ARTVİN KİTAP VE BELGESELİ Yayına Hazırlayan: İsmail KAHRAMAN Araştırmacı- Gazeteci ve Belgeselci Grafik Tasarım: Şengül GECAL Kamera- Montaj ve Fotoğraf Sercan ATALAY - Emre KAHRAMAN T.C. Kültür Bakanlığı Yayıncılık Sertifika No:19551 www.gebzegazetesi.com - www.belgeselyayincilik.com E-Posta:belgeselyayincilik@gmail.com
İlim Kültür ve Tarih Araştırmaları Merkezi (İKTAV) Kütüphanesinde binlerce kitap ve belgesel kültür ve tarih araştırmacıları ile akademisyenlerin hizmetinde
İlim, Kültür ve Tarih Araştırmaları Vakfı (İKTAV)’nın kültür hizmetlerine sponsor olarak katkıda bulunabilirsiniz
ARTVİN 1
Artvin Belgeseli ve Kitabı
İ
nsan olarak yaşadığımız kentlere çevremize kültür ve medeniyet tarihimize ve atalarımıza karşı büyük görevlerimiz ve sosyal sorumluluklarımız bulunmakta. Hiçbir kişi ve kurum bana ne. Neme lazım dememeli. Sosyal sorumluluklarını yerine getirmeli. Her şeyin maddeleştiği rant ve çıkarın olduğu bir ortamda yaşamaktayız. Her şeyin madde ile ölçüldüğü değerlerin göz ardı edildiği bir ortamda biz dünyanın 80’e yakın ülkesi Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde kültür ve medeniyetimizin izlerini arayarak belgeseller çekmekte çektiğimiz bu belgesellerin hiçbir telif ücreti almadan ulusal ve bölgesel tv kanallarına da yayınlatarak sosyal sorumluluk borcumuzu ödemeye çalışmaktayız. İliM kültür tarih araştırmaları merkezi İKTAV kütüphanesinde yaklaşık beş bine yakın kitap binlerce saat belgesel görüntü araştırmacılarımızın hizmetine sunmuş bulunmaktayız.
ARTVİN 2
Bu kültür çalışmalarımızı gerek kendi imkanlarımız gerekse bu projelere gönüllü sponsor olan çok değerli sanayici ve iş adamlarımızın katkılarıyla gerçekleştirmekteyiz. Artvin Belgesel ve kitabı çok değerli arkadaşım Gebzemizin tanınmış iş adamlarından Salih Çakır Bey’in değerli evladı genç iş adamlarımızdan Kontakt Gayrimenkul yönetim kurulu başkanı Sayın İlker Çakır’ın katkılarıyla hazırlandı. Avrasya Yayıncılar Birliği tarafından birçok televizyon kanalında yayınlanacak Artvin belgeseli ve kitabı örnek bir hizmet olarak kültür hayatımızda yer alacak. Bu eserin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum. İsmail Kahraman Gazeteci ve Belgeselci
ARTVİN’İN TARİHİ Tarih Öncesi Çağlarda Artvin
G
öçebe yaşam tarzını benimseyen biz Türklerin ataları yazılı edebiyat yerine sözlü edebiyat geliştirdikleri için, günümüzde Artvin’in tarih öncesi dönemlerine ait bilgileri İran ve Bizans kaynakları yada Erzurum ya da Kars’a dair günümüz araştırmacılarının eserlerinden öğrenebilmekteyiz. Artvin ve çevresi oldukça köklü ve zengin uygarlıkların yaşadığı bir bölgedir. Toprak yapısının elverişsiz olması ve bilim merkezlerinden uzaklığı nedeni ile planlı ve bilimsel tarzda arkeolojik çalışmalar yapılamamıştır. Buna rağmen Prof Dr. İbrahim KÖKTEN’in Kars civarında ve Çıldır Gölü’nün karşısına yaptığı kazılarda dolmen ve menhir kalıntıları bulunmuştur. KÖKTEN 1965’te Kars’ın güneyinde ve Aras nehrinin kuzey kesimindeki Ala Dağın doğu eteğinde Camışlı Köyünün sınırındaki kayalıklarda geyik avcılığı ile ilgili duvar resimleri bulunmuştur. 1933 ve 1955 yıllarında Yusufeli ve Şavşat yörelerinde halkın bulduğu bakır baltaların MÖ 30004000 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır. Aynı yörede bulunan tunç baltaların 3000-2000 yıllarına ait oldukları bilinmektedir. Artvin ve çevresi tarih öncesi devirleri cilalı taş devrinden başlayarak bakır-tunç demir devri olarak sırası ile yaşamıştır. MÖ 10 bin ile 8 bin yıllarından kalma cilalı taş çağına ait insan izleri Artvin’de de bu çağlarda insanların yaşamış olduğu izlenimini vermektedir. Bulunan madeni eşyalar ise tarih öncesi devirlerin sırası ile yaşandığını belgelemektedir. 4 ARTVİN ARTVİN 4
Artvin’de İlk Devletler ve İstilalar Artvin’e egemen ilk Kavim Türklerin ataları olarak kabul gören Hurrilerdir. MÖ 2000 tarihinden başlayarak Huriler Artvin ve çevresinde site devletleri kurmuşlardır. Hitit kralı II. Murşit MÖ 1360’ten itibaren 20 yıl sürdüğü seferler ile Artvin’i ele geçirmiştir. Hurrilerin soyundan gelen Urartular, başkenti Van olan, geliri tarım-hayvancılık-ticarete dayalı doğru Anadolu merkezli bir devlet kurmuşlardır. Kuzey sınırlarını Artvin’e kadar genişlettiler. Ancak doğudan büyük göçlerle gelen İskitlerin baskısına dayanamadılar ve yıkıldılar. Artvin bu kez Kafkasya merkezli İskit devletinin batı sınırında yer aldı. Eski Yunan tarihçisi Heredot’un İskit diye nitelendirdiği bu devlet çağının öncüsüydü. Tekerleği icat eden, atı evcilleştiren, tarihte ilk beyin ameliyatını gerçekleştiren İskitler, Artvin’i ele geçirerek bu alanı askeri üs olarak kullanmaya başlamışlardır. İskitler sonrası Arsaklar adı verilen sülale Artvin’e egemen oldu. Şamanist dini öğretiye inanan bu sülale MS 350’li yıllarda Bizans etkisinde kalarak İsevi dini kabul ettiler. Daha sonra da Bizans’ın tahakkümü altına girdiler. 575 yılında İran Kralı I. Darivs Bizans’a saldırınca bundan istifade eden Hazar Türküleri (11) Çoruh boylarına egemen oldular.
Artvin’de İslamiyet Hz.Osman döneminde İslam orduları kumandana Mesleme Oğlu Habib Bizans’ı yenerek Şavşat- Ardanuç- Artvin’i ele geçirdi. Hazar denizine ilerlemek istese de Musevi yeti kabul eden Hazarlar tarafından durduruldular. Emeviler döneminde Hazarlar ile birleşen Artvin halkı İslam ordularına karşı direndi. 786’da Abbasi Halifesi Harun Reşit Çoruh bölgesini başkenti Bağdat’a bağladı. 853-1023 Artvin Bagratlar ve Sac adlı Abbasilere bağlı iki beylik kuruldu. Sac emirliği yıkılınca Artvin tekrar Bizans’ın eline geçti. Bu esnada İran Merkezli kurulan Selçuklu Devletinin reisi Tuğrul Bey Anadolu nun keşfi için 1018’de kardeşi Çağrı Bey’i batıya gönderdi. 1040 Dandanakan Savaşında Gaznelileri yenip devlet statüsüne çıkan Selçuklular 1048 Pasinler savaşı ile Artvin sınırına kadar geldiler. Alparslan 1064’te Gürcistan seferine çıkarak Çoruh boylarını ele geçirir. Alparslan’ın ölümü üzerine Bizans’tan yardım alan Gürcü Kralı Gorgi Artvin’i tekrar ele geçirdi. Fakat 1081’de Melikşah’a yenilince Melikşah’ın desteği ile Çoruh’uda içine alan Erzurum-Bayburt - Kars merkezli Saltukoğlu beyliği kuruldu. Türk nüfusunun Artvin’e yayılması hızlandır. Büyük Selçuklu Devletinin yıkılışı sonrası Artvin Azerbaycan merkezli İldeniz oğlu Atabeyliğine bağlandı. 1263’te Kubilay Artvin’i ele geçirerek bu yöreyi İlhanlı topraklarına kattı. 1265’te Kıpçak Türkü olan Sark is bu yörede Çıldır Atabeyliğini kurdu. 1458-1463-1466 yılları arasında Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Çoruh boylarına üç sefer düzenlese de Osmanlı hükümdarı II. Mehmed’e Oltukbeli Savaşı’nda yenilince zayıflama süresince girerek Safevilerin 1502’de eline geçmiştir.
Osmanlı Serhat Şehri Artvin
A
rtvin İlinin Osmanlı yönetimine geçtiği evrelere ait belgeler yeterli değildir. Bununla beraber II. Mehmed’in Trabzon Rum Devletini yıkarak Karadeniz bölgesinin sahil kıyısını Artvin İlinin kıyı kesiminden itibaren ele geçirdiği bilinmektedir. Bu esnada Artvin- Yusufeli- Ardanuç- Borçka Çıldır Atabeyliğinin elinde bulunuyordu. I. Selim Trabzon valisiyken Gürcistan’a yaptığı seferde Batum’un güneybatısında bulunan Güney Kalesini ele geçirmiştir. Bu kalenin adı ile sancak kuran I. Selim sancağa Borçka -Hopa ve Artvin’i bağlamıştır. Çaldıran seferinden 20 yıl sonra Erzurum Beylerbeyi Mehmed Han Yusufeli civarına akınlar yapmıştı. Ardanuç Atabeyi II. Keykavus ayaklanınca I. Selim’in oğlu padişah I.Süleyman ikinci veziri Kara Ahmet Paşayı isyanı bastırmakla görevlendirmiştir. Kara Ahmet Paşanın İkinci sefe ri ile Pert-Eğekte adlı ilk Livane Sancağı kuruldu. 1549-51 yılları arasında Şavşat-Yusufeli arasındaki Ardanuç bölgesi iki yıl kadar II. Keykavus’un elinde kaldı. 13 Haziran 1551 günü Ardanuç Kalesini de fetheden Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa bu bölgeyi de Osmanlı ülkesine kattı. II. Keykavus kaçarak İran’a sığındı. 1627’de Osmanlı topraklarına katılan Acaristan’ın önemli bir merkezi olan Batum şehri ise III. Ahmed dönemi vezirlerinden Hasan Paşa tarafından 1703’te kurulmuştur. Artvin ve çevresi Çıldır eyaleti ile birlikte yaklaşık 250 yıl Osmanlı Devletinin egemenliğinde kalmıştır. 1828 Osmanlı Rus savaşı ve savaş sonucu imzalanan Edirne Anlaşması ile Ahıska Osmanlı elinden çıkınca Çıldır eyalet teşkilatı bozuldu. Anlaşma gereği Çıldır eyaletinin bir kısmını Osmanlı kaybetti. Buna karşılık Artvin- Borçka- Ardanuç- Şavşat- Yusufeli Osmanlı elinde kaldı.
ARTVİN ARTVİN 55
1854-56 Kırım Savaşında Osmanlı Devleti İngiltere’den aldığı destek ile Batum yakınlarındaki Şevket-İl kalesine saldırdı. Savaş başlayınca 600 kadar Artvin’li gönüllü Kars savunmasında başarılı savaşlar verdiler. Rusların güneye inme ve dünya imparatorluğu yaratma planı ile 1877-78 (93 Harbi) Osmanlı-Rus savaşı çıktı. Bu savaş Artvin yöresi halkına pahalıya mal oldu. 24 Nisan Rusya Kars-ArdahanBatum’u işgal ettikten sonra Türk topraklarına doğru ilerlemeye başladı. 2 Mayıs 1877’de 800’den fazla askerimizi şehit ettiler. Ardahan dolayını ele geçiren Ruslara karşı Artvin halkı Ardanuç ve Şavşat’a doğru göç etmeye başladılar. Şıpka geçidinde hatalı hatlar kuran Süleyman Paşa yüzünden Ruslar bu hatları delerek Doğu Anadolu içlerine kadar ilerlediler. Osmanlı barış teklifinde bulunmak zorunda kaldı. 3 Mart 1878’de Osmanlı ile Rusya arasında 29 maddeden oluşan Ayestefanos barışı imzalandı.19. maddesinde yer alan 245.207.301 altın tazminatını ödemeyen Osmanlı, Kars-Ardahan - Batum topraklarını Rusya’ya tazminat karşılığı vermek zorunda kalmıştır. Bu barış Avrupalı devletlerin çıkarına aykırı düşünce 23 Aralık 1978’de Berlin Barışı imzalandı. Bu barış ile Elvire-i Selase denen Kars- Ardahan- Batum Rusya eline geçti. 8 Şubat 1879’da Osmanlı ile Rusya arasında imzalanan büyük Muhaide anlaşması ile Kars-Ardahan- Batum’da yaşayan Türkler batıya doğru göç etmeye başlamışlardır. Gerçek Fransız Devriminin getirdiği ulusalcılık ilkesi gerekse de Rusların güneye inmek için uyguladığı, politikalar sonucu bir Türklerin yüzyıllar boyu beraber yaşadığı, sadık millet diye adlandırdığı Ermeniler I. Dünya savaşına kadar en kanlı savaşları yaptığımız milletlerden bir olmuştur.
6 ARTVİN ARTVİN 6
Milli Mücadele Döneminde Artvin 1917 Ekiminde Bolşevikler Rusya’da yönetimini ele geçirerek Ramonov hanedanlığını devirince yeni kurulan Sovyet Rusya I. Dünya savaşından çekilerek 18 Aralık 1917’de Artvin ve Şavşat’tan çekildi. Sovyet Rusya 3 Mart 1918’de I. Dünya savaşına katılan devletlerle imzalandığı Bresk- Litovsk Anlaşması hükmünce KarsArdahan- Batum’u Osmanlıya bıraktı. 15 Kolordunun başında bulun Kazım Karabekir Erzurum- ErzincanErivan bölgesine girdi. 18 Haziran 1918’de Osmanlı Hükümeti Gürcistan Milli hükümeti ile anlaşarak Kars- Ardahan- Batum illerinde hak iddia etmelerini engelledi. I. Dünya savaşından yenik ayrılan Osmanlı Devleti adına 30 Ekim 1918’de Bahriye Nazırı Rauf ORBAY Mondros Ateşkes Anlaşmasını imzaladı. Bu ateşkesten 1 ay sonra 17 Aralık 1918’de İngiltere Batum’u işgal etti. 1878-1918 arası 40 yıl süren Rus işgali sonrası İngiliz işgali başlıyordu. Mondros’un 5.Maddesi gereği işgale karşı direnen Milislerin elinden silahları alındı. İngiliz generali Ravtenson Kazım Karabekir’e çektiği telgraf ile ordusunu terhis etmesini istese de Karabekir bunu kabul etmedi. 19 Mayıs 1919’da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Türk yurdunun düşman işgalinin kurtuluşu için Samsun’da ele aldığı meseleyi Havza ve Amasya Genelgeleri ile tutuşturdu. Doğu Anadolu’da 23 Temmuz’da topladığı Erzurum Kongresi ile yöre halkını emperyalist İngilizler ve piyonu Ermenilerin niyetlerine karşı birleştirdi. 1920 başında Gürcistan’da bulunan Gürcü İslamaiyesi adlı cemiyet Batum ve Artvinli Gürcistan’a katarak istiyordu. Bu olayı haber alan Kazım Karabekir olayı önledi. 28 Ocak 1920’de son Osmanlı Mebuslar Meclisinde alınan Misak-ı Milli kararları ile Kars-ArdahanBatum’da halkoylamasına gidileceği kararı alındı. Bu kararın alınmasının temel nedeni bu topraklarda Türk nüfusunun fazla olmasından kaynaklanıyordu. İngiliz işgal kuvvetlerinin Batum’dan çekilmesi üzerine Gürcistan hükümeti 1 Temmuz 1920’da Batum’u işgal etti. Bu işgal sırasında TBMM’nin Batum Milletvekillerinden M.Edip DİNÇ ve Ahmet Akit Beyler 1129 kişilik Milli olayları ile işgale karşı üstün gayretler sergilemişlerdir.
TBMM’nin Eylül-Aralık 1920’de üç ay süren Ermeni savaşında başarılı olması sonrası M.Kemal Gürcü hükümeti ile temaslara başlamıştır.
Artvin’in Kurtuluşu Gürcistan sefiri Siman MİDİVANI 17 Ocak 1921’de Ankara’ya gelerek itimatnamesini M. Kemal’e iletir. M. Kemal Gürcü sefaretinden derhal işgal ettikleri toprakları boşaltmalarını ister. Sefir geçen günler boyunca TBBM Hükümetini oyalamayı sürdürünce Hariciye Nazırı Bekir Sami Bey Gürcistan’a sert bir nota verdi. 23 Şubat 1921’de TBMM ve Gürcü hükümetleri arasında Batum anlaşması imzalandı. Bu tarihten itibaren Artvin- Ardanuç- Borçka ve Şavşat’tan Gürcü kuvvetleri çekildi. 45 yıllık esaret sona erdi. Diğer yandan Trabzon’dan Artvin’e kuvvetleri ile hareket eden Miralay Şükrü Bey Oruçlu köyünden Kamil Beyi Kaymakam vekili tayin ederek kendisi Batum’a geçti. 7 Mart 1921’den itibaren Artvin’de Türk bayrağı dalgalanmaya başladı.
Cumhuriyet Döneminde Artvin 1878-1918 ve 1918-1921 arası Rusya- Ermeni- İngiliz-Gürcü idaresinde kalan ArtvinBorçka Şavşat kazaları 7 Mart 1921’den itibaren 4 ay kadar Ardahan kazasına bağlanmıştır. Yeni Türk devletinin ilk Anayasası olan 20
Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye’de 24 Nisan 1924’te yapılan değişikler ile Liva- Sancak teşkilatı kaldırılınca Artvin vilayet haline geldi. 1926 Haziranında 877 sayılı kanunla Yusufeli kazası Erzurum vilayetinden alınarak Artvin’e bağlandı. 1928’de 1282 sayılı kanunla Borçka kazası nahiye haline getirilerek Artvin’e bağlandı. Artvin’in İlk Valisi Mesut Bey Dokuz yıl Artvin vilayeti teşkilatı ile yönetilen bu yerler 1 Haziran 1933’te 2197 sayılı kanunun ikinci maddesine göre merkezi Rize olmak üzere Artvin ve Rize birleştirilerek Çoruh vilayeti teşkil edilmiştir. Arazi şartlarının zorluğu, Artvin ve çevresinin vilayet merkezine olan uzaklığı birtakım sorunlara yol açmıştır. Dönemin Başbakanı İsmet İNÖNÜ’nün 25 Temmuz 1935 tarihindeki Artvin’i ziyaretinde durum kendisine iletilmiştir. Bunun üzerine hükümet 4 Kasım 1936’da kabul edilen 2885 sayılı kanun ile merkezi Rize olan Çoruh vilayeti kaldırıldı. Artvin Merkez, Hopa, Borçka, Şavşat kazaları ile evvelce Erzurum’a verilmiş Yusufeli Kazasını da alarak Artvin olan Çoruh İli teşkilatı kabul edildi. (KAYNAK :ARTVİN VALİLİĞİ)
ARTVİN ARTVİN 77
ARTVİN’İN İLÇELERİ
ARDANUÇ Yüzölçümü 989 kilometrekare olan İlçe; kuzeyde Şavşat, güneyde Yusufeli ve Erzurum’un Olur İlçeleri, doğu Ardahan, batıda ise Artvin Merkez İlçe ile komşudur. Ardanuç, il genelinde mevcut dışa göç sorununu yaşayan bir ilçelerden biridir. TUİK 2012 verilerine göre nüfusu 11.406’dır. Artvin’de hayvancılığın en gelişmiş olduğu ilçe Ardanuç’tur. Ardanuç İlçesi tarihi ve kültürel değeri olan çok sayıda esere sahiptir. Bunlar: İskender Paşa Camii ve Türbeleri, Ardanuç (Gevhernik) Kalesi, Ferhatlı Kalesi, Petoban Kalesi, Cehennem Deresi Kanyonu, Rabat Kilisesi, Balkayası, Üçlü Kara Göller:
BORÇKA
Borçka, Karadeniz bölgesinin doğu ucunda, Artvin-Hopa Yolu üzerinde Çoruh Nehri’nin kıyısında şirin bir yerleşim yeridir. Borçka, 7 Temmuz l921 tarihinde ilçe olmuş, 26 Haziran l926 tarih ve 877 sayılı kanunla da Bucak haline getirilmiş, 28 Mayıs l928 tarih ve 1288 sayılı kanunla da yeniden İlçe statüsüne kavuşturulmuştur. İlçenin, TUİK 2012 verilerine göre nüfusu 22.964’tür Borçka’nın denizden uzaklığı 36 km. ve rakımı 125 m. yüzölçümü ise 854 km.2’dir. İlçe topraklarının büyük bir bölümünü sarp ve geçit vermeyen dağlar kaplamıştır.
8 ARTVİN
ARHAVİ Arhavi, kuzeyden Karadeniz, batıdan, Fındıklı ilçesi, doğudan Hopa ilçesi, güneyden kısmen Murgul ve Yusufeli ilçeleri ile çevrilidir. Yüzölçümü 314 kilometrekare olan ilçe, 2 vadi üzerinde kuruludur. İlçede, yaylalar üzerinde irili ufaklı çok sayıda buzul gölü bulunmaktadır. Bunların başlıcaları; Nogadid, Sarıgöl, Alacagöl, Büyük Agara, Küçük Agara ve karagöllerdir. Arhavi, diğer ilçelere göre nüfusu artan, dışa az göç veren yerleşim birimlerindendir. TUİK 2012 verilerine göre nüfusu ilçenin nüfusu 19.602’dir Arhavi’de her yılın ağustos ayında Arhavi Kültür ve Sanat Festivali düzenlenmektedir.
HOPA
Hopa 1936 yılına kadar Rize İline bağlı iken bu tarihten sonra Artvin iline bağlanmıştır.Hopa, Trabzon- Rize- Artvin- Ardahan -Kars-Erzurum ve Gürcistan Cumhuriyeti’ni birbirine bağlayan uluslararası karayolu üzerinde bir kavşak konumundadır. Hopa Limanı ilçe ekonomisi üzerinde önemli rol oynar. TUİK 2012 verilerine göre nüfusu 33.129’dur. Hopa’da her yıl temmuz ayının ilk haftasında Hopa Kültür, Sanat ve Deniz Festivali düzenlenmektedir. Festival etkinlikleri kapsamında çeşitli sanatsal, sportif ve kültürel etkinlikler düzenlenmektedir.
MURGUL Murgul 10. yüzyılda Selçuklular tarafından fethedilmiştir. Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılan bu bölge 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbinde Rusların istilasına uğramıştır. 1918 yılında geri alınan topraklar Sevr antlaşması ile sınırlarımızın dışında kalmış, 1920’de tekrar Türk Topraklarına katılmıştır.1966 yılında Göktaş olarak ismi değiştirilen ilçenin ismi 1987 yılında tekrar Murgul olarak değiştirilmiştir. İlçenin yüzölçümü 406 kilometrekaredir.. Murgul, nüfus artış hızı (1990-2000 yılları) %o (-) 33.57 ile en fazla göç veren ilçe konumundadır. TUİK 2012 verilerine göre nüfusu 6.395’tir.
ŞAVŞAT Şavşat ilçesi 27 Şubat 1921 tarihinde Ardahan Sancağına bağlı olmak üzere ilçe haline getirilmiş, 7 Temmuz 1921 tarihinde ise Artvin İline bağlanmıştır. Şavşat İlçesinin dört yanı yüksek dağlarla çevrilidir.İlçede çok sayıda buzul gölü bulunmaktadır. Yüzölçümü 1.317 kilometrekare olan İlçenin, 2012 TUİK verilerine göre toplam nüfusu 17.660’dır. İlçede düzenlenen Sahara Pancarcı Festivali, Meydancık Beldesi Sateve Gevrek Festivali i-
le Veliköy Kar Üstü Karakucak Güreşleri Etkinliği büyük ilgi görmektedir. İlçedeki önemli tarihi eserler şunlardır Satlel (Şavşat) Kalesi, Kocabey Camii, Söğütlü Kilisesi, Cevizli (Tibet) Manastırı, Zortana Bey Camii ile Eskikale, Kireçli, Taşköprü köylerinde bulunan kalelerdir.
YUSUFELİ
İlçe merkezi, Çoruh Nehri ve Barhal Çayı’nın birleştiği bir vadide kurulmuş olup; yüzölçümü 2.327 km² dir. Yusufeli coğrafi konum itibarı ile çok engebeli, dağlık bir alana sahiptir. Yusufeli biyolojik çeşitlilik açısından zengindir. Yusufeli, köy ve
yayla şenliklerinin en yaygın olduğu ilçedir. Mayıs ayında başlayıp temmuz ayına kadar süren köy ve yayla şenlikleri, karakucak ve boğa güreşleri, çeşitli kültürel ve sanatsal etkinlikleri ile yoğun ilgi görmektedir. Çoruh Nehrinin Yusufeli sınırları içerisinde seyreden 100 km’ik kısmı raftig ve kano gibi su sporları için en uygun ve en zorlu parkurları meydana getirmiştir. 2012 TUİK verilerine göre toplam nüfusu 22.234’tür
ARTVİN 9
“Su ile Yaşayacak Bir Medeniyet Artvin” Şehirler vardır gözden ırak olsa da hep gönlümüzde yaşarlar. Kafkasların giriş kapısı.. Karadeniz’in son noktası.. Doğu Anadolu’nun sınır çizgisi Artvin ili gibi... Artvin dile gelir ve uzaklardan bizle seslenir... Dalları filizlerle bezeli yaşlı bir çınarım... Her gün yeniden doğuyorum... Geçmişim tüm kültürleri kucaklar. Adım ne olursa olsun binlerce yıllık kültür ve medeniyetin birikimiyim. Ben Karadeniz bölgesinin tarih, kültür, turizm ve doğal güzellikler yurdu Artvin’im... Karlı Kaçkar dağlarından, engin Çoruh vadisine uzanan serhat şehriyim... Gürcistan’ın sınır kapısıyım. Ben su ile hayat bulan ve suyu enerjiye çevirerek hayat veren Artvin’im. Artvin, Doğu Karadeniz ile Kafkasların orta noktası... Kaçkar Dağları’nın eteklerinde tarih, kültür ve turizmde marka şehir... Kuzeydoğusunda Gürcistan, Küneydoğusunda Kars, Güneyinde Erzurum, batısında Rize, kuzeybatısında Karadeniz bulunan Artvin’de kültür ve medeniyet tarihimize Devr-i Alem’le yolculuk yapacağız. Ardanuç, Arhavi, Borçka, Hopa, Murgul, Şavşat, Yusufeli gibi her biri ayrı özelliğe sahip ilçeleriyle Çoruh vadisinin dik yamacı üzerinde boylu boyunca uzanan Artvin’in adı, Gürcü lehçesinden geldiği sanılmakta. Ama kuruldu-
10 ARTVİN 10 10 ARTVİN
ğu tarih için net bir bilgi yok. Artvin; Bizans, Gürcü, Ermeni, Saltuk, Moğol, Karakoyunlu, Timur, Akkoyunlu, Safevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşadı. 17. yy da sancak merkezi oldu. 93 harbinde bir süre Rus işgalinde kaldı. Tarihimize kara yıllar olarak geçen 40 yıllık ayrılıktan sonra yeniden Osmanlı yönetimine girdi. Mondros Anlaşmasıyla İngilizlerin eline geçtikten sonra Türkiye topraklarına katılan Artvin önce Liva olarak il, sonra Rize’ye bağlı ilçe, 1956 yılında ise Artvin İli olarak tarihe adını yazdırdı. Milli Savunma Bakanlığı’nın resmi kayıtlarına göre Artvin; Balkan Savaşı, Birinci Cihan Harbi, Sarıkamış, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı, Kore, Kıbrıs Barış harekatı ve benzeri mücadelelerde 211 şehit vermiş. Türkiye’nin Kafkasya sınırında olan Artvin doğal güzellikleri ve sıcak insanlarıyla bilinir. Türkiyenin en güzel yaylaları Artvin çevresinde yer alır. Yöre halkı yaz başlangıcında hayvancılık için yaylaya göç hazırlığına başlar. Geleneksel bir töre olan göç, adeta bir şenlik havasında gerçekleşir. Bilbilan, Yaylalar, Meşeli, Meydancık, Çamlık ve Yarlık ünlü yaylaları. Artvin’den Çoruh ise bir başka akar. Erzurum’dan çıkıp Artvin sınırına girdi mi bir köpürür bir çağlar kol kol olur sonunda gider Karadeniz’e dökülür. (KAYNAK: BELGESEL YAYINCILIK DEVR-İ ALEM )
KÜLTÜR TARİHİMİZDE ARTVİN Rus işgalinden sonra Çar ailesinin dinlenme mekanıdır Artvin. Kaçgar dağı eteklerinde Çarlardan kaçaklara, kimleri konuk etmedi ki uzun ve sert tarihinde. Dik yamaç üzerinde uzanan Artvin’in adının Gürcü ya da Ermeni lehçesinden geldiği sanılıyor. Ama kurulduğu tarih için net bir şey yok. Bizans, Gürcü, Ermeni, Selçuklu, Saltuk, Moğol, Karakoyunlu, Timur, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı dönemlerini yaşadı. 17. yy da sancak merkezi oldu. 9 3 harbinde bir süre Rus işgalinde kaldı. Daha sonra Osmanlıya geri verildi. Mondros anlaşmasıyla İngilizlerin eline geçti. 43 yıllık bir ayrılıktan sonra Türkiye topraklarına katılan Artvin önce liva olarak il, sonra Rize’ye bağlı ilçe, 1956 yılında ise Artvin ili olarak tarihe yazıldı. Artvinin kuzeydoğusunda Gürcistan, güneydoğusunda Kars, Güneyinde Erzurum, batısında Rize, kuzeybatısında Karadeniz bulunuyor. Türkiye’nin Kafkasya sınırında olan Art-
vin doğal güzellikleri ve yumuşak havasıyla bilinir. Türkiyenin en güzel yaylaları Artvin çevresinde yer alır. Yöre halkı yaz başlangıcında hayvancılık için yaylaya göç hazırlığına başlar. Geleneksel bir töre olan göç, adeta bir şenlik havasında gerçekleşir. Bilbilan, Yaylalar, Meşeli, Meydancık, Çamlık ve Yarlık ünlü yaylaları. Artvin’den Çoruh bir başka akar. Erzurum’dan çıkıp Artvin sınırına girdi mi bir köpürür bir çağlar kol kol olur sonunda gider Karadeniz’e dökülür. Çoruh aşağıda aka dursun ince ince köpükleriyle. Biz Artvin’in en yüksek tepesine çıkalım. Sivri bir tepe üzerinde Artvin’in kartal yuvasına benzer kalesi buraya çıkanlara doyumsuz bir manzara sunuyor. Şehir büsbütün ayaklarınızın altında. Kuş uçmaz kervan geçmez bu kaleyi Selçuklular Malazgirt zaferinden önce fethetmişler. Böylece Anadolu’nun kuzeydoğusundaki kilit noktalardan birini açmışlar. Artvin kalesi dışında sarp kayalara kurulmuş olan başka kaleler de var. Bunlardan Ardanuç ve Şavşat kaleleri en görkemlileri..
ARTVİN 11 ARTVİN 11 11
TARİHİ VE TURİSTİK YERLER Şavşatın 6 km kuzeydoğusundaki İşham, Rabat, Yusufeli, Tekkale ve Cevizli kiliseleri halen ayakta. Arhavi’deki Çifte köprü önemli tarihi yapılardan birisi. Artvin el değmemiş tabiat güzellikleri içinde barındıran bir şehir. Özellikle son dönemlerde yayla turizmi ve rafting burada yaygınlaşıyor. Şavşattaki Karagöl, Borçka’daki Karagöl, şavşat yaylaları ildeki doğal güzelliklerden yalnızca bir kaçı. Borçka- Hopa yolu üzerindeki Çifte köprüler bölgesi geniş ormanlık alanda derelerin birleştiği bir nokta. Burada konaklamak için otel ve güzel yemeklerden tatmanız için restoran var. Aynı zamanda alabalık tesisleri bol miktarda alabalık üretiyor. Bir balık ziyafeti için burası hiç de fena olmaz doğrusu. Süt ve süt ürünlerinden yapılan yiyecekler arasında kaymak, taze peynir ve yağda yapılan Peynir yumağı başta gelirken yemeklerde en çok fasulye lahana soğan ve bakla kullanılıyor. Bir de Artvin’de ünlü cağ kebabını yediniz mi keyfinize diyecek yok. Artvin Ardanuç arasındaki Cehennem deresi kanyonu Colorado’daki büyük kanyondan sonra bilinen en büyük ikinci kanyon. Tabi buraları gezmek istiyorsanız yöreyi iyi bilen birilerinin yanınızda olması gerekiyor. Murgul ilçesi Artvine 48 km uzaklıkta. İlçenin toprakları genellikle dağlık. İlçede bulunan bakır yatakları burayı Türkiye’de ve dünyada önemli bir konuma getiriyor. Milli Savunma Bakanlığının Resmi kayıtlarına göre Artvin’de, Balkan Savaşı, Birinci cihan harbi, Sarıkamış, Çanakkale, Kurtuluş savaşı, Kore ve Kıbrıs barış harekatında ve benzeri mücadelelerde 211 şehit verilmiş. Artvin’de dört şehitlik var Küre şehitliği, Borçka şehitliği, Sarp şehitliği ve Sarıbudak şehitlikleri.. şehitliklerimizi ziyaret ederek onların ruhuna birer fatiha okuyoruz. Ruhları şad olsun...
12 ARTVİN 12 ARTVİN
KALELER Ardanuç Gevhernik Kalesi
Ardanuç İlçesi, Adakale mevkiinde yer almaktadır. Kalenin ilk yapılaşması M.Ö. başlamıştır. Bagratlı Krallığı, Çıldır Atabekleri ve Osmanlılar’ın yönetim yeri olarak kullanılmıştır. İç kalesi ve etrafı surlarla çevrili şehir yapısı ile tek örnektir. Geçmiş dönemlere ait çeşitli kalıntıların yanı sıra Kanuni Sultan Süleyman’a ait kitabesi ile de dikkat çekmektedir. Ardanuç Adakale mevkii, Gevhernik Kalesi, İskenderpaşa Camii ve Türbeleri ile tarihi bir mekandır.
Artvin (Livane) Kalesi
Artvin ve çevresinin tarihi hakkındaki bilgilerimiz M.Ö.3000 yılına kadar inmektedir. Artvin ve Çoruh boyunda Orta Asya’dan gelen ve Asyanik kavimlerden Huriler, Sakalar tarafından yurt edinilmiştir. Artvin ve çevresi devamlı olarak çeşitli kavimlerin istilasına uğramıştır. Parslar, Urartular, Kimmerler bu bölgede uzun süre egemen oldular. Artvin ve çevresi, Kanuni Sultan Süley-
man tarafından 1551’de Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Artvin Köprübaşı mevkiinde bulunan Kale’nin, l0.yy’da inşa edildiği tahmin edilmektedir. 16.yy Osmanlı döneminde tekrar onarım görmüştür. İçinde su deposu (sarnıç) ve küçük kilise (şapel) bulunmaktadır.
Şavşat (Satlel) Kalesi
Şavşat İlçesi Söğütlü Mahallesinde bulunmaktadır. IX. yy. da Bagratlı Krallığınca inşa edilmiş olup, Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır. Günümüzde terkedilmiş olan kalenin sur duvarlarının büyük bir bölümü ayaktadır.
Ardanuç Ferhatlı Kalesi
Ardanuç ilçesine 5 km. mesafede bulunan kale İberya Kralı Vahtang tarafından V. Y.Y.da yaptırılmıştır. Yapı Ardanuç ilçesine çıkmadan Ardanuç suyunun kenarında, vadi paralelinde yükselen anakaya üzerine inşa edilmiştir.
ARTVİN ARTVİN 13 13
CAMİİLER Çarşı Merkez Camii Büyük bir bölümü baştan sona kadar yenilenen ve çeşitli onarımlar geçiren cami, ilk olarak 1860-1861 tarihinde, Artvin halkı tarafından inşa edilmiştir. 1954 yılında temele kadar yıkılarak 1957-1958 yılları arasında aynı yerde bu günkü cami ibadete açılmıştır.
Salihbey (Çayağzı) Camii Osmanlıca olan Kitabesine göre cami, 1792 tarihinde Livana Sancakbeylerinden Salip Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapı, 1980’li yıllarda, Cami Yaptırma Derneğince restore edilmiş olup günümüzde işlevini sürdürmektedir.
Zeytinlik Camii ve Türbeleri Yapı, kitabesine göre M.1857 tarihinde Saliha Hanım tarafından yaptırılmıştır. Kuzey yönündeki rüzgarla yıkılan ve aynı zamanda minare olarak da kullanıldığı söylenen çınarın ardından, kuzeydoğu köşesine bu günkü minare eklenmiştir. Yakın zamanda herhangi bir onarım görmeyen yapı, orijinalliğini muhafaza ederek işlevini sürdürmektedir.
İskenderpaşa Camii ve Türbeleri Ardanuç ilçesi, Adakale mevkiinde bulunmaktadır. İlk yapımı Hz.Osman (644-656) döneminde yapılmış, 1553 yılında Osmanlılar döneminde tamir edilerek tekrar ibadete açılmıştır. Yanında Osmanlı dönemine ait Hatice Hanım, Ali Paşa ve Süleyman Paşa’ya ait türbeler bulunmaktadır. Yörenin ilk camisi olması açısından önem taşımakta olup günümüze sağlam olarak gelmiştir.
Arhavi Ortacalar Merkez Camii Kapının üzerinde bulunan kitabesine göre yapı, M.1757 tarihinde yapılmıştır. 1908 yılında ahşap tavanla birlikte ahşap minberi yapılmıştır. 1955’te minaresi eklenmiştir. Kısmen onarım geçiren cami ibadete açıktır.
14 ARTVİN 14 ARTVİN
Borçka Muratlı Camii Kapının üzerindeki kitabeye göre yapı muhtemelen M.1846 yılında Ahmet Usta tarafından inşa edilmiştir. Çeşitli onarımlar dışında halkın katkılarıyla kısmi onarımdan geçirilerek ibadete açık tutulmaktadır.
Ortahopa Camii Yapı, Muhtemelen 19. Y.Y. sonlarında inşa edilmiştir. Deniz kıyısına yakın düz bir alan üzerinde bulunan yapının doğu, kuzey ve güney yönde haziresi, batı cephesinin kuzey köşesinde minaresi yer almaktadır.
Şavşat Kocabey Camii Harime giriş sağlayan kapı üzerinde bulunan kitabesine göre cami, M.1890 yılında Kani oğlu Ali Usta, Torunoğlu Hasan Usta ve Piroğlu Ali Usta tarafından inşa edilmiştir. Kısmi onarımlar geçiren cami, ibadete açıktır.
Yusufeli Demirkent Camii Kitabesi bulunmayan yapının, 19. Y.Y. da kiliseden camiye çevrildiği tahmin edilmektedir. Yapı, köyün merkezinde bulunmaktadır. Tavanı düz ahşap olup, orta yerinde süslemeli göbeği bulunmaktadır. Ahşap minberi başta olmak üzere iç mekanın tüm ahşap birimleri zengin ağaç oymacılığına sahiptir. Günümüzde ibadete açıktır. Arhavi ilçesi Ortacalar Bucağına 25 km. kala Arılı ve Küçükköy yol ayrımında bulunmaktadır. Birbirine dik gelecek şekilde planlanan iki köprüden meydana gelmektedir. Her ikisi de tek gözlü ve yolunun eğimli olduğu taş köprüler grubuna girmektedir. Günümüze sağlam olarak ulaşmışlardır.
Oruçlu Camii Hicri M.1907 tarihinde Ali Hamza oğlu İsmail Çoruh tarafından yaptırılmıştır. Cami halen tamirat geçirmeden işlevini sürdürmektedir.
BELGESEL TADINDA YUSUFELİ TARİHİNE YOLCULUK Artvin il merkezinin güneybatısında, Çoruh Nehri ve Barhal Çayı’nın birleştiği bir vadide kurulu Yusufeli. Adını, Osmanlı padişahı Abdülaziz’in oğlu veliaht Yusuf İzzeddin Efendi’den alan bu yerleşim yerinin güzelliklerini bir çırpıda anlatmak elbette imkânsız. Ama bir yanda nazlı nazlı akan Çoruh, bir yanda başı dumanlı Kaçkarlar dile geliyor ve şanlı geçmişimizi adeta bize haykırıyor. Bu vakur topraklarda Devr-i Alem belgesel ekibi olarak kültürümüzün ve medeniyetimizi araştırıp belgeselleştiriyoruz. Çok engebeli ve dağlık alana sahip Yusufeli, Küçük Kafkaslar dağ silsilesinin batı ucunda, dünyanın en önemli 25 yerinden biri olan Kaçkar Dağları’nın güneybatı bölümünde yer almaktadır. Yusufeli gerçekten muhteşem bir coğrafyaya ev sahipliği yapıyor. Korunmuş, yaşlı, doğal ormanları, içinde barındırdığı zengin endemik bitkileri ve yaban hayatı ile tam bir doğa harikası. Sahip olduğu bioçeşitliliği ile Kafkasya ekolojik bölgesinin batı ucunu oluşturan Çoruh Vadisi aynı zamanda, Uluslararası Koruma Örgütünün seçtiği dünyanın 25 önemli sıcak noktasında bulunmaktadır. Çoruh Vadisi’nde yer alan Yusufeli, zeytinlikler, sandal makisi, Halep çamları, Nar ağaçları gibi zengin biyolojik örtüyle kaplı. Yusufeli, dağları, nehirleri, çayları, gölleri ile bereketli bir bölge. Devr-i Alem kameralarını 3937 metre yüksekliğiyle ilçenin kuzeybatısında yer alan Kaçkarlara çeviriyoruz. Kuzeydoğu Anadolu Dağlarının en yüksek dağı olan Kaçkarlar yaz mevsiminde bezeli rengârenk çiçekleriyle trekkingciler için doyumsuz manzaralar sunuyor. Milli park ilan edilen Kaçkarlar, aynı zamanda dağcılık sporuyla da ülkemizin en
önemli ve en tanınmış dağlarındandır. Şimdi Devr-i Alem ekibi olarak, hayata gözlerini Yusufeli’nde açan ve buranın ekmeğiyle, suyuyla büyüyen Yusufeli Kaymakamı Cumhur Duran ve Yusufeli Belediye Başkanı Eyüp Aytekin’le Çoruh nehri üzerinde, konakladığımız otelin terasında Yusufeli’ ye özgü hazırlanmış yöresel yemekleri eşliğinde röportaj yapıyoruz. Kaymakam ve belediye Başkanı’ndan Yusufeli bölgesi ile ilgili önemli bilgiler alıyoruz…
ARTVİN ARTVİN 15 15
ÇORUH NEHRİN’DEN BİR TARİH AKAR Yusufeli, insanlığın suyla yoğrulup ab-ı hayat bulduğu, medeniyetimizin izlerini binlerce yıl öncesinden günümüze oluk oluk akıttığı, tam anlamıyla keşfedilmeyi bekleyen münbit topraklar. Yusufeli anlatılmaz yaşanır. Yaşam burada bir başka akar. Tıpkı Çoruh, Barhal, Oltu, Tortum nehir ve çaylarının çağlayarak aktığı gibi… Ama Çoruh nehri bir başka akar. Çoruh sadece bir nehir değil, Çoruh aynı zamanda bir tarihtir. Çoruh yaşamdır. Çoruh bizim türkümüzü, bizim destanımızı söyler. Erzurum’un Mescit dağından doğan, Bayburt ve İspir vadilerine bereket dağıtarak yoluna devem eden Çoruh nehri kültür ve medeniyetimizin muhteşem tarihinede şahitlik yapar. Çoruh, Yusufeli ilçesini ortadan ikiye ayırır. 376 km. uzunluğu ile Artvin’in en büyük akarsuyu, dünyanın da en hızlı akan ve derin nehridir Çoruh. Yusufeli ilçesinde ki bütün çay ve derelerin hayat kaynağı olan Çoruh, kendi kaynağını da Mescid Dağı’ndan alır. Batum’da Karadeniz’e dökülen Çoruh Nehri’nin 100 kilometrelik kısmı Yusufeli sınırları içerisinde seyreder ve Mayıs ayında zirve yapar. Çoruh Nehri, aynı zamanda rafting ve kano gibi su sporları için en uygun ve en zorlu parkurlarıyla birçok turisti bu bölgeye çekmektedir. Yusufeli barajının yapılacağı Çoruh havzasında yer alan yerleşim yerlerinden geçiyoruz. Buralar oldukça dağlık ve ormanlık. Çoruh vadisinde akan suyun bir tarafında Yusufeli barajı için hummalı çalışmalar hızla devam ederken suyun diğer tarafında ise ata ve dedelerinden kalma toprak evlerde yaşayan insanlar hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Gelecekte sular altında kalacak bu evlerde yaşayan ailelere
16 ARTVİN
misafir oluyoruz. Suyun karşı tarafına asma köprüden geçerek, burada yaşayan kalabalık bir aileye mikrofonlarımızı uzatıyoruz. Şırıl şırıl akan suyun kenarında, yeşillikler içinde misafir olduğumuz bu evlerde gördüğümüz manzara Karadeniz kültürünün hala ne kadar canlı olduğunu gösteriyor. Herşey doğal ve sağlıklı. Kameralarımız bir yanda sımsıcak odun ateşi üstünde kazanlarda kaynayan pekmezleri, bir yanda da yerlere serili örtülerde kurumaya bırakılmış güzelim dutları görüntülüyor. Evlerin önünde oturmuş yaşlı ninelerin, kurutmak için soydukları elmalarda gerçekten görülmeye değer. Misafirperver Yusufeli insanının sıcaklığını burada doya doya yaşıyoruz. Buraya kadar gelmişken tadına doyum olmayan Karadeniz çayını içmeden dönmek elbette olmaz. Hem çaylarımızı içiyoruz hemde sıcak ve samimi bu insanlarla sohbet ediyoruz. Buradan ayrılmak zor. Ama Yusufeli’nde daha göreceğimiz birçok tarihi ve tabii güzellikler bizleri bekliyor. Yola revan olmadan önce bize ikram edilen kurumuş dut ve taptaze elmaları alıp, hatıra fotoğrafı çekilmeyi de ihmal etmiyoruz. Yusufeli’ni dört mevsim gezip görürseniz muhteşem güzellikler yaşarsınız. Baharla birlikte çiçekler açar ve Çoruh vadisi göz alabildiğine yeşerir. Vadiden daha yükseklere çıkarsanız eğer beyaz örtülü dik yamaçlar sizlere bambaşka manzaralar sunar. Adeta bir rüyaya kapılırsınız. Ne bu yamaçlardan süzüle süzüle akarak Çoruh’a karışan suyun tadına, ne de Çoruh Vadisi’nde yetişen çeşit çeşit meyvelerin lezzetine doyum olmaz. Çoruh vadisinin insanoğluna sunduğu güzellikleri anlatmaya elbette kelimeler yetmez. Biz bu güzellikleri arkamızda bırakmadan önce, Devr-i Alem diyor, kültür ve medeniyet tarihimizde Yusufeli’nin geçmişine doğru yol alıyoruz.
YUSUFELİ’DE TÜRK - İSLAM MEDENİYETİ YUSUFELİ’NİN SAKLI TARİHİ Yusufeli bölgesi, Çoruh Nehri havzasında yer alan batıda Bayburt, İspir, doğuda Oltu ve kuzeyde Artvin bölgeleri kültür çevresinde yer almaktadır. Nehir havzaları insanoğlunun ilk önce yerleşik hayata geçtiği, tarım toplumunu oluşturduğu yerlerdir. Çoruh havzası tarih öncesi devirlerde yaşanmış kültürlerin izlerini hala taşımaktadır. Bu bölgenin tarihi, elde edilen kalıntılar incelendiğinde 7500 yıl öncesine yani Kalkolitik Çağ’ın Bakır devrine kadar uzanmaktadır.1955 yılında yol yapımı sırasında Yusufeli’nin Nizgavan (Demirköy) köyünde çıkarılan bakır balta, buranın Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olduğunu bizlere göstermektedir. Orta ve aşağı Çoruh havzasında yer alan Yusufeli bölgesi bundan 3000 yıl önce sırasıya Hititliler, Urartular, Asurlular, Kimmerler, İskitler gibi güçlerin egemenliğine girerler. Milattan önce 7. Yüzyıldan, İslamiyet’in doğup yayılmaya başladığı Milattan sonra 7. Yüzyıla kadar Kafkasya’nın değişik bölgeleri Persliler, Yunanlılar, Romalılar ve İranlılar gibi büyük devletlerin mücadelesine sahne olur.
7
. yüzyılda İslâm fetihleri ile tanışan bölge Hz. Ömer döneminde Müslümanların idaresine geçer. Zamanla bu bölgeler Emeviler, Bizanslılar ve Abbasiler arasında el değiştirir. Yusufeli’ne ilk Türk mührünün vurulması ise Anadolu’nun kapılarını Türklere açan ve Anadolu’nun fatihi Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Sultan Alparslan zamanında olur. Sultan Alparslan, 1064 Şubat’ında Selçuklu Başkenti Rey’den ordusu ile hareket ederek Kafkasya ve Anadolu seferine çıkar. Kısa sürede Nahçivan ve Iğdır bölgelerini alan Sultan Alparslan, Tiflis’ten Çoruh vadisine kadar olan bölgelerdeki şehir ve kaleleri ele geçirir. Böylece Yusufeli’nin de içinde bulunduğu Çoruh vadisinin Türkler tarafından ilk defa fethi gerçekleşir ve bölge Büyük Selçuklu Devleti hâkimiyetine girer. Haçlı seferi ve Bizans saldırıları ile zayıflayan Selçuklulara karşı Kafkasya’da Gürcülerle komşu olarak yaşayan Kıpçaklar, Gürcü Krallıklarıyla işbirliği yapar. 1090 yılından itibaren Kıpçak Türkleri, Gürcistan topraklarına ve Çoruh boylarına yerleştirilir. Yusufeli bölgesine de gelip yerleşen Kıpçak Türkleri, Dörtkilise, Aşbişen, Göcek, Sarıgöl, Karadağ, Balsuyu gibi birçok yere ilk defa Türk ismini vermiştir. Yusufeli’nin bu ilk Türk yerleşimcileri Osmanlı fetihlerinden sonra Müslüman olurlar. Doğu Karadeniz bölgesine Türk göçleri Kıpçaklarla başlar. Kıpçakların kim olduğu, nereden geldiğini bilmek tarih bilinci açısından çok önemli.
ARTVİN 17
Kıpçaklar, tarih sahnesine IX. ve XI. asırlarda Divan-ı Lügati’t-Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut’un da eserinde “Ertiş” yani “Yemek” kırlarında yarış anlamında diye nitelendirdiği İrtiş ırmağı boylarında ortaya çıkar. Türkistan’da göçerler arasında bazı kişilere yaptıkları işten ötürü Kıpçaklar denirdi. Başka bir deyişle Kıpçak demek bozkır ve çölde yaşayan insan anlamına gelmektedir. Kıpçaklar VIII.-IX. asırda Oğuzlarla yan yana Urallar, Siriderya, Kafkasya, Kırım, Hazar’ın kuzeyi, Kazakistan boyları, Suriye, Mısır ve Türkistan’ın değişik bölgelerinde yaşamış bir Türk boyudur. Kıpçaklar, önceleri “Mafazat Al-guz” yani (Oğuz bozkırı) diye bilinen topraklarda, artık XIII. asırda Deşt-i Kıpçak adıyla anılmaya başlanmıştır. Çin’den Don nehrine, Ural’dan Karadeniz’e kadar olan alana yayılan Kıpçaklar, bu devirden sonra 1200’lü yıllarda Moğol İmparatorluğu’nun saldırısına uğrar. Moğol saldırılarıyla yenilgiye uğrayan Kıpçakların bir kısmı bugünkü Rusya, Ukrayna ve Kazakistan toprakları üzerinde kurulan Altın Orda devletinin egemenlik sahasında kalırlar. Geriye kalan kısım ise Deşt-i Kıpçak topraklarından değişik bölgelere yayıldılar. Gürcülerle anlaşan Kıpçaklar karma ordular kurarak bir kısım boyları Doğu Karadeniz’i yurt edinirler. Bu durum aynı zamanda Osmanlı fethinden önceki ilk Türkleşme hareketlerindendir. Yusufeli ve Çoruh vadisinin Osmanlı yönetimine girmesi Kanuni Sultan Süleyman dönemine rastlar.7 Ekim 1549 tarihinde bölgenin müstahkem kalelerinden Yusufeli Çevreli Köyü olan Pertekrek kalesi ile ona bağlı olan Kiskim ve Yokuşlu köyü kaleleri Osmanlı akıncıları tarafından fetih edilerek Osmanlı yönetimine girer. 19. Yüzyıla kadar Çıldır Eyaletine bağlı bir sancak merkezi olarak varlığını sürdüren Pertekrek’in yanı sıra 1682 - 1702 tarihli Osmanlı idari taksimat defterine göre, Kiskim’de, Yusufeli bölgesinde ikinci bir sancak merkezi olarak oluşturulur. Kayıtlarda zamanla Pertekrek’in lağvedildiği anlaşılmaktadır. Tanzimat devrinde yapılan idari düzenleme ile Çıldır sancak haline
18 ARTVİN 18 ARTVİN
getirilir ve Erzurum eyaletine bağlanır. Kiskim de Çıldır sancağına bağlı bir kaza haline getirilir. Yusufeli bölgesini gezdiğimizde Osmanlı dönemi ile ilgili tarih ve kültür eserleri sizleri karşılar ve Osmanlı medeniyetinin ihtişamını gösterir.
Kiskim Yusufeli’ nin ilk merkezi olan Alanbaşı’ nın güneybatısında Selçuklular tarafından inşa edildiği tahmin edilen kale, kalenin batısında saray ve çatısı kireçli taştan yapılmış bir kümbet bulunmakta. Bu tarihi eserler, köye yerleşimin oldukça eskilere dayandığını göstermekle. Osmanlılar zamanında Kiskim Sancak Beyleri tarafından yönetilen Kiskim Alanbaşı adını bu sancak beylerinden almıştır. Tarihi eskilere uzanan köy gerçekten görülmeye değer zengin bir kültür var.. 1864 yılında çıkarılan Osmanlı vilayetler kanunu ile Kiskim kazası fiilen 1868 tarihinde Erzurum vilayeti merkez sancağa bağlanır. Daha sonra 1871 yılında Kiskim nahiyeye dönüştürülerek Erzurum merkez sancağa bağlı İspir kazasına bağlanır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı olan 93 Harbi ile sınırdaki değişir ve Kiskim nahiyesi 19 Nisan 1885 tarihinde tekrar kaza haline getirilir ve Erzurum Vilayetine bağlanır. Yeni yerlerin bağlanması ile Kiskim kazası merkezi de Öğdem nahiyesine taşınır. 1889-1890 tarihli Devlet Salnâmesi’ne göre Kiskim kazasının 9 nahiyesi ve 61 köyü vardır. Bu nahiyeler Ersis (Kılıçkaya), Pertekrek (Çevreli), Oşnak (Köprügören), Hoduçur (İspir’in Sarıkonak köyü), Barhal (Altıparmak), Udav (Bostancı), Arcivan (Balalan), Zor (Esenyaka), Milo/Melo (Sarıbudak) köyleriydi.
Öğdem
K
Öğdem’ in Kiskim kaza merkezliği ancak yedi yıl devam eder ve Kaza merkezi 8 Şubat 1892 tarihin de çıkarılan irâde-i seniyye ile Ersis nahiyesine nakledilir. Artvin 1878’de Rusya’ya terk edildikten sonra Kiskim serhat kazası olmuştur. Yaklaşık 40 bin nüfusa sahip kazada çok sayıda dini ve ticari kurum bulunmaktaydı. 1900 yılında Kiskim’de Rüşdiye mektebi açılır ve açılan bu yeni iptidai mektebine, Padişah II. Abdülhamid’in ismine izafeten Hamidiye Mekteb-i İbtidai ismi verilir. O yıllar Kiskim, farklı kültür ve dillere sahip insan potansiyeline sahip bir kaza merkeziydi. Bu nedenle çok sayıda Camii, medrese, kilise, manastır, han, değirmen, köprü ve mektepler faaliyet göstermekteydi. Zamanla Erzurum vilayeti Kiskim kazasının ismi, Kiskim kaza meclisinin 6 Mayıs 1914 tarihli kararı ve 28 Mayıs 1914 tarihli padişah fermanıyla veliaht-i saltanat Yusuf İzzeddin Efendinin ismine izafeten Yusufeli olarak değiştirilir. Geçmişten günümüze Yusufeli’nde, tarihi kilise ve kaleler bulunmakta. Barhal Kilisesi, Tekkale veya Dört Kilisesi, İşhan Kilisesi ve birçok kale turistler tarafından her yıl ziyaret edilmekte.
açkarların zirvelerinde kurulu olan, bir zamanların önemli yerleşim merkezi Öğdem’e doğru yola çıkıyoruz. Öğdem’e giden yol boyunca doğanın sunduğu sayısız güzellikler her adımda bizlere göz ve gönül ziyafeti sunuyor. Her taraf yemyeşil bitkiler ve rengârenk çiçeklerle bezeli yamaçlarla örtülü. Ve o yamaçlarda zamana meydan okurcasına asılı duran kaleler, kiliseler ve tipik Doğu Karadeniz evleri dimdik ayakta. Öğdemin tarihi 1036 yılında Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu’ya yaptıkları ilk seferle beraber buralara gelip yerleşen Türk boylarına kadar uzamakta. Türk-İslam kültürüyle övünmüş ve gurur duymuş anlamlarını taşıyan Öğdem öğülecek yer manasına gelir. Bu bakımdan Müslüman Türk köyü olan Öğdemli, asildir asla kibirli değildir ve her zaman tarihine sahip çıkar. Öğdem, 1578 yılında fethedilerek, Osmanlılara bağlanır ve varlığını günümüze kadar devam ettirir. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan Öğdem, Yusufeli İlçe’sine 23 km. uzaklıktadır. Öğdem Köyü’nü dolaştığımızda kendimizi çok eskilerde, tarih kokan bir atmosferin içinde buluyoruz. Geçmişten bugüne kadar Öğdem Köyü’nde sadece eski tarihi evler ve Camii ayakta kalabilmiş. Bir zamanların önemli yerleşim merkezi olan bu köyün ilgisiz ve bakımsız durumu kameralarımıza yansıyor. Yapım tarihi kesinlik kazanmayan ve şu anda harap bir durumda olan Öğdem kalesi ise içimiz sızlatıyor. Yüksek bir noktada yer alan, Selçuklulardan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan tarihi kimliği ile öz mü öz bu Türk köyünden ayrılmadan önce Devr-i Alem olarak yetkililere sesleniyoruz ve buralara hak ettiği o eski değeri vermelerini istiyoruz.
ARTVİN ARTVİN 19 19
Barhal
Y
usufeli’ndeki gezimize, medeniyetimize 2000 yıllık geçmişi ile beşiklik etmiş bir yerde devam ediyoruz. Burası Tatarların ataları olan İdil Bulgar Türklerinin gelip yerleştiği ve yurt edindiği Barhal. Adını Bugünkü Tataristan sınırları içindeki İdil boyların daki Bulgar Türklerinden alan Barhal kültür tarihimizde çok önemli yere sahip. Yusufeli bölgesinde yaşayanların ataları Kıpçak Türkleri, Barhal ve Yusufeli bölgesini yakından tanımak için sizleri Barhal adının kaynağı olan Tataristan’ın başkenti Kazan’a, İdil Irmağı boylarına götürüyoruz. Tataristan’da ilk durağımız tarihi Kazan şehri. Kazan, kültürü ve mimarisiyle Tataristan’ın bir simgesi. Tarihçiler, kenti kuranların Türk boylarından Kıpçaklar ve Bulgarlar olduğu üzerinde hemfikir. Bugün Özerk Tataristan’ın baskenti olan Kazan, Altın Orda hanlarının da başşehriydi. Kent, Rusya’da İslam’ın merkezi olarak da biliniyor.
20 ARTVİN 20 ARTVİN
Altıparmak Köyü ve Barhal Kilisesi
Y
usufeli’ndeki gezimizin şimdiki rotası YusEfeli’ni kuzeybatısındaki Altıparmak Köyü. Altıparmak köyü aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ında dünyaya geldiği yer. Derin vadiler ve sarp kayalar arasından yol alarak ilerlediğimiz köyün içinden sol tarafa ayrılan yola sapıyoruz. Barhal’a giden yol güzergâhında bir yanda yeşillik bir yanda şırıl şırıl akan Barhal çayı bizlere eşlik ediyor. Buralar gerçekten görülmeye değer yerler. Bizde öyle yapıyoruz. Nefeslenmek ve tertemiz sulardan içemek için aracımızdan iniyoruz. Köye giderken Barhal Çayı’nın sağ tarafında ağaçlar ve yapraklar arasına gizlenmiş bir şelalede duruyoruz. Bizi Yusufeli’nde gezidren rehberimiz bu şelalin küçük havuzlarında ayaıların yıkandığını ve bu nedenle şelalenin Ayı Hamamı olarak isimlendirildiğini ifade ediyor. Barhal Çayı’nın sağ yamacında bulunan Barhal Kilisesi. 2000 yıl önce Artvin ve çevresi Eski Oğuzlar olarak bilinen Arsaklı Devleti yönetimine geçtiğinden, Barhal Çayı vadisine Bulgar Türkleri yerleşir. Bulgar Türklerinin bir kısmı da Çoruh boyuna geçerek Yusufeli ilçesine bağlı bugünkü Sarıgöl bölgesine yerleşirler ve buradan geçen çaya Barhal ismini verirler. İşte nazlı nazlı akan Barhal çayı, Dağıstan’dan göç edip buraları yurt yuva edinen Bulgar Türklerinin 2000 yıldan bu yana adını taşıyan milli hatırası.
Ve nihayet Barhal kilisesindeyiz. Aslında bir zamanlar manastır kompleksinin parçası olan bu kilise artık Camii olarak kullanılmakta... El yazması bir kitapta, manastırın 10. yüzyılda 2. Bağrat döneminde, Vaftizci Yahya adına yaptırıldığı yazmaktadır.. Kilisenin planı üç nefli bazilikaldır. Duvarlarla birlikte ölçüldüğünde ise uzunluğu oldukça fazla olan Kilise’nin dış yüzeylerinde oldukça ilgi çekici şekiller ve kabartmalar bulunmakta. Yusufeli’nde bir başka kilise ise İşhan kilisesi. Yusufeli ilçe merkezine 34 km uzaklıkta, Olur-Oltu güzergâhında yolun sol tarafında iç kısımda kalan İşhan Köyün’de bulunan İşhan Manastırı, 9. yüzyılın ilk yarısında Bagratlı Gürcüler tarafından yaptırılmıştır. Piskoposluk makamı olarak da kullanılan manastır bu görevini Osmanlı devletinin Artvin ve çevresini ele geçirdiği 16.yüzyıla kadar devam ettirmiştir. Osmanlılar bölgeyi ele geçirdikten sonra manastırın batıya bakan tarafı Camiye dönüştürülmüş ve bu sayede yapının harap olması da engellenmiştir. 1983 yılına kadar Camii olarak ibadete açık olan yapının kilise bölümü de cami bölümü de şu an kullanılmamaktadır. Manastır her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turisti de kendisine çekmektedir. Ayrıca kaynaklar İşhan Kilisesi’nin yıllarca toprak altında bulunduğunu ve Selçuklu döneminde bulunarak onarıldığı hakkında bilgi vermektedir. 1818 yılında Yusufeli beylerinden Muhammed Bey tarafından Esendal köyünde yaptırılan Esendal Camii ise ahşap süslemeleri, mihrabı ve taş işçiliği ilgi çekicidir.
İslamiyet ile bu bölge 1100 yıl önce şereflenmişti. Bir zamanlar Kıpçak ve Bulgar Türklerinin yaşadığı bu coğrafyada Devr-i Alem yaparken geçmişin nazlı yadigarı gibi dimdik ayakta duran muhteşem tarihi eserler bizlere bambaşka duygular yaşatıyor. Tataristan’ın başkenti Kazan’ın son melikesi Sümbike hatun kulesi, tarihi Kazan müzesi, Kazan hanlığının en görkemli yapısı olan rengarenk çiçek motifli, elif misali minareleri ile Avrupa’nın en büyük Camiisi olan Kul Şerif Camii, tarihi tatar mahallesindeki el sanatı ahşap camiiler, medreseler, kuleler, adeta muhteşem medeniyetin bugüne düşülen iz düşümleri. Türk tarihinde su medeniyetinin önemli noktalarından biri olan tarihi Kazan şehrindeki şimdiki durağımız elbette İdil Irmağı oluyor. Kazan, dağlar ve İdil ırmağı arasında bir Kazan’ı andırdığı için bu ismi almıştır. Tatarların ‘İtil Suu’, Rusların Volga dediği İdil Irmağı’nda binlerce yıllık Türk tarihini yaşıyoruz. İdil Nehri boylarındaki Tataristan’ın başkenti Kazanı arkamızda bırakıyor ve Deşti Kıpçak diyarında bir başka önemli durağımız olan tarihi Bulgar şehrine doğru yol alıyoruz. Türk-İslam tarihinde İdil Bulgar Türkleri olarak geçen Bulgar şehri, tarihi müzesi, yeni yapılan camiler ve rengarenk elbiseleriyle Allah’a el açan insanlarla adeta bayram havasında. On binlerce kişinin katıldığı Şükran günü törenleri ve dünyanın en büyük Kuran-ı Kerimi’ne çeviriyoruz. Tatarların ataları olan İdil Bulgar Türkleri’nin İslamiyet’i toplu olarak kabulünün 1123. yılı, İdil- Bulgar Türk Devleti olarak İslamiyet’i kabulünün ise 1090. yılının kutlandığı tarihi törende yapılan konuşma, tevbe ve dualar gerçekten görülmeye değer. Şimdi Devr-i Alem kameralarını Türk tarihinde müstesna yere sahip Tataristan İdil Irmağı boylarından Anadolu’ya çeviriyor Kıpçak Türkleri’ nin ebedi vatan yaptığı Yusufeli’ndeki gezimize devam ediyoruz.
ARTVİN ARTVİN 21 21
KÜLTÜRÜMÜZDE YUSUFELİ Tarihin her devresinde Yusufeli bölgesi halkı, daima sakin, mütevazi ve suç işlemekten kaçınan insanlar olmuştur. Bundan dolayıdır ki Osmanlı devrinde bazı dönemler Yusufeli kazasında mahkeme kurulmamıştır. O günlerden bugüne Yusufeli halkının dürüstlüğü ve doğruluğundan hiçbir şey değişmemiştir. Bugünde Yusufeli ilçesinde hapishane yoktur. Bu tarihi bilgilerden sonra, kültür ve medeniyet tarihimizde müstesna yere sahip Yusufeli’nde geçmişten günümüze ayakta kalan tarihi yapıları, eski köy evlerini, yaylaları, yayla şenliklerini, Karakucak ve boğa güreşlerini, Kaçkar ve Arcuvan gölünü, ziyaret tepesini, adrenalini bol raftingi, mükemmel yemyeşil ormanlarla kaplı el değmemiş Çoruh vadisini ve en önemlisi tertemiz insanlarını yakından görmeden, yaşamadan ve tanımadan geçmek vefasızlık olur. Şimdi Devr-i Alem diyerek yola revan oluyoruz. Gezimizin şimdiki durağı Yusufeli ilçe merkezi. Yusufeli ilçesi Barhal ile Çoruh Nehri’nin birleştiği vadide denizden 560 metre yükseklikte kurulmuş. Etrafı Kaçkar Dağı ve Altıparmak Dağları ile çevrili olan Yusufeli ve köylerinde çok sayıda, otel, motel ve pansiyonlar bulunuyor. İlçe merkezinde ilk olarak kaymakamlığı ziyaret ediyoruz. Yusufeli Kaymakamı Cumhur Duran, makamında bizi karşılıyor. Çok sıcak ve samimi olan Cumhur Duran Bey bizlere çok önemli bilgiler veriyor.
22 ARTVİN
Yusufeli doğal ve tarihi güzelliklerinin yanında güzel insanlarıyla da tanınmış şirin bir ilçemiz. Yusufelin de esnaflar akşamları dükkanlarının önünü toplamaz, eşyalarını, malzemelerini öylece dışarda bırakırlar. İşte Yusufeli insanının güzelliği burada saklı, kimse başkasının malına yan gözle bakmaz. Yusufeli halkının büyük bir çoğunluğu gurbetçilikle, çok az kısmıda tarımla uğraşmaktadır. Halıcılık, kilimcilik, balıkçılık, tavukçuluk gibi küçük aile işletmelerin yanısıra ilçede bal, süt, meyve ve pirinç üretimi önemli geçim kayanğını oluşturmaktadır. Çam, Ladin, Köknar, Karaağaç, Meşe ve Yabanı Kavak türlerinin bulunduğu geniş ormanlarla kaplı Yusufeli, köy ve yayla şenliklerinin en yaygın olduğu ilçedir. Mayıs ayında başlayıp temmuz ayına kadar süren köy ve yayla şenlikleri, Karakucak ve boğa güreşleri, çeşitli kültürel ve sanatsal etkinlikleri ile yoğun ilgi görmektedir.
BOĞA GÜREŞLERİ Yusufeli’nde Devr-i Alem yaparken Sarıgöl köyünün girişinde yol üzerinde arena benzeri bir alanla karşılaşıyoruz.. Yusufeli’nde boğa güreşi bir gelenek. Boğa güreşleri özellikle Nisan- Mayıs aylarında bir şölen havası içinde yapılmakta. Boğa güreşlerinin yapılma nedeni ise turistik bir gösteriden öteye, bir zorunluluk. Boğalar kışın ahırlarda beslendiklerinden ve dışarı bırakılmadıklarından ilkbaharın yaylalara otlatılmaya götürüldüğünde birbirleriyle kavga ederlermiş. Yusufeli dağlık bir araziye sahip olduğundan bu kavgalarda güçsüz olan boğalar bazen kayalardan aşağı düşerek ölürlermiş. Bu sorunu çözümü için ahali boğaları yaylalara salmadan önce güreştirerek çözüm bulmaya çalışmışlar. Böylece yapılan boğa güreşleri sayesinde güçlü olan boğa diğerleri tarafından tanınmakta ve dağlara çıktıklarında boğalar artık kavga etmez hale gelmişler.
KARAKUCAK GÜREŞLERİ Tarihi Karakucak güreşleri gerçekten görülmeye değer görkemli anlara sahne oluyor. Türklerin öz ve milli güreşlerinden olan Karakucak güreşi araştırmacılara göre 10 asırdan bu yana hiç bir değişiklik yapılmadan özüne uygun olarak yapıla gelmiştir. Çim zeminlerde, toprak alanlarda, harman yerlerinde çıplak ayakla, diz kapağı altına kadar gelen Pırpıt denen bir giyisi ile yapılan Karakucak güreşi, Türkistan coğrafyasının birçok bölgesinde bilinen ve yapılan ata sporumuz. Oğuzlarda ve Eski Türklerden yadigâr Karakucak güreşi, serbest güreşe benzemekle beraber günümüzde daha çok yağlı güreşin olmadığı bölgelerimizde düğünler, bayramlar, festivaller ve kültürel şenliklerde davul zurna eşliğinde yapılmakta. Güreş Federasyonu hakem komitesi tarafından yönetilen Karakucak güreşleri 1925’lerden günümüze kadar Türk Güreşine gerçek manada büyük şampiyonlar kazandırmıştır. Yusufeli, kültür ve tarihi değerleri ile ülkemizin gezilmesi ve görülmesi gereken önemli yerlerinden. Yusufeli belgeselimizin son durağındayız
ama Yusufeli’nde herşey yeni başlıyor. Çünkü buraya hayat veren sular artık başıboş akmayacak. Güzel ülkemizin güzel insanları boş kalmayacak. Herkes yeni bir Yusufeli medeniyeti için, Çoruh üzerinde enerji dolu, hayat dolu bir barajın inşaası için kolları sıvayacak, kürek sallayacak... Sular altında kalsada enerji olup Tüm Türkiye’yi aydınlatacak Yusufeli’nde tarihe not düşüp, zamana noterlik yapıyoruz. Adı Yusufeli barajında yaşayacak ve ürettiği enerji ile tüm Türkiye’ye güç ve bereket katacak, sular altından göğe yükselecek yepyeni bir medeniyetin izini sürüyoruz. Sular altında kalsada, gönül telimizi titretip içimiz burksada, 270 metre yüksekliğiyle çift eğrilikli beton kemer barajlar sınıfında dünyanın en yüksek 3’üncü, Türkiye’nin de 1. barajına sahip olacak Yusufeli yeniden şahlanışın adıdır. Boy verip, dallanıp budaklanacak yeni bir Yusufeli, Çoruh vadisinde enerji ve turizmle yeniden hayat bulacak, gelecek yıllarda sahip olduğu potansiyelle çağ atlayacak. Yeni bir Yusufeli kurulacak ve hayat yeniden Yusufeli’nde yepyeni bir heyecanla başlayacak. Tıpkı birçok kez yeri ve adı değişen Yusufeli gibi. Sözü yine Yusufeli’ne bırakalım. Bakalım bize Yusufeli ne diyor? Ben, Doğu Karadeniz’in süsü, Tarih ve tabiat kaynıyor içim. Ben, Kaçkarların rengârenk çiçeği, Enerji olup aydınlatacağım. Ben Çoruh, Barhal, Oltu ve Tortum… Ben, dünya çapında enerji üretecek barajım Adım Yusuf İzzeddin Efendi’den yadigâr İçimden kültür ve medeniyet tarihi akar.
ARTVİN ARTVİN 23 23
ARTVİN İL VE İLÇELERİNİN ŞEHİT LİSTESİ Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı kayıtlarına göre; 93 Harbi, 1. Cihan Harbi, Çanakkale ve Sarıkamış cepheleri ile Kurtuluş Savaşı ve ve diğer savaşlarda Artvin il ve ilçelerinden şehit olan mehmetçiklerin listesi.
ARDANUÇ İLÇESİ ŞEHİTLERİ 1- Osman Hoca oğullarından Hasan oğlu İsmail 1922 yılında Tezekli Yayla Muharebesi 2- Murat oğlu Teğmen Keskin 1877 yılında Küçük Yahniler Muharebesi’nde 3- Mehmet Oğlu Asteğmen Osman 1912 yılında Çonkara Muharebesi 4- Mehmet Oğlu Yüzbaşı Osman Ağa 1877
MERKEZ
1- Ali oğlu Abdullah 1877 Kars Muharebesi 2- Halil oğlu Abdullah Efendi 1877 yılında.. 3- Şerif Oğlu Hüseyin ağa 1896 yılında Sırp Muharebesi’nde 4- Akli Oğullarından Abdi oğlu Mehmet 1616yılında Bayburt Hastahanesi 5- Avcı oğullarından Ahmet oğlu Mehmet 1915 Ardahan Muharebesi 6- İmamoğullarından Ali oğlu Mehmed 1915 Ardahan Muharebesi 7- Dursun oğlu Mehmed Emin efendi 1877 Deveboynu muharebesi
MURGUL
1- Hasan oğlu Şakir 1915 15. Afrika Sıhhıye Bölüğü
ŞAVŞAT
1- Dide oğullarından Sefer oğlu Hacip 1922 Kazav civarında 2- Molla oğullarından Derviş oğlu Mehmet 1922 Tezekli Yaylada
24 ARTVİN 24 ARTVİN
ARHAVİ İLÇESİ ŞEHİTLERİ 1- Eğriburun Oğullarından Hasan oğlu Ali yılında 1914 Haya Muharebesi’nde 2- Vanal Oğullarından Mehmed Oğlu Ali yılında 1921 Kazaen Şehit 3- Kitoz Oğullarından İlyas oğlu Bekir Tınaztepe Harbi 4- Hacı İsmail Oğullarından Hacı Mustafa oğlu Hüseyin 1916 yılında Meydanı Harpte 5- Can Oğullarından Hasan oğlu Hüseyin 1914 yılında Liman Muharebesinde 6- Cend Oğullarından Hüseyin Oğlu Ali 1897 yılında Muharebede 7- Hacı Hüseyinoğullarından Hasan oğlu İlyas 1918 yılında Hasankale Muharebesinde 8- Osman oğlu İsmail Hakkı 1921 yılında Gündüz Bey Harbinde 9- Yahya Oğullarından Hamit Oğlu Mehmed 1914 yılında Urba Muharebesinde 10- Mahmut Ağa Oğullarından Mustafa Oğlu Mehmed Zühdü 1915, Sarıkamış Muharebesi 11- Derviş oğullarından Recep Oğlu Murtaza 1915 yılında Kohterhi Mevkii’nde 12- Girit oğullarından Mehmet oğlu Musa 1914 yılında Sumla’da 13- Çakmak Oğullarından Ali oğlu Mustafa 1914, Kavarbat Muharebesinde 14- Sakarlı Koçur oğlu Osman 1915 yılında 15- Habip Oğullarından Mehmet Oğlu Osman Bulgarlarla Meydana gelen Kartaltepe Muh.
HOPA İLÇESİ ŞEHİTLERİ 1- Ali Oğlu Raşit 2- Hotin Oğullarından Şaban Oğlu Süleyman 1890 Ertuğrul Fırkateyni 3- Hacı Ali Oğullarından Hasan Oğlu Vahit 1922 yılında Porhace Muharebesinde 4- Dursun oğlu Ahmet 1917 yılında Harşit hattı Müdafaasında 5- Mustafa oğlu Ahmet 1923 yılında Kalabozda 6- Muhsin Oğullarından İbrahim Oğlu Ali 1914 yılında Meydan Harbi 7- Memiş Oğullarından İbrahim Oğlu Ali 1915 Liman Muharebesinde 8- Osman Oğlu Ali 1914 Köprüköy Muharebesi Hafız Osman oğlu Ali Faik 1922 Kaplangı Dağı Tarruzunda 9- Hasan oğlu Ali Haydar 1914 yılında 10- Molla Mehmet Oğullarından Ali Oğlu Berat 1914 yılında Dağatlı Muharebesinde 11- Abdullah oğlu Faik 1912 yılında Cebeli Cenup Muharebesinde 12- Kuru Mahmut Oğullarından Cafer Oğlu Hasan 1914 yılında Meferil Muharebesinde 13- Vanlı Oğullarından Hüseyin oğlu Hasan 1915 yılında Murgul’da 14- Abidin Oğullarından Mustafa oğlu Hasan 1915 yılında Arpatepe Muharebesinde 15- Ekşioğullarından Mehmed oğlu Hasan 1921 Nasuhçal Muharebesinde Kırmızı Tepe’de 16- Ali oğlu Hasan Fehmi Efendi 1916 Romani 17- Muçkin Oğullarından Ömer oğlu Hüseyin 1914’de 18- Halilağa Oğullarından Ali oğlu Hüseyin Mezartepe sırtlarında 19- Molla oğullarından Hasan oğlu İbrahim 1915 Andek Muharebesinde
20- Çerkes Muhaciri Abdullah oğlu İbrahim 1897 Muharebede 21- Osman Oğullarından Osman oğlu İbrahim Hakkı 921 Nasuhçal Muharebesinde Kırmızı Tepe’de 22- Boshor Oğullarından Hurşit oğlu Mahmut 1914 Lecan Muharebesinde 23- Yahya oğullarından Hamit oğlu Mehmet 1914 Kavarbat Muharebesinde 24- Sarı oğullarından Hasan oğlu Mehmet 1914 Acara Muharebesinde 25- Kekeç oğullarından Hasan oğlu Mehmet 1914 Erzurum’da 26- Şefik Oğullarından Şefik oğlu Mehmet 1917 Karadeniz Boğazı Anadolu Kavağı Hastahan 27- Muharrem Oğlu Mehmet Demiralp 1941 yılında Uluç Ali Reis 28- Güllenin oğullarından Osman oğlu Mustafa 1915 Meydan Harbi 29- Yazıcı oğullarından Osman oğlu Mustafa 1917 Samsun Hastahanesi 30- Seloh oğlu mustafa 1915 Meydan Harbi 31- Mesut oğlu Nihat Erten 1941 yılında Uluçali Reis 32- Kasap oğullarından Recep oğlu Osman 1915 yılında Çoruh Müfrezesi 33- Navitoğullarından Hasan oğlu Osman 1915 Hayrettin Barbaros Zırhlısı 34- Battaloğullarından Ali Oğlu Osman 921 Karakapı Harbi 35- Küçük oğullarından Yunus oğlu Osman 1922 Mezartepe Harbi 36- Osman oğlu Ömer 1915 Hınıs Hastahanesi Yasin oğlu Resul 1915 Meydan Harbi 37- Vona oğullarından Tahsin 1951 2. Tuğ 38- Hacıbayrakdar Oğullarından Mustafa oğlu Tevfik Meydan Harbi 39- Sarımehmetoğullarından Osman oğlu Yakup 1914 Kostanvat Muharebesinde 40- Abdullah oğullarından İbrahim oğlu Yunus 1915 Meydan Harbi
25 ARTVİN ARTVİN 25
YUSUFELİ İLÇESİ ŞEHİTLERİ 1- Koçaloğullarından İbrahim oğlu Abdi 1915 yılında Erkinis’te 2- Salih Baş oğullarından İbrahim oğlu Abdi 1915 yılında Kolik Tepesi Yaylasında 3- Avcı oğullarından Hacip oğlu Abdullah1915 yılında Ardanuş 4- Kongal Oğullarından Hüseyin oğlu Abdullah 1915 yılında Ersenik Yaylasında 5- Abdi oğullarından Dursun oğlu Ahmet 1915 yılında Erkinis 6- Ali oğlu Ahmet 1920 yılında Bolvadin Merkez Hastahanesi 7- Bayraktar Mehmet oğlu Ahmet 1920 yılında Çakırköy Tepesinde 8- Baş Osman oğlu Ahmet 1920 yılında Bayburt Hastahanesi 9- Ahmet oğlu Ali 1916 yılında 2350 Rakımlı Tepede 10- Beşir oğullarından Beşir oğlu Ali 1915 yılında Ersenik Yaylasında 11- Hoşat Moğullarından Mehmet oğlu Ali 1915 yılında Arkim’de 12- Bey Moğullarından Mehmet oğlu Ali 1915 yılında Arkim’de 13- Hoşav oğullarından Mehmet oğlu Ali 1915’te 14- Kürşat oğullarından Mustafa oğlu Ali 1915’te Arkim’de 15- Yaka oğullarından Osman oğlu Ali 1915 yılında Ardanuş’ta 16- Salih oğlu Ali 1915 yılında Meydan Harbi’nde 17- Kulluk Bekir oğlu Ali 1921 yılında Meydan Harbinde 18- Behgüzaroğullarından Osman oğlu Arif 1915 yılında Kolik Tepesi Yaylasında 19- Salih oğullarından Emin oğlu Bekir 1915 yılında Kilidyad Kordonu 20- Çil Ahmed oğullarından Hasan oğlu Bekir 1915 yılında Sarıkamış Muharebesi
21- Abdullah Salih oğlu Cemal 1920 Kolanlı 22- Mehmet Hüseyin oğlu Durmuş 1920 Meydan Harbi 23- Yusuf oğlu Efraim 1915 Kolik Tepesi Yaylası Mehmet oğlu Emin 1915 Meydan Harbi 24- Molla Süleyman oğullarından Ahmet oğlu Hafız 1916.... 25- Kara Ahmet oğularından Mehmet oğlu Hakkı 1915 Kilidyar Kordonu 26- Tatav oğullarından Salih oğlu Halil 1915 Kilidyar Kordonu 27- Çolakoğullarından Ali oğlu Hasan1915 Erkinis 28- Zevrel oğullarından Ali oğlu Hasan 1915 Erkinis 29- Çolakoğullarından Ali oğlu Hasan 1915 Meydan Harbi 30- Hakkı oğlu Hasan 1915 Kolik Tepesi Yaylası 31- Deli oğullarından İbrahim Oğlu Hasan 1915 Kolik Tepesi Yaylası 32- Sarıza oğullarından Koçak oğlu Hasan 1915 Kolik Tepesi Yaylasında 33- Sağrıza Koçan oğlu Hasan 1915 Kolik Tepesi Yaylası 34- Küçük Ali oğullarından Mehmet oğlu Hasan 1915 Erzurum Hilali Ahmer Hastanesi 35- Süleymanoğullarından Mehmet oğlu Hasan 1915 Tuzla’da 36- Zavrak Hasan oğlu Hasan 1921 Dumlupınar muharebesi 37- Ağaday oğullarından Ahmet oğlu Hüseyin 1915 Kolik Tepesi yaylasında 38- Deliömer oğullarından Mehmet oğlu Hüseyin 1915 Arkim’de 39- Delimehmet oğullarından Ömer oğlu Hüseyin 1915 Erkinis 40- Hüseyin oğullarından Mustafa oğlu Hüsnü 1916 Bayburt Hastahanesi 41- Ahmetoğullarından Ahmet oğlu İbrahim 1915 Tavsinir’de 42- Abdi oğullarından Dursun oğlu İbrahim 1915 Erkinis’te
Şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz 26 ARTVİN 26 ARTVİN
YUSUFELİ İLÇESİ ŞEHİTLERİ 43- Ali oğlu İsmail 1915 Erkinis 44- Çavuş oğularından Bekir oğlu İsmail 1914 Ardahan’da 45- Kır İsmail oğullarından İbrahim oğlu İsmail 1915 yılında Kilidyad Kordonu 46- Demir oğullarından Kurban oğlu İsmail 1914 yılında Ardahan’da 47- Simor Kurban oğlu İsmail 1914... 48- Kara hasan oğullarından Osman oğlu İzzet 1915 Erkinis 49- Gürcü oğullarından Mustafa oğlu Kaba 1915 yılında Tuzla’da 50- Eminoğullarından Emin oğlu Kamil 1915 Sarıkamış Muharebesi 51- Paşa oğullarından Memiş oğlu Kamil 1915 Sarıkamış Muharebesi 52- Kılınçağa Oğullarından Mehmet oğlu Kasım 1915 Sarıkamış Muharebesi’nde 53- Gençağa oğullarından Mehmet oğlu Kasım 1915 Sarıkamış Muharebesi’nde 54- Kama oğullarından Kemal oğlu Kemal 1915 Sarıkamış Muharebesi 55- Zıpır Kahraman oğlu Kurban1920 Dumlupınar Muharebesi’nde 56- Kara Mehmet Oğullarından Ahmet oğlu Mehmet 1914 yılında Ardahan’da 57- Bostancı Oğullarından Ahmet oğlu Mehmet 1915 ... 58- Kara Mehmet Oğullarından Ahmet oğlu Mehmet 1915 yılında Ardahan Zabtında 59- Ali oğlu Mehmet 1915 Erkinis’te 60- Orman oğullarından Ali oğlu Mehmet 1915 Erkinis’te 61- Ali oğlu Mehmet 1915 Erkinis’te 62- Kara Ali Oğullarından Ali oğlu Mehmet 1915 Arkim’de 63- Samsunlu oğullarından Bekir oğlu Mehmet 1915 Sarıkamış Muharebesinde 64- Çalık oğullarından Halil oğlu Mehmet 1915 Erkinis’te 65- Yusuf oğullarından Mahmut oğlu Mehmet 1915 Milli Müfrezesinden Hastahaneler-
den Vuku 66- Hoca oğullarından Hoca Mehmet 1915 Erkinis’te 67- Dursun oğullarından Taşdık Mehmet 1915 Arkim’de 68- Sadık Hüseyin oğlu Mehmet 1920 Dumlupınar Muharebesinde 69- Mustafa oğlu Mehmet 1925 Erzurum Hastahanesi 70- Hüseyin Bayraktar Osman oğlu Mehmet 1922 Dumlupınar Topçu Dere 71- Koca oğullarından İbrahim oğlu Mehmet Ali 1915 Erkinis’te 72- İmam oğullarından Hasan oğlu Memiş 1915 Tasvinir’de 73- İsmail İsmail oğlu Mevlüt 1916 Karahisar Hastahanesi 74- Şeklet oğularından Mustafa oğlu Mevlüt 1915 Erkinis’te 75- Yusuf oğlu Muhsin 1916 Baburt Hastahanesi’nde 76- Çavda oğullarından Alişan oğlu Mustafa 1915 Erkinis’te 77- Bilal oğlu Mustafa 1915 Erkinis’te 78- Dursun oğlu Mustafa 1915 Meydan Muharebesinde 79- Dağ Mehmet Oğullarından Hasan oğlu Mustafa 1915 Sarıkamış Muharebesinde 80- Çavuş oğullarından Hüseyin oğlu Mustafa Çoruh Müfrezesi Hastahanesi’nde 81- Gençağa oğullarından mehmet oğlu Mustafa 1917 Şırkat Menzil Hastahanesi 82- Halil oğullarından Mehmet oğlu Mustafa 1915 Erkinis 83- Bekir oğullarından Mevlüt oğlu Mustafa 1915 Tuzla’da 84- Süleyman oğullarından Mevlüt oğlu Mustafa 1916 Kilidyad Kordonu 85- Çavda oğullarından Osman oğlu Mustafa 1915 Erkinis
Şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz ARTVİN ARTVİN 27 27
YUSUFELİ İLÇESİ ŞEHİTLERİ 86- Cebeci oğullarından Sani oğlu Mustafa 1915 Erkinis 87- Molla Süleyman Oğullarından Sani oğlu Mustafa 1915 Erkinis’te 88- Cebeci oğullarından Sani oğlu Mustafa 1915 Erkinis’te 89- Molla Süleyman oğullarından Sani oğlu Mustafa 1915 Erkinis’te 90- Şerif oğlu Mustafa 1915 Meydan Muharebesi’nde 91- Zekeriya oğullarından Mehmet oğlu Mustafa ağa 1916... 92- Hacı oğullarından Şerif oğlu Naib 1915 .... 93- Taştan ... oğlu Nazım 1951 1. Tuğ. 94- Ali oğlu Osman 1916 11. Kolordu 4. Seyyar Hastahanesi 95- Sakarlı oğullarından Göcür oğlu Osman 1915 Ardanuş 96- Hoca oğullarından Hafız oğlu Osman 1915 Erkinis 97- Hafız oğlu Osman 1915 Ardanuş’ta 98- İsmail oğullarından mehmet oğlu Osman 1915 Kolik Tepesi Yaylasında 99- Süleyman oğlu Osman 1915 Ardanuş 100- Zemzem oğullarından Ahmet oğlu Ömer 1915 Arkim’de 101- Baycan oğullarından Mehmet oğlu Ömer 1916 Bayburt Hastahanesinde 102- Topal oğlu Ömer 1915 Erkinis’te 103- Sadık Hüseyin oğlu Ömer 1920 Meydan Muharebesi 104- Fazıl oğullarından mehmet oğlu Ömer Efendi 1915 ... Ali oğlu Raşit 1915 Erkinis’te 105- Köse oğullarından İbrahim oğlu Salih 1915 Sarıkamış muharebesi 106- Topal oğullarından İbrahim oğlu Salih 1915 Ardahan’da
107- Köse Hüseyin oğlu Salih 1915 Sarıkamış muharebesinde 108- Hasan oğlu Süleyman 1916 Meydan Harbi Kaz oğullarından Mehmetoğlu Şaban 1915 Kolik Tepesi Yaylasında 109- Tenüs oğullarından Hüseyin oğlu Şakir 1915 Tuzla’da 110- Şamil oğlu Şevket 1915 Ardanuş 111- Molla Hüseyin Hüseyin oğlu Şükrü 1915 Ardanuş 112- Molla Halil oğullarından Hüseyin Efendi oğlu Şükrü 1915 Ardanuş 113- Hoca Oğullarından Halil oğlu Tevfik 1915 Meydan Harbi 114- Salih Paşa oğullarından mustafa oğlu Veyis 1915 Ersenik Yaylasında 115- Kelbe oğullarından Hüseyin oğlu Yahya 1914 Orduhane’de 116- Gelbe oğullarından Hüseyin oğlu Yahya 1914 Ardahan’da 117- Molla oğlu Yakup 1915 Dalahaste 118- Derviş oğullarından Osman oğlu Yunus 1915 Ardanuş 119- Deliş oğullarından Osman oğlu Yunus 1915 Dalahaste 120- Demirci oğullarından Feyzi oğlu Yusuf 1916 Suşehri Menzil Hastanesi 121- Boşnak oğullarından Mehmet oğlu Yusuf 1915 Ersenik yaylasında 122- Aşık oğullarından Mustafa oğlu Yusuf 1915 Millu Müfrezesinden Hastahanelerden Vuku 123- Abiş oğullarından Osman oğlu Yusuf 1915 Dalahaste 124- Ayşen Osman oğlu Yusuf 1915 Dera Hastahanesinde 125- Burçak oğullarından Halil oğlu Ziya 1915 Ersenik Yaylasında 126- Mustafa oğlu Ziya efendi 1917 Büyük Kabak Tepe’de KAYNAK: Avrasya Yayıncılar Birliği Kütüphanesi, İlim Kültür ve Tarih Araştırmaları Merkezi (İKTAV) www. belgeselyayincilik.com ve www.gebzegazetesi.com
28 ARTVİN 28 ARTVİN