göçmen önyargı hikaye kurgu insan

Page 1

Farooq niye Faruk oldu? “Merhaba, ben Ahmet, İnsan Kaynakları departmanının yöneticisiyim” “Marhaba Ahmed bey” Görüşme odasında bekleyen kişinin Türk olmadığını ilk bakışta anlamak zordu, ama konuşmaya başladığında gerçek kendini ele veriyordu. “Öz geçmişinizde de, burada doldurdugunuz formun isim hanesinde de Faruk yazıyor, ama sanıyorum gerçek adınız değil, yanılıyor muyum?” “Yazımı farklı, ama adım Faruk.” “Faruk başka nasıl yazılır ki?” “Farooq diye yazılır bizde.” “Yani Türk değilsiniz oyle mi?” “Aslen Suriye’liyim ama hökümet sağ olsun vatandaşlık verdi bana. Yani çalışma hakkım var.” “Anlıyorum Faruk bey. Eğitiminiz ve tecrübeleriniz etkileyici, Birleşik Arap Emirlikleri’nde on yıl kalmış ve oldukça büyük projelerde görev almışsınız. Peki sizce, bizim aradığımız eleman siz misiniz?” “İlandaki pozisyona uygun musun, bu işi yapabilir misin diye sual edersen, evet, derim. Ama yoh, firma kültürünüze uygun olup olmadığımı soruyosan o başka. Yediğim yemeklerin kokusu garip gelir sana. Arabamda sizin sevdiklerinizden farklı muzikler dinlerim. Ama bunlar firmaya avantaj olabilir.” “Nasıl yani? Tam olarak anladığımdan emin değilim.” “Dilimi mi anlamadın, yoksa nasıl fayda sağlayacağımı mı?” “Dilde fazla sorun yok, akıcı konuşuyorsunuz. Nerede öğrendiniz Türkçe’yi?” “Üniversiteyi burada okudum, o zaman da vatandaşlık istedim, ama verilmedi.” Ahmet, elindeki formlara bakar ve eğitim bölümünü bularak, Farooq’un söylediğini teyit eder. “Farklı kültürden olmakla bu organizasyona yararlı olmayı nasıl bağdaştırdığınız hala net değil benim için. Biraz o konuyu açar mısınız lütfen?” “Elbette. Şöyle ki, size normal gelen ayrıntıları sorgularım, çünkü bende kurumsal körlük yohtur. Yeni bir nefes katarım kuruma, moda deyimle, katma değer yaratabilirim.”


Doğru bir tespit yapmıştı Farooq. İnsan kaynakları müdürü olarak diğer çalışanların profilini ve mültecilere karşı ne gibi ön yargılar taşıdıklarını gayet iyi biliyordu Ahmet. Ama yine de bu etkileyici öz geçmişin sahibini basitçe elemek istemiyordu. “Sizce kaç çalışan vardır bu binada Faruk bey?” Farooq hafifçe öne kaykıldı, yüz hatları gerildi. “Efendim, binada kaç kişi mi var?” “Evet, bir tahmin yap lütfen” “Yanlış cevap verince işi kaybedeceğim, değil mi? Hiç adil değil bu.” Son cümlede sesi istemsizce yükselmişti. “Durun durun, galiba yanlış anladınız, sizi başımdan atmak için bahane uyduruyor değilim. Mülakatlarda bu tarz sorularla adayın, baskı altında sergileyeceği analiz gücü ölçülür. Basit bir soru sadece, sizden önceki adaya da bu şehirdeki araba sayısını sormuştum.” “Asansör düğmelerine göre on dokuz kat var binada. Her katta ortalama elli kişi olsa, dokuz yüz elli eder. Yaklaştım mı?” “Evet, hiç fena değil. Şimdi de şu konuda fikir yürütmenizi istiyorum; ofisten ayda en az bir tane kırtasiye malzemesi çalan çalışanların oranı yüzdesel olarak kaçtır? Sorum yeterince açık mı Faruk bey? Anlamadığınız bir kelime olursa, çekinmeden sormanızı istiyorum.” Farooq, kendisine açık açık hırsız iması yapıldığını zannetti. İlk aklına gelen tepkiye uyarak, kapıyı çarpıp çıkmak istedi. Sonra tekrar dcşündü; bu Ahmed bey çok da fena birine benzemiyordu. Acaba bu da yeni tip bir soru muydu? Şansını denemeye karar verdi. “Her ay elli kişiden biri eve bir kalem götürse yüzde iki yapar.” Eleman alımı, hem aday hem de firma için zorlu bir süreçtir. Üstelik başvuru sayılarında yaşanan artışa paralel şekilde her geçen gün daha da zorlaşmaktaydı. Ahmet’in geçen ay katıldığı ‘Yeni mülakat teknikleri’ eğitiminde örnek olarak verilmişti bu soru; kişinin çalıştığı kuruma daha çok vermeye mi almaya mı meyilli olduğunu anlamaya yönelikti. Araştırmaya göre, kendisi de kalem çalan biri bu soruya yüksek bir yüzde ile cevap verme eğilimindeydi. Farooq’un binada çalışanların sayısı hakkındaki tahmini de, kalem çalan elemanların oranıyla ilgili cevabı da, Ahmet’in kriterlerine göre bu iş görüşmesini başarılı kılıyordu. Öz geçmiş


bilgileri ve referaslar zaten asistanı tarafından kontrol edilmişti. Ahmet kişisel notlarını aldı ve sonraki soruya geçti.” “Peki, kendinizle gurur duyduğunuz bir başarınızı anlatır mısınız Faruk bey?” “Profesyonel açıdan değil mi? Bu ana kadar bana nerdeyse hiç mesleki soru sormadın da.” “Herhangi bir kısıtlama yapmadım. Kendi açınızdan en büyük başarınızı ve de sebebini öğrenmek istiyorum.” Farooq, saatlerdir ilk defa bir rahatlama hissetti. “Aslında hala burada toplantıda olmak diyebilirim. Çünkü, Suriyeli olduğumu söylediğim anda görüşmeyi sonlandıracağından korktum.” “Enteresan. Yani, Dubai’de yer aldığınız projelerden biri değil de burada bulunmaktan gurur duyuyorsunuz? Gerçekten bu mu söylemek istediğiniz?” “Evet. Her ne kadar büyük projelerde yer almış da olsam, şahsen bunun olağanüstü bir başarı olduğuna inanmıyorum. Barış zamanıydı ve diplomam olan işi yapıyordum. Kendinizi benim yerime koyun Ahmed bey. Allah korusun, ama aynı felaket Türkiye’nin başına gelse... Ait olmadığını her fırsatta hissettiren bir topluma adapte olup, o ülkede sizinki kadar saygın bir firmanın iş görüşmesine umutla gider miydin?” Ahmet hazırlıksız yakalanmıştır. Verecek hazırda bir cevabı yoktur. Saatine bakar, önündeki kağıtlara birkaç satır daha not alır ve Farooq’a dönerek gülümser. “Pekala, zamanınız için teşekkür ederim Faruk bey. En geç bir hafta içinde başvurunuzu neticelendirip, size sonucu bildireceğiz.”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.