Orhan Aras - Azerbaycan Davamız

Page 1


AZERBAYCAN DAVAMIZ

ORHANARAS

istanbul

1 998


-. ·�·:;

···' ;.·· ...: · ....·..·


ORHANARAS

AZERBAY�AN DAVAMIZ

© OrhanAras

HAMLE BASIN·YAYIN ORGANIZASYON DI$ TiC. LTD. $Ti. Hamam Sk. Kılıç Han No: 6/3 344 ı O Ca9a1o91u-ist. Tel.: (0212) 512 76 07 Faks: 520 15 79


:!;.;"

:1� .

>

,•

�- �: ·-�· -\


NİÇİN AZERBAYCAN DA VAMIZ? İnsan, düşünceleri, hayalleri, idealleri, sevgileri ve say­ dığımız kavrariliara bağlılıkları ile insandır. insanın düşünce­ sinin sının yoktur. Sınırlamalar bağlılıklarla ortaya çıkar. Her­ kesin hayata. yönelik bakışları ve düşünceleri genel düzeyde olsa da, gün gelir bir noktada yoğuntaşır ye insanı bağlılığın .

.

-

.

:

çerçevesi içine çeker. Bu bazen aşk, bazen dostluk, bazen ideoloji olur. Bazen de tümü bir anda gerçekleşerek bağlılığın sı­ nınru daha da keskinleştirir.

·

Bizim kuşak, hayalleri. ve idealleri ile birlikte gerçeğj yakalamak isteyen bir kuşaku. Öyle bir kuşak ki, sevdası bile ölüm�e bir sevdaydı. Bir kavram, bir slogan için ölijme gö­ zünü kırpmadan atılırdı. Bağlılıklan da müthişti. İnandıkları

ideolojiden veriren en küçük taviz bile "hiyanet"le eşanlam� lıydı. Yani çıktıkları yolda, öldü var döndü yoktu. "Zafer" kazanma ve yaşama savaşı veren böyle· bir ku­ şağın içinde kendini bulan bizler, düşüncelerimizin çerçevesi­

ni.Azerbaycari'la çizerken, bizler için bulutlar kadar uzak olan bir ülkenin ve halkın hayalimsi tablosuna gözlerimizi di-


AZERBAYCAN DAVAMIZ

6.

kiyor, gönüllerimizin antenierini Azerbaycan uydusuna çevi­ riyorduk. . Bütün özlemlerimiz, sevgilerimiz, ideallerimiz, hayalle­ rimiz, planlanmız Azerbaycan'a yönelikti. Bir aynlık türkü­ sünde, bir kahramanlık şiirinde, bir aşk hikayesinde hep Azerbaycan' ı düşünürdük. Böyle bir bağlılığa, böyle bir vefaya sevda mı derirdi? Böyle bir ideale, böyle bir hayale ideoloji mi denirdi? Böyle bir kavgaya,. böyle bir mücadeleye savaş mı denirdi? Böyle bir şiire, böyle· bir türküye destan mı denirdi? Herkes herşey diyebilir. Ben kısaca '1davi' dedim. Bü­ tün tanımlamaları bi� tek kavramın i�inde topladıin. Kendi çocukluğumu, gençliğimi, arkadaşlaniilfı d,uygu­

l�mı, düşüncelerimi anlatırken, beniml� aym kulvarda ko­ şanlann .dtıdaklanndaki yurt, sevda, ana, hasret, dostluk tür­ külerini onların okuduldan havada seslendinneye çalıştım. is­ ' tedim ki, benimle aynı yolculuğa çıkan o saf, o dürüst," o sa­ mimi ins·anıar bu· kitabı okuduklalında keiıdil:rinden bir parça bularak bir anlık o günlere dönsünler. Bir

an, küçücük biı: te­

bessümle, küçücük bir dostluk riefesiyle, küÇücük bir kıvıl­ cımla yüreklerinde ılık ılık akan_ bir hoşluk oluşsun. istedim ki, hayal kınklıklan, vefaslZlıklar, kıskançlıklar, çıkarc;ı dost­ lulc hesapları hep yürekteki bir parçacık boşluğun içinde eri. sin gitsin.


AZERBAYCAN D AVAMIZ

7

Hiç bir suniliğe, yapmacıklığa baş vunnadım. Ne du­ ywnsamışsam, ne yaşamışsam onu yazdım. Hiç kimseyi öv- me�, hiç kimseyi eleştinnek amacını gütmedim. Sadece kendi m�ceramızı yazdım ve bu "dava"nın gizli kahramanlan yok olup gitmesinler istedim. Bununla birlikte, Azerbaycan "dava"sı için ölümüne çalışanları yeterince anlattım diye­ mem. Hatalarım, yanılgılarım ve hatırlayamadıklanm için ar­ kadaşlarunın affına sığınıyorum.

ORHAN ARAS



AZERBAYCANDAVAMIZ

I. BÖLÜM Bizim kuş� için Azerbaycan, bir aşktı, bir tüyaydı; bir idealin payla�ımı, bir ortaklığın ilk adımıydı. Adını bilir, yeri­ ni bilmezdik. Türkülerini dinler, müziğinin ritmiyle oynardık. Şiirlerini düğünlerde okurduk. Hep oralara uzarunayı, or�lara . gitmeyi düşler ama nasıl ve nereden gidileceğini bile bilmez­ dik. Küçük, beyaz bir radyomuz vardı. Babam tahta iskem­ lenin üzerine koyar, "Bakü'nün Sesi"ni açardı. Radyodaki aşığın ince sesi serin akşam rüzgarıyla birlikte köyüroüzün eğri büğrü sokaklarını sarark�n, bel ki de 20 kez dinlediğimiz Köroğlu'nun yeni bir versiyonu kulaklarımızı okşar, yiğitlik damarlanmızı kabartırdı. Her birimiz birer Köroğlu olmanın hayallerini kurar, çocukluk arkadaşlarım Yusuf ve Behçet'le köyün tozlu sokaklarında tahta kılıçlarımıi.la savaş oyunlan oynardık.


10

AZERBAYCAN DAVAMIZ

Okula başladıktan sonra, yazıyı söker sökmez. Bakü radyosunda okunan şarkılan, türküleri defterierime kaydetrneğe başlamıştım. Daha o yıllar, ünlü Ozan Samed Vur­ ·gun'un Gelmişem gezmeğe sizin dağlan Bakım yayiaklara doyuı:ı.ca ban Şairin bu yere. düştügüzarı şiirini zihnime kazımıştım. Bu şiir, sanki Azerbay­ can'dan bana ulaşan sırlı bir mesaj gibiydi. Sanki oradaki kar­ deşlerimin dilinden bize ulaştınlan "Unutma!" mektubu yeri•

ne geçiyordu. Ve ben de o ilk sözüme sadık kalarak asla ve asla Azerbaycan'ı unutmadım. Ortaokul yıllannda, . hepimizin bildiği Anadoiu için söy­ lenmiş basit bir şiir vardı. Şiir kime aitti·, hangi duygularla ya­ zılmı�tı, niçin yazılmıştı ve kimin için yazılmıştı bilmiyorum. Ama ben o şiiri, Azerbaycan için hergün her gece tekrar et­ mekten hiç ama hiç yorulmadım: "Orada bi� köy var uzakta, Gitmesek de, görmesek de O köy bizim köyümüzdür." Evet, Azerbaycan bir şehirden; bir memleketten öte bir '

.

köydü gözümde. Köylülüğün bütün sıcaklığını, yakınhğını, doğmalığıni o gpnnediğim, gitmediğim "köyüme" yüklüyor­ dum.


ll

Köyüroüzde Azerbaycan'ı anlatan yaşlılar vard,t. Orada­

ki dostlanndan akrabalarından, söz ettikçe,gözleri d�lar, \)ZUn yıllarm getirdiği özlemle .ağhunaklı olurlıvdı. Onlar .da Azer.. baycan'ın nere�i,olduğunu bilmezlerdi. "O tay",

y� Aras' w

karşı yakası onlar içm "doğma" bir yerdi ve vatı,indı. Erme­

nistan'ın başkenti �evan'ı "İrevan" diye anlatırlardı, Orada eskiden çok aı:Enneni'nin yaşadığını ve Iğdır'dan hemen he-: men herkesin eskiden. İrevan'a gidip. geldiğini .spylerle�di. Köyürnüzün yaşlılarına göre Revan. Türkle.de. m�skun ve büyük şehir hüvviyetini haiz bir yermiş eskiden. Onlara göre

Ruslar bölgeye gelmeden önce Ermenilerle.hiç bir problemle­

ri yokmuş. Hatta Ermeniler'in konukseverliklerinden, dost­

luklarından sitayişle bahsederlerdi. Ne olmuşsa Ruslar geldik..

ten sonra olmuş. Rusların Ermenileri kışkırımalan sonucu

köyler yakılmış, insanlar öldürülmüş, aradaki dostlukların ye�

rini korkunç bir düşmanlık almış. Hele "Gaç a gaç" dedikleri günlerden söz açıhnca anlatılrtlası imkansiz hüzünlere boğu­ lurdu yaşlılarımıZ:

1917�1921 yillan arasında vuk'uubulmuş

kırgınlarda herkes ailesiriden birkaç ferdi kaybetmiş. KaHınla� nn İran'a kaç�ığı kırgınlar sonucu yollar insan cesetleriyle do­ luymuş. Herkesin kendi cartıriın derdine dÜştüğü o korkunç yılları· da, analann çocuklarını .götüremeyip yollarda bırakıp gittiği artlaulır. ·İran dönüşü, ayrılığın. zehirli hançeri. yürekleri

yaralamış. Bütün aileler: birer ·tespih tanesi gibi birbirlerinded

koparak darmadagın olmuşlar. Hasretin; dlnmez acısı yaralı yürekleri dağladıkça dağlamiş. Yaşlılarımızın anlatışlarıyla efsaneleşen "O tay" ve "o tay''ın insanları, o insanların dillerinden �ııdyolar aracılığıyla


AZERBAYCAN DAVAMIZ

. 12

' :· ...

bizlere üaşhrılari nağmeler gönlümUzdeki bütün sevgiterin yerini kolayca dolduruyordu. O Uç gün üç gece süren köy dü­ ğiinlerinde çalıilan havaların çoğu, radyodan dinlenen Azer�

baycan türküleriydi. Düğünlerde gençler tarafından en �ok

çalıı'iması istenen oyun havası "Şeyh Şamil" idi. Her genCin

oynamaya gayret gösterdiği ve ritimleriyle adeta bir "Bağım­

sızlık Marşı;' olan ·bu oy'un havası oynandığında, herkes ye­

rinden kalkarak oynayanlah yakından seyre koşardı. Oyuncu-

. ların canlı, başı dik, gururlu ve hareketli gösterileri kanlan kaynatır, yürekleri hoplatırdı. nen oldum olası ağırbaşlı bir çoctıktum. Öbür gençler gibi oyun havaları bilmez, düğünler­

de başkalah gibi çıkıp oynamazdım. Oyun türlerinden becere­

, bildiğim tek şey, Azerilerin '1yallı" dedikleri ve el· ele rutula­

nik aynahan bardı. Onu bile, sürekli ayaklara bakarak zor oy­ nardım.

Yine o üçgün süren düğünlerin birinde

, :

'

.

beni . : çok etkile.

yen olaylardan biri gerçekleş111işti. Düğünün yapıldığı bahçenin en uç köşelerinin birinde arkadaşlarımla �o�bet ederken

"Şeyh Şamil"in çalınışını duymuş hem�n müzi,syenlerin yanı­

()�.ada tanımadığım üç genç kollarını havaya kaidırrİuş bir kart�l edasıyla bek.liyorlardı. Müzisyenlerin ya­ na koşmuştum.

nında da bir başka genç, ince ama etkili bir sesle benim o gü­ ne kadar. hiç duynıadığım bir §İir� büyük bi� huşu içinde oku­

yordu. Gencin hafif kalkık başı, kapalı gözleri, çehresine sin­ miş samimi ifadesi, onu seyredenlere ibadet,yapıyormuş duy­

gusu veriyordu. Herkes susmuş, büyük bir dikkat ve hayran­ lıkla şiir okuyan genci dinliyordu. Şiir bitince büyük bir alkış

tufanı koptu. Ortada koliari kalkık gençlerde, okunan güzel


13·

şiirin uy,undınnış oJduğu. duygula.ra uygup güzellik� hareket­ lerle, oynayınca.bütün köy halkı. cqşarak oynamay�. alkış ça­

ise çoşkudan delirmiş bir haldey.. çalıyqr_ gülüyor, bangır bangı� bağırıyor­

laınaya, başlamışlardı. Ben dim. Sürekli alkış dum. Oyun

bitinı:e şiiri ,okuyan gencin yanı�a koştum. Binbir

rica ve yakannayla biraz önce okud�ğu şiiri defterime yazdır­ dım. Artık o ,gW1den · s.ı;mra, düğünlerin "Şeyh

Her·düğüp

okuyucusu bendim.

Şanıiı" şiirinin

olduğunda "ne zaman şiir

okurnam istenecek" diye heyecandan yerimde

du:ç�az�pll.

istek olduğunda da, en ciddi tavrıını takınır ve sesimi olabildiğince gürleştirerek ·Şiir okurdun:

:;·;.i .. · .

Şamil Kafkas dağlarının hürı .

_ . :

Şamil Atatürk'ümıin

Şamil' i bilmeyen a

· Şair diyor ki;,

•;

·.

·'

.1

• •·

fyet güneşi�ir.

·

.

.

'. · ,

ez be.öz kardeşidir.

ta�ıiı; · ne bilir?

. "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kanıhr! Toprak eğer uğrundaölen ı>arsa vatandır." ,

Ben de diyorum ki,··

·•

·

.•

'

Bçnim vatanınun ·smıı·lrırı Kars'tan başlayıp.Edime� de bitmez!. Azerimin "Hürriyet hürriyet,"

qiye haykırdığı kıyılardaıı bilşlaı� . Edirne' de biter!

. Sornıaym kimlei·denem haralıyanı a dostlar! Göniilqetı fwtmalı, yaralıyanı €t dostlar .. . Ey gözleri

h:ulut(u yar!

,

Men bilirem, s.enin de eynin d� kani! bir libasm.·ı·aı:

Kür, Aras coştıt �ça TiftW, \(o/ga Ul§tıkçq · .

·Benim şiirlerir.n okıuıacak, (J�nim türkülerim söylenecek! Hazer çalkafandıkç(l beninl't4}' }'ıldızlı hayra,�ını dalgcJ/q�ıarak!


AızeJ:ta';\itcAN. bAVAMtZ '

14 'c

. Şiiri her okuyu�umda müthiş etkilenir, sanki yeni bir za­

:1

'

.

fer .. kazanmışcas ma kendi kendinıle gurur ·du yardım. Şiirin

kim tacafından·yatildığın� niçin yazıldığinı, kifue hitap ettiği- . ni biltnezdim. Bu şiiide geçen Şamil; Kafkas� Aras, Kür isim­

leri bir türlü aruayamadığım nedenlerden dolayı' beni benden alır başka diyariara götüiürdü. Masallatda dirilediğimiz sırlı

'

l{af dağları�ın "Kafkas ..

dağları olduğ�n� düşünerek, orada

yaşayan ve bizden olan insaniann da sırlı ve. değişik olacalda�

·nna inaiıırdım.

Şiirlerle, düğünlerle, oyunlarla, hikiyelerle bağlandığı­

mız geçmiş ve geçmişimizin birer parçası olan "karşı"daki

kardeşlerime yönelik duygulanm köytimüzde gerçekleşen başka bir olay nedeniyle diuıada yoğunl�ştı.

·

1

Bir gün köytimüzden saf bir genç kayboldu. Yaşlı bir

anasının dışında kimi kimsesi yoktu. Köyde herkes, onun ya öldüıiildüğünü, ya da hayatından bezip büyük şehirlerden bi­

rine kaçıp gittiğini ·söylüyordu. Çok geçmeden gençde, söy­ lentiler de unutuldu

gitti Ama o genç tam iki yıl sonr� eliride

bir Rus marka radyoyıa· çık�geldi; Herkes şaşkındı. Onun ma­

cerasıni öğrenmek için bütün köylüler gencin yoksul ve tek odalı evine hücum ettiler. Ben o zamanlar daha çocuktum.

Onikisinde ya var, ya yoktum. Ama·o aniden çıkıp gelen gen­ cin .sır dolu hikayesini herkesten çok ben merak ediyordum.

Tabii olarak meraklı kalabaliğin arasına kanşarak onu ziyare­ te ben de gittim. Za�n çekingen olan gencin ağ.zından söz al­

mak ne mümkün! Herkesin merakla sorduğu 'sorulara bir tek cümleyle cevap veriyordu. O da şuydu:


AZERitAYCAN D).VAMIZ

ıs

"Ben herşeyi Taeıra teyzeye anlattım, gidin ona sorun!" Taeıra teyze dediği kadm o gencin alıasının dostlanndan biriydi. Geneili geldiğini duyar duy�az hemen koşmuş, gen­ cin iki yıl nerde kaldığını öğrenmişti. Sonradan anlatılanlar onun. bilmeden sınırı geçerek Azerbaycan'a geçti8i ve iki yıl orada hapis yattığıydı. Bir bç

cümleyle anlatılanlar benim merakılnı gidermeye yetmedi. O . .

'

.

günden sonra onun yakınına sokulmayı ve onunla arkadaşlık etmeyi kafama koydum. Zaten çekingen ve içine kapanıktı. Bu yüzden tavukları, horozlanyla meşgul olur, kimseyle .ilgi­ lenmezdi.

Yanında ,getirdiği radyosundan müzik dinlemek ba­

hanesiyle yakınına sokulur, tavuklarını yernlemesine yardım ederdim. O sırada da �ayesini öğrenebilmek için sorolarum sorardım. Bir kaç aylık arkadaşlıktan sonra bütün hikayesini öğrenmiş tim. "Otay"a, ·yani Aras 'ın öbür tarafına bilmeden geçmiş ve hemen yakalanmış. Uzun süre sorgulandıktan son­ ra sının izinsiz geçmekten iki yıl hapis cezasıyla cezalandır­ mışlar. Benim için olayın en önemli kısmı hapishanedeki ·�

lümüyle ilgiliydi. Orada tam iki yıl Azerbaycan'hlarla aynı kovuştiı yatmış ve onlarla unutulmaz dostluklar kurmuş. On­ . lan hatırlarken gözleri sevgiyle parlardı. -:Nasıldı onlar? Diye heyecan ve merakla sorardım.

-Çok iyiylerdi, diye anlatırdı. Hep yardım ederlerdi bana. Özellikle Türkiye'li olduğum için beni kimsenin ezmesine izin vermezler, gözleri gibi korur, yediklerinden yedirir, içtik­ lerihden içirirlerdi. Benim suçsuz olduğuma dair dilekçeler


AZERB{'VCA� Ol;VAMIZ

16

.

J;!T. ���-�, .:·

'

. . .

'

.

yazwl�rdı. ,.,... Peki, bizimle

aynı

dilimi k onuşurla rdı?

,... Tabii, ayne:n bi zi m gibi .

. . .

-Türkiye'yi severler miy di? -Çok severlerdi. Senin gibi onlar da Türkiye'yi sorar-

Iardı. Hatta bir günTürkiye'de çekilmiş siy ah�bey az bir sine.­ ma film{gösterirlerken büyük kavgalar çıktı. -N için? :... . Çünkü Azeriler filmi tercümansız seyretmek istiyorlardı. Hapishane yetkil ileri ise bir·tercümanı sahneye oturt­

. muş, her konuşulanı canlı tercüme ettiriyorlardı. Azerbay;.. can'lılar buna itiraz ettiler vedediler ki '"Sizin tercüme etme­ _,

nize gerek yoktur. Biz söyl en enlerin hepsini anlıyoruz. Bıra­

kın rahat filmi seyredelim."

Benim için onların da bizi bilmeleri, Türkiye'yi sevme­ leri herşeyden önemliydi. Başka şeyler benim için ikinci dere-

cede ö'n'etnliydi

·

Azerbaycan'la hiç bir bağım ye bağlantım olmadığı hal. de oraya ve oradaki insanlara yönelik sevgimi ve merakımı nedense hiç bir gerekçeyle açıklayamıyorum. Fakat yaşadı­ ğım çevrenin bu konudaki rolünü ve etkisini de göz önünde

bulundu,rınak gerekir. Sürekli: ayrılıklan yaşayan bir- halkın gönlü dolu, yürekleri yaralı, duygulan daha ,keskindir.; Yaşa­

yışlarında sürekli y ok sull u ğu aynlığı duyumsayan insanların ,

daha değişik. düşünmelerinden daha tabii ne olabilirdi. Böyle


Al,E�JIAYCAN DAVAMIZ .

17

bir halkıı:ı en�ell.ektüel seviye�i düşük olsa da, haya� felsefesi

tahmin edildiğinden de.yükse�t�. Bütün acılan,nı, düşünceleri­ ni bir kaÇ basit ama deriıı sözle ifade. edebiliyorl�rdı. Halk aşıklannu:ı t�rennüm ettikleri türkülerde du.· bu dt(rinliği ve derderin söyleniş şe�lini görmekmümkündü:

Üç şey var ki bir birinden yamandır.' Bir ayrılık,

bir yoksulluk, bir ôlüm.

Hiçbir devirde, hiç bir rejimde kaderi değişmeyen, adeta yoksulluğa müebbet mahkı1miyeti olan halkın ayniıkiardan kaynaklanan korkusunu ölümle eş manada kullanışı tesadüf olamazdı. Aynlıklar, adeta halkımızın kaderi olmuştur. . Ben daha küçücükken annemin derlesinden aynlık şiiı:­ leri dinlerdim. Annemin dedesi Molla Hamza çok yaşlı (I) biri olmasına rağmen hafızası çok kuvvetliydi. Beni. çok severdi. Yanına oturtur, benimle ciddi ciddi sohbet ederdi. Ben ona "Koca baba" derdim. Koca babamın sadece bana verdiği şe­ ' kerleri yemez, büyük bir'zevkle anlattığı hikayeleri de dinler, o renkli efsanelei:le çocuklu uriı �rasında basitçe ve hayal do­

lu bağlantıl�r kurardım. Dedemler �ir dağ köyünden: yoksul­ luk yüzünden bizim köy.! göçriıüşlerdi. İlk dönemler Koca ba­ bam gelmek istememiş, kendi elleriyle diktiği, Çilesini çekti­

ği bahçesinde kalmak istemiş. Dedemler gÖçtükten bir süre sonra dayım Kemtı eski köylerine, Koca babamın yanına git­ miş. Dayım, "Koca baba beni görünce adeta kanatlandı," diye (1) O siralar 90 yaşlarındaydı.


18

·anl<}tıyordu. Dayımıri yanına koşmuş ve onu kucaklayarak bir çocuk gibi ağlamış. "Ne yardan, rie de vatandan geçiliyor," demiş. Nihayet aynlığa dayanamamış o da bizim köye gel­ miştL Fakat yüreği hep ·vatanıridaydı. Ben o zamanlar anla­ n:ıasam da hep köyünün güzelliklerinden söz· ederdi. Hele bir mani dilinden hiç düşmezdj: Yeneveten yağçıdt(gü.zeldiJ) Başa keten yağçıdı Gurbetlik cennet olsa Yine veren yağçidı.

Şimdi bile yukarıdaki basit ma�iyi hatırladığımda göz­ lerim yaşarıyor. Belki de yukarıdaki mısralan; Koca babamın o hasret dolu nefesi bir büyü gibi ruhuma yapıştırmış ve beni , vatai1a bağlamİştı. Koca Babam yanan bir yüreğe sahip olsa da arada �ir birşeyler anlatır bizleri kahkahalara boğardı, De,demlerin kö: yi,inde Koca Babaını sevmeyen bir; korucu varmış. Çobanları toplar, Koca Babamın ektiği tarlanın yanına götürerek çoban. ların hayvanlarını onun tarlasında otlatmalannı emredermiş. Bunu duyan Koca Babam tai-lanın içinde �izlenmiş ve koru­ cuyu beklerneye başlamış. Çok geçmeden, herzaman 9lduğu gibi korucu, ç�bariları tarlanın y�nıbaşına getirerek emrini . vermiş: .

.

.

.

'

·

.

.

.

.

'

"Hücum Molla Hamza'nın tarlasma!" Tarlanın ortasında aniden ayağa kalkan Koca baba kol-


AZEREtAYCAN DAVAMIZ .

19

'

larını havaya kaldırarak: "Duur K�l Yüzbaşı, askerini geri çek!" diye bağınnı{ Koca babayı gören korucu korkudan düşüp basılmış. '

Onun şiirleri, nükteleri, duaları, sevgi ve şefkatleri })i­ zim için enerji kaynağıydı. O nur yüzlü, nur sözlü, mu yilieldi ins�lar mayamızı. doğrulukla,. güzelli.kle,.ışefkatle yoğunnuş­ lardı. Belki de şimdi açıklayamadığımız ve u�aktaki ülkemiz Azerbaycan'a hasretle bakışımız ve "vatan" dendiğinde. yüre­ ğimizin bir yaprak gibi titreyişinde Koca babaların,lcoca ni­ nelerin de büyük paylan vardır. Onların yaşayışları da sözleri de kendilerine özgü bir stile sahipti. Ölümleri de öyle. Koca babam bir kuş gibi hastalantnış, but kuş gibi ölmüştü. O ölüm döşeğinde iken dedem Yasin�i Şerifi okuyordu. Dedem oku­ dukça o tekrar ediyor, arada bir onun yanlışlarını düzeltiyor­ du. Süre bittiğinde o gurbet yatağında uçup gitmişti. Hiç biri­ miz onun nasıl öldüğünü anlamamıştık bile. '

İçimde günden güne büyüyen Azerbaycan sevdası beni bu konuda çiddi araştırmaya sevketti. O sıralar Iğdır'da Ercü­ ment ismi�de bir arkad.aşım vardı. Sessiz·, sakin, çalışkan ve aynı zamanda şair .ruhlu bir çocuktu. Ben de o sıralar acemice şiirler karaladığımdan olacak tek dostu bendim. Ben köyden geldiğim için imkaniarım çok kısıtlıydı. O ise Iğdır'da oturu­ yordu ve ayrıca babası öğretmendi. OnJln için, bana nazaran hem Iğdır'ı iyi tanıyordu, hem de maddi durumu benden iyiy­ di. Hergün okuldan sonra "Bugü.n çaylar benden," diyerek be­ ni o·sigara dumanıyla göz gözü görmeyen kahvelerden birine . .. ' ' \ götürürdü. Kahvede en sakin köşeyi seçerdik. Tahta iskerhle-


AZ�R&AYÇAN

20

i

D4VAt.ıız.:

leriı:rtizi birbirine yaklaştınr, utangaç4kla içimize gömdüğü­ müz kı sık seslerimizle, on�ört. onbeş yaşlarında gönlümüzde estirdiği temiz duygularla y �:idığımıi şiirlerim}�i okurduk birbirimize. Yine öyle bir günümüzde, ben şiirlerimi okuyup bitirdikten sonra, sırayı Ercüment'e verdim. O, o aydınlık yü­ zünden hiç eksik olmayan gülümsemesiyle, her zatnan yaptığı gibi iç cebinden Çıkardığı küçük ·defterinden bit şiir okudu.· O gürie kadar' okuduklanna hi� benzemeyen ve tamamen ayrı bir tadda, ayn bir üslupta yazılmış çok hoş bir �iirdi. Şiirin ilk kıtası şöyleydi: Hani yaz m�vsimi gülüm, çiçeğim Tez dı�ştü yurduma hazan ey eller Men yazabilmedim ellerim bağ lı Yok mu

bir derdimi yazan ey eller?.

Hemen Ercüment'e bu şiiri 'kimin yazdığım sordum. Gülümseyerek, "Ben yazdım," dedi. "Hadi hadi," dedim. "sanki senin yazdığın şiirleti bilmiyor muyum? Sen böyle şiir yazamazsın! '' Israrlanma dayanamayarak gerçeği açıkladı ve şiiri ken­ disinin yazmarlığını kabul etti. -Peki kim yazmış? Diye sordum. Yurduna hazanın:düş­ . tuğunden şikayet eden, ülkesinin gülüne, çiçeğine vurgun ve �ahası elleri bağlı. olduğu için .derdine. bir ortakarayan ve der-


ll

dinin yazdınasını isteyen ince ruhlll Şair kiriıdi?· - Ahmet Cevat, dedi.

.

i ..

,... O �a kim? diyç sordum.

- Azerbaycanli: bir şairdir, dedi.

- B �şka şiirleri �ar mı?diye sordum

.

. .. - Evet,. Qizde bir l,citap�a şiidepnden örnekler var,: 4eqi. Defterinden şiir daha okudu:

Ahmet Cevat'a ait

olduğunu söylediği bk ,

·

Hüsranlar, elemler, buhranlar içre

Gıs!k hir ses kimi öleceğim, ben lliJyle gö� yaşıyla geçen ömrümün Sonunda bir acı güleceğim ben

Yakında didarın nasip olmazsa

'·.'.

Ümitsizlik beni düşürdü yasa .Alarak elime demirden asa,

Bir gün huzuruna geleceğim ben! O

·

günden hayran olduğum Ahmet Cevat'ın yeni şiirleri­ ne· ulaşmak için Ercüment' i sıkıştırdım, durdum. O ıise benim merakımı ağır ve rahat hareketleriyle daha da kaınçılıyordu.


AZ�RB�YCAH O.AVAMIZ

Okula her gelişinde kitabı getirip getinnediğini" sorduğuında� .:... Maalesef bugün de unuttum, diyordu.

Yalvardım, yakar(hm, ü�t üste ricalar ettim ve en sonun­

da onu ikna etmeyi başardım. Ertesi gün kitabı getirdi. A. Ce­ vat'ın mücadeleci hayatını, vatafl, sevgisini ve·duygu, ateş do­ lu şiirlerini döne döne okuyarak hafızama nakşettim. Hele . onun Birinci Dünya Savaşı'nda şair arkadaşı Abdull Şa�

ıili

ig'le birlikte Anadolu'ya· koşması, · Doğu Anadolu'daki savaş mağdurları için çırpırup. onlar için yardım kampanyalan baş­

latması benim onu daha çok sevmeme ve ona bağlanınama sebep olmuştu. Onun savaşçı ruhundan ve vatansever duygu­ lanndan akıp gelen şiirleri hep dilimdeydi. Bazen, "Çırpınır­ dın Karadeniz, bakıp Türk'ün bayrağına!" isimli meşhur şiiri­ ni hiç usanmadan okuyarak onun duygularıyla "Türk'ün bay­ rağı"na bakmaya çalışıyor, bazen de ' �Kızıma Ağıt" şiirindeki,

Mektup yoldaş/ann gördüler zaten Can veren sen idin canı çıkan ben Sen çıkıp giderken taze alemden Bana kara taşlar gül verdi kızımf Mısraıyla onun yerine onun genç. yaşta ölmüş kızına gözyaşları döküyordum. Benini çocuk ruhumu şiirleriyle ok­ şayan ve kendisiyle birlikte Azerbaycan'ı bana ebedi olarak sevdiren Ahmet Cevat Ahundzade'nin sonradan öğrendiğime göre ölümüne de birşiir sebep olmuştu. Ona, 1 Mayıs. için şiir

. yazması görevi verilince Azerbaycan için adeta: bir ağıt yaz­ mıştır.


23 ·

Ben ,hp· geçen

bir Mayısta·

Pek çok ümitler bag/dtım

Nisan iÇin

Hergelecek . .

'·

.

'

:

Nisanağlar benaglarım.

Mayıs'ta kurulmuş "Azerba� cah Cumhuriyet]"nin, her Mayıs ayı geldiğinde·yeniden kurolacağına ümitler bağla­ yan Şair, Cumhuriyet'in 27 Nisan'da 'da 'yıkılmasını,. her Ni­ ' san geldiğinde hatırlayarak·ağl�. 29

Onun sembolizmin arkasına saklanarak neler söylemek istediğini anlayan muhalifleri, hiç beklemeden zamanın gaze­ telerinde aleyhinde veryansın ederler ve öldürÜlmesini sağlar­ lar. Ortaokulu bitirene kadar Ercüment'in davetine uyarak onu bir kaç kez: evlerinde ziyaret ettim. Elmas Yıldırım'ı, Bahtiyar Vahapzade'yi, Nebi Hezri'yi onlaıin evindeki kitap­ lardan tanıdım., Zeynep Hanlarova'nın yanık sesinden dökü­ len ve buram. buram Azelfbaycan kokan nağmeleri onların evindeki eski bir teypden dinledim. Ercümeiıt'le arkadaşhğımfz ortaokuldan sonra da sÜrdü. ' İkimiz de Ai-;t� in Öğretmen Okulu 'nu kazanmıştık � İkimiz de doğdugumuz topr�Jardan ilk defa ayrılıyor, ömrümüzde, eli� kilometre kadar uzaktan seyredebildiğimiz Ağrı Dağı 'nın dı­ şında ilk def<i yüks�k dağlarla tanışıyor ve dağlarla çevrili bir şehirde okumak için' adeta hapsediliyorduk. Okulun şehirden . ıj, uzaklığıve yabancılığınuz ikimizi birl:ıirimize daha da yaklaş.

.

� . . .

.

.

.


'

24

.

.

"

'

"'

AiEAbAYCAN, b AVAMIZ

tırdı. Derslerden sonra azgın Çoruh nehrinin sahilinde dolaşa­ rak şiiderimizden okuyor, dağlann eteklerine yayılmış yabani ekşi narlardan yiyerek Azerbaycan'ı konuşuyorduk. Aynen A.Cevat gibi bir gün öğretmen olup "elimizde demirden bir asa ile yurdumuzun huzuruna gideceğimizi," hayallerdik Çok sonralar o güzel hayallerimizin çoğu benim için .gerçek oldu­ lar. Ama sevgili arkadaşım �rcümel}t yakal"ndığı amansız böbrek hastalığı sonuc_u çpk ama çok genç y:ışta hayata gözle­ rini yumduğu için hiç bir hayali gerçekleşmedi ve Azerbaycan'ı kalbine gömerek aramızdan aynldı. .

·

. 70'li yıllar bizim neslimiz için bir �ör dö�üşünün, bir çıkınazın, korkunç hayallerin ve hayal kıriklıklarinın gerçek­ leştiği yıllardİ. Okullar, birer eğitiril 'yuvasından çok gladya­ törlerin birbirini öldürdüğü Roma 'nın o ünlü arenalanna ben­ ziyordu. Herkes kutsal bir "dava''nın safında olduğunu iddia . ediyor've karşısındakini hainlikle, satılmışlıkla suçluyordu. O zamanki �üşüncelerimize göre, herkes birilerinin adamıydı ve bir yerlerden besleniyorlardı. Sürekli karşı saffJlk:i! .düşmanJar� dan (!) öfkeyle sözediyor, başka ülkelerin insanlanymışcasına algılayarak ülkeyi savunma psikozuna giriliyordu. Her grup kendini yüzde yüz haklı görüyordu. Düşüncelerinden bir neb­ zecik'taviz bile hiyanetle �ş anlamlı olarak görtiıüyordu. Aziz Nesin'in "Çin Masalı" hikayesinde anlauldığı gibi, sanki her­ kes "deli eden su" dan içmiş ve delinnişti.· Dostluk, kardeşlik, hemşehri lik, simf arkadaşl�ğı, hatta, renge, ırka, dile,. dine bakmayan aşk bile ideoloji çerçevesinde bir kıymete sahipti. Bir başka düŞüncede olan sınıf arkadaşınızia aynı s ı r ad a oturamaz, onunla tek kelime bilekonrişamazdınız. Eğer konu.


şıitk:en göıiildüy'seniz vay halinize! Siz o dakika -!'ajan" dam­

gasini yer, hemeit'bağlı oldi.ığuriuz orgütten dışlanarak safdışı edilirdiniz. Halim�selim·, barışçıl birinin alnındaki ·damga "korkak tavşan''dı. Derslerine Çalışan, ideolojilerin hapisha­ nesiride yaşamak İstemeyenlerin adı'"Ot gibi adam"di: O giln­

leri yaşamayanlar, deliliğin hangi derecelerde olduğunu tasav­ vur bile edemezler. Şimdi ctgünleri düşündükçe, aptalca, acı­ masızca, düşüncesizce tavırlanmıza bir anlain veremiyor ve . \

.

yaşadığım olaylara inanasım gelmiyor.

.

Olaylara yıllar sonrasının dikkatli gözleriyle baktığımda ve bütün grupları tarafsız gözle analiz• ettiğiinde o korkunç

"savaş meydanı"nın oluşmas.na yol açan en temel etkenlerİn, adaletsizlik ve sevgisizlik olduğunu görüyorum. Bir grup ada­ letsizliğini gidermenin yolunun "başkaldırı"dan geçtiğine,

öbür grup ise devlete- bağlı kalınarak zorluklan n aşıtaeağına

inanıyordu. Gençlerin evde, toplumda bulamadıklan sevgiyi, ideolojiterin sihirli söylemlerinde ve gruplaşmaların sağladığı

birbirlerine bağlılık or:tariunda aramaları kaçınılmazdı. Gnıp­ laşmalann ortaya koyduğu etkinlik ise şiddeti doğuruyordu. Şiddetin koynunda buhrarilar geçirirken de Azerbay­ can'ı dü�ünürdtim hep. O sıralar okuduğum "Suyu Arayan Adam;' kitabından bir hayÜ etkilenmiştim. Bir kayanın ü'zeri.

.

ne oturup Çoruh'Nehri'nin çılgın sularını seyre daldığımda, sularla birlikte Azerbaycan 'a akıp gidiyor, orada, aynen Şev­ ket Süreyya Aydemir gibi bir küçük köyde öğretmenliğe baş­ lıyor ve halkı her yerde ırşada Çalışıyordum. Oradaki kardeş­ lerimin unuttukları değerleri yeniden yeşertmek için ne yapa-


26

bileceğim hakkında planlar y�pıyor. derslerden daha fa;zla kültürel konularda kendimi yetiştİnneye çabalıyordum. Elime geçen dergilerçlen, Azerbaycan'dan bahseden bölümleri defte­

rime yazarak sürekli yanımda taşıyor, her k elime,sinde� bir

anlam çıkarm,aya ç,alışıyordum . Örneğin Şair Bahtiyar

zade'nin

Yalıap­

·

Ateş"'öz öziinden yanmır ., ' Yanırsa yandıran var.

Hiç birşey öz özünden yaranmır

·

Yaranmışsa yaradan var.

Şiirinden yqJa çık�rak orada hala Allah'a inanların ol­

n

duğunu ve inancın kaybedihnediği i düşünüyordum.

Azerbaycan'lı hayallerin beynimi, gönlümü doldurduğu

sıralarda g azeteleriri duyurduğu bir haber beni ve benim gibi düşünenleri derinden sarstı. Gazetelerdeki haberde, sürgünde­

ki Kınmlı lider Mustafa Cemiloğlu 'nun tutuklandık tan· sonra

açlık grevindeyken 35 kiloya düştüğünü ve hapishanede ha­

yatını kaybettiğini yazıyordu. Sovyetler Bidiği'ndeki esir kamplarının, rejim muhaliflerinin tabi olduğu �uameleJeri ve işkenceleri A.

Soljents 'in eserlerjnden, "Nttbipğlu Yayınla� rı"nın çıkardıkları ki taplard an okuyan ve ürperen bizlerin Cemiloğlu meselesine hangi psikoloji il'e yakl�şacağı kolayca tahmin �dilebilir.


AURŞAYGA� DA.VA,�ıı

l7

Öfkemiz bir ,ka��rgaya dönüşmüştti ve her an .Rusya'ya gidip Cemiloğlu�nun öeünü almaya hazırdık. Ne kadar .saftık Allah'ı�! Türkiye'nin meselelerini bir çırpıda ballediverdiği­ rniz o. dönemlerde ne Türkiye'nin ne de dünyanın · gerçekle­ rinden haberimiz vardı. Herşey hayalimsi, · herşey toz pembe ve· herşey gerçeklerden .uzaktı. Ama düşüncelerimiz dinamik, hayallerimiz sınırsızdı. Bu da bize büyük bir şevk aşılıyordu. Cemiloğlu için bir toplantı düzenledile Top1antıda, he­ yecanlı konuşmalar öfkelerimizi daha da keskinleştirerek her birimizi birer savaşçıya dönüşdürdü. ·o toplarlJıda l:ien de bi� şiir okuyarale öfkerni dışan vurdum. Sonra, Cemiloğlu için bir duvar gazetesi hazırladık. Duvar gazetesinin başına da Cemi­ loğlu'nun elle. çizilİniş hayalimsi bir portresini �stık. (2) Duvar gazetesipi hazırladıktan bir gün sonra Cemiloğlu 'nun portre­ sinin yırtılarak yere atıldığını görünce adeta. delirdik. Ben, Cemiloğlu'nun resmine yapılıpış sal�ırıyı Azerbaycan 'a ya­ pılmış gibi algılıyordum. Çünkü Kırım nere, Azerbaycan nere ondan bile habersizdik. Artık çıkacak olayları hiç kimse �n­ gelleyemezdi. Nitekim de öyle oldu. Okulun .h er yerinde olaylar patlak verdi. Kınlmadık cam çerç�ve kalmadı. Sanki silahsız iki düşman ordusu birbirine girmiş, ortalığı darJl1a.da­ ğın etmişti. Allah 'tan kimsede silah yoktu. Silah olmuş olsay­ dı bir kaç kişinin öleceğİ şüphesizdi. ·

·

.

Bitmek bilmeyen kovalamaca, dayak, küfür ve öfke seli, polislerin, jandarmaların araya girmesi ve • attıkları dayaklarla . (2) Yıllar sonra Almanya'da Cemlloğlu ile karşılaşt ı ımda, o günlerde çizdiğimiz . hayalimsi portrenin ona çok benzed@mi şaşkınlıkla müşahede etmiştihı.

Q


AZERBAYCAN DAVAMIZ

28

sona erdi. Bir grup dershanelere; öbür grup ise yatakhanelere kapatılmıştı. Akşama 'Cloğru okulun ders yapılatak durumda olmadığı ve ·süresiz· kapatıldığı 1

haberi· geldi; ·Öğrenciler ·polis •

denetiminde okulun meydanına getirilen otobüslere dotduru-

larak evlerine.. gönderildi. Eve dönerken zafer kazaninış bir komutan gibiydim; Azerbaycan için ilk savaşımı vermiştiin! Bütün bu olayların idrakinde olmayan babam sorduğunda da aynı şeyl�ri söyledim: "Azerb�ycan'a saldırıp küfrediyorlar­ dı. Onun için kavga çıktı ve okul kapandı. Babamın tepkisi beni bir hayli düşündünnüştü: . ,

·

·

...

�'Oğlum, sizin okulda Ruslar da mı okuyor?" diye saf

saf sormuştu babam. Zaman geçtikçe Azerbaycan'la ilgili bilgiletim artıyor­ du. Allkara'da yayınlanan "Azerbaycan" isimli üç aylık dergi­ nin elime geçmesinden sonra Azerbaycan hakkında geniŞ bil­ gilere sahip oldum. Dergi, so•li yıllarda Azerbaycan'ın ilk Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade taFafındarı kurul­ muştu; Onun dava arkadaşlannın yayınlamaya devam ettirdi­ ği derginin tek eksiği halktan kopmuş oluşuydu. Daha çok ay­

dııilara hitap eden ve bol bol "Azerbaycan için balo tertip edi­ lecektir," duyurulannın yer aldığı Azerbaycan dergisinde ko­ nular genişçe ele'alınıyor, okuyuculara �1etbaycan hakkında doyurucu bilgiler aktarılıyordu. Yaz tarillerinde Iğdır'daki arkadaŞlarımla' oturup Azer­ baycan'la ilgili konuşmalar yapar, orayla ilgili öğrendiğimiz yeni �ilgil�ri birbirimize. aktarırdık. Hele köyqeki �rkada�la­ nm Fahrettin Budak, Sabri Koçuk'la yapnğımız tartışmalar,


AJEREJAVÇAN D.AVAMIZ

.29

k6yün en uzak tarialarma kad� süren yj.irüyüşler her gün bir "Azerbaycan kurtarma pla�u" hazı.rlardık. Başka köyl�rde veya Iğdır'ın içinde oturan arkadaşiau­ mı da ödünç aldığım hisikietle ziyaret e�er, bir kaç s�atlik bahçe sohbeti keyfınden sonra arkadaşdan aldığım kitaplada köye dönerdim. Babamın, verimliliğinden ,dolayı sürekli ka­ vun karpuz ektiği "Mezarlığın üstü" dediğimiz tarlanın baş tarafın: da kocaman bir karaağaç vardı. Ark1idaşlardatı aldığım kitaplan o karaağacın gölgeliğinde oturarak büyük birmerak­ la okur, saatlerce köye irunezdim. Yeni bilgilerin veJdiği he­ yacanlar ve tarlalarırı. ortasındaki .derin sessi�liğin bağrınqa uçar uçar Az�rbaycan'a gider, orada kafamda kurduğ�m yeni­ bir hayali macerayı başanyla tam,amlayarak geriye dönerdim. Akş�ın oluşunu, hayvanların köye .dönerken çıkardığı ses­ lerden. farkederek istemeyerek ayağa kalkar, yine dalgın bir tempoyla köyün yolunu tutardım. Süreldi kitaplarla dolaş­ mam, dalgınlığım, hiç bir işle meşgul olmamam babamı ürkü­ tüyordu. Birgün takip etmi�, ve bostandaki karaağacın altında bir derviş gibi saatlerce oturarak, kah kitap okuyup, kan· uzun uzun göğü seyrettiğimi görünce şüphelenmiş yanıma gelmişti. Önce sakin bir tavırla benim günlerdir orada ne yaptığımı sor­ du. "Nasılsa okuma yazması yok kandınrım," diye düşüne­ rek yalan söyledim. - Der_s çalışıyorum, dedim. Ama okudukJanmın ders kitapları olmadığını anlamış.


30

>

>

dERBAYCAN DAVAMIZ

Yalan söylemem onu daha da kızdırmıŞtı.

- Ne okuyorsun onu bilmiyorum. Ama böyle gizli gizli

okuyup da komünist olursan gözüme görünme, diye bağırdı. O zamanlar halk atasında her giziilikten komünizmin doğaca­ ğı inancı hakimdi. Babamın bu düşüneeye nereden vardığını bir kaç gün sonra annemden öğrendim. Beni tarlada, bayırda gören köylüler, b�ama,,''Oğluna.dikkat et. Mecnun gibi tar­ lalarda dolaşıyor. Sonra anatşitfalan olursa yanarsın," demişler� Babam da korkarak gizliden beni takip .etmeye başlamış. ·

·

Babamın yerimi keşfinderi. sonra bir süre evde oturdum. Sonra dayanamayarak yeni bir köşe anidım kendime. Köyde­ ki toprak kanalın üstündeki güt kavak ağaçları gölgeliğinde uzariırken kulaklarıma, çapa' yapan kadınların sırayla okuduk­ lan "nanay"lar ulaşıyordu. Gözleriini kapatarak, rüzgarla ge­ len o güzel seslerdeki sainimiyeti, aşkı, ayrılıkları, hasreti, ke,;, deri ·yudum yudum içime akıtırdım. TerniZAzeri lehçesiyle okunan şarkılar benimle Azerbaycan arasında köprüler oluş­ turur, beni araçsız "O taya" taşırlardı. O duygularla; basit ama içteri. şiirler yazardım. Coşkun duygutarla clolup taştığım o bir ay içinde bir defter dolusu şiir yazmıştım. Kayısıların paket­ lendiği sarı kağıtlara yazdığım şiirlerin tümü Azeri lehçesiyle yazılmıştı. Arada bir ziyaret ettiğim arkadaşianma okur onla­ rın da fikirlerini alm;lım. ·

Benden bir hayli büyük öğretmen bir arkadaşım vardı. İsmi Yaşar Güneş'ti. Yaptığım bisikletli yolculukların çoğu onaydı. Evinde bir hayli kitabı vardı. Her gittiğimde bir kaç kitap almadan dönmezdim. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ku-


31

ruluş yıllarını anlatan ve temiz bir aşk hikayesiyle beni müt­ hiş etkileyerek hüngür hüngür ağlatan. "Ali ile Nino" kitabını da, ondan, almıştımi (3) Yaşar Güneş· ilkokul öğretmeniydi ve Azerbaycan de:. yince yüreği bir yaprak gibi titreyenletdendi. Ortak yanlim;. mız çoktu. Beni iyi anlayanlardan biriydi, diyebilirim.' Oku­ doğum şiirleri dinler, şiirlerim üzerindeki tenkitlerini hiç çe­ kinmeden yapatdı. Sonra Avusturya'da bulunduğu · sıralar ba­ şından geçenleri anlatır, orada tanıştığı bir savaş gazisi Azer­ baycanlının yazdığı "Balam şair gacalıpdı'' isimli şiiri okur, onunla nasıl tanıştıldarından sözederdi. Yine yaptığımız soh­ bbtlerin birinde, beni, Azetbaycan'ı çok iyi tanıyan, arayla iliŞkisi olan biriyle tanıştırmak istediğini söyledi'. Beraberce Iğdır' a gittik!" Iğdır ' da eski Aras · sihemasinın arkasında· "Batı Kulübü" isimli bir kahveye götürdü beni. 'Ağaçların altına ko­ nulmuş sandalyelere oturarak Jcola ısmarladık. Hallerinden memur oldukları belli dlan döri: kişi bizim biraz ötemizde oturmuŞ kağıt oynuyorlardı. İçlerinden esmer, sarkık bıyıkh , küçük boylu birini göstererek :·işte o Zeynel Hocadır," dedi. Doğrusunu söylemek ger�kirse ilk görüŞte Zeynei Hoca'yı gözüm pek tutmamıştı. Ağzında sigara, elinde oyun kağıtları, oyunun akışı içerisinde, dışandan baktığınızda si�e su­ ni gelen k�ş göz hareketleri, mimikleri güven duyacağım ve bir ilim adamında olması gereken bir insan intibaı uyandırma.

.

.

(3) Bu kitap beni o kadar etkilemişti ki, onu, Almanya'da tesadüfen bir küçük ki­ tapçıda almanca olarak bulduğumda da yüreğim yerinden kopacakmış gibi oldu . ve kitabı hemen satın alarak arabaya koştum ve gözyaşları içinde duy­ gularımı o kitabın ilk boş sayfasına kaydettim. ·


32

AZERBAYCAN DAVAMIZ

mıştı �nim üzerimde..

'

�. .

Arkadaşım oyUrıun uzun sUrdüğünü görünce Zeynel Ho­ ca'mn yanına giderek beni işaretle birşeyler söyledL Zeynel hoca kağıttan bir an baŞını kaldırarak bana baktı. Benim de baktığıını görünc� başıyla selaınladı. Ben de. onu_ selamla�ım. Yanıma gelen arkadaşım-, oyunun birazdan . biteceğini1 biraz dalı� beklememiz ger�ktiğini söyledi. Yarım saat bekledikten sonra .Zeynel Hoca yamrnıza geldi. Tanıştık. Tam ismi Zeyne­ labidin. Makas 'tı. Lisede edebiyat hocasıymış. Biraz solıpet ettikten, sonra ilk bakışta kanaatim değişmeye başladı. Konuş­ maları içten ve samimiydi. Benimle ilgile,ndi ve her konuda yan;hmcı olabileceğini söyledi. Oradan seviçte döndüm. O günden sorira Zeynel Hoça'yla sık sık görüştüm. Beni evine götürdü. Tan ilk defa yakından. onun evinde göftiüm ve elime aldım.. Evindeki kitaplardan okurnamiçin istediğim ka�ar ala� t>ileceğimi söyledi. Zeynel. Hoca'nın, Azerbaycan. uzerindeki derin bilgisinin yanında iyi bir şair olduğunu . da bana okudu­ ğu şiirlerden öğrendim. Hatta onun hakkında, .Azerbaycan' da haftalık yayınlanan "Edebiyat .ve İncesenet" gazetesinde de yazılar yayınlandığını ondaki gazetelerden okudum. Türk ' aşıklı � geleneği hakkında da i nanılmaz bilgilere sahipti. Azerbaycan'daki bütün işık havalarına vakıftı. Hoca, benim öğrenmek için can attığım kiril alfabesini yazdı ve çabuk öğrenebilmem için cesaret verdi. Gerçekten de, onun teşvikleriyle kiril alfabesini çok kısa sürede öğren­ dim. Zeynel Hoca'yı tanıdıktan sonra hafta da bir lğdır'a gidi-


.33

yordum.' Onun arkadaşhınyla toplarup sohbetettikleri bir .kah· ye vardı. Kahvenin sahibi de hoş sohbet.bir öğretmendi. ,Ora­ da, Av. .İbrahim Bozyel'i, Hamza Hoca'yı, Hakmemet köyÜ!\· den bir halk aşağını tanıdım. Özellikle yaz akşamlan o kalıve­ nin önünde .oturur, Türkiye'yi, Azerbaycan'ı kon1;1şurdıı.\c. Unutulmaz sohbetlerin en önemli siması şüphesiz . Av: O, çok şakacı ve sevecen biriydi. Başın­ dan aşkın işlerinin yanında edebiyata, sanata nasıl bu kadar yer verebildiğine hep şaşmışımdır. Çok güzel Şiir okurdu. En­ gin hafızasına hayrandııtı. Uzunca şiirleri nasıl ezberler ve ke� yifle okurdu bugün bile hayret ederim. En Ciddi konutann ortasında patıattığı birespirisi herkesi kahkahalara boğardı. Bir­ gün bana dönerek, ' - Orhan bey uykunuz nasıl, iyi uyuyabiliyor 'musunuz? diye sordu. İbrahim Bozyel'di.

Soruyu garipserneme rağmen ciddiyetinden şuphelen­ mediğim· için cevap· vermek. zorunda kaldım. - İyi uyurum ama uykusuz gecelerim de .yok değil, de­ dim. - İyi uyuyamarlığında bir "Zeynel" al, hemen uyursun, dedi. Daha ben "Zeynel nedir?" demeye kalmadan Turgut bey paqattı kahkalıayı. Zeynel Hoca ise bir "La havle," çekerek . arkasını döndü ·bize. Sonra İbrahim Bey'in anlattığına göre,. İbrahim Bey'in arabasıyla Erzurum'a yapılan bir yolculukta Z�ynel Hoca Iğ-


AZ'ERBAYc,t.th)A.ıfA.MrZ

34

dır�dan Horasan'a

kadar tek kelime konuşmadan kolruiğtinda

oturmiiş ve etrafı seyretmiş. Yalnızlıktan cani

sıkılan İbrahim

Bey, HoraŞan ' da arabayı durdutmuş ve Zeynel Hoca'ya ğıya·inmesirii söylemiş.

aşa­

İbrahim Bey o sempatik kahkahalan arasında olayın db­

vamın� şöyle anlatıyordu: ·

-

in aşağı, dedim, inmedi.

- Niçin inecek mişim? diye so.rdu . . . . ' .

'

.

- Be adam inmiyonıan bari konuş,; dUini mi yuttun?" -de.dim.

'

- Peki konuşayım, dedive başladı konuşmaya. Konuşu­ yor ama ne konuşma . . . Öyle bir yumuşak ve donuk ses to� nuyla konuşuyor ki onu dinleyip de uyumam�. mümkün de­ ğil. B aktım ki esnemekten çenem düşecek hemen uyardım Hoca'yı. Dedim ki: . - Aman Hoca,. Allah senden razı. olsun! Seni uyuyama­ yan bütün arkadaşlara uyku ilacı olarak tavsiye edeceğim. Kim 'uykusuzluk çeki)'orsa iki dakika konuş tamamdır işi. Ar­

tık top atsan uyanınaz.

Azerbaycan sevdalısı İbrahim Bey, daha doğrüsu, benim ve bütun Iğdır'lı geçlerin, bilgili, mert, çalışkan, sempatik, se­ vimli ve dünyalar iyisi İbrahim ağabey gülen amma düşünen

bir insandı. Gündelik meselell�rden konuşurken o· alaycı tavn­

nı takınır, hayatı umursamaz görüntüsü verirdi. Ama me�le­

ket n1eselelerinden söz edince ciddileşir, her konudaki engin bilgisini ortaya koyardı. Onun da Azerbaycar(da yakın dost-


AZERi!AYC:AN DAVAMt%

35

luklar kurduğu insanlar vardı. Onlarra m'ektupliıştığındart bab.. seder, ilk fırsatta Azetbaycan't gideceğiili söylerdi. · Nitekim bizim hepimizden önde 1 984 yılında Azerbaycan'lr dostu Şair Mehmet Aslan'in davetlis1· olarak; hepirriiz:in rüyalar ülkesi olan Azerbaycan'a' gitti. DönüşUndeni çok kısa bir süre · sonra Azerbaycan' da gördüklerini, · oradaki dostluklarını ve dost catılısı insanlannı anlatatı "Azerbaycan.Diyanndan'' isimli bir Kitap yayınladı. O kitapta, sadece hukukçu olmad•ğını, iyi bir üsluba sahip usta bir edebiyatçı olduğunu ' da bizlere ispatla­ mış oldu� . Samirniyetle söylemeliyim ki, 25 günlük bir seya­ hatı en ince aynntılanna kadar akıcı bir üslüpla anlatışı büyük bir ustalık eseridir.. Kitaptaki seyahat intibaları, şiirler,..fıkralar �e halk hikayeleriyle iç içe geçirile�ek bir gergef gibi örül­ müştür. Onun Azerbaycan'a olan tutkustmu ve üslubunu daha . . iyi anlatabilll)ek için "Azerbaycan Diyarından" isimli kitabından aşağıya bir bölüm ahyoruın. .

"Sabah uyandığımızda yağmur yağıyordu. Şeki gökle­ rinde çok ses./i rnusiki vardı. Şimşek ve gö.k gürültüsünün da­ vui zurnayla yer yüzüne ganderdiği davetsiz daml�lar, >:attığı­ mız odanın p�nceresini olanca güçleriyle (iövüyorlardı . Sanki bana, "Uyan, uyan şe ki' nin şeklini değ iştir(iik" diyordu dam­

.

la/ar. . . Kıskanıyor/ardı · beni. . . Bomba sesini andıran gök gü. . ' . . rültüsünün eşliğinde penceremizi topa tutan yağmur damlaları anlayışsız davetsiz misafirl�rdi. Ama ben, davet/i ve tabii 'misafirdim. Belki de göklerin gazabı, h(.dtjeti, öfkesi, kıskan­ ması bundandı. ama biliyorum , er geç yağmur dinecek; gök­

l�i susacak, belki de utanacak ve üzeri balçıkla sıvanam.ayan güneş doğacak . . . do,�acak. . . do,�acak . . . "


('ZE:R��YCAN

36

oA.v,\Mı:z

özlı:mim\en · sonra . da�etle kavuştuğ� Azer� baycan'ıqda, : yağmurların d�i onu . kı skandı ğını düşünecek . O, yılların

.kadar hassaslaşırken, gel eceğe olan ümidini de asla . kaybet­ ·mediğini; . o günlerin .zorluklannı da göz önüne alarak ı "güne­ şin mutlaka ama mutlaka doğacağı " in �cı y la da ortaya koy­ mayı ihmal etmiyordu. Onunla gönüldaş olan diğer Azerbay ­

can sevdalıları da onun "günı;!şli" n:ıesajmı anlay arak sevini­ yorlardı . · Nihayet sevgili ağabeyimiıin inançl a haykırdığı "güneş" onun söyleyişinin üzerinden 7-8 yıl geçmeden bütün aydınlığıyla doğdu ve ışıklı kollarını Azerbaycan'unızın üze­ rine y aydı .

Iğdir ' da İbrahim ağabey ile beraber ol duğu m s ı ralar

onun folklorik Ç�Iışmalariiıın olduğunu da öğren

di m .

Azer­

baycan folkloruna yatkın gençleri eğitiy or, <4) orilQra unutul­

maya yüZ tutmuş değederimizi tiyatrovari oylinlarla öğr�te­ rek , o değerleri unutulmaktan kUrtararak büyük' hizmetler ya­ pıyonlu.

' Benim, Azerbaycan'ı daha iyi tanımama vesile olan ve

Azer�aycan davası uğrunda verilmiş mücadele' içinde unutul­

m�ması gereken iki değerli dostum İbrahim "Bozyel 'le Zeynel­

abidiiı Makas, Iğdır'daki çalışmalarının yanmda çok geçme­ den, büyük zorlukl ara ve maddi imkansıziıkiara rağm'en dergi­

ciliğe 'de el · attılar ve yine kendileri gibi Azerbaycan sevdalısı . . arkadaşları Yavuz· Akpına, i. Murat Yıldı fim 'larla "Kardaş

(4) ibrahim Bozyel'in yetiştirdiği gençler Fransa'da yapılan Dünya Falklor yarış­

masında Tür�iye'yi temsil ederek dünya birincisi oldular. Ayrıca, yine onun yazdığı Kararifiller Ağlamastn' 'oyunu Türkiye'nin çeşitli yerlerinde ve Azer­ baycan'da temsi l edilerek büyük başarı kazandı. .


AZERBAYCAN bAVAMIZ

37

Edebiyatlar" isimli üç aylik bir dergi Çtkardtlar. Bütiln Türk cumhuriyetierinin edebiyatçılardan örnekler ve' o ülkelerden haberler sunan dergi, Türkjye'de benzeri olmayan b�r yere sa'" hipti. Her sınıftan insanın yararlandığı derginin. bütün nüsha­ lannı arşivimde hala saklarım.

O güzel dostluk ve sohbetler berüm okula dönüşümle benim için bitmiş oldu. Okulutı soğuk, siyaset ve kin koka? havası bütün şevkimi kırıyordu. Hayallerim de olmasa okulda bir gün dahi duramayacaktım. Herkesin yapmacık ve savaşçı tavırları, inanılmaz delilikler, yurtsever( ! ) takılınalar midemi bulandırıyordu. Allah'tan çok geçmeden yeni bir arkadaşla ta-. p.ıştım ve biraz olsun rahatladrm. Yeni arkadaşıının 'ismj Tahir Demir ' di. Ağrı 'lıydı. Birbirimize benzer yönlerimiz çoktu. İyi şiir yazardı. Şiir üzerinde en ciddi çalışmayı onunla yap­ tım diyebilirim. Şiirlerimi okur, çok isabetli eleştiriler yapar­ dı. B ir pazar günü oriunla Artvin ' in bahçelerine vurduk kendimizi. Köylüler Karadeni;z: hunnası topluyorlardı. Köylü­ ler le ş a k a l aş ı y or v e. �bize ilçram e dilen h u rmalardan yiyiyorduk. Dolaşmaktan yorulduğumuıda bir kayanın üze­ rinde oturduk. Tahir 'in koltuğunun altında siyah kaplı büyük­ çe bir kitap vardı.. Okuldan çıkarken beraberinde getinnişti. Hep kitapta dolaştığı için kitabın hangi . kitap olduğunu sor­ mamıştım. Kayanın üzerine oturonca k_�tabın kapağını açarak "Bu kitabı okudun .mu?" diye sordu, - Hayır, dediirt.


I.ZE�·B,A,YÇAN D�VAMIZ �

Ya n ası l okumaz.sın? Okul4n kütüphanesinde nicedir

dur1.1-yor.dedi: .

.' .:

, ,

' Merakla baktım. Muharrem Ergin'in "Azeri Türkçesi"

isimli kitabıydı i Tahir kitabı · açarak bir bölümünü okumaya

başladı. Okudukç a yerimde duramaz' oldum. Şiir bir bal çağ­

layarn gibi ruhuma akıyordu. Her . mısras111 d a kendimden, kö. ... . . . ' ' .

yümden, �ilemden, do s�l anmdan , .Wabal�md�n, geçmişimden bir parça va�dı.

,

,

Heyder Ba,Qa .kehliklerin uçpnqa

,Kol dibind�n davşan galhıp gqçanda Bahçala�ın çiçeklertip açanda Bizden de bir mümkün olsa l!d ele . ı4çılmayan .ürekleri şad ele , Heyder .(Jaba gün dalı m dağlasın , , Üzum gülsün budakların ağlasın Uşakların bir deste gül bağlasın Yel gelende

ver getirsin

bu yana

Bekle menim yatmış:bahtmı uyana Ş iir, Güney Azerbaycan 'h şair Mehemmed Hüseyin

Şehriyar 'ındı. Ş airin; dili, şiirdeki renkler,' ct'o stl ukhtr, köy ha­ yatından il gin� tablolar ve geÇmiş . . . Bütün güzelliklerin, iç­

ten ve samirili du ygularin ,' düşüncelerin bitbiriyle bütünieştiği

böyle bir şiire vurulriıamak ne mümkün! Biz de okur Okumaz vurulmuştuk şiire. Bir defalık okumanın sonunda dahi bir yı­

'ğın mı sral arın dilimize dolaşması ve sürekli .tekrar etmemizi


AZ6 8 BAYOAN.

DAVAM\+ .

sağlaQJ.ası şiirin gijcünü v� güı.elliğini ortaya koymaya ,yeti­

yordu. "Heyder Baba"yla çocukluğumuza dönüyorduk:.

Men gayıdıp bir de uşağ olaydım Bir gül açıp ondan sonra solaydım! .. \

;

'

.

Sonra çocukluğumuzdaki yalansız, dolansız,_ ideoJojisiz

küçük dünyamızdaki oyunlanmıza kavuşmak: '

Ay özümü ezdirdiğim günlerim Ağaç minip at gezdirdiğim günlerim. . .

Sadece çocukluğumuz değil, güzel h�tıralar; duygulu ve

sadıl< aile ilişkileri, utangaç aşklar, tozlu yollar, meleyen ku�

zular, uluyan kurtlar ve neler neler. � !. ken4inden .uzaklaşmaya, . yabancılaşmaya başlayan dimağımızı serinletiyor, "doğma

yurt"tan bizlere sıcak davetler gönderiyordu. "Heyder B a­ ba"yı okuyup ta sevmemek olabilir ini? •

'

'ı

Artık Tahir 'le hergün, "Heyder Baba"yı mütalaa ediyor,

dağlarda, ormanlarda, sl:ı kenartannda tadına doyulmaz mısra­

larından okuyarak, yalandan da olsa kendi köyümi,ize, obamı­ za, dostlanmıza kavuşuyo,rduk.

Tahir, '·'Heyder Baba'� şiirine berabı:;rce bir nazire yaz�

mamızı .teklif etti. Hemen kabul . ett�m.

O günden sonra kah o


. AZERBAYCAN DAVAMIZ

bir mısra, kah"ben bir rriısra yazarak "ortak mtzire"mizi yai­ maya başladık.

Şehriyar can, Heyder Baba adına Sen yazıpsan biz de düşük yadına Yetiştin sen yurdumuzun dadına 1

Muradımız, u �a gönlün şad olsun Şiirlerin düşmaniara od olsun! · Yurdumuzda nevruz günü gelende Yeni bir şevkdolup taşardı kende Küsülüler birbirine gülende Eller öpüp gelene kol açardık Sanki kuştuk, kanat çalıp uçardık. Şehriyar' ın şiirlerini yalnız taklit etmiyor, yurdumuz için ondan yardım bile istiyorduk:

Şehriyar can Heyder baba yetimdi . \

.

Yurdumuzu yetim goyanlar kimdi?

Biz de derde düçar olmuşuz imdi Bir seda sal, bu dert tufanı dinsini Bir haberver, bu gönlümüz sevinsin

O günün duygularıyla yazdığımız heyecanlı, acemi şiirleri hala saklanrri. Arada bir okuduğumda o· günlere döner,

g

Azerbaycan 'ın izli aşıklarından, sayısız erierinden birini da-


41

AZERBAYCAN DAVlMfZ

ha, sevgili arkadaşım Tahir Demi � ' i. (5). gerçek bir özlemle ananın . . Türkiye ' de kaldığım süre içerisinde Azerbaycan'dan Türkiye 'ye herhangi birt'i edenle gelmiş bir tek kişiyle bile görüşerneınİ hep büyük bir talihsizlik olarak görüyordum. Azerbaycan'la pek il 9ileri olmayan kişilerin oradan gelmiŞ

kişilerle görüşebilmeleri ve bunu çevrelerindeki insanlara umursamaz tavırlarla aktannaları beni bir hayli kızdırıyordu.

Kendi kendime, "� ahu ben Azerbaycan diye dört dönmeme rağmen gelen ziyaretçilerle görüşemiyorum da, Azerbay­

dın'la hiç ilgisi olmayan kişiler onlarla görüşüyor?" diye s·o­ ruyorum. 70'li yıliann sonuna. doğru Azerbaycan ' ın en ünlü şarkı­ cılanndan Zeynep Hanlarova bir konser için Türkiye.'ye gel­ di. Zeynep Hanlarova:nın Türkiye'ye gelişini gazelerde okur okumaz onun konserine gitmeyi kafama koydum. Konser An­ kara 'daydı. Korı.ser için yeterli zamanım olmasına rağmen Ankara' ya gerlecek param yoktu. Yoksulluk içinde çırpınan zavallı babamı ikna için ne dil·ler döktüğümü ve ne yalanlar söylediğimi bi� ben bilirim. S af ve jyi yürekli babacığım

inandı ve cebinı;leki son parasına kadar bana vererek beni An- · kara'ya yolcu etti. Yol boyu hep Azerbaycan'ı ve Hanlaro­ va'yı düşündüm. Onunla nasıl konuşacağımı, onun vasıtasıyla Azerbaycan' a ne mesajlar verebileceğimi planladım kafamda. (5) Tahir'le 1 982 yılında istanbul'da tekrar gör.üşmek imkanına kavuştum. O za-

man Hukuk fakültesini y e ni bitirmişti. Ben Almanya'ya geldikten sonra arada bir haberleştik� idari görevlerinin ona yüklediği sorumluluklar sonucu edebi. yatla uğraşması na ara\�erdi sanırım. ·


Belki� beni Azerbaycan ' a . davet bile ederdi. Iğdır'dan .Anka­ ra ' ya olan o uzun yolun İlasıl geçtiğinin farkında dahi olma­ dun.

Kons�r günQ .salona iJttiğim gün bütün hayallerimin bo­

şa çıkacağını hemen anladım1 . Koca salonda iğne ats an yere

düşmezdi. Tıklım tıklım polu olan S<\londa .nereye baksam

Türkiye Azerisiyle karşılaşıyordu� . II�rkes Hı:mlarova için gelqıiş ve onunla görilşmek istiyordu . . Nihayet Hanlarova sahneye çıktı ve o bülbül . gibi şakı­

yan sesiyle güzel, sıcak ve Azerbaycan kokan şarkılannı söy­

lemeye başladı. Tezahürattan birşey anlamak mümkün değil­

di. Alkışlar, bravo sesleri ile salon inliyordu. Salıneyi doldu­

ran gençler müziğin ritmiyle Azeri folklorundan örnekler ser­ giliyorlardı. Bir ara salonun bir ucu�dan başl�yan uğuitu bü­

tün salonu sardı. İyice kulak verdiğİrnde ne bağnldığıo.i �nla­

dım ve ben de coşkuyla onlara katılduıi. Şirridi hepimiz bir

ağizdan, "Azerime hümyet!" diye bağınyordı.ik. Zeynep Han­

larova önce sevgi t,ezahütatı yapılıyor zannetti ve sevinçle dinleyenlerine el salladı. Sonra arkasındaki sazcılan tatafin­

dan uyarılınca kısa bir süre sahtıeyi terketti. Sılbne)'e döndü­

ğünde slogan atan gençlerin rie demek istediklerini anlamış

görünüyordu. Dudaklarındaki gUlümsemesi eskisi gibi olmasa

da yine de devam ediyordu. Ellerini kaldırdı gür bir sesle şöy­

le bağırdı:

"Ezizlerim, biz de azathktır" Artık korkuyla mı, samirniyetle mi- söylenmi ş yukarıda­ ki kısacık cümleden sonra benim için konser. bitmiş sayılırdı.


43

Bütün hayallerimin bittiğini ve yaptığım planların hiç �ir işe yaramayacağını anlamıştım. Konseri yarıda bırakarak dışan­ · ya çıktım. Tanımadığı m Ankara sok aklarında dolaşırken kor­

kunç bir yalnızlık hissiyle ürperdiin. B inlerce Aıeri Tür­ kü 'nün arasınlan çıkarak taıumadığım sokaklara ken?imi vu­ ruşumun ve yalnızlık hislerimin hangi sebeplerden 'kaynak­

landığı hakkında bir fikrim yoktu. Sadece yalnızdım ve Azer­

baycan'la ilgili hayalleqmin benden gittikçe uzaktaştığını gö.. rerek üzülüyordum. Tam Kızılaidan Anafart�lar ' daki oteli­

me giderken ani bir refleksle köşedeki kitapçının önünde du­ rarak vit#nde· dunuı kitaplara baktım. Kitapların ortasında ka� pağı güzel motiflerle süslenmiş bir kitap dikkatimi çekti. Ya­

zan da tanıdık bir isimdi: YaVuZ Akpınar. Hemen içeri girerek

temizlikle meşgul' olan satıcıdan kitabı satın aldım. Daha ki­ tapçının önünden ayrı lmadan, Azerbaycan 'lı Şair Nebi Hez­

ri'nin seçilmiş şiirlerinden oluşan kitabını açarak gözüme çar-

pan ilk ·şiiri okumaya başladım:

.

'

Gel, bölek dünyanın ikilikte biz Dere nıene düşsün, dağı sen götür. Kalsın yer yüzünde goşe izimiz, Kara mene düşsün, ağı sen götü1: Şair, sanki qenim karamsarlığımı, kırgınlığımı, keder ve hasret duygularımı sezmiş vr bana şiiriyle mesaj yollamıştı. . Sanki benim derdiınİ pa,yl�şmak istiyor, "kar�yı bana ver ak senin olsun," diye sesleniyordu. Sonra bana seslenerek sadece yalnızlığıını giderrniyor, kalbirndeki sızının sırrını da ifşa edi­ yordu:


Sır/ı sözler deyir üreğim men im .

..

,-

Sanki kim ise bu an gözleyir. , Ahı, ne isteyir üreyim menim? Üreğim bir sev�n [irek isteyir! Evet, benim de yüreğim seven bir yürek istiyordu. Azer:

'

ı

1

.

baycan'la hemhal olan, bana Azerbaycan'ı �latan ve Azer-.

baycan'ın kokusunu k�latacak bir sevda dolu yüreğe ihtiya­

cım vardı benim. Bütün kederimin ve yalnızlığıİnın dÜğümü o . zaman çözül�cekti. Kitabın sayfalannı çevirdim.

�üşüncele�­

me yol gösterecek bir söz var mıydı acaba. Evet, bir beyit sanki bana sesleniyordu.

Nurunu ürekten içen fikir/el; Çıkar ılduz kimi, yanar ay kimi! Ürek mecrasından geçenfikirler Duru/up kalp/ere akar çay kimi!

Kalbirndeki fikirler akan bir çaya dönmüştü iartık. Kitap

koltuğumda, bir tüy gibi hafiflemiş olarak döndüm otele. Ge•

ce yarısına kadar, döne döne şiirleri okuyarak.yanan gönlümü serinJeterek Azerbaycan'a duygulardan köprüler kurdum. . '


II. · BÖLÜM H eç bilmezdim dönge/er vm� dönüm var ·,

·.

.

'

'·

, .

Ayrılık var, itginlik var, ölüm

.

var.

• '

Üstad Şehriy3.l' 'ın . deı;liği gibi , ':'ayrılık"ın .ne olduğunu

. bilmezdim. Dalı� doğrusu bu kadar \.lZUn, ızdıraplı, yakıcı ve

korkunç oldıığunu bilmezdim. 1 982 yılı hayatıının dönüın

noktası oldu. Türkiye ' yi ve Tür�iye'deki dostlanını herşeyin . üzerinde gör,en biri , için yabancı bir ülkede yapayalnız yaşamak n�dir, onu orada öğrendim. Herşey� yeniden başla­ mak ve yalnızlıkların içerisinde insanın kendi kendisiyle müc�deleye kalkışması kolay birşey değildi. Dostunuz, eleş­ .tirmeniniz, teşvikçiniz kendiniz olmak zorundasınız. Kendi içinizde yaratmanız gereken "ikinci ben" bazen size düşman

da olabilir. Herşeyi kötü ve ç irkin göstererek hayatı sizin gö­ zünüzde cehenneme çevirebilir. Yahut da tam tersi olabilir.

Sizi olduğunuzdan daha bilgili, daha değerli, daha güzel,daha zengip göstererek siı;i uçurumdan aşağı attırabilir. Yani insa-


AZERBAYCAN DAVAMIZ �

nın kendini tanıma süreci içinde kendisiyle başbaşa kalışı ne kadar yararlı ve gerekli olsa da o kadar tehlikelidir. Ormanla� nn içeri�inde gizlenmiş evimi�le işyerim arasında geçirdiğim yalnızlık dolu korkunç günlere bir yoldaş bulmak zorunday­ dım. günler sanki demir bir kafesteydim. Şehre indiğimde, tramvaylar, arabalar, fabrikalar, binalar, tabelalar ve duygusuz soğuk insanlarla karşılaşı'rdim. Öyle insanlar ki, demir bakış­ lı, demir tozuna bulanmış insanlar . . . Bana dost olmayan, beni selamlamayan, benimle aynı duygulan paylaşmayan insanlar­ la ortak yanım ne olabilirdi' 'ki? Olmadığı içindir ki� ben de kendimi dağlara, ormanıara vururdum. Ormanda yürüdükçe, bütün yapmacıklardan, insan dışı basit taklitçitikten kurtulur­ dum. Suni hayattan uzaklaşıp ağaçların, kuşların kucağına atıldıkça, sanki iÇimdeki bütün köttilükl6r, çirkinlikler buhar­ laşarak çıkar, bir tüy gibi hafi'flerdim. Sürekli oturdoğum bir bank vardı onnanda. Koşarak oraya vardığımda banka oturur aşağı yı seyrederdim. Aşağıda şirin mi şirin bir küçük çay kıv­ rılarak akar, o incecik şınltısıyla kuşları ürkütürken beni alıp köyümüz Kuzugüden'e götürürdü: O

Alır hayal meni bulutlar kimi Aparu· kendimin üstüne tökür Geçmişde gizlenen hatireteri Tutup bir ucundan söktükçe sökür.

Küçücük çay kıvnhp aktıkça, gözlerimdeki hasret per­ desi onu anaının beyaz başörtüsüne, dolu gÖzlerine, çileli yü1


AZERB'AYCAN 'D AVAMIZ

47

züne benzetirdi. Sanki bana 'gülümset, ellerini u'zatarak saçla­ nmı, yüzümü okşar, öper, koklardı. Onun· �ıcak ve setkat dolu nefesi yÜzümü 'yalarken 'gözlerimde'n iki danıla yaş yanakla­ nindan aşağıy a düşerdi. Ve beıt köytimüzün' daracık · sokakla� rına döiıerdim: '

Görürem Seydo'yu (6) durup küçede "Beynamıs adamim�" deyir, bağmı' Görerem Möhpeli eli üziinde Arkı. işlemeye fehle çağırır.

köydeki çocukluğumu, eski radyomuzdan dinie­ diğim "Baki 'nin sesi" nin, yaşlılarımızı, yoksulluk içinde kıv­ ranan yürekli ve i n san gibi insanlanmızı ·ve gözyaşı dolu, ke­ der, gam dulu .:;üıılc-rimizi düşünürdüm: Sonra

.r·

. .

. . . l\ � ··

.; nzulllcfl' urılır perde

Geçmişim odunda Jımwn görürem Baktıkça, zamanın tekeri dönür Rıza' nın evini viran görürem Yanımda ağlayıp .şüven ,tepirler Bir arvatdeyir ki, "Getme a bala!" Bakırarn o geden "Sarı Hesen'' (7) di Dalımca adamlar ve Gızhes (8) Hala. (6) Köyümüzde yıllarca muhtarlık yaptı. Sinirli ama.çok iyi insandı. (7) Benim çocukluk arkadaşımdı. Askerdeyken şehid oldu. (B) Sarı Hasan'ın ninesi idi.


AZEReAVCA .. · Q.lVAMIZ

48

Ağaçhin, .çiçekleri, otlan, kısacası tabiatı k(lndi yurdu­

mun tabi�tına hiç benzemese de, yapayalnız onnanın içinde

oturduğum o hankİn üzeı.iJıde, kendi köyürnüzde

saklandığım

�avak ağaçlannın arasında dinlediğim . "nanay" s�sleri yeni­ den kulaklanma hücüm eder, o hoş ahenkli ritimlerle . me st olurdum:

Bilirem yol çekir gene gözlerim , Perdede tanıdık sifetler durur Elebil kağdayam, yanımda gızlar,, İçlerinden biri "nanay" okuyur. Gelir ekinlerden "nanay" ın sesi Kuşlar ağaçlarda yallı gedirler Nişanlı oğlanlqr, nişanlı gızla1� Allah' dan ·bir helvet günü güdürler.

Babamı düşünürdüm. Yoksulluğun ve çileterin en şid­ detlisini, katmerlisini çeken babamla geçirdiğim kısa günleri, onun o temiz, o basit ama duygu dolu öğütlerini onunla bazı ,

geceler tarla sulamaya gittiğimiz günleri hatırlardım:

Damır gece,lerden garanlik damır Çiynimde /apakka S:l!-ya gedirem· Bu menim birinci kömekliğimdi Ele bil babamla ıoya gedirem. Sonra o kerpiçten evlerin sıralandığı küçücük köyümüz­ de, her birini bir iyilik destanı olan ve en sık,ıntılı günlerinde .


AZE R B AYÇAN

DAVAMtl

49

dahi yaptıklan hareketleriyle dudaklarunızı tebessümlendiren insanlarm renkli portreleri �e.nıli g(}zlerinin (inünde canlan­ dıkça elilll kalem� ve kağıda uzanır, d�daklanmdan onlann .tariflerini veren ffi!.Sralar dökülürdü: Gene cini tutup Mehpup (9) eminin Hanımzer gaçmaya fürset ahtarır Ve yazık KürtHalis elinde çörek Nakmn hakkını eve aparır. Gesimcan arkında Pürze (lO) Hala' da Hem söyür, hem de ki buğdanı yuyur Senede !)ir defa gelir Hac Eyyup (I I J O yanık sesiyle ezan okuyur. Okuyur edeple "Muhtarname ( 12)" den Sultaneİ{(l3) oruçlukta her gece. . . Kestikçe kılıçlar baş kesenleri Boğulur dükkanda hamı sevince . , Ka/bo Mamo (14) emi çekir tütünden "Kasıp/ık ömrümde her zaman," deyir. Gü/o hala (15) combından yapış11� "Dursun' un hesreti çok yaman," deyir.

�-----

(9) Mahbub Amca kendi şahsına münhasır bir insandı . Bazen "deliliği" tuttuğu olur, karısı Hanımzer'i korkuturdu. (10) Pürze Hala şakadktan küfürler savururdu. (1 1 ) Hacı Eyyup din hocasıydı ve çok güzel sesi vard ı . ( 1 2) Muhtarname, imam Hüseyin'in katilleriyle yapılan mücadelenin hikayesidir. ( 1 3) · Sultan Ali Amca dünyalar iyisi ve çok akıllı bir köylümüz. Muhtarname eski Türkçe yazılmasina rağmen bir şiir gibi hiç kekelemeden okur, dinleyenleri heyecanlandırırdı. ( 1 4) Kalbayı Mehmet, yoksul ama çok iyi bir adamdı. ( 1 5) Gülo hala, Kalbayı Mehmet amcanın hanımıydı. Oğlu Dursun'u çok sever, hasretini her.fırsatta dile getirirdi.

· ·


. ' AZERBAYCAN DA V AM IZ

so

İşte ben yalnızlığıını yabancılığımriabiatın koynuna ko­ ·

ŞaraK ve ·köytimüzUn sıcak yüz-lü, sıcak kalpli· insanlanm dü­

şünürken, onlara yönelik ve h asretimi terennüm eden şiirleri­

mi yazarken, yüreğimde taşıy'arak götürdüğüm diğerbir değer

de .Azerbaycan' dı. Orayla da ilişkiler kunnalı, orayı da tanı­ yarak yazmalıydım. Iğdır'dayken

Zeynelabidi n Makas�tan aldığım adreslere

mektuplar yazdım. Çok geçmeden ·Azerbaycan'dan mektup . ve kitaplar yağmaya başladı. Sevincimdert yeririide duramı•

yordum. Herkese, bana gelen mektuplan gösteriyor, nihayet Azerbaycan'la irtibat kurduğıimu anlatıyordurtı. Hele Bahti­ yar Vahapzade'nin yazdığı mektubu sürekli cebimde taşıyor­ ' dum. Görkemli Şair, kısacık mektubunda ·şöyl� yazıyordu: i

Sayın Orhan Aras Selamlar Mektubunuzu aldım. Benim iinvanıma dediğiniz hoş söz­ lere göre çok sağolun. Müteşekkirim. Şiirinizi okudum. Çok şadam ki, siZ ananevi şiir şekli yazır. aslımZa hilaf çıkmıyor­ sunuz. Şimdi Türkiye' de ana ·şiire bir biganelik, ananeye (ge­ lenek) düşman münasebet mövcüttür. (Maalesef) Size işleri­ nizde uğur/tır başarılar dileyirem.

Ben şunu biliyorum ki, Kars i(iniiı 'Iğdır ilç�si bizim

Azeri lehçesinde konuşur.

Ben Iğdır' dan çok mektuplai· alu·anı. Benden o mahalin

şiir severlerine selamlar söyleyin. Hörnıetle. : ·

·Btıhtiyar Vahapzade , ·


AZE R BAYCAN

DAVAMIZ

Sonra, ö zamanki adıyla "Harici Ülkelerle Medeni Ala­ kalar Cemiyeti olan "Yeten Cemiyeti" de yazdığı mektupta, bana her türlü yardımın yapılacağı vaadinde bulunuluyordu. Hemen kitapbır istedim. Bir ay sonra istediğim kitaplar elim­ deydi; · Kiril alfabesinde yazılmış kitapları okudukça zevkten dört köşe oluyordum. Kitapların yanısıra "Odlar Yurdu" isim­ li gazeteler de gönderiyorlardı. O gazetelerden, Azerbay­

can' daki .günlük hayatı · ve insanların durumunu takip etmeye çalışıyordum. Çoğu şeyler, rejimin baskısı altında gerçekler­ den kopanlarak sunileştirilse de, bazen . arkasındaki gerçeğin bir yanını yakalamak mümkün olabiliyordu. · Cenap Şahabettin 'in dediği gibi, "İnsanlar da koçlar gibi kafalarıyla dövüşürler. "A�erbaycan' ın dö,rt bir yana dağı4'flış garip askerieri olan biz gençler de gelecek dövÜşler için kafa­ larımızı hazırlainalıydık. Bölünmüş, kaybedilmiş, sömürtile­ .rin, kıyİmların en dehşetlisi�e maruz kalmış bir ülkenin dar­ madağın olmuş çocukları olarak geleceği biz kucaklamalıy­ dık. Bunu da ancak kafalanmızdaki bilgileri bilernekle başa­ rabilifdik. Azerbaycan' dan gelen kitapların yardımıyla da Azer­ b;;ıycan'ı her yönüyle öğrenmeye çalışıyordum. Araştırmala­ . r,u;n sonucunda, Almanya'da da Azerbaycan'la ilgili bir hayli kitabın yayınlanmış olduğunu öğrendim. Bir süre o ki,taplann peşinde koştum. 60::70 yıl öncesi yayınlanmış kitapI ara ulaş­

mak pek kolay olmuyordu: Çünkü o kitapların yeni b;ıskısı . yoktu. Yine de eski baskıların bazılarına · ulaş arak okuma imkanını elde eqim.


AZERBAYCAN OAVAMIZ

52

Kitap peşinde koştuğurn günlerin birinde, Frankfurt şeh­ rinde bir Türk demeğine gitmiştim. . Derneğin kütüphanesinde kitaplan incelerken, içeriye, yüzü bana hiç de yabancı gelme­ yen biri girdi. Bir an sessizce bakıştık. Bir anlık dikkat sonu­ cu onun kim oldugunu bir benzerlikten hemen çözmüştüm.

Evet, O İbrahim Bozyel'in kardeşi Abbas Bozyel'di. Gerçi o, ağabeyisinden daha boylu ve açık tenllydi ama yine de birbir­ lerine benziyorlardı. O da beni tanımıştı. Eski bir dostmuşuz gibi samirniyetle kucaklaştık. O benden bir kaç yaş büyüklü.

Bu yüzden Iğdır'da bulunduğum sıralarda da, aynı dönemler­ de okumadığım için onunla eskiden. beri tanışmıyordum. Yal­ nız biz birbirimizi, bizim köyde 1 978 yılında yapılan bir parti

toplantısında görmüştük. O toplantıyı ben düzenlemiştim. Iğ­

dır Belediye Başkanı ve Parti senato adayının da geldikleri toplantıda Abbas Bozyel de vardı. Orada okuduğum şiiri be­ ğenmiş ve gazeteye göndermek için tJenden istemişti. Ayrıca o, Iğdır'da iyi tanınan ve sözü dinlenen gençlik liderlerinden biri olduğu için de ismini sürekli duyuyordum� Abbas Bozyel 'le karşılaştığımız Türk derneğinin otur­ ma salonunda oturarak hem peynir ekmek yedik hem de soh­ bet ettik. İkimiz de birb!rimizi sevmiştik Sanki, duygu ve dü­ şünce frekansımız aynı kanalqan yayınlanıyördu. Hiç bir ko­

nuda anlaşmazlığımız yoktu. Birbiriinizin çalışmalanndan '

l

'

konuştuk. O, Almanya'da sözü geçen ve bayağı taraftarı v.e

üyesi olan bir cemiyetin genel başkan yardımcısıydı. Eğitim çalışmaları yüzünden sürekli yollaİda olduğunu

ve bir derviş

gibi şehir be·şehir dalaştığını anlattı. Akşama kadar süren tatlı

sohbetimizin ardından birbirimize telefon ntımaralatımızı ve


53

adresimizi vererek ve sık sık görüşme dileğinde bulunarak aynldık. O günden sonra Abbas Bey'le bir kaç kez daha· göıiiş­

tük. Onun işleri yoğup, benim ise .evim tecrit edilmiş bir yer.. . de ve bütün şehirlere uzak olduğundan sık sık görüşmek mümkün olmuyordu. Sovyetler Birliği 'ndeki değişimierin başladığı ve Azerbaycan'da kıpırdanmalann ortaya çıkmasın�

dan sonra telefonlanmız sıklaşmaya, gidip gelmeler artmaya başladı. Azerbaycan'da başlayan hadiseler, Karabağ'ın kara tali­ hi, "Halk Cephesi"nin kuruluşu gibi olayları takip ettikçe, ba­ ğımsızlık güneşinin Azerbaycan ü.zerinde de doğmak üzere olduğunu hissediyorduk: Azerbaycan'dan gelen video kaset­ lerini seyrettikçe hareketin halk üzerindeki etkisini, pareketin liderlerini gözlemlemek imkanına kavuşuyorduk. Yıllardan

beri sadece hayal edilebilen 'gelişmelerin hiç beklenilmeyen

bir zamanda ve birden bire ortaya çıkması bizleri hem şaşkın­ lığa sürüklüyor hem de sevinçlere boğuyordu. Fakat bizim se-· ·

vincimiz çok sürmeden 1990 yılındaki 20 Ocak olayları pat­

lak verdi ve Azerbaycan kana bulanırken biz de gözyaşianna boğulduk. 1 9 Ocak'ı 20'ye bağlayan gecede emperyalist Rus­

ya'nın hiç acımadan Azerbaycan hılıkını ezmesi Batı 'nui ger­

çek yüzünü de ortaya çıkarmış oldu. Elimde uzaktan' kuman­ da kanaldan kartala atlarken hiç bir televizyonda aradiğımı . bulamamamın ve acının etkisiyle bir sonraki gece sabaha ka­ dar. uyuyapıadım ve oturma . odasında ne yaptığımı bilmeden dolaştım durd_um, O gecenin sabahıila doğru lO'a yakın şür


54

AZERBAYCAN DAVAMIZ

yazdım. Daha sonraları "Karabağ'ın GözyaŞları" adıyla ya'" yınladığım kitapta yer verdiğim şiirler, o günkü kızgınlığı ve duygu .d�nizini ortaya koymaktadır. O şiirlerin birinde Batı medyasımn tutumunu şöyle eleştirmiştim: .

/l(i YÜZLÜ BATI .

.

ı

'

.

Kafkaslarda insanlar birbirine kıyarken, . "Bu sizdendir; bu bizden, " diye ayrım yaptınız! Medeniyet adına inStın/arı soyarken, Yalaniara inanıp, yafanlara taptıiuz!

Maddeye tapan hayat ruhunuzu kuşatmış �h/akın ve vicdanın izi kalmam�ş sizde! /(albiniz aşkı: değil, intikamı kuşatmış

Kör olsun ilminiz de, medeniyeriniz de!

.Yüzlerce. insamn can verdiği ve o kadar insanın yaralan­ dığı Azerbaycan olaylarını .Batı m�dyası umursamaz bir tavır­ la venniş, hatta olayiann sorumlusunun Azerbaycan Türkleri olduğunu utanmadan ;1�ri sünnüşlerdi.

· . O gece Avrupa'dı: ıenim gibi uyuyamayan· binlerce in­ sanın ·oıduğundan emindim. Böyle bir vahşeti kaldıramayacak kalpterin bir araya gelmeleri ve durumu protesto etmeleri en


akılcı yoldu. Tam ben bunları (lüşünürk.en t�lefon çaldı. Ara­ yan Abba�' BozyeFdi. O da sabaha kadar uyuyamamış ve ne yapılabileceği hakkında düşünüp durmuştu. Hemen . bir araya gelmemiz. gerektiğini söyledi. Zaman geçitmeden bul�tuk ve "Azerbaycan'la Dayanı�ma Komitesi" kurulması kararına vardık. Telefontarla ulaşabildiklerimize kararımızı bildirdik ve konunun heyecanla takip edUdiğine kanaat getirdikten son­ ra hı�h · çalı�inalara başladık . . Alm�nya_' da faaliyette bulunan diğer demek ve cemaatlerle irtibata geçerek onları� . . da ne ya,pabile�klerimiz hakkmda görüş alış verişinde bulunduk. Hepimizin of.tak karan olaylan protesto için bir miting düzenlen­ mesiydi. Yapılac� miting için yapılan çal,ışmalar çok kısa zamanda sona erdirilerek mjting yeri olarak Köln şehri seçildi. .

.

.

.

.

;

'

',

.

'

. •'

'

.

. 1990 -yılının 3

Şubat Cumartesi· günü heyecanla yürüyü., şün başlayacağı alana koştum. Kış olmasma rağmen hava açıktı. Sabah hafifçe yağmur sepelemiş sorıra durmuştu. Hat­ ta, alışılmamış olmasına rağmen güneş de .tepemizde, kış mevsimine özgü yalancılığıyla yerleri yalamış yağmurun ha­ fif ıslaklığını kurutınaya çalışıyordu. yılından beri, yani 1 2 yıl sonra ilk defa bir mitinge katilacaktım. Ayrıca bu miting kendi ülkemizde değil bir ya� bancı ülkedeydi. Meydanda Abbas Bey'le buluşurken, ikimi­ zin de heyecanı yüztimüzden o�unuyo,rQu, Yüzlerce sorular beynimizi allak bullak etmişti. "Acaba yeterli katılım olacak mıydı?" "Ya hiç kimse gelrnez de ikimiz bu meydanda kala­ kalsak!'' gibi sorularla meşgulken ]\zerbaycan sevdalılan her yerden sökün •etmeye başladı. Gel otobüslerden inenler elle1978


AZ�RBAVCAN · DAVAMI'Z

S6

rinde Azerbaycan bayraklarını sal�ayarak meydana lroşuyor­

lardı. Sonralan ,Azerbaycan olaylarını kaleme alan Şair Bahti­

yar Vahapzade'nin yazdığı

gibi, .ben de bayraklan gördükçe

gözyaşianma zorlukla hakim · oluyor ve kendi .kendime "Bu

insanlar çok kısa zamanda bu bayrakları nerden buldular?'• diye hayretle soruyorduin. Allah yüzümüzü kara çıkan,rtadı ve 'binlerce · insan, · ka­ dın, çocuk, ihtiyar, genç dillerinde sloganlada meydanı dol­ durdular. Hemen hemen Alınanya'nın her yerinden katılım

vardı. Yürüyüş başladığında herkes aynen bir ordu disipliniy� le sekiz kişilik sıra oluŞtutarak yürümeye başladL Polis tara­ fından yol güzergahındaki bÜtün trafik durd�iuldu ve bayrak­

lada, protesto dövizleriyle yürüyen görkemli topluluk olanca

güçleriyle Rusya 1ya, Gorbaçov la lanetler yağdırarak şehitle­

rio ruhianna dualar okudular. Beş kilometrelik bir yürüyüşten sonra Köln'ün ünlü Dom meydanının arkasında önceden kur•

duğumuz anfınin yiınına vardık. Yol boyunca ve mitingi n ya­

pıldığı meydanda 10 binden fazla Almanca ve Türkçe bildiri dağıtıldı. Azerbayca., 'da Ruslar tarafından gerçekleştirilen kı­ yımı Allll�n kamuoyuna duyuran ve E,usya'yı , prote�to eden ' bildiriyi aşağıya alıyorum. 'i

ı

İNSANLIGA DUYURU Moskova'nın· 20 Ocak 1 990 Cum� günü 8erçekleştirdiği

protesto edi yoru z ! . "Glasnost" ve .'fPersttoika'1 ·adına Azerbaycan' da. dökü-

Azerbaycan' ı işgal provasını, şidd�tle


57

AZERBA:VCAN DAYAMIZ

len kanlann sorumlulanm ve bu batbarlığa arka çıkaiı Batılı ·

·

yayın organlanm kınıyoruz.

.. ·

Batının sözde tarafsız yayın organlannda, haklı dav3.ları uğruna mücade�e eden barbarlıklan . "Banş güçleri banş için Azerbaycan' da" gibi gösterilerek t;arafıı tutuma devam edil­ miş, kanı emen Moskof,otdus\ına destek verillllİştir. • • >

••

Soruyoruz: Acaba, 3700 Şehidi "Barış kurbariı" olarak gös�ermemiz mümkün· mü? : Camiler hastanel�r; okullar, şehitlerle ve yaralılarla do­ hip taşmıştir. Moskof, barbarlığının delillerini gizlemek için şehitlerin naaşl�nı Hazar denizine döktürüyor. Sivil halka ateş. etmek istemeyen 45 asker kurşuna dizi­ lerek idam edilmiştir.. Kızılay' ın göndermiş olduğu ilaç, · sargı bezi v.s. gibi yardırnlara Kiemlin tarafından el-konulmuş, Kızılay'ın y.ar­ dun teklifleri de red edilmiştir. Çin'deki olayl �rı (Tianman) insanlık adına kınayaİl, Çin'e · ambargo koyan ama Azerbaycan' daki barb�rlığı des­ tekleyen Batılı p�litikacılan ve siyasi k�ruluşJan da protesto ediyoruz. Tüm siyasi kuruluşları insanlık ve insan hakları adına insan haklannın Azerbaycan'daki ihlalini protestp etmeye ça­

gınyoruz.

Kızılordu 'nun Azerbaycan'daki askerlerinin derhal geri


58

AZIUII B AYCAN DAVAMIZ

çekilmesini, Azerbaycan' ın içişlerine karışılmamasın� ve yö-. netimin halkın temsilcilerine bırakılmasım talep ediyoruz.' , -AZERBAYCAN'DAKi KATLiAMA SON!

.:... RUS BIRLİKLERİ DERHAL GERi ÇEKiLSiN!

- YÖNETIM BALKIN TEMSiLCiLERiNE VERiLSİNI - TUTUKLAMAURA SON VERiLSİNI

- TUTUKLULAR $ERBEST BIRAKlLSINI

F.Aimanya Azerb�ycan'la Dayamşma Komitesi

Tarihi Don kilisesinin arkaSındaki meydanda toplanmıŞ beş binden fazla insanlan meraklı gözlerle izleyen Alman­ lar ' a meseleyi anlatmak için ilk konuşma AlmaJ!Ca yapıldı. Sonra Azerbaycan 'da suçsuz yere katledilen şehitterin ruhuna Kur'an-ı Kerim'den kısa bir böltim okundu. Kur'an okunma­ sının ardından Abbas Bey heyecanlı bir konuşma yaptı. Ko­ nu§masında, Artık Azerbaycan ' da bağımsızlık hareketinin baŞladığını ve bum� durdurmaya kimsenin gücünün yetmeye­ ceğini, şidd�tin olayları daha da hızlandır�cağını ve zalimle' rin döktükleri kanda boğulacaklannı belirtti. Diğer konuşmacılar da Azerbaycan'da dökülen kanların yerde kalmayacağını ve herzaman Azerbaycan meselesinin terkipçileri olacağını söylediler. Son konuşmacı olarak da ben, Azerbaycan' ın Rustarla olan tarihi · ilişkilerinden . ve yapılan son katHarnın ilk olmadı-


AZERBAYCAN DAVAMIZ

59

ğın dan•ve her deV:i rd eA zerb aycan' ın yüzlerce d efa t ecav üzle­ re maruz ka larak :kıp ırda ması na i mka n tam nma dığ ınd an bab,.. setti m. Beş saat süren miti ng b üy ük bi r olgu nluk ve sü ku net iç eri si nde so na erdi. Miti ngi baş ın dan so nuna kada r büy ük bi r di kkat le i zley en po li s ko mi seri miıi ngi n hem en a rd ınd an ·ya.; nı mıza ge le rek, yü rüyüş s ıra sında v e top lan tı y eri nd e hiç bi r taşkı nlığın o lmama sı do layısıyla bi zlere teşekkür etti. Yap ılan mi ti ngi n görke mi ve ha lkı mız tarafında n göste­ ri len i lgi bi zlere c esa re t v ermi şti. Alm anya gi bi ya ba ncı bir ülkede beş bi nden fazla i nsa nı bi r ara ya top lamak p ek öyle ko la y bir iş o lma sa gerek. Çünkü değişi k ş ehi rlerde yaşaya n T ürklere ula şa bilm eni n ve o nları n ul aşım p roble ml erini n hal­ ledil er ek yüzle rce k ilom etre u zaklıkta n bi r şehr e top lamanı n �

büyük zorlukları ve sorumluluklan vardı� Zor olsa da başarıl"' ·

mıştı. Az erbay ca n i çi n·b u başarı nın de vamı ger ekiyo rdu. Mi­ ti ngt en so nra bir kaç arka�aş . bi r ara ya gelerek bunda n. so nra

a tı la cak ap ımla rı görl.i ştük. G örüşm emi z neti ce si nd e, · iki hafta so nra tekta r bi ra ra ya gel mek içi n sözl eştik. 1 8.2. 1 990 ta rihi n­

d e bi zi m e vde bu lu şac ak dur um d eğ erlendinn esi yapa cak tık

O zamana kadar herkes k endi gör üş ünü geli ştire rek topla ntıda

orta ya ko ya ca ktı. K ara rlaşt ın lan gün bi zi m evd e top la ndı k. Top la ntıya 1\bbas Bo zyel, M eh met ırma k, İ smai lN efi s ve İlhan Ali m ka­

t ılmış lard ı. Yapı lan tar tı şm ala r so nucu , ö nce bi r ko mi te kuru l� tTiası ve komi teni n b ütün şehi rler den d avet e di le cek t eriı silci ­

lerle bi r top la ntı düzenlemesi ka rarl aş tır ıldı. Ar amızda ko mi ­ te ni n başka nı o larak Abbas Bo zyel'i seç ti k.


AZERBAYCA'N oA,Y AMIZ

. 25 Şubat 1 990 tarihinde, yani biziıtı: evdeki komitenin

kuruluşundan tam bir hafta sonra Almanya'nın çeşitli şehirle� rin.den gelmiş 80 kişilik temsileiyi Baden Vürtenberg eyaleti­

nin Osnabrück kentinde topladık. Bir:hafta hiç dunnamacası­ na çalışmış ' gelecek temsilcilere konunun çok önemli olduğu-

. nu ve toplantının muhakkak gerçekleşmesi gerekti�ni anlata:.. rak onlan ikna euniştik. Nitekim, davet ettikterimizin hemen hemen % .95 'i davete icabet etmişti. Toplantıya· katılanlar, oturdukları şehirlerde toplumsal faaliyetlere katılan ve çevrelerinde itiban olaninsanlar arasın­ dan seçilmişti. Bu nedenle hareketin . başanya ulaşacağından ernindik. · Toplantı suresince Azerbaycan'daki olayiann analizini yaptık ve yurt dışında yaşayan Azerbaycan . Türkleri olarak •

· neler yapabileceğimiz konusunu tartıştık. Herkese söz hakkı verildi ve yapılan öneriler doğrultusunda, kurulacak teşkilatın omurgasını teşkil etmesi düşünülen: bir yönetim kurulunun se" çilme.si karara bağlandı. Seçilecek yönetim kurulu, . Azerbay­ can. Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları yerleri tesbit edecek ve o şehirlerde "Azerbayçan dernekleri" kurulmasını organize

edecekti. Yedi kişilik yönetim kurulu, büyük bir ağırbaşlılık ve demokratik kurallar çerçevesiild.e teklif edildi ve oybirliği ile seçildiler. Yönetim kurulu başkanlığına. Abbas Bozyel ge­ tirilirken, ben Başkan yardımcılığına, Mehmet Irmak Genel sekreterliğe, İsmail Nefis muhasipliğe, !lhan Alim, Cumali

Turan, Gündüz Varol'da Yönetim Kurulu üyelikterin seçildi­ ler. Ayrıca, "Denetleme Kuruliı" görevini yürütecek "Aksa-


61

kallar" heyeti de seçilerek konunun ciddiyelle ele alınması düşünüldü. Yapılan seçimlerin ardından 7 maddeyi kapsayan \'Ön çalı şma programı" da oylanarak kabul edildi. 7 maddelik çalışma programı şunlardı: 1 . İsiml�ri sonra tesbit edilecek şehirlerde dernekler

oluşturma faaliyeti seçilmiş Yönetim Kurulu tarafından acilen yürütülecektir. 2. YönetİJ]l Kurulu, demekler arası çalışmalan koordine

edecek ve çalışmalarda gereken ön hazırlıkları yapacaktır.

3 . Çalışmalar, Azerbaycan'a yardım ve Azerbaycan' la dayanışma amacına yönelik olacaktır. .

.

4. Yönetim kurulu, _ en kısa ıamanda Azerbaycan'la iliş-

ki kurmanın yollarını arayarak haber akışının sağlıklı yürü­ mesini sağlayacaktır. 5. Kültürelfaaliyetlere ağırlık verile�k Avrupa'da yaşa­

. yan yeni neslin kendi kültürlerine y bancılaŞmalannın önüne

� ·

geçilecektir.

-

.

6. 'En kısa zamanda, bir basın bürosu oh:ı.ştUnilarak Avrupa kamuoyunun doğru bilgilendirilriıesine ç alışılru;aktır. .

· .,

.

.

..

.

.. · ·

::: · .

e�mesinden sonra Av�pa Çapında ' teş}Çil4tlanpıaya �dÜecç��ve Avrypa Azerbaycan Türkleri Feder�sybou kurulahaktm ·.• · 7 . Almanya"daki derneklerin faal�yete :g

c

Toplantı berabere� yenilen yem�k ve 'yal)ılalı ;,dualardan

sonra sona ererken bizlerin de omuzlarına büyük bir sorumlu­ luk yükleniyordu. Toplantıdan karışık duygularla ayrıldım.


62

AZE R BAYCAN DAVAMIZ

Y ı l l ardı r özlemini duyduğum ü l kenin uğrunda hizmet edebi l­ me fırsatı doğmuştu ve ben öneml i bir görevle karşı karşıyay­ d ı m . Azerbaycan ' d a başgösteren hadiselerden kaynaklanan üzüntü, kardeşlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan kuvve­ tin oluşnıı·d uğu güven duygusu birb irine kanşıyor, içimde ta­ rif edemediğim bir oluşum a yol açıyord u . İki buçuk saatlik yolcul uktan sonra eve geldiğimde, yukarıda yazdığım g i bi ta­ rif edemediğirn duyguların etkis i altında "günlüğüme" şunları yazmışım : " B ugün bizim için öneml i b i r gün. Cami cem aati o l ­ m aktan öteye f! i de meyen Av ru pa ' d aki Azerbaycan ' l ı lar ilk

Abbas Bozyel bir toplantJda konuşurken


63

AZERBAYCAN l>AVAMrz

defa bir. teşkilatın etrafında toplanarak, gelecekteki zorluklan gögüsleme yolunda büyük bir adım attılar. ' Gençlerin başlattı­ ğı bu hareketin çıkış noktası

ne

b.da� acı bir olaydan kaynak­

lanmış olsa da, nihayetinde mutluluk veren bir durum." Osnabrück'teki toplantıda alınan kararlan hayata geçir­ mek hiç durmadan yola koyulduk. Abbas Bey, ve Mehmet Ir­ m* ·önceden gideceğimiz yerleri tesbit ediyor sonra adresleri temin ederek yola koyuluyorduk. Bazen gece y�lar�a kadar yollarda: oluyor, pazen ev ev dolaşmaktan &erseme .dönüyor­ duk. Hele jik gittiğimiz evi ve o evdeki hayal kınklığımızı ha­ la hatırladıkça gülüşüyoruz. Gelsenkirchen'deki arkadaşımız İlhan Alim, onların şehrine yakıp. bir yerde (Duisburg) üç . Azeri Türkü kardeşin yaşadığını, onları eskidell beri tanıdığı.

"

nı ve eskiden folklor çalışmaları yaptıklarını onlardan da ya­ · tarlanabileceğimizi söyleyince · hemen arabaya atladık ve ve­

rilen adrese gittik. 200 km. ' lik yolculuktan sonra üç kardeşin evini bulduğumuıda yorgun .ama heyecanlıyd1k. Kapının zili­

ni çaldık ve meraklı bakışlar altında "buyuı:" edilen odaya gir­ dik ve Azerbaycan'ın bugünkü durumunu izah ederek oradaki insanların bizim insanlanmız olduğunu ve bizlerin bu konuda duyarsız kalamayacağımızı oturaklı kelimelerle anlatmaya ça­ lıştık. Sonra sözü . ben; benden sonra da Mehmet Bey alarak dilimizin döndüğünce onların y�rdımına ihtiyacımız olduğu­ nu anlattık.


DAVAMIZ

AZERBAY.CAN

64

, Ev sahipleri sonun� kadar saygıyla bizi dinlediler. B iz onlan ikn� etmenin rahatlığı içinde ellerimizi oğuşturarak tam arkaımza yaslanmıştık

��. · büyük kardeş . bir iki defa

üst üste

öksürüp boğazını temizledikten sonra söze girdi .

- Anlattıklannız iyi, hoş da bizden ne istediğinizi pek anlayamadık, dedi. Üçümuz de· şaşkinlıkla birbirimizin yüzüne baktık. Aca­ ba biz Almarica

nu

konuşmuştuk? Ama ben yüzde yüz türkçe

konuştuğumu biliyordum. Hatta Azeri türkçesiyle konuşmuş­ tum! Abbas Bey'le Mehmet Bey şaşkın bakınırkr.n ben atıl­ dım: 1

- Zannedersem ne istediğimizi açık açık söyledik. Azerbaycan zor durumda . . . . Daha ben sözümü. tamamlamadan küçük kardeş söze girdi. · - Para isti-yorsanız bizim paramız yok, dedi. Bu defa Mehmet Bey dayanaı'nadı: /

1

- Sizden para falan istediğimiz yok, dedi. Sadece, birleşelim, Azerbaycan' ın sıkıntılı günlerinde onlara el uzatalı�. ' . 1 · . .

Büyük kardeş yine bir iki öksürdükten sonra:

- Valla, biz hepimiz çalışan iiis'anlanz, buna ne paramız, ne de zamanımız elverir, dedi. içtiğimiz çayları da bitinneden kalktık. Konuksever kar­ deşler arabamızın yanına kadar gelerek bizi yolcu ettiler. Ay-


&Q

-.

.. LQiS.&JM i _;.

e: z ' .s:.

-· Size iYi şa.nsl ar cliliyoJ1Jz, �tfiler.

, ·.

,

.4

•.

65

ı

�Üre; iııÇ konı.l �inadan yol !aldik. Otobaiı'a çıkadö!h Mehmet Bey kahkahayı koytiverd i. " Ben "ne 'oluyor?' &einey� kidrnadan o ·gillerek, ,, : ; .. · · •;

Bii

·

:

, ,

1

'

' '

.

. '

1

.

. ,,

t

dan "şansı" alıııı�ca. n��ıl qa,rah;;ıtlac4oız! dedi . .-:-. �edq:va , ' . ' · v� .bi� kahk�h� daha attı. . , .. J' • ı ı

.

r •

1

'

•' •

'

, .ll

� '

.,

· ' 'Sonra • bize bir Nastettin Hoca Jikrası anlatti: "Hoca 'nın birisine öorcu vttnn1 ş; Alacaklı borcunu -isteırteye' gidince HÖ� · ··

ca .hiç istifini·

�aı..:�rhiç. fOtkn,:ıa'i· ''demiş.') Uei.e bir yaz

· � de, yoı�· - ·· �aniıa ) Y'Ôldari ko, .gelsirt .: •·. ·:��. ·. . : .-�: dikeııi�r:��keceğim: : !• . . ::,..:l::": . ' , ytınlar geçip �!� . . enl��e dokunupAi'ütı.lerini bi�ınca o yfiiJ: leri . . toplayıp · s atac ağım ve e �e9. se.ıun ·�.ıt��u 'öd.�� yeceğim." . ;,,.�·;·:·(>.,:;i'. . · ·. · .· . { .· ; ···. .. :,_ · .' :.S · ·. · · ·i·'·> . . {: . HiX: a ' nıp ,;.�6rç· öctem :vfi� , .·. <ı .

.'•'

.

�-a

;�

.

.

·

Jioca·��w�·�e� aıWçai;ıı;

"1. : .

·�!ii�::��!!:�:.��:.�:; �: , : " _{: �· . ,;> · L;r · ri�# · · ŞiıiıQti�1z, "şansı" yanıııızd. � ; havadafi bU.ll1hca· , , •. . raliatladini�r·

Z.

.

··,

.

· .;,

da

·· .

M�hmei Bey'in fıkrasını dinley�nce .biz ·cte·gu1ırie)';· baş­

ladık. Sonra işin ciddiyeti üzerinde düşünmeye ba ladık� İ şi­ miz gerçekten zordu. YJllarca yurtl arından ayrı düşmüş insan­

Ş

Iann yabancdaşmalannı, korkulannı, güvensizliklerini hiç he-


66

A Z E R B AY C A N DAVAMIZ

saha katmamıştık. Ama çalışmayla çok şey başarabilirdik. Her hafta sonu yaptığımız uzun yolculuklar sırasında, bazen umutlandık, bazen karamsarlığa kapıldık. Her şehirde, kendi kültüründen ve değerlerinden kopan, bencilleşen, para­ nın esiri olan, sadece işle ev arasında bir hayat süren insanla­ rımızın yanısıra, gönlü açık, yürekli, düşünebilen, mert, sevgi dolu, arkadaş canlısı değerli insanlarımızın da hiç azırnsan­ mayacak kadar olduğunu da gözlemlemek imkanını bulduk. S tuttgart ' d a Cumali Turan, Nürnberg 'de Gündüz Varol , Köln'de Yılmaz Sebze, Nevruz Göyçeli, Halis Tezel gibi dost

Azerbaycan Türkleri Federasyonu Yönetim Kurulu toplu halde. Soldan Sağa: Zafer Kalkan, Ytlmaz Sebze, H. Ali Sankaya, ismail Nefis, Abbas Bozyel, Orhan Aras, ilhan Alim.


•AZERBAYCAN

DAVAMIZ

canlısı çalışkan arkadaşlar, onlarca değerli iıısanlanmız için

başta gelen isimler olarak anılabilirler. Özellikle Gündüz Va­

rol inanılmaz bir enerjiyle her çalışmaya canta başla koştu ve ilk olarak Nümberg 'deki "Azerbaycan !{ültür Demeği "ni

aliyete geçirdi .

fa­

Azerbaycan' da gelişen her olumsuz durumda

da hemen tepkisini göstererek Nümberg 'de mitingler düzen­

ledi. Yine Fransa'nın Strasburg ve Holl and a ' nın Den Haag

kentlerinde arkadaşlanmızın yaptığı çalışmalar, mitingler, ba­ sın toplantılan bizleri 'Ümitlendiriyordu. Hollanda'da, Ferhat Ateş, İbrahim Karabağ, soyadlarını hatırlay amad�ğ un İlhan ,

Gani gibi vatansever arkadaşlar: hemen harekete geçmiş ve demeklerini ·kurmuşlardı. İbrahim Karabağ 'ın gözü karalığı, çalışkanlığı ve azmi kendisini bize sevdirmiş, daha o zaman­ lar onu pek iyi tanımamamıza rağmen ona olan güvenimizi artırınıştı . Yine Fransa' daki arkadaşımız Mustafa' nın yaptığı atılımlar yüzümüzü gi.ildürmü ştü .

,

Yolculuklarımızın diğer bir olumlu yanı ise., biz üç arka­ daşın biribirimizi daha iyi

ve

daha yakından tanımamıza se­

bep olmasıydı. Yalnızlıklarla boğuşan ve kendi kendimle mücadelede yorgun düşen ben, oo değerli dost kazanmıştım.

Düşünceleri olan, hayata tek bir pencereden bakmayan, "leb" demeden "leblebiyi" anlayan, tartışılabilen ve z�ngi� dünya­ ları olan arkadaşları arıyordum ve bu münasebetle de bulmuş­ tum. Abbas Bey mücadeleci, işlerinde aktif, , sert görünüşü­ nün altında dünyalar iyisi bir yürek taşıyan ·ve gerektiği za­

/an inanılmaz espiriler yapan

/

(

ve "gülmesini bilen" biri di: '

./


·;68 Ben Jıayatımda· :OnUlil. ·kadar

eli. açık bit. insan tanıma dı m .. Ar­

kadaşından hiç .bir şeyi esirgemez. Sıkintıda. olan biriyle kar­

şı l aştığmda, keiıdisL sıkıntıdaymış gibi hallere girişine. bizzat şahit olmuşumdut; ; Eğer Avrupa.� da Azerbaycan Tütkleri adı­

na

hatırianabilecek birş�yler yapabilniişse' bu'nda)en b&yük .

'

payın Abbas Bey ' e ait oldOğunu•hiç ·kims.e ,ipkar edemea: . .Onun: tükenmeı!

eneıjisi ve

yılılıayan karakteri

bir sürü zor­

lukların üstesinden• . gel ı:nemize yardım etmiştit.ı. Kararhlığı ve

nedeniyle' üstlentliği ·eır ;zor görevler neticesinde

' ç.atışkanhğı'

günlerce .�Vi nden uzak kalmı�; . davası. uğrunda,, çoğu zaman çoluk-çocuğunu · ihmal etrrı iştir. ·Bizim zaman .zamari karş-ılaş­

tığtmız hayal kırık:lıklarf veı ihaneıtlet, sonrasırtda yazdığım bir ' şiiri' ona ithaf etmiştim: •

· '

1 ·..

•• •

: ••:

' .

{

1 · :.

)i. :

.•

.

Bir hüznü taşıdık seneler boyu ·

.

'

Kendi neşemize gem olduk, gittik.

VurÜlduk, i� dava" �ın safinda bir bir

. Gurbet kei·vanına cem' olduk, gittik. · Gönüldeii gönüle girelim derken,

#pkk' bağzndlın çiçek derelim derken, Kuzunun hi;ıkkmı veı�elem derken,

Kurtl�r s_ö/rasıiıa yem olduk gittik. Gün·otdu unuttukevi ve barkı Bir Hakk' ı düşündük, bir de ki halkı Tersine dönünce talibin çarkı,

.

'

.


AZiiRBAYCANAJ.AvAMız /

Dost gözüne bile kem olduk gittik. "El verdik" tınmadı .sözde dervişler , . . , •

.

.J

•.

Kürklere büründu gözde dervişler . Dergtı'iı i ';attı/Gl; bizde dervişler

.

. "

Satı/ık dergaha şem olduk; gittik.

· Melui:iet Bey 'i önceden hiç tanimazdım. Oiuınla Abbas Bej'in vasıtasıyla tiı.mşmıŞtini. 'Giyimi; öerli tdplu s'akalı ve , tavırlarıyla bir eylem' adarnındalı çök bir din adamtiıa benzi­ yonfu. Gözlüklerinin arkasınd�i · parl'!k gözlerindeki:ışıltı ze­

kasını ve kuro.azbğıru. hemen ele veriyon;iu. İçiı;rıi�de en heye� cansız ve tarafsız ,düşünen oydu; Hiç bit ,zamanani reaksiyon göstermezdi. Olayları tartarak konuşurdu. Her · hadiseye uy­ gun, .anında bulduğu ve anlattığı. hikayeleri nereden öğrendi­ ğini her soruşumda kaçamak cevaplar .verir, . "Öğrenirsen bü­

yüsü bozülur," -derdi; Fikirleri ise bizim moral ·kaynağımızdı.

O, halimize uygun bir. fıkra patlattığında, Abbas Bey 'in o

meşhur gülme krizi bana da sıçrar, arabanın içinde deliler gibi kahkahalar savurur, bütün yorgurıluğumuzu unuturduk . Şüp­ heciliği, ona sağlıklı ve sakin düşünme yeteneğini kazandır­ mıştı. Bir gün, Bonn'daki Azerbaycan Elçiliği 'nin müşaviri Ruşen Bey davetiyle onun eviu.e gitmiş, Azerbaycan'la ilgili meseleleri görüşmüştük. Ruşen Bey ' in bir kağıda, çalışmala­ rımız için gerekli olan üç şeyi yazmıştı. Bunların, biri "akıl", ikincisi, "para", üçüncüsü de "adam"dı. O, bunların üçü olur­ sa işlerimiz kolaylaşır, diyordu. Biz onu doğrularken, Meh­ met Bey, gözlüklerini çıkarıp gözlerini iri iri açarak şöyle sor-


AZERBAYCAN DAVAMIZ

muştu: - Ruşen Bey, bizde para var mı? ·� Ruşen Bey kafasım sallayarak, "yok" demişti. - Öyleyse şu birinci maddeyi, yani "akıl"ı da sil, çünkü aldı olanın parası da olur, demişti Mehmet Bey. O, Bielefeld'deki Azerbaycan Derneği'ni bütün zorluk­

lara rağmen en kısa zrunanda kunnuş, yürüttüğü akıllıca çalış­ malar sonucu Derneğin aylık giderlerini en aza indinnişti. Onlar, yani Abbas Bey'le, Mehmet Bey, bütün hataları ve sevaplanyla benim en yakın dostlanrn, candan arkadaşla­ nın arasına ginnelerinin yanında , Azerbaycan'a olan bağlılık­ ları ve yaptıklan hizmetleriyle de halkımızın hafızasında yer etmeği, gelecek nesiller tarafından. hayırla ve örnek alınacak insanlar olarak hatırlanınayı kesinlikle haketmişlerdir. Kıs­ kanç ve işe ytıramaz bazı kişilerin yaydıkları dedikodular, söylentiler, onlara en ufak bir leke sü�mez. Onlar aleyhinde konuşanlar, onların yaptığı hizmetin milyonda birini dahi yapmamışlardır;


ID.

BÖLÜM

yılının sonlarına doğrU kurulacak Azerbaycan· der­ nekleriyle ilgili çalışmaların çoğunu tamaınlaınıştık. Alınanya içindeki şehirleri dolaşarak orada oturan Azerbaycan Türkle­ rini motive ettikten sonra, Hollanda, Fransa ve Belçika gibi ülkelerle de ilişkiler kurarak oralarda da derneklerin açılması için teşebbüslerde bulunmuştiık. Eksik kalan tek konu Azer­ baycan'la kurulması gereken ilişkiydi. O güne kadar :çalışma. lar yapılmasına rağmen, imkansızlıklar nedeniyle Azerbay­ can'la sağlıklı bir ilişki kurmak mümkün olmamiştı. Alman­ ya'ya herhangi bir nedenle kapağı atmış bulunan bazı Azer­ baycanlılar olsa da onlarla yapılan sohbet ve alİnan· sözlerden hiç bir şey çikmamıştı. Hatta, çoğu bizim duygusallığ ı ıtı ızdan 1 990

istifade ederek burada anlatamayacağım kumazlıklarla men­

faal sağlama yoluna: gitmişlerdi; O dönemlerde Almanya'ya iltica etmiş Azerbaycan 'lı iki doktor ailenin problemleri biZi büyük sıkıntılara sokmuş, sonucunda da o ailelerin yahudi ol­ dukları ortaya çıkınca kull anddığımızı anlarru ş ve çok üzül­

müştük.


12

AZER B AYCAN DAV AMIZ

Avrupa 'da yaşayan Azerbaycan'lı Türklerin Azerbay­ can'la olan bağlarını kuvvetlendirebilmek ve çalışmalara ya­

pacakları katkılan artırabilmek için Azerbaycan'la en kısa za­ manda irtibata geçmek zorunlu hale gelmişti. Bu yüzden içi­ mizden biri Azerbaycan ' a gitmeliydi. Aramızda yaptığımız fikir teatisinden sonra benim gitmeme .karar verildi. Nihayet, Avrupa Türk-İslam Birliği Başkanı M. Serdar Çelebi, Ozan . ı Yusuf Polatoğlu ve yazar Hasan Kayıhan gibi isimlerio bulunduğu 15 kişilik bir gurupla 7 Ekim 1990 Pazar günü saat 1 3.45 'de Frankfurt'tan Idikatı bir Rus uçağıyla Moskova'ya uçtuk . . Benim,. daha:.bir hafta önces�nde beynimde başlayan 4\,zerbaycaq 'la ilgili düşünce! ve duyg� fırtınası uçakta da din­ merli. Oturd,uğum koltukta, yılların geWdiği hasret, arzu, sev­ gi gibi duy.gul�ın doğurduğu beyec.ı;uıla kıvranıyor, ne yapa.:.. cağımı, :nasıl davranacağımı kesüremeden dönüp duruyor­ duın Kafamda bin bir türl\i şornlar .chmağımı dağhyor, sağlık­ lı ve sakin d,iişünmemi önlüyordu.. "A.caba,. Azerqaycan hayal ettiğim gib� mi? Acaba; değişmişse . çok mu değişmiş? Yoksa. hayal kırıklığına uğrayarak en büyük yenilgilerden birini mi tadacaktım? "Bu gibi_ so�ularla kendi kendimi yiyip bitiriyor­ dum. Uçakta: bir süre, arkadaşım Ozan Yusuf Polatoğlu ile "Şiirleşme" oyunu oynadık. O bana şiirle sorul,ar. soruyor, ben de ona şiirle cevap yazıyordum. Böyle gidip gelmelerden son� �a, Rus Hava YoU�rı 'na ait büyük Aerovlot uçağında bulunan bir kaç Azerbaycan 'lı diş doktorlanyla tanışnk. Onlarla kısa­ cık bir sohbetten sonra hemen kaynaştık. •.

Moskova havaalanına indiğimizde. saat I 8. 15 'di. Hava­ alanındaki kısa bir oyalanmadan sonra bizi karştiayan rehber-


lerimizle birlikte otelimize gittik Otel� Moskova Çayı üzerin­ d� deıpjrlenmiş ''Leonjd �r.asin" �simJi es,ki, bir.f�d�ottu. En ucuz otel111i ş� 9yle; olmasına ,rağmen �işi baş�na 80 dolar, • ödettiler bize. Oteldeki küçük kamaralarımıza .eşyaıarımızı ye�ıe tirdik �� açlı ımızı gidermek i lin otelin' r storanına in� dik FakaTbekleinilenmizin aksine restoranda yiyecek nanüna ' birşey yok�. Mihmandanıiıız ih�a hruu m h�rri�n yiyecek peşine' ôüştti. İki saatlik beklemeden �oma R�ma hanimin bu­ labildiği tuzlu balık, sal�ın· ve büskÜvÜerle birlikte geri dÖndü ve biz de Moskova'nın hatırİna ( !) bünlatla yetinmek zorunda kaldık . •

••

'

, •

Ş

'•

..

-

' • J '

'

g

ı '

. .

ıüÇ

g

İki ünl�k . Moskova gezisi süresince, Moskova;nı� ünlü meydanları.lu, pazarhırını, kiliselerini gezme imkanı bulduk. Özellikle Maksim Gorki heykelinin çevresinde tophtnmış sa­ . ğir · ve · dilsizİ�rin birbirferiyle tanışin ahin, el işaretleriyle ko­ iıüŞmaları çok ilgin ti. Sonradan Öğrendiğ·ime göre, dünyanin çeşitli ülkelerinden geleiı sağır ve dilsizler orayı buluşma yeri olarak seçer ve orada toplanarak birbirleriyle tanışırlannış. Moskov� 'nın geniş caddeleri, t>eton binaları soğuk; ye duygu­ suzdular.. Sadece, . sürekli kalabalık olan Kremlin Meydanı ve bana Tolstoy'l), Puşkin i Dostoyevski gibi büyük R\lS roman­ cı ve şairledni hatırl:;ıtan tarihi yapıları ilgiy� ve dik_kate d�­ ğerdi. Bizden önce Moskova'ya taşınmı� kapitalizrrü. Puşl<in Meydanı 'ndaki dünyanın .en büyük Mc,Donald'ı ıemsi) ediyordu. Kızıl Meydan'daki Kremlin Sarayı, Bolşoy Balesi, Ta­

Ç

'

.

i .

.

.

.

rih Müzesi ve soğan kubbeli kiliseler, beni okudUğum Rus ro� manlanndaki eski . Rus · kültürünün ve tuhuntm tezahürleri ve işaretleri olarak etkileyerek gönlümüzdeki soğuk Rus intiba-


ından biraz sonra uzaldaşıyorlardı� .. Moskova' da bir öğle üstü, saatlerimiz saat l 3. 1 O'u gös­ terirken ayrıldık. Şimd� hedef Bakü'ydü·� PetrÖl şehri . . . Tarih­

te sürekli' bağımsızlık ve kırgın hareketlerinin olduğu, dışan­

dan 'gelen işçilerle ister istemez çehresi değişen ve· kozriıopo- .

litleşen BakÜ L . Uçak, Rus H�va Yollan'na ait, eski mi .eski ve binerken biraz ürküttü� müz küçücük . bir uçak. çindeki yolc.ulann % . 99'u Azerbaycan'lıydı. Uçaktan içeri girer gir­

mez, bizlerin yabancı o�duğumuz hemen anlaşılmış� . Hele Türk olduğumuzu öğrendikleri zaman, uçakta adeta bir ihtilal yaşanmıştı. Bize arka yerde koltuk vermek isteyen Rus h9ste­ se, yerinden kalkan bir Azerbaycanlı şiddetle mukabele ede­ rek bizlerin önde oturtnamızı sağlamiştı. Yolculuk boyunca hemen hemen herkes yan� mıza gelerel,<: bizimle sohbet ettiler. Çoğu adresle� ni vererek Bakü ' ye indiğimizde muhakkak an­ lara konuk olmamızı ısrarla rica ettiler. İki buçuk saatlik yolculuktan sonra Bakü 'ye ulaştık. Ba­ kü Havaalanı bir otobüs terminalinden farksızdı. Koltuksuz otobüslerle meydandan şeref salonuna taşınırken hepimiz he­ yecanlıydık. Serdar Bey, bana dönerek, "İşte Ruslara· rağmen

70 yıldan sonra Bakü'ye geldik. Dadaloğlu 'nun· dediğine ben­

zer şekilde biz de söyleyerek, Moskova Ruslann Bakü bizim­ dir! " heyecanlı duygularını dile getirdi. ·Bizi karşılayanların isimleri sorulduğunda birisi dikkati­

mizi çekti. Soyadı Resulzade idi.: Hemen M Eınin Resulzade . .

ile akraba olup olmadığını sordum.


A Z E R B AY C A N D A V A M I Z

75

- Ben Resulzade' nin yeğeniyim, dedi. Böyle hoş bir tesadüfü hayra yorarak çok memnun ol­ dum. H avaalanından otobüslerle B akü 'n ün yolunu tuttuk. Yolda gördüğüm hiç bir aynntıyı kaçırmak istemiyordum. Evleri, bahçeleri, duvarlardaki yazıları, caddelerde dolaşan insanlan dikkatlice inceliyor, onlar hakkında hemencecik bir fikre varmak istiyordum. Mihmandarlanmız bizi, dışandan hayli modern ve hey-

Ekim 1 990 Bakü Havaalam. Sağdan sola: Romanel Hasan Kay1han, Orhan Aras, Y Tufan, M. S. Çelebi, Azerbaycanli

Mihmandar ve Cengiz Özdemir. Oturanlar: Sazla birlikte görülen Ozan Yusuf Polatoğludur.


76

betli görünen Apşeron Oteli1ne götürdüler,: En ;büyük hayal

:

kınk}ığmı otelden içeri girerken yaş�cl�l\.. DWıa ..kapıda· şilahlı ' • . ' ;. • -': • iki Rus askeri · tarafından kontrolden geçirilirken (Bakü' de ba �, la sıkıyönetim ve gece sokağa çıkma yasağı vardı) içimi garip sıkıt1iı bastı. Ödalatın çÖğu Rus stib�yiarı tarafından dolcturul­ muştu . . Asansörle. yukarı çıkatkeiı, Riıs ;ubaytari •

;

•·

• •

• • • '

• 1

• •

1 �

•'

ühlfonl:ıah

bize bön bön bakıyor, ne iÇin geldiğimizi anıaniaya Çalışıyor: lardı. Hafta resepsi yondaki s�ırıŞıh ' kad ı n p��aporthitiini:d '• ' , kontrol ederken bana dönmüş, Rus' aksahıyıa; ' ' - Siz ahi buraya ne içiiri gelipsiniz? diye

söimll�t��

Ben de "Yetmiş yıldır vatanımıza gelemiyorduk, şimdi · ''� . •··· , · .. . • . geldik,'' diye cevap verditAt .

· ,',

· "

·

Otelin dış görünümünün aksine içi berbattı. Yırtık y;ıtak ç.arşaflan, çalışmayan telefon, akmayan sıcak su biraz mdtati­ mizi bozmuştu. Ama Azerbaycan 'daydik\QriWıiı :haJasi�ı te�

Öı iiin önemliYdi:·• �aın yemeğini yet.

neİfüs etmek bile .�ni

y.emez ç�tli.k Ben·b'erri.e�;· ,İ� Bozy�l . ·. ·. va.· . odalanrtiıza :;:. .. · ;..�:; <:: < \<"�!::- -·� . ·' -�;- . � : _:_ . .· sıtası yla gır,�ffrt�rüşpğımız ;A��rba�l{:§•iif>�a,btr ··Rüs '

. _. :

. �

"'.'

�-

--� - ,:

.

· . .

:

:

..

.

,

F�al tlaşqı��e,;,Pi��n)J'�Iefoiıu {Jf �� k�sjıiyoniu�� (:}IJa, yerriek. .� y y

her terohanlı jyi.,�ad,#n; " · ç�virdiğilnde :öhee. . n�ituıta. düşü y ; pra f�rfşiı( s�slerle bağiantı A�ağiya iildim: sıi�s nda · · -:" ., · • ·· : {' -�\·P · : : . .. : ,. . · · . · · taniştığım restorantın ınlitlütü hdil U � ;e , p,af.vurdum. Hemen yardımcı oldu. Uliışabildiğim · sabi�. B e 'in hariımı onun -

.

·

.

evde olmadığını ve gelir gelmez haber vereceğini söyledi.

Tekrar odaına çıktım . O gece sabaha kad&r uyuya�adım. kah

uzandım, kah yanımdaki kitaplardan okudum,' kah halkona çı­ karak ışıl ışıl yanan B ükü ' yü seyrettim. Uykusuz geçen bir


gec�en. sonr.a/sabahleyin_soğuk b.irr.4{.lş ahrı,ca bü�ün yorgun' .. luğum ve ·uyku&MIWğuı::ı;ı-geçmişti. K ahv alt�dan ·sonra .:�Şepj,dler Hıyabanı �n�· Va.�n.hı.(ı. �ğnında şemt:<füşerı,:karde.şle� ' rimi:ıirt, ruhla.rına dualar o.kuduk.i:Baki.t ye bilkim teıwdeki Şe­ hidler Hıyabanı.' ndan;: uz:ı,:ı_n Dir.;şüre Balç\i 'ye baktım., YıUann ge.tirdiği h'asre'i gid,erebihnf:ılf için ş hri . bütün y()nl�riyle göz ­ lerime: ınakşetmek;; · gelitken yanımd a . getiı:;mek is,tedim.. Po:x-

gittik

e

. marrı, ne · '·

. . ...... .,.. l muJa�Ul'l'.

>: · .

.· ·· :

' ·

.

ei>!

ı ı:

'··

,, ,

·proğrain�' gött\;' Teze 'Pir Camisine, Azerbaycan Din� iş­

l eri Reisi Allahşükür Paşazade 'yi görmeye gittik. Onl1hia /

yaptığımız kısa bir sohbetten sonra ayrıldık

Otele dönünce yine Sabir Bey'i aradım. Daha gelmedi­ W1i söylediler. Ö ğl ed n sonra "Ateş ta{nnaklan"na gi di leceği s�lWdi. Yorg n olduğum gerekçesiyle ve aşağıdaki askerle­ .:.:r� !��;kt(' kartıii1ı gös��rerek B akü 'nün · ana kucağına at(JJri geçenler benim ana dilillli-·r:: ..�oJ��qiıhL-· ·s;ıı, �,;··ıqı,dAJı . .... jı'..ı;. ır · ·.,; · ·· ._, · . , .. : ,,:ı:soıu�dan · ;. , . ��t.worl,�ı;tı;t,Sçıv,inppncten ,her geçene sanlıp öpmek i�tiy9iAlmany a ' daki eviıni:ı;e .geldtim f S6f.aral, pôt�yjJ�"dU:in�. . ·,;. ' ::, ', . ·: ( ·.' ' . _ç_>.::ı,· · . ' ; ' ' . :. . ' . : ' . diğimi haber .\(ehU�ydV;ıii·� Teiefonlaı: otomatik olarak bağl���efektirt1. de,··telgrM r,e�e­ , . ce � s(.)y�ey��:.'kcn.iuşffiamdap yabancı old ğ u m u heit)eh anlaj'ıı�r�, i �ridpld .:)bzl�r-kapının kenanndan başlarını uzatıp bak�tak ;:VJÜrk gelmiş" diye aralannda konuşuyorlardı. Sar­ hoş gibiydim. Gördüğüm k�danyla ç·oğ nluk kendi kimliğini muhafaza etmiş, yabancılaşmam1Ş tı. Ayrıca Türkiye'den ge­ len Türklere ilg� l<.elimelerle anlatılacak gibi d�ğild i . ( 1 6)

e

u

•.

..

.

.· . . .

.·•.

,.. •.

·

. .·

·

.

.

.

niır?r{lu. Ça�'�'�Jgr�f

Postane

u

u

,., ,

• ••

1

'

,

,

( 1 6) O sıralar Aze rbaycan'a gidebilen Türkiyeli Türk sayısı,çok azdı_


AZE R BAYCAN

78

DAVAMIZ

Azadlık meydanından "Türkün şaha kalkmış atı" ve içli şair Elmas Yıldırım'ın "Kuzgun' um , kuzgunum," diye inle­ yerek andığı Hazar'ın sahiline indim. O meşhur "Baki küle­ ği" yüzümü yaladığından yüzümde bir ıslaklık hissettim. Yıl­ ların katmerlendirdiği hasretin etkisiyle ve yare kavuşmanın sevinciyle gözyaşiarım y anaklarımı yalıyordu. Hazar Deni­ zi'nin salıilindeki parkiara diziimiş bir hankın üzerinde otura­ rak dalgalara bakarak hiç saklama gereği duymadan doya do­ ya gözyaşlarıını akıttım. B u defaki ağlama mutluluk gözyaş­ lanydı.

Orhan Aras, Azerbaycan 'daki "Şehitler Hiyabam 'nda.

1 990 Ekim.


79

Bakü'de yorulana kadar· gezdikten sonra, canım otele

. dönmek istemedi. Hemen

o

gün "Halk Cephesi'�ne giderek

yetkililerle görüşmek istedim. Fakat "Halk ·cephesi"nin nere­ de olduğunu bilmiyordum. · Doğrusu sonnaya da çekiniyor­

dum. Çünkü her · yet ajan kaynıyordu. Bunu, bizi karşılayan mihi:nandarlardan biri söylemişti. Daha Moskova 'dayken milımandarlardan erkek olanını karnarama davet etmiştim. Orada . onunla biraz · sohbet ederek Azerbaycan'ın:durumunu sonnuşıum. Bana "Azerbaycan'da her gördüğün siyah saçlıya "Karde" diye sanimamarnı ve ihtiyatlı olmarnı söylemişti.

Oteliinizin yakı nlannda gezinirken 20 yaşl an nda bir genç dikkatimi çekti. Dalgın dalgın birşeyler düşünüyordu. YeŞil ceketinin yakasında ArapÇa yazıyla yazılmış "La ilahe illallah'' rozeti vardı. Yanına yaklaşarak selam 'verdim. Bir an şaşırdı ve sonra kend,ini 'toplayarak "Aleykümselam;' dedi.

Halimden yabancı olduğumu arilamıştı. Kısa bit konuşmadan sonra tanıştık. Üniversitede talebeymiş. Yakasındaki rozeti

sorduğumda, Azerbaycan' �a yeni

kurulmuş "TövJ:ıe" cemiye­

tinin bir üyesi olduğunu söyledi. Rozeti yakasından çıkararak

ısrarla b�it1� hediye etmek istedi. Ben de ona, "Bendeki Türk

bayraklı rozeti kabul ederse, benim de onu kabul edeceğimi," söyledim. Kabul etti.' Azerbaycanlı öğrenciyle biraz dolaştık­

tan sonra onun s�mimi ve vatans�ver biri olduğunu anlamış­

tım. Ona, beni Halk Cephesi'ne götürüp götüremeyeceğini

sordum. "Hemen götürebilirim ," dedi. Bir tramvaya

"Halk Cephesi "ne gittik.

a#ayarak

Halk Cephesi ' nin merkezinin kapı sından içeri girerken


. kapıda asılı büyük: Aı.erbaycan. bayrağı· dikk.�timi ç�J!. Nazlı nazlı dalgalanı-tken, nı�rhum •.M.Emin Re$ulza:de'n,in Uk Aız�­ baycan pıırlaıneniosunda yapt�ğı kon�şmada !iÖY�ediği, sQZ;ak­ lıma geldi: . tmir keFe. .yij,kseleıl _bayrak .bir, ®ha inqıe�f' Ge:ı;­ ç��ten de H�lk Ç�pheşh'-nin bina�ınd(\. c4ılga} anan. b��rak, .şç­ hi�'(leki �u s askerleı;ipin varlığına v:e :®h� bir kaç ay ,<;)nçeki baslq.sına rağn1en yi,i,ks�\en b.ay!-* indir:i�emew�ş�ir. . . .

Halk Cephesi'nin 'bifiast ' içiiıde ; bekleyenı iki .• genç· daha v.ardı. Beni Cephe'ye götüren genç, içefide:bekley�nlere• beni tanıtarak Türkiye' den ·geldiğiriıi ve . ."Bey" ·(1_7) le görüşmek is­ tediğ�mi söyledi. air kaç. d.akikalık. bekl�yişten sonra bir odanın �pısında Elçibey :göründü . İki�i,z �e �arşı�ı�lı1 pirbirimize doğru yürüdük. S ami miy ede uzun. uzun kuca[\laşanik öpüştük. Sonra beni odası�a götü�dÜ · �ada · i saat� Azerbaycan'�n du�mund�n. biziı;n. Avrupa'd.ııki çalışmal ­ · .mızdan konuştuk. Onun � alç akgön ül lÜ ve . tabÜ tavırla�� . ona M�sel�Ieri çok . ka�şı olan sevgimi ve saygıınİ daha iyi bildiği ve olaylara hakim old�ğu hıenimi veriyordu. O günkü göitiŞmemizde, Bakü'deki R us aske;leri varhgırtin' �nu pek e t kil�mediği n i y ındart müşahede ederek .büyÜk bir meıtınun�yet d uymuştu m Ha tta beni� alçak �esle koıiuşmamı iina ederek sesini yükseltmiş, "Bizim .hiç kimseden korkumu'z yoktur," demişti. Fakat yüreği yaralıydı. Bı.İnu, 'hüzün dolu . yorgun gözlerinden, arada bir �zakl �ra kayıp giden bakışla­ nndaı;ı anlamak mümkündü. Kaybettiği dftva arkadaşlan ve uğrunda 'yıllarca savaştığı vatanının işgal altında oluşu onun · ··

;

' t

c

;'

ı

.)

..

.

1 ' .

,

'

t 1

Q

ik

-�

yaİon �

��. artırdı.

*

.

• '

'

( 1 7) Azerbaycan'da karşılaştığım herkes, Ebulfez Elçibey'den "Bey" diye sözediyorlardı.


81,.

omuzlarına ağır sqrumlu�uklar yüklemişti. O, tqplumcu bi·r

eylem adamı olsa da yalnızdı. Belki de o kendi kendine kur­ duğu dünyasinda da yalmzlim oynuyordu. Uğurstiz bir sahne­ ' de k�rkunç bir oyunu yalnız Öıarak oynasa da, kend ine . ve halkına güveniyordu. Dimdik ayakta duru unun sırtı da o gü-"

Ş

venden kaynaklanıyor olsa gerekti. Oniın kendine ve halkına

güveni, benim geleceğe olan ümitlerimi daha d� artırmıştı.

Küçük ama mana dolu, ruh dolu odasında geçmişten,

gelecekten, dünyadan, ülkelerden, · politikacılardan konuştuk.

gün orada konuştuklanmız, belki de, onun o meşgul ve dü­ şünce arenası olan hafızasında pek yer etmedi. Ama ben, ' her sözü, her hayali, her duyguyu Azerbaycan 'la qolu hafızamın en yoğun bölümüne nakşettim. O

Genel konulardan sonra, Avrupa ile Azerbaycan ,arasın: da kurulacak inibattan söz ettik . Yapılabilecek . işler ve ilişki­ ler hakkında onun düşüncelerini, tavsiyelerini defterime kay� .

dettim.

Halk Cephesi'nden ayrılırken beni kapıya kadar uğurla'­

mış, orada buluna.nlardan birisin_in ara.b asıyla otelime kadar götürolmemi ; istemişti; Ondan ayrılırken, Halk .Cephesi 'ndeki

sakinlik ve onun yalnızlığına

bakarı;ık

mısraı dudaklar�mdan dökülmüş.tü:

Fuzuli 'nin o ünlü ik

D ost şahfe/ek birahm, devran bisükun

· Dert çok, hemdert yok, düşmen kavi, tali zebun.

Oteldeki odariıa dönmemin ü�erinden yari.m saat geç­ ·

meden telefon çaldı. Arayan tanidık bir sesti. Daha ismini ve kimi ar�dığım söylemeden,


82

AZERBAYCAN D AVAMIZ

- Ya, sen buralarda ne arıyorsun? diye sordu. Şaşırmıştım. Dediğim gibi ses tarurlıktı ama Bakü'de ta­ nıdık bir sesin beni aramasına inanmamıştım. Karşıdaki ses şaşkınlığımı anlayınca güldp ve kendini tanıttı. .

'

.

- Kirveni tanımadın nin diye sordu. Evet; oydu. Iğdır'dan Zeynelabidin Makas'tı. Tabii se­ vincimden önce ne diyeceğiıni bilemedim. Sonra kendimi to­ parlayarak nerede olduğunu sordum. "Sabir Bey ' le berabe­ rim. Birazdan gelip seni alacağız, "dedi. Gerçekten de yanın saat geçmeden geldiler. Sabir Bey, otelden eşyalarımı almaını söyledi. Beraberce tekrar otele giderek eşyalarımı aldık� Sabir Bey'i, İbrahim Bozyel ' in yazdığı "Azerbaycan Diyarından" isimli kitabından tanımış ve İbrahim ağabeyi özel sohbetlerimizde de okuduğu şiirlerinden sevmiştim. Şiir­ leri akıcı ve duygu doluydu. Aynca, en karanlık günlerde bü­ yük bir cesaretle yazdığı yurtsever şiirleri onun yiğit ve sami­ mi biri olduğunu gösteriyordu. Sabir Bey ' in arabasında Zeynel Hoca ile birlikte orta yaşlı biri daha vardı. O da şairmiş. Zeynel Hoca, onun dave­ tiyle Azerbaycan 'da bulunuyormuş. Yolda benim heyecanla anlattığım şeyler Zeynel Hoca'nın canını sıkmış olacak ki, kulağıma eğilerek, "Böyle şeylerin tehlikeli olduğunu ve dik­ katli konuşmamı," fısıldadı. Ben orah bile olmadım. Azer­ baycan ' daydım ve gönlüme üst üste yığılmış feryatları koyu­ verecek tim. Sabir Bey 'in evinde, onun hanımı, oğlu Gündüz ve kızı


AZE R B AYCAN DAVAMIZ

83

Nergiz'le tanıştık. Sıcak kanlı, konuksever, samimi insanlar­ dı. Bir hafta boyu onlarda kalınama rağmen hafifbir rahatsız,. lıklanna dahi şahit olmadım. Azerbaycan' da meclis için ilk tur seçimler yapılmış, ikinci tur ise yapılmak üzereydi. Her yerde Halk Cephesi'nin adaylarına halk tarafından ilgi ve sevgi vardı. Örneğin Sabir Rüstemhanlı ilk turda büyük bir çoğunlukla milletvekili seçil­

!llişti. ·Yine onun arkadaşlarından S.Bağırov 'un ( lS) aday oldu­ ğu bölgeye beni de götürdüler. Bir fabrikanın salonunu dol­ durmuş kalabalığa önce S abir. Bey hitap etti.

o;

Azerbay­

can'ın siyasi durumunu ve milletvekili seçimlerinin önemini

anlattıktan sonra beni kürsüye davet etti. Yıliann hasretiyle kuşatılmış gönlümün feryadı ve coşmuş duygularıının iniltisi

dudaklanma hücum etti. Hep böyle bir anı .hayal etmiştim.

Öğretmen olacak, küçücük bir Azerbaycan köyünde, "Suyu

Arayan Adam" kitabında olduğu gibi kardeşlerimi aydırilata­ cak onlara yaşama ve mücadele · ş�vki aşılayacaktım. Şimdi, Bakü'deydihı. Karşımda şuurlu bir toJ>luluk, gözleri ve gönül­ leriyle dikkat kesilmiş, onların da hasretle bekledikleri bir ül­ keden gelmiş bir kardeşlerinin konuşmasım bekliyorlardı. O gün orada neler anlattım, nasıl bir konuşma yaptım, doğrusu

ben de şimdi net olarak hatırlamıyorum. Duygu fırtınasından sarhoş gibiydim. Konuşmam bittikten sonra kalabalığın beni ortalarına alarak sarılmalan, imza isteineleri beni daha da . duygulandırmıştı. Oradan ayrılırken sanki bulutların üzerin.

deydim. Arabada Sabir Bey ' le başka bir arkadaşının yaptığı ( 1 8) Milletvekili seçildikten sonra Elçibey döneminde Petrol BakanhOı yaptı.


AZERBAYCAN OAVA.NIZ

dinlemiyordum bile. Bütün duygulanmı . o k al abahğın aras ında bırakm ı ştım .

sonbeti

Bakü 'de bir kaç gün kaldıktan sonra Yevlak' a gittik. Yi­

ne .orada da bir başka adayın, Şair Abbas Abdullah' ın (1 9) seç­ menleriyle tanışma toplantısı v ardı . Toplantı yeri büyük bir sinema saloriuydu. Daha salonun önünde Türkiye'den gelmiş bir misafir olduğumu du�an yal}lma koşuyor, çeşitli sorular yöneiterek meraklannı gidermeye ,çalışıyorlardı. S alona gir­ dikten s<mra da o b\,iyük ilgi devam ettL Orada önce Sabir Bey konuştu. Sonra beni ıakdipı etti ve şair olduğumu da söy­ Je<ij.. Konuşmaını bitirdiğim · sırada, ön sıralardan orta yaşlı biri kallcarak� . · ' -· Şair

olduğunuzu duyduk. Bir şiir okumadan sizi bırak­

mayız, dedi. .

.

.

· Ben kendi şiirlerilıii maalesef hiç hafızamda tutamam. Allah'tan yanımda ' küçük' bir defterim va�dı ve son yazdığım şiirimi �raya kaydet�i'§!im. Defterimi çıkararak şiiri okudum. Salon alkıştan mliyordu. Herkes benimle tanışmak ve konuş ­ inale · için yariş Içindeydi. Tabii olarak ilgi benim şahsım� de­ ğil, geldiğim ülkeye, Türkiye'ye idi. Q ak�amı ;Genc e. 'ye gitme� . istiyorduk. Özelbkle bunu S ahir :Bpy 'den, rica etmiştim . . Çünkü, Gence Azerbaycan' ın k.albi ve is.�ikl�l ateşinin y'}�ıldığı yerdi. Ayrı.ca ünlü kahra­ man "Gence Han" çla. orada medfundu. Onun kalesini ve me­ zannı da ziyaret,etmek istiyordum. :fakat gösterilen ilgi planı.

-

.

( 1 9) Şair Abbas Abdullah, Azerbaycan bağımsizlığını kazandıktan sonra istan­ bul'a Başkonsolos otarak atandı


85

AZER BAYCAN- DAVAMIZ

mızı bozdu ve Yevlak'ta kalmak zorunda kaldık. Bize bir bu� ket çiçek getiren genç birYevlak•lı onlarda misafir kalmainız için çok ısrar ettL Çevredekiler de onun davetini kabul etme'" mizi rica ettiler. Onun, Rus baskınında lO tane · Rus askerini esir ederek bir mahzene kapattığını ve .bu suçundan (l ) dolayı atıldtğı hapisten yeni qıktığını .anlattılar. Biz de o yiğit gencjn teklifini kabul ederek oniın misafiri olduk. Yevlak dönüşü; Sabir Bey'e Bahtmisiride hi:f ralıdeciiCiu;. · .� ,..,. : ) ğunu ve eğer münik:ünse beırtiii .rica etti. .

'

.

. !. i /

Teze Pir Camisine gittik. Türkiye'den Diranel ݧleri Re� isi Said Yazıcıoğlu, Prof. Mehmet Sağlam'ın da bulunduğu toplaı:ıtının ev salıipliğini Az.erbaycan'ın Din İ��eri Reisliği'ni yapan Allah Şükür Paşazade yapıyordu. Oraçla hepisiyle teker teker taıuştık ve yemek süresince so�bet ettik. Yemekten son­ , ra ben Şair Bahtiyar Vahapzade ile ayrı bir odaya .geçtim. Ona kendi�i anlatınca beni tanıdı ve Qna yazdığım mektupları ha­ tırladığını söyledi. Orada onunla bir ropörtaj yaptırtı. O gün onunla yaptığım o hoş söhbet Xlmanya'da yayınlanan bir der­ gide yer aldı. o dergide yer aldıgi' biÇimde ama biraz kısa] ta­ rak aşağıya alıyorum. .

.

"Bahtiyar Vahapzade, Azerbaycan 'lı lar için sadece bir edebiyatçı, profesör değildir. ·o aynı zamanda halkının iyi ve kötü günlerini terennüm eden yirininCi yüzyılın Dede Kor­ kut'udur da. Onunla biz yıllardır gıyaben taiiışıyotdtik. Bu defa yakından tanımak nasip oldu. ; Hem de güzel, bir yerde: Tarihi Teze Pir Camisinde . . . Elini öptnek istedim bırakmadı. B ahtiyar Vahapzade Şeki 'de doğmuş. 1947 ·yılında


86

AZERBAYCAN

DAVAMIZ

Azerbaycan Devlet Üniversitesi Filoliji Fakültesi 'ni bitinniş. 1943 .yılında "Ana

kitabı "Menim

ve

Şeki" isminde ilk şiiri yayınlanmış. İlk

Dostlanm"

1 949 yılinda okurlanna sunulmuş.

O zamandan beri · otuzdan fazla eseri yayınlanmıştiT.

. .. Soru: Üstadım, .bildiğjniz gibi Avrupa'da iki milyonu

aşkın Türk yaşamaktadır. Bunların içinde hiç azınsanmayacak kadar Azerbaycan Türkü de vardır. Azerbaydı.n'ın bugünki durulllundan yola çıkarak oradaki Azerbaycan Türkleri örgüt­ lenınektedir. Size ilk sorum, or�da yaşayan insanlanmız hak­ kındadır. Onlar hakkında bir bilginiz var mı ve onlann örgüt­ lenmesini nasıl karşılıyorsunuz?

B. Vahapzade: Oradıiki Türkler hakkında çok az bilgiye . l sah bim . Fakat Avrupa'da bir hayli Türk'ün yaşadığını duy­

muştum. Onlann küçük çekişmeleri bir tarafa bırakarak bir­

leşmeleri ve örgütlenmeleri gerekli olan bir iştir. Azerbaycan

zor durumdadır. Onun için yurt içinde ve yurt dışında yaşayan kardeşlerimizin sözleri ve fiilieri bir olmalıdır. Orada yaşar­ ken köklerini, kimliklerini unutmamalıdırlar.

Soru: Siz, zaten bir şiirinizde de, "Kökü var ağacın da, taşm da, Adamsa kökünü gezdirir başında." diyerek, "köke" bağlı olmayı önemli bir ilke olarak or­ taya koymuşsunuz. Yani siz, sadece Avrupa'nın ıekniğini ala­ lım diyorsunuz?

B. Valıapzade: Evet, sadece tekniğini . . . Biz, el bir, gö­

nül bir olduk mu bu bize yeter. Başımıza ne geldiyse kendi­

mizden uzaklaşmaktan geldi. Kendimizi tanımadık. Kendimi-


�ZERBAYq�N DAVAJ,IIZ

87

zi tanımadığımız için başkalannı da tanımadık. Onlara, yani Avrupa'lılara tanımadan hayran olduk ve ne ded i lerse doğru kabui ettik. Oysa, Mevlana, Yunus gibi bizim büyük değerle,

rimiz hep kendini tanımayı, kendini bilmeyi yazmışlar, aktar'

mışlardır bize. Ben bu manada her zaman bir Mevlana aşığı oldum. inanın Mevlana'yı cümle cümle mütalaa edebilirim .

Onunla birlikte Yunus Emre'ye . de vurgunumdur. Onun, "Bir

ben vardır be;ı.ie, benden içeri," sözü benim hayat progra­

mım olmuştur. Daha doğrusu bei Mevlana'yı, Yunus Emre'yi okumadan bu düşüncelerle dolmuştum. Ama bu düşünceler, onlan okuduktan sonra daha da belirginleşti. Mesela benim "İkinci Ses" diye bir piyesiİn var. Ben o piyeste insanın için­ deki ikinci sesini' dile getirmek istedim. Yani eserin kahrama­ ni nereye gitse, ikinci ses onu takip ediyor. Biz gençliğimizde

bazen yanlış işler de yaptık. Bunu hepimiz yaptık. Ama bir ses içimizden d�varnlı, "buiıu yapma! " diyorduysa da, biz ya­ pıyor ve zarannı da çekiyorduk. İnsan düşünmeden herşeyde ben haklıyım diyorsa o bahtsız insandır. Hata etmeyen insan yoktur. 'İnsan o zaman insan olur ki, "iç sesini duyabilsin. Gençliğimde yazdığım bir şiirimde diyor dum ki,

Bizim sanat dünyamızın kmk tel/i sazıyam Birce ondan razıyanı ki, öiümden narazıyam. İnsan kendisiyle övünç duyarak öğrenmeyi bırakmamalı­ dır. Sürekli hatalan olduğunu kabul etmeli ki iyiyi bulabilsin . . .

Soru: Dönüşüm, değişim için? Yani basitten mükemme-


88

AZER.B AYCAN DAVAMIZ

.... ı'e dogru � ?'

.

B. Vahapzade: Evet, başka bir şiirimde de diyorum ki: .

. ·

· -

'

Başkasının gözünü takaydım öz gözüme . ,

Özgelerin gözüyle bakaydıriı öt gözüme Onda noksanlarıma özüm düşman olardım ' .

·

.

'

.

. Onde men, men o/ardım!

: · ·J

Burilar hep Yunus, Mevlana sohbetleridir.. Bunular1<1

iri­

san nerde olursa olsun kendini kaybetınez. Avrupa da dahi ol­ sa kendi köküne, kendi kimliğine sahip çıkar.

Soru: Türklerin en ufak lqpırdanışıiıda Batı:lıl� ay�ğa

.

kalkarak Türkleri suçluyorlar. Son Azerbaycan olaylarıİıda•da bunları yaşadık. B iz gerçek�çQ hep haksız mıyız? Aync(l, on­ ların korkmasına sebep olaçak kadar acımasız bir ha\k mıyı:Z?

B. Vahapzade: Ben Türk olduğum için söylemiyorum. Ancak bir gerçek var. Türk halkı dünyanın en insanSever bir halkıdır. Ben bunu bütün varlığımla hissediyorum. Benim bir makalem vardı. Orda yazmıştım ki, "Beni halkıma çok bağlı olmakla" suçluyorlar. Ben halkıma körü körüne mi bağlan mışım? inanın ki öyle değil. Ben sürekli halkımı öğrenmeye, anlamaya çalıştım. Halkın ruhunu öğrenebilmek, içi� köy köy,

şehir şehir dolaştım. Halkımı, Türk olduğu için değil, sevil­

ıııeğe layık hir halk olduğu iç�n sevdim. BeniJTl halkımda baş1\..ı

halkları ezmek, başka halkların hakkıhr, hukukunu çiğne­

rı ı ... �.-

ne köylümi.ızde, ne de şeBiz, dünyanın bütün halkrarına mutluluklar

duygusu yoktur. Bu düşünce

;n;, :ıtzde vardir.


89

i'Stiyoruz ki.-'Şu halklar ailesi içinde · biz de bir halkız ve bizirtı de hak:latımız vardır. arzuluyoruZ.. Ama, detnek

· Soru:· B akü ve Karabağ ol�yarında Enn�niler, Türkieri

şövenistlik ve gaddarlıkla suçluyorlardı?

B . Vahapzade: Siz bu EllD�nl h�lkını tanHiuyorsunuz. Bu alk kendine hayraiıdır. Bunlar ken'dilerini dünyanın en . ' eski, en akıllı, en güzel halkı olarak göiüyorlar. Güya bütün . buluşlar� bunlar yapmışl�rdırr yerçekiırıi kanunu Newton'd

h

an

önce bunlar buimuŞiardır. Yine elektriği . . . Hatta, izafiyet te­ oılsini de. Ei�stein'daiı önce bunlar ortay� atriıışlardır. Bu du� rum irisanm ,kendine ltapması, hasta olması qemektir. BÖyle " . ' ·1 bir şey insanı felakete götürür. Aynen Hıtlerin Almanlan fela� . ' kete ,gÖtürd üğü gibi . .'. su f�şizm�ir! Bi�im halkımızd� hllyl� duygular yoktur: :Bi� hiç bir zam� dünyanın en bÜyük ve en Üstün milleti biziz den:ieyiz. '

.

'

'

.

,' '

.

.

.

. · .

'

.

'

·

.

Soru: Verdiğiniz. bilgiler için çok teşekkürler ediyorum. Avrupa'da yaşayan kardeşlerimize iletmek istediğiniz son bir mesajınız var mı? B. Vahapzade: Onlara can sağlığı ve işlerinde başanlar

diliyorum. Bir olsunlar, beraber olsunlar v� bizleri unutma­ sınlar."

Üstad B. Vahapzade ile yaptiğım sohbetten sonra yapı­ lan toplantıda beni en çok duygulanduan hadiselerden biri de Mc�k.L'lı Türklerinin seçtiği bir heyetin bizi ziyeret etmesiydi. Onların o alçak- gönüllü tavırlan,· yalvaran bakışları, ·"Türki­ ye" derken iççekişleri benim gözlerimi yaşartmıştı. Pek öyle


A,Z ERBAYC� .. D-AV.AIIIfZ

90

uz.un boylu istekleri de yoktu. Türkiye'nin, s adece. Türk ol� dukları için sürüm sürüm süründürülen ve çeşitli işkencelere maruz bırakılan bu insanlara niçin sahip çıkmadığını ·hala an. : layabilmiş değilim. .

.

·

Bütün o güzel günler çabuk geçti ve ayrılık vakti geldi, çattı. Sabir Bey'lerden eşyalarımı alıp otele döndüğümde her .

.

· :

yere dikkatle bakıyor, he,r varlığı olduğu gibi zihnime kazı·. maya çahşıyordum; Beni tanıyan he�kes b�a karşı, sadece Türkiye'den geldiğim için "blr k�rdeş" olarak sevgi ve saygı göstermeleri unutulacak gibi değildi. Taksicilerin, lokantacı­ , ların, kitapçılann aldığım şeyle� için pa�a almak isterrı.emele­ ; ' rinin yanında illa kj bir hediy eletinl kabul etmem için israrda .

·'

\

', j

bulunmalim sık sık duygusal anlar yaşamama neden olmuştu. : Ayrılık vakti geldiğinde, o kısa zamanda geçirdiğirn güzel aiı­

lar, güze l insanlar, sıcak dostluklar bir rÜ m gibi gözlerimin

önünden akıp gidiyordu. Otelden havalimanına

doğru

gider­

ken, hipnotizma olmuş gibi gözlerim dışanda akıp giden in­ sanlar, araçlan, binalan, ağaçlaıl. seyrediyor, onlara Şair M. Aras'ın dizeleriyle elveda diyordum:

Belke bu yerlere bir de gelmedim Duman salarnar gal, dağ salarnar gal! Arkamca su sepir yolda bulutlar. Leysan salamaı gal; yağ, salarnot gall Azerbaycan'da geçirdiğim on gün; hayatımda en zevkli, en duygulu, en coşkulu haqralar olar* kalacaktır.


91

Moskova'dan bindiğimiz uçak Frankfurt' a doğru yol alırken, ben Ozan Yusuf Polatoğlu'nun yaruna oturmuş, ayn­ lık hasreti şimdiden içime çökmüş Azerbaycan 'ı düşünüyor­ dum. O ise o duygulu yüreğine yüklediği temiz ilhamlada Azerbaycan' ı tanıtıcı şiirler yazıyordu. Bazen Köroğlu yiğitli­ ği ile coşturduğu şiirlerini bazen de Karacaoğlan havasına bil­ ründürerek "elleri var bizim ele benzemez" yakınmasına, Azerbaycan'ı örnek göstererek şöyle canlandınyordu:

Gezdik seyreyledikAzerbaycan' ı Dilleri var bizim dilin aynısı. Hoş-muhabbet cana yakın insanı Halleri var bizim halin aynısı. Çok uzakta değil aha şurada Bir içim/ik, bir solukluk sürede Erzurum' dan kalkan rüzgar orada Yelleri var bizim yelin aynısı. Aras akar yapar yüreklerde iz Bir ağaçta dalız, aynı kökteniz Tut ki Hazar, Karadeniz Akdeniz Gölleri var bizim gölün aynısı. Polatoğlu, böyle beyan ey/eye Aynı yürek lazım aynı söyleye Nameler/e aşar gider yayiaya Yolları var bizim yolun aynısı . . .


' :. i :· ·

• . •

r

_: f.":

"J :

:(_"

·

·· .· . J "

..

..

' .t

..

.•:'

�i : '

: �-

·. ... .. ...

·. : . · ;.

;

·,

··;·.

;

,

·:._.t :

.

· : : _)

.. . ( ··

'

, :. . · · ·.� '

,

:. ·,

·. �- ·

-� � .

.. �' ·

.

j

.

.•

;_

: . ··�

. .:·. ·

'

. .

·. . ��

.

',

y• : ' .

·

"i

'

.:

· , . ;·

' �-

: . :·

·.;

:


93

IV. BÖLÜM Azerbaycan 'dan döner dönrnez arl��daş larl a bir istişare toplantısı yaptık. Onlara Azerbaycan ' claki durumi.ı ·izl ediğ im

kad·�nyla izah ettim. Yapılacak çahşmaların . hedefi . ve · ıcapsa­ mı hakkında yapılan tartışmalardan sonra bazı 1kararlar'aldık.

Kararlarımızdan biri , Azerbaycan 'da faaliyet gösteren!Halk: Cephesi' nden bir yetkilininAlmanya'ya davet edilerekı çalış­ malanmızı, Azerbaycan ' daki kardeşlerimizin

daha. yakından

izleyebilmelerinin sağlanması ve hangi' konuda katkıda ·bulu�

nabilecekleri konusunda fikir alı ş veriş inde bulu nu İmas ı me•·

selesi idi. Ben, Sabir Rüste\]lhanh ' �� davet edilmesinin daha uygun olacağını teklif ettim. Tekliflm kabul göıiince bir dave: t;ye hazırlayarak Sabir Bey 'e gönderdik. .

.

'

.

'

.

.

'

,•'

'

1990 yılının Kasım ayında Sabir Bey ve kızı Nergiz'i

Frankfurt Havalimanı ' nda çiçeklerle karşıladık. Bir gürr ·son'­

ra, yani pazar günü · Berlin'de bir · toplantı planlamıştık. · Ha.va.­ limanı nd an bizim eve olan 100 kilometrelik yolq

sıc ak

soh­

betlerle tamamladıktan sonra eve vardık ve yemekten hemen sonra tekrar yola koyulduk. Berlin 'e .kadar 600: �i1Qmetrelik

kadar yolumuz vardı. Önce Osnabrück'te Abbas Bey '.le · bu-


94

AZE.R BAYCAN DAVAMIZ

luştuk. Onu da alarak yolumuza devam ettik. Sabah saat 03 sularında .Berlin 'in girişindeki parkta

22

20 arabalık bir konvoy

tarafından karşılandik Sabir Bey ön koltukta uyuyordu. Parka girince uyanrnıştı. Sabir Bey, yabancı bir ülkede, sabahın o saatinde Azerbaycan bayraklanyla süslenmiş arabaları görün­ ce gözlerine inanamadı. Bizi karşılayan kardeşlerimizle has­ retle kucaklaştık. Onların retakatinde bir eve gittik. Ev sahip­ leri de çoluk çocuk o saat� kadar uykusuz kalarak bizleri bek­ lemişlerdi. Sağ olsunlar, o memleket kokan yemeklerini ye­ dik, dostluk dolu sımsıcak çayları�ı içtik. Bir kaç saatlik uykudan sonra kalkarak günlük progra­ mımıza başladık. Büyük bir konferans salonunda üç saaii aş­

kın süren toplantıda heyecanlı konuşmalar yapıldı . . Özellikle Sabir Bey 'in o tertemiz Azerbaycan türkçesiyle yapuğı hasret dolu konuşma salondakiled mest etmişti. Toplantıdan sonra Berlin 'de yayın yapan iki özel televizyon kuruluşuna giderek

� ' la ilgili programlara katıldık.

Azerbayc:

Sabir Bey 'in Almanya'da kaldığı üç hafta içinde şehir­ den şehire zevkli yolculuklar yaparak çeşitli şehiilerde top­ lantılar düzenledik. Almanya'da yayınlanan Türk gazetelerini ziyaret ederek Azerbaycan 'ın problemlerini anlattık. Yine Frankfurt'ta yayınlanan Almanya' nın en büyük gazetelerin­ den Frankforter Algemeine Zeitung ' un redaktörlerinden G.W.Lech'i de ziyaret ederek bir saate yakın Azerbaycan-Er­ menistan meselesini konuştuk. Uzun yolculuklar ve gece ya­ nlarına kadar süren sohbetler süresince · sürekli Azerbaycan 'ı konuştuk. Sabir Bey hep notlar aldı. Yapılacak işleri defalarca


AZERBAYCAN DAVAMIZ

95

konuşarak herşeyi en ince detayına kadar planladık. Ayrılık vakti geldi ve S abir Bey ' le temiz ahlakl ı , saygı lı kızı Nerg iz ' i havalimanından yolcu ederken, ayrıl ığın hüznü yüzümüzü gölgelemişti. Uzun uzun sanlmalar ve ortak dost­ lara selam göndeımeler sonunda onl arı yolcu ettik. Eve dö­ nerken ağzıımzı bıçak açmıyordu. Çünk ü Sabir Bey gerçek­ ten de kendini çok iyi yetiştirmiş içl i şiirleri, güze l sohbetleri ile bizlerin gön l ünü kazanmış bir insand ı . Evde yalnız oldu­ ğumuz s ıralar saatlerc e oturur, geçmişten, gelecekten konu­ ş urduk . O , Orta Asya' daki gezinti lerinde atalan nı n izlerini arayışını anlatır. Kırım 'da bir ağaç altında otururken Türksüz

Şair Sabir Rüstemhanl1 Orhan Aras 'la birlikte Frankfurt'ta . . .


Aı,E� BAYC�N PAVAMız .'

.

Kınm'ı düşünerek

,".

'

� • '

•• •

'

• 1

.- ,

y�zdığı ,şiiı:i okur4\l·' ��n jş,e okul dönem­

lerini , o PÖil\!mlerde Aze�t;>aycan' a olan s e�g i m� zi ve bakış açi�uzi anl atı rdı m .. Hatta b i r gün e�.d� on� nla bir r�portaj .

;

.

' . .

, 1 '

\

-

. ,; · '

:

1

-

;

-•

yapmıştıı;n. Onu ye onun düşüiı�,���rini Yansıtması açisında11 o günl�rde yaptığım röportaji bur�ya al ıy qrum . . �·. . . • •

••

4

Soru�' 'S abi r Bey, siz, şair ve gazeteci olarak ·uz�n yıllar h alkımıza hizmet etmiş bir. insanız. Şimdi de halktan gördü­ ğünüz bliytik destekle .millet'Jekili S'eçildiniz.' , Aletbaycan' da çok tanınıyar ve seviliyorsunuz. Avrupa'daki Ttitklere, kendi­ nizden ve çahşmalannızdan bahseder misiniz? ' ' . '

Sabir Bey: 1 946 yılında İran sının�� yakın bi� kÖyde doğdum� Benim en güzel yıll anın o köyde geçti. Sonra üni­

ygrsiteyi kazarunca Bakü'ye gittim. Bakü Üniversitesi Edebi­ '

yat ·EakUItesi'ni

bilirdim. Azerbaycan'da yayınlanari Edebiyat

�e · İnce $anat gazetesinde 1.0 yıl, "Yazıcı.,: isimli bir yayıne­ Vinde �se:ıı y ı l çal(ştım. Şıı sırahır ise Azerbaycan gazetçsi-

�,��ru;:.:r�.,�,gi�Q� heı y,.� ;��� ··

·'

��ıesiriin okunduğunp'go.ro� ·'bjı. . · · Mr;ltst ,� s.üt,*de bö:yie

,�;,�����f!:���tıl:�\�

e·�ytkçe 'ye �J. JSça�· �ıiç. baycan kurulduğ\} zamanda nuJin�ti·.yıkıJdtğ�nda. gam�ştır. Azerbayc� l)e�dkratilt. . <. ':. · : ··. ( - . . zite de kapatıldı. Bii 1 989 yıl ınin ' Eylül ayında bu gazeteyi yeniden çıkarmaya başladık . Allah ı ın hikmetine bakın ki, bi..

.

·.·

.

.

_�>_·

. •.

.

,_ ,·


97

zim gaıetenin çıkış günü ile :1 9.1 8 'de çıkığı ilk gün . aynı tarihe tesadüf etti. Muhtevası da ilk sayılara benz�yor. İkisi· de Azer�

baycan halkının en. ağır günlerinde ifa etti, ' en ağır günleri omuzladı. Bu gazetenin en önemli tarafı da devletin tekelin n dışında, özel bir gazetedir. Bu sebeple tirajı 1 50 bindir. .

i

Sizin, "Ömür Kitabı"nız, Orhun

abidelerinin yir­ minci yüzyıldaki tefsiri ve halkına seslenen Kültegin in bu­ günki sesi olarak adlandırılıyöt Bu kitabınız iki-üç bask� yap­ miş, yüzbinlerce satmiştır. Bu · kitiıbınız ve diğer sartat Çalışm�latınız hakkında biraz bilgi verir mis iniz? · · · Soru:

'

-

'

· ·

.

çı�ttJ1lıı.���lk .n��i d�9.r:n���;çeşitli · ���e�U: çevrild� : _ Ben����· ;��r ��f ��ete; çı o.laiid,C ,#\zer�aycan topragıyla bera9er bl$tnn Asy�)ı .ge;j ,�i m. 4��jıiın �oşttırdukıa� y�rl.�ri kah_ � eV�ei�;:: � ah .

S�J?fr Bt:y: .1 970 :��hpda ilk ş�ir, ��b�: � 1Je?�o.n �itabım y.�y�rucırı�t Şiir kitaplanmd�n �lf'� J�7 _

_

•.

..

.at

•.

�ğlay:ard/dOİaŞuıp� Ve anl�dım kı, bır ınscı.nın oınfü,- yaşadığı: ytllar�:.Ji�jil, l,\Allcıni�·:fjitün t<ui}ıt ve medeniye'ti De ölçüiUt� &ıriun ;�in .cita��ılfu�im &ezdi�i · yerle�<fe. dOlaşırken Jijssettk ğim şeyleri· yeri(ne�lin_de· hissede-{)ilniesi·,ve nereden · ge11p'�e�: ' teye �ittiğinibi� � sp Ç �r .t>u itatil yazduii ye adıtır da ..

.

� i Kitabı? ��dum,. kitap Çlktilctaiı. . _ia·ı#�)a·bir·y;rgibi36$'�ff· ·

sonra ·

· o�lı(�

baktim ki,_ kitı;ıbın s�)!,�.. ·: · ' - ·( - · · ·

Soru: Avrupa'cia yaşayan Türklere bir mesajımı vaı- mı?

Türkler nereye yerleşmişlerse orayı vatan et­ rniş lc:rc:lir. Yin� de bir vatan anlayışı var. Onu hatıriayınca in� . sanın • burnunun ucu sızlar. On u n için vatandaşlarıyla olan Siıhir Bey:


98

A Z E R B AY C A N D A V A M I Z

bağlarını koparmasınlar. Bulundukları ülkelerin dillerini v e tekniklerini i y i öğrensinler. B izim iyi günlerimiz, kötü günle­ rimiz de kendi halkımızladır. Ayrılıkta bahtiyarlık yoktur. Bu idraY

c

Avrupa ve dünyanın dört bir tarafına dağılan kardeşle­

rime selam olsun! Sabir Rüstemhanlı ' nı n gidişinden sonra Avrupa ' daki teşkilatlar olarak heyecanlı bir bekleyiş havasına girdik. Sü­ rekli, Azerbaycan' dan uzanacak bir eli, kulaklarımıza ulaşa­ cak bir sesi ve postadan çıkacak bir mektubu bekledik. Ma­ alesef hiç bir haber gelmedi . Bunun niçin böyle olduğuna bu­ gün de cevap verecek durumda değilim. Belki, Azerbay-

K DfB fK Berlin 'deki toplantida Sabir Rüstemhanl1 konuşurken. Divanda, A . Bozyel, Orhan Aras, ilhan Alim.


AZERBAYCAN ·bA VAMI.:

can'da başgösteren yoğun hadiseler bu dwuq:ıa neden : oldu. Belki de, bizler kendimizi yeterinçe anlatarij.adık. Azerbay­

can'ın .e,n harektıtli günl�ı;ini yaşadiği dönemlerde ilişkilerimi­ zin böyle kopuk oluşu ç�f�şmal�rıl,ıza büyük d ·.

.

.

'

.

.

'

.

�ler yurdu. .

.

'

Hayal kınkhklan olunca.Q.eyec�ar da d�rulmaya, hatta sön-

meye başladı. Bütün olumsuzluklara rağmen çalışmalan sür­ dürüyor, toplantı üzerine toplantı yapıyor, Avrupa'nın . her köşesindeki insanlanmı�a ulaşmaya çalışıyord�k.

29 Mayıs 1 9.9 1 tarihinde Bielefeld 'deki şu bemizde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 'nin kuru.luş yıldönü­ münü kutladık. Toplantıya Kars milletvekili Sabri · Aras da ka­ tıldı. Toplantı münasebetiyle hazırladığımız ." Aı;erbaycan Bülteni"ni toplantıya katılanlara dağıtar� rtıücadele için ya­ zılı araçlardan yararlanmanın ve ilk etapta bir dergi çıkanna­ nın gerekliliği üzerindeki düşüncemizi dostlarımıza iletme imkimm bulduk.

·

Bizim ağır aksak ve �addi güçlükler içerisinde kör to­ pal giden çalışmalarımız devam ederken Azerbaycan'dan ge­ len kötü haberler yüreğimizi ·�ğzın'uza ·getiriyordu. 1 992 yılı içerisinde saldınya geçen Ermeni kuvvetleri Azerbaycan top­ raklarını parça parça işgal ediyor, insanları yerlerinden yurtla­ nndan kopararak onların a.çlığa ve yokluğa mahkum olmasına yol açıyordu. · Aıerbaycan Türklerinin perişan durumbırını te­ levizyonda izledikçe yüreğimiz kan ağlıyordu. K� ağlamakla oradaki insaniann problemi çözülemezdi. Tek . yapabileceği­

miz şey yardım konusuna el atmaktı. Hemen harekete geçtik ve ilaç, elbise. gibi acil ihtiyaçların her şehirde toplanarak


l;Z&RB'AVCAN

oAV·AMlZ

Azerbaycan ' a' gönderilmesini organize • etmeye : başladı�. - ;

�1

Laçin v diğer Azerbayc� kenÜ�"rinin birer birer kaybe­

dilmesi spnucu ı 992 Mayıs ;ında ijalk· CepBesi 'nin düzenie­ ' diği bir o erasyonı � Aierbdycan Cumhurbaşkanı i.Mutalli­

p

bov Azerbaycan 'ı terk' etıri�k zonirida 'b ırakil dı. -Güç · şimdi ·

y

·Halk Cephes·i 'nde di. Halk Cepbesi ' nin bağimsızlığa giden

yoldaki mücad�lesini bil�ernize rağmen, k.uruJuŞ hakkinda

çok az bilgiye ·sahiptik. YôneddıerirÜ bile doğru dürüsi tanı�

mıyorduk. Cephe'nin bünye sinin :sağlamlığı ve ideolojisinin

ne olduğu hakkında da pek bilgimiz ·yoktu. Öte yandan Avru­ pa'nın ba5ın ve yayıtı lroruluşlan yanlı yaymlanm sürdüı:ü:yor,

Cephesfııi "Radikal . islamçı�· _olarak damgalayaraıc 'Er­

Halk

menilerin zuıumlerini· haklı göstermeye çahşı)'Orlardi. Bütüiı -

ve telefon :yağmuruna tutmamıza rağmen hiç bir karşılık görertıiyörduk, .Yaptığimız 'tartış'Qlalar .

ı

yayın organıarım mektup

sonucu Bonn 'da bir "Azerbaycan Basın Merkezi'' kunnayı

·

kararlaştırdık. Fakat imkansızlık 't>elimizi l;ı'9küyorrbareket ka­

bileyetimiz y�k edi:x �rdu. .

.

..

'

Dortll:lhnd'da .�Üzenlediğimiz top�

.

.

:

.

.

.

.

lantıda . Azerbaycan ';I'ürkl.�ri�den olan iŞ'tdaml a,n$ davet ettik. Ne yazık ki toplf\ntıya ilgi çok. az oldu. Kı.mlan işadarQla. .

.

.

. .

.

/.

.

·.

. ,

'

.

nnm .d.a isteksizliği..ve. işi yolmşa &,�rmeleri toplantının sonuçsuz kalmasına nedeıtold\]. .

i ·. ·

Halk Cephesi 'nin iktidan ele alınasilun ardindan Ebül­

feyz Elçibey Cumhurbaşkanı seçildi. Onun .devlet başkanlığt­ na seçilişinden sorira durumların .düzeleceği, Türkiye 'nin

Azerbaycan' a daha çok yardım yapacağı gibi varsayımlar çok geçmeden suya düşerken, Ermeni! er: saldırılannı daha da yo-


AZE8 BAY CAN

t>AVAr,ttZ

ğunlaştırarak sQrdürüyorlardı. Elimiz kolvmuz bağlı hiç her­ şey y apamı yotd uk Azerbaycan'la iliş kileri n lcopuk oluşu işi­ ınizi daha da zorlaş tı nyordu Azerbaycan!la hiç ilgisi olma­ yan ve çıkarlarını ön plana çıkaran insaniann Azerbaycan' dan aldıkları referanslada Avrupa da. cirit atmal an moralimizi· ol­ dukça bozuyordu. B izden bi ri acilen Azerbaycan'a gitmeliy� di, Nihayet toplanan yardımlada Abbas Bey Azerbaycan'a gitti. Orada yararlı görüşmeler yaparak büyük bir ümitle geri­ ye döndü. ünu.n anlattık larının ışığında ilişkilerin yüzde yüz düzeleceği kanaatİyle yeniden ş evk le çalışmaya koyulduk� Fakat zaman .'geçtikçe Azerbaycan'dan hiç bir ha:ber çıkmı� yordu. Oradan gelen bazı kişilerin kendilerini "görevli'' ola­ rak takdim ederek bazı maddi ve manevi kazanımlara yönel­ melerini gördükçe üiüntümüz ve şaşkınlığımız daha da artı­ yordu, . 19 93 yılı Azerbaycan içirt talihsii bir yıl oldu. Peşpeşe elden çıkall şehirler Ve Azerbaycan toprakl arının . % 25 i nin işgali Azerbaycan'daki bUtUn dengeieri aİt-üst etmişti. Yeni:. den Avrupa'da mitingler düzenlerneğe başladık. HOC:aü. katli­ artıı, Kelbecer'in elden çıkışı insanlan ötlCelendiriyot, yapılan mitinglerle biraz olsun öfkelçr yatıştırilmaya çalışılıyördu. Köln'de, Kelbecer'iıı işgali dolayısıyla gelecekle ilg il i kom­ şulan k �rku tac ak beya�atlan� . hiç çekinmeden verişi dış et­ kenlerle ortaya çıkan kanşıkl.iğı keskinleştirerek Devleti teh� dite kadar vardırıyordu. Olaylar göz önünde olup biterken, Bakü ' deki yöneticiler şaşkın ve çaresizlik içinde başlarına· ge­ lecekleri beklemekle vakit öldürüyorlardı. .

.

'

.

,

'


AZE RBAYCAN DA"V AMIZ

1 993'üıi. Mayıs ay ı iç nde yoğUn l aş an hadiseler, Suret

i

Hüseyiiıov i sirtıli karaborsacı

birinin· Gerice ' de hükümete· kar.,;

şı k azan ·kaldınp zitvey tırmandı: Mayıs 'ın lO'unda Alman�

e

ya'ya gelen Elç bey ' in .danışmanı Gulam Hü seyin 'le Köln'de buluşarak gece yansına kadar süren bir sohbet yaptık . Gulam

i

i

i

Hüseyin Bey�e Azerbaycan'daki olaylara Elç bey ' n derhal el

koymasını

ve

gerekli tedbirlerin önceden, hiç vakit kaybedil­

rne4en alınmasını ileterek, yapılan yanhşlann neler olduğunu anlatmaya çalıştık. · Gulam Bey bizleri sessizce dinleyerek sü-

. reldi. notlar aldı. Kaz and ı ğımız tecrübeler neticesinde alınan notların . ve verilen sözlerin hiç bir işe yaramadığım öğrenmiş tİk. Buna rağ men, üzerimize düşen görevi yaparak "uy uy anla­ n " uya.Qdırmaya çalışıyorduk. ­

3 May ı s 1 993 tarihinde, Avrupa' da faaliyet göste ren

belli başlı Türk kuruluşlarıyla bir araya gelerek, Azerbay­ can'ı:la yaşayanlara halkın tepki göstermesi ve çıkacak karı­ şıklıklara karşı uyanık olmalan için aşağıd�i

ortak bildiriyi

kaleme alarak Azerbaycan' daki yayın Ofganlarına, Milli M�c� lisi'ne. faksladıl5-:

"AVRUPA'DA YAŞAYAN TÜRKLERiN KARDEŞ AZERBAYCAN HALKINA MÜRACAATI" "Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin bütün kurum ve kuruluşları olarak , kardeş Azerbaycan' ın, birliğe, bütünlüğe ve 1stiklalin pekişmesirie ihtiyaç hissettiği bu günlerde, görü­

len bazı bölünmeler burada bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Az�rbaycan'ı ki:Jrtuluşa götürecek bu beraberliğin tesis edilernemesi

zor günlerde, birliğin ve dtlşm'anlan sev indirmekted ir.


A Z E R B AY C A N D A V A M I Z

==== 1 03

Böyle çetin günlerde Azerbaycan ' ın birliğini ve beraberliğini görmek büyük arzu ve dileğimizdir. Kardeş Azerbaycan ' dan aldığımız her acı haber yürek ağnmız, her güzel haber ise bayram sevincimiz olmuştur. Her zaman bayram sevinci yaşatacak haberlerinizi bekliyor, her an Azerbaycan ' l a dayanışma içinde olduğumuzu beyan edi­ yoruz. " Mayıs ayı içinde başlayan isyan hareketi Haziran ' ın ba­ şında Bakü ' ye dayandı. Azerbaycan Milli Meclisi ' nde bazı

Sağdan Sola: Azerbaycan Büyükelçiliği göre vlisi, ilhan Alim, Orhan Aras, Abbas Bozyel, Köln Do m Kilise 'sinin önünde, meydandaki mitingten bir görüntü.


AZERB;.YCA.N

DAVAM�Z

tecrtibelL (!) ve yaşlı C�D) ırtilletv.ekilleri .Suret Hüseyinov'un milli kahraman (!) olduğundan dem v,urarak onun Azerbaycan için bir tehlike te§kil edem�yeceğini söylüyor, tedbirsizliğin '. · . kapısını aı:dına kadar açarak meVcut yöQetimin yıkilmas�na ·

'

,

r

zemin hazırbyorl_ardı: O�ann açıklamalarının üzerinden bir

kaç gün geçmeden Suret Hüseyinov, bir kaç yüz kişilik başı bozuk askerle Bakü kapılarına dayandı. Nihayetinde ise, Su­

ret Hüseyinov gibi ne idiğü belirsiz birine ülkenin kontrolunu bırakarak Bakü' yü terkeden Elçibey, Nahçıvan'daki kendi kö­ yü Keleki'ye gitti.

.. 1990 yılınd�4>aşlayarak Elçibey 'in Bakü'den ayniışına ' k:adar geçen süre; Azerbaycan'ın 'yakın tarihinde dönüm nok­ tasıdıt. Bağ�s�ik mücadelesinin arkasından sökün eden acı Ve t.a#P:siz günl�r Azerbaycan Türkl ri üzerinde büyük tesir­ ler bi.raktL Şürekli savaşı ,ya,şayaıı , ve savaşın getkdiği ağır yülder�e · y amay� Çalış�_ lıa]k; soİı. şiyaŞ.i ofaylara adetayirci ·kaldı. Tarafsiz ve dışafıdan bak.aıı gözlerle olaylan ana� Elçibe emindi gelişen: olayl� sonuç. , ·. lan b��·kaç madde halinde belirleyepilinz:

e

�e�

:Uz·�tİiğiırıiz9e, ·:

{döh

ve

,·,:·

·· . . ·. . .·. · /;\ . · · . . ! ·. . . : · . L S, avaş nedeniyle başatısızlığa qğrayari A.;;Mtıtalli� H�lk Ceph�·si hiç haiıt olniadı­ bQv' devrilmesinden '

. ·. -.

',

. •.

.

.

• .

'

·

.:

ııPhriı. g�:,naıde:, adeta zorla gö.rev .Ustıerir:ııe . k ,"ro�da kalrrnştır. . .. U�

.

.

'

. . . · . �-

. ;:: � (20) Şlmdi dsinini tıatırlayarii�ı�in ve Sow.etier Eflrliği dOneminde Azerbay­ can'da önemli görevlerde bulunmı.ış yaşlı bir milletvekili, Gence'ye Surat '

'

·.

:

'.

Hüseyinov aracılık görevinden döndükten sonra Azerbaycan Meclisi'nde yaptığı konuşmada şöyle diyordu: "Suret Hüseyinov gibi bir hal.k kahrama­ nına iftira ediyorlar. Önun hükümeti devirmek istediğini söyleyenler hülya içindedirier. "Onun konuşmasının ·ı:ızerindBJl bir hafta geçmeden Surat Hü. seyinov yönetime el koydu.


AZER BAYCAN: D·A V AMIZ

2. B.Elçibey, samimiı vatansever, mücadeleci bir,. kişili· ğe sahip olmasına rağmen devlet yönetiminde hiç biNecrübe· ye sahip : değildi. O hiç pir zaman ?ir .Politikacı olamadı. Ne düş�ndüyse onu söyledi. Oysa Azerbaycan zengin kaynaklara

sahip ve etraf� kurttarla çevrili bir iilkey . Bütün komşula,rı � nın Azerbaycan üzerinde hak iddiaları vardı.. Komşutarla �ür­ tüşmeqen geçinebilmek için çok usta�a politikalar geliştirmek gerekiyordu. Elçibey i se Rusya, İran hakkında açik açık

olumsuz sözler kulHı.narak sözü edilen ülkeleri tedirginliğe iti­ ' ' yordu. Ayrıca Türkiye'ye inanılınayacak kadar fazla güveni­

yordu. Türkiye 'nin sosyoliji.k, psikolojik, ekonomik durumu­ '

s.ı��sız ®recede uınu·tbu

.1

nu göz önüne. �ma�aıl. Iürldye 'ye ·

ba�Ianuştı.- <tıt >:·

(.

·" ,

'·

,, · ,�, :' :·:? ,' '· . ;3 :.� . tfalJc; �ephe�i�.ij.in tecrübesiz 'kadrolarln:in yanınd� -. ' e'den, bazı iyi ni��lf• .. bazı;kötd niyetH.. i atistler, enfaatç ile riiı de elde, et eti görev­ lerde dUny·adan hallersiz bir şekilde p e üte�l�ri, politikcf yapmaiwının da. ba ansı�hkta bijyül(: pay�a� v�d.ı. .· • .

.

.

.

:

.

.

.

.

.

.

·

••

.

': .

·' . .

Tlirkiy de

iral\',dan giijniş fuacer��ılar, �

.

clkı

rÖj

Ş

·

'

.

4. Bakü'yü parsellemiş eski rejim artığı burjuvalar, ken� ' dini Aierbayçcuı·,� sahibi gören ve ijakü 'de yaşadığı · için di· ğeı:: bölgeleri taŞra sayarak oradan gelenleri küçümseyen (2i) ve .

.

.

.

.

.

� eski kurtlar, savaş ekonomislngprüntüler�e . izledi-

kendiri •ıiristokratltk yakıştır 12 1

'

)'Keteb�o�dn işg<tlinden .sonra Elçibey'i telefızyondaki ğimde şoke· olmuŞtı:Jm. O, saÇı�başı dağınık bir şe�llde basın m�suplarına

•· ·

·

bfrYök. bir hayal kınklığı Içerisinde, "Türkiye'den iki helikopter isteditn., . onu . . . bile vemıediler; "derken yıkılmlştı adeta. (22) Elçibey'in "baldırı çıplak, köylü," gibi tanıml.aıiıalarla yıpratanlar, onun Azer­ baycan yönetiminde olmasını hazmedemiyor, heryerde bunu açik açık söylü yo rl ard ı . ·

·


106 ====

A Z E R B AY C A N D A V A M I Z

den büyük çıkarlar sağlayan mafya gibi kuruluşlar d a Elçibey yönetiminin gitmesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. 5 . Azerbaycan'dan elini hiç bir zaman çekmemiş Rus­

y a ' da, bütün gizli ve açık kurum-kuruluşlanyla Azerbay­ can'daydı ve küçümsenmeyecek kadar yeterli "uşağa" sahipti ve her an onları yönlendiriyordu. Kı saca söylemek gerekirse, Azerbaycan üzerinde sö­ mürgeci emelleri olan dış güçlerin provakasyonu ve içeride muhaliflerin baskıları ile birlikte yönetimdekilerin ilikleri de Elçibey iktidannın yıkılmasına sebep olmuştur.

Gelsenkirchen 'de düzenlenen "Azerbaycan 't Anma " toplanttstndan bir görüntü.


AZERBAY C'AN, DAiV AM IZ '

Elçibey ' i n Bakü' den gidişi bizim için

==;;;;;;-- 107

büyük bir h'ayal

kınklığı olmuştur. Azerbaycan'ı bağımsızlığa taşıyan kadro­ lara · tabii olarak büyük bir .sempati besl i yordu.

lık hayalleri

Çünkü 70 yıl­

onlar gerçekleŞtinniş, halkı ayağa kalkmaya on­

lar· ikna etmiş ti . Eğer iş e ski rejim artı ğ ı ''zi yalı "l ara kalmış

olsaydı Azerbaycan haHi Rusya'nın bir parç a sı d u rumunda

kalac aktı .

Bir .kaç ay süren şaşkınlığımız neticesinde çalışmaları­

mız durma noktasına geldi . Zaten hitap etti ğimiz Avrupa'daki

a

kardeşlerimiz de Azerbaycan ' da olup bitenlerden dolayı bi r z

kırgınd1lar ve ol ayl ara ilgisiz gözlerle bakmayı yeğliyorlardı.

Arkadaşlan yaptığımız istişareler sonucu ç al ışmalara devam

katan aldık. Çünkü bizler Azerb ayc an ' ı ki şil er için deği l , hal­

kımız ve ülkemiz açısından seviyorduk. Kişiler, iktidarlar git­ se de hal k ve ülke yerli yerindeydi ve mücadele devam' edi­ yordu. Biz aynen yukan da yazdığım duygulada çalı şmal ara de­

vam karan alırken, .Bonn' daki Azerbaycan Büyükelçiliği ise

tam tersi dü şüncele rl e bizi dışlamak ve b�z�le ilişkileri ko­

pannak karannı alıyormuş. }3i,zipı ç alı�.a larımız sonucu der� lenip taparlanarı kj şi l eri n

ve

grupl arın toplantılarında boy

gösteren, mitingleri ne katılarak konuşmalar yapan Büyükelçi

aniden bizimle "küskün" kalma psikoloj � sine girerek, sanki

biz Elç ibey 'in adamlarıymışız gibi t av ırl arl a bizimle konuş­ mamayı daha uygun görerek araya mesafeler koyuyordu. Sa­ vaşın devam

ettiği s'cin�de

Aze rb ayc an ··d im gelen bilgileri

Azerbaycan Büyükelçisi ' n in bize bildirmeyecek Bollanda'da-


108 ====

AlER8AYCA·N• D.&V.AMIZ

ki Pl:zerbaycan Derneği ' ne göndennesi

ve o

ca'ya tercüme edilmesini istemesi bardağı

bilgilerin Alman-

taşıran son

damla

oldu. Almanca bi lmeyen Hollanda ' daki arkadaşlaı:ımız tabi i

olarak "açıklama"yı bize faksladılar. Ben açıklamayı

okumaz

okur

o. kızgınlıkla Azerbaycan �üyükelçiliği 'ne bir .mek­

tup faks! adım. Mektupta kızgınlığımızı

mıştım: "Osmanlı Devl eti ' nin çöküşüne

bild irerek

şöyle . yaz­

doğru çeşitli makamlara

uygun olmayan insanlar getiriliyordu. Mesela, İngilizce bilen bir görevli Frans a ' daki Elçiliğe, .Fransızca bilen de İngilte­

re 'deki Elçiliğe tayin

Almanca

ediliyordu. Şimdi siz de Almanya'da bilen kadrolar varkim onhin atlayarak Azerbaycan

için önemli bir açıklamayı, Almanca bilmesi mümkün olma­

. ·

yan

Hollanda' dakio arkadaşlara gündererek,. aynı mantığın bir

devamı olduğunuzu ortaya kqymuş: ol.uyopııilluz." .. .

Mektubu faksladıktan bir gün sonra Büyükelçi Sadıkov

telefon etti. ilk

cümlesi şuydu; · "Azerbaycan Sefirliğine bel e

bir mektup y azmay a utanmıı;- mısınız?"

·Nazikçe kimin utanması · gerektiğiru· ve ülkenin .politik hesaplar yüzÜnden elden ,gittiğini anlattım. Bize niçin önyar­ gıh davrandığını sordum. Bizlerin hiç kimseyi kar� kaşı · ve

gözü için sevmediğ imi zi karlarını

sadece ve sadece Azerbaycan'ın çı­ düşündüğUmtizü, hiç kimsenin taraftarı olınadığımı­

zı s öyledim .

O olaydan sonra ilişkilerimiz tamamen koptu.

Azerbaycan'da Suret Hüseyinov ' un bir oyunla ikti dar-


dan uzakla§tırılıp H. · Aliyev '·i n Cumhurba§kanı

seçilmes in e

kadar geçen sürede Azerbaycan'la ilişkilerimiz donduruldu.

Çünkü ilişki kuracak muhatap btilariııyorduk. H. Al iyev Ctin\..

hurbaşkanı seçildikten sonra bir kaç' arkadaşımız daha Azer-

. baycan:ı:ziyaret ederek oradan sağladığı bilgileri bizlere ulaş-. tırdı. Fakat iktidardakilere ulaşınak ınümkün olmuyordu. Hat­ ta Azerbayc an ' a gidecek

a rkadaşlara vi'ze almak dahi bir.me­

sele oluyordu. ÇoğU zaman İ s tanbul ' d aki Azerbaycan Baş­

konsolosluğu 'ndan vize almak zorunda kahiıı yordu.;.

Elçibey döneminde Meclis Başkanı oJan ve Halk Cep­ 'lıesi'nin eo önde ,gelenlerinde� biri ı:ılan İsa Gamber'in k a�&�­

şi Ruşen Gamber Almanya' daki Azerbaycan Elçiliği 'nde El-. ' ..

.

çilik MUşaviri görevini yürütüyordu. Onun Azerbaycan .der-

nekleriyle şahsi ilişkileri devam ediyordu. l3u ilişkilerin Elçi­

t� �

lf ğe . nasıl i nt ikal � tt il i ğin& n haberimiz yoktu . .. Fakat

biz

her� eye rağmen onunl� konuşmaya dev,am t;sli y or, arada b ir orı,un davetiyle toplantılara bile katılıyorduk. Ru şen G amber

bir gün bizi arayarak, H.Aliyev ' irı bir Nato. toplantısı için

Brüksel ' e geleceğini ,ve onunla· mutlaka görüşmemiz gerekti­

ğini sôyle�i. Biz, arkadaŞl arl a toplanarak durumu müz*ere

ettik. Medeni insanlar arasında yapılacak gprüşmelerin olağan

olduğu, bizim açımızdan böyle bir görüşmenin hiç bir mahzu ­

ru

olmadığı karaı:ırıa vardık.

Görüşmeye gitmeden önce Avrupa' da oluşturulacak

"Azerbaycan lobisi" için neler yapılması gerektiği hakkında

bir rapor hazırladım. Azerbaycan 'ın gelecekteki durumunu et­ kileınesi açısından önemli bulduğum ve Azerbaycan' lı yetki-


AZERBAYCAN DAVAMIZ

lilere ulaştırdığım takdirde dikkate alınarak gereğinin yapıla­

cağına inandığım raporu büyük bir heyecan ve sevinçle yaz­ dım. Rapor kısaca şu başlıklar altında toplarunıştı.: . "1. Meselenin. Tariji·

Çok eskiden beri güçlü devletlerin koruması altında ya-. şayan azınlıkların zamanla çeşitli sosyal1 siyasi, iktisadi alan­ larda başarı göstererek o ülkenin yönetim kadroları

ve

kamu­

oyu üzerinde tesir yaratabilmeleri, kendi ülkeleri �çısından büyük kazanımlara vesile olmuştur. '

Nitel,dm, Amerika'daki .

Yahudi, Rum ve Erm�ni azınlıkların kendi meselelerini her yerde haklı bir şekilde ortaya çıkarmalan, Amerikan yönetimi ve kalnuoyuna yönelik ·araçların (Medya, ticari şirketler v.s.) yukanda saydığımız azınlıklar tarafından ele geçirilmesinden sonra başlamıştır. Değişik milietler tariıfınqan sistemli bir şekilde yapılan çalışmalann bizim tarafımızdan ihm8:ı edilmesi ve bu konular­ da gereken ihtlınamın gösterilmemiş olması halkımız açısın­

dan büyük bir kayıptır. Bu sebeplerden dolayıdır ki, kendi haklı davaıaruruzı dahi başkalanna anlatmakta zorluklar ya­

şanmaktadır. Bu meselede geÇ kahnmasına rağmen en kısa za­ manda harekete geçilmesi ve glır�tte yB:Şayan insanlarımızın ellerinden tutularak bir yerlere ait olma duygusunun aşılanma­ sı memleketimiz açısından büyük bir kazanç olacaktır.

2. Avrupa'da yaşayan Azerbaycanlılann duru,nu:

Bogün Avrupa'da yaklaşık 100.000 Azerbaycan kökenli Tür�aşamaktadır. Türkiye 'nin dışından gelenlerin sayısı ke­ sin olarak bilinmemekle beraber bu sayıya yakın olduğu tah­ min edilmektedir.


A ZERB'AY CAN DAVAMIZ

Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde dağınık olarak yaşayan ve hemen hemen her sahada faaliyet göst�ren Azerbaycanlıla­ rın çok

az

bir kısmı içti�ai .t�şkilatlannıa faaliyetine katıl­

maktadırlar.- Bunun sebepleri ilmi araştırmalara dayanmamak­ la birlikte iki madde' altında· izah edilebilir. Birincisi, çeşitli yerlerden gelen insanlar arasında birligi sağlayacak ortak kül­ türel değerler üzerinde çalışı'na yapılmamış olması, ikincisi ise, çalışmaları yürütecek kadroların maddi imkansızlıklar içinde çırpınrnalarıdır. Bütün olumsuz şartlara . ve sahipsizHğe rağmen, Azer� baycan Türklerinin, yaşadıklan ülkelerde, h�men hemen her iş . kolunda çalıştıklanru görmek mümkündür. Özellikle yeni nesil dahaiyi yerlere gelme irnkaruna kavuşmaktadırlar. Avrupa'da, yedisi Almanya'da 1 0 tane kurulmuş Azer­ ..

baycan Kültür Derneği bulunmaktadır. Alpıanya'nın haric�­ deki demekler şunlardır: Fransa, Hollanda, İsviçre ve Belçika Azerbaycan Kültür Demekleridir. Sözü edilen derneklerin .

.

.

maddi yetersizlikleri olması yüzünden faaliyet alanlan çok kısıtlıdır.

Azerbaycan demeklerinin dışında halkimızın dini iba­ detlerini yerine getirdikleri ve dış faaliyetlere kapalı camiiler de vardır. 3. Neler Yapılabilir?

Avrupa'da bütün diğer azınlıklardan sayı bakımından kat kat fazla olan Azerbaycan kökenli Türkler, iyi bir organi­ zasyon neticesinde çok kısa sürede bir araya getirilebilirler.


AZERitAYCAN D·AVAMIZ

U2 -===--=

Bunun için:

.

, ..

a)' Azerbaycan Cumhuriyeti ; bünyesinde

sadece . hariçte ' yaşayanl'arıa ilgile:riecek olan bir kunİın kuriılinası. .

;

: .

b) Yap�acak çal�şm�ların maı;tdi finan,sm� için maddi kaynaklann. oluşmasım sağlayacak ,fonlann. �em hariçte hem '•

.

.

-.

.de Az�rbaycan 'da faaliyete geçirilmesi.

'

.

..•

ı

4. • İlk Adımda Yapılacaklar

a) Direkt Cumhurbaşkanlığına veya Dışişleri Bakanlı­

ğı 'na bağlı en ai üç kişilik yabancı dil bilen bir ekibin kurul­

ması. Bunlar yapılacak çalışmalann teknik yönünü ele alarak ön hazırlıklar y apabilir ve lüzum:lu yerlerle alaka kurabilirler. b) Harici Ülkelerdeki demek veya diğer kuruluŞlarla ha­ berleşmeıiin :sağlanabilmesi ve Azerbaycan' daki durumun he­

men harice ulaştırılabilmesi için bir veya iki kişinin görevlen­ dirilmesi. c) Aynı şekilde. Avrupa' d a da bir Azerbaycan ' ' ' ' ,.. Ajansı'nın kurulması.

H aber

d) Hariçte, her Azerbaycan 'lıya ulaşması gereken ve ilk etepta aylık olabilecek bir gazetenin çıkanlması. . i .

, ,

;

e) İktisadi faaliyetler için Azerbaycanlı işadamlarının

Avrupa'ya gönderilmesi.

f) Avrupa'dan Azerbaycan 'a bazı grupların davet edile. .

b

rek, A�er�aycan :ın y� ancılara ta�itılması,


AZERBAYCAN DAVAMIZ 4. Değerlendirme ve Sonuç

Azerbaycan'da ve Avrupa'da oluşturulacak kuruluşların birlikte çalışmaları neticesinde ortaya çıkacak güçlü bir orga­ nizasyonun iş sahaları üç konu üzerinde yoğunlaşmalıdır. 1. İçtimai ve Kültürel sahada

Önce in$nlarımızın problemlerine el atılarak onlarla beraber olduğumuz anlatılarak yalnızlık psikolojisinden kur­ tulmalan sağlanır. Azerbaycan'dan gelecek haberlerle, Avru­ pa'da yaşayan yeni neslin Azerbaycan 'la kurulacak bağları kuvvetlendirilir. Kültürel kimlik ve uzun yılların getirmiş ol­ duğu ayniıkiardan kaynaklanan problemler, Azerbaycan'dan gelecek olan ilim adamlan sayesinde çözülebilir. 2. İktisadi sahada

. �·

Karşılıklı ticaret yollarının araştınlması sonucu Azer­ baycan ekonomisinin ve özel sermayenin dışa açılımı �olay­ laşabiİir. Diğer taraftan, Azerbaycan'da yapılacak iktisadi fa� aliyetlerde önceliğin kendi insanlarımıza verilmesi, onların güçlenınesini sağlar. Güçlü işadamlarının Avrupa'daki tesir sahası tabii olarak daha geniş olacaktır. _ 3. Siyasi sahada

İktisadi ve içtimai meseleleri halledilmiş ve mensup. ol­ dukları ülkelerle ilişkileri sağlamlaştırılmış bir toplumun, ya­ şadıkları ülkelerin siyasi · ortamına nüfUz edernemeleri . müm­ kün değildir. Kurulmuş derneklerin ve iktisadi sahada başarılı olmuş zengin işadamlarının faaliyetleri hiç şüphesiz ülkemiz Azerbaycan'ın yaranna olacaktır."



': . ·.

. \ rti··� ..

· , ..

.

.

: �. .

. .r:.·· ·

, , o ,..

· ı · . .· .. � '

.• i

·. ·

.


116 ;;;;;;;;===

AZER BAYCAN DAVAMIZ ·�

H . Aliyev hep kendinden bahsetti. Onu karalayanların yalan söylediklerini, Azerbaycan' da yapılan bütün iyi şeyle­ rin altında onun imzasının olduğunu, Sovyetler Birliği döne­ minde kendisinin en üst makamlarda görevler aldığını anlata­ rak Azerbaycan için en iyisini yapmaya çalıştığını anlattı. Be­ nim ve Abbas Bey'in söz almak için yaptığımız çabaları gör­ mezden geldi. Bir ara bana dönerek, "Size söz hakkı verece­ ğim," dedi. Ama vennedi. O gün oradaki. toplantı sanki biz­ lerle hesaplaşmak için tertiplenmişti. Sanki birileri, orada toplanmış ve yüreği hiç, babasının dahi gönnediği vatanı için çırpınan ve gerektiğinde ailesini, işini, görevlerini Azerbaycan için ihmal eden ve karşılığında hiç bir şey istemeyen gencecik insanları karalamak, onları Azerbaycan'dan soğutarak, Azerbaycan'la olan gönül bağla­ rını koparmak için kasıtlı olarak böyle bir buluşmayı düzenlemişti. O, yabancı bir ülkenin, illt defa gördüğümüz yabancı bir otel odasında, H. Aliyev 'in, yani Azerbaycan Cumhurbaş­ kanı ve Azerbaycan Büyükelçisi'nin yanıbaşında otururken ve bir suçundan habersiz biri gibi suçlanırken, tarihimizdeki kardeş kavgalan ve şahsi meselelerin bizlere neler kaybettir-· dikleri bir film şeridi gibi gözlerimin önünden a)<ıp gidiyordu. Orada anlıyordum ki, bizi� en büyük düşmanımız bizmişiz. Her devletin milyonlarca dolar harcayarak gerçekleştiremedi­ ği çalışmaları yaparak hemen hemen Avrupa 'nın her büyük şehrinde bir miting düzenl6yerek Azerbayc a ' ın meselesini dünyaya duyuran bir avuç insanın, hangi ipe sapa gelmez dü­ şüncelerin etkisiyle bilinmez, gururlan kırılıyor, moralleri bo.

zuluyor, y�nilgiye uğratılıyorlardı. Anlaşılır şey değildi. Aca-

·


A Z E R B AYCAN DAVAMIZ �

==== 1 17

ba Ermenistan ' la yapılan savaşta da aynı taktik uygulanarak gerçek savaşçılar safdışı mı ediliyorlardı? Bilemiyorum. Yal­ nız o düşünceler içinde Aliyev 'i dinlerken aklıma Şair Sabir Rüstenhanlı 'nın "Kara Tuma" şiiri geliyordu. Kara turnalar birbirlerini öldürerek kendi nesillerinin sonunu getiriyorlar­ mış.

','Kara turna dimdiğini öz başında sınama!" Büyük bir hayal kırıklığı ile H. Aliyev 'in yanından çı­ karken öfkesini yenemeyerek bağıranlar oldu. Kimi yumruk­ larını sıkmış sıkıntıdan ve kızgınlıktan tirim tirim titrerken, kiminin de gözleri dolmuş ağlamamak için kendini zor tutu­ yordu. Abbas Bey büyük bir öfkeyle kendini dışarı atarke.n , genç, heyecanlı, Azerbaycan'a gönülden bağlı İbrahim Kara­ bağ'ın gözleri ateş saçıyordu. Mehmet Irrnak ise içimizde en sakin düşünen biri olmasına rağmeı:ı şaşırmış, sürekl� "Suç onlarda değil, suç bizde" diyordu. Ben hiç bir şey söylemedim. Ne bağırdıın ne de ağla­ dım. Oteli terk edene kadar hep başım aşağıda yürüyerek, ba­ bamı, Koca Baba' yı, küçük eski radyomuzu, Bakü ' nün sesini, dü�ünlerinde okuduğum �eyh Şamil 'leri, Ercüment'i, İbra­ him Bozyel 'i, Zeynelabidin Makas 'ı, Tahjr Demir'i, ehri­ yar'ı, B ahtiyar Vahapzade'yi ve binlerce Azerbaycan sevdalı­ sını düşündüm. Sonra Iğdır 'ı . . . Yeşilligine ayrılığın havası sinmiş, insanları, duyguları, türküleri bir başka türkü tadında olan Iğdır'ı düşündüm. Tumalarta "O taya" selamlar gönde­ ren, bölünmüşlüğün, yardan koparılışın katrrierlenmiş aşk ya­ rası gözyaşlarıyla sarıp sarmalayan Iğdır ' ın halkını hatırla­ dım. Onların, bir kere dahi bir Azerbaycan gülü koklamadık-

Ş


·. � .

. ,. · � .

. �- .

· ·.. ..

.. : � ;.! :.

. ·

�···· .

. "f· i

_ : j . ; _ . ·. ..:

·

·. .:. : .

� . .

.

. .. ,_. ,

: . :· :..

· ·

· · , .

.

.

.

,

.

. ·..

:- � .� : .

:

:

' .

� :

' . . .�

·

.

·. :

. . .. . ,·


' ·. . ...

· · . ·: · r

..


120 =;;;;;

AZERBAYCAN D AVAMIZ

Azerbaycan ismi eski Türkçede "büyük, asil" anlamını içer­ mektedir. Her iki görüşde doğru olabilir. Tartışmalar sadece Azerbayca,n ismi üzerinde değildir. Azerbaycan'ın yurt oluşu hakkında da ileri sürülen bazı iddi­ alar vardır. Bazı yabancı araştınrtacıların iddialarına göre Azerbaycan'da yaşayan Türkler Azerbaycan'a sonradan gel­ mişlerdir. Bu iddia, araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılmı'Ş tarihi deliller sonucu çürütülmüştür. Prof. Yilhelm Koppers, "İlk Türklük ve ilk Hint-Alman­ lik" isimli eserinde şöyle yazar: "İsa'dan dört bin yıl önce atlara sahip olan göçeri kütle­ lerin eski batı 'nın kapılan önünde gittikçe daha sık görünme­ leri ve protürklüğün geçmiş doğu uygarlığının temelinin atıl­ masında, daha doğrusu inkişafındaki katkısı, bazılarının ileri sürdükleri gibi hayal mahsulü değildir. Atı ve genel olarak hayvancılık kültürünün esas unsurlarını, ilk Hint-Almanlar eski Türklere borçludurlar" (24) Prof. Koppers ' in

belirttiği "eski Batı"

Doğu

Bizans ' ın

sınırıdır ki, o da Anadolu'dan başlar. Bu ifade, Türklerin da­

imi olarak Azerbaycan' �a bulunduklarını gös terir. Yine �us

tarihçi Pavel Vinogradov, 1 896 yılında Moskova'da yayınla­ dığı "Genel

Tarih Dersliği" isimli eserinin bir

bölümünde,

"Küçük Asya ve Azerbaycan"dan bahisle şöyle yazar: "Yerle­ şiklik ari ırklarının gelişi ile kuvvetleniyordu. Onlar, bu yerle(24) Ömür Kitab, Sabir Rüstemhanlı, Bakü


AZERBAYCAN DAVAMIZ rin yerli ahalisi olan Türklerle harbe girişiyor, bir kısmını esir ediyor, bir kısmını da kuzeye sürüyorlardı." Yabancı tarihçilerio yazılarında görüldüğü gibi, Türkler Azerbaycan'ın yerleşik kavimlerindendirler. Bazılannın yay­ maya çalıştıkları "sonradan gelme" hikay;si kökünden yanlış­ tır. Azerbaycan'da kendi ismiyle arnlan ilk Türk boyu Ha­ zarlardır. Yıldınm gibi atlanyla Muğan ovasında at koşturan Hazarlar, Müslüman Arapların Azerbaycan'a yaptıklan akın­ Iara önce karşı durmuş ve onlarla uzun yıllar mücadele ettik­ ten sonra da onların dinlerini seçerek Müslüman olmuşlardir. Tarihçi Taberi 'nin yazdığına göre, Emeviler zamanında Arap imparatorluğu

� imtiyazlı emirliğe ayrılmıştı. Bunlardan

Azerbaycan Emirliği, bazen Derbent'ten, bazen Berde 'den, bazeri de Erdebil 'den idare ediliyordu. Erneviierin zayıflayıp Azerbaycan 'ı kontrol edenierne­ nin neticesinde, Horasan'dan yola çıkan Balhan Türkmenleri Azerbaycan' a akınlar düzenlemiş, burayı üs edinerek İran iç­ ' lerine kadar uzanmışlardır.

1064 'te Gürcülerin, 107 1 'de de Bizanslılann Selçuklu­ lar karşısında yenilmeleri, buralara daha fazla Türk'ün gelip yerleşmesini sağlamıştır. Sultan Alparslan Malazgirt zaferin­ den dönerken Azerbaycan' a da uğramış, bazı düzensizlikleri ortadan kaldırarak Türk idaresini sağamlaştırmıştır. Büyük Selçuklu Devleti 'nin çöküşünden sonra, Gen­ ce'de ôturan Atabek Şemsettin İldeniz, Azerbaycan'da kendi


..:· : .

.

: � ;·

·<

.· :

� . ..

. _: , :· . · . � .•

_ .

' . . :·

�-

.

,.

· ·.

.

..

.:

·

..

·:

· ·· : ·· ,.


.. :: . ' .

.

.

) � �·J '

:.. · · . � : •; :

. .

..

: . . �

. .

. �·· '

.�"

'. '

;

. .

�.


124 •'ıı;;ı;;;;===

AZERBAYCAN DAVAMIZ

tin haşmeti ve debdeb�si dillere destandı. Hatta Şamahı'nın o devirdeki şa'şa ve güzelliğini Bağdat'la kıyaslayanlar dahi ol­ muştur. Büyük Şair Nizami, "Leyla ve Mecnun" isimli eserini Şirvanşahı Ahistan' ın arzusu üzerine yazmış ve ona ithaf et­

miştir. Şirvanşah sarayının baş şairi Hakani ise, Ahistan'ın l l 75 yılında Hazar'daki 70 gemiyle Bakü ' ye çıkan Rus as­

kerlerini qenize dökmesini güzel bir kasideyle övmüştür. Şirvanşahlar döneminde Berde, Bakü, Derbent'de bü­ yük eserler vücuda getirilmiştir. Bakü'deki Şah Mescidi, Han Sarayı ve ünlü Divanhane o dönemde yapılmış eserlerden bir­ kaçıdır. Moğollarm bütün Şark'a yaydıklan ölüm ve istikrarsız­ lık tabii olarak Azerbaycan' ı da etkisi altına almıştı. Azerbay­ can'a, önce İlhanlılann sonra da Celairlilerin hakim olmalan hep yeni savaşlar, yeni kıyımlar getirmişti. Timur 'un Anado­ lu'ya yaptığı sefer sırasında Azerbaycan yeniden savaşçıların konaklama ve ateş hattı merkezine dönmüştü. Timur'un Semerkant' a dönmesi, Azerbaycan' da Kara­ koyunlu 'larm yeniden güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Fa­ kat 1428 yılında Timur 'un oğlu Şahruh'un Azerbaycan' a ye­ niden saldırması ve Karakoyunlu 'lann hükümdan İskenderi büyük bir yenilgiye uğratması Karakoyunlu'ların sonunu ge-

�\�i Şti .

i 'kender, kurtuluşu Osmanlılara sığınınakla bulmuştu.

1 43 5 ' te Azerbaycan ' a üçüncü kez saldıran Şahruh, bu defa İskender'in kardeşi Cihanşah' ı Azerbaycan'ın hükümda-


AZ E R B AYCAN DAVAMIZ

=�== 125

Ff olarak ilan etti. Bir yıl sonra ( 1 436) geri dönen İskender,

kardeşi Cihanşah 'la Tebriz civarında Sofya'da savaşa tutuşur. Savaşın sonucunda yeniden İskender Alancak kalesinde oğlu tarafından öldürülür. Karakoyunlu 'lar, 1467 yılında Akkoyunlularla yaptıkla­ n savaşta yenilerek tasfiye eqilirler. Tarih sahnesinde bu defa, Oğuz soyundan geldiklerini ileri süren Akkoyunlular vardır. Akkoyunlular, Türkistan'dan, önce Azerbaycan'a, ora­ dan Amid ve Musul arasına gelerek or�ya yerleşirler. Devle­ tin esas kurucusu Kara Yölük ismiyle tanınmış Kutluğ Oğlu Kara Osman' dır. Akkoyunlu 'lar, Azerbaycan tarihinde büyük öneme sahiptirler. Azerbaycan ' ı en u"zun süre idare eden Safevi Devleti'nin kurucularının önü de Akkoyunlular döne­ minde açılmıştır. Akkoyunlu'lann en parlak devirlerini yaşa­ tan Uzun Hasan, imparatorluğun hudutlarını Basra Körfezin­ den Hindistana, Horasan'dan Bağdat' a kadar genişletmiş tir. Çok cesur, ileri görüşlü ve merhametli olan Uzun Hasan, hü­ kümdarlığı döneminde en büyük hatasını, çağın yenilmez fa­ tihi Fatih Sultan Mehrnet'e karşı savaş açınakla yapmıştır. Ot­ . lukbeli 'nde Fatih'e yenildikten sonra Tebriz'e çekilerek bir daha Osmanlılarla karşılaşmamaya özen göstermiştir. Ölü­ münden sonra Akkoyunlu Devleti bir daha toparlanamayark 1 500 yıllannda hükümran oldukları topraklan Safeviler'e bı­ raktılar. Azerbaycan'ı güçlü bir devlet, büyük bir imparatorluk yapan Safevi Devleti 'nin kurucusu Şah İsmail'dir. Şah İsmail, 2� Temmuz 1 487 yılı nda Erdebil 'de doğmuştur. Kurduğu


· , .

<� ; . �.

' . :'

.;

.

.

r : -

�-�.

·

.-:•<.""; ·' . . \_·

�-, . _i . :

·

:

' �.

. ·- · � ·· -

. . �·

·· ·J .

: ·. .· .

r= . . ·.. ·

. _

.. : .

: ,n:. . :· ._

'

. : · .. ; ·

· .. : .,. · · \.

. i

.

:•

; �---- :- . .

, .. ·

. ··: .

: • .·

".:: ·

:- '

�-:



128 --====

AZERBAYCAN D AVAMIZ

cubaşısı öldürüldükten sonra kolundan kurşunla yaralanmış ve atından düşerek yere yıkılmışnr. Bir Osmanlı süvarisi buııu görerek atını Şah ' a doğru sürerken, Şah'ın yakınlanndan olan ve ona çok benzeyen Mirza Sultan Ali isimli bir asker, Os­ manlı s.üvarisine Şah 'ın kendisi olduğunu şöyler. Onu tutup bağlarlarken Safevi korucularından biri Şah İsmail 'i savaş meydanından kaçırır. Osmanlı tarihçileri, Çaldıran savaşına, Ankara savaşın­ da olduğu gibi çok hissi yaklaşırlar. Şah İsmail 'i korkak, za­ lim ve dinsiz olarak gösterirler. En büyük hikayecilerimizden biri olan merhum Ömer Seyfettin bile böyle bir hataya düşe­ rek, "Pembe ineili Kaftan" hikayesinde Osmanlı Elçisi 'ni, Ş ah İsmail 'le tercüman aracılığıyla konuşturur. Oysa Şah İs­

mail öz be öz Türktür ve dili Yunus gibi, Karacoğlan gibi sa­ de ve temizdir. "Hatayi" mahlasıyla kaleme aldığı şiirlerine duru bir türkçe hakimdir:

Şah Hatayı aydu� sırrını yayma KıZagör namazın kazaya koyma Şu yalan dünyada hiç sağım deme Tenin teneşirde, sırrın sa/dadır. Namık Kemal, "Osmanlı Tarihi" isimli eserinde Şah İs­ mail için şunları yazmıştır: "Şu da gerçek ki , Şah İsm�il, yara­

tılış itibariyle dünyanın en büyük askerlerinden biriydi. ·o za­

mana kadar kırk savaş yapmış, hepsini de kazanmıştı. . . Bizzat katıldığı bu savaşta da (Çaldıran) 7 kez at değiştirmiştir."


:

.

A,;z: EfUIAYC"N DAVAMIZ ' ·h · ·

.

', (

G_erçek, Osman\! tezkirec;ilepnin büyük b�r tarafgirli�e kaleme aldığı gibi değildir. Şah İsmail bir T ürk hüktlmdan, büyük bi� kahraman, çok içli ve dindar bir şairdi. Talih onu diğer kahraman bir Türk 'le karşılaştımuş ve yenilgisini sağla­ mıştır.

şah

İsmail Çaldıran'd an � onra l O yıl diıha Y.aşamıŞ�ır.

Biraz da hayatında tattığı en büyj.ik _yenilginin tesiriyle 3S yaşında vefat cıtti.

·

1 5 14 yenilgisiyle Azerbaycan'ın, Tebriz, Nahçivan; Re­

van �ibi bazı bölgeleri Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine geçmiş oldu. Kısa aralıklarla bu yerlere Safeviler hakim oldu­

larsa da, 1 548- 1 554 yıllanndaki Osmanlı seferleri sırasında yeniden Osmanlı'lara geçmiştir. 1 555 yılında

kanuni 'Sultan

· Süleyman'a Şah Tahmasp atasında yapılan Amasya anhişma­ sıyla da Azerbaycan'ın yansına yakını Ostnanlılara bırakıl­ mıştır. 1 555 ' den 1 736 yılına kadar Azerbaycan, Osmanlı'larla Safeviler arasında devamlı �avaşlari,l sebep olmuştur. 1 736 yı-' lında Nadir Şah'la yapılan İstanbul Anlaşması ile. Azerbaycan tamamen Osmanlı hakimiyetinden çıkmıştı�. . Bir Türk boyu olan Afşar aşiretine mensup Naçlir Şah 1 736' da Safevi hanedaıı.Iığına son vererek kendi icljresini ku­ rarak 'İran'da hu�uru yeniden tesis etmiştir. Nad�r Şah'ın en büyük arzularından biri, şii ve sünni mezheplerinin doğurdu­ �ı.i ayniıkiara son vennekti. Bu amaç doğ�ltus�nda, 1 743 yı­ lında her iki mezhepten de alimler davet ederek ?ir toplantı tertiplemiştir. Fakat, ne yazık ki, bu toplantı9an b r sonuç çık­ maz. Nadir Şah, 1747 ydında yapılan bir �aray darbesiyle ik

'

-


Ho

· ·· ·

AZE RBAYCA.. DA VAPiiz

tıaardan uzaklaştınlarak öldütülür. . İdareyi�' yine bir Tilrk bo-

. yu olruı KaÇarlar ele geÇiİirler.

'

·

.

·

p

. l<açarlar, ,Nadir ,Ş alı' dan s�nra idareyi ele alı düzensiz­ likleri ortadan kaldırmaianna rağmen, Aras 'ın ötesini, yani Kafkasya bölgesini bir daha kontrolleri altına alamadılar ve böylece' K atkasya' da "Hanlık'1lar dönemi başlamış oldu. . : 1

'

ı

'

. ·1 , ,

.

Kasfkasya' da hüküm süren hanların içinde 1en kudretlisi,

Kuba Haru Feth Ali Han idi. O, oğlu J\bbas Mirza ile birlikte .

.

�uslar� �arşı · mücadele etmiş,. diğer hanları bazen kuvvet, ba­ r

zen de diplomasi .yoluyla bir araya g,etirmeye, milll birtik ve bütü�lüğü �ağlamak için elin<ien geleni y(lpmıştır. Azerbay­ can'ın bütünlüğü için İran' a sefer halindeyken aniden rahat­ _sı�lanarak ö\en ve planlarını hayata geçiremeyen Feth Ali Han, ile�i görüşlü ve kalıraman bir insan olarak Azerbaycan tarihinde layık olduğu yt;ri almıştır. Azerbaycan hanlıklan içinde dikkate değer bir şahsiyet de Gence Han'ı Cevat Han'dır. Karşısında yıkılmaz setler olarak duran güçlü Osmanlı ve İran devletlerinin zayıflamasını fırsat bilen Rus Çarlığı, kanlı gö�eriı'ıi Kafkasya'dılki dağınık ve güçsüz Türk Hanlık. larına çevirir.. İşgal ettikleri Gürcistan'dan, sözde GÜrcistan Kralı 'na, Gence hanr Cevat Han' ın haraç vermesini isteyen Rus generali Sisanov, Han'ın· red cevabını bahane ederek bü­ yükbir orduyıa'Gence üzerine yüıQmtiştür. l 804 yılında Gen­ ce kalesini muhasara eden Sisanov 'a karşı kahraman ·cevat .

'

Han günle;ı1:'e direnmiş, Sisatıov 'uh bütü'n teklifierini teddede-


:· -/ ,;.: .,;,

. : ·.. .

....

AZER8A�CAN DAVAMIZ

.

, rek qğluyla birlikte kale burcunda şehit düşmüştut Günümüz Azerbaycan şaii'lednden: Şabir Rüstemhanb, Cevat Han 'ın kahramanlİğından etkilenerek Gence :direnişini destanhiŞtır­ mıştır. O, destanin bir yerinde, Cevat Han'ın dilinden şöyle seslenir:

·

H�r iaşı, her duvarı kanuriıtla boyandı

Bu taŞların üstünde yüz döğüşün izi var

y

"Biz Genc'e' { vermeyiz, "hatırladı bu dndi Bürda eyh Nizami'nin mukaddes türbesi . vdr.

Ş

Gence'den başlayan istila rüzgarı diğer haniıkiara ı;la ul.a­ şır. Derbent, Bakü, Lenkeran, ,Nahçıvan, Revan hanlıkları ·da' Rus istila hareketlerine kahramanca direhirler. General Sisa­ riov, 1 806 'da Bakü' deki savaş esnasında Azerbaycan Türkleri tarafından öldürülür. 1 8 1 3 yılında da yine bir Rus geıiera1i ' J(atliyarovski aynı akibete uğrayarak Lenkeran'da öldürülÜr. Azerbaycan. hanlıkları nın Ruslara karşı verdikleri mücadeleler kahramanca ve çok kanlı olmuştur. Bu müdide­ leler içinde kadınlar yerlerini almışlardır. 1796 'da general Zu­ buv'tin komutasındaki ordunun Derbent' i muhasarası sırasın­ . da, Derbent Han'ı Ali Han 'ın kız kardeşi · Petice . Hatun da elin'de kıliç, bizzat sokak savaşiarına kanlmıştır.

ı s ı i yılındaki Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı'İarın

yenilgisi, 1 8 1 3 'de de İran'ın Rusla;ra yenilmesi, Kafkasya' da­ ki hanl�klaıin tamamen Ruslann 'karşısında yapayalnız ve kö-


132

'

A;ıERBAYÇ,A N

'

oAvAJ.i.ız

runıasız, kalmalanna yol açar. 1 8 1 3 'de İran'la Rusya ar;asım�a Gülistan antiaşması imzalanır. Bu antlaşmaya göre, Derbent, Kuba, BakU, Lenkeran, Şirvan, Şeki, Gene�.• Karapağ hClJ1lık­ lan üzerindeki hakimiyet ,hakkı Rusya'ya bırakılır, .

.

.

.

\. .

1 826 yılında Ruslann Revan hanlığı üzerinde yaptıklan baskın, İran'la Rusya arasında yeni bir savaşın çıkmasına yol açar. Abbas Mirza' nın _ordusu Aras ' ı geçerek Ruslarla mücadeleye girişir. Fakat Rusya'dan gel�p yeti�en yeni kuv­ vetlerin ve muhasara taplannın yardımıyla Azerb�ycan ordu­ su geri çekilm�k zorunda kalır. R'.lslar, Hoy, Selmas, Karabağ haniıkiarını ele geçirerek Tebriz ' e girerler. 1 828 yılında İran'la Rusya arasında Türkmençayı antiaşması imzalanır. A�tlaşinayla Aras Nehri hudut ·sayılır ve Kuzey Azerbaycan tarrüuneri Rus boyunduruğu altına girer: . 1 82 8 Türk�ençay antiaşmasından ı'9 1 8 yılında Azer­ . baycan Demokratik Cumhuriyetinin kuruluşuna kad!ir Rus ' Çarlığı'nın Kafkasya ryfüslümanlarına yaptıkları zulümleri . . • ' • ı anlatmaya yerimiz müsait değildir. Fakat, Rusya'nın Azerbaycan üzerinde yaptığı olumsuz tesirlerden en önemlilerini maddeler halinde aşağıya alıyoruz: .

.

.

'

.

1 . Haniann statüleri tedricen değiştirildikçe hükümran .

.

'

.

olduklan sahalar da daraldı. Sonra bölgelere valili�ler tayiQ. edilerek bütün topraklar ve köylüler Çar'ın malı sayıldı: Böy­ lece Azerbaycan 'da çok geri bir düzen yaratılmış oldu. . .

2 . Müslümün din a�amları kurumlaştıı:larak .Çar 'ın me­ rnurlan haline �okuldıı. Daha kötüsü, Müslümanlığa da Hıris-


AZERBAYCAN DAVAMIZ

=====io=o 133

tiyanlıkta olduğu gibi ''Ruhanilik" müessesesi getirilmiş oldu.

3. Çarlık, ,Hıristiyan. yerlileri askere almasına rağmen,

Miislümanlan bu haktan maıulım ederek, onlan askeri bilgi­

Ç

ler a ı�ından caliii kalmaya �� dolayısıyla savaşçılık yetenek'

'

lerini kaybetmelerine yol açtılar.

4. Onların 4111a dill�rinde eğitim yapmalan; okullar aç­

malan yasaklan4ı. ·.

: 5: Meiieni haıctardan mahrum bırakıldılar. Beled�e se­

çimlerinde bile, belediye meclislerinin yandan fazlasuiıı'ı Hı� ristiyan olması şartı getirildi.

6. Çarlık, bütün Kafkasya 'ya, planlı olarak Hıristiyanla­

rın göç etmelerini sağladı.

YENİ VE DEMOKRATiK DEVLETE DOGRU 1 905 yılındaki Rus-Japon savaşından Rusya yenik çıktı.

Yenilginin getirmiş olduğu maddi ve martevi çöküntü merke­ zin kontrolü bir süre kaybetmesine yol açmıştı. Bundan yarar­

lanmak isteyen Rusya' daki diğer halklar, hak ve hürriyetlerini elde edebilmeleri için mücadeleye gifişirler. 1 905 yılının Ağustos 'unda Azerbaycan'lı Ali Merdaiı

Topçubaşi başkanliğında '•Rusy a Müslümanlan ittifakı'' Niji­

ni Novgrad 'da toplanır. Toplantıya, baŞta devrin en ünlü ay­ dınlan Gaspıralı İsmail Bey, Kazanlı Prof. Yusuf Akçura, Sa­ di Maksudi, Fatih Kerimi olmak üzere her taraftan gelmiş

Müslüman aydınlan katılırlar.


AZER.B.AYC.A N DAVAMI�

. ' .

. ' ... ..... .

.

. . ,. ·;:�

Toplantı, 1 906 yılında yine. �yın . keqıte te�rarl�r. Top: lantıda, vatandaşlar arasında hukuki eşitlik: vicdan hürriyeti, milli kültÜrlerin gelişmerııesi 'için konulinüş 'blitüiı' engellerin ka elinlması gibi çok ön�mli konu'lar görüşülÜ�. Ayni kongre­

l

.

·

de, Kurultay B�şkanı Ali Merd'ao Topçubaşı'nın' tü'rkler a�a; :; sında ayrılıklara sebebiyet verecek mezhep çatışmaianna meydan verilmemesi konusunda uyarıda bulunmasi· ve aydın­ lara büyük sorumluluklar düştüğünü belirttnesi, ··gelecekteki tehlikeyi .çok önceden teşhis edebilmesi . açı�ından dikkate şa­ yapdır. �-.

.

.

..

-

:

' .�

'

•.

.

.

Rusya'da başbakanlığa Stolpin'in getirilmesi ve yenilgi­ nin yaralarının sanlm�sı despot idarenin, daha güçlü bir şekil­ de geriye gelmesini sağlar. Çok lqsa zamanda orlaya çıkmış

milll hareketler susturulmaya başlanır. Sadece Azerbay­ can \da, 63 'ü Türkçe olmak üzere 65 gazete ye dergi yayınla­ nıyordu. Hepsi kapatılarak ·aydınlar yeniden takibe a.ıına;ak h a;lkı irşad edilmeleri engellenir. � üyük. tazyik ve baskılar al­ tında bunalan aydınlar memleketle0ni .rerk etmeye b.ışlarl�. Baskıların en ağın Türk yurtlannda uygtilanıyordu. Kış­ kırtılan H1ristiyan zümre Türk yerleşim biriml erine saldırtıh� yor, binlerce masumtın öldürülı:il'esine sebep oluyorlardı ·. 6 Şubat J 905. tarihindeki "Ermeni-Tatar Savaşı" olarak tarihe geçmiş kanlı olay da bunlardan biridir. . Bakü 'de kışkırtılan Enn�niler, Türk mahalelerine saldmılıyor ye her yer yakılıp yıkılarak kanlar akıtılıyordu. Bu olaylardap sonr'! Azerbayç an�ılar, Ahmet Ağaoğlu liderltlindeki gizli "Difai" teşkilatı. nı kurarlar. .

'

, ·. -


, ı 9 11 yıhı:ıda, B!Jkü'nijn meşhu� zenginJ,erinden Taki Nakioğlu'nun teşvikiyle ve baŞta Mehmet Emin Resulzade, Ab-. bas Kası�ade gibi aydınları� önc�lüJ�ünd�, "İslami .es�slara" dayalı "Müsavat Partisi" kurulur. Partinin kiınıluşuiıdar· sonra yayınlanan beyamianıe, Kafkasya Müslüm�an arasında �üyük bir yankı uyandırır. ·.

;"

'

'

.

'•

•.

-

.

'

.

'f

· .

'

. . . .!

.

•.

.

� •• .

j

, ' ' � •

1 9 ı 3 'de

Çar hanedanının iktidara geçişinin 300. Yıld� nümü münasebetiyle genel af ilan edilir. Türk aydınlar. teker teker yurtlarına geri dön�rler. İ&tanbul' daki "Türk Oca� (nda çalışmış, "Türk Yurdu"�da yazılar yazmış Mehmet E� n Re­ sulzade'de hemen Baleti 'ye dÖnerek "Açıksöz'; gazete�ini günlük. olarak çıkarmaya-başı�r. . . ; . '

��

·

· ' ·

·

yılında Bakü' de "Müsavat ,Partisi"nin birinci �u­ rultayında Psırti'nin programı büyük ölçüde değiş!irilir. J3aş7. kanlığına· Mehmet Emin Re8ulzadç s_eçilir. 1.917

:

,

·

.

Müsavat Partisi Bakü ve çew�sinde faaliyet göSterirken, . Gence'de de Nasip Bey Yusufbeyii "Türk Adem-i Merkeziyet Partisi''hi kurar. 1 9 1 T yılında Bakü' de toplanmiş "İslam �u­ rultayı"nda iki partinin birleşmesi kararlaştınlır. Partinin baş­ kanlığına yiiıe M; ·Emin Resulzade seçilir; Ekim Devrimi bütün ezilen. halklar arasında se� vinçle karşılanır. Her yerde hürriyet ve bağımsızlık umudu . . doğar. Azerbaycan Türklerİ 'de. bu· umutla, Kaf1casya ·halkla­ nyla birlikte Oürcistan'ın başkenti Tiflis'de Rusya'dan aynl� dıklarını ve '�Kafkasya D�vle.ti"ni kurduklannı ilan �derler. Tiflis' de "Kafkasya Hükfurıeti" bölg,edeki halidan tem 1917

.

.

.

.

.

:

.

-

.

·

.

.

. .

'

'

:

· .

.

.

.

.


i

. ·,

136 ==== ".' '

.

silen iceaatina başlarken Bakü' de. kışkırtHan Etmeniler Türk­ lerin üzerine saldırtılırlar. 1 7 . bin Türk vahşi ce katledilirler. Bakü' de başgösteren olayl�r karşısında çaresiz kalan ve hiç birşey yapamayan "Kafkasya Devleti"ni protesto eden Türk milletvekilleri meclisteri ·çekilerek 28 Mayıs 1 9 1 8 'de Azer­ baycan Cumhuriyeti'ni ilan ederler ve Başkenti Gence'ye ta­ şırlar. ·

İstiklalini ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ilk ic­ raatlanndan biri, 4 Haziran 1 9 1 8 yılında, Osmanlı İmparator­ luğu ile. Batum Sulh antiaşması'nı imzalamak olur. Batiım . ' . Antıaşması'nın 4. Maddesi, Osmanlı Devleti'nin Azerbaycan'a yardımı ile ilgilidir. Bu antlaşma 17 Haziran 1 9 1 8 'de M-illi Şura'da onaylanarak yürürlüğe girer. Ermeniterin katli­ amianna devam etmeleri neticesinde, Azerbaycan Hükumeti Osmanlı Devleti 'nden, Batijm Sulh Antiaşması'na dayanarak yardım talebinde b.ulunur. İlk etapta Yarbay Cenıil Bey komu­ tas�pda bir birlik Gence 'ye gönderilir. Hemen Milli Ord1;1 'nun 'kurul�ş çalışmalanna başlanır. Çok kısa zamanda 20 pin kişi gönüllü asker olmak için _paşvuruda bulunur. 26 Haziran'da Bakü 'yü işgal eden güçlede çaıpışmalar başlar. Ordu, 5 Tem­ muz'da Gökçay istasyonunda durmak zorunda kalır. Yeniden takviye edilen ve toparlanan ordu Nuri Paşa korriutasında hü­ cuma geçer v� düşmanı geri püskürtür. 14 Eylül'de ise hazır­ lıklarını t�mamlayan Ordu yenideri taarruza başlayarak Şa­ urİıyan komutasındaki Ermeni ve Ruslardan müteşekkil işgal ordusunu darmadağın ederek 15 Eylül 1 9 1 8 'de Bakü'ye girer. ...

7 Aralık 1 9 1 8 'yılında 95 kişilik ilk Azerbaycan Milli


.6.z eRaAvcAN

oAvAMız·

Meclisi :Bakü•de toplartır. 3:i'si Müsavat, l l 'i ittihat, ll; i Sos­ yaİist Blok, 10 Ahtar, I Ö'u Ennenilet, 5 ' i Rus, 5 'i diğer halk- · lar, 4 bağımsız · ve 7 'si de 'Müsavat'ı destekleyen kişilerelen oluşan ve toplairi 95 kişilik ilk Parlamento, Meclis Başkanlı­ ğı'na Ali Merdan Topçubaşı'nı, Yardımcılığına da Dr. Hasan Bey Ağazade'yi s�çer. Feth Ali Hali başkanlığında ilk kabine kurulur. Birinci Dünya Savaşı 'ndan yenik çıkan · Osmaniı İmpa­ ratorluğu, 30 Ekim 1 9 1 8 yılında Mondros ateşkes antlaşması­ nı imzalamak zorunda kalır. Ateşkesin Azerbaycan'la ilgili maddeleri de vardır. Buna göre, Osmanlı İmparatorluğu as,. kederini Azerbaycan'dan çekecektir. 1 7 Kasım' da General Thomsen komutasındaki İngiliz birlikleri bulunduklan Kuzey İran'dan Azerbaycan'a geçerek Bakü 'ye girerler. İngiliz .askerlerinin çoğunluğunu Hindistaıilı Müslüman askerler olÜşturmaktadır. . Bu sebeple halkla ilişki­ leri samimi ve içten olur. İngiliz Generali Thomsen, Azerbaycan Hükumeti ' yle yakın ilişkiler kurarak yönetirnde ortak soiıımluluk üstlenir. 1 3 Ocak 1919 tarihinde Paris Banş Konferansı çal �şma­ ları başlar. Ali Merdan Topçubaşı başkanlığında bir h�yet, Pa­ ris Banş Kopteransı 'na katılmak üzere Bakü' den istanbul' a gider. Heyet İstanbul'dıtyken, Ahmet Ağaoğlu İngilizler tara-. fından tutuklanarak Malta'ya sürülür. Ayrıca, Azerbaycan he:­ y�ti bir türlü Fransa Hükumeti'nden vize alamaz ve İstan­ bul ' da üç ay beklemek zorunda bırakılır.


1�8 ---·. . . ==-

·

AZERBAYCAN• DAVAMIZ . ' ' . .. . . . .. �.

' f

'

-

' -r.' .-

İtihif devletleri, Rus Çarlığmdan s9nra ortaya ç�kan yeni : .

.

.

.

devletle� tanınmll$1 fıkrine pek sıcak balarııyorlardı. Fakat, '

' ·

'

.

;

:

• '

yeni bağımsızlıklannı . kaz<ınmış .bu devletlerin ortak hareket

ederek _17 . .

.

.

'

'

-

.

Haziran ) 9 1 9 'da "B �ğımsız}ıklarının tanınması"

kon.u;,sıın.�a bir hUdiri yayınlamaları sonuc,u galip .· devletlerin • • ' • inatlan biraz. kırılmış olw. . 1

'

'

Ağustos 1 9 19 ' da İngiliz birlikleri Azerbaycan'ıterke­ der. 1 2 Ocak: 1 920 ' de .İtilaf devletleri adına Lord Curzon, •

f

••

'

' .

Kafk�sya'.dak.i Çumhuriyetin resmen tarundığ).nı ilan eder.

Çokkısa zamanda büyük işler başaran yeni Azerbaycan Devleti, bü tün olumsuz . şartlara· rağmen hiç y oktan bir ordu ·

kurmuş, Anadolu 'daki kardeşlerine �yaptıktan bağımsızlık müca�lesi için maddi yardım göndenniş, .

Çar'ın generalle-

50 milyon ruble para yardımında bulu nmuş ,

B �ü Üniversite­

.

'

.

.

rioden Deniken'in işgaline uğramak üzere olan Da�ıstanlılara . ·

) ,'

·

.

si 'ni açmış, sanayi ve �ktisadi sahada atıbınlar yapmış, Azer­

baycan tarihinde ilk defa millet olmanın şuurunun tohumlan­ nı eklemiştir. .

.

Y _ eni

'

Cumhuriyet'in heyecanla sanldı ğı .

'

.

işlerin baş any a .

ulaşmasına maalesef uzun süre tahammül edilememiştir. Şa-

· mahı, aence, Şeki 'de başlatılan Eınlen.l · isyanları Karabağ 'ı · kana bular. Azerbaycan'ın Milli Ordusu önce · Askeran üzeri­ 1 ne yürür. Askeran alındıktan sonra Hankendi;ne yürüyen drdu

.

Hankendi 'nde düşman kuvvetlerini büyük bir yenilgiye uğratır. Karabağ olayları .�zerine toplanan Meclis'de bir konut


ma yap�, Bolşevik milletve�ili .I<aı;�.ev, "K arabağ 'daki hadi� : seleri bi;z k,encli kuvvetle.rip1i:zl� b�st,ıramayı,z. }iırakın Kızıl­ ordu hem bizi, hem de Anadolu'yu kurtarsın," <;liyordu. B a� kü'de bulunan baiı Osmanlı subaylan da aynı düşüncededir. · O '�ırad� - Kı�ıiordu · Azerbay� an ·sınirına' dayanmıştır: Ordunun B �ü 'de ol�as �İıdan yarailanan ve ortaya Çıkffiiş olağanÜ stü �laylar so��cu büyük bir b � hran haÜ�de ol�n Hükumet' in şaşk�nlığından y �rarlari an Azerbay�an Komünist Partisi darbe hazırlığı yap�r ve Aze�bayccı.� MecÜsi'ne bir ültimatom venr. \' Komü�ist P,arJisl yetlc iÜleri� Meclise verdiği ülti �1�tomda, Kı' ' �, ' ' ' ' · : zı�ordıJ 'nun A?erbaycan' a ginnesirün sağlanması durumunda ' aşağıdaki kararların kesinlikl�,uygul�acağı sö�ünü verirler: : •

.

c.

'

'

'

'

.

.

• •••

. •

• !

.

.

'

1

• •

1 . - Rus Ordusu Baku':ye' girmeden- demiryolu ile Anadt>� • · , lu ' ya yardım gidecektir: ·

'

'

'

·

\

. ·

· ·

2. Azerbaycan'ın j:ıağünsızliğı ve ülkesi her türlü taar•

·:

!"'

'

.

;•

ruzdan korunacaktır. .

.

• ·:

.

.

.

'

'

,,

r

: '• ::

'

•'

1 '

'

,

,

'

,

• • •

..

•j

.

Azerbaycan prdusu qlduğu gibi ka� acak, :dağılmaya· · · ·· · '. caktır. ' . , 3.

<

.

·

4.

Azerbaycan'ın si:y asi kurumlan serbestçe faaliyetleri­ ni sürdüreceklerdir. 5 . Eski yöneticilerden hiç kimse siyasi bir 'suçla itharn

edilmeyeceklerdir. 6.

Hür bir şekilde toplanacak olan Azerbaycan şuniları hükümetin idare şeklini serbestçe tayin edebileceklerdir. Yukarıda yazdığımız verilmiş sözlerin dışında, gelen or-

'


duimn komutanının Necati l3ey isminde . bir· Osmanfi. subay ı olduğu, birliklerin · de Volga Türklerinden teşkil edildiği ha­ berleri yayılır. .

27 Ni san 1 920'de Azefbaycaiı Komünist Partisi ve dar­ beyle mevcut hi,ikfimeti yıkarkeİı, Kızılordu1da Bakü1ye giri­ yordu. İlk günler, "Türk subayları'; isimlei-i adı altında bildiri­ ler yayıiılanlr� • Sonra gerçek ortaya çıkıp tufuklarimalar ve ce­ zalandırmalar başlayınca her yerde isyanlar başlar. En şiddetli isyan hareketi Gence'de olur. Terter'' de bir Rus aiayı mahve­ dilir. Lakih güçlü işgal ordusu ile başedlıemez. Bütün isyanlar şiddetli bir şekilde bastınhr. BütÜrl aydınl.ir, siyasetçiler tu­ tuklalıarak kurşuna dizilirler. Aierhay·can 'ın Cwnhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade�de tutuklanır Bir .süre sonra Stalin, Resulzade'yi Moskova'ya götürür. Moskova'dan bir yolunu bularak Finlandiya'ya, oradan da Türkiye'ye geçen Resulza­ de, mücadel�sini ölümüne kadar sÜrdÜrür. ..

· ·

Azerbaycan tarihinde ilk , defa ve �ütün doğu halkların­ dan önce DernokTatİk bir devlet kuran Mehmet Emin Resul­ zade gibi bir şahsiyete 'kitabımızda özel bir yer ayırmamak haksızlık olurdu. Onun hareketini, mücadelesini ve çileli ha­ yatını yeni kuşaklara aktarmak gelecekte verilecek mücadele­ ler açısından yararlı olacak�ır.


AZ�RBAYÇAN D4liAMIZ . ,

!,, •.

J

' ' ' -·

.

·.l

TARİH V,E TALİ:Q YOLU .'

ı_

.

.

. . !. \

.

.

.

.

Bir bilge dedi ki,· tatih dilbilmez Kötü talih ile mertlik edilmez! , ,

Doğunun en büyük ·şairlerinden .firdevsi, "Kötü talih ile mertlik yapılmaz/' diye yazarken haksız değildir. Evet, "Şeh­ name"nin mert "Siyavuş"u. tarih kavgasında ,talihine yenilir­

ken, asrımızın "Siyavuş'�u . talibine ·)fenilmemek için ·hiç yok­ tan bir bayrak yükselterek tarih içinde yeniden doğdu.

. 1 920 Nisan 'ın o talihsiz günlerinde Şamahi'nın Lahıç

kasabasına. sığınan Mehmet Emin Resulzade, İran 'la Turan oı;ıasında kalmış Azerbaycan'ın o acı dolu

günlerinde

dahi

gelecekt.en ,ümit kesme(�en, Siyavuş '.un acıldı ve mert hikaye­ sini hatırlar. Lahıç dağlannın sırlı .sls�epyle Kiniman ÇC),yı '111ll temiz sulannda boğulmu� ayın büyüsü içinde

bir parça , ger­

çek, bir parça mertlik ar�en� tan�dık bir yüzle k�şılaşır. au yüı kederJi, kasavetli bir yüz olşa da k�amsar, ümitsiz değil­

ay�a olur ve kendini gösterir. Onun, tarih içinQeki Siyavuş' ı,ın donuna girmiş "Asrımızırt

dir.

Işık saçan gözleriyle

ona.

Siyavuşu"ndan başkası olm-adığını anlar ve heyecanlanır. Ar­ tık, tarih .ve talihiniQ, hikayesinin

ilk sayfalan çevrilmeye baş­

lamıştır. Asrın kalesinin burçları, mert kollannın yükselttiği ve gelecek nesiÜere ettiği biıgımsızlık bayraklarıyla donatıl­ mıştır.

En

ağır ve elem li · günlerinde "Si yavuş "un kı yafetine


girmiş · hüzünlü ve duygulu şu"nu

�arh�ıyl� ��'Asrimitıh 'Siyavu­

yazar. Efsanedeki Siyavuş'un kahramanlığını, mertliği

ile nasıl perçinlendiğini, ��hsiz olsa da yolundan 4öruııemesi üzerinde özellikle durarak "Asrı,ıruzı�. Siyavuşu": ile benzer­ liklerini anlatır. Asrımızın Siyavufi.ı

Resulzade.'nin hayatı, ·doğduğu

Kafkasya bölgesi gibi efsanevLve sırııW:· 'Kafkasya ismi, bi­

zim için bir duygu1fırtınasının< başlangıcıdır. Kaf dağlan�ın ötesinde oturari atalanmızın ruhları orada bir bizi yokladığın­ da, yaşahmamı� hatıtalann· bulutla zirve

l

ufuktan _ufuğ<J, . . .

at koştururuz

erinde

Kafkasy�, Karadeniz-'deki Tuman yarımadasındanı Ha-

. zer'deki Abşerona kadar 1 300 kilometrelik yolda "yallı" ·gi­

a

den sırlı ve heybetli d ğlar silsilesinin ·önünde durınuş Azer­ baycan; Anadolu

ile Türkistan arasında : cennetten bir bahçe . gibidir. Diller ve renkler rnozayiği olan bu yetlerin havası, su­ yu, ateşi, toprağı çeşniliğin uçsuz, bucaksız aralıkları tırasında biijüı' insanlar; Onlann kederleri; 'sevinçleri, türküleri, ağıtlan

bir başka zamanın çağlayani gibidirler. Sanatın engirift nok. .talan, estetiğin en caiı alıcı çizgileri, oranİn hahsinın düğü­

müne; · sazının · teline, ozamnın hançeresine sirimiştir: . Onun

için en yakıcı ahehkleri, ert iç li antları Kafkasya da buluruz. . İşte M.Emin Resulzad((. orada, bir "şirinlik yumağı"nın '

ortasında; Bakü yakınlarındaki Novhani 'de, 3 1 Ocak 1 884 yı­ lında, belki de karların zarif bir kuş tüyü gibi düştüğü sırada dünyaya gelmiştii.

.l ı

'


.

.

:_

ve · düny a �

ı nı :;.

Babası, Hacı Molla Ali Ekber kendisini tanıyan, cehak�tin kÖr kuyusurta .düş�ekten kendini .kurtar�: mana aleininde söz yüzdürebilen alim birisi imiŞ. Hacı Alı Ekber, din adamı olmasına rağmen, halkıyla beral?Cr oınıuş ve ı halkıinn yaşayışından kopmainış; görevini s.adece Allah n�s için yapmaya çalışan bir insanmış: Resulzade �ni'n' tamınl a.ıl­ masıyla, o ne Rusların maaşlı kulu haline gelmiş �'defter tnol-" lası", ne de Fars adetlerini "İslam" c;ijye y�ttutan "Mırza imiş. O, halkın sevdiği ve .güvendiği,bir "ahund'.'JjıUŞ.:, . r ' Resulzade 'nin annesinin ismi Zalkızı Ziye ıit tir. I-J� Azerbayc�n'lı annede olduğu 9ibi, onun da dürtyayı ıaı��­ layabilecek kadar sevgi ve şefkat kaynağı olduğtı muh��­ tır. �estJlzade 'nin ok�l öncesi ders aldığı 'yer wasının sıcak dizleri ve babasının rablesinin yaılldır. ' ur­ Ümidi, bab.asının güyen ve sevgi dolu dual�nndaıl� y dunu ve insanları. sevmeyi anasının bal tatlığındaki dilinden akan ninnilerinden, sırlı ve maceralı "nağıl" (25) Ianndan ö�­ renir. Onun, büyük bir ustalık ve ince bir zerafetle dokunmuŞ benlik haİısı; yabancılaşmanın, hıyanetin, ko�aklığın kar­ şısında delinmez bir zırh gibi ömrü boyu onu kofUyacak; yıl­ maz savaşçılığının tükenmez enerji deposu olacaJÇtır. Tahsiline başlar başlamaz, Batı 'ya öncülük :etmiş bir uy­ garlığın mirasçısı olduğunu öğrenir. Kendine ıüveni artar. Çevresinde o geÇmiş uygarlığın işaretlerinden ohnas a da,r onun bir yerlerde yaşadığını, ölmediğini anlar. s onratan bi .·

. '

.

,

· ' ·

.

.

·

(25) Nağıl: Halk hikayeleri. riıasal.

.


144

--.·,, .: . -.. . -.-

A�E R.BAVCAN DAVAM•z ·,

.

derviş misali, eline bir a�a alarak aldığı kalemiyle kab İran'ı,

· kah Türkiye'yi arşınlayışı, geçı;niş uygarlıktan bir işaret bul·

mak iç�ndir. . . ..

;

Mirasçısı olduğu uygarlığı özümseyebilmek için . Arap­

çayı, farsçayı mükemmel denecek kadar iyi öğrenir. Öyle ki,

Tahnm�da bulunduğu sıralar, onun bu dillere hakimiyeti hay­

ret ye bayranlık uyandınr. . ' Araştırma, ·anlama yetenekleri geliştikçe, kendini, kim­ .

liğini, halkını, halkının "dünyasını öğrenmeye çalışır. Halkının yolsuzl* ve işkençe ' içinde kıvranması onun passas yüreğine

d ?kunur. I:Ial�ının dilini, değerlerini yaşatmak için s(imür­ gecilikle savaşıma çocuk denecek yaştan itibaren başlar.

Fuzuli ' nin, Farsça Divanı ' nın önsözüne yazdığı, "Farsça

yazıyorsam da aslım. Türktür," sözü o�u derinden etkiler.

�endi kimliğinin, .Fuzuİi1nin dilinde saklı olduğunun şuurun­

dadır artık. O dile sahip çıkma�, sömürgecilikle, emper­ yalizmle savaşnin kolaylaştıracaktır. Anasının ağzında şeker­

leşen dilin edebi zevkini Elesger (26) gibi halk aşıklarının dil­

lerde gezen "malını" larından alırken, Merze Feth Ali Alıund­

zade (27) gibi yazarların eserlerinde de çirkin kıyafetlere büründürülmü.ş geleneklerin halk üzerindeki esaretini dudak­

larındaki kavurucu tebessümlerle okQr. Aydınların .milli varlık üzerinde yoğunlaşmış düşünce boğumları onun dikkatinden

kaçmaz�. Hasan Bey Zerdabi(2Sl 'nin, Çarlığın en baskıcı

dönem,lerinde dahi dilin önemif!.e değinmesi ve milli varlığın (26) Aşık Elesger. On iü Azerbaycanlı Halk aşağıdır. Ölümü: 1 9 1 1 (27) Mirze Feth Ali Ahundzade ( 1 8 1 2-1 878). Azerbaycan'lı fikir adamı . (28) Hasan Bey Zerdabi (1 837-1 907) Azerbaycan basınının öncülerinden.


AZE RBAYCAN

DAVAMIZ

bu: yolla korunmasının mümkün Qlabileceğini belirtmesi, onun ruhunda, dilin büyük bir yer �aplamasıiıa :s�bep olae�­ tır. Resulzade ' nin çok sonrala:n yazdığ�. "Azerbayc,an B asınının Öncüsü" başlıklı yazısında, Zerdabi 'nin, '�Ançak ana dilimizle t�hsil imkanım sağladığımız ye öz dilimizi yaşattığımız takdirde ilerlememiz mümkün olacaktır, "söz' . . lerinin. etkisi altmda onu şöyle anlatır: "�u dünyada ilimsiz olarak dotanmanın mümkün olmadığını göze almış, "Ne yap­ malı?'' diye düşünmüş "Çağınrariı gelmir, deyirem eşitmir/' diye içerlemiş, nihayet onlan harayiayıp çağıİnıaktan başka bir çare olmadığına kanaat getinniş v� bu çareyi · de gaiete çıkatmakta görmüştür." '

.

.

.

. .

Çeşitli Azerbaycan 'lı aydınların çabaları, çalışinaiab karşısında Rus Çarlığı da boş durmaz. Açtıkları okullarda, Türk gençÜğirtin temiz dimağlan zehirlenrneğe .başlanır. ·Çok geçmeden atılan tohumlar filizlenir. Ağızlarda yarıın' yamalak Rusça bir imtiyaz belirtisi olur. Gençler arasında bir "lisan ucubesi" yaratılır. Yan rusça, yan türkçe : . .' Milli bünye tahrip edilmeye başlanmıştır� B ü,tün değer­ ler kü�ümsenir. Yaratılmış "Uçitel" [öğretriıen]ler, Do,s­ toyevski 'nin hayat karşısındaki zikzak:Iı ve yan deli �h çır­ pıntıları ile Tolstoy 'un aristokratik filozofisi arasında gidip gelirler. Halkın ezilmiş ve yıll �rın getirdiği bezginlikle köşeye sıkışmış �·hayat görüşü" gençleri tatmin etmemektedir. Rus steplerinden gelen canhhkla, votka sarhoşluğundan kay­ iriaklanan mahmurluk, cazi� merkezidir. Hurafeler'le karışık .adetler, cahil din adamlartom elinde dopuklaştınlmış din, ,hareketsiz ve ölgün uygarlık kırıntıları , bütün varlığının


'A•Ze:RB'AYCAN

DAVAMtZ

üzerinde tepinınek, koşmak, hançeresini yırtacak kadar. bağ ır mak ihtiyaCını hisseden gençliğe hiç bir şey vermemektedir. Ait olma;· bir duygunun etra·ftnda kol kola, omuz omuza durabilme; gençliğin en büyük emelidir, işte, o ortak payda eksiktir. :Kendi yaşayı ş t arz ı nı fatsınkine oydurmu ş ve .Doğu 'nun o muazzam i.İygarhğı karşısında gözlerini oğuş­ . turararak şaşkın ördek Inisali vaklayan ''Mirza'1ar, "Mölla"lar ilgi çekmeinektedir. H'anhirıh kıs\r çekişırteleri, cehaletleri, b�ndllikleri neticesinde "Milli ruh" paraıiıparça olmuştur. Bir . kimlik arayışı genÇliğin beynini kemirmektedir. ­

...

i

· .. .

'

'

Resulzade düşünen insandır. Gençliğinden · kaynaklanan heyecan, can�ılık, anlamış . olduğu "öz kültürü" ile kdynaşınca yerind� duramaz olur. O kendini bulmanın sevincini sadece ı,cendisiyte � ayl�şmaya ra�ı olma�: Yabancılaşmaya k;uşı :. mücadeleye başlar. Yabancilaşmaya öylesine karşıd�r ki, _ �ayıs 1 9 1 7 tarihinde Mosko-.:a'da t9planmış "Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı"nda rusça kunuşulmasını teklif eden­ leri şiddetle azarlayarak, "Türk dilinden başka bir dille asla konJşriıayacağım!" der: Ö, bu hareketiyle ırkçılık düşüncesin­ ·de· değildir. Sadece yok olmak tehlikesiyle karşı. karşıya bulunan halkının dilini, dolayisıyla kültürünü bu yolla korUmak amacını taşımaktadır. ·

·

.

ı"

·

.

- Res'lllzade, bir ara Bakü' deki bir Teknikokula yazvır.

B i� müddet devam ettikten sonra · okuldan ayrılır. Gözlerini kend.i: vatanının tahrip edilen göğsüne ve darbeler altında varolma savaşı vepen cefakar, yiğit halkının gönlüne çevirir. Kendi ocaklarında yabancılanri borusunun ötmesini, bütün in-

.


AZEfiBAYCAN DAVAMIZ

s ani değerlerin yok edilmesini · kabul · edilemez bularak çev­ resindeki uzantılanyla mücadeleye başlar. Kendi diline., geleçeğine, zavallılığına büyük bir öfkeyle eğilir, bunları

Şahtahtlı yönetiminde ç ıkan "Şark�ı

eğitimci Mehemmed Ağa

Rus" gazetesinde bir mektupla yerer. Mektupta, özellikle dil

konusuna değinir ve bozuk bir rusçayla konuşmaya çalışan

Türk gençlerini eleştirir. Mektup "Bakü 'den Mektup" baş­ lığıyla yayınlanır. Yıl 1 903 'düt ve M;Emin Resulzad·e daha

1 9 yaşındadır; Çar zulmünün en dehşetli dönemidir. Türk '

(

.

yurtlannda, Türk insanı üzerinde estirilen terör havası oiılan canlarından bezdirmekte, fakat asla yıldınnamaktadır. Yeni yetişen kuşaklan asimile etmek için açılan aktıllarda .okuyan ve halkın haklı deyimiyle "Rus bala';l�rına kar;şın, kı!ndi

de

yetiş�ek­ eği �i� ınetqdlarından ge�en kıymetli , genÇler tedir. Köklü b.ir kültüre sahip olmanın onurunu taşıyan ve

bunu r . ? ilincinde olan aydınlar, Rushıştırmanın karşısında durabilmek için çeşitli örgütler oluşturarak mücadele ortamı

yaratırlar. •

Rl}sya Sosy�� Demokrat Fehle (işçi) Partisi "nin bir kolu , olarak Bakü' de. gizlice ku�lmuş "Himmet; teşkilatma giren ' t

. .

Resulzade, yayınlanan,. bildiri ve broşürlerde, Çarizmin d�spot . ' ' . yön�timini eleştir�ci yazılar yazar. Resulzade, sonraları, Ru s -

lar .ta�afından diğer halkiara yapılan zulümlere karşı çıkabil­

mek için "Hiil1met" teşkilatma katıldığını belirtir. ,

"Zulüm ile

abad olanın; sonu berbat olur " darbı

meselinde olduğu gibi , zalim Rus emperyalizmi . de, 1 905


A'ZERBAVCAN DAVAMIZ

yılında Japonlar karşısında · büyük bir yenil giye ·uğrar. Yenil­

g inin açtığı · yaralar, baskıcı ·. rejimin bir süre kontrolünü kay­ betmes ine yol a ç a r. O d ö ne m l e r d e serbestçe dergiler, gazeteler yayinlanmaya başlar Resulzade'de yazdığı yazılar­

da, halkı aydınlatıcı, hürriyet, b ağıms ızlık

kavrarnlarını

ön

plana çıka·r ıcı y azılarıyla mevcut basında .boy gösterir.

1905 'den 1 908 yılına kadar "Hayat" , "Tekamül", "Füyuzat",

"İrşad'\ "Yoldaş" ve "Terakki" gibi çeşitli yayın organlannda

y azıl an yayınlanır. Bu yayın organlarında yazıları yay.ınlanır.

·Bu yayın organlarından "Tekamül'' ve "Yoldaş''ı bizzat idare

tmiştir.

e

HÜrri yetçi düşüncelerin Türk yurtlarında filiilenmesi·,

her yerde bağılns�zlık teşebbüsçülerinin çeşitli gizli teşkilatlar kurmasını doğurunca, Rus despot rejiminin yeni önlemler

heraketieri

alarak gelişeri

boğrna girişimine yol . açar. Ö�ce

bölme planları uygulanır. Yıllardan beridir Müslümanların barış içinde bir arada yaşadıklan Hıristiyan azınlıklar kışkır­ lılarak iç savaşlar çıkartılır. .

.

.

.

.

.

Mehmet Emin Resulzade, Rusya'daki yeni gelişmeler . ve uygulanan ·baskılar karşısında mücadelesine yurt dışıİlda

devaılı etrriek maksadıyla 1908 yılında İratı'a gider. •

iian d a '

1

da başlanmış yenilik ve hürriyet hareketlerinin liderleriyle çeşitii görüşmeler yapar. Azerbaycan 'ın eski başkentiTebriz 'i ziyaret eder. İran'daki hürriyet hareketlerinin liderlerinden Şair Mirza Elekber Sabir ' in şairlik hayatı süresince yazmış

olduğu biricik methiyede,


İşte, Settar Han İran' ı ihya eyledi, Türk/ük, İranl.ık teklifin lfa eyledi: çJnkü bu hidmetler bütün İsldrriadır, insanadir! Aferinim himmet-i valay-i Settar Hana' dır

diye övdüğü Settar Han'la görüşür. Orada, İran'daki kardeşle­ rinin dllfUilllannın da iç · açıcı olmadığım yakından nıüşahade

eder. Muzaffereddin Şah' ın yerİ;Ile geçen M.Ali� Mirza meşru­

.tiyet taraftariarına kan kosturmaya başlamıştır. İran ve Os­ manlı kürtlerinden oluşturulmuş bir orduyla önüne gel�n

talan ettirerek sindinneye

şehri

çalışan Şah, Meşrutiyet Meclisi' ni

kapatarak Tebriz'e yönelir. İşte o sırada Tebriz, taril;ıin her d(,l­

neiTlinde olduğu gibi kahramanlannı ortaya 'çıkarır. :Burilar,

B ağır Hanlar gibi vatariın yiğit salıipleridlrleı:. Ku­ Azerbaycan�dan ve . Osmanlı İmparatorluğri;ndan gelmiş gönüllü vaıansevederiQ yardımıyla 40 . bin kişilik ·şah ordu­ ' suyla Çarlık kuvvetleri yenilgiye uğratılır. Rus hi�ayesini Se�tar . ve

zey

teklif eden Rus Elçisi Pahltanof'a Settar Han'ın cevabı çok il. . . . '

. ginçtir: _

'

.'·i

"Ben ve arkadaşlanm, kendimizi başkasımn bayrağ� al­ tında değil, yed-i devleti kendi halkımızın bayrağı altında görmek isteriz." Mehmet E�in Resulzade, k�dim Azerbaycan 'ın köy­ l�rini ,

· kas�palarını, ,şehirlerini gezer. Halkın, ce h�l e tin

-sefaletin

ve

zulmü!l darb�leri . altında inim inim

,

irıletildiğine

y �ın�an tanık olur. Tahran' a geçer. Yeni bir müca�ele için

kollan sıvar. Bu, onun için tabii bir görevin ifasından ibaret-


A Z E R B AYCAN

DAVAMJZ

. tir.

Yer ve zaman gibi bvr�laİ mücad lenin yöntemlerini ' değiştirebilir ama hay atın içinden ta� amen sil mezler. ·.

.

·'

..

· .

',

'

\ '

\

.

Mücadele her an ve her yerde vardır ve devam da edecektir. .

Yılmaz mücadele adamı Resulzade için, zulmün ve haksız­

lığın olduğu yerde mücadele etmemek, karş:ı çıkmamak şah• siyetsizlikle eş· değerdedir. Zaten onun görüşüne ,göre, "Dünı..

y'a tarihinin hülasası, gerçek ile yanlış� hürriyet ile esaret arasındaki savaşın bir lfadesidir. "Öyleyse yanlışın olduğu

yerde

gerçeğin, · esatetin olduğu yerde hürriyetin taraftan ol­

mak yaratılış amacına uygunluğu

açısından kamil ve inanriıış

insaliın amacı olmalıdır. .

T$an ' da, İran aydınlanyla sadece İraô'ıiı değil, bÜtiin

,

'

Doğiı ' n�n dertlerini göry şür. I-Iareket ve çöz �m yoll �rı ü zerinde. onlarla fikir alışverişiilde bulunur. Düşünce sahasın­ da p erley�n çalışmalann eyleme dökül�esine lCarar vermr. Eylül 1 9 l O ' da " İ.rari Demokratik Partisi" kurulur. . İ ran 'lı .

.

.

'

.

1 "1 :

.

.

.

.

-•.

' •

.

'

,.

r

Seyid Hasan Tağızade, Hüseyinkulu Han Nevvap, Süleyman Mirza� Seyid Muhammed Rıza gibi aydınların katıldığı Par­ t i ' n i n y ay ı n . organları 11İ ran-ı Nov" v e " İ ran-ı Ahat" ' ,

'

.

.

,

':

.

.

gazetelerinin başredaktörlüğüne Mehmet Emin · !{esulzade getirilir. Resulzade, · her el attığı işte olduğu gibi, g'azetecilikte de büyük başarı gös�ererek yazılaı:ıyla bütün İran'da yankı uyan­

dım. Müca.dele '. arkadaşlarından Seyid Hasali Tağızade, 1955 yı lında

yazdığı

bir m'ak al e s i ri d e , "Modern Avrupa

gazeteciliğini İran ' a ilk defa getiren Resulzade,dir;'� diye


AZERBAYCAN DAV·AMIZ

yazıyordu . . O, yazdığı yazilatda; · sadece· Doğu 'nUn binbir hileyle karanlığıa boğulırniş düşünce dehliz1eritıi ·ışıkhindırmakla yetinrnez. Mensup olduğu uygatlığın külleri üzerinde, kesil­ miş kafalardan piramitler yükselten emperyalist devletleri, zalim diktatörlükleri de yerden yere vut�rrlk, göz" boyayan yalancı perdeleri . aralar, sefal�tten biiar olmuş' 'halklann deh� şetli tablolarını gözler önüne serer. Onun yüreğinden, �.ey ninden feyz al"ar�. paQDaklar� . arasında y�şermeye başlayan fidancılığın cazibe, merkez! ol.. maya baş�ayışr düşmanların gözünden kaçmaz. İran 'd�i . meşrutiyet hareketlerinin kendi eteklerini de tutuşturacağını hisseden Rusya, İran'daki burjuvalar, aristokratlada 'clnıaşır. B�ğımsızlık ve hürriyet ateşi binlerce masbıiı�n karuyla sön: düiülmey·e çalışılır� Her yer yaiıgıri yerine dôner. · �

, .

.

.

.

..

.

-'

.

. .

.

. .

. ,,.

.

: '

·

.

·

. ') .

Rusya, bir gün başına bel� . ql�ca�ını ta�w.in e tü ği Resulzade'yi, "Rus vatandaşı olduğu" gerekçesiyle resmen İran ' dan ister. Resulzade durumu öğrenir öğrenmez, Tahran'daki müdidele arkadaşı ile birlikte İstan�ul' a.kaçar. . .

Resulzade 'nin geldiği • İstanbul, artık Asya �mn en güçlü kalesi olan İstanbul deği ldir: imparatorlu ğun karı şık dönemidir. Bu karışıkhğa, çöküntüye çare bulması gereken aydınlar ise birbirlerini düşman ilan etmişlerdir. Düşünceler, yollar, · arzular, yabancı kaynaktan besleJiiınektedirler. Durum, tAzerbaycan ' lı Şair Hüseyin Cavid'in yazdığı :··��urum'' piyesinde tarif ettiği gibidir:


�2EREtAYCAN DAVAMIZ . O

gün ki İstanbul' da gençlik Fransızlaştı Gittikçe T#rk eL�(adı uçuruma yaklaştı Yurdumuzu s(Jrdıkça düşkün Paris m()da,sı Herkese örnek oldu sersemfrenk edası '

.

.

: :

.

.

. ,

(

.

.

.

'

.

ı

.

.

.

Bütün .bunlara rağmen Reşı.ılzıı.de İstanbul' da hiç yalnız�

Iık .ve yabancılı� çeicn,ıez. Devrin en ünlü aydınlanyla güzel .

.

.

:

.

'

.

.

dostluklar kurar. İstanbul' daki aydınların, p�litikacıların , . Azerbaycan'dan habersiz oluşları onu hayrete düşürür. Son­ . taları, 13 Adtlık' l 9 1 8 ' de "Azerbaycan" gazetesinde konu

hakkında Şurilan· yazar: "İslam'ın merkezi İstanbul'da Kaf­ kasya, htlsusen ;Azerbaycan hakkında malfimatlar çok azdır."

.

.

trf. Emin �esı.ılzade,. bu durumdan rahatsız olsa da .k aramsarhğa kapılmaz1 Yine asasını (kalemini) eline alır. , ,

·

.

.

.

.

.

'

.

.

· ·. ·

"Sırat-ı Müst�kim" de Az�rbaycan 'ı tanıtıcı yazılar kaleme · alır. Sonra, "Türk Yurdu" dergisinde, İslam dünyasının 1 9.

yüzyıldaki en dikkati çekeri simaia:rından Cemalettin Ef­ gani'nin (29) •'Vahdeti Cin�iye Felsefe" isimli yazısıru Fars. Çad.an türkçeye tercüme ederek yayınlar. Büyük bir ilgi doğurur. Kendisiniri de kautdığl düşünceleti hayatının en zor .

anlar_ında 4ahi savunur. 1920 yılındaki Rus istilasından sonra sığındığı Lahıç 'da yazdığı "Asrımızın Siyavuşu" isimli

es�riQde de, A.fgani.'den . mülhem düşünceler -gprmek _lç.üıı.\lür. '

. . .

­

AfgaW.'nin, "İslam dünyasının perişanlığı .karşısında,

"İttihad o'

müm

ıL

..

'

i s lam �· mümkün olsa da,. Müslfiman halkl arın •

· ·- ; :•

.

, ,

• •

bağım�rz;hklan,nı kazanarak sonradan ittifak ,oJuşturm.aları't (29) Cemalettin Efgani (1 836-1 897)

.


; AZERB AYCAN

DA�VAMIZ

düşüncesini şöyle formüle eder: "Bütün Türklerin, bütün

Araplann, bütün ' Farslann içtimai bir VÜcud gibi birleşmeleri ·

hem mümkün, hem istenilen bir haldir. Müslüman . olan mil-:

bir millet ve bir hükümet haline geldikten sonra ittihad . değil; İslam ittifakı yapabilirler. Fak�tböyle bir ittifak müın� letler

kün olmasa c;la medeni atalca vardır ve i)lrnahdır da" Resulzade, ı 9 1 3 yılına kadar kaldıği İstanbıil 'da "Türk Ocalclan"nin çalışmalarına }catılır� "Türk Yurdı.(nda ·yazılar yazar. Özellikle, "İran Türkleri" başlığı altında. yazdığı seri makaleler büyük ilgi doğurur. Bu makaleler, İran'da d� :I'üit­

lerin yaşadığını Türkiye ' deki kamuoyuna duyurarak onlann

b'azı konulardili yanlış düşünce ve bilgilerinin .düzeltilmesine ·

büyük katkıda bulunur.

ı 9 ı 3 yılında Romanov hanedanının 300.yılı münasebe­ tiyle ilfuı edilmiş olan genel aftan yararlanart Resulzade Ba­

kü 'ye · döner. Büyük bir aşkı'a çalışmalarına yeniden başlar. Önce "İkbal", "Didik" gibi dergilerde yazılar yazar. 1 91 5 yı­ lından itibaren, gizli "Müsavat Partisi''nin yayin organı gibi faaliyet gösteren "Açıksöz" gazetesini yayıniartıaya başlar.

Onun, gizli "Himmet" teşkilatından sonra .girdiği

ve ölümüne

denk programim, Azerbaycan 'a olan biiyük hizmetlerini· sa­

vunduğu "Müsavat Partisi" ı 9 11 yılında kurulmuştur. Bu Pat� ti 'nin kuruluşunu, Resulzade'nin candan arkadaşı

ve

mücade­

le yoldaşı M.Emin Resuloğlu şöyle anlatır: " ı 9 l l yılının bir sonbahar g ü �Ü , Kazımzade ·Abbas

Bey'in kırtasiye mağazasının arka tarafında toplartmıştik. Ar­ kadaşlarımızdan Taki

Nakioğlu içeriye .girdi ve 'bizlere '.'Gür� ;


AZERBAYCAN DAVAMIZ ''

cülerin,

'

Ennenilerin, Ruslann 'siyasi partileri var, bizim neden

· olmasın? Biz· de bir siyasi parti kuralım," dedi. Bir . kaç gün süren -müzakere ve müşavereden sonra Müsavat Partisi 'ni kurmaya katar verdik. Zaten merhum Mehmet Emin Resul;. za:rle · Bey' de o tarihlerde bulunduğu · İstanbul' dan bizlere yaz­ dığı imalarla dolu mektuplarda bir siyasi teşkilata ihtiyaç ol­ quğpndan bahsediyoniu.; , ' Gizli :olarak kurulan partinin ilk teşebbüsü , Terek Nehri üzerirtde' stratejik öneme sahip olari büyük bir köprünün tah­ rip ediıinesi olmuştur. '

'·

'

, . . , MUsavat Partisi 'nin kuruluşu Rusya Müslümanları t arafından sevi�çle karşılanırken Rusya polisini de telaşa düşürniüştür. , .

. , .

M.J;nıin Reşulzade ' nin tarih içinde oyn�dığı rol ve . t�ihin hayat üzerinde estirdiği ��n fırtınalı, bazen de serin . ·

'.

•'

.

.

.

'

.

.

rüzgarıyla, geçtiği y�l, hep "Müsavat"ın ilkeleri ve. heyecanı içinde geçmiştir. Kurulduğu 19 ı ı yılıpdan . ı 917 yılına. kadar b�yük bir ç�saretle düşüncelerini halka yayan "Müsavat Par­ tisi'.' �917 yılıpın Nisan ayında Gence 'de. kurulmuş ve Gen­ ce' d�ki . Şah Abb,as Camii ' nin önünde yapılan. bir miti�gde kuruluşunu, "Yaşasın Azerbaycan rnuhtariyetiJ " ·slogaiıları arasında halka duyuran "Türk Adem-i Merkeziyeti :Partisi" ile 1 9 1 7 yılında B akü 'de toplanmış "Kafkas Müslümanları KQiultayı"ndan sonra birleşmişlerdir. Haziran

ten

.

'

.

l9 1 7 'de birleşme lcaran alan iki parti, birleştik, sonra· her yerde teşkilatlanmaya başlar. Azerbaycan' daki


büyük : şehirlerin: yanısıra, 'Rusya/ m n Heşterhı,ın; Stravropol . şehirlerinde, Gürcistan ve.-Ermenistan'ın baskentlerinde,: ;Tür· kistan' ın merkezi Taşkent ' te ; Tebriz ' de, · İstanbul 'da d a şubeler açarak Azerbaycan problemini her yerde anlatmaya ,'' koyulurlar. .

26 �kim "19'1 1 tarihinde yapıl�n P��ti ' nin "Birinci Kurultayı"ria .Az�rbayc.a�;ın her 5,00 t�msilbi 'katılır. ' I\1.Emin ResuJ�ade oy ' rikluğuyla Pa�ti''nin başkanı seÇilir� Resulzade, aynı yıl Rus Parlamentosu · için yapılan seçimlere de katılarak • •Azerbaycan-Türkistan" milletvekili seçilir.

yerinden

Ç

..

"-Mtisavat Partisi" &tEmin 'Re·s�lzade li'ct�rliğindeki ' ' : ' i . ' .:, ' ' :, : :ı Rusya' daki gelişı;hel�ri gerçekçi bir yaklaşımla takip eder: Rusya' da ya�ayan azınlıkların bağımsı:Z_lığa·. giden yoldaki iik basamağı �an .''Muhtariy�t" pÜŞüncesi� .sıkÇa dile .getirerek halka: ayn yaş�ak, bağımsı� ,ye. hür olmak '�onus�rid� �yet� , , j i�areti ver��iı;. Bütüq lerini ortaya koyma zamanınıq Beldiği . ' ' ' · \ cephelerde hücuma geçen muhalif gruplar ise· "Musavat"ı halkın gözünden düşürmek için her yönteme baş vurmaktan çekinmezler. "Mtisavat Partisi": ve' onun: yön·eticileri her türlü karaıamaya, yatatilan gü 9 IerC' gö�üs gen�rek yıl ma dan mücadelelerine devatil ederler. önlai, uçsuz bucaksız s'aniHın karanlık bir yolda yakabifdikleri kilçticük bir meşaleyle u'cun­ daki aydınlığa doğru koşarlar ve yukanda aniatildığı gibi Ul­ keler'iiii n üzerinde · bağı ılı's ızlık gürie.şiniri önünü açmayı ': � başarırtar.· '

.

. .

. .

.

,• ,

.

.

·· .

·.

'

. ;

'

·

'

·.

'

·

·

·

·

· ,

·

Artık Resulzade 'nin . �Utpn P�M�lleri gerçekleşmiştir. Yüzlerce yıldan beri bağımsızlığa susamış, az daha kendi :

\ i' ;


. AZE.Ra'AYQAN DAVAMIZ

kiıpliğini kaybetme noktasına gelmiş bir ülkenin halkı bağım­ sızdır. Yill dan beri rüya.slnı gördüğü, cefasına elinde kalem; dilinde sönmez bir ümit mesaiesi ,gibi dur sayıkladığı "Azerbaycan" ismi taribin sayfalannda "Cumhuriyet"le yan yana yazılarak bağımsız yaşamanın onurunu yeni, ·nesillere . ulaştınrken,, karşışında duran zorluk­ , larm. da farkındad'-r. B ağımsızlığın ardı�d� he�eri alıŞmalar b latılır 've Feth Ali.HıU;ı başkanlı! - ında hÜkumet öreve baş-

ar

katlanarak

.

madan

...

·

lar.' ·

·

· ·

·

·

·

� .

·

g

Ç

·

·

Aralık ı 9.J 8 ',qe açılan �bayçan Parlamentosu 'nun açılış kpnuşmaş),Ill M.Emin Res,ul�ade yap<İr: Konuşmasında, bağımsızlık u�hİnda verilen . qiücad�Iecle gösterdikleri sehat . · W kahramanlik için . h�Ikı ve . miqetvekJ.Ilerlni tebrik eder: Gelecekte genç Cumhuriyeti' bekleyen tehlik�le� hakkında gerekli uyanlarda bulunarak endişeleri'ni dile getirir. kardeşler arasinda slıren kavgaların, ayrihklaruİ 's�na erdirilmesi gerek­ tiğini . özeiiikle vurgular. KorıJ�masıiıın bir . bÖlümünde şöyle . der: ·

. "Bi� Azerbaycruı'J.ılar bütün .va,rlığınuı.la kendi . . gelece. ğimizi, kençli b�msızlığınuzı sayunmak ve korumakta ısrar _, . . eder,. sabır .Ye me.��t gp�trıirsek, . hiç ş.üph�siz ki,_ AzerbayCll.D Çumh\iriyeti paylpa,r olur. F�t buqun için, tekrar .ediyorum,. şabır, metanet, fedalçırlık ister. Yeter . ki, biz kendimizin . . ·: . . bağımsızlığa 1ay* olduğumuzu isbat edelim.1 ,Bu' oldu nıu, sizi . . . . . ternin ederim ki, kimse hakkımızı teslim etmemek ce,s aretinde bulunamaz. hangi vicdandır ki, bağımsızlığı isteyen ve liya. . . ' � katini ispat eden bir milleti kahretsin." .·

;, ,

, .

. -

"

'

.

\

.

.

.

.

.

·· '

.

1

.

.

. ! .

'

.

.

.

' i

.

. ,

.

'

'

.

.

:

1

;

: · · ·

,{

.

'

'


AZ-E,BB'AVctA'N o·A vAMIZ

Parlamento açilır, bük.iimet kurulur ve hızla çalışmalara

başlanılır. B ir yanda dı ş siyasi problemlerle boğuşulurken, öbür y andan da· iç meseleleri halletme yolunda büyük mesafeler alınır. Meclis'in ilk aldığı kararlardan . bi ri, kendi dillerini ülkede resmi dil ilan etmek olur. Bu konuda �7 Haziran 1 9 1 8'de· alınan karar şöyledir: Devlet-:i lisan Türk dili .kabul e9Herçk, ileride: b�tün mahkçme; idarey-i dahiliye ve. sair deyair vazifeleri paşınd,a duranlar bu lisanı bih:mler olana kadar hükumeti. müessi,Yal�,rqa Rus dili iste'malına . da" müsaade edilsin." Gerekli yasaların yanisıra Devlet'in bir ordusu olması için ·hızla çalışmalar yapihr. Hazar Denizi ' nde küçük bir deniz filosu kurulur. Polis ve posta teşkilatları düzene sokulur, alf�be ıslah, edilir, . Gelişen olaylar katşısında geliştirilen yeni politikalar, heyecanlı ve hu mmalı çalışmalar sürerken, Azerbaycan' a dışandan yönelen tehlike herşeyi birbirine katar. İki yıllık Aze�baycan Demolq�tik Cumpp�yeti 'ni hazme�emeyen bir Bakü petrolle�inde gözü olan Rusya ordusunu Azerbayqn ' ' " · hududuna yerleştirir. Azerbaycan'� yutmak isteyen Rusya'nın ., . : ' . isteği çok masumd.ur ve Azerbaycan·· cia da taraftar bulmak­ . tadır: R.us Ordusu Azerbaycan ' ın bağımsızlığına dokun� . mayacak sadece Azerbaycan 'ın içinden geÇerek Anadolu ; ya y a�dıma koş acaktır. Çoğu insan bu y alana inanarak bükilmetin bunu kabul etmesini ister. Rusu çok iyi tamyan ve yıJ.larca emperyalizme karşı mücadele veren M;Emin. Resul­ zade ise söylenenlerin aksine Ruslann yalan söylediklerini ve '

'

.

.

.

.

.

· ,


Azerbaycan'a bir defa , gitorlel:se bir daha . çıkmayacaklarını

çok iyibilmektedir Hetnen·Azerbaycan Meclisi:'ni toplayarak .

o · ünlü

konuşmasını yapar; Buraya bazı �ölümler alacağımız ·

konuşma gelecekte ·: gerçekleşeri ·olaYları önceden bildilinesi

aÇısıİıdan onun ne kadar ·haldı ' ve ileriyi gören ·biri olduğunu .

ortaya ko y m ak ta d ı r. "Efendiler" , der. ;,ltus· ordusunun hud\Jdumuzu geçtiği bit zamanda, onlanri parıliılı yalaniarına inanmayıriız. Türlciye, Azerbaycatı'ın ·sığınacak yeridir. Kendi sığırtacak yerini kurtannaya giden bir kuvvetin samirniyetine inanırsa, Azerbaycan öyle bir kuvvete yol verir. Fakat biiiin bağımsızlık ve hakimiyetinlizi ayaklar: altında çiğneyip ser�at bekçilerimi:zi toprağa ölü: seren hai� bir kqvv.et . bize yardımcı olamaz." "Bu kürsüden çok kere bağıms'�zliğiİri�zı göz bebeğimiz

gibi korupıaya, hürriyetimiz . yolunda canımızı

siper etmeye,

öldü\ var, döndü yoktur, diye . son damla kammıza kadar dayanmaya ant içini ş adarnlar 'değil miyiz?"

·.

·

, Gözleri ve beyinleri gerçeklere''kap�h insanlar M. Emin

Resulzach� 'ye inanmazlaC:: Dost sandık:hirı düşimin . ülkeye girer. oyunun kısa zamanda f�rku1a �ara�

halk her yerde is­

yan . eder. Faiçat düşinan çok gUÇlüclur. 'kimsey� aman v:eril­ ·onların 'ıanıdığL Mk, hukuk ve vicdan yalnız ve yaİ�ız

��z.'

.

sahip olduklan silahlarıdır. '

1

'

.

. ..

.

1 •\

'

· İşgalci kuvvetler, çok g�çm�den

M.Eroin Resulzade'yi

ele · geçirirler: . Halk1 · bir sU.re .oyalayabilmelc için onu . tıemfn .

.

öldürmei, hapse; a tarl a r.. O ·sıralar Bakü iye gelen Stalin, .


A:Z'ERBAVo'AN DAVAMIZ

Reşulzade 'yi Doğu ile ilgili planlannda kullanmak am�cıyla hapisten kurtararak (30) _Moskova'ya götürmek ister.

Moskova' ya. gidecek trenin kalkmak iç'in sadece iki

saatlik bir vakti vardır. Bakü istasyonunda sabırsızlıkla bek,.

leyen aynlık·treni sanki onu ebediyyen o: çok s.evdiği yurdun­ dan kopalinak için hazırlaniillştır. Bütün benliği ile bağlı ol­

duğu yerlerin havasını yudumlayabilmesi,

o

bulutlu gözleriy­

le her köşesini okşayamadığı yurdunun kokusunu içine

çekebilmesi için sadece iki saati vardır. Buğulu bakışlar

vatanla dört kişilik. ailenin üzerindedir.

Kan Azerbaycan'a,

kah sahipsiz ve korumasız .kalan aileye qak a,r. Tahammül edilecek gibi değildir. iki küçük oğlunu • . kara gö4lü .ııaz h

kızını ve onunla ahdleşmiş, her çetin gününde derdini, has­ retini çekmiş amca kızını önce Allah'a 'sonr� da Azerbay.

can'a emanet eder. .

Trenterin yürek paı;alayıcı o siren st:sleri, ayrılıkların

gönüllerde kopardığı feryat ols,a gerek. Yoksa J�öyle acı duy­ gular uyandırmazd'ı insanlarda. B akü 'nün içJnden. acı acı

öterek, adeta � esulzade ' nin_ "elveda" haykırışını B akü sernalarına yayarak giden tren onu Azerbaycan'da·n · hiç, gel­

memecesine alıp gider. Dönüşü olmaya� bir yoldadır �.·ı�. . .

__ ,

.

:,: ,

r ;,

M�Emin Resulıade 1922 yılına kadar Moskova 'da kalı�.

Stalin onu "Milletler Komiserliğinin "Matbuat Mü_vekkil•

' ·

1

••

liği"ne atar. Ayrıca Moskova Şar}Qyat Enstitüsünde Türkç�-

(30) Rus çarlığına karşı verilen mücadele yıllarında, Bakü'de Stalin'le birlikte ha­ . reket eden Resulzade, Stalin'i Çar pO lisinin elinden ·kaçırarak onun hayatını kurtarmıştır. ! . .. .

··


AZERBAYCAN

DAVAMIZ

Farsça dersler verir. Onun Moskova'da eli' kolu bağlı k�lması karşısında, Bakü 'deki Müsavat Partisi yer altında faaliyetlerini yürüt­ rneğe çalışır. Bakü�deki Parti yetkilileri, eski milletvekillerin­ den Rahimbey Vekilov (3 1 ) ve Bakü askeri teşkilatının reisi Dadaş Hasanzade'yi bir miktar parayla Moskova'ya, Resul­ zade'riin yanına gönderirler. Yapılan plan ,gereği, . Resulzade ilmi araştırmak bahanesiyle Leningrad'a gider. O�ada Tatar eğitimci Musa Carullah Bikiyev'in (32) yardımıyla bir sandal temin edili�. SandaHa Fin körfezini geçerek Finlandiya'ya ulaşır. Finlandiya' da da Tatarların bir ay kadar misafıri olan Resulzade; mücadelesini sütdürrnek için Türkiye'ye göç eder. Başı her derde düştüğünde bağrına koştuğu İstanbul, yine onu bir evlat gibi sarar. Ona, vatanın düşmüş olduğu kor-· kunç vaziyet karşısında müdidele azmi aşılar. Hemen işe sarılır ve "Yeni Kafkasya., isimli bir dergi çıkararak düşün­ celerini, Azerbaycan' a yönelik d.uygularım k,ardeşlerine ulaştirmaya çalışır. · .

1

.

İstanbul'da ilk olarak "Azerbaycan Cumhuriyeti'' isimli kitapı yayınlanır. 1 923 yılında ise ikinci kitabı, Azerbay­ can 'da firarda iken, büyük bir duygu seli ile yazmış olduğu ''Aslı:mızın Siyavuşu"nu neşrettirir. Bir süre sonra Türkiye'yi terk ederek Avrupa'ya gider. Paris'te yayınlanan ve esaı;et al­ tındaki halkiann sesi niteliğindeki "Promete" isimli dergide ·

(31 ) Rahimbey Vekilov ( 1 897-1 937) '(32) M. Carullah Bikiyev ( 1 874-1 949)


,AiEAaAYCAN DAVAMIZ · .:ı

. . ;'\._�

�\ \' f '

'·· . /:

-�

;:;;;;:=;ı;;;;= 161

.ı'! : : .i i'. ;

";.

--�·

·

� '�-

·., .:.:: ' . - '

yazıhır yazar. Jlerlin' de çı�an "İstiklal ", "Kurtul u ş" isimli gazetele)'de yazmanm yanında: 'R usça, " Ç�ğd �ş Azerbayc�n . Edebiyatı", Alma�ca, '"Das P�oblem Azerb1;1jcan'1 gibi Çeşitli .· · kitaplar yayınlar. .!>' ' .J. . ' : ; - : ! · 1 9 34'de Varş ova' daki çalışmalarıyla Azerbaycan · davasını dünyaya duYurmaya �alış ır. Tek serveti, bilgisi, azmi ve kaleınidir. Durmadan, diniemrieden konuşur, yazar ve yeni ' yeni dosdar edinir. .

.

. ·

·

Alpı�y� gibi ülkelerin esir ülkelere, balnş tarzını ve yü. rüttükleri .politikaların metodunun �hlaksız�ığı karşısında · is­ y,an eden �e,sulzade, .1922 yılından beri kurulm�ş "Azerbay­ ' cıın Mi lll �erkezi' nin başkaıilığını da X�par. GençÜğin�en . . beri el attığı her işte Azerbaycan davasmı ciüş�nerek çalışan. Resul zade, 7 Mart 1 955 yılında gece saat 22.45 'de Alman Şa­ iri J.V. Goethe;nin ölürken ışığa susainiş haliyle çığlık çığlı­ ğa, .�1b1raz lŞJk, biraz ışık!" diye bağırdığı gibi, o da, vahşice­ sine koparıldığı "Odlar Yurciu''nun o dinmez korkunç' özle­ miyle Uç defa "Azerbaycan, A ierbaycan Azerbaycan!" diye bağırarak şu haksızlık ve zulüm dünyasına veda eder. ·

·

·

·

·

·

·

O, Yiğit ve yılmaz mücadele a'damı ' Resulzade'yi, son olarak, onun dava arkadaşlanndan İran'I ı· Seyyid Hasan Tağı­ zade'nin satırlarıyla anlatm� istiyorum. Onun ölüniü md� a­ · sebetiyle, . Tağızade 1955 . yılında şöyl� yazmıştır: "Resulzade, btitün.ömrüm boyupca, Doğu dünyasında eşine ratlamadığım, mübalağasız söyleyebileceğiJ11 fevkalade nadir insanlafdan biri idi. Mehmet Emin Bey terbiyeli, kuvvctli m�ntık sahibi, temiz k�lpli, doğru sözlü, metanetli, tam manas'ı yla dürüst, ·' · ·

.

j

'J


AZERBAYC"N .DAV.A MIZ

fikir ' ve yoluna deri� bir iman beS leyen fedıiıc§r,' mucahit' ve örnek bil- insandı. Böylelerine 'zamanimızda' ve Hele biziin tarafl�rda rastgelmek �üriıkün değildir." .

'

RESULZADE'NİN YENİDEN DOGUŞU ,Bir .').7

, . r .

'

N i s an günü i�gale uğrayan Azerbaycan tam 7 l .�·

yıl boyu talibine boyun eğ�r. O renkl�r ve güzellikler ülkesin. düşü�de ne ses duyulur ne de seda. Sanki Resvlzape'nin celeri, hayalleri ve hep yükseklerde kalması istenen bayrağı, ki s a ca m ira s ı binlerce · ine tre toprağın · altina göıiıülmüştür. 'S anki . diller kesilhtt'Ş , hafrıah\r kiızınmı ş , bakışlardaki manalar öJdürülmüştür. Herşey ölgün ve suskundiır; Fakat dünya sürekli dönmekte ve· dônüşümüyl!! de tarihin yolunu yeriiden çiz�ekiedti'. .

.

.

'

'

·

1

Sovyetl�r Birliği hiç kimsenin b�klemediği bir zamanda dağılma sürecine girerken,' A zerbay c an da Resulzade 'de bütün canlılığıyhi ye�iden doğar. So�yetler Birliği çatı.rdadık­ ça A�rbaycan canla�r �ç kendine ?önüşün basamaklarm� bir , bir çıkmaya baş�ar. , •

.

.

'

•· .

.

'·

:

.

'

,! '

;

.

.

1988 yılında Askeran 'da iki Azeri gencinin öldürülmesi

olaylar, Azerbaycan'da içten iç e ba ş s qn u c.u ortaya çikan .. ) ... . . ' . � !ayan h areke tin kıvıl9m1 olur. Ol ayl ar önce Karabağ ' ı , sonra ' ' da . E rm en i} e ri n taşkınlıklarıyla bütün Azerbaycart' ı sarar. . . . . Azerbaycan yönetiminin aymaz tutumundan ' gıria getiren ay. . dinlar 'öfgütlenmeye Qaş lar. 1 6 temmuz 1989'da Azerbay ­ ,c��·ı b(lğımsız� ık tarihin� darhg asını vUracak qlan "Halk Cep­ hesi " kurulur. "Halk Cephesi"nin etrafında ôrgutlenen halk . gece güild.liz n1e)�d�nlarda bağımsızlık slöganlah atarak, ken. ..

· :

ı

.

· .·.

·


AZERBAYCAN DAVAMIZ . '-�-' ' : � �;

.

.

� ,

;;;;;;;===

·:

.

. ,,•

ltiJ

·.., . . ·

dj kimliğine sarılman,ın.. mücadelesini yine başlatır� ' - ! . · ' TÜrklerinin Erm�njstan 'dan habire kovulan Azerbaycan Bakü'deki periŞ'anlı.kları ve r�netinıin vurdtimd� ymaz dav­ ranışları sonucu Sı.İmgayıt'. da,' -Baku',de ve diger şehirletde p�ayla; çıka:r. Hergün Azerbayı.:an, sınırına yapılan hücumlar �e .Kıırabağ'da� gelen zulüm haberieri halkın bağımsızlık- arzulannı daha di keskinleştirlr. Azerbayca 'daki bağımsızlik hareketinin dalga dalg� yayıldığını gören Moskova, 1 990 yılının 1 9 Ocaic'ıni 20''ye bağlayan gece, tali} 70 ,Yıl .önce hunh'}rca gerçekleştirildiği gibi �us ordusu B �ü ; ye girer. Her y�r yakıp ytlolarak yüz­ lerce masum sivil öldürülür. B� hareketieriyle bağımsızlık hareketinin sona ereceğini sanırlar. Ama y anılırl�r. Dökülen ' kanlar ve aktılan gözyaŞları Azerbaycan'da karanfıllerin 'kırrriızılığında aydınlık getirecek günlerin habercisi �lur. ' 8 E�lül 1 99 1 'd� süngülerin gÖlgesinde yapılan De�let B aşkanlığı seçimine, �oskova'da eğitilmiş Rusya yanıisı Ayaz Mutallibov tek başına kaulır ve kazıüıir. . - ·· . i s Ekim'de Azerbaycan bağıriısizligını ilfu1 eder. Ve bir tuzak olarak Rusya tarafından kurulmuş "Bağımsız Devletler Toplulu�u"iıa kararinı Muttallibov imzalar. 2 Mart 1 992 tariliinde Aierbayc �n BM üyeliğine kab�l edilir. 6 M�rt 1992'de halkın arzusu hilafına politikalar yürÜt­ ıneye çalışan ve hiç bir probleme çare · bulamadan eski sis­ ,temin yö�temiyle h�lkı baskı altında 'tutmaya çalışan Mutal­ )ibov, cumhurbaşkanlığı sarayı önünde günlerce sÜren gös­ , terilerden sonra istifa etmek zorunda kalır. •

-..

.

.1

'

ı

·

,

.

.

'

'

'

·

.

·

� . ,, ı ' ' . '

.

..

.'

.

·

·

'


AZERBAYCAN D�.VAMIZ

MutaUib�v 'iın isfifasl · sonuc� 1 8 Mayıs l992 tanhinde fl�lk C�phesi liderlerind�� İs·a· G�mber M�clis Başkanlığı' n� ,: s�çilir ve D��let'Başkarılığ� 'nı . vekaleten tistienir. ·! ,. , fHaziran 1, 992 'de ise Halk Cephesi lideri Ebülfeyz El� Çibe:y % 6Ö' a' varan oyla Curnhurbaşkanlığı 'ria seçiÜr. 7 Ekim 1 992 . tarihinde Azerbaycan Mecli�i, . 1 99 1 . )'ılınd.a Mtİüillibov tarafından imzalanmış BDT'na katılma ai1'tı aşiTlasını · onay:. '' . . · ı am.ayı reddeder . ··

·

.

·

' (.. (!

. AZERBAYCAN'IN CÖGRAFİ VE' EKÔNOMİK DURUMU

. Az�rbaycan'ın denizden yüksekliği tiıkriben 1200-lôOO nıetr� aras�ndadlr. Topraklannın o/o ,1'si tarım� .elverlşlid.i r. Eiı münbit ovaları, Gence, Şa111 ahı, Akdam, Salyaiı ve Lenldir.an . . . . şehirleri arasındaki sahalardır. Aze;baycan, daha ziyade büyük' dağların kapladığı bir yÜks�k yayia görünümündedir. İklimi, kışın ılık, yazın sıcak­ . tır. Küçük Kafkas dağları ile Tafış sırad�ğlan ormanlai-la k�p­ lıdır. Kuzey Azerbayc�n;�n 1 9 1 9'dal<.i yüzÖlçümü 94. 1 34 km · .kare olarak tesbi� edilmişt�r. Stalin, 1 0 �in Km2• k�relik bölümÜnü Ermenistan 'a hediye etmiştir. Şimdi ise yüz öl­ ç�mü 84 bi n Kilom�tr� kare, nüfusu ise 7.5 milyondur. . . Azerbayc�uı' ın yeraltı z�nginlikleri bakımından dün­ yanw en zen.gin ülkeleririden . biridir. 1 90 l yılında Rus pet­ rolünün! % 95 ' ini üreten Azerbaycan, gelişen teknolojiye ayak . : ' . uyduramadığı için yeterli verimlilikte �ullanılmayan petrol yataklanyla yine de en kalit�li petrol üreticisr'cturu�undadır. .

,__

.

.

.

'

:

· .

: ·

.

'

.

ı


Petrol dışında en önemli tabii zengi nılkierinden · biri de, 4ti0 rrıilyar metreküpü. bulunan döğalgazıdır; SSCB, yıllardır ihraç etiiği doğalg�zın % 70 ' i n i Azerbaycan':dan sağlatnıştıt

Azerbaycan' ın diğer doğal kayna klan ise· kurşun, çinko,

demir, bakır cevheri, aliminyum, iyot, broırttirl'ü sul ar, kireç, tuz ve meriner gibi yapı mal zeme leridir. B üyük bir çeşitlilik gösteren sanayinin temelini enerji, ünalat, kimya s an ayi gibi ağır sanayi dallan oluşturur. Gübre, tarım ocakları, yakıt, sanayi yağlan, suni kauç uk ve plastik sanaylıeri de gelişmiştir.

Bütün dOnyada "Rus h av y � rı " diye ünlenen Mersin bahğı havy an yalnızca Azerbaycan'da üretilir. . ··

ve tarım a dayalt sanayi gelişmiştir. Kür Ç'ayı ' nin · güneyindeki Mu ğan bölgesi de çırçıi'- fabrikalatıyla .

·

Şitvan 'da tarım

pamukçuloğun merkezidir:

:

'AZERllAYCAN'DA İLİM VE SANAT Tarihçi Yakup İlam av i , Şirvan'dan Derbent 'ten\ 'Sel­ mas;tan, Marağa'dan ve Tebriz'den Doğu 'nun ki:lltüi inerkez­

lerinde tahsil görmüş alimlerden bahseder. Ünlü Azerbaycan alimi ve filozofu Behinenyar i bn. Merzban, İ�n S!na'nın talebesi iiriiş. Onun, "Meratip el Mev­ cudat", "Mabet el Tabi y at", "El · Behçet · ve ·es ·. Saadet" gibi eserleri keridi dallarında :çok önemli eserlerdir. İlk ikisi Ai­ rnancaya da

çevrilmiştir.

Yine ünlü alim Hat ip Tebrizi 1 030 y ıl ınd a Tebriz' de doğmuş·, Bağdat'da t ahsi l almış, Nizarniye Medresesi 'nde hocalık yapinıştır. I 2. a�ırda Ş i rv an ' da y aşamış Fazıı Ferided-


din Ş,irvani bir çok yıldız çizelgesi dQzenlemiştir. 1 259'da Marağa'da bir .rasathane kurulım,ış! 14 asırda Tebriz'de Da{-üs Şifa hastanesi açılpuştır. Burada hem tedavi hem de qğretim yap�Iıyorçlu. Bu konuda Fazlullah Reşided­ din'i, Mehemmed Nahçıvani, Tebriz'li Bedrettin Emir S.eyyid Ahmed Lelevi, Celaleddin Mehemıned Devani gibi üı,ılü isimleri sayabiliriz. Orta.ç ağ ' da, Azerbaycan'da büyük ustalar yetişmiş , güzel mimari eserler vücuda getinniştir. Azerbaycan 'ın en tanınm� miman Nahçıvan 'lı i E�ube�iroğlu idi. 1 1 62 yılıqda Nahgıv an ' da yapılmış Yusuf İbn Kuseyr ' in ve Atabeğ Mehemmed'in eşi Mümine Hı:ı.twı'un türbele.ri onun tarafıı,ı­ dan yapılmıştır. Azerbaycan'daki türbeler, camiler, kaleler, köprtUer baştan . başa nakışlar ve kitabelerle süslenmişt.ir. ÜnÜ her yere yayılan Azerbaycan'lı mimarlar, başka memleketler­ de de eserler ortaya koymuşlardır. Timur tarafından davet edilen Azerbaycı:ın.' h mimar ve lı,at�atlar, Semerkant'daki Bibihanım Cami 'sini, 1 8. yüzyılda ressam Firuz �un Şeki sarayu1da, Nizami 'nin bazı eserlerinden ilham alarak yapmış , olduğu resimleri sayabiliriı;. Hiç müqalağasız, . Türk dünyasını�'). en büyük edebiyat­ çılan Azerbaycan' dı;t yetişmiştir diyebilirim.· Dede 'Korkut destanlarındaki olaylıırdan ve yer isim­ l�rinden, destanların Azerbaycan'da oluştuğu izlenimi doğ­ maktadır. Edeb' sahada en meşhur simalar, Geneeli Nizam�, Teb­ riz l i Katran ve Şirv �n ' l ı Hakan i ' d ir. Özellikle Ş eyh Nizarnİ 'nin eserleri bir çok Batı dillerine çevrilmi,ş, Do�u 'nun .

.


AZEftBAYCAN DAVAMIZ

ı:;;;;;ııı;;; J 67

en büyük şairi olarak övülmüştür.

Ş iirleriyle Hurufilik cerey anının günümüze kadar

taşıyan Seyid N esimi, 1 4. yüzyılın en büyük şairi idi.

15.

yüzyılda Habibi ve Hatayi ' yi sayabiliriz. Hatayi

mahlasıyla şiirler yazan ünlü hükümdar

Şah

İsmail'in duru

bir türkçeyle yazdığı nefesleri Anadol u ' da halk aşıklah

tarafından hala büyük bit' arzu ile okunmakta ve ilgi top­ lamaktadır.

1 6. yüzyıla geldiğimizde en büyük şairimiz Fuzuli' yi

görürüz. Şiirlerinde mükemmel bir dil ve erişilmez bir lirizrn

hakimdir. Konusu a§k ve tasavvuftur. 17. asırda Saib Tebrizi, Mesihi, Tebriz'li Ka't1iİ; Mirza Tahir Vahid gibi şairler yetişmiştir.

1 8.

yüzyılın en büyük şairi Molla Penah Vagif' dir.

Azerbaycan edebiyatında kendi ismiyle anılan bir okulun kurucusudur. Hem aruz, hem de hece vezninde yazmıştır.

1 9. yüzyılda da bütün olumsuz şartlara rağmen Azer­

baycan '-da büyük edebiyatçılar yetişmiştir. Bunların en ün­

lüleri şunlardır: Mirza Şefi, Abbas Kulu B akihanlı, İsmail

Bey Kutkaşanlı, Mirza Kazım Bey, Mirza Ftth Ali Ahund­

"z'ade, 1\asım Bey Zakir, Seyyid Azim Ş irvani, Hasan Bey Zerdahi gibi edebiyatçılardır.

20. yüzyılın başlangıcında ise, milll kültürün ve mill�

ruhun en ateşli işlendiği ve edebiyatçılann kalemlerini zalim­

lere karşı silah olarak kullandıkları devirdir. Bunlar, Hüseyin

Cavid, M. Elekber Sabir, Celil Mehmedkuluzade, Ahmet Cevad Ahundzade, Ali Hüseyinzade gibi en ağır şartlarda ses­

lerini yükselterek halkın derdini terennüm eden ve bu uğurda


AZ�fl8AVCA N DAVAMIZ da canlarını veren ölmez mütefekkirlerdir.

. Çağım ı z d a da A z e rbay c a n , e d e b i y at ı en verim li

dönemini yaşamaktadır. Güney Azerbaycan tarih boyu yetiş­

tirdiği büyük .şairler

yü zyılda bir, büyük halka yeni bir renk ve tad katan M.

silsilesine 20.

daha ekledi. Azerbaycan · şiirine

Hüseyin Ş e hriyar, 1 ·95 0 ' l erd� yazdığı "Heyder ·

Babaya

Selam"ı ile sadece. Azerbaycan Türklerinüı değil, bütün . Türk

y

dünyasının en bü ük şairlerinden biri olmaya hak ·

.

kazandı.

Kuzey Azerbaycan'da ise başta Bahtiyar . Valıap,zade ol-

, mak üzere, Mehmet Aslan, Mehmet Aras, Nebi Hezri, Halil Rıza Ulutürk, Anar Rızayev, temhanlı

Ferman Kermanzade, Sabır Rüs­ gi bi . isimler sayılabilir. : Özellikle Bahti y ar Vahap­

zade :ae ·zaman zaman kahramanlık· temalan, yurt duyguları ve lirizmle dili ustaca kullanarak büyük . ·

ki e

l mi ştir.

halk

yığınlarını et-



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.