23 minute read

KAPAK KONUSU

POZİTİFTEN NEGATİFE, YENDİM SENİ KORONA!

Tek başına bir odada, ne yaşayacağın ve kaç gün kalacağın belli değil ELÇİN IŞIDAN (Eğitimci - Yazar):

Advertisement

SABREDELİM, DAYANALIM ve BU SAVAŞI KAZANALIM.. EVDE KAL CANIM TÜRKİYE

Bilemezdim ki ben de bu illet hastalığı yaşayacağımı.. Halbuki ne hazırlıklar yapıyordum. Gelinlik provaları, kına gecesi hazırlıkları, davetiyeler, düğün hazırlıkları..

Dünyadan aldığımız haberler bu süreçte çok canımızı sıkıyordu. İnsanlar bir virüsle boğuşuyor ve kayıplar veriyorlardı. Korkunç, bu gerçekten korkunçtu. Aylar, haftalar geçti ve ülkemin üzerine bir kara bulut gibi yer

YENDİM SENİ KORONA

leşti bu meret hastalık. Derken yayılmaya ve can sıkıcı haberlerle bizi karşı karşıya bırakmaya mecbur kıldı. Bir anda insanlığın hayatı değişti. Okullar kapandı. İş yerleri tek tek kapılarını ne zaman açılacaklarını bilmez bir durumda kilitledi. Çok üzücü şeyler oluyor derken anlamadığım bir vücut ağrısı yaşamaya başladım 23 Mart sabahı. Uyandım, işime gitmek için. Her sabah uyandığımdan farklı bir sabahtı. Her yerim ağrıyordu. Neden? Ama bu ağrıyı tariff etmemin imkanı yok. Gün boyu ağrıyı yaşadım. İlk defa aldığım ağrı kesici işe yaramadı. Hava soğuk iş yerimde soğuk. Muhtemelen üşüttüm ben. Ertesi günü ve sonraki gün ağrılarımın artması ve başımdaki ağrının anlamsız tarifi.. Okuldan geldiğim gibi yattım. Allah allah titriyorum, ağrılar da geçmiyor

ve sabaha karşı tarifi zor bir ishal..

Artık dayanamayacağımı anladığım noktada nişanlımı aradım. Apar topar hastaneye gittik. Bu yaşadıklarım normal değildi. Korku, endişe içinde girdim hastaneye. Hemen bir serum, doktor tarafından muayene ve testler.. Ardından tomografi..

Sonuç !.. Hoşgeldin Covid-19.

İşte o anda yaşadıklarımı, hissettiklerimi tarif etmenin mümkünatı yok.. Nişanlım karşımda yıkılmış ve ben

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Koronavirüs vakaları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hergün artarak devam ediyor. Ülkemizde bu kabusun başlangıcı iki aya yaklaştığı için sevindirici bir şekilde hastalığı yenenlerin sayısı çoğalmaya başladı. Bölgemizde bu hastalığa yakalanıp, hastane sürecini yaşamış ve virüsü yenerek hayata yeniden başlayan komşularımız sizler için yaşadıkları zorlu süreci anlattılar.

korkudan ne diyeceğimi bilemiyorum.

O anı, sonucu duyduğumuz andaki duygularımı anlatmam inanın zor. İnsanın beyni uyuşur ve orada yığılıp kalırsınız ya hani, işte böyle bir şey..

Bu sonuçlarla ve yaşadığım semptomlarla hemen hastaneye yatışım gerçekleşti.

Tek başıma bir odada kaç gün kalacağımı ve neler olacağını bilmeden yaşadığım anlar.

Oturdum yatağa, hiç halim yok. Duvarlara baktım öylece.. İnanın çok zor...

Bir hemşire geldi. Astronot gibi, uzaktan elindeki poşeti bıraktı ve gitti.

Nişanlım su, meyve ve bir kaç ihtiyacım olacak malzemeleri bırakmış. Onu göremedim. Çünkü almıyorlar. Yasak!..

Bunun acısını kimse yaşamadan bilemez..

Saatlerdir ne yaşıyorum ben. Gerçek mi bunlar?

Benim TEK BAŞIMA, burada ne işim var? .................

Bir kaç saat sonra da bir çanta geldi. Nişanlım evden gidip annemin hazırladığı kıyafetlerimin olduğu çantayı alıp getirmiş. Hemşire kapıdan bıraktı ve gitti.. Yine yok.. Yok.. Yine göremedim. ʻAllahım neler oluyor? Ne yaşıyorum benʼ dediğim her anda gözyaşlarımla per perişanım.

Sabah evden çıktım ama dönemedim eve. Annemi göremedim. Kim bilir de ne kadar göremeyeceğim. Ağladım.. Çok acı bir durum tek başına kalmak.. Allah kimseye yaşatmasın, kimseye.. !

Başlıyor hastanede sevimsiz günler.. 27 Mart Cuma günü hastaneye yatışım gerçekleşti ve 9 gün hastanede

kaldım. Covid-19 ile savaşmaya başladım. İlk günler vücut ağrımla beraber mide bulantısı, bir kaç gece kusma oldu. Yüksek ateş buna eklendi. İshal durumum geçmekte zorlandı biraz. Her sabah ve akşam 9 gün boyunca büyük bir serum aldım. Saatli her gün verilen ilaçlar, ekstra ateş düşmesi için takılan serumlar.. Kolum, elimin üzeri mosmor olmaya başlamıştı. Yemek yemekte zorlandım çok defa. Midem bulanmasın diye kuru ekmek yemeye zorladım kendimi. Hastalığın seyri çok ağır. Yaşanılanlar sizi halsiz ve dirençsiz bırakacak kadar kötü. Bunun yanında dışarıdan duyduğum diğer covidli hastaların sesleri.. Bu daha korkunç. ➔

“Sabah evden çıktım ama dönemedim eve. Annemi göremedim. Kim bilir de ne kadar göremeyeceğim. Ağladım.. Çok acı bir durum tek başına kalmak.. Allah kimseye yaşatmasın, kimseye..!”

Kimseyi görememek, dokunamamak ve tek başına savaş vermek. Gerçekten çok ağır. Evet, herkesin hayatında ağır hastalıklar, ameliyatlar, hastanede yatışlar mutlaka olmuştur. Ama yanında refakatçi ile.. Bu hastalığın en kötü yanı yanınızda kimse kalamaz. Kimseyi göremezsiniz. Tek başına kalmak ve savaş vermek zorundasınız!

Hala daha bu hastalığın ciddiyetine varamamış insanlar görüyorum. İnanın tek başınıza bir hastane odasında kalsanız ve savaş vermek zorunda olsanız değil kafanızı, burnunuzu evden dışarı çıkarmazsınız. Lütfen önemseyin. Hem kendinizi, hem ailenizi, sevdiklerinizi..

Yavaş yavaş günler geçtikçe semptomlarım azalmaya başladı. Doktorum iyiye gittiğimi söyleyince yaşadığım sevinci anlatamam. Sanki yeniden doğmak gibi..

Böyle giderse hastaneden çıkacağımı söyledi. Ama tek başıma yine kimse olmadan bir evde karantinaya devam etmem gerektiğini de ekledi.. Olsun.. Hastaneden çıkayım da tek başıma devam edeyim. En azından ev ortamı olacaktı. Son kontrollerin yapıldığı gün doktor yarın seni taburcu edelim dediğinde boynuna atlayıp sarılacaktım sanki. Hem iyileşiyordum hem de artık hastaneden çıkacaktım. İşte bu gerçekten mutluluk vericiydi. Evde yaş grubu itibariyle risk grubunda olan annem olduğu için eve gidemezdim. Çünkü bulaşıcılığım hala devam ediyordu. Tüm bu yaşadıklarımızdan dolayı nikah günümüz olan 18 Nisan ertelenmişti. Bu hastalıkla beraber bununla ilgili yaşadığım duyguyu anlatamam. Bir de bunun üzüntüsü vardı içimde o hastane sürecinde..

Annemle ya da başka birinin ya

nında kalamayacağım için evlendikten sonra kalacağım ev tercih edildi. Tek başıma karantina bitene kadar orada kalmam uygun olacaktı. Nişanlım tarafından eksikler giderildi ve hastaneden çıktığım gün evime yerleştim. İşte burada da değişik duygular yaşadım. Evlenip eşimle girecektim o eve.. Dostlarımla nehayallerle hazırlayacaktık o evi..

Olmadı, ne yapalım. Önce sağlık..

Evime girdim.. Tek başına ne kadar süre yaşayacağımı bilemediğim evim

Hoş geldim :)

Herkeste bir sevinç vardı. Çünkü hastalığı yenmiş ve hastaneden çıkmıştım. Onca insanın tanıdığım, tanımadığım milyonlarca kişinin dualarını, sözlerini, kıymetli mesajlarını ve aramalarını, defalarca aramalarını unutamazdım. Onlar için bu savaşı bırakamazdım. Çok şükür 9. günde hastaneden çıkarak güldürdüm herkesin yüzünü..

Şu an tek başıma karantinaya ve tedaviye devam ettiğim 30. günüm. Bu hastalığın ağır yaşadığım seyri dışında tüm bu günler ve geceler boyunca yaşadığım duyguyu sizlere tarif etmem

“Şu an tek başıma karantinaya ve tedaviye devam ettiğim otuzuncu günüm. Bu hastalığın ağır yaşadığım seyri dışında tüm bu günler ve geceler boyunca yaşadığım duyguyu sizlere tarif etmem inanın çok zor.”

inanın çok zor..

Sanırım biraz üzerimden bu durumu atmak için zamana ihtiyacım olacak.

Şimdilerde hastanede son testlerim yapıldı. Hepsi negatif çıkarsa (inşallah çıkacak) tek başına yaşamım sona erecek. Muhtemelen siz bu yazıyı okuduğunuzda her şey bitmişhatta sevdiğim adamla nikâhım yapılmış olacak. (yeni nikah tarihimiz 30 Nisan) :)

Diyeceğim o ki.. Bir Covid-19 hastalığını yaşamış ve atlatmış biri olarak sağlığımızın hayatta her şeyden daha önemli olduğunu söylemek isterim.

Bu süreçte yanımdan bir an bile ayrılmayan, mesajlarıyla, telefonlarıyla her an varlıklarını yanımda hissettiren tüm sevenlerime, dostlarıma, arkadaşlarıma tanıdığım, tanımadığım herkese çok teşekkür ederim. Allah hepinizden razı olsun.. Dualarınız için sonsuz teşekkürler.

Canım ailem.. Varlığınıza bin şükür. Canım eşim, sen hep ol.. Seni çok seviyorum Enver ŞAHİN

Hastalıkla savaşan herkese geçmiş olsun diyor, aramızdan ayrılan tüm hastalarımıza da Allahtan rahmet diliyorum..

Rabbim hepimize sabır versin. Sağlık ve huzur versin. EVDE KAL, SAĞLIKLI KAL TÜRKİYE

Ve önümüzdeki günlerde uzaklardan kutlayacağımız annelerimizin Anneler Günüʼ ̈nü kutluyorum. Önlerinde saygıyla eğiliyorum.

Ve tüm İslam aleminin Ramazan Bayramını kutluyor, sağlıklı, huzurlu, nice bayramlara kavuşmak üzere hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.. ■ ➔

En yüksek bulaşma riski taşıyan özellikle hemşirelerimize ve sağlık personeline teşekkür ederim ASAF ENGİN GÜNER (İşletmeci-Köşe Yazarı):

Bir Korona Vak’asının Anotomisi

16 Mart 2020 Pazartesi

Yurtdışından gelen bir yakınımla temasım oldu.

20 Mart Cuma

Baş ağrıları başladı. 21 Mart Cumartesi

Baş ağrıları devam etti.

22 Mart Pazar

Baş ağrılarına ilave olarak belde ve bacak eklemleri ile kaslarda ağrı ve huzursuzluk başladı.

23 Mart Pazartesi

Diğer şikayetlere halsizlik de ilave oldu.

Halsizlik sebebiyle öğlen ve akşam üzeri işyerindeki kanepede uzandım.

Akşam iş dönüşünde, arabadan eve gidene kadar üşüme hissi geldi.

Eklem ve kas ağrısı için Muscoril tablet almaya başladım. Ağrılara oldukça iyi geldi.

24 Mart Salı

İşe gitmedim. 8 saat arayla, günde 3 kere Muscoril içmeye devam ettim. İçmediğim zamanlar ağrılarım oldu. İç

YENDİM SENİ KORONA

tiğimde, iyi geldi. Ara-ara hafif öksürük ve ishal de eşlik etmeye başladı.

25 Mart Çarşamba

Yine işe gitmedim. Ağrılar için Muscoril almaya devam ettim. İshal bir var, bir yok. Öksürük artarak devam ediyor. Gece 22:00 gibi öksürük arttığı için İstinye Üniversitesi Bahçeşehir Liv Hospitalʼe müracaat ettim.

Hastaneye müracaat ettiğimde, hiç kayıt alınmadan hemen acil hekimine muayene oldum. Doktor, akciğer BT ve kan tahlili istedi. Kasada 1.100 TL. hesap çıkardılar. Peşin ödeyeceğimi söyleyerek, indirim talep ettim. Kasadaki personel, mail ile indirim talep etti. Bunun üzerine fiyatı 800 TL.ʼye çektiler.

Parayı nakit olarak yatırdıktan sonra, akciğer BT çekildi ve hemen doktorun ekranına düştü. Doktorumuz korona tanısına uyduğunu söyledi ve müşahade odasına göndererek kanların da alınmasını istedi. Acil hekiminin bilgisayarında açtığı BT görüntülerini cep telefonu ile video çekip, radyoloji uzmanı olan arkadaşıma WhatsApp üzerinden gönderdim. O da korona tanısını teyit etti. Müşahade odasında kanım alındıktan sonra, 26 Mart Perşembe saat 01:00 civarında, hastanenin 15. katındaki 1518 nolu odaya yatırıldım.

İlaçların gelmesi ve tedaviye başlanması saat 04:30ʼu buldu. Tedaviye 3 çeşit serum, ilaç ve burundan oksijen verilerek başlandı. Sürekli olarak vücut ısısı, kan basıncı, nabız ve oksijen oranları kontrol edildi.

Özellikle 27 Mart Cuma gecesi oldukça sıkıntılı geçti. Ateşim yükseldi, tansiyonum çıktı. Vücut ısısını regüle etmekte oldukça zorluk çektim. Bir üşüdüm, bir ateş bastı. Bedenimi aşırı halsiz ve tükenmiş hissediyordum.

Ancak hiç kendimi bırakmadım. Sürekli sıvı tüketmeye gayret ettim. 28 Mart Cumartesi öğleden itibaren, gördüğüm tedavi bariz bir şekilde etkisini göstermeye başladı. Nefesim rahatladı, halsizliğim azaldı. Bu süre zarfında gıdama mümkün olduğu kadar dikkat etmeye çalıştım. 3 öğün yemeğim evden geldi. Bol baharatlı ve et suyuyla hazırlanmış çorbalar, yemekler sebzeler, salatalar, ev yapımı yoğurt ve ekmek, taze meyvelerden mümkün mertebe tüketerek bünyemi güçlü tutmaya çalıştım.

Tedavim süresince; sağlık personeli, temizlik personeli ve yemek hizmeti veren personel oldukça dakik, güzel ve güler yüzlü hizmet verdiler. Tedaviyi planlayan ve sonuçlara göre revize eden doktorlarımıza çok teşekkür ederim. Ancak bu tedavide en büyük yük kadın ve erkek personelden oluşan hemşirelerimizde… ➔

Zira virüslü hastalarla birebir temas edip, günde 7-8 kez; vücut ısısı, kan basıncı, nabız ve oksijen ölçümleri yapıyorlar. Tüm sağlık personelimizle birlikte, en yüksek bulaşma riski taşıyan özellikle hemşirelerimize şükran ve saygılarımı sunuyorum.

Hastaneye ilk müracaat ettikten sonra, telefonla yeğenim Haydar Günerʼi aradım. Tomografi kontrol edilip, korona tanısı ile müşahadeye alındığım sırada o da hastaneye geldi. Hastaneye yatırılma kararı verildiğinde, Haydarʼa hastaneyle pazarlık etmesini, ona göre yatış yapılmasını söyledim. O da kasadaki personel ile görüşüp, günlük 1.500 TL. olan hastane ücretini yaptığı pazarlık neticesinde, 500 TL.ʼye indirip, tahlillerin ayrıca fatura edileceği konusunda mutabık kalmışlar ve hastaneye “Tahlilleri ayrıca fatura edeceğiz diyorsunuz. Eğer tuhaf bir fatura ile karşılaşacaksak, devlete gidelim.” dediğinde, “Merak etmeyin tuhaf bir fatura ile karşılaşmazsınız, ayrıca bu durumda zaten başka bir yere gönderemeyiz” cevabı üzerine, işleme onay vermiş. 2 Nisan Perşembe günü taburcu edileceğim söylendi. Öğle saatlerinde hemşire geldi. 14 gün evde karantinada kalacağıma dair bir taahhütname ile ayrıca hastaneye ait 2 tane daha belge imzalattı. İmzalattığı belgenin üzerindeki çeşitli şıkları işaretledi. Bir görevli çağırarak, Hasta Yatış/Çıkış Bölümüʼne götürülmemi istedi.

İçinde kirli çamaşırlarım ve eve götüreceğim eşyalar olan 3 tane karton

çanta ve 1 tane sırt çantası olmak üzere, 4 parça eşya elimde, hastabakıcı nezaretinde ilgili departmana götürüldüm. Bir kere ölümcül bir hastalığın tedavisini görmüş ve taburcu edilen bir hastaya hiçbir yardım edilmeden bu şekilde 15. kattaki servisten, zemin kattaki ilgili bölüme yaya olarak gönderilmesi yanlış bir uygulamaydı.

Eşyalarımı zemin kat fuaye alanında bulunan, mermer sahanlığın üzerine bırakarak, saat 13:00 gibi Hasta Yatış/Çıkış Ofisiʼne girdim. İçeride görevli bir genç kız, masa, bilgisayar ve görevli personelin oturduğu ofis koltuğu… Hastalar için herhangi bir sandalye veya koltuk yok. 7 gündür hastanede yattığım için henüz sosyal mesafe diye bir kavram oluşmamıştı. Masaya yaklaştım. Görevli personel, ilkokul çocuğunu azarlar gibi “Beyefendi, biraz uzakta bekler misiniz?” dedi. Ben de odanın kapısının ağzına gittim. Suratını ekşiterek, toplam hesabımın 12.120 TL. olduğunu bunu ödememi, yanımda yoksa ödemeyi yapmak üzere bir yakınımı çağırmam gerektiğini söyledi. Söz konusu hesabın dökümünü istediğimde, “Ödeme yapmadan döküm veremiyoruz. Ödeme yaptıktan sonra e-fatura ve döküm mail olarak tarafınıza gelecek” dedi.

Hastaneye yatarken 500 TL./Gün ve kan tahlilleri üzerinden anlaşma yaptığımı, ayrıca bir akşam önce Sağlık Bakanıʼnın televizyonda konuşma yaptığını ve korona tedavisi görecek hastalardan ücret alınmayacağını

açıkladığını söyledim. Kanuna aykırı hiçbir şey yapmadıklarını, bu parayı ödemem gerektiğini tekrar söyledi. Bunun üzerine, Bakanlığı arayıp bilgi almak istediğimi söyledim. Bana boş fuaye alanını gösterdiler.

Fuaye alanında sahanlıktaki mermerin üzerine kirli tişörtlerimi yaydım ve sırasıyla İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Basın Danışmanı Cihan Karabel, Sabim Alo 184, Alo 170 (2 kez yaklaşık 15 dakika beklememe rağmen ilgili bölümle konuşamadım), İstanbul Milletvekili Hasan Turan ve Danışmanı Furkan Bey ile bir dizi telefon görüşmesi ve CİMERʼe (02.04.2020 tarih ve 2001111919 no ile) şikayet başvurusu yaptım. Bu süre zarfında Hasta Yatış/Çıkış Ofisiʼndeki görevli bayan 2 kez ofisine, ayağına çağırdı. İlkinde “Beyefendi bizi Esenyurt İlçe Sağlık Müdürlüğüʼnden aradılar. Yasal olmayan hiçbir şey yapmıyoruz. Ancak size % 10 iskonto yapabiliriz. Lütfen ödeme yapın.” dedi. Görüşmelerimin devam ettiğini, haber beklediğimi söyledim. İkinci sefer, yine öğrenciyi azarlayan öğretmen edası ile tekrar “Beyefendi ödeme yapın” dedi. Tekrar haber beklediğimi söyledim.

Buz gibi mermerin üzerinde oturmaktan üşüdüğüm için geçen süre zarfında, koridorda volta atarak ısınmaya çalıştım. Öğle yemeği yememiştim. 4,5 saat süre ile ne bir sandalye verildi, ne su soruldu, ne yemek. Bu kadar uzun süre böyle bir muameleye maruz kalmam, açlık ve susuzluktan dolayı tansiyon ve ➔

şeker değerlerim alt üstü oldu. Saat 17:30 sıralarında Ofis çalışanının şefi olduğu tahmin ettiğim, kıvırcık saçlı bir hanım “Beyefendi gelir misiniz?” dediğinde, kan beynime sıçradı.

Kendisine; söyleyecek bir sözleri varsa yanıma gelip, söylemelerini, 4,5 saattir aç-susuz beklediğimi, korona tedavisinden yeni çıkmış bir hastaya mermer sahanlığın reva görüldüğünü, basiretli bir tüccarın müşterisine önce hesap dökümü çıkartması gerektiğini, müşterinin onayını aldıktan sonra tahsilat yapabileceğini, benim de gıda işletmeciliği yapan bir tüccar olduğumu ve tarifemizin asılı bulunduğunu, yemekten sonra müşterinin önüne hesabı götürdüğümüzü ve bu hesaba göre tahsilat yaptığımızı, basiretli tüccarın da böyle hareket etmesi gerektiğini öfke ile bağırarak söyledim.

Ancak bu hanım küçümseyen bir tavırla; “Biz yemek yapmıyoruz, bakın sizi şifa ile taburcu ediyoruz, Tüccar Bey lütfen gelir misiniz?” diye terbiyesizce karşılık verdi. Terbiyesini takınması gerektiğini, hiç kimseye ve hiçbir müşteriye böyle alaycı ve terbiyesizce hitap edemeyeceğini yüksek sesle ifade ettim.

Kendi odasında koltuk olduğunu, sakince konuşarak bunu halledebileceğimizi söyleyince odasına gittim. Hesabın dökümünü vermelerini istedim. Hesap dökümünü ancak ödeme yaptıktan sonra verebileceklerini söylediler. Ben de şeker ve tansiyonumdaki değişimin etkisiyle ve oldukça yüksek bir ses tonu ile bunun ticaretin usulüne aykırı olduğunu ve hesap dökümümü görmek istediğimi tekrar ettim. Çok yüksek sesle konuştuğumu ve kendisine vurmamdan korktuğunu böyle giderse, beyaz kod vererek polis çağıracağını söyledi. Benim gibi sakin bir insanı bu duruma getirdikleri için asıl sorumlunun kendileri olduğunu, lütfedip beyaz kod vermelerini ve polisin gelmesini istediğimi, çünkü hesabı göstermeden zorla haksız bir paranın tahsil edilmeye çalışıldığını söyledim. Hatta o sırada cep telefonundan 155 nolu Polis İmdat telefonunu iki kez aradım. Ancak ikisinde de telefon düşmedi.

Benim bu söylemim üzerine, sakin olmamı, % 50 personel indirimi yapılarak faturayı 6.000 TL.ʼye indirmeyi teklif ettiklerini söyledi. Madem bu paraya iniyor da, beni 4,5 saat boyunca neden aç-susuz mermerin üzerinde beklettiklerini sorduğumda, pişkin pişkin sırıttılar.

Hastaneye yatışta kredi kartındın çektikleri 631 TL. avansın üzerine, yine kredi kartımdan 5.350 TL. tahsilat yaptılar ve hastaneden ayrıldım.

Hastaneden çıktıktan 2 gün sonra, 4 Nisan Cumartesi günü reçetemi eczaneye gönderdim. Eczane, 4 Nisanʼda hastanede yatıyor göründüğüm için sistemin reçeteye onay vermediğini söylediler (Hastanenin bu suiistimalini de 04.04.2020 tarih ve

2001175938 nolu Cimer başvurusu ile şikayet konusu yaptım). Bunun üzerine hastanenin internette bulduğum telefon numarasını aradım ve durumu anlattım. Aradığım numara hastane grubunun call centerʼı olduklarını söylediler ve İstinye Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Bahçeşehir Liv Hospital)ʼnin telefonunu verdiler. Hastaneyi aradım. Görüştüğüm yetkili, 15- 20 dakika içinde sistemde gerekli düzeltmeyi yapacaklarını söylediler.

Yarım saat sonra eczane ile görüştüm. Tekrar sıkıntı olduğu, reçetenin 2 Nisan, raporun ise 3 Nisan tarihli olduğu için Sağlık Bakanlığı kontrolü altında dağıtılan “Plaquenil” isimli ilacı, ecza deposundan alamadıklarını söylediler. Tekrar hastaneyi arayıp, reçetemi yazan Dr. Mustafa Çakarʼın asistanı ile görüştüm. Asistan, doktor ile görüşüp, “Plaquenil” isimli ilaç için ayrıca bir reçete düzenlendiğini söyledi ve bu reçeteye ait kod numarasını telefonda verdi. Eczaneye kodu bildirdiğimde, günlerden cumartesi olduğunu, ecza depolarının öğleye kadar çalıştığını, ilacın pazartesiye kalacağını bildirdi. 6 Nisan Pazartesi eczaneyi aradığımda, Sağlık Bakanlığıʼnın reçete bilgi işlem sisteminde sorun olduğunu söylediler. Gün içinde birkaç kez görüşmeme rağmen halledemediler. Ertesi güne kaldığını söylediler.

Tedavinin asıl ilacı olan “Plaquenil” isimli ilaç, 7 Nisan Salı akşam üzeri tarafıma ulaştı ve kullanmaya başladım. ■ ➔

Çocuklarım ne olacak, hem anne hem baba, bu kabus olmalı! Fadime Aksu Sönmez ve İbrahim Sönmez:

BenFadimeAksuSönmez,evliiki çocukannesiyim,eşimİbrahimSönmez38yaşında.Eşimdebuhastalığınilkbelirtileri7Nisanʼdabaşladı. Önceikigünsürenburuntıkanıklığı oldu.Dahasonrasesideğişti,gripmiş gibihaftasonuartanbirhalsizlikve eklemağrılarıoluştu.Busürezarfında eşimağrıkesicivesoğukalgınlığı ilaçlarıiçiyordu,ancakpazargünüakşamıateşiçıkmayabaşladı.(Meğerse içtiğiilaçlarhastalığınbelirtilerinibaskıladığıiçinhastalıkilerlemişbelirtileri anlayamadıkbuyüzden.)

Pazartesigünüdearaaraateşi çıkıyordu,ateşdüşürücühap içiyordu.İçimdebirhuzursuzlukoldu, çünküeşimle10yıldırevliyizhiç ateşlenmezdi;tersgidenbirşeyler vardı.Salısabahıözelbirhastaneye (ŞişliMemorial)gitti.Bende kendisiylegitmekistedimancak istemediʻikimizbirdenkoronasalgını nedeniyleriskegirmeyelimʼdedi. 14Nisansalısabahıeşimhastaneye gitti.Eşimiuğurlarkeniçimçok buruktu, bugidişinuzunsüreceğinihissetmiştim. Yapılantestlervetomografisonucuiyi çıkmadı.Tomografideeşiminherikiakciğerdetutulumbaşladığınıvetomo

YENDİMSENİ KORONA

grafisonucununkoronaylauyumluolduğunusöylemişlerveyatışınıyapmışlar.Ohaberialıncakendinizibir çıkmazdahissediyorsunuz.Eşimeçok üzüldüm,çocuklariçin,evdekileriçin çokendişelendimamaeşiminsesiiyi geliyordu.Ogecesabahakarşıuyumuştum,sabahuyandığımdaboynumdaşi ddetlibirağrıylauyandım. Kaslarımağrıyordu,ʻstrestenolduʼdiye düşündüm.Öğlenedoğruüşümetitreme,ateşiminçıktığınıanladım.Ateşim38çıkmıştı,ateşdüşürücüilaçiçtim enfazla37,5düştü.Eşimiaradım.Bu aradasağlıkocağındandoktoruarayıp eşiminCovid-19hastasıolduğunusöyledim.Bizimşikayetimizinolupolmadığını,evdekiminolduğunusordular. Bendeateşiminolduğunuveeşimin yattığıhastaneyegitmekistediğimisöyledim.112veya184arayıpambulans çağırabileceğimisöylediler. Bende aradım,ambulansgönderemeyeceklerinigönderselerbilebenimistediğim hastaneyedeğilonlarınuygungördüğü hastaneyegötürebileceklerinisöylediler.

Eşiminyattığıhastaneyiarayıponların ambulansgöndermeleriniistedim,böyle birhizmetlerininolmadığınısöylediler.

Evdeüçsaatboyuncaambulans gelmesiiçinuğraştım,ancakensonundaateşimtekraryükseldiveşiddetlibirsırtağrısıbaşladı.Enson çaresizbirşekildetaksiyebinmekzorundakaldım.3tanemasketaktım,şal sardımyüzüme,ellerimeeldiventaktım,taksinincamlarınıhavanınsoğuk veyağmurluolmasınarağmenaçtım. Eşimeşyalarımıberaberimdegetirmemisöyledi.Benimdeyatışımyapılabilirmiş,tomografisonucumagöre.

Evde7ve2yaşındaikikızım,63yaşındaannem,24yaşındayeğenim vardı.2yaşındakikızımbeşiğindeuyuyordu,onagidipuzunuzunbaktım, uzaktankokusunuiçimeçektim.Büyük kızımlakonuştumonuçoksevdiğimi söyledim,birsüregelememeihtimalim olduğunu,busüreiçindekardeşine kendisineçokiyibakmasınıonuçok sevdiğimiunutmamasınıistedim. Çünkübirbilinmezliğegidiyordum, ➔

beni neyin beklediğini bilmiyordum.

Hastaneye ulaştığımda acilden giriş yaptım, yarım saat kadar bekledikten sonra müşahede odasına alındım. Hemşire geldi şikayetlerimi sordu, eşim de hastanede yattığı için Covid-19 testi yaptılar, sürüntü, kan aldılar daha sonra tomografi çektiler. Yarım saat sonra beni tekrar çağırdılar, önüme bir yığın kağıt koyup, imzalamamı yatışımın yapılacağını, sol akciğerde tutulum başladığını söylediler.

Doktor odanın kapısının önünde ʻyatırmak zorundayız siziʼ dedi. Evde küçük çocuklarımın olduğunu, evde tedavi olmak istediğimi söyledim. Bunun mümkün olmadığını, akciğerlerimin iyi durumda olmadığını, bugün böylesiniz ama yarın nasıl olacağımı bilemediklerini söylediler. O an daha da artan bir stres ve ilk aklıma gelen ʻçocuklarım ne olacak, hem anne hem baba bu kabus olmalıʼ dedim.

Yatışım 15 Nisanʼda yapıldı. İki gün süren ateş ve şiddetli sırt ağrıları, üçüncü gün şiddeti daha da artan bir baş ağrısı, 2 kere ağrı kesici serum, 3 nörolojik ağır bir serum taktılar. Ona rağmen dinmeyen bir baş ağrısı ve kusmalar hastalığın pençesinde çırpınışlar. ʻAcaba sona mı yaklaşıyorum, buraya kadar mıymışʼ dedim kendi kendime. Bu esnada kendimi bir an bile düşünmüyordum, aklım sürekli eşimde ve evdekilerdeydi. Eşimin ateşi düşmüyordu, üç gün boyunca enfeksiyon sürekli çıkıyordu. Eşim için çok korkuyordum. 17 Nisan Cuma günü eşimin enfeksiyonu yükseliyor, bende ise şiddetli ağrılar devam ediyordu.

Bu arada bizim ısrarlarımız sonunda ilçe sağlıktan gelip evdekilere test yaptılar. Çocuklara hiç bir şekilde test yapmıyorlar, ateşi varsa öyle yapıyorlar. 63 yaşındaki annem ve yeğenimin testleri pozitif çıktı. Yeğenimin de ağrıları başlamıştı.

O gün çok kötü bir gündü, hastanenin 6. katındaydım bir an dedim ki ʻşu cam açılsa atacağım kendimi aşağıya.ʼ Öyle bir psikolojiye giriyorsunuz ki bir çembere girmiş gibisiniz.

Doktor ile eşim için telefonda görüştüm. ʻEn son yarınki durumuna bakıcaz, eğer düşme olmazsa Çinʼden gelen ilacı deneyeceğizʼ dediler. ʻPeki o ilaca da cevap vermezse, enfeksiyon düşmezse, ne olacakʼ dediğimde,

ʻbunun olmamasını dileyin, bizim de yapabileceğimiz bir şey yokʼ dediler. Ben orada koptum. Bana ʻbenim de iyi olmadığımı, böyle stres yaparsanız sizin de yarın ne olacağınızı bilemeyizʼ dediler. Ertesi gün Cumartesi günü eşimin enfeksiyonu azda olsa düşmüştü, bir oh çektim. Aynı zamanda anneme tomografi çekildi temiz çıktı. Yeğenimle annemde bir şikayet yoktu. Sağlık Bakanlığıʼnın gönderdiği 5 günlük ilaçla evde tedavileri başlamıştı.

Bu esnada ağrılarım daha şiddetleniyordu. Baş ağrısı hayatımda unutmayacağım cinstendi. Neyse ki pazar günü daha hafifledi ağrılarım.

Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, hastanede yattığım 5 günlük süre içinde, amacım kesinlikle genelleme yapmak değil benim, sağlık çalışanları çok kutsal, onları da haklı buluyorum, ancak çok kötü bir hastalık, herkes sizden öcü gibi kaçıyor. Doktorlar bize hastanede yattığımız süre boyunca 3 metreye kadar yaklaşmıyorlardı. Hep hemşirelerle muhatap oluyorlardı. Hemşireler de iyiyseniz günde üç defadan fazla odanıza girmiyorlar. Bu sü“Sağlık çalışanları çok kutsal, onları da haklı buluyorum, ancak çok kötü bir hastalık, herkes sizden öcü gibi kaçıyor.”

rede düşündüğüm tek şey ʻacaba nefesim sıkışırsa hemşireleri arayacak durumda olamazsam, telefona yetişemezsem ne yaparımʼ oluyordu. Eşimi sık sık arayıp kontrol ediyordum. Çünkü ateşi çıktığı zaman eşim yarı baygın gibi oluyordu ve istese de hemşireleri arayamıyordu. Hemşireleri arayıp ʻeşimin ateşi var bakar mısınızʼ dediğimde çoğu zaman azar işitiyordum. Eşimin onları aramasını söylüyorlardı. Zaten çok kötü bir süreç, bir de görülen muameleyle daha da zorlaştı. Taburcu olurken telefon ettiler, ʻhazırlanın taburcu olacaksınızʼ dediler. Eşyalarımı hazırlardım. ʻAmbulansla gideyim, yazık taksicilere deʼ dedim. Ancak bunun mümkün olmadığını söylediler.

Odama ne bir doktor, ne bir hemşire, kimse gelipte bana bilgi vermedi. Bundan sonraki süreçte ne yapmam gerektiği, nelere dikkat etmem gerektiği hakkında hiçbir bilgim yoktu. Tamamen basında, televizyon programlarında dinlediğimiz doktorların anlattığı kadar bilgim vardı. Eşim 10 gün, ben 5 gün yattım hastanede. Şuanda evde karantinadayız. Çok şükür evdekiler de iyi, eşimle ben de iyiyiz. 14 gün sonra karantinamız bitiyor.

Şimdi kara kara düşünüyoruz. İlçe sağlığı aradık ʻeve gelip tekrar test yapacak mısınız?ʼ dedik. ʻBöyle bir uygulamamız yok, isterseniz tedavi gördüğünüz hastaneye gidip orda test verebileceğimiziʼ söylediler.

Bu arada biz hastaneye yattığımızda kendi çabalarımız ve ısrarlarımız sonunda evdeki annem ve yeğenime test yapıldı. Bizi ilçe sağlıktan kimse arayıpta kimlerle görüştüğümüzü sormadılar. Eşimin yanında çalışan eniştesi Esenyurtʼta oturuyordu. Oradaki ekibin çalışma şekli Başakşehirʼle aynı değil. Durumu bildirince oradakiler eniştemize hemen test yaptılar. Onun da testi pozitif çıktı ve evde 5 günlük ilaç tedavisi başladı. Ayrıca Esenyurtʼta test negatif çıkıncaya kadar test yapıyorlarmış.

Bu süreç çok sıkıntılı, hem bedenen hem ruhen çok yıpratıcı. Hastaneden çıktığımda saçlarımda beyaz olmamasına rağmen, dikkatimi çekecek kadar beyazlarım olduğunu gördüm. Yaşadığım stresi siz anlayın artık. Allah kimseye yaşatmasın. ■ ➔

Ben sadece haftanın bir günü markete gidiyordum HANDAN HACIBEKİROĞLU:

Ben Handan Hacıbekiroğlu, 57 yaşındayım. Hiç bir kronik rahatsızlığım yok. 22 Mart tarihinde 37,9 ateş ve halsizlik ile dahiliye doktoruna gittim. Yapılan klinik muayene sonrası mevsimsel allerjik reaksiyon olduğu söylendi. 2 gün verilen allerji ilaçlarını kullandım. Fakat rahatsızlığım giderek artıyordu. Şiddetli sırt ve göğüs ağrısı, eklem ağrıları ve koku duyusunda kayıp başlamıştı. 24 Mart tarihinde bu sefer göğüs hastalıkları doktoruna gittim. Doktorum akciğer BT istedi. Yapılan BT sonucum pozitif geldi. Bunun üzerine hastaneye yatırıldım. Yapılan Covid-19 testim 5 gün sonra pozitif geldi. Bu sırada tedavim başlamıştı. Hastalığımın başladığı 10. gününde tekrar yapılan Covid-19 pozitif olarak devam etti. Tedavim halen daha hastanede sürüyordu. 14. günün sonunda bir kez daha test yapıldı ve negatif olmuştu.. Negatif geldikten sonra hastaneden taburcu edildim. 14 gün de evde karantinada kaldım. Bugün itibari ile eski ev içi aktif yaşantıma kavuştum.

YENDİM SENİ KORONA

Sadece koku duyumun kaybı devam etmekte. Şunu söyleyebilirim ki biz dört kişilik bir aileyiz. Virüsün Türkiyeʼde görüldüğü ilk günden beri aile büyüğümüz babamız 90 yaşında ve by-pass, Coah ve mide Ca rahatsızlıklarından dolayı kendimizi karantinaya almıştık. Ben sadece haftanın bir günü markete gidiyordum. Markete gittikten 48 saat sonra rahatsızlığım başladı. Benimle beraber babamın da ateşi yükselmişti. Bunun üzerinde bende Covid-19 pozitif çıkınca aile bireylerim babam ve ablamda hastaneye yatırıldılar. Ablamda hiçbir semptom yoktu ama onların da Covid-19 pozitif çıktı. Ben 14 gün, babam 10 ve ablam 5 gün hastanede tedavi gördük. Şu an hepimiz Covid-19 negatif olarak

evdeyiz. Sağlık durumumuz iyi.

Bu virüsün nereden ve kimin aracılığı ile bulaşacağı belli olmadığı için lütfen kurallara mümkün oldukça uyalım ve gerekmedikçe dışarı çıkmayalım. Biz şayet babamızdan dolayı kendimizi karantinada tutmasaydık bizden de çok kişiye bu virüs bulaşabilirdi ve inanın tek başına yaşanan tedavi süreci çok zor ve yıpratıcı. ■

“Babam ve ablamda covit-19 pozitif çıktı. Ben 14 gün, babam 10 ve ablam 5 gün hastanede tedavi gördük. Şu an hepimiz Covid-19 negatif olarak evdeyiz.”

10 metrekare odadan burnunuzu bile çıkaramadığınızı düşünün HAYAL ÇEÇEN (Psikolog):

Yaşadığınız zor zamanlardan sonra, nasıl yaşadığınız, o zamanları nasıl geçirdiğiniz değil sizde bıraktığı duyguları hatırlıyorsunuz. Kişisel felaketim dediğim corona virüsünü de nasıl atlattığımı olay, duygu, düşünce üçlüsü içinde anlatmayı doğru buluyorum.

İlk söyleyebileceğim şey, corona öncesi çeşitli sebeplerden 3 ameliyat geçirmiş bir insan olarak daha önce kendimi böyle bitkin hissetmediğim olacaktır. Virüs benim üzerimdeki etkisini mart ayı ortalarında ateş ve halsizlik ile gösterdi. Ateş, aldığım ateş düşürücülerle tahammül edilebilir düzeydeydi (37,5- 38,5). Ancak vücudumdaki her bir eklemin ayrı ayrı ağrıması, gece ağrı kesici alıp yatmama rağmen uykudan ağrıyla uyanmak korkunçtu. Bu hastalığı geçiren ilk gruptaki kişilerden olduğum için belirtileri ilk göstermeye başladığımda eve kapandım, yanımda eşim vardı ve onunla da mesafe koymaya başladık. Hastaneye niye gitmedin diye soracak olursanız, hastalık konusunda şu anki bilgi düzeyi yoktu ve 184'ü aradığımızda ateşle beraber kuru öksürük ve nefes darlığını soruyorlardı ki ilk hafta benim kuru öksürü

YENDİM SENİ KORONA

ğüm ya da nefes darlığım olmadı. O haftayı ağır bir grip geçirdiğimi düşünerek, evde daha önceden bildiğimiz tedavi yöntemlerini uygulayarak geçirdik.

Ateşim ilk haftanın sonunda düşme gösterdi. 2. haftaya girdiğimizde ateşim düşse de aldığım tüm vitaminlere rağmen eklem ağrılarım ve bitkinliğim devam ediyordu, bir de üzerine mide bulantısı ve hafif nefes darlığı eklenmişti. Bu belirtiler ile gittik hastaneye. Özel bir hastanenin dahiliye bölümünden randevu alarak giriş yaptık. Doktor muayene ettikten sonra kan testi ve akciğer filmi istedi. Eşimle kan tahlilini beklerken, akciğer filmimin sonuçları daha hızlı geldi ve doktor covid19 olduğumu, virüsün ciğerlerime indiğini, hemen tedaviye başlayacağını söyledi. Eşimle beraber girdiğimiz hastane süreci, benim izolasyona alınmamla sonlandı.

Şu anda evdeki karantinadan sıkılan insanlara şunu söylemek istiyorum. Sevdiklerinizin ziyarete gelemediği, her ne kadar ʻrahatʼ olsa da 10 metrekare odadan burnunuzu bile çıkaramadığınız, eşiniz eşya getirdiğinde bile sadece kapının dışından sesini duyabildiğiniz, hemşirelerin bile günde 2 defa serum takmak veya değiştirmek için geldiği, onda da 3-4 dakikalık kısa sohbetler edebildiği, günün 24 saatinin 20ʼsinde serumla olmak zorunda olduğunuz, yemeğinizi kolunuzda serumla maske takarak almak durumunda kaldığınızı hayal edin. Hala evde kalmaktan sıkılıyor musunuz?

Ben bu hastalığı orta dereceden atlatmış biriyim. Ağır derecede yaşamış, yoğun bakım görmüş insanların duygularını tahmin bile edemiyorum.

Hastanedeki bir hafta tedaviden sonra doktorum çıkabileceğimi, değerlerimin ciddi oranda toparlandığını söyledi. Şunu da belirtmek isterim ki, şu anda herhangi bir covid şüphesi ile hastaneye giderseniz size PCR

denen testi yapacaklardır, bana toplamda 3 tane PCR yapıldı. Birincisi hastaneye yatışımdan 2 gün sonra, ikincisi yatışımdan 5 gün sonra, üçüncüsü de taburcu olup evdeki 14 günü geçirdikten sonra. Son kontrolümde testin sonuçları negatif geldi ve antikor verebilme sürecim başladı.

Bu hastalığı geçiren herkes, çoğu insanın düşündüğünün aksine, antikor veremiyor. Vücudunuzun antikor üretmesi gerekiyor, bazen de vücut bunu üretmiyor. Benim de hastalık sonrası ilk viral antikor testinde sayım yeterli değildi. Siz bu yazımı okurken 2. Antikor testim yapılmış olacak ve umuyorum ki bu sefer sayım yeterli olacaktır. Benim için şans dileyin. Ben de hepimize sağlıklı günler diliyorum. ■

This article is from: