Lama 16 baskı

Page 1

1


Genç kız, ağlamaktan şişmiş olan gözlerini noktada gelip “takma kanka ya Pazar’ın ertesi derovaladıktan sonra konuşmaya devam etmeye çalış- sin olur biter” şeklinde akıl verip kaçmış. Bizimki de tı. Yaklaşık bir buçuk saattir konuşuyor, içini dö- çakal tabi “Mantıklı hea, diğerine de Cuma’nın ertesi küyordu arkadaşına. Derin bir nefes aldıktan sonra derim ortamlarda da benim bulduğumu söylemem” titreyen ses tonuyla kaldığı yerden anlatmaya diyerek görevini tamamlamış. Başka bir ihtimali başladı: “Babamı kanserden kaybettikolduğunu düşünmüyorum bu konunun. ten 10 gün sonra annem trafik kaPeki tarihin her alanında bu tip insanKız anlatırken zası geçirdi ve felç kaldı. O sırada lar ne olurdu diye düşündünüz mü ciğerini masada bırakkocamı başka biriyle yatakta hiç? Mesela Birleşmiş Milletler bastım, hem aldattı hem de mış, hikayeyi dinleyen si- toplantısı hararetli bir şekilde pişkin bir şekilde aşağıladı garalar tekel bayiden kendisi sürüyor. Nükleer silahlar kulbeni. Kocamdan ayrıldığım lanılmak üzere, Amerika ile günün gecesinde uzaylıların gelmiş, açılmış ve kendi kendini Rusya burun buruna gelmiş. saldırısına uğradım. Karde- yakmış, Ece Yörenç “Ben bundan Kıyamet senaryoları işlemeye şimi öldüren uzaylılar beni başlamış. Tüm Dün4 sezon dizi yazarım”. demiş de kaçırdılar ve yaklaşık bir ya gergin bir şekilde ancak kanka tek bir cümleyle toplantının sonuhafta işkence yaptılar. Geri olayı bitirmiş. döndüğümde de önce deprem cunu bekliyor. Russonra sel buldu beni. Evimde lar, Amerika’dan özür “Takma kanka ya.” çıkan yangında da her şeyimi kaybekliyor, aksi halde savaş bettim. Ve bütün bunları sadece 1 ayda fiilen başlayacak. Son olarak yaşadım. Ne yapacağımı, nasıl dayanacağımı bilTürk yetkililer söz alıyor toplantıda. miyorum.” Kürsüye çıkıyor yetkilimiz ve Putin’e Derin bir sessizlik oldu odada. Genç kız tüm dönüyor “Takma kanka ya” diyor. O hikayesini anlatmıştı, kız arkadaşı tamamını büyük an Rus yetkililer aydınlanma yaşıbir dikkatle dinlemişti. Dinlemesinin yetmediğini, yor işte. Takmama kararı alıyorlar. bir şey söylemesi gerektiğini fark edince de dünyanın Almanlar kıskanıyor “Neden bizim en büyülü kelimelerini fısıldadı arkadaşına “Takma aklımıza gelmedi bu!” diye hayıflakanka ya.” Ve o an dünya bir dakikalığına güzelleşti. nıyorlar. Dünya rahat bir nefes alıBütün dertleri, tasaları bir anda yok oluvermişti genç yor. Ruslar, Amerikalılar’la el şıkıkızın. “Bu neden benim aklıma gelmedi?” dercesine şıp çorbacıya gidiyorlar ve Dünya bir bakış attı kankasına ve hayatına mutlu mesut bir felaketin eşiğinden dönüyor. devam etti. Yaşadıklarının hiçbir önemi kalmamıştı Nobel Barış Ödülü, Türkiye’ye çünkü. Kankası dünya tarihin en büyük teselli cüm- teklif ediliyor ancak yetkililer lesiyle yüzyılın en büyük sorunlar zincirine bir anda “Müslüman Nobel kutlamaz” son vermişti. Sözün bittiği yere gelmiş, dönmeyi dü- diyerek geri çeviriyor ödülü. şünmemişlerdi. Bence güzel senaryo. Demek isterdim ama sizin de fark ettiğiniz üzere ol- Ligin son haftası, şampiyonu dukça saçma olurdu. “Takma kanka” diye bir teselli belirleyecek bir maç oynanıcümlesi mi olur lan? Evet anladığınız gibi bu ay tak- yor. Dakika 90+5 ve hakem tığım konu kesinlikle bu söz öbeği. Çünkü bu kan- bariz bir penaltıyı vermiyor. kalar her yerdeler. Hepimizin hayatında kendilerine Şampiyonluk kaçıyor, taraftarlar sokaklara yer bulmuşlar ve acımız ne olursa olsun bu cümleyi çıkıyor. Ülke savaş alanına dönüyor. Adeta bir iç sakullanarak misyonlarını tamamlıyorlar. Buna bir dur vaş ortamı varken federasyon başkanı çıkıp “Takmademenin vakti gelmedi mi? Bu konuyu masaya yatı- yın ya maç sonuçta” diyor. Taraftarlar bir anda her rıyorum ve bu kankaların kökünü kurutuyorum! şeyi bırakıp eve dönüyorlar Takmıyorlar ve sonsuza Tarihin içinde de böyle insanların olduğuna inanı- dek mutlu mesut yaşıyorlar. yorum. Mesela renkleri isimlendiren adamın kanDa Vinci’ye “takma kanka” dendiği için mi kasından söz etmek gerekiyor. Adam mis gibi Mona Lisa gülüyor mu ağlıyor mu isimlendirmiş renkleri “Sarı” demiş, “kırbelli değil? Pisa Kulesi’ni yapan mızı” demiş, “siyah” demiş hatta “eflatun” adamlar bu mantıkta olduğu demiş, “turuncu” demiş ancak bir renkte için mi kule eğik? 31 gün süKayserili insanların tıkanmış. Dertli bir şekilde kankasına neden zengin olduğuy- ren aylardan birer gün alıp danışmış bu noktada. “Bunun adını ne Şubat’a vermediklerinden la ilgili sorunun yanıtını koysam ki? Hiçbir şey karşılamıyor” mi 28 gün sürüyor zavalbuldum. Çünkü şehirde lım? Bahar geldiğinde mi şeklinde dert yanmış. “Hangi renk?” sorusuna da gayet temiz düşüncelerben böyle olurum? Yoksa para harcanabilecek le “kahvenin rengi işte” yanıtını vermiş. böyle olduğum için mi gelir yer yok. Kankası da durur mu? Yapıştırmış cevabı bahar a dostlar cevap verin “Takma kanka ya kahve rengi de geç” demiş. bana! Ve ne yazık ki adam bunu dinlemiş. Aynı kanka başka bir yerde daha karşımıza çıkmış bir süre sonra; günleri isimlendiren adamın yanında. 5 ayrı güne mükemmel isimler bulduktan sonra tıkandığı

2

.. GOKHAN TOSUN

Anlattıklarım mantıksız değil mi? Elbette mantıksız. Çünkü “Takma kanka ya”nın bir işlevi yok. Olması da mümkün değil. Değerli kankalar, istirham ediyorum bundan vazgeçin. Zira “Takma kanka ya” demenizin kimseye bir faydası yok. “Kendi kaybeder” de demeyin. “Amaaan buna mı takıldın?” da demeyin. Bence susun. Ben susmayı seviyorum, haliyle başımı ağrıtmıyor. En çok tıkandığım noktada ise “Amaaaan çok da şey yapmamak lazım” diyip geçiyorum. Bence makul bir anlaşma.

GömeGöme Anadolu Geçtiğimiz aylarda Kayseri Kitap Fuarı’ndaydık Lama ekibi olarak. İlginiz için teşekkür ediyorum ama yeni bir şey keşfettiğimde direkt kötü yanlarını ele alma huyumdan vazgeçemediğim için hızlıca bir Kayseri turu yaptırmak istiyorum. Tur kısa olacak çünkü şehir küçük. -Kayserili insanların neden zengin olduğuyla ilgili sorunun yanıtını buldum. Çünkü şehirde para harcanabilecek yer yok. - Şehrin nüfusu 27 falan sanırım. Onlar da saat 9 gibi uyuyorlar. - Akşam acıkmamanız gerekiyor çünkü saat 8’de her yer kapanıyor. - 10 erkek çocuğundan 5’inin ismi Efe, 4’ünün ismi Muhammed, 1’inin ismi Muhammed Efe. - “Kızma Mübarek” adında bir oyun gördüm, şokunu hâlâ üzerinden atabilmiş değilim. - Şehir dışından gelen herkes birbirine “Ya siz bu şehirde ne yaparsınız akşamları?” diye sorup yanıt alamıyor. Ama güzel şehir. Güzel yazayım da ne olur ne olmaz. Başıma bir şey gelirse “Ama ben güzel de demiştim” demiş olayım. Belediye başkanına söz hakkı doğduysa da Müge Anlı’ya bağlanabilir.

3


gözümde. Bu da böyle bir anımdır.

(Bu köşeyi kakanızı yaparken okumanızı tavsiye ederim)

- Selam canım. - Geçenlerde otuz yılda bir gerçekleşen kanlı süper ay tutulması olmuştu. O gece tutulmayı izleyebilmek için saat 03:00’e kadar uyumadan bekledim. Saat 03:00’te pencereden baktım, kanlı ay falan göremedim. Sonra kendi kendime: “Haa öbür odanın penceresinden görünüyor herhal, şimdi kim uğraşacak öbür odaya gitmekle otuz yıl sonra bakarım ya” dedim, kafayı vurup uyudum. Gregor Samsa bir Pazar günü uyandığında öğle olmuştu. Annesinin s a b a h hazırladığı k a hv a l t ı masadaydı. B a b a s ı kahvaltılıkların en güzel kısmını yemişti. Buz gibi çaydanlıkta bekleyen zift gibi çay ile peynirin sararmış kısmı kalmıştı payına. Gül reçelinin içinde ekmek kırıntıları, masada ise zeytin çekirdekleri vardı. Kendine yumurta pişirmeyi düşünürken evde ekmek olmadığını farketti. ”Hay .mına koyim ya böcek olsam şu evde daha çok karnım doyardı.” dedi. Pazardı ve Gregor Samsa bakkala gitmek istemiyordu. -

- “Modern hayatın çökmesini ve her yeri yabani otların kaplamasını sabırsızlıkla bekliyorum.” demiş bir zat-ı muhterem. Pos cihazlarının bulunduğu bütün mekanlar yok olsa keşke. Zaten bu pos cihazları atom bombasından daha tehlikeli bir silahtır bence. Bu yüzden ben ne kendime ne de sevdiklerime taksitle alınmış hediyeler vermeyi tercih etmem; bunun yerine doğadan kurumuş ot yolup veririm.

bıçakla minik minik doğrayın.

- Alternatif evlenme teklifleri vol.1: - Üniversite eğitimim boyunca Evimde benlenir misin? öğrendiğim en iyi şey bez dolap kurmak ve kaldırmak oldu. Zaten Genel - Toplumsal ilerlemenin ölçütü mezun olduktan sonra yüksek seçimlerde tek olan şey bence demokrasi, eğitim, lisans mülakatında da bez dolap ekonomi, sanat ya da bilim başına iktidar olursam kurulumunu sormuşlardı. gibi genel kavramlar değildir. daha yeşil bir Türkiye Şematik bir şekilde anlatmıştım. Bir toplumun gelişmişliğini Böyle böyle yakında doktoraya için tüm gökdelenleri anlamak için ben sadece bir yere başlayacağım. İşveren olsam ve duble yolları yeşile bakarım; tuvaletlerine. Kesinlikle üniversite mezunlarını direkt bir toplumun gelişmişliğini boyayacağım. işe alır; üniversite mezunu gösteren en önemli şey o toplumun olmayanlardan mülakatlarda bir büyük abdestini yaptığı kamusal bez dolap kurmasını isterdim. Çünkü alanlardaki tuvaletlerdir. Tuvaletinde bez dolap kurabilen bir insan çalıştığı pislik, pisuvarında sigara izmariti olan şirketi 2 saat içinde dünya çapında bir şirkete; toplumdan bir “bok” olmaz. patronunu ise vahşi bir kapitaliste çevirebilir. - Sevgilim şunu unutma ki; modern zamanların - Genel seçimlerde tek başına iktidar olursam çekirdek aile tipolojisi, bir şeylere sahip olma isteği daha yeşil bir Türkiye için tüm gökdelenleri ve ve bunların bedelleri uğruna banka kredilerine duble yolları yeşile boyayacağım. adanmış hayatların bütününden ibarettir. Güzel - Mezarlıklar şimdi güzel günler göremeyen yarim, seninle ileride bir yuva kuracağız. Biz bu çocuklarla dolu. Dünya toprakları koskoca bir salaklar gibi olmayalım. Bu yüzden onlardan farklı mezarlığa dönmeden güzel günlere kavuşsak olabilmek adına 7 ayrı dağdan topladığım 7 ayrı iyi olacak. Mezar taşlarından adım atacak yer otu 7 ayrı kazanda kaynatıp sonra onları itfaiye tankerinde karıştırsam, itfaiye hortumunu alıp kalmayacak yoksa dünyada. üstümüze sıksam. Belki biraz Hacı Şakir... Romantik - Frikik kelimesi İngilizce free-kick kelimesinden bir duş alsak… dilimize girmiştir. Özgürce vurmak anlamına gelir. Ve bu şerefsiz frikik kelimesi dilimize öyle bir - Bütün yaz boyunca goygoy yapan ağustos böceğine girmiştir ki bir daha da çıkmamıştır. Özellikle Yutub iki çift lafım var; WINTER IS COMING. Kışın bir aracılığı ile ahlaklı yurdumuzda bir frikik kültürü kap sıcak çorba için kapıma gelirsen kıçına tekmeyi oluşturularak gelişme çağındaki körpe beyinlere basar s.ktir ederim seni canım. O sıcak çorbayı zarar verilmektedir. Yutubda frikik ünlülerin etek pişirebilmek için bütün yaz boyunca benim bir altı görüntüleri ile derlenmiş kısa aforizmalarla taraflarımdan ter aktı. Peki sen ne yaptın? Hiç! süslenmiş bir video biçimidir. Yutubda frikik Kusura bakma ama kışın kapıma gelirsen seni kelimesini aratınca ilk sayfada erkek olarak sadece değnekle kovalarım. Detan sıkarım üstüne. Sakın Quaresma çıkıyor. Gerisini siz düşünün. Bence gelme! yutub kapatılmalı. - Şu hayat mücadelesi dediğimiz şey kış mevsimi - Gayrıresmi tarihimden bir kesit (ANI): İlkokul gibi bir şey olsa da tek derdimiz belimizden soğuk 3’te öğretmenimiz hiç unutamadığımız bir yememek olsa.

anımızı giriş, gelişme ve sonuç eksenli kağıda döküp kompozisyon yazmamızı istemişti. Ulan o yaşlarda ben Modern - Günümüzde kişisel gelişim bırak anıyı; okul numaramı işlevsel olarak kapitalizme daha zamanların çekirdek bile unutuyordum. Silgimi uyumlu hale gelmenin; ona aile tipolojisi, bir şeylere kaybetmeyeyim diye ortasından daha iyi hizmet edebilecek kurşun kalemle delip içinden ip sahip olma isteği ve bunların forma ulaşmanın bir diğer geçirerek boynuma asıyordum. bedelleri uğruna banka adıdır. Bu yüzden ben kişisel O derste düşündüm de hiç gelişime karşıyım. Kişisel kredilerine adanmış unutamadığım bir anım yoktu gelişim kitapları okumayın. hayatların bütününden benim. Hepsini unutmuşum. Tabi Saçma sapan kurslara ben de bunun üzerine sallamıştım bir ibarettir. boşuna para dökmeyin. Misal şeyler. Kağıdı doldurdum. İlkokulda Dostoyevski okuyun ya da tarlada 100’den aşağı pek not almazdım. Bu çapa yapın. Sucuklu kuru fasulye de derste de sallayarak 100 almıştım. Ama bu pişirebilirsiniz. Yanında pilav ve cacık da notu hakediyor muydum? Tabi ki hayır. En az olsun. Ama cacık yaparken salatalığı rendelemeyin; kopya çekmek kadar ahlaksız bir davranış bu benim

4

- İnsanlarla yaptığım tüm sohbetleri, yazdığım tüm yazıları kapitalizm ve “modern” zamanların toplumsal ilişkilerini eleştirerek geçirdim. Hiçbiriniz de benim bu saçmalıklarımdan sıkılıp benden kalıcı bir şekilde kurtulmayı akıl edemediniz. Biriniz bari biraz benden sıkılsaydı da beni tarih öncesi çağlara göndermek üzere bir zaman makinesi icat etseydi, sonra da “Biz böyleyiz. Beğenmiyorsan s.ktir git o zaman!” deyip beni bu makineye atsaydı. Beni çok mu seviyorsunuz yoksa zaman makinesi yapmak için fazla mı üşengeçsiniz anlayamadım.

- Sola yatınca tıkalı olan sağ burun deliğinin açılmasının ve o sümüğün yavaş yavaş sol burun deliğine doğru akmasının verdiği hazzı seks yapmaya tercih ederim. Müthiş bir olay!- 2017’de görüşmek dileğiyle... Şimdiden kutlu olsun. -Hiç öpmiyim canım Suudi Arabistanlıyım.

5


(DEVLERİN AŞKI / 2.BÖLÜM)

yimime rağmen henüz ben bile bu hıza ulaşamamıştım. Yaptığına kendi bile şaşıran bu aval arkadaşın yüz ifadesini Ben deniz Mercan ; görmesem gerçekten başka bir şirketin adamı oldu Anne baskısından pek hoşlanmadığım için mecbuğunu bile düşünebilirdim. Derin bir oh çektiği sıBen mutfaktan çaydanren katılmak zorunda olduğum sıradan bır “kadınlar gürada hem bu küçük gösteri için hem de bu sıkıcı nü”nde sıradan kadın muhabbetlerine zorla gülmek ve lığı almaya gitmek üzere “gün” olayını eğlenceli hale getirip beni bile (!) hanımefendiliğim ile annemin göğsünü kabartacak mini kalkarken salondaki tüm dişi- gerçekten güldürdüğü için gaza gelip küçük bir şov yapmak üzere yine komşularımızdan birinin sabir alkış kopardım. Yapmaz olaydım. Aslında lonunda yerimi almıştım. Dün gece ki suikastten beri ler çoktan boy-kilo endeksimi, eli yüzü çok hoş bir çocuktu ve pijamalarının çok yorgun olmama rağmen sebebini bir türlü anlama- yürüyüşümü ve geri kalan fiziki içinde dağınık saçları , kalıplı vücüdu ve kadığım bir şekilde oturduğum koltuk aşırı rahat geliyordu. tüm özelliklerimi ezbere almalın çerçeveli gözlükleriyle yerli malı bir Klark Sanki neticeme göre tasarlanmış hoş bir kavis vardı koltuk Kent kıvamında olmasına ve kesin belli bir kız ya başlamışlardı bile. minderinde. Çaylar , pastalar, dedikodular derken bir anda arkadaş çevresi vardır imajı yaratmasına karşın salon kapısına gözlerim kaydı ve komidinin üzerinde de fosanki alnının ortasından vurmuşum gibi bir anda toğrafı olan ev sahibinin ben yaşlarda ki oğluyla göz göze geldik. bütün denge sistemi alt üst olup başladı bardakları Aslında elemanın hiç kesintisiz bakışlarından anladığım kadarıyla düşürmeye. Resmen rafta ki bütün bardakları helak eto benimle göz göze geleli çok olmuş ama ben ancak farketmiştim. Zaten meyi tek seferde başarmıştı ve herşey bir yana annesi o kadar her ben yaşta çocuğu olan her anne gibi, ev sahibi de dakika da on kez hızlı gelmişti ki olay yerine , ben bile hedefimin yanına bu kadar hızlı ve oturuşuma ve konuşmama dikkat eder bakışlar attığından , salon kapısı- sessiz yaklaştığımı hatırlamam. Hız, bu ailede genetik sanırım, bilemiyona arkası dönük olduğu halde o tarafa bakmamdan bir terslik olduğunu rum. Bildiğim tek şey ben bu ev seksisini bir yerden tanıyorum ve hiçbir anlamış ve bir anda dönüp oğluyla göz göze gelmeye çalışmıştı misafirle- anne bu büyüklükte bir eşya katliamını cezasız bırakmaz. re rezil olmamaya dikkat ederek. Gel gelelim eşşek kadar adam gözlerini bana öyle bir dikmişti ki , değil anasını dünya yansa görmeyecek gibiydi. Ben deniz Zebercet; Öyle masum ve saf bakıyordu ki aldı beni bir gülme ve ben anneme Ahir ömrümde bu kadar utandığım hiçbir anı hatırlamıyorum. rol kesip şirin görünmek dışında gülmekten nefret ederim. NeyAlkışladığı için kazaya sebebiyet vermenin utancıyla mutse, ben gülmeye başlayınca ev sahibesi pijamalı oğlunun bu fak kapısında elleri önünde kenetlenmiş dillere destan anlamsız sabotajına daha fazla anlam veremeyerek tepesibir hatun, yanında az sonra ağzımın orta yerine zaman ne çıkan sinirlerinin de verdiği yetkiye dayanarak her ana ve mekan gözetmeksizin sıçacak olan fakat henüz cağgibi ya allah diyip terliği fırlattı. Dumura uğrayan ve farklı nım bardaklarının şokunu atlatamamış annem ve bu bir boyuttan gerçek dünyaya nihayet dönmeyi başaran iki kadınla aramda uzanıp giden kırık cam bardak dearkadaş kendine gelip de girdiği rezil durumu farkedinnizi. Sanki yine misafirlikteymişiz ama yaş otuz degil ce her türk evladının sahip olduğu o refleksle ve yaptığı de on falan. Evin ebesine atlamışız da burada ayrı evde rontgencilik de anlaşılmasın diye masadan bir tane pasta ayrı yiyeceğimiz papara için gergin bir bekleyiş halindealıp kaçmayı başardı anasının gazabından. yiz. Yavaş yavaş salonda ki seyirci kitlesi de “vah vaaah” Gerilimi kibarca toparlamak için derhal oğlundan kısaca yasesleriyle kapının önünde duran anamın yanına toplanıp da kınmaya başlayan anne, konuyu anında değiştirip en yakınında iyice psikolojik gaz veriyorlar ki, ömrümde yemediğim sopayı bu oturan başka bir anneye pas attığı sırada aklıma “ben bu adamı nereden yaşta yiyeceğim artık gün gibi aşikar. Derken , tüm bu gerilimin ve ayıptanıyorum?” sorusu gelip oturmuştu. Derhal salonda başka fotoğraf olup layan gözlerin arasında O’nun yüzüne bakacak cesareti bir anlık bulduolmadığına bakındığım sırada annemin gözleriyle kendi boş çay barda- ğum sırada bana kaçamak bir bakışla gülümsediğini gördüm. Evet yemin ğını işaret ettiğini gördüm ve ev sahibesinden önce atılarak “ siz durun ederim bu bir gülümsemeydi. Etrafını sarmış olan tüm o otoriteye inat teyzeciğim ben hallederim” dedim en hanım hanımcık sesimle . Ben mut- pişkin pişkin gülüyordu. Kendimi tutamayıp bende gülümseyince , aynı faktan çaydanlığı almaya gitmek üzere kalkarken salonda ki tüm dişiler anda fark ettim ki o bana gülerken kimse göremezdi çünkü herkes arkaçoktan boy-kilo endeksimi, yürüyüşümü ve geri ka- sındaydı ama ben gülersem herkes görürdü çünkü mutafığın cam parçası lan fiziki tüm özelliklerimi ezbere almaya gelmemiş olan köşesinde tek başıma duruyordum karşılarında. Fakat ben başlamışlardı bile. Yüzlerce “ma- düşünürken sevgili ağzım çoktan aralanmış ve saçma bir sırıtışla ölüm şallah” eşliğinde alt tarafı bir fermanımı da imzalamış olmuştum bile. Valide sultan sol açıktan çay doldurmak üzere mutfa- Arkasında duran beş teyzenin birden annemin koluna bacağına yapıştığıatağa kalkar kalkmaz kendimi ğa yöneldim. M u t f a ğ a nı gördüm çünkü annem direk olarak üzerime taarruza geçmişti ve düşsağ tarafta ki mutfak masasının içeride ses man camdan atılana yahut tez kellesi vurulana kadar da rahat etmeyecek yaklaştıkça çıkarmamaya üzerinden kapıya doğru sıçrarken ç a l ı ş t ı k ç a bir yeniçeri gibi vakur ve burnundan soluyordu. Valide sultan sol açıktan ortalığın ana- buldum ve saniyeler içinde kırık sını daha atağa kalkar kalkmaz kendimi sağ tarafta ki mutfak masasının üzerinden bir ağlatan , cam kesikleri yüzünden kanayan çaresiz ve kapıya doğru sıçrarken buldum ve saniyeler içinde kırık cam kesikleri yü“kaç yaşına çıplak ayaklarımla kendimi so- geldi aklı zünden kanayan çıplak ayaklarımla kendimi sokağa zor attım. halen bir karış havada” şek- Büyük ihtimalle geceyi iki sokak aşağıda oturan halamlarda geçireceğim kağa zor attım. linde bahsedilen hayırsız evla- gerçeği artık su kadar berraktı ama istemeden de olsa yarattığım bu hendın bir işler çevirdiğini duydum. game umrumda bile değildi çünkü Mesleki bir alışkanlıkla sessizce kapıya yaklaşıp kolasına bardak almaya çalışırken rafta Ben ilk kez bir kadını beğenmiştim ve onun da bana gülümseyesi tutmuşki bardakları devirmemek adına şekilden şekile girmiş olan ve ancak eği- tu... timli birinin refleksleriyle adeta bir Tom Kruz , bir Brus Viğls gibi bardakları tek tek havada yakalayışını izledim. Evet iyi bir suikastçi olabilirdim (devamı diğer sayıda...) ve şanım alıp yürümüş de olabilirdi fakat onca eğitimimime ve saha dene-

6

7


Karnına vurmak için ayağımı kaldırdığım anda hafif bir denge sorunu yaşıyorum ve rakibim beni sol omzumdan tutup yola savuruyor. ** O esnada karşıdan gelen araç, direksiyonu kıramaya çalışsa da bunu başaramıyor ve hızlı bir şekilde bana çarpıyor. Gözlerimi hastanede açıyorum ve sevdiğim kadının yanımda olduğunu görüp mutlu oluyorum. Bir süre daha hastanede kaldıktan sonra taburcu ediliyorum ve sevdiğim kadınla el ele çıkıyoruz. ** Kız arkadaşımla buluşmak için çıkıyorum ev- Dışarıya adım attıktan kısa bir süre sonra hastaneden… Vakit daha çabuk geçsin diye küçük bir taşı nin karşısındaki ormanlık alandan bana doğru kogözüme kestiriyorum ve vura vura yürüyorum. De- şan bir adam çarpıyor gözüme ve bu adam hiç de ğişken ruh halimin de verdiği etkiyle bir süre sonra yabancı değil! Arabasının camını kırdığım adam taşın sürekli önüme gelmesi sinirlerimi bozmaya hırsını alamamış ve hastaneden çıkmamı beklemiş. başlıyor ve taşa karşı beslediğim iyi niyetli duygular Bu kez kız arkadaşımın yanında bana küfretmeye bir anda nefret ve kine dönüşüyor. Bu kez daha sert başlıyor ve ben de aynı şekilde karşılık veriyorum vuruyorum fakat beklenmedik bir şey oluyor ve taş ancak belinden çıkardığı silah beni fazlasıyla korkutuyor. Yine kaçmayı düşünüyorum sekerek az ilerideki lüks arabanın camına isabet ama silahtan çıkan kurşun buna ediyor ve camı çatlatıyor. Kaçıp kurtulabilir müsaade etmiyor ve suratımı miyim diye düşünürken araç sahibi karUzun bir süre deparçalıyor… şımda beliriyor ve küfürlü konuşarak mir parmaklıklar ardında

kaldıktan sonra suçsuz olduğum anlaşılıyor ve hapisten çı- ** Tekrar hastaneye kıyorum. Özgürlüğüme kavuşmanın götürülüyorum. Uzun verdiği mutlulukla koşarak eve doğru süren operasyonlar gidiyorum. Hapiste kaldığım süre zar- sonucunda suratımın fında yaşadığım sıkıntıları unutmak yarısı yaralı bir şekiliçin temiz havayı içime çekiyor de hayatıma devam etmek zorunda oldu** Hararetli bir biçimde devam eden ve biraz olsun rahatlamaya ğumu öğreniyorum. Beni tartışma, kısa süre sonra kavgaya dönüçalışıyorum. beni tahrik ediyor. Zararı karşılamam gerektiğini yoksa Polis’e haber vereceğini söylüyor ancak ettiği küfürler kanıma dokunuyor ve işi inada bindirip ödeme yapmayacağımı söylüyorum.

şüyor. Dışarıdan bakıldığında göze hitap etmeyen bir kavga olduğunu tahmin edebiliyorum çünkü ikimiz de fazlasıyla hantalız ve attığımız yumrukların nereye gittiğini bilmeden öylece savuruyoruz. Kavga esnasında bunu rakibime iletiyor ve daha disiplinli, daha etkileyici dövüşmemiz gerektiğini söylüyorum. Rakibim bu teklifimi kabul ediyor ve o andan itibaren bizi izleyenlere daha keyifli bir mücadele sunuyoruz.

Uzun süren operasyonlar sonucunda suratımın yarısı yaralı bir şekilde hayatıma devam etmek zorunda olduğumu öğreniyorum. Beni çok sevdiğini ve asla bırakma- yacağını söyleyen kız, bu surata sahip biriyle sevgili olamayacağını söylüyor ve daha da kötüsü 3 gün sonra, sevdiğim kadının, camını çatlattığım adamla ilişki yaşadığını öğreniyorum. 8

çok sevdiğini ve asla bırakmayacağını söyleyen kız, bu surata sahip biriyle sevgili olamayacağını söylüyor ve daha da kötüsü 3 gün sonra, sevdiğim kadının, camını çatlattığım adamla ilişki yaşadığını öğreniyorum. Bu haber beni üzmez, daha etkili bir darbe yok mu? Diye düşünürken, araç sahibinin, kız arkadaşımla uzun süredir ilişki yaşadığını ve bizi hastane çıkışında el ele gördüğü için ateş ettiğini öğrenerek bu darbenin yeterli olacağına kanaat getiriyor ve intihar etmek için eve gidiyorum.

hiçbir şey gelmiyor. Yanlarına gittiğimde 6 arkadaşımın hazırladığım yemeği yediklerini ve zehirlenerek öldüklerini öğreniyorum. Olayı anlatmaya çalışıyorum fakat kimse bana inanmıyor ve 6 kişinin zehirlenerek öldürülmesinden sorumlu tutularak hapse atılıyorum. ** Uzun bir süre demir parmaklıklar ardında kaldıktan sonra suçsuz olduğum anlaşılıyor ve hapisten çıkıyorum. Özgürlüğüme kavuşmanın verdiği mutlulukla koşarak eve doğru gidiyorum. Hapiste kaldığım süre zarfında yaşadığım sıkıntıları unutmak için temiz havayı içime çekiyor ve biraz olsun rahatlamaya çalışıyorum. Tam evime girecekken arkamdan birilerinin seslendiğini fark ediyorum ve kalabalık olmaları da beni fazlasıyla tedirgin ediyor. Sol gözüme yediğim yumruktan sonra ‘’Sen bizim kardeşlerimizi nasıl öldürürsün yavşak?’’ cümlesini duyuyor ve bu kalabalık grubun, beni ziyarete gelen ve zehirlenerek ölen arkadaşlarımın yakınları olduğunu fark ediyorum. ** Kısa sürede yere düşüyorum ve sağlı sollu yediğim tekmelerin yanı sıra demir sopa ve beyzbol sopası gibi farklı sopa modelleri ile de etkili bir şekilde dövülüyorum. Son duyduğum şey olan ‘’Biz adamın hayatını s*keriz hayatını!’’ cümlesi ile birlikte etkili bir darbe daha alıyor ve oracıkta hayata gözlerimi yumuyorum. ‘’Hayatını s*keriz’’ diyerek büyük bir iddia ortaya atan ve bu iddialarını kısa sürede gerçekleştirerek beni öldüren ekibe sözlerinde durdukları için teşekkür etmek istiyorum ancak öldüğümü fark edip sessizce yere uzanıyorum.

** Uzun süredir dolabımda sakladığım fare zehrini yemeğime boşaltıyorum fakat o esnada kapı çalıyor ve 6 kişilik arkadaş grubumun beni ziyarete geldiğini görüyorum. O an çok mutlu oluyor ve intihar etmekten vazgeçiyorum. Güzel bir gece geçirmek için bira almaya çıkıyor ve arkadaşlarıma da beklemelerini söylüyorum. Tekel benim eve çok uzak ama taksiye de para vermek istemediğim için yürümeyi tercih ediyorum. Yaklaşık 40 dakika sonra biraları alıp eve geliyorum fakat kapımın önündeki kalabalık Polis grubu beni tedirgin ediyor. Bir süre onları uzaktan izliyorum ve olaylara anlam vermeye çalışıyorum ancak aklıma

9


10

11


TANRININ AŞKI

Elindeki insan stoğu bitiyordu tanrının. Dünyayı ilk kurduğu günde toplu olarak yarattığı insanlar ve yazdığı yazgılar bitmek üzereydi.Zaten son yarattığı insanları da aceleye getirmiş, yazgılarıyla çok ilgilenmemişti. Bir gün bir ses duydu Tanrı. Birisi ona sesleniyordu ve bu sesi ilk defa duymuştu. Şaşırdı önce, sonra baktı kim olduğuna.“Tanrım” diyordu o ses, “Tanrım ne olur bana yardım et”. Onu görür görmez neye uğradığını şaşırdı , sarı saçlı beyaz tenli bir kadındı bu. Şimdiye kadar hiç yaşamadığı ve çok iyi bildiği bir duyguyu hissetti o an Tanrı. Kendi kazdığı kuyuya düşmüştü , aşık olmuştu. ... Telaş etti birden , olmaması gerekiyordu , o aşık olamazdı. Ama birden aşk ile ilgili yarattığı kurallar aklına geldi. Aşkı yaratırken, nerde kimin başına geleceği bilinmez diye kendisi söylemişti. Büyük bir çıkmaza düşmüştü. Eğer ki onu elde edemez ise, bu dünyanın sonu olacaktı. Çünkü aşık olan aşkına kavuşamaz ise kendisini ne işine verebilirdi, ne de mutlu olabilirdi. Bu kuralı da kendisi koymuştu. Birden aklına kadının yazgısıyla oynamak geldi. Ama yine kendi koyduğu kuralın dışına çıkmış olacaktı, aşk hileyi kabul etmezdi. Oturdu bi köşeye Tanrı, başını iki elinin arasına aldı ve düşünmeye başladı. ... Toparladı birden kendisini, önce kadını tanımalıydı , kimdi , neciydi ve en önemlisi ondan ne istiyordu. Bilmiyordu en büyük darbeyi ne istediğini öğrenince alacaktı. Kadın başka birisine aşıktı ve Tanrıdan yardım istiyordu... Tanrının kendi dünyası başına yıkıldı. ... Hemen meleklerini topladı, onlardan akıl alacaktı. Ama nasıl desin ben birisine aşık oldum yardım edin diye. İyice insanlaşmıştı Tanrı. “Ya arkadaşlar bi kızı çok sevseniz ve ama o başkasını sevse ne yaparsınız” dedi. Sonra ekledi “Kendim için sormuyorum , bi arkadaş için.” Azrail hemen girdi lafa. “Öldürürdüm sevdiği adamı” dedi. Mikail söz aldı sonra. “Ben öldürmezdim ama dünyasını başına yıkardım , hayatında fırtınayı eksik etmezdim” dedi. Cebrail daha ılımlı yaklaştı. Tabi emekliliğin verdiği bi dinginlik vardı onda. “Abi ben gidip söyleyim istersen onun adına” dedi. İsrafil romantik adamdı. “Gider penceresinin önünde gitar çalardım , bundan etkilenmeyecek kız tanımam. Haaa eğerki kız ankaralı ise gitar değilde uzun sap bağlama çalarsan daha iyi olur” dedi. ve sordu “Biliyor değil mi arkadaşın çalgı çalmayı?” Tanrı sinirlendi ama çaktırmadı. “Biliyor biliyor, her boku biliyor” dedi. ... Tanrı zaman kazanmak adına kadının içine bir ışık gönderdi, biraz umut, biraz yaşama sevinci ekledi. Bu sırada ne yapacağını düşünecekti. Sonra aslında ilk başta düşünmesi gereken şey aklına geldi. Aşık olduğu adam kimdi peki? Hemen kime aşık olduğunu öğrendi ve en büyük ikinci şoku yaşadı. Aşık olduğu adamda ona aşıktı.

12

Sürekli ona yalvaran ama Tanrının çok önem vermediği milyonlarca aşık arasında o da vardı. O zaman sorun neydi? Birbirini seven iki insan, neden çareyi birbirlerinde değil de Tanrıda arıyorlardı. Birkaç saniye sonra uzun bir haaaaa çekti Tanrı. Aşk’a rakip olarak yarattığı bir duygu daha vardı. Gurur ! ... Bi karar vermeliydi Tanrı. Ya aşkının peşinden koşacaktı , yada sevenlerin arasına girmeyecekti. Ama şansını denemek istiyordu. Onun karşısına çıkıp, onu sevdiğini söyleyecekti. İlk önce bunu nasıl yapacağını düşündü. Şimdiye kadar bu işlerde hep Cebrail kullanmıştı. Ama çok resmi olur diyip vazgeçti. Acaba bir koyunun üzerine adını yazıp ona hediye mi etseydi? Çok klişe buldu bu fikri sonra. Karşısına direk çıksa , kızın ölmesinden korkuyordu heyecandan. Aklına bi fikir geldi. İnsan kılığına girip karşısına çıkacaktı ve herşeyi direk anlatacaktı. Hemen kimsesiz, sokaklarda yaşayan birisinin bedenine girdi, biraz faça verdi kendisine, para sınırsız tabi. En güzel kokanından güller yarattı ve sabah işine giderken karşısına çıktı kadının. İlk önce gülleri uzattı, kadın kimsiniz dedi. “Ben Tanrıyım” dedi. Kadın salak mısın, sapık mısın nesin ya dedi. Kadının rahatsız olduğunu farkeden mahallenin bebeleri hemen olaya müdehale ettiler. Kimsin kardeşim sen ne istiyorsun kadından dediler. “Ben Tanrıyım” dedi tekrardan. Dini bütün bir mahallede olduğunu ve Tanrıya şirk koşmanın ölüm demek olduğunu biliyordu oysa. Yine kendi kazdığı tuzağa düşmüştü. Mahallenin bebeleri tarafından dayağın Allahını yedi ve oracıkta can verdi. Aşk uğruna dayak yemeden olmazdı tabi. ... Milyonlarca yıldır insan yaratıp insan öldüren Tanrı, ilk defa ölen evsize acımıştı. Aldı onu cennette güzel bi yer verdi vicdanını rahatlatmak için.

... Akşam olduğundan kadın yine penceresine yaklaşıp “Tanrım” dedi. “Ne olur yardım et”. Aynı saatlerde adam da aynı şeyleri söylüyordu. “Tanrım ne olur bizi kavuştur”. Gözleri doldu Tanrının. Galiba sevmek onun mutlu olmasını istemekti. Kendisini teselli etmeye başladı. Zaten aramızda yaş sorunu olurdu, bi de ayrı dünyaların insanlarıyız felan dedi. Hatta ben insan bile değilim dedi , ben hayvanım , hayvan gibi seviyorum lan diyerek ağlamaya başladı Tanrı. Ağlarken uyuya kalmış ve ilk defa rüya görmüştü. Rüyasında onu görmüştü. (Hikayenin burasında yazar iyice cehennemi garantilediğini hissediyor). ... Sabah uyandığında bi karar aldı. Evet, sevenleri ayırmak olmazdı ve önemli olan sevmek yada sevilmek değildi. Önemli olan karşılıklı sevmekti, karşılıksız sevmekti. Ve kendisi için değiştirmediği yazgıyı, onlar için değiştirdi. Çağırdı yazgı meleğini. Aç kızım dedi şu adamın yazgı dosyasını. Çift tıkla şu word dosyasına. 2014 yılı Eylül ayı 24. güne gel dedi. ve yaz. Sil ordaki “onun resimlerine bakarak iç çeker” kısmını , onun yerine “telefonunu eline alır ve ona seni seviyorum diye mesaj atar”ı ekle. Kadınında “molasında çay içerken onu düşünür” kısmını sil. Onun yerine de “gelen mesajı okur ve ben de seni seviyorum” diye karşılık atarı ekle. Ctrl + S yap sonra. Yazgı meleği bunları yapar. Başka bi istediğiniz var mı diye sorar yazgı meleği Tanrıya. Tanrı artık iyice insan olmuştur. “Çıktığın var mı senin” der yazgı meleğine. “Şeytanla çıkıyorum” cevabını alır Tanrı.

13


Benden kendimi 3 kelime ile anlatmam istense diğer 2’sini düşünürken “üşengeç” kelimesi ağzımdan çoktan çıkar. Evet, üşengecim. Yazıya başlamadan önce TDK’de üşengecin anlamına bir bakayım dedim. Artık nasıl üşenmediysem bakabildim üşengecin anlamına. Tembel, diyor. Tembel, halk arasında daha çok derslerinde başarısız olan kişileri anlatmak için kullanıldığından kendimin tembel değil de tam anlamıyla üşengeç olduğunu düşünüyorum. Ben hatta bazen düşünmeye bile üşeniyorum. Bence dünya biz üşengeçlere göre düzenleniyor artık. Oturduğumuz yerden çoğu işimizi yapabiliyoruz. Alışveriş mesela. Hem kolay beğenmeyen hem de üşengeç biriyseniz geleneksel alışveriş sizi zihinsel ve bedensel olarak aşırır yorar. Online alışveriş öyle mi? Tabii ki hayır. Mağaza mağaza gezmiyorsunuz bir kere. Kargocu da eve kadar getiriyor ürünü. İçinden hıyar çıkmadıktan sonra bedeninizi tanıyorsanız büyük oranda memnun kalıyorsunuz. Memnun mu kalmadınız? Kargoya verip bedava geri gönderiyorsunuz. Yazının bu kısmında bir online alışveriş sitesi reklamı yapacakmışım hissi uyandı bende. BİR TIKLA HER ŞEY MÜMKÜN. Şu anda online alışverişte her şeyin o kadar da güllük gülistanlık olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Hayatınızda kaç tane gülistan gördünüz acaba? Hayır soruyorum gülistan gören var mı aranızda? Ispartalılar hariç gülistan gören varsa bana ulaşsın lütfen. Evet benim de online aldığım ürünler bazen hiç de sitedeki mankenin üzerinde durduğu gibi durmuyor. Kıyafet kısmında sıkıntıların varlığını kabul ediyorum. Kitap, teknolojik alet kısmı harika değil mi ama? Hem ucuz hem de yorulmuyorsun. Şaka bir yana bu paragraf cidden buram buram viral kokuyor be. Bir de unutmadan alışveriş sitelerindeki yorum bölümlerine değinmek istiyorum: “Üründen 2 tane aldık. Birini evde, birini ofiste kullanıyoruz. Herkese tavsiye ederim.” “Ürünü oğlum için aldım. Kalitesi tartışılmaz. Kargo çok hızlıydı. 2 günde elime ulaştı. Teşekkürler.” “Bu fiyata bu performans. Şaşırdım doğrusu. Alın. Memnun kalacaksınız.” Gerçekten ülke olarak bu kısmı çok yanlış anladık. Lütfen ürünün artılarından, eksilerinden bahsedin arkadaşlar şu yorumlarda. Biz de seçimimizi ona göre yapalım. Bize ne ürünü nerede kullandığınızdan. İstiyorsanız boynunuza asın, öyle gezin.

14

İsteyen de g.tüne taksın. Sanırım ben bir miktar sinirlendim. Konuyu değiştiriyorum. Gülistan görmediğinizi biliyorum bu arada. Bir önceki yazımda “gerisin geri” kelime grubunu cümlelerin de kullanan kadınlara yürümüştüm. Bu yazımda da gülistan gören kadınlara yürümek istiyorum. Eğer tek başınıza yaşıyorsanız üşengeçlik yanında dağınıklık ve pislik de getiriyor. Sağa sola atılmış kıyafetler, dibi küf tutmuş bardaklar, kapı arkası pamukçuklar… Bekar evinde yaşıyorsanız küçük bir teste tabii tutabilirim sizi. Başlıyorum. En çok yaşadığınız odada şu anda kaç tane kirli bardak var? 5 ve üzeri ise iflah olmaz bir üşengeçsiniz. 2-4 arası ise üşengeçsiniz. Hiç yoksa ya da 1 tane varsa bu yazıyı anlamlandırma kısmında zorluklar yaşayacaksınız. Bekar evinde en azından kendi dağınıklığınızda ve pisliğinizde boğulurken aile evi ya da karı-koca evinde iş iyice sarpa sarar. “Bu çorapları neden kirli sepetine atmamakta ısrar ediyorsun acaba?” sorusuna o kadar mantıklı cevaplarınız vardır ki cevabın muhatapları tarafından asla kabul görmez bu mantıklı cevaplar. 2015 yılındaki kanlı ay tutulmasına üşengeçlikten dolayı kalkıp bakmayarak “Amaaan 2033’tekine bakarım.” diyen var mıdır acaba benden başka? Kesin vardır. Bu arada ben neden yazılarımda kendi sorduğum sorulara yine kendim cevap veriyorum acaba? Sorum havada kalmasın diye herhâlde. Bak yine aynısı oldu. Acaba ben üşengeç değil miyim ya? Baksana kendi sorularıma bile cevap veriyorum. Evet evet ben üşengeç değilim. İş bilmiyorum sadece ben. Yoksa bütün işleri yapardım yani. Gündeliğe bile gelirdim hepinize. Şu dünyada kendi adıma sevindiğim hususlardan bir tanesi de geceleri uyurken çişimin gelmiyor oluşudur. “Bu nasıl bir fakir sevinmesidir?” diyenler olabilir içinden. Ama benim için gerçekten önemli bir şey. O sıcacık yatağı terk edip işemeye gitmek size de zor geliyordur hani şimdi. Hiç unutmam 5. sınıfa gidiyordum. Yaş 11 falan. Evin tuvaleti bahçede. Bir sabaha karşı sidik torbam artık “Çöğdür beni beni.” diye bağırırken “Ya nolcak oğlum yap işte yatağa.” düşüncesi aklımdan geçmişti. Ben de bu düşünceyi hemen icraate dökmüştüm. İcraatim biter bitmez de “Lan naptım ben?” diyerek yataktan fır-

lamışt ı m . Demek ki çocukken de üşengeçtim ben. Çünkü bu altına kaçırma falan değil, bildiğimiz üşengeçlikten yatağa işemek. Aslında banyoya işeyen büyüklerin bir tık üstü işte. ki de altı.

Bilemiyorum bel-

Liseyi yatılı okulda okudum. Birbirinden absürt o kadar çok olay yaşadım ki yazsam “Ya s.ktir sallama amk.” dersiniz her seferinde. Tabii değişik insanlar da tanıdım bu süre zarfında. Bizim koğuşta değil de çapraz koğuşta bir arkadaş vardı. Bir gün saat gece 12 falan. Tuvalete gittim. Baktım tuvalette sigara içiyor bu. Üzerinde hâlâ okul üniformaları duruyor. Biraz sohbete takıldım bununla. “Çıkarmamışsın üstünü hâlâ.” dedim laf arasında. “Yok aga yeni giydim bunları.” dedi. Aklıma bir sürü şey geldi tabii. Herhâlde yurttan kaçacak, sabah da direkt okula gelecek, diye düşünürken “Sabah giymesi çok zor geliyor be oğlum.” dedi. Öyle deyince “Ne yani şimdiden mi giyiyosun? Bunlarla mı uyuyosun?” diye sordum. “Heee alıştım artık.” dedi. İçimden “Aaaabi ne üşengeç insanlar var ulan be.” diyerek böyle eleştiriyle övgü arası bir düşünce geçti. Adam, sabah üşendiği için geceden okul üniforması giyiyor. Yani böyle üşengeçlerin toplandığı bir ülke kurulsa Üşengeçistan olabilir, Üşgengeçenya da olabilir, her neyse işte o arkadaşım başkan olur başkan. Ülkenin ham maddesi olur. Ülkeyi onun üzerine yaparlar. Bayrağına okul üniformasıyla uyurkenki fotoğrafını koyarlar. Ülkenin marşı “Sabah giymesi çok zor geliyor be oğlum.” sözleri ile başlar. Velhasıl kelam ben yeni nesil mucizelerin üşengeçlikten doğacağına inanıyorum. Üşengeçlik yüzünden yetenekleri ortaya çıkmayan insanlar olduğunu da biliyorum. Eski sevgilim hep derdi “Bu üşengeçlikle beni iyi seviyorsun ha.” diye. Ben de size şaşırıyorum şu an “Bu üşengeçlikle yazının sonuna kadar iyi okudunuz ha.” Teşekkür ederim. İyi üşengeçlikler.

15


16

17


MİNDER mi? ok hırçın yetişmiş bir arkadaşım; çocuğunu asil ve kibar yetiştireceğini anlatır, Onun kendisi gibi kaba saba bir adam olmaması için elinden geleni yapacağını söylerdi. Arkadaşım esnaftı ve karısı ile arasında kültür farkı olduğunu her ortamda sık sık söylerdi. Karısı alaycı bir ifade ile ne kültür farkı dediğinde; - Sen ilkokul 3 den terksin ben ise dördüncü sınıfa kadar okudum kızım derdi. Aslında her ikisi de kendini yetiştirmiş kişilerdi ama kalabalık ailelerin çocukları oldukları için okuma şansları olamamıştı. Ticaret de çoğu ekonomisti cebinden çıkaracak altyapıları vardı. Çekirdekten gelmişlerdi

Ç

Zaman hızla akıp geçmiş arkadaşımın bir erkek çocuğu olmuştu. Çocuk her gittiğimde klasik müzik dinler ve naif oyuncaklarla oynardı.Bir gün ona bir oyuncak tabanca aldım. Çocuk elinde oyuncak tabanca onlara gittiğimde Ferhat Amca izin verirsen seni vurabilir miyim dediğinde bu incelik hemen dikkatimi çekmişti. Kibarlığın ve naifliğin dozu bence kaçmıştı. Bu aileden bu kadar kibar bir çocuk kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.. Ferhat Amca seni vurabilir miyim? Evet vur mu demeliydim acaba çocuk kırılmasın diye yada hadi eşek sıpası ne vurması mı demeliydim.Ziyadesiyle fazla çıtkırıldım bir davranıştı. Çayımı yudumlarken çocuk yine seslendi; Ferhat Amca yastıkla sana vurabilir miyim size diye… Bende bu ufaklığa hayatın tam olarak böyle olmadığını yeri geldiğinde kibarlığın doğru bir davranış olduğunu anlatmak isterdim ama beni anlayamayacak kadar küçüktü. Yıllar sonra bu arkadaşım kendi memleketine yerleşmişti.23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk

18

Bayramı dolayısıyla yurt genelinde tüm illerden çocuk çağıracaktık ve bir sponsor firma eşliğinde bu çocuklara gündüz anıtkabir gezisi akşamda eğlence tertip edecektik. Herkes illerde irtibata geçebileceği çocuklu kişileri aramaya başlamıştı bile. Benimde aklıma arkadaşımın oğlu gelmişti. Bu kadar masum ve nazik bir çocuğu böyle bir günde taçlandırmak en kutsal görevimdi. Arkadaşımı aradığımda bir sorun olmadığını ve ufaklığı gönderebileceğini söylemişti. Ve büyük gün gelmişti. Bizim ufaklıkta 10 yaşlarına gelmişti. Çocuklar Anıtkabiri gezmiş gündüz kutlamalara katılmışlardı. Bizim ufaklık akşam gösteri yapılan merkeze gelince beni görüp hatırlamıştı. Bu durum benim çok hoşuma gitmişti. Bu çocuk hem kibar hem de çok zeki diye içimden geçirmiştim. Eğlence tüm hızıyla devam ediyor çocuklar şarkılarla çılgınca dans edip eğleniyorlardı. Bu arada programı sunan sunucu, çocuklara bilmece sordurup cevabını bileceğini iddaa ediyor bilemediği her bilmece için ödül veriyordu. Sunucu arkadaşım olduğu için bizim arkadaşın çocuğunu kaldırması için bir göz işareti yapmıştım. Vali dahil herkes protokolde gösteriyi izliyordu. Bizim çocuk çok mahçupdur dedim.. sunucunun kulağına çok üzerine gitmesen iyi olur diye gerekli uyarıyı da yapmayı ihmal etmedim.Programın sponsoru olan firmalarında keyfi yerindeydi.Sunucu başladı haydi sor sor bakalım demeye… Çocuk mikrofon uzandığında sordu; Bize gel Gö..ne koyayım dedi.., sunucu bana bakıp anlamadım dedi. Çocuk bu sefer daha da yüksek bir sesle Bize gel Gö..ne koyum deyince sunucu renkten renge girmişti. Bende ne yapacağımı şaşırmış o an yerin dibine girmek istemiştim. Progroma sponsor olan firma yöneticileri ve

protokol yüzleri asık bir şekilde sahneye doğru bakıyorlardı. Ben o an yok olmak istemiştim ama nafile…Bizim çocuk bilemediniz değil mi? Hemen söyleyeyim o zaman MİNDER deyince sunucu hemen hediyesini verip protokole doğru övgüler yağdırmaya başlamıştı bile. Sunucu durumu kurtarmanın verdiği rahatlamayla Evet minder minder dedi ve bir alkış tufanı kopmuştu kalabalıkta.Küçük çocuk sunucunun bisiklet vermesinin coşkusuyla iyice coşmuş mikrofon elinde bağırıyordu herkes bize gelsin bugün hepinizin gö..ne koyum diye… Çocuk elinde telsiz mikrofonla otel salonunda koşturuyor ve durmadan bu bilmeceyi tekrar ediyordu. Vali ve protokol çocuğun elinden çabucacık alın şu mikrofonu der gibi bakıyorlardı hepimize ama çocuk çıldırmıştı… Bu tatsız akşam eğlencesinin ardından sponsor firmalardan biri ile durum değerlendirmesi yapıyorduk. Genel Müdür genel olarak Çocuk Şenliğinin iyi geçtiğini ama son bilmecenin çok da hoş olmadığını kibarca anlatıyordu. Ama çocuk Üstadım ne yapacaksın işte..Sonuçta yöresel bir bilmece işte.. Kötü niyet yok deyip konuyu geçiştiriyordu. O sırada Genel Müdürün altında bulunan sandalye minderi yere düştü…O sırada olaydan haberi olmayan şoförü ; Durun efendim ben koyayım deyince ben ve Genel Müdür kendimizi yerlere atarak dakikalarca güldük yere düşen mindere bakarak…

19


20

21


ETKİ-TEPKİ “iki cismin karşılıklı olarak birbirlerine uyguladıkları kuvvet her zaman eşit ve zıt yöndedir” Gerçek kesitlerde anlattıklarım tam da buna örnek diyebiliriz. Sene 2005 çalıştığım kafeyi tatlı düşüncelerle ziyaret eden bir sevgili düşünün.Herşey gayet iyi. Oturup çay mı ısmarlamadım, kahve mi yapmadım? O kadar ilgilendim yani anlatamam. Dakkalar geçer ve sonrasında karşı istekler gelir. Resim çizebiliyoruz hani... ‘’Beni çizer misin?’’ kelimesi ağzından çıkıverdi. E tabi sonuçta o benim sevgilim ve benimle ilgileniyor. Ben neden çizmeyeyim. Hızlıca çiziverdim Bkz:1 Karşılığında ne tepki beklersiniz peki ? Canavara dönüştü resmen. Tepkisini gösterdi tabi. Aynı ayların birinde tekrar buluşup geziyoruz. Günlük tüm aktiviteleri yaptık. Bowling,sinema,burger vb. Sonuçta mutluluğu stokladık ve sadece gece ki mükafatlandırma sevişmesi kısmını bekliyoruz. Eve doğru yürürken birden yağmur çiselemeye başladı ve sarıldık ıslanıyoruz birlikte. Derken sevgimiz de kat kat artıyordu. Bkz:2 Romantik atmosfer ile birbirimizi her zaman seveceğimizi düşünüyorken hemen ağzından o cümle dökülüverdi. ‘’Keş-

22

ke arabamız olsaydı’’ Bütün maddi düşünceler hooop sırtımda oturdu. Belimi ağrıttı şerefsiz düşünceler. Eve gidene kadar araba almayı düşündüm durdum. Bu saatten sonra neee? gecenin mutlu sonu mu kalmış. En bomba ve en can alıcısına geldi sıra.1-2 sene geçti herhalde. Artık bizler sorumluluk sahibi sevgili modundaydık. Hastalıkta sağlıkta falan filan. Rahatsızlık işte pat diye çıkıveriyor. Yanında çorba yapacak birileri olunca ucuz yoldan da atlatıverirsiniz. Ve o hastalık kapımızı çaldııııı… E tabi ben,düşünceli sevgili,korumacı kişilik, güçlü model moduna dönüşüp prensesi oradan kurtarmak için hamlede bulundum. 1 kez ‘’ne oldu iyi misin?doktora gidelim mi?’’ Diye sordum. Hayır gerek yok şimdi geçer diye karşılık verdi. 2.kez tekrarladım ‘’Doktora gidelim bak.Sen bu a ğrıyla duramazsın hem ödevin de var’’ dedim. ‘’Birşeyim yok her bahar aynı hastalığa kapılıyorum geçer şimdi’’dedi. Sonuç

:artık garanti bir söz duyan kulaklarımın,yapacak bir şeyin yok.

Bu böyle iyi diye beynime sinyaller göndermemle son buldu. Ve tabiki de ardından bana koyan kısım Bkz:3 Sadece 1 kez soran kişiyle doktora gitmeyi kabul etti. Ben de onlara arkadaş olarak eşlik ettim. Taksi parasını ödedim, bir şeyler içer misiniz diye sorduuuum. eee sonuçta yeri gelir arkadaşı olursunuz dimi? Not: 1)Kız arkadaşınız kiloluysa zayıf çizin 2)Araba isteme gibi maddi durumlarda geçiştirin. 3)Bu kızlara gelsin, Bir erkek size 2 kere aynı şeyi sorduktan sonra siz ne derseniz inanır. Naz her yerde pek kullanışlı değil malesef.

23



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.