9 minute read

Gidenlerin Ardından

Advertisement

Ressam Diego Rivera’ın “Hiçbir kadının tuvale böylesine acı veren bir şiir işlediğine inanmıyorum” sözlerini sarfettiği ve benden daha büyük bir sanatçıdır dediği Meksikalı bir ressam… Ve yirminci yüzyılın popüler ikonu haline gelen ünlü sürrealist fırçadır Frida. Frida’nın vazgeçtiği tek sevgisi ve umudu eşi büyük ressam Diego Rivera’dır. Onun için şu tarihi notu bırakır. “İki büyük kaza geçirdim Diego, Tramvay ve sen. En kötüsü sendin!..” Frida, eşi Diego’dan neden, ne zaman mı vazgeçti? Frida’nın yazdığı mektubunu okurken başına taktığı gülün yapraklarının nasıl birer birer döküldüğünü görür gibi oldum. Aşkla evlendiği eşinden yaprak yaprak düşüşünü anlatayım Frida’nın. Diego’dan, kötü gününde yanında olmadığı zaman vazgeçti, Frida. Diegon’un canı sıkıldığında onunla paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsa bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığı zaman vazgeçti. Ona yalan söylediğini anladığı zaman... Gözlerine baktığında kalbiyle bakmadığını ve ona hala söylemediği şeyler olduğunu hissettiğinde vazgeçti. Diego’nun her sabah onunla uyanmak istemediğini, ve ikisinin geleceğinin hiçbir yere gitmediğini anladığı zaman vazgeçti. Düşüncelerine ve değerlerine değer vermediği için vazgeçti. Ressamdı Frida, eşti aynı zamanda. Ağrıları olsa da evlilik sözlemesine tek madde koymuştu. SADAKAT. Yapamadı Diego. Ağrılarını dindirecek sıcak sevgiyi ona vermediğinde vazgeçti. Biraz bencilce görüyordu Diego’yu, haksız da sayılmazdı. Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek onu hiçe saydığı için vazgeçti. Tablolarında artık kendini mutlu çizemediği ve tek nedeni “Diego” olduğun için vazgeçti. Diego bencil olduğu için vazgeçti. Bunları sıralarken mektubunu şöyle bitiriyor Frida: “Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi. Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.” Frida… Aşkın yendiği kadın… FRİDA’NIN VAZGEÇTİĞİ Şerif Aydın

Resim: https://www.pinterest.fr/pin/607563805953556425/

Gidenlerin Ardından

Ey uzak ufkun yolcusu Yakışır sana gitmek ÖZLEMEK ne güzel şey.. Yanında olanı da, olmayanı da Olana sarılmak, Olmayana yana yakıla hasret duymak. Anılara sığınıp, gözyaşları ile sulamak toprağını Akan yaşların hikmetini düşünmek, Geride kalanların yüreğine serinlik Gidenlerin ise, Toprağına cennet asa bahar tohumları serpmek… Gidenlerin ardından… Sızlanmak, Yanmak, Yakılmak, İç dökmek sessiz çığlıklarla. Zaman zaman etrafı kolaçan ederek.. “Gidenin haberi var mı?” halimden demek, Sonra yola devam etmek.. Gidenlerin ardından… Sokaklardan yürürken, onun sevdiği yolları seçmek Sevdiği yemekleri görünce yutkunmak acı acı, Şubat soğuklarında, Temmuz akşamlarında... Onunla geçen eşsiz anları yaşamak, tekrar be tekrar... Doğduğu ve gittiği günü tarihe altın harflerler yazmak, Ama yazarken mürekkebe yıldız rengi gözyaşı katmak Ve onu görmek gökyüzünde... Ve Rabbin’den utanarak o günün hiç yaşanmamış olmasını dilemek Gidenlerin ardından…. Düşünmek , Deli deli sızlanmak, Hazmetmek, Arkada kalmayı hak etmek Hikmetini iliklere kadar çekmek Sabır dilemek, Gidenlerin ardından… Gittiği günü tarihten silip, Doğduğu günden başlamak , Sarılmak ona, Ve kaldığı yerden devam etmek hayata... Gidenlerin ardından…

Fatma Özcan

Ömer Dilbaz (Seyyah)

GUNDÈ MİROVÎ Gundè Mirovî’de hiçbir şey eskisi gibi değilmiş artık. Umut ısıtmıyor, hasret yağmıyor, özlem de esmiyormuş...

20 G undê Mirovî, duyguların köyüymüş... Köyü manen vareden duyguların... ‘Sevgi’, ‘Ümit’ ve ‘Mutluluk’ köyün en örnek dostlarıymış... ‘Sevgi’ varsa her zaman ‘Ümit’ de varmış. ‘Ümit” zaten ‘Mutluluk’u getirirmiş... Aynı çarkın dönen dişleri gibiymiş bu üç dost; biri varsa diğer ikisi de var, yoksa hiçbirisi yokmuş... ‘Vicdan’ bu köyün hem öğretmeni hem yöneteniymiş. Herkesin nasihat istediği, yanlış yapmamak için akıl danıştığıymış... Vicdan, köydeki bütün duyguları yetiştiren, yol gösterenmiş. Her sabah doğan güneşe umut, yağan yağmura hasret, esen rüzgara da özlem derlermiş Gundê Mirovî’deki duygular... Çünkü umut, sımsıcak edermiş köydeki ‘Gönül’ dedikleri caddelerini; hasret, usulca ıslatır ve özlem ise savururmuş Gönül Caddesi’nde sessiz çığlıklar atan köy ahalisi duyguları...

Gönül caddesi duyguların toplanıp aşk çiçeklerini yetiştirdiği birbirleriyleriyle huzurlu vakit geçirdiği köyün merkezinin adıymış…

Sabahları umudun doğmasıyla huzurlu hayata başlarmış köylüler, kimse kimseyi kırmaz, pozitif bir ahenk içerisinde yaşayıp giderlermiş.. Ümit, Sevgi ve Mutluluk’un dostlukları ise dillere destanmış.. Vicdan başta olmak üzere herkesin takdirini almış bu yarenlik... Onların bu kadar güzel dost olmaları diğer duyguları da olumlu etkilermiş. Gundê Mirovî köyünde huzur içinde yaşayıp giderlermiş. Ta ki; ‘Fitne’ adındaki şeytani duygu Gundê Mirovî’ye gelip yerleşene kadar... Vicdan hoşlanmamış ondan ve niyetini anlamış hemen...

Fitne duyguları birbirine düşürmek için adeta görevlendirilmişcesine çalışmaya başlamış. Önce ‘Ümit’e gitmiş ve onu; “Sen tek başına da olursun fakat onlar sensiz olamaz!” diyerek üç kadim dostuna karşı doldurmuş. Sonra ‘Sevgi’ye ve sonra ‘Mutluluk’a...

Günler, haftalar, aylar derken duygular birbirine girmeye başlamış... Zira; düşmanlık tohumlarını ekmiş Fitne... Fitne’nin Gundê Mirovî’deki duygulara etkisiyle birlikte vicdan yönetemez olmuş köyü ve Fitne köyün lideri olma yolunda ilerlemeye başlamış . Vicdan ne yapsa ne etse söz dinletememiş duygulara. Her ne kadar onlara; “Yapmayın, huzurumuzu bozdu bu Fitne, dinlemeyin, Gönül Caddemize kin kusmayın; umudu küstürmeyin yoksa doğmaz, bu yüzden çok üşürüz; hasreti kızdırmayın, yoksa yağmaz ve bu yüzden aşk çiçekleri solar, sonra güzel kokmaz köyümüz, özlemi incitmeyin, yoksa hafifçe esip ferahlatmaz bizleri...” dese de, Fitne’nin okları teker teker duyguları avlamış bile. Zaman Gundè Mirovî’de olanlardan sıkkın halde geçmek istemez haldeymiş. O eski günlerini arayarak hüzünle akıyormuş. Köyün anası Merhamet, üzüntüden yatağa düşmüş ve sonrasında bir daha dönmemek üzere uğurlanmış... Gundè Mirovî’de hiçbir şey eskisi gibi değilmiş artık. Umut ısıtmıyor, hasret yağmıyor, özlem de esmiyormuş... Sevgi ve Ümit ise eskisi gibi dost değillermiş artık... Gönül Caddesi’nde duygular aşk çiçeklerini açamıyormuş... Fitne Gundè Mirovî’ye gelip, Gönül Caddesi’ni ele geçirip duyguları birbirine sokmuş, huzuru yok etmiş, Gundê Mirovî’nin üstüne kara bulutlar getirmiş... Vicdan ise sonsuza dek susmuş.

Ah Gundê Mirovî! Sokmasaydın ya Fitne’yi... Gönül Caddesi’nde gezdirmeseydin, merhameti öldürmeseydin, vicdanı susturmasaydın...

BAZEN

Ümitli

Bazen kendini çaresiz hissedersin biçare beklersin Yoktur görünürde bi çare. Rabbindir çaresizlere çare.

Bazen kendini yanlIz hissedersin. Tek başına kalırsın görünürde. Rabbin seni terketmedi ve hep seninle.

Bazen bitmez sanırsın biter.. Geçmez sanirsin geçer.. Seni saran dava düşüncesidir. “Davam” dersin derde çare.

Rabbime itimat et kurtul.. O’na teslim ol. Teslimiyet, sabırla gayret; reçete.

O’ndandir bütün lütuf.. Nefisdendir başa gelen musibet. Rabbin için, davan için sabırla, gayretle, hayretle bekle..

Vesselam..

Bazen kabz hali yaşarsın. Sıkar herşey.. Rabbimdir darlığın ardından ferahlığı verecek beklersin hüzünle.

Bazen üzülürsün. Dolar yaşlarla gözlerin. Seni sana bırakmaz. Sen görmesen de, O hep seni görmekte.

Bazen içindekini açamazsın kimseye. Bazen kendine bile... Ama her haline nigehban olan Allah seni senden daha iyi bilmekte.

Bazen özgür kuşların ardından bakakalırsın uçuşuna, süzülüşüne göklerde. Özgürlüğünün sınırı gelir aklına, kula kul olmaktansa. Özgürlük; Hakkın ipine yapışmakta elbette.

Bazen zaman geçmez. Akrep yelkovandan bıkmış gibi aheste. Bitmez salise, saniye bile.. Ama beklersin zamanın çıldırtıcılığına karşı Rabbinin “YAKINDIR” çağrısını hep ümitle.

Bazen yok gibidir çıkış. Bir kurtuluş eli beklersin. Bir çıkış ki; gözlerin görmediği, bakışlarla ihata edilemeyecek derecede..

Bazen için içine sığmaz dolar taşarsın umutla. Rabbinin lütfundandır. Koşarsın küheylan gibi O’nun için hep neşeyle.

AKLINIZDA SORU KALMASIN – KANADA’DA HAYAT

Bir İzmir`li düşünün.. Uzun yıllar Batı’nın sıcağında kavrulmuş, sonrasında tropikal iklimlere göç etmiş. Hava durumunun hemen hemen hergün otuz üç derecelerde olduğu, nemin buram buram hissedildiği Güneydoğu Asya’da geçen İzmir’linin yolu bu kez de +33lerden –40’lara düşmüştü. Hatırlıyorum da lisedeyken öğretirlerdi bir sürahi suyu eksili havalarda yukarı fırlatırsanız toz taneleri şeklinde yere düşer diye. Evet o zamanlar inanması zordu. ‘Nasıl yani hocam? Hakikaten mi?’ diye şaşkın şaşkın bakınırdık derste. Kanada’da ki ilk kışımızda bu deneyi gerçekleştirmiştik. Şimdilerde o ilk kışın ardından beş kış daha devirdik. Bir İzmir’li böylesi bir kışa alışabiliyor muymuş? Evet alışabiliyormuş. Yazıma neden Kanada’nın kışıyla başladım dersiniz? Hem bana hem de çevremdeki insanlara onlarca soru geliyor. “Kanada’da yaşamak nasıl?” Kolay iş bulunuyor mu?” İnsanları sıcak kanlı mı? gibi soru yağmurları. Tüm bu soruların en başında tabi ki Kanada’nın havası geliyor. Kışı çok soğuk diyorlar. Nasıl? Siz alışabildiniz mi? Okullar hiç tatil olmuyormuş kar yağınca, doğru mu? -40 olunca dışarı çıkabiliyor musunuz? Ve daha niceleri...

Hani bir haber verirken bir iyi bir de kötü haberim var. Hangisinden başlıyayım diye sorarlar ya. İşte bende Kanada’nın kışını bir anlatayım sonra güzelliklerine geçeyim diye düşündüm. Evet... Kanada gerçekten çok geniş bir alana yayılmış bir ülke. Ben ise size başkent Ottawa’dan sesleniyorum. Ottawa’da ilk kar genelde Kasım ayında düşer. En soğuk ayları Ocak-ŞubatMart’tır. Tam Nisan ayı gelir. “Oh be ilkbahar geldi” dersiniz lakin kış bize son şakasını Nisan 1’de yapar. Bir ilkbahar yağmuru altında ıslanmayı beklerken kar altında kalırsınız Ottawa’da.

Buralarda yeniyseniz, ilk kışınız resim çekmekle ve

MAVİ

çekilmekle geçer. Yavaş yavaş bu hevesiniz yerini yeşil görme özlemine bırakır. Evet yeri gelir günde 30cm kar yağar. O karın üzerine birde ilk kez Kanada’da şahit olduğum bir doğa olayı olan ‘freezing rain` yani donmuş buz yağışı eklenir. Bu öyle birşeydir ki düştüğü yeri tam anlamıyla buz pistine çevirir. Araba camlarını kışın arabada olmazsa olmazınız olan camlar- daki buzları kırma aleti ile kırıp temizlersiniz. Hayat durmaz, okullar tatil olmaz, yollar her daim açık ve temizdir. Bu kadar uzun bir kışta insanlar sanmayınki evde oturup havaların ısın- masını bekliyor. Kışın belirli alanlara buz pateni yapabilmeniz için belediye arenalar kuruyor. Çoğu şehirde kış festivalleri düzenleniyor. Buzdan yapılmış bir otel bile mevcut Kanada’da. Tüm bunların yanı sıra kayak merkezleri de kış boyu aileleri bekliyor. Tabi ki uzun bir kışın yaşandığı Kanada’da kayak yapmak bir zengin sporu değil halk sporu

Derken Mayıs gelir. Burada mevsim geçişleri hızlıdır. Bazen ilkbahar beklerken yaz geliverir. Kanada’ya ilk defa gelecekseniz eğer, tavsiyem yaz aylarında gelin ve bu ülkeye aşık olun. Sonrasında gülü sevenin dikenine katlandığı gibi kışını bile seversiniz.

Gezmesi, görülmesi gereken o kadar çok yeri var ki buraların. Herhalde Kanada deyince Niagara Şelaleleri’ni bilmeyeniniz yoktur. Ulusal parklar cenneti olan Kanada aynı zamanda meşhur Rocky Dağları’na da ev sahipliği yapar. 10 eyaletten oluşan Kanada, yüz ölçümü bakımından dünyanın en büyük 2. ülkesidir. Başkent Ottawa iki resmi dili olan bir şehir. İki dilli eğitim 4 yaşında anasınıfına başlayan her çocuğa verilmeye başlanır. Anasınıfından sonra ise devlet ailelere üç farklı seçenek sunar. Çocuğunuzu dil kabiliyetine ve öğret- menlerin tavsiyelerine göre ister Fransızca ağırlıklı bir okula, ister İngilizce ağırlıklı bir okula veya ful Fransızca eğitim veren bir okula gönderebiliyorsunuz. Liseye geldiklerinde kredili sistemle okullarına devam eden gençler sonrasında üniver- siteye lise puanlarına göre tercih yaparak başlayabiliyorlar. Üniversiteler öğrencilere bölümler arası geçiş kolaylıkları da sunuyorlar. Üniversitelerin yanı sıra iki yıllık kolejlerde bölüm okumakta seçenekler arasında. Kanada dünya çapında eğitim kalitesini ispatlamış bir ülke. Bu sebeple yabancı öğrenci statüsünde olanlar için hayli maliyetli bir yer. Okul masra- flarının yanı sıra yaşam giderleri ile birlikte epey yüksek bir mebla karşınıza çıkabilir. Öğrenci vizesiyle Kanada’ya gelip bir bölüm bitirmediyseniz eğer buradan diplomanız için denklik başvurusu yapabilirsiniz. Kanada’da nüfus az olduğu için el emeği gerektiren işçilikler pahalı. Mesela saçınızı $20’a kestirip kış lastiklerinizi $50’a değiştirebiliyorsunuz.

Yeme-içme konularına gelince... Son dört yıldır artık Kanada marketlerinde bile helal reyonlar mevcut. Her türlü helal sertifikalı ürünlere kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Yazımın ortalarında Kanada’da 10 eyaletin olduğundan bahset- miştim. En çok bilinen Kanada şehirleri kanaatimce Toronto, Montreal, Vancouver ve Halifax’tır. Kanada gölleriyle meşhur evet ve dünyadaki tüm göllerin %60’ı Kanada’da. “Bu kadar

This article is from: