ERDEM HASTAHANELERİ’NİN ÜCRETSİZ YAYINIDIR.
HAMİLELİK DÖNEMİNDE MERAK EDİLENLER İLK OSMANLI BAŞKENTİ BURSA OBEZİTE KADERİNİZ DEĞİL! ERDEM HASTAHANESİ AVRUPA’DA
İ L: AV ZE D I Ö TE AS İK Y Z OS Fİ D
SAĞLIKTA
YIL:1 SAYI:3 KIŞ 2016
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE MERAK EDİLENLER
CHECK-UP HAYAT KURTARIR! ÇOCUKLARDA VE YETİŞKİNLERDE BAŞ AĞRISI Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
1
Erdem Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Metin KÜLÜNK Editör Ecem Çakır ecem.cakir@erdemhastahanesi.com.tr Görsel Tasarım Seda Akdağ seda.akdag@erdemhastahanesi.com.tr
Merhaba, Haziran 1988’de başladığımız çalışmalarımız bugün Erdem Grubu ismi altında sağlık ve eğitim sektöründe milletimize hizmet vermektedir. Erdem Hastahaneleri bugüne kadar yüksek standartlardaki hizmet anlayışını, toplumun sadece bir kısmına değil, toplumun büyük bir kesimine ulaştırmayı hedeflemiştir. Bu anlayışla sürekli teknolojik gelişmeleri takip etmekte, bir yandan da hekim kadromuzu standartların üstünde tutmaya çalışmaktayız. Erdem Hastahaneleri’ni özellikle ameliyathane, laboratuvar, görüntüleme ve yoğun bakım teknolojilerini Almanya menşei dünya markalarıyla yenilemiş bulunmaktayız. Dünya standartlarındaki hizmet anlayışımızı sunmakta gönül rahatlığı içindeyiz. Bunlara ilaveten insanlarımızın ulaşmakta zorluk çektikleri bazı hizmet sahalarını da halkımıza hizmete sunmaya gayret ediyoruz. Özellikle inme rehabilitasyon ve çocuk rehabilitasyon alanında İstanbul’un sayılı fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezini Ümraniye’de bulunan yeni Erdem Tıp Merkezi binamızda faaliyete geçirmiş bulunmaktayız. Erdem Hastahaneleri sürekli kendini yenileyerek, geliştirerek halkımıza hizmet etmenin haklı gururunu yaşayacaktır. Saygılarımla
Opr. Dr. Metin Külünk Ortopedi Uzmanı Erdem Grubu Yönetim Kurulu Üyesi
Yayın Danışma Kurulu Op. Dr. Ömer Avlanmış Doç. Dr. Adnan Ayvaz Dt. Melike Özcengiz Albayrak Uzm. Dr. M. Fatih Ayçiçek Op. Dr. Kadriye Şener Uzm. Dr. Selma Eşen Op. Dr. Emel Türkoğlu Uzm. Dr. Şirin Ceylan Op. Dr. Abdullah Şarlak Op. Dr. Güven Genç Op. Dr. Sinan Yakut Uzm. Dr. Nurcan Afşar Dyt. Ceren Odabaşıoğlu Op. Dr. Şükran Akalın Psk. Berrak Akkan Uzm. Dr. Pınar Kulluk Öztürk Psk. Emel Koltuk Uzm. Dr. Ahmet İmadettin Arıkan İletişim Uzmanı Ecem Çakır Fotoğraflar Kübra Bektaş Yönetim Yeri Erdem Hastahanesi Çakmak Alemdağ Caddesi Sezer Sokak No: 3-5 Ümraniye - İstanbul T: 444 0 494 F: (0216) 634 21 99 Baskı İhlas Gazetecilik A.Ş. Adres: Merkez Mah. 29 Ekim Cd. İhlas Plaza No: 11 A/41 34197 Yenibosna / İSTANBUL T: (0212) 454 30 00 Basım tarihi: Ocak 2016 Erdem Hastahaneleri’nin yerel süreli yayın organıdır. Ücretsizdir.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
3
İÇİNDEKİLER
Doğru beslenme ile gripten korunun 08
Kişiler arası iletişimde başarılı olmak için ne yapmalıyız? 10
Nefes darlığınız kalp yetmezliğinin belirtisi olabilir 14
Fizik tedavi ve inme(felç) merkezimiz hizmetinizde! 16
Obezite hakkında bilinmesi gerekenler 20
Hamilelik döneminde merak edilenler 24
Diş eti hastalıkları 26
İlk Osmanlı başkenti: Bursa 28
Rahim ağzı kanseri kadınların korkulu rüyası olmasın! 32
Check-up hayat kurtarır 36
Çocuklarda ve yetişkinlerde baş ağrısı 38
Panik atak 42
Bebeğinize rota virüsü aşısı yaptırdınız mı? 46
4
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
İÇİNDEKİLER
Zatürre hakkında bilinmesi gerekenler 48
Örümcek ağı estetiği 50
Kemik kırıklarının kaynama süresi 52
Soğuk havalarda ayak mantarına dikkat! 54
Gebelik ve şeker hastalığı 56
Gelişimsel kalça displazisi 60
Evlilik bir uyum sürecidir 62
Diyabetin göz ve görmeye zararları 64
Sağlıklı bir ömür için bunları mutlaka yapın! 70
Tüp bebek tedavisinde merak edilenler 72
Hangi belirtilere hangi doktor? 76
Göz açıp kapatıncaya kadar anjiyo 78
Erdem Hastahanesi Avrupa’da! 80
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
5
BİZDEN HABERLER
HASTAHANEMİZİN 21.YIL KUTLAMASI Sağlık sektöründe geride bırakmış olduğumuz 27 yıllık tecrübemiz ile hastanemizin 21. yaşını yönetim kurulu üyelerimiz, hekimlerimiz ve çalışma arkadaşlarımız ile birlikte kutladık. 1988 yılında Ümraniye Çakmak mahallesinde başlayan serüvenimiz bugün Güneşli Erdem Hastahanesi, Çamlıca Erdem Hastahanesi, Erdem Tıp Merkezi, Özel Erdem Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği ve Erdem Diyaliz Merkezleri ile yoluna devam ediyor. Etkinliğimizde Yönetim Kurulu Üyelerimiz Metin Külünk, Abdurrahman Külünk,
6
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Çakmak Erdem Hastahanesi iç hastalıkları doktorumuz “Uzm. Dr. Abdullah Serdar Fenercioğlu” konuşmalarını yaparak kurumumuzda 10. yılını dolduran Hasibe Berk, İlknur Yazıcı Yüce, Kadriye Teker, Mervete Erbaş, Mevlüt Balcı, Nazife Arabul, Nilüfer Aydemir, Osman Kaba, Sibel Karabulut, Safiye Gökçe’ye plaket ve çiçeklerini takdim ettiler. Ödülünü alanlar ile birlikte sahnede pasta kesilerek kokteyl programa devam edildi. Hep birlikte nice senelere..
ERDEM HASTAHANELERİ “GELENEKSEL 4. ŞİİR DİNLETİSİ ETKİNLİĞİ” Erdem Hastahaneleri “Geleneksel 4. Şiir Dinletisi Etkinliği” Kasım ayında gerçekleşti. Bu yıl 4.sü gerçekleşen etkinlikte Yavuz Bülent Bakiler “Demedim mi?”, İkbal Gürpınar “Ölümde Sakladı Annem” Ömer Lütfi Mete “Gülce”, Süleyman Kardaş’ın
sazı eşliğinde “Hastane Önünde İncir Ağacı”, Erdem Beyazıt “Sana Bana Vatanıma Dair”, Mevlana Celaleddin Rumi’den “Etme” şiirleri okundu. Erdem Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Abdurrahman Külünk şiir okuyanlara ödüllerini takdim etti.
YÖNETİM KURULU BAŞKANIMIZDAN ÖĞRETMENLER GÜNÜNE ÖZEL KAHVALTI Erdem Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Külünk’ün davetiyle Erdem Eğitim Kurumları öğretmenleri ve aileleri pazar kahvaltısında bir araya geldi. Öğretmenlik mesleğinin önünde
“Saygı ile eğilecek” en değerli meslek olduğunu vurgulayan Hasan Külünk, “Erdemli ve değerlerine sahip bir nesil sizlerin elinde yükselecektir.” diyerek tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutladı. Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
7
BESLENME VE DİYETETİK
GRİP VE ENFEKSİYON HASTALIKLARINDAN DOĞRU BESLENME ALIŞKANLIKLARI İLE KORUNUN Kış mevsiminin yaşandığı bu günlerde havaların soğumasıyla birlikte grip ve enfeksiyon hastalıklarında artış görülmektedir. Bu hastalıklardan korunmada bağışıklık sisteminin güçlü olması çok önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme ve antioksidan içeriği yüksek bir diyet, güçlü bir bağışıklık sisteminin temelidir.
8
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Kış mevsiminin yaşandığı bu günlerde havaların soğumasıyla birlikte grip ve enfeksiyon hastalıklarında artış görülmektedir. Bu hastalıklardan korunmada bağışıklık sisteminin güçlü olması çok önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme ve antioksidan içeriği yüksek bir diyet güçlü bir bağışıklık sisteminin temelidir. A, C, E vitaminleri, selenyum, çinko, magnezyum gibi mineraller, omega-3 ve omega-9 yağ asitleri bu dönemde tüketmeniz gereken antioksidan özelliğe sahip besin öğeleridir. Yumurta, süt, balık, ıspanak, havuç, yeşil biber, kayısı, portakal gibi sarı, turuncu ve yeşil renklerdeki sebze ve meyveler güçlü bir antioksidan olan A vitamininden zengin besinlerdir. C vitamini vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlar ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Maydanoz, roka, tere, yeşil biber, karnabahar, ıspanak gibi sebzeler ve portakal, limon, mandalina gibi meyveler bol miktarda C vitamini içerir. E vitamini ise; ceviz, badem, fındık gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar , kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Kilo kontrolünde problem yaşayan bireylerin yağlı tohum porsiyonlarına özellikle dikkat etmesi gerekmektedir. Ayrıca günlük beslenmede yer alan omega-3 ve omega-9 yağ asitleri güçlü birer antioksidandır ve bağışıklık sistemini olumlu etkiler.
Balık, balık yağı, ceviz omega 3, zeytinyağı, fındık yağı gibi yağlar da omega 9 kaynaklarının bazılarıdır. Beslenme düzeninize dikkat etmenize ek olarak bu dönemde düzenli fiziksel aktivite yaparak vücut direncini arttırmalı, ve sıvı tüketiminize dikkat etmelisiniz.
Dyt. Ceren Odabaşıoğlu Diyetisyen Yeditepe Üniversitesi mezunu olan Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Ceren Odabaşıoğlu Grip ve Enfeksiyon Hastalıklarından Doğru Beslenme Alışkanlıkları ile Korunmak hakkında bilgi veriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
9
KİŞİLER ARASI İLETİŞİM
İLETİŞİM NEDİR? KİŞİLER ARASI İLETİŞİMDE BAŞARILI OLMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ? İletişim nedir? İş hayatımızda, ailemizde, özel hayatımızda yaşadığımız problemlerin çoğu iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Başarılı iletişim için neler yapmalıyız? Neler yapmamalıyız? iletişim; (communication; latince “Communis”, “commucicare” ) latince commun-halk/topluluk/ kökünden türetilmiş bir kavram olan communication “bilgi ve düşüncelerin değiş tokuşunu” ifade eder. Türkçedeki iletişim kelimesinin açıklaması ise “Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon” olarak açıklanmaktadır. 10
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Ancak bu açıklama tam olaraK yeterli değildir. İletişim; iletilerin vericilerini ve alıcılarını zaman ve mekan içerisinde birleştiren bir etkinliktir. Sadece bir süreç değildir. Sürece vurgu yapıldığı zaman iki taraflı iletişim yani “Kişiler Arası İletişim” öne çıkartılmış olur. İletişim insanın varlığını sürdürme şeklinin bir ürünü ve insanın varlığını sürdürme
şeklindeki gelişmelere adaptasyonlarına göre değişen insana özgü bir olgudur. Duman işaretinden internete uzanan bir serüven. Bütün canlılar gibi insan da doğa ile etkileşimde bulunarak varlığını sürdürür diğer canlı türlerinden farklı olarak yalnızca insan doğa ile etkileşimde araya kültürünü koyar. İletişim deyince akla insanların arasındaki
konuşmaları aklımıza gelir. Ancak sözlü olmayan iletişim türleri de vardır. Eski lonca üretiminde bunun kalıntısı olan bugünkü küçük esnafın dükkanlarında imalathanelerinde tamirhanelerinde tezgahının adı ekmek teknesidir. Tezgah üzerinde iş görülen bir yerdir. O tezgahta iş görürken kullanılan araç ve gereçler yerlere atılmaz, düzenli ve temiz bir biçimde temiz raflara konulur, ya da yerlerine asılır. Araç ve gereçlerin rastgele yerlere atılmayıp özenle yerlerine koyulması duvardaki çivilere takılması da onlara duyulan saygıyı ifade eder. Dil yalnızca sözel kodlanmaya dayanmaz. Giyinme biçimlerimiz, aksesuarlarımız, ait olduğumuz gelir grubunu, eğitim düzeyimizi, toplumsal çevremizi ele veren mimik jest ve konuşma tarzımız birer dil biçimidir. Kentlerdeki büyük bir mekanın tapınaklara, saraylara, devlet dairelerine öncelik verecek şekilde düzenlenmiş oluşu o toplumdaki egemenlik ilişkilerini de ifşa eden bir dilsel kodlamadır. Kısaca iletişim yalnızca sözel bir süreç değildir. İnsan ile insanı karşıladığı ilişki kurduğu her yerde, her durumda her mekanda, ayrı bir dil biçimi içinde kodlanmış iletişim süreci yaşanır. İletişim iki insanın birbirini fark etmesiyle başlar.
Peki kişiler arası iletişimde nelere dikkat etmeliyiz? İletişimde başarılı nasıl oluruz? İlişkilerde pozitif olmak, olaylara iyi taraflarından bakmak etkili iletişimin temel noktasıdır.
Etkili iletişimin temelinde bireyin kendisini tanıması, kendi değerlerinin ve tutumlarının farkında olması ve kendine güven yatar. Ne istediğimizi bilmek ve buna uygun kelimeler seçmek en temel yapı taşlarından biridir.
İyi bir dinleyici olmak Filozof Diyojen’e sormuşlar; “Niçin iki kulağımız ama bir tek ağzımız var?” Diyojen; “Az konuşalım ama çok dinleyelim diye” demiş. İletişimde başarılı olmak istiyorsak karşımızdakinin sözünü kesmeden, göz teması kurarak, önyargısız bir biçimde dikkatlice dinlemeliyiz.
Empati kurmak Empati; kendimizi karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmaktır. Empatinin gerçekleşebilmesi için o kişinin bakış açısını, dünyasını, düşüncelerini doğru anlamamız, yüz ve beden ifadelerini kullanarak onu anladığımızı ifade etmemiz gerekir. İletişimin belki de en önemli öğesidir. Bir anlamda, dış dünyayı karşımızdaki kişinin penceresinden görmeye çalışmaktır. Kurulan bu duygu ortaklığı, iletişimi güçlü kılar.
Kendini Tanımak Etki iletişim kurmanın başında kendimizi tanımak geliyor. Ben kimim? Kendimizi tanımamız çok önemli. Kendisi ile barışık olmayan bir kişi başkaları ile de barışık olamaz ve iyi iletişim kuramaz.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
11
KİŞİLER ARASI İLETİŞİM
Açık iletişim kurmak Kızıma dedim, gelinim anlasın stratejisi anlaşmazlık yaratır. Duygu, düşünce ve davranışlarımızda kararlı ve tutarlı olmalıyız. Yanlış anlaşılmamak adına ne demek istediğimizi tam olarak eksiksiz dolandırmadan ifade etmeliyiz. Bazen karşımızdaki insanı yanlış anlayabilir kırılabilir, darılabiliriz. Bunu kendisiyle direkt olarak konuşmalı sorunları çözmeye çalışmalıyız.
Eleştirilere karşı açık olmak İletişimde başarı için hoşgörülü olmak altın standarttır. Karşımızdaki kişilerin eleştirilerine her zaman açık olmalı eğer bir eksiğimiz veya hatamız varsa bunu geliştirmek adına değerlendirmeliyiz. Eleştiriler karşısında savunma mekanizmamızı kontrol altında tutmalı ve eleştirilere karşı hoşgörülü yaklaşmalıyız.
çokça fark bulunmaktadır. Ses tonunuzu vurgulamalarınızı iyi yapın.
İletişimde yapılan hatalar Kişiler arası iletişimde başarılı olmak için bunlardan uzak durun! Emir vererek konuşmak, tehdit etmek, sık sık uyarmak, konuşurken konuyu uzatmak konuyu dağıtmak, sürekli öğüt nasihat vermek, kırıcı olarak eleştirmek, karşımızdakini küçük görmek, alay etmek.
Beden dili, ses tonunu etkin kullanmak Canlı olun! Mümkün olduğunca gülün. İnsanların yüzüne bakın. Konuşurken gözlerinizi kaçırmayın Jestlerinizin (el, kol vs. kullanımı) sözlerinizle aynı mesajları vermesini sağlamalısınız. Ellerin kenetlenmesi, kolların kavuşturulması, ellerinizin çene hizasında olması durumlarından kaçının. Aşırıya kaçmadan jestlerinizi kullanın. Karşınızdaki konuşurken başınızı ara sıra aşağı yukarı hareket ettirerek onu dinlediğinizi ve anladığınızı belli edin. Ses tonu çok önemlidir. Duruma bulunduğunuz ortamına göre bu değişkenlik gösterebilir ancak enerji dolu bir “Günaydın!” ile duyulmasında bile güçlük çekeceğiniz “Günaydın” arasında 12
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Ecem Çakır Kurumsal İletişim Uzmanı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olan Erdem Hastahaneleri Kurumsal İletişim Uzmanı Ecem Çakır kişiler arası iletişim hakkında bilgi veriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
13
KARDİYOLOJİ
NEFES DARLIĞINIZ KALP YETMEZLİĞİNİN BELİRTİSİ OLABİLİR! Nefes darlığı şikayeti başta astım, kansızlık ve guatr gibi birçok dahili hastalığın belirtisi olabilir. Bu şikayete sahip hastalarda çoğu zaman kalp yetersizliği olabileceği düşünülmemekte ve genelde bronkodilatatör dediğimiz astım ilaçları öncelikli olarak verilmektedir. Özellikle uygulanan tedavilere dirençli nefes darlığı şikayeti varsa mutlaka kardiyoloji hekiminin değerlendirmesi gereklidir. Nefes darlığı şikayeti başta astım, kansızlık ve guatr gibi birçok dahili hastalığın belirtisi olabilir. Bu şikayete sahip hastalarda çoğu zaman kalp yetersizliği olabileceği düşünülmemekte 14
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
ve genelde bronkodilatatör dediğimiz astım ilaçları öncelikli olarak verilmektedir. Özellikle uygulanan tedavilere dirençli nefes darlığı şikayeti varsa mutlaka kardiyoloji hekiminin değerlendirmesi
gereklidir. Havaların soğumaya başladığı günlerde kalp hastalıklarının sebep olduğu nefes darlığı şikayeti şiddetlenmektedir. Özellikle kış dönemlerinde hastaneler kalp yetersizliği
hastaları ile dolmakta ve hastalar yatabilmek için sıra beklemektedir.
Kalp yetmezliği nedir? Kalp yetmezliği, kalbin kasılma gücünün ve buna bağlı olarak vücuda kan pompalama işlevinin bozulması olarak tanımlanabilir. Bunun sonucunda akciğerler ve vücudun değişik bölgelerinde sıvı birikimi olur. Nefes darlığı ve ayaklarda şişme gibi belirtilerin asıl sebebi bu biriken sıvıdır.
Hangi yaş grubu risk altında? Temel olarak kalp yetersizliği yaşlı hastalığıdır. Toplumda genel görülme oranı %2-3 lerde olmasına karşın, 70 yaş üstünde bu oran %10 nun üstüne çıkmaktadır.
Kalp yetmezliğinin belirtileri nelerdir? Kalp yetmezliğinin en önemli belirtisi akciğerlerde sıvı birikimine bağlı olan nefes darlığıdır. Hastalığın erken evrelerinde genellikle yürüme esnasında olan nefes darlığı ileri evrelerde istirahatte de olmaya başlar. Geceleri veya yatar vaziyette nefes darlığı, boğulma hissi olur ve hasta 3-4 adet yastıkla yüksekte yatma ihtiyacı hisseder. Bunun dışında ayaklarda basmakla çukur bırakan ödem ve şişkinlik olabilir.
Sebepleri nelerdir?
Korunmak mümkün mü?
Tedavisi
Kalp yetersizliğine zemin hazırlayan; kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, ritim bozukluğu ve kalp kapak hastalığı gibi hastalıkların önceden tespiti ile kalp yetersizliği gelişimi engellenebilir. Ayrıca erken tanı sonrası uygulanacak etkin tedavi biçimi ile kalp yetersizliği gelişmişse hastalığın ilerlemesi engellenebilir.
• Altta yatan hastalığın tedavisi asıl tedavidir. • Yaşam şekli değişikliği: Tuz kısıtlaması, akdeniz diyeti, ideal kiloya ulaşmak ve düzenli egzersiz hastalığın tedavisinde ilerlemesinde çok önemlidir. • İlaç tedavisi: Hastalık evresine göre ilaç tedavisi uygulanır.
• Kalp damar hastalıkları (Erken tedavi edilmemiş kalp krizleri kalp yetersizliğinin en sık sebebini oluşturur.) • Hipertansiyon • Kalp kapak hastalığı • Ritim bozukluğu • Kalbin iltihabi ve doğumsal hastalıklar
Uzm. Dr. M. Fatih Ayçiçek Kardiyoloji Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Kardiyoloji Uzmanı M. Fatih Ayçiçek Kalp Yetmezliği hakkında bilgi veriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
15
FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON
Son Teknoloji Cihazlarla Donatılan
FİZİK TEDAVİ VE İNME (FELÇ) REHABİLİTASYON MERKEZİMİZ Hizmetinizde! Her yaşta kaliteli yaşama giden yolda söz konusu engellerin kaldırılması bizim uzmanlık dalımızın alanıdır. Hedefimiz, sınırları kaldırmak, sağlıklı ve bağımsız yaşama kapı açmaktır.
16
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Erdem Tıp Merkezi bünyesinde faaliyet göstermeye başlayan Fizik Tedavi ve İnme (Felç) Rehabilitasyon merkezimizde, hastalarımıza ağrı tedavisinden, nörolojik rehabilitasyona kadar geniş bir tedavi portföyünde kaliteli ve ilkeli hizmet vermek temel prensibimizdir.
Sağlık hizmetlerimiz Bilimsel gelişmeleri yakından takip ediyor ve hastalarımıza birikim ve deneyimlerimizi teknolojinin bize sunduğu en gelişmiş cihazlarla aktarıyor, kişiye özel rehabilitasyon programı ile hem ayaktan hem de yatarak tedavi imkanı sağlıyoruz. - Ağrı tedavisi - El rehabilitasyonu
• Fasial paralizi (yüz felci) - Ortopedik rehabilitasyon
- Fizik tedavi ve rehabilitasyon
• Kırık / çıkık sonrası eklem sertlikleri vedolaşım bozuklukları
- Hidroterapi
• İş kazası sonrası oluşan yaralanmalar
- Nörolojik rehabilitasyon
• Menisküs ve bağ yaralanmaları
• İnme (felç) rehabilitasyonu
• Düz tabanlık ve ayak problemleri
• Omurilik yaralanmaları rehabilitasyonu
• Ortopedik operasyonlar öncesi ve sonrasında rehabilitasyon
• Travmatik beyin hasarı rehabilitasyonu
• Spor yaralanmaları ve rehabilitasyonu
• Serebral Palsi (CP) - Geriatrik rehabilitasyon • Multipl Skleroz (MS) - Skolyoz tanı ve tedavisi • Parkinson hastalığı - Tortikollis tanı ve tedavisi • Beyin tümörü cerrahisi sonrası rehabilitasyon - PRP tedavisi • Polio sekeli (çocuk felci) - Lokal enjeksiyon tedavileri • Miyopati rehabilitasyonu - Osteoporoz tanı ve tedavisi • Polinöropati rehabilitasyonu • Periferik sinir yaralanmaları • Tuzak nöropatileri (Karpal tünel sendromu, tarsal tünel sendromu, torasik outlet sendromu ve ulnar tuzaklanma)
Egzersiz salonumuzu “hareket hayattır” prensibiyle son teknoloji cihazlarla donattık ve hastalarımızın hizmetine sunduk. Egzersiz salonumuzda programlanabilir aktif-pasif egzersiz bisikleti, treadmill (koşu bandı),özel yazılımlı aktif-dinamik egzersiz cihazlarımız, üst ekstremite motor defisitleri için geliştirilmiş pablo sistem ve yine bilgisayar veri tabanlı denge cihazı, diz ve omuz cpm cihazları ile hastalarımızın hizmetindeyiz.
Pablo®Plus Sistem Pablo sistem, çocuk ve erişkinlerde, nörolojik ve ortopedik kökenli üst ekstremite motor defisitlerinde hasta ihtiyaçlarına göre uyarlanabilen terapötik bir uygulamadır. Sistemin en önemli özelliği, değişik endikasyonlara göre uyarlanabilen yazılım programı sayesinde hedefe yönelik egzersizlerle sadece
- Şişmanlık (Obezite) ve şişmanlığa bağlı oluşan kas iskelet sistemi problemleri - Egzersiz ünitesi
tedavi değil, aynı zamanda raporlama ve dökümentasyon imkanı sağlar. İnteraktif terapötik oyunlarla tedavi motivasyonunu artıran Pablo Sistem, el, kol ve omuz fonksiyonlarının rehabilitasyonunda ölçme, değerlendirme ve tedavi olanağı sunar.
Tymo Sistem Tymo, çok yönlü ve kişiye özel uygulamalarla statik ve dinamik denge, balans ve postural kontrol eğitimi sağlayan, Türkiye’de ilk defa ünitemizde hastaların hizmetine sunulmuş bir sistemdir. Nörolojik, ortopedik, geriatrik rehabilitasyonda geniş bir hasta popülasyonunda, her yaş grubunda uygulanabilir. Kişiye özel uyarlanabilen farklı terapötik oyunlarla zenginleştirilmiş yazılımı, motor ve sensöriyal ölçüm, değerlendirme ve tedavi imkanı sağlar.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
17
FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON
Whirlpool Merkezimizde hem alt hem üst ekstremiteler için hizmete sunulan girdap banyoları, dolaşımı artırır, eklem hareketlerinin açılmasına yardımcı olur, masaj etkisiyle ödem ve ağrı kontrolü sağlar, böylece iyileşme sürecinin önemli bir parçasıdır.
Dört hücre banyo tedavisi
En-track egzersiz cihazları Bu seri, aktif rehabilitasyon sürecinin her evresinde tam kontrol ve optimum tedavi imkanı sağlayan özel bir yazılım programı ve bu programa uyarlı treadmill ve pnömotik sistemle çalışan cihazlar grubundan oluşur. Güçlendirme eğitimi, kardiyovasküler eğitim ve serbest stil çalışmalarda hastaya özel bilgiler veri tabanında toplanır ve her hasta için otomatik izlem şansı sunar. Bu sayede hastalarımızın günlük gelişimlerini sayısal ve istatiksel olarak takip etmek, tedavi sürecini yönlendirmek ve tedavi başarısını artırmak mümkündür.
Hidroterapi ünitesi Suyun hem kaldırma kuvvetinden hem de iyileştirici gücünden faydalanıyor, diğer yandan elektroterapiyi hidroterapi ile kombine ederek hastalarımıza hem güçlü hem de alternatif tedaviler sunuyoruz.
Elektroterapi ünitesi Son teknoloji ile donatılmış elektroterapi ünitemizde sıcak- soğuk tedavileri, us tedavisi, pnömotik kompresyon cihazları, analjezi ve kas - sinir stimulasyonu sağlayan elektrik akımları, vakum tedavisi, traksiyon cihazı, yüksek yoğunluklu lazer tedavimiz ve deneyimli ekibimizle hizmet sunmaktayız. 18
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Elektrik akımı ile hidroterapinin birlikte kullanıldığı, motor ve duysal sinirlerin uyarımı ile tedavi olanağı sağlayan bir sistemdir. Özellikle polinöropati, inflamatuar artritler, Kronik Bölgesel Ağrı Sendromu ( Sudeck atrofisi) ve vasküler hastalıklarda ödem ve ağrı kontrolünde, ayrıca kontrast banyo olarak nörolojik desensitizasyonla etkin bir tedavi imkanı sağlar.
Yüksek yoğunluklu lazer tedavisi (Hilterapi) Yüksek yoğunluklu lazer tedavisi, lazer teknolojisinin ulaştığı son noktadır ve çağımızın en önemli ağrı tedavisidir. Bu tedavide kullanılan güçlü lazer ışınları, normal lazer uygulamalarına oranla dokunun daha derin bölgelerine (68cm) ulaşabilmekte, özellikle derin kas ve tendon patolojilerinde ağrı ve inflamasyonda ilk seansta % 70, tedavi sonunda %93 azalma sağlayabilmektedir. Yüksek yoğunluklu lazer ünitemizde başta topuk dikeni, plantar fasiit, lateral-medial epikondilit, kalsifik tendinit, koksigodini, bursopatiler ve adeziv kapsülit olmak üzere ağrı ve inflamasyonun eşlik ettiği tüm kas-iskelet sistem problemlerinde uygulanmakta böylece hastalarımıza etkin ve kalıcı çözümler sunmaktayız. Yüksek yoğunluklu lazer tedavisi, güvenli, kalıcı, etkin ve ağrısız bir tedavi seçeneğidir.
Uzm. Dr. Selma Eşen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu olan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Selma Eşen Fizik Tedavi ve İnme (felç) Rehabilitasyon merkezimiz hakkında bilgi veriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
19
OBEZİTE
OBEZİTE HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER Obezite, besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve vücutta sağlığı bozacak şekilde anormal yağ artışı ile karakterize olan bir hastalıktır. Çamlıca Erdem Hastahanesi Genel Cerrahi Uzmanı Operatör Doktor Ömer Avlanmış, çeşitli hastalıkların habercisi olan obezite ve obezite cerrahisi hakkında bizi bilgilendiriyor. Vücut yağ dokusunun yetişkin erkekte %25, yetişkin kadında ise %30’un üzerine çıkması durumunda obeziteden bahsedilir. Halk arasında aşırı şişmanlık olarak bilinen, hayat kalitesini büyük oranda düşüren bir hastalık olan obezite, genellikle kişilerin diyet ve egzersiz programı ile kontrol altına alamadıkları 20
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
genetik, davranışsal ve çevresel faktörlerin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Çağımızın en yaygın ve önemli hastalıklarından biri olan obezite, kişinin yaşantısını sadece görsel anlamda etkilemeyen, hayat süresini kısaltabilecek derecede ciddi sağlık sorunlarının eşlik edebileceği bir rahatsızlıktır. Kalp
hastalıkları, diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolestrol, felç ve bazı kanser türleri bu riskler arasında sayılabilir.
Vücut kitle indeksi ne kadar olmalı ? Vücutta aşırı yağ dokusu depo edilmesi durumuna obezite denmektedir. Vücut
ağırlığını metre cinsinden boyun karesine bölünmesi ile hesap edilen ‘’ Vücut Kitle İndeksi’’ (VKİ) ölçüt alındığında, 25 - 30 değerleri arası fazla kilolu 30 değerinin üstü ise ‘Obezite’ olarak kabul edilmektedir. Başka yöntemlerle kilo vermeyi başaramayan veya kilo versede tekrar alan, vücut kilo indeksi 40 kg / metrekarenin üzerinde olan kişiler ‘Morbid Obez’ olarak adlandırılır. Bu gruptaki kişiler obezite kaynaklı çeşitli hastalıklara sahip veya adaydırlar. Obezite modern ülkelerde daha fazla olmakla birlikte tüm ülkelerde son yıllarda görülme sıklığı hızla artan bir sağlık sorunudur. Dünya sağlık örgütü verilerine göre ABD’de insanların %60-65’i fazla kilolu, her 4 kişiden biri ise obez grubuna girmektedir. Ülkemizdeki oranlar da bu değerlere yakındır.
UYGULANAN CERRAHİ OPERASYONLAR 1-Sınırlayıcı - Kısıtlayıcı Operasyonlar (Sleeve Gastrektomi - Tüp Mide - Mide Küçültme Ameliyatı) Tüp mide ameliyatı olarak da adlandırılan mide küçültme ameliyatları süper obezite denilen ve kısa vadede kilo vermesi mümkün olmayan obezite hastaları üzerinde uygulanmaktadır. Bu tür obezite hastaları obezite merkezlerine başvurarak tüp mide ameliyatı talebinde bulunabilirler. Öncelikle hastanın bu ameliyata uygun olup olmadığı sağlık testlerinden geçirilerek belirlenir. Mide küçültme ameliyatında midenin iştah hissi veren kısmı kesilerek çıkartılır. Bu operasyondan sonra bireylerde hormonal değişiklikler yaşanarak iştah kesilmesi ve kolay doyma hissine ulaşma oluşmaktadır. Mide küçültme ameliyatında iki tür kilo verme ortaya çıkmaktadır: a-Mide hareketlerinin azaltılması dolayısıyla yaşanan kilo verme b-Mide hacminin küçültülmesi ile mekanik bir sınırlandırma
2- Emilim Azaltıcı Operasyonlar ( Gastrik BY-PASS, Mini Gastrik BY-PASS) Gastrik Bypass diğer obezite cerrahi yöntemlerine göre nispeten daha eski bir ameliyat türüdür. Bu nedenle dünyada günümüze dek en fazla yapılmış obezite cerrahi yöntemi olarak sayılabilir. İşlem iki aşamalı bir cerrahidir. Birinci aşamada kabaca 30 mililitre hacminde küçük bir mide oluşturulur. Bunun için yemek borusu mide bileşkesine yakın mide dokusu kullanılır. Yeni oluşturulan bu küçük mideye ince bağırsaklar belli bir mesafeden bağlanır. Bir türünde ince bağırsaklar hiç ayrılmadan bir halka şeklinde getirilerek
D. A. 6 ay önce 126 kg ile sleeve gastrektomi ( tüp mide) ameliyatı oldu. Şimdi 80 kg.
mideye bağlanır. Buna Mini Gastrik Bypass denir.Diğer türde ise, ince bağırsak ayrılır ve bir ucu mideye diğer ucu ise yine ince bağırsağa ancak belli bir mesafeden sonra bağlanır. Buna da Roux en Y Gastrik By-pass adı verilir. Küçük teknik farklar dışında bu iki yöntem de kabaca yakın cerrahi sonuçlar vermektedir. Buradaki mekanizma tüp midede olduğu gibi hem kısıtlayıcıdır yani hasta daha sınırlı gıda miktarı tüketebilir hem de gıdalar onikiparmak bağırsağına dökülen safra
ve pankreas enzimleri ile olması gereken yerden çok daha uzak ince bağırsak bölümlerinde karşılaşır. Böylece gıdaların parçalanması ve emilmesi zorlaşır ve buna bağlı emilimi bozucu bir mekanizma eklenmiş olur. Hasta kısaca az yer ve yediğinden az yararlanır. Burada mide bağırsak sistemi hormonlarındaki değişim tüp mideye oranla daha belirgin olur. Buna bağlı olarak da açlık hissi azalır, tokluk hissi artar ve kan şekeri daha düzgün seyreder. Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
21
OBEZİTE
Obezite birçok hastalığa zemin hazırlıyor Obezite kanser dahil birçok hastalığa zemin hazırlamakta veya eşlik etmektedir. Hastalarda birçok organ ve sistemi tehdit eden, diabet (TİP 2)-hipertansiyonkan yağları yüksekliği ile karakterize olan en önemli sağlık sorunlarında biri de ‘Metabolik Sendrom’dur. Bariatrik cerrahi uygulanan hastalarda etkili kilo vermenin yanında, gerek Tip 2 diyabet hastalağında gerek hipertansiyonda litaratür verilerine göre %80-90 lara varan oranlarda düzelmeler olduğu gözlenmiştir ve bildirilmiştir. Özellikle Tip 2 diyabet durumunda gözlenen iyileşmenin ameliyat sonrası erken dönemlerde başlaması, kilo vermeden bağımsız farklı mekanizmalarının etkisini akla getirmiş ve konuyla ilgili çok fazla bilimsel çalışma yapılmıştır. Gıdanın bağırsaklara geçiş yolunun ve / veya geçiş hızının değişmesi sonucu, bağırsak kökenli hormonal aktivitelerde oluşan değişimin insülin direncini düzelterek diyabetin kontrolüne yardımcı olduğu düşünülmektedir. Bir diğer deyişle etkin mekanizma salt kilo verme değil, bağırsak hormonları üzerinden gelişen bir metabolizma farkılığıdır.
YÖNTEMLER
Diyabet, cerrahi müdahale ile önlenebiliyor ABD’de uzun yıllardır en çok uygulanan ‘Gastrik By-pass’ operasyonlarında diyabetin düzelme oranının en yüksek olduğu bildirilmekle birlikte, son yıllarda giderek daha çok uygulanmaya başlanan ‘Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi)’ operasyonlarında da benzer sonuçların alındığı kabul edilmektedir. 5-6 yıl izlenen hastaların çoğunda diyebette tam düzelme gözlenirken, tam düzelmeyen hastalarda ise diyabetin daha kolay kontrol edilebilir hale geldiği bildirilmiştir. Bizim obezite ameliyatı uyguladığımız hastalarımızdan insüline bağlı Tip 2 diyabetli olup, ameliyattan sonra hiçbir tedaviye gereksinim duymadan normal şeker düzeyi ile yaşayanlar mevcuttur. Diyabet geçmişi çok uzun olmayan ve kolay regüle edilebilen hastalarda, uzun yıllar ve inatçı diyabetlilere kıyasla daha iyi sonuçlar alındığı bildirilmektedir.
Gastrik Bypass
Sleeve Gastrektomi
İntragastik Balon
Op. Dr. Ömer Avlanmış Genel Cerrahi Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Op. Dr. Ömer Avlanmış obezite ve obezite cerrahisi hakkında bilgi veriyor.
22
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
23
KADIN DOĞUM
HAMİLELİK DÖNEMİNDE MERAK EDİLENLER Hamilelik dönemi kadınların hayatında en heyecan verici dönem olsa da riski de beraberinde getiren bir dönemdir. Düzenli muayene ve bakım esastır. Bu dönemde anne adaylarının kafasını yüzlerce soru meşgul eder. Güneşli Erdem Hastahanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Uzm. Dr. Şirin Ceylan hamilelik döneminde en sık sorulan soruları yanıtlıyor. 1) Gebelikte ne kadar kilo almalıyım? Genellikle gebelik dönemi boyunca anne adaylarına alması tavsiye edilen kilo 12 civarında olmalıdır. Fazla kilolu kadınların maximum alabilecekleri kilo miktarının 11 kg’ın altı ile sınırlamaları gerekmektedir. Düşük kilolu kadınlar ise 18 kg ya da daha fazla kilo alabilirler. Ancak burada esas olan dengeli beslenmedir.
24
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
2) Hamilelikte seyahat etmenin sakıncası var mıdır? Otomobil, tren veya uçak ile yapılacak seyahatlerin bir zararı olmadığı bilinmektedir. Ancak hamilelikteki artan damar tıkanıklığı riski nedeniyle seyahat sırasında mümkün ise 2 saatte bir yürüyüş, ayakların yüksekte tutulması önerilir. Araba veya uçakta uzun süreli oturma durumunda destekleyici çoraplar
giyilmelidir. Gebeler bir gün boyunca maximum 6 saat araç kullanabilir ve her 2 saatte bir durup 10 dakika yürümelidir. Her zaman emniyet kemeri takılmalı, gebelik ilerledikçe emniyet kemeri karın bölgesinin altından geçirilmelidir.
3) Hamilelikte cinsel yaşamı kısıtlamak gerekir mi? Normal ve sağlıklı gebelerde cinsel yaşam
son 6 haftaya kadar devam ettirilebilir. Hamilelikte cinsel istek ile ilgili bir takım değişiklikler olabilir. Ancak erken doğum, düşük tehlikesi ve kanama şikayetleri olan gebeler seksüel aktiviteden kaçınmalıdır.
4) Gebelikte egzersiz yapılabilir mi? Aşırıya kaçmamak şartıyla gebeler egzersiz yapmalıdırlar. Yürüyüş, yüzme, fizik, kültür gibi sportif aktivitelere özellikle teşvik edilmelidir. Ancak bisiklet, at binme, kayak ve sörf gibi ağır sporlardan kaçınmalıdır.
5) Gebelikte diş tedavisi yapılabilir mi? Gebelikte diş tedavisi ve bakımı yapılamayacağı fikri yanlıştır. Diş etlerinin şişmesi ve kalınlaşması çok sık görülen bir şikayettir. Basit dolgu işlemleri gebeliğin herhangi bir ayında emniyetle yapılabildiği halde uzun sürebilecek tedavi işlemlerinin gebeliğin 2. dönemine (3. aydan sonra) ertelenmesi tavsiye edilir. Diş apsesinde antibiyotikler rahatlıkla verilebilir.
6) Hamilelikte saç boyatabilir miyim? Bu konuda doktorlar arasındaki değişik görüş ayrılıkları mevcuttur. Bazı hekimler saç boyatmanın gebeliğin ilk 3 ayında olmaması ve daha sonra olabileceği şeklinde görüş bildirirken, diğer bir başka grup ise dip boya yapmanın
zararlı olabileceğini savunmaktadır. İster kimyasal ister bitkisel boya olsun hepsinde değişik türde katkı maddesi bulunmaktadır. Ancak klinik çalışmalara göre gebelik süresince saç boyatmanın zararlı olabileceğine yönelik herhangi bir veri yok. Ayrıca saç boyası yapıldıktan sonra kana geçen miktar son derece düşüktür.
Dolayısıyla mutlaka doktora danışarak tüketilmelidir. Bu ve buna benzer sorular aklınıza geldiğinde daha ayrıntılı bilgi için sizi takip eden hekime danışmanızda fayda vardır. Unutmayın düzenli takip gebelikte oluşabilecek birçok sorunu önleyebilir.
Yapılan araştırmalar neticesinde “eldeki veriler sınırlı olmasına rağmen çok büyük bir olasılıkla hemilelikte saç boyatmak güvenlidir.” şeklinde görüş bildirilmiştir. (Amerikan Teratoloji Enformasyon Servisi) Tüm bu bilgiler ışığında gebelikte saç boyatmanın şu ana kadar bilinen bir sakıncası bulunmamakla beraber yine de ilk 3 aylık dönemde bu işlemden kaçınılabilir.
7) Hamilelik döneminde hangi içecekler tüketilebilir? Hamilelik döneminde en iyi tüketilecek sıvılar içme suyu, taze meyve suları ve süttür. Bunun yanında sıcak içecekler olarak yine süt, sıcak çikolata , sahlep gibi içecekler tercih edilmelidir. Kolalı içecekler çay, yeşil ve kahve gibi içecekler günde bir bardak ile sınırlandırılmalıdır. Alkol ve diyet içeceklerinden uzak durulmalıdır. Bitkisel çaylar ise ismi kadar masum olmayabilir.
Uzm. Dr. Şirin Ceylan Kadın Hastalıkları ve Doğum İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu olan Güneşli Erdem Hastahanesi doktoru Uzm. Dr. Şirin Ceylan hamilelik döneminde merak edilen soruları yanıtlıyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
25
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
DİŞ ETİ HASTALIKLARI Periodontal hastalıklar; dişi çevreleyen dişeti, dişi destekleyen alveol kemiği ve bu ikisini birbirine bağlayan lif lerin kaybı ile karakterize hastalıklardır. Hastalığın en önemli etkeni ‘bakteri plağı’ olarak adlandırılan bakterilerden zengin, yapışkan ve saydam tabakadır.
26
Periodontal hastalıklar; dişi çevreleyen dişeti, dişi destekleyen alveol kemiği ve bu ikisini birbirine bağlayan liflerin kaybı ile karakterize hastalıklardır. Hastalığın en önemli etkeni ‘bakteri plağı’ olarak adlandırılan bakterilerden zengin, yapışkan ve saydam tabakadır. Bakteri plağı dişe sıkıca tutunur. Bu tabaka diş fırçalama ve dişlerin ara yüzlerinin temizliği ile uzaklaştırılamazsa, tükürükte bulunan kalsiyum ve fosfat iyonları ile sertleşerek diş taşına dönüşür. Diş taşı sarı ya da kahverengi sert bir yapıdır. Ancak bir hekim tarafından temizlenebilir.
kanama ile başlar, önlem alınmadığında daha derin dokuları etkiler. Periodontal hastalığın erken dönemdeki tedavisi dişler üzerinde biriken plağın ve diş taşının temizlenmesini ve plak birikimini kolaylaştıran taşkın dolguların, kötü uyumlu protezlerin düzeltilmesini içerir. Tedavinin başarısı ve elde edilen sağlığın korunması hastanın plağı uzaklaştırabilme becerisi ile yakın ilişkidedir. Hastaya etkin diş fırçalama ve ara yüz temizliği (diş ipi ve diş arası fırçası kullanımı) mutlaka öğretilmeli ve belirli aralıklarla takip edilmelidir.
Bakteri plağı ve diş taşı birikimi periodontal hastalığa yol açar. Hastalık
Başlangıç tedavisi ya da cerrahi olmayan tedavi olarak da adlandırılan bu tedavi her
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
durum/vaka için yeterli değildir. Hastalığın derin dokuları etkilediği, diş ve dişeti arasında oluşan periodontal cep olarak adlandırılan bölgenin derinliğinin ve buna bağlı olarak dişi saran kemiğin yıkımının görüldüğü durumlarda/vakalarda dişeti kanaması daha fazla görülür. Hastalar önceden düzgün bir şekilde dizilmiş olan dişlerinin aralanmalarından, öne doğru yelpaze gibi açılmalarından ve kötü kokudan şikayet ederler. Bu durumda daha ileri bir tedavi yöntemi olan cerrahi tedavi tercih edilir. Kanama, şişlik, dişeti renginde değişiklik, dişlerde hareketlenme ve kötü ağız kokusu gibi belirtileri olan periodontal
hastalıklar tedavi edilmediğinde dişlerin ve dişi destekleyen sert ve yumuşak dokuların kaybı gündeme gelir. Bu durum hem estetik hem de fonksiyonel problemleri beraberinde getirir. Daha sonra yapılacak tedavilerin (implant, protez) uzun dönem başarısını etkiler. Periodontal hastalıkların oluşmasına etki eden başka faktörler de vardır. Bunlar; • Sigara kullanımı: İçerisindeki kimyasal maddelerden ve ortaya çıkan ısıdan dolayı dişetindeki hastalıklı durum maskelenir. Hastalığa bağlı olarak kanaması beklenen dişeti sigara içen bireylerde kanamaz. Bu da hastanın hekime başvurma süresini geciktirir. • Genetik yatkınlık: Bazı bireylerde periodontal hastalığa sebep olan bakterilere karşı savunma sisteminde yetersizlik vardır. Bu kişilerin ağız bakımları iyi olmasına rağmen, dişeti hastalığının ilerleme şiddeti ve ortaya çıkan kayıp daha fazla olabilir. Erken dönemde tedavi ve sıkı takip ile diş kaybı geciktirilebilir. • Ergenlik ve hamilelik dönemleri: Bu dönemlerde hormon dengesindeki değişiklikler dişeti dokusunu da etkiler. Dişeti daha hassas olur, var olan iltihaplı durum daha da şiddetlenebilir. • Stres: Stres varlığında enfeksiyonlarla mücadele azaldığı için periodontal hastalığa yatkınlık artar. • İlaçlar: Doğum kontrol hapları, bazı tansiyon ilaçları, epilepsi tedavisinde, organ nakli sonrasında kullanılan ilaçlar
dişetinde değişikliklere yol açarlar. • Diş sıkma ve gıcırdatma: Bu hatalı alışkanlıklar tedavinin başarısını azaltır ve travmaya bağlı olarak dişeti çekilmeleri görülebilir. • Diyabet: Diyabetli hastalarda enfeksiyon gelişme riski yüksek olduğu için periodontal hastalık görülme sıklığı ve şiddeti de artar. Periodontal hastalıklar diyabetin komplikasyonlarından biri olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak, erken teşhis her hastalıkta olduğu gibi periodontal hastalıkların tedavisinde de önemlidir. Dişler fırçalanırken görülen kanama gözardı edilmeden tedavi olunmalıdır.
Dt. Melike Özcengiz Albayrak Periodontoloji İstanbul Üniversitesi mezunu olan Periodontoloji Uzmanı Dr. Melike Özcengiz Albayrak diş eti hastalıkları hakkında bilgi veriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
27
GEZİ
İLK OSMANLI BAŞKENTİ BURSA Uygarlıklar beşiği Anadolu’nun cennet köşelerinden biri olan Bursa Türkiye’nin tarihi ve kültürel bakımdan en önemli merkezleri arasında yer alıyor. İstanbul’un fethinden önce Osmanlı İmparatorluğu’na uzun süre başkentlik yapmış olan şehirde, Osmanlı’nın tarihi ve kültürel mirası halen daha bozulmamış bir şekilde yaşamaktadır. Uludağ’ın eteklerine kurulu, verimli toprak ve ormanları, sahilleri, gölleri ve akarsuları ile eşsiz doğal güzelliklere sahip olan Bursa şehrinin bu zenginliğinin, geçmişte ne gibi gelişmelere yol açtığı, özellikle son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarla aydınlığa kavuşmuştur. Uzunca bir dağın eteğine dizilmiş eski Bursa’nın her sokağında bir Osmanlı karesi yakalamak mümkün. Tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan mekanlar, müzeler, doğal güzellikler, parklar ve tarihi eserler sayesinde Bursa şehri; yerli ve yabancı turistler için bir çekim merkezi konumundadır. Özellikle hafta sonu kaçamakları için güzel bir gezi alternatifi. 28
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Yaklaşık 3 milyonluk nüfusu ile ülkemizin en kalabalık 4. şehri olan Bursa sahip olduğu doğal ve tarihi zenginlikler kadar gelişmiş sanayisi ile de öne çıkıyor. Bursa gezilecek yerler konusunda ise ülkemizin en zengin eserlere sahip şehirlerinden biri.
Kozahan Koza Han 1491’de II. Bayezid tarafından mimar Abdül Ula Bin Pulat Şah’a İstanbul’daki eserlerine vakıf olarak yaptırmıştır. Ulu Cami ve Orhan Cami arasında bulunur. Eskiden ipek böceği kozalarının satışının yapıldığı bir yerde kozalardan elde edilen ipek kumaşlar Bursa’nın tekstil merkezi olmasında büyük rol oynamıştır.
Uludağ Uludağ Türkiye’nin en büyük kayak merkezidir. Ulaşımının kolay olması, uzun kış mevsiminde (ekim-nisan) kar bulunması eşsiz manzaralarıyla her zaman turist çekmektedir. Açık havada Uludağ’ın zirvesinden bakıldığında İstanbul, Marmara Denizi ve civar yerlerin görünmesi buraya ayrı bir özellik katmaktadır. Kuzey eteklerinin Bursa Ovası’na yakın yerlerinde sıcak su kaynaklarının bulunması burada kaplıcalar meydana getirmiştir. Teleferik ile şehir merkezinden Uludağ’a çıkmanız mümkündür.
Kozahan
Cumalıkızık Uludağ’ın eteklerine kurulmuş 5 Kızık köyünden birisidir. Bir vakıf köyü olarak kurulan bu yerde tarihi doku çok iyi korunmuştur. Osmanlı döneminin sivil mimari örneklerinin görüldüğü, sık sık tarihsel dizilere ve filmlere ev sahipliği yapan Cumalıkızık, bu özelliği ile de çok ilgi çeken ve ziyaret edilen bir yerleşim yeri olmuştur. Köyün camisi, caminin yanındaki Zekiye Hatun Çeşmesi ve tek kubbeli hamamı Osmanlı devrinden kalma eserlerdendir. Köyün içerisinde Bizans devrinden kalma bir de kilise kalıntısı bulunur.
Irgandı Köprüsü
Irgandı Köprüsü Bursa Tarih ve Kültür Yolu’nun en önemli geçiş noktalarından birisi Irgandı Köprüsü’dür. Gökdere üzerinde Yıldırım ilçesini Osmangazi ilçesine bağlayan, sıra gerdanlıklar gibi dizilen köprülerden en nitelikli ve en önemlisidir. Irgandı Köprüsü 1442 yılında Pir Ali Oğlu Tüccar Muslihiddin tarafından yaptırılmıştır. Nitelik açısından dünya üzerinde yer alan arastalı dört köprüden (İTALYA: Ponte Vecchio, Ponte Rialto, BULGARİSTAN: Osma Köprüsü, TÜRKİYE: Irgandı Köprüsü) birisi de Irgandı Köprüsü’dür. Bursa yöresinin simgesel değerlerini gezip görülecek ve hatta nasıl ortaya çıktığını birebir görerek öğrenme fırsatı yakalanabilecek bir ortamdır.
Cumalıkızık
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
29
GEZİ
Yeşil Türbe Yeşil Türbe 1421 yılında yapılan, Bursa Yeşil Cami’nin yanında ki Çelebi Mehmet’e ait olan türbedir. Bursa’nın sembolü haline gelmiştir. Şehrin her köşesinden bu türbeyi görmek mümkündür. Türkiye’de ortaçağın en mükemmel eseri sayılabilir. Çelebi Mehmet türbeyi yaptırdıktan 40 gün sonra vefat etmiştir. Türbe içerisinde toplam 9 sanduka bulunmaktadır. Dışardan bakıldığında tek katlı görünen bu türbe sandukanın bulunduğu salon ve bunun altında yer alan basık mezar kısmıyla aslında 2 katlıdır. Sandukanın üzerinde altın yaldızla yazılmış bir de kitabe bulunur. Sekiz köşeli bir yapı olan bu türbenin kubbesi çadıra benzetilir. Türbenin dışı yeşile çalan çinilerle kaplıdır. Türbenin içi, sandukalar, duvarlar ve cephe kaplaması da çinilerle işlenmiştir.
Yeşil Türbe
Ulucami
Ulucami
Ulucami
Tophane Saat Kulesi
Bursa ilinin en görkemli camisidir. Evliya Çelebi’nin ifadesiyle Bursa’nın Ayasofya’sıdır. Bu cami, Osmanlı Devleti’nin 4.hükümdarı Yıldırım Beyazıt tarafından mimar Ali Neccar’a yaptırılmıştır. Cami 1396-1399 yılları arasında yapılmıştır. Rivayete göre Sultan, Niğbolu Zaferi öncesinde savaşı kazanmak için Tanrı’ya yalvarmış ve 20 cami yaptırmayı adamıştır.
İlk olarak Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış ancak 1900’lü yıllara kadar, bilinmeyen bir tarihte yıkılmıştır. 2 Ağustos 1904’te yapımına tekrar başlanmış, 31 Ağustos 1905’te tamamlanarak II. Abdülhamit’in tahta çıkışı şerefine, 31 Ağustos 1906 günü Vali Reşit Mümtaz Paşa tarafından törenle hizmete sokulmuştur.
Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri
Savaş kazanıldıktan sonra 20 ayrı cami yerine 20 kubbeli tek bir cami yapılmasına karar vermiştir. Caminin bu savaştan elde edilen ganimetlerle yapılması planlanıyordu. Yıldırım Beyazıt’ın esir düşmesinden sonra Timur, camiyi ahır olarak kullanmıştır. 1403 yılında Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin camiyi yaktırmıştır. Caminin onarımını Beyazıd’ın oğlu 1. Mehmet gerçekleştirmiştir. 1421 yılında cami ibadete açıldı.
Bursa Kaplıcaları Bursa, hamam ve özellikle kaplıcalar açısından dünyanın en zengin kentlerinden biridir. Bursa kaplıcalarıyla ilgili en erken bilgi, 82 yılında Dion’un konuşmalarında görülür. Osmanlılar, bir yandan Bizans’tan kalma hamamları onarırken, bir yandan da kendileri için yeni kaplıcalar, termal hamamlar yaptılar. Bursa’nın kaplıca suları şehrin batısındaki Bademli Bahçe ve Çekirge bölgelerinden çıkar. 30
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Osman Gazi Türbesi Tophane semtinde, park girişinin solunda, Şehitlik Anıtı’nın yanındadır. Osman Gazi Söğüt’te öldüğü zaman babası Ertuğrul Gazi’nin türbesine gömülmüştür. Bursa’nın Türklerin eline geçişinden sonra cesedi Bursa’ya getirilerek Bizans dönemine ait Saint Elia (Gümüşlü Kümbet) Kilisesine gömülmüştür.
Tophane Saat Kulesi
Sağlıklı ve şifalı suların bulunduğu kaplıcalarda yoğun tempo içerisinde yorulan vücudunuzu dinlendirebilir ve yıpranan ruh ve beden sağlığınızı tazeleyip yenileyebilirsiniz. Asırlardır imparatorları, kraliçeleri iyileştiren, hastalara derman olan Bursa kaplıcalarının suları; yüksek enerjisiyle iyileştirici etkisi olduğuna inanılan kehribara benzetilir.
Orhan Gazi Türbesi Tophane Parkı girişinin sağında, Osman Gazi Türbesi’nin karşısındadır. Bizans döneminde tarihlenen Saint Elie Kilisesi kalıntısı üzerine yapılmıştır. Kiliseye ait mozaik kalıntıları döşemelerinde günümüze kadar gelmiştir. İlk önceleri Orhan Gazi ile Osman Gazi aynı çatı altına gömülmüşse de 1855 depreminde türbe yıkılınca 1863’de bugünkü türbeyi Sultan Abdülaziz yeniden yaptırmıştır.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
31
KADIN DOĞUM
SERVİKS KANSERİ (RAHİM AĞZI KANSERİ) KADINLARIN KORKULU RÜYASI OLMASIN! Dünya çapında 45 yaş altı kadınlarda en sık görülen 2. kanser türü, meme ve akciğer kanserinden sonra kanserden ölümlerin önde gelen 3. nedenidir. Dünya çapında 2 dakikada bir, bir kadın serviks kanserinden ölmektedir. Tarama programları, serviks kanserinin azalmasında önemli bir etkiye sahip olmasına rağmen hala kadınlar serviks kanseri nedeniyle ölmektedir. Serviks kanseri Türkiye’de en sık görülen 8. kanser türüdür. Serviksin (rahim ağzı), rahimin vajene açılan dar boynudur. Serviks, aynı zamanda enfeksiyonların rahme ulaşmasını engellemeye yardımcı, önemli bir bariyer görevi de görmektedir. Gebelik sırasında serviks, bebeği rahim (uterus) içinde tutmaya yardımcı olmak için sıkıca kapalı durumda kalır. Bebek doğmaya hazır olduğunda serviks yaklaşık 10 cm açılarak bebeğin geçmesine izin verir. 32
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Serviks hücreleri anormalleşip kontrolsüz bir şekilde büyümeye başladığında serviks kanseri ortaya çıkmaktadır. Serviks kanserinin nedenleri arasında ana rolü insan papillomavirüs (HPV) oynamaktadır. Yaklaşık 100 HPV tipi olmasına rağmen çok az bir kısmı rahim ağzı kanserlerine yol açmaktadır. Gerçekten serviks kanseri olgularının
çoğuna iki tip HPV (HPV 16 ve 18) neden olmaktadır. Serviks kanseri olgularının aşağı yukarı % 70’inde bu iki tip bulunmuştur.
Risk faktörleri HPV human papilloma virüs insan papilloma virüs); 80 den fazla HPV virüsü
serviks kanseri için risk faktörü oluşturur. HPV’in genital siğillerin %90’ına ve serviks kanserlerinin %70’ine neden olan iki tipine karşı bir aşı geliştirilmiştir. Bu aşının en az beş yıl süre ile HPV enfeksiyonlarına karşı koruma sağladığı kanıtlanmıştır. Korumanın ne kadar süreceği de halen araştırılmaktadır. HPV esas olarak cinsel yolla bulaşmaktadır. Cinsel hayata erken başlayan ve çok partner değiştiren kadınlarda serviks kanseri riski artmaktadır. 7 veya daha fazla hamilelik geçiren kadınlarda serviks kanseri riski fazladır. Düzenli jinekolojik muayene ve Pap-smear testi serviks kanserinden korunmada yardımcıdır. Serviksdeki değişiklikler, Pap-smear testi ile tespit edilerek kanser gelişmeden tedavi edilebilir. Düzenli Pap-smear testi yaptırmayan kadınlarda serviks kanseri riski artmaktadır.
Sigara içmek serviks kanseri riskini artırır. Serviks kanseri için risk faktörlerini bilmek onlardan kaçınmada ve korunmada da yardımcı olacaktır. HPV enfeksiyonu çok yaygın olduğundan ve her yaşta görülebileceğinden, cinsel olarak aktif olan kadınlar hayatları boyunca bu riskle karşı karşıya kalabilirler. Cinsel aktif olan kadınlar düzenli aralıklarla PAP SMEAR testi yaptırmalıdırlar. Pap Smear sonucunda normal ve anormal hücreler şeklinde raporlar görülmektedir. Normal hücreler görüldüğünde yıllık muayene ve smeer takipleri yapılması yeterlidr. Ancak anormal hücreler çıktığında hasta daha yakınen takip edilmeilidir.
Pap-smear testi sonuçları size anormal hücreler veya hücresel değişiklikler olduğu bildirilebilir: Bu ‘bir anormal sonuçtur.’ Laboratuvarın ileri araştırmayı gerektiren bazı hücresel değişiklikleri ayırt ettiği anlamına gelir. Hücresel değişikliklerin tümü acilen tedavi edilmeniz anlamına gelmez. Bazıları tedavi gerektirmeden kaybolabilir. Değişikliklerin derecesine bağlı olarak bir Pap-smear testi veya kolposkopi istenebilir. Bazende smear sonucunun yetersizliğinden söz edilir ve ikinci bir Pap-smear testi istenir.
Bu, laboratuvarın lam üzerindeki hücreleri tam ve doğru değerlendiremediği anlamını taşır. Bunun nedeni, kan hücrelerinin diğer hücreleri maskelemesi veya hücre örneklerinin çok kalın veya ince sürülmesi olabilir. Bu durumda gerekli tıbbi destek sonrasında tekrar smear testi yapılır. Smear sonucunda anormal hücreler varlığından bahsedilebilir. Bu anormal hücreler, normal hücrelerden farklı yapıda kanserleşme potansiyeline sahip olan hücrelerdir. Bu nedenle kanser öncülü hücreler denmektedir. Ancak, gerileyebilir ve normale dönebilir. Kanser öncülü serviks hücreleri, kanser olduğunuz anlamına gelmemektedir. Kanser öncülü hücre kümelerine genellikle lezyon denir ve bunlar gelişmenin evresine göre hafiften şiddetliye göre derecelendirilir.
PAP SMEAR sonucunda görülen anormal hücreler nelerdir? Bazen Pap-smear testi sonuçları bazı serviks hücrelerinizin anormal göründüğünü saptayabilir. Paniğe kapılmayın! Bu sonuç , hücrelerin şekil, büyüklük veya düzenlenmelerinin değiştiği anlamına gelir. Bu sonuçta patolog hücrelerin iyi ya da kötü olarak net ayırt edilemediğini ileri incelemeye ihtiyaç olduğunu belirtmektedir. Anormal Pap-smear testi sonuçlarına yol açabilen yakın zamanlı cinsel aktivite, vajinal duş, herpes (uçuk) gibi cinsel yolla bulaşanları da içeren maya enfeksiyonları veya başka enfeksiyonlar, gebelik, düşük, ilaçlar, hormonal değişiklikler, genital siğillere neden olan HPV tipleri, birçok serviks iltihabı nedeni vardır.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
33
KADIN DOĞUM Bu kanser öncesi hücreler Servikal İntraepitelyal Neoplazi (CIN) olarak adlandırabilir ve hafiften (CIN1) şiddetliye (CIN3) doğru derecelendirir.
Konizasyon Anormal hücreleri yok etmek için serviksten koni şeklinde bir doku parçası çıkartılır.
Lazer tedavisi Anormal hücreleri yakıp yok etmek için lazer kullanılır. En iyi tedavinin belirlenmesi için doktorlarınızın görüşlerini dinlemeli ve seçenekleri tartışmalısınız.
CIN1: Hafif derecede hücresel değişiklikler mevcuttur. Bu sonuca sahip kadınların yarısından fazlasında anormal hücreler zamanla kendiliğinden kaybolduğundan tedaviye gerek duyulmayacaktır. Bir kısmı da diğer lezyonlara doğru ilerleyeceğinden takip ve tedavisi gerekmektedir. CIN2: CIN2 olarak sınıflandırılan anormal hücrelerin, ilerleme olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle anormal alan ortadan kaldırılarak serviks kanser gelişimi riski azaltılacaktır. CIN3: CIN3 olarak sınıflandırılan anormal hücrelerin ilerlemesi olasıdır. Bu sonuca sahip kadınların tümüne tedavi önerilir. Böylece serviks kanseri gelişme olasılıklarını azaltmak için anormal alan ortadan kaldırılabilir. Doktorunuz anormal lezyonlara sahip olduğunuz ve ilave tedaviye gerek duyduğunuzu saptarsa, birçok tedavi yöntemi mevcuttur. Bu tedavilerin çoğu, muayenehane veya hastanede, kadındoğum polikliniğinde uygulanmaktadır. Gerekirse lokal anestezi kullanılacağından bu tedavi metodları size acı vermeyecektir.
LEEP ( Loop Electrosurgical Excision Procedure [Elektrocerrahi Lupla Eksizyon İşlemi]) Halen en çok kullanılan basit bir tedavi yöntemi olup anormal hücreleri yok etmek için ısıtılmış bir ince tel halka kullanılır.
34
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Serviks kanserinden korunma Bir kişinin kansere yakalanma olasılığını artıran faktörlere, risk faktörleri, buna karşın kanser gelişim riskini azaltan faktörlere ise koruyucu faktörler denir. Genetik faktörler gibi bazı risk faktörlerinin ortadan kaldırılması mümkün değilken diyet, sigara gibi bazı risk faktörlerinin önlenmesi mümkündür. Kanserden korunma önlenebilir risk faktörlerinin azaltılıp, koruyucu faktörlerin artırılarak kanser gelişim riskinin azaltılmasıdır. Pap-smear testi ile serviks kanseri riski oldukça azalmıştır.
Pap-smear testinin önemi Pap-smear testi neleri gerektirir? Papsmear testi serviksinizden bir sürüntü almayı gerektirir. Bu test, bir spatül veya özel bir fırça kullanarak serviksinizin
yüzeyinden nazikçe birkaç hücre alacak bir sağlık personelini gerektirir. Alınan bu örnekler daha sonra olası erken anormallikler açısından mikroskop altında incelenir. Anormallikler saptandığında sizle hemen temasa geçilecek, ileri testler ve olası tedavi için önerilerde bulunulacaktır.
Ne sıklıkla Pap-smear testinden geçmem gerekir ? Düzenli aralıklarla test yaptırmanız önemlidir. Serviks kanseri tarama standartlarına göre cinsel aktif her kadının yılda bir kez Pap-smear testi yaptırması önerilir. Testler kanseri erken evrede yakalamış olduğundan birçok yaşam kurtulmuştur. O halde ne yaparsanız yapın Pap-smear test randevunuzu anımsayın. Düzenli testler kendinizi korumanıza yardımcı olacaktır.Anormal Pap-smear testi sonuçları oldukça sık görülmekte olup, serviks kanseri olduğunuz anlamı taşımaz. Hücrelerinizdeki değişiklikler hafif derecede ise doktorunuz yalnızca Pap-smear testinin tekrarlanmasını önerebilir. Bir anormallik varsa, tedavi önerebilir. Daha sonra, Pap-smear testini tekrarlayabilir. Çünkü hafif derecede hücresel değişiklikler sıklıkla kendi kendilerine iyileşmektedir. Birkaç ay sonra hâlâ anormal hücreler mevcutsa doktorunuz sizi daha fazla izleyecektir. Anormal servikal bulgular saptandığında izlenilecek yol Kolposkopi yapılmasıdır. Kolposkopide , bir kolposkop kullanarak serviksin içindeki değişiklikleri doğrudan ve çok yakından görmek mümkündür. Pap-smear testinde olduğu gibi muayene masasına yatarsınız, doktorunuz serviksi gözlemek için rahim ağzınıza spekulum denilen bir alet yerleştirir. Doktorunuz kolposkop denilen ışıklandırılmış bir mikroskop kullanarak serviks dokusunu aydınlatıp görünümünü büyütecek ve serviks dokusundaki anormallikleri araştıracaktır. Muayene sırasında biraz rahatsızlık hissedebilirsiniz genellikle beş ile on dakika sürmektedir.
Biyopsi Kolposkopi sırasında doktorunuz ileri analizler için küçük bir serviks dokusu örneği alabilir. Bu işleme biyopsi denilir. Bu işlemde analiz için parça alınmadan önce genellikle serviks uyuşturulur. Biyopsiden sonra kramp veya ağrı, ya da hafif kanama görülebilir ancak bu durum endişe etmemeniz gereken, beklenen bir durumdur. Geleceğe doğru Serviks kanseri dünya ölçeğinde birçok kadını etkilemesine rağmen erken tanı durumunda sağ kalım oranları yüksektir. Gerçekten invaziv serviks kanseri için bile beş yıllık sağ kalım oranı yüksektir. Düzenli aralıklarla
• Dünyada her 2 dakikada bir, bir kadın serviks kanserinden ölmektedir. Dünya çapında 45 yaş altı kadınlarda meme ve akciğer kanserinden sonra ikinci büyük ölüm sebebidir. • Serviks kanserini geliştirme riskini azaltmada en etkin yol düzenli taramadır. Taramayla birlikte yeni aşılar bu riski daha fazla azaltacaktır. • Serviks kanseri kalıtsal değildir. Bilim adamları ana nedenin Human Papilloma
Pap-smear testi yaptıran ve ardından gerekirse tedavi uygulanan kadınların çoğu serviks kanserine karşı iyi bir korunma sağlayacaktır.
Tarama PAP smear testi ile serviks kanseri riski oldukça azalmıştır, düzenli aralıklarla testten geçmeniz önemlidir. Ulusal kanser tarama programına göre, serviks kanseri için tarama cinsel aktif olan her kadına yapılmalıdır. 65 yaşa kadar düzenli aralıklarla Pap- smear testi tekrarlanmalıdır. 65 yaş ve üzerinde son 2 testi negatif çıkan bayanlar tarama programından çıkarılır.
Virus (HPV) olduğunu kanıtlamıştır. • Her kadın risk altındadır. Kadınların yaklaşık % 80’i yaşamlarının bir anında serviks kanserine neden olabilen bir virüsle enfekte olacaktır. • Gerçekten serviks kanserine evrimleşebilen bir virüsle enfekte olmanın yaşı yoktur. Kırk beş yaş altı kadınlarda en sık görülen kanser türü serviks kanseridir.
Op. Dr. Kadriye Şener Kadın Hastalıkları ve Doğum Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Op. Dr. Kadriye Şener, Rahim Ağzı Kanseri hakkında bilgi veriyor.
• Aşılanmayla birlikte düzenli Papsmear testi taraması en iyi korunma yolunuzdur. • Risk altında olmanız için yalnızca bir partneriniz olması bile yeterli. Birden fazla partnere sahip olmanız gerekmiyor. • Kondomlar enfeksiyon riskini azaltabilmesine rağmen virüs genital derilerin teması yoluyla da yayılabilmektedir.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
35
CHECK-UP
CHECK-UP HAYAT KURTARIR! Hayat ile bağınız sağlıklı olmanızla doğrudan ilişkili. Sağlığınızla ilgili meydana gelebilecek en küçük bir aksaklık, hayatla olan küçük ayrıntılarla dolu bağınızı her an tehdit edebilir. Koruyucu Sağlık hizmeti “Check-up” bir hastalığı önlemek, erken aşamada tespit etmek için ihmal edilmemesi gereken hayati önem taşır. Yılda bir kez yaptıracağınız check-up ile olası sağlık sorunlarınızı önceden belirleyip erken tanı ve tedavi şansına sahip olabilirsiniz. Hastalık ortaya çıkmadan önce gerekli önlemleri alarak, kişinin sağlıklı kalmasını sağlamak modern tıbbın gerekliliğidir. En fazla bir gününüzü ayırarak, bütün hayatınızın kalitesini belirleyebilirsiniz. Hastalığın ortaya çıktıktan sonra ki tedavisi çok daha zor ve masraflıdır. 36
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Günümüzde modern tıp sayesinde hastalıkların erken tanı ve tedavisi mümkündür. Örneğin diyabetin erken tanısı ile kişi ömür boyu sıkıntı yaşamadan hayatını devam ettirebilir. Erken tespit edilmiş kalp damar rahatsızlığı, kişinin ileride yaşayabileceği inme (felç) gibi riskleri azaltacak tedavileri almasını sağlayabilir. Hipertansiyon, sinsi ve erken tanısı ancak check-up gibi kontroller esnasında konulabilen bir hastalıktır. Tedavi edilmezse ciddi sorunlar oluşturabilir. Yaşadığımız şehir hayatımız, sürekli
bulunduğumuz stres ortamları, yediğimiz çoğu yemeklerin organik olmaması, farkında bile olmadan aldığımız radyasyonlar, çevre kirliliği, hareketsiz yaşam gibi 21. Yüzyıl sorunları sinsi hastalıkların görülme sıklığını arttırmış durumda. Bu hastalıkların başında kalpdamar hastalıkları, hipertansiyon ve diyabet gelmektedir. Check-up, erken tanı ve farkındalık demektir. Kendinize önem verin, check up yaptırın, sağlık durumunuzun farkında olun. Check-up programlarımız şu şekildedir:
Kapsamlı Kadın Check-up Paneli • Açlık kan şekeri (Diyabet Tetkikleri) • ALT (Karaciğer Fonksiyonları) • AST (Karaciğer Fonksiyonları) • ALP (Alkalen Fosfataz – Karaciğer Fonksiyonları) • Üre (Laboratuvar Tetkikleri) • Anti-HBs (Hepatit) • Anti-HCV (Hepatit) • Anti-HIV • HbA1C (Laboratuvar Tetkikleri) • Ürik asit (Böbrek Fonksiyonları) • BUN (Böbrek Fonksiyonları) • CRP (C Reaktif Protein – Laboratuvar Tetkiki) • TSH, FT4 (Tiroid Hormonu Testleri) • DEXA (kemik dansitometre) • EKG (Kardiyolojik İnceleme) • Gaitada gizli kan (Laboratuvar Tetkikleri) • Trigliserid (Kan Yağı Testi) • HBsAg (Hepatit B) • Hemogram (18 parametre) • Folat-(Folik Asit) • Kalsiyum (Laboratuvar Tetkikleri) • Kreatinin (Böbrek Fonksiyonları) • B12 Vitamin (Laboratuvar Tetkikleri) • Sedimantasyon (Eritrositlerin Çökme Hızı Ölçümü – Laboratuvar Tetkiki) • Tam idrar analizi • Total kolesterol, HDL, LDL (Kan Yağı Testi) • HPV DNA (Jinekolojik İnceleme) • Tiroid USG (Guatr ve Nodül Taraması) • CEA (Genel Kanser Taraması) • Kardiyoloji Muayenesi • Ekokardiyografi (Kardiyolojik İnceleme) • EFOR Treadmill (Kardiyolojik İnceleme) • Bilateral Meme USG + Mamografi • PA AC grf (Tek yönlü Akciğer Röntgeni) • Göz hastalıkları muayenesi • PAP smear alınması ve değerlendirmesi • Jinekolojik muayene / Trans vajinal US ile • Tüm batın USG (Ultrasonografi) • Check-up muayenesi
Astım-Allerji Check-up • Göğüs Hastalıkları Muayenesi • Akciğer Grafisi • Solunum Fonksiyon Testi • Tota IgE • Allerji Testi • CRP
Gastroenteroloji Ek Panel • Gastroenteroloji Ek Panel • Gastroskopi • Kolonoskopi
Kapsamlı Erkek Check-up Paneli • Açlık kan şekeri (Diyabet Tetkikleri) • HbA1C (Laboratuvar Tetkikleri) • ALT (Karaciğer Fonksiyonları) • AST (Karaciğer Fonksiyonları) • ALP (Alkalen Fosfataz – Karaciğer Fonksiyonları) • Anti-HBs (Hepatit) • Anti-HCV (Hepatit) • Anti-HIV • CRP (C Reaktif Protein – Laboratuvar Tetkiki) • Ürik asit (Böbrek Fonksiyonları) • TSH, FT4 (Tiroid Hormonu Testleri) • Gaitada gizli kan (Laboratuvar Tetkikleri) • Folat-(Folik Asit) • HBsAg (Hepatit B) • Hemogram (18 parametre) • Kalsiyum (Laboratuvar Tetkikleri) • Kreatinin (Böbrek Fonksiyonları) • CEA (Genel Kanser Taraması) • PA AC grf (Tek yönlü Akciğer Röntgeni) • Sedimentasyon (Eritrositlerin Çökme Hızı Ölçümü – Laboratuvar Tetkiki) • Tam idrar analizi • Total kolesterol, HDL, LDL (Kan Yağı Testi) • Total PSA (Prostat Testleri) • Trigliserid (Kan Yağı – Lipid) • B12 Vitamin (Laboratuvar Tetkikleri) • Check-up muayenesi • Kardiyoloji Muayenesi • Ekokardiyografi (Kardiyolojik İnceleme) • EFOR Treadmill (Kardiyolojik İnceleme) • EKG (Kardiyolojik İnceleme) • Tüm batın USG (Ultrasonografi) • Tiroid USG (Guatr ve nodül taraması) • Göz hastalıkları muayenesi • Ürolojik muayene
Kardiyolojik Check-up • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
Kardiyolog Muayenesi EKG Renkli Doppler Ekokardiyografi Efor Testi Kan Şekeri Üre Trigliserit Total Kolesterol LDL HDL VLDL Hemogram Kreatinin Ürik asit TSH (Tiroid Hormonu) AST (Karaciğer Fonksiyonları) ALT (Karaciğer Fonksiyonları) HbA1C (Laboratuvar Tetkikleri) Potasyum Sodyum
Çocuk Check-up Paneli • Hemogram (18 parametre) • Demir (Laboratuvar Tetkikleri) • Demir bağlama (LaboratuvarTetkikleri) • Ferritin (Laboratuvar Tetkikleri) • Çinko (Laboratuvar Tetkikleri) • VIT-B12 (Laboratuvar Tetkikleri) • ALT (Karaciğer Fonksiyonları) • AST (Karaciğer Fonksiyonları) • HbsAg (Hepatit B) • Anti-HBs (Hepatit) • FT4 (Tiroid Hormonu Testleri) • Açlık kan şekeri (Diyabet Tetkikleri) • Tam idrar analizi • TSH (Tiroid Hormonu) • Kreatinin (Böbrek Fonksiyonları) • Çocuk Sağlığı ve Hast. Muayenesi • KBB Muayenesi • Göz Muayenesi • Total Kolesterol (Kan Yağı Testi) • LDL Kolesterol (Kan Yağı Testi) • HDL Kolesterol (Kan Yağı Testi) • Trigliserid (Kan Yağı Testi)
Mini Check-up Paneli • Total Kolesterol (Kan Yağı Testi) • LDL Kolesterol (Kan Yağı Testi) • HDL Kolesterol (Kan Yağı Testi) • Trigliserid (Kan Yağı Testi) • Hemogram (18 parametre) • Sedimantasyon (Eritrositlerin Çökme Hızı Ölçümü – Laboratuvar Tetkiki) • ALT (Karaciğer Fonksiyonları) • AST (Karaciğer Fonksiyonları) • ALP (Alkalen Fosfataz – Karaciğer Fonksiyonları) • Tam idrar analizi (Laboratuvar Tetkikleri) • Kreatinin (Böbrek Fonksiyonları) • VİT-B12 (Laboratuvar Tetkikleri) • Folikasit (Laboratuvar Tetkikleri) • TSH (Tiroid Hormonu Testleri) • FT4 (Tiroid Hormonu Testleri) • HbA1C (Laboratuvar Tetkikleri) • Açlık kan şekeri (Diyabet Tetkikleri) • PA AC grf (Tek yönlü Akciğer Röntgeni) • EKG (Kardiyolojik İnceleme) • Check-up Muayenesi
Osteoporoz Check-up’ı • • • • • • • •
Fizik Tedavi Muayenesi Dexa Üre Kreatinin Kalsiyum-magnezyum 25 OH vitamin D CRP Dorsal Lateral Grafi
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
37
ÇOCUK NÖROLOJİSİ
ÇOCUKLARDA VE YETİŞKİNLERDE BAŞ AĞRISI Başı ağrımayan insan hemen hemen hiç yoktur. Erişkin insanlarda olduğu gibi çocukların da başı ağrır. Tekrarlayan baş ağrıları okul sorunlarına, öğrenme güçlüğüne neden olabilir. Okul hayatının başlamasıyla baş ağrısı sıklığının da arttığı gösterilmiştir. Ebeveynler çocukların şikâyetleri ciddi olmadan ve sürekli hale gelmeden baş ağrısını genellikle makul sebeplere bağlayarak geçiştirirler. Altta yatan nedenler alışılagelen nedenler olabileceği gibi hayatı tehdit eden sorunların habercisi de olabilir. Bu yüzden çocuklardaki baş ağrısını önemseyerek ayrıntılı bir şekilde değerlendirmek ve nedenlerini ortaya çıkarmak isteriz. Çocuklarda ara sıra olan kısa süreli ve hafif ağrılar sık görülür ve genellikle özel bir tedavi gerektirmez. Tedavi orta veya şiddetli olan, tekrarlayan veya ilerleyici olan ağrılarda gereklidir.
Baş ağrısının kaynağı nelerdir? Başımızı kafatası içindeki (intrakraniyal) ve dışındaki organlar ve yapılar (ekstrakraniyal) olarak ele alabiliriz. 38
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Kafatası içinde yer alan beynimizin kendisi ağrıya duyarlı değildir. Fakat beyni sıkıştıran, basınç yapan, içindeki sıvıyı ve kan akımını etkileyen her türlü durum ağrıya duyarlı beyin zarları, damarlar ve beyinden çıkan sinirler aracılığıyla ağrı duymamıza sebep olur. Bir başka deyişle baş ağrısı meydana gelen bozukluğun habercisi yani alarmıdır. Yüz ve baştaki atar ve toplardamarlar, baş ve boynun çizgili kasları, dişler, sinüsler
ve buradaki mukoza, kemik zarları, göz çukuru ise ağrıya duyarlı kafatasımız dışındaki yapılardır.
Başı ağrıtan sebepler nelerdir? Çalışmalar baş ağrısını arttıran nedenler içinde yaş, cinsiyet, ailede baş ağrısı öyküsü ve araç tutma öyküsü varlığının önemli olduğunu göstermektedir. Baş ağrısı yedi yaşına kadar kız ve erkek
çocuklarda eşit oranda görülürken (% 37-51) bu yaştan sonra kızlarda sıklığı giderek artmaktadır. Tekrarlayan baş ağrısı sıklığı yedi yaşına kadar %2.5 iken 15 yaşında bu oran %15’e çıkmaktadır. Erken ergenlik döneminde kızlarda erkeklere oranla iki kat daha sık görülmektedir.
Baş ağrısının tipleri nelerdir? Baş ağrıları bilimsel olarak birincil ve ikincil baş ağrısı bozuklukları olarak sınıflandırılır. Birincil bozukluklar olarak öncelikle migren, gerilim tipi ve küme şeklinde (cluster tipi) baş ağrısı bozukluklarını görüyoruz. Bu tip baş ağrıları genellikle tekrarlayıcı ve süreğen karakterdedirler. Hayatı tehdit etmezler ancak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilerler. Çevresel faktörler bu tip baş ağrıları için tetikleyici olabilir. Örneğin gürültü, fazla ışık, açlık, yorgunluk, uykusuzluk, stres, rüzgarlı ve basıncı yüksek hava durumu, bazı yiyecekler (peynir, çikolata, kafeinli içecekler, bazı meyveler, monosodyum glutamat içeren hazır gıdalar vb.) baş ağrısı krizlerini arttırır. Krizler dışında hasta tamamen normaldir. İkincil tip dediğimiz baş ağrıları daha sık ve sayıdaki nedenlerden oluşur. Genellikle tekrarlayıcı değillerdir ancak sebebe bağlı olarak süreğen olabilirler. Sıklıkla baş ağrısı nedeni olarak karşımıza çıkmalarına rağmen (örn. Akut sinuzit) çok az bir kısmı ani ortaya çıkan, hayatı tehdit edici ve ilerleyicidir.
Baş ağrısı olan bir çocukta öyküde öğrenmemiz gereken bilgiler nelerdir? 1. Nasıl ve ne zaman başladı? 2. Baş ağrısının seyri: ani, ilk ağrı, tekrarlayıcı, her gün, giderek artma? 3. Baş ağrısı tek tip mi? Yoksa farklı şekilleri var mı? 4. Ne sıklıkta gelir ve ne kadar sürer? 5. Baş ağrısının geleceğini anlar mısın? 6. Yeri neresi ve özelliği (zonklayıcı, sıkıştırıcı, bıçak saplanır gibi vs) 7. Eşlik eden bulgu var mı? Burun akıntısı, kusma, baş dönmesi, uyuşma? 8. Baş ağrısına iyi gelen veya kötüleştirenler? Aktivite, ilaçlar, yiyecekler… 9. Baş ağrısı günlük aktiviteye engel oluyor mu? 10. Baş ağrısı özel bir dönem veya zaman dilimine özgümü? 11. Baş ağrıları olmayan zamanda başka bulgu var mı? 12. Tedavi için kullanılan ilaçlar var mı? 13. Başka tıbbi problem var mı?
• Baş ve boyun travmasına bağlı • Baş ve boyun damarsal olaylarına bağlı (kanama, anevrizma, anomali vs) • Kafa içinde damarsal olmayan yer kaplayan (tümör vb) olaylara bağlı • Alışkanlık yapan maddeye veya yoksunluğuna bağlı • Enfeksiyon kaynaklı (Menengit, ensefalit vb) • Pıhtılaşma bozukluklarına bağlı (tromboz vb) • Kafatası kemikleri, ense, göz, kulaklar, burun, sinüsler, dişler, yüz veya diğer yapılara bağlı • Sistemik hastalıklara bağlı (hipertansiyon vb) • Aşırı yorulmaya bağlı (mobil cihaz aşırı kullanımı dâhil) • Psikiyatrik bozukluklara bağlı olabilir.
Baş ağrısının bölgeleri nereleridir? Sinus
Cluster
Tension
Migraine
14. Ailede baş ağrısı çeken kimse var mı? 15. Mobil cihazlarda (bilgisayar, tv, telefon, tablet vb) geçirilen süre günlük olarak kaç saat? 16. Baş ağrınızın nedeni olarak düşündüğünüz bir şey var mı?
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
39
ÇOCUK NÖROLOJİSİ
Baş ağrısı olan çocuk nasıl değerlendirilir? İyi bir öykü alınan hasta ayrıntılı bir muayene ile değerlendirilmelidir. Muayene sırasında; • Düzeltilmemiş hipermetropi ve konverjans bozuklukları göz veya baş ağrısına yol açabilir. Göz dibinde ödem, görme alanı bozukluğu, artmış kafa içi basıncının göstergesidir. Çocuklarda göz ve görme sorunları her zaman kolay fark edilemeyeceğinden, şikâyeti olmasa da, rutin göz muayenesinden geçmesi önerilmektedir. • Ayrıca kan basıncı değerleri, baş ve boyun enfeksiyonları açısından ayrıntılı muayene ve sistemik hastalıklar üzerinde önemle durulmalıdır. • Deri incelemesi sütlü kahve lekeler, peteşi veya strialar açısından yapılmalıdır. • Baş ve boyunda vuruk izi, ense sertliği araştırılmalıdır. Hastanın gücü, kas kitlesi, tonusu ve refleksleri dikkatlice değerlendirilmelidir.
Baş ağrısı olan çocuklarda hangi tetkikler yapılmalıdır? Laboratuvar tetkikleri ayırıcı tanıya yönelik istenmelidir. Kan tetkikleri özellikle anemi saptanması açısından önemlidir. Ağır anemilerde baş ağrısı yakınması söz konusudur. Sinüs grafileri enfeksiyon düşündüren olgularda istenebilir. Hekimin muayene sırasında göreceği burun arkası bir akıntı klinik bulgularla birlikte ise sinüs filmini gereksiz kılar. Kafa grafisi çok nadiren gerekir ve baş ağrısı olan birçok hastada normaldir. Röntgen ışınlarının zararlı etkileri de göz önünde bulundurulduğunda çok gerekli değilse istenmemelidir. EEG: baş ağrısının rutin değerlendirmesinin bir parçası olarak önerilmez. Birincil tip baş ağrılarının ayırıcı tanısında gerekli değildir. Ancak epileptik nöbet sonrası baş ağrısı çok sık gözlenir. Hastada bilinç kaybı, bilinç değişikliği veya epileptiform bir bozukluk düşünüldüğünde EEG yararlıdır. Auralı migrende, nöbet benzeri semptomları olanlarda ayırıcı tanı için incelenmesi yararlıdır. Kranial görüntüleme (MR, Tomografi vb): Her başı ağrıyana MR veya tomografi çekilmez. Dünyada kabul gören Amerikan Pediatri Akademisi kriterlerine göre tekrarlayan baş ağrısı olan bir çocukta nörolojik muayene normal ise rutin olarak görüntüleme gerekli değildir. Görüntüleme aşağıdaki gibi hikâyesi olan çocuklarda yapılması önerilir: 1. Yeni başlayan şiddetli baş ağrısı olanlar (1 aydan kısa süreli), baş ağrısı tipinde değişiklik olanlar, nörolojik bozukluğu olanlar 2. Anormal nörolojik muayenesi olan çocuklarda (fokal bulgular, intrakranial basınç artışı bulguları, belirgin bilinç değişikliği) ve nöbet de eşlik ediyorsa görüntüleme önerilir. Uykudan uyandıran baş ağrısı, yakınlarında beyin tümörü öyküsü gibi nedenlerle ailenin aşırı endişesi, nadir görülen durumların dışlanması gibi nedenler ile de görüntüleme yapılabilir. 40
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Baş ağrısı tedavisinde nelere dikkat edilmelidir? Bir ilaç vererek bütün baş ağrılarını tamamen düzeltme şansımız olsa ne
güzel olurdu. Ama bunun imkânsız olduğu su götürmez bir gerçektir. İlaçlar yararsızdır demek istemiyoruz ancak doğru kullanılması gerekir. Ayrıca baş ağrısında öncelikli tedavi bilinenin aksine ilaç tedavisi değildir. Baş ağrısına sebep
olan durumlar ortadan kaldırılmadıkça yapılacak tedaviler ya kısa süreli fayda sağlar ya da etkisiz kalır. Çocuklarınıza doktor kontrolü olmadan ağrı kesicilerin sürekli kullanılmasını önermiyoruz. Kolay ulaşılan bu ilaçların fazla kullanımı böbrek, karaciğer gibi hayati organlara zarar verebileceğini unutmayınız.
Baş ağrısı tedavisi nasıl yapılmalıdır? Çocuklarda ara sıra olan kısa süreli ve hafif ağrılar sık görülür ve genellikle özel bir tedavi gerektirmez. Tedavi orta veya şiddetli olan, tekrarlayan veya ilerleyici olan ağrılarda gereklidir. Öncelikle sebebi ortadan kaldırmaya yönelik tedavi seçilmelidir. Örneğin sinüzit için seçilecek ilaç ile hipertansiyon için seçilen tedavi farklıdır. Aynı şekilde hidrosefali ve beyin tümörünün tedavisinde cerrahi müdahale gerekir iken kırma kusuru gibi görme ile ilgili baş ağrılarında uygun gözlük tedavi edici olabilir. Baş ağrısının akut tedavisi ve krizlerin gelmesini, ortaya çıkmasını önleyici ilaç tedavileri farklıdır ve doktor önerisi doğrultusunda yapılmalıdır.
Diğer tedavi seçeneklerimiz nelerdir? Tekrarlayan baş ağrılarında ilaç dışı tedavi seçeneklerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz. Bu tedavilerin bazılarının çocuklar için yeterince başarılı uygulamalar olduğu tartışmalıdır.
1. Baş ağrısını tetikleyen sebepleri ayırt etmek, olabildiğince kaçınmak 2. Davranışsal biyolojik durumların yönetimi • Stresin yönetimi ve kontrolü • Uyku süresi ve kalitesini artırmak • Egzersiz
3. Biofeedback terapileri (Electromyographic, Galvanic skin resistance feedback vb) Daha çok erişkinlerde kullanılır. 4. Kas gevşetme çalışmaları (meditasyon vb). Daha çok erişkinlerde kullanılır. 5. Bilişsel kontrol terapileri. Daha çok erişkinlerde kullanılır. 6. Diyet (tetikleyici yiyeceklerden kaçınmak, kafein kontrolü, mineraller ve vitaminlerin düzenlenmesi) 7. Akupunktur 8. Masaj terapi 9. Aroma terapi
Doç. Dr. Adnan Ayvaz Çocuk Nörolojisi Uzmanı Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Çocuk Nörolojisi Uzmanı Doç. Dr. Adnan Ayvaz çocuklarda ve yetişkinlerde baş ağrısı hakkında bilgi veriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
41
PSİKOLOJİ
PANİK ATAK Panik atak; kişinin belirtilerden dördünün ya da fazlasının birden başladığı 10 dk içinde en yüksek seviyeye ulaştığı, ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık duyma döneminin olması ile adlandırılan bir kaygı bozukluğudur. Çakmak Erdem Hastahanesi’nden Psikolog Emel Koltuk, panik atak hakkında bizleri bilgilendiriyor. Panik atak nedir? Panik atak; çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama veya kalp atışlarının hızlanması, terleme, titreme ya da sarsılma, nefes darlığı ya da boğuluyormuş gibi olma duyumları, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma, denetimi yitireceği ya da çıldıracağı korkusu, ölüm korkusu, 42
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
uyuşma ya da karıncalanma duyumları, üşüme, ürperme ya da ateş basmaları şeklinde kendini göstermektedir. Kişinin bu belirtilerden dördünün ya da fazlasının birden başladığı 10 dk içinde en yüksek seviyeye ulaştığı, ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık duyma döneminin olması ile adlandırılan bir kaygı bozukluğudur. Bir veya iki panik atak geçirip bir daha asla geçirmeyebilirsiniz. Veya ayda bir ya da haftada birkaç atak geçirebilirsiniz. Panik atak sorununa sahip olmanın en zor yanlarından biri bunların kesinlikle
önceden kestirilemez, bu yüzden de kontrol edilemez olmalarıdır. Beklenmedik, yineleyici panik nöbetler yaşayan, yeni nöbet geçirmekten korkan ya da nöbetlerin sonuçları ile ilgili endişeler taşıyan ve bunların sonucu olarak davranışlarını değiştiren birinde panik bozukluğu olduğu düşünülebilir. Panik bozukluğu olan birçok birey agorafobi belirtileri gösterebilir. Agorafobi, açık alanlar, topluma açık
yerler, köprü veya tünellerde bulunmak; otobüs, tren, otomobil ve uçakta seyahat etmek veya çıkışın kapalı olduğu ya da yardım almanın zor olduğu durumlarda bulunmaktan korku ile belirlidir. Birey bu durumdan kaçınabilir, büyük rahatsızlık duyarak katlanabilir veya eşlik eden birine ihtiyaç duyabilir. İlk panik nöbeti sonrasında, birey kaygının bedensel duyumlarına fazlasıyla odaklanabilir ve paniğe yol açacak durumlarla ilgili beklenti anksiyetesi oluşturabilir. Böylece birçok kişi az nöbet yaşayabilir ama durumdan kaçma ihtiyacı ve daha fazla nöbet ile tekrarlayıcı beklentilerden şikayet edebilir. Bu kişiler, hayatlarını “tehlikeye atacak” ya da kendilerini toplum içinde utandıracak panik nöbetler yaşama korkusu yüzünden, evden uzağa seyahat etmek, tren, uçak, araba veya asansöre binmek; caddede yürümek ve bir mağazada alışveriş yapmak gibi eylemleri sıklıkla stres verici olarak tanımlarlar. Panik bozukluğu ve agorafobi olan birçok kişi, nöbetlerin sıklığı, belirsizliği ve nöbeti kontrol edememe sonucunda, çeşitli durumlardan kaçınmaya başlar, bu nedenle hayatlarını kısıtlarlar. Bu durumdaki birçok olguda depresyon oluşur. Panik atak yaşayan kişiler bu durumu genellikle “çok korkutucu, dehşet verici ve yaşamımın en kötü deneyimi” şeklinde tanımlarlar. Panik atak; zaman zaman korku veya rahatsızlık uyandıran bir durumla karşılaşıldığında yaşanabildiği gibi, zaman zaman da beklenmedik bir anda ve nedeni belirsiz olarak da ortaya çıkabilir.
Kişi atak esnasında aşağıda ifade edilen düşünce ve duygulara sahip olmaktadır; • Birdenbire içime nedeni belirsiz bir sıkıntı çöküyor • Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor, bir an duracak sanıyorum • Göğsümde bir ağırlık hissediyorum • Boğulacak gibi oluyorum • Boğazımda bir el var sanki, nefes alamıyorum • Ellerim, ayaklarım odun gibi oldu, hissedemiyorum • Elim, ayağım, yüzüm uyuşuyor, karıncalanıyor • İçime ılık ılık bir şeyler akıyor • Midem hep huzursuz, içim bulanıyor • Bütün vücudumun titrediğini hissediyorum • Elim, ayağım ter içinde, avuçlarımın içi sırılsıklam • Her yanımı soğuk soğuk ter basıyor • Düşecekmişim, bayılacakmışım gibi geliyor • Aklımı kaçıracağımdan korkuyorum • Her an ölecekmişim gibi geliyor • Ölmekten çok korkuyorum • Ya delirirsem Panik ataklar sık tekrarladığında ve daha da önemlisi, mesleki, sosyal ve ailesel anlamda kişinin uyumunu bozduğunda, kısacası kişinin yaşamını olumsuz yönde etkilemeye başladığında, hastalık halini almış demektir. Panik atak geçiren insanlar bir sonraki atağın ne zaman geleceğini korkarak
beklemeye başlarlar. Bu duruma “beklenti kaygısı” denir. Bu beklenti kaygısı kişinin hayat kalitesini bozmakta, kişinin bir çok şeyden kaçınmasına sebep olmaktadır.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
43
PSİKOLOJİ
Değerlendirme Panik atağı acil konsültasyon istenen bozuklukların başında gelir. Acilden sorumlu bir psikiyatr aynı zamanda hastanın içine katılacağı ruhsal sağlık sisteminin de giriş kapısıdır. Bu anlamda psikiyatr, tanıyı koyacak, tedaviyi planlayacak ve klinik gidişi öngörecek uzman kişi olarak görülecektir. Bu sürecin sağlıklı işlemesi iyi ve etkili yapılmış bir ilk değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.
Tedavi Aslında panik bozukluğu kolaylıkla tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Fakat iyi tedavi edilmezse, ilaçlar yeterli dozda ve yeterli sürede kullanılmazsa, yeterli psikolojik tedavisi yapılmazsa rahatsızlık uzayabilir. Yine de panik atağı ya da panik bozukluğunu insanın hayatı boyunca çekmek zorunda kalacağı bir durum olarak değerlendirmemeliyiz. Elimizdeki etkili tedavi yöntemleriyle sorun rahatlıkla çözülebilir. Önemli olan tedavinin bir tarafını eksik bırakmadan, ilaç tedavisini psikolojik tedavi ile desteklemektir.
bu temelde mesajlar iletmesi ya da bazı biyolojik kanıtların ışığında telkinlerde bulunması bu “mit’leri beslemektedir. Psikoterapotik yaklaşım genellikle -eğer öneriliyorsa- ilaç uygulamasının ardından gelen, her zaman kullanılması ve yararlanılması gerekmeyen bir yaklaşım gibi sunulmaktadır. Psikoterapotik yaklaşımlara yönelmemeyi pekiştiren bir başka mit ise panik atağı ve bozukluğunun altında hemen her zaman bir fiziksel hastalık bulunduğuna dair yaygın hekim inancıdır. Temelde ruhsal kökenleri olan bir bozukluk olduğu düşüncesinin daha ikincil kalması buna neden olmaktadır. Bozukluğun bir dizi nörokimyasal değişikliğin ya da sürecin bir sonucu mu, yoksa bedensel duyumların bir felaket biçiminde yanlış yorumlanması sonucunda ortaya çıkan ruhsal bir süreç mi olduğu sorusunun yanıtının her zaman her olguda açık olmadığı söylenebilir.
Neden psikoterapi tedavi gereklidir ya da kullanılmalıdır sorusunun yanıtı mutlaka verilmelidir. Elde edilen bilgiler ışığında şu söylenebilir: İlaçlar panik belirtilerini yatıştırsa, beklenti anksiyetesi ve kaçınma davranışlarını ortadan kaldırsa da, panik atağı geçiren ya da yoğun bir anksiyete duygusu yaşayan bir hastaya var olan durumla baş etme konusunda bir beceri kazandırmamaktadır. İlacın verdiği, atağın kontrol altına alınabileceği ya da şiddetinin azaltılabileceği gibi bir güvence olabilir. Ama bu, aynı zamanda, eğer ilaç olmazsa bu hastalıkla baş edilemeyeceği biçiminde yeni bir çarpıtmaya neden olabilir. Önemli bir diğer nokta, özellikle panik atağı geçiren hastaların genel olarak ilaç kullanma konusunda gösterdikleri duyarlılıktır. İlaç yan etkilerine gösterilen aşırı duyarlılık da kimi zaman “ilaç” kullanma konusunda direnç yaratabilmektedir. Gebelik, fiziksel hastalık ve benzeri nedenlerle ilaç kullanamayan insanların varlığı da psikoterapinin önemini artırmaktadır.
Panik bozukluğunun tedavisi ile ilgili günümüzde halen etkin olan bazı mitleryanlış inanışlar, ilaç tedavisi dışındaki tedavi yaklaşımların öğrenilmesi ve uygulanması olasılığını azaltmaktadır. Panik bozukluğun etyolojisine yönelik biyolojik yönelimli araştırmaların da son yıllarda artış göstermesi, tedavi algoritmalarında yalnızca ilaç tedavisini temel alan yaklaşımların benimsenmesi, panik bozukluğuna özgün olmasa da elde edilen nörobiyolojik bulgular, hem panik atağının hem de panik bozukluğunun tedavisinde “mutlaka ilaç tedavisi gereklidir” ya da “ilk müdahale her zaman ilaçla yapılmalıdır” biçimindeki bir “mit”in egemenlik kazanmasını sağlamıştır. Bir çok araştırmacı ya da klinisyenin izleyenlerine
Panik Bozukluğunun Tedavisinde Etkili Olan Mitler • Panik atağında mutlaka ilaç tedavisi gereklidir. • Acil tedavide öncelik her zaman ilaç tedavisinde olmalıdır. • Panik atağı hastasına her zaman “medikal model” temelinde bir açıklama yapılmalıdır. • Önemli olan yalnızca doğru tanı koymak ve doğru tedavi uygulamaktır. • Panik atağın altıda hemen her zaman fiziksel bir hastalık vardır
44
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Psk. Emel Koltuk Psikolog ve Aile Danışmanı Maltepe Üniversitesi Psikoloji mezunu olan Psikolog Emel Koltuk Panik Atak hakkında bilgilendiriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
45
ÇOCUK SAĞLIĞI
BEBEĞİNİZE ROTA VİRÜSÜ AŞISI YAPTIRDINIZ MI? Rota virüsü dediğimiz virüs tipi, özellikle 6 ay ile 2 yaş arasındaki bebekleri etkileyen, bazen yenidoğan döneminde de rastlanan akut gastroenterit yani mide ve bağırsakların iltihaplanmasına neden olan bir virüstür. Rota virüsü nedir? Rota virüsü dediğimiz virüs tipi, özellikle 6 ay ile 2 yaş arasındaki bebekleri etkileyen, bazen yenidoğan döneminde de rastlanan akut gastroenterit yani mide ve bağırsakların iltihaplanmasına neden olan bir virüstür.
Rota virüsü nasıl bulaşır? 46
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Mikrop bulaşmış su veya kontamine gıdalarla, virüsü taşıyan eller yoluyla bulaşmaktadır. Son araştırmalar özellikle tuvaletten sonra ve yemekten önce ellerin yıkanmaması ile bu virüsün kolaylıkla yayıldığını belirtmektedir. Ayrıca kreş, bakım evleri, anaokulları gibi çocukların bebek yaşta gittikleri mekanlarda görülebildiğinin de altını çizmektedir. Rota virüsü oyuncaklarda da uzun süre canlı kalabilmektedir. Aile içi yayılımı sıktır.
Rota virüsü hastalığının belirtileri nelerdir? Rota virüsü ağız yoluyla vücuda girer. Yaklaşık 2 gün kuluçka dönemi vardır. Bu kuluçka döneminin ardından belirtileri kendini gösterir. Son araştırmalar özellikle kış aylarında daha sık görüldüğünü gösteriyor. Rota virüs enfeksiyonları genellikle bulantı, kusma, karın ağrısı, ateşle başlar ve ishalle devam eder.
Bazen direkt olarak ishalle de başlayabilir. Gaitanın rengi genellikle altın sarısı rengindedir. Özellikle süt çocuklarında kusma ve ishalin neden olduğu Dehidratasyon (sıvı kaybı) gelişebilir. Örneğin; diş çıkarma döneminde olduğu gibi bağışıklık sistemi yetersiz olan, rota virüs aşısı olmayan bebeklerde daha uzun sürer ve daha ağır seyredebilir.
Rota virüsü hastalığının tedavisi nasıldır? Tedavinin başlıca amacı kusma ve ishale bağlı olarak ortaya çıkabilecek dehidratasyonun (sıvı kaybının) önlenmesidir. Bebeğin beslenmesi devam ettirilmelidir. Sık sık, azar azar beslenme yapılmalıdır. Az yağlı veya yağsız gıdalar tercih edilmelidir. Anne sütü var ise kesilmemelidir. İçerdiği şekerden dolayı
ishali ve sıvı kaybını arttıracağından dolayı meyve suyu verilmemelidir. Ağır vakalar gerekirse hastaneye yatırılabilir, serum takviyesi yapılabilir.
Rota virüsü enfeksiyonundan korunma yöntemleri nelerdir? Öncelikle el temizliği, suyun kaynatılması gibi temel hijyen önlemlerinin bulaşmayı minimuma indirdiği belirtiliyor ve yemekten önce ve yemekten sonra, tuvaletten sonra el yıkamanın alışkanlık haline getirilmesi gerekmektedir. En önemlisi de kesinlikle rota virüs aşısı yaptırılmalıdır. Rota virüs aşısı, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek rota virüs enfeksiyonuna karşı koruma sağlar. Aşı 2 ila 6 aylık bebeklere 2 ay arayla 2 doz olarak ağız yoluyla uygulanmaktadır. Aşının yan etkisi fazla bildirilmemiştir.
Uzm. Dr. Ahmet İmadettin Arıkan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Güneşli Erdem Hastahanesi doktoru Uzm. Dr. Ahmet İmadettin Arıkan Rota Virüsü hakkında bilgilendiriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
47
GÖĞÜS HASTALIKLARI
ZATÜRRE (PNÖMANİ) HAKKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER Zatürre Nedir? Belirtileri Nelerdir? Tanısı Nasıl Konulur? Korunmak İçin ne Yapılmalı? Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir? Zatürre ile ilgili merak edilen soruları cevaplıyoruz. Zatürrenin tıbbi adı pnömonidir. Akciğerin iltihabıdır. Bakteri, virüs, mantar gibi çeşitli mikroplarla oluşabilir. En sık görülen, hekime başvurmaya neden olan, en fazla ölüme yol açabilen hastalıklar arasındadır. Özellikle çocuklarda, 65 yaş üstü yaşlılarda, kronik bir hastalığa sahip olanlarda (böbrek, şeker, kalp veya akciğer hastalığı gibi), sigara kullananlarda, bağışıklık sistemini baskılayan bir hastalık veya ilaç kullanımı varlığında daha sık görülür. Toplumda gelişen pnömoniler (TGP), tüm dünyada hastane başvurularının, tedavi giderlerinin, iş-okul günü kayıplarının 48
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
ve ölümlerin önemli bir kısmından sorumludur. Günümüzde antibiyotiklerin yaygın kullanılmasına ve etkin bağışıklama politikalarına bağlı olarak infeksiyon hastalıklarından ölümler giderek azalmakta iken toplumda gelişen pnömoniler halen yüksek hastalık ve ölüm nedenidir. Pnömoni, İngiltere ve ABD’de ölüm nedenleri arasında 6. sırayı; infeksiyonlara bağlı ölümler arasında ise 1. sırayı almaktadır. Ayakta tedavi edilen hastalarda ölüm oranı %1-5 iken, hastanede tedavi edilen olgularda oran
%12’ye, yoğun bakım desteği gerektiren hastalarda ise %40’a ulaşmaktadır. Ülkemizde alt solunum yolu infeksiyonları, ölüm nedenleri arasında %4.2 ile 5. sırada yer almaktadır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda pnömoniden ölüm oranının hastalığın ağırlığı ile ilişkili olarak %1 ile %60 arasında değiştiği ve hastanede tedavi edilen pnömonilerde oranın belirgin daha yüksek olduğu (%10.3-60) gösterilmiştir.
Belirtileri nedir? Ateş, öksürük, balgam çıkarma, göğüs
ağrısı en sık rastlanan belirtilerdir. Nefes darlığı, bilinç kaybı, bulantı-kusma, sık nefes alıp verme, kas-eklem ağrıları, halsizlik gibi belirtiler de görülebilir. Ağır zatürre durumlarında bir hastada deri ve mukozanın mavi renk alması, ciddi nefes darlığı, tansiyon düşüklüğü ve bilinç bulanıklığı olabilir.
Tanısı nasıl konulur? Zatürre belirtileriyle gelen hastalar muayene edildikten sonra çoğunlukla akciğer grafileri çekilerek tanı konur. Ağır zatürre durumlarında ve hastaneye yatması gereken hastalarda kan testleri, bilgisayarlı tomografi ve balgam testleri gibi ileri incelemeler gerekebilir. Zatürreye neden olan mikrobun belirlenmesi için balgam örneğinin incelenmesi gerekir. Ancak çoğu zaman değişik nedenlerle mikrobu belirlemek mümkün olmayabilir.
Korunmak için ne yapılmalı? Altta yatan kronik hastalıkların kontrol altına alınması, dengeli beslenme, hijyenik önlemler, sigara ve alkol alışkanlıklarının kontrolü, pnömokok ve yıllık influenza aşıları ile TGP’nin sıklığı ve ölüm oranı azaltılabilir. Aktif veya pasif sigara içmek TKP’de bağımsız bir risk faktörüdür ve TGP tanısı alan olgulara sigarayı bırakma konusunda tıbbi destek verilmelidir. En sık zatürreye neden olan mikrop pnömokoklardır. Pnömokoklara karşı yapılan pnömokok aşısı (zatürre aşısı) aşağıdaki durumlarda önerilir.
Pnömokok aşısı yapılması öneriler kişiler: • 65 yaş ve üzeri • Kronik hastalık (FEV1 %40 olan KOAH’lılar ile bronşektazi, pnömonektomi (=bir akciğerin cerarahi olarak yerinden tamamen çıkarılması), kalp ve damar, böbrek, karaciğer ve şeker hastalığı olanlar)
• Kronik alkolizm • Dalak disfonksiyonu veya dalağı alınmış olanlar • Bağışıklık yetmezliği ve bağışıklık sistemini baskılayan tedavi kullanımı • Beyin omurilik sıvısı kaçağı olanlar • Pnömokok hastalığı veya komplikasyon riskinin artmış olduğu şartlarda yaşayanlar Aşı, koldan kas içine yapılır. Oldukça güvenilirdir, ciddi yan etkilere pek rastlanmaz. Yaşam boyu bir veya iki kez yapılması çoğu kez yeterli olur. Grip (influenza) de zatürreye zemin hazırlaması açısından tehlikeli olabilir. Her yıl en fazla gribe neden olan mikropların belirlenmesi ile her yıl yeni aşı hazırlanır ve grip aşısının her yıl tekrarlanması gereklidir. Aşı, Eylül, Ekim, Kasım aylarında yapılabilir. Aşı yapılması gereken kişiler aşağıda belirtilmiştir.
Grip aşısı yapılması gereken kişiler: • 65 yaş ve üzeri • Kronik akciğer hastalıkları (KOAH, bronşektazi, bronş astımı, kalp ve damar hastalığı) • Şeker hastalığı, böbrek fonksiyon bozukluğu, çeşitli hemoglobinopatileri olan ve bağışık sistemi baskılanmış kişiler • Yüksek riskli hastalarla karşılaşma olasılığı olan hekim, hemşire ve yardımcı sağlık personeli • Grip yönünden riskli şahıslar ile birlikte yaşayanlar (Altı aydan küçük bebekle yakın ve sürekli teması olanlar) • Güvenlik görevlileri, itfaiyeciler gibi toplum hizmeti veren kişiler • Grip sezonunda gebelik Aşı kas içine yapılır. Ağır yumurta alerjisi olanlara yapılması sakıncalı olabilir. Yapıldığı yerde ağrı, hassasiyet gibi basit yan etkiler olabilir.
Dikkat edilmesi gerekenler Bazen akciğer kanseri gibi hastalıklar zatürre gibi bulgu verebilir. Bazen zatürre mikroplara bağlı olmayabilir. Bu durumların ayrımı için bir göğüs hastalıkları hekimine başvurunuz. Kaynak: Türk Toraks Derneği www.toraks.org.tr
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
49
ESTETİK
ÖRÜMCEK AĞI ESTETİĞİ (GENÇLİK İPİ) Örümcek ağı estetiği hem cilt sarkmalarını düzeltme, hem de cildi canlandırma ve gençleştirme ihtiyaçlarına bir arada cevap veren bir kozmetik uygulamadır. Güneşli Erdem Hastahanesi Dermatoloji Uzmanı Nurcan Afşar örümcek ağı estetiği hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Örümcek ağı estetiği nedir? Örümcek ağı estetiği hem cilt sarkmalarını düzeltme, hem de cildi canlandırma ve gençleştirme ihtiyaçlarına bir arada cevap veren bir kozmetik uygulamadır. En önemli avantajları narkoz gerektirmemesi, poliklinik şartlarında 30-45 dakika 50
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
gibi kısa bir sürede uygulanabilir olması, dikişsiz olması, herhangi bir iz bırakmaması ve hastanın aynı gün günlük hayatına geri dönmesi olarak sıralanabilir. Lokal anestezi sonrası, cilt altına asma, germe ve cilt yenileme özelliği olan ipler yerleştirilir. Bu ipler insan doğası ile tam uyumlu, eriyebilir özelliktedir. İşlemden hemen sonra gözle görülür bir
kaldırma etkisi sağlanırken, iplerin cilt altında kaldıkları sürece kollajen yapımını uyarmaları sayesinde haftalar ve aylar içinde devam eden bir gençleşme etkisi ortaya çıkmaktadır. Uygulama sonrası birkaç gün devam eden hafif ödem ve morluk dışında herhangi bir yan etkisi yoktur. Kullanılan iplerin özelliğine göre değişmekle birlikte, 2-12 ay içinde iplerde
erime gerçekleşir ve 2-4 yıl kadar süren bir etki elde edilir.
bir gençleşme sağlayan, oldukça etkin ve pratik bir yöntemdir.
Özellikle yüz bölgelerindeki sarkmaların tedavisinde uygulanan ameliyatsız yöntemler arasında, gün geçtikçe daha popüler hale gelmektedir. En sık yüz bölgesindeki sarkma ve kırışıklıkların düzeltilmesinde, gıdı sarkmalarında, yüz hatlarının ve elmacık kemiklerinin belirginleştirilmesinde ve kaş kaldırmada kullanılmasında rağmen, vücuttaki daha birçok bölge bu yöntemle başarıyla tedavi edilmektedir. Buna meme ve popo dikleştirme, koltuk altı ve uyluk sarkmalarının düzeltilmesi, karın germe, dudak şekillendirme, burun kaldırma, ellerdeki yaşlanma etkilerini giderme gibi örnekler verilebilir. Yani vücudun her bölgesine uygulanabilen, gerçek ve doğal
Kozmetik uygulamalarda “tekrar yapılmadığında eskisinden daha kötü olur mu?” sorusuna sıkça rastlamaktayız. Örümcek ağı estetiği tekrarlanabilir bir uygulamadır ve tekrarlanmadığında cilt eskisinden daha kötü hale gelmez. Bir diğer sık karşılaşılan soru da “yüzümde yapmacık bir görüntü olur mu, ifadem bozulur mu, yüzüm çok şişer mi” şeklindedir. Kesinlikle yüzde ifade değişikliği, doğallıktan uzaklaşma ve şişirici etki oluşturan bir yöntem değildir, sonuçları son derece doğaldır.
Sonuç olarak: - Ameliyatsız bir işlemdir - İnsan doğasına uyumludur, yan etkisi yoktur - 30-45 dakika sürer - Dikişsizdir - Anında gözle görülür bir germe ve kaldırma etkisi oluşur - Zaman içinde artan bir gençleşme ortaya çıkar - Etkisi 2-4 yıl sürer - Vücudun her bölgesinde kullanılabilir - Doğal bir gençleşme sağlar
Uzm. Dr. Nurcan Afşar Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu olan Güneşli Erdem Hastahanesi doktoru Uzman Doktor Nurcan Afşar Örümcek Ağı Estetiği hakkında bilgilendiriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
51
ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ
Op. Dr. Abdullah Şarlak Ortopedi ve Travmatoloji Cumhuriyet Üniversitesi mezunu olan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Abdullah Şarlak, Kemik Kırıklarının Kaynama Süreleri ile ilgili bilgilendiriyor.
KEMİK KIRIKLARININ KAYNAMA SÜRESİ Kırık kaynaması hastanın yaşına, kırığın cinsine göre 3 haftadan başlayıp 4-6 aya kadar uzayabilir. Hastanın yaşam kalitesini azaltan ve zorlayan bu sürecin kısalması amaçlanır. Çakmak Erdem Hastahanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Abdullah Şarlak, kemik kırıklarının kaynama süreleri hakkında bilgi veriyor. Kırık kaynaması hastanın yaşına, kırığın cinsine göre 3 haftadan başlayıp 4-6 aya kadar uzayabilir. 1 aylık bebekte 10 günde iyileşen kırık ileri yaşta 6 ayda iyileşmektedir. Hastanın yaşam kalitesini azaltan ve zorlayan bu sürecin kısalması amaçlanır. Burada en önemli faktör yeterli ve dengeli beslenmedir. Süt ve süt ürünleri mutlaka tüketilmelidir. Doğru ve iyi beslenebilen hastanın ek vitaminler ve minerallere ihtiyacı yoktur. Düzenli egzersiz olumlu etkendir. Kırığın yerine göre yürüyüş ya da aktif hareketler yapılmalıdır. Güneş ışınları D vitamininin tek kaynağı ve altın standarttır. Mutlaka evin dışında açık havada güneşlenmelidir. Bunun için en uygun saat mevsime göre değişmekle 52
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
birlikte sabah 10:00-11:00 arası ve öğleden sonra 14:30-15:30 arasındaki 20’şer dakikalık 2 periyottur. Kırık kaynamasını geciktiren, hatta engelleyen olumsuz faktörlerin başında sigara gelir. Sigaranın bu olumsuz etkisi birçok araştırmada gösterilmiştir. Bu periyotta sigara hiç tüketilmemelidir. Beslenme bozuklukları, osteoporoz (kemik erimesi) ve özellikle kontrol altında olmayan DM (şeker hastalığı), dolaşım bozuklukları (varis vb.) kırık kaynamasını engelleyen faktörlerin en önemlilerindendir. Bu durumların uygun dahiliye konsultasyonları ile önüne geçilip tedavi edilmesi gerekir. Tiroid hastalıkları, anemi (kansızlık) tedavi edilmelidir. Bunların tedavisiz kalması kırık iyileşmesine engel olur. Bu arada kullanılan NSA’ı (ağrı kesicilerin) uygunsuz dozda kullanılması da kırık
iyileşmesini bozar. Dikkatli olunmalıdır. Radyasyon, kanser ilaçları, steroidler kırık üzerinde olumsuz etki yaparlar. Bu nedenle uygun merkezlerle koordinasyon sağlanmalıdır. Günümüzde tekrar popüler olmaya başlayan paça çorbasının faydalı olduğu gösterilir. Bilimsel veriler yoktur. Ancak damak zevki olanların yemesi hiç bir sakınca yaratmaz. Son dönemlerde uygulanmaya başlayan Wperberih O2 tedavisi, USG ile yapılan uyarılar, elektriksel dalgalar, düşük kuvvette lazer uygulamaları ve pentoksifilin benzeri ilaçlar kemik kaynamasında umutları arttırmaktadır. PTH, büyüme faktörü, prostuoglandinler ilaç olarak kullanılması konusunda araştırmalar sürmektedir.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
53
DERMATOLOJİ
SOĞUK HAVALARDA AYAK MANTARINA DİKKAT! Havalar giderek soğuyor. Artık her şeyi üst üste giyinmeye başladık. Üst üste çoraplar giyerek, yoğun korumalı ayakkabılarla ayaklarımızı sıcak tutmak isterken, ayak mantarlarının ortaya çıkmasına sebep olabiliriz. Havalar giderek soğuyor. Artık her şeyi üst üste giyinmeye başladık. Özellikle de bu mevsimde ayakları sıcak tutmak, bir çok hastalıktan korunma açısından önemli. Fakat unutmamak gerekiyor ki her şeyin fazlası zarar. Üst üste çoraplar giyerek, yoğun korumalı ayakkabılarla ayaklarımızı sıcak tutmak isterken, ayak mantarlarının ortaya 54
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
çıkmasına sebep olabiliriz. Ortaya çıkan bu ayak mantarları yaşam kalitemizi düşürerek yıllarca sürebilir hatta tedavi edildiğinde bile tekrar ortaya çıkabilir. Ayak mantarı (tinea pedis) başlıca ayak parmak aralarını tutan ayak enfeksiyonudur. Ayak parmak araları dışında ayak tabanı ve ayak üst kısmında da görülebilir. Ayak parmak aralarında beyazlık, kepeklenme, soyulma, yarıklar
şeklinde; ayak tabanlarında ise en sık kuru kalın kepeklenmeler şeklinde olur. Ayak mantarı erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür. Ayakkabılar içindeki nemli-sıcak ortam ve ayaklardaki aşırı terleme mantar oluşumunu kolaylaştırır. Dolaşım bozukluğu, varis gibi damar hastalığı olanlarda ayak mantarı ile birlikte tırnak mantarı da sık görülür. Banyo veya ayak yıkama işlemlerinden
Uzm. Dr. Pınar Kulluk Öztürk Dermatolog 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan, Dermatoloji Uzmanı Pınar Kulluk Öztürk, soğuk havalarda ayak mantarı olmaması için önerilerde bulunuyor.
sonra ayak parmak aralarının iyi bir şekilde kurulanması ve hava geçiren rahat ayakkabıların kullanılması mantarın önüne geçilmesini sağlar. Ayak mantarı en sık 3. ve 4. parmak aralarında oluşur. Parmak arasında gri beyaz bir deri görülür, çoğu zaman kötü bir koku da buna eşlik eder. Ayak tabanında keskin sınırlı, düzensiz, kepekli ve kalın alanlar şeklinde kendini gösterir. Tabanlarda çatlaklık da yapabilir. Ayak mantarı bazen sulu küçük baloncuklar şeklinde de ayak tabanı ve yan kısımlarında görülebilir.
• Bir çorap üst üste günlerce giyilmemeli • Kış mevsiminde uzun süre botların içinde ve havasız kalan terleyen ayaklarda mantar enfeksiyonu çok rahat oluşur.
Kışın eve girer girmez çoraplar çıkarılmalı, ayakların hava alması sağlanmalı • Ayak mantarı şeker hastalığı olan kişilerde daha sık görülür ve büyük sorunlara neden olabilir. Eğer diyabet hastası iseniz bu korunma yollarına daha fazla dikkat etmeniz gerekir.
Bu hastalık yıllarca sürebilir ve dönem dönem artış olabilir. En önemli sıkıntı mantardan dolayı oluşan ikincil bakteriyel enfeksiyonlardır. Tanı, mantar düşünülen alandan alınan kazıntının mikroskop altında incelenmesi veya kültür alınması ile konulur. Hastalık tedaviye rağmen tekrarlayabilir. Kalın kepekler tarzında olan ayak mantarı var ise kremler tek başına yeterli olmayabilir, uygun hap tedavileri de gerekir.
Ayak mantarından nasıl korunuruz ? • Ayaklar temiz ve kuru tutulmalı • Ayağı vuracak rahatsız dar ayakkabılar kullanılmamalı. Dar burunlu, yüksek topuklu, eski, yıpranmış ayakkabılar kullanılmamalı, başkasının ayakkabısı giyilmemeli Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
55
KADIN DOĞUM
GEBELİK VE ŞEKER HASTALIĞI Şeker hastalığı gebeliklerin yüzde altısında görülür ve iki şekilde görülür. Gebelik öncesi var olan şeker hastalığı ve gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı. Çamlıca Erdem Hastahanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Operatör Doktor Şükran Akalın gebelik ve şeker hastalığı hakkında bizi bilgilendiriyor. Şeker hastalığı gebeliklerin yüzde altısında görülür ve iki şekilde görülür. Gebelik öncesi var olan şeker hastalığı ve gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı. Bunların çoğunu gebelik oluşturur. Gebelik şekeri anne adaylarında gebelik öncesinde şeker hastalığı olmamasına rağmen gebelik döneminde kanda şeker seviyesindeki yükselmedir. Gebelik öncesi var olan şeker hastalığında anomali riski gebelik şekerine göre daha fazladır ve bebekte sinir sistemi gelişimini desteklemek için folik asit desteği gerekir. 56
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Annede kan şekeri yükselmesi bebekte de yükselmeye ve insülin seviyesinin artmasına neden olur bu da bebekte fazla kilo alımına, akciğer gelişiminde gecikmeye, bazı kalp ve sinir sistemi hastalıklarına neden olur.
hastalığı tanısını herkes için koydurur. Bunun dışında 24-28. gebelik haftaları arasında glukoz tolerans testi yapılır, 50 gr tarama ve yüksek çıkanlarda 100 gram tanı testi yapılabileceği gibi, tek sefer 75 gram şeker tolerans testi de yapılabilir.
Gebelik şekeri nasıl belirlenir?
Gebelik şekerinin anne ve bebek açısından riskleri nelerdir?
Açlık kan şekerinin 126 dan büyük olması ya da rastgele ölçülen kan şekeri değerinin 200’den büyük olması şeker
İnsülinin keşfedilmediği 1920 yıllarından önce gebelik şekeri anne ve bebek şekeri
ölümlerinden sorumlu olabiliyordu. Gebelik öncesi şeker gebelik şekerinden daha risklidir. Kontrol edilmesi daha anomalilere olmak üzere birtakım anomalilere sebep olabilir. Gebelik şekerinin mutlaka şeker tolerans testi ile belirlenmesi ve tedavi edilmesi gerekir. Aksi takdirde anne adaylarında gebelik zehirlenmesi, yüksek tansiyon, erken doğum ve düşük gibi sorunlar şeker hastası olmayan gebelere göre daha yüksek olur.
Gebelik şekeri bebekte ne gibi riskler oluşturur? • Bebeğin iri olması • Doğumun ardından yaşanabilecek solunum sıkıntısı • Bebeğin normalden küçük doğması • Bebekte doğum sonrası kan şekeri düşmesi • Bebekte sarılık olması • Kalp anomalileri • Beyin anomalileri • Böbrek anomalileri • Sindirim sistemi ve kulak anomalileri
Gebelikte şeker hastalığı belirtileri neler olabilir? • Annede susuzluk hissi • Kilo kaybı • Aşırı yemek yeme isteği • Sık idrara çıkma isteği • Yorgun ve halsiz hissetme gibi belirtiler olabilir. Ancak her gebede bu belirtiler olmaz. Bu nedenle şeker tolerans testi yapılmalıdır.
Op. Dr. Şükran Akalın Kadın Hastalıkları ve Doğum Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Op. Dr. Şükran Akalın, Gebelik ve Şeker Hastalığı hakkında bilgilendiriyor.
Gebelik şekeri nasıl tedavi edilebilir? Gebelik şekerinde tedavideki amaç açlık kan şekerini 93’in altına, yemekten bir saat sonra 140 ve iki saat sonra 120’nin altına düşürmektir. Gebelik öncesinde şeker hastalığı var ve insülin kullanıyor ise 3 ara ve 3 ana öğün ve günlük 2400 kilokalori diyetlerine uymaları gerekmektedir. Gebelik Şekerinde 20002200 kilokalori günlük ve 3 ana ve 3 ara öğün diyet yapmalıdırlar. Haftada üç dört defa 20-30 dakikalık yürüyüş arzında egzersiz yapmalıdırlar. Kan şekeri kontrol edilemez ise insüline geçilmelidir.
Bir gebelikte oluşan şeker hastalığının tekrarlama riski
yüzde 60’tır. Şeker hastası olan anne adaylarının bebeklerinde tip 2 diyabet riski normale göre 20
kat
fazladır.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
57
BİZDEN HABERLER
EN ÖZEL ANINIZI DOĞUM FOTOĞRAFÇIMIZ İLE UNUTULMAZ YAPIYORUZ Bebeğinizi ilk kucağınıza aldığınız bu özel anda heyecanınıza ortak olup her anınızı titizlikle fotoğraf lıyoruz. Fotoğraf çekimleri doğum öncesi aileniz ile birlikte odada başlar. Bebeğimizin fotoğrafları doğum anında ameliyethanede veya doğumhanede, doğum sonrası ise ilk muayenesi sırasında bebek odasında çekilir.
• Çerçeveli fotoğraf(13*18 cm) • Fotoblok Fotoğraf (35*50 cm) • Panoramik Albüm Doğum sürecinde çekilen fotoğraflardan en iyi 50 tanesinin kullanıldığı kişiye özel albüm tasarımı tarafımızdan hazırlanır ve ailenin onayına sunulur. Onaylanan tasarım baskıya alınır ve aileye 15 gün sonra teslim edilir.
Doğum Odası Süslemeleri 1.Paket
Aile fotoğrafları çekimleri anne ve bebek odaya getirildikten sonra normal doğumda aynı gün, sezaryen doğumda ise bir sonraki gün yapılır.
DVD Paketi DVD Doğum sürecinde çekilen tüm fotoğraflar aynı gün DVD olarak aileye teslim edilir.
Albüm Paketi • DVD 58
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
• • • •
Kapı süslemesi Anne yatak ayak ucu süslemesi Bebek puseti süslemesi Şerbet sürahisi ve ikram kadehleri
2.Paket • Kapı süslemesi • Anne yatak başucu ve ayak ucu süslemesi • Oda tavanına sabit balon süslemesi • Bebek puseti süslemesi • Bebek şekerleri • İkram kurabiyeleri • Şerbet sürahisi ve ikram kadehleri • Etiketli su şişeleri
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
59
ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ
GELİŞİMSEL KALÇA DİSPLAZİSİ Daha çok doğuştan kalça çıkığı olarak bilinen fakat aslında kalça ekleminde tam bir çıkık söz konusu olmayan gelişimsel kalça displazisi yenidoğan bebeklerde sık karşılaşılan bir sağlık problemidir. Gelişimsel kalça displazisi sade bir anlatımla uyluk kemiğinin yuvarlak baş kısmının yerleştiği kalça çukurunun tam olarak gelişememesi ve bu nedenle uyluk kemiği başını tam olarak kavrayamaması ve çıkık gelişmesine yatkın olma durumudur. Bu problemin doğum sonrası gözden kaçması ve yeterli takip ve tedavi uygulanmaması ileriki dönemlerde problem kaynağı olabilir. Gelişimsel kalça displazisi, doğuştan kalça çıkığından yaklaşık 5 kat daha sıklıkla görülmektedir. Yenidoğan bebeklerde rutin muayene sırasında kolaylıkla tespit edilebilir. Bu durumun gelişmemesi için önleyici bir tedbir bulunmamaktadır. Erken tespit çok önemlidir. Risk faktörleri içinde makat pozisyonu, ilk bebek, dişi cinsiyet, aile öyküsü ve amnion sıvısı azlığı sayılabilir. Görülme sıklığı yaklaşık her 200 doğumda birdir. 60
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Tanısı nasıl konur? Dikkatli bir fizik muayene ile kalça ekleminden ses gelmesi veya kalça ekleminde zorlama ile çıkık oluşması ile tanı konulabilir. Kalça hareketleri genelde kısıtlı olup, ebeveynler bez değişimi sırasında problemi fark edebilir. Eğer muayenede şüpheli bir durum saptanmışsa ilk 5 ay içindeki bebeklerde ultrason, 5 ay sonrası bebeklerde ise kalça grafisi ile problem radyolojik olarak değerlendirilebilir.
Nasıl tedavi edilir? Kalça displazisi tedavisi ne kadar erken başlanırsa tedavi sonuçları o kadar başarılı olur. Eğer kalça eklemine çıkık mevcutsa ilk 6 hafta içinde, çıkığın yerine
oturtulması gereklidir. Takiben kalça eklemini gövde ile 90 derece açı ile ve bacakları birbirinden ayrık tutan bir cihaz (Pavlik bandajı vb.) veya daha büyük bebeklerde alçı ve atel kullanımı gerekir. Cihaz kullanımı sırasında periyodik olarak kalça ekleminin klinik durumunun değerlendirilmesi gereklidir. Kalça ekleminde çıkık veya gevşeklik tamamen düzelene kadar cihaz kullanılmalıdır. Erken başlanılan tedavilerde sonuçlar yüz güldürücü olup, cerrahi müdahale nadiren gerekmektedir. Bu tür kalça yapısına sahip bebeklerin yetişkin yaşlarda da kalça problemi yaşama durumu söz konusu olmasına rağmen tedavinin can alıcı tarafı bebeklik çağında kalıcı kalça çıkığı gelişmesini engellemektir. Tüm ebeveynlerin gözlediği gibi bebekler sırtüstü yatırıldıklarında bacaklarını
kendilerine doğru çeker ve her iki yana doğru açarlar. Bu pozisyon bebekler için en rahat pozisyon olduğu gibi, kalça gelişimi için de uygun pozisyondur. Bebeklerin bu postürünü bozan hareketler, ki ülkemizde azalmış olsa bile halen devam eden bebeklere kundak yapılması alışkanlığı ve bebeklerin bacaklarını rahatça hareket ettiremeyecek şekilde kalın giydirilmesi bebekler için risk oluşturmaktadır. Kundak benzeri uygulamalar kendiliğinden düzelebilecek kalça displazisi varlığında bile ileride ciddi problemlere neden olabilecek tam kalça çıkığı gelişmesine neden olabilir. Bu yüzden tüm bebeklerde ve özellikle kalça displazisi olan bebeklerde kundak uygulamasından kaçınılmalıdır. Doğum sonrası tıbbi takibi yetersiz olan ve kundak uygulaması yapılan bebeklerin önemli bir kısmında, gelişen kalça çıkığı ancak bebek yürümeye başladıktan sonra farkedilmekte ve bandaj ve korse ile tedavi şansı kalmamakta, tek tedavi seçeneği olarak genellikle cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Sonuç olarak doğuştan kalça displazisi doğum sonrası dikkatli bir muayene ile tespit edilebilen bir sağlık problemidir. Takiben bu riskli bebeklerin bir Ortopedi hekimi tarafından yakın takibi ve basit bandaj veya atel uygulamaları yüz güldüren sonuçların alınması için yeterlidir. Aileye düşen görev ise bebeğin tıbbi takibini düzenli yaptırmak ve kundak uygulamasından kesinlikle uzak durmaktır.
Op. Dr. Güven Genç Ortopedi ve Travmatoloji Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Güneşli Erdem Hastahanesi doktoru Op. Dr. Güven Genç Gelişimsel Kalça Displazisi hakkında bilgilendiriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
61
PSİKOLOJİ
EVLİLİK BİR UYUM SÜRECİDİR Çiftlerin evliliklerinde mutlu olabilmeleri için aynı mı olmaları gerekir? Aynı karakter, aynı zevkler, aynı istekler, aynı bakış açıları... Evlilik bir uyum sürecidir. Çiftler, birbirlerinin bireysel farklılıklarını kabul ederler ve birbirlerine uyum sağlarlar. Çakmak Erdem Hastahanesi Psikoloğu Berrak Akkan, evlilikteki iletişim problemleri hakkında bilgi veriyor. Evlilik birbirinden farklı iki insanın hayatlarını birleştirmesi olarak tanımlanabilir. Burada farklı olarak nitelendirdiğimiz kavram; farklı kültürlerde, farklı ailelerde yetişmiş, farklı yaşantılara sahip iki ayrı bireydir. Her ne kadar yakın ve benzer olarak tanımlansa bile tüm aileler çeşitli faktörlerin etkisi sebebiyle birçok açıdan birbirinden ayrılır. Dolayısıyla her ailenin yetiştirdiği birey tek ve özeldir. Evlilik; iki farklı insanın ortak bir yaşam kurma süreci olduğu için, bu süreçte fikir ayrılıkları yaşanması oldukça doğaldır. Bu fikir ayrılıkları sonucu doğan tartışmalar doğru şekilde yönetildiği takdirde, çiftlerin ilişki dinamiğini olumlu yönde etkileyecektir. Peki nedir tartışmayı doğru şekilde yönetmek? Öfkeyi kontrol 62
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
etmek, dinlemek ve yapıcı olmak. Detaylandıracak olursak; dinlemek evliliğin anahtar eylemidir, çiftler her daim birbirlerini dinlemeli ve anlamaya çalışmalıdırlar. Tartışmalar esnasında eşin kendini anlatmasına fırsat vermek, onu etkin bir biçimde dinlemek çözüme ulaşma yolunda yapılması gereken en önemli şeylerin başında gelir. Tartışma sırasında tarafların öfkelerini kontrol edebilmesi tartışmanın ve sorunun gidişatı açısından oldukça önemlidir. Seslerin yükseldiği, hatta şiddetin baş gösterdiği kavgalar; ilişkilere çözülmesi güç ve zaman alacak zararlar verebilmektedir. Durumun bu aşamaya gelmesini önlemek amacıyla en başından öfke kontrolünün sağlanması gerekir. Fikir ayrılıkları, kızgınlıklar, kırgınlıklar,
tüm sorunlar; sesler yükselmeden, sakin bir biçimde ifade edilebilir. Konuların bu şekilde imasız, olduğu gibi net bir biçimde, sakince konuşulup tartışılması; problemleri çok daha kolay ve hızlı bir biçimde kalıcı olarak ortadan kaldırır. Bunun sonucunda da çiftler birbirlerine olan saygılarını muhafaza etmiş olurlar. Ayrıca çiftler sorunların üzerini kapamamalıdırlar. Bazı sorunların kendiliğinden hallolmasını beklemeden, tartışmalı ve konuşmalıdırlar. Çünkü sorunların kendiliğinden düzeleceği düşünülen bu süreçte pek çok sorun su yüzüne çıkabilir. Yukarıda bahsettiğim gibi gerçekleşen tartışmalar çiftlere zarar vermek yerine, eşler arası uzlaşma sağlar ve ilişkiye katkı sağlar.
Mutlu evliliğe giden yolda önemli kavramlardan bir diğeri ise güvendir. Aslında çiftler arasındaki çoğu sorunun altında yatan sebep, ilişkideki güvensizliktir. Güven oluşturmanın ve bu güveni kaybetmememin tek yolu ise her daim dürüst olmaktır. Çiftler her koşulda ve durumda birbirlerine karşı dürüst olmalıdır. Bir diğer en önemli kavram ise; çiftlerin ‘biz’ olurken aynı zamanda ‘ben’ olmayı koruyabilmeleridir. Şöyle ki; eşlerin birbirlerinden ayrı geçirdikleri zamanlar olmalıdır. Örneğin; farklı hobiler edinmek gibi. Yani çiftler birbirleriyle geçirdikleri vakit haricinde; kendilerine ait zamanlarda, farklı aktiviteler yapmalıdırlar. Mutlu evliliğin temelinde yatan şey çiftlerin birbirleriyle konuşabiliyor olmasıdır. Eşler birbirlerine düşüncelerini, isteklerini, sorunlarını, eleştirilerini, rahatsızlıklarını, mutluluklarını, mutsuzluklarını rahat bir biçimde söyleyebilmelidir. Bazen çiftler kendileri bir şey yapmadan eşleri tarafından anlaşılmayı beklerler. Fakat bu gerçekleşmesi her daim mümkün olmayan bir istektir. Bu beklenti içindeki eş, bu süreçte oldukça yanlış yargılara varabilir. Bu sebeple çiftler birbirlerine taleplerini açık bir şekilde iletmelidirler. İlişkilerinde yaşadıkları problemlerle başa çıkmakta zorlanan veya ilişkilerini geliştirmek isteyen çiftler; çift ya da evlilik terapisine başvurabilirler. Çift terapisinde amaç; çiftler arasında yaşanan zorlu ve sıkıntılı süreçlerin ele alınarak çatışmaların çözülebilmesi ve gelişiminin sağlanmasıdır. Çiftlerle olan çalışmaların uzun vadeli etkisi amaçlanır. Terapiye katılan bireyler, kendileri ve eşleriyle ilgili yeni birçok şey öğrenirler. Çiftlerin problemlerle baş etme ve iletişim becerileri edinilmesi sağlanır.
Psk. Berrak Akkan Psikolog Maltepe Üniversitesi mezunu olan Psikolog Berrak Akkan evlilikteki iletişim problemleri hakkında bilgilendiriyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
63
GÖZ HASTALIKLARI
DİYABETİN GÖZ VE GÖRMEYE ZARARLARI Diyabet göz de dahil olmak üzere birçok organımıza zarar verebilmektedir. Diyabetin yol açtığı göz sorunları gelip geçici görme bozukluklarından, çift görmeye, körlük yani kalıcı görme kaybına kadar geniş bir yelpazede yer alır. Çakmak Erdem Hastahanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Sinan Yakut, diyabetin göz ve görmeye verdiği zararlar hakkında merak edilenleri yanıtlıyor. Diyabet (şeker hastalığı) nedir?
İnsülin salınımı veya insülin etkisinin yetersizliğine bağlı olarak kan şekerinin artmasıyla (hiperglisemi) kendini gösteren metabolik bir hastalıktır.
Kaç çeşit diyabet vardır? İki çeşit: 1) İnsuline bağlı diyabet, tip 1 olarak da bilinmektedir. Sıklıkla 10 ile 20 yaşları 64
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
arasındaki insanlarda gelişmesine rağmen, daha yaşlı insanlarda da ortaya çıkabilir. 2) İnsuline bağlı olmayan diyabet, tip 2 olarak da bilinmektedir ve sıklıkla 50 ile 70 yaş arasındaki insanlarda gelişir. Diyabet göz de dahil olmak üzere birçok organımıza zarar verebilmektedir. Diyabetin yol açtığı göz sorunları gelip geçici görme bozukluklarından, çift görmeye, körlük yani kalıcı görme kaybına kadar geniş bir yelpazede yer alır.
Diyabet, 20 ile 65 yaş arasındaki insanlarda görülen körlüğün en sık nedenidir. Diyabetlilerde katarakta daha sık ve daha erken yaşlarda rastlanır. Ancak hastanın görmesini etkileyecek başkaca bir göz sorunu yoksa son derece başarıyla gerçekleştirilen katarakt ameliyatı sonrasında hasta iyi bir görmeye sahip olmaktadır. Diyabete bağlı görülen körlüğün en sık nedeni ise “Diyabetik Retinopati” dir.
Diyabetik retinopati nedir?
Diyabetik Retinopati
Diyabet, gözün özellikle sinir tabakasını (retina veya ağ tabaka) ve bu tabakadaki kılcal damarları etkileyerek çalışmasını bozmakta ve görme kayıplarına yol açmaktadır. Şeker hastalığına bağlı retina bozukluklarına diyabetik retinopati adı verilmektedir. Kör olma riski şeker hastalarında, şeker hastası olmayanlara göre 25 kat daha fazladır.
Diyabetik retinopatinin sebepleri nelerdir?
Normal göz
Diyabetik retinopatinin meydana gelmesinde rol oynayan risk faktörlerinin başında şeker hastalığının süresi gelmektedir. Şeker hastalığının süresi arttıkça gözde hasar yapma riski de artar. Özellikle diyabet tanısından itibaren 10 yıllık süreden sonra retinopati görülme sıklığı artmaktadır. Tip 1 veya insüline bağımlı genç diyabetiklerde ergenlik çağından sonra retinopati görülme sıklığı yaş ile ilgili olarak artmaktadır. Kan şekeri kontrolü önemli bir faktördür. Kan şekerinin düzensiz seyretmesi, ani kan şekeri yükselmesi ve düşmesi, retinanın bozulmasını ve hastalığın
ilerlemesini kolaylaştırmaktadır. Bununla birlikte, iyi bir metabolik kontrol gözde hasar yapma riskini ortadan kaldırmamaktadır. Ayrıca gebelik, hipertansiyon, kan
yağlarının yüksekliği (hiperlipidemi), böbrek hastalığı, kansızlık (anemi) ve sigara kullanımı şekerin göze zararını ağırlaştıran diğer faktörlerdir.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
65
GÖZ HASTALIKLARI
Diyabet gözde ne gibi hasarlar yapmaktadır? Şeker hastalığı retinadaki kılcal damarların yapısını bozmakta, hücre kaybına yol açarak damar geçirgenliğinin bozulmasına, sarı nokta bölgesinde sıvı (ödem) ve yağlı maddelerin birikmesine ve beraberinde kılcal damarların tıkanarak beslenmeyen alanların ortaya çıkmasına neden olur. Retinada kendiliğinden kanayabilen yeni hassas damarlar oluşabilir. Bu yeni oluşan hassas damarlar retinanın önünde ve içinde kanamalar oluşturarak gözün arka boşluğuna sızabilir. Retinada damarlı zarlar oluşarak retina dekolmanı da oluşturabilmektedir. Hastalığın daha ileri evrelerinde de ağrılı göz içi basıncı yükselmesi (glokom) ortaya çıkabilir. Hastalık ve komplikasyonları tedavi edilmezse körlükle sonuçlanabilmektedir.
Diyabetik retinopati önlenebilir mi? Diyabetik retinopatinin gelişiminin veya varlığında ilerlemesinin önlenmesi için uzun yıllardır araştırmalar sürdürülmektedir. Umut verici çalışmalar olsa da henüz bu amaçla kullanılabilecek kesin önleyici bir ilaç tedavisi yoktur. Ancak diyabetik retinopatiye bağlı görme kaybını erken tanı, düzenli takip ve de kan şekeri kontrolünün sağlanması ile önlemek mümkündür. Kan şekeri kontrolünün hem tip 1 diyabetli hem de tip 2 diyabetlilerde diyabetik retinopatinin gelişiminin geciktirilmesi ve erken evrelerde ilerlemesinin yavaşlatılmasında etkili olduğu uluslararası ve çok merkezli büyük çaptaki çalışmalarla gösterilmiştir.
Hastalar hangi şikayetlerle göz doktoruna başvurur?
hastanın şikayetleri ortaya çıkmadan diyabetik retinopatinin saptanması ve görmeyi tehdit edecek hale geldiğinde müdahale edilerek görme kaybının engellenmesidir.
Diyabetik retinopati en erken evrelerde hiçbir şikayete yol açmaz. Hatta ileri evrelere kadar hastanın görme şikayeti olmayabilir veya görme kaybı yavaş ilerlediğinden kişi günlük yaşamını etkileyecek derecede görme bozukluğu gelişene kadar farkına varmayabilir.
Diyabet hastalarının ne sıklıkla göz muayenesi olması gerekir?
Hastalarda, genellikle yavaşça ilerleyen görme azalması olabileceği gibi ani görme kayıpları da olabilir. Bu da, şeker hastalarının muayenelerinin, diyabet uzmanı ile birlikte göz doktoru tarafından yapılmasının önemini göstermektedir. Erken teşhis ve tedavi ve sık kontrollerle birçok diyabetli hastada ciddi görme kayıpları engellenebilmektedir. Zaten diyabetlilerde göz muayenesinin amacı
Şeker hastalarında retina normal ise yılda bir kez muayene yapılmalıdır.
Şeker hastalarında; gençlerde ergenlik çağından itibaren, 30 yaşından sonra ortaya çıkan bireylerde ise teşhis konulduğunda mutlaka göz muayenesi yapılmalıdır.
Retinopati başladığında ise takip süresi 3-4 aylık sürelere indirilebilir.
Op. Dr. Sinan Yakut Göz Hastalıkları İstanbul Üniversitesi mezunu olan Göz Hastalıkları Uzmanı Sinan Yakut, Diyabetin Göz ve Görmeye Zararları hakkında bilgi veriyor.
66
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
67
HASTA HAKLARI
HASTA HAKLARI NEDİR? Hasta ile sağlık çalışanları arasında bireysel ve toplumsal düzeyde ortaya çıkan; sağlık çalışanlarının hastaya, hastanın sağlık çalışanlarına karşı görev ve sorumluluklarıdır. 1. Sağlık hizmetlerinden adalet ve hakkaniyete uygun olarak yararlanma hakkı Hasta, adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere, sağlık hizmetlerinden ihtiyaçlarına uygun olarak faydalanma hakkına sahiptir.
2. Bilgi isteme hakkı Hasta, sağlık hizmetlerinden nasıl faydalanabileceği konusunda bilgi isteyebilir. Bu hak, hangi sağlık kuruluşundan hangi şartlara göre faydalanabileceği, sağlık kurum ve kuruluşları tarafından verilen her türlü hizmet ve imkanın neler olduğunu ve müracaat edilen kuruluşta verilen sağlık 68
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
hizmetlerinden faydalanma usulünü öğrenme haklarını da kapsar.
olan personeli seçme ve değiştirme haklarına sahiptir.
3. Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme hakkı
5. Tıbbi gereklilikler dışında müdahale yasağı
Hasta; tabi olduğu mevzuatın öngördüğü usul ve şartlara uygun olmak kaydı ile, sağlık kurum ve kuruluşunu seçme ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir.
Teşhis, tedavi ve korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yol açabilecek veya vücut bütünlüğünü ihlal edebilecek hiç bir şey yapılamaz, talep de edilemez.
4. Sağlık personelini tanıma, seçme ve değiştirme Hastaya talebi halinde, kendisine sağlık hizmeti verecek veye vermekte olan doktorların ve diğer personelin kimlikleri, görev ve ünvanları hakkında bilgi alma hakkı ile kendisine sağlık hizmeti verecek
6. Ötenazi yasağı Hastanın kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahi, kimsenin hayatına son verilemez.
7. Kayıtları inceleme hakkı Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler
içeren dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili ile inceleyebilir.
8.Mahremiyete saygı gösterilmesi Hastanın sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini; muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini, tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini, tedavi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını, hastalığın mahieti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini, sağlık harcamalarının kaynağının gizli tutulmasını kapsar.
9. Bilgilerin gizli tutulması Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında hiçbir şekilde açıklanamaz. Araştırma ve eğitim amacıyla yapılan faaliyetlerde de hastanın kimlik bilgileri rızası olmadan açıklanamaz.
10. Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir Hasta küçük veya mahcur ise, velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde bu şart aranmaz.
11. Tedaviyi reddetme ve durdurma hakkı Kanunen zorunlu olan haller dışında doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere, hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir.
12. Güvenliğin sağlanması Herkesin, sağlık kurum ve kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu isteme hakları vardır.
ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir.
2.Sağlık çalışanlarını bilgilendirme
Sağlık hizmetlerinde görev alan bütün personel; hastalara, yakınlarına ve ziyaretçilere güleryüzlü ve nazik davranmak durumundadır.
Hasta; yakınmalarını daha önce geçirdiği hastalıkları, yatarak herhangi bir tedavi görüp görmediğini eğer varsa halen kullandığı ilaçları ve tüm sağlığıyla ilgili bilgileri tam ve eksiksiz vermelidir.
15. Refakatçi bulundurma hakkı
3.Hastane kurallarına uyma
Muayene ve tedavi sırasında hastaya yardımcı olmak üzere; mevzuatın ve kurum imkanlarının elverdiği ve hastanın sağlık durumunun gerektirdiği ölçüde, tedaviden sorumlu olan doktorun uygun görmesine bağlı olarak refakatçi bulundurması istenebilir.
Hasta, başvurduğu sağlık kuruluşunun kural ve uygulamalarına uymalıdır. Hasta, Sağlık Bakanlığı ve diğer sosyal güvenlik kurumlarınca belirlenen sevk zincirine uymalıdır.
16. Müracaat ve şikayet hakkı Hastanın ve hasta yakınlarının, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat ve şikayet hakları vardır.
HASTA SORUMLULUKLARI Hastanın bir sağlık kuruluşuna başvurmadan ve başvurduktan sonraki süreçte yerine getirmesi gereken ödev ve yükümlülüklerdir.
13. Dini vecibelerini yerine getirebilme ve dini hizmetlerden faydalanma 1. Genel sorumluluklar hakkı Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde, hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirleri alınır.
14. İnsani değerlere saygı gösterilmesi ve ziyaret Hasta, kişilik değerlerine uygun şekilde
Kişiler kendi sağlığına dikkat etmek için elinden geleni yapmalı ve sağlıklı bir yaşam için verilen tavsiyelere uymalıdır.
Hastanın, bakım ve rehabilitasyon süresince sağlık çalışanları ile işbirliği içinde olması beklenir. Hasta, randevulu hizmet veren bir sağlık tesisinden yararlanıyorsa randevunun tarih ve saatine uyması ve değişiklikleri ilgili yere bildirmesi gerekmektedir. Hasta; hastahane personelinin, diğer hastaların ziyaretçilerin haklarına saygı göstermelidir. Hasta, hastahane malzemelerine verdiği zararları karşılamak zorundadır.
4.Tedavisi ile ilgili önerilere uyma Hasta tedavisi ve ilaçlarla ilgili tavsiyeleri dikkatle dinlemeli ve anlayamadığı yerleri sormalıdır.
Kişi uygunsa kan verebilir ya da organ bağışında bulunabilir.
Hastanın tedavisiyle ilgili önerilere uyum sağlayamama durumu sözkonusu ise bunu sağlık çalışanına bildirmesi gerekir.
Hasta, sağlık karnesinin (Bağ-Kur; Yeşilkart vb.) vizesini zamanında yaptırmak zorundadır.
Hasta uygulanacak tedaviyi reddetmesi veya önerilere uymamasından dolayı doğacak sonuçlardan kendisi sorumludur.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
69
ÖNERİ
SAĞLIKLI BİR ÖMÜR İÇİN BUNLARI MUTLAKA YAPIN! Uzun, sağlıklı, mutlu bir hayat ve yaşam kalitenizi arttırmanız için size 10 altın kuralı derledik. Bunları okuyun ve mutlaka uygulamaya çalışın.
70
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
3 Beyazdan uzak durun! En önemli öğününüzü sakın atlamayın!
Sağlıklı bir yaşam için 3 beyazı tüketmeyin bunlar un, şek er ve tuz. Eğer vazgeçemiyorsa nız yavaş yavaş tüketiminiz i azaltarak damak tadınız ı şekillendirebilir ve en son unda tamamen durdurabilirsi niz.
ı. Güne En önemli öğün kahvalt layın. baş ile ı valt kah a tlak mu gün Sağlıklı, zinde, verimli bir e için kendinize lezzetli, taz ısı valt kah ah sab mükellef bir e hazırlayın. Unutmayın gün er. nasıl başlarsanız öyle gid
Spor Yapın! Doğa yürüyüşlerine çıkı n sağlığınız için ertelemede n, üşenmeden düzenli olarak spor yapmayı ihmal etmeyin. Hareket etmek size çok iyi gelece k hemde zihninizi dinlendirm iş olacaksınız.
Günde 10 dakikayı kendinize ayırın!
ine uyu yer ketin! s e v y e M tü eyveler posalı m
ek i yüks içerdiğ ile diyabet ı r la u s ek anı Meyve ker or zere p rda şe lmak ü rıyor. o a t mikta ş a a ezite b davetiye çık inatla ve ob dahi alığa t ız s n a a h çok enizi iz sıks kendin disini tüketm Evde n e k nin meyve uz. or iy r e n ö
Günlük koşturmaca, telaşınız içerisinde kendinize zaman ayırın ve kendinizi dinleyin. Yaşamınızı, gidişatınızı değerlendirin, yapmak istediğiniz ve yapmak istemediğiniz şeyleri belirleyin. Kendinize kendiniz için zaman ayırın!
Hayatınızda bir değişiklik yapın! Rutinden çıkın, hayatınızda değişiklik yapın! Kendi ritüellerinden başka neler yapabileceğinizi düşünün. Bisiklet sürün, giyim tarzınızı değiştirin, annenizi arayın, babanızın elinden öpün, adını bile bilmediğiniz çiçeklerin fotoğrafını çekin, oturduğunuz bölgede daha önce hiç girmediğiniz sokaklarda kaybolun. Yaşadığınız değişik anların hissi göreceksiniz ki size çok iyi gelecek.
Gün içeris ind yediklerin e izi yazın!
Kilo verm ek ve sa ğlıklı beslenm ek adına düzenli gün içe olarak risinde yedikleri mutlaka nizi yazın. G öreceks ki yedik iniz lerinizin miktarı geçtikç gün e azalac ak ve siz farketm eden bir otokontr sistemi ol geliştirm iş olaca ksınız.
Ev yemeği tüketin! Olabildiğince dışarıda yemek yemeyin özelliklede kuru gıdalardan beslenmeyin. Dışa rıda yiyecekseniz de sulu gıdaları tercih edin. Tencere yemeği olsu n. Izgaradan mangaldan uzak duru n. Izgara yiyecekseniz de önden çorba içerek ve yanında ayran tüketerek dengeleyin.
meyi Gülümse ın! unutmay
Susamayı beklemey
in!
Bol bol su tüke tin. Su içmek için susamayı be klemeyin. Kendiniz için su içme planı oluşturun. İki sa ate bir bardak gibi mesela. İdea l olanı saat başı su tüketm ektir. Günde 12 bardak su tüke tin
, mseyin ol gülü b l o b rak Son ola n. Herkese i olu if it z o ik ve iy p ce naz in i bu k iğ d iz il olab ceksin re ö G i . e ın rek g r ere davran büyüye işil e k iz s iz ji in r ene mediğ v e S de . k iz dönece ranın! İş yerin lam v e a s d i e s iy e de ız herk ın e ığ v t ş kurun karşıla teması z ö g in ver eyin! gülüms
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
71
JİNEKOLOJİ
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE MERAK EDİLENLER Tüp bebek tedavisi nedir? Kimler yaptırabilir? Kaç defa denenebilir? Nelere dikkat edilmelidir? Çakmak Erdem Hastahanesi Tüp Bebek Merkezi Doktoru “Op. Dr. Emel Türkoğlu” tüp bebek hakkında en çok merak edilen 10 soruyu cevapladı. 1- Çocuk istemi ile tüp bebek merkezine ilk başvurduğumuzda neler yapılır? Öncelikle hikayeniz dinlenerek yaşınız, evlilik süreniz sizin ve eşinizin geçirdiği, hastalık ve ameliyatlar, adet düzeniniz bu konu ile ilgili almış olduğunuz tedaviler varsa bunlar sorgulanır. Jinekolojik muayene ve smear testi sonrası sizin ve eşinizin bazı tahlilleri istenir. Test sonucu bu değerlendirmeler sonrası hangi 72
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
tedavinin en uygun olduğu belirlenir.
2- Diğer tedaviler denenmeden de tüp bebek yöntemine geçilebilir mi? Sperm sayısının çok az olması veya yokluğu, tüplerin iki taraflı tıkalı olması gibi nedenlerde diğer tedavilerden sonuç alınamayacağından doğrudan tüp bebek tedavisi uygulanır. Hastanın yaşı, evlilik süresi daha önceki, tedavilerin sonucu, yumurtalık rezervi gibi birçok faktör
değerlendirilerek gerekirse yumurta takibi, aşılama gibi diğer tedaviler denenmeden de tüp bebek yapılabilir.
3- Bir kadın en geç kaç yaşına kadar tüp bebek yaptırabilir? Kadınlarda yumurtalık rezervi 35 yaşından sonra azalmaya başlar. Kişisel değişiklikler görülmekle beraber 40 yaşında bir kadında gebelik şansı yaklaşık %10 dur. 44 yaşından sonra ise bu rakam %1’den azdır.
4-Tüp bebek tedavisi sonrası istirahat edilmeli midir? Embriyo transfer edildikten sonra hastanede 1-2 saat dinlenmek yeterlidir. Hasta daha sonra normal günlük yaşantısı ve aktivitelerine devam edebilir. Gebelik testi pozitif olursa da herhangi bir gebelik gibi düşünülmelidir. Özel olarak bir istirahat gerektirmez. Yapılan çalışmalar embriyo transfer sonrası yatak istirahatinin gebelik başarısını değiştirmediğini göstermiştir. Bu nedenle kliniğimizde hastamıza transfer günü istirahat etmesinin yeterli olduğunu, ertesi gün normal aktivitelerine dönebileceğini söyleriz.
5- Tüp bebek tedavisi başarısız olursa tekrar ne zaman tüp bebek yaptırabiliriz? Eğer ilk kez tüp bebek yaptırılmış ve başarısızlıkla sonuçlanmışsa hastamıza moralini bozmadan yola devam etmesini öneririz. 1-2 ay sonra yeni bir deneme yapılabilir. 2. ve 3. denemeler de başarısızlıkla sonuçlanmışsa bazı genetik testler, histeroskopi gibi ek incelemeler yapıldıktan sonra tekrar bir tedaviye başlanabilir. Hasta fiziksel ve ruhsal olarak kendini hazırladıktan sonra yeni bir uygulamaya başlanabilir. Bu süre minimum 1 ay olmalıdır. Çiftin isteğine göre daha uzun bir aradan sonra da denenebilir. Ancak ileri yaşlarda (38 yaş üstü) daha fazla beklenmelidir.
6- Tüp bebek kaç defa denenebilir? Hastanın sağlığı ve imkanları elverdiği ölçüde deneme yapılabilir. Bilimsel olarak belirlenmiş bir sayı yoktur. En yüksek gebelik başarısı ilk 3 uygulamada elde edilir. İleri yaşlarda gebelik başarısı, azaldığından daha fazla sayıda tüp bebek deneme gerekebilir. Çok sayıda tüp bebek denemenin sağlık açısından kanıtlanmış herhangi bir sorunu yoktur.
7- Tüp bebek öncesi beslenmede nelere dikkat edilmelidir? Dengesiz beslenme alışkanlığı düzeltilmelidir. Özellikle polikistik over sendromu olan hastalar kilo vermeli, glisemik indeksi düşük, karbonhidratlardan yoksun bir diyet yapmalıdır. Tüp bebek için önerilen özel bir beslenme rejimi yoktur. Bunun için gebelik planlayan hastalar gibi folik asit desteği başlanabilir. Sigara içiliyorsa bırakılmalıdır. Kilolu ise kilo vermelidir. Vitamin ve demir eksiklikleri varsa yerine konmalıdır. Özellikle son yıllarda kadınlarda d vitamini eksikliği sık görülmektedir. Gebelik öncesi ve gebelikte d vitamini takviyesi gerekebilir. Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
73
JİNEKOLOJİ
8- Tüp bebek tedavisi kaç gün sürer? Antagonist tedavi dediğimiz yeni tedavi protokolleri ile adet döneminde başlanan tedavi genellikle 15 günde sonuçlanabilmektedir. Hastanın merkeze 5-6 defa eşinin ise 1 defa gelmesi yeterli olmaktadır.
9- Tüp bebekte kullanılan ilaçlar yumurtaların erken bitmesine sebep olur mu? Normalde kadında her ay büyümek için yola çıkan bir grup yumurta folliküllerinden birisi olgunlaşarak yumurtalama aşamasına gelmekte diğerlerinin büyümesi durmaktadır. Yumurtalığı uyaran hormon iğneleri bu büyümeyi durduran folliküllerin de büyüyerek yumurtalama aşamasında gelmesini sağlamakta böylece 5-15 arasında yumurtanın olgunlaşarak toplanması mümkün olmaktadır. Yani zaten yola çıkmış ve tükenecek olan folliküller geliştirilmektedir. Dolayısı ile ilaçlara bağlı bir tükenme söz konusu değildir.
10- Biyokimyasal gebelik nedir? Tüp bebek tedavisi sonrası hastanın gebelik testinin pozitif olması ancak ultrasonla görünür hale gelmeden düşmesi durumudur.
Op. Dr. Emel Türkoğlu Tüp Bebek Merkezi İstanbul Üniversitesi mezunu olan Kadın Doğum Uzmanı Operatör Doktor Emel Türkoğlu, Tüp Bebek hakkında merak edilen soruları cevaplıyor.
74
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Embriyo transferden 10-12 gün sonra B-HC6 dediğimiz kanda gebelik testi yapılır. Sonuç pozitif gelirse 48 saat sonra 2. bir test yapılarak sağlıklı yükselip yükselmediği izlenir. Sağlıklı bir yükselme varsa hasta 1 hafta sonra ultrason muayenesi için çağrılır. 5-6 haftada ultrasonda rahim içinde gebelik kesesinin
görülmesi beklenir. B-HC6 sağlıklı yükselmiyorsa ultrasonda gebelik kesesi görülmeden değerler düşmeye başlamışsa biyokimyasal gebelik söz konusu olabilir. Herhangi bir tıbbi müdahale olmaksızın bir süre sonra kanama ile B-HC6 değeri gebelik düşer.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
75
AKLINIZDA BULUNSUN
HANGİ BELİRTİLERE HANGİ DOKTOR ? Birtakım belirtiler bazı hastalıkların habercisi olabilir. Vücudunuz size bir şeyler söylemeye çalıştığında tedavi için hastaneye gitmeyi düşünürüz ancak teşhis ve tedavi için zaman kaybetmemek adına hangi doktora gideceğinizi biliyor musunuz? Dahiliye (İç Hastalıkları) • • • • • • • • 76
Ağız kuruluğu Göğüs ağrısı (buna bağlı sol kol ağrısı) Karın ağrısı Mide ağrısı Mide ekşimesi Gastrit İshal, kabızlık Terleme Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
• Tansiyon : Baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kulak çınlaması, burun kanaması, kalp ağrıları
Kulak Burun Boğaz (KBB) • • • •
Boğaz ağrısı Burun akıntısı Nezle İşitme kaybı
• • • • • • • • • •
Kulaktan kan gelmesi Burun eğriliği Burunda şekil bozukluğu Burundan kan gelmesi Horlama Kulak iltihabı Saman nezlesi Sinüzit Tükürük bezi hastalıkları Uçuk
• • • • • •
Kulak ağrısına eşlik eden baş dönmesi Uzun süreli kulak akıntısı Baş dönmesi Çene eklem hastalıkları Kulak çınlaması Aft
Kalp Damar Cerrahi • Göğüs ağrısı (buna bağlı sol kolda ağrı) • Kalp • Damar • Damar sertliği • Çarpıntı • Bacak damarlarında siyahlaşma • Ayaklarda morarma • Bacaklarda ağrı
Enfeksiyon Hastalıkları • Grip • Sarılık • Göz beyazlarında sararma, idrar renginde koyulaşma, iştahsızlık, bulantı • Halsizlik, yorgunluk • Karın ağrısı ve buna bağlı ishal • Kabakulak • Köpek, kedi, vb. hayvanlar tarafından ısırık ya da tırmalanma halleri • Büyük dışkıda, tenya, parazit • Ayağa ya da vücudun herhangi bir yerine paslı metal batması • Öksürük, balgam • Taşıyıcı sarılık • Ateş, terleme (brucella) • Kene ısırması • Ayaklarda / bacaklarda kızarıklık, şişlik, ağrı
• Saç dökülmesi • Vücudun herhangi bir yerinde renk değişikliği (ala) • Siğil • Sivilce • Uçuk • Kaşıntı • İyileşmeyen ya da geç iyileşen deri yaraları • Cilt lekesi • Benler, çiller, doğum lekeleri • Tırnak bozuklukları • Ayak, koltuk altı terlemeleri • Kıl dönmesi, aşırı kıllanma • Sedef hastalığı • Zona
Ortopedi • Vucudun eklem yerlerindeki ağrılar • Nemli havalarda hissedilen eklem ağrıları • Ayak bileği burkulmaları • Bacak, bel, boyun, fıtık, kalça ağrıları • Kas, kemik kırıklar • Omurga, omuz romatizma • Siyatik • Topuk dikeni • Bütün eklem ağrıları • Bağ kopmaları • Lif kopmaları • Kas ağrıları • Düşmelere bağlı kol ve bacak ağrıları
Üroloji (Bevliye) • • • • • • • • • • • • • • • • • •
İdrar yaparken yanma hissi İdrar yolunda akıntı Sık idrara çıkma İdrar yapamama, tıkanma Böbrek taşı, bel ağrısıyla beraber bulantı olması Erken boşalma Frengi İktidarsızlık Kısırlık Mesane Penis hastalıkları Prostat Testislerde ağrı Gece sık sık idrara kalkma Kanlı idrar yapma (Kanlı işeme) Torbalarda şişme Testislerde sertlik, şişme Sünnet derisinde şişlik, kızarıklık
Nöroloji • • • • • • • • • • • • • • • •
Hafıza kaybı Unutkanlık Kol ve bacaklarda uyuşma hissi Ellerde titreme Parmak uçlarında uyuşukluk Vücudun sağ veya sol tarafında uyuşukluk hissi Baş ağrısı Felç Baş dönmesi Kasılma Bunama Çift görme Yüz ağrısı Dengesizlik İstemsiz hareketler Vücutta seyrime
Dermatoloji (Deri Hastalıkları) • • • • • •
Sık sık tekrar eden ağız içi yaraları Akne Deri kanseri Egzama, alerjik deri hastalıkları Mantar Nasır Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
77
RADYOLOJİ
GÖZ AÇIP KAPATINCAYA KADAR ANJİYO Bilgisayarlı Tomograf i (BT), günümüzde çok iyi bir tanı koyucu ve koruyucu olarak hayat kurtarıyor. Koroner arter hastalığı, gelişmiş ülkelerde en sık ölüm nedenidir. Ülkemizde her yıl 300.000’e yakın kişi kalp damar hastalığı nedeni ile hayatını kaybediyor. Her üç kişiden biri kalp damar hastalığına yakalanma riski taşıyor. Damar duvarlarında zamanla küçük kireç zerrecikleri yağ ve kolesterol birikerek kalbi besleyen damarların tıkanması koroner arter hastalığını ortaya çıkartır. Kalbi besleyen bu koroner arterin tıkanması, göğüs ağrısı, kalp krizi ve hatta hiç belirti vermeden ani ölüme neden olabilir. Bu hastaların %80’inde, klasik katater anjiyografiye göre çok daha kolay, daha hızlı, risk içermeyen ve ani kalp krizine neden olabilecek plakların çok daha erken dönemde teşhis edilmesini sağlayan BT koroner anjiyografi incelemesi yapılmaktadır. 78
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Yüksek kolesterolü, yüksek tansiyonu olanlar, sigara kullananlar, şeker hastalığı olanlar, kilo fazlası ve obez olanlar stresli yaşama ya da çok pasif hayat tarzı olanlar koroner arter hastalığı riski taşımaktadır. Hastalıkların teşhisi için geliştirilen bu cihaz, tüm vücut organ ve sistemlerini 10-15 saniye gibi kısa sürede ve mükemmel görüntüleyebilen tomografi cihazıdır. İşlem hasta uyanık iken ve nefesini tutması ile saniyeler içinde yapılır. Klasik anjiyoya göre işlem çok kısa, çok kolay ve daha hızlı gerçekleşir. Çekim sonrası hastanın hastanede kalmasına gerek yoktur, günlük yaşantısına devam eder. Tomografi anjiyoda, kasık damarlarından girildiği için, kan toplama, kasık
atardamarda yırtılma ya da balonlaşma gibi riskler taşımamaktadır.
64 kesit bilgisayarlı tomografide yapılan tetkikler • Tüm vücut tomografisi • Vücuttaki bütün organların tomografisi • 3 boyutlu tomografi incelemesi • Kalsiyum skorlama (Kalp krizi riskini belirler, kriz gelmeden önce önlem alınmasını sağlar.) • Perfüzyon • Kalp ve koroner anjiografi • Boyun ve beyin anjiografi • Batın ve böbrek anjiografi • Aorta ve akciğer anjiografi • Batın ve bacakların anjiografi • Üst extremite anjiografi
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
79
BİZDEN HABERLER
ERDEM HASTAHANESİ AVRUPA’DA! Hasta ve hasta yakını memnuniyet odaklı anlayışı ile 27 yıldır hizmet veren, deneyimli kadrosuyla, teknoloji ile bilimi buluşturan Erdem Hastahanesi, Çamlıca ve Ümraniye’den sonra şimdi de Güneşli’de! Dünya standartlarında hizmet şimdi de Avrupa’da! Akıllı bina ve son teknoloji ekipmanlarla 20.000 metrekare kapalı alana kurulu Erdem Hastahanesi tüm branşlarda SGK anlaşmasıyla hizmet veriyor. Dünya Standartlarında oluşturulmuş ameliyathane ve yoğun bakım servisleriyle 80
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
hastalarına güvenli ve sağlıklı hizmeti sunuyor.
olarak sağlık ve eğitim sektöründe hizmet vermektedir.
27 yıllık tecrübe Avrupa’ya yayılıyor
1994 yılında başlayan hastahane çalışmaları özellikle kalp hastalıkları ve doğum hizmetleri sahasında İstanbul’da özel sektördeki ilk birkaç hastaneden biridir. Yılda 1000’e yakın açık kalp ameliyatı ve 5000’e yakın doğum gerçekleşen Erdem Hastahanesi’nde tüm branşlarda hizmet verilmektedir.
1988 yılında ikisi pratisyen hekim 3 kardeş olarak Ümraniye’de başlayan çalışma hayatı bugün Çamlıca, Ümraniye hastaneleri, 2 tane Diyaliz Merkezi, Anadolu Sağlık Lisesi, Erdem Koleji
24 saat hizmet ve konfor Güneşli Erdem Hastahanesi 150 yatak kapasitesi ile hastaların her türlü ihtiyaçlarının göz önünde bulundurularak hazırlanmış hasta odaları, süit odalar ve engelli odaları ile birlikte hasta yakınlarını ziyaret etmek isteyen, yakınlarına eşli etmek isteyen refakatçiler için de dinlenme odalarıyla, misafirlerinin evinde hissedeceği konforlu bir ortam sunuyor. Teknolojisi kadar mimarisi özenilerek tasarlanan Güneşli Erdem Hastahanesi, Selçuklu mimarisinden esinlenerek yapılan lobisiyle göz dolduruyor. Binanın mimari tasarımında sıklıkla karşımıza çıkan Selçuklu yıldızının her bir kenarı Erdem Hastahanesi’nin değerleri olan, Merhamet, Şefkat, Sabretmek, Doğruluk, Sır Tutmak, Cömertlik, Doğruluk ve Rabbine Şükretmek anlamlarına geliyor.
Merkezi lokasyonla ulaşım kolaylığı Güneşli Evren Caddesi üzerinde bulunan ve Güneşli Park AVM’ye 500 metre uzaklıkta olan Güneşli Erdem Hastahanesi, çevresinde bulunan semtlere olan kolay ulaşımı sebebiyle daha fazla kişiye hizmet sağlayabilecek olmasının yanı sıra Atatürk Havaalanına yakın olması dolayısı ile yabancı hastalara da hizmet veriyor. 3000 metrekarelik kapalı alan otoparkı ile de şehrin merkezindeki otopark problemini tam olarak ortadan kaldırıyor.
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
81
ANLAŞMALI KURUMLAR
Resmi Kurumlar
Özel Sigortalar
• SGK (SSK, Bağkur, Emekli Sandığı) • Çalışan Devlet Memuru • Adil Bayram • Akpan Alçı • Çınar Kart (Eczacıbaşı Evde Bakım) • Doğan Okay Kapı Kolları • Dudullu Karadenizliler Yardımlaşma Derneği • Evin Giyim • Gencallar Giyim • Mengiroğu İnşaat • İgdaş • İstanbul Ticaret Odası • Kaynak Holding • Reha Tekstil • Sürat A. Ş. • Teksan Jeneratör • Türk Telekom • Ümraniye Esnaf ve Sanatkarlar Odası
• Ak Sigorta
• Garanti-Eureko Sigorta (Acil Sağlık)
• Bank Asya Pltinium Card
• Acıbadem Sigorta
• Ray Sigorta
• Bank Asya Tuscon Card
• Axa Tamamlayıcı Sigorta
• Sompo Japan Sigorta
• Benefit Card
• Anadolu Sigorta
• Türk Nippon Sigorta
• Benefit Global Card
• Anadolu Sigorta Çalışan-Emekli
• Ziraat Sigorta
• Castrol Dosteli Card
• American Life Hayat Sigorta A.Ş.
• Zurich Sigorta
• Dr.Beck-Up Kişisel Sağlık
• Groupama Sigorta
• TSKB
• IPA Card
• April Yardım Servis ve
• TBMM
• ING banl Platinium Card
Danışmanlık
• Inter Partner Assistance
• SBS Şeker Hayat Projesi
• Hizmetleri
• AİG Sigorta
• SBN Sigorta &Boğaziçi
• Demir Hayat
• NN Hayat ve Emeklilik Sigortası
• Marpfre Genel Yaşam
• Medlife Emeklilik ve Acil
• Güneş Sigorta
Tedavi Sigortası
Brokkerlik • TAV Passport Edition • Türk Assist Card
• İş Bankası
• Türk Nippon Sigorta
• Türkiye Ekonomi Bankası
• Marm Sigorta (Yurt Dışı)
• Dubai Sigorta
• Vakıf Emeklilik
• Promed
• Güneş Sigorta
• VIP Hayat Card
• ACE European Sigorta
• Halk Sigorta
• Bialo Card
• Ankara Anonim Türk Sigorta
• Işık Sigorta
• BJK Nevzat Demir Tesisleri
• CGM Sağlık
• SBN Sigorta
• Tepeüstü
• Eureko Sigorta
• Turins Sigorta
• IKEA
• Fortis (Çalışan ve Emeklileri)
• Metro Turizm Seyahat
• Ümraniye Sanayi Sitesi
• HDI Sigorta
• Akbank
• Levent Çakmak köprüsü
• Halk Sigorta
• Avivasa Emeklilik ve
• Renault
• Generali Sigorta
Hayat Sigortası
• Ümraniye
MERKEZLERİMİZ
82
Çakmak Erdem Hastahanesi
Çamlıca Erdem Hastahanesi
Güneşli Erdem Hastahanesi
Alemdağ Caddesi Sezer Sokak No: 3-5 Ümraniye - İstanbul T: (0216) 634 01 02 (pbx) F: (0216) 634 21 99
Alemdağ Yanyolu Caddesi No:36 Üsküdar - İstanbul T: (0850) 200 20 28 F: (0216) 522 66 99
Güneşli Mah. Fevzi Çakmak Cad. No:72-74 Bağcılar - İstanbul T: 444 0 494
Erdem Tıp Merkezi
Çakmak Diyaliz Merkezi
Çamlıca Diyaliz Merkezi
Saray Mah. Sanayi caddesi No:8/1 Ümraniye - İstanbul T: (0850) 222 04 94
Alemdağ Caddesi Sezer Sokak No:3-5 Ümraniye - İstanbul T: (0216) 634 01 02 F: (0216) 634 21 98 - 99
Alemdağ Cad. Kısıklı Mh. Kaşgarlı Mahmut Sk. No:13 Üsküdar - İstanbul T: (0216) 443 71 23 - 98 F: (0216) 522 66 99
Özel Erdem Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği
Özel Erdem Anadolu Meslek Lisesi
Özel Erdem Koleji
Kısıklı Mh. Alemdağ Yanyolu Cad. No:8 Üsküdar - İstanbul T: (0216) 481 67 04 F: (0216) 522 66 99
Esenşehir Mah. Gökkuşağı Sok. No:28 Ümraniye - İstanbul T: (0216) 505 53 75 F: (0216) 314 21 24
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3
Çavuşbaşı Cad. Beyzade Çıkmazı Çekmeköy - İstanbul T: (0850) 622 7001
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:2
83
84
Sağlıkta Erdem Yıl:1 Sayı:3