan geçmiflte oldu¤u gibi günümüzde de iç savafllar aras›nda k›sa süreli bar›fl dönemleri yaflayan bir ülke durumundad›r.
SAYI 38
O R T A D O ⁄ U
Refik el-Hariri suikast›, Lübnan’daki iç dengeleri Suriye ve onun yanl›s› kuvvetler aleyhine çevirmek için Amerika ve ‹srail’in eline büyük bir koz vermifltir. Ne var ki bütün bask›lara ra¤men, belkemi¤ini Hizbullah, güçlü H›ristiyan lider Michel Avn ve parlamento baflkan› fiii lider Nebih Berri’nin oluflturdu¤u muhalefet, direnmeyi baflarm›fl ve Lübnan’›n bütünüyle Amerika, Fransa ve Suudi Arabistan yanl›lar›n›n eline geçmesine engel olmufllard›r. Lübnan’daki mevcut siyasi durumun gidiflat›, bölgenin olaylar›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Ülkede iç dengenin yeniden kurulmas›yla birlikte durum yine bekle-gör aflamas›na gelmifl bulunmaktad›r. fiimdi gözler, Amerikan cephesinin Irak’ta yapacaklar› ve ‹ran’a karfl› ataca¤› ad›mlar üzerindedir. George W. Bush hükümetinin Irak’ta bir krize girmesiyle birlikte flu aç›k hale gelmifltir ki ABD, ‹ran’a yenilgi yaflatma kapasitesine sahip de¤ildir. Ayr›ca Suriye de, özellikle Irak ile s›n›rlar›n› daha s›k› tutarak ABD ile iflbirli¤i süreci-
SAYFA 10
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D PostScript E M
Picture D Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Untitled-5
ne girmifltir. Suriye’nin Annapolis Zirvesi’ne kat›l›m›yla birlikte dengeler de de¤iflmeye bafllam›flt›r. Amerika’n›n Irak’ta yaflad›¤› baflar›s›zl›k, ‹ran’a yönelik sald›r› ihtimalinin ortadan kalkmas› veya ertelenmesi, bu ülkenin Lübnan’daki projesinin de kan kaybetmeye bafllamas›na yol açm›flt›r. ABD, Lübnan’da ipleri tek bafl›na ele geçiremeyece¤ini anla-
‘‘
Belkemi¤ini Hizbullah, güçlü H›ristiyan lider Michel Avn ve parlamento baflkan› fiii lider Nebih Berri’nin oluflturdu¤u muhalefet, bütün bask›lara ra¤men direnmeyi baflarm›fl ve Lübnan’›n bütünüyle Amerika, Fransa ve Suudi Arabistan yanl›lar›n›n eline geçmesine engel olmufllard›r. m›fl; baflta Suriye olmak üzere di¤er güçlerle belli bir uzlaflma zemini bulunmas›n›n flart oldu¤unu görmüfltür. Bu arada Lübnan muhalefeti de, kendi deste¤ini almayacak bir cumhurbaflkan› seçiminin, ülkenin güvenli¤ini tehlikeye ataca¤›na dair “çok güçlü” sinyaller göndermifltir. Tabi; böyle bir geliflmenin, Lübnan’›n büyük bölümünde sokaklara hakim olan muhalefet güçlerinin lehine olaca¤› herkesçe bilinen bir durumdur. ‹flte tam bu s›rada Amerika ve Fransa’n›n tutumlar›nda radikal bir de¤iflim gündeme geldi ve bu iki güç, Suriye ile nispeten tarafs›z, hatta belki Suriye’ye biraz yak›n bir cumhurbaflkan› aday› üzerinde prensipte anlaflt›lar. Bu aday, bilindi¤i üzere Genelkurmay Baflkan› Michel Süleyman’d›. Fransa ve Amerika bu kararlar›n› Suudi Arabistan, M›s›r ve 14 Mart Güçleri’ne bildirdiler. ABD ve Fransa’n›n karar› onlar için sürpriz olsa da, bu karara boyun e¤mekten baflka çareleri yoktu. Bu geliflmeden sonra 14 Mart Güçleri fliddetli bir sars›nt› yaflad› ve neredeyse da¤›lma aflamas›na geldi. Çünkü Michel Süleyman’›n cumhurbaflkan› seçilebilmesi için anayasan›n de¤ifltirilmesi gerekiyordu. 14 Mart Güçleri buna fliddetle karfl› ç›karak Michel Süleyman’›n seçilmesini desteklemeye yanaflmad›lar. Aksi halde arkalar›ndaki kitleye karfl› inand›r›c›l›klar›n› yitirmeleri anlam›na gelen bir ad›m atm›fl olacaklard›. Cumhurbaflkanl›¤› meselesinde Michel Süleyman uzlaflmas›yla kazanan taraf olan muhalefet, kurulacak yeni hükümetin de mevcut ço¤unluk ile muhalefet aras›nda dengeli bir yap›ya sahip olmas›n›n güvencesini istemeye bafllad›. Muhalefetin bir di¤er iste¤i, yeni genelkurmay baflkan›n›n isminin ve devletin hassas koltuklar›n›n hükümet kurulmadan önce belirlenmesiydi. Çünkü bunlar›n cumhurbaflkan›
SAYI 38
O R T A D O ⁄ U
seçimi sonras›na b›rak›lmas›, son sözü yine parlamentoda ekseriyeti temsil eden mevcut ço¤unlu¤un söylemesine yol açacakt›. Muhalefet, iflte bu endifleden hareketle temel konularda güvenceler istiyordu. K›sacas›, var›lacak uzlaflma, cumhurbaflkan› aday›yla birlikte yeni hükümetin yap›s›n› ve kritik makamlara yap›lacak tayinleri de kapsamal›yd›. Bu noktada belli bir çözüme var›lamad›¤› için yeniden “suikastçe” dili konuflulmaya bafllad›. ‹lk kurban, ordunun iki numaral› ismi Fransuva el-Hac idi. Öldürülen general, ordunun yeni genelkurmay baflkan› olabilecek adaylardan biriydi ve ayn› zamanda H›ristiyan lider Michel Avn’a ve Hizbullah’a yak›nl›¤›yla, ‹srail’e ise düflmanl›¤›yla tan›n›yordu. Bu sebeple, suikast eyleminde parmaklar hemen ‹srail’i gösterdi. Tabi; 14 Mart Güçleri de bu olaydan istifade edecekti. Suikast›n, Amerika-Fransa operasyonunu ve muhalefet ile kapsaml› bir bar›fl› arzulamayan bu güçlere yönelik bir mesaj olma ihtimali de mevcuttur. Bütün taraflar›n kendi konumlar›n› iyilefltirmeye ve istediklerini, tamam› olmasa da büyük bölümünü almaya çal›flt›klar› bu süreçte mücadele bütün fliddetiyle sürüyor. Fakat hayli kuvvetlenen muhalefet güçlerinin sürekli mevzi kazanmas› sebebiyle14 Mart Güçleri’ndeki gerileme ve zay›flama daha da belirginleflti. Bu arada Suriye de s›k›nt›larla geçen üç y›la k›yasla Lübnan’da daha iyi bir konuma sahip olman›n rahatl›¤›n› yafl›yor. Sonuç olarak flu söylenebilir ki Amerika, ‹srail ve Arap Devletleri (Suudi Arabistan/M›s›r/Ürdün) ile 14 Mart Güçleri’nin ortak projesi, Lübnan’da sert bir darbe alm›flt›r. Gelecekte Suriye’nin, siyasal izolasyondan kurtularak tekrar göz ard› edilemeyen bölgesel bir oyuncu olmas›yla birlikte süreç de tamamlanacakt›r.
SAYFA 11
*Stratejik Araflt›rmalar Merkezi, Beyrut. Muharrem Tan taraf›ndan tercüme edilmifltir.
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Pakistan
*ka matlab kiya he? ÖMER KORKMAZ
ofy182@yahoo.com
Dünya tarihinde, gerek kültürel gerekse maddi zenginlikleri ile iz b›rakm›fl olan Hindistan, ‹ngilizlerin 1857’de bölgeyi iflgal etmesi ile birlikte dünyan›n en sorunlu bölgelerinden biri haline geldi. 1857-1947 y›llar› aras›nda bölgeyi sömürge haline getiren ‹ngilizler, Taç Mahal’in alt›n süslemelerine kadar bir çok tarihi eseri ‹ngiltere’ye götürdüler. ‹ngilizler bölgeden ayr›l›rken, Hindistan topraklar›n› bölerek ortaya iki düflman ülke ç›kard›lar. O günlerde çok iyi niyetlerle yola ç›kan Müslüman ayd›nlar›n bir k›sm› ‹slami temeller üzerine kurulacak ayr› bir ülkeyi savunurken, di¤er bir k›sm› ise Hindistan’›n bölünmesini istemediler. Pakistan’› ‹slami temellere dayal› bir ülke olarak kurmak isteyenlerin bafl›nda, ‹ngiliz kültürü ile yetiflmifl, ‹smaili mezhebine mensup Muhammed Ali Cinnah bulunuyordu. Pakistan’›n kuruluflundan günümüze kadar hala tekrar
edilen tek slogan, “Pakistan ka matlap kiya he?” slogan›d›r. “Pakistan ne ister?” sorusuna Pakistan’›n kelime-i tevhid için var oldu¤unu anlatan bir cevap bar›nd›r›r içinde. Bu sebeple devletin ad› da Pakistan ‹slam Cumhuriyeti olarak belirlenmifltir. Ancak kuruldu¤u günden bugüne kadar, devletin kurulufl felsefesi ile uyuflmayan siyasi elit ve halk aras›nda çekiflmeler artarak devam etmifltir. 1947 y›l›nda ba¤›ms›z iki ülke olarak kurulan Hindistan ve Pakistan, bütün enerjilerini birbirlerini y›pratmak için kullanmaktalar. Bu sorunlu iliflkiler, iki ülkede de silahlanmay› h›zland›rm›fl ve iki ülke de nükleer silah üretme yoluna gitmifltir. Büyük ideallerle kurulan Pakistan ‹slam Cumhuriyeti bir taraftan komflular› ile sorunlar yaflarken, di¤er taraftan iç sorunlarla bo¤uflmakta. Kuruldu¤u günden beri tek bir askeri ihtilal yaflamayan Hindistan’›n yan› bafl›ndaki Pakis-
‘‘
Benazir’in nükleer silahlanmaya dair demeçleri, baz› ulusalc› çevreleri ciddi anlamda olumsuz etkiledi. Bu çevrelerin bir suikaste cesaret edip edemeyecekleri bir yana, bu olayda Pakistan çok ciddi yara ald› ve önemli bir liderini kaybetti.
tan’da s›k s›k ihtilaller olmakta ve ülkede bir türlü sa¤l›kl› bir sistem tesis edilememekte. Gerek ülkenin kurulmas›nda, gerekse Pakistan topraklar›n›n birli¤ini sa¤lamada büyük rolü olan medreseler ve dini kurumlar en çok kullan›lan enstrümanlar aras›ndad›r. Ülkede, devlet okullar›ndan daha fazla ve daha yayg›n olan medreseler, ikinci Benazir hükümeti döneminde, Pakistan’›n ‹çiflleri Bakan› Nasrullah Babur taraf›ndan örgütlenerek Taliban örgütü ortaya ç›kar›lm›fl ve Afganistan’da bulunan Ahmet fiah Mesut yönetimine karfl› kullan›lm›flt›. Pakistan, o günlerde, Taliban sayesinde bölgede kendisine dost ve müttefik bir güç oluflturdu¤unu düflünüyordu. Uluslararas› bir Amerikan projesi olan Taliban’›n kuruluflu, zamanla güçlenmifl ve Taliban, el-Kaide örgütünün üssü haline gelmifltir. 11 Eylül olaylar›ndan sonra Taliban’la
SAYI 38
GÜNEY ASYA
SAYFA 12
PostScript Picture Untitled-5
aras› aç›lan Amerika, Pakistan’dan bu örgütü bitirmesini istemifltir. ‹flin ilginç yan›, Taliban’›n kurulmas› ve geliflmesinde büyük rolü olan, ayn› zamanda bir Amerikan kuruluflu olan INOCAL flirketi ad›na Taliban’la iliflkileri sürdüren Hamit Karzai, bu gün Afganistan devlet baflkan›d›r ve Taliban’la savaflmaktad›r. Taliban’›n siyasi kanad› diyebilece¤imiz Pakistan Ulema Partisi, Pakistan Parlamentosu’nda önemli bir yere sahiptir. Pakistan Ulema Partisi, geçmiflte oldu¤u gibi yeniden Benazir’le koalisyona haz›rlan›yordu. Bu tarihi sürece k›saca de¤inmemizin nedeni Benazir’e karfl› yap›lan suikast›n arkas›nda kimlerin olabilece¤ine ›fl›k tutmakt›r. Suikast›n hemen arkas›ndan Taliban ve el-Kaide örgütü suikast› planlamakla suçlanm›flt›. Birçok olay›n failli¤ini üstlenen el-Kaide ve Taliban’›n bu olay› üstlenmemesi, olayla ilgili Pakistan makamlar›ndan gelen, ancak Benazir ailesinin hiç de ikna olmad›¤› suikast ile ilgili aç›klamalar zihinleri iyice kar›flt›rd›. Bu olaydan kimlerin istifade edece¤ine bakarsak; Amerika, Pakistan’›n nükleer santrallerinin radikal unsurlar›n eline geçece¤i bahanesi ile Pakistan’a müdahale ortam› oluflturmufl olabilir. Nitekim buna benzer senaryolar daha önce internet ortamlar›nda tart›fl›lm›flt›. ‹kinci bir ihtimal ise Benazir aç›k ve net bir flekilde nükleer santralleri kontrole açaca¤›n› ve Pakistan’da milli kahraman olarak bilinen nükleer santrallerin kurucu babas› Abdulkadir Han’› Amerika’ya teslim edebilece¤ini ilan etmiflti. Pakistan’›n Hindistan karfl›s›nda var olma veya yok olma meselesi olarak görülen nükleer duruma karfl›, kim olumsuz bir davran›fl sergilerse, gerek Pakistan’›n derin devleti, ge-
SAYI 38
rekse Pakistan halk› taraf›ndan affedilmeyece¤i herkes taraf›ndan tahmin edilen bir sonuçtur. Benazir’in bu konudaki demeçleri, baz› ulusalc› çevreleri ciddi anlamda olumsuz etkiledi. Bu çevrelerin böyle bir suikaste cesaret edip edemeyecekleri bir yana bu olayda Pakistan çok ciddi yara ald› ve önemli bir liderini kaybetti. Olay›n ard›ndan görünen ise Pakistan’›n bu krizi iyi idare edememifl oldu¤u. Benazir’den sonra partinin bafl›na 19 yafl›ndaki bir çocu¤un getirilmesi ise partinin halk›n de¤il Butto ailesinin partisi oldu¤unu ortaya koydu. Bütün geliflmelere ra¤men yak›n zamanda yap›lacak seçimlerde Pakistan Halk Partisi çok büyük oy alaca¤a ve koalisyonun en büyük orta¤› olarak hükümeti kuraca¤a benziyor. Seçimlerin daha ileri bir tarihe at›lmas› ise parti içindeki muhalifleri harekete geçirece¤inden Butto ailesinin partisi ciddi liderlik sorunu yaflayabilir. Mevdudi’nin partisi olan Pakistan Cemaati ‹slami ise seçimleri boykota haz›rlanmaktad›r. Cemaati ‹slami seçimlere kat›lmad›¤› takdirde bu yeni hükümetin koalisyon orta¤› Taliban’›n siyasi kanad› olarak bilinen ‹slami Ulema Partisi baflkan› Fazlurrahman olacakt›r. Cemaati ‹slami bu seçimlere kat›lmad›¤› takdirde ise parti içi yeni tart›flmalar yaflayacakt›r. Sonuç olarak, dost ve kardefl ülke Pakistan’› önümüzdeki günlerde zor günler beklemekte. Pakistan’›n geliflen bütün bu olaylar› so¤ukkanl› davranarak atlatmas›n› diliyoruz. Aksi takdirde siyasi çekiflmeler bizi yeni bir Irak’la karfl› karfl›ya getirebilir ve bu süreç Pakistan’›n haritadan silinmesine kadar götürebilir. Maalesef, Türkiye’nin en üst düzeyde yapm›fl oldu¤u resmi ziyaret ve sa¤duyu ça¤r›s› çok fazla faydal› olmam›fla benziyor. *Pakistan ne ister SAYFA 13
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
BM 2007 ‹klim Raporu ne öngörüyor?
‘‘
ERVA ERTÜRK
BM ‹klim Zirvesi’nde, AB ülkeleri, sivil toplum örgütleri ve bilim adamlar›n›n sera gazlar›n›n azalt›lmas›n›n zorunlu olmas› yönündeki bask›lar›ndan sonra, bafl›ndan beri buna haz›r olmad›¤›n› belirten ABD’nin de geri ad›m atmas›yla bir anlaflmaya var›ld›.
Alt› y›lda haz›rlanan BM ‹klim Raporu, aral›k ay›nda 190 ülkeden on bin delegenin kat›l›m›yla Endonezya’n›n Bali adas›nda gerçekleflen BM ‹klim Zirvesi’nde aç›kland›. Rapor, iklim sistemlerinde görülen de¤ifliklikleri ve küresel ›s›nman›n öngörülen etkilerini içeriyor. Rapor’da ayr›ca, sera gaz› sal›n›m›n›n azalt›lmas› baflta olmak üzere acil eylem planlar›n›n haz›rlanmas› yönünde ça¤r›da bulunuluyor. ‹klim de¤iflikli¤inin somut verileri olarak, dünya genelinde ortalama hava ve deniz s›cakl›klar›n›n artmas›, karl› ve buzlu bölgelerde erimelerin yayg›nlaflmas› ve ortalama deniz seviyesinin yükselmesi gösteriliyor. Küresel ›s›nman›n büyük ölçüde insan eliyle ortaya ç›kt›¤› savunulurken, 2050 y›l›na kadar özellikle sera gaz› sal›n›m›n›n yar› yar›ya azalt›lmas› gibi önlemlerin al›nmamas› halinde iklim dengelerinin telafisi mümkün olmayan bir flekilde de¤iflece¤i ifade ediliyor. Rapor’a göre, ortalama s›cakl›klar›n artmas›yla su kaynaklar› azalacak, kurakl›k daha kronik bir hal alacak, ekosistemlerde çeflitlilik önemli oranda yok olacak, tar›msal üretimin azalmas›yla da g›da s›k›nt›s› bafl gösterecek. Su ve yiyecek k›tl›¤› ile oluflacak çevre sorunlar›n›n da gerginlik ve çat›flmalar› artt›racak yeni göç ak›mlar›n› do¤urmas› bekleniyor. Karasal iklim
SAYI 38
ve s›n›rl› su kaynaklar› dolay›s›yla dünyan›n en fakir bölgelerinin yer ald›¤› Afrika ve Asya k›talar›, ›s›nmadan en çok etkilenen yerler olacak. Bunda iklim de¤iflikliklerinin yan› s›ra, yerleflimlerdeki altyap› sorunlar›n›n ve yetersizliklerinin, de¤iflen iklim flartlar›na adapte olmay› engellemesinin de pay› oldu¤u belirtiliyor. Raporda, s›cak hava dalgalar›n›n ölümleri art›raca¤›, nehir kenarlar›ndaki yerleflim yerlerinin ve ovalar›n su bask›nlar›yla bo¤uflaca¤›, kas›rga ve tsunamilerin okyanuslara k›y›s› olan bölgeleri tehdit edece¤i, artan yang›nlar, kurakl›k ve erozyon gibi sebepler dolay›s›yla da tropik ormanlar›n azalaca¤› öngörülüyor. Deniz seviyesindeki yükselmenin ise, Endonezya ve Papua Yeni Gine gibi ada devletlerini, Bangladefl ve Pakistan gibi kalabal›k sahil yerleflimleri bulunan ülkeleri tehdit etti¤i vurgulan›yor. Rapor’a göre iklim de¤iflikliklerinden en çok yoksullar ve yafll›lar etkilenecek. Yaflam koflullar›n›n zorlaflmas›yla özellikle Afrika ve Asya’da temiz suya eriflimde görülen s›k›nt›lar nedeniyle yay›lan ishal gibi hastal›klar artacak. Yetersiz beslenmeden kaynaklanan hastal›klarda da art›fl görülecek. Ayr›ca cilt hastal›klar› da artacak. Özellikle Avrupa’da s›caklarda hayat›n› kaybeden insan say›s›nda art›fl olacak. BM ‹klim Zirvesi’nde, AB ülkeleri, sivil toplum örgütleri ve bilim adamlar›n›n sera gazlar›n›n azalt›lmas›n›n zorunlu olmas› yönündeki bask›lar›ndan sonra, bafl›ndan beri buna haz›r olmad›¤›n› belirten ABD’nin de geri ad›m atmas›yla bir anlaflmaya var›ld›. 2012’de geçerlili¤i sona erecek olan Kyoto Protokolü’nün yerini alacak yeni bir iklim anlaflmas›n›n görüflmelerine bir y›l içinde bafllanmas› bekleniyor.
SAYFA 14
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Venezuela’da Chavez’e so¤uk dufl:
Geriye bak›p düflünme vakti AHSEN UTKU
ahsenutku@samanyoluhaber.tv
Dünya, Venezuela’n›n ismini -Amerika Birleflik Devletleri civar›nda yer alan ve insana her mevsim s›cak, bol ormanl› bir diyar› ça¤r›flt›ran bir ülke olmas›n›n haricinde- hiç kuflkusuz Hugo Chavez ile yeniden duydu. Elbette ki, özellikle demokrasinin baflat unsur olarak benimsendi¤i ya da benimsetilmeye çal›fl›ld›¤› günümüz uluslararas› iliflkiler sisteminde bir devleti sadece tek bir liderin ismiyle özdefllefltirmek, yan›lt›c› olur. Ancak siyasetin vazgeçilmezleri aras›nda yer alan karizmatik liderler var olmaya devam ettikçe bu özdefllefltirmeler de sürecek. Bilhassa, ayn› sistemin kaç›n›lmaz sonuçlar›ndan olan “gölgede b›rak›lm›fl” ülkeler için böylesi bir lider, kaç›r›lmayacak alt›n bir f›rsat olabilir. Peki, k›rm›z› gömlek¤iyle halk›n aras›na kar›flan, her f›rsatta ABD Baflkan› George W. Bush’a sert elefltiriler ve iddial› ithamlarda bulunan Chavez, Venezüella için nas›l bir lider profili sunuyor? Birçok neoliberal yazar taraf›ndan “a¤›r bir darbe” olarak nitelendirilen son referandum, bu konuda bizim için nas›l ipuçlar› veriyor? 1998’den beri iktidarda olan -üstelik %90 oy oran›yla ifl bafl›na gelen- ve en son geçen sene aral›k ay›nda yap›lan seçimlerde ald›¤› zaferle 2012’ye kadar konumunu garantileyen
Chavez’in, anayasada de¤ifliklikler öngören referandumda %51’e karfl› %49’la yenilgi almas›, kuflkusuz kendisi için de bir so¤uk dufl etkisi yaratm›flt›r. Referandum sonuçlar›n›n aç›klanmas›n›n ard›ndan Chavez’in, kamuoyunun karfl›s›na ç›k›p “Ben flimdi uyumaya gidiyorum.” diyerek yenilgiyi kabul etmesi de biraz “dudak bükülen” bir flaflk›nl›kla karfl›land›: “Nas›l olur da Chavez, bu referandumda kazanamaz, kazanamasa da nas›l olur da %1’lik bir oy fark› ile yenilgiyi kabul eder?” Bu nedenle Chavez, ne neoliberalleri ne de sosyalistleri memnun edebilmifltir. Ancak çok da flafl›rman›n gere¤i yok asl›nda. Bu referandumla hem V e n e zuela halk› hem de Chavez, sadece “demokratik” davranmakla yetindi çünkü. Söz konusu anayasa tasar›s›, devlet baflkan›n›n görev süresini yedi y›la ç›kart›yor, baflkan›n yeniden seçilmesine hiçbir k›s›tlama getirmiyordu. Kriz zamanlar›nda sansüre baflvurma veya “sosyalist ekonomi modelini” uygulama imkan› da veren de¤iflikli¤in reddedilmesi, V e n e zuela halk›n›n verdi¤i belki de en do¤ru karar oldu. fiimdi Chavez’in yapmas› gereken, geriye dönüp e¤rilerle do¤rular› yeniden tartmak ve sempatik bir “diktatör” olmakla demokrasiden yana davranmak aras›nda bir tercih yapmak olacak.
‘‘
Anayasa tasar›s›, devlet baflkan›n›n görev süresini yedi y›la ç›kart›yor, baflkan›n yeniden seçilmesine hiçbir k›s›tlama getirmiyordu. Kriz zamanlar›nda sansüre baflvurma veya “sosyalist ekonomi modelini” uygulama imkan› da veren de¤iflikli¤in reddedilmesi, Venezüella halk›n›n verdi¤i belki de en do¤ru karar. SAYI 38
LAT‹N AMER‹KA
SAYFA 15
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
D
Ü
N
Y
A
G
Ü
N
D
E
M
‹
Çeçenistan Putin dedi mi? SEV‹NÇ ALKAN ÖZCAN sevincal02@gmail.com
Aral›k ay›n›n ilk haftas›nda Rus Parlamentosu’nun alt kanad› Duma’n›n yeni aritmeti¤inin belirlenmesi için yap›lan seçimler öncesinde, devlet baflkan› Vladimir Putin’in, Birleflik Rusya Partisi’nden adayl›¤›n› aç›klamas› ve ard›ndan tüm medya kanallar›n› kendi partisi lehine harekete geçirerek muhalefeti kontrol alt›nda tutmas› adeta seçim sonuçlar›n›n habercisi niteli¤indeydi. Putin’in çabalar› bofla gitmedi ve seçimlerinin sonunda %64,1’lik oy oran›yla Birleflik Rusya Partisi, Duma’daki 450 sandalyenin 315’ini elde etmifl oldu. Bu da Putin’in Duma’da anayasay› de¤ifltirecek yeterlilikte sandalye say›s›na ulaflt›¤› anlam›na geliyor. Seçimlerin sonunda Duma’da geri kalan sandalyeleri paylaflan Komünist
SAYI 38
K A F K A S Y A
Parti (57 sandalye), Liberal Demokrat Parti (45 sandalye) ve Adil Rusya Partisi’nden (33sandalye) özellikle son ikisinin Putin’le iflbirli¤i yapt›klar› düflünülürse, Putin’in iktidar›n› sa¤lamlaflt›rmas›n›n önünde hiçbir engelin kalmad›¤› kolayl›kla anlafl›labilir. Rusya genelinde Putin’in partisinin bu kadar yüksek oy almas›, zaten büyük ölçüde beklenen bir geliflmeydi. Bunun temel sebepleri olarak; insanlar›n, Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas› sonras›nda yaflad›klar› siyasi ve ekonomik çalkant›dan b›km›fl olmalar›, Putin döneminde yakalanan siyasi istikrar ve dünyada artan do¤algaz ve petrol fiyatlar›n›n ciddi boyutlardaki katk›s›yla ekonomide yaflanan iyileflmenin bu durumda etken oldukla-
SAYFA 16
‘‘
Putin’in partisinin yüksek oranda oy almas› Rusya için beklenilen bir durum olsa da, Çeçenistan’dan Putin’e ç›kan yüksek oy oran› seçimlerin adil bir biçimde yap›lmad›¤› iddialar›n› do¤rular niteliktedir.
r› söylenebilir. Rusya Federasyonu içerisinde genel olarak demokratik talepler ve siyasal haklardan ziyade, ekonomik ihtiyaçlardan kaynaklanan sosyal haklar›n seçmen nezdinde daha önemli olmaya devam etti¤i görülmektedir. Rusya içerisinde Putin’in partisinin bu kadar yüksek oranda oy almas› Rusya için beklenilen bir durum olsa da, Çeçenistan’dan Putin’e ç›kan yüksek oy oran›, seçimlerin adil bir biçimde yap›lmad›¤› iddialar›n› do¤rular niteliktedir. Zira Çeçenistan’›n yerle bir edildi¤i savafllar ve Putin’in kariyerindeki yükselmede Çeçenistan’da uygulad›¤› siyasetin etkisi düflünüldü¤ünde, Putin’e Çeçenistan’dan %99,5 oran›nda deste¤in ç›kmas› ve seçimlere kat›l›m oran›n›n da en az oy oran› kadar yüksek olmas›, pek inand›r›c› görünmemektedir. Durumu inand›r›c› k›lmak amac›yla yap›lan baz› yorumlarda, Çeçenistan’›n genç cumhurbaflkan› Kadirov’un halka, Birleflik Rusya Partisi’ne oy vermeleri konusunda yapt›¤› telkinlerin etkili oldu¤u söylense de bu telkinle-
SAYI 38
rin %99 oran›nda baflar›l› oldu¤una inanmak herhalde safl›k olacakt›r. Bununla ilgili olarak yap›lan bir baflka yorumda ise, Putin’in seçim öncesinde Rusya Müftüler Konseyi Baflkan› Ravil Gaynuddin’le yapt›¤› görüflmenin ve Gaynuddin’in Müslüman topluluklara yapt›¤› ça¤r›dan bahsedilmektedir. Aç›klanan resmi rakamlara göre, Müslüman topluluklar içerisinde Putin’e en çok deste¤in ç›kt›¤› bölge, baflta Çeçenistan olmak üzere, Kafkasya bölgesidir. Da¤›stan, ‹ngufletya, Baflk›rdistan, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes bölgelerinde Putin’e verilen destek, yine bu rakamlara göre ka¤›t üzerinde %90’›n üzerindedir. Putin’in, devlet baflkanl›¤› döneminde ‹slam dünyas› ile iliflkilerini gelifltirdi¤i, bu çerçevede ‹slam Konferans› Örgütü’nde Rusya’n›n gözlemci statüsü elde etti¤i do¤rudur. Putin’in ayr›ca, Rusya içindeki Müslüman dini liderler ile iflbirli¤i içerisinde hareket etti¤ini de biliyoruz. Yeni aç›lan ‹slam üniversitelerine di¤er üniversitelerle denklik kazand›rmas› da Rusya Müslümanlar› aç›s›ndan olumlu geliflmelerden biri olmufltur. Ancak tüm bunlar, Çeçenistan’daki insan haklar› ihlallerini unutturmak ya da Putin’e Kafkasya’dan bu kadar yüksek oranda destek ç›kmas›n›n nedeni olarak ileri sürmek için yeterli de¤ildir. Fakat Rusya Müftüler Konseyi Baflkan› Ravil Gaynuddin’in Kafkasya Müslümanlar› üzerinde ne derece etkili oldu¤u da tart›fl›lmas› gereken bir baflka konudur.
SAYFA 17
DOSYA
Yüzy›l›n k›yamet provalar›:
Kitle imha silahlar› Kitle imha silahlar› genel olarak, kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar olmak üzere üç kategoriye ayr›l›r. Bir toplumun nüfusunu, tüm altyap› sistemlerini ve huzurunu yok eden kitle imha silahlar›, suçlu veya suçsuz ay›rmaks›z›n genifl insan kitlelerini ma¤dur ediyor. Günümüzde geleneksel kitle imha silahlar› alg›s›n› bir yana itildi¤i bir arenada, kara may›nlar›ndan AIDS gibi hastal›klara varana kadar, insanl›¤a zarar veren birçok unsur “kitle imha” arac› kapsam›na dahil olmufl durumda.
SAYI 38
SAYFA 18
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
Nükleer terör ça¤› MESUT KARAfiAHAN
mkarasahan@gmail.com
Herhalde Makyavelist politikac›lar›n ve onlar›n hizmetindeki bilim insanlar›n›n dünyay› karfl› karfl›ya b›rakt›¤› nükleer tehdide Makyavelli’nin kendisi bile r›za göstermezdi. ‹talyan düflünür, halk›n itaatini sa¤lamay› ve iktidarda kalmak isteyen yöneticinin tüm ahlaki kay›t ve ilkelerden ba¤›ms›z hareket edebilmesini sal›k verirken bu kadar›n› öngörmemifltir. ‹nsanl›¤a tahakküm etmek ad›na insanl›¤› yok etme gücüne sahip olmay›, Makyavelli’nin ne pahas›na olursa olsun ‹talyan
DOSYA: YÜ ZYIL IN KIYAMET PROVALARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
birli¤ini sa¤lamak biçimindeki çok masum kalan idealiyle karfl›laflt›rmak bile yanl›fl olur. Bugün nükleer silahlar, modern ölüm teknolojisini dizginlemek u¤runa, geçen yüzy›lda ulafl›lan anlaflma ve mutabakatlar›n çöküflünü ifade ediyor. Savafl›n ölümcül etkilerini savaflç›larla s›n›rl› tutmak, sivilleri ve do¤al çevreyi korumak gayesiyle formüle edilen, ba¤lay›c› belgeler haline getirilen Cenevre Sözleflmeleri’nin, insan haklar› bildirge ve sözleflmelerinin hükümsüzlü¤üne iflaret ediyor. Hiroflima ve Nagazaki’de yaflananlar, bu yeni ölüm teknolojisine son verilmesi yönünde sa¤lam bir iradenin oluflmas›na hizmet etmekten ziyade, ayn› ak›bete u¤ramamak için bu silahlara sahip olmak gerekti¤i düflüncesini k›flk›rtt›. ABD önderli¤indeki Bat› NATO
‘‘
Bugün nükleer silahlar›n üretimi ile ilgili yaflanan güncel uygulamalar, geçen yüzy›lda modern ölüm teknolojisini dizginlemek u¤runa yap›lan anlaflma ve mutabakatlar›n çöküflünü ifade ediyor.
DOSYA
SAYI 38
SAYFA 19
O C A K ’ 0 8
DOSYA
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‘‘
DOSYA: YÜ ZYIL IN KIYAMET PROVALARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
‹nsanl›k, tarihteki bütün terör örgütlerinin toplam terör üretme kapasitesini nanometre ölçe¤inde b›rakacak bir nükleer devlet terörü yüzünden, eski “terör dengesi” günlerini mumla arayaca¤› bir döneme do¤ru h›zla ilerliyor. Bloku ile Sovyetler Birli¤i önderli¤indeki Do¤u Varflova Bloku aras›ndaki açmaz, nükleer silahlar dolay›s›yla “terör dengesi” (balance of terror) diye adland›r›ld›. 1960’lar›n sonunda ulafl›lan uzlaflma, büyük bir baflar› diye takdim edilse de, ad›ndan da anlafl›laca¤› gibi, güçlünün ve zay›f›n ayr›cal›k ve mahrumiyetini kay›t alt›na almaktan baflka bir fley yapmam›flt›. 5 Mart 1970’te yürürlü¤e giren Nükleer Silahlar›n Yay›lmas›n› Önleme Antlaflmas›, Ocak 1967’den önce nükleer silah yapmay› (ve patlatmay›) baflarm›fl devletlerin, di¤er tüm devletlere karfl› hakim konumunu pekifltiriyordu. Ne ilginçtir ki, bunlar BM Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisine sahip befl daimi ülkesiydi; yani ABD, ‹ngiltere, Fransa, Sovyetler Birli¤i (Rusya) ve Çin. Antlaflma, nükleer silaha sahip olmayan devletlere bir dizi vaatte bulunuyordu: Nükleer silahlanma yar›fl›na son verilecek, hatta stoklar imha edilerek tam bir silahs›zlanma baflar›lacakt›. Gerçi bunun ne zaman ve
SAYI 38
nas›l mümkün olaca¤›, daha önemlisi bu befl devletin, bu müthifl ayr›cal›klar›n› niçin terk edecekleri sorular› cevaps›z kalm›flt›. Nükleer silah› olmayan devletler ise, tabiri caizse sofran›n art›klar›yla yetineceklerdi. Nükleer silahlar› gelifltirirken elde edilen teknolojinin bar›flç›l tatbikinden yararlanacaklar ve hatta “bar›flç›l amaçlarla nükleer teknolojiyi gelifltirme, üretme ve kullanma konusunda devredilemez bir hak” sahibi olacaklard›. Fakat geçen süre zarf›nda hiçbir vaat yerine getirilmedi. Hatta bilakis bar›flç›l, enerji amaçl› nükleer projeleri için yeterli kaynak bulabilen ‹ran gibi ülkeleri engellemek üzere anlaflma metni fiilen de¤ifltirildi. Antlaflma’n›n yürürlü¤ünü denetlemek üzere her befl y›lda bir düzenlenen konferanslar›n 2000 y›l›ndaki aya¤› dramatik bir “baflar›” ile sonuçland›: Nükleer silah› olmayan devletler, nükleer silah› olan devletlerden, bu silahlar› ortadan kald›rma vaadini 30 y›l son-
SAYFA 20
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
ra tekrar almay›, neredeyse unutulmufl bir vaadi teyit ettirmeyi baflarm›fllard›. Lakin bu sevinç bile fazla uzun sürmedi. ABD hükümetinin 2001 y›l› içinde, nükleer silahlar› hiç görülmemifl bir biçimde kullanma planlar› yapt›¤›, 2002 Mart’›nda Amerikan bas›n›na s›zd›r›lan belgelerle ortaya ç›kt›. Planlara göre ABD, nükleer silah sahibi olmayan ülkelere önceden (preemptive) sald›r›lar gerçeklefltirme haz›rl›klar› yapmaktayd›. Üstelik Bush yönetimi, “mini nükleer” veya “s›¤›nak delici” diye adland›r›lan yeni nesil nükleer silahlar›n gelifltirilmesi projesine yönelmiflti. Bu yeni silahlar, konvansiyonel ve nükleer silahlar aras›ndaki s›n›r› belirsizlefltiriyor ve dolay›s›yla mesela Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans›’n›n olas› denetimini (tabi UAEA, ABD topraklar›nda böyle bir fleye cesaret edebilirse!) neredeyse imkans›zlaflt›r›yordu. Ve bunlar kullan›lmas› daha kolay ve daha donan›ml› silahlar olacakt›. O yüzden 2005’in May›s ay›ndaki Gözden Geçirme Konferans›’n›n tam bir fiyaskoyla sonuçlanmas› sürpriz olmad›. Bir ay devam eden Konferans, bir sonuç bildirisi bile imzalanamadan da¤›ld›. Nükleer silah› olmayan ülkeler, “Nükleer Kulüp”ün eski taahhütlerine at›f yap›lmas›n› sa¤layamad›. Belki de en kötüsü; kendilerine karfl› bu silahlar›n kullan›lmayaca¤›na dair bir taahhüt koparma giriflimleri dahi sonuçsuz kald›. Fakat ayn› y›l içinde UAEA ve onun 10 y›l› aflk›n bir süredir baflkanl›¤›n› yürüten Muhammed el-Baradey, “nükleer enerjinin askeri amaçlarla kullan›m›n› önleme ve mümkün olan en güvenli yollarla bar›flç›l amaçlarla kullan›m›n› sa¤lama yönündeki çabalar›ndan dolay›” Nobel Bar›fl Ödülü’ne lay›k görüldü. fiimdi ABD, Anti-Balistik Füze Antlaflmas›’ndan da çekilmifl bulunuyor. Rusya ise Anti-Star Wars (Y›ld›z Savafllar› Karfl›t›) diye takdim edilen ve her türlü füze kalkan› sistemini delip geçece¤i iddia edilen hipersonik silah›n› baflar›yla denemekle övünüyor. ‹nsanl›k, tarihteki bütün terör örgütlerinin toplam terör üretme kapasitesini nanometre ölçe¤inde b›rakacak bir nükleer devlet terörü yüzünden eski “terör dengesi” günlerini mumla arayaca¤› bir döneme do¤ru h›zla ilerliyor. Nükleer silahlar bu flekilde birer egemenlik sembolü olarak görülmeye devam etti¤i ve silahlanma, ekonomi için canl›l›k ve elitler için yüksek kar anlam›na geldi¤i sürece, nükleer silahs›zlanma baflar›lamaz.
SAYI 38
DOSYA: YÜ ZYIL IN KIYAMET PROVALARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
‘‘
Hiroflima ve Nagazaki’de yaflananlar, ölüm teknolojisine son verilmesi yönünde sa¤lam bir iradenin oluflmas›na hizmet etmekten ziyade, ayn› ak›bete u¤ramamak için bu silahlara sahip olmak gerekti¤i düflüncesini k›flk›rtt›.
‹nsanl›k, Makyavelli’yi bile dehflete düflürecek bir yaklafl›mla kendi halklar›n› dahi insan tan›m› içine dahil etmeyen elitlerin tahakkümü alt›ndad›r. Nükleer silahlar, bu elitlerin yeryüzündeki tüm canl› varl›klar› kutsaldan ve dolay›s›yla dokunulmazl›ktan mahrum b›rakan seküler, materyalist anlay›fl›n›n ürünüdür. Dolay›s›yla, nükleer silahlardan ar›nm›fl bir dünyay› hedefleyen her projenin, insano¤lunun hemcinsleriyle, di¤er canl› varl›klarla ve hepsinden önemlisi Yarat›c›’s›yla olan iliflkisini gözden geçirerek ifle bafllamak mecburiyeti vard›r.
SAYFA 21
DOSYA
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
DOSYA: YÜ ZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹ MHA S‹L AHL ARI
G Ü N D E M
DOSYA
BU ÇALIfiMA RUfiEN ÖZKAN TARAFINDAN HAZIRLANMIfiTIR. SAYI 38
SAYFA 22
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
DOSYA: YÜ ZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹ MHA S‹L AHL ARI
DOSYA
SAYI 38
SAYFA 23
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
DOSYA: YÜ ZYIL IN KIYAMET PROVALARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
Ajans› (UAEA), Kimyasal Silahlar› Yasaklama Teflkilat› (KSYT), Nükleer Denemeleri Yasaklama Antlaflmas› (NDYA) ve bu anlaflman›n uygulamaya konmas› için kurulmufl olan teflkilatt›r.
Kitle imha silahlar› ve sorumluluk Doç. Dr. HALUK BERKMEN* halukberkmen@yahoo.com
Günümüz dünyas›nda teknolojik geliflim öylesine girift ve rekabetçi bir ortam yaratm›flt›r ki, ortalama bilgi sahibi vatandafl, mevcut durumu kavramakta güçlük çekmektedir. Ülkelerin büyük yat›r›mlarla oluflturmaya çal›flt›klar› kitle imha silahlar›n›n boyutlar› ve güçleri gerçekten bir dünya sorunu haline gelmifl durumdad›r. Kitle imha silahlar›n› (K‹S) nükleer, kimyasal ve biyolojik olarak üç grupta incelemek mümkündür. K‹S’i izlemek ve denetlemek için BM teflkilat› içinde oluflturulmufl kurulufllar vard›r. Bunlar; Uluslararas› Atom Enerjisi
Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans› (UAEA) UAEA (International Atomic Energy Agency/IAEA) 1956 y›l›nda Avusturya’n›n Viyana flehrinde ufak bir birim olarak ifle bafllam›fl, günümüzde 2500’ün üzerinde personeli bulunan ve tüm dünyada faaliyet gösteren büyük bir organizasyona dönüflmüfltür. Ajans’›n dünya ülkeleri ile olan iliflkilerinin bafl›nda nükleer silah üretimini engelle-
‘‘
Kitle imha silahlar›na sahip ülkelerin, bir yandan bu silahlar› kendi güvenlikleri aç›s›ndan bulundurup üretmeye devam etmeleri; di¤er yandan bu silahlar kendi ülkelerinin d›fl›nda üretildikleri takdirde dünya bar›fl›n›n tehlikeye düflece¤ini savunmalar›, ne yaz›k ki inand›r›c› olmaktan uzakt›r.
DOSYA
SAYI 38
SAYFA 24
* Nükleer Fizik Doktoru
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
DOSYA: YÜ ZYIL IN KIYAMET PROVALARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
TAR‹HTE NÜKLEER SALDIRILAR . . . • 6 A¤ustos 1945’te Hiroflima’ya at›lan atom bombas›, at›ld›¤› anda, 70.000 insan›n ölümüne yol açt›. Y›l sonuna kadar, radyasyona maruz kalan, yaralanan ve hayat›n› kaybeden insan say›s›n›n 140.000’i buldu¤u tahmin ediliyor. Sald›r› sonras›nda flehirdeki binalar›n %69’u tamamen yok oldu, %6,6’s› ise ciddi flekilde hasar gördü. • 9 A¤ustos 1945’te Nagazaki’ye düflen “fiiflman Adam”, senenin sonuna kadar 80.000 insan›n hayat›na mal oldu. 3,2 km2’lik alanda etkili olan atom bombas›, ilk anda 40.000 ila 70.000 kiflinin ölümüne yol açt›.
‘‘
Kitle imha silahlar›n› izlemek ve denetlemek için BM bünyesinde oluflturulmufl kurulufllar vard›r: Uluslararas› Atom Enerjisi Ajans› (UAEA), Kimyasal Silahlar› Yasaklama Teflkilat› (KSYT), Nükleer Denemeleri Yasaklama Antlaflmas› (NDYA) ve bu anlaflman›n uygulamaya konmas› için kurulmufl olan teflkilat.
mek ve bu amaçla denetimlerde bulunup sonuçlara ulaflmak gelmektedir. Denetim görevini üstlenmifl olan uzman personel say›s› ise 300 civar›ndad›r. Ajans faaliyetlerini düzenleyen (Non-Proliferation Treaty/NPT), Nükleer Silahlar›n Yayg›nlaflmas›n› Önleme Anlaflmas›, 1 Temmuz 1968’de imzaya sunulmufl ve zaman içinde 190 ülke bu anlaflmaya uyacaklar›n› bildirmifllerdir. Ajans’›n denetleme ve izleme görevlerinden baflka, bar›flç›l amaçl› nükleer teknolojinin yayg›nlaflmas›na destek verme görevi de vard›r. Bu bak›mdan elektrik enerjisi üretmek için infla edilen nükleer reaktörler (güç santralleri) konusunda teknoloji transferine arac› olmak da UAEA’n›n görevleri aras›nda bulunmaktad›r. Kimyasal Silahlar› Yasaklama Teflkilat› (KSYT) KSYT (Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons/OPCW)’nin kurulma fikri, 3 Eylül 1992’de ‹sviçre’nin Cenevre flehrindeki silahs›zlanma görüflmeleri s›ras›nda önerilmifltir. Kimyasal Silahlar› Yasaklama Antlaflmas› 13 Ocak 1993 tarihinde imzaya aç›lm›fl ve 29 Nisan 1997’de kabul edilip uygulamaya konmufltur. Bu teflkilat›n merkezi Hollanda’da Den Hague flehrinde olup Viyana’da da bir flubesi bulunmaktad›r.
SAYI 38
Kimyasal silahlar› üç gruba ay›rabiliriz: a. Pratikte kullan›m› olmayan kimyasallar. Bunlar›n ancak deney veya araflt›rma amaçl› üretimi söz konusudur. 100 gram›n üzerinde üretildikleri takdirde KSYT örgütüne haber vermek gerekmektedir. b. Zehirli olan hardal gaz›n›n ham maddesi olan baz› kimyasallar. Bunlar ayn› zamanda solventlerde ve baz› tür mürekkeplerde kullan›lmak üzere s›n›rl› olarak üretilmektedir. c. Sanayide genifl kullan›m› olan baz› zehirli gazlar. Örne¤in; fosgen ad›yla bilinen kimyasal, bir K‹S olarak tan›mlanm›fl oldu¤undan y›lda 30 tondan fazla üretildi¤i takdirde KSYT teflkilat›na haber vermek gerekmektedir. Nükleer Denemeleri Yasaklama Antlaflmas› ve Teflkilat› (NDYA) NDYA (Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty Organization/ CTBTO) askeri veya sivil amaçl› her türlü nükleer silah denemesini yasaklamaktad›r. Bu anlaflma 10 Eylül 1996’da BM Genel Konferans› s›ras›nda kabul görmüfl ve ülkelere 24 Eylül 1996 tarihinde imzaya aç›lm›flt›r. Bu anlaflmay› izlemek ve uluslararas› iletiflimi sa¤lamak üzere 19 Kas›m 1996 y›l›nda Viyana’da NDYA teflkilat› kurulmufltur. Bu anlaflman›n mümkün oldu¤unca fazla ülke taraf›ndan imzalanmas›n› ve uygulanmas›n› sa¤lamak teflkilat›n görevleri aras›ndad›r. Bu üç uluslararas› teflkilat›n d›fl›nda bir de biyolojik silahlar› yasaklay›p denetlemek için bir kurulufl oluflturma gayreti bulunmaktad›r. Ancak bugüne kadar yap›lan tüm giriflimler sonuçsuz kalm›fl, istenilen yap›da bir denetleme teflkilat› kurulamam›flt›r. Nükleer teknolojiye sahip ülkeler aras›nda befl ülkenin özel bir durumu bulunmaktad›r. Bu ülkeler; nükleer
SAYFA 25
DOSYA
O C A K ’ 0 8
DOSYA
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‘‘
DOSYA: YÜZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
Sadece nükleer silahlar için de¤il, ayn› zamanda kimyasal ve biyolojik silahlar için de uluslararas› kurulufllar›n etkin denetleme giriflimlerinde bulunmalar› gereklidir.
K‹S’e sahip olan Amerika, Rusya, ‹ngiltere, Fransa ve Çin’dir. Ayr›ca, Hindistan, Pakistan ve ‹srail, resmen olmasa da, nükleer silah sahibi ülkeler aras›nda say›labilirler. Bu ülkeler silahs›zlanma politikas›n› nükleer silahlar›n yayg›nlaflmas›n› önleme politikas›ndan ay›rmakta ›srar etmektedirler. Söz konusu befl ülkede nükleer K‹S üretimine son verildi¤i takdirde, bu çabalar›n do¤al sonucu olarak nükleer K‹S’in istenmeyen ellere geçmesi de engellenmifl olacakt›r. Aksi halde bir yandan K‹S’in üretimine devam edip, di¤er yandan K‹S’in istenmeyen ellere veya kendilerinden baflka ülkelere geçmesine engeller getirmeye çal›flmak, ikili bir standart uygulamak demektir. Bu bak›mdan, nükleer denemelere son vermekten öte, tümüyle nükleer silah imalat›na son vermek ve mevcut nükleer K‹S’i imha etmek gereklidir. Nükleer K‹S sahibi ülkelerin, bir yandan bu silahlar› kendi güvenlikleri aç›s›ndan, bulundurup üretmeye devam etmeleri, öte yandan di¤er
SAYI 38
ülkelerde üretildikleri takdirde dünya bar›fl›n›n tehlikeye düflece¤ini savunmalar›, ne yaz›k ki inand›r›c› olmaktan uzakt›r. Kitle imha silahlar›n› yok etmenin ilk ad›mlar› Nükleer K‹S’i tümüyle yok etmek ne derece önemli ve gerekli ise, bu silahlar›n ham maddesi olan zenginlefltirilmifl uranyum üretimine son vermek de ilk ad›m olarak o derece önemlidir. Topraktan ç›kar›lan uranyum %99,3 oran›nda U-238 ve %0,7 oran›nda U-235 izotoplar›n›n kar›fl›m›ndan oluflmaktad›r. Nükleer reaksiyonun gerçekleflmesi için uranyumdaki U-235 oran›n› artt›rmak gerekir. E¤er, U-235 tüm uranyum miktar› içinde %20’nin üzerinde ise toplam uranyum kütlesi, Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum (High Enriched Uranium/HEU), %20’nin alt›nda ise toplam uranyum kütlesi, Alçak Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum (Low Enriched Urani -
SAYFA 26
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
DOSYA: YÜZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
TAR‹HTE NÜKLEER SALDIRILAR . . .
um/LEU) ad›n› al›r. Bir nükleer silah oluflturmak için %93 oran›nda zenginlefltirilmifl uranyuma sahip olmak gerekmektedir. Oysa ki, elektrik üreten tüm nükleer güç santrallerinin yak›tlar›nda kullan›lan uranyum, %2 veya %3 oran›nda, Alçak Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum’dur. Ancak, dünyada halen 100 kadar araflt›rma reaktörü Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum kullanmaya devam etmektedir.(el-Baradei M Ve Störe J.G. IAEA Bulletin, Eylül 2006, s.16) Nükleer K‹S’de hem Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum hem de plütonyum kullanmak mümkündür. K‹S’de Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum kayna¤›n› yok etmek için ülkelerin flu dört noktada ortak görüflte olmalar›nda ve iflbirli¤ine varmalar›nda yarar vard›r: 1. Araflt›rma reaktörlerinde Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum kullan›m›ndan vazgeçmeleri. 2. Ellerinde Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum bulunduran ülkelerin bu maddeleri Alçak Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum’a dönüfltürmeleri. 3. Bu giriflimi ya kendi olanaklar› ile yapmalar›, bu olanaklara sahip de¤illerse; Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum’u, sat›n alm›fl olduklar› ülkelere iade edip bunun Alçak Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum’a dönüflümünü sa¤lamalar›. 4. Tüm üretici ülkelerin nükleer K‹S imâli için gerekli olan Yüksek Oranda Zenginlefltirilmifl Uranyum üretimine son vermeleri. (Maalesef, bu konuda imzalanm›fl bir anlaflma henüz mevcut de¤ildir.) Tüm bu giriflimlerin uluslararas› tarafs›z bir kurulufl taraf›ndan denetlenmesi gerekmektedir. Bu konuda uzun y›llar›n tecrübesine sahip olan UAEA, tüm üye ülkelerin deste¤i ile denetim rejiminde gerekli olan ilaveleri ve de¤ifliklikleri içeren yeni bir Ek Protokol teklif etmifltir. UAEA, bilgi kayna¤› olarak sadece ülkelerin sundu¤u bilgiler ile yetinmeyip medya haberlerinden, teknik ve ticari yay›nlardan faydalanarak; uzaydan çekilmifl uydu foto¤raflar›na kadar her türlü aç›k bilgi kaynaklar›n› tarayarak gerçekçi bir sonuca ulaflmaya çal›flmaktad›r. Ancak ülkelere, küçük miktarlarda bulundurduklar› nükleer maddeleri bildirme konusunda ek yükten kurtarmak amac›yla, Küçük Miktarlar Pro-
SAYI 38
• Halepçe’de, 16 Mart 1988’de, Irak ordusunun helikopter ve uçaklardan att›¤› kimyasal gazlar, 5000’den fazla kiflinin ölümüne yol açt› ve 15.000’i aflk›n kiflinin de yaralanmas›na sebep oldu. ‹ncelemeler sonucunda hardal, sinir, tabun ve VX gazlar› kullan›ld›¤› ortaya ç›kt›. • ABD, 1967-1969 y›llar› aras›nda, Vietnam Savafl›’nda, ormanl›k alanda saklanan Vietnaml› savaflç›lar› ortaya ç›karmak için, a¤aç yapraklar›n› döken Agent Orange adl› kimyasal bir madde içeren silah kulland›. A¤açlar› ve bitki örtüsünü yok eden bu kimyasal silah, 23.607 dönüm alan üzerine püskürtüldü ve metabolizma bozukluklar›na, bebeklerin sakat do¤mas›na ve çeflitli kanser hastal›klar›na sebep oldu. 2 milyondan fazla kifli bu kimyasaldan etkilendi. Savafltan dönen 10.000 ABD askerinde de benzer hastal›klar ortaya ç›kt›.
DOSYA
SAYFA 27
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
tokolü (SQP) ad›nda yeni bir anlaflma teklif edilmektedir. Bu anlaflmay› yaklafl›k 120 ülkenin imzalayaca¤› tahmin edilmektedir. Nükleer madde denetimi olarak bilinen safeguard yaklafl›m›, son y›llarda bir dönüflüm geçirmifl ve önceleri tek tek fabrikalar› denetlemekle yetinirken, gittikçe ülke hakk›nda “bütünsel bir görüfl” sahibi olma fikrine önem verir olmufltur. Art›k ülkeler hakk›nda genel bir bak›fl aç›s› içeren Ülke De¤erlendirme Raporu (ÜDR) oluflturulmaktad›r. Bu raporlar hakk›nda hem safegu ard bölümünün yüksek seviyeli yöneticileri, hem de Ajans’›n Hukuk Servisi ve D›fl ‹liflkiler Servisi görüfllerini bildirmektedirler. Bu tür kapsaml› bir raporun ortaya konmas› için çok yönlü bilgi ve yetenek sahibi elemanlar›n görev bafl›nda bulunmalar› gerekmektedir. UAEA toplam olarak 1500 kadar teknik personel ve bir o kadar da destek personeli çal›flt›rmaktad›r. Bunlar›n 200’den fazlas›, dünyadaki nükleer tesisleri bizzat denetleyen uzman müfettifllerdir. ÜDR sayesinde bir ülkede denetim faaliyetlerinin bir y›ll›k bilançosu ç›kabilmekte, eksikle-
DOSYA: YÜZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
rin saptan›p gerekli tedbirlerin al›nmas› kolaylaflmaktad›r. K‹S üretimini önlemek amac›yla, UAEA, denetimde bulundu¤u ülkelerdeki; 1. Nükleer madde hareketlerini ve envanterlerini, 2. Tesislerin amaçlar›na uygun olarak kullan›l›p kullan›lmad›klar›n›, 3. Nükleer madde bildirimlerinin istenen kalitede olup olmad›¤›n›, 4. Tesislerdeki nükleer madde ölçüm ve tespitlerinin sa¤l›kl› olup olmad›¤›n›, 5. Bildirilen ile ölçülen madde miktarlar›ndaki farklar›n kabul edilebilir düzeylerde bulunup bulunmad›klar›n› saptamakta ve bu sayede sa¤l›kl› bir sonuca ulaflarak dünya bar›fl›na katk›da bulunmaktad›r.
‘‘
Toplumdan kaynaklanan ve alttan üste do¤ru geliflen bir bask› mekanizmas› sayesinde kitle imha silahlar›n›n tüm ülkelerde yasaklanmas› ve halen mevcut olanlar›n imha edilmesi mümkün olabilecektir.
DOSYA
SAYI 38
SAYFA 28
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
DOSYA: YÜZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
TAR‹HTE NÜKLEER SALDIRILAR . . . • 1964 y›l›ndan itibaren Çin’in çeflitli nükleer ve kimyasal denemeler yapt›¤› Do¤u Türkistan’da, flimdiye kadar 200.000 kadar Müslüman öldü, en az 20.000 çocuk sakat do¤du. Çeflitli zamanlarda, 50’ye yak›n atom ve hidrojen bombas›n›n deneme amaçl› patlat›ld›¤› bölgede, 1984 y›l›nda yer alt› nükleer denemelerinin, 8,8 fliddetinde bir yer sars›nt›s›na yol açt›¤› tespit edildi.
Bütünsel Safeguard Yaklafl›m› (BSY) sayesinde ülkelerin; 1. Do¤ru ve gerçekçi bildirimlerde bulunup bulunmad›klar›, 2. ‹thal ve ihraç ettikleri nükleer maddelerin bar›fl amaçl› nükleer faaliyetlerle uyuflup uyuflmad›¤›, 3. Nükleer konulardaki Ar-Ge faaliyetlerinin bildirimde bulunduklar› programlarla uygunluk içerisinde olup olmad›klar› saptanabilmektedir. Bu yaklafl›m›n tüm ülkelere uygulan›r hale gelmesi hedeflenmektedir. Esas amaç, K‹S’i belirli ülkelerin tekelinde b›rakmak de¤il, dünya bar›fl›n›n kal›c› olabilmesi için bu tür silah üretiminin tümüyle yasaklanmas›d›r. Sadece nükleer silahlar için de¤il, ayn› zamanda kimyasal ve biyolojik silahlar için de uluslararas› kurulufllar›n etkin denetleme giriflimlerinde bulunmalar› gereklidir. Ülkeleri, nükleer silahlar›n veya di¤er kitle imha silahlar›n›n üretimine sevk edecek, temel nedenlere inmeden bu soruna köklü çözüm bulunamaz. Öncelikle kültürlerin birbirlerini daha yak›ndan tan›y›p anlamaya gayret etmeleri gerekmektedir. Kültürel iflbirli¤i ve
SAYI 38
karfl›l›kl› güven bafllad›¤›nda, ard›ndan ekonomik iflbirli¤i de gelecektir. Ekonomik iflbirli¤i ise paylafl›ma ve yard›mlaflmaya yol açt›¤›ndan, zengin ülkeler ile fakir ülkeler aras›ndaki ekonomik uçurum zaman içinde azalacakt›r. Karfl›l›kl› güven ve hoflgörü, bar›fl› oluflturup sürdürmenin en önemli deste¤idir. Günümüzde zengin ülkelerin fakir ülkelere yapmakta olduklar› maddi yard›m, zengin ülkelerin milli gelirlerinin binde birinden bile daha azd›r. Fakat sorun maddi yard›m yapmakla çözülmemekte, sorumlulu¤un her düzeyde bulunmas› gerekmektedir. Ülkelerin yönetim kadrolar›n›n samimi olarak dünyada bar›fl›n hüküm sürmesi için gerekli giriflimlerde bulunmalar› ilk flartt›r. ‹kinci flart ise bu konuda araflt›rma ve gelifltirme yapan bilim adamlar›n›n kendi sorumluluklar›n›n bilincine ulaflmalar›d›r. Bilim adamlar›n›n sorumlulu¤u Toplumlar› K‹S konusunda uyarmak ve bilinçli hale getirmek hiç de kolay de¤ildir. Öncelikle K‹S sistemlerinin etkilerinden toplumlar› haberdar etmek ve etkin olabilecek tedbirler önermek gerekmektedir. Bu
SAYFA 29
DOSYA
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
DOSYA: YÜZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
TAR‹HTE NÜKLEER SALDIRILAR . . . • 1935’te Etiyopya’y› iflgal eden ‹talya, savaflta hardal gaz› içeren bombalar kulland›. Havadan uçaklarla püskürtülen, karadan da toz halinde yay›lmas› sa¤lanan hardal gaz›, 15.000 kifliyi etkiledi. • Kimyasal silahlar›n sahneye ilk ç›k›fl› I. Dünya Savafl›’yla oldu. 1915’te Almanlar›n, Fransa, Kanada ve Cezayir’le yapt›¤› savaflta iki taraf›n da klor, fosgen ve hardal gazlar›n› kullanmas› sonucunda, ilk anda 85.000 kifli hayat›n› kaybetti. Daha sonra 1.176.500 kifli kimyasal gazlar›n sebep oldu¤u pek çok hastal›¤a yakaland› ve hayat›n› kaybetti. • Kimyasal silahlar›n terörist gruplar taraf›ndan kullan›lmas›na en dramatik örnek Tokyo’daki metro sald›r›s›d›r. 20 Mart 1995’te, Aum Shinrikyo adl›, kendilerine dünyay› yok etmeleri gerekti¤ine dair vahiy geldi¤ini iddia eden bir grubun, Tokyo metro istasyonuna sarin gaz› atmas› sonucunda 12 kifli öldü, 5000 kifli yaraland›.
DOSYA
görevi öncelikle üstlenecek olanlar ise bu silahlar›n bilimsel ve teknik özellikleri üzerinde çal›fl›p araflt›rma yapm›fl olanlard›r. Örne¤in, II. Dünya Savafl› s›ras›nda Japonya üzerine at›lan iki adet nükleer bomba, birçok bilim adam›n›n tepkisini çekmifl; etkin bir önlemin al›nmas› için giriflimde bulunmalar›n› sa¤lam›flt›r. Art›k bilim adam›n›n, kendini “Benim araflt›rmalar›m›n sonucu beni ilgilendirmez; sorumluluk bu araflt›rmalar› silaha dönüfltürüp kullananlara aittir.” fleklinde savunmaya geçti¤i dönem geride kalm›flt›r. Çünkü küreselleflen dünyada kitlesel imha gücüne sahip silahlar› kullananlar kadar bilimsel ve teknolojik bilgi üretenler de önem kazanmaktad›r. Dolay›s›yla, sorumluluk her düzeyde olmal›, neyin, ne zaman ve ne derecede yararl› veya zararl› oldu¤u iyi bilinmelidir. Nükleer santraller Nükleer silah konusunu enerji üretim konusu ile de kar›flt›rmamak gerekmektedir. K‹S yap›m›na karfl› olmak ile nükleer santral yap›m›na karfl› olmak farkl› fleylerdir. Biri y›k›c› ve zararl›, di¤eri ise yap›c› ve faydal›d›r. Günümüzde nükleer enerjiden elektrik üreten birçok ülke bulunmaktad›r. Baz› ülkelerin nükleer santrallerden ürettikleri elektrik enerjisinin pay› ve bu ülkelerde bulunan nükleer santral adedi (Nuclear Po wer Reactors in the World, UAEA yay›n›,2005): Fran-
SAYI 38
sa %78 (58), Belçika %56 (7), ‹sveç %50 (12), Almanya %28 (20), Japonya %25 (54), ABD %20 (104), Rusya %17 (30)’dir. Tüm dünyada nükleer enerjiden yararlanarak elektrik üreten toplam 435 adet güç santrali bulunmaktad›r. Üstteki örnek listede ABD ve Rusya’n›n alt s›ralarda yer almalar›n›n nedeni, toplam elektrik üretimleri içinde nükleer enerji paylar›n›n düflük olufludur. Ancak, nükleer santral adedi itibariyle ABD ilk s›rada, Rusya ise dördüncü s›rada yer almaktad›r. Sonuç olarak Kitle imha silahlar›n›n zararlar›n› ve toplumlar üzerindeki k›sa ve uzun vadeli etkilerini inceleyerek, istatistiki bilgiler toplayacak ve bunlar› bilimsel yöntemler kullanarak de¤erlendirecek giriflimleri desteklemek gerekmektedir. Sa¤l›kl› ve gerçekçi sonuçlara ulaflt›ktan sonra bu bilgiler, yetkili kurulufl ve kiflilere aktar›lmal› ve böylece toplum bilgilendirilmelidir. Toplumdan kaynaklanan ve alttan üste do¤ru geliflen bir bask› mekanizmas› sayesinde K‹S’in tüm ülkelerde yasaklanmas› ve halen mevcut olanlar›n imha edilmesi mümkün olabilecektir. Arzulanan dünya bar›fl›n›n kal›c› olmas› için her düzeyde ve yetkide insanlar bilgilendirilmeli hatta e¤itilmelidir. Bunu sa¤laman›n yolunun, her düzeyde ve görevde, sorumluluk tafl›maktan geçti¤i asla unutulmamal›d›r.
SAYFA 30
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‹mparatorluk ve nükleer silahlar JOSEPH GERSON*
ABD son 60 y›l boyunca, nükleer silah deposunu ço¤unlukla birbiriyle iliflkili olan birçok amaç için kulland›. Bunlardan birincisi, elbette savafl alan›yd› ki bu alan, Hiroflima ve Nagasaki halk›n› kapsayacak kadar geniflti. Bu ilk atom bombalar›n›n kullan›m›n›n Japonya’ya karfl› olan savafl› durdurmak için flart olmad›¤› ve bunlar›n ABD’nin nükleer cephanelik edinmesinin ABD’nin ikinci amac›na hizmet etti¤i yönünde, akademisyenler aras›nda uzun süredir görüfl birli¤i mevcut. Bahsedilen ikinci hedef, ABD’nin, müttefiklerini yani
DOSYA: YÜZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
“uydu devletler”ini ve düflmanlar›n› korkutma yoluyla küresel düzen(sizlik)in parametrelerini onlara zorla kabul ettirme amac›yd›. ‹lk olarak Henry Truman taraf›ndan 1946’da Kuzey ‹ran’daki Azerbaycan krizi s›ras›nda uygulanan ve Asya ile Ortado¤u’daki ABD savafllar›nda, ayr›ca Berlin ve Küba füze krizlerinde de baflvurulan üçüncü hedef ise, muhalifleri nükleer sald›r› tehdidiyle korkutarak onlar› sadece ABD aç›s›ndan kabul edilebilir olan anlaflma koflullar›nda görüflmeye zorlamak ya da Irak’a karfl› yap›lan Bush sald›r›lar›nda oldu¤u gibi çaresizlik içinde kalm›fl hükümetlerin kendilerini kimyasal veya biyolojik silahlarla korumalar›n› engellemekti. ABD’nin nükleer silahlar›n›n son fonksiyonu da cayd›r›c›l›kt›r ki bu, Vietnam Savafl›’n›n son y›llar›nda
‘‘
ABD, nükleer silahlar›, müttefiklerini ve düflmanlar›n› korkutmak, küresel düzen(sizlik)in parametrelerini onlara zorla kabul ettirmek için kullanmaktad›r.
DOSYA
SAYI 38
SAYFA 31
O C A K ’ 0 8
DOSYA
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
Sovyetler Birli¤i’nin ABD ile denk olmay› baflarmas› ile gündeme geldi. Bu terim, genelde “karfl›l›kl› kesin yok olufl”u garanti ederek ABD’ye karfl› sürpriz bir ilk sald›r›y› önleme fleklinde anlafl›ld›. Baflka bir deyiflle, ABD’ye nükleer silahlarla sald›racak kadar “aptal” olan herhangi bir millet yok olacakt›. Ancak, Pentagon liderleri cayd›r›c›l›¤›n hiçbir zaman ABD politikas› olmad›¤›n› iddia etti ve cayd›r›c›l›¤› di¤er uluslar›n ABD’nin ç›karlar›na ayk›r› olacak biçimde harekete geçmesini engelleme olarak tan›mlad›. Bu harekete geçme; petrol ve su gibi k›t kaynaklar›n da¤›t›m›, ABD’nin müttefiklerine ya da müflterilerine karfl› nükleer olmayan sald›r›lar› engelleme, ABD yönetimindeki küresel düzen(sizlik)in parametrelerini ve kurallar›n› tan›mlama ve yürütme için soyk›r›ma yol açan nükleer silahlar›n kullan›m›na yönelik kararlar› içerebilirdi. Ben, nükleer silahlar›n ABD’nin kulland›¤› flekilde ya da bir tehdit unsuru olarak kullan›lmas›n›n her zaman baflar›l› oldu¤unu savunmuyorum. Gerçekte, Hiroflima ve Nagasaki’deki atom bombalamalar› bile ABD’nin iki amac›ndan sadece bir tanesini gerçeklefl-
SAYI 38
DOSYA: YÜZYIL IN KIYAME T PROVAL ARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
‘‘
ABD’nin nükleer gücünün temel rolü, küresel egemenlik sa¤lamakt›. Çin, Rusya, Fransa ve Almanya’ya durmalar› gereken yer hat›rlat›l›yor; ‹ran ve Venezuela’ya da ABD’nin ulusal ç›karlar›na zarar verebilecek petrol ve enerji politikalar› uygulamamalar› konusunda uyar› gönderiliyordu.
tirebildi. So¤uk Savafl’›n bu ilk bombalar›, Stalin’e ve Sovyet seçkinlerine, bu yeni silahlar›n gücü ve ABD’nin bunlar› kullanma iradesi hakk›nda gözda¤› verici bir mesaj gönderiyordu. Ancak bu ilk bombalamalar›n ard›ndan birkaç hafta geçtikten sonra ABD, Kore’de Moskova ile nüfuz paylafl›m› yap›yordu. Dört y›l sonra, ABD liderlerinin Hiroflima ve Nagasaki bombalamalar›yla kazand›klar›n› sand›klar› Kuzey Çin ve Mançurya, Sovyet alan› olarak görülen tarafa kat›l›yordu. Sonuçta, ABD’nin nükleer üstünlük konusundaki kararl›l›¤› ve gözda¤› veren nükleer sald›r›lar›, nükleer savafl tehlikesini baflka bir yolla artt›rd›: Nükleer silah-
SAYFA 32
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
lar›n art›fl›n› k›flk›rtarak. Hiçbir millet dengesiz bir güç da¤›l›m›na uzun süre tahammül etmez. Sovyetler Birli¤i (flimdi Rusya), Çin, Kuzey Kore ve büyük ihtimalle ‹ran’›n nükleer silahlar› tercih etmesinin birinci nedeni buydu. Bush yönetimi, nükleer silahlar› ve onlar›n çeflitli kullan›mlar›n› ABD askeri ve d›fl politikas›n›n merkezine koydu. Atom Bilimcilerin Bildirisi’nde belirtildi¤i gibi, “Ronald Reagan’›n ilk döneminde So¤uk Savafl’›n yeniden ortaya ç›kmas›ndan bu yana ABD savunma stratejisi nükleer silahlara hiç bu kadar vurgu yapmam›flt›.” ‹lk defa, yedi ulus özel olarak birincil nükleer hedefler olarak tespit edildi: Rusya, Çin, Irak, ‹ran, Suriye, Libya ve Kuzey Kore. Ç›kar odakl› önyarg›lar› ile konuflan üst düzey bürokratlar›n ça¤r›lar›na uygun olarak NPR, yeni ve daha kullan›fll› nükleer silahlar›n finanse edilmesini teflvik etti. Bu yeni silahlar aras›nda, bunker buster ad›nda yeralt› s›¤›naklar›n› vuran yeni bir silah da yer al›yordu. Hiroflima atom bombas›ndan 70 kez daha güçlü olan bunker buster, düflman›n komuta yeralt› s›¤›naklar›n› ve yerin yüzlerce metre alt›ndaki kitle imha silahlar› donan›mlar›n› yok etmek üzere tasarlanm›flt›. Asya’da ABD’nin rolünü azaltmaya çal›flan Çin’e ya da çok olas› görünmeyen Rus ve Frans›z nükleer sald›r›lar›na karfl› cayd›r›c›l›k rolü üstlenmesine ek olarak
SAYI 38
DOSYA: YÜZYI LIN KIYAMET PROVALARI: K‹TLE ‹MHA S‹L AHL ARI
ABD’nin nükleer gücünün temel rolü, küresel egemenlik sa¤lamakt›. Çin, Rusya, Fransa ve Almanya’ya durmalar› gereken yer hat›rlat›l›yor; ‹ran ve Venezuela’ya da ABD’nin ulusal ç›karlar›na zarar verebilecek petrol ve enerji politikalar› uygulamamalar› konusunda uyar› gönderiliyordu. So¤uk Savafl’›n bitmesinden bu yana, ABD medyas› ve ulusal siyasi söylem, “yatay yay›lma”n›n tehlikelerine odakland›. Bu tehlikeler aras›nda nükleer silaha sahip “güvenilmez” devletler, nükleer güç tesislerine sahip devletlerin nükleer güç haline gelme ihtimali, nükleer stoklar›n “güvenilmez” devletlere ya da el-Kaide gibi terörist gruplara s›zma ihtimali de yer al›yor. Pakistan’daki Müflerref rejiminin devrilmesi ve ülkenin nükleer silah deposunun radikal ‹slamc›lar›n eline geçmesi de kabus senaryolar aras›nda zikrediliyor. Ne var ki, bu çabalar, ABD, di¤er uluslar› nükleer sald›r›larla tehdit etti¤i ve teröre yol açan güç dengesizli¤ini sürdürmekte ›srar etti¤i sürece bir giriflim olmaktan öteye geçemeyecektir. Nükleer silahlar›n ortadan kald›r›lmas› için gereken siyasi ve teknik ad›mlar uzun süredir biliniyor. Öncelikle ABD, nükleer silah kullanmakla ilgili “ilk sald›r›” doktrinini terk etmeli. Daha sonra yeni nükleer silahlar›n gelifltirilmesi ve yay›lmas›n› finanse etmekten vazgeçmelidir. Yamyaml›k ve kölelik nas›l ortadan kald›r›ld›ysa, nükleer silahlar da kald›r›labilir. Mesele, biz insanlar›n yaflamay› seçme konusunda istek ve cesaretlerinin olup olmamas› meselesidir.
SAYFA 33
* Joseph Gerson, American Friends Service Committee direktörü, 'Empire and the Nuclear Weapons', 04/12/2007, Foreign Policy in Focus, www.fpif.org. Gülbahar Çetinkaya tarafından tercüme edilmifltir.
DOSYA
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
A D A N M I fi
H A Y A T L A R
fiiirleriyle insanl›¤a ›fl›k tutan bir flair ve filozof:
Muhammed ‹kbal
1905 y›l›nda milliyetçi olarak Avrupa’ya giden ‹kbal, 1908 y›l›nda ‹slamc› ve ümmetçi olarak geri dönüyordu. ‹slam dünyas›n›n bir araya gelmesi ve çeflitli ›rk, renk ve ülkelerdeki Müslümanlar›n bir millet olarak ‹slam ümmetini ihya etmesi gerekti¤ine samimiyetle inanm›fl ve fliir dili ile mesaj› yaymaya çal›flm›flt›r.
Erken dönem hayat› ve e¤itimi Urdu ve Fars edebiyat›n›n önde gelen isimlerinden biri olan Muhammed ‹kbal, 1873’te Pakistan’›n Pencap eyaletinde, mutasavv›f bir anne ve baban›n o¤lu olarak dünyaya geldi. Medresede Kur’an-› Kerim, dil, tarih ve edebiyat e¤itimi alan ‹kbal, Lahor’da Felsefe, ‹ngiliz edebiyat› ve Arapça dallar›nda tamamlad›¤› yüksek ö¤reniminden sonra üniversitede çal›flmaya bafllad›. ‹kbal 1905’te yüksek tahsil için Avrupa’ya gitti ve orada üç y›l kald›. Cambridge Üniversitesi’nde felsefe okudu ve sonra Almanya’da ‹ran tasavvufu üzerin “The Develop ment of Metaphysics in Persia” yani “‹ran’da Metafizi¤in Geliflmesi” bafll›kl› bir doktora tezi yazarak, Münih Üniversitesi’nden doktora diplomas› ald›. Ayr›ca 1908’de Lincoln’s Inn’den ‹ngiltere’nin en yüksek hukuk diplomas›n› da ald›. Ama en önemlisi, ‹kbal’in Avrupa’n›n sosyal yap›s›n› çok yak›ndan görmüfl olmas›yd›.
SAYI 38
Avrupa’n›n ‹kbal’in düflüncesine etkisi Avrupa’daki müflahedeleri ve tecrübeleri flahs› üzerinde çok yönlü tesirler b›rakt›. ‹kbal, Avrupal›lar›n giriflkenliklerinden ve onlar›n enerji dolu hayatlar›ndan etkilendi. Avrupa’n›n fen ve bilim alan›nda sahip oldu¤u genifl imkanlara ve yeni bulufllar›na ve icatlar›na hayran kald›. Fakat Avrupa’n›n müreffeh hayat›n›n yan› s›ra, milletlerinin ac›mas›z rekabeti de ‹kbal’in gözünden kaçmad›. Kapitalist sistemin temelinde bu fesat mevcuttu. Avrupa milletleri aras›ndaki bu ac›mas›z rekabet, adeta bir savafl fleklindeydi. Böylece ‹kbal, Avrupa’n›n giriflken, enerji dolu ve müreffeh hayat›na ra¤men onun ›rkç›l›¤›n›, ac›mas›z rekabetini, afl›r› milliyetçili¤ini ve dolay›s›yla milletlerin aras›ndaki düflmanl›¤› ve insanlar›n ›rka ve renge dayal› nefretlerini gördü; bunlardan derinden etkilendi. Bunu fliirlerinde de dile getirdi: “Ey Bat›l›lar! Bu dünya bir dükkan de¤ildir. Sizin de¤er verdi¤iniz fleyler asl›nda de¤ersizdir Medeniyetiniz kendi hançeriyle intihar edecektir. Zay›f dal üzerinde yap›lan yuva payidar olmayacakt›r.” ‹kbal, Avrupa’n›n, giriflken ve hareket dolu hayat›ndan etkilendi¤i halde sosyal ve siyasi sistemlerinin çürük ve çökmeye mahkum oldu¤unu anlamakta gecikmedi. Sonra Bat›’n›n afl›r› milliyetçilik, ›rkç›l›k, insanlar aras›ndaki ac›mas›z rekabet gibi hastal›klar›na bir panzehir arad› ve bunu ‹slam’da buldu. ‹kbal, ‹slam’›n ›rklar ve uluslar üstü kardefllik özelli¤inin Bat›’n›n hastal›klar›na panzehir oldu¤una inanm›flt›r. Çünkü ‹slam’›n dünyaya hakim oldu¤u dönemde bu kardefllik gerçek olarak yaflanm›flt›r. ‹kbal’e göre insanl›k tarihinde yaln›zca ‹slam döneminde ›rk, renk ve de¤iflik ülkelerden insanlar bir araya gelerek, ‹slam dünyas›n› gelifltirmek amac›yla as›rlarca ahenk içerisinde çal›flm›fllard›r.
SAYFA 3 4
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
M
G Ü N D E M
U
H
A
M
M
E
D
‹
K
B
A
L
fiiirleri ‹kbal çok gençken fliir yazmaya bafllad›. ‹lk dönemlerindeki fliirlerinde romantik ve tasavvuf e¤ilimler bask›nd›. Mesela: “Her fleyde ezeli bir güzellik aksetmektedir ‹nsanlar›n sözlerinde, goncalar›n aç›l›fl›nda Her farkl›l›k içinde bir vahdet gizlidir Atefl böceklerinin parlakl›¤›nda, çiçeklerin aç›l›fl›nda.” Bunun gibi pek çok örnek verilebilir. Fakat çok geçmeden ‹kbal’in fliirlerinde Hindistan milliyetçili¤i a¤›r basmaya bafllad›. Buna örnek olarak afla¤›daki fliirini verebiliriz: Hintli Çocuklar›n Kavm-i Teranesi Fars’tan kopan y›ld›zlar› Parlatarak samanyoluna yükselten ülke Vahdetin sesini dünyaya duyuran ülke Hicaz’›n efendisini serinleten ülke O benim vatan›md›r, o benim vatan›md›r. Da¤lar› Sina, insanlar› Kelim (Musa as.) olan ülke Nuh Peygamber’in gemisini a¤›rlayan ülke Gökyüzüne yükselen merdiven ülke Hayat yaflamak için cennet mekan ülke O benim vatan›md›r, o benim vatan›md›r. Ama ‹kbal sadece körü körüne vatan›n› ve milletini methetmedi. Ayn› zamanda Hint k›tas›ndaki insanlar›n hayata karfl› olan tav›rlar›n› ve zavall›l›klar›n› tenkit ve takbih etmekten de çekinmedi. “Ey Hintliler! E¤er anlamazsan›z silinir yok olursunuz Tarih kitaplar›nda bile isminiz için yer bulamazs›n›z.” Böylece flair ‹kbal, fliirlerinde flahsi hisleri yerine, milli dertleri ve yaflad›¤› dünyadaki meseleleri dile getirmeye bafllad›. Dolay›s›yla onun fliirleri her zaman okuyucular›n› ve milletini içine düfltükleri kötü flartlar› de¤ifltirmek için harekete geçmeye teflvik etti. Bu fliirler onun 1899-1905 y›llar› aras›ndaki ilk flairlik döneminde yazd›¤› fliirlerdi. O, fliir dili ile Müslümanlara unutulmufl olan vazifelerini hat›rlatt›. fiiirlerini bu misyonu yerine getirmek için bir amaç olarak kulland›. Bir fliirinde flöyle demektedir: “E¤er insanlar› yetifltirmekse fliirin amac› O zaman flairlerdir Peygamberin arac›.” Dolay›s›yla ‹kbal, fluurlu olarak fliirlerinde ‹slam ümmetini uyarmak ve onlar› derin uykular›ndan uyand›rmak misyonunu yüklendi. ‹kbal’in bir kitab›n›n ismi de Bangi Dare yani “Kervan›n Zilleri”dir. Bu, ‹slam ümmetinin kervan›n› harekete geçirmek için bir uyar› anlam›ndad›r. 1905 y›l›nda milliyetçi olarak Avrupa’ya giden ‹kbal, 1908 y›l›nda oradan ‹slamc› ve ümmetçi olarak dönüyordu. O, ‹slam dünyas›n›n bir araya gelmesi ve çeflitli ülkelerden ›rk ve renkteki Müslü-
SAYI 38
manlar›n bir millet olarak ‹slam ümmetini ihya etmesi gerekti¤ine samimiyetle inand› ve fliir dili ile bu mesaj› yaymaya çal›flt›. fiöyle hayk›rm›flt›r: “Her ülke benim ülkemdir Ki Allah’›n mülkü mülkümüzdür.” fiimdi onun vatan› yaln›zca Hindistan de¤il, Fas’tan Endonezya’ya, Nil’den Kaflgar’a kadar uzanan ‹slam dünyas›d›r. Sonra bu fikre uygun olarak “Hintli Çocuklar›n Kavm-i Teranesi” yerine Terane-i Milli’yi, yani ‹slam Milli Marfl›’n› kaleme alm›flt›r: Terane-i Milli Çin bizim, Arabistan bizim, Hindistan da bizimdir; Biz Müslümanlar›z, bütün cihan bizimdir. Tevhid emaneti kalbimizde sakl›d›r; Dünyadan ismimizi silmek imkans›zd›r. Dünya puthanesinde ilk Tevhid Evi bizimdir; Biz onun bekçisiyiz, O bizim koruyucumuzdur. K›l›çlar gölgesinde büyüdük biz; Hilal ve hançer niflan›m›zd›r. Avrupa vadilerinde yükselen tekbir sesleri bizimdi; Kimse durduram›yordu sel gibi yükseliflimizi. Bât›la karfl› boyun e¤mek de¤il âdetimiz; Yüzlerce kere gökyüzü buna flahit yapm›fl bizi. Ey Endülüs Gülistan’›! Hat›rlars›n bizi; Bir zamanlar dallar›nda olan yuvam›z›. Ey Dicle dalgalar›! Siz de tan›rs›n›z bizi. Hala sular›n›z tekrarlay›p durur hikayemizi. Ey Arz-› Mukaddes! Senin için verdik can›m›z›. Hala damarlar›nda dolafl›p durur kan›m›z. Bizimdir Baflkumandan Hicaz’›n Efendisi, Kalbimizin huzurudur onun ismi. ‹kbal’in bu teranesi kervan›n zili gibidir Tekrar harekete geçmek üzere olan kervan›m›zd›r.
SAYFA 3 5
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
RÖPORTAJ: DHORUBA EL-MÜCAH‹D B‹N VAHAD
Kapitalizme tek çare
Afrika Birli¤i Geçti¤imiz ay Pan-Afrikanist entelektüel ve aktivist Dhoruba el-Mücahid Bin Vahad, ‹HH’n›n misafiri olarak ‹stanbul’a geldi. Kald›¤› süre zarf›nda bas›n toplant›s›, konferans ve röportajlarla Afrikal› halklar›n ba¤›ms›zl›¤› ve medeni haklar› için verdi¤i mücadeleyi anlatt›.
Say›n Dhoruba, bize kendinizden bahseder misiniz?
1944 y›l›nda, siyah-beyaz ›rkç›l›¤›n›n en keskin dönemlerini yaflayan ABD’de dünyaya geldim. Benim çocuklu¤um ve gençli¤im, çeteler aras› savafllar, uyuflturucu ticareti, yüksek suç oran› ve polis bask›nlar›yla an›lan Bronx ve Harlem’de geçti. 1968’de, Malcolm X’in öldürülmesiyle, siyahi halk üzerinde gittikçe artan siyasi bask› ve ayr›mc›l›k ortam›nda ben de saf›m› belirledim. Afro-Amerikal›lar›n medeni haklar› için mücadele eden ve siyahi gençlik için yeni bir aç›l›m sa¤layan Kara Panterler hareketine kat›ld›m. Bir süre mali ifllerinden sorumlu olarak görev yapt›m. ‹deolojik anlamda partinin düflünsel yap›s›n›n geliflmesinde de katk›lar›m›z oldu. Kara Panterler Partisi’nin yapmak istedi¤i neydi?
Kara Panterler Partisi, ABD hükümetinin siyah-beyaz ayr›mc›l›¤›n› gizli bir iç politika anlay›fl› olarak sürdürmesine, siyasi ve toplumsal elitlerin siyahlar›n yaflama alanlar›n› adeta rezervasyonlara dönüfltürmesine tahammülü kalmayan bir grup siyahi genç taraf›ndan kuruldu. Öncelikle siyahi toplumun acil ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yönelik ücretsiz yemek ve giysi da¤›t›mlar›, sa¤l›k kontrolleri, e¤itim hizmetleri gibi sosyal faaliyetlerde bulunan Parti, uyuflturucuyla ve uyuflturucu ifline kar›flan siyahi çetelerle de mücadele etti ve
SAYI 36
k›sa sürede büyük destek toplad›. Irkç›l›k ve hükümetin ayr›mc› politikalar›na karfl› harekete geçmek için de her zaman haz›r olmaya çal›flt›. Üye say›m›z artt›, yeni flehirlerde yeni flubeler aç›ld›, Kara Panterler’in sesi daha çok duyulmaya bafllad›. Ve Parti nihayi olarak siyahi halk› harekete geçirecek bir eylem merkezi haline dönüfltü. Peki, sizler bu flekilde çal›fl›rken Amerika hükümeti sizin faaliyetlerinizden ve yapt›klar›n›zdan hiç rahats›zl›k duymad› m›?
Elbette. 1970’te FBI, Kara Panterler’i “ABD’yi tehdit eden en tehlikeli ve radikal grup” olarak ilan etti. Daha sonra bafllat›lan operasyonlarla Kara Panter flubeleri ve üyelerinin evleri, arama izni almaya gerek duyulmaks›z›n bas›ld›, yüzlerce kifli tutukland›, ç›kan çat›flmalarda öldürüldü. Panter 21 ad›n› verdikleri bu operasyonlarla, flehirde bombalama, soygun gibi olaylara kar›flt›klar› iddias›yla, benim de içinde bulundu¤um Parti liderlerinden 21 kifliyi tutuklad›lar. Ne kadar süre hapiste kald›n›z?
‹ki sene hapiste tutulduk, sonunda hakk›m›zdaki bütün suçlamalardan akland›k. Ancak Amerikan polisi, Kara Panterler’in sonunu getirmek istiyordu. ‹ki polisi öldürdü¤ümüz iddias›yla beni ve arkadafllar›m› tekrar tutuklad›lar. 19 sene-
SAYFA 3 6
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
KAP‹TAL‹ZME TEK ÇARE AFR‹KA B‹RL‹⁄‹
‘‘
Kolonileflme sürecini, köle ticaretini ve “beyaz” olan›n hükümranl›¤›na dayal› emperyal düflünceyi anlamadan, ABD’nin kuruluflunu de¤erlendirebilmek mümkün de¤ildir. Bana göre ABD, “beyaz kibir”i temsil eden bir imparatorluk; siyahi kölelerin bedenleri üzerinde yükselmifl “beyaz” bir medeniyet.
yi bulan hukuk mücadelemizden sonra suçsuzlu¤um ispat edildi ve 1990’da serbest b›rak›ld›m. Geçmifl olsun, bu oldukça uzun bir süre. Serbest b›rak›ld›ktan sonra ayn› heyecanla mücadelenize devam ediyorsunuz. Bize söyler misiniz, bu kadar olumsuz tecrübelerden sonra yaflad›¤›n›z Amerika’y› nas›l tan›ml›yorsunuz?
Kolonileflme sürecini, köle ticaretini ve “beyaz” olan›n hükümranl›¤›na dayal› emperyal düflünceyi anlamadan, ABD’nin kuruluflunu de¤erlendirebilmek mümkün de¤ildir. Bana göre ABD, “beyaz kibir”i temsil eden bir imparatorluk; siyahi kölelerin bedenleri üzerinde yükselmifl “beyaz” bir medeniyet. Ne zaman ki, sömürge topraklar›nda Afrikal› köle nüfus, efendilerinin say›s›n› geçti¤i zaman kontrol alt›na al›nmas› gereken bir güruh haline dönüfltü; iflte o zaman Amerika Birleflik Devletleri bu ihtiyaç üzerinden do¤mufl ve bu ideoloji üzerine infla edilmifl oldu. 20 senelik tecrübeme dayanarak, ABD’nin Guantanamo’dan önce de benzer yap›da hapishane ve iflkence kamplar› oldu¤unu belirtmeliyim. Mesela Attica, Illinois gibi pek çok hapishane, halihaz›rda mahkumlara çok a¤›r bask› ve iflkencelerin yap›ld›¤› yerler. Amerika’daki di¤er hapishaneler gibi buralarda da mahkumlar›n ço¤unlu¤unu siyahlar oluflturuyor. Amerika’da kifliler siyasi suçlardan yarg›lanamad›¤› için muhalif gruplar›n mensuplar›, özellikle siyahi özgürlük hareketleri ve sol örgütlerin liderleri, polis öldürmek, devletin memuruna hakarette bulunmak, h›rs›zl›k yapmak gibi as›ls›z adi suçlar isnat edilerek hapse at›l›yor. Amerika’daki bütün az›nl›k ve etnik gruplar›n hapiste temsilcileri bulunuyor, bu flekilde hükümetin muhaliflerine kar-
SAYI 36
fl› adeta gizli bir savafl yürütülüyor. Amerikan medyas› da hükümetle yak›n iliflkiler içerisindeki medya patronlar›n›n güdümünde oldu¤u için, Amerikan hükümetinin ve polisinin itibar›n› sarsacak hiçbir olay ekranlara yans›t›lm›yor. Amerika’n›n mevcut sald›rgan d›fl politikalar› için ne düflünüyorsunuz?
Küreselleflme sürecinde Amerika’n›n bafl›n› çekti¤i savafl ve bask› iktidar› büyük bir endüstri haline geldi. Savafllar ve devlet terörünün, bunlar› finanse eden Amerika’daki Bush iktidar› gibi ulusal elitleri ve oligarflileri palazland›r›yor. Bence tüm Afrika ülkelerinin bir araya gelerek ekonomik bir birlik oluflturmas› ve Bat›’yla olan ticari iliflkilerde inisiyatifi kendi eline almas› halinde, Bat› kapitalizminin ve onun en büyük finansörleri olan Amerikal› savafl lordlar›n›n hakk›ndan gelmek mümkündür. Hala Amerika’da m› yafl›yorsunuz?
Hapiste geçirdi¤im süre içerisinde ‹slamiyet’i kabul ettim, 1990’da tahliye edildikten sonra atalar›m›n topraklar› ve Pan-Afrikanizm düflüncesini savunan pek çok arkadafl›m›n bulundu¤u Gana’ya yerlefltim. Say›n Dhoruba, bizlere son olarak neler söylemek istersiniz?
Afrikal› halklar›n haklar›n› savunmaya ve özellikle Amerikan ›rkç›l›¤›na karfl› mücadeleye devam ediyorum. Bat› kapitalizmine rakip olacak ekonomi eksenli bir Afrika birli¤i üzerine çal›flmalar›m var. Son olarak Türkiye’de beni misafir eden ‹HH’ya ve kendimi anlatma f›rsat› verdi¤iniz için sizlere teflekkür ederim.
SAYFA 3 7
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D E M
‹
S
L
A M
C
O ⁄
R
A
F Y
A
S
I
Güney Asya’da ezilen bir Müslüman halk:
ARAKANLILAR ASLIHAN AKMAN
aslihanakman@gmail.com
Arakan, k›sa bir süre öncesine kadar Burma olarak an›lan, Myanmar s›n›rlar› içerisinde bulunan bir bölge olarak bilinir. Kendi içerisinde befl bölgeye ayr›lm›flt›r: Sitve, Maungdav, Buthidaung, Kyaukpru ve Thandve. Kaynaklarda “Rakhin Devleti” olarak da an›l›r. Rakhin tabiri, Arakan’da yaflayan Budistler için kullan›lmaktad›r. Bölgenin bu isimle an›lmas›, bu bölgede yaflayan ve kendilerini “Rohingya” olarak adland›ran Müslüman nüfusu göz ard› etmektedir. Myanmar nüfusunun %68’ini Burmal›lar, %9’unu fianlar, %7’sini Karenler, %4’ünü Budist Rakhinler, kalan %5’ini ise içinde Arakanl› Müslümanlar›n, yani Rohingyalar›n oluflturdu¤u di¤er etnik gruplar oluflturmaktad›r. Arakanl› Müslümanlar, Myanmar askeri cuntas› taraf›ndan en çok bask› yap›lan gruplardand›r. Arakanl› Müslümanlar›n say›s› dört-befl milyon civar›ndad›r; ancak bu say›n›n yaklafl›k yar›s›, Myanmar d›fl›ndaki ülkelerde çok a¤›r koflullarda mülteci statüleri dahi olmaks›z›n yaflam mücadelesi vermektedir. Arakanl› Budistlerin, yani Rakhinlerin say›s› ise bir milyon civar›ndad›r. Müslüman nüfusunun ço¤unlu¤u oluflturmas›na ra¤men, Myanmar’daki cunta yönetiminin bask›c› politikalar› ve uluslararas› toplumun bölgedeki Müslümanlar› görmezden gelmesi sonucunda, Arakanl› Müslümanlar›n varl›¤› hiçe say›lmakta, sorunlar› görmezden gelinmektedir. Ba¤›ms›z Arakan’dan cunta bask›s›na
Bangladefl-Burma s›n›r›nda kuzey güney do¤rultusunda uzanan 50.000 km2’lik bir alan› kaplayan Arakan, köklü bir tarihi mirasa
SAYI 37
sahiptir. Arakan’›n bilinen geçmifli, milattan önce üçüncü yüzy›la kadar uzan›r. Milattan sonra birinci yüzy›lda Dhanyavadi Krall›¤›, üçüncü yüzy›lda ise Vesali Krall›¤› kurulmufltur. Bölgede ‹slam’›n yay›lmas› ise sekizinci yüzy›ldan itibaren bölgeye gelen Müslüman tüccarlar ve dervifller vas›tas›yla olmufltur. S›ras›yla Vesali, Lemro ve Mrauk U hanedanlar› taraf›ndan yönetilen Arakan, en parlak dönemini bir ‹slam krall›¤› olan ve 1434-1734 y›llar› aras›nda hüküm süren Mrauk U döneminde yaflam›flt›r. Mrauk U döneminden önceki befl yüzy›lda Arakan Budizm için kutsal bir bölge haline gelmifltir. Mrauk U döneminde ise Arakan’da iki ana din olan Budizm ve ‹slamiyet yan yana geliflme göstermifltir. Ancak bu durum, Arakanl› Müslümanlar ile Budistler aras›nda ortaya ç›kmakta olan düflmanl›¤›n önüne geçememifltir. Bugün Myanmar yönetimi, ço¤u kez Arakanl› Budistleri Müslümanlara karfl› k›flk›rtmakta ve bu durum özellikle Müslüman Arakanl›lar› bask› alt›nda tutmaktad›r. Mrauk U döneminin kapanmas› ve Güney Asya’da sömürgecili¤in bafllamas›, Arakan’›n tarihinde bir dönüm noktas› olmufltur. Mrauk U döneminde Portekizliler Arakan’da k›sa bir süre varl›k göstermifller, ard›ndan 1784 y›l›nda bölge, Burmal›lar›n hakimiyetine girmifltir. Hindistan’da ‹ngiltere hakimiyetinin bafllamas›yla Arakan da bu durumdan etkilenmifltir. Burma, baflka baz› bölgeler ile birlikte 1826’da Arakan’› da ‹ngiltere hakimiyetine b›rakm›flt›r. Burma ve Arakan, 1937’de ‹ngiltere yönetimindeki Hindistan’dan ayr›lm›fl, Arakan Burma s›n›rlar›na dahil olmufltur.
SAYFA 38
Burma’n›n 1948’deki ba¤›ms›zl›¤›yla birlikte Arakan ülkenin idari bölümlerinden biri haline gelmifltir. Rohingyalar: Anavatanlar›ndaki yabanc›lar
Arakan’daki Burma hakimiyeti, Rohingyalar için hak ihlalleri ile dolu bir dönemi de beraberinde getirmifltir. Müslümanlara karfl› ilk ayaklanma 1938’de meydana gelmifl; binlerce Müslüman öldürülmüfl, 500 binden fazla Müslüman ise bölgeyi terk etmek zorunda kalm›flt›r. Japonlar›n 1939’da Burma’y› iflgali ve Japonlarla ‹ngilizler aras›ndaki mücadele esnas›nda Budistler Arakanl› Müslümanlara karfl› düflmanca tav›rlar›n› sürdürmüfl ve 1942’de Müslümanlara yönelik büyük bir katliam gerçeklefltirilmifltir. Katliam sonucunda 100 bin Müslüman hayat›n› kaybetmifltir. Burma’da 1962’de gerçekleflen darbe ile Arakanl› Müslümanlar›n durumu daha da kötüleflmifltir. O güne kadar Rohingyalar›n elinde bulunan pek çok iflletme kamulaflt›r›larak Müslümanlar ekonomik yönden güçsüz b›rak›lm›flt›r. Devlet kontrolündeki medya da Rohingyalar› yabanc›lar olarak göstermeye çal›flm›flt›r. Arakan’da devlet kademelerinde bulunan Müslümanlar görevlerinden al›narak yerlerine Budistler yerlefltirilmifltir. Bu dönemde Rohingyalar askeri yönetim alt›nda sorgusuz tutuklanma, iflkence gibi pek çok insan haklar› ihlallerine maruz kalm›fllard›r. Müslümanlar›n cemaatle namaz k›lmak, kurban kesmek gibi ibadetlerini yapmalar› dahi yasaklanm›flt›r. Rohingyalar›n yaflad›¤› bir di¤er ac› olay da 1978’deki Kral Dragon Operasyonu’dur. Rohingyalara gözda¤› vererek bölgeden ayr›lmalar›n› hedefleyen operasyon kapsam›nda çok kad›n, erkek, yafll› pek çok Müslüman’a iflkence yap›ld›¤›, birço¤unun da hapse at›ld›¤› ya da öldürüldü¤ü bilinmektedir. Olaylar sonunda 300 bini aflk›n kifliden oluflan bir mülteci ak›n› Bangladefl’e s›¤›nm›flt›r. Birleflmifl Milletler Mülteciler Yüksek Kurumu (BMMYK)’nun Rohingyalara mülteci statüsü vermesinin ard›ndan 200 bin kadar Rohingya 1979’da Arakan’a geri dönebilmifl, 40 bin kifli ise mülteci kamplar›nda hayat›n› kaybetmifltir. 1982’de ç›kar›lan Yeni Vatandafll›k Kanunu ile Rohingyalar “ulusallar” kategorisinin d›fl›nda b›rak›larak kendi topraklar›nda yabanc› unsur olarak gösterilmifllerdir. Rohingyalar bugün hala vatandafl statüsüne sahip de¤illerdir. Rohingyalar›n do¤duklar› ülkenin vatandafl› olma haklar› ellerinden al›narak en temel insan haklar›ndan biri ihlal edilmektedir. Bu dönemde devlet, Müslümanlara karfl› ayaklanmalara aç›kça destek vermifltir. Rohingyalar›n Burma’n›n baflka bölgelerine geçmesi engellenmifl, ancak özellikle Kuzey Arakan’da Rohingyalar zorla evlerinden ç›kar›lm›fl, zorunlu iflçi olarak çal›flt›r›lm›fl, iflkenceye maruz kalm›fllard›r. Yüzlerce y›ll›k camilere zarar verilmifl, Kuzey Arakan’›n her köflesine Budist tap›naklar infla edilmifltir. Rohingyalar›n boflaltt›klar› yerlere Budistler yerlefltirilmifl, pek çok Rohingya Arakan d›fl›na göç etmek zorunda kalm›flt›r.
SAYI 37
‘‘
Burma yönetiminin sistematik bask›lar›na maruz kalan Arakan Müslümanlar›, yerlerinden edilerek iltica etmeye zorlan›yor. Halihaz›rda binlerce Arakanl›, yasal mülteci statüsü olmadan Bangladefl’teki kamplarda, batakl›k içerisinde yaflam mücadelesi veriyor.
Bugün Arakan’da yaflayan Rohingyalar hayatlar›n› son derece zor koflullar alt›nda sürdürmektedirler. Myanmar askeri yönetimi, Arakanl› Budistleri Müslümanlara karfl› her f›rsatta k›flk›rtmakta, Müslümanlara karfl› sistematik bir bask› uygulamaktad›r. Bu bask›lar›n bafl›nda; Müslümanlar›n yerlerinden edilerek yerlerine Budistlerin yerlefltirilmesi, Müslümanlar›n mal ve mülklerine el konmas›, çeflitli ifllerde zorla çal›flt›r›lmas›, camilerin kapat›lmas› ve yeni camilerin yap›m›na izin verilmemesi, Müslümanlar›n seyahat özgürlüklerinin engellenmesi gelmektedir. Budistlerin Müslümanlara karfl› k›flk›rt›lmalar› sonucunda da pek çok fliddet olay› yaflanmaktad›r. Müslümanlar›n evlenmeleri dahi engellenmektedir. Müslümanlar evlilik izni alabilmek için uzun süre beklemekte ve yüksek vergiler ödemek zorunda kalmaktad›rlar. Pek çok çift, evlenebilmek için Bangladefl’e gitmek zorunda kalmaktad›rlar.
SAYFA 39
O C A K ’ 0 8
D Ü fi Ü N C E
G Ü N D PostScript E M
Picture ‹ S L Untitled-5
A M
C O ⁄ R A F Y A S I :
A R A K A N
Mültecilik: Geçici mi, kal›c› m›?
Askeri yönetimin (SLORC) bask›lar› nedeniyle do¤duklar› topraklar› terk etmek zorunda kalan Rohingyalar, s›¤›nd›klar› ülkelerde mülteci olarak yaflamaktad›rlar. Bir k›sm› mültecilik statüsüne dahi sahip de¤ildir. Arakanl› Müslümanlar›n yo¤un olarak s›¤›nd›klar› ülkelerin bafl›nda Bangladefl gelmektedir. Yaklafl›k 300 bin Rohingya, 1991-92 y›llar›nda Bangladefl’e göç etmifltir. Bu mültecilerin bir k›sm›, takip eden y›llarda Myanmar’a geri gönderilmifltir. Buna ra¤men bugün 27 bin mülteci, Bangladefl’te bulunan Nayapara ve Kutupalong kamplar›nda yaflamaktad›r. Bu kamplar, dünyadaki en kötü mülteci kamplar› olarak bilinmektedir. Bu kamplardaki koflullar›n iyilefltirilmesi için zaman zaman uluslararas› toplum harekete geçmekte, ancak giriflimler yetersiz kalmaktad›r. Örne¤in Avrupa Birli¤i, Aral›k 2007’de kamplardaki koflullar›n iyilefltirilmesi için 3,9 milyon avroluk yard›m yapm›flt›r. Ancak, Bangladefl’te mülteci statüsü verilmeyen Rohingyalar›n say›s›n›n çok daha yüksek oldu¤u tahmin edilmektedir. Baz› kaynaklar bu say›n›n 600 bine kadar ç›kt›¤›n› öngörmektedir. Bangladefl d›fl›nda, Suudi Arabistan’da 500 bin, Pakistan’da 200 bin, Tayland’da 150 bin ve Malezya’da 10 bin Rohingya mültecinin yaflad›¤› tahmin edilmektedir. Rohingyalar›n sorunlar›n›n çözümü için Arakan’daki hak ihlallerinin sona ermesi ve Müslümanlar›n ait olduklar› topraklara dönmeleri gerekmektedir. Burmal›laflt›r›lan Rohingya kültürü
Statü Baflkenti Nüfusu
: Myanmar’a ba¤l› eyalet : Akyab (Sitve) : 5,000,000 (2007)
Yüzölçümü : 50.000 km2 Dini : ‹slam, Budizm Etnik gruplar : Rakhin, Rohingya, Mro, Khami, Kaman ve Dienet Do¤al kaynaklar: Baflkanl›k Tipi Cumhuriyet SAYI 37
Arakanl› Müslümanlar, kurduklar› devletle birlikte kadim bir ‹slam kültürü de oluflturmufllard›r. Hint-Avrupa dil ailesine ait Rohingya dili, Güney Bangladefl’te konuflulan dile oldukça yak›nd›r. Rohingyalar, yaz› dilinde 300 y›l kadar Arap alfabesini kullanm›fllard›r. Arakan krallar›n›n bast›rd›klar› paralar›n üzerinde Arap harfleriyle yaz›lm›fl sözcükler ve kelime-i flahadet bulunmaktad›r. Myanmar’da yaflayan pek çok az›nl›kla birlikte Arakanl›lar›n kültürel miras› da Burma milliyetçili¤i nedeniyle, Burmal›laflt›rma politikalar›na maruz kalmakta ve yok edilmektedir. Baflta Arakanl› Müslümanlar olmak üzere Burma’da yaflayan Müslümanlar›n kültürü, “Burma kültürüne” yabanc› unsurlar olarak görülmektedir. Burmal› Müslümanlar›n isimlerini dahi de¤ifltirmeleri istenmektedir. ‹slam döneminden kalma tarihi kal›nt›lar yok edilmekte, yer isimleri de¤ifltirilmektedir. Örne¤in Arakan ismi Rakhine Pray, Akyab flehrinin ismi ise Sitve olarak de¤ifltirilmifltir. Rohingyalar›n kültürel hayat› ve inanc› için büyük önem tafl›yan ve neredeyse her köflede bulunan camiler ve dini okullar y›k›lmakta, y›k›lmasalar dahi bahçelerine Budist tap›naklar› infla edilmektedir.
SAYFA 40