7 minute read
TÜRDEF ve Türk Deniz-İş: Yıpranma hakkımızı istiyoruz
Türk denizcilik sektörünün paydaşları ve emekçileri, yıpranma hakkının tekrar verilmesini istediler.
Türk-İş 1. Bölge Temsilciliği’nde gerçekleşen ve TÜRK-İŞ 1.Bölge Temsilcisi Adnan Uyar’ın konuşmasıyla başlayan toplantıda Türkiye Denizcilik Federasyonu (TÜRDEF) Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Dereli ve Türkiye Denizciler Sendikası (Türk Deniz-İş) Genel Başkanı İrfan Mete tarafından yıpranma payı açıklamaları okundu. Açıklamada denizcilerin 2008’de ellerinden alınan yıpranma payının hemen verilmesi istenirken, Türkiye’nin deniz çalışanları konusunda dünyada etkisinin artması için “Türkiye Denizaşırı İstihdam Ofisi” açılması önerildi.
Advertisement
TÜRDEF tarafından yapılan açıklama şu şekilde:
Gemi adamlarının, 3595 sayılı Kanun ile 20 Haziran 1987 tarihinde başlayan ve sosyal güvence kapsamında sağlanmış bulunan yıpranma hakları ve fiili hizmet süresi zammı, 1 Ekim 2008 tarihinde çıkartılan 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sigortalar Kanunu ile ellerinden alınmıştır. “Fiili hizmet süresi zammı” kavramı, 5510 sayılı Kanun’un 40. Maddesinde düzenlenmiş olup, bu kavramın özünde ağır ve yıpratıcı işlerde çalışan sigortalıların korunması düşüncesi vardır. Ancak, ağır ve yıpratıcı iş olarak kabul edilmeyen mesleğimizin deniz çalışanları büyük bir mağduriyete sürüklenmiştir. Sadece deniz çalışanları değil aile bireyleri de yıpranmaktalar. Anne babası yıpranmakta denizcinin, kardeşi yıpranmakta, evliyse eşi ve çocukları da yıpranmaktadır. Diğer bir ifadeyle, sadece deniz çalışanları değil, ailesinin tüm bireyleri de yıpranmaktadır. 2013 yılında yapılan başka yeni bir düzenleme ile yıpranma payından yararlanacak farklı meslekler dahil edilmesine rağ-
men, deniz çalışanları maalesef yine bu kapsamda değerlendirilmemiştir. Bugün listede görüldüğü üzere 45 ayrı iş kolu yıpranma payından yararlanıyor ancak, deniz emekçileri- gemi adamlarımız 12 yıldan beri yıpranma hakkının dışında tutuluyor. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) denizde çalışmanın büyük bir yorgunluk olduğunu, hatta bu yorgunluğu tükenmişlik, bitkinlik, aşırı biriken yorgunluk olarak da ifade etmiştir. Yapılan araştırmalar denizde vardiyalı çalışma biçiminin gemi adamının biyolojik dengesini bozduğunu, beyin işlemlerine hasar verdiğini göstermiştir. Gemi adamının bir ölçüde rahatlama ve dinlenmesi ancak gemiden ayrılmasıyla olanaklıdır. Diğer taraftan Dünya Sağlık Örgütü, denizcilik mesleğini en
tehlikeli iş ortamlarından biri olarak, denizde yapılan ve en fazla fiziksel güç gerektiren işlerden biri olarak tanımlar. Bu itibarla, çalışma döneminde yapılan işin insan ömrünü ve kalitesini ne şekilde etkilediği sosyal politikalarda ve sosyal güvence uygulamalarında dikkate alınmak zorundadır. Deniz çalışanlarının iş yaşam dengesi sağlanmak zorundadır.
Covid-19 bir kere daha gösterdi
Gemi adamlarının emeklilik yaşlarıyla meslek ömürleri mutlaka insani bir şekilde bağdaştırılmalıdır. Son olarak 8-10 aydan beri dünya covid-19 pandemi sorununu yaşamakta. Covid-19 salgını denizcilik mesleğinin ne kadar meşakkatli, tehlikeli ve yıpratıcı bir meslek olduğunu dünya üzerinde gözler önüne sermiştir. Tüm dünyada üretim ve ticaret çarklarının durma noktasına geldiği ve insanların evlerine kapandığı bir süreçte gemiler seferlerini, gemi adamları da salgın tehlikesiyle karşı karşıya olmalarına rağmen, cansiperane bir şekilde sürdürmüş, dünya için elzem olan malzemeleri taşımışlardır. Ben uluslararası sularda seyrüsefer yapan Türk denizcilerimizi, deniz çalışanlarımızı en kalbi sevgi ve saygıyla anmak istiyorum. Bir kontratını bitirip ikinci kontratına geçen, hatta İstanbul Boğazı’ndan geçip gemiden inip ayrılamayan, bir kontrat daha atmak zorunda kalan denizci meslektaşlarımın da saygıyla anılmasını hepimiz tarafından temenni ediyorum.”
Kılavuz kaptanlarımız unutulmasın
Diğer taraftan, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nde görev yapan, fedakâr kılavuz kaptanlarımızın, başta Türk boğazları olmak üzere ve diğer bütün kılavuz kaptanlarımızla beraber, Türkiye’nin tüm limanlarında gece gündüz, 40 bin-50 bin civarında gemiye hizmet vermesini ve büyük bir özveriyle sürdürdükleri çalışmalarını göz ardı etmemeliyiz. Kılavuz kaptanlarımıza ve uluslararası sularda deniz aşırı sularda seyrüsefer yapan tüm denizcilere saygı ve sevgilerimi, şükranlarımı sunuyorum” Yıpranma hakkı fiili hizmet süresi, gerçekten tüm ticari ve mesleki kuruluşlarımızın mutlaka bir araya gelerek bu meseleye destek vermesini gerektiriyor. Biz Türk deniz endüstrisinin saygıdeğer üyeleri olarak armatör, deniz çalışanları, deniz emekçileri el birliği, gönül beraberliğiyle bir araya gelerek yıpranma hakkının, fiili hizmet süresi zammının denizcilere 12 yıl sonra yeniden ihdas edilmesini sağlamalıyız.
Bu bağlamda, (TAB) Türk Armatörler Birliği, (TAİS) Türk
Armatörler İşverenler Sendikası, (KOSDER) Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği’nin başkan ve yöneticilerine, göstermiş oldukları ilgi, yardım ve diyaloglar nedeniyle teşekkür ederiz.
DTO amiral gemimiz
Ancak denizcilik endüstrisinin, deniz mesleğinin amiral Deniz Endüstri
gemisi, en büyük kamu kuruluşu Deniz Ticaret Odası’mızdır. Deniz Ticaret Odamız, ülkemiz ve deniz endüstrimizin geleceği adına, her zaman deniz çalışanlarına yardımcı olmuştur. Yıpranma hakkının tekrar deniz emekçilerine geri alınması için de gerekli ilgiyi, duyarlılığı göstereceğine ve destek vereceğine inanıyorum. Eğer, Deniz Ticaret Odamız da bu konuda adını andığım STK’larla birlikte, katkı ve destek verirse Ankara ile müzakerelerin en kısa zamanda başlayacağını arz etmek istiyorum.
Armatörlerimizin rekabet gücünün artırılması ve istihdam sorunu
Kolay bayrak altında çalışan gemiler ile rekabet edemeyen armatörlerimiz, en azından küresel rakipleriyle eşit şartlarda yarışabilmek için, son yıllarda mecburen bayrak değişimine girmeye başlamışlardır… 28 milyon DWT filoya sahip Türk armatörlerimiz, bu şartlarda altında 24 milyon DWT gemisini yabancı bayrak altında çalıştırmak zorunda kalmıştır. Türk bayrağında ise sadece 4 milyon DWT gemimiz mevcuttur. Son 6 ay içinde ise en az 1 milyon DWT gemimiz daha yabancı bayrağa geçmiştir… Yabancı bayrağa geçmenin en büyük nedenlerinin başında, hukuki ve mali problemlerin yanı sıra, personel sorunları ile SGK ve vergi konusu gelmektedir. Biz, deniz çalışanları olarak ‘Yıpranma Payı’ hakkımızın tekrar verilmesini talep ederken, armatörlerimize de bir ek mali yük getireceğinin bilincindeyiz tabii ki. Bu nedenle, bir öneride bulunmak istiyoruz ki, Hazine ve Maliye Bakanlığı’mızın koordinasyonuyla kamu sigorta sektörü yeniden yapılandırılmaktadır… Bu bağlamda deniz çalışanlarının genel sağlık sigortası, emeklilik sigortası ve yıpranma payını da içerecek ve dünyanın her ülkesinde ve bütün yabancı bayraklı gemilerinde de geçerli olacak bir sigorta ürününü Türkiye Reasürans A.Ş., Türkiye Sigorta A.Ş., Türk P&I Sigorta A.Ş. şirketleriyle, SEDDK Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Düzenleme Kurulu ile, Hazine ve Maliye bakanlığımız, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler bakanlığımız, Ulaştırma ve Alt Yapı bakanlığımız ile deniz endüstrimizin en büyük kamu kuruluşu Deniz Ticaret Odası ile birlikte, TAB, TAİS, KOSDER, TDS ve TÜRDEF’in katılımlarıyla, ülkemiz ekonomisine katma değer ve armatörlerimiz ile çalışanlarımızın uluslararası rekabetini sağlamak için, en doğru çözümü bulacağına inanıyoruz… Bu hedefler doğrultusunda da Cumhurbaşkanlığımız nezdinde, “Türkiye Denizaşırı İstihdam Ofisi” ihdas edilmesini, Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek müsaadeleriyle önermek istiyoruz.
Hak vermemek günahtır
50 yıllık denizcilik meslek hayatımda sevildiğimiz, üzüldüğümüz birçok olay yaşadık… Ancak, beni en çok kahreden, en çok üzüldüğüm olay, deniz çalışanlarının yıpranma payının iki denizci devlet büyüğümüz zamanında kaldırılmasıdır… Denizci meslektaşımız Sayın Binali Yıldırım’ın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve denizci bir baba ile ailenin evladı olan sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönemde kaldırılmasıdır… Yıpranma payının iki denizci Sayın Başbakan ve Bakanımızın zamanında, 1.Ekim.2008 tarihinde 5510 Sayılı Yasa’dan çıkarılması ve deniz emekçilerinin mağdur olması, hayatımda beni en çok kahreden olaydır… Cumhurbaşkanlığımıza ve hükümete bir arzımız var. Elhamdülillah kitabımız Kuran’ı Kerim’de Rabbimiz 36 sure, 78 ayeti kerimede deniz, gemi, denizcilik vahiy etmiştir. Kutsal denizcilik mesleğinin, deniz çalışanlarının, deniz emekçilerinin yıpranma hakkının verilmemesi günah işlemektir. Aynı zamanda, deniz çalışanlarının ve ailelerinin kul hakkının zayi edilmesidir. Altını çizerek tekrar söylemek istiyorum. Deniz çalışanlarının, kutsal denizcilik mesleğinin, denizcilerin yıpranma hakkının verilmemesi günah işlemek demektir… Biraz önce belirttiğim ortak yolun ve çözümün sağlanabilmesi ancak, Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde gerçekleşebilir… Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın sesimizi duymasını ve önerilerimizi değerlendirmesini arz ve talep ediyoruz.
Türk Deniz-İş tarafından yapılan açıklama: “Gemiadamları yıpranma haklarını geri istiyor”
Kara çalışanlarından farklı olarak, çalışma şartları deniz çalışanlarının hem yaşamlarından çalmakta hem de meslek ömürlerini kısaltmaktadır. Ayrıca, mevcut şartlar altında 50 yaşının üzerindeki deniz çalışanları iş bulamamaktadır. Bu yaş sınırı giderek 40 yaşa düşmeye başlamıştır çünkü yıpranma, denizcilik camiası tarafından çok iyi bilinmektedir. Uluslararası denizcilik örgütüne göre denizcilik en tehlikeli sektörlerden biridir. Denizde çalışmak her şeyden önce 24 saat tehlikeyle burun buruna olmaktır. Gemiadamları çetin doğa koşulları altında hizmet verirler. Gemiler açık denizlerde yangın, infilak batma, su alma gibi deniz kazaları tehdidi altında çalışırlar. Yeni yöntemler ve teknolojiler geliştirilmiş olmasına rağmen deniz kazaları önlenememiştir. Zor koşullarla mücadele etmek bilgi ve mesleki yeterliliğin yanı sıra özveri gerektirir. Ağır zihinsel ve fiziki çalışma yükü, sürekli tetikte ve endişeli geçen uzun süreler, sınırsız çalışma saatleri emniyet açısından bir mecburiyet olur. Denizde çalışmak bazen 12 ay boyunca dar bir alanda sıladan uzak kalmak, sosyal yaşamdan uzak kalmak demektir. Bunun gemiadamı üzerinde yarattığı baskı, psikolojik yük ve uyum sorunu aynı zamanda ailelere de yansır. Eşin özlemi, babanın özlemi büyük sorun yaratır. Anneler baba rolünü de üstelenmek zorunda kalır. Gemiadamları, makinelerin elektronik sistemlerin ve atmosferik koşulların ürettiği statik elektriğe maruz kalmaktadırlar. Ekonomik operasyon ve gelişmiş teknoloji sayesinde gemilerin liman ve tesislerde kalış süreleri çok kısalmış, dolayısıyla işlem yoğunluğu artmış ve rahatlama imkanları ortadan kalkmıştır.
Vardiya sistemi ‘‘yetersiz’’ uyku demektir.
Tüm bu ağır koşullardan ve ağır işlerden ötürü Yorgunluk deniz çalışanının bedeninde birikmektedir. Bu durumda uyku, yemek ve dinlence gibi çareler yorgunluğun giderilmesi için yeterli gelmemektedir. Denizcilik diğer 24 saatlik çalışma biçimlerinden bu nedenle farklıdır. Sonuç: Sözü edilen bu baskıların Deniz çalışanlarının ruhunda ve bedeninde yarattığı olumsuzluklar onları Yıpratır. Dolayısıyla, çalışabilir olmak ve istihdam sınırlaması göz önüne alınarak bir yasal düzenleme yapılmalı ve deniz çalışanlarının emeklilik yaşlarıyla meslek ömürleri bağdaştırılmalıdır. Bu durumu telafi etmenin yolu 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı yasa ile terk edilen ‘‘yıpranma payı’’ uygulamasının deniz emekçilerine yeniden verilmesiyle olacaktır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 40. Maddesinde yapılacak bir değişiklikle deniz çalışanlarına her çalışılmış yıl için “90” günlük fiili hizmet süresi zammı verilerek onların daha kısa sürede emekli olmaları ve denizcilik mesleğinin olumsuzluklarının telafi edilmesi sağlanmalıdır. Covid-19 salgının da gösterdiği gibi her koşul altında ve cansiperane halde çalışarak dünya ticaret çarkını döndüren deniz emekçileri için yıpranma payı hakkı denizcilik camiasının tüm taraflarının elbirliğiyle yeniden kazanılmalıdır. Son yıllarda çok daha az tehlikeli ve yıpratıcı birçok meslek için yıpranma payının peyderpey tanınmış olmasına ve yıllardır gündemde tuttuğumuz talebimize rağmen denizcilik mesleği dikkate alınmamıştır.