*
Gündüzleri okulda coğrafya defterimin arkasına Senin için Ģiirler Geceleri duvarlara ülkemi kurtarmak için Kahrolsun yazacak kadar adamdım 16 yaĢındaydım Ne senin haberin oluyordu Ģiirlerimden Ne de birileri kahroluyordu ĠBRAHĠM SADRĠ *** Bu sayımızda “ umut varsa dünyayı vur sırtına” diyerek umudunu yitirmiĢlere, kalbi, kanadı kırılmıĢlara umut olmaya, yaralarına peygamber çiçeği sürmeye geldik. Yüzünüzde küçük bir tebessüm olmaya geldik. Zira her Ģeye rağmen gülümsemek en büyük devrimdir. Hadi silkinin ve gerçekleĢtirin kendi devriminizi. Söz veriyoruz, biz hep sizlerleyiz ve size hep tebessümlü, umutlu, çiçekli bir ihtilalle geleceğiz. Ġnanın on bin yüz milyon kolumuz olsa hepsiyle de size sarılırdık. Bu sayıda da bizi yalnız bırakmayan, yardımını esirgemeyen dostlarımıza ve okuyucularımıza bin teĢekkür… *** DÖRDÜNCÜ SAYIMIZ ĠÇĠN ġĠĠR, ÖYKÜ, DENEME VE ÇĠZĠMLERĠNĠZ, ÖNERĠ, ĠSTEK VE DEĞERLĠ ELEġTĠRELERĠNĠZ ĠÇĠN BĠZE YAZIN.
@digergamfanzin digergamfanzin@gmail.com
***
Fanzinin Çaycısı KEZĠBAN KELEġ Fanzinin Yaralı Ceylanı MELĠKE YURTTADUR Kaligrafi yazısıyla bize destek olan NADĠRE TATAR‟a teĢekkürü bir borç biliriz.
HER ġEYĠN DÖNÜġÜ Kan kanı çağırır Toprak eti Kuzgun leĢi Et en güzel güneĢte piĢer. Tanrı mevsimlerden en çok baharı sever ki çifttir, Yıl kanlı rahminden kızıl dökülür Her sonbahar bir düĢüktür. Ardından yalnız çamlar ağlar Acıtır gözyaĢı sert ve dikenli. Kan kanı çağırır Çığlık çığlığı Cennet bebeği Tanrının dostu yoktur Hep doğumda ölür Her sonbahar tekrar tekrar Doğar yeniden iki bahar arası Sonrası kanlı yıkım intihar. ġeytan tanrıyı bekler intiharlarda Kuzgun leĢi Son olan ilki Her ölümün tozunu bir sıradaki yutar Bir kanlı yıkımla yeniden Çamlar dikenli ağlar. KEREM ERTUĞRUL ERTUĞRUL
CADDE ÜSTÜ BĠR DURAK
Cadde Ģehrin, ileriye gidecek olursak ülkenin en iĢlek caddelerinden biri olan Beyazıt Caddesi. Onlarca otobüs hattı ve bir tramvayın geçtiği; eğitimin, ticaretin ve turizmin had safhada yaĢandığı mekân. Bu kadar çok iĢlevin bir arada olduğu caddenin üzerinde bulunan bu durak bankında, kendisini Ģehrin soğuk havasından korumak için battaniyesine gömülen, elinde tuttuğu deftere kalemle semboller çizen, yaĢamak için ne lazımsa -maddi değil manevi- o üç poĢetinde taĢıyan, caddenin müdavimi bir adam oturmakta. Müdavimi diyorum ama çoğu kimse ismini bilmiyor. Dilden dile "Ġtalyan" oluĢu söylenmekte tek bilgi olarak. Her gün oradan geçen ve orada yaĢayanlar bu manzaraya alıĢkınlar. Ama yolu ilk kez oraya düĢmüĢler için aynı Ģey söylenemez. Tedirgin ve korkak gözlerle izlenmekte… Fakat izlemek bile uzaktan yapılıyor. Yakınına giden veya boĢ olan yan bankına oturmak isteyen yok. Çekindiklerinden mi, korktuklarından mı ? Orası da bir muamma… Zaten yitirdiğimiz kalbî ve vicdanî duygulardan biri de budur. Yardıma muhtaç, evleri sokaklar olan insanlara tebessüm etmek yerine onları bakıĢlarımızla hayattan soyutluyoruz. Kendimizin o hale düĢme ihtimalini düĢünmeyerekten. Bu gelinen noktanın altında bir çok sebep karĢılıyor bizi. Ama sebepleri her sayıĢımızda, insanlara her söyleyiĢimizde bir yalanlama da peĢinden geliveriyor. Nedenleri boĢ verip sonuçlarla ilgilenelim o halde. Payımıza düĢen hayatı insanlar arasına karıĢarak değil, kabuklarımıza çekilerek yaĢar olduk. Kabuklara çekildik çünkü; insan insanın yüreğine sığamaz oldu. Sığınacak tek yer yine kendisiymiĢ gibi bir düĢünceye kapıldı. Güven duygusunu da sarstı bu düĢünce. Bir yabancı insana düĢman gözü ile baktı, tanımadan sıfat verdi ona zihninde ve gönlünde. Siyah beyaz fotoğraflar gibi eskide kaldı insanlar arasındaki dostluk, samimiyet, hoĢgörü ve sevgi. Mazisinde bıraktı tüm güzel her Ģeyi. Ġnsanlar hayatlarında geçmiĢle, yaĢadığı Ģu an ki hayatına bir perde çekti ve ayaklarına prangalar vurarak geçmiĢe dönmek istemediğini de gösterdi. Biz ne yazsak da geriye döndüremeyiz. Gelin o halde sözlerimizi bitirmeden önce Ġsmet Özel ' in Ģiirine kulak vererek;
"Gelin Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar! Bana kötü Bana terk ettiğiniz düĢünceleri verin O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlıĢlarınız Ah, ne aptalmıĢım dediğiniz zamanlar Onları verin, yakınmalarınızı Artık gülmeye değer bulmadığınız Ģakalar Ben aĢtım onları dediğiniz ne varsa Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar BoĢa çıkmıĢ çabalar, bozuk niyetleriniz Ġçinizde kırık dökük, yoksul, yabansı Verin bana"
Vesselam diyelim… MEHMET SUBAġI
CAM KIRIKLARI Dünyanın sonu gelmek üzereydi ve ben büyük bir açmazın içindeydim: Kahve, sütlü mü olmalıydı yoksa sade mi? Saatlerdir kafamı kurcalayan bu soru, bardağı yere düĢürmemle beraber yok oldu. Etraf irili ufaklı cam kırıklarıyla dolmuĢtu. Birdenbire gülmeye baĢladım. Kahkahalarımın ardı arkası kesilmiyordu. Bir yandan cam kırıklarını topluyordum, bir yandan da gülüyordum. Oysa gülünecek nesi vardı ki bunun? Hiçbir fikrim yoktu. Postmodernist bir kaygıyla baĢlamıĢ olduğum hikâyeyi histerik kahkahalarım kaplamıĢtı. Yeni bir baĢlangıç yapmak adına kumandaya uzandım. LCD ekran kalınlığındaki kaygılarımın sesini kıstım. Hava bulutlu fakat güneĢliydi, hissedilen sıcaklık 16°C. Perdeleri açtım. Ġçeri giren güneĢ ıĢığının bir Ģeyleri değiĢtirmesini umut ederken kapı çaldı. Hayal dünyama kısa süreli olarak veda edip dürbünden dıĢarı baktım. DıĢardaki ses soruyordu: -Kimse yok mu? Elimdeki cam kırıklarına baktım, ardından yerdeki çoraplara, kirli koltuklara, tezgâhtaki bulaĢıklara. Ses aynı soruyu tekrarladı: -Kimse yok mu? Bir var olma durumu söz konusuydu, evet. Fakat bu varlık, söz konusu beklentiyi karĢılayacak mıydı? Kararsızdım. -Kimse yok mu? TelaĢlandım. Parmak uçlarıma basarak kapının önünden uzaklaĢırken bir cam kırığına bastım. Ah! Bu kez daha yüksek bir ses tonu geldi kapının arkasından: -Hey, orada olduğunu biliyorum! BaĢka neler biliyordu? Artık yürüyemediğim için yerde adeta emekliyordum. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Korkuyordum. Kapı son bir kez çaldı. Ardından Ģu ses geldi: -Pekâlâ, ben gidiyorum. O günü tüm ana hatlarıyla düĢünürken birden irkiliverdim. Kafam karıĢmıĢtı. Aynanın karĢısına geçip soran gözlerle kendime baktım: Kimse yok mu? Yanıtı hâlâ bekliyorum.
DĠLEK KILIÇ
Ve yine bir otobüs yolculuğu daha çıkmaz sokakta bitmiĢti. YAZMA/DIM Bir kitabın ilk sayfası gibiydi Öylece merakla baktım, Önce saçlarım ıslandı gecede, Biraz da ellerim. Ben unutmak için yazmadım geceye Ben yazmadım yokluğunda hiç bir heceye. Sayfalarını karıĢtırdıkça ellerimden kanlar aktı Toz tutmuĢ sayfaların birleĢen yerine Ehemmiyetsiz düĢünceler kemirdi dört bir yanımı Eksildi, eksikti... YavaĢ yavaĢ yol aldım Ben, Adım atmanın gitmek olmadığını bildiğim halde Kifayetsiz, imlasız bütün Ģiirleri Kaldırdım gözle görülebilen her yerden Her yerden sildim, geliĢi kadar güzel Bir o kadar hazin gidiĢinin hafızamdaki o resmini ġükrane bir arzuydu gittiği ve gelmediği yollara duyduğum his Sokak ortasında kalmıĢtı gözlerindeki çocuk, Yalnızlığı ve her uzvundan taĢan acı/sı Gözlerinin ortasında kalmıĢtı. /LÂHUTĠ/
Merhaba gençler ben son boynuz bükücü Hepimizin “ seni çok seviyorum efendime söyliyim beni bırakma sensiz yapamam kızımızın adı Ģu olsundu…” çiçeği burnunda flörtöz tarzında yaklaĢık 2,3 aylık iliĢkisi olmuĢtur, kimseyi keklemeyin. Acı ama böyle iliĢkilerinizin sonu açık ara boynuzlanmak. ĠĢte ben boynuzlanmaya kadar giden bu yolu sizlere sunacağım, bunları okurken ohaaaagggg! Aynısı lan! diyeceğinizi biliyorum. Üzülenlerinizde olabilir tabi ki ama ben sizi çok seviyorum. Ġlk maddemiz erasmus belası. Böyle bir durum varsa gelmesini beklemeyin çünkü gelmeyecekler, kendimden biliyorum. Ģimdi vay efendim sen bunu yaĢadın diye herkes mi böyle olacak ya tarzında atarlanmalar yapabilirsiniz, bu sizin en doğal hakkınız. Ama bana sorarsanız “erasmus net israildir” bu durumu yaĢayan bi on kankamı sayabilirim, Ģimdi karar sizin. Ġkinci evre Ģayet erasmustaysa “burada çok sıkılıyorum bunalıyorum üstüme gelme” evresi, bi düĢünün ya insan yurt dıĢında neden sıkılır gençler? Siz bunu bi düĢüne durun ben üçüncü evreye geçiyorum. Bu evre arada bir size yazıp sizi de elden kaçırmamaya çalıĢtığı evre. Siz tabi yazınca beni seviyor diye düĢünebilirsiniz, belki öyledir de. Allah bilir Bakın gençler, Ģunu unutmayın seven insan kendisiyle ilgili ne kadar sorun yaĢarsa yaĢasın sevdiğinden asla uzaklaĢmaz ona bi Ģekilde anlatır bi yolunu bulur ve ona ulaĢır evet evet bu o evre uzun konuĢmamalar. Sancılı bir evreye geçiyoruz Ģimdi hazır mıyız Sizin uzun uzun yazdığınız mesajlara kısa ve umursamaz cevaplar… Ölüyorum deseniz” tm” yazacağı bi evre Bu evre ise sizin sürekli neyin var bana neden böyle davranıyorsun baĢka birisimi var diye sorup, onun ise saçmalama tabi ki hayır dediği ama çoktan son görülmenin ve mavi tikin kapatıldığı evre… Buraya kadar gelmiĢseniz sizi tebrik ediyorum çünkü büyük sabır gerek. Sonlara geldik sayılır artık bu dönemlerde neredeyse hiç konuĢmazsınız ama yine de sever ve bir Ģekilde beklersiniz. Mesaj atar, arar ama asla cevap bulamazsınız aranızda kopan Ģeyleri telafi etmek isteyebilirsiniz ama karĢı taraf asla istemeyecektir. Üzülür, üzülür ve üzülürsünüz… Bir sonraki evrede ise aradığınızda veya mesaj attığınızda tartıĢacak ve karĢı tarafın bir açıklama yapmasını bekleyeceksiniz, çok beklersiniz diyorum tek duyduğunuz açıklama, “hata benimdi” benzeri sözler olacaktır. Hala bir anlam veremiyorsanız bilin ki boynuzlarınız arĢı alaya değmiĢ. Çünkü çok az kimse “evet ben seni aldattım”der
Veeee son evre, hiç konuĢmazsınız ama numaralarınızı da silmemiĢsinizdir saatlerce çevrimiçi olur ve siz masumca izlersiniz bu arada son görülme ve mavi tikte açılmıĢtır saatlerce wp‟a girmediği olur. Bu olayın sosyal medya stalkına falan hiç girmiyorum oraları zaten biliyorsunuzdur. Bir açıklama yapılmadan” ben artık hiç bir Ģey istemiyorum bitti” dediği evre. dedim ya kimse ben seni aldattım demez, hele uzun mesafe iliĢkisiyse net boynuz gençler üzgünüm. üfffff ne acılar çekilir, ne sigaralar yakılır, ne Ģarkılar dinlenir ama asla unutamaz ve asla bu durumu kabullenemezsiniz. ĠĢte böyle… bundan çok farklı Ģeylerde yaĢamıĢ olabilirsiniz, ama mutlaka bu evrelerden birini yaĢamıĢsınızdır çünkü boynuzlanmak evrenseldir! Son olarak demem o ki bu sürede asla pes etmeyin ilerde ben elimden gelen her Ģeyi yaptım diyebilin, zaten gerçekten seviyorsanız elinizden gelen her Ģeyi yapacaksınızdır. Unutmayın arkadaĢlar bizim gibiler koĢu bittikten sonrada koĢan atlara benzer, elbette güvenimiz sarsılacak ve aĢka olan inancımız değiĢecek, belki de kalbimizin kapılarını kapatacağız. Ama bir güzelliğe, bir hoĢ söze açıvereceğiz gönlümüzü. DertleĢmek isterseniz ben hep burdayım, sizlere Ģiir Ģarkı ısmarlayabilirim, kalbinizi hep güzellikler hoĢ sözler bulsun kocaman kocaman sarıldım kırık kalplerinize bu yazıyı yazarken. Sizde hissedin olur mu size sarıldığımı. HoĢça ve daima aĢkla merhametle sevgiyle kalın.
SULTÂNIM REDĠFLĠ GAZEL Ey benim lebi uçmak serv-i nihâl sultânım Zülüfünü gizliyor, gûl-i bir Ģal sultânım Müjgânını salı ver, âh çekeyim uğruna Senin için dökülen hun sanki bal sultânım Sevdânın meclisinde ağyâr bulunmaz bana Ruhsârın yıldızlardan ki daha âl sultânım Kar beyzasıdır destin, gülüĢün ab-ı hayat SarmıĢ beni Eyyûb'tan beter bir hâl sultânım Edebine cân hayran, ruh ikizimsin benim Yüzündeki rishalar Kur'ân'da "D"al sultânım Ġftiralar sürerler benim ismet sevdâma Beni mâr dudaklardan kurtarıp al sultânım
Yasinler ve fatihalar susuz bekler dururlar Uykusuz Ģeblerime haberin sal sultânım Bir kerecik selâm ver, yüzü gülsün gönlümün Razıyım üzerimden yürüsün nal sultânım Vuslâtı bahĢet bize, artık afitâp doğsun Fakr diye atan gönül sensiz hep lâl sultânım Servan senin aĢkından eĢk ile kardeĢ oldu Ġki cihânda benimle her dem kal sultânım | SERVAN ERDĠNÇ
AÇELYA Sahi neydi insanların derdi Açelya? Neydi ki ? Dertleri de, onca insanı sadece birine benzetip, bütün insanlarda bir kiĢiyi arıyorlardı? Unutuyordu insanlar! KaĢ, göz aynı olsa da, gülüĢler aynı olmaz Açelya? Her gülüĢün bir sahibi vardır? AĢktı değil mi insanların derdi? AĢk sadece bir duygu olamaz Açelya! Bir duygu insanı bu kadar çaresiz bırakamaz. Sahi neydi ki o zaman aĢk dedikleri Ģey? Bülbülün güle, yıldızın hilale yoksa Saliha‟nın “kırk gün onla yaĢasam” deyip kırkıncı günlerinde ölmesinde mi gizliydi aĢk? Gerçekten aĢk insanları öldürüyor muydu Açelya ? Odunda aĢık değil miydi ateĢe ? AteĢte odunu kül etmemiĢ miydi? Neyse ki aĢkı da, alıĢmak öldürüyordu Açelya! AĢkı veren ALLAH alıĢmayı da vermiĢti, alıĢmayı da… AYġENUR KARABULUT
NĠHAYET TĠRYAKĠ beni kendimden [koru ve bağıĢla hiçbir hayat belirtisiyle iĢbirliği yapmadım
baĢlangıcım yaralı geniĢ zaman takılarına nihayetim tiryaki, imlası bozuk mastarlara ithaf olunur.
oturup adam akıllı ağlarım kusursuz ağlarım efendi gibi ağlarım [Ģimdi], „vebali çekilir değil ve küçük hanımın manikürlü elleri sarılırken boğazıma kendi cesedime Ģiirler yazarım.
bakma sen bana kadere kırkbeĢ yavaĢ tempo sonsuzluğa bir sabah koĢusu mahiyetinde yürürcesine yaĢamak olur en fazla en fazla sevdalanmak olur dünyalıklardan nemalandığımız kısıtlı zaman bir ağustos maviliğinde gökyüzüne bak birlikte bulaĢtığımız günahları ve saatli marif takvimlerini
[tütün sarısı perdelere sarıp magmaya bıraktığımız son hamle, son kontra atak ve ilk kendi kalemize attığımız golü hatırla. daha maçın baĢında gardını düĢüren Muhammed Aliyi iĢbirlikçi Aliya Ġzzeti düĢünmek kadar derin bir acıyla mümkün [yanılgıdır, uzak duruĢun; Unutma.
Menfur felaketler furyasına karĢılık gelir bir takım yıldönümleri [ayracına vasiyetler yazılır bitmeyen romanların Ama ellerin biter dokunmadıkça yüzünle yarım kafiye kirpiklerime [seç bir ücra memleket, üzeri karbonmonoksit süslemeli, ayaza aĢikar yüksek desibel parça tesirli matem sükunetiyle uzaklaĢalım bizi rahatsız eden boyalı kaldırım söylentilerinden. [bana meĢru ve bilimsel hecelerden yatacak bir yer ayarla damar yoluyla gövdeme dağılsın veda korkusu kokunu yakıĢıksız buluyorum stabilize alın yazıma.
beni kendimden [koru ve bağıĢla hiçbir insan sesinde, umuda rastlamadım.
TURGAY DEMİR
ALENGĠRLĠ HAYKIRIġ Mecalim kalmadı vagonların ardından mendil sallamaya Lal Cümlelerin sukünlu çarklarına kapılmaya Beni benden eden o kalp eĢiğinden atlamaya Seni sarıp sarmalayan haĢyetle mesken ol ruhuma Gözlerim baĢı boĢ hayallerde dolanmakta Bir düĢ mezrasında ağıtlar yakılmakta ġarap kadehlerinde tokuĢturduk özlemin adını FethedilmiĢ Ocaklara yaktırdık bir bir aĢkın ızdırabını Dünya dönsün biz duralım Ģu akılalmaz kaderin boĢluğunda Bir güvercin kanadında taĢısın yüreğimin nakĢını Çatlarcasına koĢsun küheylanlar adımlarımıza inat Ben mahĢeri kalabalıkta bile sana meftun dirileceğim Gördüğünden ibaret göremediğinde saklı değilim Cayır cayır yanacak olsa de Ģu aciz bedenim Kor alevler içinde yine senin bendinim Mecalim kalmadı yazmaya özünün hakikatini Ben nice akıllılar içinde zır deliyim... MUSTAFA KURTBAġ
SĠLĠNEN MANZARALAR II.BÖLÜM “Artık çocuk değiliz, susarak da bir Ģeyler konuĢabiliriz” Diyor ya hani Ģair, iĢte tam da böylesine bir hasbihaldi aramızda ki. Sessizlik, dinmek bilmeyen çığlıkların yankısıydı içimizde, uzayıp gidiyordu. Gözümüzün değdiği her noktaya, bir armağan gibi bırakıyorduk hüznü ve kederi... Yüzümüz pencereye dönük, akan manzaraya hayretle bakıyor, bazen sarp dağların zirvelerinde gül gibi yeĢermiĢ bulutları selamlıyor, bazen de öfkeli bir rüzgâr da yapraklarını kaybetmiĢ ağaçların hüzünlü çehresine ağıtlar yakıyorduk. “Kollarımdan koparılıp çalınan bir sevdaya kaldığım yerden yaĢamaya gidiyorum evladım.!” Dedi. Ġçimde sevinçten dört köĢe bir çocuk, bas bas bağırıyor, kahramanımı bulduğumu haykırıyor. Hani içimde Ģu susmak bilmeyen bir yanım var ya eline kâğıt kalemini alıp masanın baĢına geçiyor. Ve sayfayı aralıyor… Yollar bittikçe çoğalıyor, duraklarda durdukça azalıyorduk. Her an onun inecek olma korkusu kalp krizine girme riskimi artırıyordu. Üç durak sonra onunda benim gibi bir maceraperest olabileceği, ihtimalini düĢünmeye baĢlamıĢtım. Hâlâ nereye gideceğini söylememiĢ bir sır gibi saklıyordu, bende fazla meraklı görünmemek için soramıyordum. Üçüncü durakta aramızda ki sessizliği o yumuĢacık sesiyle bozdu. “Dünya da böyle iste güzel kızım, bir yandan doldurur hıncahınç, diğer yandan boĢaltır. Yüzsüzdür. Ve birçok yüzü vardır görmediğin. Süslüdür her yeri, boyalı bir kadın gibidir. Aldanırsın endamına zarafetine, öyle tutkuyla sarar öylesine sarhoĢ eder ki seni, avare dolanırsın bir baĢına, kendin olmak Ģöyle dursun baĢkasının sana biçtiği rolü bile zor oynarsın” Hiç susmamasın ve bu yol hiç bitmemesin diliyordum ısrarla. Gözlerinde ki canlılık ve gülüĢünde ki o çocuksu hâl onu olduğundan daha genç gösteriyor, dudaklarının çevresinde ki çizgiler ise neĢeli biri olduğunu inatla iddia ediyordu. Ah! Yüzümüzde bizi ele veren çizgiler, bugüne kadar birçok yolculukta bulunmuĢ birçok Ģehre seyahat etmiĢtim. Binlerce yüzle karĢılaĢmıĢ, binlerce insan tanımıĢtım ama Ģuan bu adamı çözmek, bulmaca çözmekten daha güçtü. BaĢında ki bereyi sıyırıp göğsüne bastı, alnına yapıĢan saçlarını elleriyle düzeltti. Dalgalı saçlarına lapa lapa kar yağmıĢ da yılları neĢeyle hüzünle kederle beyaza boyamıĢ gibiydi akları... Böyle daha genç ve yakıĢıklı göründüğünü fark ettim o an.
Birkaç sözcükten sonra yine sessizliğe gömülüp yüzünü pencereye yönüne çevirmiĢti. Karanlık iyice çökmüĢ ve silinip gitmiĢti manzaralar; kaybolmuĢtu dağlar, ağaçlar ve sönmüĢtü güneĢ... Kimdi bu adam nereliydi nereye gidiyordu? Gidiyor muydu, varıyor muydu? Her Ģey meçhuldü. Öyle anlaĢmıĢtık çünkü en baĢında, birbirimize asla sormayacaktık bunu. Sessizliğin dili ile anlaĢmıĢ, söz vermiĢtik birbirimize yaraların kabuklarını kaldırmayacak ve kanatmayacaktık. Öyle de oldu. Bu yol elbet bitecek elbet varacaktık vuslata. Bütün yollara bir son yazılmıĢtı. Bütün duraklar yeni bir baĢlangıcın habercisiydi. Dalgalı beyaz saçlarını ve gülerken kısılan gözlerini asla unutmayacaktım. Gün ağarırken rayların çığlıkları onu derin uykusundan uyandırdı. Paltosunu giydiğinde anladım ki ayrılık vakti gelmiĢti. Kalktı çantasına uzandı eli. Çantasından bir defter çıkarıp bana uzattı. BaĢıyla al dedi. Mütebessim bir çehre ile dönüp, “Sanıyorum, bu hikâye senin elinde yeniden hayat bulacak.” Titrek ve mahcup bir eda ile uzanıp ellerimin arasına aldım, üzerindeki, boynu kırık gül dalı iĢlemesine dokundum yavaĢça… “Her ayrılıkta savrulurduk biz Yarınlarda yaĢardı düĢlerimiz Hayallerle süslerdik umutları Birbirimizi arar, bulurduk da belki Ama asla kavuĢamazdık AĢka aĢıktık Hayatlarda karma karıĢık Esaret sevdaların sürgün aĢıklarıydık Her an ölüme hayran Ve her an savrulan, dağılan, dağıtılan ama asla yılmayan sevdalıydık biz” Küçücük bir Ģiirle armağanlandırdı bu kısa ve sessizlikle dolu yolculuğumuzu. Tren gürültülü bir Ģekilde durduğunda, Sürgülü kapıyı açtı, adımlarının hissizliği ile kompartımandan çıkıp gitti. Beresini düzeltti ve trenden aĢağıya indi. Tren yeniden hareket edene kadar onu göz hapsine tutmuĢ, gitmemesi için gözlerimle ona engeller çizmiĢtim. Söylediği gibiydi iĢte o gidecekti ki onun yerine yenisi gelebilsindi. Tıpkı bir güneĢ gibi batıyordu iĢte, ufukta kaybolana dek gidecek ve yeni bir hikâyeye baĢlayacaktı… MELĠKE YURTTADUR
Yazgı keza böyleyse Eyvallah demek ne güzel hece, Ġnandıysak geceye ve gündüze Teslimiyet etmek düĢer bize. DüĢtüysek bir düĢe, Kevser olsun her hece. ÂĢıksak her gece, YaĢamak düĢer bize.
Bilirim, yalnız değilim, Dualarım ulaĢıyor O'na. Bilirim, yakarıĢlarım duyulur, En hayırlısını bilen O'dur. Bilirim, kısmetse yel getirir, değilse sel götürür.
ZiĢan vaktimi de gamlı vaktimi de bilen Herkes bir haberken benden, Derdime iĢtirak eden, Yazdıkça tüy gibi hafifleten, Uçsuz bucaksız gözyaĢları dökülürken benden Kalk gidelim der yakarak canımı Sır verebildiğim tek zenginliğim Satırlarında facialar kopan kâğıt. OSMAN DURU
DĠĞERGAM BĠ ÖNERĠ
KĠTAP UÇURTMMA AVCISI- HALĠD HÜSEYNĠ KUYUCAKLI YUSUF- SABAHATTĠN ALĠ
FĠLM ġġġ KIZLAR BAGIRMAZ DEVRĠM ARABALARI
MÜZĠK ASKARĠ MANĠ- LEYLA FEYRUZ – AHWAD NEġET ERTAġ- MÜHÜR GÖZLÜM
DĠZĠ BLACK MĠROR ġAHSĠYET
ġĠĠR KUġLU GAZEL- METĠN ALTINOK RUKNETTĠNĠN KALBĠ ĠÇĠN KEHANETLER- KEMAL SAYAR ZULEYHA GÜZELLEMESĠ
KEġFET ISPARTA, GÖLCÜK TABĠAT PARKI BURDUR, SALDA GÖLÜ KONYA, ÇATALHÖYÜK DĠYARBAKIR, ON GÖZLÜ KÖPRÜ
BĠZ BURAYA KOYACAK BĠRġEY BULAMADIK, SĠZ DOLDURUN VE BĠZE GÖNDERĠN.!