TEKEL İŞÇİSİ BİR KADININ UYANIŞI - ADİL OKAY

Page 1

1


2


ADİL OKAY

OYUN

TEKEL İŞÇİSİ BİR KADININ UYANI UYANIŞI

Emeğin Sanatı E-Kitaplığı Kasım / 2013 Anlatı Dizisi (Oyun) – 7

3


Adil Okay’ın Emeğin Sanatı E-Yayınevinde daha önce yayınlanmış e-kitabı: CUMARTESĐ ANNELERĐ (Tek Kişilik Oyun) : http://issuu.com/emeginsanati/docs/cumartesi_anneleri-adil_okay

Emeğin Sanatı E-Yayınları Emeğin Sanatı E-Dergisinin kuruluşudur.

TEKEL ĐŞÇĐSĐ BĐR KADININ UYANIŞI Adil OKAY Kapak Fotoğrafı Mehmet Özer Kapak Düzeni: A.Z.ÇAMUR Yayın, Tasarım ve Düzenleme: A.Z.ÇAMUR

yan

Đlgili web adresleri: http://emeginsanatieyayinevi.blogspot.com http://emeginsanati.blogspot.com http://issuu.com/emeginsanati

1.Baskı: Gerçek Sanat Yayınları Mayıs 2011

Emeğin Sanatı E-Yayınları e-posta adresi: emeginsanati@gmail.com

Emeğin Sanatı E-Yayınları Emeğin Sanatı E-Kitaplığı 47. E-Kitap Anlatı Dizisi: 7 Kasım 2013 © Bu e-kitabın tüm hakları Adil Okay’a aittir. Bu kitap ve kitabın özgün özellikleri Emeğin Sanatı kolektifine aittir. Adil Okay’ın izni olmadan hiçbir biçimde taklit edilemez, kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Ancak kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.

4


i

i

Soldan sağa: Adil Okay, Yusuf Kaptan. Oyunun sahneye konduğu akşam aynı mekanda yapılan panelde.

5


OYUNUN PRÖMİYERİ ‘Tekel İşçisi Bir Kadının Uyanışı’ adlı oyunun prömiyeri, 24 Temmuz 20I0’da, ‘Adana Üretiyorum Tiyatro Grubu’ tarafından, Köprü Sanat Merkezinde sahneye kondu.

Oyunda yer alan oyuncular: AYSEMA BÜYÜKDİNÇ ÖZLEM AYDAR SEDEF BÜYÜKDİNÇ VOLKAN GÜDÜK YUSUF KILIÇ

Yazan: ADİL OKAY Yöneten: YUSUF KAPTAN

6


TEŞEKKÜR Yusuf Kaptan ve Aysel Argın olmasaydı. Bu oyun yazılmaz ve sahneye konulamazdı. Argın, ‘Genç Kadın ve Amele Kocası’ adlı eski bir şiirimin tiyatroya uyarlanabileceğini söyledikten sonra, bir tütün işçisinin, hem kadın hem işçi olarak yaşadığı sorunları 20 yıl kadar önce anlattığımı ve konunun hâlâ güncelliğini koruduğunu fark edip şaşırmıştım. Bunun üzerine Aysel Argın’a hak verip çalışmaya başladım. Elbette bu kolay olmadı. İki sayfalık şiirin, tek perdelik kısa bir tiyatro oyununa dönüşmesi, yeniden yaratım süreci gerektirdi. Hazırladığım politik bir oyun da olsa, metnin estetik boyutunu ihmal etmemek için çaba harcadım. Kadın işçinin gelişim seyrini, gerçeklerden kopmadan ve diyalektik bir kurgu ile verebilmekte zorlandığımı söyleyebilirim. Burada oyunu sahneye koyan şair dostum Yusuf Kaptan devreye girdi. Metni değerlendirdi. Değişiklik önerilerinde bulundu. Hatta oyuna yeni replikler ekledi. Oyunda ‘II. Kadın’ın yer alması fikri tamamen ona aittir. Oyun ilk kez ‘Üretiyorum Tiyatro Grubu’ tarafından, Yusuf Kaptan’ın yönetmenliğinde sahneye konuldu. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

7


Adil Okay 1957’de Antakya’da doğdu. Politik nedenlerden Adana ve Ankara cezaevlerinde yattı. 1978’de uğradığı silahlı saldırı sonucu bir ayağında, 1980’de polisin işkencesi sonucu bir kolunda sakatlık kaldı. 12 Eylül darbesinden kısa bir süre önce Adana cezaevinden firar etti. 1981’de yurtdışına çıktı. Bir süre Lübnan’da, Filistin kamplarında Đsrail’e karşı savaşta yer aldı. 1983’te Fransa’ya yerleşti. Fransa’da iki arkadaşıyla beraber ‘Fransa Postası’ adlı aylık dergi yayınladı. Türkiyeli politik mülteci derneklerinde uzun yıllar aktif görev aldı. Yirmi yıl sürgünden sonra Türkiye’ye dönebildi. Türkiye’de ve ülke dışında; birçok ulusal gazete, dergi ve antolojide şiir, öykü, deneme, makale ve araştırma yazıları yayınlandı. Özgür Üniversite’nin ‘Kavram Sözlüğü’ çalışmasına ‘Barış ve Burjuvazi’ maddelerini yazarak katkı sundu. Çalışmalarıyla “15. Ömer Seyfettin Öykü” ile “6. Hasan Bayrı şiir” yarışmalarında ödüle layık görüldü. 2012 Yılında da ‘Mersin 68’liler Derneği’nin ‘Onur Ödülü’nü aldı. Okay’ın yazdığı kitaplardan ‘Hançerini Ay Işığına Çalan Adam’ (şiir) 1999’da, ‘Kaç Kişi Kaldık’ (şiir) 2001’de, ‘Ah Çocuk’ (şiir) 2003’te, ‘Yolcu’ (öykü) 2005’te, ‘Yirmi Beşinci Saat’ (şiir), 2006’da, yine 2006‘da ‘Az Çalışmalı Aşka Zaman Ayırmalı’ (deneme), 2008’de ‘12 Eylül Ve Filistin Günlüğü’ (anı-belgesel), yine 2008’de ‘Konuşan Fotoğraflar’ (fotoğraf), ve 2010’da Karanlığın Đçinde Aydınlık Yüzler−Ölülerimiz Konuşuyor’ (oyun) Ütopya Yayınevi tarafından yayınlandı. 2011’de ‘Kadın Gibi Kadın −Haykırış’ ile “Tekel Đşçisi Bir Kadının Uyanışı” adlı oyunları sahnelendi ve Gerçek Sanat Yayınevi bünyesinde kitaplaştı. 2012 yılında Sokak tiyatrosu olarak sahnelenen “Cumartesi Anneleri” adlı oyunu, Emeğin Sanatı yayınlarınca aynı yıl ‘e-kitap’laştı. Yine 2012’de “Eylül Kokusu” adlı şiir kitabı Ütopya tarafından yayınlandı. “Ben hapisten çıkana kadar büyüme e mi” yazarın 15. Kitabıdır. www.adilokay.com Đletişim: okayadil@hotmail.com

8


OYUNDAKİ KARAKTERLER

1−TEKEL İŞÇİSİ I.KADIN 2−TEKEL İŞÇİSİ II. KADIN 3−AMELE KOCA 4−ANLATICI ADAM 5−ANLATICI KADIN

9


I.SAHNE (OYUN TEKEL İŞÇİLERİNİN ANKARA’DAKİ DİRENİŞİNİ ANLATAN KISA BİR BELGESEL FİLM İLE BAŞLAYABİLİR.) OYUNDA BEŞ KARAKTER VARDIR. TEKEL İŞÇİSİ ROLÜNDE İKİ KADIN. AMELE KOCA ROLÜNDE BİR ERKEK VE İKİ DE ANLATICI. ANLATICILARIN BİR ERKEKLE, BİR KADIN OLMASI TERCİH EDİLİR. SAHNE İKİYE BÖLÜNMÜŞTÜR. SOL TARAF EV GÖRÜNÜMÜNDEDİR. BİR KANEPE, SEHPA (VEYA MASA) ÜZERİNDE BİR RADYO, KÜL TABLASI, SİGARA PAKETİ VE BİR ÇAKMAK VARDIR. DUVARDA BİR AİLE FOTOĞRAFI GÖRÜLÜR. OYUN BOYUNCA SAHNENİN BAZEN SAĞ TARAFI, BAZEN SOL TARAFI KARARIR. OYUN BAŞLADIĞINDA AMELE ROLÜNDEKİ ADAM SAHNENİN SOL−EV TARAFINDA KANEPEDE OTURMAKTA VE SİGARA İÇMEKTEDİR. SAĞ TARAFTA ‘TEKEL SİGARA FABRİKASI’ TABELASI ALTINDA İŞÇİ ELBİSESİ İLE TEKEL İŞÇİSİ İKİ KADIN MASADA OTURMUŞ SİGARA SARMAKTADIRLAR. MASANIN ÜZERİNDE VE YERLERDE SİGARA PAKETLERİ VARDIR. BİR KADIN SARMA ALETİ İLE SİGARA SARARKEN, DİĞER KADIN YAVAŞ YAVAŞ PAKETLERE DOLDURMAKTADIR. HER İKİ KADIN DA ÇOK YAVAŞ HAREKET EDERLER. MASANIN ARKASINDA İKİ TABURE, ARKADA BİR ASKILIK VE BİR KÜÇÜK AYNA VARDIR. İŞ BİTİMİNDE İŞÇİ TULUMU ÇIKARILMAKTA, KADIN İŞÇİLER ÇANTALARINI ALMAKTA AYNADA SAÇLARINI DÜZELTMEKTEDİR. SAHNENİN SOL−EV TARAFINDA AMELE ADAM BAŞI YERE EĞİK HAREKETSİZ DURMAKTADIR. ÖNÜNDEKİ KÜÇÜK TAHTA MASA ÜZERİNDE YAPAY PLASTİK BİR ÇİÇEK VE KÜL TABLASI VARDIR. OYUN BAŞLADIĞINDA ALPAY’IN ‘FABRİKA KIZI’ ADLI ŞARKISI DUYULUR. FABRİKADA ÇALIŞMAKTA OLAN I. KADIN BAŞINI KALDIRIR. MÜZİK SESİNİN NEREDEN GELDİĞİNİ ANLAMAYA ÇALIŞIR GİBİ SAĞA SOLA BAKAR VE DİKKATLE DİNLEDİĞİNİ

10


SEYİRCİYE GÖSTERİR. II. KADINA BİR ŞEYLER FISILDAR. ŞARKININ SONLARINA DOĞRU I. KADIN AĞLAMAYA BAŞLAR. KADIN AĞLAMAYA BAŞLAYINCA SAHNEYE ANLATICI ADAM ÇIKAR. VE AŞAĞIDAKİ ŞİİRİ OKUR. VEYA KADIN ŞİİRİN SONUNA DOĞRU AĞLAMAYA BAŞLAR.) ANLATICI ADAM – Elleri naftalin kokardı Sorardım: Nerde karanfil Saçları hep bağlı Sorardım neden savrulmuyor rüzgarla Gözleri yağmur bulutu Sorardım ilkbahar ne zaman Ürkek basardı adımlarını Sorardım daha kaç adım korkacak Hiç değişmezdi yanıtı: Ben bir kadınım, hem de işçi Ahh dudakları gül Dişleri inci, sesi soprano Ne zaman görsem Utanırdım erkek olduğumdanii (ŞİİR BİTİNCE ALPAY’IN ‘FABRİKA KIZI’ ADLI ŞARKISI BAŞLAR.) IŞIKLAR SÖNER ii

Şiir: Adil Okay.

11


II. SAHNE (SAHNENİN EV TARAFINDA AMELE ADAMLA TEKEL İŞÇİSİ KADIN KAVGA ETMEKTEDİR. KAVGA SESSİZ HAREKETLERLE SEYİRCİYE ANLATILIR. BİR KAÇ DAKİKALIK TARTIŞMADAN SONRA MÜZİK SESİ HIZLANIR. ADAMLA KARISI ELLERİ HAVADA DONARLAR. SAHNEYE ANLATICI KADINLA ERKEK SIRAYLA ÇIKARLAR. İLK ÇIKAN ERKEK KAVGA EDEN ADAMLA KADINA BAKAR VE SONRA SEYİRCİLERE DOĞRU YÖNELİR. O KONUŞMAYA BAŞLAYINCA MÜZİK YAVAŞLAR.) IŞIKLAR ANLATICILARI AYDINLATIR ANLATICI ADAM− Genç bir adamdı. İri kıyım ve elleri nasır. İnşaatlarda harç taşır, akşamları karısıyla oynaşırdı. Ne gençlik ne de kas gücü yeterdi yaşamak için. Çaresizliğine şaşardı. ANLATICI KADIN− Sabahları sefer tası hazır. Yeni baştan çıkardı yollara. Bir inşaattan diğerine. Kış düşmanıydı onun. Ekmek aslanın ağzından alınır, masraflar büyür, kömür katık edilirdi. Amele pazarından eli boş dönerse gülmezdi yüzü. Çocuklara bağırır çağırır döverdi karısını. (ALPAY’IN ‘FABRİKA KIZI’ ADLI ŞARKISI BAŞLAR. IŞIKLAR SAHNENİN SOL−EV TARAFINI AYDINLATIR. SAHNENİN EV BÖLÜMÜNDE EL KOL HAREKETLERİYLE KAVGA EDER İZLENİMİ VEREN KARI KOCA GÖRÜLÜR. MÜZİK YAVAŞLAYINCA KADIN KONUŞMAYA BAŞLAR.) I.KADIN− (öfkeli) Yeter artık dayanmıyorum! Eve ekmek getirmiyorsun. İş yok diyorsun. Ne yiyecek bu

12


çocuklar. Bak okuldan da para istiyorlar. Zorla bağış alıyorlarmış. Bir de eğitim parasız diyorlar. Hani nerde? Nasıl yaşadığımızı bilen var mı? Önlük bile diktiremedik çocuklara. AMELE ADAM – (öfkeli) Sıçarım böyle okula. Hani parasızdı devlet okulları. Oğlan neyse ne, ya kız. Kız kısmı okur muymuş? I.KADIN− Boş konuşma herif. Mecbur diyorlar ya. Geçen sene kızı okula yollamadın diye polis dayandı kapımıza. Hem ben okumadım da iyi mi oldu. Okusaydım şimdi belki iş bulurdum. AMELE ADAM− (bağırır gibi) Yine iş deme bana. Ben avradımı çalıştırmam. Namusuma halel getirtmem. Otur oturduğun yerde. I. KADIN – (daha alttan alır gibi) Oturdum da ne oldu. Köyden gelen bulgur da yağ da bitti. Ne yiyip içeceğiz. Amele pazarından da elin boş dönüyorsun artık. Kötü mü olur çalışırsam. AMELE ADAM (kadının üzerine yürüyerek) − Sus avrat sus. Başlama yine. I. KADIN (diklenir) − Susmayacağım işte. Sustum da ne oldu. Sustuk da ne oldu. Dışarıda işçiler bağırıyor ya. Susma, sustukça sıra sana gelecek diyorlar. (ADAM KADINI SAÇINDAN YAKALAR VE YERE YUVARLAR. KADIN YERE DÜŞÜNCE ADAMIN ELİ HAVADA KALIR. ADAMLA,

13


YERDEKİ KADIN HAREKETSİZ KALINCA IŞIKLAR ANLATICILARI AYDINLATIR.) ANLATICI ADAM− Genç bir adamdı. İri kıyım ve elleri nasır. Gençlik ve kas gücü yetmezdi yaşamak için. Çaresizliğine şaşardı. ANLATICI KADIN – Beklerken günün birinde amele pazarında, komşunun biri akıl verdi ona. Tekel sigara fabrikasına kadın işçi alınacaktı. Düşünüp durdu genç adam. İstiyordu çalışmayı karısı. Ama söylemeye korkuyordu. ANLATICI ADAM− sonunda pes etti genç adam. “Avrat kısmı çalışmaz evde oturur” demekten. İçi kan ağlayarak, yolladı karısını sigara fabrikasına. (IŞIKLAR KISA BİR SÜRE SÖNER. MÜZİK HIZLANIR. IŞIKLAR TEKRAR YANDIĞINDA SAHNENİN TEKEL FABRİKASI BÖLÜMÜ AYDINLANIR. KADINLAR İŞÇİ ÖNLÜĞÜYLE MASADA ÇALIŞMAKTADIR. ANLATICI KADIN, ÇALIŞAN KADIN İŞÇİLERE BAKARAK AŞAĞIDAKİ ŞİİRİ OKUR. TEKEL İŞÇİSİ KADINLAR ÇALIŞIRKEN ŞİİRİ DUYUYOR YAŞIYOR GİBİ DURGUNLAŞIRLAR. VEYA ŞİİRİN HER KITASINI BİR KADIN OYUNCU OKUYABİLİR. ) ANLATICI KADIN – iii “ufak tefek bir kadındım korkardım güneşle büyüyen kendi gölgemden ben kaçardım o gelirdi peşimden iii

Şiir: Adil Okay

14


karanlık köşe başlarında eller yukarı coplarla ittifak töreler kafa kağıdı yerine kanlı gerdek çarşafı sorar yüreğime geceler konar gündüzler sürgün ufak tefek bir kadınım sevildikçe büyürüm büyüdükçe severim yüreğim gündüz olur filiz verir yasak gecelerim ne gölgemden korkarım ne aysız gecelerde, siren sesine karışan kurt ulumalarından düştüğüm zaman boyumdan büyük yer yakarım” (ŞİİR BİTİNCE ÇALIŞAN KADINLAR SAATLERİNE BAKARLAR. AYAĞA KALKIP ÖNLÜKLERİNİ ÇIKARIRLAR. ALPAY’IN FABRİKA KIZI ADLI ŞARKISI ÇALMAYA BAŞLAR.)

IŞIKLAR SÖNER

15


III.

SAHNE

(AMELE ADAM EVDE KANEPEDE YATAR GİBİ OTURMUŞ VAZİYETTEDİR. SAĞ TARAFTA TEKEL İŞÇİSİ KADINLAR SİGARA SARMAKTADIR. I. KADIN SİGARA SARARKEN YANINDAKİ İŞÇİ ARKADAŞIYLA KONUŞUR. ) I. KADIN –Ah ahhh! Ne var şu maaşlarımıza zam gelse. Benim herif de bir fabrikada iş bulsa. Çocuklara yeni elbiseler alsak. Biz okuyamadık onlar okusa, adam olsa. Ama bu soyka patronlar kanımızı emiyor, fazla mesai ücretimizi bilem vermiyorlar. Hem okumak da zorlaştı. Şimdi bir dershane çıktı başımıza. Zengin çocukları okuyo, bizim çocuklar dershane parası bulamıyo. Daha dün bir çocuğun annesi dershane parası vermemiş diye hapse girmiş. Allah göstermesin. Çocuk da intihar etmiş. (Eliyle kulağını memesinden tutar, sonrada masayı tıklatır). Kına yaksın bu dershane sahipleri. Bu zalım patronlar kına yaksın… Üff çok yoruldum bu gün valla. Bizim herife söyleyecem artık, yemeği o yapsın çalışmadığı zaman. II. KADIN – Ah bacım sen de kim ne diyorsa onu dinliyorsun. Neyi doğru buluyorsan onu yap. Önce kendin olacan. Kendin olamadın mı orta maymunu olursun. I.KADIN - Ama doğrusu ne? Onu bir bilsem ah! Kimse beni durduramaz. II. KADIN - Her söz zamanında söylenmeli, her adım yerinde atılmalı. Zamanın ipi kaçmış elimizden, onu bir tutabilsek…

16


I. KADIN - Çocuklarımıza nasıl bir yarın bırakıyoruz? Bunu bilen var mı? II. KADIN - Patronlar nasıl isteklerini iktidara dayatıp haklarını alıyorlarsa, biz de güç birliği yapıp karşılarına dikilmeliyiz. I. KADIN - (kahkaha atarak) Yani diyorsun ki; “ellere var da bize yok mu” öyle mi? II. KADIN - Aynen öyle diyorum. Hatta diyorum ki; gün gelir devran döner, onların da çarkı kırılır. Hesabını bir bir sorarız. Ne diyor şair: “güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz…” Hep umudumuzu diri tutup büyüteceğiz ki, hiç olmazsa çocuklarımız görsün o günleri. I. KADIN - Doğru söylüyon. Ama kader işte. Alın yazımız böyle yazılmış. II. KADIN− Yok bacım yok. Bunu değiştirmek elimizde. Bu sendikalar boşuna mı kurulmuş. I. KADIN – Ben anlamam siyasetten, sendikadan. Senin gibi şiir miir de bilmem. Hem bu sendika ne işe yarar. Beni koca dayağından da kurtarır mı? II. KADIN - Kararlı ve sabırlı mücadele edersen, neden olmasın. I. KADIN - Haklısın. Bıktım bu cenderede yaşamaktan. Bizim neyimiz eksik şu televizyonda gördüğümüz avratlardan? Allah hepimizi eşit yaratmamış mı?

17


(derin bir nefes alır). Bir gün belki ben de senin serbest olurum! Okuma-yazmam da zayıf, anlamıyom bunları. II. KADIN - Eğer istersen daha fazlasını da elde edersin. Bunun için önce kendine güvenmelisin. Hem ben de okuma yazmayı 10 yaşımda öğrendim. Öğrenmenin yaşı yok. İlk yıllarda ben de uzak durmuştum sendikalı işçilerden. Sonra baktım ki onlar da benim gibi insan, emekçi. İşten atılmayı göze alıp haklarımızı savunuyorlar. Bunun üzerine sendikaya üye oldum. I. KADIN - Bir de sendika ağaları varmış. Patronu anladım da, sendikada nasıl ağa olunurmuş anlayamadım. Herhal bizim evdeki ağaya benziyor.. II. KADIN - Bak bacım, hayatın her alanında davasına ihanet edenler olmuştur. Siyasetçilerin çoğu da öyle değil mi? Seçim zamanında kapımıza dayanır, bir sürü vaatle oy istemezler mi? Mutlaka sizin de kapınıza gelip oy isteyenler olmuştur. I.KADIN − Evet evet haklısın. Seçim zamanı bizim mahalleye de gelip pirinç, makarna dağıtmışlar hepimize de iş sözü vermişlerdi. Seçimden sonra da bir daha ortalıkta görünmediler. Aman hepsi de aynı değil mi? II.KADIN – Hah tam da öyle. Seçildikten sonra da hem bizi unuturlar hem sözlerini. İşte sendikacılar arasından da böyle hükümet yanlıları hep çıkar. Ya da paragözler. Kavun değil ki koklayasın. Bazen biz de yanlış seçim yapıyoruz tabi.

18


I.KADIN – İyi de biz kime güveneceğiz bacım. II.KADIN – Önce kendimize güveneceğiz. Sonra sendikalarımıza. Merak etme bizim gibi işçi olan çok arkadaşımız var sendika yönetimlerinde. I.KADIN – Allaha şükür iyi ki varmış. Yoksa hepten umudumu kesecektim. II. KADIN − Biz yine iyiyiz. Bak memurlara hala grev hakları yok. I.KADIN – Peki hiç başarıya ulaşan grev olmuş mu bu memlekette. II. KADIN – Olmaz olur mu. Çok… I.KADIN – Ben hiç duymadım. Nerede ne zaman kazanmış işçiler. II.KADIN – Aklıma gelenleri sana sayayım: 15−16 Haziran işçi direnişi, Kavel grevi, Karadeniz maden işçilerinin grevi, Novamed fabrikasındaki kadın işçilerin direnişi, SCT Turbo fabrikasında kazanılan zafer. Mersin Liman işçilerinin grevi. Yani saymakla bitmez…(örnekler uzatılabilir) . I. KADIN – Demek iyi sendikalar, iyi sendikacılar varmış. II. KADIN – Olmaz olur mu? Kemal Türkler, Süleyman Yeter, Kenan Budak gibi işçi davası uğruna ölümü göze alan sendikacıları tanımıyor musun. Tabi keşke kimse ölmese… Neyse yavaş yavaş anlarsın bunları…

19


(FABRİKADA IŞIK SÖNER, EV AYDINLANIR) AMELE ADAM− (kendi kendine konuşur) İş bulamadım bu gün. Ne olacak halimiz bilmiyom. Yahu ne benim yevmiyeler artıyor ne de avradın maaşı. Kanımızı emiyor bu zalımlar. Bizim avrat da gelir şimdi, oynaş ister. Hiç halim yok valla. Gelsin de önce yemek yapsın. Çocukların karnını doyursun. Bana da şöyle okkalı bir kahve yapar. Cığaramı da getirmiştir. Ahh bir de rakı olsa… (SAHNEYE İKİ ANLATICI ÇIKAR. IŞIK ANLATICILARIN ÜZERİNDEDİR. ALPAY’IN FABRİKA KIZI ADLI ŞARKISININ SÖZLERİNİ ŞİİR GİBİ OKURLAR.) ANLATICI KADIN: “Gün doğarken her sabah Bir kız geçer kapımdan Köşeyi dönüp kaybolur Başı önde yorgunca”

iv

ANLATICI ADAM “Bir evi olsun ister Bir de içmeyen kocası Tanrı ne verirse geçinir gider Yeter ki mutlu olsun yuvası” ANLATICI KADIN “Fabrikada tütün sarar Sanki kendi içer gibi Sararken de hayal kurar iv

Fabrika kızı. Söz ve Müzik: Alpay.

20


Bütün insanlar gibi” (IŞIK FABRİKAYI AYDINLATIR. ALPAY’IN FABRİKA KIZI ÇALMAYA BAŞLAR. I. KADIN SAATİNE BAKAR. MESAİSİ BİTMİŞ GİBİ DAVRANIR. İŞÇİ ÖNLÜĞÜNÜ ÇIKARIR. ÇANTASINI ASKIDAN ALIR. AYNAYA BAKIP SAÇLARINI DÜZELTİR.) II. KADIN - (birdenbire uyanmış gibi) Ne oldu? I. KADIN- Daha ne olsun, mesai bitti ya. II. KADIN – Benimki bitmedi daha! Ben buradan çıktıktan sonra sendikaya gideceğim. Bir toplantı yapacağız. (İKİNCİ KADIN DA ÖNLÜĞÜNÜ ÇIKARIP ASAR ÇANTASINI ALIR. SAÇLARINI DÜZELTİR. ÇANTASINDAN RUJ ÇIKARIP SÜRER. KADINLARIN İKİSİ DE SAHNEDE TUR ATIP ÇIKARLAR. IŞIKLAR EVİ AYDINLATIR. I. KADIN MUTSUZ BİR YÜZLE EVE GİRER. KOCASINA BAKAR. BİR OFFF ÇEKEREK KENDİNİ BOŞ KANEPEYE ATAR.) I. KADIN− Çok yoruldum bu gün. Nolur yemeği sen yapsan. Hem çalışmamışsın da! AMELE ADAM – Ne diyon kadın, yeni adetler mi çıkarıyon. I. KADIN – Adet medet çıkardığım yok. Ben de insanım. Ben de çalışıyorum. Evde çocuklarla da ben uğraşıyorum. Çamaşır, ütü, bulaşık, temizlik. Bütün işler beni bekliyor. Sen ne yapıyorsun peki? Fosur

21


fosur sigara içip, üstüme üstüme geliyorsun. Yorgun muyum değil miyim düşündüğün yok. AMELE ADAM − Sus. Sus dedim sana kadın. Gene dırdıra başladın. Şimdi elimden bir kaza çıkacak. Tövbe tövbe. Dilin uzadı senin işe başladın başlayalı. (KISA BİR SESSİZLİKTEN SONRA MÜZİK HIZLANIR. TEKEL İŞÇİSİ KADIN AYAĞA KALKAR ELLERİYLE BİR ŞEYLER ANLATIR… KAVGA EDERLER… SEYİRCİ DUYMAZ. ADAM KADINA VURMAYA BAŞLAR… KADIN DİRENİR. DÜŞER KALKAR ADAMA SALDIRIR. MÜZİK YAVAŞLAR.) I. KADIN – Susmayacağım işte. Susmayacağım. Öldür istersen susmayacağım. AMELE ADAM− Sus rezil ettin bizi konu komşuya. Sus. Suuussss. (IŞIKLAR TÜMDEN SÖNER. KORO LOŞ IŞIKTA AŞAĞIDAKİ İKİ DÖRTLÜĞÜ OKUR. YA DA KAYITTAN VERİLİR.) KORO − “Uyur idik uyardılar diriye saydılar bizi koyun olduk ses anladık sürüye saydılar bizi. (…) Halimizi hal eyledik Yolumuzu yol eyledik Her çiçekten bal eyledik

22


Arıya saydılar bizi”v (TÜRKÜ BİTTİĞİNDE IŞIKLAR EVİ AYDINLATIR. KAVGA BİTMİŞ AMA TARTIŞMA SÜRMEKTEDİR.) I. KADIN –(bağırarak) Yeter yeter artık! Baş eğmeyeceğim! Korkmuyorum senden! Anladın mı? Korkmuyorum sendeeen! Yeter! (elini burnunun üstünde tutarak). Aha buraya kadar geldi; son damla düştü; bardak taştı… Dayanacak gücüm kalmadı. Evde sen. Çocukların derdi… İşte ustabaşı… Sokakta maganda tacizi. Bu da yetmezmiş gibi; afratafranızdan geçilmiyor! Yetti gayri… yettiiiii… Nedir bu kadınların elinizden çektiği!!! Bu memlekette hem kadın, hem de işçi olmak ne zormuş be! AMELE ADAM – Sus sus dedim sana. Suussss. Tamam yeter… Anladık da sadece sen mi eziliyon. Benim işimi kolay mı sanıyon len. Sen gel de o yüz kiloluk torbaları kaldır da göreyim seni. Öbür gün yataktan kalkabilecen mi sanıyon. (ANLATICILAR KONUŞMAYA BAŞLAYINCA SAHNEDE HERKES DONAR. IŞIKLAR ANLATICILARI AYDINLATIR.) ANLATICI ADAM− İşe başladıktan sonra da kadın devam etti evde hizmete. Fabrika çıkışı ev işleri çoluk çocuk koca. Günün birinde işsiz kalan kocasına, ‘yemeği sen pişir’ dedi. Koptu evde fırtına.

v

Pir Sultan Abdal

23


ANLATICI KADIN – İşe başladıktan sonra alışkanlıklar devam etti bir süre. Ev işi çoluk çocuk koca. Ama Böyle gelmiş böyle gitmezdi. Günün birinde ben de insanım dedi Tekel işçisi kadın. Toplayıp bütün cesaretini, ‘yemeği sen pişir’ dedi, işsiz kalan kocasına. Koptu evde fırtına. ANLATICI ADAM – Adam da anlıyordu yaptığı haksızlığı anlamasına ama ona göre böyle gelmiş böyle giderdi. Karısı çalışmaya başlayınca dili uzamıştı. Ahh işleri yolunda olsa hemen yasaklardı karısına çalışmayı. ANLATICI KADIN – Elleri ağaç gibi çentikli Kavrulmuş yüzü güneşten Bronz mu ne demekse o ANLATICI ADAM – Dağ bayır aşar da yorulmaz Bitmez ata ata taşı tarlanın Bitmez otu, dalı tütünün Spor mu o da ne demek ANLATICI KADIN – Yorganın altında sıkar dişlerini Dua eder çocuklar uyanmasın Kaynana duymasın Sessiz ol der kocasına Aşk mı ne demekse o

24


ANLATICI ADAM – Yeni dünyada Poşetlendi aşk Ayağa düştü Para pul oldu Aşk erkek ANLATICI KADIN − Yeni dünyada aşk Futbol sahalarında meşin yuvarlak Artistlerin yatak odalarında aksesuar Dedikodu sayfalarında çıplak Yıldızsız otel odalarında grafiti Şampuan reklamlarında köpük ANLATICI ADAM − Yenidünyada aşk Birinci mevkide ‘beş paralık’ İkinci mevkide ‘yandım anam’ Üçüncü mevkiinin ‘Aşka mecali yok’vi IŞIKLAR EVİ AYDINLATIR. KADIN KOCASINA SIRTINI DÖNMÜŞ, AĞLIYOR GİBİ ELLERİYLE YÜZÜNÜ KAPATMIŞTIR. KOCA SİGARA İÇMEKTEDİR. SİGARAYI HIRSLA SÖNDÜRÜR VE MASAYA TABAK BARDAK KOYMAYA BAŞLAR. KADIN DÖNER, KOCASINA GÜLÜMSER. ZAFER KAZANMIŞ GİBİ O DA SOFRAYI KURAN KOCASINA YARDIM ETMEYE BAŞLAR. IŞIKLAR SÖNER

vi

Şiir: Adil Okay.

25


IV. SAHNE SAHNEDE YÜZLERİ SEYİRCİLERE DÖNÜK İKİ ANLATICI VARDIR. TEKEL İŞÇİSİ KADINLAR FABRİKADA SİGARA SARMAKTA, AMELE ADAM EVDE SİGARA İÇMEKTEDİR. SAHNENİN EV BÖLÜMÜNDE DUVARDA AİLE FOTOĞRAFININ YANINA BİR VEYA BİRKAÇ TANE SENDİKA AFİŞİ ASILMIŞTIR. ANLATICILAR SAHNEYE AĞIR AĞIR ÇIKAR. SEYİRCİLERE DOĞRU KONUŞUR. ANLATICI KADIN – vii “Oysa yatağında bile Bir gün uyku göremez İhtiyar anası gibi Kadınlığını bilemez” ANLATICI ADAM – “Makineler diken gibi Batar her gün kalbine Yün örecek elleri Her gün ekmek derdinde” (I. KADIN ÇALIŞIRKEN BU SÖZLERİ DUYMUŞ GİBİ ELLERİYLE YÜZÜNÜ KAPATIR. SONRA MASAYA BAŞINI KOYAR.) II. KADIN − (içeri girer, arkadaşına yaklaşır, elleriyle saçlarını okşar) Ne oldu gene sana? I. KADIN - Daha ne olacak. Emek benim, ben çalışıyom. Beden benim ben bakıyom kendime. Çocukları ben doğuruyor, ben besliyorum… Peki benim niye hiçbir yerde söz hakkım yok! vii

Fabrika Kızı. Söz ve müzik: Alpay

26


II. KADIN - Kadınların da işçilerin de önce bilinçlenmesi gerek. Örgütlenecek, mücadele edecek, kendi kaderini kendi eline alacak. Kendi kanununu kendisi belirleyecek. Yoksam bu ahtapotlardan kurtulamayacağız. I.KADIN – Bilmem ki! Biz tek başımıza ne yapa biliriz? II. KADIN – Yaparız…yaparız!!! Yeter ki isteyelim. Hem de en alasından yaparız. Bu ülkenin bütün çarkları bizim emeğimizle dönüyor. Bütün mesele hepimizin bu gücün farkına varması. I.KADIN – Tamam farkına vardım ama ben, sen ne yapabiliriz ki… Hem de kadın başımıza. II. KADIN − Görmüyor musun Novamed grevini. Kadınlar en öndeler. Evlisi, bekarı, Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü, Arabı, hepsi hep beraber haftalardır grev önlükleriyle fabrikanın kapısında birlikte yaşıyor, birlikte direniyorlar. (II. KADININ KONUŞMASI BİTİNCE OYUNCULAR HAREKETSİZ KALIRLAR. RADYO HABERLERİ DUYULUR. TEKEL İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ ANLATILMAKTADIR. HABERLER BİTİNCE. IŞIKLAR ANLATICILARI AYDINLATIR.) ANLATICI KADIN – Gün batarken her akşam Bir kız geçer kapımdan Köşeyi dönüp kaybolur Başı önde yorgunca”

27


ANLATICI ADAM – “Fabrikada tütün sarar Sanki kendi içer gibi Sararken de hayal kurar Bütün insanlar gibi” ANLATICI KADIN “Dışarıda bir yağmur başlar Yüreğinde derin sızı Gözlerinde yaşlar akar Ağlar fabrika kızı” viii“ ANLATICI ADAM− Üçüncü yılında fabrika işçiliğinin, özgürlük ve eşitlikten dem vurmaya başladı tekel işçisi kadın. Sendikaya üye oldu. Susmadı kocasının tehditlerine rağmen. Yine gitti işine. Yine geç döndü evine. ANLATICI KADIN− Arkadaşlarıyla sendikaya, bazen de sinemaya gidiyordu. Bazen de işçi evlerinde çay içip sohbet ediyorlardı. Kötü bir şey yapmıyordu. IŞIK FABRİKA ÜZERİNDEDİR. I. KADIN. MESAİSİ BİTMİŞ GİBİ SAATİNE BAKIP AYAĞA KALKAR. ÖNLÜĞÜNÜ ÇIKARIR. ÇANTASINDAN RUJ ÇIKARIP SÜSLENİR. SAÇINI DÜZELTİR. II. KADINLA BİRLİKTE ŞEN ŞAKRAK SAHNEDE TUR ATAR. ANLATICI KONUŞMAYA BAŞLAYINCA HAREKETSİZ KALIRLAR.) ANLATICI ADAM – Dördüncü yılında fabrika işçiliğinin erkeklerle dolaştığı duyuldu. Katlanması zor işti. viii

A.g.e.

28


Ölmek mi öldürmek mi. Düşündü amele kocası. Büyüyen çocuklarını. Ekmek kavgasını. Artık genç olmadığını. Günlerce düşündü, haftalarca. Dövmeye dahi karısını, eli kalkmadı bir türlü. (IŞIKLAR EVİ AYDINLATIR. TEKEL İŞÇİSİ KADIN EVE GİRER. KOCASI OTURDUĞU YERDEN KALKIP BAĞIRMAYA BAŞLAR.) AMELE ADAM – Kız nerde kaldın. Kaç saat oldu işten çıkalı. I. KADIN – Sendikaya gitmiştim. Özelleştirme miymiş neymiş. Bizi işten atacaklarmış. Grev yapmamız lazımmış. AMELE ADAM – Ne grevi hanım. Ne diyon sen. Daha ne istiyorsun, kimin eline geçiyor bu devirde fabrika işi. I.KADIN – Çoğumuz asgari ücretle çalışıyoruz, iş güvencemiz yok, izin alamıyor, çocuğuna zaman ayıramıyorsun. Yol ve yemek ücreti yok. AMELE ADAM – Sanki benim yol ve yemek ücretim var mı… Olmasın ne yapalım. Hiç olmasa ay sonunda maaşını biliyon. I.KADIN – Senin yok diye başkalarının olmasın mı? İşte böyle bölüyorlar işçileri. Birlik olacağımıza birbirimizle rekabet ediyoruz. Birbirimizi kıskanıyoruz. Aramıza nifak tohumları sokuyorlar. Halbuki hepimiz işçiyiz, emekçiyiz.

29


AMELE ADAM – Allah çalışanı sever. I.KADIN – Allah çalışanı sever de bu hükümet çalışanı sevmiyor. Hem bize muhtaçlar hem hakkımızı vermemek için bin bir takla atıyorlar. Bitmedi. Sendikaya üye olunca baskı uyguluyorlar, hak arandığında copla - dipçikle karşılaşıyoruz. Yasalar anayasalar değişiyor, bizim hayatımız hiç değişmiyor. AMELE ADAM – Başlayacağım senin bu sendikandan. “Allah’a şükür de” otur. Televizyonda görmüyor muyuz sanki. Devlet büyüklerimiz söyledi ya. Onlara kanmayın, onların içinde anarşistler var, bölücüler var diye. I.KADIN – (gülerek) Yookk ben de öyle sanıyodum. Ama baktım hepsi senin benim gibi insan. İnanmazsan gel bak. (seyircileri göstererek) Hemen hepsi de işçi. Kuyrukları falan da yok valla. (Bu replikten sonra adamla kadın donar. Işıklar söner.) BİR SÜRE SONRA IŞIKLAR LOŞ OLUR. AVUSTURYA İŞÇİ MARŞI BAŞLAR. OYUNCULARIN TÜMÜ SAHNEYE ÇIKIP YÜRÜYÜŞ YAPAR GİBİ SAHNEDE DOLAŞIR VE MARŞA EŞLİK EDERLER. LOŞ IŞIKTA OYUNCULARIN YÜZÜ SEÇİLMEMESİNE DİKKAT EDİLİR. (TEKEL İŞÇİLERİNİN GÖSTERİLERİNDEN BİR BÖLÜM EKRANDA GÖSTERİLEBİLİR.)

30


KORO − Hayat denilen kavgaya girdik Çelik adımlarla yürüyoruz Biz bu karanlık yolun sonunda Doğacak güneşi görüyoruz Dağları aşıyor, Bak yakınlaşıyor Kızıl yıldız zafer kuşu Bu bir rüya değil, Bu bir hülya değil, Yıldızıdır kurtuluşun Kara deryalarda bir fenersin, Senin ışığında yürüyoruz. Biz bu karanlık yolun sonunda Doğacak güneşi görüyoruz. Fabrikalarda biz, Tarlalarda biziz, Biziz hayatı yaratan Din farkı bilmeyiz, Dil farkı bilmeyiz, Sanki doğduk bir anadan.” ix

IŞIKLAR SÖNER

ix

Avusturya Đşçi Marşı.

31


V. SAHNE AMELE ADAM VE I. KADIN LOŞ IŞIKTA SAHNENİN EV BÖLÜMÜNDE HAREKETSİZ DURMAKTADIRLAR. RADYODA 4B − 4C VE DİĞER DÜZENLEMELER HAKKINDA SENDİKACILARIN GÖRÜŞLERİNE YER VERİLİR. HABERLERİN SONUNDA TEKEL İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİNİ SELAMLAYAN DESTEK MESAJLARI DUYULUR. KIZILAY ESNAFINDAN ANKARA GÜCÜ TARAFTARLARINA VE ÖĞRENCİLERE KADAR TEKEL İŞÇİLERİNİ DESTEKLEYEN GRUPLARDAN ÖVGÜYLE SÖZ EDİLİR. ÖRNEĞİN KIZILAY ESNAFININ ASTIĞI DESTEK PANKARTI OKUNABİLİR. YİNE HABERLERDE BİR KAÇ TEKEL İŞÇİSİYLE YAPILAN SÖYLEŞİ AKTARILABİLİR. TÜRKİYE’NİN HER YERİNDEN, SENDİKALARDAN, SİYASİ PARTİLERDEN GELEN DESTEKLERİN YANI SIRA, SOLCU ÖĞRENCİLERİN, GENÇLERİN GECE GÜNDÜZ SOĞUKTA GREVCİ İŞÇİLERLE NÖBET TUTTUĞU, İŞÇİLERİN ÇAMAŞIRLARINI YIKADIKLARINI, ONLARA ÇAY TAŞIDIKLARI DAYANIŞMA HABERLERİ ARASINDA SAYILABİLİR. AŞAĞIDAKİ RADYO HABERLERİ KAYITTAN VERİLİR. KISALTILABİLİR, GENİŞLETİLEBİLİR. HABERLERİ BİR KADINLA BİR ERKEĞİN SUNMASI ARADA FON MÜZİĞİ OLMASI GEREKİR. HABERLER İKİYE BÖLÜNÜP SAHNE BOYUNCA ARALARA SERPİŞTİRİLEBİLİR. RADYO HABERLERİx: − Burası sendika radyosu. Saat başı haberlere devam ediyoruz. Evet, fabrikalarından x

Radyo haberleri için Temel Demirer’in “Tek-el(’den kalan)…” ve “Kapitalizm, Tekel Đşçileri ve Gelen(ler)!” ile Sibel Özbudun’un “Sakarya Tek-el Dersleri. Ya da Bir Sınıf Kültürüne Doğru” Başlıklı yazılarından yararlanılmıştır.

32


çıkıp Ankara’ya sökün eden Tekel işçileri dayanışmayı keşfetti. Tekel işçileri için kapı kapı dolaşıp battaniye, ilaç, hijyenik ped toplayan, çorap, atkı ören kadınlar; gecelemeleri ve çeşitli ihtiyaçları için dükkanlarını Tekel işçilerine açan çevre esnafı; imece usulü işçilerin çamaşırlarını yıkayıp ütüleyip geri getiren, sazlarını, gitarlarını kapıp onlara moral vermeye koşan öğrenciler; tekel mücadele haberlerini belgeleyen, ülke sathına, dünyaya yayan amatör / profesyonel medya emekçileri; Kızılay’da her gün kumanya dağıtan demokratik kitle örgütleri, sendikalar, partiler, kitaplarını, şiirlerini, türkülerini, şarkılarını işçilerle paylaşan ozanlar, yazarlar, sanatçılar… Evet tekel işçileri dayanışmayı öğrendi. AMELE ADAM – Ne diyor bu. Ben bir şey anlamadım. I.KADIN – Sus dinleyelim. Anlarız şimdi. RADYO HABERLERİ – (devam eder) Hükümetin kamu alanında düşük ücretli işçi çalıştırma kararı ve taşeron işçilik kullanmaları sonucu her türlü güvenceden yoksun çalışanların sayısı giderek artıyor. Üstelik de işçiler sendikalılık, yıllık ücretli izin, kıdem, ihbar gibi haklardan yoksun çalıştırılıyorlar. Tekel işçileri bu uygulamaya karşı direniyor… I.KADIN – Duyuyor musun? Direnmezsek bizim de başımıza gelecek bunlar işte.

33


AMELE ADAM – Ya sübhanallah. RADYO HABERLERİ – (devamla) Müslüman işçi başbakanı eleştirirken artık başka bir hakikâti dile getiriyor, ‘hakkımı sana asla helal etmeyeceğim’ derken, karşısındakinin sadakatinin dine değil, sermayenin düzenine olduğunu vurguluyor… I.KADIN – Valla doğru söylüyor. Bunların dini imanı para. AMELE ADAM – Ne yapalım hanım. Herkes bir şeyler söylüyor işte… I.KADIN – Dur dur. Bak şimdi de işçiler konuluyor. Tamam herkese inanamıyorsun ama bunlar işçi. Bari bunları dinle. RADYO HABERLERİ − (devamla) Tam 20 yıllık Tekel işçisi Ünal, “Türk’ü, Kürt’ü, Alevisi, türbanlısı, türbansızı hepimiz bir aradayız. Tek nefes gibi. Burada söyleniyor türküler, burada çekiliyor halaylar, kazanlar burada pişiyor. Biz onların derdini dinlerken kendi derdimizi unuttuk...” 15 yaşından beri Yurdakul, bir aydır görmeyen Müjgan diğerleri gibi tek bir korumak. Çalışmak istiyorlar.

çalışan Perihan Çetin, Türkan Tokat’ta bıraktığı iki çocuğunu Şal; Meral Selem... Hepsinin istekleri var. Kazanılmış haklarını ve hakları ile emekli olmak

34


Malatya’dan Hasan Yılmaz, “Söylenecek söz bitti, sıra eylemde. Bundan sonraki olayları hükümet düşünsün. Mücadelemizin gereği neyse onu yapacağız” Adıyaman’dan Kerem Kılıç, “Tekel işçisi şu an Gandhi’ce bir direniş sergiliyor. Haklarımızı kaptırmamak için mücadele ediyoruz. Haklarımızı gasp ederek ideolojik davranan Başbakan’dır”; AMELE ADAM – Ne demek ideolojik. Kötü bir şey mi yani. I. KADIN – Üff ne bileyim ben. Her şeyi bilsem şimdi sendika yöneticisi olurdum. Sus da dinleyelim. RADYO HABERLERİ (devamla) −Hatay’dan Atilla Alyanak, “Hükümetten binde bir de olsa bir umudumuz vardı ama hayal kırıklığı yaşıyoruz. 4-C’ye makyaj yaptılar, yine aynı şeyi bize sundular.”; Adıyaman’dan Leyla Yiğit, “Seçimden önce, Başbakan ‘İşçi, köylü, memur benim dostumdur. Ben onlar için mücadele edeceğim. Göreve geldiğimde, hortumcularla, kara para aklayanlarla mücadele edeceğim,’ diyordu. Şimdi de hortumculara neredeyse plaket verecek. Biz işçileri de yıllardır yola yola tavus kuşuna çevirdi. Şimdi de ‘evinize gidin’ diyor; Diyarbakır’dan Şahabettin Oruç, “Ne olursa olsun biz 4-C’yi kabul etmiyoruz. Yalnızca biz değil, memleketteki ailelerimiz de açlık grevine destek verecek”;

35


İstanbul’dan Gülperi Yıldırım, “Hükümet, Tekel işçisini cezalandırmak istiyor. Evde beni bekleyen çocuklarımı çok özledim. İstanbul’a gidip çocuklarımı görmeyi düşünüyordum ama vazgeçtim. Hükümet bu isteğimi de çok gördü”; Diyarbakır’dan Nejat Zoran, “Biz de 2-3 yıl öncesine kadar bu hükümeti, ülkesine düşkün olarak görüyorduk. Maalesef öyle çıkmadı. Kâr ederken nasıl oluyor da tütünlerimiz yerin dibine gömülerek alımlar durduruluyor?”; Malatya’dan Adil Kara, “Bizlere 750 TL maaş öneren Başbakan, hangi samimiyetiyle “3 çocuk yap” diyor? Gel de 750 TL ile 3 çocuğu okut”; Ve İmam Emin, “Hükümetten merhametsizlikten başka bir şey görmedik. Özellikle de Başbakan’dan. Başbakan bakanıyla bile barışık değil. Şu çadıra bakın bunun neresi merhamet?” AMELE ADAM – Yav imamlar da varmış içlerinde bu tekel işçilerinin. I. KADIN – Ben söylüyorum da inanmıyordun. Bizim Hacının karısı da gitti bu gün Ankara’ya. O da işçi arkadaşlarıyla çadırda kalacak. RADYO HABERLERİ (devamla) −Sevgili dinleyenler, burası Sendika radyosu. Ankara Kızılay’dan canlı bağlantımız devam ediyor. “Türkiye’nin dört bir yöresinden gelen Tekel direnişçileri bir arada. Aydınlı işçiyle, Batmanlı işçi birlikte yükseltiyorlar seslerini.

36


Kürt işçiler, Kürtçe türkülerle kutluyor dayanışmayı. Türk işçiler, Türkçe türkülerle. Başörtülü kadınla, ‘laik’ kadının, Kürt, Türk ve Arap kadınlarının kol kola meydanları inletmesi, kutlu bir gelecek muştucusudur....”xi Sevgili izleyiciler, tekel direnişinden canlı yayınımız saat başı devam edecektir. Programımızı Neyzen Tevfik’in bir şiiriyle kapatıyoruz: “Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler; Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler... Künyeni almak için, partiye ettim telefon, ‘Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us!’ dediler...”xii HABERLER BİTİNCE IŞIKLAR I. KADINI VE KOCASINI AYDINLATIR. I. KADIN – Duydun mu. Kendi kulağından duydun mu. AMELE ADAM – Yav hanım… Bekle biraz daha. Uyma sen o sendikacılara… Bu işte bir yanlışlık vardır. Hem koskoca bakandan, başbakandan iyi mi bilecen… I.KADIN − Tabi başbakandan da bakandan da iyi bilecem. Onlar yaşamıyor bizim fabrikamızda. Biz yaşıyoruz. Biz çalışıyoruz. AMELE ADAM – Sus hanım. Sus. İnsan ekmek yediği eve ihanet eder mi? xi xii

Yıldırım Türker, “Đşçinin Soluğu”, Radikal, 8 Şubat 2010, s.8. Neyzen Tevfik.

37


I.KADIN – Kim kime ekmek veriyor. Onlar bizim elimizden ekmek yiyor. Bizim ürettiğimizi çalıyorlar. Emeğe, emekçiye ihanet eden onlar. Anla artık. AMELE ADAM – Allah devletimize, hükümetimize zeval vermesin. Sen ne dediğini bilmiyon. I.KADIN − Baksana bize dayatılan yeni yasalara, yok 4 C’ymiş, yok 4 B’ymiş. Hepimizi yavaş yavaş tuzağa düşürüp işten atıyorlar. Her gün başka bir vaat. Ama arkası gelmiyor. Amaç bizi bölmek. Hem işçi kardeşlerimizle, hem de eşlerimizle aramızı açmak. Bizi içeriden vurmaya çalışmak. Sen bari uyan. Uyan artık. AMELE ADAM – Ne yapalım yani. Her koyun kendi bacağından asılır. Allah deldiği boğazı aç koymaz. Uyma sen bunlara. I. KADIN – Biz koyun değiliz. Bu güne kadar sürüye saydılar bizi. Ama artık değiştik. Üreten biziz. Yiyen onlar. Onlar haramzadeler. Asıl günah bunlara baş eğmek değil mi. Susarsam, susarsak biz de suç ortağı oluruz. Bu bezirgan saltanatını desteklemiş oluruz. AMELE ADAM – Kız sen neler de öğrenmişsin böyle. Valla zehirlemişler seni. Beynini yıkamışlar. Tamam haklısın ama… Biz kimiz kızım. Düşün biraz. Etimiz ne budumuz ne. Bir de koskoca patronlara, devlete karşı mı geleceğiz. (kısık bir sesle) Sus sus yerin kulağı var. (adam korkarak dışarı bakar gibi yapar.)

38


I.KADIN – (sesini yükselterek) Korkum yok kimseden. Niye susacakmışım. Biz ne uyuşturucu satıyoruz, ne kadın. Ne tüccarız ne de banka hortumluyoruz. Emekçiyiz. Emekçi. Emek de en yüce değer değil mi. Emek kutsal değil mi. Kim yiyorsa hakkımızı, ona karşı geleceğiz tabi ki. AMELE ADAM – Ya hanım… Sen günde sekiz saat çalışıyon, patronlar, mebuslar, bakanlar gece gündüz çalışıyorlar. Kolay mı sanıyon… I. KADIN – Çalışmasınlar. Toprak doyursun gözlerini. Patronlar değil mi kanımızı emip lüks içinde yaşayanlar? Biz dershane parası bulamazken onların çocukları Avrupa’da, Amerika’da okuyorlar. Sonra devlet dediğin de bizim gibi insanlardan ibaret değil mi. Bizim vergilerimizden ayakta kalmıyor mu? Devlet adamları, vekiller, bakanlar biz işçiler olmasak acından ölür. Devlet, Patron devleti olacağına, emekçilerin devleti olsun. İstediğimiz bu. Bizim olan, bize verilsin… AMELE ADAM – (gülerek− alaycı ses tonuyla) Ya sen ne anlatıyorsun böyle. Filozof oldun başımıza. Kız beş parmağın beşi bir mi. Kendini koskoca patronla bir mi tutuyon… I.KADIN – (kızarak) Beş parmağın beşi de bir tabi, ne sandın. Hepsinde et var, tırnak var. Boyu kısa, uzun diye mi bizi işe alıyorlar sanki. Kimimizin boyu patrondan uzun, kimimizin kısa. Ne olacak. Hepimiz insanız. İnsan olarak doğduk. İnsanca yaşamak istiyoruz. Bari kazanılmış haklarımızı elimizden almasınlar. Babalarının çiftliği mi bu fabrika, bu

39


memleket, bu dünya. (bağırarak) Öff yeter artık… yeter… (BURADA TEKEL İŞÇİLERİNİN ANKARA’DA YAPTIĞI GÖSTERİLERDEN BİR BÖLÜM GÖSTERİLEBİLİR.) AMELE ADAM − (Yalvarır gibi, kısık sesle) Hanım. hanım… yavaş konuş… Çocukları düşün. Allah muhafaza bir de başına bir iş gelirse. Seni de bölücü, terörist diye hapse atarlarsa. Ben ne yaparım bir başıma çocuklarla. Görmedin mi Ankara’da işçileri, memurları nasıl copladılar. Gaz sıktılar üzerlerine. Hapse girmesen bile sakat kalabilirsin. Gel vazgeç bu grev sevdasından… I.KADIN − Artık yeter. Ne demiş şair. ‘Sen yanmasan, ben yanmasam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.’ İster gel, ister gelme, ben Ankara’ya Tekel işçisi arkadaşlarıma desteğe gideceğim. AMELE ADAM – Tövbe tövbe… Başlarım senin şiirine, şairine, eski köye yeni adetler getirmeye başladın. Hem bu soğukta. El alemin herifleriyle çadırlarda beraber mi kalacan. Beraber mi uyuyacan… Dünyada olmaz. I. KADIN – Madem bu kadar düşünüyorsun beni. Sen de gel. Nasılsa işsizsin. O tekel işçileri sadece kendileri için direnmiyor ki, Ankara’nın soğuğunda. Benim için de, senin için de mücadele ediyorlar. Hepsi bacı kardeş gibi türkü söylüyor, halay çekiyorlar. Biz de gidip onlara katılmalıyız.

40


AMELE ADAM – (kadının üzerine yürür.) Yeter. Yeter dedim sana. İzin vermiyorum. Alttan alıyorum olmuyor, üstten alıyorum olmuyor. Gidemezsin. O kadar. I.KADIN – (diklenir) Gideceğim… İşte o kadar… ADAM KADININ ÜZERİNE YÜRÜR. ELİNİ VURACAK GİBİ KALDIRIR. KADIN KAÇMAZ. ADAMIN ELİ HAVADA KALIR. ELİNİ İNDİRİP MASAYA OTURUR. ÇARESİZ GİBİ ELLERİYLE YÜZÜNÜ KAPATIR. KADIN ADAMA YAKLAŞIR. SAÇLARINI OKŞAR. ADAM BAŞINI YAVAŞÇA KALDIRIP KADININ YÜZÜNE ŞEVKATLE BAKAR. O ESNADA HER İKİ OYUNCU DA DONAR. SAHNEYE ANLATICILAR SIRAYLA GİRER. IŞIKLAR ANLATICILARI AYDINLATIR. ANLATICI ADAM− Son aylarda kadın değişmeye başlamıştı. Eve erken geliyor, çocuklarla ilgileniyor ve kitap okuyordu. Arasıra özgürlük eşitlik dese de, işçiydi yine, patronu yine patron. Değişmemişti düzen. ANLATICI KADIN− Arasıra özgürlük eşitlik dese de kadındı yine. Kocası da egemen erkek. Değişmemişti düzen. Elleri nasırlıydı. Duyguları küs. Grevlere sendikalara rağmen, işçiler yine eziliyordu. Özgürlük ise parası olanlara. ANLATICI ADAM− Engel çoktu önünde. Zamanı az. Yaşam kısa. Kocayı aşsa, bir sevgili bulsa o da erk’ti. Yani erkek. Çocuklar büyüse gitse, bu kez toplum kuralları. Kısaydı kısa yaşam kısa. Engeller ise uzundu. Tek çare kalıyordu önlerinde. Mücadele etmek.

41


ANLATICI KADIN − Tek çare kalıyordu önlerinde. Birleşmek ve mücadele etmek. II. KADIN − Tek çare kalıyordu önümüzde. Birleşmek ve mücadele etmek. KORO – (oyuncular koroya katılır) Tek çare kalıyor önümüzde: Birleşmek ve mücadele etmek. IŞIKLAR SÖNER

42


SON SAHNE TEKEL İŞÇİSİ KADIN FABRİKADA YALNIZ ÇALIŞMAKTADIR. SAHNENİN EV BÖLÜMÜ KAYBOLMUŞTUR. YERİNE GREVLE İLGİLİ BİR PANKART ASILMIŞTIR. AYRICA SAHNENİN BİR TARAFINDAKİ EKRAN AÇILMIŞTIR. ANLATICI ADAMLA KADIN, II. KADIN VE AMELE KOCA, GREV ÖNLÜKLERİYLE SAHNEYE ÇIKARLAR. AMELE KOCA, TEKEL İŞÇİSİ KARISININ YANINA GİDER. ONA GREV ÖNLÜĞÜ UZATIR. GİYİNMESİNE YARDIMCI OLUR. VEYA KADIN KOCASINA GREV ÖNLÜĞÜ UZATIR. KENDİSİ DE GİYER. GREV ÖNLÜKLERİNİ GİYEN I. KADIN İLE AMELE KOCASI, SANKİ BİRBİRLERİNİ YENİDEN BULMUŞÇASINA HASRETLE KUCAKLAŞIRLAR. MÜMKÜN OLURSA KUCAKLAŞMA SAHNESİ IŞIK VE MÜZİK İLE UZATILIR. IŞIKLAR SADECE ORADA YANAR. (VEYA EĞER OYUNDA YER ALACAK BİR VEYA İKİ ÇOCUK BULUNABİLİRSE AMELE ADAM ÇOCUKLARLA EL ELE SAHNEYE GİRİP KARISINA DOĞRU YÜRÜMELİ VE TÜM AİLE HEP BERABER KUCAKLAŞMALIDIR. KUCAKLAŞMA SAHNESİNDEN SONRA ADAM KADINA VEYA KADIN ADAMA GREV ÖNLÜĞÜ GİYDİRİR.) KUCAKLAŞMA SAHNESİNDEN SONRA BULUNABİLİRSE AYNI ANDA BİR KAÇ OYUNCU DAHA GREV ÖNLÜĞÜYLE SAHNEYE ÇIKAR. ELLERİNDE GREV VE SENDİKA İLE İLGİLİ DÖVİZLER VARDIR. SAHNEDE KUCAKLAŞAN KARI KOCA VE ÇOCUKLARIN ARASINA KARIŞIRLAR. GREV ÖNLÜĞÜ GİYEN TÜM OYUNCULAR HEP BERABER SAHNEDE SLOGAN ATARAK YÜRÜYÜŞ YAPARLAR.

43


OYUNCULAR YÜRÜYÜŞ YAPARKEN, SAHNENİN YAN TARAFINDAKİ EKRANDA TEKEL İŞÇİLERİNİN GREVİNDEN GÖRÜNTÜLER 1 MAYIS MARŞI EŞLİĞİNDE SLAYT OLARAK VERİLMEYE BAŞLAR. EKRANDA GÖRÜNTÜLER VE MARŞ BAŞLAYINCA OYUNCULAR SEYİRCİLERİN DİKKATİNİ DAĞITMAMAK İÇİN YÜRÜYÜŞ YAPMAYI VE SLOGAN ATMAYI DURDURUP EKRANI İZLER VE 1 MAYIS MARŞINA EŞLİK EDERLER. MARŞ SLAYT BOYUNCA DEVAM EDER. SLAYT VE MARŞ BİTİNCE BEŞ OYUNCU EL ELE SEYİRCİLERE YAKLAŞIR VE SLOGAN ATARLAR. KORO − Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz… Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz… IŞIKLAR SÖNER. IŞIKLAR TEKRAR YANDIĞINDA OYUNCULAR SAHNEDE ELE ELE DURMAKTADIR. TÜM IŞIKLAR YANAR. SEYİRCİLER SELAMLANIR.

SON

44


SAKARYA TEK-EL DERSLERİ YA DA BİR SINIF KÜLTÜRÜNE DOĞRU…xiii SİBEL ÖZBUDUN “Baş kaldırmalar, halkın depremleridir.”xiv Post-“Elveda-proletarya” döneminin en büyük sınıf okullarından biri faaliyette Ankara’nın Sakarya Caddesi çevresinde… Herkesin aynı anda hem öğreten, hem de öğrenen olduğu bir okul bu. Trabzon çadırıyla Batman çadırının, Aydın çadırıyla Adıyaman çadırının omuz omuza, koyun koyuna durduğu “Direniş Mahallesi”nde işçilerle öğrenciler, memurlarla ev kadınları, Lazlarla Kürtler, kadınlarla erkekler, direnişçilerle destekçiler, gençlerle yaşlılar, ateistlerle müminler, Alevilerle Sünniler, devrimcilerle AKP’ye, MHP’ye oy vermişler, doktoralılarla ilkokul diplomalılar birbirlerine öğretip birbirlerinden öğreniyorlar. İs kokan, duman kokan, nefes kokan, insan kokan çadırlarda iç içe oturmuş çaylarını yudumlayan gençleryaşlılar, kadınlar-erkekler, işsizler-işçiler, Kürtler-Türkler, 12 Eylül buldozerinin yıkıp geçtiği, hemen ardından yürürlüğe konulan neo-liberal piyasacılığın ise üzerine beton döktüğü bir şeyi, sınıf kültürünü eşeleyip gün yüzüne çıkartıyorlar el birliğiyle. (…) İki ayı aşkın süredir Ankara’nın yüreğinde direnenlerin birbirlerinden öğrenip birbirlerine öğrettiği ilk değer, “dayanışma duygusu”. Evet, fabrikalarından, atölyelerinden, depolarından çıkıp Ankara’ya sökün eden Tekel işçileri, Ankara’lı esnaf, mahalle sakinleri, memurlar, öğrenciler, ev kadınları, devrimciler ile birlikte dayanışmayı (yeniden) xiii xiv

Odak, No:2010/1 (SN:2), Mart-Nisan 2010. Victor Hugo.

45


keşfetti. Mahallelerinde kapı kapı dolaşıp battaniye, ilaç, hijyenik ped toplayan, çorap, atkı ören kadınlar; gecelemeleri ve çeşitli ihtiyaçları için dükkanlarını işçilere açan çevre esnafı; imece usulü çamaşırlarını yıkayıp ütüleyip geri getiren, sazlarını, gitarlarını kapıp onlara moral vermeye koşan öğrenciler; anaakım medyayı baypas edip mücadele haberlerini, görüntülerini belgeleyen, ülke sathına, dünyaya yayan amatör/profesyonel medya emekçileri; her gün bir-ikisi kumanya dağıtan demokratik kitle örgütleri, sendikalar; kitaplarını, şiirlerini, türkülerini, şarkılarını paylaşan ozanlar, yazarlar, sanatçılar… Bu toplumun 12 Eylül sonrasının zehirli mirası “kafayı kullan /köşeyi dön”; “gemisini kurtaran kaptan” “bilgeliğini” geride bırakmakta olduğunu gösterdi hepimize. Ama bu, dayanışmanın bir (insanî) yüzü. Tekel direnişi, dayanışmanın sınıfsal yüzünü de harekete geçirdi hem de Hak-İş’in yan çizmesinexv, (…) Türk-İş yönetiminin ayak sürümesine, Kamu-Sen’in “varmış gibi” yapıp hiçbir şey yapmamasına karşın… Öyle ki ülkenin dört bir bucağından emekçiler, hem bulundukları kentlerde iş bırakarak, gösteriler düzenleyerek, çeşitli eylemlerle sınıf kardeşlerinin yanında yer aldıklarını gösterdiler, hem de -yer yer sendika yöneticilerinin duyarsızlıklarını çiğneyerek- Ankara’ya akıp yüreklerinin sıcağını paylaştılar onlarla... Üstelik sınıf dayanışması “ulusal” sınırlarla da kalmadı; dünyanın dört bir yanındaki emek örgütleri ve aralarında Noam Chomsky’nin de bulunduğu emekten yana aydınlardan Tekel çadırlarına destek mesajları yağarken, dünya ölçeğinde 175 milyon işçiyi temsil eden Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), “Tekel işçileriyle dayanışma günü” düzenledi…xvi xv

“Hak-Đş Yan Çiziyor”, Cumhuriyet, 11 Şubat 2010, s.7. “155 Ülkede 311 Sendikanın Temsilcisi ITUC’den Tekel Đçin ‘Dünya Eylemi’”, Radikal, 15 Şubat 2010, s.5.

xvi

46


Tekel Direnişi’nin açığa çıkardığı dayanışmayla bağlantılı ikinci önemli sınıfsal değer, kolektivizm. Gerçekten de müthiş bir ortaklaşmacılık ruhunu ortaya çıkardı direniş. Çadırlarda gündelik yaşamın örgütlenişinden eylem stratejilerine, gelen desteklerin dağıtımına, tüm kararlar kolektif olarak alınıp kolektif olarak hayata geçiriliyor. Çadırlar birlikte onarılıyor, yakacaklar, karavana birlikte taşınıyor, hastalananlar birlikte yetiştiriliyor hastaneye. Soğukların bastırmasıyla çadırların sokağa bakan yüzlerinin kapatılmasının her bir çadırın kendi içine kapanmasına yol açacağı kaygısıyla günde iki kez toplu eylem kararı almaları dahi, işçilerin bu kolektivizmin öneminin ne denli bilincinde olduklarını gösteriyor. Ve üçüncü “işçi sınıfı değeri”: mücadele kararlılığı… Hakkını yememek gerek; kendi zıddını, Tekel direnişi karşı cephenin kararlılığını da biçimlendirdi: “genel grevin tüm işyerlerine ve genel ekonomiye zarar vereceği” uyarısını yapan Türkiye İşveren Sendikaları (TİSK)’ndanxvii, daha “zarif” bir üslupla “Tekel’de taraf değiliz ama esnek çalışma iyidir,”xviii diyen TÜSİAD’a, ikide bir işçilere gözdağı verenxix, üzerlerine polisi sürmekle tehdit edenxx başbakanı, (…) bakanlarıyla AKP hükümetine; üzerine biber gazı sıkılıp havuza dökülen Tekel işçilerine 8 yıl hapis cezası istemiyle dava açan Cumhuriyet Başsavcılığı’na; Tekel işçilerine yönelik her destek eylemi için “suç duyurusu”nda bulunan Ankara Valiliği’ne;xxi işçilere odun, bank, çadır, naylon vb. yardımı yapan belediyelere suç duyurusunda bulunan Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne; xxii xvii

“Đş dünyası uyardı: Genel grev yasadışı…”, (Zaman, 4 Şubat 2009, s.11.) “TÜSĐAD Kriz Fırsatını Kaçırmadı: Đşsizliğe Çözüm Đçin Esnek Çalışma Önerdi”, Artı Đvme, 16 Şubat 2010, http://www.ivmedergisi.com. xix “Erdoğan’dan Tekel Đşçisine:..”, Radikal, 6 Şubat 2010, s.7. xx “Tekel Eylemi Haksız, Đşgal Var...”, Hürriyet, 5 Şubat 2010, s.8. xxi “Ankara Valiliği’nden ‘Suç Duyurusu’ …Radikal, 4 Şubat 2010, s.4. xxii “Yardım Eden Belediyeler Đçin Suç…”, Cumhuriyet,8 Şubat 2010, s.8.

xviii

47


işçilerin hesaplarına ilişkin bilgi veren ve haberleri olmadan hesaplarına yatırılan paraları vadeli hesaba aktaran bankaya;xxiii (…) Ama dedim ya, “karşı cephe”nin tüm saldırıları, işçilerin kararlılığını bilemekten başka bir işe yaramadı: geceleri -9 dereceye inen Ankara soğuğuna, tehditlere, şantajlara, tacizlere, Türk-İş yöneticilerinin kayıtsızlığına… ama en acısı çadırlarda yaşanan kişisel dramlara rağmen sürdürdüler/sürdürüyorlar direnişi. Batmanlı Hüseyin Arslan, Akdeniz anemisi olan kızı Mizgin’in cenazesini kaldırıp koşa koşa döndü, direnişçi arkadaşlarının arasına. İzmirli Hüsniye Bayram ve Yasemin Çelenk kardeşleri babalarının cenazesine, mücadele yoldaşları uğurladı. xxiv Denizli’li Emin İdil, arkadaşıyla birlikte intihar eden 15 yaşındaki kızının acısıyla sürdürüyor mücadelesini. Ve Abdi İpekçi parkındaki polis saldırısı sonucu kuyruk kemiği kırılıp sinir damarı zedelenen Muşlu Alican Akyıl, çadırdaki arkadaşlarını yalnız bırakmıyorxxv. Manisalı Abdurrahman Akyürek, böbreklerinden rahatsızlanıp kaldırıldığı hastaneden taburcu edilir edilmez, kaldığı yerden sarıldı açlık grevinexxvi… (…) Bu ise bizi, Tekel direnişinin açığa çıkardığı dördüncü “işçi sınıfı değeri”ne ulaştırmakta: Özdenetim. Gerçekten de son derece disiplinliler. Nüfusu zaman zaman 2-3 bini bulan direniş sokaklarında şimdiye kadar bir tek itiş-kakışın olmamasını, kimsenin burnunun kanamamasını, bir tek camın kırılmamasını nasıl açıklamalı başka türlü? Ya da kendi gözlerimizle gördüğümüz, “Size bu kadar getirebildim,” diye cebindeki 45 lirayı uzatan kadını, iki işçinin koluna girerek Türk-İş binasına götürüp, bağışını makbuz karşılığı kabul xxiii

“Tekel Đşçisine Banka Tuzağı”, Evrensel, 6 Şubat 2010, s.4. “Tekel Eyleminde Yürek Yakan Đki Dram”, Milliyet, 30 Ocak 2010, s.17. xxv “Felç Kalma Tehlikesine Rağmen…”, Evrensel, 6 Şubat 2010, s.4. xxvi “Hasret Günü!”, Milliyet, 14 Şubat 2010, s.17.

xxiv

48


etmesini? Kumanyalarını sessiz bir sabırla bekleyen kuyrukları? Hergün tam saatinde başlatılıp tam saatinde bitirilen basın açıklaması eylemlerini? (…) “Bu direnişte öyle şeyler öğrendik ki,” diyor işçi Cemalettin Özden, “bunlar ne kitaplardan ne de okullarda okumakla mümkün. Bu süreçte sermaye bizleri makinemizin başında bile parçalara ayırıyordu ama, aşımız, ekmeğimiz, beklentimiz ve her şeyimiz bir olan kader arkadaşımızla uyutulduğumuzu öğrendik…”xxvii Evet, özelleştirilen Tekel’in kapı dışarı ediliveren, taşeron işçi statüsüne düşürülmeye, özlük hakları ellerinden alınmaya çalışılan Tekel işçileri, tekil mağdur bireyler değil, bir SINIF oluşturduklarını, karşılarındakinin de kötü niyetli bir hükümetin düşmanca ama bireysel bir edimi değil, neo-liberal kapitalizmin küresel ölçekli bir stratejisinin adımları olduğunu görüyorlar artık. Mücadelelerinin yalnız kendileri için değil çocukları için, ama yalnız çocukları için değil, özelleştirme kapsamındaki tüm emekçiler için, ama yalnız özelleştirme kapsamındaki emekçiler için değil, küresel kapitalizmin işgücünü ucuzlatma yolundaki küresel saldırısına karşı olduğunu kavrıyorlar yavaş yavaş. Yazgılarının iş ve sosyal güvenceleri ellerinden alınmakta olan, marjinalleştirilen, örgütsüzleştirilen, dirençleri kırılan sınıf kardeşleriyle ortak olduğunun bilincine varıyorlar. İnsanları karşı karşıya getirenin etnisite, dil, din, ulusal aidiyet değil, sınıfsal çıkarlar olduğunu anlıyorlar… (…) Her gün yüzlerce yeni direniş tarzı çıkartıyorlar dağarcıklarından. Her gün yeni sloganlar icat ediyor, üzerlerine kendi şiirlerini, öykülerini yazdıkları yeni pankartlarla donatıyorlar sokaklarını. İki ayı aşkın sinir savaşına inat, güleç, kendileriyle dalga geçmesini bilerek… “Yakında kat çıkacağız,” diyor bir işçi, artık evlerine dönüşmüş

xxvii

Ertuğrul Ünlütürk, “TEKEL Đşçisi Kararlı” Evrensel, 6 Şubat 2010, s.2.

49


çadırlarını göstererek. Bir başkası, kendini muhtar “tayin ediyor” ve ekliyor: “üç muhtar daha çıkartırsak, belde olmak için müracaat edeceğiz…” Diyarbakır çadırının bitişiğindeki karikatür sergisinde kendi çizimlerini sergiliyor, sevgili Bilgesu Erenus’un aktardığı tanıklığa göre çadırlarında doğaçlama oyunlar sahneliyor, günlerini saz çalıp oynayarak, türkü söyleyerek geçiriyorlar. Ve şair Mehmet Özer sokağın bir ucunda boy gösterdiğinde haykırıyorlar bir ağızdan: “Bıçak kemikteeee! İsyaaaaan!” Yalnız Tekel işçilerinin mi; iki ayı aşkın süredir onların mücadelesini kendi mücadeleleri bilen, onlarla omuz omuza duranlarda da bir “patlama” yarattı bu eylem. Yüzlerce genç fotoğraf sanatçısı, onlarca kameraman… Türkiye işçi sınıfı tarihinin belki de en fazla belgelenen direnişini kaydediyor tarih için… Sokağa kurulu perdeden naklen kendilerini izliyor direnişçiler; bir internet sitesi 24 saat canlı yayın yapıyor, dünyadaki emek eylemlerine ilişkin belgesel filmler izleniyor hep birlikte… Emekçilerin, yoksulların tahliye edilip bankaların, çokuluslu şirketlerin, vakıfların temellük ettiği sanat-kültür alanını yeniden sahipleniyor direnişçiler. Yakında o sokaktan çıkacak, hayatımızın tümüne uzanacaklar… Son otuz yıldır, çokuluslu şirketlerin, piyasa köktenciliğinin, borsaların, IMF’nin, Dünya Bankası’nın, ABD emperyalizminin, tüketim kültürünün, tekbenciliğin, neoliberal hükümetlerin, egemen medyanın, ırkçılığın, GDO’ların… istilası altında, soluk alamadığımız hayatımıza… 21 Şubat 2010, Ankara.

50


Adil Okay 41 GÜNDÜR DİRENEN TEKEL İŞÇİLERİYLE KİTAP PAYLAŞIMIMIZ VE GREV

İZLENİMLERİM...

“Yazar, şair, akademisyen, fotoğrafçı ve bilim insanları tekel işçileriyle kitaplarını paylaştı. Adil Okay (Şair-Yazar), Adnan Caymaz (Şair), Ahmet Önal (Yayıncı), Ahmet Telli (Şair), Aydın Şimşek (Şair), Emir Ali Türkmen (Yayıncı), Fikret Başkaya (Akademisyen), İsmet Erdoğan, Mahmut Konuk (Aktivist), Mehmet Özer (Fotoğrafçı-Şair), Mustafa Çoban (Yayıncı), Muzaffer Erdoğdu (Yayıncı), Necmettin Salaz (Yazar), Oktay Etiman (Çevirmen), Ragıp Zarakolu (Yazar), Sait Çetinoğlu (Yazar), Sibel Özbudun (Akademisyen), Şükrü Erbaş (Şair), Temel Demirer (Yazar), Yılmaz Demiral (Tiyatrocu), Zerrin Taşpınar (Şair), kitaplarını dağıtarak (2000’e yakın kitap dağıtıldı), çadırları ziyaret ederek, Tekel işçileriyle gün boyu dayanıştı.” İşçiler kendilerine destek için gelen öğrenci –öğretmen −sanatçı ve /veya işsizlerle kucaklaşıyor. AKP kanadından yükselen provakatif açıklamalara prim verilmiyor. ‘Marjinal gruplar, teröristler aranıza sızıyor’ propagandalarına gülüyorlar. ‘Bu çocuklar mı terörist’ diyorlar. ‘Bu gençler çamaşırlarımızı yıkıyor, gün boyu bize çay dağıtıyor, odun taşıyorlar. Hepsi bizim çocuklarımız. Pırıl pırıl gençler.’

51


II Kitap dağıtımından sonra Hatay çadırını ziyaret ediyorum. Antakya, Kırıkhan, İskenderun’dan gelen hemşerilerim beni sevgiyle karşılıyor. Kitaplar ve dayanışmamız için teşekkür ediyorlar. Saçı kapalı, saçı açık kadınlar aynı dilden konuşuyor. Sınıf mücadelesi, dayanışma, emek ve haklardan söz ediyorlar. Çaylarını içip soba karşısında ısınmaya çalışarak söyleşiyoruz. Sonra Diyarbakır, İzmir, Muş, Batman, Tokat ve diğer çadırları ziyaret ediyoruz. Bir ara işsiz öğretmenler çadırı dikkatimizi çekiyor. Tekel işçileriyle dayanışmaya gelen öğretmenlerin çadırında ben, Ahmet Telli, Aydın Şimşek, Sibel Özbudun, Sait Çetinoğlu, Memet Özer oturuyoruz. Onların da sorunlarını dinliyoruz. İçlerinden Azime öğretmen “yüzbinlerce işsiz öğretmen var. Bunlar da ayağa kalksa mücadelelerini birleştirse emek cephesi kazanır” diyor. Kadir öğretmen saz çalıyor ve bana bir sürpriz yapıyor. Benim çocuklar için yazdığım ‘zaman’ adlı şiirimi bestelemiş. Onu söylüyor. Akşamüstü bir hareketlenme oluyor. Ankara gücü taraftarları yüzlerce genç tekel işçilerini ziyarete geliyor. Alkışlar zılgıtlar. Sonra gençler. Soğuk artıyor. Odun dağıtılıyor. Ateşin etrafında halay çekiliyor. Türküler söyleniyor. ‘Tekel işçisinin yanındayız’ diye pankart asan esnaflar işçilere kapılarını açmış. ‘İşçiler esnafları rahatsız ediyor açıklamalarının’, çirkin bir dedikodu olduğu anlaşılıyor. Bol bol fotoğraf çekiyorum. Gece yarısı yaklaşınca ertesi gün gelmek üzere vedalaşıyorum tekel işçileriyle. Günün son haberlerini dinliyorum. Başbakan zehir kusmaya devam ediyor. Ankara’da provakatif eylemler var diyerek tekel işçilerini tehdit ediyor. Ben bir tekel işçisine vereceğim maaşla üç kişi çalıştırırım diyerek emeğe saygısızlığını ortaya koyuyor.

52


Sonuç ne olursa olsun tekel işçileri kazandı. Güçlerinin ve dayanışmanın farkına vardılar. Bir işçinin ifadesiyle ‘biz düne kadar kendimize ve iş arkadaşlarımıza güvenmiyorduk. Ama bu 40 günde hepimiz değiştik. Kazandık. Kendimize güvenimiz ve saygımız arttı.’ 25 Ocak 2010 Pazartesi, Ankara

53


Adil Okay, Sibel Özbudun, Aydın Şimşek ve Ahmet Telli, Kızılayda Tekel işçilerine destek olan işsiz öğretmenler çadırında.

54


FotoÄ&#x;raf: Adil Okay

55


Fotoğraf: Mehmet Özer

56


Fotoğraf: Mehmet Özer. 78 Günlük Tekel direnişi esnasında, Kızılay’da trafik kazası sonucu hayatını kaybeden grevci Tekel işçisi Hamdullah Uysal uğurlanırken.

57


58


59


60


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.