ELEMENTS OF İSTANBUL - SÜTUN BAŞLIKLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Page 1



İstanbul’un Katmanları ELEMENTS OF ISTANBUL

Sütun Başlıkları

Belirli yapılar üzerinden sütun başlıkları incelemesi.

İstanbul Teknik Üniversitesi 2014 - 2015 Bahar Yarıyılı Final Ödevi Hazırlayan: Elif Gökçen Tepekaya Yürütücü: Zeynep Kuban Kitapçık Tasarımı: Elif Gökçen Tepekaya

Birinci Basım, Haziran 2015

Baskı ve Cilt: Yağmur Copy Ozalit ve Baskı Çözümleri

Cihannüma Mah. Bostancıbaşı Sok. No:8-10 Beşiktaş / İstanbul info@yagmurcopy.com (0 212) 259 0061

eliftepekaya@gmail.com

Yapı: Ayasofya Yer: İstanbul, Türkiye Mimarlar: Miletli İsidoros, Trallesli Anthemius, Trdat the Architect Tarih: MS 532 - 537 Mimari Tarz: Bizans Mimarisi

“İstanbul'da tarihî bir müze. Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından, MS 532 - 537 yılları arasında İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul'un Osmanlı tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri ise müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.”


2 3


İçindekiler


4 5

6

GİRİŞ

8

AYASOFYA

18

KALENDERHANE CAMİ

22

SÜLEYMANİYE CAMİ

26

RÜSTEM PAŞA CAMİ

30

SULTAN AHMET CAMİ

34

EYÜP SULTAN CAMİ

38

NUR-U OSMANİYE CAMİ

42

SİRKECİ GARI

44

ARKEOLOJİ MÜZESİ

48

TAŞKIŞLA

49

ALMAN ÇEŞMESİ


Giriş

Herbir mimarî düzende dikey bir taşıyıcı unsur olan sütunların belli bir biçimi vardır. Sütunlar üç bölümden oluşur: en altta yer alan sütun kaidesi ya da tabanı, ortada bulunan sütun gövdesi ve en üstte yer alan sütun başı. Sütun başı genellikle hayvan boynuzları ve bitki yaprakları gibi doğal formların stilize bir tasviridir. Ve sütun başı saçaklık [entablature] denilen yatay unsuru destekler. Bu kitapçıkta Bizans mimarisi sütun başlıkları örneklerinden başlayarak Osmanlı ilk dönem ve son dönem mimarisinden örneklerle sütun başlıklarının tipolojilerini incelemeye alacağız. Çeşitli eskiz ve fotoğraflarla desteklenecek tasvirlerle Sütun başlıklarının yapıldıkları dönemin mimari tarzını okumada sağladığı kolaylıkları okunabilir hale getirilmek amacıyla yapılan inceleme biçim, form ve mekan olanakları yaratması bakımından önemli bir çalışma konusu olmuştur. Bir mimar olarak malzemenin doğasındaki değişimi kavramak, malzemenin yapıldığı döneme dair izleri okuyabilmek belirleyici önem taşımaktadır. Elimizin altındaki çeşitlilikten ve bunların özelliklerinden haberdar olmak tasarım olanaklarınızı geliştirecektir.

Yapı: Nur-u Osmaniye Camii Yer: İstanbul, Türkiye Mimarlar:Simeon Kalfa, Mustafa Ağa Tarih: 1755 Mimari Tarz: Geç Osmanlı Mimarisi

“İstanbul'da inşa edilmiş ilk barok özellikli camidir. Çemberlitaş semtinde, Kapalıçarşı girişinde yer alır. 1748-1755 yıllarında inşa edilmiştir. Batılılaşma eğilimlerinin mimaride ortaya çıkmaya başladığı bir devirde ortaya çıkan camii ve külliyesi, Osmanlı mimarisinde bir dönüm noktası sayılmaktadır”


6 7



8 9

AYASOFYA HAGIA SOPHIA

“Mimarisi ihtişamı büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle Ayasofya tarihi geçmişinin yanı sıra mimarisi mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir. Ayasofya 916 yıl kilise 481 yıl cami olmuş 1935'ten bu yana müze olarak tarihi işlevini sürdürmektedir.” “Ayasofya'nın yapımına 23 Aralık 532'de başlanmış 27 Aralık 537'de tamamlanmıştır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân iki yan mekân (nef) absis iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân 100 x 70 m. ölçüsünde olup üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde 3031 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.” Yapı: Ayasofya Yer: İstanbul, Türkiye Mimarlar: Miletli İsidoros, Trallesli Anthemius, Trdat the Architect Tarih: MS 532 - 537 Mimari Tarz: Bizans Mimarisi “İstanbul'da tarihî bir müze. Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından, MS 532 - 537 yılları arasında İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedraliolup, 1453 yılında İstanbul'un Osmanlı tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri ise müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.”

“Mekan anlayışı o döneme kadar Hıristiyan kutsal yapılarından biçim kazanmış bütün düşünceleri bir araya getirir ve geliştirir. Aslında birbirinden apayrı olan bazilika ve merkez kubbe sistemleri, Bizans’ta birbiri içine geçerek karmaşık bir kubbeli bazilika tipi oluşturur. Ayasofya’da merkezi kubbe altında dengeli olmaya önem veren uzun bir mekana birleşme sağlanır. İzole edilmiş veya dizili kubbelerin yerini bütünlük içinde bir kubbe sistemi alır. Uzun eksen üzerinde mekansal yükselen bir kubbe diğerinin üzerine çıkar, ana kubbe düşey ekseni vurgular. Bu kubbe pandantif kubbe ilkesine göre kare plan üzerinde dört büyük kalkan kemer ve dört büyük paye (fil ayağı) üzerine oturur. Kilisenin uzun ekseninde kemerler aynı çaptaki yarım kubbelere açılır. Bunlar ana giriş ve apsiste alt kısımlarının üçte biriyle, yarım daire nişlerinin veya tonoz desteklerinin üstündeki küçük yarım kubbelere oturur. Her iki uzun kenardaki kalkan duvarlar, iki katlı arkat içinde yan mekanlara ve iki pencere dizisi içinde dış mekana açılır. Ayasofya’da geniş bir sistem olarak paye grupları, merdivenler ve dıştaki destek duvarları yapının dış kuşağı olarak yan mekanları sarar ve iki katlı galerilerden oluşan grup içinde bölünür. Ortada bulunan her iki tonoz açıklığı ana mekana yönelir; dıştakiler ise bağımsız kalır. Kubbe tek cidarlı kaburgalı kubbe olarak yapılmıştır. Ayasofya antik devir parçalı yapı döneminin sona erdiğini gösterir. Artık büyük ve zengin organizmalarda bağımsız bireysel biçimler görülmez. Her eleman bir başka yapı elemanına ve yapı bütününe uyum sağlar.”


AYASOFYA HAGIA SOPHIA

resim 1 (Mimarl覺k Atlas覺, sf. 62)


10 11

Bizans Dönemi Sütun Başlığı

Alın / Boss Abaküs Volüt Bitki formu

(akantus yaprakları)

Bombeli orta kısım / rozet Echinus

Torus Abaküs

Ayasofya Erken Bizans Dönemine ait bir yapı öerneğidir. Erken Bizans Dönemi 5. yy sonundan 726 yılına kadar devam eder. Bu dönemde Hellenistik ve Roma sanatı özellikleri Bizans sanatı üzerinde etkili olmuştur. Yukarıdaki örnekte Ayasofya’da bulunan sütun başlığından da okunabileceği gibi iyon ve korint düzenli sütun başlığının erken bizans mimarisindeki yorumunu görmekteyiz.dairesel sütun, iki kemerin birleşim noktasındaki kare forma tamamlanmaktadır. iki yan yüzeydeki volütlerle taçlandırılan bitkisel formun ortasında bombeleşen yuvarlak hatlı kısımda ise imparatorluk baş harfleri okunabilmektedir


AYASOFYA HAGIA SOPHIA

Ayasofya; Bizans Sütun Başlığı

Alın / Boss Abaküs Abaküs Echinus Bombeli orta kısım / rozet Bitki formu (akantus yaprakları)

Abaküs Torus

Kare formundan kareye tamamlanan bu sütun başlığı yapıda ana mekanı tamamlayan yan neflerde kullanılmıştır. Yuvarlak mekan / Kubbe ile yuvarlak hatlı sütun başlığı tercihedilirken, köşe bölümlerde kareli form tercih edilmiştir.


12 13

Ayasofya;İyon Düzeni Sütun Başlığı

Abaküs Volüt Bitki formu

(akantus yaprakları)

Echinus Torus Volüt

Yukarıdaki örnekte Klasik dönem İyon düzenli sütun başlığı görmekteyiz. Başlığın yuvarlak kesitten kareye geçişini sağlayan 4 volüt ile hacimlendirilmiş olması bizans mimarisi ile klasik mimarinin harmanlanmasına örnek teşkil etmektedir. Bitkisel form biçimindeki bezemeleri ile 3 boyutlu imgeyi güçlendirmektedir.


AYASOFYA HAGIA SOPHIA

Ayasofya; Osmanlı Eki Sütun Başlığı

Abaküs

Bitki formu

(akantus yaprakları)

Torus

Ayasofya’nın bir başka Osmanlı eki olan Hünkar Mahfili’ni taşıyan sütun başlığıdır. Eşit olmayan yükseklikteki iki üçgenin birleşmesiyle oluşan Baklava formunu oluşturan şeritlerin arasında bitkisel formlu işlemeler göze çarpıyor. Echinus kısmındaki yuvarlak formlar ve baklavalı şeritlerin yaldızla vurgulandığını okuyabiliyoruz.


14 15

Ayasofya; Osmanlı Eki Baklavalı Sütun Başlığı

Alın / Boss

Yaldızlı Osmanlı - Türk mimarisi Baklava deseni

Torus

Yukarıdaki Osmanlı ekine ait sütun başlığında yuvarlak sütundan kareye geçişi tamamlamak için baklava formundan yararlanılmıştır. bir yüzeyde iki baklava deseni kare başlıkta birleşiyor. Köşeleri oluşturan yüzeylerde bir ufuk çizgisiyle köşe burgusu yapan desen, formun açısı gereği yuvarlak olan alt kısımda ayrılıyor ve böylece yuvarlak formdan kareye geçiş vurgulanmış oluyor. Baklavaların orasındaki uç uca birleşen ufuk çizgisi de deseni tamamlayan bir başka osmanlı sütun başlığı öğesini oluşturuyor. Bu tipolojiye Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Cami’sinde de rastlamaktayız.


AYASOFYA HAGIA SOPHIA

Ayasofya; Osmanlı Eki Mukarnaslı ve Skalaktitli Sütun Başlığı

Alın / Boss

Osmanlı - Türk mimarisi Mukarnas

Osmanlı - Türk mimarisi Skalaktit Boyun Torus

Bir başka Osmanlı eki olan 1. Mahmut kütüphanesine ait sütun başlığıda klasik Osmanlı mimarisinin bir parçası olan mukarnaslı ve skalaktitli başlığı görüyoruz. Başlık 2 aden mukarnaslı sıradan ikincisinde başlığın 4 köşesinden sarkıtla şekillendirilmiştir. Üçüncü kısım olan boyun bölgesine sarkan skalaktit yuvarlak formdan kareye gecişe vurgu yapmaktadır. Başlık boyun ve alın bölümlerinde yaldızla bezenerek sütun vurgusu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.


16 17

Bizans mimarisinin bir başka öğesi olan haç kabartmalı sütun başlığı da ayasofyanın güneydoğu bölümündeki nefte doğramalar arasında yerini buluyor. Sol alttaki fotoğrafta ise köşeli Bizans sütun başlığının bir başka örneği bulunmaktadır. Başlıkta nervürlü abaküs köşeli formuyla kıvırımlı bitkisel formlar arasında tezatlık teşkil ediyor. Ancak bu tezatlık Ayasofya’nın bütünleşik yapısında kendine organik bir yer edinerek uyumu yakalıyor.

Ayasofya; Haç kabrtmalı sütun başlığı.

Alın / Boss

Haç formlu kabartma

Abaküs Dişli Abaküs Rozet

Echinus Torus Ayasofya; Bizans Sütun Başlığı


KALENDERHANE CAMİ AKATALEPTOS KİLİSESİ


KALENDERHANE CAMİ AKATALEPTOS KİLİSESİ

18 19

“Yapı Osmanlı döneminde ilk olarak Kalender Tarikatı'na mensup dervişler tarafından kullanıldığından adı Kalenderhane olmuştur. Caminin avlusunda kilisenin ilk zamanlarında yapıya dahil olan ancak şimdi yıkılıp harabe halini alan duvar kalıntıları bulunmaktadır. Caminin kubbesi dört köşeden örülen kemelerle oluşturulan dairenin üstüne oturtulmuştur. Kubbede çok da eskiden kalmadığı anlaşılan mozaik desenleri bulunmaktadır. Özellikle yapı içinde yer alan mermer kaplamalar göz alıcıdır. Bu sitedeki ilk yapı, Roma hamamı idi. Altıncı yüzyılı takiben (tarihleme taş işçiliğine bakılarak yapılmıştır) kilisenin büyük kubbesi ve yarı kubbeleri Bozdağan kemerine rağmen yükseliyordu. Daha sonra-olasılıkla yedinci yüzyıl-daha büyük bir kilise, ilk kilisenin güneyine yapıldı. Üçüncü bir kilise, tekrar kutsal yer olarak kullanılıyordu. Yarı kubbeler daha sonra Commenian döneminde onikinci yüzyılın sonu olarak tarihlenebilir Osmanlı'larca yıkıldı. Kilise manastır yapıları ile çevreleniyordu, Osmanlı döneminde hepsi tamamiyle yıkıldı.

Yapı: Kalenderhane Camii Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 9.yy? Mimari Tarz: Bizans Mimarisi

“Kalenderhane Camii, İstanbul'un Vefa semtinde Doğu Roma döneminden kalma bir yapıdır. Bozdoğan Kemeri'nin en doğu ucunun güneyinde yer alır. Doğu Ortodoks Kilisesi formundadır. 18. yüzyılda Osmanlı'lar tarafından camiye çevrilmiştir. Yüksek olasılıkla kilise ilk durumunda Theotokos Kyriotissa'ya adanmıştı. Yapı, Yunan haçı kemerli Bizans kilisesi örneğinin var olan birkaç örneğinden birini temsil eder. Plan ve üslup özelliklerine göre binanın 9. veya 10. yüzyıla ait olduğu varsayılır.”

Constantinople'un Latin'lerde fethinden sonra, yapı Roma Katolik kilisesi olarak kullanıldı. İstanbul'un 1453 yılında fethinden sonra, kilise Fatih Sultan Mehmed tarafından Kalenderi dervişlerine verildi. Dervişler burayı medrese olarak kullanıyordu. O zamandan beri Kalenderhane (Kalender evi) olarak biliniyordu. 18 nci yüzyılda Babüssaade (saray) Ağası Maktul Beşir Ağa tarafından camiye dönüştürüldü. Yangından ve depremden zarar gören cami 1854 yılında restore edildi. Kalenderhane caminin minaresine 1930 yılında yıldırım düşerek yıkılmıştır. Minaresinin yanıp çökmesinden dolayı terk edildi. 1966-1975 yılları arasında Harvard Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi işbirliği ile yapılan bir araştırma ve kazıya konu olmuş, harap durumdayken 1968 yılında restore edilerek tekrar ibadete açılmıştır.” “ Orta Bizans devrinde ufak ölçüler hakim olmakla beraber dış çizgilerin zarif, ölçülerinse uyumlu olmasına önem verilmiştir. Yunan Haçı plan bu devirde mimari tiplerin başında gelmekte, hatta uzun süre tek mimari tipi teşkil etmektedir. Bu tipte binanın orta kısmının bir Yunan haçı biçimindedir ve tam ortada bir kubbe bulunmaktadır . Başlangıçta hayli kaba ve ağır bir görünüşe sahip olan Yunan haçı planı sonradan geliştirilerek iç çizgilerin incelmesi ile daha hafif bir görünüş almıştır. Bu ikinci safhada kubbe Kalenderhane Caminde olduğu gibi ağır masif köşe duvarlarına değil, paye ve sütunlara bindirilmiş ( Bu tip yapılardan biri olan Bodrum Cami yüksek bir kripto üzerinde kurulmuştur. Dört sütunlu Yunan haçı planı bütün özelliklerini burada gayet açık bir biçimde görmek mümkündür. Bir narteksi takip eden naos dört ince payenin yardımı ile taksim edilen bir Yunan haçı çeklindedir. Binanın dış cephelerine konulan birtakım yan yuvarlak payeler ve bunların arasına yerleştirilen kor kemerlerle hareket ve plastik bir ifade kazandığı görülmektedir.”


KALENDERHANE CAMİ AKATALEPTOS KİLİSESİ

Abaküs Echinus Bitki formu

(akantus yaprakları)

Echinus Bitki formu

(akantus yaprakları)

Torus Klenderhane camii, sütun başlığı.

Korint düzeni Antik Yunan mimari düzenleri arasında en son gelişen ve en süslü olan düzendir. İyon sütunları gibi Korint sütunları da uzun ince ve yivlidir. Korint düzeni adını Yunanistan'daki Korint şehrinden alır ama görünüşe bakılırsa M.Ö. 5. yüzyılda Atina'da ortaya çıkmıştır. Sütün başını çevreleyen yapraklar kenger yapraklarıdır. Korint düzeninde görülen sütun kaidesi, sütun gövdesi ve saçaklık [entablature] İyon düzenindekilere çok benzer.

Korint sütun başlıklarından örnekler.


20 21

Alın / Boss Echinus Bitki formu

(akantus yaprakları)

Rozet

Klenderhane camii, sütun başlığı.

Torus

İkonoklazma’nın 842’de ortadan kalkması ile başlayan Orta Dönem Bizans sanatında, Yunan Haçı planı, bu dönemde mimari tiplerin başında gelmekte, hatta uzun süre tek mimari tipi oluşturmaktadır. Bu tipin bu denli önem kazanmasının altında, kilisenin İkonoklazma’ya karşı kazandığı zaferden duyulan coşku ve bunun itici gücü ile Hıristiyan sembolizminin bir anda sanat dünyasını kaplaması yapmaktadır. Kalenderhane Cami’nde de bunun örneği olarak orta dönem Bizans sanatının sütun başlıklarına yansıyan mimari özelliklerdeki değişimi okumak mümkün olmaktadır. Sütun başlığındaki yuvarlak hatlı sepet örgüsü stilinde tasvir edilmiş yapraklar ile sütun başlığına yeni bir yorum katılmaktadır.


SÜLEYMANİYE CAMİ SÜLEYMANİYE CAMİ


22 23

SÜLEYMANİYE CAMİ SÜLEYMANİYE CAMİ

“Süleymaniye Camii Klasik Osmanlı Mimarisinin en önemli örneklerinden biridir.Yapımından günümüze dek İstanbul'da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak oluşmamıştır. Dört fil ayağı üzerine oturan caminin kubbesi 53 m. yüksekliğinde ve 27,5 m çapındadır. Bu ana kubbe, Ayasofya'da da görüldüğü gibi, iki yarım kubbe ile desteklenmektedir. Kubbe kasnağında 32 pencere bulunmaktadır. Cami avlusunun dört köşesinde birer minare bulunmaktadır. Bu minarelerin camiye bitişik iki tanesi üçer şerefeli ve 76 m. yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde soncemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer iki minare ise ikişer şerefeli ve 56 m. yüksekliğindedir. 28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır. Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür. Mihrabın iki tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır. Caminin hattatı Hasan Çelebi'dir.” Yapı: Süleymaniye Camii Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1551 - 1557 Mimari Tarz: Klasik Osmanlı Mimarisi “Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medresler, kütüphane, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir.”

“Külliyenin egemen yapısıdır. Osmanlı cami mimarisi gelişiminde bir aşamayı oluşturur. Klasik Osmanlı üslubunu ve sanat tekniklerini en görkemli uygulamalarıyla sergileyen bir başyapıttır. Planı, Ayasofya’ya benzerliğiyle dikkat çekse de, mekân oluşumu çok farklıdır. Süleymaniye Camisi, 16. yüzyılda ulaşılan yapı teknolojisi ile cami mimarisi geleneğinin ulaştığı noktaların buluşmasıyla ortaya çıkan bir yapıttır. Ayasofya bir kubbeli bazilika iken, Süleymaniye Camisi merkezi bir kubbeyi taşıyan strüktürel öğelerin cami çeperlerinin mimarisiyle bütünleştiği bir yapıttır. Ayasofya’da yan ve orta nefleri ayıran sütun dizilerinin yarattığı perde Süleymaniye’de ortadan kalkmış, kubbeyi taşıyan dört büyük askı kemerinin oluşturduğu ana taşıyıcı sistem ve kubbenin yükünün dağıtıldığı yarım kubbeler ve kemerlerin yardımıyla mekân yan sahınlara doğru açılıp bütünlük kazanmıştır. Bu strüktürel sistem, duvarlara çok sayıda pencere açılmasını sağlamış, mekân aydınlanmıştır. Orta ve yan sahınlar arasındaki geçiş, iki küçük-bir büyük kemerle sağlanır. Aynı ritim yan dış cephede ve yan sahınları örten kubbelerde de izlenir. Yan cephelerde, kubbeyi taşıyan kemerlerin üstü basamaklı olarak biter. Kemer araları pencerelerle delinmiş bir perde duvarıyla örülmüştür. Daha aşağı düzeyde yan sahınların kubbeleri bir büyük-bir küçük ritminde sıralanırlar. Bütün bu kadamelenmelerle kütle dışarıda bir piramit görünüşü alır. Yan cephede, kubbeyi destekleyerek basamak basamak inen payanda ayakları arasındaki revaklar iki katlı ve saçaklıdır. Şehzade Camisi ile başlayan dış revak tasarımı Sinan sonrası büyük camilerde hep uygulanmıştır.”


SÜLEYMANİYE CAMİ SÜLEYMANİYE CAMİ

Mukarnas; Yandan ve alttan görünüş

Mukarnas; noktasal gösterim

Süleymaniye camii

1.

4 3

2

Anahtar Plan

1

“Köşelerde, ikinci sırada yer alan iki sarkıtma ve diğer üst sıralarda bademler ile kareye geçen başlıklardan ziyade tek sarkıtmalı başlıklara benzeyen bir başlık grubuna Süleymaniye ve Sokullu Mehmed Paşa camilerinde rastlıyoruz. Üçüncü sırada, bir ortagonun her köşesine yerleştirilen sarkıtmalar ve bunların aralarında yer alan dört büyük sarkıtma kareye geçişi temin ediyor “


24

2.

Sarkıtma ile kareye geçen başlık; Sinan devrinde meydana getirilmiş bu şekilde sarkıtmalı başlıkların genellikle sarkıtmalar üçüncü sırada yer alır.” “Süleymaniye’de görülen bu örnekte her yüze bir unsur isabet etmesi sebebiyle şekil bütün başlığa hakim değildir. Bademlerin zirvelerinde birbirlerine fazlasıyla yaklaşmış bulunmaları da içlerine yerleştikleri nişlerin bütünlüğünü bozmakta ve büyük niş içinde ikinci bir oyuk meydana getirmektedir.” 3.

Süleymaniye camii

Bütün başlık yüzeyini mukarnas nişlerini andıran oyuklarla kaplayan ve birbiriyle sentezleşerek yere dik hareketlerle kendi içinde bir düzen oluşturan başlıkta Süleymaniye Cami’nde her unsurda kendini belirten dinamik formu görüyoruz.

Süleymaniye camii

Süleymaniye camii

4.

Sarkıtma ile kareye geçen başlık; Bu tipolojiye bir başka örnek olarak soldaki şekilde görülen başlık tipi verilebilir. Sinan devri başlığı olması sebbeiyle de 3. sırada sarkıtlı ve aynı sırada küçük sarkıtlarla köşedeki 4 sarkıta vurgu yapan başlık örneğidir. İilinci sıradaki mukarnas nişleri ile kareden yuvarlaga geçiş gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. ilk sırada sütun boyunluğunu çevreleyen çiçek motifleri görülmektedir.

25


SÜLEYMANİYE CAMİ SÜLEYMANİYE CAMİ

5.

Üçüncü sırada 4 yüzde ve ikinci sıradaki çift bademlerin üzerinde yer alan nişlerin köşelerde bademlerin meydana getirdiği ufuk çizgisini yararak yükselmesi, köşeler ve yüzeylerde birbirinin zıddı iki ayrı ifadeyi içinde barındıryor. Bu tezat aşağıya doğru köşelerden sarkan sarkıtmalar ile ortada yukarı doğru hareket eden oyuklar arasında gözlemlenebilmektedir. Süleymaniye camii

Üç Baklavalı Başlıklar; Süleymaniye Camii esas giriş avlusu üzerindeki avlu kapısının iç yüzünde sütun başlıkları üzerinde kullanılmış olduğu görülüyor. Bu Cami tasarımındaki hiyerarşiyi mimari bir dille anlatmanın bir yolunu ifade ediyor. Cami avlusundan içeri girip kapılardan geçtikçe sütun başlıkları da daha belirgin ve gelişmiş oluyor.

4 3

2

Anahtar Plan

5 1


RÜSTEM PAŞA CAMİ RÜSTEM PAŞA CAMİ

26

27


RÜSTEM PAŞA CAMİ RÜSTEM PAŞA CAMİ

“Rüstem Paşa Camii, İstanbul'da Eminönü’nde, Tahtakale’de Hasırcılar Çarşısı’ndadır. İstanbul’un siluetini oluşturan en önemli yapılardan biridir. Yüksek bir platform üzerine oturtulmuştur ve kıyı siluetine egemen bir konumda, Hacı Halil Mescidi’nin yerine inşa edilmiştir. Rüstem Paşa Camii, Osmanlı mimari tarihinde olağanüstü güzellikteki çini kaplamalarıyla tanınır. Türkiye’nin en zengin çini kolleksiyonu bu caminin duvarlarında yer alır. Bu değerli çinilerin bir kısmı çalınmıştır. Oradaki büyük kubbeyi dört yarım kubbe desteklemektedir. Eteğinde 24 pencere bulunan büyük kubbenin kemerleri, sekiz köşeli dört fil ayağına dayanmaktadır. Mimberi ve mihrabı mermerdir. Son cemaat yeri 6 sütun ve 5 kubbelidir. Tek şerefeli minaresi yıkılan orijinalinin yerine yapılmıştır.” “Dükkanların üzerinde yer alan camiye iki yandaki döner merdivenler ile ulaşılır. Avlu entresan mimariye sahip, küçük bir teras olup beş küçük kubbe ile örtülür. Merkezi kubbe karşılıklı 4 duvar payesi ve yanlardaki ikişer sütün üzerinde yükselir. Kare mekan köşeleri, kubbeyi destekleyen 4 yarım kubbe ile çevrilidir. İki yan taraf sütunların arkasında galeri gibidir. Yapı: Rüstem Paşa Camii Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1563 Mimari Tarz: Klasik Osmanlı Mimarisi “Rüstem Paşa Cami, İstanbul, Tahtakale semtinde Hasırcılar Çarşısı içinde yer alan cami. Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamlarından ve aynı zamanda kızı Mihrimah Sultan'ın kocası olan Damat Rüstem Paşa için Mimar Sinan'a yaptırıldı.”

Giriş cephesi, küçük fakat çarpıcı iç mekan duvarları, devrinin en meşhur İznik çini örnekleri ile süslüdür. Çiniler geometrik, yaprak ve çiçek motifleri ile dekorlu olup renkli çiçek bahçesini anımsatır. Bir röliyef gibi kabarık mercan kırmızısı rengi 16 yy. da kısa bir süre kullanılmıştı.”


28

RÜSTEM PAŞA CAMİ RÜSTEM PAŞA CAMİ

Turgut Cansever, Baklava desenli sütun başlığı analizi.

“İstanbul’un fethinden sonra kullanılmaya başlandığını gördüğümüz baklavalı başlıklar bu tarihten sonra Osmanlı yapılarında mukarnas ve stalaktitli başlıkların yanında mühim bir yer işgal eder. ”

29


RÜSTEM PAŞA CAMİ RÜSTEM PAŞA CAMİ

1.

Sekizgen ayaklardan kare forma geçiş için kullanılan köşesi mukarnaslı başlık örneği. Rüztem Paşa camisinde büyük kubbeyi destekleyen ayaklarda kullanılmıştır.

2.

Rüstem Paşa Camii’nde iki sıralı başlık grubuna ait iki numune üst üste konulmuş iki baklava firizinden müteşekkil yegane baklavalı başlık örnekleridir.

3.

4.

4

1

3 2

Anahtar Plan

“Genellikle son cemaat yerinde kullanılan baklavalı başlıklar kaide olarak Rüstem Paşa camisi gibi son cemaat yeri iki direk sırasından oluşan tiplerde dış sırayı teşkil eden alçak sütunlar üzerinde yer alır.”


SULTAN AHMET CAMİ SULTAN AHMET CAMİ

30

31


SULTAN AHMET CAMİ SULTAN AHMET CAMİ

“Mimar Sinan’ın ölümüyle Osmanlı klasik mimari devri kapanmış, ancak Sinan’ın tesiri kendisinden sonra gelen mimarlarca yıllar boyu devam ettrilmiştir. Ana kubbe 43 metre yüksekliğinde ve 23,5 m çapındadır. Bu ölçüler Mehmet ağanın bir mühendis olarak kabiliyetini gösterir. Caminin içi çok mahirane y erleştirilen 260 pencere sayesinde ferah bir havaya bürünmüştür. Pencerelerin yerleştiriliş şeklinden dolayı büyük kubbe sanki havada asılı gibi durmaktadır. Bilindiği gibi, batılılar bu camiye mavi cami anlamında “Blue Mosque” demektedirler. Bu cami, emsallerinin hiçbirinde olmadığı kadar aydınlık ve ferahtır. Üç sıra halinde duvarlarda, yarım, merkezi ve köşe kubbelerin kasnaklarında açılmış sayısız pencereden ışık alan caminin, duvarlarını kaplayan çini ve kalem işi süslemelerindeki hakim renk olan mavi, camiye bu ismin verilmesinde neden olmuştur. Sultanahmet Camiinde İznik ve Kütahya atölyelerinin 16.yy sonu ve 17.yy başı ürünleri olarak her biri 16- 18 akçeye satın alınmak üzere 21043 adet çini kullanılmıştır. Beyaz zemin üzerine çeşitli renklerle meydana getirilen panolardaki selviler, laleler, sümbüller, narçiçekleri, Rumiler, üzüm salkımları, Sultanahmet Camii’ndeki güzelliği sağlayan ve ancak Türk çiniciliğine mazhar olan varlıktır. Sultanahmet Camiinde 50 den fazla muhtelif desende çini bulunmaktadır. Yapı: Sultan Ahmet Camii Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1616 Mimari Tarz: Geç Osmanlı Mimarisi

Caminin mermer döşemeli iç avlusu 26 sütunun üzerine oturtulmuş 30 kubbeyle örtülü revakla çevrilidir. Avlunun ortasında altı sütunlu şadırvan vardır.

Sinan’ın üslubunu takip eden detaylar yapıda özellikle sütu başlıklarından okunabilmektedir.Hemen hemen düz bir satıh üzerinde bademlerden meydana gelmiş üçüncü sıranın ortasında bir sarkıtma adeta dördüncü sıradaki sathın “Sultan Ahmet Camii, aşağı doğru bir devamıdır ve Sinan’ın vücuda getirdiklerinden pek ufak farklarla 1609-1616 yılları arasında ayrılan bu başlıklardan sonra Sultan Ahmed Camii’nde, yine Sinan tarafından Osmanlı Padişahı I. Ahmed kullanılmış şekillerin bu defa değişik bir ifadeye büründükleri görülür. İkinci tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr sıraları badem ve sarkıtmaların yan yana dizilmesi ile meydana gelmiş, bir frizle Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır. kaplı üç veya dördüncü sırasında köşelerde yer alan veya üç sarkıtma, tek ve çift bademler ve mukarnas nişlerin müştereken kullanılması ile kareye geçen Cami mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle Sinan devrinin son cemaat yeri başlıklarında azami beş dikey sıranın altıyı, en çok bezendiği için ve yarım ve nadiren yirmiye çıkan dikey dizilimin de artarak yirmi dördü bulduğunu kubbeleri ve büyük görüyoruz.” kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi camii (Blue Mosque)" olarak adlandırılır.”


32

SULTAN AHMET CAMİ SULTAN AHMET CAMİ

33

“Dikey sıralamanın ve ufuk sıra adedinin artması neticesinde küçülen unsurlar son cemaat yerinin dört değişik örneğinden ikisinde ilk üç sırada, diğer ikisinde ise ilk iki sırada dikey frizler meydana getiriyor.Bu başlıkların hepsinde birinci sırayı mukarnas dilimleri, ikinci sırayı ise badem ve sarkıtma frizleri işgal ediyor. Altı sıralı başlıklarda üçüncü sıradaki çift badem frizi beş sıralı olan diğer iki numuneden birinde köşelerde sarkıtmalar ile kesilmiş, diğerinde ise çift bademlerin arasına bir badem ve bir de mukarnas nişi girmiştir.

Bu başlıklarda dikkati çeken nokta, sütun başlığının genişlemesini temin eden alt sıralardan sonra kareye Sultan Ahmed’deki bu başlıklarda en bariz şeklini alır. Başlığın altta genişleyen kısmının dairevi şeklini muhafaza eden üst sıralar birbirleri üzerinde ilerler ve yukarı doğru çıktıkça daralarak altıncı sırada bir bademle nihayetlenir. Böylece aşağı doğru kademe kademe daralan düz yüzeylerin aşağıdaki örnekte dördüncü sırada nişlerle parçalandığı görülüyor.”

Unsurların ufalması Sinan tarafından sarkıtma gövdelerine ilave edilen yeni çizgilerin terk edilmesine sebep olmuştur. Hudut çizgilerinin daralması, eğri çizgilerin keskin hatlara dönüşmesi, unsurların ufalması neticesinde derinliklerin de azalması bu başlıklara Sinan’ın dolgun sarkıtmalı başlıklarından farklı keskin köşeli bir ifade vermektedir. Başlığın hemen hemen bütün üst kısmını kaplayan yüzeyin geniş düzlüğü çok sayıda ince ve keskin oyuk ile her noktasında aynı şekilde gölgelenmiş alt kısım üzerine bir perde gibi inmektedir.”


EYÜP SULTAN CAMİ EYÜP SULTAN CAMİ


EYÜP SULTAN CAMİ EYÜP SULTAN CAMİ

34 35

“Eyüp Sultan Cami İstanbul Avrupa yakasında Eyüp semtinde bulunur. Mimari olarak ilk dönem Osmanlı mimarisi kapsamındadır. Camide Ayasofya gibi eserlerden çok fazla etkilenilmemiştir. Bu haliyle diğer Osmanlı camilerinden ayrılmaktadır. Cami bu günkü haline 1800’lü yıllarda kavuşmuş olmasına rağmen ilk dönem inşasına uygun bir şekilde yeniden inşa edildiği bilinmektedir. Eyüp Sultan Cami Osmanlı’nın her döneminden izler taşır. İlk inşa döneminde Fatih Sultan Mehmed ve dönemin düşünüş tarzını yansıtan cami sonraki dönemlerde de aynı şekilde izlerle beslenmiştir. Bunlar arasında cami içinde III. Selim dönemine ait Mevlevi sikkeleri ayrı bir önem taşımaktadır. Yıllar boyu pek çok şair yazar devlet adamı vasiyetinde buraya gömülmek istediğini belirtmiştir. Sokullu Mehmet Paşa, Beşir Fuad, Necip Fazıl, Fevzi Çakmak gibi pek çok ünlü şahsiyetin mezarı burada bulunmaktadır. Bu yanıyla da diğer turbe ve camilerden ayrılmaktadır.”

Yapı: Eyüp Sultan Cami Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 15.yy Mimari Tarz: Osmanlı Mimarisi “Eyüp Camii ve etrafındaki medrese, aşhane, imaret, hamamla türbeden oluşan külliye Fâtih Sultan Mehmed tarafından İstanbul'un fethinin hemen arkasından yaptırılmıştır.”

“Eyüp Sultan Cami Osmanlı tarihi açısından siyasal bir öneme de sahiptir. Padişahların taht törenleri, savaş hazırlıkları bu cami üzerinden ilan edilmektedir. Bu yanıyla yüzyıllarca siyasal bir üs görevi de görmüştür. Bu gelenek Fatih döneminde başlamıştır. Teokratik devlet düzeninin bir geleneği olarak şeyhulislam padişaha kılıcını törenle kuşandırır, padişah dini otoriteden devlet yönetimini devralırdı. Planı bakımından sekiz payeli camiler grubuna giren Eyüp Sultan Camii dikdörtgen planda, mihrabı çıkıntılıdır. Cami harimi altısı yuvarlak kesitli payeler, ikisi kıbledeki mihrap çıkıntısının köşeleri olmak üzere sekiz destek üzerine oturtulmuştur. 17.50 metre çapındaki merkez kubbe bu sütunlar üzerine oturtulmuştur. Ana kubbenin köşelerinde ise dört küçük kubbe vardır. Bu durum, Mimar Sinan'ın bazı eserlerinde kullandığı sistemin burada son uygulanışını gösterir. 1733 yılına kadar tek şerefeli olan cami minarelerine bu tarihten sonra birer şerefe daha eklendi. İlk imarı olan 1458'den sonra çokça tamir gören cami mihrabındaki altın yaldızla kaplanmış süslemeler dikkat çekicidir. Camii minberi ise mermerden yapılmış olup motiflerle bezenmiştir. Cami harimini üç taraftan ince desteklerle ayrılan mahfiller ve bunların üstünde yer alan galeriler çevirir. Hünkâr mahfili sağdaki galerinin kıble tarafındaki köşesindedir. İki kapılı Harem girişinin kapılarından biri sağ tarafta diğeri ise kıble yönünde minberin karşısındadır. Camii içi süslemeleri oldukça sadedir. Avlu ile cami arasında uzanan beş bölümlü son cemaat yeri ortadaki oval biçimde olmak üzere beş kubbe ile örtülmüştür.”


EYÜP SULTAN CAMİ EYÜP SULTAN CAMİ

Cami, Türk mimarisinde Batı sanat tesirlerinin hâkim olduğu bir dönemde yapılmış olmasına rağmen klasik sanat geleneğine belli bir dereceye kadar bağlı kalındığını göstermektedir. Cami ana mekânı altısı yuvarlak kesitli payeler, ikisi kıbledeki mihrap çıkıntısının köşeleri olmak üzere sekiz destekli tipte yapılmıştır.

Volüt

Echinus Boyun Torus Boyun Torus Abaküs

Bu durum, Mimar Sinan'ın bazı eserlerinde kullandığı sistemin burada son uygulanışını gösterir. Payelerin başlıkları barok üslûptadır. Minber de aynı üslûpta motiflerle bezenmiştir. Ortada bulunan 16 m. çapındaki kubbe sekiz taraftan eksedralarla desteklenmiştir. Köşelerde ise dört küçük kubbe vardır. Ana mekânı üç taraftan ince desteklerle ayrılan mahfiller ve bunların üstünde yer alan galeriler çevirir.

Abaküs Volüt

Abaküs Echinus Torus Boyun Torus

Abaküs Bitki formlu kabartmalar Boyun

Boyun

Volüt

Boyun Abaküs


36

37


NUR-U OSMANİYE CAMİ NUR-U OSMANİYE CAMİ


NUR-U OSMANİYE CAMİ NUR-U OSMANİYE CAMİ

38 39

“Nuruosmaniye Camii Kapalıçarşı'nın Çemberlitaş kapısından çıkar çıkmaz girilen kapının solunda 2 metrelik bir subasman üzerinde görülen ilk barok özellikli cami. Dış avlusunun iki kapısından biri Kapalıçarşı'ya diğeri Çemberlitaş'a açılır. Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa (Mimar Simeon) tarafından 1748'de inşasına başlanan cami 1755'de bitmiştir. I. Mahmut zamanında yapımına başlanan cami , III. Osman zamanında Nuruosmani adıyla tamamlanmıştır. Şadırvanı yoktur, önde ve arkada abdestlikleri vardır, ayrıca ek bir abdestlik giriş kapısı karşısında bodrumdadır. Mihrabı çıkıntılıdır. Yüksek mermer merdivenlerle iki yönden camiye çıkılır. 174 pencerelidir. Müezzin mahfeli cümle kapısı üstündedir. Kare plandaki caminin iç avlusu yarım daire şeklindedir. Avluda bir kütüphane, iki sebil ve bir çeşme bulunur. Ana kubbe 26 m çapındadır ve kasnağında onlarca pencere bulunur. Beş kubbeli son cemaat yeri U biçimindedir. Yapıya bitişik iki şerefeli iki minaresinin taş külahları bulunur.

Yapı: NuruOsmaniye Cami Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1755 Mimari Tarz: Barok-Osmanlı Mimarisi “Nuruosmaniye Camii, İstanbul'da inşa edilmiş ilk barok özellikli camidir. Çemberlitaş semtinde, Kapalıçarşı girişinde yer alır. 1748-1755 yıllarında inşa edilmiştir.”

Caminin ekleri dükkan olmuştur. Külliyesi imaret, türbe, kütüphane, medrese, çeşme, sebil ve dükkanlardır. Nuruosmaniye Kütüphanesi'nde 5000'den fazla yazma ve basma eser vardır.” “Nur-u Osmaniye Camii mimaride Batılı üslupların belirginleştiği bir yapıdır. Bu durum, daha planında dikkati çeker. Barok üslubun en belirgin özelliklerinden biri olan oval formlar Türk mimarisinde pek kullanılmamıştır. Ancak bu yapıda avlunun oval oluşu ile plana Barok bir nitelik kazandırılmıştır. Barok özellikler yapının dışında da kendini gösterir. Kıvrık yuvarlak kemerler, oval pencereler, “S” biçimindeki payandalar bu türden ayrıntılardır. Zaten bu üslup, Türk sanatında kendini daha çok ayrıntılarda hissettirmiştir. Oval plan, yapının iç avlusunda da ilginç bir biçimde uygulanmıştır. Üslup değişimlerinden en kolay etkilenen elemanlar olan sütun başlıkları ve kemerler, doğal olarak bu yeni üslubun özelliklerini taşımaktadırlar. Bu üslup değişiminden yapının portali de etkilenmiştir. Ana hatlarıyla klasik portalleri andırmakla birlikte mukarnasın yerini almış olan Barok kıvrımlı kavsara dolgusu, adeta “Türk Baroğu”nun simgesidir. Caminin yanında hünkar mahfili, kitaplık gibi ek yapılar da vardır. Yapı, çevresindeki dış avlu ile de Kapalıçarış’nın hareketli görünümünden yalıtılmaya çalışılmıştır.”


NUR-U OSMANİYE CAMİ NUR-U OSMANİYE CAMİ


40

Barok Başlık örnekleri

“İlk Osmanlı Barok başlıkların müşterek unsuru çan şeklini andıran bir alt kısımdır. Bazen ayrı renklerle boyanmış şakuli oyuklar ihtiva eden resim, bazen sütun çemberinde başka ufki bir torus ve trokhilos silmesi ihtiva eden bu çan şeklinin üzerinde Nuruosmaniye Camii’nde köşelerde volutlerin yer aldığı görülür. Üst kısımda, yuvarlak volutleri andıran yuvarlaklar ihtiva eden son cemaat yeri başlıkları tamamen düz olup, esas kapı köşe sütunları ve şadırvan sütunlarında bu basitlikleri ile ayrılır.”

“Nuruosmaniye Camii’nde yan duvar üzerinde kullanılmış olanlar istisna edilirse, sütun başlığının müstakil bir unsur olmaktan çıkarak üzerinde yer alan geniş profiller arasında kaybolduğu görülür”

41


SİRKECİ GARI SİRKECİ GARI


SİRKECİ GARI SİRKECİ GARI

42 43

“Sirkeci Garı'nın bulunduğu yerde daha önce geçici olarak yapılan küçük bir istasyon mevcuttu. Alman mimar August Jachmund tarafından planı çizilen şimdiki gar binasının yapımında granit mermer ve Marsilya Aden'den getirilen taşlar kullanılmıştır. 11 Şubat 1888 günü temeli atılan gar, 1890'da tamamlanmış ve binanın açılışını 3 Kasım 1890'da II. Abdülhamid adına Ahmed Muhtar Paşa yapmıştır. Jasmund, gar binasının projesi hazırlanırken özellikle bir nokta üzerinde durmuştur. İstanbul, batının bitip Doğu’nun başladığı yerdir. Bir başka deyişle Doğu ile Batı’nın birleştiği noktadadır. Bu nedenle bina oryantalist bir üslupla hayata geçirilmeli, bölgesel ve ulusal biçim kalıplarına yer verilmelidir Bu üslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanılmıştır. Bileşeninde bulunan akril yapışkan sayesinde kullanıldığı yerlerde senelerce gücünü muhafaza etmektedir.

Yapı: Sirkeci Garı Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1890 Mimari Tarz:

“Sirkeci Garı, II. Abdülhamit devrinde İstanbul'un Avrupa Yakası'nda inşa edilen tren garıdır. TCDD'nin, Haydarpaşa Garı ile birlikte İstanbul'daki iki ana istasyonundan biridir. Kısa süre önce İBB'ye devredilmiştir.”

Kurumaz, pütürleşmez, elastikiyet kabiliyeti ve yapışkanlığı ömür boyu kalır.Yapıya sivri kemerli pencereler, ortasına ise Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yapıldı. Kapı ve pencerelerin üzerindeki gül pencerelerin vitraylar da bu üslubu tamamlıyordu.Binanın kaidesi granit, cephesi mermer ve Marsilya Arden’den getirilmiş taşlarla yapıldı. Bekleme salonlarına, Avusturya’dan getirilmiş büyük çini sobalar konuldu. Binanın aydınlatılması ise çeşitli yerlere konulan 300 havagazı feneriyle sağlandı. Orta girişin iki yanında saat kulesi, üç büyük lokanta, ayrıca binanın arkasında geniş bir bira bahçesi ve açık hava lokantası bulunmaktaydı.” “Buhar makinesinin icadı ile başlayan demiryolu macerası, kısa zamanda tüm dünyaya yayılmıştır. Bu hızlı yayılma, yük ve yolcu yığınlarının taşındığı, onların belli noktalara indirilip, bindirildiği ve hizmet verildiği, yepyeni tasarım fonksiyonlarını da beraberinde getirmiştir. Dünyanın dört bir tarafında inşa edilmeye başlanan istasyon binaları, kimi zaman yapıldıkları bölgenin mimarlık kültürünü, kimi zaman hattı yapan ülkenin kendi kültürünü, kimi zaman da geçmiş dönemlerin izlerinin yeniden yorumlanması biçiminde tezahür etmektedir. Tüm bu gelişmelerin paralelinde cereyan eden Osmanlı demiryolları serüveni de benzer unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Anadolu topraklarında yapılan, Aydın‐Kasaba hattındaki ilk yapılar ancak bir Batı Avrupa kentinin ihtiyaçlarını görebilirdi. O dönemlerde ortalarda görünmeyen Anadolu mimarlarının yerine, demiryolu binalarını yabancı mimarlar yapmaktaydı. Cephe alnında yuvarlak tek penceresi bulunan ve simetri aksı iki kat yükseltilmiş, saçaklarında akant oymalı ahşap kenarlıklarıyla, bacası Napolyon dönemini andıran, Fransanın güneyinden kesme taş konturlu, kilit taşlı, basık kemerli, dik çatılı, pencere kanatlan çift camlı tip projeler, gar binalarının mimari karakterini oluşturmaktaydı. Bunların yanı sıra, batı salt kendi üslubunu kullanmamıştır. Hemen ardından gelen Orta ve Uzakdoğu hayranı batılı tasarımcılar, doğunun etkisinde oryantalist bir anlayışla, gar binalarının ilk ve büyüklerinden olan Sirkeci Gar Binası tasarlanıp uygulanmıştır. Bu dönemde geleneksel yapı ustasının dış cephe sıvasına yabancı olması, garların kaba işlerini yerli ucuz işgücüne, ince ve teknik işlerininse Prusyalı veya Ermeni ustalara yaptırılması sonucunu doğurmuştur.”


SİRKECİ GARI SİRKECİ GARI

Sirkeci Garı: Gar binaları arasında önemli bir yere sahip olan ve yapıldığı dönemde çok ses getiren, daha sonra Orta Avrupa’da yapılan gar projelerini çizenlerin de stilinden etkilendiği Sirkeci Garı, 1890 yılında yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olup girişin iki tarafında birer kule yer almaktadır. Giriş aksına göre simetriktir. Sivri nal kemerli ikiz pencerelerin üzerinde yuvarlak formlu pencereleri vardır. Klasik Osmanlı dönemi kubbeleri, daha sade ve ağır başlı süslemeleri, geniş saçakları ile Sirkeci Garı Jachmund’un bu tarzdaki tek eseridir.

Sütunlarda yeni malzeme örneklerini okuyabildiğimiz gibi oryantalist mimari tarzda kıvrımlı hatlarıylasütun başlıkşlarını da rahatlıkla kavrayabiliyoruz.


ARKEOLOJİ MÜZESİ ARKEOLOJİ MÜZESİ

44

45


ARKEOLOJİ MÜZESİ ARKEOLOJİ MÜZESİ

İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır. Türkiye'nin müze olarak inşa edilen en eski binasıdır. 19. yüzyılın sonlarında ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından İmparatorluk Müzesi olarak kurulmuştur ve 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne miras kalmış bir kurum olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri ülkemizdeki ilk müzecilik çalışmalarını bünyesinde toplar. Aslında Osmanlı'da tarihi eser toplama merakının izleri Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren takip edilebilir. Fakat sistemli bir şekilde müzeciliğin kurumsal olarak ortaya çıkışı İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin 1869 yılında 'Müze-i Hümayun' yani İmparatorluk Müzesi olarak kuruluşuna denk gelir. Aya İrini kilisesinde o güne değin toplanmış arkeolojik eserlerden oluşan Müze-i Hümayun İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini oluşturur.

Yapı: Arkeoloji Müzesi Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1891 Mimari Tarz: Neo Klasik

Yapılış tarihi açısından bakıldığında İstanbul Arkeoloji Müzeleri kompleksi içerisinde en eski yapı Çinili Köşk'tür. Şu anda Türk çini ve seramik örneklerinin sergilendiği Çinili Köşk Müzesi, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'da yaptırdığı sivil mimari örneklerinin en eskisidir. Yapıdaki Selçuklu etkisi göze çarpmaktadır. Kapısı üzerindeki çini kitabede inşa tarihinin Miladi 1472 olduğu yazılıdır ancak mimarı bilinmemektedir. Sonradan yapılan diğer iki bina ise Çinili Köşk'ün çevresinde yer alır. Bu binalardan biri Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk Güzel Sanatlar Akademisi olarak inşa edilmiş olan ve sonradan Eski Şark Eserleri Müzesi olarak düzenlenmiş binadır.

Arkeoloji Müzesi ise dünyada müze binası olarak inşa edilmiş ender Eski Şark Eserleri'nin bugün içinde bulunduğu bina, Osman Hamdi Bey yapılardan biri olma tarafından 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi yani Güzel Sanatlar Akademisi özelliği ile göze çarpar. olarak inşa ettirilmiştir. İleride Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin temellerini oluşturacak olan bu akademi Osmanlı İmparatorluğu'nda açılmış olan ilk güzel sanatlar okuludur. Binanın mimarı daha sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik binasını inşa edecek olan Alexander Vallaury'dir. Arkeoloji Müzesi ise dünyada müze binası olarak inşa edilmiş ender yapılardan biri olma özelliği ile göze çarpar. İstanbul'daki Neo-Klasik mimarinin en güzel ve görkemli örneklerinden biri olan Arkeoloji Müzesi, cephesinin ihtişamı ile son derece dikkat çekici bir mimariye sahiptir. Uzun cephede geniş merdivenlerle ulaşılan iki girişi, dörder sütun ve alınlıklarla bir tapınak görünümündedir. Alınlık üzerinde bulunan kufi üsluptaki Osmanlıca yazıda 'Asar-ı Atika Müzesi' (Eski Eserler Müzesi) yazmaktadır. Bu yazının üzerinde bulunan Tuğra, Klasik Bina'yı inşa ettiren Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid' e aittir.”


46 Arkeoloji Müzesi; Eski Şark Eserleri Müzesi; Abaküs Boss

Kadın Figürü

Akantus yaprağı

Kanallar Kanallar Torus

Plaster

Plaster ve Sütun başlığı Neo- klasik mimari örnekleri olan korint başlık unsurlarını barındırmaktadırlar.

Sütun başlığı

Çinili Köşk;

Köşeli dilimler üzerinde yükselen ters oval kubbenin Selçuklu mimarisine dair izlerini okuyabilmkteyiz.

Arkeoloji Müzesi;

Korniş

Sütun başlığı Arşitrav

Kaset Echinus Volüt Kanallar

Plaster

47


TAŞKIŞLA TAŞKIŞLA

“Taşkışla, İstanbul'un Şişli ilçesinde, Elmadağ semtinde, Taşkışla Caddesi üzerinde yer alan, günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi olarak kullanılan yeni rönesans üslubunda Osmanlı kışlasıdır. Taşkışla Osmanlı döneminde 1846-1852 yılları arasında İngiliz mimar Williams James Smith ve yardımcısı Osmanlı kalfa İstefan tarafından yapılmıştır. Yapı yeni rönesans üslubu kullanılarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (Askeri Tıbbiye) için hastane olarak tasarlanmıştır. 1853-1856 Kırım Savaşı'nda Fransız askerlerinin tedavisi için hastane olarak kullanıldı. Savaştan sonra Taşkışla uzunca bir süre kullanılmadığı için 1860 yılında onarılarak Dolmabahçe Sarayı'nı korumak amaçlı askeri kışla olarak kullanılmaya başlanmıştır. 31 Mart olayları sırasında Taşkışla'nın içinde kalan Avcı Taburu ile Hareket Ordusu birlikleri arasındaki çarpışmalara sahne olmuştur. Cumhuriyet'in ilanından sonra Taşkışla Maarif Vekaleti'ne devredilmiştir. 1943-1950 yılları arasında ikinci büyük onarımdan geçtikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü ve Mimarlık-İnşaat Fakültesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1983 yılında Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından korunması gerekli birinci sınıf tarihi yapı olarak listeye alınmıştır.” Yapı: Taşkışla Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1852 Mimari Tarz: Neo Klasik

“Taşkışla, İstanbul'un Şişli lçesinde, Elmadağ semtinde, Taşkışla Caddesi üzerinde yer alan, günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi olarak kullanılan yeni rönesans üslubunda Osmanlı kışlasıdır.”

8 adet sütunların taşıdığı bir portikten girilEN Taşkışla’da Sütun Başlıkları İyonik düzende Klasik Yunan Mimarisinden parçalar taşımaktadır. Volütleri ile gayet açık seçilebilen sütun başlıkları Neo-Klasik tarzın örneğini teşkil etmektedir.


48

ALMAN ÇEŞMESİ ALMAN ÇEŞMESİ

“Alman Çeşmesi, İstanbul'daki Sultanahmet Meydanı'nda, Sultan I. Ahmed Türbesi'nin karşısında yer alan çeşme. Alman İmparatoruII. Wilhelm'in sultana ve İstanbul'a hediyesidir. Almanya'da yapılıp 1901'de İstanbul’daki yerine monte edilmiştir. Neo-Bizanten üslübunda bir çeşmedir; içerden altın mozaikle süslüdür.

Yapı: Alman Çeşmesi Yer: İstanbul, Türkiye Tarih: 1901 Mimari Tarz: Neo Bizans

“Çeşmeyi Alman İmparatoru Kayzer 2. Wilhelm Osmanlıya hediye etmiştir.

Alman çeşmesi, ne heykelli Avrupa çeşmelerine ne de Osmanlı meydan çeşmelerine benzer. Yüksek bir taban üzerine oturtulmuş, sekizgen planlı bir yapıdır. Su haznesinin üzerinde sekiz sütunun taşıdığı bir kubbe yer alır. Sütunları birbirine bağlayn kemerlerin üzerindeki pandiflerde birer madalyon bulunur. Dördünün içinde yeşil zemine II. Abdülhamid tuğrası, diğer dördünün içinde Prusya mavisi üzerine II. Wilhelm’in simgesi olna "W harfi" altında II sayısı konulmuştur.”

Yapı sütunlarında Bizans figürlü bitkisel formlar işlenmiştir.

49


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.