10 minute read

3

Editör’den

Advertisement

3

Frida’nanı Vazgeçtiği Şerif Aydın Talihsizlik Denizinde Bir Kadın: Frida: S. Sacit

Frida Şerif Aydın

Frida’dan Alıntılar Mavi

Uzağa Giden Kadın FÖZ

4

5 6

8 10

“Yaz” Öyle mi Katre

Hastane Odasında Çorba Sine Elif

Gel Efendim Zeynep Kayadelen

Havalimanı Yasemin Tatlıseven

Hikmetini Sorma Max ! mum

Gidenlerin Ardından Fatma Özcan

Gelsen Diyorum Seyyah

Gunde Mirovi Ömer Dilbaz(Seyyah)

11

12

13 14 17

18 19 20

22

24

25

26

Allah Kurtarsın Deniz Barış

Bazen Ümitli

12’ye 1 Kala Esra Dolunay

Gece Düşleri Emrah Menek

27

28 29

30

31 32

36

Yalnızlık Harun Atik

Bahar Mevsimi S.Tuğba Engin

Son Gece Mihman

Sesleniş Esra Ellikçi

Zilim Çaldı Zeynep Gür

Kanada’da Hayat Mavi

İçimizdeki Şeytan Zemheri

Editör Yazısı

Sevgili dostlar, kültür-sanat-edebiyat dergisi olan Ses Dergisi 5. sayısı ile gecikmeli de olsa karşınızdayız. Yoğunlumdan dolayı yaşanan aksamadan ötürü herkesten özür diliyorum. Her geçen sayıda artan yazar kadrosu ve teknik ekip sayesinde daha güzele yürüyoruz. Bir umutla yola çıktığımız bu edebiyat dergisinin tutacağını düşünüyordum ama itiraf etmek gerekirse bu denli tutacağını da tahmin etmemiştim. Sıkıntılı süreçlerde edebiyat herkes için bir oksijen çadırı olagelmiştir, bugün de bunun tekrar yaşandığını söylemek istiyorum. Bu sayıda ünlü Meksikalı ressam Frida Kahlo’yu kapak olarak seçtik. Acı dolu hayatının yanı sıra şiire, filme, kitaba konu olmuş umudu, direnci, hayata ve olumsuzluklara pozitif yaklaşımı onu seçmemizde en büyük etkenler oldu.

Önceki sayıların iki katı kadar yazı aldığımız bu sayıda hikayeleri, şiirleri ve denemeleri okurken duygulandım yer yer. Yer yer de işte sözün hakkı dedim. Yerinde ve kelimeleri konuşturan kalemlerin sihirli sözcüklerini okurken iyi ki başladık bu dergiye diye mırıldandım. Ayrıca kemikleşen yazar ekibinin yanısıra her sayıda yepyeni enfes kalemleri de tanımanın mutluluğunu yaşadığımı sizinle paylaşmak istiyorum.

Takip ettiğiniz üzere yazılar yayınlandıktan sonra dergi ve web sitemizde kalmıyor, aynı zamanda seslendirilip klip haline de getiriliyor. Cidden, aşkla şevkle yapılan bu işi görünce “edebiyat klubü buydu ve ben bunu arıyordum” diyorum. Edebiyat hayalimdi ve hayalime ortak oldunuz. Bir kişiyle başladığım bu yola beşinci sayıda seksene yakın yazar ve teknik elamanla devam etmenin mutluluğunu siz bana sorun.

Siz sevgili takipçilerimizden ricamız, yazılarımızı, kliplerimizi çevrenize de duyurmanızdır. İnanıyorum senemizi doldurmadan en güçlü edebiyat dergilerinden biri olacağız.

Tüm yayın ekibimiz adına sabrınız ve ilginizden dolayı teşekkür ediyor, iyi okumalar diliyorum.

ŞERİFAYDIN

Ses Dergisi İmtiyaz Sahibi: Şerif Aydın SES DERGİSİ Aylık Kültür - Sanat - Edebiyat Dergisi

Genel Yayın Yönetmeni Şerif Aydın

Yayın Editörü Hilal Görgülü

Yayın Heyeti Sacit Orçan Hilal Görgülü Ekrem İnan Şerif Aydın Esra Dolunay Mavi

Yayın Türü Ulusal Sürekli Aylık

Baskı Türü Dijital

Dijital adres: www.issuu.com/enesengin

iletişim: www.sesdergisi.ca facebook: @sesdergisicanada www.youtube.com/sesdergisikanada www.instagram.com/sesdergisikanada sesdergisicanada@gmail.com

Sosyal Medya Koordinatörü Mavi D. Adres: Ottawa, Kanada

dergide yer alan yazıların yayın hakkı Ses Dergisine aittir. Yazılar, kaynak gösterilmeden paylaşılamaz. Dergide yer alan tüm yazıların kanuni mükellefiyeti yazara aittir.

TALİHSİZLİK DENİZİNDE BİR KADIN: FRİDA KAHLO

4 G erçek adı, “Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon” olan ama herkesin bildiği üzere Frida KAHLO. Talihsiz olayların peşini bırakmadığı bir ressam… Hayat hikâyesi içerisinde birçok facia denilecek olay yaşamış olmasına rağmen hayatının sonuna kadar direnen ve ismini dünyaya duyuran bir sanatçı. 1907 yılında Meksikanın güneyindeki Coyoacán’da dünyaya geldi. 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen kendisi doğum tarihini, Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etmişti, yaşamının modern Meksika’nın doğuşuyla başlamış olmasını istemişti. Hayatı boyunca sağlık sorunları yaşadı. Çocuk felci yüzünden tüm hayatını topallayarak geçirmek zorunda olduğu gerçeğiyle 6 yaşında yüzleşti. Üstelik bacakları da orantısızdı. Uzun etek giyerek bu kusuru gizlemeye çalışsa da, akranlarının “Tahta Bacak Frida” demelerinden kurtulamadı. Belki de bu yüzden, çocukluğunda doktor olmak istiyordu... La Prepatoria adlı hazırlık okuluna girdi ve 35 kız, 1.965 erkek çocuğuyla birlikte eğitim aldı. Bu okul, onu sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendirdi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa okul arkadaşları oldu. Okulda, anarşist bir edebiyat grubuna dahil oldu; güçlü bir kişilik oluşturmaya başladı. 18 yaşında geçirdiği bir trafik kazası bütün hayatını değiştirdi. Okuldan dönerken bindiği otobüs tramvayla çarpışmıştı ve Kahlo, çok kişinin yaşamını yitirdiği kazada komalık olmuştu. Komada geçirdiği birkaç haftadan sonra uyandığında, resim yapmak için babasından ekipman satın almasını istedi. Babası, Frida’nın yatarak çizebileceği özel bir stand tasarladı, üstüne de büyük bir ayna yerleştirdi. Frida’nın kazadan sonra çizdiği ilk resim, ‘Otobüs’ oldu. SEYFULLAH SACİT

Sonraları kendisine yaşama gücü verip iyileşmesini sağlayan şeyin resim yapmak olduğunu söyledi. Frida kazadan birkaç yıl sonra Diego Rivera ile tanıştı. O sıralar çizim yapmaya yeni başlamıştı ve çalışmalarını saygın ve deneyimli bir sanatçıya göstermek istiyordu. Diego, resimleri beğendi. Böylelikle aralarında bir çekim oluştu. Çift 1929’da evlendi. Bu sırada Frida 22, Diego ise 43 yaşındaydı. Bu evliliği için şöyle der: “Hayatımda iki kaza oldu: Biri otobüs tramvayla çarptığında, ikincisi ise Diego ile tanıştığımda” Evlilik hayatı içerisinde de aradığı mutluluğu bulamadı. Kocası onu defalarca aldatmıştı. Ama o yine de bir şey söylemiyordu. Diago, Kahlo’yu kendi öz kız kardeşi ile aldatana kadar da evlilikleri böyle devam etti. Yaşadığı hastalıklar ve özellikle de geçirdiği kazadan dolayı hamile kalsa da çoğunlukla düşük yapıyordu. Bu nedenle bir talihsizlik daha karşısına anne olamama olarak çıkmıştı. Yaşadığı her bir olayı çizerek anlatan Kahlo, bu acı boşanmadan sonra kendini hayvanlarla çevrili olarak çizmeye başladı. Her zaman hayvanları çok sevmişti zaten. Evinde köpekleri, maymunları, papağanları ve güvercinleri vardı. 1940 yılında, çok ciddi sağlık sorunları yaşamaya başlayınca hastaneye yattı. Diego onu ziyarete geldiğinde yeniden evlenme teklif etti. Frida Kahlo, kabul etti. Ancak Frida’nın durumu gittikçe kötüleşti. Birkaç ciddi ameliyat geçirse de büsbütün düzelmedi. 1953 yılında kangren olan bacağı kesildi. Aynı yıl, Meksika’da yatağında katıldığı kişisel bir sergi açtı. Yakında öleceğini hisseden, günlüğüne şöyle yazmıştı: “Umarım gidiş, neşelidir. Ve asla geri dönmemeyi umuyorum.” 1954’te zatürree nedeniyle hayatını kaybetti. Hayatında birçok olumsuzluğu ve talihsizliği bir arada yaşayan biri için bu küçük notu günlüğüne yazması çokta abes olamasa gerek… Bunca olay karşısında dimdik durmuş ve direnmiş bir kadın: “Frida Kahlo”

Ressam Diego Rivera’ın “Hiçbir kadının tuvale böylesine acı veren bir şiir işlediğine inanmıyorum” sözlerini sarfettiği ve benden daha büyük bir sanatçıdır dediği Meksikalı bir ressam… Ve yirminci yüzyılın popüler ikonu haline gelen ünlü sürrealist fırçadır Frida. Frida’nın vazgeçtiği tek sevgisi ve umudu eşi büyük ressam Diego Rivera’dır. Onun için şu tarihi notu bırakır. “İki büyük kaza geçirdim Diego, Tramvay ve sen. En kötüsü sendin!..” Frida, eşi Diego’dan neden, ne zaman mı vazgeçti? Frida’nın yazdığı mektubunu okurken başına taktığı gülün yapraklarının nasıl birer birer döküldüğünü görür gibi oldum. Aşkla evlendiği eşinden yaprak yaprak düşüşünü anlatayım Frida’nın. Diego’dan, kötü gününde yanında olmadığı zaman vazgeçti, Frida. Diegon’un canı sıkıldığında onunla paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsa bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığı zaman vazgeçti. Ona yalan söylediğini anladığı zaman... Gözlerine baktığında kalbiyle bakmadığını ve ona hala söylemediği şeyler olduğunu hissettiğinde vazgeçti. Diego’nun her sabah onunla uyanmak istemediğini, ve ikisinin geleceğinin hiçbir yere gitmediğini anladığı zaman vazgeçti. Düşüncelerine ve değerlerine değer vermediği için vazgeçti. Ressamdı Frida, eşti aynı zamanda. Ağrıları olsa da evlilik sözlemesine tek madde koymuştu. SADAKAT. Yapamadı Diego. Ağrılarını dindirecek sıcak sevgiyi ona vermediğinde vazgeçti. Biraz bencilce görüyordu Diego’yu, haksız da sayılmazdı. Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek onu hiçe saydığı için vazgeçti. Tablolarında artık kendini mutlu çizemediği ve tek nedeni “Diego” olduğun için vazgeçti. Diego bencil olduğu için vazgeçti. Bunları sıralarken mektubunu şöyle bitiriyor Frida: “Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi. Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.” Frida… Aşkın yendiği kadın… FRİDA’NIN VAZGEÇTİĞİ Şerif Aydın

Resim: https://www.pinterest.fr/pin/607563805953556425/

FRİDA

Şerif Aydın

“Mutluluk nedir biliyor musun? diye sorar Frida, muzip bir bakışla. ‘Sosyalizm olabilir ya da belki nirvana?’’ “Hayır öyle değil, şu an mutluluk nedir? ‘’Sıcacık öğle yemeğini getirdiğin çiçekli küçük sepet?’’ “Bak Diego, yine bulamadın. Şu an mutluluk, bu söylediğinin biraz daha ötesinde bir şey. Ben hamileyim.” Duyuyor musun? Kurbağayla beyaz güvercin karması minik bir bebeğim olacak.”

Ölmesinler diye çiçeklerin resmini yapıyorum,” diyor, Frida. Böyle bilin Meksikalı Frida’yı. İsmi “barış” demektir. Acı çekmiş bir kadının Frida diye dolaşması, hayatındaki onca yıkıma rağmen simgesi olan bir çiçeğin harabelerden tekrar yükselmesi gibi bir şeydir. Resimlerinde çoğunlukla kendisi ve çiçekleri var, bazen de canını acıtan bir tablonun resmi. Kendisini niye bu denli resmettiğini soranlara “Bu bitmek bilmez bir can çekişmeden ibaret olan yaşamımla ilgili olarak şunları söyleyebilirim: Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim. Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım.” Yalnız ama güçlüdür Frida. Yatağa mahkum yaşadığında da güçlü, “Tahta bacak!” diye çağrıldığında da. Gücünün hayatının birçok karesinde görürsünüz. En çok da yaşam mücadelesinde. En büyük hayallerinden biri ülkesinde bir gün resim sergisi açmak. Yıllar sonra bu fırsat doğduğunda hastalığı yüzünden yatağa çoktan mahkum olmuştur. Ama gitmek ister ısrarla bu sergiye. Eşi, büyük ressam Diego Rivera sıcak bir sesle “Frida kal yatağında, iyileşmen lazım. Senin yerine ben gider, tüm dedikoduları toplar gelir anlatırım sana,” dese de Frida’yı ikna edemez. Sergi başlar, konuşmalar biter, kokteil sırasında Diego, onunla ilgili hatıralarını anlatırken, kapıdan bir ses duyulur. Herkes merakla o tarafa döner, şaşırır. Yatağıyla salona giren Frida’nın sesidir, o. Evden kaçan çocuğun muzipliğiyle doktoruna “Doktor, yatağından çıkmaman lazım, demiştin, çıkmadım, yatağımla geldim. Bir içki içmeme izin var mı? Söz cenazemde içmeyeceğim,” der. Hani “ölmesinler diye çiçeklerin resmini yapıyorum” demişti ya, işte budur Frida. kendince hayatta kalma ve yaşatma yolu bulan bir portre. Kaç kadın vardır güzelliğine gidecek yolu idealine feda edecek kadar güçlü? Kaç kadın var bilemem ama, Frida

onlardan biri. Kalın hatta bitişik kaşları ve yer yer resimlerinde göstermekten çekinmediği bir de bıyıkları vardır Frida’nın, kimine göre çirkin yanı, kimine göre onu güçlü kılan soylu bir karar. Ondan dinleyin isterseniz bunu. “A, evet, bir de şu küçük bıyığım var. Sözü gelmişken, itiraf edeyim: Bu, Diego’yla aramızda bir sorun olmuştur. Bir gün bıyığımı aldırmak istemiştim, Diego korkunç öfkelendi. Diego bıyığımı sever, onun için bu bir ayrıcalık belirtisidir. On dokuzuncu yüzyılda Meksikalı burjuva kadınları bıyıklarıyla İspanyol kökenli olduklarını sergilerlermiş,” çünkü malum, yerliler kösedir.

Frida “barış” demekti, Frida aynı zamanda umut. Etkili çizer, etkili bakar. Sadece resimlere anlam yüklemez, tabloluk acılarına da çiçekler takmasını çok iyi başarır, Frida. Ağır hastadır O, arkadaşı tesselli için gayret sarf eder. “Atlatacaksın.’’ ‘’İyileşeceksin.’’ ‘’Emin ol iyileşeceksin,” deyince, ‘’İyileşmek mi?’’ der Frida, “ama ben hasta değilim ki. Kırık döküğüm. Aynı şey değil, anlıyor musunuz?’’ Frida’nın gözlerinden istiyorum. Üzerine gelen göktaşını başka yöne döndüren bu bakış açısından. Papyonu yana sarkmış, Lordlar kamarasında bir prens edasıyla veya kılıcı grur kaynağı olan bir Lejyoner tavrıyla alkışlamak istiyorum. Muhteşem…. İnatçıdır aynı zamanda, Frida. Yüzlerce tuvalde fırçası olan ve kendi ifadesiyle “uçmak isteyip uçamayan” bu kuş, ısrarla resimlerine devam etme sebebini şöyle açıklar. “Nasıl olsa umutsuz olacaksam, hiç olmazsa üretken olmalıyım.” Frida’nın penceresidir bu. Düşünceleri de resimleri gibi çiçekli. Bahar kokulu, ilham verici… Mutluluğu kovalar yıllarca, acı onu kovaladıkça.

İkisi de yorulmaz. Ama gülümsemeyi hep bir adım önde başaran biri vardır sanki: Frida. Bir gün eşi Dieogo’ya: “Mutluluk nedir, biliyor musun? diye sorar Frida, muzip bir bakışla. ‘Sosyalizm olabilir ya da belki nirvana?’’ “Hayır öyle değil, şu an mutluluk nedir? ‘’Sıcacık öğle yemeğini getirdiğin çiçekli küçük sepet?’’ “Bak Diego, yine bulamadın. Şu an mutluluk, bu söylediğinin biraz daha ötesinde bir şey. Ben hamileyim. Duyuyor musun? Kurbağayla beyaz güvercin karması minik bir bebeğim olacak.” Kurbağa ve beyaz güvercin Diego’nun evlilik kararı aldığı gün yaptığı hızlı kara kalem resimdir. Kurbağa Diego, güvercin Frida. Frida’nın çok istediği mutluluktur ama yarım kalır, bu. Tekerlekli sandalyeyle inatla 2 Temmuz’daki komünistlerin eylemine destek verir. Fırçayı yetim bırakmadan on birgün önce. Bu, kalabalıklarla son buluşması olur Frida’nın. Son tablosu kırmızı karpuzlardan oluşan “Yaşasın Yaşam” adında bir natürmorttu… Yaşasın umut, yaşasın Frida….

Ne zaman uzaklardan bir kadın gelse Yada uzaklara bir kadın gitse Kırmızı fuları, rüzgara verdiği saçları Bir de mavi yeşil eteğini hatırlarım Hayatın rengi yeşilin, eteğindeki parıltısını… Bir bahar, bir bahar geliyor Ve ben onu karşılamak için, Uzaklardan yakına getirmek için gidiyorum deyişi... Söylediği ince türkü... Hele o ufka bakan kısık gözleri Sonra heyacandan kızaran yanakları Baharı ararken kış rüzgarlarından kalma dudak yaraları... Kalbindeki yaralara benzeyen… Dudağa merhem olur; ama kalbe ne sürülür! Bahar türkülerini kalbine merhem yapar uzağa giden kadın Her yarığa gözü ufukta bir dostu koyar... Sağalır hafiften ama… Hiç bir zaman tam iyileşmez yaraları. Ne olur bakın arkasından uzağa giden kadının... Türkülerin ince ince yüreğe sızışı, yakın eder uzağı Ama saçları, kızaran yanakları, kanayan kalbi ve dudakları... Hepsini alıp uzaklara götürmüştür artık. Başka bir baharda buluşmaya cesaretin varsa, Üçüncü bir baharı aramak için çıktığın yolda, Belki de buluşursun bir daha Uzağa giden kadınla...

FÖZ

This article is from: