Dengê Kurdistan 19. Sayı

Page 1

Dengê Kurdistan Hejmar/Sayı: 19 Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

KÜRDİSTAN’DA SÖMÜRGECİLİK YENİLECEK

Devrimin Çağrısı ve Devrime Çağrı > 4

Savaşan, Direnen Kadın İradesiyle Kazanacağız >9

MLKP, Di Barîkata Nisêybînê de ye! > 15


Dengê Kurdistan . 19

Yeniden Merhaba

Bahara yürürken, Kürdistanımızın dört bir yanı ateş çemberiyle kuşatılmış durumda. Bakur Kürdistan’da özyönetim talebi etrafında kenetlenmiş onur ve özgürlük direnişi sürerken, kan gölüne dönen Ortadoğu coğrafyasında Rojava Devrimimiz halklara umut ışığı olarak yükseliyor. Genciyle, yaşlısıyla, kadını, erkeğiyle yurtsever halkımız, yeni ve özgür bir yaşamı kurma mücadelesini büyütüyor. Dört parçaya bölünmüş Kürdistanımızda, sömürgeci Türk devleti on yıllardır biriktirdiği tüm kirli savaş yöntemlerini halkımıza karşı kullanmakta tereddüt etmiyor. Her geçen gün saldırılarını boyutlandırıyor. Onlar bu vahşi saldırılarıyla dünyayı Kürdistan’a zindan etmeye çalışırlarken, zaman hızla bahara evriliyor. Dağlar uyanıyor, karlar eriyor. Kürdistan gerillası kışlık mevzilerinden çıkıyor, savaşa daha aktif katılacak hale geliyor. Halkımız, özgürlük yürüyüşünde sömürgeci Türk devletinin tankına ve topuna karşı, Cizre, Sur, İdil ve Nusaybin örneklerinde olduğu gibi iradesini en büyük silahı yaparak devrim yangınını büyütüyor. Görevi devrim ateşini dört bir yana yayarak, sömürü ve zulüm dünyasını yangın yerine çevirmek olan partimizin militanları, henüz olması gerektiği düzeyde olmasa da, bu haklı kavgada yerlerini alıyor, mücadeleye can bedeli güç katıyor. Rojava Devrimi’nin savunmasında ve inşasında, Güney Kürdistan’da ise Êzîdî toplumuna dönük katliam karşısında halkımızın kurtarılması ve Şengal’in özgürleştirilmesi mücade-

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 lesinde partimizin kadın ve erkek savaşçıları yerlerini alıyorlar. Şehitler, yaralılar ve başeğmez savaşçılarıyla kendini alanlarda vareden partimizin bu öncü duruşu, halklarımızın ve dostların ilgisine mazhar olurken, başta faşist AKP olmak üzere, bölge gericilerinin ve emperyalistlerin de hedefi oluyor. Komünist gençliğimizin öncülüğünde yoldaşlarımız, Rojava Devrimi’nin savunulması ve inşası mücadelesinde, Suruç/Pirsus örneğindeki gibi faşist AKP/DAİŞ çetelerinin hedefi oluyor, toplu katliamlardan geçiriliyorlar. Partimiz, dört parça Kürdistan’da politik-eylemsel bir varlık olma mücadelesinde mütevazi adımlarla, ama kararlılıkla yürüyor. Mevziler oluşturuyor ve halkımızın saflarında ilgi ve desteğini büyütüyor. Kobanê’den Şengal’e, Medya Savunma Alanları’ndan Bakur Kürdistan’ın iç şehirlerine kadar, partimizin bayrağı mevzilerde dalgalanıyor, adıvarlğı daha çok bilinir hale geliyor. Partimiz, Kürdistani bir kuvvet olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor. Bakur’da devrim günleri Rojava Devrimimiz Bakur direnişine yol olurken Bakur Kürdistan’ında da devrimin olanakları her zamankinden daha fazla açığa çıkıyor. Her devrimin, büyük bedeller gerektirdiğini biliyoruz. Ve yine, Kürdistanımızda mücadelenin öylesine kolayca zafere ulaşamayacağını yakıcı bir biçimde, içinde olarak, yaşayarak görüyor, düşmana inat devrimin baharına yürüyoruz. 2


Dengê Kurdistan . 19 Cizre’de, Sur’da, İdil’de, Silvan’ da nice canlarımızı verdik toprağa, yanmış, kavrulmuş bedenlerini bile ayrıştıramadan sonsuzluğa uğurladık onları. Anne karnındaki bebekleri, 70’inde direnişin içinde yer alan annelerimizi, yüreğimizin en derinine ve Kürdistan’ımızın onurlu tarihine gömdük. Hala bedeni enkaz altında canlarımız var. Hala dumanlar tütüyor yıkık evlerin üstünden. Hiçbirini unutmuyoruz, hiçbirini unutmayacağız. Onlar devrimimizin onur nişaneleri olarak şimdiden tarihe yazıldılar bile. Bilinen sözdür: Karanlığın en koyu olduğu an, şafağın da en yakın olduğu andır. Kürdistan’da da şafak yakındır. Atılım zamanı Sömürgeci devletin halkımıza açtığı bu topyekun kıyım ve yok etme savaşına karşı; onur ve özgürlük mücadelesinde son nefesine kadar mevzilerini terk etmeyen devrimci yoldaşlarımızın ve onları sahiplenen kitlelerin varlığı, devrimin olanaklarının her zamankinden daha fazla olduğunu gösteriyor bugün. Devrim, yolunda yürüyenlere net bir çağrı yapıyor: Her alanda daha fazla öne çıkın, daha fazla çalışıp, mücadeleyi büyütün! Biz, devrimin zaferi için dövüşen MLKP’liler, bulunduğumuz her alanda, bir kaç adım öne çıkarak, mevzilerimizi büyütmek, genişletmekle yükümlüyüz. Başlarımızı gökyüzüne kaldırıp, ölümsüzleşen yoldaşlarımızın yol göstericiliğinde, partimizin devrim parolasını rehber edinerek, siperlerin en önünde olacağız. Bu zorlu ama sonu muhteşem olan devrim günlerinde her zamankinden daha fazla komünist

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 ideolojimize sarılacağız. Özgürlük ve sosyalizm koşumuzda, partimizin kolektif deneyimlerinden öğrenmeye, her alanda örgütleri büyütmeye, yeni alanlara açılmaya devam edeceğiz. Sömürgeci faşizme, bölge gericiliğine ve emperyalizme karşı, yurtsever yoldaşlarımızla paylaşımlarımızı çoğatmaya, ortak saflarımızı güçlendirmeye her zamankinden daha fazla çalışacağız. Dengê Kürdistan yeniden... Kürdistan coğrafyasında devrime dair umutları her geçen gün daha fazla büyütüyoruz. Yeni mevziler kuruyor, var olan mevzilerimizi güçlendiriyor, ara verdiklerimizi de yeniden kurarak yola devam ediyoruz. Dengê Kürdistan’ın yeniden yayınlanması, bu çabaların bir ürünüdür. Uzun sayılabilecek bir dönemden sonra yeniden, daha güçlü ve yenilenmiş olarak yola çıkıyoruz şimdi. Devrimin büyük olanaklarının biriktiği bu dönemde Dengê Kürdistan’ın okurlarına “yeniden merhaba” demesi tesadüf değil, bilinçli bir tercihtir. Bu, devrim baharına hazırlığımızın bir gereğidir. Mart ve Mayıs ayları, direnişlerin, isyanların, zaferlerin düşmanın beynine hançer olup saplandığı süreçtir; ezilenlerin, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve Kürt halkımızın umudu ve özgürlüğü büyüttüğü dönemdir. Yeni savaş yılına, yeni ve daha büyük bir güçle hazırlanmaktır, yenilenmektir. Bizler de öğrenerek yenileniyoruz. Denge Kürdistan yeni sayısında başta, son dönem şehitlerimiz Berçem Rênas, Ekin Su ve Pirsus Armanc yoldaşlar olmak üzere, tüm ölümsüzlerimizin kendini 3


Dengê Kurdistan . 19 aşma eylemini rehber ediniyor. Silopi direnişinin ölümsüz kadınları, Pakize Nayır, Sêvê Demir, Fatma Uyar, Cizre direnişinin gurur duyduğumuz önderlerinden Mehmet Tunç, Ankara eyleminin feda savaşçısı Abdulbaki Sömer ve tüm şehitlerimizin onurlu, baş eğmez eylemlerinden öğreniyor. Onların adımlarını takip ediyor. Bu vesileyle tüm yoldaşlarımızı, sosyalist yurtseverleri, özgürlük ve sosyalizm kavgasında daha güçlü adımlarla ileriye atılmaya, yenilenmeye davet ediyoruz. Denge Kürdistan, ilk sayısından itibaren okurlarının yazınsal emeği, katkısı ile yola çıkıyor. Bu pratik herkese yol gösterici olmalıdır. Tüm alanlardan yoldaşlar, deneyimlerini ve görüşlerini Dengê Kürdistan’a yazmalıdır. Yazınsal ürünler kadar,

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 Dengê Kürdistan’ın okunup, içeriklerine dair tartışmaların örgütlenmesi tüm yoldaşlarımızın görevlerindendir. Dengê Kürdistan, bir örgütlenme aracıdır aynı zamanda. Dengê Kürdistan’ın eğitim gruplarında okunup tartışılması, dağıtılması, yazı komisyonlarının kurulması gibi bir dizi örgüt-örgütlenme kapsamında ele alabileceğimiz rolü mevcuttur. Onun bu rolünü yerine getirmesi, tüm yoldaşlarımızın yayınla kurduğu etkin bir ilişki ile sağlanacaktır. Yaşam baharın azametini kuşanmışken, kışın ve bölgedeki tüm gerici faşist odakların sonu yaklaşırken, devrim yangınını tüm bölgeye yaymak için ileri yoldaşlar! Hernepêş!

4


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Devrimin Çağrısı ve Devrime Çağrı Takvim yılı ile mücadele yılının başlangıçları bizim için farklıdır. Mücadele yılı Şubat’ın yoğun hazırlıkları ile geçer ve Mart ayı ile bir anda başlar. Bu defa yeni mücadele yılına pek çok ilkle birlikte giriyoruz. Savaşçılarımızın Bakur Kurdistan’da başlamış ve kararlıkla devam eden devrimimizle buluşması yeni mücadele yılının özel bir anını oluşturuyor. Barikatların batıdaki öncüsü partimizin bayrağı, şimdi Kürdistan’da da dalgalanıyor. Bu yeni bir sürecin başlangıcıdır. Bu hattan ilerleyeceğiz. Dengê Kürdistan’ın nihayet yeni bir sayısı ile halkımıza merhaba demek, Kürdistan Örgütü’müz açısından bir diğer özel ana işaret ediyor. Devrime, sosyalist yurtsever soluk katmanın etkili bir aracını devreye sokarak önemli bir görev daha yerine getirilmiş oluyor. Kürdistan örgütümüz Dengê Kürdistan ile devrimin öznesi olmaya, öncülük iddiasını gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaşmış bulunuyor. Devrimimiz, özyönetim ilanları ve bunların özsavunma direnişleri ile başka bir düzey yakaladı. Sömürgeci rejimin oyalama, hareketsiz bırakarak mücadeleyi söndürme taktikleri, Kürt halkımızın en azından bir bölümünde ‘acaba’ dedirten bir beklenti havası oluşturmuştu. Savaş iradesini koruyor olsa da Kürt özgürlük hareketi, kullandığı araçlar ve izlediği mücadele biçimleri ile gerilla taktikleri de dahil olmak üzere sınırlarına dayanmıştı. Kitlesi ve öncüsü ile birlikte göreli durağanlık yaşayan dev-

rimimiz, özyönetim ilanları ve özsavunmalarla bir anda ivme kazandı, sıçrama yaptı. Özyönetim ilanı doğrultusunda siyaset, ekonomi, kültür, sağlık, eğitim, kadın, gençlik alanlarında ve hepsini kapsayacak biçimde özsavunma için örgütlenme adımları atmaya koyulmuşken sömürgeciliğin başlattığı irade kırma savaşı nedeniyle özsavunma örgütlenmesi ve direnişleri öne çıktı. Silahlı mücadelenin şehir savaşı biçiminde örgütlenmesi, mevzi savaşları ile gerilla taktiklerinin yaratıcı biçimde birleştirilmesi, cephe-mevzi çatışmalarından sabotaja, sızmadan baskına, suikastten ağır silaha kadar, hiçbir biçime sıkışmadan, her birinin ustalıkla ve iç içe kullanılması askeri strateji ve taktik bakımdan devrimimizi yeni bir düzeye taşıdı. Sömürgeci, faşist diktatörlük Bakur Kürdistan’da siyasi açıdan ne kadar gereksizleşmişse, varlığını askeri güçleriyle sürdürmede aynı oranda zorlanır duruma geldi. Açık ve dolaysız savaş araçları ile yalnızca özsavunma mevzilerine saldırmakla yetinmiyor, kentin bütününde özyönetim hakkını kullanmak isteyen halkımızı açıktan top ve tank ateşi altında tutuyor. Eşitsiz koşullarda tam bir irade savaşı veriliyor. Bir saray darbesi ile köhnemiş, sömürgeci Türk devletinin tepesine çöreklenerek kendisini imparator zanneden Napolyon bozuntusu Erdoğan, halkımızın iradesini kırmaya, teslim almaya çalışıyor. Özyönetim ilanı ile iradesini beyan eden halkımız ise yoğun saldırı 5


Dengê Kurdistan . 19 altında varlık hakkını koruyor, savunuyor. Nihai savaşa doğru ilerleyen devrim sürecimizin an itibariyle ortaya çıkardığı sonuçlardan birisi, halkımızın kopuşa doğru ilerlemekte olduğudur. Kopuş, siyasal olduğu kadar ideolojiktir aynı zamanda. Keza toplumsal olduğu kadar psikolojiktir de. Özyönetim modeli, bir tür yerinden yönetim ile bir arada yaşamayı sürdürme niyet ve ısrarını ifade ediyordu. Faşist Erdoğan’ın halkımıza dayattığı irade kırma savaşı, bir arada yaşama koşullarını giderek ortadan kaldırıyor ve kopuş fikri ve duygusunu geliştiriyor, derinleştiriyor. Sömürgecilik, ulusal özgürlük mücadelemizi ezmeye, kasaba ve şehirlerimizi bombardımana tutmaya, halkımızı aşağılamaya ve onurunu kırmaya, evlatlarının ölü bedenlerine vahşet uygulamaya devam ettikçe bu alçaklık ve pislik çukuruna gömülecek. Halkımıza özgürlük getiren hendekler, sömürgeciliğin insanlıktan çıkmış çete artıklarına mezar olacak. Bu kopuş duygusu derinleştikçe halkımızı sömürgeci rejim altında yaşamaya ne razı edecek, ne buna zorlayabilecek hiçbir güç kalmayacaktır. Kopuş devrimcidir! Yeni mücadele dönemine, 8 Mart, 12 Mart ve 16 Mart’la, tarihsel direniş ve diriliş bayramımız Newroz’la, 30 Mart’la baş döndürücü bir hızla giriyoruz. 8 Mart, tüm dünya emekçi kadınlarının kolektif direnme günüdür. Kürt, Türk, Arap, her ulustan kadınların kurtuluş mücadelesi ve kadın devrimi fikrinin eyleme geçme ve irade güçlendirmesine vesiledir. Sosyalist kadınların Ocak ayında

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 gerçekleştirdikleri örgütlenme konferansı perspektifi yol göstericimiz olacak. Rojava kadın devriminden güç alacak, Bakur Kürdistan devrimi ile kadın özgürlük mücadelemizi birleştirecek, özsavunma hamlesi ile yükselteceğiz. 12 Mart 1995 Gazi Katliamı nasıl bir Gazi Ayaklanması ortaya çıkardıysa, 12 Mart 2004 Qamışlo Katliamı da benzer biçimde büyük serhildanlar ortaya çıkardı. 12 Mart ne kadar Gazi ise o kadar da Qamışlo’dur. Gazi ve Qamışlo serhıldanlarında dökülen kanlarımız, birleşik devrimimizin mayası ve çimentosudur. Partimizin Rojava Devrimi’ne katılım düzeyi ve uğrunda verdiği şehitlerle bu maya daha güçlü biçimde karılmıştır. Aynı görev, bugün Bakur Kurdistan’da barikat başlarında yerine getirilmekte ancak güçlenmesi gerekmektedir. Keza 16 Mart Beyazıt ve 16 Mart Halepçe katliamları da Türkiye ve Kürdistan halklarının kaderinin birbirine ne kadar güçlü biçimde bağlı olduğunun bir başka kanıtıdır. 30 Mart Kızıldere direnişi ise Türkiye ve Kürdistan devriminin ortak tarihidir. Bir dizi alanda başarı ile devam eden, stratejik düzeyde de yakıcı ihtiyacını duyduğumuz birleşik cephe ve devrimlerimizin birleşik önderliğini inşa çalışmalarında ilk siper yoldaşlığının örneği olarak hala bizlere yol göstermektedir. 30 Mart, Türk ve Kürt halkının bugün eksik olan mücadele yoldaşlığından birlikte yaşamaya kadar gidecek sahiplenme, birbirine yaslanma ve güven duygusunu yeşertecek tarihtir ve tarih bugündür! Newroz. Kürt halkımızın ve Ortadoğu 6


Dengê Kurdistan . 19 halklarının baharı. Her bahar yeniden doğuştur. Bu seferki bahar, devrimin baharıdır. Newroz niçin bir zafer müjdesi getirmesin? 2016 Newroz’u devrime gebe ülkemizin niçin ebesi olmasın? Ateş, daha fazla ateş... Bir yandan meydanları dolduracak yüzbinler milyonlar; görsünler gücümüzü, irade kırmak nasılmış gösterelim. Bir yandan tutuşturalım sokak sokak yeryüzünü; gündüz olsun geceler, yürüyelim üstüne çeteci, sömürgeci düzen bekçilerinin. Zalim Dehaq oturmuş sarayına fermanımızı yazıyor, Kawa olmuş yürekler, ne saray dinler ne ferman. Örs ve çekiç sabırsız, ha indi ha inecek. O son çağrı şimdidir, Newroz’a yakışır! Özsavunma direnişlerine katılmak, barikat ve hendek başlarında halkımızın iradesini savunmak devrimin çağrısıdır. Başta halkımızın dostlarına, devrimcilere, ilericilere, sos-

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 yalistlere çağrıdır. Devrimi algılama ve ona katılmanın birinci koşulu, bu çağrıya kulak vermektir. Parti kuvvetlerimiz ve sosyalist yurtseverler açısından devrimin çağrısına kulak vermek yetmez. Partimiz aynı zamanda devrime çağrı yapmaktadır. Devrime çağrı özneleşmenin, öncü olmanın, devrimin önderliği iddiasının bir gereğidir. Devrimin çağrısını algılayan biz sosyalist yurtseverler tüm parti kuvvetlerimizi, Kürt halkımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı, işçi ve emekçilerimizi, halkımızın dostlarını, devrimcileri, ilericileri devrime çağırıyoruz. Bu onur ve özgürlük savaşıdır, eğer yenilirsek tüm Türkiye halklarının ve ezilenlerinin, sosyalistlerin ve devrimcilerin yenilgisi olur.

Gelin zafere ortak olun!

7


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Devrimi Mümkün Kılmak Devrimci mücadelenin genel propaganda biçiminden çıkıp, somut bir eylem halini alması tam da devrim halidir. Ya içindesinizdir devrimin, ya da dışında; ya bir biçimde katılmışsınızdır ya da dışarıdan ahkam kesiyorsunuzdur. Devrimcilik özne olmaktır; büyük değiştirme eyleminin, toplumsal tarihin en radikal alt-üst etme eyleminin mimarı ve yapıcısı olmak. Öznesi olmayı hedeflediğiniz bir eylem yanı başınızda gerçekleşirken ona seyirci kalamazsınız. Başlangıçta mimarı ve yapıcısı siz olmasanız da her devrim, devrimci partinin katılımına açıktır. Bu nesnel bir olgudur, buna katılmanın önündeki tek engel olsa olsa yine siz olursunuz. Rojava Devrimi tüm Kürdistan ve Türkiye devrimcilerine, devrimci örgütlerine açıktır örneğin. Bu devrimin bir öncüsü vardır elbette, kuşkusuz özne olmaktan daha ileri bir durumdur öncü olmak. Ama bir kere katıldığınızda devrime, her özneleşme, devrimin öncülüğünün de kapısını aralar. İlk koşul katılmak, içinde yer almaktır. Kuzey Kürdistan’da özyönetim ilanı ve bunun savunulması temelinde özsavunma direnişleri ile Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi devrimin öncüsü ve önderi olma konumunu sürdürüyor. Buna karşın devrimimiz yeni cepheler açma, cephesel birlikler kurma, siper yoldaşlığı ve birleşik önderlik inşasına acilen ihtiyaç duymaktadır. Özsavunma direnişleri devrimin somutluk kazanmış biçimidir. Bu, ör-

neğin 90’larda kentlerde serhıldanlar, kırsalda gerilla savaşı biçiminde gerçeklik ve somutluk kazanmıştı. Örneğin Çin Devrimi, yoksul köylülerin katılımı ile uzun yıllara yayılan halk savaşı biçiminde, Sovyet Rusya’da işçi ve emekçilerin silahlı ayaklanması, Küba’da gerilla mücadelesi ile Bulgaristan, Yugoslavya ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde partizan savaşı ve antifaşist savaşım sonucunda, Arnavutluk’ta partizan savaşıyla iç içe geçen silahlı halk ayaklanması biçiminde gerçekleşti. Devrimin patlak verdiği ama yenildiği pek çok devrim süreci de kendine özgü biçimler ortaya çıkarmıştır. Yunanistan Komünist Partisi’nin devrimi yenilgiye götüren oportünist-uzlaşmacı çizgisine karşın Yunanistan’da başarılı bir gerilla savaşı yürütülmüştür. Fransa’da partizan savaşı, Almanya’da peş peşe silahlı işçi ayaklanmaları, İspanya›da devrimci iç savaş, özgün devrim örnekleridir. Tunus, Mısır, Fas, Libya, Suriye›de yaşanan Arap baharı militan kitle gösterileri biçiminde gerçekleşti. Libya ve Suriye›de gerici iç savaşa dönüştü, Libya’da Kaddafi rejimi yıkılırken, Suriye’deki iç savaşın içinden Rojava Devrimi doğdu. Rojava Devrimi kendi özgün çizgisinde gelişti, partizan kadroların öncülüğünde şehir savaşları temelinde irili ufaklı çarpışmalardan mevzi ve cephe savaşları biçimine kadar genişleyen savaşlar serisinden geçerek zaferi kazandı. Komünistler nesnel koşullara bağlı olarak kendisi dışında patlak veren devrim 8


Dengê Kurdistan . 19

biçimlerine de tereddütsüz biçimde dahil olur. Devrimcilikle lafazanlık bu noktada ayrışır. Devrim nerede, hangi biçimde patlak verdiyse devrimci birey ve örgütün görevi kendisini ona uyarlamak ve katılmaktır. Onu kendi programına çekme, kendi programı yönünde dönüştürme mücadelesi ona katılarak ve içeriden mücadele konusudur. Rojava Devrimi’ne katılmak, devrimi algılamanın dolaysız ölçüsüdür. Ne yazık ki Türkiye devrimci hareketinin ağırlıklı kesimi devrimi anlama ve ona katılma başarısı gösteremedi. Devrimciliğin testten geçtiği bu önemli siyasal olguyu teğet geçti. Bugün Bakur Kurdistan’daki özyönetimler ve gelişen özsavunma direnişleri de ulusal özgürlük mücadelesinin yeni bir aşamasıdır. Kent serhıldanları ve gerilla savaşlarından sonra, şimdi hendek ve barikatlarla

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

güçlendirilen özsavunma direnişleri Kuzey Kürdistan devriminin güncel biçimidir. Özyönetim direnişleri ulusal özgürlük devriminin yolunu açan somut bir biçim olduğuna göre, bu direnişlere yaklaşım devrime bakışı ortaya koyar. Devrim iddiasında olanların yeri ve safı bellidir. MLKP/ Kürdistan bu nedenle barikatlardadır. Özyönetim mücadelesinin içindedir. Devrim canlı ve somuttur, kendi dinamikleri vardır; bazen kendine yol açar ve kendi mecrasında ilerler. ‘Devrimin güncelliği’ diyerek yaptığımız kavramlaştırma, tam da bu duruma karşılık düşer. Devrimin yanı başından akıp gitmesine seyirci kalmamak adına ona katılmanın yollarını açar. Devrim algısı en başından “devrim nedir” sorusuna verilen yanıtla bağlıdır. Soyuttan so9 muta, teoriden fiile geçiştir.


Dengê Kurdistan . 19 ‘Devrimi algılamayan devrimcilik’ bu toprakların yaygın hastalığıdır. Devrimci hareketimizi kötürümleştiren, üstenci ve lafazan konumuna düşüren, günbegün devrimciliğini aşındıran bir hastalıktır. Oysa devrimci olmayı büyüklük sayan, hasbelkader devrimci kalmayı yeter gören devrimcilik tarzı, idarei maslahatçılıktan öteye gitmez. Che’nin “devrimcinin işi devrim yapmaktır” fikri patlak veren bir devrimle kurulacak ilişkiye cevap niteliğindedir ve iradeye vurgu yapar. Güç ve olanak yetersizliği vurgusu çoğu durumda eylemsizlik üretir. Devrimci hareketimizdeki sinik ruh halinin kaynağında bu yatar. Devrim hiçbir zaman elverişli koşullara sahip olmaz, bunu beklemez, iradenin rolü burada devreye girer, güç ve olanak yetersizliği koşullarında devrimi mümkün kılar. “Niçin olmuyor” değil, “nasıl yapmalı” sorusu devrimin anahtarıdır. Birincisi müzmin yakınmacı, güç ve olanak yetersizliğinden şikâyetçi iken ikincisi iradesini zorlar, özne ve öncü rolle hareket eder. Ancak ve ancak bu tarz devrimi mümkün kılar.

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 Özsavunma direnişlerinin devrimi mümkün kılan özelliği muazzam olanaklara sahip olması değildir. Olanakların çok yetersiz, güçlerin oldukça eşitsiz olduğu koşullarda elindeki her imkânı devrime seferber etmenin çarpıcı örneğidir özsavunma direnişleri. Mekânı yaratıcı biçimde kullanma, hendekler ve barikatlarla savunmayı güçlendirme, mayın ve tuzaklarla çevre tahkimatı, perde gibi basit yöntemlerle düşmanın hedef tespitini engelleme, sabotaj, suikast, sızma ve baskın tarzında her savaş biçimini kullanma esnekliği devrimimizin güncel biçiminin somutluk ve pratiklik kazanmış halleridir. Bu koşulları pek çok noktada hazırlamak mümkünken, yeni devrim cepheleri açmak, açılmış cephelerde yer almak artık bir zorunluluktur. Devrim yanı başımızdadır, ihtiyacımız olan güçlü bir irade, devrim algısının net olması, devrimi mümkün kılmaya akıl ve yürekten inanmak ve eyleme geçmektir. MLKP/ Kürdistan devrim için eylemde olma halini her geçen gün daha da büyütecektir.

10


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Savaşan, Direnen Kadın İradesiyle Kazanacağız! NATO’nun en büyük ordularından sömürgeci Türk Ordusu, Bakur Kürdistan’ı yaylım ateşine tutuyor. Çocuklar, hamile kadınlar sokak ortasında öldürülüyor, yakılıyor. Vahşet bodrumlarında toplu katliamlar gerçekleştiriliyor. Kadınlar, sömürgeci, cinsiyetçi katiller tarafından katledilip sonra bedenleri teşhir ediliyor. Aylarca süren sıkıyönetim uygulamaları ve sokağa çıkma yasağı ile vahşet boyutlandırılıyor. Modern silahlar, tanklar, toplar, heronlar, özel hareket polisleri, korucular, emperyalist devletlerin desteği, tek tipleşen havuz medyası... Sömürgeci faşist diktatörlüğün temsilcisi AKP hükümeti; Kürt halkımızın 7’den 77’ye ortaya çıkardığı görkemli direniş karşısında çaresizleşerek Srilanka Modeli’ne, Hitler’e, Mussolini’ye, Franko’ya özenerek katliamlara sarılıyor. Ve bu irade savaşında, Sömürgeci Faşist Devlet’in ilk hedefi, en fazla gadre uğrayan kadınlar oluyor. Erkek Egemen, Sömürgeci Türk Devleti, Kürt Kadını şahsında yeşeren özgürlük umudunu yoketmek istiyor. On yıllardır devam eden kirli savaşta Sömürgeci Devlet, ırkçı, cinsiyetçi, kadın düşmanı politikalarını direnen kadınlara uygulamaktan bir an dahi vazgeçmemiştir. Kadın siyasetçilerin hedef gösterilmesi, kadın bedeninin teşhir edilmesi, taciz, tecavüz, cinsiyetçi küfürler, direnen öncü kadınlara yönelik katliamlar bu politikayla katmerlenerek sürdürülüyor.

Faşist, sömürgeci, Erkek Egemen Türk devleti, bir yandan Kürt halkımızın iradesini kırarak kendi köleci anlayışını kabul ettirmeye çalışırken bir yandan da kadınların iradesini kırarak teslim almak istemektedir. Tüm gerici savaşlarda olduğu gibi, kadın üzerinden bir bütün olarak toplum aşağılanmaya çalışılırken, aynı zamanda erkek egemen, kadın düşmanı anlayış da her gün yeniden üretilmektedir. Gerilla Ekin Wan, Cizre’de katledildikten sonra işkence edilmiş çıplak bedeni teşhir edilen Kürt kadını, kadın düşmanı devletin çaresizliğinin resmi olduğu gibi aynı zamanda direnişimizin sembolüdür. Kürt kadını ağıtlar yakan değil mücadeleyi büyütendir AKP Hükümeti Kürdistan’daki vahşet uygulamalarında, 90’lı yılların sömürgeci politikalarını rehber alıyor fakat önemli bir gerçeği atlıyor. 90›lı yılların sadece Kürt halkımıza, Kürt kadınlarına tarifsiz acılar yaşatan bir dönem değil, aynı zamanda savaşmayı öğreten, iradeyi sağlamlaştırarak daha güçlü örgütlülüklere yönelimini sağlayan dönemlerdir. Artık Kürt anaları ağıtlar yakan değil; “Ağlamayın, düşmanımızın önünde ağlamayacağız” diyerek mücadeleyi büyütme çağrısı yapan kadınlardır. 90’lı yıllar aynı zamanda Kürt kadınının kitleler halinde mücadele saflarında yerini aldığı, örgütlendiği, silahlandığı, ordulaştığı, aydınlandığı bir dönemdir. Faşist Türk Devleti Bakur direnişiyle 11


Dengê Kurdistan . 19 omuz omuza duran Rojava Devrimi’ni, dört parça Kürdistan›’da büyüyen, kök salan mücadeleleri de unutarak 90’lı yılların kirli savaş yöntemleriyle sonuç almayı düşünmek gibi bir yanılgıyla kendi sonunu hazırlamaktadır. Tarihte 72 gün süren ilk proleter barikat direnişi olan Paris Komünü deneyini aşan Kürdistan direnişleri, yüzyılımızın en uzun soluklu barikat direniş örnekleri olarak tarihte onurlu yerini alıyor. Cizre’nin, Sur’un küçücük mahallerine aylardır giremeyen faşist devlet, çaresizleştikçe daha fazla saldırganlaşıyor. Türk Devleti’ni çaresizleştiren, bunca güç ve olanak eşitsizliğine rağmen Kürt halkının, Kürt kadınlarının açığa çıkardığı iradedir. Vietnamlaşan, Toledolaşan Kürdistan direnişidir. Arin’de simgeleşen Kürt kadın iradesidir “Özgürlük zorunluluğun kavranmasıdır” demişti Engels. Ve zorunluluğun kavranmasında da devrimci iradenin rolüne değinmişti. Sınıf mücadelesinin tarihi ve yakın dönemin tarihi, iradenin rolünü defalarca test ederek bu gerçeği göstermiştir. Devrimci irade olmasaydı hiç bir halk emperyalist, faşist sistemlerin karşında direnemezdi. İşte bu zorunluluğun farkında olan Kürt Halkı›mızın devasa direnişidir söz konusu olan. Örgütlü mücadelenin gerekliliğine inanarak kendisini sınırsızca ortaya koyan kadın militanlardır, savaşçılardır bu mücadelenin sıra neferleri. Beritanlar, Zilanlar, Arinler... Tüm güç ve olanak eşitsizliğine rağmen ezilenlerin iradesinin ne kadar belirleyici olduğunu göste-

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 ren örneklerdir. Hatırlanır, Faşist Türk Devleti Cumhurbaşkanı’nın “Kobanê düştü düşecek” diyerek ellerini sevinçle oğuşturduğu günleri. Düşman Kobanê’de çok fazla ilerlemiştir. Miştenur’da düşerse durum daha da kritikleşecektir. Tam da böylesi bir anda Arin Mirkan öngörü, taktik, akıl ve feda ruhuyla ilerler. Önceden hazırlığını yapmıştır bu kritik ana göre. Arin, arkadaşlarının geri çekilmesini isteyerek bedenine yerleştirdiği bombalar ile öne fırlar. Feda eylemi ile çetecileri orada imha eder. Arin, Kobanê’nin özgürleşmesinde açtığı feda ruhu bayrağı ve cüreti ile savaşçılara parola olur. Arin’in eylemi tamda o kritik anda, tüm güç eşitsizliğine karşı öncü kadın iradesine örnektir. Feda ruhuyla öne fırlama ve durumu ters-yüz etme eylemidir. Arin, tüm savaşçılara Kobanê’yi savunun demiş olur eylemiyle. Arin’in ortaya koyduğu bu iradi çıkış ile düşmanın yenilmez olmadığını gösterdiği gibi, aynı zamanda da iradenin ve feda ruhunun savaşta ne kadar tayin edici bir noktada durduğunu göstermiş olur. Dünya halklarına esin kaynağı olan Kobanê zaferi Arin ile anılır. Onun zafere kilitlenme duruşunun izini sürer Sarya yoldaş ve daha yüzlerce kadın savaşçı. Yakın zamanda faşist devletin saldırılarına karşı eylemli çıkış ile batıdan yanıt vermek isteyen Berçem Rênas ve Ekin Su yoldaşların eylemleri ve direnişlerini de bu kapsamda ele almak gerekir. “Düş kurmak bizi yaşatır, umudumuzu da yenilmez kılar” diyen Berçem ve Ekin yoldaşlar, düş 12


Dengê Kurdistan . 19 kurarak, imkansızmış gibi görünene inanarak, düşman kuşatmasında tüm güç eşitsizliğine rağmen büyük bir direniş sergileyerek Faşist AKP Çeteleri’ni şaşkına çevirmişlerdir. Onlar, biz komünist kadınlara yürünecek yolu göstermişlerdir. YPJ’den YPS-JİN’e ordulaşan kadın gücü Yanı başında eşini, çocuğunu kaybeden, her gün üzerine doğrultulmuş ölüm kusan silahlara karşı onur ile “Toprağımı, ülkemi terk etmeyeceğim” diyen analarla büyüyor bu direniş. Rojava Kadın Devrimi’nin hazırlayıcı güçlerinden olan YPJ’den öğrenerek, kadın savunma birliklerini oluşturan YPS-JİN ile ordulaşıyor, kurumsallaşıyor. Aylardır burjuva medya, Kürt Halkı›mızın savunma siperleri olan hendekleri saldırının gerekçesi yaptı. Evet tanka, topa, en gelişkin silahlara karşı hendekler muazzam bir savunma kalkanı olabildi. Aylardır tüm bu güç eşitsizliğine rağmen direnen Cizre’nin ve Sur›un sırrı, Kürt halkımızın iradesidir. Olanaksızlıklara teslim olmadan, her koşulda büyük bir irade ile direnmektedir halkımız. Taşla, molotofla, havai fişek ile, hendekle, barikatla. Ölüm kusan tanklara karşı keleşlerle direnmek. NATO’nun en büyük ordusu olmakla övünen Faşist Türk Ordusu›nu mahallesine sokmayan halkımızın direnişinin sırrı, teslimiyete karşı direnme kararlılığı ve iradesidir. Bakure Kürdistan’da Faşist Türk Devleti’ni acizleştiren bu görkemli direnişler, ezilenlerin iradesinin ne kadar belirleyici olduğunu gösteriyor.

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 Ölümsüzleşen yoldaşlarımızın eylemiyle direnişi büyütelim İçinde bulunduğumuz süreç, tereddüt, bocalama, zafere inançsızlığın en büyük tehlike olduğunu söylüyor. Devam eden savaşın bugünkü düzeyi, Faşist Sömürgeci Türk Devleti’nin vahşi saldırganlığına karşı yalnızca direniş mevzisinde kalmayı değil, Kürdistan›ın her yerini savaş alanına dönüştürerek sürece yanıt olmayı gerektiriyor. O nedenle biz sosyalist yurtsever kadınlar olarak zamanın ruhunu iyi okuyarak; her türlü geri duruş ve düşünüş ile kavgaya tutuşmamız gerekiyor. İnsanın o muazzam iradesi karşısında aşılmayacak engelin olmayacağı bilinci ile yürümeliyiz. Bakur Kürdistan direnişimizi büyütmenin imkanlarını yaratmalıyız. Bakur Kürdistan›daki devlet şiddetine karşı özsavunma grupları örgütleyerek, özsavunma eğitimleri vererek, kadın bedeninin teşhir edilmesine karşı protesto eylemleri örgütleyerek, özellikle sınır hattında Alevi kadınların direniş ile etkin ilişkilenişini sağlayarak sömürgeciliği geriletebiliriz. Bugünkü durum, artık Kürtler, devrimciler, ilericiler için var olma-yok olma savaşıdır. Süreci anlayamamak, bu şanlı direnişin içinde yer almamak, buna göre konumlanamamak, bu zeminden sapmak kendi yok oluşumuzu da hazırlamaktır...

13


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Halkın Kendini Yönetme Biçimi Olarak Ortaya Çıkan Özyönetim ve Özsavunma Sömürgeci, faşist diktatörlüğün ve AKP kontrasının Kürt özgürlük mücadelesine karşı bütün kirli planları deşifre olunca görüşme sürecini bozma kararı aldılar. Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt halkına karşı sömürgeci, faşist diktatörlüğün yürüttüğü savaş son 40 yıldaki en kanlı, katliamcı karakterini almıştır. 90’larda Kürdistan’ın dağını, taşını, ovasını, yaylasını, köylerini yakıp yıkan diktatörlük, bugün de katliamlarını illeri, ilçeleri günlerce, haftalarca kuşatarak tanklarla, toplarla, ağır silahlar kullanarak yapıyor. Aylardır Medya Savunma Alanları’nı bombalıyor. AKP diktatörlüğü başta kadınlar olmak üzere gençleri, çocukları katlediyor; halkımızı göçe, sürgüne zorluyor. Devletin topyekün saldırısı, şiddeti ve katliamları karşısında ezilenlerin ve halkımızın da kendini savunma ve yönetme hakkı vardır ve bu meşrudur. Faşist sömürgeciliğin bu politikalarına karşı halkımızın özyönetim ve özsavunmaya geçmesi devrimci bir hamledir. Kendisine ‘tek devlet, tek bayrak, tek din, tek dil’ dayatılan, kolektif hiçbir hakkı tanınmayan bir halkın, kendisini koruma, savunma ve yönetme isteği haklı ve meşrudur. Kendisine dayatılan soykırıma karşı Kürt halkımız elbette mücadele alanında olacaktır. Meclisleriyle, komünleriyle kendini yönetecektir; hendekleriyle, barikatlarıyla, silahlarıyla kendini savunacaktır. İmha, inkâr ve soykırım dayatılan Kürdün ellerini kaldırıp teslim olmasını, boyun eğmesini

kimse beklememelidir. Kürt halkımızın kolektif irade ve hakları tanınmayacak sonra da ondan biat etmesi beklenecek! Halkımızın örgütlülük ve özgürlük bilinci, bu köhne düşünce kırıntısını 1984 Ağustos›unda paramparça etti. Sarayın diktatörü Erdoğan ve onun yamağı Davutoğlu bu gerçeği yeterince kavramamış, anlamamış olabilir, ki öyle görünüyor. Yakında bunu görecek ve anlayacaklar. Çiller, Demirel, Ecevit de bir zamanlar katliamcı politikaları uyguladılar halkımıza karşı. Yapmadıkları katliam, işlemedikleri cinayet kalmadı. Ne oldu? Tarihin fosseptik çukuruna gömüldüler. Saray diktatörü ve onun soytarıları da hendeklere gömülmekten kurtulamayacak. Sömürgeci faşist diktatörlüğün inkar ve katliamcı politikalarına karşı, Kürt halkımız da, bu politikaları tanımayacağını, kendi kaderini kendisinin belirleyeceğini ilan ederek özyönetim ve özsavunma kararı almıştır. Bu bakımdan özyönetim ve özsavunma, imha ve inkâr politikalarına karşı verilmiş en önemli araç olmuştur. Bunca yıldır sürdürülen mücadeleden ve elde edilen özgürlük bilincinden ve ödenen ağır bedellerden sonra başka türlü bir hamle beklemek anlamsızdır. Asker, polis, kontra elemanlarıyla, tanklarla, toplarla, suikastlerle her türlü katliamı yapanlara karşı halkımızın özyönetim ve özsavunmasını ilan etmesi kadar meşru bir şey olamaz. Hendeklerin ve barikatların 14


Dengê Kurdistan . 19 kaldırılmasını isteyenler Kürt halkının bu soykırımcı politikalarına karşı teslim olmasını istemektedir. Bu kadar açık ve nettir. Kürt halkından kimse teslimiyet isteyemez. Tarihin hiçbir aşamasında teslim olanlar özgürlüklerine kavuşamamıştır. Direniş, kendi kaderini tayin hakkında tek yoldur ve mutlaka kazanacaktır! Özyönetim ve özsavunma, aynı zamanda askeri, teknik, örgütlülük, hazırlık bakımından da yeni ve yüksek bir düzeyi ifade eder. Özyönetim ve özsavunma durumuna geçmek, halkımızın büyük bir çoğunlukla katılımını gerektiren bir nitelik ve niceliği de ifade eder. Bu anlamıyla protestoculuğu fazlasıyla aşan bir mücadele düzeyidir. İktidarlaşmanın bir biçimidir. Halkımız kendi direnişinden, mücadelesinden, deneyimlerinden öğrenerek devrim bayrağını yükseltiyor. AKP’nin sureti ruhiyesi olan DAİŞ çetesi Kobanê’de taş üstünde taş bırakmadı, işlemediği cinayet, yapmadığı katliam kalmadı. Ama asla yıkamadı direnişi, özgürlüğü, onuru ve umudu. Kobanê direnişi yeni değerler üreterek kazanılan bir zafer oldu. Zafer, kapitalizmin yarattığı maddi dünyaya ve yaşama dair olanları özgürlük ve onur karşısında moloz yığınına çevirdi. Molozların altında, AKP ve onun inkârcı, sömürgeci, faşist diktatörlüğü, ortakları olan barbarlar, tecavüzcüler güruhu DAİŞ çetesi kaldı. Dünya halklarına ve insanlığa ise, pırıl pırıl bir miras olarak Kobanê direnişi kaldı. Şimdi Kürdistan’ın Silopi, Kerboran, Nusaybin, Cizre ve daha birçok il ve ilçesinde yaşanan da aynısıdır. Barikatlar, hendekler onurun, özgürlüğün, dilin, kültürün,

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 tarihin, yeni yaşamın ve yeni insanın filizleridir. Yeni bir dünya arayışının mayasıdır. Çöken onlardır; bu katliamları yapanlar, onların cellatları, medya borazanları, yalancı şahitleri, sermayesi, hapishaneleri, sembolleri, yani Kürdistan’daki tüm varlıklarıdır. Kürdistan’ın her karış toprağı bu anlamıyla çoktan özgürleşmiştir. Halkımız, özgürce, öz iradesiyle kendi meclislerinde aldıkları kararla kendilerini yönetme iradesi ortaya koymuş ve özyönetim ve öz savunmaya geçmiştir. Gerisi düşmanın yenilgisidir. Bugün artık Kürdistan›ın her tarafı Kobanê ruhuna kavuşmuştur. Kobanê ruhu; direniştir, özgürlüktür, teslim olmamaktır, onurdur, zaferdir, inançtır, umuttur, kendini yeniden var etmedir. Şimdi bütün Kürdistan kentleri Kobane ruhunu kuşanmıştır. Özgürlük mücadelesinin bütün talepleri halkımızın kendi talepleri haline gelmiş, gelmekle de kalmamış bu talepler için her şeyini ortaya koymuştur. Özgülük tutkusu, maddi bütün değerlerin ve yaşamın üzerine çıkmıştır. Bundan dolayıdır ki yeni bir toplum, onurlu bir toplum, onurlu bir yaşam, kendi kaderini kendi belirleyen bir irade, halkımızın asla vazgeçemeyeceği değerler olmuştur. Halklaşan direniş ve özgürlük mücadelesi asla yenilmez ve onu asla hiçbir güç, ne korkuyla, ne de katliamla teslim alamaz ve yok edemez. Bundan dolayı direniş, tarihsel, güncel, politik, ideolojik olarak yenilmez bir duruma ve düzeye ulaşmıştır. Zaten AKP ve ırkçı, faşist, sömürgeci diktatörlüğün çaresizliği ve saldırganlığı bundan kaynaklıdır. Kürt halkı15 mızın ulusal


Dengê Kurdistan . 19 demokratik taleplerini görmezden gelen, yok sayan, imha ve inkârı dayatan bir politikanın iflas etmesi kaçınılmazdır. Direniş, halklaşma ve barikatlar şimdiden kazanmış; şimdiden bu kanlı, katliamcı, sömürgeci diktatörlüğü hendeklere gömmüştür. Korku imparatorluğu kurarak halkımızı teslim alacaklarını sanıyorlar. 90’larda teslim alamadılar, başaramadılar, yine teslim alamıyorlar, yine başaramayacaklar. İlleri, ilçeleri kuşatarak sokakları kan gölüne çevirdiler. Çocuklar, gençler, kadınlar başta olmak üzere halkımızı katletmeye devam ediyorlar. Pirsus ve Ankara katliamlarında olduğu gibi dayanışma ve müttefiklik içerisinde olanlara karşı da aynı politikalar uygulanmaktadır. Halkımızın onurlu, haklı, meşru direnişi; onurun ve özgürlüğün tutkusu saray darbecisine ve onun yamağına diz çöktürtecektir. 90’larda gerilla savaşı halkımızın serhildanlarıyla yükseldi, güçlendi, onurunu ve özgürlüğünü çok ağır bedeller ödeyerek korudu. Şimdi ise genci, yaşlısı, kadını, çocuğu ile halkımızın kendisi gerillalaşmıştır. Barikat başlarında, öz savunmanın ve özyönetimin öznesi ve öncüsü olmuştur. Halk ile gerilla iç içe geçmiş, gerilla halklaşmış, halk gerillalaşmıştır. Devrim, geldiği aşama bakımından böylece en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Bu direnişin zaferle taçlanması için Marksist Leninist Komünisterin olanca gücüyle ve varlığıyla direnişin içinde, merkezinde, her düzeyde ve her biçimde yer almaları gerekmektedir. Aynı zamanda da, Türkiye cephesinde de AKP ve sömürgeci diktatörlüğe karşı işçi sınıfını, ezi-

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 lenleri, Alevileri, gençleri, kadınları direnişe sahip çıkmaya, onun için mücadele etmeye çağırmalı, yeni cepheler açmalıdır. Türkiye halkları ve ezilenleri, Kürt halkına karşı uygulanan bu soykırımcı politikaların aynı zamanda kendisi için de olduğunu bilmelidir. Boğulmak istenen Kürt halkının direnişine seyirci kalanların, kendi özgürlükleri ve demokratik talepleri için mücadele edemeyecekleri ve başaramayacakları da çok açıktır. Özgürlük bilinci ve insan olmanın onuru, yanı başındaki halkın boğazlanmasına seyirci kalmaktan geçmez, geçmemelidir. Kürt halkımızın onuru ve özgürlüğü, Türkiye halklarının onuru ve özgürlüğüdür. Bunları birleştirmeyenler sosyal şovenlikten kurtulamamış demektir. Marksist Leninist Komünistler, Türkiye halklarında bu bilinci ve onun eylemini örgütlemek ve harekete geçirmek zorundandır. Tıpkı Rojava’da olduğu gibi. Rojava Devrimi’ne sahip çıkmak, bugün Bakur devrimine sahip çıkmak demektir. Yeni Kobanê, yeni Rojava Bakur’dur; Silopi’dir, Nusaybin’dir, Cizre’dir, Şırnak’tır, Kerboran’dır… Kürdistan özgürlük hareketinin direnişi, bölgemizde bir insanlık meşalesi gibi yükselmektedir. Rojava Devrimi bunun açan çiçeğidir. Kürdistan’da yeşeren bu özgürlük filizi Türkiye ve bölgeye de yayılacaktır/yayılmalıdır. Özgürlük ve sosyalizm, halklarımızın ve tüm ezilenlerin umudu ve kurtuluşu olacaktır. Kapitalizmden beslenen AKP ve onun sömürgeci diktatörlüğü bütün pislikleriyle birlikte mücadelemiz karşısında hendeklere gömülecektir. Direnişimizin 16 ruhu ve anlamı budur.


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

MLKP, Di Barîkata Nisêybînê de ye!

Şervanên MLKP›yî li Nisêbînê di çeperên berxwedana xwerêveberiya gel de cihê xwe girtin.

Devleta Tirk a faşist, mêtînger û dagirker mehan e li dijî berxwedana gelê me bi hovane êrîş dike. Lê, nikare li ber vê berxwedan û têkoşîna azadîyê bigre. Li dijî wan êrişan gele me serî xwe natewîne û bi berxwedana bêhempa û dîrokî bersiv dide dijmênê xwe. Hovîtîya çeteyên AKP gihîştiya asta jor. Ew nişana bêçaretiya wan a li hemberî berxwedana gelê me nişan dide. Ew berxwedan di heman deme de şoreşger û sosyalist ên kurd û gelen din jî di hema çeper û xendekên berxwedanê de tîne gel hev. Şervanên partîya me jî bi hişmendîya welatparîziya sosyalîst û komûnîst di çeperan de cihê xwe girtin. Bi gele me û şervanên azadîye re ji bo tola şehîdan hêlde û têkoşîna azadî û rûmetê mezin bike di nav hêza parastiana cevherî ya YPS’ê de bi rihê hevrêyî şer dikin. Rêhevalên me helwesta xwe yên şoreşgerîyê bi daxuyanîyek çapemenê, li cihê berxwedanê daxuyandin. Li ser navê MLKP Cîhan Sarûhan axivî û ew gotinan anî ziman: Ew têkoşîna gelê kurd a têkoşîna xweseriyê dimeşîne bi rêzdariyî em silav dikin. Em ê li cem gelê kurd ê li hemberî dagirkeriyê têdikoşin cihê xwe bigirin û em ê li gel wan bi hev re li hemberî dagirkeriyê şer bikin. Em ê hesabê kesên li Cizîrê, Hezexê û Sûrê hatin qetilkirin ji dagirkeran bipirsin. Ev dîktatoriya faşîst li

pêşberî dîrokê wê hesab bide. Em ê jî her dem li pêyî wî hesabî bibin. Em ê ji bo her canekî hatiye qetilkirin ji dîktatora faşîst hesab bipirsin. Em soza vê didin. Em dizanin, xwerêveberî ji gelên Tirkiyê û Rojhelata Navîn re azadiyê wê bîne. Em bawerin, pêlên faşîzma ku li Kurdistanê hêl dibe, em ê bi berxwedanî li pişt barîkatan berhewa bikin. Ev ji bo gelên Tirkeyeyê banga me ye. Em bang hemû gelan dikin: werin em li pişt barîkatan li dijî faşîzmê têkoşînê bilind bikin. Rêya têkçûyîna faşîzmê li pişt barîkatan bi geşkirina têkoşînê ye. Em li vir dubare dibêjin. Faşîzma qesrê û celadên wê, dê hesabê her dilop xwîna rijiyayî bidin. Gotina Mehmet Tûnç a li Cizîrê got, “Me çok venada, li ber xwe da” bo me talîmatek e. Em jî li gor vê talîmatê tevgerîyan û li hemberî faşîzmê li ber xwe bidin. Em ê çok venedin û em ê bi şerê xwe faşîzmê têk bibin.

Bijî YPS! Bijî Partiya Me MLKP!

17


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Örgüt Bilinci Son bir yıllık süreçte Kürdistan gençliğinin partiye ilgisi arttı. Rojava pratiği ve gençliğin Kobanê kampanyası (Suruç Katliamı sonrası) ilginin somutlandığı siyasi çıkışlar oldu. Bu açıdan bakıldığında siyasetin Kürdistanileşme iddiası ve savaşım düzeyi yeni bir yönelimi ifade ediyor. Mevcut siyasal yönelimin parti bütünü açısından nasıl anlaşıldığı, örgütlenmesinde ortaya çıkan sorun ve olanakların, bir örgüt ve örgütlenme bilincine dönüşme ihtiyacını irdeleyerek anlamaya çalışalım. Rojava Devrimi’ne politik askeri cepheden katılım, Enternasyonal Tabur’un örgütlenmesi, sosyalist gençliğimizin Kobanê’nin inşasına ilişkin yürüttüğü kampanyanın Türkiye ve Bakur Kürdistan’da yarattığı etki ve 33 yoldaşımızın faşist sömürgeci Türk devleti ve DAİŞ işbirliği ile katledilmesi ve yoldaşların kitlesel uğurlanma törenleri, yalnızca politik askeri cepheden değil, kitlelerin devrimi sahiplenmesi yönünün örgütlenmesi bakımından da cüretli, önemli çıkışlar olarak parti tarihinde haklı yerini aldı. Bugün partinin farklı mücadele alanları arasında, birbirini gözeten, bütünlüklü politik-örgütsel odaklanma ihtiyacı var. Bütünlüklü odaklanmanın farklı mücadele cephelerinin birbirini tamamlamasının yanı sıra, besleyen, büyüten, olanak sunan ve toplamda zaferi, gelişimi güvenceleyen bir rol oynayacağını görmeliyiz. Politik örgütsel açıdan bakıldığında büyüme, gelişme ola-

naklarının, bu hattan hızla derinleşmekle mümkün olacağına işaret ediyor. Hali hazırda çeşitli biçimlerde ortaya çıkan sınırlılıklar, ‘sınırlı devrimcilik’ gibi ideolojik mücadele konusu olan, iddia ve irade zayıflığının beslendiği tarzla hesaplaşılmadan bunlar başarılamaz. Kaldıki dönemin görevleri, örgüt ve siyaset tarzı, ortaya çıkaracağı kadro tipi mevcut eşiğin aşılmasını zorunlu kılıyor. Genç kuvvetlerle büyüyen parti Partimize iç Kürdistan’ın çeşitli illerinden, dikkat çekici şekilde yönelim gösteren gençliğin örgütlenmesi ve mücadele içinde kadrolaştırılması çözüm bekleyen bir sorunken partinin dünkünden farklı olarak yeni örgütlenme alanlarına sahip oluşu büyük avantaj. Bir taraftan sosyalist yurtsever çalışmaya duyulan ilgi, öte yandan meşru militan ve politik askeri çalışma, bu duyarlılığı ve yönelimi sürekli kılarken, güçleri örgütlemede yaşadığımız sınırlarımız bizi zorlamaktadır. Yine partimize yönelen gençliğin yurtsever ideolojinin genel etkisi altında oluşu, ideolojik ve siyasal açıdan parti tarzına yabancılığı, genç ve yeni kuvvetlere dönük ideolojik-politik eğitimin önemini ve zorunluluğunu göstermektedir. İdeolojik, siyasal, örgütsel eğitimlerin önceliği kadar bu güçlerin dönüşümünü sağlayacak sağlam bir parti organizması, çalışma tarzı ve sistemi her zamankinden daha fazla ihtiyaç haline gelmiştir. Durumun tam tarifi, dar bir yönetici gücün genişleyen gövdeyi örgütleme ve 18


Dengê Kurdistan . 19 değiştirme konusundaki zorlanma halidir. ‘Kafa ve gövde arasındaki eşitsizlik durumu’ diye de tarif edebiliriz. Partinin değişim gücünü açığa çıkaracak tarzın örgütlenmesi bakımından dünden daha avantajlı olduğumuz söylenebilir. Haliyle büyük olanaklara ve savaş gücüne dönüştürülebilecek olan bu akışla güçlü bir devrim partisi yaratabiliriz. Kürdistan’da ve özellikle Bakur’da sömürgeci, faşist Türk devletine karşı süren direniş, politik mücadelenin yönünü belirliyor. Partimiz de özyönetim ve özsavunma eksenli direnişe katılmayı temel politik perspektif olarak belirledi. Partimize akan genç kitlenin mücadele deneyi ve örgüt disiplini sınırlı da olsa, savaşma isteği, düzen dışı mücadeleye ilgisi ve militanlığı göz önüne alındığında, özsavunma eksenli yaygın milis örgütlenmelerini mümkün kılmaktadır. Kaldı ki politik koşullar, olanaklar ve yurtsever hareketin YPS-YPS JİN pratiği, politik iradenin etkili bir savaş gücünü örgütleyebileceğini göstermiştir. Sorun, bu güçlerin yeni olması değil, aksine bizim bu güçleri böyle bir politik örgütsel mücadele pratiği içinde örgütleyip örgütleyemeyeceğimizdir?

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Politik atılım için örgütlenme düzeyini yükseltmeliyiz! “Zafer hazırlığı sever”. Güçlü bir politik atılım için örgütsel düzeyin yükseltilmesi düğümünü çözmeliyiz. Örgütlenmenin ilk kuralı, partimize yönelen kuvvetlerin örgütsel bir hareket planına ve stratejisine bağlı olarak yönetilmesidir. Genç kuvvetlerin hızla gelişeceği alanların belirlenmesi, bu ihtiyaca göre gerekli hazırlıkların sağlanmasıdır öncelik. Gelen kuvvetlerin ne kadarının siyasi alanda tutulacağı, ne kadarının politik askeri alana yönlendirileceği, ne kadarının genç kadınlar arasında yürüttüğümüz parti çalışmasına ayrılacağının belirlenmesi zorunlu ilk adımlardır. Ardından bu alanların ihtiyacına göre, hazırlıkların yapılması, gerekli altyapı vb. için planların oluşturulup uygulamaya geçilmesi, öncelikli olarak hangi örgütlerin kurulup geliştirileceği, örgütsel planlama gereğine işaret eder. Kadro sorunu ve özellikle örgütçü kadro ihtiyacı mevcut sınırlılığımız 19 düşünüldüğünde hayati


Dengê Kurdistan . 19 önemdedir. Ve biz bunu pratik politik çalışma içinde çözmek zorundayız. Bu, mevcut durumda örgüt kurma ve işletmede deney yetersizliği ile birlikte düşünüldüğünde güçlü bir iradeyi gerektiriyor. Öyle ki ‘örgütsüz tek kişi kalmayacak’ anlayışı bizi yönetmelidir. O halde ilk adım, iç örgütsüzlük olarak tarif edebileceğimiz duruma müdahale etmek, hazır güçleri parti komite, hücre, komisyon örgütlerimizde konumlandırmaktır. Bu açıdan önemli bir mesafe aldığımızı söyleyebiliriz. Fakat saflara akan genç, deneyimsiz kuvvetler gerçekliğini düşündüğümüzde yetmeyeceği açıktır. Burada atacağımız her bir ileri ve gelişkin adım bize yönelmiş güçlerin eğitimi, değişimi ve gelişimi için kurulu bir sistemimiz içinde hızla hayat bulur. O halde

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 her alanda olduğu gibi örgütsel gelişimimizi yönetmek için sistemler kurmak ve işletmek elzemdir. Dahası, eğitimin sistemli hale getirilmesi, kurumsallaşma, kadrolaşma, milis ve illegal çalışmanın örgütlenmesi vb. gelişimimiz için hayati önem taşıyor. Partinin fiili meşru mücadeleyi ve yasadışı bir örgütlenmeyi esas aldığı unutulmamalı, güçler bu yanı gözeterek tasnif edilmelidir. Saflara gelen genç kuvvetlere bütün bir partinin ihtiyaçlarını gözetecek şekilde iş ve görev vermek, dönem örgütlenme politikamızın odak noktasıdır. Bakur›da yeni alanlar ve güçlerle kurduğumuz esnek örgütler dahi (gençlik komisyonları, lise ve üniversite birimleri, genç kadın çalışması) bizi geliştiriyor. Ve tabi (özgür

20


Dengê Kurdistan . 19 alan, politik askeri çalışma) olanaklarının doğru, zamanında, sistemli örgütlenmesiyle birlikte bu çalışmaya daha fazla ivme kazandıracaktır. Sınırlı kullanımı bile büyük bir motivasyon ve gelişim kaynağı olduğu gibi partinin devrimi örgütleme iddialarına uygun hazırlık ve güç biriktirme politikası doğrultusunda da eylemsel duruşa denk düşecektir. Örgütsel düzeyin yükseltilmesi, partinin doğrudan ve dolaylı örgütlenme olanaklarının büyütülmesi ihtiyacı her zamankinden daha zorunlu. Semt, kadın, gençlik, işçi, memur, Alevi emekçilerin; örgütlenme stratejimiz içindeki kuvvetler olduğunu hatırlamak da faydalı olacaktır. Dolayısıyla örgütlenme stratejimizi belirlerken bütün bu toplumsal, sınıfsal kesimleri de kapsamamızın gerektiğinin altını çizmekte fayda var. Ayrıca içinde yer aldığımız birleşik mücadele cephesiyle ilişki düzeyimizin geliştirilmesi ve ortaya

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 çıkaracağı olanaklarla ilişkilenişin etkin, hedefli kılınması da önümüzü açan, kitlelerin partiye, devrimci mücadeleye yakınlaşmasını sağlayan olanak olarak görmeliyiz. Bütün bu açılardan örgütlenmenin ve politik atılımın her zamankinden daha fazla olanakları ve güçleri mevcut. Önemli olan bu güçlerin temel politik hedefle bağlantılı olarak örgütlenmesi ve harekete geçirilmesidir. Burada esas çözüm anahtarı, tek tek parti kadrolarından örgütlerine kadar örgütlülük, bilinç ve disiplininin yüksekte tutulması, günlük pratik alışkanlığa dönüştürülmesidir. Partinin bu bakımdan talimatı nettir: bulunduğunuz her alanda örgütler kuralım, işletelim ve tek bir yoldaşımızı dahi örgütsüz ve görevsiz bırakmayalım. Devrim yapmak istiyoruz, hali hazırda bunun güçleri mevcut, o vakit parolamız “daha çok örgüt, daha çok eğitim, daha çok eylem” olmalıdır.

21


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Agirê Berxwedana Rûmet û Azadîyê Geş Bikin MLKP Kurdistan li dijî AKP a li Cizîrê komkujî kir, banga têkoşînê kir.

MLKP/Kurdistan der barê komkujiya AKP›ê li Cizîrê kir de daxuyaniyeke nivîskî weşand. Di daxuyaniya xwe de MLKP/Kurdistan li hemberî AKP a li Cizîrê komkujî kir, banga mezinkirina berxwedanê kir. Di daxuyaniya MLKP/Kurdistanê de hat gotin ku AKP li bajarên Bakurê Kurdistanê ji çeteyên DAIŞ›ê qirêjtir şerekî bi xwîn dimeşîne. “Ev şerê kirêt ê li hemberî daxwaza xwerêveberiyê ya gelê me hat destpêkirin, yekser ji aliyê Tayyîp Erdogan û çeteyên wî ve tê meşandin. Ev keriyê kujeran, bêyî exlaq û pîvanan nas bike, bi hemû hêza xwe hewl dide vîna gelê me yê ji bo azadiyê rabûye ser piyan bişikîne. Ev kujerên ku bi rojan nehiştin ambûlans xwe bigihînin birîndarên

li avahiyeke li Cizîrê, birîndar şewitandin û qetil kirin. Bi vî rengî nîşan da bê çiqasî hatine xezebê û çavsor bûne.” MLKP Kurdistan destnîşan kir, ku desthilatdariya AKP›ê ya mêtînger faşîst, kujer û dijminê hevpar ê gelên Kurdistan û Tirkîyê ye. AKP, bi çeteyên xwe bi komkujiyê bersivê dide daxwazên mafdar ên gelê me. Wezîfe û deynê gelên Tirkiyeyê yên kedkar ew e divê dakevin kolanan û berxwedanê mezin bikin. Di daxuyaniyê de bang gelên Tirkiyeyê û hemû bindestan hat kirin ku dakevin kolanan, bend û xendekan zêde bikin û li dijî tirs û xofa qesr dixwaze belav bike, têbikoşin.

22


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Kazanan Kürt Halkımızın Onur ve Özgürlük Mücadelesi Olacaktır! Ezilenlerin tarih boyunca işgalcilere, sömürgecilere karşı kullandıkları en önemli mücadele araçlarında birisi olmuştur barikatlar. Barikat, özgürleştirilmiş ya da özgürleştirilmek istenilen alanların sınır hatlarıdır. Kapitalizme, sömürgeciliğe, işgalciliğe karşı işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin özgürlük ilanının beyanı, onur ve özgürlük alanlarının ‘sur’ları, zulme karşı direnişin setleridir. Beyinlerde oluşan ‘barikatların’ parçalanması, yeni bir yaşamın ve umudun kerpiçlerinden yükselen yapılardır. Barikat, ezilenlerin egemenlere karşı kendini var etme, koruma, savunma ve kendini yönetme iradesinin somutlanmış, en yalın ifadesidir. Bundan dolayıdır ki, iktidarlaşma ve devrim yürüyüşünde biz komünistlerin her fırsatta başvuracağı bir araçtır. Paris Komünü’nde olduğu gibi, proletaryanın kapitalizme karşı tarihin tanıklık ettiği sınıf mücadelesinin burjuvaziye karşı kazanılmış zaferinin ve ütopyasının ilk özgürlük hatları oldu. Bu sınırlar, sömürüsüz, zulümsüz yeni bir dünyanın kapitalist barbarlığa karşı kazanılmış ilk mevzileri oldu.

72 gün yaşayan, 8 gün süren, işçi, genç, kadın ve yoksulların kanının birbirine karıştığı, binlerce şehidin verildiği, özgürlük tutkusunun kızıl bayrakta sembolleşip dikildiği, Fransız ve Alman emperyalizmine meydan okuyarak kurulan sosyalizmin ilk nüvesinin siperleri olmuştur ‘komün barikatları’. Bu nedenle biz komünistler ve ezilenler için ideolojik, politik ve manevi değeri çok yüksektir barikatların. Barikat taktiği, genelde emekçi semtlerinde kurulmasına ve kullanılmasına rağmen okullarda, fabrikalarda da çokça kullanılmıştır. Örneğin Tariş Direnişi, tam anlamıyla barikat taktiğiyle sınıf mücadelesinin tarihine armağan edilmiş bir zaferdir. ‘80 faşist darbesinin ön süreçlerinde

23


Dengê Kurdistan . 19 lise ve üniversitelerde faşizme karşı kurulan barikatlar, yakın zamanın ODTÜ direnişleri örnektir buna. Türkiye, Kuzey Kürdistan özgürlük ve sosyalizm mücadelesi tarihinde barikat savaşları, kullanılan önemli mücadele araçlarından birisi olmuştur. Türkiye emekçi semtlerinde, özellikle, 70’li ve 80’li yıllarda halkımızın devrimcilerle birlikte faşist diktatörlüğe karşı yaşam alanlarını ve politik varlıklarını koruma amaçlı olarak gelişmiş, daha sonra ise bu merkezler özgürlük alanlarına dönüştürülmüştür. Faşist diktatörlük yıllarca bu bölgelere gireme-

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 miş, halkımız devrimcilerle birlikte bugünkü tabirle ifade edecek olursak özyönetim-özsavunma alanları oluşturmuşlardır. İşte bu alanların oluşturulmasında barikat taktiği ve savaşları çok önemli bir rol oynamıştır. Barikat savaşları ve taktiği, özgürleştirme düzeyine ve kapasitesine bağlı olarak yeni bir yaşamın filizlerini, örgütlülüğünü, disiplinini, kültürünü de inşa etmiş ve geliştirmiştir. Kolektif yaşamın ve işleyişin en güzel ve en gelişkin örnekleri bütün kuşatılmışlığına ve kapitalist çemberin içinde kalmasına rağmen buralarda oluşmuştur. Kapitalizme karşı kuşkusuz bu kuşatılmışlık içerisinde oynayabileceği rol bir yönüyle sınırlıdır. Ama kapitalist zinciri parçalaması ve ezilenlerin yeni bir dünya arayışının isteminin karşılığı olarak ortaya çıkması bakımında muazzam bir devrimci dinamizmi vardır.Özgür ve sömürüsüz bir dünya

24


Dengê Kurdistan . 19 arayışının düzinelerce programdan daha değerli olan pratiği ve geleceğidir barikatlar. Bundan dolayı, Paris Komünü’nün barikatları, işçi sınıfı ve ezilenler bakımından binlerce yıl geçse de unutulmayacak değerdedir. Bugün, Paris barikatları belki emekçilerin kanıyla kızıla boyanmıştır ama yenilmemiştir. Bugün halen işçi sınıfının ve ezilenlerin umut çiçeği, zafer meşalesi olarak bize yol göstermektedir. Faşizmin, emekçi semtlerde ekonomik, sosyal, kültürel katliamlarına karşı tarihimizde en anlamlı bir yerde duran Gazi Ayaklanması ve onun barikatlarıdır. Gazi Ayaklanması ve barikatları, faşizmin alçakça saldırısına kaşı, komünisterin önderliğinde dünya devrim tarihine, özgürlüğün ve zaferin nasıl kazanılacağını gösteren pırıl pırıl bir örnek olmuştur. Gazi Mahallesi’yle başlayan ve birçok emekçi semtine yayılan barikat taktiği ve savaşı, direnişçilerin özgürlük siperleri olmuştur. Diktatörlük, bütün katliamlarına karşın barikatları günlerce aşamamıştır. Gazi halkı, genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla fedai bir tarzla direnmiş ve onlarca şehit, binlerce yaralı verilmiştir. Gazi’den Gezi’ye, ezilenlerin direnişi ve özgürlük arayışı barikatlarda bir kez daha buluşmuş, düşmanın kalbinde bir aya yakın dimdik ayakta kalmıştır. Barikatların arkası tam bir özgürlük alanına dönüşmüştür. Kapitalizmin kirinden, katliamından, vahşiliğinden, insanı köleleştirmesinden, tekleştirmesinden, tük etmesinden,yabancılaştırmasından, yozlaştırmasından ve sömürmesinden bıkan, usanan, reddeden bütün

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 özgürlük arayışçıları barikatların safında, arkasında birleşti. Birleştirmekle de kalmadı; kolektivizmin, paylaşımın, toplumsallığın en güzel örneklerini ortaya çıkarttı. Yine bununla da kalmadı, bu değerler için ölümüne direnildi her bir barikatta. 8 şehit ve binlerce yaralı verildi yaşanılası yeni bir dünya için. Sömürgeci, faşist diktatörlük, Kürt halkımıza karşı inkar, imha, katliam ve soykırım politikası yürütmektedir. Osmanlı’dan devraldıkları katliam politikasını kapitalist teknoloji ile birleştiren Enver Paşa ve Hitler kırması Erdoğan, şimdi de Kürt halkımıza karşı ‘ecdadından’ aldığı mirasın devamcılığını yapıyor. Kadınları, gençleri, çocukları, yaşlıları, barikatların arkasında onur ve özgürlük direnişi sürdürenleri en alçakça yöntemlere başvurarak katlediyor. Panzer arkasında sürüklenen gençlerimiz, cansız bedeni teşhir edilen kadınlar. Dedesinin kucağında, dedesiyle birlikte infaz edilen 35 günlük bebeğimiz, 70 yaşında anamız. Vurulduğu yerde günlerce kalıp can çekişerek ölenlerimiz. Tank ve top atışlarıyla parçalanmış, keskin nişancılarla alçakça infaz edilmiş halkımız... Vahşiliğin, barbarlığın, alçaklığın sınırsızlığa ulaşması yetmemiş gibi son olarak da bodrum katlarında her yaştan insanımızın, canımızın yirmişer, otuzar, kırkar, topluca kalleşçe yakılması. AKP ve sömürgeci diktatörlük, ellerinden kan ve irin damlayan Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, MGK’sı, parlamentosu, mahkemeleri, medyası, PÖH-JÖHEsadullah Timi gibi cinayet şebe-

25


Dengê Kurdistan . 19 keleri; Hitler’in gaz odalarını ve işkencelerini aratmayan canilikler yapmakta, insanlığa ve Kürt halkımıza karşı insanlık suçu işlemekte. Soykırımcılığın başını çeken ve Dehak olmaya hevesli bu katiller şebekesi, Kürt halkımızın kurduğu Cizre ve Sur barikatlarında Demirci Kawaların çekicinin altında ezileceklerdir. Kazanan Kürt halkımızın onur ve özgürlük mücadelesi olacaktır. Barikatlar ve hendekler, Kürdistan’ın ve bütün insanlığın onur ve özgürlük sembolleri oldu daha şimdiden. Soykırıma, inkâra ve imhaya karşı, kendi değerlerini korumanın ve kendi kaderini tayin etmenin yıkılmaz abideleri oldular. Paris Komünü gibi

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 ezilenlerin tarihine yazıldı şanla, şerefle. Sömürgeci faşist diktatörlük, tıpkı Hitler Almanya’sı gibi barikat başında direnenlerin zaferiyle lanetliler mezarlığına gömülecektir ve bu yakındır. MLKP’liler var oldukları her yerde, katliamla beslenen faşist diktatörlüğe ve onların tüm uşaklarına karşı onur ve özgürlük barikatları kurmalı, sömürgeci devletin katiller sürüsünden, tecavüzcü işkencecilerinden, destekçilerinden, uşaklarından, işbirlikçilerinden hesap sorma savaşımının büyütülmesinde daha fazla özneleşmelidir.

26


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Eyleminizle Yoldaşlaşmak 22 Aralık sabah içtimasından sonra, Kobanê›ye yeni bir hamleye gitmenin verdiği heyecanla son hazırlıklarımıza koyulduk. O arada İstanbul’da “iki kadın terörist...” haberi geçti televizyonda. Hemen sizler aklıma geldiniz. Hiç tereddütsüz savaşarak şehit düşen iki kadından birinin sen olduğunu düşündüm. Ama bir taraftan da gözlerim ve kulaklarım haberlerde. İki kadının fedaice savaşının dalga dalga yaydığı direnişi soluduk sabahın tan atışında. Yürek atışlarım İstanbul’da direniş destanı yazan komünist kadınların ritmine ayak uydurmaya çalışıyordu. Yolculuk boyunca bir yarım sizlerdeydi. Öfke ve hüzün karışımı duygularıma destansı direnişiniz yön veriyordu artık. Silahlarınızdan çıkan mermilerin çizdiği yöne akıyordu yürek atışlarım. Her şey daha berraklaşıyordu sizlerle. Kobanê’de başlayacak hamle yolculuğuna artık sizler rehberlik ettiniz. Komutanlarımız sizdiniz. MLKP savaşçıları olarak bu hamleyi sizlere adadık. Direnişinize layık bir pratik ortaya koyma sözü verdik. Daha bir sıkı sarıldık silahlarımıza. Hamlenin en önünde olma isteği yükseldi savaşçılarda. Komutanlarına layık olmanın heyecanlı yarışı sardı tüm benliğimizi. Büyük bir irade oldunuz savaş yolculuğumuza. DAİŞ zihniyetli, Hitler özentili Tayyip Erdoğan ve AKP, kadın kimliğinize, komünizm düşünüze, silaha duran iradenize eşitsiz koşullarda saldırdı. Ezilen halklarımıza yalanı yazan ve propaganda eden burjuva

faşist medyaya; Kürt halkımızın ve bütün ezilenlerin her türlü mücadelesine vahşice saldıran polise yönelik eylemlerinizden, eylem iradenizden, kararlılığınızdan korkuya kapılan faşist caniler, sizleri aramızdan aldığını düşüne dursunlar. 22 Aralık sabahı İstanbul’da susan yürek atışlarınız, direniş eyleminizde soylulaşan düşleriniz binlerin bilincinde ışık, öfkesinde hesap sorma, ellerinde dalgalanan bayrak oldunuz. Yoldaş omuzlarda onur ve özgürlük abidesi oldunuz. Ölümü güzelleştirdiniz, ona soylu bir anlam yüklediniz. 22 Aralık 2015, artık yeni bir anlam kazandı direnişinizle... Her ikinizi de iyi tanıyordum. Yoldaşlığın en hasını, en güzelini yaşadım sizlerle. Bu mektubumda Berçem Rênas yoldaşı yazmaya çalışacağım. 2008 Nisan’ında tanıştık seninle. 2006’ya kadar çalışma yürüttüğün yoldaşların anlatımlarıyla biliyordum seni. Bu kez öğretmenliği bırakarak görevlerini sürdürmeni istedi parti. Bu çağrıya tereddütsüzce ‘evet’ dedin. Aynı tereddütsüzlüğü 2010’da Medya Savunma Alanları’na politik askeri çalışmanın ilk grupları arasında yerini almada, 2014’de politik askeri alanda görev üstlenmede de gösterdin. Yalınlık ve tereddütsüzlük sende en gerçek anlamına kavuşmuştu. Yüreği kocaman, düşleri sonsuz, sevgisi insan, elleri emek, sessizliği fırtına yoldaşım. Yüreği yoldaş sevdalı, parti inançlı, insan gülüşlü yoldaşım, öfkesi bilinçle işlenmiş, düşmana dair 27 ne varsa söküp atacak


Dengê Kurdistan . 19 kadar kuvvetli yoldaşım, sabrın çiçeği, sevginin emeği yoldaşım, öğretmenken öğrenci olan, komutanlaşırken mütevazileşen yoldaşım. İnsan güzeli yüreğini, sevgiyle, emekle ördüğün düşlerini, eyleminle güzelleştirmeyi başaran yoldaşım. Düşmana sıktığın her merminde, patlattığın her bombanda yapıcıların yürek atışlarının ritmi oldun. Tüm sadeliğinle yeni bir sayfa açtın yüreğimizde. Yoldaşlaşmanın sorumluluğunu bıraktın bizlere. Parti ve yoldaşlığı sade yaşayan, yoldaşlığa hiç bir yapmacık veya yapaylık katmayan can yoldaşım! Yüreğim senin o yoldaş insan güzeli özelliklerinle, o soylu direnişinle yıkanıyor. Her ölümün, her şehadetin geride boşluklar bıraktığı söylenir. Ama sen, bu hali değil tam tersini yaşıttın bizlere. Savaşçı ve komutanlık özelliklerinle boşlukları gidererek bizlere dolu gerçek bir zemin bıraktın. Her bir yoldaştan kaynaklanan eksik ve yetersizliklerin oluşturduğu boşlukların nasıl doldurulacağının, nasıl giderileceğinin yolunu gösterdin komutanlığınla. Her şeyinle bir davanın, bir kavganın, bir inancın, bir sevdanın devrimci kadınıydın. Öğrenme tutkun öyle yüksekti ki, devrimci kavgada sana, yoldaşlarına ve partine yarayacak ne varsa mutlaka öğrenilmesi gerektiğini düşünerek sabırsızlıkla ilişkilenirdin. ‘Her komünist savaşçı, kavganın en iyisini vermek için kendini donatmalı’ derdin. Ve öyle de yapardın. Bundandır ki bilgini, sabrını, emeğini, sevgini, inancını, öfkeni kavgada buluşturabilmeyi başaran yoldaş olabildin...

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 Yoldaş özlemlere, yoldaş yüreklere yazıtlarınla yaptığın yolculuklar şimdi öksüz. Müzik repertuarın ne kadar da genişti. Yarım bildiğimiz ezgileri ancak seninle tamamlayabiliyorduk. O duru sesinde ezgileri dinlemekten mahrum kalacağız. Özgürlük üslerinde, dağlarda bıraktığın sesinin yankılarına kulak keseceğiz. Bedeninde ortaya çıkan sorunlarla kurduğun ilişkiye mutlaka değinmem gerekir. Bel fıtığın vardı. Ama dağda ve kentte aldığın ve alacağın görevlerde bu seni hiç bir zaman yönetmedi. Sadece bu da değil, ortamımızda, yoldaşlarımızda böyle bir algının oluşmaması için tüm ağrılarına rağmen azami dikkati gösterirdin. Söylenerek değil, tüm doğallığında yapardın bunları. Birlikte çalışma yürüttüğün yoldaşlarının ve partinin karar verme iradesini güçlendiriyordun böyle yaparak. Sağlıktan değil görevlerden ve yapabileceklerinden bakılması için çalışırdın. Bundandır ki kavganın en önünde, görevlerin en zorunda olmayı başarıyordun. Şehitleri yazmanın, onları anlatmanın zorluğunu yaşıyorum. Çünkü siz, sözü eylemle buluşturdunuz. Eyleminizle söze tutarlılık kattınız. Sizi anlatmanın en doğru yolu, eyleminizin bilincini çoğaltmaktır. Bıraktığınız yerde bizlere devrettiğiniz bayrağı pratiğimizde çoğaltarak zirveleştirmektir. Eyleminizle yoldaşlaşmaktır asıl olan! Ahmet Şoreş 28


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Çukurova’dan Rojava’ya Mazlumların Mazlum’u

Çukurova’nın asi genci Arap Alevi Gençlerinin onur kaynağı canımız yoldaşımız Halilimiz merhaba... Uçsuz bucaksız Rojava bozkırından geçerken hüzünlendim, gururlandım, anılarımıza gittim. Rojava’nın bir ucundan diğer ucuna çıktığım yolculukta aydınlık şafaklara yoldaş olmanın sevincini duyumsadım. Senin gibi Rojava’nın özgürlüğü için sınırsızca kendisini ortaya koyarak ölümsüzleşenlerimizin o mağrur bakışları eşlik etti yolculuğuma. Her direkte bir şehit resmi. Her karışı gencecik yoldaşlarımızın kanıyla sulanan devrim toprakları. “Ne çok bedel ödedik bu dört yılda” diye düşündüm. Tek tek şehit fotoğraflarına bakaraken. Zafer işaretiyle selamlayan Sinan yoldaşımız, Saryamız, Avaşinimiz... Botanlarımız, Hogırlarımız, Hevilerimiz, Evinlerimiz... Her yolculuk bir iç yolculuk değil midir zaten? Elimde senden kalan küçük bir not defteri... Tekmil notların ve Yasemin yoldaşa, Serkan yoldaşa dair yazdığın duygulu ama daha fazla kavga kararlılığı olan satırların. Tüm değerli anılarımız gibi ama onlardan daha fazla somutluk duygusu veren dokunduğun o sayfalar... İlk sayfalarına yazdığın Kürtçe kelimelere takılıyorum önce devrime sınırsızlıkla bağlanan yoldaşımın ılk öğrendiği sözcük de direnişi,kavgayı anlatan sözcükler. Bilsen ne zor sana dair yazmak, daha zor olan ise senin başkalığını, savaşçılığını, özlü devrimciliğini an-

latamamak. Ama mutlaka sana dair yazmalıyım dedirten o sorumluluk duygusu. Bir süre gidip geldim bu duygular arasında. İçten içe her gün seninle/sizinle yaşamak, her günkü yenilenme mücadelesinde güç kaynağına dönüştürerek beslenmek fakat paylaşmamak haksızlık olurdu. Bu sıralar nereye baksak sen varsın Mazlum yoldaş, kah sabahları keyifle yudumladığın mırro kahvenle gülümsüyorsun, kah silahını rahtını neşeyle kuşanıp cepheye gitme hazırlığı yapıyorsun. Mücadelenin bu keskin alanında olmanın seni nasıl da mutlu ettiğini görünce seviniyorduk.Ne çok istemiş ne çok beklemiştin bu anları, alanı. Gözünü uzaklara dikip mücadelenin bu alanında olma isteğin ve ısrarınla çıkıyorsun karşıma... Bazen şaşırtan şakaların, muzipliğinle... Sıradışılığın renkli kisiliginle... Yoldaşlarına gösterdiğin incelikle. Zaman zaman yaptığın kabalıkları telafi etme çabanla, kendince özeleştiri verme biçimlerinle. Nasıl da sevdirmişsin kendini yoldasım; yaşamına değdiğin herkes nasıl da sevgiyle bahsediyorlar senden. Hastahanede tanıstığın ve hızlıca dost olduğun doktor arkadaşın şehadet haberini alır almaz geldi yanımıza. Seninle uğurlanmasını istediği küçük bir hediyeyi “mutlaka bunu tabutuna iliştirin olur mu?” sözleriyle. Sessizce, mütevazilikle gazi yoldaşlara sunduğun o emekçiliğini ve onlarda bıraktığın “o

29


Dengê Kurdistan . 19 başkadır” sözlerinin nasıl da anlam kazandığını görüyorum. Günlerce en zor anlarında yanında olduğun gazi yoldaşımız şehadet haberini aldığında nasıl da hüzne boğuldu. Ve ben nasıl gurur duydum inceliği, yoldaşlığı,dostluğu bu kadar içtenlikle ve gösterişe dönüştürmeden nakşeden yoldaşımla. Heran karşımızdasın yoldaşım. Bakışın öyle mağrur ki. Tereddütsüzce

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 hep en önde dövüşerek görevini layıkıyla yapmanın huzuru var bakışlarında. Tamamlanmış bir görevin rahatlığıyla bizi denetliyorsun şimdi. Nasıl da isabetli bir isim seçmişsin. Arap halkının onurlu evladı, tutarlı bir komünist olarak mazlumlaşma kararlılığı ile seçtin ismini. Çok sevdiğin Serkan yoldaşının da ismi olması bir başka değer katmıştı bu isme. Mazlumların onuruna layık olma kararlılığıyla taşıdığın isme

30


Dengê Kurdistan . 19 layık oldun.Rojava Devrimi’ne Arap halkının DAİŞ saldırısıyla karşı karşıya geldiği anda Türk Devleti’nin tüm manipulasyonuna karşı Tel Abyat’ta Arap halkının imdadına sınırsızca koşarken ölümsüzleştin. “Rojava Devrimi bizimdir” diyerek enternasyonalizmin en güzel örneğini sundun. Bazen kitle mücadelesinde hiç durmadan yürümek gerektiğini düşündüğün ve onurla yürüdüğün o yolda önüne çıkan seni engellerle giriştiğin gözüpek mücadelenle karşımdasın. Eskimiş devrimcilerle saatlerce süren ideolojik mücadele kararlılığını anımsıyorum.Zamanı unutarak büyük bir inatla yaptığın tartışmaları. Mücadele yılgınlarına sözünü mutlaka söyleme kararlılığını. Bazen akla gelmeyecek esprilerle ortama canlılık, dinamizm katan yanınla... Sorgulatan, düşündüren sorularınla.Büyük bir tutkuyla okuma çabalanla.Teoriye, politikaya olan ilginle. Parti yayınlarını sorgulayan bir akılla okuma ve anlama çabanla aklımdasın. Bazen genç yoldaşları kazanmak, geliştirmek için verdiğin o değeri tarifsiz emekçiliğinle karşımdasın. Onlara kitaplar verip, okumalarını denetlemenle, onlarla saatlerce sürdüğün sohbetlerde görüyorum seni.Nasıl da büyük bir sevinçle onlara partiyi anlatırdın.Senin örgütlediğin genç yoldaşların omuzluyor şimdi parti görevlerini. Halillere, Okanlara yoldaş olanın onurunu taşıyorlar Çukurova’ya. Gezi Ayaklanması patlak verdiğinde ne çok aramıştı yoldaşların seni.

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 O sınır tanımaz cesaretinle nasıl da dalardın kavganın tam ortasına. Sonrasında bahsi geçtiğinde o anda aklının Gezi ayaklanması’nda Antakya’da olduğunu anlatmıştın iç çekerek. Cepheye her gidişin nasıl da sen de bir neşe kaynağına dönerdi. Rojava cephelerinin bir çoğunda onur ve özgürlük için savaşmak senin için gururdu. O nedenle olsa gerek aylarca kaldığın cepheden yoldaşlar seni dinlenmek için bile birkaç gün geri çekmek istediklerinde ya onları reddeder ya da en fazla bir gün kalırım pazarlığıyla gelirdin. En mutlu olduğun yerdi cephe senin için. Savaşma kararlılığınla, cüretinle cephede de başarılı komutanlık örnekleri açığa çıkararak yoldaşlarına güven verirdin. Seninle aynı takımda olmanın güvenini yaşadıklarını anlatırdı yoldaşların, siperyoldaşların. Biliyorum çok eksiklikli anlattıklarım.Ama söz yoldaşım geride bıraktığın o onura layık olmaya çalışarak tamamlamaya çalışacağım sana olan borcumu. Daima bizimlesin. Daima seninleyiz. Evin Serhad

31


Dengê Kurdistan . 19

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

Hol-Haseke Hamle Değerlendirmesi Öncelikle Hol Hamlesi’nde ölümsüzleşen savaşçılardan şehit Stêrk, şehit Gabar ve şehit Malik’i ve diğer şehitlerimizi saygıyla anarak başlamak istiyorum. Planlanan çerçevede zaferle sonuçlanan Hol Hamlesi’nin başarısında şehitlerimiz en önemli yerde duruyor. Şehit Sterk, Bakur Kürdistanlıydı. Hol’e yakın petrol noktasının önünde duran stratejik bir köye yapılan operasyonda takım komutanlarından birisiydi. Köyün yarısını aldıktan sonra kalanını almaya çalışırken yaşanan çatışmada bir çetenin suikastı sonucu şehit düştü. Özgüvenli, moralli komutanlık tarzıyla akılda kalan bir yoldaştır. Şehit Gabar, Avrupalı enternasyonalist savaşçıların oluşturduğu tabur-

daki savaşçılardan birisiydi. Çatışmalı geçen bir köy operasyonunda ilerlerken yanına kadar sızan bir çetenin kendini patlatması sonucu şehit düştü. Şehit Malik, Rojavalı, Arap ulusundan genç bir savaşçıydı. Operasyonda yeni tuttuğumuz köyü savunan taburun savaşçılarından birisiydi. DAİŞ çetesi, hamlenin başarıyla ve hızla ilerlemesi karşısında, bu ilerleyişi biraz olsun yavaşlatma hedefiyle bir bombalı araç göndermişti. Etkin bir savunma sonucu diğer noktaların da atış menzilinden kaçan çete aracı, Malik yoldaşların noktasında kendini patlattı. Mangadan çıkmaya yönelirken patlamanın etkisiyle göçük altında kalan Malik yoldaş burada şehit düştü.

32


Dengê Kurdistan . 19 Hamlelere girmek için yarışan, büyük bir istek ve coşkuyla katılan biz savaşçılar için şehitlik, savaşçılığın olağan sonuçlarından biri. Devrime adanmış bir savaşçı olma hali, olağan bir düzeydir Rojava’da. Askeri bakımdan değerlendirirkende savaşçılık ve komutanlık niteliklerimizi yükseltme, şehadeti en aza indirmeyi hedefleyerek askeri başarı elde etme yöntemi üzerine yoğunlaşılır. Şehitlerimizin ve yaralılarımızın kanı, intikam ve hesap sorma gerekçemizdir hamleler. Genel olarak kendi açımızdan az kayıp verdiğimiz, düşmana çokça kayıp verdirdiğimiz Hol Hamlesi’nde DAİŞ, iradesi kırılan ve gerileyen bir güç konumundaydı. Hol Hamlesi’ne giden ön süreçten bahsedelim. Rojava’nın Cizire Kantonu’nun Güney cephesi, DAİŞ ile sınır durumundaydı. Geçen yıl yaz döneminde Haseki’nin bazı bölgelerinde çete varlığını sürdürüyordu. Suriye rejimi, YPG ve DAİŞ bu kentin içerisindeydi. Devrimin ilanı olan 2012 yılından beri çete, yer yer saldırmış, bazı noktaları ele geçirmişti. 2015 yazında Haseki’de DAİŞ, Baas Rejimi’ne ait bazı noktalara saldırdı. Öncesinde yapılan Şehit Rubar Hamlesi ve 2015 MayısHaziran aylarında Haseki Kezwan Dağı arası DAİŞ’ten temizlenmişti. Temmuz’da da Haseki içinde hamle yapıldı. Çeteler, güney sınırından Hol yönüne doğru kaçtı. Hol Hamlesi’nin DAİŞ’in Haseki’yi alma rüyasını tümden kaldıran, çeteyi Cizre Kantonu çevresinden Rakka yönüne doğru süpüren bir rolü oldu. Haseki-Şengal arası ve Kezwan Dağı’nın arka kuzey batı kesimi,

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 DAİŞ’ten temizlendi, özgürleştirildi. Haseki-Hol arasındaki petrol noktaları ele geçirildi. Burası stratejik bir hattı, bölgenin özgürleştirilmesiyle ticaret yolu açıldı. Güney Kürdistan ile Rojava’nın Cizire Kantonu arasındaki ana yol denetimimize geçti. Hol Hamlesi sonrası çeteyle aramızda çizilen sınır, Kezwan Dağı arkasının kuzey doğusu, Rakka’ya bağlı Şeddadê’ye 30 km yakınlıkta bir mesafedir şu an. Çete, Rakka’ya doğru giderek daraltılıyor. Şeddadê’den sonra Dêre Zor geliyor. Dêre Zor petrol rezevleri bakımından zengin bir bölge. DAİŞ’in ve onunla işbirliği içindeki tüm devletlerin de beslendiği petrol kaynakları burada bulunuyor. Hol Hamlesi’yle esaret altındaki Arap halkının yaşadığı topraklar, DAİŞ sömürgesinden kurtarıldı. Gerici, faşist sömürge altındaki bu bölgelerde şeriat sistemi hüküm sürmekteydi. Arap halkı ve kadınlar üzerindeki köleleştirici faşizan baskı ortadan kaldırıldı. Askeri bir zaferle DAİŞ’ten temizlenen bu Arap toprakları, bugün hem askeri savunmayla hem de toplumsal inşanın geliştirilmesiyle yönetiliyor, ilerletiliyor. MLKP Rojava olarak, ilanından bugüne devrimin savunmasında yer alıyoruz. Devrime yönelik kuşatmayı kırmak, esaret, ilhak altındaki bu coğrafyayı özgürleştirmek amacıyla Hol-Haseki hamlesinde yer aldık. Bu hamleden sonra zaferle sonuçlanan Kobanê’nin güneyinin özgürleştirilmesi operasyonu başladı ve MLKP’nin genç savasçılarından Pirsus Armanc yoldaş bu 33


Dengê Kurdistan . 19

hamlede şehit düştü. Devrimci demokratik bir sistemi Suriye ve Ortadoğu coğrafyası genelinde geliştirmek, sosyalist persfektifle devrimimizi tüm bölgeye yaymak istiyoruz. Suriye devrimine ve Ortadoğu devrimine, yeni kurulan Demokratik Suriye Güçleri içerisinde, YPG güçleriyle birlikte katılıyoruz. Hol Hamlesi’ne bir tabur gücüyle katıldık. Enternasyonalist Özgürlük Taburu ve YPG taburlarında da MLKP savaşçıları olarak bulunduk. Hamlenin Haseki kolunda, koordinede komutanlık düzeyinde görev aldık. Hamlede 7 koldan hareket edildi. Biz MLKP savaşçıları olarak Şengal, Hol ve Haseki kollarından olmak üzere üç noktadan katıldık. Şengal gücü, Şengal Hamlesi’ni gerçeklestirdi ve bu hamleyle birlikte Şengal tümden özgürleştirildi. Şengal ve Til Hamis kolları Hol-Şengal arasını özgürleştirirken Haseki kolu Hol yönü ve Kezwan Dağı arkasını özgürleştirdi. Haseki kolu önce Haseki-Kefke tarafından operasyon başlattı ve askeri operasyonla “C”

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016

çizdi. Çete, bu operasyonla Haseki içinde çemberde kaldı. Petrol noktaları olan Sellale tarafı ellerinden alındı, Haseki’den Kezwan Dağı arkasına uzanan hat temizlendi. Savaşta ağır silah, sabotaj, suikast, istihbarat birimleri etkindi. Kimi durumlarda savaş uçakları da kullanıldı. Hareketli kadro taburları ve yerel taburlar görev aldı. Çember taktiğine göre bir konumlanış oldu. Keşif çalışmasının durumuna göre bir askeri taktik belirlendi. Köy, mezra, tepe gibi alanlar parça parça özgürleştirildi. Çetenin hareketliliğine bağlı olarak belirlenen taktiklerde zengin biçimler kullanıldı. Ağır silah atış yoğunluğu içinde operasyonel kolların noktaya girişi, açıktan veya sızmalı nokta baskınları ile yapıldı. Köyler ev ev çetelerden temizlendi. Operasyonun gece mi gündüz mü, hangi savaş araçlarıyla olacağı, tabur gücünün seçimi; hepsi keşif, istihbarat ve planlamaya bağlı olarak belirlendi. Silahlar arasında en etkili rolü, 23’lük ve 14.5’luk doçka ile 34


Dengê Kurdistan . 19 ferdi silahlardan keleş, B-7, el bombası ve BKC oynadı. DAİŞ, stratejik noktaların ön hatlarını tutup direnen, kaybedince yeni bir stratejik noktaya kadar çekilen bir pozisyondaydı. Bir noktada direnirken o noktaya yönelik saldırıyı zorlaştırmak için ağır silahlardan havan ve füzeyi kullandı. Tarafımızca imha olmasın diye uzak hakim noktadan atmaya çalışıyorlardı. Atış isabetsizliği hamle boyunca sürdü. Kimi durumlarda, mayın yüklü araçlar gönderme taktiğine başvurdular. Saldırı anında yoğunlaşmamızı dağıtmak, kendileri için zaman kazanmak için yapıyorlardı. Yaralılarını, ölülerini almak, kimi durumlarda takviye çete ve cephane göndermek için değerlendirmeye çalışıyorlardı bu yöntemi. Sadece bir kola 34 bombalı araç gönderdiler ve çoğu bizim tarafımızdan imha edildi. Bombalı araçları, karşı taktiklerimizle boşa çıkarıldı. Farklı yöntemlerle duruma göre Sabotaj taktiği ile B-7 silahı ve doçka silahları kullanarak bu araçları imha ettik. Karşılama ve imha etme sürekliliğimiz nedeniyle bombalı araçları süren çetelerin kimi zaman kararsız düşüp aracı terkettiği ve kaçmaya çalıştığı örnekler de yaşandı. DAİŞ çetesinin nokta kaybettikçe iradesi kırıldı. Stratejik gördükleri noktalarda bazen 3-5 saat, bazen yarım gün, en uzun ise sadece 1 gün direnebildiler. Kademe kademe yenilen, güç kaybeden, cephane kaybeden durumda oldular. Hamlenin sonuna yaklaştıkça, son köylerde yollara, evlere araziye yüzlerce basmalı mayın bırakıp kaçtılar. Bu ma-

Adar-Avrêl/Mart-Nisan 2016 yınlar, sonrasında kendilerine karşı savunma ve saldırıda çokça işimize yaradı. Direndikleri bir noktayı ele geçirdiğimizde, çevre noktalarını bırakıp kaçıyorlardı. Bu nedenle önemli cephane kayıpları da oldu. Zırhlı operasyon aracı hammerler, doçka ve araçları, havan ve mermileri, keleş, BKC, B-7, el bombası ve çok sayıda hazır mayın ve mermi elimize geçti, devrimimizin hizmetine girdi. Yüzlerce çetenin imha olduğu ve çok sayıda askeri mühimmat ele geçirdiğimiz Hol Hamlesi, askeri ve siyasal bir zaferdir, komutanlık açısından da başarılıdır. Yerinde ve zamanında rolünü oynayan komuta-koordinelik tarzı ve aynı zamanda savaş gücüyle bütünleşen konumlanışıyla ideolojik-askeri açıdan olumlu değerlendirilmiştir. Rojava Devrimimiz güçlenmeye devam ediyor, düşman algısı yüksek. Kendini her olasılığa karşı hazırlayan, Kürdistan’ın dört parçasında nihai zafere kilitlenen, devrimi savunma ve geliştirmeye adanmış savaşçı ve komuta gücüyle, yeni süreçlere kendini hazırlıyor. Bakur Kürdistan Rojavalılaşırken, Türkiye bu etkileşim içinde devrim mücadelesinde yeni bir aşamaya hazırlanırken, görevlerimiz de artıyor. Emperyalist, kapitalist sistem; gerici, sömürgeci, faşist bölge devletleri büyük bir korku içerisinde. Devrim ve ayaklanma, 2010’lar ve 2020’lerin bir gerçeği olarak gelişiyor ve zaferlere ulaşıyor. Şehitlerimize bin selam, ezilen halklarımıza ve savaşçılarına serkeftin! 35


HAYALLERİNİZİ ZAFERLE TAÇLANDIRACAK, ÖZGÜR KÜRDİSTAN’I KURACAĞIZ!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.