Chris Harman Doğuda Fırtına Koptu

Page 1

DOGU'DA FIRTINA KOPTU Chris Harman


CHRIS HARMAN

DOCU'DA FIRTINA KOPTU

Ergin Yildizoglu

DEVLET KAPiTALiZMi TEORiSiNE BiR BAKIยง

Uluslararasi Basin ve Yayincilik Ltd. ยงti.


Uluslararasi Basin ve Yayincilik Ltd. ยงti. Dostlukyurdu sok. Selimbey i$ham No: 8/13 Binbirdirek/34 410 Istanbul Tel: 516 83 04 Dunya i$gi hareketleri dizisi: 1

Dogu'da Firtina Koptu Ozgun adi: The storm breaks in Socialist Workers Party'nin periyodik yayini olan International Socialism dergisinin 1990 Ilkbahar46. sayisinda yayinlanmi$ olan makalenin gevirisidir. Birinci Basim: Ekim 1991 Ceviren: Betiil Geng Yayina Hazirlayan: Saruhan Olug Kapak: Ibrahim Karaka; Kapak fotografi: 1989-91 yillari arasinda Dogu Avrupa Ulkelerinde ve SSCB'de gergekleยงen eylemJerden gdruntiiler

Dizgi: Studio Mac Baski: Yaylacik Matbaasi Kapak Baski: Can Ofset Cilt: Dostlar Mucellithanesi


i^indekiler Ons 6 z......................................................................................................4

Devlet Kapitalizmi Teorisine Bir Baki§ Ergin Yildizoglu Giri§..........................................................................................................7 Devlet kapitalizmi teorisi.................

12

Burokratik devlet kapitalizminin dogu;u........................................ 14 Devlet kapitalizmi teorisine yoneltilen elejtiriler.......................... 28

Dogu'da Firtina Koptu Chris Harman G irij.........................................................................................

49

SSCB ve kaybolan illiizyonlar........................................................... 54 SSCB'de ulusal sorun.......................................................................... 61 Dogu Avrupa'da toptan coku§.......................................................... 72 ■ Iki teorlnin ba$arisizligi......................................................................82 Devlet kapitalizmi...............................................................................96 Dogu'da firtma oncesi......................................................................102 Ve Perestroyka...................................................................................116 l^erdeki ^ozulme ve ulusal sorun.................................................. 123 Perestroyka neden bajaristz?.......................................................... 129 Dogu Avrupa yengeg yuruyujunde...............................................132 1990'larin perspektifi....................................................................... 142 Sosyalist muhalefetlerin injaasi................

151


ONSOZ Gorbagov'un iktidara geldigi 1985 yili ile ba$layan siireg, 19 Agustos 1991'deki darbe ile yeni bir doneme evrildi. Bu siiregle birlikte, diinya sosyalist hareketi tarihindeki en ciddi bunalimlarindan birini yajamaya ba$ladi. Bu bunalimin oziinii SSCB ve Dogu Avrupa toplumlarinda ya§anmi$ ve ya§anmakta olan geli$meleri agiklayamama olgusu olu§turuyor. Ote yandan burjuvazi, dunya gapinda ilk kez bu denli yogun bir ideolojik saldirtyi elindeki butun imkanlari kullanarak siirdiiriiyor. Bu saldirinin esas fikri $udur: "Komunizm oldu. Sos­ yalizm dldu. Tarih bitmijtir. En miikemmel olan kapitalizmdir." Bu iddialara kar§i argiiman iiretebilmenin ilk ko§ulu bu toplumlarda olan bitenleri tanimlayabilmektir. Bu toplumlarda, SSCB'de, Dogu Avrupa ulkelerinde, Cin'de, Vietnam'da, Kiiba'da sosyalizm ya da bunun bir bigimi mi (reel olani) vardi? Yoksa bu ulkelerde kimilerinin iddia ettigi gibi i§gi devleti ya da bunun bir bigimi mi vardi? I§te bu sorulara yanit vermeden bur­ juva hegemonyasimn ideolojik saldirilarina kar§i durabilmek miimkiin degildir. Gerek olanlari agiklayabilmek, gerekse burjuv.i/inin ideolojik saldirilarina kar§i koyabilmek igin, hem de ozHdrl«‘)tirici, ozyonetimci ve insanligin kurtulu$unu saglayabile-


cek bir sosyalizm 6 nermesinin tekrar gegerlilik kazanabilmesi, inamlirliga sahip olabilmesi igin bu zorunludur. Bu ulkelerde bir bigimi ile sosyalizmin ya da i§£i devletinin varoldugunu ya da varolmu§ oldugunu savunarak bugiin olanlar agiklanamayacagi gibi, bu saldirilarin da kar§isinda durulamaz. Keza bu ulkelerdeki toplumsal muhalefetlerin, yurtta§ hareketlerinin neden bu devletlere sahip gikmadiklari da agiklanamaz. Georg Lukacs, Ernst Bloch ile tarti§irken "en kotii sosyalizm bile en iyi kapitalizmden iyidir" ifadesini kullanir. Bloch'un bu­ na verdigi yanit ise farkli bir diizlemdedir. O , "kotu sosyalizm olmaz" der. Yillar boyunca bu ulkelerde ya§ananlarin kotu de olsa sosyalizm oldugunu kabul edenler, §imdi son derece ciddi bir sorunla kar§i kar§iyadirlar. £iinkii bu agidan bakildiginda, bu toplumlarin insanlari "kotii"yii degil, "iyi"yi yeglemijlerdir. Ancak yeglenen "iyi" ile "kotii" arasindaki ilijki nedir? Perestroyka, yani yeniden yapilanma, bir sermaye birikim tarzi krizini ya§arken, bunun yerine bir digerinin gegirilmesinin ve bu krizin a$ilmasinm Rusgasi'dir. SSCB ekonomisinde ege­ men olan, ancak aym zamanda en ciddi krizini de ya§ayan yaygin sermaye birikimi, emegin verimliliginin arttirilmasina dayali yogun sermaye birikimi modeline dogru degi§meye zorlanmaktadir. Boylelikle yaygin sermaye birikimi modeline dayali olan komuta ekonomisi tarafindan duzenlenen burokratik devlet ka­ pitalizmi, yogun sermaye .birikimi modeline dayali ve serbest pi­ yasa tarafindan duzenlenen kapitalizme donii§meye zorlaniyor. Burokratik devlet kapitalizminden piyasa kapitalizmine gegi§ surecinin sorunlarinin en derin ya§andigi iilke SSCB oldu. Ulke ve dolayisiyla biirokrasi Dogu Avrupa'da oldugundan 90k daha geni§. Biirokrasi kendi iginde pargalanmadan, bu pargalanmanm miicadelesini ve sonuglarim ya§amadan Dogu Avrupa'nin gergekle§tirdigi politik degi§imleri bile beceremiyor. Ornegin Glasnost esas olarak biirokrasinin ekonomideki radi­ kal degi§ikliklere ayak direyen kesimini tasfiye etmek amaciyla, toplumda sinirli bir demokratikle§me ve ele§tiri ortami yaratmak igin giindeme getirildi. Fakat bu agilan kapidan igeriye giren i§gi-


ler, aydinlar ve ezilen uluslar muhalefetlerini ifade etmeye, hak ve Ozgurliiklerini talep etmeye ve tabulari yikmaya ba$ladilar. I§te gok ydnlu geli§kilerin ya§andigi bu iilkelerde yeni bir tarih yapilmaya ve yazilmaya ba$landi. Yillarin durgunlugu, baskisi ve bastirilmi§ligi kirildi ve son derece karmajik bir du­ rum ortaya gikti. Ancak tek tek ulkelerdekj durum ne olursa olsun, i§gi kitlelerinin degijimlerden umduklari ile bulacaklari ve bulmakta olduklari arasinda ciddi bir fark vardir ve olacaktir. Bati Avrupa'nin en zengin ulkeleriyle kom§u olan Dogu Avrupa ulkelerindeki insanlar, Bati kapitalizmini bu ulkelerdeki yajam standartlariyla 6zde§le§tiriyorlar. Ancak onlari bekleyen bu tur bir ya$am standardi degil. O nedenle yukselen beklentilerle aci gergekler arasindaki gati§ma kagimlmaz oluyor. I§te bu gati$malar Onumuzdeki yillarda bu ulkelerdeki miicadelelerin dziinu belirleyecek. Piyasa ekonomisi yOnundeki hareketlenme, bu ulkelerde gegmi§te de varolan ekonomik, politik ve toplumsal/simfsal kar§itligi bir digeri ile degi§ tokuj etmij olacak. Ancak gegmi§in tek parti iktidan uzerinde yukselen ve varligini surdurmu; olan ayricaliklar sistemi ortadan kalkmayacagi gibi, piyasa ekonomisinin yaratacagi toplumsal/simfsal karjitlik bu dzelliklerin ba;ka bigimler altinda ya§amasmi ve geli§mesini de saglayacak. B6 ylelikle cinsler, siniflar, etnik gruplar ve halklar arasindaki geli$kiler ve gerginlikler artacak ve derinle§ecek. Ancak butun bu geli§meleri anlayabilmenin, yorumlayabilmenin ve gelecek agisindan bir perspektif gizebilmenin yolu gegmi;i anlamaktan gegiyor. I§te Ergin Yildizoglu'nun bu toplumlarda varolan uretim tarzina ilifkin gozumlemeleri, savundugu devlet kapitalizmi tezi ve bu teze yoneltilen ge§itli ele§tirileri degerlendirmesi; Chris Harman'in 1989'da Dogu Avrupa ve SSCB'de ya§ananlarin detaylarma 151k tutan olay aktarimi bu yOndeki Onemli bir gabayi ve katkiyi olu§turuyor. 21 Ekim 1991

SO


DEVLET KAPITALIZMI TEORiSiNE BiR BAKI§ Ergin Yildizoglu

GiRi§ Sokaktaki insan bir gun durup ardinda kalan zaman dilimine bakip sonra da "artik hig bir §ey eskisi gibi degil" dedigi an toplumun yapisinda siirmekte olan kriz toplumun bilincine ?ikmi§ demektir. Artik tarihin hizlandigi, degi§ikliklerin goz kama§tiran bir hizla birbirini izledigi ve var olan sosyo ekonomik ve ideolojik gevrenin yerine hizla bir yenisine biraktigi bir ddnem yafanmaktadir. Tarihte bu tur anlarin, gun ve aylarin, hatta yillarin sayisi son derece azdir. Bazi kujaklar buniarin hig birisine fahit olamadan gelir ve giderler. "Bizim ku§ak" ise bu tiir donum noktalarindan pek de nasibini alamadan ge;ip gitmeye namzet iken 1989 firtinasina yakalandi. Gorunujte Fransiz Devrimi'nin 200 . yilddntimti, bu devrimin iktidara getirdigi sinifin bir ba§ka zaferine §ahit oluyordu. 150 yil kadar 6 nce Avrupa'da kol gezmeye ba§layan komunizm hayaleti nihayet kovulmu; ve ruhu ebedi istirahatgahina geri gdnderilmi§ti. 1989 yili "sosyalist hareket" igin gok zor bir yil oldu. 1989 yilinda sosyalist hareketin ezici gogunlugunun §a§kinlik dolu baki§lari altinda onbinlerce insan "ger;ekle;mi$ sosyalizm ulke-


si" Dogu Almanya'dan, giiriiyen kapitalizmin ulkesi emperyalist Almanya'ya kagmak igin adeta birbirlerini ezerek tel orgiileri ve duvarlari ajmaya bajladilar. Nihayet Bati'mn gurumu§lugunden Dogu'yu koruyan Berlin Duvari da bando, mizika ve bayram havasi iginde yikildi, pargalandi ve kapitalizmin ebedi zaferinin bir sembolii olarak kuguk pargalara boluniip parga parga satildi. Dogu Almanya'yi £ekoslovakya izledi; 1968 ayaklanmasini bastiran kadro, Moskova'daki patronlarimn da baskisi ile hizla yonetimi "yeni" guglere terketti. Tiyatro yazari Vaclav Havel Dev­ let Ba$kani segildi. 1989 yili, Avrupa'da ispanya ig Sava§i'ndan beri ilk kez bir ig sava§a §ahit olundu. Romanya'da £avu§esku rejimi silahli bir ayaklanma ile devrildi. Cin'de, Pekin'de Tien An Men Meydam'nda temel demokratik haklar igin, Fransiz Devrimi'nin sloganlari ile bari$gil bir §ekilde direnen Sgrenciler, "kizil muhafizlar"in tanklari altinda agir bir katliama ugradilar. Bu "komunizm"lerin yikilmasindan da giig alarak ABD Dev­ let Ba$kam Bush da dunyanin yeni bir bari§ dOnemine girdigini agikladi. Orman kanununun yerini hukuk diizeni alacak, bari§ iginde ekonomik rekabet turn dunyayi yepyeni ufuklara, geli§me ve huzura goturecekti. ABD Stratejik Cali$malar Enstitusu'nden devlet gOrevlisi Francis Fukuyama, diinya kapitalist simfimn entelektiielleri arasinda buyiik yanki yaratan me§hur makalesinde, bir taraftan li­ beral demokrasinin zaferini kutluyor, diger taraftan da insanla­ rin ugruna biiyiik kahramanliklar gergeklejtirdigi, agir fedakarliklara katlandigi, yiice ideallerin artik tek tek yikildigini tespit ediyordu. Artik bundan sonra tarih bitmi$ti. Bu Hegelci yakla$im hig beklenmedik jekilde her tiirlii "grand narrative"ye bayrak agmi§ post modernist akimin filozoflari ile bir anda aym eksende bulujuyordu. Gorbagov reformlarinin gittikge ba$arisizliga ugradigi; demokrasi ve agiklik talebi ile i§e ba$layan Gorbagov'un elinde topladigi hukuki yetkilerle Stalin'i bir anda gdlgede biraktigi; Gorbagov'a, reformlar yolu ile sosyalizmi kurtaracagi iimidi ile baglananlarin kendilerine yeni bir kurtarici aramaya ba§ladiklari


sirada, Rusya'da bir Komunist Parti uyesi, orak ve gekig semboliine yepyeni ve 'radikal1 bir yorum getirerek, bu iki aletin yeni i§levini §oyle tespit ediyordu: "orak eski ideolojiyi (komiinizmiE.Y.) kokunden kesmek, gekig de bunun tabutuna son giviyi gakmak igin"di. Dunya gorunu§te bir tarihsel donum noktasi ya§arken, dunyayi anlamaya ve yorumlamaya ve hatta "bazen de" degi§tirmeye en niyetli gevrelerde birdenbire anlajtlmaz hale geliyordu. Turkiye'de durum daha da vahimdi. Koklii bir anti-Stalinist gelenegin olmadigi bu ulkede, yillardir, "SSCB ve Dogu Avrupa e§ittir sosyalizm ve Stalin e§ittir Lenin ve Marksizm" kanisi egemendi. Stalinizmin gokmesi ile sosyalistler ellerinde bir harita ve pusula olmadan, hatta onderlerinin birinin agkga itiraf ettigi gibi "karanlik bir tunelde el ele tutu§up yurumeye gali|maktan bafka bir alternatif olmadan" ortada kala kalmijlardi. Diger taraftan 1989 yilini herkes moral bozuklugu ve §a§kinhkla karfilamadi. SSCB ve Dogu Avrupa'nin sosyalizmle hig bir §ekilde ilgisinin olmadigim savunan bir akim igin 1989 yili, modern sosyalizm, yani Marksizm agisindan turn ongorulerinin bir kez daha kanitlandigi bir yil olmu§tu. Bu du§uncenin sahibi olan devrimci Marksistler ise 1989 yilinda olanlari, sosyalistlerin geri kalamnm aksine heyecanla kar§ilami§lar ve bu olaylarda, buyuk kalabaliklarin ve ozellikle de i§gi simfinm onyillardir kirilmij kolektif davranma yeteneginin, yani simf §ekillenmesinin yeniden ba§lamasinm ilk i§aretlerini bulmujlardir. Devrimci Marksistlere gore "gergekle§mi§ sosyalizm" ulkesinde artik tekrar sosyalizmden bahsetmek ve insanligin gelecegi igin mutlu senaryolar dii§lemek mumkun hale gelmi§tir. Bugun yolunu kaybetmi§, karanlik tunellere du§mu§, insanligm onundeki sorunlari gozmek igin simf ijbirliginden ba$ka yollarin kalmadigina inanmi§ "sosyalistler" aslmda gegmi§ 70 yiIm faturasmi odemektedirler. Bu, burjuva ideolojisine kar§i mucadele ederken tumu ile yanlij silahlara sari lip, sonunda kaginilmaz olarak yenilmenin faturasidir. Bu yenilgi once bugun bir bir yikilan "sosyalizmlerin" ger-


gek ve mumkun sosyalizm oldugu konusunda 70 yil boyunca burjuvazi ile hemfikir olmakla ba$ladi. Sonra bu "sosyalizmlerin", Marksizmde sosyalizm adina savunulanlarm tam aksine i§ler yaptigt burjuvazi tarafindan te§hir edilmeye ba§lanmca, “sos­ yalistler" bu garabeti, bir sinifli toplum olarak ele§tirmek ve mahkum etmek yerine savunmaya kalktilar. Bu ise yenilginin yayginlajmasina yol agti. Dunya i§gi sinifi kendisine sosyalizm diye anlatilanlarin, kendisi ile hig bir ilgisinin olmadigim kavradikga bu sosyalistlere arkasmi dondii. Simf mucadelesinde sos­ yal demokrat partilerin ve sendikalarin etkisi gittikge artti. Boylece devasa komunist partiler ya yokoldular ya da sosyal de­ mokrat parti lere d6 nu§tuler. Bu sadece resmi Stalinist partilerin kaderi olmadi. Ortodoks Trogkist akimlar da her ne kadar Stalinizme kar§i elejtirel bir tavir alsalar da, §u veya bu §ekilde bu "sosyalizmleri" savunmaya devam ettikleri ve asla inandirici olmayan iddialarla ortada dolajtiklari (Srnegin bir Enternasyonalin varligi gibi, Dogu Avru­ pa'da askeri mudahale ile kurulan rejimleri i§gi devleti olarak anlagilmaz bir israrla savunduklari gibi) igin i§gi sinifinin ilgisini gekemediler. SSCB uzerine ileri surulen tezler gergek hayatin duvarlarina garptikga (bir a§iri sekter Trogkist grubun, Spartakistler'in durumunda oldugu gibi Afganistan'in i$galinin desteklenmesi gibi traji-komik sonuglar yarattikga) giderek bdliinmekten ve onlarca ufak sektler olujturmaktan Oteye gidemediler. SSCB ve Dogu Avrupa'nin sosyalizmle bir ilgisinin olmadigini israrla savunan devrimci bir akim, Enternasyonal Sosyalizm ise, Trogkist gelenegin iginde ba$langi£taki turn cilizligina rag­ men istikrarli bir §ekilde yajamaya ve geli§meye devam eden tek Ornek oldu. Ba§ta SSCB olmak uzere Dogu Bloku Olkeleri, Cin, Vietnam, Kiiba vb.'nin sosyalist ulkeler olmadigim; bunlarin aslinda sinfli toplumlar oldugunu; buralardaki i§gi sinifinin ezilen ve sOmOrulen bir simf oldugunu; burokratik bir egemen sinifin iktidarda oldugunu; dolayisiyla bu toplumlarda bir sosyal devrim gerektigini savunan bu akim, kapitalizmin hem batidaki hem de dogudaki bigimlerine kar§i inatla ve israrla mucadelesini surdurdu. Yukarda bahsedilen genel ideolojik yenilginin etki-


lerinden kendini tecritetmeyi ba§ardi. Bugun bu akim, 1989 yilim diinyada sosyalizmin ufkunun yeniden agildigi bir yil olarak kabul ediyor ve gelecege umutla bakiyor. Bu fikirler, bugun sosyalist hareket iginde hizla saga kayifin, devrimler gaginin bittigi, ifgi sinifi ile sosyalizmin arasinda­ ki bagm gergek olmadigi iddialarinin oniindeki engeller olarak duruyor. Teorik ve politik faaliyetinin merkezine i§gi sinifini koyan bu devrimci akim, bugun saga kaymaya kar§i en Onemli tezin SSCB, Dogu Avrupa vb. ulkelerin sosyalist degil, btirokratik dev­ let kapitalizminin egemenliginde oldugunu kabul etmek olarak " tespit ediyor. Ancak bu'noktadan ileriye dogru hareket edildigi taktirde, bu ulkelerin igine du§tugu krizi dogru bir jekilde analiz etmenin ve buralardaki sinif mucadelelerine i§gi sinifi yanmda olumlu mtidahalelerde bulunmanin mtimktin oldugunu sOyltiyor. Chris Harman'in yazisi bu gabanin guzel orneklerinden bi­ ri. Ama Chris Harman'in analizlerini tumii ile kavrayabilmek igin devlet kapitalizmi tezi ile de a$ina olmak gerekiyor. Bu yazinin amaci bu ydnde bir katkida bulunmak. Bu amagla Once dev­ let kapitalizmi tezinin temel ogeleri okuyucuya sunulacak. Son­ ra, bu tezin SSCB ve Dogu Avrupa'yi bugun analiz etmekte nasil kullamldigim Chris Harman'in makalesinde gormeden Once, bu teze yoneltilen elejtiriler ele alinacak ve bu tezi savunmanin 6 nemi bir kere daha vurgulanacak. Ama bu tez hakkindaki en 6 nemli yargiyi, okuyucunun bu tezin kullanilabilirligi hakkindaki kanaati olujturacak. Chris Harman'in makalesi i;te bu agidan da ayrica bir ba$ka oneme daha sahip.


DEVLET KAPiTALiZMi T EO R iSi(,) Ekim Devrimi, kapitalist sistemin genel krizi iginde, genel bir uluslararasi ifgi kabarmasi ® sirasinda, kapitalist sistemin en zayif halkasinda gergeklefti. Bu zayif halka burjuva simfmin en gugsuz oldugu, ifgi sinifinin ise hem orgutlenme derecesinin, siyasi partisi ve sovyetler gibi iktidar aygitlari tecrubesinin en ileri oldugu ve diger halk smiflari, ornegin koyltiluk uzerinde hegemonyasini kurmasimn en elverifli kofullarimn oldugu yer olan Rusya idi. Buna kar§ilik Rus imparatorlugu ekonomik olarak kapitaliz­ min yeni gelifmekte oldugu, ifgi sinifinin sayica az oldugu ve muazzam bir koylu nufusunun ve milliyetler sorununun oldugu bir sosyo ekonomik formasyondu. Bu yuzden Ekim Devrimi'nin, yani sosyalist devrimin Rusya'da baflamasi dunya kapitalist sis­ temin genel krizinin dinamikleri agisindan son derece anla§ilir bir olguydu, ama bu zeminde tek ba§ina ilerlemesi, bir dunya devrimi yardima gelmedigi halde de imkansizdi. Bu yuzden, bu­ gun gegmi§e bakarken fu anda SSCB'de sosyalizmin igine duftugu durumu Ekim Devrimi'nin "suni bir devrim", bir anormallik olmasina baglamaya gali§an yakla§imlarin gergeklere uymadigini daha bu a§amada tespit etmek gerekiyor.(3) Ekim Devrimi dunya ifgi hareketinde yeni bir sayfa agti ve dunya devrimini baflatmak goreviyle karfi karfiya kaldi. Fakat diger kapitalist ulkelerde yukselmekte olan ifgi hareketi geriledi, ifgi devrimleri yenildi. Ekim Devrimi yalniz kaldi, tecrit oldu. Lenin foyle diyordu: "bizim zaferimjz butun dunyada zafere yol agacaksa zafer olacakti...Sosyalist devrim gibi bir girifimin tek ulkede tamamlanamiyacagmi devamli vurguladik. Temel gorev ulus-


lararasi devrim yardima gelene kadar mucadele etmekti" (ak­ taran jailer ve Toplum, sayi 6, s. 21). Lenin'e gore eger Alman Devrimi olmazsa Rus Devrimi yenilmeye mahkumdu (Biitiin Eserler, ingilizce baski, cilt XXVII, s. 98). Lenin 1919'da Rus Devrimi'nin karji ka§iya kaldigi agmazi, kapitalizmin genel karakteri ile baglantili olarak §6 yle tespit ediyordu: "Biz sadece bir devlet altinda yajamiyoruz, fakat bir devletler sistemi iginde yajiyoruz. Sovyet Cumhuriyeti'nin emperyalist devletlerle yan yana uzun bir sure yafamasi dujunulemez. Eninde sonunda ya biri, ya da dbtiru muzaffer olacaktir." (Biitiin Eserler/cilt XXIX, s. 153) Ne yazik ki Sovyetler Birligi'nin ig kojullari, devrimin bu ulkede kar$ila§tigi dzgul problemler, bu miicadelenin kisa za­ manda yenilgiye ugramasina yol agacakti. Devrimin hukumete getirdigi parti, Bol§evikler, Once proletarya diktatorlugu altinda devlet kapitalizmi ile uretici gugleri geli$tirmeyi ve mucadeleyi siirdurmeyi denediler. Bdylece 1921'de NEP ddnemi bajladi. Ama bu proletarya diktatorlugu daha o zaman simf tabanini kayip etmekte olan zayiflami§ bir diktatorliiktii. Bu, Lenin'in tabiri ile, sovyet yagina bulajm ij bir £arlik devlet mekanizmasi, "burokratik deformasyona ugrami§ bir i§gi devleti" idi. (Biitiin Eserler, cilt XXXII, s. 48) Devrimden sonraki 12 sene gibi kisa bir zaman iginde pro­ letarya politik ve ekonomik iktidarini kayip etti. Bu iktidari hizla geli§en, siniftan kopan ve onun iisttine gikan ve giderek onun adina davranan parti ve devlet biirokrasisi ele gegirdi. Boylece kapitalist (devlet kapitalizmi) ekonomik ilijkiler uzerinde burok­ ratik bir egemen simf dogdu ve sermaye ili§kisini ta$imaya ba§ladi. 1930'lara gelindiginde artik, i§gi sinifi tamamen yenilmi§tir. Rusya'da burokratik devlet kapitalizmi vardir.


BUROKRATiK DEVLET KAPiTALiZMiNIN D O GU §U Devrimci Marksist analiz yOntemi soruna dogrudan tireticilerin, ifgi sinifinin iktidar ve ekonomik ilifkiler karfisindaki durumunu sorgulayarak ife baflamayi gerektirir. Bu yuzden devrimden sonra gegici bir sure igin de olsa sinif mucadelesini dev­ let diizeyinde de surdurme fansim elde eden proletaryanin daha sonra elde ettigi iktidar kazanimlarini nasil kaybettigini tartijarak ife baflamak gerekir. ifgi sinifinin politik kazanimlarini ve dolayisiyla da iktidarini kaybetmesi iki surecin birlefmesi ile oldu. I. Ekim Devrimi'ni gergekleftiren proletaryanin sinif fekillenmesi (4) bozuldu ve II. Proletarya Oretim ve yonetim suregleri uzerindeki kontrolunii kaybetti. I. Ekim Devrimi'nin ardindan proletarya giderek §ekil degiftirdi ve Ekim Devrimi'ni yapmif proleter sinifi, yerini biting diizeyi ve siyasi tarihi farkli bir proletaryaya birakti. 1921'de Lenin "proletaryanin artik deklase oldugunu", yani sinif fekillenmesinin bozulmuf oldugunu sOylemektedir (aktaran M. Ali Bylut, lfgiler ve Toplum, Sayi 5, s. 28). Sinif fekillenmesinin objektif ve subjektif yanlarina bakarsak bunu agikga goruruz.

Objektif Yipranma Sanayi proletaryasmin biling diizeyi en ileri kesimleri ig savafa ilk Once ve agirlikla katilanlar oldu. Bunlann buyiik gogunlugu ig savafta oldu.


2 §ehirlerdeki aglik sonucu ifgiler kOylere dOndiiler. 1917-21 arasi ifgilerin sayisi yiizde 60 azaldi. Devrimin oldugu fehirlerde ise fehir nufusu yuzde 58 azaldi (aktaran, llhan £akir, ifgiler ve Toplum, Sayi 6 , s. 23). Petrograd'da Ekim Devrimi oncesi 400.000 ifgi varken, bu rakam 1918'de 71.500'e diiftu. (Tony Cliff, Lenin III, s. 113) Ig savafa katilmayan gentler, Ogrenciler ve diger geri bilingli, kOyden yeni gelmif veya sosyalist politikalara karfi olan ifgiler fabrikalarda kaldilar30aha sonra 1930'larda kolektifleftirme sonucu fehirlere biiyiik bir gOg oldu ve kOylii temel Ii ve daha kisa sure Once beyaz ordularla beraber Bolfeviklere karfi savafmif insanlardan olufan bir ifgi sinifi dogdu.

Subjektif Yipranma Marx, komiinizmin ancak egemen hale gelmif ifgi sinifi ta­ rafindan hep birlikte kurulabilecegini sOyliiyordu ,ama fu tespiti de yapiyordu: "Bu eylem uretici giiglerin belli bir gelifme diizeyini On ko$ul varsayar. Bu olmadigi taktirde komunizm adina sadece yokluk genelleftirilecek ve bununla birlikte ihtiyaglar igin mucadele yine baflayacak, bu da eski toplumun turn pisligini yeniden geri getirecekti." (Marx, Engels, Biitiin Eserler, Ing. Baski, Cilt V, s. 49) Rusya'da devrimden sonra ve ig savafin etkisi ile Marx'in bu OngOrdiigii kofullar yafanmaya baflandi. Aglikla ve sefaletle bogufmak durumunda olan^ifgi sinifi giderek kOtii yafam kofullari altinda karaborsaya, hirsizliga yOneldi ve en Onemlis^birey1 ler olarak sinirli kaynaklar uzerinde birbiri ile rekabet etmeye bafladil Kiigiik burjuva anlayif zaten kOyliiliikle siki ilifkilerinden dolayi kuwetli idi ve bu hizla yayginlafti. Sinif dayanifmasi zayifladi. Ig savaf sirasinda uygulanan disiplin ve otoriter yOnetim ve karfi devrimin saldirisma karfi geliftirilen terOr, ifgi sinifi iginde de tahribat yaratti ve Ozgurluklere, dolayisi ile gikarlari agikga ifade etme olanaklarina engeller yaratti2 lfgi sinifinin en ileri kesimlerinin ig savafa gitmesi, orada askeri mekanizma igin-


de ya;amasi onlarda burokratik ve otoriter alifkanliklan gu^lendirdi. Ceri dondiiklerinde, "kahramanlik", "fedakarlik" etmij olmanin prestiji ile de bu ali$kanliklari toplum iizerinde de uygulamaya ba$ladilar. j ' ^5?' sinifinin sosyo-ekonomik yapisinin degi§meye ba$lamasi ile orgiitlenmesinde de gerileme oldu. Sovyetlere ilgi azaldi, ^sovyet segimlerine katilim 1923'de yiizde 35'e kadar dii$mii§tii. (ilhan Cakir,, ibid., s. 26-27) Bol§evik Partisi'nin i§£i iiyelerinin orani 1917'de yiizde 60 idi. 1921 'de bunlarm orani yiizde 41 'e dii$tu. Bunlar da aslinda £ogunlukla iiretimden kopmu§ eski ij^iler ve siyasi kariyer kaygusu ile hizla partiye dolu§an eski memurlardi. 1922'de Bol§evik Partisi'nin fabrikalardaki iiye sayisi ise fabrikali if^inin ancak yiizde 1,5'ine kadar du§mii§tu. (ilhan £akir, ibid., s. 24). Fabrika iginde ger^ek i§gi olan parti iiyelerinin sayisi yiizde 8 'e kadar gerilemi$ti (ibid., s. 23). Bunun yanisira bir diger geli§me daha oldu ve partili iiyelerin siyasi tecriibe diizeyi ve profili degijti. 1924-1928 arasinda parti iiyelerinin sayisi yiizde 176 artti. Bunun sonunda, 1917'den once iiye olanlarin orani yiizde 1.4'e diijtu (M.AIi Bulut, toiler ve Toplum, Sayi 5, s. 47). 1928‘e gelindiginde artik bamba§ka bir parti vardi. Bunun Bol§evik Partisi ile benzerligi sadece isminde kalmi$ti. Bunun iistiine bir de ig sava§ sirasinda £arlik ordusunun personeli geri ^agirildi. 1918 yilinda 2700 £arhk subayi geri geldi. 1920'ye gelindiginde bu tiir personelin sayisi 40.000'i a§mijti (M.AIi Bulut, ibid., s. 25). Bunun yanisira bir de sava; ko§ullarindan dolayi, 25 Ekim 1918'de Kizilordu'da segilmif parti orgiitleri kapatildilar ve siki bir askeri disiplin uygulanmaya ba§landi. En ciddi biirokratikle$me en once ve en hizli $ekilde orduda ba$ladi (T. Cliff, Trotsky, cilt II, s. 152). Bunlar olurken i£ sava§in ardindan, 1921'de NEP (Yeni Ekonomik Politika) donemi ba§ladi. Bu, kapitalist ili$kilere ge^ici kaydi ile bir geri donii$tii. NEP'le birlikte zorla devletle§tirmeler son buldu, devlet kontrolu gevjedi ve piyasa mekanizmasi can-


landirildi. NEP kisa zamanda sonug verdi ve uretim hizla artarak devrim oncesi duzeye ula§ti. Lenin'e gore NEP bir geri donii§tii, bunun sovyet iktidarini yok etmemesinin tek garantisi ise proletarya diktatorliigiiniin varligi idi, ama ig sava§tan beri bunun da maddi temelleri hizla yipraniyordu. Lenin'e gore sendikalar ekonominin planlanmasina katilmali, iiretimi kontrol etmeli, ucretleri saptamali ve devlete kar§i i§gileri korumaliydi. Yoksa sovyet iktidari gokerdi (llhan Qakir, ibid., s. 31). Bu yuzden sendikalaira ozel bir onem verildi ve hem parti­ nin hem de sendikalarin, i§gi sinifim btirokratik dejenerasyona ugrami§ i§gi devletine karji i§gileri korumasi igin tedbirler alinmaya ba§landi. 11. Kongre grev hakkinin higbir §ekilde bastirilamayacagi kararini aldi (M. Ali Bulut, ibid., s. 31). Donem bo­ yunca biirokrasinin i$£iler tarafindan kontrol edilmesi ipin orgiitlenmeler geli§tirilmeye galtfildi. Ama bu sirada parti ile devlet ig ige gegmeye ba§lami§ti. Gerilemekte ve inisiyatifi azalmakta olan i§gi smifina karjilik parti ister istemez devlet yonetme mekanizmasini hizla devralmaya ve i§gi sinifi adina yonetmeye bajladi. Bundan sonra parti giderek daha fazla ifgi sinifi adina davranmak durumunda kaldi. 1919'daki Parti Kongresi bu durumu tespit ediyor ve uyarici kararlar almaya galijiyordu (M. Ali Bulut, ibid., s. 25). Partinin hizla devlet ile igige gegmesine karjilik, once eski rejimin burokratlarina, sonra da teknik elemanlarina geri donmeleri igin izin verildi ve bunlara daha yuksek ucretler odenmesi kabul edildi. Lenin "yiiksek iicretin bir giiriime oldugunun inkar edilemeyecegini" soyliiyordu, ama bu gegici bir donemde mecburi idi (M. Ali Bulut, ibid., s. 26). Ozetle devrimden hemen sonra ifgi sinifinin yapisi degi§meye ba§ladi, bu hem maddi zayiflamayi getirdi, hem de ifgi si­ nifinin orgiitlerinin biirokratla§masiyla, partinin devletle ig ige gegmesiyle ve eski rejimin burokrasisinin geri gelmesiyle paralel gitti.


Proletarya iiretim siirecinde sinif miicadelesini kaybetti. Bu­ rokratik geli§me ve hizli sanayile§me yoneliminin gakijmasi ile birlikte, ij^i simfi ile burokrasi arasindaki geli^kiler keskinlejti ve 1930'larin ba$ina kadar bir seri simf miicadelesi ya$andi. i$£i simfi sadece devlet aygitlarinm kontrolii, yani siyasi iktidar diizeyinde degil, aym zamanda iiretim siirecinin kontrolii iizerin­ de de siiren miicadeleyi kaybetti. Rusya'da ekonominin yeniden injasi surecinde, uretkenligin arttirilmasi giindeme geldiginde, i§gi sinifinin hem orgiitsel hem de kultiirel olarak heniiz buna hazir olmadigi ortaya gikti. Dunya devrimi de yardima yetijmiyordu. Bu ko;ullarda Boljevikler, turn diger partiler karji devrimin saflarma gegtikleri veya sovyet aygitlarini terk ettikleri igin, gerilemekte olan ijgi simfina ragmen, tek ba;larina gittikge biirokratlajarak ve burokratik devlet aygiti ile kayna§arak ekonomiyi yonetmeyi ustlendiler. Kagmilmaz olarak bu onlari uretimin arttirilmasi sorununa getirdi. £eli§kili bir durum ortaya £ikti. Bol$evikler £ali$ma disiplinini saglamak gibi bir sorunla ve gdrevle kar§i kar$iya kaldilar. Bu ise giderek onlarin i^ilere karji tavrini, i^ilerin de onlara karji guvensizligini geli§tirdi. Bunu once tek ki§i yonetimini fabrikaya sokarak, bunu da i$£i komitesi ve sendika araciligi ile denetlemek yolu ile denediler. Ne var ki, bugun Boljevikler, tek kiji yonetimine donenler ve burjuva teknisyenlerini geri cagiranlar olarak hatirlaniyorlar. l§gilerin ve sendikalarin tek ki§i yonetimini denetleme 9abasi ortaya TROIKA'yi ?ikardi. TROIKA, fabrikadaki i§g komite­ leri, parti hucreleri ve teknik yonetici u^lusunden olujuyordu. Ama nereden bakilirsa bakilsin, TROIKA ile birlikte, ijg ler artik fabrikada iktidari eski rejimin burokratlari ile payla$acaklardi. Fakat gittikge artan biirokratlajma, parti ile devletin iq: ige gegmesi ve teknik yoneticilerin parti iiyesi olmasi ile TROIKA kisa zamanda sadece bir yafta olmaktan ote gidemez hale geldi.


1928'de bir kararname tek ki$i yOnetimi mutlaklajtirildi. i§gi komitelerinin, uretkenligi arttirmak igin tek adamin aldigi tedbirlere karijamayacagi yonunde karar alindi (T. Cliff, State Capi­ talism, s. 13). Sanayinin orgutlenmesinde Onemli rollerden birinde bulunan L. M. Kaganovig 'direktOr fabrikanin iginde yiirudugunde yer sarsilmalidir1 diyordu. Bu adamin karde$i, aym derecede etkin bir ki§i olan H. M. Kaganovig ise 'fabrikadaki bu­ tun ifgiler yOneticiye tumu ile tabi olmalidirlar' (T. Cliff, ibid.) diyordu. I§te sanayilejme (Stalinistlere gore sosyalizmin injasi) sureci bu tip adamlarin denetimi ve yOnetimi altinda siiriiyordu. Yine de NEP dOnemi boyunca sendikalar gok aktif idiler. If­ giler de iicret farklila$malarinm ve yajam kojullarmm iyi veya kOtii olmasina paralel olarak bofge bOlge, fabrika fabrika dolajiyorlardi. Zaten ekonomide de bir ijgi kitligi vardi. BOylece i§gilerin bir pazarlik gucQ oldugu ve direnme kapasitesinin de ytiksek oldugu anlajiliyordu. Fabrika yOneticileri, kalifiye ijgiler ve teknik elemanlar Gzerinde birbiri ile alabildigince rekabet edi­ yor, bunlari birbirinden galiyorlardi. Bu arada buyuk i$gi kitleleri bir uretim bOlgesinden digerine, yajam ko§ullarinin derecesine gOre gOg edip duruyorlardi. SSCB ekonomisinde son derece hizli bir i§gi dolajimi ve canli bir emek pazari vardi. Bu fok uzun siirmeyecekti. Ciinkii bu durum ekonominin ydnetimiyle gelijiyordu.<5> l$gi smifindan kopmakta olan, burokratiklejmekte ve devletle igige gegmekte olan Bol§evik Partisi bu duruma 1929 yilina kadar dayanabildi. Birinci sanayi planinin hazirliklariyla bir­ likte i$gi haklarina ve sendikalara kar§i bir saldiri bajladi. ifgiler direndiler ama mucadeleyi kaybettiler. Bu hizlandirilmi; sanayile§menin o giinun kojullarinda Rusya'da ne anlama geldigine gok kisaca deginmek gerekiyor. Bu sanayilejme siireci, sinif temeli, segilen teknikler ve amaglari itibariyle sentez olurken, ortaya baski ve terOriin zorunlu oldu­ gu, i§gi sinifinin atomize olarak tutulmasimn On ko§ul oldugu bir sermaye birikim modeli yaratti.^ Bu modelin temelinde a$agida da deginecegim gibi Taylo-


rist emek kontrol mekanizmasi ile uretkenligin arttirilmasi yatiyordu. Boylece nisbi arti deger arttirilacak ve hizli bir sanayile§me surecine girilecekti. Ne var ki nisbi arti degerin arttirilmasi, ancak ekonomi gapinda ucret mallarmin gittikge gejitlenmesi ve ucuzlamasi, i§gilerin ya§am ko§ullarinin iyile§mesi ile gergeklejebilirdi. Bu ise sosyal muhendisligin uriinii degil, ancak simf mucadelesinin bir sonucu olabilirdi. Diger bir deyifle, nisbi arti deger uretimi emegin if surecin­ de yogun tuketimi anlamina gelir. Bunun surekliliginin saglanabilmesi igin i§gucunun i§ sureci di§inda yogun bir yeniden uretiminin gergekle§mesi gerekir. Bu da ijgilerin ya§am ko§ullarinin surekli iyile§mesi demektir. Bunun mumkun olabilmesi igin de ucret mallari gittikge sanayi tarafindan uretilmeli, kiigiik meta uretiminin urettigi mallarin payi giderek azalmalidir. Bu durum kapitalist sinifin bir tercihi sonucu ortaya 91kmaz. Kapitalist simf, Taylorist ve bunun bant sistemi ile birle§mi§ fekli olan Fordist yontemleri uygulamaya ba§layinca, i§giler direnirler ve kapitalist simf uretimi istikrara kavu§turmak ve iiretkenligi arttirabilmek igin ijgilerin taleplerini kar§ilamak zorunda kalir. Bu simf mucadelesi surecinde ise yeni bir ucret ili§kisi §ekillenir. Bu durumun en geli§mi§ halini, iki diinya sava§i arasin­ da ABD'de ba§layan ve II. Diinya Sava§i sonrasinda da Bati Av­ rupa'da 'refah devleti' tabir edilen sosyal guvenlik sisteminde ya da ucret ili§kisinde gormek miimkundiir. Bu ekonomik geli§meler, aym zamanda sendikalarin biiyumesini ve sosyal demokrat partilerin etkisinin artmasmi; ikinci Enternasyonal'in reformist sosyalist partilerinin yerlerini kapita­ list reformist sosyal demokrat partilere birakmalarmi da beraberinde getirmijtir. i§gi simfi ile kapitalist simf arasindaki simf mucadelesi sure­ ci ise aym zamanda 1950-1970 doneminde ve hatta ondan son­ ra kriz doneminde de teknolojik geli§menin motoru olmujtur. SSCB'de ise tarihsel ko§ullar itibariyla simrli sayidaki bir i§gi simfi, yaygin bir kugiik koyliiliik uzerinde yogun sanayile$meye gegilmeye kalkilmca, ucret mallarmin aym anda ve hizla sa-


nayile§emeyecegi ortaya gikmi§tir. Bunun temelinde ise SSCB'deki btirokratik sinifin, dar kaynaklarin biiyiik bir kismini askeri harcamalara yoneltmek zorunda kalmasi da yatmaktadir. Burada devlet politikasi, silah sanayi igin de hayati oneme sahip, agir sanayiye Oncelik vermek §eklinde belirlenmi§tir. Ocret mallari iiretimi ise hig bir zaman onem kazanmami§tir. Ocret mallarinin hig bir zaman Onem kazanmamasimn bir ba§ka anlami daha vardir. Bu, gergek iicretlerin dii§iik tutulmasinin da yontemidir, yani SSCB'deki sermaye birikim modelinde ticret ili§kisinin dtizenlenmesinin ozgiin $eklidir. Bu §6yle i§ler: Ulusal dtizeyde i§gi sinifinin tuketimi igin ayrilan mallar niifusa gore nisbi olarak ufak ve dii§iik kalitede tutulur. Boylece toplam degerin bolu;iilmesinde i§gilerih payi dufiik tutulur. Ikinci diizeyde ise para, iicretler ne durumda olursa olsun, bunlarin alabilecegi mallar her zaman sinirli kalir ve gergek ticreti para iicretin alabilecegi mal miktari belirledigi igin de piyasadaki mallarin miktari gergek iicrete denk diijer. Banka sistemi de, faizsiz veya du§uk faizle, para ticretin artan kismini geri emer. BOylece gergek ticretler her zaman, piyasada mallarin varligina veya yokluguna ve kalitesine gore ayarlanabilirler. Ornegin, sanayi bakanligi tuketim mallari ureten sanayilere ayirdigi fonlari agir sanayiye kaydirmaya ba$layinca, aslinda ticretleri de fiilen dtijiirmeye ba;lami; demektir. £iinkii bOylece gergekten tiiketilebilecek mal miktari da dii§meye ba§lar. Bu, aym zamanda SSCB ve Dogu Avrupa'daki ifgilerin iicretlerinin Bati Avrupa ile kar§ila§tirilmasinm anlamsizligi demektir. Burokrasinin parasini dzel dtikkanlarda harcayabildigi bir toplumdaki ticret farklihklan, onun para iicretinin i§gi ticreti ile kar§ila§tirilmasinin gosterdiginden gok daha fazladir. I§te bu ytizdendir ki sinif mticadelesi agiga gikmaya ba§Iadigi noktada, tuketim mallarinin miktari ve kalitesi hemen gati§manm konusu olur. Bu ko§ullarda emegin yogun tiiketimi fabrikaya sokulmaya ba§lanirken, i§gisinifinin taleplerine cevap verilmemesine kar;ilik iiretimin siirekliliginin saglanmasi igin i;gilerin direni;inin zorla kirilmasi yolu biirokrasinin tek segenegi olarak kalmi$tir.


Bu ise ba$ka bir soruna yol agmi$tir ve 1980'lerde SSCB ekonomisinin gdkiijiine yol agan da i§te bu sorun olmu$tur: Eme­ gin yogun sdmuriisu aym zamanda yogun yeniden uretimi ile birlejemeyince, nisbi arti deger uretimi istikrar kazanamami$tir ve ancak 90k yava§ ve diizensiz artabilmiftir. Bu yiizden plan hedeflerine yanlamasina buyuyen bir sanayi ile ulajilmaya gali$ilmi$tir. Bir gelik fabrikasinda iiretkenlik artmayinca, hedefe ula§mak igin iki gelik fabrikasi daha gerekmi§tir. Bu, turn diger kojullar sabit kalmak uzere (ceteris paribus) sermayenin organik bilejimini hizla arttirmaktan ba§ka bir sonuca yol agmaz. Ser­ mayenin organik bilejiminin arti$ hizi, iiretkenlik arti$ hizini gegmeye bajlayinca da arti deger uretimi diijmeye bajlar ve neticede ekonomi kiigiilmek zorunda kalir. Bu durumun kisa zamanda kapiya dayanrnamasinda dort etken vardir ve dordii de terore dayanir: Birincisi, fabrika diizenini 90k siki kontrol ederek ijgilerin hig bir jekilde direnmemesini ve uzun saatler gali$masim saglamak. ikincisi, gittikge artan bir §ekilde kole emegi kullanmak. Ugiinciisu, kirsal urune degerinin altinda fiyatlarla el koymak ve boylece ucret mallarmin fiyatini dii;iik tutmak, koyluluk buna direndiginde de zorla kolektiflejtirmek, yani mulksuzlejtirmek. DorduncQsu, kitlik ve dii$iik kalite yolu ile gergek iicretleri siirekli diijiik tutmak. '

Tiim bu gabalara ragmen i§gi direni§i fabrikalarda durdurulamamijtir. Nitekim 1960'larda artik sarhojluk, serserilik, ijten kagmak, uretimin kalitesinin gittikge dii§mesi gibi bireysel direni§ bigimleri engellenemez hale gelmi§tir. 1970'li yillarda ise diinya krizinin sistemden difari arti deger sizdirmaya bajlayan etkisi ile durgunluk bajlamij ve bu durgunluk giderek 1980'de agik bir krize d6 nii§mii§tiir. Atomize olmu§ bir i§gi sinifinin ise kapitalizm agisindan bir ba$ka fiyati daha vardir. Bu da teknolojik gelijmedeki duraklamadir. I$gi direnifi olmadan kapitalist iiretkenligi arttiran yeni tekniklerin bulunmasi gogu zaman giindeme gelmez. Bu yiizden dikkat edilirse goriilur ki SSCB'de yeni teknoloji esas olarak diinya ekonomisi ile askeri rekabet iginde oldugu alanlarda ge-


lifmiftir. Dunya ekonomisinden korunan alanlarda ise uretim birimleri arasinda toplam arti degerden pay almak igin suren reka­ bet ise btirokratik kanallarin varligindan dolayi teknolojik rekabete doniifmemif ve teknoloji gelifmemiftir. Ifte SSCB'nin Bati'dan teknolojik olarak bu kadar geri kalmif olmasimn ardinda agirlikli olarak bu yatmaktadir. §imdi konuya tekrar donelim ve ifgi sinifinin uretim siireci sirasinda sinif mucadelesini nasil kaybettigine bakalim.

Hizlandirilmif sanayi lef me bir merkezi plan altinda olacakti. Ama yukarda anlatilan burokratlafmamn uzerine kurulan merkezi plan dogal ki burokratik bir plan olacakti. Bu durpm plan tartifilmaya bafladiginda hemen belli oldu. ' ■ Plan hazirlanirken §u iki sorun agikga ortaya gikti: ' ; V ' 1) Devlet veya plan yapimcilari "tiim uretim faktorlerini" kontrol edebiliyordu, ama ifgiiciiniin arzini kontrol edemiyordu. ifgiicii arzi, yani ifgi, canmin istedigi yerde galifiyordu. Emek mobilitesi burokratik planlama ile gelifiyordu.

2 ) Ifgiler planin dngdrdiigu verimlilikte galifmayi kabul etmiyorlardi. Bu da plan hedeflerinin yerine getirilmesini zorlaftiracakti. I§gi smifindan kopuk bir parti ve artik ifgi sinifina yabanci bir devlet bunu ancak zor yolu ile hayata gegirebilirdi. Bunun igin a) sendikalarin etkisi kirilmaliydi, b) ifgilerin fabrika igindeki direnifi kirilmaliydi.

a) 1928‘de Pravda, iicretlerin artik devlet tarafindan sapt nacagim, bu yuzden toplu sdzlefme sistemine gerek kalmadigini yazdi. Fabrika diizeyinde ise iicretin saptanmasi fabrika yonetimine birakilmaliydi, aksini savunmak oportunizmdi (llhan £akir, ifgiler ve Toplum, sayi 6 , s. 33). Sendikalarin ifgilerin hakkmi savunacagi prensibi ise eski oportiinist yonetime ait bir dtiftince olarak, 1931'de 9. Sendikalar Kongresi'nde mahkum edildi (ibid., s. 32). En temel Marksist prensipler ve Bolfevik gelenek oportiinist olarak mahkum ediliyordu. Bunu efitlikgilik fikri takip edecek ve efitlikgiliktun yana


olmak da oportunizm olarak mahkum edilecekti. NEP'le birlikte kooperatif sisteminden ucret sistemine donulmujtu, ama bu hep e§itlikgilik prensibini korumaya galijilarak yapilmi§ti (ibid., s. 39). §imdi ise Stalin'e gore e§itlikgilik 'sosyalizme yabanci, sin if dujmani bir egilim'di (ibid., s. 53). Aym yil planin yukardan a§agi in§a edilecegi, aksini savunmanin oportunizm oldugu agiklandi (ibid., s. 41). Bunlarin gergekle§ebilmesi igin once TROIKA'ya son verildi. Sendikalar buradan gikarildi, fabrika yonetimi mutlak olarak tek ki§iye verildi. MK uyesi Kaganovig'e gore fabrika yoneticisi mutlak liderdi ve i§giyi istedigi gibi cezalandirabilirdi (M. Ali Bulut, i§giler ve Toplum, sayi 5, s. 52). Buna ek olarak da nihayet 1930'da, eski £arlik doneminin bir uygulamasi olan ig pasaport sistemi yeniden gegerli oldu ve boylece ijgiicu sabitle§tirildi. Sendikalar i§gilerin devlete kar§i korunmasinin aygitlari olmaktan gikip, devletin ijgileri kontrol ettigi, disiplin altina aldigi kurumlar haline geldiler. b) ijgilerin fabrika igindeki etkinligi ise §u ug yoldan kirildi: I. Fabrikaya Taylorizm, yani parga ba§i ucret ve normlara uyma zorunlulugu sokulmaya gali§ilirken, tecrubeli ve eski i§giler bunu somuriicii ve i§gi sinifini baski altina alici bir yontem olarak tanidilar ve direndiler. Bunun uzerine biirokrasi geng ijgileri ya§lilara kar§i kullandi. Genglere hizla yukselme ve i§gilikten gikarak burokrat olma hakki tanindi. Fabrikalarda bajari gosteren gengler hizla universitelere alindilar ve buradan da biirokrasiye gegtiler. Boylece i§gi sinifinin bir kismi burokrasiye gegti, yani somuruden pay alma hakki taninarak satin alindi. Direnen i§giler devlet tarafindan burjuva ahlakli olmakla suglanirken, onlar da gengleri grev kirici olarak sugluyorlardi. Parga ba51 uretim ve Taylorizm, i§gilerin iiretim uzerindeki kontroliinii teknik olarak da tiimii ile ellerinden aldi ve bunu fabrika yonetimine verdi. Boylece fabrika iginde de biirokrasinin gelijmesi ve guglenmesi yolu agildi. Bu sirada i§gilerin bir kismi da biirokratlajtirilarak sisteme entegre edildi. II. Parga baji iicretin hizla yayginla§masina paralel olarak


ticret farklilaftinlmasi ve bununla birlikte fabrika yoneticisine yetki verilmesi ifgiler arasi rekabeti yayginla§tirdi ve birlikte mticadele etme imkanlarini zayiflatti. 1929'da sanayi bakani fabri­ ka yoneticilerine 'elinizdeki en giiglii silah ticrettir' diyordu. III. Yeni bir if yasasi ile ifgilerin en temel haklari, yani galifmama ozgiirltigii ellerinden alindi. Bir gun ife gelmeyen iften atilacakti, grev yapanlar tutuklamyordu. Buna ek olarak sendika gazetelerinde direnif yapan ifgilerin listeleri yayinlanmaya bafladi. Kara listeye alinanlar if bulamiyorlardi. 1930 'da 300 000 ifsiz varken ifsizlik tazminati kaldirildi (H. Kuromiya, Stalin's Industrial Revolution: Politics and Workers, 1928-1932, s. 202) Bu tedbirler yine de yeterli degildi. 1931 'de 500 yeni fabri­ ka planlandi. Bunun igin 100 000 vasifli ifgi lazimdi, ama promosyonlar, yani iiretken ifgilerin btirokrasinin igine alinmasi iflemi fabrikalarda vasifli ifgileri azaltmifti. Bu durduruldu. Boylece bir taraftan ifgilerle biirokrasi arasindaki organik bag tiimii ile kesiliyordu, diger taraftan da biirokrasi artik kendi kendini iiretmeye yetenekli, kendi iginden kadro ihtiyacini karfilayan bagimsiz bir sinif oldugunu gosteriyordu. Buna ek olarak ifgilerin parti kampanyalari igin harekete gegirilmeleri yasaklandi ve boylece fiilen siyasi faaliyete katilmalari onlendi (Kuromiya, ibid., s. 306). Ozetlersek: ifgiler, fabrika diizeyinde uretim uzerindeki kontrollerini fabrika y&netimine, emekleri uzerindeki kontrollerini ise planlamaya kaptirdilar. Bu sirada fabrika miidurlerinin yiizde 97'si, fantiye feflerinin ise yuzde 82'si partiliydi. ifgilerin kendilerini btirokratik devlete karfi korumalarinin hig bir mekanizmasi kalmadi. Ne partileri vardi artik, ne de sendikalari. Bunlarin ikisi de artik devlet orgiitleriydi. Devlet ise tii­ mii ile yeni bir burokratik sinifin denetimindeydi. Biitiin bu ilifkilerin sosyo-ekonomik anlami neydi? Ekim Devrimi'nden sonra iiretim iizerindeki kontrol ifgi komitelerine gegmifti. Devlet iktidari sovyetlere gegiyordu, en azindan devralinan (^arlik burokrasisini kontrol edebilecek bir or­


gan, sovyet aygiti vardi. Ijgilerin biirokrasiye kar$i kendilerini koruyacak sendikalari vardi. i§ guvencesi ve ifsizlik iicreti vardi. i$9i simfi yukarda anlatilan siiref iginde giderek hem poli­ tik aygit iizerindeki kontroliinii, hem de ekonomik siiregteki kontroliinii kaybetti. Bu siiregte biirokratla§ma giderek biirokrasinin simf olmasina yol agti. Devlet burokrasisi iiretimin nerede ve nasil yapilacagim kararla§tiriyordu, yani iiretim araglarmin nasil kullamlacagina karar veriyordu. Uretim araflari devlet miilkiyetine gegtikge bu, fiilen, uretim aratJarinm biirokrasinin kolektif miilki­ yetine gegmesi anlamina geldi. Ayrica biirokrasi toplumdaki baski araglarini elinde bulunduruyordu. Turn bu dzelliklerinden dolayi i§gi sinifinin urettigi arti degere el koyuyordu. Bunu fabri­ ka miidiirler fonu araciligiyla, son derece yiiksek ucretler, tuke­ tim ayricaliklari vb. yoluyla kendi arasinda bolujuyordu. Biirokrasi egemen sinifti. i§gi sinifinin uretim araglari kar§isindaki durumuna bakinca, bunlarin da kapitalizmden farkJi olmadigi anlajiliyordu. ifgiler uretim araglarindan kopuk, ya$amak igin i$gii(lerini iicret karjiligi satmaya zorlanan ve uretime yabancila$mi$ bir durumdaydi. Burokratik simf uretim araglanni kontrol ediyor, i^ ileri, dogrudan iireticileri egemen Iigi altinda tutuyor ve ekonomiyi kendi (ikarlari dogrultusunda yonlendirmek igin iffi simfi ve koyliiliik ile miicadele ediyordu. Demek ki sermaye ili;kisini burokrasi tajiyordu. SSCB'de 1929'dan bu yana, yani birinci be; yillik planla birlikte burokratik bir devlet kapitalizmi, bir sermaye birikim tarzi olarak yerle§mi§ti. Stalinizme kar$i amansiz bir miicadele vermij, Marksizmin devrimci oziinii yafatmayi ba§armi§ olan Trogki ise bu durumu kavrayamiyordu. Sanayilejmenin bajladigi 1929 yilinda, tarihsel bir hata olarak "Stalin, sola donii$le i$(i devletini kurtarmi;tir" diyordu (Ilhan (Jakir, i$filer ve Toplum, sayi 6 , s. 19). Bu burokratik devlet kapitalizminin egemen simfi, diinya pazari iginde kendi kontrol ettigi cografyadaki arti iiriinii koruyabilmek igin ve politik etkinligi dolayisiyla ekonomik guciinii


yayabilmek igin alabildigine silahlanmak durumunda idi. Kisa zamanda dunyanin ikinci biiyiik askeri ve politik giicii haline geldi. II. Diinya Sava§i sonrasi ortamda kendine bagli uydu devletler yaratarak politik ekonomik etkisini yayginla§tirdi. Ugiincii diinyadaki ulusal hareketlerle ili§ki igine girdi. Buralarda muha­ lefet hareketi igindeki egemen elitist populist akimlar ve burokrasinin bir kanadinin her zaman siirecin pargasi olmasi vb. bu ili§kiyi kolayla§tirdi. Bu ili§ki yolu ile buralarda Batili kapitalistlerin etkisini sinirlayarak kendine ekonomik etki alanlari agti. Rus Devrimi liderleri enternasyonalist idiler. Diinya devriminin gikarlarmi en ba§a koyuyorlardi. Ornegin Lenin Alman Devrimi'nin ba§arisi igin gerekirse Rus Devrimi'nin feda edilebilecegini soyliiyordu. Biirokrasi egemen bir sinif olmaya ba§layinca, dunya devrimi kar§isindaki tavri da degi§ti. Biirokrasinin biricik diirtiisii sinif iktidarini pekiftirmek olunca, birinci kaygusu da istikrari saglamak oldu. Diinya devri­ mi yerine tek iilkede sosyalizm teorisi boyle gegti. . 1924'de Stalin, Buharin'in bu teorisine sahip gikarak, onu yeniden formule ederek biirokratik sinifin en can alici ideolojik ihtiyacina cevap verdi. Boylece sosyalizm hizli sanayile$me vb. ile e§ anlamli tutularak bu sinifin iktidarina indirgendigi igin, tek iilkede kurulmasi fikri bu sinifin tiim ekonomik politikalarina haklilik kazandirdi. Uluslararasi politikada ise diger komunist partiler, kullamlabildigi siirece, di$ politika araci olarak kullanildilar. II. Diinya Sava51'nda biirokratik sinif devrimci hareketlerle degil, burjuva siniflarla ittifaklar kurarak tercihini ortaya koydu. Bu suregte, Ispanya Devrimi, Fransa Devrimi g6 z gore gore yenildiler, fajizmle saldirmazlik pakti imzalandi ve sonra da sekter politikalarla fajizmin iktidara gelmesine yol agildi. II. Dunya Sava§i'ndan sonraYunan Devrimi Batili kapitalistlerin eline birakildi ve olume terk edildi. Komunist Enternasyonal kapatildi. Tek ulkede sosyalizm teorisinin etkisi ile Stalinizm uluslara­ rasi i§gi hareketinin yenilmesine buyiik katkilarda bulundu.


DEVLET KAPiTALiZMi TEORiSiNE YONELTiLEN ELE§TiRiLER 1929'da bajlayan kar§i devrim ile kurulan devlet kapitaliz­ mi, 1989 yilinda, tam altmij yil sonra yikilmaya bajladi. Devlet kapitalizminin karakterini anlamayanlar; SSCB'de ve Dogu Avrupa ulkelerinde bir nevi i§gi devleti oldugunu du§unenler; hatta bunlarin, kapitalizmden daha ileri ve tercih edilir oldugunu veya bir §ekilde sosyalizme ilerlemekte oldugunu du§iinenler, 70 yil boyunca bu sistemi §u veya bu §ekilde sosya­ lizm adina savundular. Bu yuzden de burjuvazinin bu sistem ile sosyalizmi ozde§le§tirerek sosyalizmi mahkum etmesine kar§i duramadilar. Bir taraftan Stalinizmin baskisi, diger taraftan da Bati'daki burjuvazinin ideolojik saidirisi altinda her iki kapitalist sinifa da direnemeyerek yenildiler. Bugun SSCB'de ve Dogu Avrupa'da Stalinizm yikiIirken, i§giler bu rejimlere kar§i ayaklanirlarken, Stalinizmle her turlu ili§kiyi kesmek ve Stalinizmle sosyalizm arasinda her hangi bir ili§ki olmadigim, Stalinizmin burokratik sinifin iktidarinin ideolojik ve politik ifadesi oldugunu savunmanm ve gosterebilmenin onemi buyuk. Ancak bu jekilde dunya i§gi simfi mucadelesine sos­ yalistler tekrar 151k tutabilirler ve 70 yilin yikintilarindan gikmaya bajlayabilirler. Bunu ise devlet kapitalizmi tahlilini savunmadan yapmak mumkun degildir. Aksi durumda burjuva dii§uncesinin baskisi altinda yenilgi siirduriilecek ve hizla saga savrularak ya reformizme du§ulecek, ya da sosyalizmden tumden uzaklajilacaktir. Devlet kapitalizmi teorisine birgok ele§tiri yoneltilmektedir. Bunlarin belli ba§lilarini ele almadan once soruna bir ba§ka agi-


dan yakla§arak, bu teori kabul edilmedigi takdirde veya kabul etmeyenlerin hangi segeneklerle kar§i kar§iya kaldiklarim inceleyecegim. a. SSCB sosyalisttir. b. SSCB dejenere bir i§gi devletidir. c. SSCB yeni bir toplumdur. a. Bunlardan birincisini bugun artik tarti§maya gerek yok sanirim. £unkii bunu burjuvaziden bajka savunan kalmadi gibi. Ayrica Tiirkiye sol hareketinin literaturunde 1980'lerin ba§indan beri bu konu uzerinde oldukga kapsamli tarti§malar yer aldi (bir ornek igin, bkz. i§giler ve Toplum dergisi muhtelif sayilar, O zeK likle sayi 5 ve 6 ). b. SSCB dejenere i§gi devletidir tezi(7) ise bugun gittikge azalmasina ragmen hala revagta olan bir tez. Bunu IV. Enternasyonal kaynakli Trogkist hareket savunuyor. Turkiye solunun po­ pulist kanadi da, Trogkist harekete ate§ puskurmesine ragmen bu goru§u ge§itli bigimler altinda bugun savunuyor. Bu tez, SSCB'de Ekim Devrimi'nin gergekle§mi§ ve daha sonra uretim araglarmin devletle§tirilmi§ olmasi ve merkezi planljimamn varligi (pazar ekonomisinin kalkmi§ olmasi) iddialarindan hareketle, i§gi sinifinin Ekim Devrimi'nden dolayi son derece onemli kazanimlari oldugunu iddia eder. Bu temelde i§gi sinifinin egemen sin if oldugunu, ama yonetici sinif olmadigim savunur. Devrimin ihanete ugrami§ olmasi bu anlama gelmektedir. Biirokrasi bir termidor sonucu <8) yonetimi ele gegirmi§tir. Ijgi sinifi bu teorjye gore politik olarak burjuvazi tarafindan mulksuzle§tirilmi§tir. Bu teze gore SSCB'de bir politik devrim ile burokrasiyi iktidardan uzaklajtirmak ve yerine i§gi simfim ikti­ dar yapmak gerekir. Bu sadece politik bir devrim olacaktir, gunku i§gi sinifinin kazammlarimn varligi sosyal bir devrimi gereksiz kilar. Sosyalizme ilerlemek igin gerekli ekonomik zemin bu­ gun bile hazirdir. Goruldugu gibi bu tezin temel ta§i i;gi sinifinin kazanimlari veya Ekim Devrimi'nin kazanimlari diye anlatilan bir seri ol-


gunun varligidir. 'Kazammlar' iddiasi yanli§ ise bu tez goker. *9) Ciinkii, eger ijgi sinifinin bu kazammlari yoksa, bu sinifin kurtulu§u politik devrime baglanamaz. Ayrica bu kazammlar yoksa, SSCB hig bir §ekilde i§gi devleti olarak savunulamaz. Bu yuzden ajagidaki tartijma bu nokta ile simrlanacak. Dejenere ijgi devleti tezine gore Ekim Devrimi'nin kazammlari junlardir: Sanayile§me, devlet miilkiyeti, planlama, tam istihdam. §imdi bunlara tek tek bakalim ve gergekten birer kazamm olarak ele alimp almamayacaklarmi gorelim.

Sanayile§me I. Sanayilejme olurken i§gi sinifinin iradesi, hig bir jekilde sovyetler <10) veya bajka bir kurum araciligi ile yonetime yansimadi. Ijgi smifi planlamamn tasarimma katilmadi. Kisaca bu sanayilejme, i§gi sinifinin sanayile§me stirecine iradesi yansitilmadan gergekle§ti. i§gi smifmm hizlandirilmi; sanayile$me stirecine katilimi, sadece ureticiler olarak katilmaktan oteye gitmedi. Kararlar Stalin denetimindeki Parti Merkez Komitesi tarafindan alindi. II. Sanayile§me ozellikle hizlandirilmi; bir jekilde gergekle§ti. Kapitalist sistemden alinan 'bilimsel i§letmecilik sistemi'nin SSCB'ye uyarlanmasi, Taylorizmin ve Fordizmin emek kontrol mekanizmalari ile gergeklejti. Bunlar kapitalist ulkeler­ de, dogduklari yerlerde, somuruyii arttirmak, i§giyi tumii ile kafa emeginin kontrolune vermek, bu arada da i§gi sinifinin dayanijmasmi kirip onu bireyler halinde davranmaya zorlamak igin tasarlanmi; ve hayata gegirilmi§lerdi. t11* Bu sanayilejme, i§gi si­ nifinin Rusya'da Ekim Devrimi'nden sonra fabrika iginde kazandigi gticu yok etti. Ayrica parga baji ucret, i§giler arasi rekabet (Stahanovizm) vb. i§gi smifmm butunlugunu ve dayani§ma yeter negini kirdi. III. Bu sanayile§me, i§gi sinifinin var olan kulturune saldirarak i§e bajladi ve tecrubeli i§gileri 'kapitalist i§ kulturu' ile kir-


Ienmi§ olduklari iddiasi ile tasfiye etti veya bastirdi, yildirdi. Boylece ijgi sinifinin, ig savajtan sonra ne kadar kalmi$sa o ka­ dar olan mucadele gelenegini kirdi. Bunu yapmak zorundaydi, gunku tecrtibeli ifgiler bu hizlandirilmi; sanayilejme propagandasmin altinda yatani hemen goriiyor ve buna kar§i direniyorlardi. Yeni ve geng i§giler ise terfi ve uretim di§inda, sistematik egitim ve sonra da burokrasi katlarina yiikselme ihtimali ve olanagi ile sisteme baglandilar. Daha sonra i§gi kitligi ortaya gikinca, devlet terfi sistemini durduracak ve artik biirokrasinin kendi gocuklarinin burokrat olma­ si, yani kadro ihtiyacinin kendi iginden kar§ilanmasi politikasini izleyecektir. (13) Bu andan itibaren de biirokrasi hizla ifgi sinifi­ nin iginden gikmi; gorevliler olmaktan gikar, kendini diger siniflardan esas olarak bagimsiz bir §ekilde yeniden iiretmenin kofullarim kurar. Bu siireg olu§urken, burjuva rejiminin .uzmanlari da itH5arlari tekrar iade edilerek i§ ba§ina getirilirler ve bii­ rokrasi eski burjuva sinifin kalintilari ile biitiinle§erek yeni ege­ men sinifi olu$turur.

IV. Bu sanayile§menin inkar edilmez urunlerine bakar gozleri kama$anlar, bu sanayile§meyi hizlandirilmi§ diye reddetmemek gerekir diyenler <15) tiimii ile yaniliyorlar. Bu sanayile$me sirf sanayile§me oldugu igin savunulamaz. Bu yakla§im Stali­ nist biirokrasinin, sosyalizmin sinif muhtevasini bojaltarak ve onu bir kalkinma siireci ile ozde§le§tirerek, kendi propagandalarini yapma metodilnun bir benzeridir. Bu sanayile§menin i§gi si­ nifi igin etkilerine bakmak, bunun i§gi sinifi uzerinde diktatdrliik, baski, somurii oldugunu gostermeye yeter. Ama mesele bu­ na bakmayi bilmektedir.

Devlet Miilkiyeti Devlet mulkiyetine gelince, bunun i§gi sinifi miilkiyeti oldugunun anayasada yazili olmasi yetmez. Yani devlet miilkiyetinin hukuksal olarak proletaryaya ait olmasi, gergekte bunun bayle oldugu anlamina gelmez. Devlet miilkiyetinin proletarya­ nin bir kazanimi sayilabilmesi igin, bu mulkiyet hakkinin bizzat


proletarya tarafindan kullamlabilir olmasi gerekir. Burada soz konusu olan proletarya, simf olarak proletaryadir. Proletarya kontrolunun gergeklejmesi igin ise prolefan'anm devlet o'arak orgutlenmi§ olmasi gerekir. 'Burokrasi prol«i:>ry«ivi poiitik olarak mulksuzle§tirmi§tir' dedikten sonra, bu devlei. m ' j i k i y e - ' n kazanim gibi bahsetmek abesle i§tigal etmek! r. ^

Planlama Planlamaya gelince, burada iki noktaya deginmek gerekir. Birincisi, bu planlar hig bir zaman tutmami§tir. Ciinku yapilij §ekilleri buna izin vermez. Bu planlarm daha birinci yildan itibaren degi§tirilmeye bajlanmasi; birinci yilin aksamasinin hemen ikinci yila yansimasi ve nihayet be§ yil bitince planin turn hedeflerinden sapilmasi bajarisiz olmaya daha ba§tan mahkum olma nedenleridir. Bu be§ yillik planlar, be§ yillik butunselligi olan planlar degildir. Be§inci yilin sonuna gelindiginde, goktan ilk yilki hallerinden farklila§mi§ ve hedeflerinden tumu ile §a§mi§ bir haldedirler. (17) Bu planlarin uygulamaya konulduklari gunden itibaren degi§iklige tabi tutulmalari, bunlarin hangi guglerle kar§i karjiya kaldiklarmi da gosterir. Bu giigler, simf miicadelesinden ve bir tiirlii kontrol altina alinamayan deger yasasmdan ba$ka bir §ey degildir. ikincisi, bu planlar nasil yapilir, yani politik kontrol hangi sinifin elindedir? Belli ki i§gi sinifinin elinde degildir. Burokrasi tarafindan, biirokrasinin gikari igin yapilmaya galijilan bir plan neden i§gi sinifinin kazanimi olmaktadir? Bunu izah etmek pek kolay olmayacaktir. Bu iki nokta, bu planlarin bir kazanim olmadigini gosterir. Planin krizleri ortadan kaldirdigi du§uniilmii§tur. Ama bunun da dogru olmadigi, SSCB tarihi hakkinda elde edilen bilgilerle anla§ilmi§tirJ18) SSCB tarihi derin ekonomik krizlerle doludur.

Tam istihdam Bir diger mitolojik kavram da tam istihdamdir: Bunun var


olup olmadigindan Once ne anlama geldigine bakmak gerekir. Ondan sonra varligina veya yokluguna bir anlam yiiklemeye galifip, bir kazanim olup olmadigim ortaya gikarmak gerekir. ifsizligin ortadan kaldirilma siireci, aym zamanda sendika­ larin etkisinin kirilmasi, ifgilerin bir uretim biriminden digerine gitme ve if degiftirme ozgiirliigunun kaldirilmasi, pasaport sistemi, ucretlerin dufuriilmesi, zorunlu galifmanm ve hizlandinlmif sanayilefmenin baskisi altinda yafandi. Bir yerde tam istihdamin bir kazanim olmasi igin, ifgi sinifi­ nin ekonomik politik haklarini savunur durumda olmasi lazimdir. Ifgi sinifi bu tam istihdam sayesinde daha iyi durumda ya§amali, ucretlerini yukseltebilmeli ve sinif mucadelesinde avantajli bir konumu savunabilmelidir, Yoksa tam istihdam kendi bafina birgok anlama birden gelebilir. Rivayete gOre fafizm dOneminde Almanya'da da bir siire igin ifsizlik kalkmiftir, ama hig kimsenin aklina bunu ifgi sinifinin kazanimi olarak savunmak gelmez. Demokratik Ozgiirliikler gOz Oniine alindiginda, demagoji bir kenara birakilir da gergekte olanlar, yani pasaport sistemi, greve gikanlara uygulanan sert cezalar, devlete karfi suglara verilen cezalarin agirligi vb. gOz Oniine alindiginda, fafist Almanya'daki ifgilerle SSCB'deki, Ozellikle Stalin zamanindaki, if­ gilerin durumu acaba ne agidan farklidir? Acaba ifsizlik gergekten ortadan kaldirildi mi? Bunu heniiz bilgiler agiga gikmadigi igin bilemiyoruz. Sadece Stalinist sanayilefme baflamadan Once ifsizlik oldugunu biliyoruz (bkz. Kuroyima ve Filtzer). Eger ifsizlik kalkmif ise, ifsizligi ortadan kaldiran karfi devrimin kurdugu rejimin bizzat kendisidir. Demek ki ifsizlik kalkmif ise Ekim Devrimi'nin bir kazanimi olarak degil, yaygin ve hizlandirilmif sanayilefmenin ve ifgi sinifinin daha hizli somiiriilmesinin bir geregi olarak kalkmiftir. Ozetle dejenere ifgi devleti teorisinin 'Ekim Devrimi'nin kazanimlari' dedigi olgularm sin if muhtevalarma bakinca bambafka bir diinya gOziikmektedir. Bu kazanimlar aslinda yeni dogmakta olan egemen sinifin kazanimlaridir, ifgi sinifinin de-


gil. Bu yiizden dejenere i§gi devleti tezi yanli§tir. Ayrica bu tez burokrasinin egemen simf olma siirecinin iiriinlerini sosyalizmin kazanimlari olarak savunmaya gali§tigi igin Stalinizm'den kopmayi da engellemektedir.

c. SSCB'de Ekim Devrimi'nden sonra 'yeni bir toplum' ortaya giktigim savunmak bizi $u sorunlarla kar§i kar§iya getirir: I. Bu toplumun analizinin, smiflarmm ve somurunun kapitalizmden ve sosyalizmden nasil farkli oldugunu gfistermek ge­ rekir. II. Daha da onemlisi, kapitalizmin yikilmasi sirasinda hangi geli$kilerin gbzulmesi veya nitelik degijtirmesi ile kapitalizmin bagrindan sosyalizm degil de, yeni bir toplum ortaya gikmi§tir? Bu bizi kapitalist uretim tarzi iginde, emek sermaye gelifkisi di§inda belirleyici bir gelijki oldugu, hatta kapitalizmin yeniden tarifinin gerektigi noktasina getirir. Bunu yapmak igin yola gikanlarin ilk once hesaplajmak ve- bizi yanli§ligina ikna etmek durumunda olduklari ise Marx'in Kapital kitabmdaki kapitalizm analizidir. 'Yeni toplum' iddiasi politik ve teorik olarak savunulamaz. Ciinkii komunizmin, kapitalizmden emek sermaye gelijkisinin gozulmesi ile gegilebilecek bir toplum bigimi oldugu teorisini ortadan kaldirir. Sosyalist teorinin mejruiyetini ortadan kaldirir. Cerek dejenere ijgi devleti, gerekse de yeni toplum teorilerinin temel yanliji, yuzey bigimlerindeki benzerlik veya benzemezlik uzerinden hareket etmeleridir. Esas yapmalari gereken, yiizey bigimleri altinda yatan ilijkilerin neler oldugunu bulmalaridir. Devlet mulkiyetinde veya tam istihdamda oldugu gibi, ayni bigimler, farkli simf muhtevalarina sahip olabilirler.

Devlet Kapitalizmi Teorisi Devlet kapitalizmi teorisi turn diger analizlerden esas ola­ rak iki agidan farklidir: Birincisi, SSCB'yi kendi bajma ayri bir ekonomik politik birim olarak ele almaz, onu diinya ekonomisi ve global ekonomi politik iginde ele alir. ikinci olarak ise anali-


zinin merkezine dogrudan iireticilerin toplumdaki konumunu koyarak i§e bajlar. Analizin sonunda SSCB ve Dogu Avrupa'daki toplumlarda dogrudan ureticinin uretim araglari kar§isindaki konumunun, kapitalist toplumdaki ifgi sinifindan farkli olmadigi sonucuna ulajir. Dogrudan iireticilerin toplumun politik orgiitlenmesindeki konumuna bakarak, ifgi sinifinin bu toplumlarda ezilen ve yonetilen sinif oldugu sonucuna ulafir. Demek ki dogrudan iireticilerin ekonomik ve politik konumlari agisindan bu toplumlar kapitalist toplumlardan farksizdir. Biirokrasi ise, ifgi sinifini politik olarak miilksiizleftirmif ve uretim araglarimn miilkiyetine sahip olan devleti eline gegirmif oldugu igin fiilen uretim araglarimn sahibidir. Bu durumundan dolayi arti degerden pay alir, politik olarak da ifgi sinifina gore yonetici konumdadir. Neticede biirokrasi egemen siniftir ve sermaye ilifkisini tafir. Her tiirlii planlama gabalarina ragmen deger yasasi SSCB ekonomisinde, ozellikle de SSCB'nin diinya ekonomisindeki konumundan gegerek ifler ve bu ekonominin dinamiklerini belirler. Her ne kadar SSCB iginde merkezci kumanda ekonomisi pa­ zar ekonomisinin etkilerini kirmif, devlet miilkiyeti altindaki uretim birimleri arasindaki rekabeti smirlamif ve feklini degiftirmif ise de dunya ekonomisindeki konumu SSCB'yi batili kapitalistlere karfi askeri ve politik bir rekabete sokmuftur. ifte bu re­ kabetin dinamikleri, diinya ekonomisinde iflemekte olan deger yasasinin etkilerinin SSCB iginde de kendini gostermesine yol agar. Neticede, SSCB deger yasasinin etkilerinden kurtulamaz. §imdi devlet kapitalizmi teorisine yoneltilen eleftirilere gelelim. <19)

ISSCB'de ekonomiyi deger yasasi degil, burokratlarm k rari yonetiyor. Biirokrasi ise sermaye birikimi igin uretim degil, tuketim durtusu ile uretimi planliyor. Deger yasasinin ifleyip iflemedigine bakmak igin once SSCB'yi dunya ekonomisi iginde ele almak lazim. SSCB'nin diinya ekonomisinin bir pargasi oldugunu kavrarsak, dunya eko-


nomisinin SSCB ekonomisi uzerindeki baskilarini ve bunlarin igerde alman ekonomik kararlari nasil etkiledigini diifiinursek, SSCB'de diinya ekonomisi dolayimi ile deger yasasmin i§ledigini goriiruz. Buna askeri rekabet konusunda tekrar donecegim. Bu ele$tirilere cevap verirken §u soru ile ba$lamak gerekir: Eger ekonomiyi deger yasasi degil de biirokrasinin kararlari yonetiyorsa, bu kararlarin arkasindaki belirleyici yasalar nelerdir? Plan yapilirken bunun arkasindaki mantik, savunulan simf, kayirilan simf gikarlari nedir? Ernest Mandel, planlama irrasyonel de olabilir diyerek, planin belli yasalara tabi olmayabilecegini ima ediyor. Bu herjeyin tesadiifi, planlarin da tesadiifi ve keyfi oldu­ gu anlamina gelir. Daha da ilginci, biirokrasiyi (Mandel'e gore simf bile degildir(20)) her §eye kadir duruma yiikseltir. SSCB'de biirokrasinin temel diirtiisunun tuketim oldugu iddiasi ise konuya agiklik getirmez. £iinku biirokrasinin tuketim bollugu iginde yuzmedigini, SSCB'de geli§mi$ bir tuketim mallari sanayii olmadigim biliyoruz. Ayrica bu, bir sosyal formasyonun uretim degil, tuketim iizerine kurulmasi anlamina gelir. Kimin, neyi, neden, ne kadar tiiketeceginin olgiisu de subjektif oldugu igin, sosyal formasyo­ nun maddi/nesnel yasalari ortadan kalkar. Bundan kurtulmamn tek yolu SSCB ekonomisinin turn kapitalist ekonomiler gibi esas olarak deger yasasi ile yonetildigini ve planlar yapilirken de biirokrasinin simf gikarlarimn kayirildigim, yani bu egemen sinifin ekonomik ve politik iktidarimn devaminin belirleyici prensip olarak ifledigini kabul etmekten geger. Diger taraftan, planlamamn zaten ijlemedigini artik herkes biliyor. Oyleyse ijlemeyen planlarin, deger yasasmin ijleyijini durduracagim da ummamak gerekir. Aksine deger yasasmin i§leyi§i ancak sosyalist planlama ile durdurulabilecegi igin, bizzat deger yasasi bu burokratik planlari ijlemez hale getirmi§tir de denebilir. Planin irrasyonel olmasma gelince, bu tam bir mantiksizliktir. Plan kavrami, tarifi geregi belli bir mantiga dayanmalidir. Bu mantigm kapitalist olmadigim iddia etmeye devam ettigi igin,


ornegin Mandel, plani hig bir rasyonaliteye uyduramamaktadir. Bu yuzden de irrasyonel planlarin da olabilecegi sagmaligmdan medet ummaktadir. Irrasyonel plan tesaduflere baglanmif karga5a demektir. II- SSCB'de i$ giicii meta degildir W Meta, uriinun ureticisinin, kendi iiriiniiniin kullamm degerinden faydalanamayip, bunu ba§ka kullamm degerleri elde et­ mek igin bir genel ef degerle degi§tirmek iizere urettiginde orta­ ya gikar.. Soz konusu iirtln boylece meta olur. Burada metamn fiyatmin nasil tespit edildigi heniiz goz oniine alinmaz. I§gucunun meta olmasi ise §u on ko$ullara dayanir: 1- Dogrudan uretici uretim araglarindan yoksundur, yani kendi i;giiciiniin kullamm degerinden faydalanamaz. 2- Gegim araglari elde etmek igin kendi i$giiciinii kiraya verir ve gegici olarak bir genel e§ degerle, para ile degi§tirir. Bu para ile de gegim araglarim elde eder. Bu agidan bakinca SSCB ve Dogu Avrupa iilkelerinde hem meta iiretimi vardir, hem de i§giicii metadir. SSCB'de meta iiretimi olmadigi iddiasi bir ba§ka noktaya dayanmaktadir. O da urunlerin fiyatlarmm piyasada degil, merkezi otorite tarafindan (planla) tespit edildigidir. Bu itiraz iki agidan yanli§tir: Birincisi, metalarm fiyatlarmm nasil tespit edildigi, metalarm ekonomik varligmdan sonra gelir.(22) Bazi metalarin fiyatlari tekelci ilijkiler iginde, bazilarinm rekabetgi ilifkiler iginde,, bazi metalarin fiyatlari ise devlet tarafindan politik kaygilarla ^ tespit edilebilir. Bu yuzden bir yiizey bigimi olan fiyatm nasil olu§tugu, o iirunun meta olup olmamasmdan farkli bir analiz diizeyine aittir.

ikincisi, planlar hemen hemen hig ijlemedigi igin emek pazari, herjeye ragmen bir §ekilde ya§amaya devam etmi§tir: Tabanda, uretim birimlerinin yoneticileri arasinda vasifli ijgi tutmak igin rekabet vardir. Fabrika yoneticileri, vasifli i§gileri ken- c dilerine gekmek igin giplak iicret dijmdaki kazanimlari, ev, bono, yakit destegi, ekstra tuketim mall, tatil olanagi vb. ile arttir-


maya galijirlar. BSylece ucret belirlenmesinde yine de her§eye ragmen bir em^k pazan vardir ve ijlemektedir. Bu yuzden nereden bakilirsa bakilsin i$gucu SSCB ve Dogu Avrupa'da bir metadir. III- Planlama ekonomik birimlerin bagimsizligmi kaldirdi. Meta dola§imini durdurdu. Boylece krizleri de ortadan kaldirdi. Bunun gergeklerle bagdajmadigina yukanda degindik. (23) SSCB ekonomisi kapitalist ekonomilerde oldugu gibi devrevi krizler ya$ami$tir. Uretim devrevi olarak azalm ij ve artmi$tir. En sonuncu buyuk krize girdigi zaman, bu kriz kapitalizmin diinya gapindaki genel krizi ile gaki§mi§tir. IV- Askeri rekabetin SSCB ile diinya ekonomisi arasindaki bagi kurdugu yanliftir. Bu yolla deger yasasmin ekonominin igine transfer oldugunun hig bir i$areti yoktur ,(24) Devlet kapitalizmi literaturii, SSCB yonetici sinifinin kendi­ ne Bati Avrupa'daki iiretkenlik oranlarmi olgii aldigi ve bunlara yeti§mek igin siirekli tedbirler aldigi yolunda orneklerle doludur. Hatta SSCB egemen sinifindan yapilan bir siirii alinti ile bu iddia desteklenebilir (ornegin bkz. Aganbegyan, The Challenge of Prestroika). Ama elejtiriciler bunlari bildikleri igin, elejtirilerini ge§itli jekillerde formiile ederler:

iEger bu rekabet varsa, neden daha dii§uk verimli ola fabrikalar iflas etmiyor? Bunun iki cevabi var. Birincisi, silah gok ozgiin bir mal ol­ dugu igiri devlet bu sanayiyi yajamasi igin desteklemek zorundadir. Bu sadece SSCB'de gozlenen bir durum degildir. Turkiye'den tutun, ABD'ye kadar gejitli kapitalist devletler silah sanayisini destekler. Diger taraftan SSCB ile Batili kapitalistler arasindaki askeri rekabette tek tek uretim birimleri onemli degildir, gunkii SSCB uretim birimleri diinya pazarinda Batili silah iireticileri ile bire bir rekabet etmezler. SSCB'deki askeri-sinai komplex bir biitiin olarak diinya piyasasinda rekabet etmeye galijir. Bunun igin de


devletin tiim olanaklarmi kullanir.

iiSSCB'de silahlar degifim degerine sahip degildir, halbu kapitalizmde degi§im degerine sahip olmayan mallar uretilmez. Kapitalist uretim tarzinda, ozellikle devletin degi§im degerine gore uretmedigi birgok mal vardir. £ogu zaman silah da bunlardan biridir. Saglik hizmetleri, bazen elektrik vb. de bu $ekilde tek tek degi;im degerleri olarak degil, esas olarak sermayenin yeniden uretim surecinde yaratacaklan olumlu ekonomik politik etkiden dolayi iiretilirler. Ustelik birgok kapitalist iilkede, ozellikle az geli§mi§ iilkelerde devlet, ig pazari diinya ekonomisinden gelen etkilere kar§i korur ve bu arada rekabet etrhe giiciinde olmayan i§letmeleri ya§atir (ornegin ithal ikameciligi ve korumacilik). Bu da gdsterir ki kapitalist devletler her zaman, deger yasasinin yikici etkilerine karji burjuva sinifin ya ulusal ya da i$levsel (sinai, ticari vb.) fraksiyonlarini korumu§lardir. Askeri rekabetin yeri SSCB agisindan ozellikle dnemlidir. Bu sayede kendi kontroliindeki arti deger kaynaklanni, hammadde ve enerji kaynaklarim diinya ekonomisindeki diger kapitalistlerden korur. SSCB ile ekonomik entegrasyon iginde olan bagimli devlet kapitalisti iilkeler (Dogu Avrupa) vardir ve bunlarin di§ ekonomik saldirilara kar§i kapali tutulmasi gerekir. Ve nihayet iigiincii dunyadaki niifuz alanlarinin korunmasi igin stratejik/askeri dengelerin korunmasi gerekir. SSCB, bu iilkelere mal ihrag eder, fabrika kurar, borg verir, hammadde ahr vb. VI- Biirokrasi sinif degildir.

iErnest Mandel'e ve diger dejenere i$gi devleti savunuc larina gore biirokrasi i§gi sinifinin pargasidir, onun iginden gikmi$tir, hem burjuvaziyi mulksiizle$tirmi$tir, hem de i§gi smifmi somurmektedir. Ama Ekim Devrimi'nin kazanimlarini, devlet miilkiyeti, planlama vb. 'ni korumaktadir, bu yuzden egemen si­ nif olarak e/e alinamaz, i$gi sinifindan ve burjuvaziden de bagimsizdir. Biirokrasinin ijgi sinifi iginden giktigi 1930'lardan sonrasi i-


gin dogru degildir. Birincisi, terfi ve burokrasiye yiikselme i§gi kitligi etkisi ile durdurulmu; ve artik burokrasinin gocuklarimn bu alanda kalmasina karar verilmiftir (bkz. Kuromiya, Filtzer). Ikincisi, 1930 krizinden sonra turn burjuva uzmanlar ve eski burokratlar geri gagirilmijtir (ibid.). Uguncusu, zaten burokrasinin kendi iginden geldigine dair birgok istatistik vardir (bkz. Cliff, Voslensky) Dorduncusu, Ekim Devrimi kazammlarmin neler olduguna ve Stalinist donemde yeni sinifin dogu$unun nasil ijaretleri olduguna yukarda degindik.

k

Burokrasinin bir simf olmadigim savunanlar ve SSCB'yi bir i§gi devleti olarak gorenler, Bati Avrupa'h emperyalistlere karji korumadigi igin devlet kapitalizmi tezini ele§tirirler. Burada garip bir mantik ifler: Burokrasinin i§gi smifini somiirmesi, sendika burokratlarinin, sosyal demokratlarin ihanetine benzetilir. Ve madem sosyal demokratlari fajizme ve muhafazakarlara kar§i destekliyoruz, biirokrasiyi Batili kapitalistlere kar§i savunmak gerekir denir (Mandel, International Socialism, sayi 49, s. 59). Bu tumu ile yanlij ve talihsiz bir analizdir. Birincisi, sosyal demokratlar ijgi sinifmi bizzat somurmuyorlar, burjuvazi ile uzla;arak onun somurmesine alet oluyorlar ve buna karjilik eko­ nomik ve politik kazang sagliyorlar. Burokrasi ise uretim araglarini ve devletin kontrolunu bizzat elinde bulundurdugu igin i§gi sinifini bizzat somuruyor ve yonetiyor. Ne ekonomik, ne de po­ litik iktidarini kimse ile paylajmiyor. (25) Emperyalizme karji desteklemeye gelince, bu, soz konusu burokratik egemen sinifin emperyalizmle olan ozgul geli§kisine gore (eger varsa!) karar verilmesi gereken bir sorundur. Yoksa ne anlama geldigi belirsiz bir 'ilericilik1, 'ileri olma1 kategorisine gore degil. ii- Biirokrasinin geliri sabittir, ondan dolayi simf degildir. Bu iki nedenle yanlij bir elejtiridir. Birincisi, gelirinin sabit veya degijken olmasi ile bir egemen sinifin nesnel varligi arasin­ da mantiki bir ili§ki yoktur. Ikincisi, maa§i sabit demek, geliri sa­ bit demek degildir. Mallarin fiyatlari ve miktarlari, hatta kalitesi degi§tigi muddetge gelir de degijir. Bu anlamda burokrasinin gelirinin sabit oldugunun gosterilmesi mumkun degildir.


iii- Biirokrasi artigin gogunu almiyor; bu yuzden sinif degil­ dir. Bu da bir nicelik sorunudur. Bir sdmurucu grup artigin ne kadarmi alinca sinif olur vb. gibi ba§ka anlamsiz sorulara yol agar. Sinif tarifi iginde artigin §u kadarini almak gerekir diye bir niceliksel tespit yoktur. iv- Artigi somurmek kapitalizm anlamma gelmez, bu 6nceki toplumlarda da vardir. Bu yuzden sirf buna dayanilarak SSCB'ye kapitalist denemez. Birincisi, bir toplum artigin somurulmesinden once, bu arti­ gin nasil iiretildigi ile digerinden ayrilir. Kapitalist uretim tarzin­ da kendine ozgu emek kontrol sistemleri vardir, bunlarin temelinde artik deger uretilir ve somurtilur. Bunlar ijgi sinifi, fabrika sistemleri, ucret sistemi, i§guciinun meta olmasi vb.'dir ve hepsi de SSCB'de vardir. Bu yuzden SSCB'deki emek somiirme sistemi kapitalist sistemden farksizdir diyoruz. SSCB'de uretilen ve el konulan artik, kapitalist bir siireg iginde uretilmekte ve el degi§tirmektedir. Bu yuzden SSCB kapitalist bir toplumdur. v- Biirokrasinin uretim araglarimn dzel mulkiyetine sahip olmadigi, bundan dolayi da sinif olmadigi ileri surulmektedir. Burada iki kavram agiklanmadan bu soruya cevap verilemez. Birincisi miilkiyetin tanimina ilijkindir. Hegel, mulkiyeti dijtalama kavrami ile birlikte ele alir. Mulkiyet bir ki§i veya grubun, bir nesnenin kullanimindan digerlerini dijtalama olanagi ve hakki demektir ve once fiiliyatta gergeklejir. Yazili hukukta degil. Roma hukukuna gore mulkiyet bir nesneyi kullanma, bulundurma ve yok etme hakkidir. SSCB devleti uretim araglarimn mulkiyetine sahiptir. i§gi si­ nifi ise degil. Buradan hemen devletin nasil ijledigine gegmek gerekir. Yani, devlet insan degil de bir orgutlenme olduguna go­ re, bu mulkiyet de dogrudan bu devleti olu§turanlarin elinde de­ mektir. Bu insanlarin kararlari, uretim araglarimn joyle veya boyle kullamlmasina, nasil kullanilacagina ve gerekirse yok edilip edilmeyecegine ilijkindir. Voslensky ozellikle bu sonuncusu uzerinde durur ve §u ornegi verir: Savajta geri gekilirken bir


koprunun ugurulmasina kim (hangi kurum) karar veriyordu. I§te mulkiyetin de sahibi budur. Diger agiklanmasi gereken de ozel mulkiyetin alabilecegi bigimlere ili§kindir. Ozel miilkiyet en az iki ^ekilde bulunabilir. Bireysel ve kolektif. Proletarya devletinin uretim araglari iizerindeki mulkiyeti proleter sinifinin mulkiyetidir ve bir kolektif ozel miilkiyet olacaktir. Bu mulkiyet, diger simf ve zumrelerin haklarini dijtalar. Ama diger simf ve zumreler de proleterlejtigi oranda yayginlajir, genijler ve giderek ortadan kalkar. Grup miilkiyetine veya kolektif ozel miilkiyete hem tarihten, hem de Bati kapitalizminden bir dizi ornek vermek miimkiindiir. Tarihte kilise topraklarinin, Osmanli timar sistemi iginde kalan topraklarm mulkiyeti, gunumuzde kooperatif mulkiyeti, devlet ijletmelerinin mulkiyeti vb. Hatta anonim §irketler dahi kolektif ozel mul­ kiyet igine sokulabilirler. Bireysel ve kolektif ozel mulkiyet ara­ sinda mutlaka ayirim yapmak gerekir, aksi takdirde Kapital III. ciltte kredinin rolti bolumiindeki 'ozel mulkiyetin kontrolii ol­ madan ozel iiretim' veya 'kapitalist uretim tarzinin kapitalist iiretim tarzi iginde ortadan kalkmasi' jeklindeki formiilasyonlar anlajilamaz. Bu kismi §oyle bitirmek istiyorum. SSCB'de somiirii vardir. Bunda hemen herkes anlajiyor. ijgi simfi da vardir. Oyleyse bu toplumun gergek 'efendisi' kimdir? Yani bu somiirii nasil gergekle§iyor? Yonetici simf kimdir? Yok mudur? Eger yoksa bu devlet halkin devleti midir? Bu sorulara devrimci Marksist ve tutarli cevaplar vermek igin devlet kapitalizmi tezini kullanmaktan ba$ka gikar yol yoktur. Bugiin devlet kapitalizmi teorisi dijinda SSCB ve Dogu Av­ rupa'da olanlari izah etmek olanaksizdir. Aksi durumda iginden gikilmaz gelijkiler ve anlamsizliklar yumagina girilir. SSCB'de planlamamn irrasyonel oldugu savunulur. (26) Ekonomiyi de bu­ rokrasinin iradesinin yonettigi sonucuna ulajilir. Bu iradenin maddi temeli nedir? Buna cevap bulmak ise mumkun degildir. Ekim Devrimi'nin kazammlari olarak ileri suriilenlerin tiimii safsatadir. Ekim Devrimr'nin tabii ki kazammlari vardir. En bu-


yuk kazanimi politik ve tarihseldir. i§gi sinifinin nasil iktidar olabilecek bir sinif oldugunu agikga gostermi§tir. ikincisi, bu sinif, devrimin hemen ardindan burjuva demokrasisini fersah fersah a§an bir bir demokrasiyi kurmayi, kisa bir zaman igin de olsa ba$arrm$tir. Ama bunlarin hepsi, bizzat yukarda kazanimlar diye ileri surulenler olurken ortadan kalkmijtir. Demek ki devlet kapitalizmine yukardaki kazanimlar teorisi ile kar$i gikmak, bugun Stalinizmin utangag bir savunuculugundan ote gidemez ve bu gelenekle tumden bir kopu§u engeller. Tek devrimci alternatif ise devlet kapitalizmi tezidir. Haziran 1991

DIPNOTLAR 1- Tony Cliff'in Marksist devlet kapitalizmi teorisi ilk olarak 1948 yilinda The Nature o f Stalinist Russia (Stalinist Rusya'nin Dogasi) adi altinda yayinlandi. 1990 yilinda Turkge'ye gevrildi ve Metis Yayinlari'ndan gikti. Yazim in bundan sonraki kisminda devlet kapitalizmi uzerine detayli bilgi vermeyecegim. Bu bilgiler kitabin iginde var. Ben bu teoriye yflneltilen elejtiriler uzerinde duracagim. Bunu da ileri siiriilen ele§tirilerin temel mantiklari uzerinde yogunlajarak ve bunlara karji aym zeminde cevap vermeye gali$arak yapacagim. 2- Rus Devrimi tiim Avrupa'nin sosyal ve politik bir kriz ya;adigi ve dev­ rimci kabar^lann belli b a;li kapitalist ulkeleri

(Almanya 1918-1923, Ingiltere

1919, Italya 1920) sarstigi bir donemde ba$ladi< 3- Devrim oldugu takdirde yanlijlig i veya dogrulugu veya suniligi herhan­ gi bir tartijma konusu olamaz, tabii eger Marksist isek. Aksi taktirde, devrimi bir


avug aktivistin yaptigi bir olay olarak gdriirsek, niye yaptiklarim, dyle degil de ba^ka bir §ekilde yaptiklarim tarti^abiliriz. Bir sosyalist partinin devrim olurken aldigi politik kararlarin tabii ki devrimin sonucu uzerinde son derece buyiik etkisi vardir. Ama devrim her tiirlii bireysel veya kurumsal iradeden bagimsiz olarak bajlar, toplumsal krizin bir am olarak yajanir. 4- Sinif jekillenmesi kavramim sik sik kullanacagim. Bu kavram proletar­ yanin, burjuva sinifi ile miicadelesi sirasinda ve ekonomik geli;melere de paralel olarak durmadan degi$tigini ifade etmek igin kullam lir. Bu kavram proletar­ yanin, hem ekonomik ve cografi dzellikleri, hem de sosyo politik dzellikleri agi­ sindan siirekli bir aki$kaniik iginde oldugunu tespit etmeye yarar. Sinif jekillenmesi surecinin iki yam vardir: Nesnel ve oznel. Nesnel yan proletaryanin sayisi, sanayiler arasi dagihmi, yogunlugu, cografi yerlejim i vb. gibi yapisal ozelliklerine ilijkindir. Oznel yan ise proletaryanin diger siniflar kar§isinda kolektif davranma ozelliklerine aittir. Nesnel yan bu dzelliklerin kurumlarim, biling $ekillerini ve agiga vurdugu diger bigimleri kapsar. Proletarya ve kapitalist sinif arasin­ daki sinif miicadelesi her iki sinifi da etkiler ve bu simflarm kar$ilikli ko$ullandirilan bir jekillenme ve $ekilsizle$me siiregleri olarak surer. 5- Bu konuda etrafli bilgi igin bakiniz H. Kuromiya, Stalin's Industrial Re­ volution, Politics and W orkers, 1928-1932, Cambridge 1990 ve D. Filtzer, Sovi­ et Workers and Stalinist Industrialization, Pluto1986.

6 - Lenin de dahil olmak uzere Boljeviklerin belki de en onemli hatalarindan biri teknolojiye kar$i alabildigince iyimser bakmalari idi. Teknolojiye adeta tarafsiz, siniflar iistii bir nitelik atfediyorlardi. Taylorizmin SSCB'ye sokulmasi boyle bir yamlgimn sonucudur samrim. Taylorizm ve sonra Fordizm, kapitalist sinif ile i;gi sinifi arasindaki sinif miicadelesi sirasinda, bunun bir iiriinii olarak ortaya gikti.

Kapitalist sinif Taylorist tekniklere, i§gi sinifinin i ; siireci uzerinde­

ki kontroliiniin son kalan kirintilarim da almak igin bajvurdu. Boylece ijgiler makinalara daha kolay tabi kilimyor ve uretkenlik arttiriliyordu. I$gi sinifi buna hem Amerika'da, hem de Avrupa'da direndi. Sendikalarin giiglii oldugu yerlerde, Taylorizm fabrikada tutunamadi. Ciddi olarak ancak biiro i$lerinde uygulanabildi. Ijgilerin ij siirecindeki kontrollerini yikmak uzere geli§tirilmi§ bir teknikle sosyalizmin inja edilemeyecegi gok agik olm aliydi. Nitekim SSCB'de ifgilerin giiglerinin ilk 6 nce kirildigi yer fabrika olmu$tur. Tiim teror ve baski once bunu bajarmak igin harekete gegirildi. Bu ba$arildiktan sonra gerisi gorap sokugii gibi gitti. (iin k ii bunun ba$arilmasi, i;gi sinifinin atomize ol-


masindan bajka bir anlama gelmiyordu. 7- Bu tezin kaynagi bizzat Trogki'nin keodisidir. Ilk ortaya atildigi sirada Stalinizmin sosyalizm oldugu mitolojisinin yikilmasmda en buyiik rolii oynamij ve o zaman tek Marksist gizgiyi olujturmujtur. Fakat zaman ilerledikge bu teorinin yetersizligi agikga ortaya gikm ijtir. Bugun ise bu teori sadece yari yolda kalmifligin bir ifadesidir. Fakat herjeye ragmen, devlet kapitalizmi teorisi de varligini ve bajarisini Trogki'nin dejenere ijgi devleti teorisine ve bunun agtigi yoldan sonuna kadar ilerleyebilmesine borgludur. Dejenere ijgi devleti teorisi igin bkz. Trogki, lhanete Ugrayan Devrim .

8 - Bu kavramin kullanili$i dejenere ijgi devleti tezinin bir bajka zayifligidir. Termidor, politik karji devrim anlaminda kullamliyor. Kar§i devrim, devrimle iktidardan kovulm uj bir sinifin iktidari tekrar ele gegirmesi ve sosyal ili$kileri restore etmesi anlamina gelir. Kar$i.devrim sosyo ekonomik ilijkilerde de bir siirekliligi varsayar. Ijte bu yiizden mumkun olabilir. Termidor ise, tiimu ile bir bajka anlama sahiptir. Bu, devrimle kurulmuj bir duzenin stabilizasyonu olarak literature girer. Burjuva devrimin arkasindan, radikal kugiik burjuvazinin ve alt smiflarin taleplerinin devrimi daha da ileriye gOtiirmeye gali$masi, yani burjuva muhtevayi ajmaya galijmasma karjilik burju­ vazinin bir tepkisini ifade eder Termidor. Bu anlamda bir geri dOnu$ demek degildir. Termidor, devrimden sonra iktidara gelmij sinifin, iktidarini istikrara kavujturmak ve statiikoyu kurmak igin gabalarken ortaya gikarmt$ oldugu bir durumdur. Termidor, burjuva sinifinin diktatOrliigii temelinde reformistleri tasfiye eder, muhafazakarlari iktidara getirir. Bu Omek Rusya igin gegerli ise, Stalin, proletarya iktidarini pekijtirm ij bir lider olarak ortaya gikar, ki bunun sagmaligi da gun gibi ajikardir. 9-

Ikinci ele$tiri tabii ki devlet teorisi agisindan olmalidir. dejenere i$gi

devleti tezi, i§gi devleti teorisini anlamaktaki ba§arisizligm bir urunudiir. Bu tezde devlet, simf ili^kileri ve proletarya diktatOrlugiinun anlami tiimu ile yanlij ele alinmaktadir. Burada bu konuda etrafli bir tartijma yurutmeye yerimiz el verm iyor. Ama gOrecegiz ki sosyalizmin kazammlari kavrami uretilirken yapilan yanlijla , devlet teorisi agisindan yapilan yan lij aymdir. Soruna ijgi sinifinin iktidar olma bigimi, bunun maddi ekonomik zorunlu On jartlari agisindan yaklajilmamaktadir. 10- 1918'de Sovyet Kongresi 5 defa toplandi. 1919-1922 arasinda yilda bir kez toplandi. Diger cumhuriyetlerin katilmasindan sonra SSCB olujtu. SSCB


Sovyet Kongresi ilk olarak 1922'de toplandi. Sonra 1924 Ocak'inda toplandi.

0-

giinciisii 1925 Mayis'inda toplandi. Ondan sonra 1931 'e kadar her iki yilda bir toplandi. 7. Kongre ise 1935'de toplandi. Goriildiigii gibi SSCB'de ekonominin ve sanayinin jekli degi$irken, en firtmali kararlar alinirken Sovyet Kongresi 1931-35 arasi toplanmadi (Tony C liff, Devlet Kapitalizmi, s. 106-107). 11- Taylorizm, SSCB'de Taylorizmin uygulanmasi ve etkileri igin bazi kaynaklar: Bailes Kendal (1977), Alexei Gastev and the Soviet Controversy over Taylorism (1918-1924), Soviet Studies No.3 (s. 379-394); Sochor Zenovia A. (1981), Soviet Studies re visited, Soviet Studies No. 2 (s. 246-264); Reinhart Kossler and Mammo Muchie (1990), American Dreams and Soviet realities: So­ cialism and Taylorism, a Reply to Chris Nyland, Capital and Class No. 40 (s. 61-89); Donald Filtzer (1986), Soviet Workers and Stalinist Industrialization Formation of Modern Soviet Production Relations: 1928-1941, Pluto Press.; Hiroaki Kuroyima (1990), Stalin's Industrial Revolution: Politics and Workers, 1929-1932, Cambridge University Press. 12- Merkezi I; Enstitiisii Bajkam Gastev, Sovyetler Birligi'nde Taylorizmi savunanlarin iginde en etkili olanlardandi. Bu adam yajli i$gilere §iddetle saldiriyordu. Y a jli i§giler, iiretimi hlzlandirmaya gali§an i$gileri grev kiricilar ve hainler olarak goriiyor ve onlara saldiriyorlardi (Pravda, 19 Agustos 1929, Kuroyi­ ma, s. 102). Yeni uretim sistemlerinin ijyerine sokulabilmesi igin Gastev'e gore bu ifgilerin i$ geleneginin kirilmasi gerekiyordu (Kuromiya, s. 103). Bunun kapi­ talist uretim ili$kileri altinda olu$mu$ ij kultiiruntin, ijgi sinifinin kendisini koruma ig gudiisuniin bir iirunii oldugunu kabul etmek lazim. Bunun hala bir direni$ araci olarak i$lemesinin temelinde, ifgilerin iktidardan uzaklajtirilm ij olmasi yatmaktadir. Aksi taktirde bu i ; ahlaki, kolektif davranmanin ve karar vermenin, demokrasinin ve proletarya diktatorliigunun burokrasiye karji korunmasimn ara­ ci olarak i§leyecekti. 13- Terfilerin durmasma ve biirokrasinin personel ihtiyacinin universitelerden ve biirokrasinin saflarindan saglanmasina karar verildikten sonra, tabandan gelmesi muhtemel tepkilere karji, Kaganovig 9. Komsomol Kongresi'nde 'bunlar da bizim insanlarimizdir, yabanci unsurlar degildir' diyerek guven vermeye galijm ak zorunda kahyordu (Kuromiya, s. 279). Aym anda ijgilerin ijyerlerinden ayrilarak siyasi gali$maya, parti gorevlerine katilmasi veya siyasi kampanyalar igin harekete gegirilmesi yasaklandi (26 Mart 1931 tarihli hukiimet karari, akta­ ran Kuromiya, s. 279).


14- Vasenka Gazetesi, Mayis 1931: "Muhendis, iiretimin ydneticisi ve lideri olmalidir", “Sovyet muhendislerinin gali$masi igin dogal kojullari garanti et­ mek gerekir”, Kuromiya, s. 273. 15- Ernest Mandel (1990), A theory which has not withstood the test of facts, International Socialism, sayi 49 ,s. 54. 16- Diger taraftan devlet mulkiyeti kendi ba§ina sosyalizmle ilijkilendirilemez. Devlet miilkiyetine, grup mulkiyetinin bir bigimi, yani 6 zel mulkiyetin bi­ reysel olmayan bigimi olarak, tarihte sik stk rastlanir. Bu, kapitalist miilkiyetle geli$mez. Kit ise mulkiyeti veya topragin devlet mulkiyeti altinda olup toprak kapitalistine kiraya verilmesi halinde veya devlet ijletmelerinde oldugu gibi vb. 17- SSCB'de plan oldugu, aslmda bir mitolojidir (bkz. Voslensky, M ., (1980) Nomenklatura, Anatomy of Soviet Ruling Class, s. 124-129). Planlar asla hedeflerine ula;madigi gibi, her zaman gergeklere uymayacak $ekilde hazirlanm ij olmakla da suglanirlar, hatta Mandel bunlarin irrasyonal oldugunu bile soyler (International Socialism, sayi 49, s. 46). Filtzer, planlarin yapi115 itibariyle as­ la hedeflerine ulajmayacagim anlatir. Zaman zaman tek tek projelerin genel boyutu, smirlari bilinmeden ba§lamr ve politik kaygularla hedeflerden sapilir (Filt­ zer, s.35-43). 18- 1928-33, 1945-48 krizleri konumuz agisindan dzellikle Snemlidir. Bkz. Mandel (IS, sayi 49). Filtzer ve Kuroyima'da da krizler hakkinda yaygin bilgi vardir. Ayrica bkz. M. Gorbagov (1988), Perestroika; Abel Aganbegyan (1988), The Challenge of Perestroika (s. 2-5); devrevi dalgalanmalar igin Chris Harman (1990), Critism which does not withstand of the test of logic (Internati­ onal Socialism, sayi 49). 19- Burada esas olarak Mandel'in International Socialism sayi 49 'daki makalesi temel alinmi$tir. 20- Uretim araglari kar;isindaki durumu, uretim siirecindeki yeri, toplum­ sal ijbdlumiinde i$gal ettigi konum agisindan i$gi simfindan farkli olan ve bu yiizden de arti degerden pay alan bu ziimre, turn simf tariflerine uymasina rag­ men neden simf degildir? Bu, burokrasinin simf olmayacagi gibi dogmatik bir varsayimdan kaynaklamr. Bu, bireysel mulkiyete dayali serbest pazar ekonomilerinde, burjuva sinifinin yanisira varolan burokrasi igin ileri surulmu$ bir tezdir. Bu tez egemen simf ile devlet personelinin farkliligim tespit eder. Aym §ekilde i$gilerden ayri olarak var olan sendika biirokrasisinden de bahsedilebilir. Ama bunlarin hig biri burokrasinin simf olmayacagmi gostermez. Yukarda ijaret etti-


gimiz gibi SSCB'de biirokrasinin konumu tiimO ile sinif tarifine uymaktadir. 21- lยงgiicunun meta olmaktan giktigi varsayilan donem aslinda 1930'lu yillardir. Yani Stalinist rejimin veya ba;ka bir deyijle devlet kapitalizminin kuruldugu donem. Bu yillardan once SSCB'de bir emek pazarinin olduguna dair Kuroyama ve Filtzer'de bol bol malzeme vardir. O zellikle Filtzer emek pazarinin dagitilmasi uzerinde uzun uzun durur. 22- Bir diger yamlgi da, kiigiik meta iiretiminin mutlaka kapitalizmin temelini olu$turmak zorunda olmasidir. Kiigiik meta iiretimi kapitalizmin ilk dogusirasinda, onun on ko$ulu olarak ortaya gikar. Bunun sonucu, milyonlarca bireysel iiretici ve bireysel kapitalistin, buna bagli olarak da piyasanin anarjik bir mal degijimi ve degerlenme siirecini yajamasidir. Ama kapitalizmin daha sonraki aยงamalarinda, bunun bir diinya sistemi haline gelmesinden sonra gorulmujtur ki, kapitalizme geg girenler igin bireysel miilkiyet, sermayenin alabilecegi tek bigim degildir. Devlet miilkiyeti buralarda agirlikli olarak bu ijlevi iistlenmijtir. Bu yiizden serbest piyasa ekonomisinin buralarda geli^emedigi, klasik iktisatgilar arasinda sik sik ileri siiriiliir. Bakiniz liberalizmin ithal ikamesine yonelttigi ele$tiriler vb. Devlet m iilkiyetinin onemi igin bakiniz laponya, Tiirkiye, Kore vb. 23- Belki burada krizlerin temel sebeplerine ve Mandel'in tiiketilemeyen mal fazlasina ve yonetim bozukluguna israrla israf demesine deginmek gerekir. Mandel bu durumu tespit etmekle birlikte, aym israfin Bati'da da oldugunu gormezden geliyor ve bunu SSCB'ye ait bir ozellik olarak, bununla da SSCB'de ili$kilerin kapitalist olmadigim gostermek istiyor. Ne yazik ki ideal bir kapitalist sistem diijleyip, bunu savunmaktan ote gidemiyor. 24- Mandel burada ideal bir serbest rekabet ortarm d iijliiyo r ve bunun SSCB'de olmadigim goriip, burasi kapitalist degildir diyor. Bu konuda yeterli bir cevap igin bakiniz, C . Harman, International Socialism, sayi 49. 25- Buna herhaldc bir de biirokrasinin iktidar o luj siirecinin ne kadar kanli ve baskici oldugunu hatirlatmayi eklemek gerekiyor. 26- Voslensky, SSCB'de miilkiyetin politik giig oldugunu soyliiyor. Bu, Nietzsche'den Foucault'a, insanin temel diirtiisiiniin iktidar htrsi oldugunu soyleyen politik akimla gakijiyor. Mandel'in tiiketim diirtiisii bu yakla$imla tehlikeli bir paralellik taยงiyor.


CHRIS HARMAN

DOGU'DA FIRTINA KOPTU



1917-18'de iig biiyiik imparatorluk dort yillik toptan sava§in yiikii altinda ^oktiigunden bu yana; Elbe nehrinin dogusunda 1989'un son ddneminde yajananlara benzer bir politik kargajaya tanik olmadik. Polonya, Macaristan, ^ekoslovakya, Do­ gu Almanya, Bulgaristan ve Romanya'yi yaklajik 45 yildir yoneten tek partili politik yapilar ekonomik kriz ve halk hareketinin baskisi altinda yikildi. Bu ulkelerin dev komjusu SSCB'nin de akibetinin aym olup olmayacagi sorusunu kimse sormadan ge^emiyor. iktidardaki parti; ekonomik kriz, temel gida maddeleri kitligi, ulusal azinliklar igindeki ayrilikg hareketler ve 1920'lerden bu yana yajanan en biiyiik grevlerle yuzyiize kaliyor ve giderek daha 50 k fel^ oluyor. Olaylar hem Dogu hem de Bati'da hemen hemen turn poli­ tik analizlere meydan okudu. Soguk Sava§ stratejistleri, "totalitarizmle" hesaplajmayi savunan anti-komiinist ideologlar, "sosya­ list ii£uncii diinyanin" Batili tapinicilari ve yeni "Gorbi" hayranlarimn hepsi referans noktalarmm yok oldugunu gordiiler. Durum Bati sagi igin kafa karijtirici. Liderlerinin, artik "sos­ yalist" olmadiklarmda israr ettigi iilkelere yoneltilmij Avrupa fiizelerinin varligini aklamalari zor da olsa, durumu idare ediyorlar. Dogu'daki altiist olu§un, ba§tan beri “sosyalizmin" bir sistem olarak i§lemeyecegi ve "serbest pazar kapitalizminin" iistunliigii konusunda soylediklerini dogruladigmi iddia ediyorlar. ABD hu­ kumetinin akademik akil hocalari "tarihin sonu" iistiine kitaplar yazarken, popiiler basin "komiinizmin sonunu" ilan ediyor. Hatta Dogu Avrupa'daki yeni duzenin, liberal demokrasiden ziyade koyu ulusal ^elijkiler, populist demogoji ve iki sava§ arasi yillarda ya§andigi tiirden bir ge§it sagci totalitarizmle damgalanacagindan kaygilanan yorumcular bile sosyalist terimlerle konujanlar i^in gelecek gormiiyorlar. Dogu Bloku devletlerinin krizi, "sosyalizmin krizi" ve "Marksizmin krizi" haline geliyor. Ne yazik ki solun biiyiik ^ogunlugu, bu meydan okuyu§ kar§isinda savunmasiz durumda. Bunlar Dogu Bloku devletlerini "sosyalist", "kapitalizm sonrasi", "deforme olmu§" veya "dejenere olmu§ i§£i devletleri" veya daha da yakm zamanlarda (bajka tiir-


lu bir sosyalizm dii$iincesinin umutsuzca iitopik oldugunu imS ederek) “reel sosyalizm" diye isimlendirdiler ve §u ya da bu bi­ gimde sosyalist olarak tammladilar. Ancak $imdi bu ulkelerde kitleler "sosyalizmi" temsil eden partileri terkediyorlar ve eski ik­ tidar partilerinin liderleri, yalnizca kapitalizmin ekonomik gelijmeye izin verecegini savunuyorlar. Ocak 1990'da Dogu Almanya Ekonomi Bakani Christa Luft'un yorumu tipiktir. Luft daha once yaptigi "kapitalizmle merkezi planlama arasinda ortak bir yol bulma" vurgusunu bir yana atarak ve sosyalist piyasa ekonomisine hig bir atifta bulunmadan, Dogu Almanya'nin "etkin bir piyasa ekonomisine gegmeye" hazir oldugunu soyledi.1 Eski Sovyet Politburo uyesi Bo­ ris Yeltsin ise junlari soyliiyordu: "Ben partiye katildigim zaman ideolojik dogmalara sorgusuz sualsiz inamyordum. Komunizmin tek yol oldugunu dujuniiyordum. §imdi turn bu "izm'lerin onemli olmadigim hissediyorum... Oretim araglarmm ve topragin ozel miilkiyetini destekliyorum. Yeni bir model gerekiyor - muhtemelen bazi sos­ yalist etkileri igeren - sosyalizmin olumlu yanlariyla Bati demokrasisinin bajarilarmi biHeftirecek bir model. Bunlar sonbaharda ABD'yi ziyaret ettigimde gozlediklerim.2 Kurumsalla§mi$ Bati solu, "deneyim, sosyalizmin kapitalizmden kapitalizme bir gegij donemi oldugunu gosteriyor" soylemi kar§isinda aciz durumda. Bu ozellikle de Batih Avrupa Komiinistleri igin gegerli. italya'da Batili komiinist partilerinin en biiyiigii adini degi§tirdi. Britanya Komiinist Partisi uyesi tarihgi Eric Hobsbawm, 'biitiin bir diinya komunizmi projesi gikmaz bir sokak miydi?' sorusunu "evet" diye yanitliyor.3 Britanya Komiinist Partisi dergisinin editorii komunizmin oldiigu sonucunu gikariyor. On yil once 1956 Macar Devrimi'nin bastirilmasini savunanlar, bugiin politikalari itibariyla sag sosyal demokratlardan ayirdedilemeyecek bir konuma geldiler. Hengameye diijen yalnizca Avrupa komiinistleri degil, bunlarm saga kayi§ina direnmeye galijanlar da aym durumdalar. Sovyet yanlisi partilerin en etkililerinden biri olan Yunan


Komunist Partisi, italyan Komunist Partisi'nin 30 yilda aldigi mesafeyi iki yilda tamamladi. "Karma ekonomi"yi bagrma basti, "kemerleri sikmayi", AET ve NATO iiyeligini kabul eden bir koalisyon hukumetine katildi. Britanya Komunist Partisi'nin eski sanayi orgutlenme sorumlusu -E.P. Thompson ve John Saville gibi 1956'da Stalinizmi ele§tiren Yeni Sol'un azili dli§mam- Bert Ramelson 'Lenin'in, elitist parti g6 ru§iinun ve hepsinin otesinde demokratik merkeziyetgligin sosyalist harekete yararli oldugunu dujunmuyorum 4<5 derken, Komunist Parti gazetesi Morning Star'm editorii, 'ignde ozel miilkiyet ve kapitalist girijimlerin ol­ dugu karn .a bir ekonomi ilia da kapitalist degildir1 6 diyor. Bu tur sonuglara karji direnmek isteyen birgok sosyalist var. Onlar “reel kapitalizm"e bakiy'orlar ve Ozel miilkiyetin, "karma" ekonominin ve piyasanm insanhga gelecek vaad edebilecegine inanmiyorlar. Fakat bunlar daima Dogu Bloku'nu kapitalizme karji bir alternatif ve uluslararasi simf mucadelesinde kendi saflarindaki bir gtig olarak gordiiler. Ve jimdi bu gu^ yadsinamaz bir bigimde pargalamyor. Kendilerini derin bir kotumserlikle ba§ba§a bularak, New Left (Yeni Sol) dergisinin Dogu'da "restorasyonist" egilimler diye bahsettigi §eyin kaygtsini ^ekiyorlar.7 Bu tur kotumser bir yakla;imdan kaginmanm yalnizca tek bir yolu var. Bu yol, Marksizmi, eskiden Marksist olduklarmi iddia eden bu devletlerde bugune dek neler olup bittiginin kapsamli bir analizi igin kullanmak. Yalnizca bu, solun kendini uluslararasi diizeyde yeniden konumlandirmasini ve ya;amasim saglayabilir ve Marksizmi bir analiz yontemi olarak aklayabilir. Bu teorik yayin orgam (International Socialism, Uluslararasi Sosyalizm- ^n.) daima Dogu Bloku toplumlanm burokratik dev­ let kapitalizmi olarak degerlendiren teoriyi savundu .8 Bu iilkelerin temelde Bati'dan farkli bir uretim bigmi yarattiklari §eklindeki "sagduyu" onyargisiyla £ati;mak, bizi solda higbir zaman populerlejtirmedi. Ne var ki, son yillarm afallatici gelen olaylarini, hem dunyanin hakim smiflan hem de onlarla sava$an bizler agismdan, gelecekteki alternatiflere 151k tutan bu teoriyle anlamlandirmak ancak olanaklidir.


SSCB ve KAYBOLAN iLLUZYONLAR SSCB'deki degijimleri 1985 ba$larinda Gorbagov'un iktidara gelijiyle tarihlendirmek yaygin. Surgun Rus muhalifi Zhores Medvedev'in yazdigi gibi o 'ne bir liberaldi ne de atak bir refor­ mist'.9 Gergekte iktidara yiikselmesini onceki Genel Sekreter, uzun sure KGB bajkanligi yapan ve 1956 Macar Devrimi'nin bastirilmasinda dogrudan roi alan 10, Andropov'a borgluydu. Iktidara geli§inin ikinci yilinda, Gorbagov daha onceki 20 yildan farkli bir siireci oneriyordu. 1986'daki 27. Parti Kongresi'nde Perestroyka (yeniden yapilanma) ve Glasnost (agiklik) sloganlarini ileri surdii. 1987 Ocak'inda bnemli bir Merkez Komite Plenumu'nda degi§imi savundu ve kampanyasini bajlatti, 1988 Haziran'inda Parti'nin neredeyse yarim yiizyildir ilk olarak yapilan konferansina gagirdi. Bu, 1989 baharinda gergek segimlerin yapilmasim sagladi. Gorbagov'un "barijgil bir devrim" sozii vermesiyle beraber, gazeteciler 1920'lerin ortalarindan beri ilk kez Sovyetler Birligi'nde yajamin gergekten neye benzedigini yazma izni aldilar. Yaygin yozlajma, Mafya, yoksulluk ve fuhujun gapi, saglik hizmetlerinin kbtiilejmesi, agirla§an gevre kirlenmesi ve ekolojik sorunlar ve 1988 ba$ina gelindiginde ust burokratlarm muazzam ayricaliklari hakkinda yazilar yaymlandi. Bu yazarlar ara­ sinda Brejnev doneminde "rejim muhalifleri" olarak hapse mahkum edilen ve yaymladiklari Samizdat yaymlari (yeralti basinig.n.) durdurulanlar vardi. Gorbagov'un kendisi muhalif fizikgi Andrey Sakharov'u telefonla arayarak Moskova'ya davet etti.


"Agiklik" basmdan kiiltiirel hayata yayildi. Yasaklanmi; romanlar basilmaya, yasak tablolar sanat galerilerindeki sosyalist gergekgilik ucubeleriyle yer degijtirmeye ba$ladi. Rotasiz olmakla beraber, sisteme kar§i koyu bir ofkeyi dile getiren rock gruplari resmi genglik orgutii Komsomol tarafindan konserlere davet edildi.. Ekonomistler, ekonomik performans hakkindaki 60 yillik yalanlari sorgulamaya, tarihgiler Stalin donemindeki gergekleri yava§ yava§ agiklamaya ba$ladilar. Moskova duru§malari iistiine bir film, 1988 Ocak'mda yasaklandiktan dort ay sonra televizyonda gosterildi. Yil sonuna dek, Stalin tarafindan 1930'larda yokedilen tiim parti iiyelerinin itibarlari iade edildi. Hatta 1989'da Trogki'nin tarihsel roliinii oven birkag makale bi­ le basildi. insanlarm beynini 60 yildir pengesinde tutmaya gali§an ideoloji bir gecede yikilmi§ gibiydi. ilk tig yil iginde SSCB hakkmda yazan herkes, Gorbagov'u tek bajina buyiik ve ilerici degi§imleri saglayan biri olarak gordii. Bu, sagda oldugu gibi solda da gegerliydi. Bu donemde Bri­ tanya Komiinist Partisi igin Gorbagov, sosyalizmi tekrar popiilerlejtiren adamdi. Marksism Today (Bugiin Marksizm) dergisindeki makalelerden olu§an bir kitap 1989'da Gorbagov, Aleksander Yakovlev ve Eduard §evardnadze‘yi Rusya liderliginde 'halk inisyatifi ve bireysel katilimi te§vik etmeye istekli... zor kullanmaktansa anla§maya... kurumla$rm$ tutucu ve biirokratik direni§i yenmek igin aktif bir sosyal giigler blogu yaratmaya1 (italyan Marksist Gramsci'ye agikga borglu olan bir yakla§im) vurgu ya­ pan, 'daha samimi bir demokratik egilim'in pargasi olarak degerlendiriyordu.11 Tank Ali'ye gore Gorbagov'un degi§iklikleri 'politik bir devrimin' ba$Iangicim temsil ediyordu ve 'sosyalist projeye... muazzam bir gug verecekti'.12 Gorbagov'a ko$ulsuz ve yaygin destek, SSCB'deki eski sis­ teme muhalefet edenlerden de geldi. Ortaya gikan gayri-resmi orgiitlerden birgogu kendilerini 'Perestroyka igin' kuliipler diye adlandirdilar. Brejnev doneminde hapis edilen Boris Kagarlitskiy etrafindaki sol kanat bir grup sosyalist, Moskova'da 'Perestroyka'nm Sosyal Onciilleri' 13 ba$likli bir konferans toplanmasma yardim ettiler. §imdi Moskova Halk Cephesi'nin gazetesinin edi-


toru, diger bir eski politik mahkum Aleksander Fedorovskiy 'o zaman hepimiz Corbagov'un destekgsiydik' 14 diyor. Bu donemde, solun Gorba^ov'a bel baglamamasi gerektigini tarti§maya - bizim bu dergide yaptigimiz gibi - hazir gok az insan vardi. Ancak illuzyonlarin yikilmaya baflamasi qok stirmeyecekti. Gorba^ov'un Perestroyka ve Glastnost'u 'fazla hizli1 itmek isteyenlere saldirmadan, bunlari engelleyen tutuculari ele§tirmesi gok nadirdi. 1987 sonbaharina gelindiginde - daha sonra Moskova Parti orgiitu ba§kam olan - Boris Yeltsin'i fazla hizli gitmeye gal if tigi ign gorevinden aldi ve daha tutucu olan Zaikov'u14 yerine getirdi. 1917 Devrimi'nin yildonumundeki bir konu§mada daha hizli degi§imleri savunacagi bekleniyordu, fa­ kat bunun yerine tutucularla reformcular arasinda dengelenmi§ bir konu$ma yapti. Ancak Sovyetskaya Rossiya gazetesinde, Glasnost'a direnen Politburo iiyelerinin girijimiyle 'ijlerin fazla ileri gittigini' yazan bir makale basildiktan sonra, 1988 Haziran'inda ozel bir Parti Konferansi oncesinde, Gorbatov daha fazla Glastnost'tan yana bir tercih yapti. Eleftirel entelekttieller, Sovyet toplumu ve tarihi uzerine daha once soramadiklari sorulari dile getirme olanagi buldular. Bir^ok yerel bolgede 60 yildir ilk yasal gosteriler yapildi. Parti Konferansi delegelerinin Gorba­ tov, Perestroyka ve Glastnost yanlilari olmasi talep edildi. Konferans'ta Gorbatov, Yeltsin'in ele§tirilerine yamt vermek igin, tanmmi§ tutuculardan Liga^ev'le birlikte davrandi. Ye­ ni kurulmu§ olan Tiyatro if^ileri Sendikasi'nm Bafkani Mihail Ulanov, Moskova di§indaki basinin halen yerel parti jeflerinin kontrolunde oldugundan yakindiginda, arkada oturan Gorbatov mudahale etti ve 'en azindan yerel gazetelerin, Moskova basininda bazen gorulen a§ in 11klardan ka^indigim' belirtti.15 Gorbagov'un yeni bir Temsilciler Kongresi igin 'serbest se­ am ier' onerisi, temsilciliklerin ti^te birinin resmi, yani Parti'nin kontrolundeki orgutlerin adaylarina ayrilmasim ve istenmeyen adaylari ayiklayan bir filtre gorevi yapacak yerel delege toplantilari igeriyordu. Bunu izleyen aylarda, polisin izinsiz gosteriye katilanlari tutuklamasini saglayacak bir karar imzaladi ve yerel


aparatgikler bolge toplantilarinda kendi adaylarini segtirmek igin ellerinden geleni yaparken hig itiraz etmedi. Kongre'nin ilk oturumunda temsilcilerin hemen hemen her§eyden yakinmalari miimkiindii ve nitekim yakindilar: Parti bu­ rokrasisinin ayricaliklari, tiiketici mallarindaki agiklar, yaygin yoksulluk, Stalin'in korkung uygulamalari, KGB'nin yaptiklari, Gurcistan'da ozet birliklerin kullamlmasi, ulusal azinliklara yanh§ davranilmasi, hiikiimeti ele§tirmeyi ve gosteri hakkini kisitlayan yasalar ve hatta Gorbagov'un kendi kararlari. Ancak turn i§leyi§, yakinmalarin herhangi bir demokratik karar alma yoluna kanalize olmasmi onleyecek jekilde dikkatlice diizenlenmi§ti. Kongre'den Onceki Parti Merkez Komite toplantisi, temsilcilerin Parti uyesi olan yiizde 70'inin, muhalefetsiz bir §ekilde devlet ba§kam segilmesi igin Gorbagov'a oy vermesini kararla^tird 1. Gorbagov daha sonra kendi ba§kan yardimcismi segme hakkmin yalnizca kendisine ait oldugunda ve diger 5nemli hukiimet gorevlerine aday gosterme yetkisinde israr etti. Daha kiigiik olan ve surekli gali§an parlamentonun (Yiiksek Sovyet) segim listesi, birgok aday igin herhangi bir segimi ortadan kaldiracak bigimde hazirlandi. Tarti§mali konular giindeme geldiginde, bunlar Kongre'de oylanmak yerine, derhal Yiiksek Sovyet'e rapor vermekle gorevli komisyonlara havale edildi. Giircistan katliamimn, Parti'nin en tepesinde yozla$ma ve rufvetgilik oldugunu iddia eden iki dev­ let savcisimn ijten atilmasimn ve Baltik Cumhuriyetleri'ni SSCB'ye dahil eden Stalin-Hitler paktimn gegerliligi ustiine her tiirlii sorunun ba$ina gelen bu oldu. Oturumlara ba§kanlik ederek veya ba$kanm arkasinda oturup her istediginde miidahale ederek Gorbagov, radikal temsil­ cilerin konu$masina izin verdi, fakat hemen arkasindan tutucu gogunlugun yurekten destegini alan kararlari gegiriverdi. Saharov'un Sovyet birliklerinin Afganistan'daki zulmiinii kinayan konujmasi mudahalelerle engellendiginde veya General Rodianov lgi§leri Bakanligi'na bagh birliklerinin Tiflis'te gostericilere vah§ice saldirmalarini savunurken, Gorbagov ilgi gostermedi.


Bir yil oncesine dek Gorbagov'u en gok destekleyen radikaller §imdi ona keskin bir dille saldiriyorlardi. Tarihgi Yuri Afa­ nasyev Kongre'de §oyle yakindi: “Stalin-Brejnev tipi bir Yuksek Sovyet olujturduk... Bi^imlenen (ogunluk... bu Kongre'de dun, insanlarin bizden bekledigi turn Kongre kararlarim bloke ettiler... ve siz Mihail Sergeyevig (Gorbatov) ya bu gogunlugu can kulagiyla dinliyor ya da onu zekice etkiliyorsunuz... Bir an i^in olsun bizi buraya, bu Kongreye kimin gonderdigini unutmayalim.^ Kongre salonunun dijinda radikal tutumlar daha keskindi. Kamuoyu yoklamalari halkin biiyiik gogunlugunun Kongre sonuglariyla hayai kirikligina ugradigim gosteriyordu. Luzhniki stadyumunda neredeyse her gun toplanti yapiliyordu. Litvanya Radyosu'ndaki bir habere gore, 'katilanlarin sayisi konu§macilardan biri tarafindan 150 bin olarak tahmin edildi. Toplantiyi, Anma Toplulugu ve Moskova Halk Cephesi diizenledi... Yeltsin adinin gegmesi bile kalabaligin bagiri$ ve ggliklarina neden oldu. Saharov'un orada bulunmasi kalabaligi elektriklendirdi.' 17 Moskova Halk Cephesi'nden Vitaliy Ponamarov bir agik hava toplantisinda 'Gorbagov'a guvenmiyoruz. O, halk iistundeki turn otoritesini yitirdi' , 8 dediginde muazzam alki§ topladi. Yil sonuna dek, Gorba^ov'un iilkenin en hizli buyuyen gazetesi Argumenti Faktiy'nin 19 editoriinii i§ten attirmaya galijtigina ve Temsilciler Kongresi'nin ikinci oturumunda Saharov'un konujmasi sirasinda mikrofon sistemini kapatmasina tanik olduk^a, radikal aydinlarin illiizyonlari gok daha temelden yikildi. Saharov'un olmeden onceki son politik eylemi, demokratiklefmeyi smirlayanlari protesto ign bir grev gagrisi yapmak oldu. §ubat 1990'da Merkez Komitesi'nin diger partilerin varligini kabul etme karari Bati basminda oldukga iddiali bir §ekilde gegmesine ragmen, i^erde illuzyonlarin gozulujunii durduramadi. Batili bir gazetecinin itiraf ettigi gibi "gayri-resmi gruplar reformlarin simrliligindan yakiniyorlar ve neden tutucularin gorevden atilmadiklarini bilmek istediklerini" soyliiyorlardi. 20 Gorbagov'a karji duyulan ho§nutsuzluk sadece radikal ay-


dinlar arasinda degil, kitleler arasinda da giderek yaygin la§iyordu. Daha 1989 baharindaki segimlerde Yeltsin Moskova'da resmi Parti adayini hezimete ugrattiginda ve Leningrad, Kiev gibi jehirlerde Parti adaylari kaybettiginde bu ho§nutsuzluk agikga goriiliiyordu. Ku§kusuz belirleyici faktor, Perestroyka ile birlikte iyile§mek yerine kotulejen ekonomik durumdu. Gorbagov'un dam§mam Abel Aganbegyan 1989 ba$larinda §oyle diyordu: "Sovyetler'deki ailelerin gogu iyiden yana hig bir degi$im hissetmediler...1987'nin ikinci yarisinda ve dzellikle 1988'de tuketici pazarina mal arzi, giizlerimizin bnunde aniden dikkate deger olgiide kiJtiilejti"-21 Parti'nin yaz ba§indaki bir Merkez Komite toplantisinda konu§macilar birbiri ardina, buyuyen toplumsal huzursuzlugu dile getirerek uyardilar. Vladimir Parti ba§kam Bobovikov, 'toplantilarda i;giler gileden gikmi§ bir §ekilde, eger yikanacak sabun bulamiyorsak ne bigim bir sistemde yajiyoruz diye soruyorlar' dedi. Kazakistan Parti §efi, SSCB'nin birgok bolgesinde 'insanlarin kizgin ve patlamaya hazir oldugunu ve gosterilere, mitinglere ve grevlere gikildigini' soyleyerek ya$adigi 'panik duygusunu' belirtti. Hemen hemen turn konu§macilar basinin yalnizca 'olumsuz yanlar' tizerine yogunlajtigindan ve 'gayriresmi gruplar'in ve Demokratik Birlik gibi 'anti-Sovyet orgutler'in gengler arasinda artan destek kazandiklarindan yakindi. 22 Merkez Komite toplantismin yapildigi sirada, Sibirya'daki Vorkuta ve Kuzbass'dan binlerce mil otede Ukrayna'daki Donbass'a kadar komur ocaklari grevlerle galkalamyordu. Grevler ancak Ba^bakan Rijkov'un Moskova'da grev komitesiyle gorujmesi ve komitenin acil ekonomik taleplerini kabul etmesiyle son buldu. Grevlerin hemen sonrasinda Gorbagov 'ekonominin kontroltinu kaybetmeye ba§ladik...Bir bolge kontrolden gikarsa ulusal ekonominin normal i§leyi§ini saglamak igin duruma el koyulmak zorundadir' diyerek Yiiksek Sovyet'ten grevlere kar§i bir yasa gikardi. Rijkov 'ekonominin durumunun ozellikle yilin iigiincii geyreginde keskin bir $ekilde kotuye gittigi, eyliil'de ekonomik faaliyette ciddi bir dii§me oldugunu' 24 itiraf etti.


Aralik’ta Temsilciler Kongresi'nde Rijkov ekonominin kontrolunti yeniden ele gegrmek i^in umutsuz bir atilimla acil du­ rum onlemler paketini agkladi. Onlemler Perestroyka'ya merkez olmasi beklenen 'merkezi kumanda ekonomisinden uzakla§ma'yi etkili bir jekilde ortadan kaldirdi. 25 Yeltsin Kongre'de yaygin kujkulari dile getirdi: "Biz Perestroyka'nin herkesi kucakladigini, gittikge derinle§ip geni§ledigini tekrar edip dururken, insanlar bize guvenini kaybediyor...Son 30 yildir bu, iilke ekonomisini reforme et­ mek igin bejinci girijim. 1956, 1966, 1979 ve 1983 reformlartni animsayin. Bunlar nereye gotiirdu? Bizim bejinci girijimimiz de be$ yildir hi^bir yere gitmiyor.” 26


SSCB'de ULUSAL SORUN Gorbagov'la ilgili illuzyonlarin yikih$inm altinda yatan son bir faktor daha var: Ekonomik kriz derinlejtikge artan kitlesel ho§nutsuzluk ve hareketlilikle ba§etmedeki yetersizlik. 1988 yaz ve sonbaharindaki madenciler grevi bu hojnutsuzlugun bir belirtisiydi. Ancak 1988'in gogu ve 1989 boyunca sinif mucadelesinin dogrudan ifadesi, SSCB nufusunun yarisim olu$turan etnik gruplarin patlamasiyla golgelendi. Gorbagov, Perestroyka'yi onerirken, gozleri bu olasihga tamamen kapaliydi. 1987 yazinda ovgu dolu sozlerle §qyle yaziyordu: “Dunyanin en geli$mi§ iilkelerini bile etkileyen ulusal gelifkiler agisindan, SSCB insan uygarligmin tarihinde tekil bir Ornek olujturuyor. Rus ulusu milliyetler sorununun goziimiinde one gikan bir roi oynadi." 27 Bu sirada Gorbagov'u onaylayan solcular aym olgude dargoru§luyduler. 28 Oysa ideolojik olarak hazirlikli olanlar igin ulusal sorunun tohumlarimn atildigi uzun suredir gorulebilir durumdaydi. 29 Ulusal sorun konusundaki genel korluk, 1986 sonunda ye­ rel Kazak Parti lideri Kunayev'in Rus Kolbin ile degi§tirilmesi uzerine geli§en milliyetgi protestolari bastirmak igin Alma Ata'ya asker gonderilmesinden sonra bile surdu. Dogu Iu ve Batili yorumcular gostericilerin, gorevinden alinan liderin destekgileri tarafindan saglanan uyu§turucu madde kullandiklari §eklindeki resmi iddialari onayladi. 30 §ubat 1988'de Ermenistan'in bajkenti Erivan, SSCB'de 1927'den beri gorulen en buyuk gosterilerle sarsildi. Azerbaycan'a bagh Nagorno Karabag'in Ermenistan Cumhuriyetiyle bir-


Ie§mesi talep ediliyordu. 180 bin niifuslu yoksul bir dag bolgesi olan Karabag'tn ismini bu bolge di§inda gok az insan duymujtu. Ornegin, yarim yuzyil boyunca New York Times gazetesinde adi yalnizca bir kez ge^mijti. 31 Fakat bu bolge ulusal politika uzerinde iki yil boyunca izini birakacakti. Ilk bajlarda gostericiler Gorba^ov'un resimlerini ta§idilar ve 'Karabag Perestroyka'nin sinavidir' gibi sloganlar attilar. Gorba­ tov Ermeni televizyonunda 1,5 saatlik bir konu$ma yapti, Moskova'dan Politburo uyeleri Ermenistan'a ko§turdu ve 29 ugak dolusu askeri birlik Erivan'a gonderilerek burada istihdam edilmeye ba§landi. Fakat gosteriler, Gorbatov'un dev bir kitle toplantisinda se^ilen delegelerle gorujmelere ba§lamayi kabul etmesine dek surdu. Aym zamanda, Azerbaycan'in sanayi limani Sumgait'te (Ba­ ku yakinlarindaki Hazar Denizi'nde) ani ve agklanamayan bir toplumsal ayaklanma patlak verdi. Azeri kalabalik en azindan 31 kijinin olumune yol a^an bir Ermeni kiyimi ger^eklejtirdi. 32 Moskova'nin tepkisi birkag Azeri isyandiyi tutuklayip mahkemeye gkarmak, ama aym zamanda hem Ermenistan hem de Karabag'a asker yigarak buralarda ulusal ajitasyon yapan liderleri tutuklamak oldu. Pravda'daki bir makale gosterilerin 'politik kariyer pejinde olanlar ve maceracilarca' devrahndTgi, 'bunlar arasinda Ermenistan'i Parti'ye bagli olmayan bir cumhuriyete ^evirmeyi onerenlerin yer aldigi' iddia edildi. 33 Defalarca yinelenecek olan bir ornek ya§anmi§ti. Mart ayinda Ermenistan ve Karabag'da gosteriler, genel grevler yapildi. Temmuz'da askeri birlikler Erivan havaalamnda bir grevciyi oldiirdiigiinde yeni grevler ya§andi. Halka gore, 'Sovyet birlikleri cumartesi giinii sokaklardaydi ve helikopterler havada devriye tutuyordu. Gece boyunca agir takviye birlikler getirildi'. 34 Rus basimnda, Sovyet'in ^agirisini analiz eden bir^ok makalenin tumu Ermeni grevcileri kinadi. Karabag Komitesi'nin 11 iiyesi 'sorumsuz've 'maceraci' olarak tammlandi. 35 Eylul'de belli ba§li jehirlerin askeri i§gal altinda olmasina ragmen Karabag ve Ermenistan'da grevler oldu. Ermeniler silah-


lanmaya ve Rus ordusunun helikopterlerinden 'Perestroyka kirlangiglari' 36 diye sozetmeye ba;ladilar. Karabag ve kom§u Agdem bolgesinde Ermeniler ve Azeriler arasinda toplumsal gati§manin ilk belirtileri goruldu. Ermeniler Azeri bolgelerinden, Azerilerse Ermeni bolgelerinden kagmaya bajladilar. Kasim sonuna dek iki tarafta 100 bini a§kin gogmen vardi. Hem Azerbaycan'in ba§kenti Baku'de hem de Ermenistan'm ba$kenti Erivan'da genel grevler ve gosteriler yapiliyordu. Her iki fehrin sokaklarinda tanklar nobet tutuyordu. Aralik 1988'deki Ermenistan depremi toplu §iddet, kitlesel grev ve gosterileri gegici bir sure igin azaltti. Ancak SSCB liderleri goziim geli§tirmekte gegen dokuz aydakinden ileri gidemediler. Bunun yerine, Gorbagov deprem bolgesine yaptigi bir ziyareti, ulusal televizyonun yayinladigi bir programda onundeki masayi yumruklayarak Karabag Komitesi'ni kmamak igin kullandi. Komite uyeleri askeri birliklerce tutuklanirken, 37 Rus basini 'Karabag liderleri aktif, ancak gejitli yerel mafya babalari ve yozla5mi5 unsurlar kaymagi topluyor' 38 mesajini yiikseltti. Nihayet 1989 bajinda Gorbagov, Ermeni veya Azeri tarafinda goriinmekten kaginmak igin Karabag'i dogrudan Moskova'ya bagladi. Fakat bu higbirjeyi gozmedi. Yaz ve sonbahar boyunca gayri resmi Azeri kitle orgutii, Azerbaycan Halk Cephesi, grevler orgutleyerek Ermeni smirinda demiryolu tajimaciligini durdurdu. Gorbagov'un Karabag'i Azerbaycan'a baglamasi da gozum getirmedi. 1990 Ocak'mda Baku'de Ermeni kiyimimn yinelenmesiyle ve her iki taraftan orgutlerin (halk cepheleri) silahlanmasiyla neredeyse bir ig sava§ ba|lami§ti. Gorbagov Azerbaycan'a binlerce agir silah donanimli asker ve tank gonderdi, fakat katliama son vermek igin degil, zira birlikler §ehri ku^atmadan gok once Bakii'deki Ermeni niifusun gogu kagmi§ti. Gorbagov televizyonda, Cumhuriyet'in SSCB'den bagimsizlik ilanini ve Iran ve Azerbaycan'i ayiran (yerel nufusun Azerbaycan duvari diye adlandirdigi) siniri agma girijimlerini durdurmak igin asker yolladigmi agikladi. Bu karar ona higbir kesimden ovgu kazandirmadi. Rus bu-


rokrasisi igindeki tutucu unsurlar azinlik uluslara verilecek her turlu odiine kar§iydi ve ba§ibozukluklari ezmek igin neden daha once ve daha sert hareket edilmedigini soruyorlardi. Radikaller ise Gorbatov'un askeri birlikleri, kiyimlar doruga ula§tiginda degil de Azeriler'in Sovyetler Birligi'nden gekilmeyi konu§maya ba§ladiklarinda gonderdigine i§aret ediyorlardi. Ermenilerle Azeriler arasindaki £eli§ki, Gorbatov i^in sorun yaratan birgok ulusal hareketten yalnizca ilkiydi. 1988 yazi, 1939 Stalin-Hitler paktmm ardindan Stalin tarafindan SSCB'ye dabil edilen tig Baltik Cumhuriyeti'nde, Letonya, Estonya ve Litvanya'da ulusal hareketlerin dogu§una tanik oldu. insanlar ilk kez, onceden bagimsiz olan devletlerin SSCB'ye zorla dahil edili$ini ve sonu^ta on binlerce insanin Sibirya'ya siiriilmesini serbest^e tarti§maya ba§layinca dev gosteriler ortaya gkti. Kurduklari 'yeniden yapilanma hareketleri* kisa siirede Halk Cepheleri'ne donii§tii ve mitingleri turn biiyiik §ehirlerde yiizbinlerce insani sokaga gekti. Gorbagov onceleri bu hareketleri kolayca kontrol altinda tutabilecegini dii§iindii. Sovyetler Birligi diizeyinde ba§arili kariyer yapmi$ yerel uluslardan parti uyelerini buralardaki parti liderlerinin yerine atadi ve bunlari on saflara gegerek ulusal kimlik hareketlerini degi$tirmeleri dogrultusunda uyardi. Ekim 1988'de her bir cumhuriyette, halk cephesi kurulu§ kongresinde Komunist Parti liderligi gikip cephenin ama^larim desteklediklerini agkladilar. 39 Ancak, Kafkasya’da da goriildiigii gibi, Gorbatov ulusal hareketin dinamigini yakalamaktan uzakti. Letonya, Estonya ve Litvanyalilarin haksizliga ugrami$lik duygulari oyle giitliiydii ki, buralarm halk cepheleri yerel parti liderlerinin ba§edemeyecegi §ekilde radikalle§ti. Yerel biirokratlarin ayak uydurma gabasi onlari neredeyse tam bir basin ve ajitasyon ozgiirliigiinii kabul et­ meye zorladi. 1988 ba§ina dek yerel radyo istasyonlari Sovyet duzeninin agk ele§tirilerini yaymliyorlardi. SSCB'nin diger yerlerinde o donemde heniiz yari yasal olan orgiitler, ornegin De­ mokratik Birlik veya Beyaz Rusya Halk Cephesi, Baltik Cumhuriyetleri'nde agik^a toplanti yapabiliyorlardi. Yerel Komunist Partiler yine de kitle desteklerini halk cephelerine kaydediyor-


larch. Halk cepheleri Mart 1989'da Temsilciler Kongresi segimlerinde yerel temsilciliklerin gogunu aldi. Halk cephelerine bunlari devralmak igin gonderilen parti uyeleri, parti direktifierini hige saymaya ve kendilerini oncelikle cephe uyesi olarak tammlamaya bagladilar. Gorbagov daha sonra §oyle yakindi: "Litvanya Komiinist Partisi liderligi kararlilik ve ataga gegme guciinden yoksundu... Mart segimlerinden sonra orgiitsel ve politik kriz artti. Nisan 1989'da Litvanya Halk Cephesi Sajudis, Litvanya Komiinist Partisi'nin (Moskova'dan) bagimsizligmi talep eden bir dnergeyi kabul etti. Komiinist Partisi'nin seksiyonlarini ulusalci hareket ve drgutler iginde eritme siireci giiglenmeye bajladi. Parti disiplini hizla dujtu."40 1989 sonuna gelindiginde, ug Baltik Cumhuriyeti'nin Halk Cepheleri SSCB'den bagimsiz olmaktan yana agik bir tavir almij ve yerel Komiinist Parti liderliklerini de aym yonde adim atmaya zorlami$lardi. Baltik bagimsizlik mucadelesinin bu denli kurumsallajmasi SSCB'nin diger bolgelerindeki ulusal hareketlere de ivme verdi. Muhalifler, yakin gegmijte uzun yillar hapse mahkum edilmelerine neden olacak talepleri yiikseltme cesaretini buldular, Komunist Parti yoneticileri de, kitlenin destegini kaybetmemek igin bu taleplere kar;i koymama taktigini izlediler. Ulusal hareket kisa siirede Gurcistan, Moldavya, Ermenistan ve Azerbaycan'da da kok salmi^ti. Milliyetgi ajitasyon diger yerlerdeki kadar giiglii olmasa da Beyaz Rusya ve Bati Ukrayna'da da yankilar yaratti. Aym sirada Ozbek, Tacik, Kazak, Misket ve Abazalar gibi birgok azinlik hareketlenmeye ba$ladi. Ulusal hareket iki ayri dinamige sahipti. Birincisi ve Mosko­ va biirokrasisini en fazla tehdit eden, merkez Rusya'dan bagimsizlik kazanma, ikincisi de fiddetli etnik gati§malar yonundeydi. Yerel biirokrasi, kendi popiilaritesini arttirip sahip oldugu konumu korumak igin ulusalcilik ve ozellikle de dil kozunu oynarken, Rus burokrasisinin muhafazakar kesimi Rusga konu$an fabrika menejerlerini (yoneticilerini) ve ijgileri birbirine baglayan ve degi§ime kar§i olan 'ig hareketler' geliftirmeyi ba$armi$lardi. Estonya ve Moldavya'da bu ig hareket, Rus milliyetgi slo-


ganlari yukselten grevler duzenlettirdi. SSCB'nin Rusga konujan kesimindeki muhafazakar grup bu geli§meleri firsat bilip milliyetglik ajitasyonunu ki§kirtti ki bu da zaten koklu olan §ovenizmi daha da derinle§tirdi. Gerek Carlik gerekse de Stalinizm, Ruslarin ustun ulus oldugunu, azinliklara 'uygarlik' goturmenin yukunii ta^idigini ve bunu ger^ekleftirirken yabanci, yani, Yahudi giiglerin saldirisina maruz kaldigim halka i§Iemi^ti. Rus §6 venizminin ve Yahudi du§manliginm (antisemitizmin) yayilma hizini ve ne kadar derine i§ledigini saptamak hayli zor. Ancak kesin olan §u ki, bu geli§me Gorbagov taraftari aydin kesimi ciddi §ekilde urkuttu. 1989 sonlarinda Mos­ cow News gazetesinde yer alan tartijmalar bunun guglu i§aretleriydi. Eski muhafazakar gu^lerin kitlelerden destek kazanma yontemleri, ilimlilar arasinda panige neden oldu. Ambartsumov "Perestroyka'nm bajlangicinda yukselen umutlarimiz hayal kirikligina ve yer yer garaza diJniiftu."

derken, Karpinskiy §oyle devam ediyordu: "Muhafazakarlar, ya;adigimiz ve herkesce varligi itiraf edilen zorluklara parmak basiyorlar: ekonominin bir^ok alanindaki kriz, kitliklar, dengesiz piyasa, yerini yenisi almadan 0 k e n eski uretim ili§kiteri... Muhafazakarlar bu belirsizlik ve yokluk ortaminda gu^leniyorlar... Biirokratik aygitin ^ikarlarini nufusun bir kesiminin i^inde bulundugu ruh haliyle i^i^e ge?irme yOnunde kesin bir gaba sozkonusii.41

Leningradli rock toplulugu Aquarius'un ‘Tren alevler i^inde ama bizi ^ekip gkaracak bir lokomotif yok' par^asi, SSCB'de 1990'in ba§indaki huzursuzlugu ifade etmeye yeterli. Bu huzursuzluk sosyal ya§amin her alanini ve her tabakayi etkisi altina almi§ti. Ekonomi kontrolden gikmi§ti. Reformdan yana olan ekonomist ve Bakan Yardimcisi Abalkin §oyle fikayet ediyordu: "Ekonomi grevlerin gidabinda. Gerginlik kijkirtiliyor, ij^iler, 'sorunu ^ozmezseniz grev olur1fantajinda bulunuyorlar." 42

Her yerde, azinliklar sikintilarim dile getiriyor; Letonya, Es­ tonya, Moldavya ve Giircistan'da grevler ya§amrken Litvanya


I>,igimsizlik talep ediyordu. Pravda 'Tajkent ve Ozbekistan'in diger kentlerinde insanlarin aylardan beri huzur nedir bilmediklorini... izinsiz toplantilarin sokaklara hakim oldugunu' bildiriyordu. 43 Ermenistan ve Azerbaycan'da ise ig sava§ ya§amyordu. Her yerde temel ihtiyag maddeleri kitligi gekiliyor, bununla birlikte de memnuniyetsizlik artiyordu. Volgagrad (eski Staling­ rad), Cernigou ve Timen, ki son ikisi onde gelen petrokimya merkezleridir, gibi Rus kentlerinde ortaya gikan kitlesel protes(olar yerel Parti Komitelerini istifaya zorladi. 44 Krasnodar ve Stavropol'daki gosteriler ise ordunun yedek askerleri silah altina .11ip Kafkasya'ya gonderme planmin uzerine bir gizgi gekti. 45 IJkrayna Parti lideri iva§ko §oyle bfr uyarida bulundu: "Ukrayna'daki politik durumun ve insanlarin Litvanya, Kafkasya ve Dogu Avrupa'da olup bitenlerden etkilenmemesi du§unulemez. Insanlar telajli, birgok faktor de onlarin endijelerini arttiriyor." 46 Resmi sendikanin ba§kam 'gittikge artan kitlesel ho§nutsuzluk yaygin i§gi mucadelesine yol agabilir' 47 diyor, Izvestia ga­ zetesi ise 'Moldavya gerilim iginde... Kafkasya ornegi goztimuziin ontinde duruyor' tespitini yapiyordu. 48 Komsomolskaya Pravda'nin Var§ova eski muhabiri de §unlari yazacakti: "Aym filmi tekrar seyrediyor gibiyim... Dokuz yil sonra Kuz­ bass ve Donbass maden ijgileri, kendi eylemleri ile Gdansk gemi i$gilerinin protestolari arasinda talihsiz benzerligi sergileyeceklerdi." 49 Sovyetler Birligi'ni 'gonulluluk' temelinde birarada tutacagi varsayilan Temsilciler Kongresi ve Yuksek Sovyet de, toplumda var olan ayriliklari yansitiyordu. Kuguk bir azinligi olu§turan ra­ dikal reformcular, bunlarin sagindaki Gorbagov yanlisi ilimlilar ve agiktan agiga muhafazakar olanlar arasinda keskin bir hiziple§me sozkonusuydu. Temsilciler Kongresi veya Yuksek Sovyet'in 'butun iktidari' elinde tuttugu giderek daha da igi bo§ bir sav haline gelmi§ti. Zira bu iki kurumda i§leyi§Ie ilgili kuguk meseleler uzerinde geni§ gapli tarti§malar surerken, canalici ko­ nularda Politburo'nun istedigi karari almasina izin veriliyordu.


Huzursuzluk Komunist Partisi'nin kendisini de sarmi$ti. 6( yili a§kin bir sure Parti, ekonomi ve hiikumet burokrasileri igindeki farkli gikarlar uzerinde gelik disiplrnini uygularm§, bunlari Cenel Sekreter ve Politburo'nun altinda tek bir hiyerarfi iginde birarada tutmu§tu. §imdi ise birlik iginde i$leyemez hale gelmijti. Bu zaaf, parti aygitini olufturan i§letme yoneticileri, bakanlik, polis ve ordu jeflerini birarada tutan Merkez Komitesi'nin toplantilarmda 90k belirgindi. Bir Rus sosyolog §unlari soyluyordu: "Merkez liderlik ve yerel parti aygitlari arasinda giderek Iceskinlejen (ati$malar...Nisan'da (1989) yapilan Merkez Komite Plenumu'nda ortaya gikti. Komite sekreterleri ve iiyele birbiri ardina kalkip Politburo'nun ve liderligin iilke ve part iginde olan bitenlere kar$i izledigi politikalan agk agik elew tiren konu$malar yaptilar. Memnuniyetsizlik yerel parti ko-j miteleri plenumunda daha da belirgindi." 50 j Temmuz Plenumu aym gerilimli havada yapildi. Aralik top-i lantisindaki tarti§malar o kadar keskindi ki, parti liderligi ali$ilageldigi gibi toplanti tutanaklarini yaymlamadi. Agtl 15 konu§ma-j sindan sonra, Gorba^ov'un henuz Leningrad’a atadigi Gidaspov'un onderliginde salondan ele§tiriler yagdi. Toplanti delege-j lerinden birisi tepkisini Moscow News'a §oyle ifade etti: j "§imdiye kadar biitiin bildigimiz, muhafazakarlarin bazi bdl-i gelerde "yeni dujiince" tarzina karji muhalefet ettigi idi. Ilk kez o toplantida Gorbatov'un kedisine yonelik ataklara ta-j nik oldum. Onun izledigi yolun yanli§ oldugunu ve bir ari 6nce dogru ycine don memiz gerektigini soylijyorlardi." 51 i Yil sonuna gelindiginde, 'radikaller' ve 'muhafazakarlar' Parti i^inde birbirlerine hakarete varan derecede saldiriyorlardi. Dahasi, birlik olup Gorba^ov'a ate§ puskuruyorlardi. Gorbatov igin diger bir felaket de, SSCB'nin ikinci buyuk kenti Leningrad'da yerel Parti aygitinm birbirine muhalif toplantilar duzenlemesiydi. Reformcular ve muhafazakarlar arasindaki bolunme ancak bu kadar net bir §ekilde su yuzune gikabilirdi. Yeni yilm bajlarmda radikal muhalefetin, Demokratik Platform52 adi altin­ da agk olarak orgutlenmesine tanik olundu ki bu, Parti di§i gay-


ri resmi radikal gruplarin da katilmasiyla Moskova'da $imdiye kadar yajanmis en buyuk gSsteriyi §ubat ba§inda gergekle§tirdi. Ordu da toplumun pargalani§indan bagijik degildi. Du$uk riitbeli askerler halk cephelerinin iginde gali$iyor, platformlarda radikallerle birlikte oturuyor, toplanti duzenliyor ve Kalkan adindaki bir reform hareketinin iginde yer aliyorlardi.53 Orta As­ ya birlikleri igindeki Azeri askerlerin gizli delege toplantilari dtizenledikleri §eklinde haberler yayiliyordu .54 Erivan'da askerle­ rin yaptigi bir oturma eylemi iki ay surdii. Katilanlarin bir kismi izinli olarak evlerine gelmij ancak artik birliklerine dOnmeyi reddedenlerden olu§uyordu.55 Daha ust rutbelerde ise reform yanhsi ve kar§iti olanlar arasinda kesif ayri$malar sozkonusuydu. Ordu gazetesi Krasnaya Svezda en muhafazakar yayinlardan birisiydi ve ote yandan Ikinci Temsilciler Kongresi'nde 'parlamentonun askeri uyelerinin aktivitesi dikkat gekiciydi... Muhafazakarlar ve merkez arasindaki goru§ ayriliklari her konuda ozellikle de askeri meselelerde apagikti. Kaldi ki ordunun temsilcileri kendi aralarinda anla$amiyorlardi.'56 Gorbagov, 1987 ve 1988'de olaylari yonlendirirken $imdi onlarm esiriydi adeta. Gorbagov Merkez Komitesi'nin bir kesimini oldugu gibi emekliye ayirdi, Politburo'dan £erbitskiy ve Ceburkov gibi muhafazakarlari atip yerlerine kariyerlerini kendisine borglu olan sadik burokratlar atadi. Buna ragmen olaylari ydnlendirme kabiliyeti hizla azaldi. izinsiz gosterileri yasaklayan bir kararname gikartmasi i§e yaramadi, tam tersine protesto gosterileri ivme kazandi. Ulus veya irk ayrimini kijkirtmaya yonelik butun eylemleri yasadiji ilan etmesine kar§in, ulusal ayriliklar giderek derinle$ti. Yine, dizginleri eline gegirmek amaciyla grevleri yasakladi, ancak i$giler soz dinleyecek gibi degildiler. Agustos sonlarina dogru Gorbagov, Baltik Cumhuriyetleri'nin liderlerini ulusal hareketten gelen baskiya teslim olmamalari konusunda uyaran bir mektubu onayladi. Ancak Rus tanklarini gonderebilecegi imasi herkes tarafindan igi bo§ bir tehdit olarak algilandi. Litvanya Partisi Aralik ayinda SBKP'den bagimsizligini ilan ettiginde Gorbagov'un yapabildigi tek fey Merkez Komitesi'nden, Litvanya liderlerine konuyu tekrar 'gozden gegir-


meleri' igin 'yalvaran' bir karar gegirmek oldu. Parti liderligi ve ordu komutanligi tabandaki hareketliligj kayitsiz kalmadilar, muhalif yayinlari kapatmak, gruplari hirpaj lamak, gosterileri polis zoruyla dagitmak gibi sert onlemler aldij lar. Nisan ayinda igifleri Bakanligi'na bagli ozel timler Tiblis'u onlarca gostericiyi katletti. Bu timler 18 ayi a§km bir siire Erma nistan ve Karabag'da faaliyet gosterdikten sonra, 7 Kasim kutlaj malarindan sonra ortaya gikan ulusal bagimsizliktan yana gostej rileri kirmak igin Moldavya'ya gegtiler. Ancak, baski da Glas^ nost ve 'demokratikle§me' hareketi kadar tutarsizdi. §iddetin boj yutlari muazzam bir ofke yaratacak olgiideydi, ama halkin bi ofkeyi yeni eylemlere gevirme iradesini kirmaya yetmiyordu. Bati basini yillardan beri Gorbagov'un hayrani idi. Gorbaj gov §ubat 1990'da SSCB Anayasasi'nin, Komiinist Partisi'nin li derligini saptayan 6 . .naddesini degijtirirken, Bati basini bum devrimci bir adim olarak gosteriyordu. Ancak, bu karar Kafkas ya'daki olaylara askeri bir goziim getirme girifiminden daha ka rarli ve planli degildi. Her ikisi de, SSCB'yi bir ugtan diger uc; sarsan galkantinin iginde ortaya giktilar ve her ikisi de galkanti nin politik yapida yarattigi gatlaklari yamamak igin olan umut suz giri§imlerdi, iilkenin iginde bulundugu uzun vadeli sorunlar daha da derinle§tirmekten ote bir i§e yaramadilar. Gorbagov'un 1989 sonbaharma dek i§aret edecegi bir ba§arisi vardi: uluslararasi politika. §ubat 1989'da Afganistan'dak| son Sovyet birligini Kabil hiikiimetinin derhal gokmesine neden olmadan geri gekmeyi bajardi. Krusgov doneminden bu yana ^in'i ziyaret eden ilk Rus lideri oldu, iran rejimiyle yeni baglantilar kurdu ve hepsinden de onemlisi, SSCB ekonomisinin silahlanma yiikiinii azaltmayi olanakli kilan bir dizi silahsizlanma anlajmasiyla "Yeni Soguk Savaj-'i sonlandirma siirecini bajlatti. ABD ile yeni bir ijbirligi politikasi gergevesinde Giiney Afrika ve Orta Amerika'daki bolgesel cephele§meyi azaltti. Dijaridaki popiilaritesini, igerdeki durumunu desteklemek igin kullaniyordu. Onu devirecek biri oldukga ba§arili goriinen bu uluslararasi stratejiye zarar verme riskini goze almak zorundaydi.


Bu stratejinin bir bedeli vardi. Batililara, ozellikle ABD'ye, Sovyet di§ politik kararlari ustunde kismi veto hakki verilmi§ ol­ du. SSCB yalnizca Orta Amerika'ya burnunu sokmaktan vazgegmekle ve Batili guglere Giiney Afrika'nin reform ve baski bilefimiyle (Rus stratejistleri bu politikalarin, bagimsizlik hareketlerine ve higbir getirisi olmayan dost hukumetlere giden harcamalari azaltacagim one suruyorlardi) istikrara kavu§turulmasinda yardim etmekle kalmadi. Gorbagov SSCB'yi oyle bir konuma soktu ki, artik SSCB etki alanlarini savunmak igin yapacagi eylemlerin ABD tarafindan anla§malara uymamak ve Sovyet askeri harcamalari iistundeki baskiyi arttirmak igin bahane olarak kullanilmamasi igin son derece dikkatli olmak zorundaydi. Biitiin bunlarin ne anlama geldigi 1989 sonbaharinda orta­ ya gikti. Dogu Avrupa'da Rusya'nin etki alanini olu§turan rejimler pargalanmaya ba§ladilar. Sovyet Di§i§leri Bakani §evardnadze ne kadar Avrupa'nin sava§ sonrasi sinirlarinin dokunulmazligindan bahsedip durduysa da, kontrolleri altindaki hukiimetleri birarada tutmak igin ne kendisinin ne de Gorbagov'un yapabilecegi bir §ey gorunmuyordu. 1956 Budapejte'si veya 1968 Prag'inda son derece etkili olan sindirici §iddet eylemlerini tekrarlama segenegi ortadan kalkmi§ti. Yapilacak tek §ey bozuntuya vermeyen bir gehre takinip, II. Dunya1 Sava§i‘nm en stratejik kazanimlarinin elden gidi§ini sineye gekmekti. §evardnadze 1990 Ocak sonunda iki Almanya'nin birle§mesinin kagimlmaz oldugunu soyledi. Ancak bu bile SSCB'nin yoneticileri agisindan daha da ya§amsal bir sorunun yiikseli§ini engelleyemedi. Eger Dogu Avrupa'da, Bati'nm duyarliligi incinir korkusuyla eyleme gegemedilerse, Baltik Devletleri'ne kar§i eyleme gegebilirler miydi? Yoksa Gorbagov'un politikalari dijarda oldugu gibi igerde de imparatorlugun kaybedilmesine mi siirukluyordu? 1990'in ba§larindan itibaren hem daha ileri bir demokratikle§meyi savunanlarin hem de eski 'duzen' taraftarlarmin Gorbagov'la ilgili illuzyonlarinin dagiliyor olmasi §a§irtici olmasa gerek. insanlar Gorbagov'un devrilemeyecegine neden olarak yeri­ ne gegecek kimsenin olmamasini gosteriyorlardi.


D O GU AVRUPA'DA TOPTAN CO KU § Gorbagov deneyinin ekonomik kaos, sosyal kriz ve hatta bir ig sava§a d6 nii§tiigunun gorulmesi, kurumla§mi§ egemen sol anlayi§ta 50k etkisi yaratti. Dogu Bloku rejimlerinin goki)§u de bu anlayijin en onemli teorik varsayimlarinin igini bo;altti, giinkii egemen sol gorii§ Dogu Avrupa'da kapitalizmden farkli bir uretim tarzi oldugunu soyleyegelmijti. Bu hem 'sosyalist' veya 'dejenere olmuf i§gi devleti' agiklamalari igin, hem de 'kapitalizm sonrasi' ve son yillarda giderek popiilerle§en 'yeni bir tiir toplum' agiklamalari (btirokratik kollektivizm, devletgilik veya hatta dogu despotizminin yeni bir bigimi) igin gegerli. Dogu Avrupa'daki uretim tarzi dunyanin geri kalamnda boylesine farkliysa 1989'un son aylarinda olup bitenler nasil agiklanabilir? Kapitalist olmayan bir uretim tarzina IMF uyeligi, kar igin uretim, giktismi yeterli bir 'getiri oraninda' satamayan ifletmelerin iflasi, i;sizligin ani arti§i ve hatta borsa gibi ozellikleri nakletmek nasil mumkun olmu§tu? Marksistler genellikle, bir uretim tarzindan digerine gegerken §iddete dayali bir kopu;un oldugunu savunurlar. Ornegin, Trogki SSCB'de 1920'lerde boyle §iddete dayali bir kopu§ olmadigi savi ile karji devrimin de olamayacaginda israr etmi§ti: $iddetli kopu;suz bir uretim bigimi degijikliginden bahsetmek 'reformizmin filmini geriye dogru oynatmaktir'. Ne var ki Stalin'in 1920'lerdeki ikinci devriminin jiddeti, Dogu Avrupa'da gegtigimiz yil boyunca gorduklerimizin hepsinden defalarca fazlaydi. Stalin milyonlarca koyluyu topragindan uzakla§tirmak igin kira ordu gonderdi, fabrikalarda i;gi sinifinin ucret kesintileri kar;isindaki direnifini kirmak igin ordu ve polisi


kullandi, iktidar partisi ignde kendi egemenligini en ufak ยงekilde sorgulayan herkesi fiziksel olarak yok etmek igin gizli polis CPU'yu kullandi. Trogki'nin kendi sozleriyle, Stalinizm ve Bolยงevizm arasinda bir kan nehri yaratti. Stalin tarafmin silahli, karjitlarmin da silahsiz oldugu bu i$ savaยงta milyonlarca insan olยญ du. Ote yandan Dogu Avrupa'daki donuยงumler Romanya harig olmak uzere buyuk olgude bariยงgil bir ยงekilde gergeklejti.

POLONYA Degiยงim sureci Polonya ve Macaristan'da baยงladi. Polonยญ ya'da 1980-81'de toplumsal cepheleยงmenin yukseliยงi devlet mekanizmasint 15 ay sureyle felg etti. Ancak, 1981 Aralik aymdaki askeri darbe, rejime yonelik yeralti muhalefetinin etkisini yok etmese de, Dayamยงma Sendikasi'mn belini kirmayi bajardi. 1988 bahar ve yazmda iki grev dalgasi ortaya gikti. Bu hem rejimi hem de eski Dayamยงma liderliginin gogunu ยงaยงirtti. ilk dalga esnasinda Dayaniยงma'mn entelektuel damยงmanlari arasinda grevlerin hata oldugu duygusu gok gugluydu. Her ne kadar Dayaniยงma'nin en tamnmtยง ulusal lideri Lech Valesa, politik konumu geregi Cdansk'daki Lenin Tersanesi iยงgalinde yer almasi gerektigini farkettiyse de rkinci dalga igin fazla bir heyecan yoktu. Dayamยงma liderliginin tutumu, grevlerin dort buyuk merkezde smirli kalmasina ve 1980-81'deki kadar genelleยงmemesine yol agti.57 Grevler kesinlikle egemen sinifin iktidarmi kirip devrimi gergeklejtirecek olgekte degildi. Ancak, Polonya toplumunun egemen tabakalari arasinda geleceklerini nasil guvence altina alacaklarina dair bir tartiยงma baยงlatti. Sonugta Igifleri Bakani Kizsak'm onerdigi stratejiyi benimsendi. Muhalefet ve bagimsizlar da, Dayamยงma'mn iยงgilere grev yapmamalarmi soylemesi karยงiligmda pazarlik masasina oturmaya karar verdiler. Pazarlik sonucu yari serbest segimlerde anlaยงildi. Eski iktiยญ dar partisinin liderleri bir Dayaniยงma damยงmanimn, yeniden yapilanma siirecini ijleyecek, IMF ile anlaยงma yapacak, hem kumanda ekonomisini surdurup hem de geniยง olgekli ozellejtirmeleri gergekleยงtirerek bir hukumetin baยงi olmasinda anlaยงtilar.


i§letmelerin, polis ve silahli kuvvetlerin yonetimi aym in­ sanlarin elinde kalmaya devam etti. Basinda, onceki donemin askeri rejimini destekleyenler elendi: Dayanijmayi destekledigi igin i$ten atilan gazeteciler gorevlerine iade edildiler, ancak ba­ sin ve televizyondaki diger personel degi§iklikleri sinirliydi. Hakimlere bundan sonra 'politik agidan tarafsiz kalin' denildi. Ayni suregte, konumlarini eski nomenklaturanm pargasi olarak yiikseltmi§ burokratlar, $imdi etki ve servetlerini sanayinin kimi boliimlerini satin almakta kullaniyorlardi. Yapilan bir tahmine gore 15 bin kooperatif nomenklatura iiyelerince kuruldu.58 Bu olaylar dizisinde devrim veya kar§i devrim diye isimlendirilebilecek herhangi bir §ey gormek zor.

MACARiSTAN Ekonomik degifikliklerin en az Polonya kadar ilerledigi Macaristan'da toplumsal gati§malar daha da azdi. 1987 sonlarina dek Macaristan'daki orgutlu muhalefet gok kiiguktu. 1980 ba§larinda muhalefetin i§gi sinifi iginde destek kazanma giri§imleri yari gonullu ve bajarisizdi. 1987-88'deki ilk gosteriler birkag bin ki§iyi a§rmyordu ve gogunlugu ogrenciler olujturuyordu.59 Demokrasiye dogru agilim a§agidan baskinin sonucu degil, buyuyen uluslararasi borglanmanin ve ekonomik kriz kaygisinin ust Parti liderliginde bolunmeler yaratmasinin bir sonucuydu. Bunlardan bir kismi, 1988 baharindaki Kongre'de Parti lideri Ja­ nos Kadar'i ayrilmaya zorlamak uzere anlajtilar. Bunlar ekono­ mik reformlari daha da ileri, biitiinuyle piyasa sistemine dogru itmek gerektigine inaniyorlardi. Hepsi agikga, Thatcher'in ingiltere'de uyguladigi ekonomik politikalari desteklediler. Bunlari yurutmek igin gerekli destegi saglayabilmek amaciyla politik yapilarda agikliga ihtiyag duyduklari konusunda anla§iyorlardi. Bir sure sonra aynen Polonya'da oldugu gibi izlenmesi gereken yon konusunda egemen grup iginde keskin ayriliklar ba$gosterdi. Imre Pozsgoy etrafindaki bir grup, muhalefetten kimi kesimlerle i§birligi yaparak guglenme olanaklari ariyordu. Yeni politik atmosfer iginde, gegmi§te ya korkudan ya da


iktidar partisi destekgilerine agik olan yukselme olanaklarmi kaybetmemek igin muhalefet gruplarina girmeyi reddeden in­ sanlar aniden bu gruplara ko§turdular. Hatta hukumet bakanlari bile bunlara katildi. Bir duzine yeni parti kutuldu. iktidar partisinin adaylari bir dizi ara segimde yenilgiye ugradi. Bir sure sonra partinin kendisi resmi olarak ikiye bolundu. Agik bir gati§manm ya§anmadigi bu degi§im siirecinde bile, eski yapilarin onemli olgiide surekliligi vardi. Muhalefet partilerinden Hiir Demokratlar'in lideri Gaspar Tomas §oyle yazdi: "Ordu, polis ve devlet memurlari halen politik agidan tarjfsiz davranmiyorlar... Ekonomi sozde 6zelle$tirilecek, aslinda aym patronlar kendi servetlerini risk etmeden mal sahiplerine ddnufecekler... Muhalefetin gogunlugu sahte. Komiinist gegmijten eri yuksek sesle yakinanlar birkag ay veya hafta oncesine dek partinin 6 nde gelen uyesi olanlar. Hiristiyan Demokrat Parti'sinin iki numarali adami 20 yillik bir devlet savcisi."60

DOGU ALMANYA Macaristan'daki degijim Dogu Almanya'daki degi§im igin katalizor oldu. Muhalefetten destek arayan, zayif Macaristan hukumeti, turist olarak ulkeye giren ve Bati'ya gegen DoguAlmanlari durdurmak igin bir§ey yapacak durumda degildi. Dogu Al­ manya 1961'de Berlin Duvari'nin injasindan beri ilk kez muazzam bir emek gogu ya§amaya ba§ladi. Dogu Alman hukumetinin ani zayifligi, onceden gok kuguk olan ve kolayca bastirilan muhalefet gruplarini yureklendirdi. Bunlar Ekim ba§larinda Dresden'de birkag bin ki§ilik ilk gosterilerini duzenlediler; sloganlari 'Biz burada kaliyoruz've 'Gorbi, Gorbi' idi. Polisin gostericilere acimasiz saldirilari, izleyen gtinlerde bir duzine §ehirde binlerce yeni insani gosterilere gekti. iktidar partisi aniden kendini izole olmu§ ve umutsuz bir durumda buldu. Eski parti lideri Honecker etrafindaki bir grup, gostericilere ate§ agtirmak uzere hazirliklara bajladi.61 Liderligin diger kesimleri bu tercihi son derece tehlikeli buldular. Gorbagov'un destegine giivene-


mezlerdi. Kendi politikalarina karji elejtirel olan bu rejimden ho§lanmamak igin Gorbagov'un birgok nedeni vardi. Ote yandan kitlesel bir kiyim ulkenin ekonomik agidan giderek bagimli hale geldigi Bati Almanya ile ilijkileri karmakari$ik ederdi. Cuvenlik Bakani Egon Krenz bir Politburo darbesiyle Honecker'i devirdi ve gostericileri reform vaatleriyle yati§tirmaya galifti. Muhalefet gruplari yasal olarak galifmaya va aym zamanda par­ tinin orta duzey memurlari muhalefetinin kontroliinii ele gegirme istegiyle bunlarin gosterilerine katilmaya ba§ladi. Ancak bunun ilk etkisi, gok sayida insanin gosterilere katilmanm giivenli olduguna kanaat getirmesi oldu. iktidar partisi kontrolii elinde tuttugu imajini ancak daha da fazla uzla$arak, seyahat ozgurlii^ gu vaadederek, serbest segimleri garanti ederek, eski liderlerden en agikga yozla§mi5 olanlarini tutuklayarak ve nihayet Berlin Duvari'm yikmaya ba§layarak koruyordu. Parti liderliginin, mu­ halefet gruplari ve hukumetin eski cephe partileriyle kendi yuvarlak rnasa toplantilarina ba§lamasiyla Honecker'i deviren Krenz'in kendisi de Modrov tarafindan devrildi. Degifiklikler Dogu Almanya'nm devlet mulkiyetindeki geni§ ijletmelerin yoneticilerinin Bati Alman firmalariyla temas kurma gabalarma hiz vermelerine yol agti. Interflug ile ugu§ egitim kabini geliftirmek igin, Siemens ve Data Print ile ise ortak donanim (software) igin yatirim anla§masi imzalandi.63 Wartburg, Volkswagen ile Polo'yu in$a etmek uzere ortak yatirimin ko§ullarim tarti§iyordu.64 Bir toplantida Bati Alman Sanayi Federasyonu'nun jeflerine Dogu Alman meslekta§lari tarafindan, 'Bati Alman sosyal pazarinin hayran olunacak bir model oldugu soyleniyordu'.65 §imdiye dek iktidar partisinin uyeleri olan ijletme yonetici­ leri kendi paravan partilerine, Hiristiyan Demokratik Birlik ve Ulusal Demokratlara dogru kaymaya ba§ladilar, ki bu partiler de bir sure sonra Almanya'ya adaptasyon konusunu tartijmaya ba§ladilar. Aym zamanda, iktidar partisi liderleri Bati Almanya politikacilari ve if adamlariyla ulusal ve yerel duzeyde kendi baglantilarmi arttirmaya ba§ladilar. Bir Dogu Alman devrimci sosyaiistin agkladigi gibi, bu liderlerin Bati ile politik birlejmeyi


reddetmesi Dogu Alman ekonomisinin Bati Alman ekonomisine entegrasyonunu reddedi§ degil, sadece iki ^ekonomi arasinda kendi araci rollerini kurmamn bir yoluydu .66 Nitekim Ocak 1990 sonuna gelindiginde iki Almanya'nin birle$mesi igin ken­ di projelerini agikliyorlardi. Degijiklikler, toplumsal yapilari yoneten personelde onemli bir degi§iklik yaratmadi. i$letme ycineticilerinin statulerini hig tehltkeye dii$iirmedi, silahli kuvvetlerdeki ve devlet biirokrasisindeki memur ve subaylar kitlesinin de durumu ayniydi. Her ne kadar muhalefete basini kullanma olanagi verildiyse ve gazeteciler ilk kez diizenin en garpik yanlarini tejhir etme olanagina kavu$tularsa da, basin.buyiik dlgude eski sahiplerinin ellerinde kaldi. Dogu Almanya'li bir devrimci sosyalist joyle diyordu: "Eski ekonomik yapilara heniiz dokunulmadi. Bu dzellikle fabrikalarda ve ekonomiden sorunlu kurumlarda goriilebilir. Fabrikalarda degijimler var. Ornegin fabrikalardaki SEO (Sosyalist Birlik Partisi) gruplarmin bir roller! kalmadi. Ancak ydnetimin iflevi degifmedikge temelde degi§en birjey yok. Halk hareketi jimdiye dek yalnizca bazi politik iktidar konumlarini tehdit etti. Kitlelerin baskisi sonucu bir kujak uzaklaftirildi ve yeni ku§ak ekonomiyi ydnetenlerin gikarlarim daha da geli§tirmek iizere eskilerin yerini aldi."67

^EKOSLOVAKYA Cekoslovakya'da degi§imin dinamigi, hig degilse ba§langigta, Dogu Almanya'dakine oldukga benziyordu. Diger yerlerdeki olaylarla cesaret kazanan ogrenciler 17 Kasim'da bir gosteri diizenlemeye karar verdiler. Bundan once de kimi protesto yiiriiyiifleri olmu§tu (ornegin 1968 Rus i;galinin yildoniimii olan 20 Agustos'ta), fakat polis operasyonlari onceki yiiriiyii§lerin gorece kiigiik kalmasim saglamijti68 ve batili gazeteciler gelip gegenlerin gostericilerden uzak durdugunu belirtmi§lerdi.69 Ancak bu kez gosterinin yasal bir bahanesi vardi; iktidar partisinin genglik orgutii, 50 yil once ulke Nazilerce devralindiginda yapilan ogrenci gosterilerini anmaya karar verdi. Gosteri hem iktida-


rin hem de muhalefetin beklediginden gok daha kalabalikti. Hiikiimet gostericilerin uzerine daha once adi duyulmami§ olan 'anti-terorist birlikler' gonderdi. Bu saldiri jimdi Prag'da '17 Kasim Katliarm' diye aniliyor. Gergekte hig kimse olmedi ve polis saldirilari Bati'daki 'yasa ve diizen' guglerinin saldirilarindan (Ornegin Britanya'da Warring­ ton, Orgreave ve Wapping'de polisin grevcilere saldirilari) pek farkli degildi. ^ogunlugu son derece geng olan gostericilere yoneltilen saldirinm goruntuleri gok daha fazla insani eyleme gekti. O hafta sonu ogrenciler turn ^ekoslovakya'da greve ba$ladilar. Tiyatro ogrencilerinin katilimi aktorlerin, yonetmenlerin ve tiyatro teknisyenlerinin katilimini sagladi. Aniden turn Prag tiyatrolari muhalefet eylemleri ve tartijma igin birer merkeze donu$tu. Yuzbinlerce insan gosterilere katildi. Alelacele olu§turulan birgok ajitator grubu her ijyerini, §ehir ve koyu ziyarete giderek Prag'da neler oldugunu anlattilar. Muhalefet grubu Sivil Forum aniden bir kitle hareketine d6 nu§mu§tu ve 27 Kasim'da ulke gapinda iki saatlik ba§arili bir grev diizenleyerek guciinu gosterdi. Dogu Almanya'da oldugu gibi burada da parti liderlerinin kitlesel kiyim planladiklari soylentileri dolafiyordu. Fakat bura­ da da boyle bir surecin taraftarlari, uzlajma taraftarlarinca yerlerinden uzakla§tirildi. Muhalifleri ve 'bagimsizlari' da igeren bir koalisyon kurulmadan once parti liderleri ve hukumet bakanlari inanilmaz bir hizla gelip gittiler. Serbest segimler vaad edildi ve eski rejimin ozenle segmij oldugu parlamento tarafindan eski bir politik mahkum Vaclav Havel bajkanliga segildi. Cekoslovakya'daki olaylarla Polonya ve Macaristan'dakiler arasinda bir anlamda kar§itlik vardi. Burada gergek bir devrimin birgok belirtisi goriildu. Kitleler sokaklara akarak eski rejimi odunler vermeye zorladilar. Sokaklarda surekli bir ajitasyon var­ di. i§gal edilmij universiteleri ve tiyatrolari ile Prag'in merkezi Mayis 1968'in Paris'ini yeniden canlandiriyor gibiydi. Sivil Fo­ rum komiteleri ve grev komiteleri yerel bolgelerde, basinda ve ijyerlerinde yayildi. Sava§ malulu Marksist muhalif Vladimir Riha'ya hareketi kimin orgutledigi soruldugunda 'his kimse, her-


kes istedigini yapti, ama sonug anarji degil devrimdi'70 diyordu. Olup bitenler bir devrim idiyse, bu en dar anlamiyla kismi politik degi§ikligi a§agidan zorladigi igindi. 1830‘larin Fransa'sinda ug gunliik gosterilerin kralm generallerini, bir aristokrat sulalesini digeriyle degijtirmeye ikna edi§i veya 1848 Berlin'inde sokak gati§malarinm Prusya Krali'm kraliyetin turn giiciinu ortadan kaldirmadan bir anayasa sozii vermeye zorlamasi gibiydi. Trogki uretim ilijkilerini degiftirmeden birakan politik devrimle, 1789-94 ve 1917 gibi sosyal devrimleri birbirinden ayirt eder. (^ekoslovak ayaklanmasi net bir jekilde birinci kategorideydi, ikincisinde degil. Prag isitma tesislerinden'bir devrimci sosyalist, Petr Kluvart, ne kadar az §eyin degi§tigini 'halen gogu ijyerinde grev komiteleri varliklarini koruyorlar: Bazen Sivil Forum komiteleriyle birlikte galifiyorlar, bazilari bu komitelerle birle§tiler, ancak fabrika yonetiminin yetkilerine karji heniiz gok az miicadele edil­ d i 171 diyerek anlatiyor. G izli polis ve istihbarat servisi StB oldu­ gu gibi duruyor. Komiinist olmayan igijleri Bakani Richard Sacher 'bizim ba§kanimizi izlediler ve tutukladilar, onlar bizim dostumuz degildi, ama devletin guvenligi korunmahdir’72 diyor.

BULGARiSTAN ve ROMANYA Bulgaristan'da 1989'un son aylarinda yeralan degijiklikler Almanya ve ^ekoslovakya'dan ziyade Macaristan'daki olaylara daha yakindi. Partinin 30 yillik lideri Jivkov Politbiiro'daki rakiplerince aniden iktidardan uzaklajtirildi ve yillardir ogluyla beraber ulkeyi milyonlarca dolar dolandirdigi agiklandi.73 Bundan birkag gun once Sofya'da ekoloji uzerine muhalif bir gosteri yapilmifti, ama tek ba^ina bu gosteri politik degi§ikliklere yol agacak kadar etkili degildi. Degifimler daha gok yeni liderlerin kariyerizmi ve iilkenin hizla buyuyen di§ borglarimn faizinin ulkenin ihracat gelirinin yarisini yutmasi ve benzeri sorunlarin sonuglarindan duyulan kaygi sonucu gergekle§mi§ goriiniiyor.74 Fakat ani politik kriz muhalefete, hareketlenmek igin yeni olanaklar yaratti. Muhalefet aniden yasal orgiitlenme hakkina


kavu§tu ve basinda adi gegmeye ba§ladi. Yil sonuna dek 'halen totaliter1 diye niteledikleri aparat daha geni§ demokratikle§meye izin vermezse gene! grev yapilacagi tehdidini one surecek kadar guslenmi§lerdi. Grev ^agrisim geri gekmenin kar§iligmda birgok vaadler kazandilar.75 Romanya, politik degi§ikliklerin silahli gati^mayla tamamlandigi ve $iddet yoluyla gergeklejen bir devrimin ortaya gktigi tek ulkeydi. Iktidar bir tek adamin, Cavu$esku'nun elinde her taraftakinden fazla yogunla$mi§ti. £avu§esku bu giicii her tiirlii direni§ belirtisini zalimce ezmek igin kullandi. 1987 Aralik'mda Vro§ov'daki Kizil Yildiz traktdr fabrikasinm grevdeki i§gilerine ate§ agtirmak uzere giivenlik polisini gonderdi. Teme§var halki Macarca konu§an Protestan bir papazm tutuklanmasmi Aralik '89 ortasinda protesto ettiklerinde yine aym taktigi kullandi. Ancak bu kez baski kitle hareketini derhal ezemedi. Teme§var'da i§£ilerin bir petro-kimya fabrikasmi havaya u^urma tehdidi ordunun gekilmesini sagladi. Ayaklanma soylentileri Bukre§'e ula§tiginda £avu§esku kendisi mudahale etmek zorunda kaldi, §ehrin i§yerlerinden delegasyonlari biraraya toplatarak kendini destekleyecek bir miting organize ettirdi. 21 Aralik'ta toplanan kalabalik, £avu§esku konu$maya ba§ladiginda emredilmi§ oldu­ gu uzere seving gigliklari atti. Ancak 'ya^a'lar 'yuh'lara donujtii ve meydan 'Temesvar' sloganiyla dalgalanmaya ba§ladi. Gosteriyi canli olarak veren televizyonda yayin kesilmeden onceki birkag saniyede, ^avujesku'nun kalabaligin dfkesinden afallami§, korkuyla konu§masim yaptigi balkonu terkedi§i goruldu. Televizyonda rejimin ba§mm belada oldugunu goren yeni yuzbinlerin katilimiyla gosteriler biitun gece surdii. Polis sokaklari tutmayi ba§aramadi. 76 Ertesi gun gostericiler iktidar partisinin Merkez Komite binasmin onunde bulu§tular. En ondekiler igeriye girdiler ve guvenlik polisinin silahlarina el koydular. £avu§esku ve karisi gatidan helikopterle kagarken ulkedeki politik iktidarm sembolik merkezini halkm elinde biraktilar. Merkez Komite binasinda di§ardaki kalabaligin temsilcileri ikti­ dar bo§lugunu nasil dolduracaklarmi tarti§maya ba§ladilar.


Bu nobtada silahli kuvvetlerin ust yoneticileri harekete gegti. O n c e Cavu§esku'ya ilk destegi sagladiktan ve daha sonra guvenlik polisi s*okaklarda gostericilerle gati§irken dikkatli bir jekilde tarafsizca bekledikten sonra, §imdi devrimden yana olduklarini agikliyorl.ardi. Ordu yavaf yava§ kontrolu, gegen iki giin boyunca tiim ris ki iistune almi§ olanlardan devralmaya ba§ladi. Kisa siire sonra U lusal Kurtulu§ Konseyi (UKK) bigimsel olarak iktidardaydi. Kons^ey generaJlerden, eski diktatorle sonu gelmeden once arasi agil'nm§ eski meslekta§larindan ve bir avug ogrenci ve gdsterici terns,ilcisinden d!u§uyordu. UKK'ndeki gent^raller gdstericilere saldiran gizli polisin umutsuz birkag kar§i ttevrimci girijimini onleme emrini verdiler. Kar§i devrimcilere bir odak noktasi olmalarmi cJnlemek igin, £avu$eskulari yakalatip *25 Aralik'da ldam ettiler. Aym zarrtanda karfi devrime kar§i en tinemli gii£ d a n kendiliginden halk eylemini (ki bu giig ug gun fince Cavu§esJ<u'yu devirmi§ti) zayiflatmak igin de harekete gegtiler. idam gQnii yaymlanan bir UKK karari 'silah veya malzeme bulunduranlar her ne §art altinda olursa olsun 12 saat iginde bunlari teslim etmek zorundadir. Teslim etmeyenler en agir §eki!de cezalandirilacaktir' bigimindeydi. iki hafta sonra UKK ogrencilerin Bukre§ Meydam'nda duzenlemek istedikleri mitingi yasakladi. Muhalefet partileri halen basina gok kisitli olgiide ula§abildiklerinden yakiniyorlardi. Romanya olaylari bir devrimin klasik ozelliklerinden birgogunu tajiyordu ancak degi§iklikler sosyal degil politikti. i$letmelerin kontrolu aym ellerde kaldi. Ekonominin tiimunu etkileyen kararlar, £avu§eskuyla aralari agilmadan once eski iktidar partisinin onde gelen uyeleri tarafindan veriliyordu.


iKi TEORiNiN BA§ARISIZLIGI Solun Dogu Avrupa'da neler oldugunu ve burayi etkileyen krizin gapim anlayabilmesi igin, Dogu Avrupa toplumlarmi 'reel sosyalizm' diye tammlamaktan vazgegip, agikga Bati kapitalizminin yontemlerini taklit etmeye gegi§teki kolayligi agiklayacak bir teoriye ihtiyaci var. Solda geleneksel olarak egemen olan ve bu toplumlari 'sos­ yalist', 'kapitalizm sonrasi' veya 'dejenere olmu§ i§gi devletleri' olarak isimlendiren teori bunu yapamaz. Geleneksel goru§ bu ekonomilerin sinirsiz olarak biiyuyebilecegini iddia etmiftir ki bu, 50 k uzun zamandir turn Batili komunist partiler tarafindan, Avrupa komunist hareketleri de dahil, Incil'den gikmi§ bir dogru gibi benimsenmi§ti. Ornegin, 1977'de Britanya Komiinist Parti­ si'nin Kongresi'ne katildigimda (gazeteci olarak) Avrupa komunistleri ile Rusya taraftari Stalinistler arasindaki tarti§malar oldukga keskinle§mi§ti. Yine de hig kimse, Bati'mn kriziyle Dogu Bloku ekonomilerinin 'kesintisiz ilerleyi§i'nin kar§ithgim vurgulayan resmi tezlere karfi gikmadi. SSCB'nin Bati'nmkinden ustun bir ekonomik sistem geli§tirdigi inanci, Britanyali Avrupa komunisti Monty Johnson'un Stalin'in 1920 ve 1930'larda Trogki kar§isinda hakli oldugunu yazmasini olanakli ktliyordu: "Tro^ki kapitalist ulkelerin (ogunda emek uretkenliginin Rusya'dakinden daha hizli buyiime olasiligini belirttiginde yenilgiciligin en ug noktasindaydi...Stalin 1935'den sonra hakli olarak Trogki'nin yanh$ oldugunu...ve sosyalizmin temel olarak halihazirda kuruldugunu soyleyecek durumdaydi". 77 Bu ulkelere yonelik 'Trogkist' dejenere olmu§ i§gi devleti analizlerinin en populer olani da aym sonuglara ulafti. Bu akimin tanmmi§ teorisyeni Ernest Mandel 1956'da §oyle yaziyordu:


"Sovyetler Birligi, plan plan ardina birbirini izleyen on yillar boyunca, gegmi$teki ilerlemenin birikimi gelecegin buyume olanaklari oniinde engel yaratmadan, az gok dengeli bir eko­ nomik buyume siirdiiriiyor...Kapitalist geli$menin ekonomik biiyiimenin hizmi azaltan tiim yasalari elendi." 78 Mandel 1978'de, dunya krizi iistune yazdigi kitabinm ilk baskismda bu iddiayi yineledi. Dogu Bloku devletlerinin buyu­ me oranlarinin, bu ulkelerin 'kapitalist olmayan karakterinin', 'diger §eylerin yanisira yava§lama, buyiik ekonomik dalgalanmalar ve i;sizlikten kaginma yetenegi' agismdan kapitalist piya­ sa ekonomilerinden 'nitelikge ustunliiklerinin* kaniti oldugunu iddia etti79 ve 'kapitalist olmayan ulkelerin' sadece diinya krizinin etkileri yiiziinden aci gektiklerini ekledi. Fakat bu mantik bu ulkelerin neden gegen dort yilda gordugiimiiz tiirden derin ekonomik, sosyal ve politik bir krize girdiklerini agiklayamaz. SSCB ekonomisinin krizlere mahkum dogasim vurgulayan bir 'kapitalizm sonrasi' teorisi vardi: Trogki'nin iirettigi dejenere olmu§ i§gi devleti pozisyonu. 1930'larda Trogki biirokrasinin, Ekim Devrimi'nin yarattigi yeni ekonomik orgutleni; tarzi ile geli§ki iginde oldugunu savundu. Bu durum, birkag on yil sonra degil, hemen yakm gelecekte yikici krizlere siiriikleyecekti: "Biirokratizmin engellenmeyen daha ileri gelijimi kaginilmaz olarak ekonomik ve kiilturel buyumenin durmasina, jiddetli bir sosyal krize ve tiim toplumun a§agi dogru gidijine yol agacaktir."80 1939'da Schachtman ve digerlerinin geli$tirdigi 'yeni sinif teorisi'ne kar§i Trogki, eger biz devrimci sosyalistler "Bonapartist oligarjiye gdkiifiinden yalnizca birkag yil veya hatta birkag ay once yeni bir egemen sinif adini verecek olursak kendimizi sagma bir pozisyona sokmuj olmaz miyiz?" 81 §eklinde itiraz ediyordu ve yine ba§ka bir yerde $oyle yazdi: "Uzun siiren bir savajin diinya proletaryasimn pasifligi ile birle$mesi durumunda SSCB'nin ig geli$kileri, bir burjuva Bonapartist karji devrime yol agacaktir."82


Bu tahminler SSCB'nin Stalin yonetiminde sanayilejmesi, Nazi Almanyasi'm yenmesi, Dogu Avrupa ustunde kontrolunu in§a etmesi ile ge^erliligini yitirdi. Trogki'nin 'ortodoks' izleyicileri onun kendi teorisini kendi yorumlayi§ bigimini terkettiler ve Dogu Bloku toplumlarmin ekonomileri hakkmda Komunist Partilerin yaydiklarindan 50 k farkli olmayan bir gdrii$e adapte oldular. Hem 'Troskistler' hem de Stalinistler SSCB'nin ekonomik ilerlemesini onun Bati'dakinden daha iistiin bir toplumsal bigime sahip oldugunun kaniti olarak gosterdiler. Ayrildiklari nokta sadece politik ustyapmm degerlendirilmesiydi. Dogu Bloku devletlerindeki ekonomik krizin gapi hakkinda son birkag yilm ortaya koyduklari, Batili<komunist partilerin li­ derlerinin eski mutlu gunlerine son verdi. Trogki'nin kendi formulasyonlarmi kullanmaya gali§anlar, 50 yildir bu teoriye ozune ters du§en bir cila surmuj olduklarmin sozunu bile etmeden tekrar onun 1930‘lardaki degerlendirmelerine donduler. Ernest Mandel §imdi 'butiin bir ekonomi, her turlii rasyonaliteden yoksundur' gunkii 'burokrasi kendi maddi ayricaliklarini ekonominin tutarli i§leyi§i (yani yeniden uretimi) ve kendisinin ijretim siirecindeki rolu uzerinde temellendirememektedir' 83 diyor. Fakat yalnizca eski mutluluk sarhojlugunu ters yuz edip bu kez de son derece kcitumser bir noktaya sigramak, Dogu Bloku ulkelerinde genel ekonomik ve sosyal bir krizin neden daha on­ ce degil de gegen on yil iginde geli§tigini agiklamiyor. Ne de, Bati kapitalizminin kusurlari olsa da ekonomik rasyonalite iistune kuruldugu ve dolayisiyla daha ustun bir sistem oldugu savina yanit veriyor. ‘Kapitalizm sonrasi' (post-kapitalizm) goruju, kolayca Dogu Bloku devletlerini Bati kapitalizminden geride gorme noktasma savruluyor. Ornegin, en son kitabmda Gorbatov reformlarimn ijleyecegini iddia eden Tank Ali, Rus ijgilerinin ko$ullarinm kimi yonlerden en fakir ’u^uncu dunya 1 ulkelerinden daha kotu oldugunu kabul ediyor: Kalkuta-da gali§an bir ijgi veya Mexico City'de sokakta kapkacak satan kadm; ne satin alacaklart konusunda, Togliattigrad'daki bir Sovyet otomobil i§gisinden veya Sverdlovski'deki


gelik i$gisinden gok daha fazlaisegenege sahip. 84 'Kapitalizm sonrasi' anali^lerine e$lik eden iyimserligin gokmesi birgok insam, bu toplumlarfn 'yeni bir sinif1 tarafindan yonetildigi, bu sinifin kitleleri somurdugii ancak kapitalist olmadigi jeklindeki teorileri desteklemeye suriikJedi. Bu teoriler 1930'lann sonunda- Rizzi ve Schachtman, 1950'lerde Djilas ve son 20 yilda Ticktin? Bence ve Kis, Bahro, Carlo, Kagarlitskiy ve digerteri tarafindan ileri suriildu. Turn bu yazarlar Dogu Bloku devletlerinin simfsiztoplumfar oldugu tezini yerden yere vurdular. Ancak ekonomik ve sosyal geli§menin gergek dinamigini anlama ve agiklama konusunda 'kapitalizm sonfasi' g6 rii$unu savunanlardan dahaba$aalt olamadilar. Aslinda teorinin ilk bigimi, Dogu Bloku devletlerinin ekortomik agidan ilerici karakteri konusunda 'kapitalizm-sonrasi' teorileriyle aym gpru§teydi. Bruno Rizzi 'yeni hakim sinifin eko­ nomik programinm ilerici' oldugunu iddia etti.85 Bu goru$ 1940-41 yazilapnda Max Schachtman tarafindan da tekrarlandi: "...Btirokratik kollektivizm -ongdrulmemij, soysuz ve gerici olsa da- insanltk tarihinin kollektivist gaginin bir pargasi. Burokratik kollektivizmin sosyal duzenini kapitalizminkinden ayiran $ey yeni ve daha Fieri bir mulkiyet bigimi olan devlet mulkiyetini temel almasidir. Bu mulkiyet bigiminin, ki bu Bolfevik Devrimi'nin bajarisidir, ozel mulkiyete gdre ilerici, yani tarihsel olarak daha tistun oldugunu teorik olarak Marksizm ve aynca pratik gostermijtir." 86 1970'lerin ortalarinda Rakovski takma adiyla yazan iki Macar, Bence ve Kis, Dogu Bloku devletlerinin Bati kapitalizmine gore daha yava§ bir teknolojik gelifim gosterdigini savundular. Ancak, bnlar da ortaya gikacak her turlii ekonomik dengesizligin kolayca ajilabilecegini varsayiyorlardt: "Kitlelerin... temel tuketim ihtiyaglari, gorece surekli bir bi­ gimde tatmin edilmektedir... Kendi modelimiz temelinde Sovyet tipi ekonomik buyumenin goktifunun mutlak oldugu­ nu dngdrmek igin higbir nedenimiz yok." 87 l§gi smifinin, egemen sinif iginde bir bolunme, 'bir kutup-


Ia$ma', olmadan Srgiitlenemeyecegi ve 'sistemin genel yapisid dan, zamanla boyle bir kutupla$ma olasiligmin arttigina da) higbir egilimsel gelijmenin gikarilamayacagi'88 sonucuna vardi lar. Bu sonuglarin Bence ve Kis'i, "Marksizm Dogu Avrupa'da! muhalefete, 'farkli bir arka plandan gelen sosyal bilimcilerdei] ogrenemeyecekleri gok az §ey sunuyor" jeklinde tartijmaya sd ruklemif olmasi $a$irtici degil.89 j Ancak 'yeni simf' teorisinin en modern bigmleri Dogu Bid ku ekonomilerinin igsel olarak Bati kapitalizminden daha az di namik oldugunu savunuyorlar. Bu, Schachtman'm 1940 ortal^ rindan itibaren savundugu tez90 ve Djilas'in 'Yeni Sinif'inin vai dig! sonu^tu. Daha da yakin zamanlarda bu gorii§ler Hillel Tick tin'in yazilarinda ve Critique dergisinde kendini gosterdi. Orne gin Ticktin, 'SSCB ekonomisinin bugun en onemli ekonomik fi zelligi muazzam israfi ve bu israfin muhtemelen artma egilimi dir '91 diye yazdi. Kimi yerlerde SSCB'yi bir 'yedek parga ekono misi'92 olarak tanimlayacak kadar ileri gitti. Ticktin'in analizi ba$ka bir 'yeni simf' teorisyeni Furedi ta rafindan devralindi.93 Furedi'ye gore ekonomik orgutlenme bigj mi tumuyle irrasyoneldi: "Toplumun emek zamanmi ydnetecek higbir mekanizmi yok.94 ...Izole olmu§ bireyler ve iiretim birimleri giderek da ha da yaygin bir $ekilde ifleri rastgele yurutuyorlar, girdi vi giktiyi duzenlemek igin higbir etkin mekanizma yok... Sov yet toplumsal formasyonunun emegi toplumsallajtirmak ve ya ulusal bir ijbtilumu kurmak yoniinde higbir igsel egilim yok.95 Ifletme duzeyinde yeni bulujlar veya dinamizm y<J nunde higbir itki yok.“96 Bu irrasyonalitenin anlami 'burokrasinin faaliyetini belirle yen unsurun ekonomideki geli;me yoklugu 'oldugudur.97 Fured igin 'sosyal formasyonun' kapitalizmden temelde farkli oldugi bir yan, 'Sovyetler Birligi'nde buyuk sayilarda i$ginin ijten atil masinin politik olarak kabul edilemez kalmasi'dir.98 Dogu Bloku ekonomilerinin her zaman krizde olageldigim soyleyen analizler son yillardaki ani kotule$meyi agiklamakta,


kriz olasiligim tamamen yok sayanlardan daha kolay bir durum­ da degiller. Daha da dnemlisi bu analizler, bu ulkelerin on yillarca ekonomik buyume g6 stermi§ oldugu agik tarihsel ger^egini de yadsimi§ oluyor. Furedi '1958'den beri Sovyet sisteminin baskin ozelliginin ekonomik daralma egilimi oldugunu'99 iddia ediyor. CIA rakamlari ise SSCB ekonomisinin 1958'den sonraki 30 yil boyunca iki kat buyudugunii100 One suruyor. Devlet kapitalisti egemen sinif butiin bir tarihsel d6 nem bo­ yunca iktidarina igerde bir dlgude toplumsal destek saglayarak ve dunyanin diger yerlerindeki yOnetenlerde hayranlik ve korku kari§imi duygular yaratarak dikkate deger bir dzguven gosterdi. Ba§ka bir deyi§le, SSCB dunyanin ikinci guglii kapitalist ekonomisini toptan sava$ta yendi. Stalingrad muharebesini kazanan ve uzaya Sputnik yerleftirmekte Amerika'yi geride birakan, bir 'yedek parga ekonomisi' degildi.101 Dogu Bloku devletlerinin hem on yillar suren dinamizmini hem de §u anki krizini agiklamayan bir teori yeterli olamaz. Hem kbtumser 'yeni sinif teorisyenleri, hem de onlarm vardigi en 6 nemli sonuglari kabul etme noktasina savrulan 'kapitalizm sonrasi' teorisyenleri populer olabiliyorlar, giinku Bati basini ve Dogu Bloku hukumetlerinin dam§manlarinin 'Bati tipi piyasa kapitaliz­ mi 6 zsel olarak her turlu alternatiften daha verimli ve dinamiktir' $eklindeki egemen g6 ru§leriyle giderek daha fazla yakinlafiyorlar. Bu egemen g0ru§iin iddialari oylesine yaygin ki hem Dogu hem Bati'da, hem sol ve hem de sag igin ortak bir 'sagduyu' haline geldiler. Herhangi bir gazeteyi eline al, Dogu'da 'higbir §eyin ijlemedigi'ni okuyabilirsin (bunu yazanlar Moskova metrosunda seyahat etmeyi, Londra'nin dokulen metrosuyla hig kar§ila§tirmi§lar midir?); 'ekolojik kriz kapitalist dunyanin her yerindekinden daha kotii' (bu iddia insani Amazon ormanlari veya Hindistan'in gelik i§letmeleri Bati'da mi yoksa Dogu'da mi diye meraklandiriyor). Akilli bir i§ dergisi olma iddiasindaki Econo­ mist, 1988'de i§i, SSCB'de son 20 yildir higbir ekonomik buyu­ me olmadigim iddia etmeye dek gOtiirdu.102 Guardian'dan Mar­ tin Walker, Gorbagov'dan hatali bir alinti yaparak 'son 20 yil-


dir, devletin votka ve ihrag gelirleri harig, Sovyet ekonomisinde hig bir buyume olmamijtir' 103 diye yazdi. En yaygin sav, 'eger Dogu Avrupa devletleri son 40 yildir agik piyasa yontemlerini izleselerdi §imdi Bati Avrupa kadar geli§mi§ olurlardi1 jeklinde. izlemediterse bu 'Marksist dogma1 yiiziinden (Ticktin, Furedi ve digerlerinin gorujii). Buna kar§in, Dogu Bloku devletlerinin herhangi ciddi bir analizi bazi temel gergekleri hesaba katmak zorundadir. Birincisi, komunizm konusunda nadiren 'hojgoriilii' olan CIA, SSCB ekonomisinin son zamanlara dek birgok Bati Avrupa devletiyle kiyaslanabilecek hizla biiyiidiigiinii agikliyor, 1970‘ler boyunca yilda ortalama 2.6 oraninda104' Geni§ kapsamli bir Dogu Avrupa ekonomileri tarih kitabi, 'en az geli§mi§ iki' Dogu Avrupa ulkesi Bulgaristan ve Romanya'nin 1948-68 arasi yilda yuzde 6-7 buyuduklerini gosteriyor. 1950 ve 1979 arasinda diger merkezi olarak planlanan ekonomiler yiizde 4.5 buyume orani etrafinda kumelendiler.105 Bu oran Britanya ekonomisinin ortalama yiizde 3, Fransa'nin yiizde 5, italya'nin yiizde 6.5, Bati Almanya'nm yuzde 7.5 biiyiimesi ile karjilaftirilabilir duzeydedir.106 Dogu Alman­ ya, geng ve vasifli i§guciiniin Bati'ya gogunii engelleyen Berlin Duvari'nm injasini izleyen 15 yil boyunca Bati Almanya'dan daha hizli buyiimujtiir:107 Dogu Almanya yiizde 4.5, Bati Al­ manya yiizde 3.8. Daha da onemli bir nokta, tiim Dogu Avrupa ekonomilerinin, merkezi kumanda ekonomilerine donii§tiikten sonraki ilk 20 yilda, iki sava§ arasinda 'serbest piyasa' kapitalizmleri olduklari doneme gore dikkat gekici olgiide daha bajarili olmalaridir: "Bolgede merkezi planlamanin ilk 20 yilmda (1950-70) gergeklejtirilen buyume oranlari, iki sava? arasi yillarin (1925-29 doneminde) en yuksek buyiime oranlarmdan daha yuksektir. En az geli§mi§ iki iilke, iki sava§ arasinda en hizli buyuyen iki iilkenin (Macaristan ve (^ekoslovakya'nin) iki sava§ arasi en iyi be§ yillik donemdejgergekle§tirdiginden daha hizli biiyiidiiler ."108 Sava? sonrasi Polonya ekonomisi ne kadar beceriksizce yo-


netilmi§ olursa olsun, kimse 1948-80 arasi Onemli biiyume oranlari ger^ekle$tirilmedigini iddia edemez. Tan* tersine: Iki sava§ arasi donemin Polonya’si, aym bolgenin 1913 iiretim diizeyini yeniden yakalayamadi. Arnavutluk'taki (1913'egore) ku^iik bir artr§ ise niifus arti^inin gerisindeydi. Dogu sistsmi en ba§indan beri tamamens irrasyonel bir eko­ nomik orgiitlenme bigmi degildi. Belli bir noktaya kadar muaz­ zam ekonomik biiyume ger^ekle§tirdi ve daha sonra krize girdi.


DEVLET KAPiTALiZMi Dogu Avrupa devletlerinin bu gelijkrli geli§mesini agklayabilecek bir tek Marksist analiz var. Bu analiz, SSCB'de Stalin'in iktidarda oldugu donemde bu toplumun karakterini agklamak igin geliftirilen109 ve daha sonra Dogu Avrupa110, (^in111 ve £efitli "ugiincii diinya" iilkelerindeki112 gelifmeleri agklamada kullanilan devlet kapitalizmi teorisidir. Bu teori, Dogu Bloku devletlerinin birbirine bagli iki yonu ustiinde yogunla§mi§tir. Birincisi, bu ulkelerin ekonomik gelifiminde iiretim araglan birikiminin oynadigi merkezi rol. Bu, sozkonusu iilkelere yonelik diger analizlerin ya gormezden geldigi113 ya da turn toplumsal formasyonlara ait bir ozellik olarak tarti$masiz kabul ettigi114 bir yon. O nem li olan nokta, zorunlu birikimin kapitalizmden onceki higbir toplumsal formasyona de­ gil, ama yalnizca kapitalizme ozgii bir karakteristik olu§u. O n ­ ceki toplumlarda iiretim araglarinda geli§me oluyordu, ama diizensiz ve sistematik olmayan (spasmodic) bir bigmde gergeklefiyordu. Birikim yalnizca kapitalizmle beraber Marx'in deyi§iyle 'Musa ve tiim peygamberler' haline geldi. Bu, Marx'i biitiin bir toplumsal kurumlar ve inanglar dizisinin kapitalizm altinda ba$ina gelenlerle, ondan onceki toplumlarda olanlari keskin bir ;ekilde ayirdetmeye gotiirdii: "Burjuvazi, iiretim ara^larinda ve boylelikle iiretim ilifkilerinde ve onlarla birlikte, toplumsal ilifkilerin tiimunde siirekli devrim yapmadan varolamaz. Oysa daha onceki biitiin egemen siniflarm ilk varlik ko$ulu, eski iiretim bi^imlerinin degiftirilmeden korunmasi idi. Uretimde siirekli devrimci degi^imler, biitiin toplumsal ko$ullardaki duzenin siirekli bozulu$u, sonu gelmez belirsizlik ve hareketlilik burjuva ?agim


daha iincekilerden ayirt eder. Butun sabit, donmuj ilifkiler, beraberlerinde getirdikleri eski ve saygideger dnyargilar ve goriiflerle beraber tasfiye oluyor, butun yeni olu$mu$ olanlar kemikle§meden eskiyorlar."115 Marx kendi sosyalizm kavraminda, zorunlu birikimin varliginin higbir bigimde sozkonusu olamayacagim net bir §ekilde ifade etmi§tir. Zorunlu birikim, yabancila$manm gozle gorulur bir ifadesi, kendi emeginin urunlerinin insan ustundeki egemenligidir. Sosyalizm bu yabancila$manin a$ilmasidir. Komiinist Manifesto'da Marx §6 yle yazar: "Burjuva toplumlarda ya$ayan emek, biriktirilmi§ emegi arttirmanin bir aracidir. Komiinist toplumda, birikmi; emek emekginin varhkko$ullarim genijletmek, zenginlejtirmek ve yiikseltmenin bir aracidir."1 16 Dogu Bloku ekonomilerinin ijleyijinde birikim zorunlulugu oldugunu kanitlamak zor degil. 1928'den bu yana SSCB tarihi bunu agikga gdsteriyor. Ornegin Rus ekonomist gazeteci Selyunin 'tiiketim fonunun, gelirin yiizde 60'ini, tasarruf fonunun ise gelirin yiizde 40'ini1 olu;turdugunu tahmin ediyor.117 Selyunin, 'gelirin bdyle yuksek bir tasarruf bile§iminin esas olarak sava§ durumu standardinda' oldugunu belirtiyor ve ulusal iiriiniin birikime ayrilan kisminin nasil tiiketime ayrilan kismin pahasina biiyiidiigiinii gOsteren rakamlar veriyor ve §unu vurguluyor: Tiiketim Mailarinin Toplam Uretimdeki Payi 1928 ........................ % 60.S 1940 ........................ % 39.0 1960 ........................ % 27.5 1985 ........................ % 25.2 “Uretim mallari imalatina yonelmek bizi Gyle bir paradoksa soktu ki; hizlandirilmi; gel ifme ve ulusal gelirdeki hizli artij oranlari yajam standardi uzerinde gok az etki yapiyor. Ekonomi


giderek ve daha £ok kendisi i^in £ali$iyor, insan i^in degil." Veya, Marx'in yazdigt gibi: "(Kendisi) cisimlejmi? sermaye oldugu .i$in, onu (kapitalisti) harekete gegiren jey kullammdaki degerler ve bunlarin saglayacagi haz degil, degijim degeri ve onun artttriimasi^ dir...Fanatik^e, degerin kendini cogaltmasi i^in ugra$tigmdan, insan soyumt acimasizca iiretim yapmaya zorlar...Dolayisiyla tasarruf, tasarruf, yani arti-degerin mumkun olan biiyuk kismjm sermayeye gevkc Birikim i^in birikim, iiretim i^in uretim."T18 Dogu Avrupa devletterinde, ulusal uretimin birikime gideir kjsmi resmi rakamlara gore yuzde 25 veya ustudur.119 Eger bu rakamlar resmi fiyat mekanizmasinin gacpitici etkisi dikkate alinarak yeniden hesaplanacak olursa, bu oran yuzde 40'lara dek gkabilir .120 Boyle bir birikjm egilimi toplumun turn ya§amim etkiter. Bu, birikime Itaynak saglamak i^in yajam standartinm §u veya bu §ekilde siirekli bastirilmasi gerekir. Bu ise hakim smifin baski ara^lariyla, somurulen sinifin her turlu bagimsiz orgutleni§ini engellemeye^ali^masi dem ektirBenzer birikim oranlarini tutturan 'Bati' kapitatizmleri (Tayvan, Giiney Kore) kendi tek partili yapilari i^inde sik sik diktatdrlttklere ba§vurdular. Bu oTgu 'planlama' mekanizmasinin dikkatgeken bir ozelligini de a^iktar. Sik sik ekonomideki kaynaklarin 50 k ustiinde kaynak kullanimina dayanan plantar hazirlanir. Bu; ekonomide darbogazlarin ortaya gikmasma, bajlanan yatirimlarin birgogunun yarida kalmasina ve yaygin kaosa yol a^ar. Aynen Bati'daki klasik 'serbest piyasa' kapitalizminin, genijleme donemlerinde hizla birikim egilimi gostermesi, ama geni§lemenin stirekliligini saglayamayarak birden daralma donemine girmesi gibi. Zorunlu birikimin sayisal ger^ekleri Dogu Bloku ekonomi­ lerinin diger bir ozelliginden soyutlanamaz: gelijmelerinin kendilerini gevreleyen dunya sistemiyle baglani§ bigimi. Sik sik, i§letmeler arasi rekabet olmamasindan oturu bu ulkelerin kapita­ list olamayacagi gorujii onu surulmektedir. Boyle bir rekabet


Marx'in kapitalizm analizi igin Onemliydi, giinkii bu rekabet tek tek ijletmeleri ucretleri azaltarak ve galijma hizini arttirarak maliyetlerini minimuma indirmeye zorluyordu. Ifletmeyi, karlarinm mumkun oldugunca biiyiik kismim yeni makinelere ve teknolojik yeniliklere yatirmaya zorluyordu. Kapitalizmin geli$mesi, 20.yy.'da devletin ig rekabeti asgariye indirmek igin mudahalesine yol agti. Fakat, Lenin ve Buharin'in belirttigi gibi bu, sermayeler arasi rekabeti sonlandirmak bir yana, bu rekabeti daha yuksek bir diizeyde, uluslararasi <Jlgekte bir rekabete donujturdu. Ve bu rekabet kimi zaman pazar igin saf ekonomik rekabetin yanisira, kimi zaman da ekonomik rekabetin yerine silahh gelifkiler olarak yeni bigimler almaya bafladi. Ig rekabet sifira yakin bir diizeye inebilir, di$ rekabet onun yerini alir. Stalinist devletler dunyanin geri kalanindan higbir zaman yahtik olmadilar. Daha 1950'lerde Macaristan'da 'Jl’j sa l gelirin bejte biri piyasa aracihgiyla gergekleftiriliyordu.'121 15 yil son­ ra ulusal gelirinin gogunlugu d i; ticarete baglt hale geldi. ^ekoslovakya'da 1965'e gelindiginde ki§i ba$ma dii§en di§ ticaret miktari 2758 £ek Kronu'ydu. Bu dunya ortalamasi olan 842 ve geli$mi$ ulkeler ortalamasi olan 2750 rakamlariyla kar§ila$tirilabilir.122 Bir ba§ka tahmin 1965'de ki§i ba§ina di§ ticaretin Macajistan, Dogu Almanya, Bulgaristan ve ^ekoslovakya'da, Italya'dan fazla, Fransa'dan ise biraz az oldugunu belirtiyor.123 Bu diizeyde bir di§ ticaret, ekonominin ig i§leyi§ine kagimlmaz olarak muazzam bir etki yapar. Bu, devleti ve sanayiyi kontrol edenlerin, uretim maliyetlerini siirekli dunyanin geri kalanindaki ortalama maliyetlerle kar$ila$tirmak zorunda olmalari demektir: Yani, ucretleri dii§iik tutmak, i§i hizlandirmak igin i§gilere siirekli baski yapmak, ulusal ekonominin diger ulkelerin ekonomilerinin gabalarma uygun duzeylerde tutulmasi igin ge­ rekli yatirim duzeylerini hedeflemek. Diger btr deyi§le, tek tek ifletmeler dogrudan rekabet iginde olmayabilir, ancak tiim bir ulusal ekonomi rekabet igindedir. Fakat Dogu Bloku devletlerinin ig i§leyi§inde koklii bir etki


yapan yalnizca di§ pazarlar igin rekabet degildir. Dogu Bloku, Bdti ve £in arasindaki askeri rekabet de vardir. Bu ozellikle, si­ lah harcamalarinin ulusal gelirin yiizde 12'si (Glasnost sonrasi Sovyet verisi)124 ile yiizde 16'si (CIA verisi)125 arasinda olan SSCB agisindan en onemli faktordiir. Bu rakam Amerika'nin si­ lah harcamalari diizeyinin yakla§ik iki kati, ortalama Bati Avru­ pa duzeyinin dort kati ve Japonya'nin 14 katidir. Silahlarin gogu kelimenin saf anlamiyla meta degiller. Di­ ger saticilarla rekabet iginde bilinmeyen bir aliciya satilmazlar, dolaysiz olarak bunlarin iiretimini belirleyen hiikumete giderler.126 Fakat silahlarin, pazar igin uretilen metalarla gok onemli ortak bir ozelligi vardir. Bunlara sahip olan agisindan degerleri fiziksel varliklarina (kullanim degerlerine) degil, rakiplerin ellerinde bulunanlarla fiyat ve verimlilik agisindan kar§ila§tirmali durumlarina dayanir. Birbiriyle sava§mak igin tank iireten iki ulkenin durumu, bir agidan birbiriyle rekabet halinde satmak igin araba ureten iki ul­ kenin durumuyla aynidir. Ba§ari, ucretleri dii§iik tutmaya, iiretkenligi miimkiin oldugunca arttirmaya ve karlari makine ve yeniliklerin diizeyini arttirmak amaciyla yatirim igin kullanmaya baglidir. Stalin donemi Rusya'sindaki gok yiiksek birikim diizeyleri boylece agiklanabilir: bu diizeyde birikim, Rus burokrasisinin gordiigii §ekliyle, askeri hazirlik igin gerekli agir sinai temeli kurmanin tek yoluydu. Bu aym zamanda, savaj sonrasi Dogu Almanya, Macaristan veya ^ekoslovakya'nin sinai geli§me modelinin, sava; doneminde bu iilkeler Nazi sava§ ekonomisinin bir pargasiyken yiiriirliikte olan geli§me modelleriyle benzerliklerini de agiklar. Sava§ ve sava§ hazirligi, askeri rekabet, modern egemen siniflari, pazar rekabetinin dayattigi kapitalist birikim dinamiginin aynisini empoze etmeye zorlar. Askeri rekabet onlari, goriiniifte 'planli' olan ekonomilerini meta iiretiminin rasyonalitesine gore orgiitlenmeye zorlar. O zelde bu, egemen sinifi, emek gucune meta muamelesi


yapmaya, i§gilere gali$maya gonullu olmalari igin kultiirel ve tarihsel olarak belirlenmi§ gerekli minimum ucreti ddemeye zorlar. Diger bir deyifle, devlet kapitalisti egemen simf, birikim itkisiyle bir i§£i smifi yaratir. Devlet kapitalizmi teorisini kullanarak Stalin donemine ve Dogu Avrupa'da Stalinist yonetimin ilk yillarma bir anlam vermek mumkundur. Ekonomik olarak geri bir ulkenin daha geli§mi§ bir ulkeyle askeri-ekonomik rekabete girmeye azimli ege­ men sinifi bu amacmi, geli§mi$ kapitalizmin sanayilejme yontemlerini kopya ederek gergekle§tirmeye ga!i§mi§tir. Britanya kapitalizmi koyliiyii topraktan atmak igin gitleme yontemlerini (ortak otlaklarm toprak sahipleri tarafindan zor yoluyla koyliiden almmasi- g.n.) kullandi; kendine ucuz hammadde saglamak ve servet biriktirmek iqrin Amerika kitasinda kolecilik yapti; Asya'nin yarisini kendine dahil ederek talan etti; topraktan surulen kdylulerin ucretli i§£iler olarak emeklerini satmalarini saglamak igin serserilik yasalari ve zorunlu gali$ma evleri sistemini gergekle§tirdi; direnenlere kar§i askeri giic ve casus §ebekeleri kullandi; be§ yajinin iistundeki gocuklarin emeginden kar etti, halkin sagligini hige saydi. Stalinist egemen simf aym ornegi; 'kollektiflejtirme' ile, gali§ma kamplariyla (gulag), gosterici ve grevcileri vurarak, 'parazitglige 1 kar§i yasalar ve yaygm bir gizli polis agiyla izledi. Sta­ linist egemen simf, Britanya kapitalizminin 300 yilini alan §eyleri birkag on yilda ba§armayi istiyordu. Stalinist barbarlik 90k da­ ha yogunla§mi§ bir bigimde ya§andi. On, yirmi ve hatta en ug tahminlere gore 30 milyon oliime neden oldu .128 Britanya'nm deneyimi temelinde Engels foyle yaziyordu: "Kapitalist biiyiik sanayinin fethedecegi son ulkenin Rusya olmasi ve muazzam bir kir niifusunun bulunmasi...ekonomik devrimin yaratacagi devrimci degi$imin her yerdekinden da­ ha derin ve keskin olmasini zorunlu kiliyor. 500.000'den az olmayan toprak sahibinin ve yaklafik 80 milyon koyliiniin degijim siireci ancak korkung acilar ve £alkantilarla...bir cesetler yiginimn ustiinde...tamamlanabilir."129


Elbette Engels, kapitalist sanayile$me ve milyonlarca insanin telef edilijinin, kendi sinif dogasmi Marksist alintilarin arkasina gizleyen bir biirokrasi tarafindan gergekleftirilecegini ongoremedi. Birgok insanin ya§amim yitirdigi bu siireg 25 yildan faz­ la degildi. Bu donemdeki insan kaybinin toplam niifus igindeki oraninm Tudor doneminde gitleme ve serserilik yasalarmin birlejik etkisinden otiirii; 250 yil suren Atlantik otesi kole ticareti esnasinda; plantasyon sisteminin barbarliklarindan; 18. ve 19. yy.'da Iskogya'da koyliilerin askeri giig kullamlarak topraktan suriilmesi sirasinda; irlanda'dan aglik sirasinda gemiler dolusu tahilin Ingiltere'ye ta§inmasi yiiziinden; Britanya egemenliginin Hindistan'i igine ittigi yoksulluktan ve esrar ticaretinin £in iistiindeki etkilerinden olenlerden fazla olmasi olanaksiz. Britanya'nin yoneticileri barbarfiklarmi din ve uygarlik adina akladilar. Stalin kendininkini sosyalizm adina, fakat yiintemler ve amag oz olarak ayniydi. Aym zamanda, tiim ekonominin devlet tarafindan kontrol edilmesi egilimi yalnizca Stalinizme cizgii degildi. Bu siireg turn kapitalist diinyada degi§en derecelerde, ozellikle daha zayif iilkelerde, I. Dunya Sava§i'ndan.ba$layip 1929-33 krizinden gegerek 1970'lerin sonuna dek uzandi. Celifrtiekte geg kalmi; kapitalist ulkeler yeni sanayi kurmak istediklerinde, tek yol olarak devlet guglerini mevcut kaynaklarin yogunlajtirilmasi igin kullanmayi buldular. Yuzyilin bafinda Japonya ve £arlik Rusya’sinda genij olgekli sanayinin gelifiminde devlet merkezi bir roi oynadi. iki diinya savafi ve 1930'larin krizi, devlet ile dev ifletmelerin igige gegmesine yolagti. Bu ise Buharin ve Lenin'in daha 1916'da emperyalizm iistune galijmalarinda dile getirdikleri temel noktaydi.130 1930'larin sonlarina dogru Nazi Almanya'sinda devletin sinai faaliyet ustiindeki kontrolu oyle bir diizeydeydi ki Austro-Marksist ekonomist Hilferding, kapitalizmin yerine yeni bir uretim tarzinin gegtigine ikna oldu .131 Ve hatta Bati ulkelerinin en ‘serbest piyasa'si ABD'de bile 1941-44 yillari arasinda sinai kapasitenin gogunlugu devlet tarafindan kuruldu ve kontrol edildi.132


1930'lar ve 1940'larda iiretim birimleri igin en verimli olgek oylesine biiyiidii ki gelijm ij ulkelerin her birinde sanayi mallari pazarini bir avug yerel firma yonetiyordu. Bunlari devletle entegre olmuj tek bir yapida birle§tirmek, yabanci rakipleri giimriik duvarlari ve kotalarla di$lamak ekonomik agdan anlamliydi. Bir ekonominin temel sektorlerinde rakip firmalar varliklarmi siirdurdiikleri durumlarda bile, hiikiimetler mallarin bu­ yuk gogunlugu igin pazarm yerli firmalarca kontrol edilmesini saglamayi gorev bildiler: Her kapitalist iilke kendi gelik, gemi, ugak, otomobil, mobilya ve beyaz e§ya sanayilerini kurmaya 5 ali§ti. Bunun ba$arilabilir bir hedef oldugu a§amada, devlet kapi­ talizmi uretici giiglerin gelifmi^lik diizeyine denk dtifiiyordu. Yerli smai geli§menin en zayif oldugu iilkelerde bu egilim daha da ileri gitti ve 1930‘lar ve 1940'larda devletin rolii bir^ok farkli iilkede ekonomik geli$imde one gikti. Mussolini Italya'sindan, (en biiyiik iki kartelin devlete ait oldugu) Peron Arjantin'ine, Vargas Brezilya'smdan, bagimsizliktan once belli ba§li ailelerin Rus ornegini taklit temelinde be§ yillik planlara dayali program uzerinde anla§tiklari Nehru Hindistan'ma, £ankay §ek ve Mao Zedung yonetimindeki Cin'e ve Nasir Misir'ma, Irak ve Suriye'deki Baas rejimlerine, Bumedyen Cezayir'ine ve Burma'daki askeri rejime dek bir dizi iilke bunun ornekleriydi. Bu yonelimin mantigi basitti. Kapitalizmin bu doneminde sinai geli$me temelinin ba$ka bir yolla degil, devlet miidahalesiyle atilmasi olanakliydi. 'Ugiincu diinya'daki ekonomik ba$ari oykiileri, herjeyin pazara terkedildigi yerlere degil, gu^lii devlet miidahalesinin oldugu iilkelere aitti. Keynesgi, sosyal demokrat veya Stalinist egemen ideolojilerin devlet miidahalesini tarti§masiz kabul edi§i bundan kaynaklaniyordu. Bu durumlarm higbirinde 'bir uretim bigiminden digerine gegif' sozkonusu degildi. Her bir durumda, mevcut devlet aygitini kontrol edenler, bunu sanayiyi yeniden organize etmek, di§ baskilarla karji kar$iyken birikim yapabilecek §ekilde ig rekabeti asgariye indirmek igin kullandilar. Bu yoneli§e hig muhalefet olmadi degil. Degi$ik bigimlerdeki 'polis' yontemleri sik sik, degi-


§ime direnen eski 'ozel' kapitalist gikarlara kar§i da kullanildi. Fakat tiim bunlar, kitleler kanli bir sosyal devrim igin hareketlenmeden ve gergekte bazi durumlarda herhangi bir kitlesel hareketlenme hig olmaksizin miimkiindii. II. Diinya Sava§i oncesinde ve sava§ sirasinda Dogu Avru­ pa, eski devlet yapilarinin, adim adim devlet kapitalist yontemleri uygulayijlarimn ornekleriyle doludur. 1929-34 diinya krizi her yerde yikici sonuglar yaratti. £ekoslovakya dijinda tiim Dogu Bloku iilkeleri tarimsal tiriin ve hammadde ihracatma bagimliydilar. Kriz, ihracattan kazandiklari geliri yiizde 30 ile yuzde 50 arasinda azaltti133 ve tarima bagli niifusun gogunlugunu sefalete suriikledi. Bu geli§meler, siniflar ve etnik azinliklar arasinda keskin gelifkilerin ortaya gikmasina ve sagci otoriter hiikiimetlerin yiikselijine yol agti. En geli§mi§leri olan £ekoslovakya'da ulusal iirunde 1929-33 arasi yuz­ de 14 dti§ii§, Almanca konu§an azinlik arasinda gok yiiksek i§sizlige yol agti ve gogunu yiyecek ve yardim igin Nazi Almanya'sina yonelmeye itti. Ulkenin dogusundaki yaygin yoksulla§ma Slovaklar arasinda anti-^ek milliyetgiligi besledi. Sava§ oncesi Dogu Avrupa hiikiimetleri gerilimi kontrol etmenin tek yolu olarak onceki 'liberal' ekonomik politikalarini bir kenara ittiler. Daha 1929 oncesinde bu devletlerin uyguladigi kontrol Bati'da az goriilen veya hig goriilmeyen tiirdendi.134 1930 krizi, devletleri birbiri ardma, di§ ticareti kontrol etmek igin dogrudan miidahaleye, diger devletlerle iJi§kileri tek tarafli olarak diizenlemeye (ornegin Nazi Almanya'si di§ ticareti devlet tekeline soktu), ithalati biiyuk olgiide azaltmaya> doviz kurlari igin farklilajtirmalar yapmaya, batan banka ve sanayi ijletmelerini kontrol altina almaya siirukledi. Polonya'daki sagci askeri hukiimet, ulkenin en biiyiik gelik firmasini, iflasini onlemek igin devletle§tirdi ve SSCB difinda ilk kez bu hukiimet uzun donemli yatirim planlari hazirlatti.135 II. Diinya Sava§i, ekonomi iistiinde devlet kontrolu egilimini onemli olgiide arttirdi. Birincisi, Dogu Avrupa ekonomileri dogrudan veya dolayli olarak iiretim diizeylerine, fiyatlara,


hammadde tahsisine ve iicretlere dogrudan kontrol uygulayan Alman sava§ ekonomisinin bir pargasi haline geldiler. Ikincisi, 'Almanla§tirma‘ ve anti-semitik uygulamalar yerli kapitalist simfin ekonomik temelini harap etti. Oguncusu, sava§ her ulkenin ekonomik geli§imini biitiiniiyle garpilmaya ugratti. £ok miktarda kaynak, ya§am standartlarmin ve temel yatirimlarin du§mesi pahasina Alman askeri aygitina transfer edildi. Almanya'nin dogusu, Macaristan ve ^ekoslovakya'nin £ek bolgesinde yerli nOfusun ihtiyaglarina bakilmaksizin agir sanayide hizlandinlmi§ bir gelijme bajlatildi. Ayrica, muharebelerin ya§andigi ulkelerde -Polonya, Macaristan, Almanya'nin dogu kismi ve Romanya'da- sava§in kendisinin yarattigi bir yikim vardi. Boylelikle Macaristan'in 1947'deki uretimi 1937'deki duzeyin yuzde 27 altindaydi. Aym oran Romanya igin yuzde 20 ile 40 arasinda, Bulgaristan igin yiizde 16 ve (^ekoslavakya igin yuzde 17 idi. Polonya'daki degi§me yuzde 22 civarindaydi ve 1947'deki iiretimin diizeyi 1913 rakaminin bile altindaydi.136 Sava§ galiplerinin politikalari birgok ulkenin ekonomik durumunu daha da k6 tiile§tirdi. Eski yoneticileri Hitler'i desteklemij olan ulkeler (Dogu Almanya, Romanya, Macaristan) sava§ tazminati odemeye (biiyuk gogunlugu SSCB'ye) zorlandilar. Do­ gu Almanya'da yakla§ik olarak, sava§in hasara ugrattigina e§it miktarda kaynak bunun igin kullanildi. Olkenin en biiyiik fabrikasinin -Halle yakinlarindaki Leuna- makine ve teghizatinm ugte biri sava§ tarafindan yokedildi ve diger iigte biri Rus i§gal gugleri tarafindan SSCB'ye ta§indi. 1950'lerin ba§larinda bile 'tazminatlar' ve Sovyetler'in uranyum ve i§gal masraflarinin odenmesi talebi, net ulusal iiriiniin -faktor maliyetleriyle- be§te birinden fazlaydi.137 Son olarak, sava§i kazananlarin gizdigi ulusal simrlar Dogu Alman ekonomisinde onemli kayiplara yol agti. Ayri bir Bati Al­ man devletinin kurulmasi ve Silezya'nin Polonya'ya verilmesi ile iilke geleneksel yakiti olan komiirden yoksun birakildi (Bugiin bu nedenle, ulkenin enerji santrallari yorede gikarilan ve yuksek derecede kirlilige neden olan linyit kullaniyorlar).


Sava§ sonrasinda kendilerini Dogu Avrupa ulkelerinin yoneticileri konumlarinda bulanlar, daha sava§tan once Bati Avrupa'dan geri olan, sava; sirasinda ve sonrasinda ise gok daha agir etkilenmif olan iilkeleri yonetiyorlardi. Ancak, yine bu ulkelerde olaylarin gelifimi, uretimin planlanmasinda ozel kapitalist gikarlarin gok az engel gikardigi bir ortam yaratmi$ ve kontrolu devlet eline vermi§ti. Turn politik partilerin liderlerinin, Stalinistler kadar burjuva ve sosyal demokratlarm da, bu ekonomileri geli§tirmenin tek yolunun devlet yonetimi oldugunu tartijmasiz kabul etmeleri §a§irtici degildi. Cekoslovakya'da sanayinin yiizde 80'i, §ubat 1949 sonrasi Stalinizasyonundan gok 6 nce zaten devletin elindeydi. 1947-48 planlama komisyonu 'turn partilerin uyelerinden olu§uyordu ve ba$kam dev silah fabrikasi (eskiden dzel sektorde olan) Zbrojovka'nin §efiydi.'138 Polonya ve Macaristan'da sosyal demokratlar da komunistlerle beraber ekonominin planlanmasina katildilar. Sonugta, Naziler tarafindan yonetilen sava§ donemi kumanda ekonomileri gogunlukla dogrudan Halk Demokrasilerinin planlanmasina donu§tu. ‘1938-45'de miktar ve fiyat kontrolleriyle bastirilan birgok pazar ili§kisi bir daha ortaya gikmadi.'139 Komunistlikten sosyal demokratliga donen ve Polonya'nin planlarinin hazirlanmasina yardim eden Oscar Lange'in daha sonradan kabul ettigi gibi: "Yuksek Olgiide merkezilejtirilmij idari planlama ve yOnetimin genif olgiide ekonomi otesi zorlamaya dayanmasi, sos­ yalizmin karakteristigi degil, daha ziyade savaj ekonomisi­ nin karakteristik bir teknigidir."140 Komiinist parti liderleri, Soguk Sava§'in ba§lamasi ve Kominform'un (Stalin'in iktidardaki komunist partilerin faaliyetini koordine etmek igin kullandigi orgiit) olu§umu siirecinde ku­ manda ekonomisinin en azimli savunuculari haline geldiler. 1947 ortalarindan itibaren sosyal demokrat ve agik burjuva partilerden gok daha yuksek diizeyde birikim gergekle§tirmek igin kollari sivadilar.141 Yine bu da irrasyonel bir ideolojinin sonucu degil, Rus blogunun askeri-sinai in§asina olan katilimlarinin so-


nucuydu. Bu yakla$ima muhalefet edenlerin tutarli bir alternatifi yoktu. £ekoslovakya'da 1948 §ubat'mdaki 'komiinist' darbeye Rus birliklerinin o sirada iilkede olmamasina ragmen burjuva ve sosyal demokratlardan gergek bir direni; gelmemesinin nedeni de buydu. Bu partilerin gokmesi igin Komunist Partisi'nin tiim yaptigi, sinir birliklerini Prag'da yogunla$tirmasi, destekgilerine §ehir merkezinde gOsteri yaptirmasi ve bir saatlik bir genel grev orgiitlemesi oldu (muhtemelen Kasim 1989'da tek parti yonetimini deviren kitle hareketinden daha dii;uk bir diizeyde). £ekoslovak burjuvazisi oyle alternatifsizdi ki, Devlet Ba;kam Benes komunist liderlerin talep ettigi degijiklikleri onayladi ve devlet kurucusunun oglu Masaryk ba$kan olarak kaldi (Kisa bir sure sonra oldu, muhtemelen oldiiriildii). Bu agidan bakildiginda, Dogu Avrupa'da olanlar diger yerlerden nitelik olarak farkli degil, nicel olarak genel egilimin en ug ifadesidir. Sava$ oncesi ekonomisinden savaj ekonomisine ve bu kez de‘$imdi tanik oldugumuz d6 nu$umdeki kolaylik bunlardan kaynaklamyor.


DOGU'DA FIRTINA ONCESi Bir toplumu kapitalist olarak analiz etmek yalnizca iktidardakilerin nufusun geri kalamm somiirmesine ve yaptigi barbar muameleye ijaret etmek degildir - ki sonugta bunlar turn sinifli toplumlarda gegerlidir. Boyle bir analiz aym zamanda egemen sinifin ne pahasina olursa olsun biriktirmeye zorlandigim, kendi bindigi dali kesmekten kaginamadigini gosterir. Bu Dogu Bloku egemen smiflari igin kesinlikle dogrudur. Onlar birikimin kendileri igin olumsuz olan bir^ok sonucundan ka^inamadilar.

(i) Mczarkazicisi. Stalinist yontemler kagnilmaz olarak b rokrasinin iktidarina meydan okuma yetenegine sahip bir sosyal giig yaratti. Stalin 1928-29’da mutlak gucii eline aldiginda, SSCB'de gali§an nufusun yuzde 80'i koyliiydu. II. Dunya Sava§i'na kadarki iki be§ yillik plan bu oram yuzde 60'a indirdi. II. Diinya Sava§i'ndan sonra bu sureg yeniden canlandi. Stalin 1953'de oliinceye dek Rus nufusunun yakla§ik yarisi kentlile§tirilmi§ti. 1985'e gelindiginde nufusun iigte ikisi kentli, iigte biri koyluydii ve yalnizca sekizde biri 'kollektif giftgiler' (koylulerin devamcilari) olarak smiflandirilmifti.142 Sava§ oncesi Dogu Av­ rupa'da £ali§an nufusun yuzde 65'i tarimdaydi ve yalnizca yiizde14'u i§£iydi. 1980'e gelindiginde ise nufusun yuzde 60"i iicretlilerden olu§uyordu.143 Stalinist rejimler, Stalin'in kendi kolektifle§tirme kampanyasinda da oldugu gibi, kir nufusunu gerektiginde silahli kuvvetleri kullanarak bastirmayi gorece kolay buldular. Aym zamanda, zorla kolektifle§tirmenin ilk etkileri i§ci sinifinin rejime muhale­ fet guciinu zayiflatti. 'Eski' i§gilerin onemli bir azinligi ustaba§i ve biirokrat olarak kendi siniflarindan yukari dogru kaymayi ba§ardilar: 1960'lardaki rakamlar £ekoslovakya'daki i§ci sinifi ai-


lelerinden gelenlerin yuzde 29'unun, Macaristan ve Polonya'dakilerin yuzde 17‘sinin kol emegi difindaki i§lere yiikseldigini gosteriyor.144 Yerinde kalan 'eski' ifgiler, kendi kolektif eylem geleneklerinin kirdan fabrikalara surulen eski koyliiler tara­ findan siglaftirildigim gorduler. Sosyolog Zygmunt Baummann'in Polonya ile ilgili olarak yazdigi gibi: "Smif atlama olanaklarina ragmen yerinde kalan gorece kugiik bir sinai ifgiler grubunun yafam standartlari neredeyse siirekli bir bigimde diiftii... Fakat bunlar genif bir kdylu gogmen kitlesi iginde eridiler; koyliiler igin ise kentteki yafam standartlari eskiye gore bir iyilejmeyi ifade ediyordu."145

Ancak sermaye birikimi sureci bir siire sonra durumu degiftirmeye bafladi. Tarim niifusu'ndaki azalma kentlere akan insan sayisini azaltti. Aym zamanda ifgilerin beyaz yaka iflerine veya btirokratik pozisyonlara yiikselme olanaklari da azaldi.146 Artan sayida ifgi, ifgi gocuklariydi ve bunlar yafam surelerinde bir iist sinifa yiikselme fansi gormediler. Sverdlovsk dograma sanayisinin 1960'larin sonundaki bir araftirmasi, 46 yafimn ustiindekilerin yiizde 40'indan azinin ifgi sinifi ailelerinden gelmesine karfin, 20 yafindaki ifgilerin yiizde 60'inm ifgi sinifi kokenli oldu­ gunu gosterdi. Kuzzbass'daki bir maden ifletmesinin araftirmalart, 46 yafimn iistiindekilerin dortte birine kar§ilik, 20 yaflarindakilerin yiizde 80‘inin ifgi sinifi ailelerinden geldiklerini gosterdi.147 ifgiictinden beklenen kiiltiirel diizey de sermaye birikimiyle beraber degifir. 1930 ve.1940'larda kaba tehdit ve cezalar, fab­ rikalarda, madenlerde ve infaat sahalarindaki koylu kokenli ifgileri temel sanayilefme igin gerekli vasifsiz veya yari vasifli ifleri yapmaya ikna etmek igin yeterliydi. 1953'te Stalin oldiigiinde bu durum degifmeye baflamifti. Daha vasifli ve inisiyatifli ifgii-' ciine ihtiyag duyuluyordu. 1965'te vasifsiz emek, sanayinin yiiz­ de 40'ini, infaat sektoriinun yiizde 60'ini oluftururken, 1979‘da bu oranlar yiizde 33 ve yuzde 40'a dufmuftii.148 Bu diizeyde vasifli emek, ifgilerin buyiik gogunluguna ortaokul egitimi, onemli bir azinligina ise daha ileri egitim saglamadan karfilanamazdi. Gorki bolgesinde ortaokul mezunu olma-


yan ijgi sayisi, 1965'te yuzde 87'den 1979'da yuzde 52'ye ve otuz yajin altindakiler arasinda yuzde 20'ye duftu. Kama sanayi i§letmesindeki gen^ i^ilerin ugte ikisi 'egitim duzeylerinin i§lerinin gerektirdiginden fazla oldugunu du$unuyorlardi.'149 Bu i§tilerin patronlari tarafindan korkutulmalari oncesinin kdylulerine gore daha zordu. Bir Pravda yazarimn 1983'de belirttigi gibi: "Sivastopol bolgesindeki bir^ok ijletme, kendilerine daha pahaliya gelmesine, yurtlar ve ozel apartmanlar iqin para ttdemek zorunda kalmalarina ragmen inatla kent emek^ileri ye­ rine kirdan gelmi; ijgucii kullanmaya devam ediyorlar. Yoneticiler harcadiklari paranin karfiligint bulduklartm du^iinuyor: Bu i^iler daha sikt tali;iyor, daha qogu fabrikada kaliyor ve i$ degiftirmeye 50k daha az egilimliler.“150

(ii) Giinii gef:mi§ somiirii yontemleri: Birikim sureci iler dikge eski birikim yontemleri verimsizlejir. Stalinist sanayile§menin ilk donemi, vasifsiz kirsal i§gucunu £ali$maya zorlamanin en ilkel yontemleriyle yurutulebildi. Emek uretkenliginin dufuklugu pek sorun degildi. Milyonlarca insan kente akiyordu ve bunlarin emegi daha once higbirjeyin olmadigi yerlerde fabrikalar kurmaya ve ijletmeye yeterliydi. 'Yaygin' (ekstansif) bir temelde muazzam bir sanayile§me miimkundii. Ancak, sonu^ta eski emek ve hammadde stoklari tukenmeye ba§ladi. Daha ileri bir sanayile§me ancak 'yogun' (entansif) bir temelde, eldeki sanayiyi, emegi ve hammaddeyi 50 k daha verimli kullanacak bigimde yeniden organize ve in$a ederek ger^ekle^tirilebilirdi. Bu tur bir i§leyi§ i$(ilerin 90k daha dzenli ve inisiyatifli olmasina dayanir. I§glerin gosterdikleri dikkat ve ilgiyi arttirabilmek igin onlara daha fazla besin, bo§ zaman ve etkinlik, daha fazla tuketim mall saglamak gerekir.151 Ancak boyle bir yoneli§, ulusal gelirin buyuk bir kismini bi­ rikime ayirarak daha geli§mi$ ve genellikle daha geni§ ekonomilere yetijme mantigiyla grelifir. Durum kolaylikla yumurta-tavuk gel if kisine doner: Eger i^ilerin tuketim duzeyi yukselti Iirse zamanla uretkenlik artacaktir. Ancak ya§am standartlarini yukseltmenin tek yolu birikimden kismak, ekonominin biiyiime hizini


rakiplerine gore yavaflatmaktir. Boylelikle, SSCB ve Dogu Avru­ pa devletlerinin ekonomik tarihi, tiiketim mallari uretimini, ure­ tim mallarina gdre arttirma vaadlerini izleyen, uretim araglarini daha da arttirmak igin tuketim mallarindan dzveride bulunulmasi zincirinin tekraridir. SSCB'de Brejnev ve Krufgov donemleri, Polonya'da Gomulka (1956-70) ve Gierek (1970-80) donemleri buna drnek gosterilebiIir. Tuketimin gegmifte uretime bagimlilaftirilmif olufu andaki durumu daha da kotuleftirir. Stalin doneminde tarimdaki 'kolektifleftirme' toplam tarim iiretiminde azalmaya yol agti. Ancak bu Stalin'i hig kaygilandirmadi, giinkii bu durum hem milyonlarca koyluyii jehirde if aramaya zorluyordu,152 hem de devle­ tin yeni sanayilerde galifanlarin ihtiyacmi minimum diizeyde karfilayacak kadar iiriine el koymasina izin veriyordu. Bu politikanm etkileri, Stalin'in ardindan gelenlerin hepsini neredeyse goziilemez sorunlarla kar§i karfiya birakti. Sulamaya ve tarimda makinalafmaya yapilan dnemli miktarda yatirim ve tarim ifgilerinin iicretlerinin kent ifgilerininkine yakin bir diizeye gikarilmasi, beklenen olgiide verimli olmadi. Tafima ve depolama etkinliklerinin yetersizligi nedeniyle uruniin onemli bir kismi halen ziyan ediliyor. Kir niifusu genelde, yafam standardindaki yukselmenin yaratacagi etkiye yamt veremeyecek olgiide yafli ve vasifsiz. Onceki geng ku§aktan, pazarlanabilir (kamyon siirmek veya makine tamir etmek gibi) bir beceri elde edenler, zaten kotii yafam kofullari nedeniyle kentlere akmiflardi. Yafam standartlari yiikseliyor olmakla birlikte, randimam gelifmif Bati ulkelerinin diizeyine gikarmaya yetecek olgiide de­ gil. Eger randiman yeterince artmiyorsa, ekonomiyi merkezi ola­ rak yonetenlerin hedefledikleri yuksek birikimi gergekleftirmenin tek yolu, tuketim mail iireten fabrikalari uretim mallari iiretimine gevrilmesidir. Ancak bu, sonugta, menejerlerin iicret ola­ rak odedigi degerin, gida ve tuketim mallari iiretiminin toplam degerini afmasi demektir. Boylelikle birgok temel tuketim mallarindaki agik ve fiyatlarda artif egilimi ortaya gikar. Boylece, Dogu Bloku'nun devlet kapitalizmleri ilk yillarinda


Bati ekonomileriyle aym diizeyde biiyiirken, daha yava§ biiyumeye ve tuketim mall arzinda §iddetli krizler ya§amaya ba§ladilar. (iii) Sermayenin artan organik kompozisyonu: Devlet kapi­ talizmi, her tiirlu kapitalizmin bu klasik sorunuyla kar§ila$ir. Bi­ rikim, toplam yatirimin emek guctinden d-iha hizli artmasina ne­ den olur, yatirimin ortalama geliri dii§me egilimi gosterir.153 Rusya'da154 bir ruble net yatirim ba$ma sinai uretimde yillik or­ talama arti§ miktari, 1951-55'de yuzde 6 4; 1956-60'da yuzde 5.1; 1961-65'de yuzde 4.7 §eklinde azaldi. Bu egilim turn Brej­ nev donemi boyunca devam etti. 1985'de ulusa! iiriiniin yatirima giden orani en azindan 1965'teki kadar yiiksekti, ancak sanayinin biiyume orani yuzde 50-60 daha azdi .155 (iv) Toplumsal iiretim ve ulusal devletin aldigi pay:156 Nihayet, diinya kapitalizminin geli§iminin belli bir ajamasinda devlet kapitalizmini iilkelerin karfila^tigi sorunlara £dziim haline getiren aym neden -yuretici giiglerin siirekli geli§mesi-, daha sonraki bir ajamada devlet kapitalizmini ekonominin etkinligi oniinde bir engel haline getirdi. Uretici gtiglerin son 40-50 yillik gelifimi, iiretimin bu tur bir orgiitleni§i ile £eli§meye ba§ladi. Bati'daki en ba§arili i§letmeler, yalnizca uluslararasi diizey­ de satanlar degil, tiretimi de uluslararasi diizeyde orgiitlemeye bajlayanlar oldu. ^okuluslu kapitalizm, sistemin onciisii olarak devlet kapitalizminin yerini aldi. Bir dizi malm ig pazanni ulu­ sal temelli firmalann elinde tutmaya gali§an ulusal egemen simflar, bu firmalarin diinya sistemindeki en geli§mi§ i§letmelere uygun diizeyde kaynagi seferber edemedigini ke§fetmeye bajladilar. Dar ulusal sinirlarla sinirlandirilan iiretim, grtan olgiide verimsiz ve teknolojik agdan geriydi. Bu, diinyanin en biiyiik ekonomisi olan ABD igin dahi gegerliydi. 1948'de toplam di§ ticaret ulkenin giktisimn yiizde 12.8'ine ve hatta 1965'de yalnizca yiizde 13.7'sine e^itti. An­ cak, 1979'a dek bu rakam yuzde 31,7'ye gkti .157 Bir dizi temel sanayide 30-40 yil boyunca dogru diiriist rekabet ya§anmadi. Belli ba§li firmalar pazarin kendi aralarindaki belli bir bolii^umiinii veri aliyorlar ve karlari akmaya devam ettik^e yeniliklere


aldiri§ etmiyorlardi.158 1970 ve 1980'lerde yabanci firmalarin ve ozellikle Japon firmalartmn gelik, motor, elektronik gibi anahtar alanlarda kurumla^mij Amerikan firmalarma meydan okumasiyla durum aniden degijti. Amerikan kapitalizmi igin siirecin ba§ka bir yonii daha var. igerde pazar payini kaybettikleri siiregte kimi dev ABD firmalari diger ulusal kapitalizmlerin iginde uretim yaparak baskin rollerini surdurmeyi ve giiglendirmeyi ba§ardilar. Boeing dunyanin sivil hava ta§ima araglarinin en azindan yiizde 80'ini iiretiyor. Son yirmi yilda Ford ve General Motors Avrupa'daki sektorlerini tamamen kontrol altina aldilar, diger yerel firmalari satin alarak kita diizeyindeki faaliyetlerine entegre ettiler. 1992 sonrasi igin birgok Avrupa firmasindan daha iyi konumlanrm§ durumdalar. Bati kapitalizmlerinin en kiigiik ve zaytflarindan biri olan irlanda'nin bile Avrupa ve Kjjzey Amerika'da kendine yer agmayi ba§armi§ bir-iki gokuluslu firketi var. Ulusal kapitalizmden gokuluslu kapitalizme gegi|, ulusal devletin 'ulusal' firmalari desteklemekteki ekonomik roliinii ortadan kaldirmadi. Boeing sivil hava ta§irtiaciligi sanayisi uzerinde diinya gapindaki kontroliinii ancak ABD askeri sipari§lerinin destegiyle siirdulebilir. Ford ve General Motors bir yandan kendi gokuluslu faaliyetlerini geni§letip Japon firmalariyla anlajmalar yaparken, bir yandan da Ja­ pon firmalarimn kendi 'ig pazarlarini' tamamen ele gegirmesini engellemek igin Amerikan devletini kullandilar. Ozellejtirilen British Aerospace, artan olgiide gokuluslu bir karakter kazanirken, yaptigi iiretim ve ticaretin yiizde 80'i igin Britanya hukiimetinin siparijlerine ve etkisine bagimli kalmaya devam ediyor. Hizla genijleyen ve gok karli bir alan olan telekomiinikasyon sahasinda bile firmalarin uluslararasi baglantilar kurma yetenegi, ulusal telefon sistemlerinin bakim ve yeniden donammim yapmak igin hukiimetlerin destegini alip almamalarina bagli. Diinya kapitalizmi, devlet kapitalizmi basamagim a§arak buyiidii. Ancak onun yerine gegene, sanki devletin rolii ortadan kalkmifgasina 'ozel kapitalizm' veya 'piyasa kapitalizmi' demek yanli§ olur. Varolan, devlet kapitalizmi ile gokuluslu kapitaliz­ min bilefkesidir. Kisaca 'gokuluslu kapitalizm' diyecegim. An-


cak bunu olu§turan bile§enler, ulusal devlet kapitalist temellerde geliftiler ve buradan hig bir zaman butuniiyle kopmadilar.159 Ne var ki, bu yeni donem, ulusal olarak kendine yeterli devlet kapitalizmlerinin geli§ebilecegi ko§ullari ortadan kaldirdi. Bu durum 20 yildan fazla bir sureden beri, yeni devlet kapitalizmleri yaratma giri§imlerinin ba$ma gelenlerden agikga gorulebiliyordu. £in ve Kuba, SSCB'de Stalinistlerin izledigi yolu ba§ariyla kopya edemeyeceklerini ke$fettiler. £in'de 1958'de Buyuk Atilim'a, 1966'da Kiiltiir Devrimi'ne 160 yol agan keskin ig gelifkiler; Kuba'da Che Guevera'nm 1966'da hukumetten ayrilmasina yol agan kriz 161 ilk akla gelen ornekler. Artik kurumla§mi§ sinai giiglere kar§i rekabet edebilecek bir dizi sanayi yaratmak, gorece daha fakir ulkelerin egemen siniflarinm kisitli kaynaklari igin fazla maliyetliydi. Durum en dramatik jekliyle, ^in'in hidrojen bombast iiretmek igin ulkenin elektrik (iretiminin dortte iigiinii tiiketmek zorunda kaldigi hesaplandigmda ortaya gikti.162 Gergek §uydu ki 'diinya pazarina girmenin maliyeti her gegen gun artiyordu, yoksul iilkelerde bunu finanse edecek kaynaklar ise aymydi.'163 Sonug: "Rusya tipi kanli bir otar$ik sanayile$me yolunun, sinirli anlamda ilerlemeye yol agtiginm dufuniilebilecegi devlet kapi­ talist gelifmenin, geri kalmij iilkeler igin miimkiin oldugu dbnemin kapanmasiydi."*64 Bu noktadan sonra ulusal devlet kapitalist geli$me du§iin(i gergekle$tirmeye gali§an egemen siniflar, aslinda ulusal krize ve hatta gokii§e gotiiren bir yol tuttuklari gergegi ile yuzyiize geldiler. Angola ve Mozambik'te Portekiz somurgeciliginin gokii§0niin ardmdan gelen rejimler, bu gergevede Batili guglere dogru agir bir geri donii§e zorlandilar. Vietnam rejimi benzer bir geri gekili§i seve seve kabul edebilirdi, ancak Amerika yolunu inatla tikiyor. Kambogya'da Kizil Kmer rejiminin eski tip 'geli§me planlarini' zorlamasi, Stalinizmin tiim eski barbarliklarim giindeme getirdi, ancak SSCB'de bunlara e§lik eden sinai ilerleme Kambogya'da gergekle§medi. Bu 'ugiincii diinya'da ekonomik gelifmenin sonu olmayabi-


lir.165 Ancak bundan boyle 'gelijme' yalnizca, diinya pazarinm birkag sektoriine girmek umuduyla ve genellikle kurumla§mi§ 90k uluslularla i§birligi iginde; kaynaklarmi bu birkag sanayiye yogunla§tiran devlet kapitalizmleri igin miimkiindii - Pasifik kiyilarinda kimi gorece kiigik iilkelerin ba§ardigi gibi. Bu yolu tutan bir^ok iilke yol kenarma yuvarlandilar. Bazi iilkelerde, orne­ gin Hindistan ve Mao sonrasi Cin'de kimi sektorlerde ve bolgelerdeki gelijmeye, digerlerindeki ekonomik durgunluk ve artan sosyal gerilim e§lik etti. Guney Kore gibi 90k az ornekte, geli$mi§ olan sektorler ekonominin tiimiinii ileri dogru gekebildi. Bir sure, eski kurumla$mi§ devlet kapitalizmlerinin gelecegi, sonradan gelen ve onlari taklit etmeye gali§anlardan daha parlakmi$ gibi gorundii. 1953-56'da insanlar terore ve devlet kapitalist birikimin ilk Stalinist doneminin halkin tuketim diizeyini a§agi £eki§ine kar§i hareketlendiklerinde, turn Dogu Avrupa galkantilarla sarsildi. Dogu Almanya'da, Pilsen'de (£ekoslovakya) 1953'de ve Poznan'da (Polonya) grevleri, polis ve askeri birliklerle gatijmalar izledi. Macaristan'da kendiliginden bir ayaklanma hiikiimeti devirdi ve ancak Rus birliklerince bastirabildi. Ancak Dogu Avrupa'nin liderleri ve SSCB'de Krugov, isyanlari baski ve reform bile$imi politikalarla kontrol altinda tutmayi bafardilar. Onceki birikim donemi, halka odtinler vermek ve biri­ kim ign toptan seferberlik yontemlerini gevjetmek igin yeterli ekonomik rezervler yaratmifti. 1950'lerin sonuna gelindiginde, turn bu rejimler yeniden ekonomik istikrara kavu§mu§lardi ve Batili rakipleriyle kiyaslanabilecek btiyiime oranlari gergeklejtiriyorlardi. Yeni bir kriz devresinin belirtileri 1960'larin ortalarinda goriilmeye bajlandi. Kruj^ov'un SSCB'deki £e§itli reform girifimleri, ulkenin biiyume oranini ikinci super giig olarak kalmaya veya hatta 'ABD'ye yetijip onun yerini almaya' yetecek oranda yukseltemedi. 1964'de biirokrasinin farkli kesimlerinin liderleri Krujgov'u devirmek igin biraraya geldi. Cekoslovakya'da ekonomik buyiimedeki yavajlama 1962-63 durgunlugunu getirdi. Biirokrasinin farkli kanatlari arasindaki siirtii§meler ve ekonomik reform yonundeki baskilar 1968 ba§mda parti §efi ve devlet ba$kam Novotny'nin go-


revden uzakla§tirilmasina ve Alexander Dubcek yonetiminde bir liberalle§me donemine yol agti. Bu sure^ Agustos ayinda Rusya'nin ulkeyi i§gal etmesi ile durduruldu. Polonya'da 1968 Mart'inda ogrencilerin protestolanm, 1970-71 ki§inda i§gilerin Baltik §ehirleri Gdansk ve Scezcz'deki gosteri ve grevleri izledi. Olaylarin sonucunda Gomulka'ntn yerine Gierek ba§a gegi .166 Ozellikle Cekoslovakya ve Polonya olaylari Dogu Bloku devletlerinin yoneticileri igin korku vericiydi. Polonya Dogu Av­ rupa devletlerinin en genijiydi, ^ekoslovakya ise sinai agdan en geli§mi§iydi. Bu iilkeler aniden bir kriz donemine girdiklerine gore, digerleri igin de uzun donemde gelecek karanlikti. Olaylari yorumlamakta devlet kapitalizmi teorisini kullanan bizler, Prag baharimn bastirili§inin ardindan §u sonuca vardik: "Biirokrasi kisir birdonguniin i^inde. Sorunlarindan hangi birini gozmeye ^alijsa digerlerini buyiitiiyor. Merkezi aparatin liderlerinin verimli iiretimin oniinde engel olu§turduklari gi­ derek daha a^ik bir bigmde goriilecek... feiirokrasi, 1956 Macaristan ve 1968 ba$indaki £ekoslovakya olaylarmi karakterize eden, biirokrasi i^i boliinmeye yol a^madan reformlari siirdiirme yeteneginde degil. Boyle bir bolunme, SSCB ve Dogu Avrupa'da biirokrasi di§indaki smiflarin kendi talepleri etrafinda hareketlenecekleri derin krizlerin habercisi olabilir...Devlet kapitalizminin kronik krizi turn sistemi tehdit eden bir noktaya ula$acak. Sonra ne olacagi, farkli siniflarin kendi gikarlarim ifade eden programlar etrafinda hareketlenme yeteneklerine bagli."167 Ancak, tiirn rejimler aynen 1953-56 sonrasmda oldugu gibi, 1968-71 olaylarinin ardindan da istikrari saglamayi ba§ardtlar. Brejnev Rusya'si ekonomik olarak geni§lemeye devam etti ve 'detant'a (yumu§ama) girmeye hazir olan ABD ile askeri bir e§itlik sagladi. Aym zamanda, halkin ya§am standartlarinda iyile§tirme yapabilecek durumdaydi. SSCB'de bu yillarda bir 90k aile buzdolabt, televizyon ve kuguk bir azinlik da araba sahibi olmaya ba§ladi. Bati'nin en geli§mi§ ulkeleriyle karjilajtirildiginda ko§ullarda onemli bir gerilik vardi, ancak yine de Sovyet i§£ileri


Bati Avrupali ifgilerin heniiz 15 yil once yafadiklari 'tiiketici devrimini’ yafiyor gibiydiler. (^ekoslovakya'da reform ekonomistlerinin korkutucu uyarilari dogrulanmamif goriiniiyordu. Ekonomi tekrar yukari dogru -1961 -65'de ortalama yiizde 1 .8 bu­ yume oranmdan, 1971-75'de yiizde 5.7'ye- harekete gegti. Ya­ fam standartlari yiikseldi. 1976 sonunda. hemen hemen her evin gamafir makinasi, radyo ve televizyonu, befte dordiiniin buzdolabi ve iigte birinin arabasi vardi.168 Polonya'da hem hiikiimetin169 hem de rejim muhaliflerinin170 yafam standartlarmin artamayacagi feklindeki ongoriileri ekono­ minin geniflemeye girmesiyle giiriitulmiif oldu. 1975-76'da resmi rakamlar yafam standartlarinda ug yil iginde yiizde 30 yiikselme oldugunu iddia ediyordu171 ve.Bati'li gazeteciler bir 'Polonya mucizesi'nden soz ediyorlardi. Her iki iilkede de genifleme,197476'da Bati kapitalizmine vuran durgunluk boyunca devam etti. Dogu Avrupa'nin yoneticileri bafarilariyla gurur duyabilirlerdi. Ancak hizli biiyiime rakamlari bir yigin problemi gizliyordu. Yatirim, iiretimden gok daha hizli biiyiimeye devam etti. Ote yandan diinya diizeyinde, teknolojik gelifme artan olgiide ulusal smirlari afan bir kaynak kullanimina bagli olmaya devam ediyordu. Dogu Avrupa ekonomilerinde bir dizi ekonomik re­ form planlarmi ortaya gikaran da aslinda bu uzun donemli sorunlarin farkedilmif olmasiydi. Macaristan ve Yugoslavya difinda hepsi 1968'in ardindan bu planlari sessizce terkettiler. Ancak bu, ekonominin yonetilifindeki tiim degifiklikleri ortadan kaldirmadi. ifletmelerin plan hedeflerini gergekleftirmelerinin olgiimii ve ifletme menejerlerinin primleri, Stalin donemine kiyasla daha biiyiik olgiide emek maliyeti ve kalite ustiindeki kontrollere -genellikle bu kontroller verimsiz olsa da- bagli olarak hesaplaniyordu. Ekonomistler artik ‘deger yasasi'nin, iiretimin degerini olgerken, bu iiriinii iiretmek igin 'diinya diizeyinde gerekli or­ talama emek zamaninin' hesaba katilmak zorunda oldugunu yadsimiyorlardi. Ifletmelerin diinya sisteminin geri kalaniyla dogrudan ilifkilerinin sayisi hizla artti. Bu durumun en agik oldugu yerler, yatirimlarim finanse et-


mek igin Bati bankalarmdan muazzam borglar alan Polonya ve Macaristan'dir. Polonya'da Gierek doneminde hemen hemen turn temel projelere Bati parasi ve teknolojisi kari§ti: Var§ova yakinmdaki Ursus trakt6 r fabrikasi, Barclay Bankasi tarafindan fi­ nalise edilip Massey Ferguson tarafindan in§a edildi; Silezya'daki Polski-FIAT tesislerinin tasarimi italyan firma tarafindan yapildi ve bu firmanin Milano'daki fabrikasi i^in par^a iiretilmeye ba$landi; Krupp liderligindeki bir Alman jirketler konsorsiyumu kimya tesisleri i^in yarim milyar sterlin sagladi ve Polonya hukumetiyle ortak bir pazarlama operasyonu planladi; Polonya bakir uretiminin geni§letilmesi, Bati bankalarmdan alinan geyrek milyar sterlinle yapildi.172 Macaristan yasalarinda yapilan degi§iklikler, Bati firmalariyla yuzlerce ortak i§letme kurmaya ve biiyuk miktarlarda borg almaya izin verdi. Diger Dogu Avrupa devletleri Bati firmalari ve bankalariyla dogrudan ilifki kurma konusunda daha hareketsizdiler. Ama yine de ilijkileri vardi. Bati firmalari Togliattigrad ve Kama Nehri'nde Ruslar'm dev otomobil tesislerinin yapimina girdiler; 1976 yili i^inde SSCB, Bati Alman firmalarindan 3.6 milyar dolar degerinde agir makina ve tesisat aldi173; Bati'mn yardimi ile Kuzey Rusya-Bati Avrupa dogalgaz boru hattinin do§enmesi, SSCB'nin 1980'lerin ba$mdaki ekonomik geli§mesinde merkezi bir onemdeydi; Dogu ve Bati Alman firmalari arasmda artan bir ili§ki vardi, ornegin Volkswagen igin Dogu Almanya'da lisansla araba motoru uretilmesi. 1989 Ekim ortasina dek SSCB, Macaristan, Polonya, £ekoslovakya, Romanya ve Bulgaristan'da kayith yabanci ortakliklarin sayisi 2090‘a £ikmi§ti.174 Turn bunlarin ustune SSCB'de Brejnev yonetimi, tarimda miras aldigi zayifligi gidermek igin ABD ile uzun donemli tahil satin alma anla$masina girdi. Bunun kar§iligi petrol ihracmdan, petrol fiyatlarinm 1973-74 ve 1979-80'deki arti§mdan sonra elde edilen gelirle odeniyordu. Koklu ekonomik sorunlara boylesine yiizeysel bir yaklajim kagimlmaz olarak yeni zorluklara yol agar. Zaten tam kapasite Sali§makta olan ekonomiler, ithal mal ve teknolojinin bedelini


odemek ign kaynak bulma zorunluluguyla kar§ila§tilar. 1970 ba§larmda Bati bankalarmdan bor^ almak Polonya, Yugoslavya ve Macaristan rejimlerine bir £iki§ yolu gibi gorundu. Borglarim Bati pazarlarina ihracat yaparak odeyebileceklerini varsaydilar. Ancak 1974-76 ve 1980-82 dunya ekonomik durgunluklari bu yolu kapatti. Pazarlar durgunla§ip faiz oranlari yukari firladiginda, Dogu Avrupa’nm yoneticileri kendilerini Arjantin ve Brezilya gibi 'yeni endustrile§en ulkeler'in durumunda buldular: Eski borglari odemenin maliyeti ileriki birikim olanaklarim engellemeye bajladi. 1979-80'de Polonya uzun bir ekonomik durgunluk ve daralma donemine girdi. 1980'lerde halen Batili gozlemciler tarafindan Dogu Avrupa'nin 'mucize ekonomisi' diye amlan 175 Macaristan'in be§ yil sonra kendi bor^ sorunlarina batacagim tahmin etmek zor degildi.176 Bu sonu^larin dogurdugu kaygi ve muhafazakar hantalligin birle§imi (^ekoslovakya, Dogu Almanya ve Brejnev SSCB'sini dunya pazarina agilma konusunda kontrollu olmaya itti. £avu§esku Romanya'si 1970'lerde devasa bor^lar alip, sonra bunlari odemek i^in (diktator ve gevresi i^in gerekli luks mallar harig) her turlii ithal malim keserek bir ugtan digerine savruldu. 1974-76 ve 1980-82 ekonomik gerilemeleri, Bati'da ve 'uguncu dunyada' ulusal sanayilerde gokuluslu uretimin gereklerine gore yeniden yapilandirma durtusunu gu^lendirirken, muha­ fazakar ?izgi ulusal olarak kendine yeterli devlet kapitalizmi modelinde israr etmeye gali§ti. Dogu Bloku ekonomileri kaginilmaz olarak dunyanm en geli§kin teknolojik duzeyinin gerisinde kalmaya ba$ladilar. 1950'lerde SSCB nukleer teknoloji alaninda ABD'ye yeti§meyi ve hatta uzay yarifinda ABD'yi geride birakmayi becerebiliyordu. 1960'larin sonunda bilgisayar gibi anahtar sektorlerde geride kalmaya ba§ladi. Uluslararasi duzeyde en geli§mi§ teknolojiye ayak uydurma giri§imleri pahali ve genellikle verimsizdi. Ornegin, Dogu Alman firmasi Robotron, bilgisayar teknolojisi ve yazilim alaninda Bati ile rekabet edebilmek i^in muazzam ^aba harcadi. Dikkate deger ba§arilar elde etti, ancak bunlar Bati ^okuluslularinm aym


alanlarda yogunlajtirdigi kaynaklarla boy olgu§meye yeterli olmadi. Aym donemde Amerika temelli gokuluslular, rekabet edecek daha fazla kaynaklari olmadigi igin, birgok temel mikrogip uretiminde Japon firmalari tarafindan sektor di§ina siirulmuslerdi. Dogu Almanya gibi kuguk bir devletin sanayisinin bu kofullarda higbir rekabet §ansi yoktu. Benzer bigimde bir £ek firmasi, Bati'da uretilen buzdolabindan miksere ve bilgisayara dek her tiirlu elektrikli mamulii uretebilecek kapasitedeydi. Ancak her biri bu urunler dizisinin yalnizca bir pargasinda yogunla§mis Bati gokuluslularina gore daha kisa olan uretim gemberi nedeniyle maliyetleri gok daha yuksekti. Yine, her yil toplam olarak birkag yuzbin araba ureten £ek ve Dogu Alman motor sanayileri, her yil milyonlarca ureten en tepedeki on Bati gokuluslusu igin sozkonusu olabilecek teknolojik gelifme ve teghizati kar§ilayamazlardi. Teknolojik agidan buyuyen fark ug alanda onemli etkiler yaratti. Birincisi, en geli§mi§ uretim araglari sahasinda yetersizlikler vardi. Surekli geli§en bilgisayar ve muhendislik teghizati ancak Bati'dan (bu mallarin Batili guglerin Cocom ihrag ambargo listesinde olmadigi varsayimiyla) satin alinarak ele gegirilebiliyordu. Bu ise ne yapip edip doviz bulmayi gerektiriyordu. ikincisi, geli§mi§ silah imalati yiikunu ta§imak giderek zorlafiyordu. SSCB en azindan 1980'lerin ortasina kadar Bati'mn askeri teknolojisiyle ba§abaf gitmeyi ba§ardi, fakat bunu ekonominin geri kalanmi kaynak igin talan etme pahasina yapti. Sovyet ekonomist Zaigenko'nun yakinlarda belirttigi gibi: “Giivenilir istatistikleri bulunan 100'den fazla ulke i?inde, yalnizca be§ veya alti Ortadogu ulkesi savunmaya SSCB'den daha fazla harciyor. Ulkemizin uluslararasi arenada etkisini arttirmak yoniindeki uzun donemli ^abasi, savunma potansiyelini oyle bir diizeye yiikseltti ki bu duzey ancak turn eko­ nomik ve finansal faaliyetleri sonuna dek zorlayarak giivenceye almabilirdi."177 SSCB Bati'da uretilenler kadar kaliteli ugak, tank ve silah uretlyordu, ama bunu ekonominin geri kalaninda yiiksek kalitede


Son olarak, Dogu Almanya ve £ekoslovakya'da oldugu gibi, ijgilerin temel maddi gereksinmelerini (gida, giyim, alkollu igkiler ve konut) kar§ilamayi bajaran rejimlerde bile dayanikli tuketim mallarmin kalitesinden ve maliyetlerinden kaynaklanan ho§nutsuzluk vardi.178 Devlet kapitalizmi teorisi daha 1970 ortalarinda, ne Bati'ya agilmanin ne de boyle bir agilmayi sinirlamanin Dogu Bloku devletlerini ekonomik durgunluk ve politik krizlere girmekten koruyamayacagini gormemizi sagliyordu.179 1980'lerin ba§indaki Polonya olaylari tabloyu daha da netle§tirdi: "1981'e kadar, kapali ekonomiyi surdurmekle dunyamn geri kalamna agilmak arasindaki se^im ger<jekten de kizgin tava ile ate? arasindaki se^imdi. ilk se^enek, derinlejen durgun­ luk, artan israf, halk yigmlarmin ihtiya^larmi karjilayamamak ve siirekli bir i§?i sinifi isyam tehlikesi demekti. Ikinci yol, kendini giderek durgunluk ve bunalima daha mahkum hale gelen dunya ekonomisinin ritmine baglamak ve i<; pazari daraltarak bunalimi onlemenin yonetimsel araglarindan vazge^mekti. 1980-81 Polonya krizi turn Dogu Avrupa egemen smiflari igin bu yiizden bu kadar sarsiciydi. Polonya'nin durumu, hepsinin kar^isinda duran benzer sorunlar igin kolay bir gozum yolunun olmadigini gosteriyordu."1®0


VE PERESTROYKA.. SSCB liderleri fimdi, Brejnev 1982'de Sldtigunde ekonominin 'kriz-oncesi' bir durumda oldugunu sSyluyorlar. Resmi rakamlara gore buyume orani 1970'lerin ilk yarisinda yiizde 5.7'den, 1970'lerin ikinci yarisinda yuzde 4.3'e ve 1980'lerin ba$inda yiizde 3.6'ya du$tu. Bati'mn hesaplamalarina gore du§ii§ yiizde 3.1 'den yuzde 2.2'ye ve yuzde 1.8 'e dogru gergekle§mi$. Her iki duruma gore, SSCB Bati'yi yakalamak bir yana geri­ de kaliyordu. Ayrica Reagan'in ilk yillarinda artan ABD silah harcamalari, uluslararasi petrol fiyatlarmin diijmesiyle SSCB'nin tahil ve geli§mi§ makina ithalatina odedigi ihrag gelirlerinin du§mesi di$ baskiyi arttiriyordu. 'Kriz oncesi'nin belirtileri yalnizca ekonomiye ozgii degildi. Ordu Afganistan'da batakliga saplanmi§ti. Yozla$ma ve ilkesizlik Brejnev'in kendi ailesi de dahil olmak uzere biirokrasi iginde yaygmdi. Parti kadrolari devlet kapitalist buyume projesine olan bagliliklarinin -ki Kru^gov doneminde buna rastlamak hala mumkundu- son kalintilarini da yitirmijlerdi. Alkolizmdeki arti§ ve geng ku^agin en aktif unsurlari arasinda nihilist rock miizigin populerligi, kitlelerin yabancila$mi$liginin derinligini gosteriyordu. Durumun barindirdigi tehlikeler, 1982'de Brejnev'in yerine KGB jefi Andropov gegtiginde kendisi tarafindan da dile getiriliyordu. Bu yuzdendir ki Andropov yeni kujak parti gorevlilerini bolgelerden Moskova'ya, parti liderligine getirdi. Bunlarin iginde olan Gorbagov ilerde bir numarali adam olacaktir. Gorbagov 1985'de Parti Sekreterligi'ni devraldiginda, kriz semptomlari her zamankinden daha gorunur haldeydiler. Gor­ bagov kisa sure sonra 'ulkenin Nisan 1985'de iginde bulundugu durumun dramatik dogasi'm gormekten kaginamazdi:181


"Hem m erkezde hem de yerel bolgelerde bir cok lider giinii ge^mi; yontemleri kullanm aya devam ettiler ve yeni kojullarda fa lijm a y a hazir olm adiklarini kamtladilar. D uzen ve disiplin gdz yum ulam ayacak olgude kotule%ti. Plan hedeflerinin ajagi dogru revizyonu feklindeki gaddar uygulamalar yayg inlajti ."182

Parti Brejnev donemini 'ulkeyi ekonomik krizin e§igine getiren bir durgunluk' donemi olarak tanimladi: "Ekonominin yonetim inde yaygin ve yuksek masrafli sistem yararli olm aktan gikti, yapisi ve kapasitesi modern gereksinim lere cevap vermekten u zak-.O retim , verim lilik ve ya$am standartlarinda buyiim e durdu.1^ 8-*

Gorbatov liderligi ilk yil ekonomik ‘yeniden yapilanmayi' Andropov'un kullandigi yontemlerle, yani tepeden yonetilen dar gorujlu kampanyalarla ve mevcut mekanizmalari kullanarak insanlan daha gok zorlamak yoluyla ba§armaya <^ah§ti. Alkolun uretkenlik uzerinde olumsuz etki yarattigi iddiasiyla, alkollu i^kilere karji kampanya a^ildi. Alkol fiyatlari arttirildi, satij yerlerinin ugte ikisi kapatildi ve binlerce hektar bag yokedildi. Brejnev'in yirmi yillik iktidan suresince yerlerini koruyan eski kujak parti burokratlari arasinda yozlajma ve rujvete kar§i savaj a^ildi. l§letmelerin uriinlerinin kalite kontrolunu yapmak ve dii§iik kalitede mal ureten yerlerde £ali§anlarin ucretini kesmek i^in merkezi bir kurum yaratildi. Gorbatov insanlara, Stalin'in 1930'lardaki Staha­ nov hareketini ornek almalari gagrisini bile yapti.184 Fakat ekonomiyi tepeden a$agi dogru sarsma giri§imleri i§lemedi. 1986 boyunca Gorbatov fevresindeki grubun gogunlugu, burokratik-yonetimsel yapinin tepeden tirnaga degi§mesi gerektigine ikna oldular. Bunun ekonomik yapinin yamsira, politik yapida da degifiklikler yapmadan ba§arilamayacagim gorduler. Muhafazakar biirokratlarin Perestroyka'yi engelledikleri, basina (Glasnostla) bunlann yaptiklarmi agiga gikarma izni vererek etkisizle§tirilmelerinin gerektigi soylendi. Perestroyka'nin ekonomik programi u£ alanda birbirleriyle ili$kili degi§iklikler dizisi i^eriyordu. Birincisi, uretimin eski tesis


ve makinelerden yenilerine transfer edilerek yeniden yapilandirilmasiydi. Bu bir yandan fabrika kapatma, diger yandan iig vardiya gali§mamn uygulanmasiyla yapilacakti. Sonug olarak bu, 16 milyon ki§inin i§ten atilmasi demekti. §imdiye kadar bunun tig milyondan fazlasi gergeklejti.185 ikincisi, sanayiyi kontrol eden btirokratik aparatin gapimn kugiiltiilmesi, verimsiz ve yozla§mi§ biirokrat ve menejerlerin i§ten alinmasiydi. Basina taninan elegtiri ozgurlugu buna yardimci olabilirdi. Son olarak, sinai verimliligi arttirmanin btirokratik yontemlerini piyasa giigleriyle degiftirmekti. Bu, farkli i§letmelerin i§leyi§lerini yukaridan a§agi koordine etme $eklindeki kumanda ekonomisi yOntemleri yerine, i§letmelere, birbirlerinin giktisini almak igin ozgtirce anla§ma yapabilecekleri yatay baglantilarin saglanmasiydi. Maksimum kar arayifimn her ifletmenin menejerini, kaynaklarin verimli kullanimina ve yeni tekniklere hizli adapte olmaya Ozendirecegi iddia edildi. Bu tig faktorun birbirine bagli olmasi planlaniyordu. Ku­ manda ekonomisinden piyasa koordinasyonuna gegi§, en verimli tesisleri ortaya gikarir ve menejerleri uretimi buralarda yogunla§tirmaya iterdi. Btirokratik kontrol tabakalarini azaltmak, yatay ilifkileri kurmanin on ko§uluydu ve bu geli§me tek tek menejer­ lerin verimliligini veya verimsizligini aydinlatacakti. Ama i§ler umuldugu gibi gitmedi. Du§ey ili§kilerin 1988'de kismen yatay ili§kilerle degiftirilmesi, verimlilikte stirpriz bir arti§ yaratmadi: "Halka yiyecek saglama sorunu daha da agirla$ti...Ocak 1989'da Bakanlar Konseyi toplantisinm Rus televizyonunda yayinlanan raporu, ekonom inin her alaninda a g k var diyordu. Artan sayida malin arzinin. yetersizligmden, konut a la­ ninda planlanandan iki milyon metrekare daha azinin gergeklejtiginden, gocuklar igin yeni agilan okul oncesi kurulu§larin sayisinda dij§me oldugundan sozediyordu ."186

Ve fiyatlar artiyordu. 'Ne fabrikalarin ne de diikkanlarin ucuz mal saglamakta bir gikari var.'187 Birgok menejer karlarini ve primlerini basitge fiyatlarim ytikselterek arttirabileceklerini ke§fettiler. Bunu dogrudan yapamayanlar ucuz mal turleri ureti-


minden pahali mallar iiretimine ge^tiler. Ancak, bir i§letmenin urettigi mallara genellikle girdi olarak bir digeri ihtiya^ duydugundan bu durum kaosa yol a?ti. Ayrica, Gorba^ov'un yeniden yapilanmayi surdiirmek ign gerekli gordugii a^iklik, ekonomik problemleri arttirdi. 1988 bahar ve yaz ba$tnda Gorbatov Glasnost sloganini Perestroyka'yi simrlamaya yonelik tutucu giri§imlere kar§i bir silah olarak kullanabiliyordu. O zel Parti Konferansi oncesinde Moskova basimna yozlajma, zalimlik ve verimsizligi te§hir etme konusunda ne dilerlerse yazmalari soylendi. Bu baski birka^ Konferans delegesinin yeniden se^ilmesini sagladi. Bir^oklarimn yeniden yapilanma azmine kapilmi§ numarasi yapmalarina yol agti. Gorba­ tov Konferans'tan muzaffer ^ikti. Politburo'daki tutucu Liga^ev grubu tamamen Gorba^ov'un iyi niyetine bagli kalmi§ti. Birkag ay sonra Merkez Komitesi hepsini kilit pozisyonlardan uzakla§tirdi ve Gorba^ov'a Devlet Bajkanligi gorevini verdi. Gorba^ov'un politik ya§ami idari-politik burokrasi i^inde ge^mijti. Krugov ve Brejnev yillari boyunca ustundekilerm gozune girmeyi, yanindakilere kar§i manevralar yapmayi ve altindakilerin ustune gitmeyi ogrenerek yukselmi§ti. Bahar ve yaz aylari boyunca, kamuoyu yaratma becerisiyle birlikte kullandigi hunerler bunlardi. Turn bunlar, ellerinde muazzam gu$: bulunduran muhaliflerine kar§i manevralarini surdurmesini sagladi ve yeniden yapilanmayi engelleyeceklerini du§undiigu daha alttaki biirokratlara yonelik saldirisi i^in bir zemin olu§turdu. Ne var ki bu becerilerinin onu hazirlamadigi bir $ey vardi, bu da 1920 sonlarindan bu yana ilk kez Glasnostla beraber ya$am kojullarini tarti§ma §ansi bulan milyonlarin tepkisiydi. Vukaridan soniik bir Glasnost vaadi, a§agidan dev bir Glasnost dalgasmin oniinu agmaya yetmi§ti. Bajlangi^ta Glasnost Moskova entelektuellerine ozguymi§ gibi gorundu. Aydinlar sendika gazetelerinin iq:erigini, televizyon ve radyo istasyonlarini ve film studyolarimn politikalarmi etkiledikleri ol^tide onemliydiler. Fakat bu aydinlar da gorece ayricalikli bir grup olarak, SSCB'nin geri kalani bir yana, Mosko-


va'daki halktan bile yalitilmi§lardi. Sovietskaya Rossia gazetesi olayi gogunun ne denli kolayca susturulabildigini gosterdi ve liderligin bir kanadindan gelen du§manca bir tepkinin ardmdan ug haftalik bir sessizlige burunduler. Konferans'taki ba§arisindan sonra Gorbagov'un kendisi de aydinlari susturma hamlelerinde bulundu. 'Liberal* oldugu iddia edilen Politburo uyesi Yakovlev basin §eflerine, haberlerin 'sorumlu' bir §ekilde yazilmasini gijvenceye almalarini ve 'duygulari ate§leyecek, ulusal veya sosyal jupheler yaratacak ve farkli gruplarin birbirine dujmesine yol agacak giri§imleri' onlemelerini soyledi. 'Sosyal parazitizmin 50 k tehlikeli bir bigimi olan gergekgilikten uzak ajiri yakla§imlara' karji direnilmesi uyarismda bulundu .188 Demokratik Birlik'in 7 Agustosta duzenledigi ttirden gosterileri dagitmak igin ozel kurulan polis gucti kullanildi ve yeni bir yasa otoritelere 'gayri resmi gosteriler* orgiitleyenleri tutuklama hakki verdi. Ogonyok gi­ bi reformist basmi kisitlamak igin 'kagit sikintisi* bahane edildi. Bunlar radikal goru§u yoketme degil, etkisini Moskova'da smirlama girijimleriydi. Gorbagov radikalleri bastirmanm, tutucu muhaliflerinin yeni bir hareketleni§ini te§vik edecegini agikga hissediyordu. Ve hala Stalin ve Brejnev doneminin girkin gergeklerinin agiklanmasi yoluyla tutucu muhaliflerine puan kaybettirmeye ihtiyaci vardi. Bu da basina, SSCB'de hayatm gergek ytizune dair, ornegin Stalin doneminin kitle kiyimlari, Moskova Duru§malari, aglik, surgun, idamlar ve gali$ma kamplari ve Brej­ nev doneminin toptan yetersizligi gibi konularda bir yigm agiklama yapma izni vermek demekti. Asil onemlisi Moskova di§mdaki kasaba ve §ehirlerde neler olduguydu. 1987 sonunda binlerce resmi olmayan grup orgtitleniyordu. Bunlar genellikle 1960 ve 1970'lerde 'muhaliflik' nedeniyle kovujturulan ve hapsedilen bireyler etrafmda §ekilleniyorlardi. Bunlar, yerel bir fabrikanm neden oldugu gevre kirliligi, nukleer bir enetji merkezinin yarattigi tehlike, yerel bir btirokratin rujvet ilijkileri, yerel dile yonelik baskilar, Stalin doneminde yore halkmm bajina gelenler gibi konularda ajitasyon yapiyorlardi. Kimi yerlerde bu gruplar yiizlerce hatta binlerce insani sokaklara gektiler ve yerel basinc kendilerini kabul ettirdiler.


Ozel Parti Konferansi oncesindeki tarti§malar ve biirokrasinin kimi kesimlerinin, yozla§mif ve populerligini yitirmi§ kimselerin delege olarak atanmasina kar§i kampanya a^malari, gergek kitle eylemleri igin bu ku^uk gruplara olanak sagladi. A^ikliktan yararlanan ku^uk gruplar kendilerini ansizin binlerce insanin katildigi gosterilere onderlik eder durumda buldular. Sol kanat muhalefetten Kagarlitskiy'nin yazdigi gibi, 'bir gosteriler dalgasi ulkeyi kapladi'.189 Protesto gosterilerine katilanlar kimin delege olacagindan oteye giden sorular sormaya ba$ladilar. Ornegin, Yaroslav'daki 5000 ki§ilik bir gosteride: "Mitingdeki konujm alar zin ciri h i? bitm eyecekm ij gibi g6 rundu. insanlar yalm zca Parti Konferans delegasyonunun sefim yontemini degil; jehirlerdeki yetersiz mal arzim , konut ve hastahane yetersizligini, sosyal adalet ilkelerinin ?i|n e n digi olaylari tarti§iyorlardi. Bir^ok kijisel deneyim ler ortaya £ikti. Konujm ak i^in izin isteyenlerin sayisi arttikga artti."190

Parti liderligi Konferans'ta, 'Parti'de ve toplumda ele§tiri ve ozele§tiriye, goriiflerin kar$ila$tirilmasi igin surekli bir mekanizmaya ihtiyag bulundugunu' soyledikten sonra 'tarti§ma...politik cephelejmeye ve sosyal gii^lerin bolunmesine yol agmamali'191 gorufiinu de eklemek zorunda kaldi. Ancak, cephelejme $oktan ortaya ^ikmifti bile. Ayni zamanda Rus olmayan uluslarin protestolari turn iilkeye yayiliyordu. Ucretler ve £ali§ma ko$ullariyla ilgili kisa siireli ve fazla duyulmayan grevler oluyordu. i§letmeleri ve-yerel hukumetleri yoneten burokratlar, herkese haddini bildirecek merkezi ve giiglii bir el olmadan kontrolu surdulebilmek ig n, alttan gelen baskiya hi$ degilse bazi konularda odun vermek zorunda kaldilar. Ulusal haklari genifletmek, en $ok gevre kirliligi yaratan fabrikalari kapatmak, ucretler, konut ve saglik harcamalarmi arttirmak igin sozler verildi. Boylece, reformlar uretimi arttirmakta ba§arisiz olurken, hukumet ve ijletmelerin harcamalari afiri derecede yukari firlamijti. 1988'de gelirler yakla§ik yuzde 8.5 artarken, sinai iiretim yalmzca yuzde 3.5 artti. 1989 ba§indaki bir Bakanlar Konseyi toplantisinda funlar soylendi:


“Ug yil iginde biitgedeki harcam alar, gelirleri 184.000 m il­ yon ruble a§ti. Para arzi kritik boyutlara ula§ti. Para hacmi gegen yila gore iki katina gikarak, 11. Be§ Yillik Plan'in ortalama rakamim dort kez a$mi§ old u...O d em eler dengesi agigi buyudu.'’ 9**

Ekonomik krizin boyle aniden yogunla§masi, reformlari destekleyenlerin saflartnda kafa kari§ikligi yaratti. Bir taraftan birgok tutucu biirokrat, menejerlerin diger menejerlerin ihtiyag duydugu girdileri uretmeye yukaridan zorla ikna edildigi eski merkezi kontrol yontemlerine doniilmesi igin baski yapiyordu. Parti liderligi yeni fiyat kontrollerini yuriirliige koyarak ve belli mallarin ihracini yasaklayarak, bu yonde sinirli bir ddnii$ yapti. Diger taraftan, ijletmeler arasi daha fazla rekabetin, giderek Rusya iginde dogrudan rekabetin ve dunyanin geri kalanindaki firmalarla rekabetin, menejerleri verimli gali§maya ve gerekli mallari uretmeye zorlayacagim iddia eden ekonomistler, reformlarin htzlandirilmasi igin baski yapiyorlardi. Liderlik her iki yakla§iminda tajidigi engin problemleri goruyor ve ne yana donecegini bilemiyordu. Merkezi zorlama yonteminin ‘kriz 6 ncesi‘ duruma yol agtigini biliyordu. Ancak, piyasaya dogru radikal bir ddni)§iin sanayinin turn sektorlerini harap edecegini de biliyordu. Hatta fiyat arti§larina izin verme §eklindeki sinirli bir piyasa politikasi bile muazzam bir sorun yaratmi§ti: Polonya'da 1970, 1976 ve 1980'deki bu tiir fiyat artiflari i§gi isyanlarina neden olmu§tu. Gorbagov'un dani§mani Aganbegyan'in 1989 ba§larinda soyledigi gibi ‘perakende fiyatlarinin reforme edilmesi gerekli' idi ancak bu, 'sosyal sonuglari' yiizunden ug dort yil ertelenmeliydi. Eski yetersiz ve yozla§mi§ burokratlarin degijtirilmesi, biirokrasinin bir butun olarak i§leyi§inde temelli bir degi|iklige yol agmami|ti. Gorbagov'un kendisi joyle yakiniyordu.: “Bakanlarim izin yiizde 66 'si, O blast Parti Komitesi sekreterlerinin ve Oblast Sovyet Yonetim Komitesi bajkanlarinin yiizde 61'i, §ehir ve Bolge Parti Komiteleri birinci sekreterlerinin yiizde 63'ii yeni insanlar...Fakat gegm ij bu insanlar ii-


zerinde iz birakti...llk dujundukleri $eyier, hukumete dogrudan bir telefon hatti, iyi konutlar, bir araba vs... Birgok insan sosyalizm ve halki du$iinme maskesi altinda kendi bencil gikarlarmi guduyor ."193

Onsekiz ay sonra higbir§ey degijmemifti. Gorbagov'un kendi atadigi insanlar, Merkez Komite toplantilannda kalkip 'istikrar' saglamadigi igin onu eleftirdiler. Rijkov ekonominin goku§unu engellemek igin iki yillik olaganustu durum onlemlerini yururluge koydu. Bu onlemler merkeze, ifletmelerin yatirim planlari, fiyat politikalari ve di§ ticaret uzerinde muazzam bir kontrol giicii verdi. Piyasa taraftan ekonomistler Rijkov'u, 'du§ey' ve 'kumandaci' ekonomik yonetim metodlarina geri donmekle sugladilar.194

iferdeki £dziilme ve Ulusal Sorun Herhangi bir burokratik yapiyi olufturan elemanlar liderlerine olan guvenlerini yitirdiklerinde birbirlerine dujerler. Onlar boyle yaptiginda, eskiden hakimiyetleri altinda olanlar da bir afallama ve kafa karifikliginin ardindan kendi istekleri igin ittirmeye ba§lar. Son iki yilda SSCB'de bu sureg ya§amyor. Gorbagov'a olan guvenin yitirilijinin en giiglu belirtisi, SSCB'deki ig gozulmedir, yani ulusal sorun. Bu konu, uluslararasi duzeyde de solun kafasmi kariftiran bir sorundur. Ornegin, Eric Hobsbawm, 'Rus imparatorlugu'nun turn diger pargalari Rusya'nin kendisinden daha iyi durumda've dolayisiyla Ermeniler gibi uluslarin ulusgulugu 'son derece irrasyonel' 195 diye tartifti. Boyle bir yaklajim Stalin'in, Rusga konu§an merkezi burokrasinin iktidarini pekiftirme surecenin bir pargasi olarak, Rus olmayan halklarin sistematik olarak Ruslaftirilmasi politikasini gormezden geliyor. Stalin azinlik uluslari iktidar konumlarindan uzaklaftirdi, boylece 1930'larin sonunda Kuzey Kafkasya'da 1310 resmi gorevlinin yalnizca 17‘si yerel milliyetdendi.196 Azmlik uluslarin aydinlanni fiziksel olarak yoketti, kimi durumlarda butun bir ulusu binlerce mil uzaga surgun etti. Krufgov daha


az zalimdi,197 ancak birgok yerel parti liderini 'kuยฃuk burjuva milliyet^iligi' ile su^layarak gorevden uzaklaftirdi.198 Brejnev doneminde bazi cumhuriyetlerin liderlerine, yorede baskin olan milliyetin kulturel ozettiklerini geliยงtirme ve ifade etme ozgurlugu tamniyordu, ancak yorelerde hemen her zaman Rus olan parti ikinci sekreterlerinin varliginda ifadesini bulan, Rus biirokratlarm turn Rusya'daki hakimiyetini sorgulamak yasakti. Rus^a diยงmdaki dilleri kullanma hakki 1920 sonlarindan itibaren kaldirilmiยงti. Brejnev doneminde azmlik dillere hoยงgorii gosterilmesi, bunlari Rus^a ile eยงit duzeye gkarmadi: Ukrayna'nin baยงkenti Kiev'de nufusun ^ogunlugu anadil olarak Ukrayna dili kullanmalarina ragmen, okullarm yalnizca beยงte biri bu dilde egitim yapiyor. Kirgizistan'da yerel dili kullanan bir tek kreยง yok. Moldavya'da insanlar 1930 sonlarma kadar kullandiklari ve komยงu Romanya'da halen kullanilan Romen alfabesi yerine, okumak ve yazmak i^in Rus alfabesi kullanmaya zorlandilar. Milliyet^ilik insanlara ulusal baskiyi protesto etmek igin bir ara$ saglamamn otesinde iยงler yapti. insanlarm merkezi devleti ve buyuk i$letmeleri yonetenlere duydugu yabancilaยงma duygusunu yukseltti. SSCB'yi hakimiyeti altinda tutan turn kurumlar Ruslar ve daha az ol^ude Slavlar'dan oluยงuyor. Ruslar nufusun yarismdan az olduklari halde, 18 milyon parti tiyesinin yuzde 59.7'sini oluยงturuyorlar. Rus olmayanlar mesleklerinde yukselmek istediklerinde, bunu egemen ulusa ve kendi anadilleri di$indaki yabanci bir dile adapte olarak yapmak zorundalar. Daha da kotiisu, cumhuriyetlerin (Baltik Cumhuriyetleri hari^) ^ogunda ko$ullar ortalama olarak Rusyaโ nm gerisinde. 1970'li yillarda Azerbaycan'da ya$am standardi SSCB ortalamasmin ancak yuzde 76'si kadardi. Aym rakam Ozbekistan igin yuzde 76, Kazakistan igin yuzde 91 idi.199 Litvanya'da bebek olum orani Rusya Cumhuriyeti'nden duยงuk olmakla beraber, Azerbaycan'da yuzde 80, Ermenistan'da yuzde 40'tan fazlaydi. Gurcistan'm baยงkenti Tiflis'te bebek oliimu rakami Leningrad'in iki katiydi.200 Boyle koยงullar altinda insanlarin, sosyal sorunlarm ulusal ay-


rimciliktan kaynaklandigim du§iinmeleri £ok kolay. Cumhuriyet duzeyindeki 'etnik1 kurumlarin varligi da ajitasyon igin kolay bir odak noktasi sagliyor. Ornegin yerel bir gosteri, cumhuriyetin sovyetini veya parti merkez komitesini, Moskova'daki merkezi iktidara kabul ettirilemeyecek yonde adim atmaya zorlayabilir. Milliyetgiligin Ermenistan ve Azerbaycan'daki en koyu ifadesi, ulusal ve sosyal sorunlarin biraraya geli$inin iirunuydu. £unku Karabag'daki, Azerbaycan'daki ve Ermenistan'daki ya5am ko§ullari SSCB ortalamasina gore ?ok daha kotu. 1988 Temmuz'unda izvestia gazetesi, Karabag protestolarinm yonetimin ke§meke§ine ve sefil ekonomik ko§ullara yonelik protestolar olarak ba§ladigim, olaylarin sonradan milliyetgi bir kimlige burundugunu bildirdi. Gazete,- bolgenin bir tarim bolgesi olmasina ragmen, et ve tereyagimn uzun suredir karneye baglanmi§ oldu­ gunu yazdi. 'Koylu ailelerin yarisimn inegi, iigte birinin hig hayvani yok...Stepanakert'de arz yetersizligi yuziinden sular gunde yalnizca bir saat akiyor'201 satirlan okunabiliyordu. Moscow News gazetesindeki bir yazi, 1988 §ubat'inda Sumgait'deki anti-Ermeni gosterilere katilanlarin ya$am kojullarini anlatiyordu. insanlar ya konukevi tiiru barakalarda veya ii^uncu dunya tipi gecekondularda ya$iyorlardi: "Bu kii^iik $ehirde 55 konukevi vardi. Ve buralarda kalanlar jan sli olanlardi £unku digerleri teneke levhalardan yapilma, duman, kurum ve toz kusan tesislerin dibine kurulu gecekondularla idare etmek zorundaydi...Eger iplerdeki ?ama$irlar ve yerden bitm ij televizyon antenlerini gormesek burada insanlar oldugunu asla farkedemezdik."

Bir Baku gazetesi, Azerbaycan'da 'sosyal olarak yararli emege dahil olmayan' (yani i§siz) 250 000 ki§i oldugunu yaz­ di .202 Baku radyosu Azeri diline kar§i Rusga lehinde ayrimcilik yapilmasi ustune, resmi bir parti konferansinda konu§ulanlari $oyle aktardi: "Insanlarin dil, tarih, kiiltur ve manevi ya$amlariyla ilgili sorunlar uzun bir suredir ihmal edildi...Azeri dilinin kullanim alanmi yapay bir bi?imde smirlayan kimi Sovyet ^iftlikleri


sert bir bi^imde elejtirildi. Resmi dokum anlarm ve i ; yazi§malarinm

A zeri

d ilinde

hazirlanm asina

onem

verilmi-

yor...Bilim ler Akadem isi ve boliim leri, yaratici sendikalar (yazar, sanatg vb.), Egitim ve Kiiltur bakanlari, belli ba§h resmi daireler ve hizm et boliim leri pratik onlem ler alm ayi ihmal ediyorlar ."2^3

1987'de Ermenistan'daki ilk gosteriler Karabag ile degil, iki kimya tesisinin yarattigi kirlilik ve yakinlardaki bir niikleer enerji santralinm sizintt yapmasiyla ilgiliydi. iktidar partisinin bir toplantisinda, Ermenistan'da 'ki§i ba§ina dii§en et ve et iiriinlerinin SSCB ortalamasmin yuzde 24 altinda oldugu, sut tirunlerinin saglikli beslenme igin gerekli rakamin yalnizca yuzde 50'si ol­ dugu1 soylendi. Her yil gerekli olandan 12 000 daha az ev in§a ediliyordu ve tuketici mallari uretimi plan hedefinden yilda 80 milyon ruble daha azdi .204 Cumhuriyet'te in§aat standartlarmin kalitesi 1988 Aralik'indaki depremle ttiyler urpertici bir §ekilde agiga giktt. Bu cumhuriyetlerdeki ko§ullarla ilgili en iyi yorum i§sizlik sayilari. Pravda'nin en son (1986 i^in) yayinladigi rakamlar, Azerbaycan'da mufusun yuzde 27.6'sinin, Ermenis­ tan'da yuzde 18'inin ijsiz oldugunu gosterdi ve bu rakamlar 'mali otonomiye gegi§'in turn SSCB'de ii£ milyon insani i§siz birakmasindan onceye aitti.205 Kazakistan ve Orta Asya Cumhuriyetleri'nde toplam olarak alti milyon geng insan i§siz.206 Yoksul bolgelerdeki insanlarin, Perestroyka'nm kendi ekono­ mik ve sosyal sorunlarim ^ozecegi illtizyonunu kaybetmelerinin ardindan ulusal hareketlerin genijlemesi ve gu^lenmesi hit §a§irtici olmasa gerek. SSCB'nin butununun sorunlari tetinle§mi§ gorundiikge, ayrilmak veya en azindan ekonomik bagimsizlik, batan gemiden zengin cumhuriyetlere ka^mak igin can yelegi gibi goriiniiyor. Fakat milliyetgilik yalnizca yaygin ho§nutsuzlugun kendiliginfllen bir ifadesi degildi. Aym zamanda egemen burokrasinin ye­ rel kesimlerine, elejtiriden ka^ip sorumlulugu ba§ka etnik gruplarin ustiine atma olanagi verdi. 1988 ba§indaki Sumgait soykirimi sirasinda Rusya basini, yerel parti liderleri ve polis jeflerinin, insanlari jehrin Ermeni nufusuna saldirmak i^in te§vik ettiklerini


ima etti. 1990 ba§inda Bati basini, Ermenilere yonelik saldirilari ki§kirtanlarin kendileri degil, yerel parti ydneticileri oldugunu iddia eden Azerbaycan Halk Cephesi liderlerinden alintilar yayinladi, ki bu Moskova'daki radikal solcular tarafindan da kabul edilen bir iddia.207 ijsizlik ve berbat konut kojullarimn ustiine, bir de ne ev ne de i$ bulmasi mumkiin olmayan 200 000 gogmenin geldigi bir cumhuriyette ofkeyi yerel biirokrasinin ayricaliklarindan uzaga, onbinlerce Ermeni i§giye gevirmek fazlasiyla kolaydi. Stalin, iktidarini bol-yonet politikasiyla saglamla§tinrken, her cumhuriyette kendileri Rusga konu§an biirokrasi tarafindan ezilen baskin uluslarin, yoredeki azinlik uluslari ezmesine izin verdi. §imdi ezilen azinliklar uyanmaya bajladiginda, kolayca ofkelerini birbirlerine yoneltiyorlar. Giircistan milliyetgileri Abazalari ezmeye galijirken, bir yandan da kendilerini ezen Moskova'yi protesto ediyorlar. Ozbekler Misketlere kar§i kiyimlar duzenlediler, Misketleri ise Ozbekistan'a Stalin surgun etmijti. Yerel parti aygitinin bu tiir geli§kileri sGmurmeye gali§tigi tek yer Azerbaycan degildi. Ozellikle dil sorunlari kullanildi. Biirokrasinin yerel dili konujan kesimleri konuyu gundeme getiriyor, baskmin bu bigimine karji savaj agarak kitle destegi kazaniyor, daha sonra da bunu, yerel dili konu§mayanlarin Rusga veya diger azinlik dillerini konu$anlarin pahasina kendi konumunu saglamlajtirmak igin kullamyordu. Hemen her cumhuriyette Rusga konu$an azinliklar vardi. Bunlarin bir kismi, yerel dili konu$an astlarini yoneten son derece ayricalikli burokratlardi, ancak agir sanayide en sefil i§lerde gali$an Rusga konu§an ijgiler de vardi. Biirokrasinin, milliyetgiligi kendini kurtarmak igin kullanmasi, soldaki kimi insanlari olayin asil dinamiginin bu oldugunu dufiinmeye itti.208 Boyle bir baki§ agismin mantiksal sonucu, 'eger Sovyetler Birligi pargalanacak olursa jimdikinden daha kotu bir durum ortaya gikar. Boyle bir durum Balkanla§ma dalgasinin oniinu agar ve sinif mucadelesini saptirir'209 veya 'olasi tek sonug bitmez tukenmez bir kan goliidur1210 du§unceleri temelinde uluslarin kendi kaderini tayin hakkini yadsimak olabilir. Bu tarti§ma ba§a$agi duran bir tartijmadir. Yerel biirokratlar


ulusal ezilmi§lik duygularim kullanabiliyorlar, gunkii bu duygular var. Baltik Cumhuriyetleri'nde ulusal hareketleri ba§latanlar yerel cumhuriyet yoneticileri degildi. Daha sonra gOrdugumiiz gibi, Gorbatov geli§mekte olan ulusal hareketlere odiin vermek istemeyen yoneticileri degijtirmek zorunda kaldi. Beyaz Rusya'da, Bati Ukrayna'da, Ermenistan, Moldavya, Kirgizistan ve Giircistan'da yerel burokratlar agikta kalma tela§iyla, hareket etmeye ba§lami§ trenin son vagonuna atladilar. Ama bir kez trene binince, onu Kremlin'le gati§maktansa yerel azinlik uluslari gunah ke^isi yapma yonune surmeye tali§tilar. Azinliklar arasi katliam tehlikesinin sorumlulugu, 60 yildan fazla suredir yaptiklariyla ulusal telifkileri ki§kirtanlara, temelde Rusga konu§an merkezi burokrasiye ait olarak gorulmeli. Eger Ermeniler ve Azeriler birbirlerine du§tulerse bu, egemen biirokrasinin her iki etnik gruba da (Azerilerin SSCB'den ve Karabag'in Azerbaycan'dan ayrilma haklari dahil olmak uzere) tarn ulusal haklar tammadigi ve bu insanlarin ya$ammi cehenneme teviren sosyal sorunlarin higbirini gozemedigi igndir. Gorbagov'un zigzaglarla dolu surecinde dikkat gekici bir §ey vardi. 'Demokratiklejme' ile ilgili yaptigi turn konu§malara ragmen, sinai olarak onemli olan Baku bolgesinde ayrilik^i bir hareketin geli§imini onlemeye buyuk onem veriyordu. Aym zamanda, Ermenilerin Karabag ve Ermenistan arasindaki bolunmu§lugunun, isyan eden Ermeniler arasindaki yaygin ayrilma soyleminin eyleme donu§mesini engelleyecegini du§unuyordu. Bu, baskinin neden (Azerbaycanlilari memnun etmek i^in) uzun bir sure Karabag gogunlugunun demokratik taleplerine ve daha sonradan ise Azerbaycan'da ayrilma taraftari ciddi bir ha­ reket geli§tiginde Azerbaycan'a yoneltildigini agikliyor. Iran ile sinirin korunmasi Rus burokrasisi igin her tiirlii demokratik talep ve ulusal haklardan daha onemliydi. SSCB'de, insanlara istiyorlarsa siniri a^malari igin izin verebilecek bir hukumet varolana dek (ve bunu ba$armak i^in sosyal bir devrim gerekecek), azin­ lik uluslarin iginde ya§amayi ozgurce segebilecekleri bir rejim olmayacak.


Perestroyka Neden Ba§arisiz? Gorbagov'un bajaristzligi ki§isel yetersizliklerinden degil, online koydugu gorevin dogasindan kaynaklaniyor. Perestroyka politik bir geli§kinin ustiine oturuyor. Diinyamn en genij burokrasisinin sarsilmasi gerekiyor ve bu, biirokrasiye kendi saflari dijindan baski yapilmasina izin verilmeden ba$arilamaz. Ote yandan, bu biirokrasinin halen niifusun geri kalamna merkezi hiikiimetin politikalarmi empoze etmesi gerekiyor. Gorbagov'un hem biirokrasiyi, hem de daha iki yil once ellerinde Gorbagov'un resimleriyle gosteri yapan halki giicendirmij ol- . masi jajirtici degil. Gorbagov 1950 ve 1960'lardaki Dogu Avrupa reform hukumetleri motifini tekrar ediyor: "Ekonominin ba§arisizligi...aparatta bolunme yaratir. Bir kesim toptan reform talep eder...Reformcu biirokrasi belli bir noktada biirokrasi difi tabakalari, aparati felg etmek ve devralmak igin yardima gagirir. Fakat bu gagri ve tejvik biirokrasi difi smiflari, hepsinden Onemlisi ijgileri, 6nce reformcu biirokrasinin arkasinda ve giderek kendi bagimsiz talepleri igin harekete gegirir. Reformcular...firtinayi kontrol etmeye gali$ir, fakat bunu an­ cak toplumun sinifli yapisim kullanarak ve giiglendirerek yapabilirler. Bu da ijgilerin elde ettikleri kazammlara saldirmak demektir. Once 'soguk' ideolojik hegemonya yOntemi denenir (Ornegin Gomulka, 1956'da Nagy ve 1968'de Dubcek); bu bajarisiz olursa, arkasindan 'sicak' silahli bastirma gelir (Kadar 1956, Husak 1969). Her durumda reformcu biirokrasi dii§manlarimn kurallariyla oynamaya ve kendi Oniinu agtigi giigler tarafindan ezilmemek igin diijmanlarinin ig ve di| yOntemlerini kabule zorlamr. Ulusal ekonominin azami gelijimiyle gelijki iginde olan iiretim ili§kilerini birtakim diizenlemelerle yeniden empoze etmek zorunda kalir."211 Ancak Gorbagov'u (veya onun yerine gegebilecek birini) ku§atan sorunlar iki ydnden Dogu Avrupa'dakilerden daha agir. Birincisi, onlar baski yolunu segtikleri takdirde ellerinde bir di§

1


silah vardi: SSCB silahli kuvvetlerinin muazzam giicii. Bu silahin halen varligmi korudugunu 1990 §ubat'mda Baku katliami canli bir jekilde gfisterdi. Ancak bu silahm sivri ucu Afganistan yenilgisi ve ordu saflarinda Glasnost'un etkisiyle kOreldi. Ordunun, toplumdaki kaynayi§ biiyiik olciide durulmadan SSCB'nin tiimiinde duzeni saglamak i^in kullanilmasi olasiligi zayif. Henuz b6 yle bir §ey olmadi. ikincisi, ekonomik reformun bajarisizligi uygulamadan kaynaklanmiyor. Reform dii§uncesinin kendisinde sorun var. Ama^ Sovyet ekonomisini yeniden yapilandirmak. Boylece ekonominin, iiretici gu^lerin mevcut uluslararasi duzeyine uyum saglayabilecek kesimleri geni§lerken digerleri batacak. Ancak bu, yalnizca i§giler a^ismdan degil burokrasinin tek tek bir^ok iiyesi i^in de olaganiistu acili bir degi§im siireci. 1970'lerin ortalarindan 1980'lerin ortalarma uzanan sure£te Britanya ekonomisinin yeniden yapilanmasi, her ii$ fabrikadan birinin kapatilmasiyla ger£ekle§ti ve yokedilen sermaye miktari oylesine biiyiik gaptaydi ki halen Ornegin 1990'm brtit yatirim diizeyi 1972 diizeyini a§amadi. Britanya kapitalizminin Kuzey Denizi'nden gelen muazzam petrol gelirleri olmasaydi, bu siires bu kadar sorunsuz i§ler miydi, olduk^a $iipheli. SSCB ekonomisi Britanya'dan 90k daha biiyiik ve ifletmeleri son 60 yildir diinyanin geri kalanmdan 90k daha yalitilmi§. Dolayisiyla uluslararasi rekabete agiIi§in yikima ugratacagi i§letme sayisi ^ok daha biiyiik. Diger taraftan rekabet giicii olan i$letmeler de hammadde ve par^a u reticH ^ ii ve urunlerini alan ifletmeleri yitireceklerinden di§a a^ilmi, bu i§letmeleri de zarara ugratabilir. Yeniden yapilanma (piyasacilarin dedigi gibi) *i§letmelerin geli§mesi i^in yer' a^acagina, diinyanin ikinci biiyiik ekonomisinde bir dizi karadelikler de a^abilir. Boyle bir geli§me sosyal ve ulusal galkantilari §imdiye dek tanik olduklarimizdan 50 k oteye gotiirebilir. SSCB’deki reformcularm, di§ rekabete kar§i korumaciligi siirdururken igerde piyasa mekanizmasmi uygulamaya £ali§maktan ba§ka yollari yoktu. Fakat bu durum dev Sovyet tekel ve


yari tekellerine, ekonominin tumunun ihtiyaglarina gore degil, kendi isteklerine gore uretim yapma ve fiyatlari arttirabilme olanagi verdi. Reform girijimleri kagimlmaz olarak enflasyona, agklarin artmasina ve reformlarin idari yontemlerle sinirlandirilmasina yol agti. Marx insanoglunun yalnizca gozebilecegi sorunlari onune koydugunu yazmi$ti. Fakat bu bireyler ve somurucii siniflar igin dogru degil. Onlar erijme kapasitelerinin otesinde hedeflere ulajmak igin girijimlerde bulunmaya suruklenirler. Gorbagov'un ve Rusya devlet kapitalizminin durumu budur. Iktidardaki biirokrasi ne reformdan vazgegebilir ne de reformu bajariya ulajtirabilir. Perestroyka'nin SSCB'deki turn siniflar igin bir esin kaynagindan kotti bir $akaya donujmesinin ve Rus burokrasisinin 'durgunluk* donemine gore daha giiglu degil, aksine daha gugsuz olmasimn nedeni budur.


DOGU AVRUPA YENGEC YURUYU$UNDE

.

1950'lerin ortalarinda, 'Ru^ya nezle olsa Dogu Avrupa devletleri zatiirreye tutulur1 denirdi. SSCB'de yumujak reform, Budape§te'de silahli ayaklanmaya yol a^ti. 1989-90‘da ise i§ler tersine ddndii. SSCB'de ardinda yuzlerce 5lu birakan derin sallantilara Polonya, Macaristan, Dogu Almanya ve ^ekoslovakya'da bari^i reformlar e§lik etti. Bir kez bu toplumlarin devlet kapitalisti karakteri anlajilinca, Dogu Avrupa devletlerinin gogunda politik degijimin neden bu denli kolay ger^ekleftigini anlamak miimkun. Bu iilkelerdeki iktidar partileri idari biirokrasinin parti leriydi 1970'de Prag ijg'lerinin yalnizca yuzde 6 'si parti uyesiydi; 1973'de sekiz parti iiyesinden yalnizca biri kol emekgsiydi.212 1960 sonlarindaki sosyolojik bir galijma, 'parti uyelerinin genelde resmi g6revliler veya serbest meslek sahipleri oldugu' sonucuna vardi.213 Kulturel aydinlarin kimi kesimlerinin muhalif oldugu yerlerde bile 'teknik aydinlar1 diye adlandirilanlar ve parti aygitmi, devleti ve ijletmeleri ybnetenler koyu bir jekilde muhafazakardi .214 Bu ya§li iktidar partilerinin tutuculuklari, 1956 kabusundan sonra diizenlerini yeniden kurmalarini saglayan kilit faktordu. 1968 sonrasi £ekoslovakya igin de durum ayniydi. Yine de sermaye birikiminin gerekleri, Dogu Avrupa hukiimetleri ve ijletmelerindeki tek tek bireyleri Bati 11 devletler ve i§letmelerle yakin baglar kurmaya itiyordu. Dogu Avrupa'nin bajarili igadami, bigmsel ideolojisi farkli olsa da Bati'nin bajarili ijadami gibi gdrmeye ve diijunmeye bafladi. Gorece kuguk ekonomilerin ignde tekel durumundaki dev ijletmelerin yOneticisi olan ijadami giderek merkezi 'plant' belirlemeye bajladi. Yeni maliye bakani, £ekoslovak ekonomisini degerlendirirken


"Buyuk, tekelci firmalar yeni ele gegirdikleri giicG, merkezi plancilara plan dikte ettirmek igin kullanmaya bafladilar...Yirmi yildan fazla bir siire ^ekoslovakya 'planla oynama‘ ddnemi yajadi."215 Dogu Avrupali ijadamlari, i§letmeleri sermaye biriktirerek ve kendi ayricaliklarini koruyarak ba$ariyla i§lettikleri surece ideolojiye fazla aldirif etmediler. Parti iiyelik karti ta$iyorlardi, giinku parti uyesi olmak i$lerini gormelerinde yararli oluyordu ve ayrica parti, i;gucii igindeki muhalifleri temizlemeye yardimci oluyordu. Ancak, partinin resmi inanglarini ciddiye almiyorlardi. Slovak muhalif Simecka, 1968 oncesinde bile ^ekoslovak Partisi iginde 'azili anti komunistler ve Bati'mn tuketim toplumlarinin hayranlarini' bulmanin mumkun oldugunu anlatiyor.216 Boylelikle hiikumet ve iktidar partisinin kadrolari arasinda, toplum derin bir politik krize girdigi anda ortaya gikacak hizli bir degi;imin temeli yava§ yava§ hazirlanmi§ti. En tepedeki menejerler hig bir zaman muhalefette yer almadilar. Dogu Avrupa ve SSCB'de benim bildigim bu tiir bir tek durum bile yok. Sokaklari dolduranlar burokratlar degildi. I§giler grev yaptiginda onlar hep rejimin tarafini tuttular, 1981 Polonya'sinda oldugu gibi. Fakat kendileri de yeni-Stalinist ideolojiyi giderek baglam di§i ve bigimsel bir §ekilde bagliliklarim bildirmekten ba$ka bir§ey yapamayacaklari bir nesne olarak goruyorlardi. Ancak, aydinlarin kuguk bir kisminin (rejimin akademik, ekonomik ve sos­ yal dam§manlarimn) i;i, uzun donemli ekonomik ve sosyal egilimler uzerine dufiinmekti. Bunlar 1950'lerde ve 1960'larda rejimin kendi ekonomik geli§me modellerini kabul ettiler. Dunya gapindaki egilim halen, degifen olgulerde de olsa devlet kapitalizmi iken, turn eko­ nomik dam$manlar 'planlam a've devlet mulkiyetini tarti$masiz kabul ettiler. Daha uzak gdru;lu olanlar mevcut yapinin ge§itli krizlere (ozellikle a§iri birikim ve yatirim gemberinden kaynaklanan ve tekrar edilen krizlere) ve israfa yol agacagini gorduler. Onerdikleri gozum, kumanda ekonomisini reforme etmek, 're-


form komunizmini' segmek, fakat 'plan' soylemini gittikge daha gok kullanan Bati kapitalizmi yoluna ko§turmamakti. j Zamanla tavirlar degi§meye ba§ladi. Dunya sisteminde ortaya gikan egilime teorik ifadesini veren ekonomistler belirdii Bunlar ba§arili biregemen simf igin sorunun, devlet kapitalizmi-ni uluslararasi kapitalizmle degi§tirebilme yetenegi oldugunu gordiiler. Stalinist toplum modelinden, kendilerinin 'piyasa sosyalizmi1 dedikleri modele yoneldiler. Kisa sure sonra 'sosyalizmin 1 (yani her turden devlet kontrolunun) bizzat kendisinin bir. engel oldugunda israr etmeye ba§ladilar. : Ekonomik dam$manlar egemen sinifm nasil davranacagim belirleyemezlerdi, ama ekonomik ve sosyal bir kriz gergekten ortaya giktiginda, egemen sinifa krizle bajetmesi igin segenekler sunabilirlerdi. Macaristan'in duzen ekonomistlerinin hepsi 1960 ortalarindan beri 'piyasa sosyalizmi' taraftariydilar. 1970 krizi, Kalecki ve Lange gibi iinlii planlama taraftarlari yeti§tirmif olan Po­ lonya ekonomistlerini de ayni yone itti. Hatta, 1968 olaylarindanberi ideolojik bir deli gomlegi giymekte olan £ekoslovakya'da bi­ le, ulkenin menejerlerine alternatifler saglayabilmek igin kurulmu§ bir £ekoslovak Bilimler Akademisi Tahminler Enstitusu var. Boylelikle Dogu Avrupa 'komunizmi' binasinin gokmesi igin di§ardan gok az basinca ihtiyag vardi. Tepedeki eskiler; Kadar'lar, Honecker’ler ve Jakes'ler; hayatlarini ige kapah ulusal kumanda ekonomisi temelinde birikim yontemine adamij bu insanlar, 'ihanet' gighklari attilar ve hatta kimi zaman polislerine halkin CistCine ate§ agmalarmi emretme hayalleri kurdular. Fakat bunlarin altlarindaki kilit yapilar, ekonomistlerden yayilan yeni gokuluslu kapitalist sagduyuyu goktan (kijisel planda da olsa) benimsemi§ insanlarca yonetiliyordu. Apar topar toplantiya gagrilan merkez komitelerinin eski oncuyu, yoresel ve ulusal parti toplantilarmin ise mer­ kez komite uyelerini yerlerinden uzaklajtirmasi igin gerekli tek §ey, kriz perspektifiyle birle§mi§ ge§itli ban§gi kitle protestolariydi. Sokaklari tutarak polis saldirisini goze alan ogrencilerin, aydmlarin ve hepsinden onemlisi i§gilerin cesur ve aktif inisiyatifi, egemen sinifin, iktidar partisine kar§i pasif, yureksiz ama belirle-


yici isyanmi harekete gegirdi. Bu durum halk kitlelerinin, her§eyi ^ok kolayca kazandiklarini hissetmelerine yol agti. Oysa egemen sinifin merkezi iktidarma dokunulmami§ti. Egemen simf ve iktidar partisi aym §eyler degildir. iktidar partisi egemen smifi temsil eder, egemen sinifin iiyelerini ortak bir disiplinle birbirine baglayarak toplumun geri kalanina kar§i ortak ama^iara ula$malarina yardim eder. Fakat simf, parti devrildigi zaman bile kendi iktidarimn ve ayricahklarinin ger^ek kaynagmi, uretim araglari ustundeki kontrolunii koruyabilir. Bu durum Almanya, Italya, Portekiz ve Ispanya'da fajist rejimlerin du§u$unden sonra goruldu. Polis §eflerini, ordu subaylarmi, huktimet bakanlarini ve sanayicileri birarada tutan bigimsel §ebeke goztildu. Fakat bigmsel olmayan mekanizmalar varligini korudu, aynen onlara kendi altlarmdakilere kar§i ortak bir simf amaci kazandiran birikim itkisinin varligini korumasi gibi. Egemen simflarin, eski partilerin o zamana dek yaptigim (yani gikarlarmi koruma i§ini) $imdi yapmaya yetenekli yeni partiler kurmalari uzun surmedi. Dogu Avrupa'da 1989'un son yarisinda gorduklerimiz ikti­ dar partilerinin toptan bir goku§uydu. Fakat ijletme yoneticileri, bakanlik gorevlileri, generaller, hatta bir^ok polis §efi degi§imlerden etkilenmeden yerlerinde kaldilar; §imdi ise yeni partilerin hangilerini destekleyip, yoneteceklerini tarti§iyor ve yeni sermaye birikim modelini yurutecek yeni hukumetler ba§a getirmeyi garanti altma almaya gali§iyorlar. Kapitalist duzenin bir bigminden digerine yumu§ak geg§ hi^bir zaman yalnizca egemen sinifin tutumuna bagli degildir. Gegi§ yonunde bir baski olmasimn nedeni, duzenin eski bigiminin halkta muazzam bir hojnutsuzluk yaratmi§ olmasidir. Ge?i§in kendisi bu hojnutsuzlugu kontrol altinda tutmaya yarayan mekanizmalarda (egemen sinifin politik ve ideolojik aparatinda) bir par^alanma meydana getirir. Birikimin ve bu birikimi surdurmek igin gerekli baskinin ^api buyuduk^e, halkin birikmij nefretini ofkeli patlamalar ve eylemlerle ifade etmek i^in varolan hengameden yararlanmasi olasiligi artar ve bu patlama egemen simf iginde reformlara dogru yonelenlerin §emalarmi allak bul-


lak eder. Bu nedenledir ki egemen siniflar bu can alici anlarda daha once saldirdiklari muhaliflerinin destegini almayi umarlar. Ciinkii valnizca muhaliflerin kitleleri kontrol ed ecek ve gegi§i yumu$atacak populer prestijleri vardir. Polonya'da iktidar partisinin 6 nde gelen uyelerinden Leszek Miller, Dayam§ma Sendikasi'na hiikiimette yer vermenin mantigini §6 yle ifade ediyordu: "Dayam§ma hiikiimeti kendi drgutlerinin giiglu oldugu bazi biiyiik ijletmeleri kapatmak zorunda kalacak. Bu, i$gilerin fiddetli protestolarina yol agacak. Biz aym jeyi yapmayi birkag kez denedik, ama her defasinda gelecek tepkiden korkarak vazgegtik. Mazoviecki bu problemle baj etmek zorunda kalacak. Ekonomik durum daha da k6tiile$ebilir. Ajiri unsurlar ortaya gkacak, isyanlar olacak, iilke felt olacak ve $iddet tek gki§ yolu haline gelecek...Bajbakan Mazoviecki'nin, General Jaruzelski'den sikiyonetim talep edecegi bir durumun ortaya gikmasi miimkiindiir."217 Piyasa yanlisi Rus reformcu Klyamkin, a§agidan gelecek bir patlamayi kontrol edebilecek alternatif yapilar olmamasi nedeniyle otoriter diizenin devammm gerekli oldugunu, 'bizde sivil toplum denen §ey, yani devletten ayri bir toplum yok... dolayisiyla iktidarin devredilecegi higbir yer yok'218 diyerek savunuyordu. Diger bir deyi$le, kapitalist diizenin yeni bigimini amaglayanlarin egemen smif igindeki giigleri yeterli degildir, halkm da aym hedefi giiden gayri resmi muhalefet yapilari tarafindan kapsanmi; olmasi gerekir. Devlet kapitalisti egemen smifi fethetmi§ ideolojinin, bu sinifin diijmanlarini da fethetmi§ olmasi ge­ rekir. 1960'lar ile 1980'ler arasinda Dogu Avrupa'da muhalefetgruplari igindeki egemen g6 rii$lerin degi§imi bunun ifadesiydi. 1950'lerin ortalarindaki ayaklanmalarda muhalefet giiglerine onderlik edenler; Stalinizme alternatif bir tiir 'sosyalist1 top­ lum modelinden bahsediyorlardi. Macar Devrimi'nde hemen hemen hig kimse sava§ oncesi duruma geri ddniilmesini veya Bati tipi miilkiyet bigimlerinin taklit edilmesini talep etmedi. im­


re Nagy hukumetinin etrafinda kiimelenenler mevcut sistemin reforme edilmi§ bir bigmini savunuyorlardi. Daha radikal sokak gostericileri ve i$£i konseyleri delegeleri bu modele guvenmiyorlardi. Onlar devlet ve i§letmeler uzerinde dolaysiz demokra­ tik kontrol talep ediyorlardi. O zel miilkiyetten (toprakta 'kolektiflerin’ emekgiler arasinda b6 lu§ulmesi di§inda) bahsetmiyorlardi. Polonya'da Ekim 1956'da hem yeni Gomulka hukumetinin hem de 'sol' muhalefetin destekgleri 'reforme edilmi§ komiinizm'den yana olan Po Prostu adh bir yayin etrafinda kiimelendiler. Hatta 1968'de bile Polonya'da neo-Stalinizmin ve Cekoslovakya'da 'normallestirme'nin en radikal muhalifleri 'egemen duzenin sahte sosyalizmine kar§i gergek sosyalizm' soylemiyle konu§uyorlardi.219 Mevcut devlet kapitalizmlerinin tek olasi alternatifi, planlama ve temel iiretim araglarindaki devlet miilkiyetinin radikal bir demokrasi ile birle§imi olarak goruliiyordu Muhalefet igindeki tarti§malar radikal demokrasinin derecesi uzerineydi ve 'i§gi konseyleri kontrol mii etmeli, yoksa dam§manlik mi etmeli; mevcut devletle birarada mi £ali$/nali, yoksa onun yerini mi almali' sorulari etrafinda yuriiyordu. Bu durum 1970'lerde degi§ti. Polonya'da Kuron ve Modzelevski iki uzun siireli hapis ve pasifizasyon ddneminin ardindan muhalefet politikasina donduler, ancak 'sinirli' devrimi benimseyerek eski devrimci tutumlarim bir kenara atmi§lardi. Adam Michnik ‘Sol ve Kilise' adh uzun bir gali;ma hazirladi ve eski sol-sag tarti$masmi bir yana birakip, ortak bir platformda sivil haklarin savunulmasmi onerdi.220 Macaristan'da kendini Marksist gelenek ignde tanimlayan 'yeni sol' 1970'lerin ba§inda a?ik £eli§kilerin yeniden ortaya gikmasinda merkezi bir rol oynadi. Ancak, birkag yil sonra ^ogifsosyalist perspektiften koptu ve bugun, liberal demokratik degerlerin tek uygun tamamlayicismin sinirsiz bir piyasa ekonomisi oldugunu savunan Hur Demokrat Parti iginde bulunuyorlar.221 (^ekoslovakya'da Petr Uhl gibi tek tek devrimci sosyalistler muhalefet hareketleri iginde tek parti yonetiminin yikili§ina dek onemli bir rol oynamaya devam ettilerse de, muhalefetin genel tutumundaki degi§im 'sosyalizmi'


anlamli bir terim olarak gormeyi 1970'lerin ortalarinda biraktigini soyleyen Vaclav Havel tarafinda netge ozetlendi. Muhalefet kendi ideolojik degifimini. Stalinist terorun 'iitopik' programlarin222 tehlikesinin bir kamti olduguna veya jeopolitik gergekleri (yani Rusya'nm giicunu) dikkate almanin gerekliligine ijaret ederek agiklayacakti.223 Gergekte bu savlarin ikisi de degi$imin nedenini agiklamiyor. Stalinist zulum Dogu Avrupa'da 1950'lerin ortasindan beri gayet iyi biliniyordu. 'Jeo-politik gergekler' tartiยงmasi da Rus askeri gucunun miidahale etme yeteneginin erozyona ugramasiyla goktii. Gergekte olan, muhalefetin geniยง bir kismimn mevcut toplumsal duzene bir alternatif; ve mevcut egemen sinifin onemli kesimlerinin de ikna olabilecegi yeni bir alternatif gormeye ba$lamiยง olmasidir. Bu alternatif, iยงletmeleri yonetenlerin, ulusal ve uluslararasi alanda parti ve devlet burokrasisinin duzenleyiciligi olmadan rekabet edebilecekleri bir durumu denk dufuyordu. Kastedilen, hig biri bunu bu kadar agikga ifade etmese de, eski nomenklatura devlet kapitalist birikim yonteminin yerini, yeni gokuluslu-piyasa yontemine birakmasi gerektigiydi. ยงiddetli bir cepheleยงmenin tehlikeleriyle yuzyuze gelmeden, sinirli bir kitlesel zorlama ve muzakerefer yoluyla eski tek parti yapilarinin pargalanacagi bir politik degifim perspektifi hazirdi. Bu yaklaยงim once Varjova'da entelektiiel gevreler iginde ortaya gikti. 1980-81'in kaotik gunlerinde Dayaniยงma'nin damยงmanligmi yapan muhalif aydinlarla hiikumetin damยงmanligim yapanlar arasinda bir toplanti yapildi. iki taraf arasinda Agustos 1980'de Gdansk'ta yapilan ilk muzakerede hazir bulunmuยง olan Jadwiga Staniszkis durumu joyle anlatiyordu: โ Her iki tarafin uzmanlari da...aยงagi yukari aym V arjova gevrelerinin mensuplariydi. Hukiim et uzm anlari biraz elejtirel, fakat asil olarak sadik profesyonellerdi. Biz daha agikga elejtireldik ancak, yine de (parti sekreteri) G ierek'in 'vitrinlik' liberallejtirm e operasyonunun gergevesi iginde kabul edilebilecek durumdaydik. O yle ki, eger mesele yaln izca politik tutumlar olsa kolayca digerleriyle yer degijtirebilirdik ."224


Ulkedeki kriz 1981 boyunca daha da kotule§ince, Dayani§ma'nin en etkili lideri Lech Walesa, iktidarla 'reformlar' igin i§birligi yapma fikrini desteklemeye bajladi. Fakat egemen sinifin kilit noktalanndakiler sendika tabaninin, boyle bir anla§manm ekonomik maliyetini kabul etmeyecek kadar keskin ve kendine guvenli oldugunu anladilar. 1981 Aralik'inda sendikanin gucunu kirmak i$in yonetim askerlere devredildi. Ancak askeri yOnetim ekonomik krizi ortadan kaldiramadi ve 1987'ye gelindiginde hem muhalefetin hem de rejimin kendi igride, bir 'anti-kriz pakti'm zorlayan onemli gugler birikmijti. Rejim saflarinda devlet kapitalizminden 'gokuluslu piyasa kapitalizmine' ge^ij yonundeki pragmatik egilim o derece ileriydi ki, sanayi bakani kendini ba§arili bir ozel giri§imciye £evirmi§ olan eski bir nomenklatura menejeriydi. Dayani§ma cephesinde, bir zamanlar sendikanin iiyesi olan ijgilerin ye­ niden mticadele edecegine gtivenini yitirmi§ bir sendika liderligi boyle bir ali§veri§i ciddiye almaya hazirdi ve Bati ekonomisine ovguler duzen ekonomistler dam§man konumuna yukseldiler. Muhalefet uyelerinin gogu olaylari boyle agk ve haince bir bigimde du§unmemi§lerdi. Her ulkedeki yakla§ik 200 kadar kemikle§mi§ muhalifin cogu, baskici tek parti sistemine duyduklari derin nefretle hareket ediyorlardi ve basit^e en kolay alternatifi istiyorlardi. Ve 'piyasa1 ekonomisinin, nomenklatura kapitalizmini gokuluslu kapitalizmin bir pargasma d 6 nu§turmeye zorlamasi bunu saglayacak gibi gorunuyordu. Kasim 1989'da £ek Sivil Forum'un gunliik orgutlenme toplantilarmda bulunan Batili gazeteci Timothy Garton Ash, ekonomik politikayla ilgili kararlarin nasil alindigini joyle anlatiyordu: "Katilanlarin ?ogu eskiden beri muhalif politikalarda aktifolm u|lardi. Gruplardan en biiyiigii Charter 77 idi. Yirmi yil oncesinin gazeteci, akadem isyen, politikaci ve avukatlari olan bu insanlar fim di ate$?i, cam tem izleyicisi, katip ve en iyi durumdakiler ise yasakli yazarlar olarak burada bulunuyorlardi...Birka?i hapishaneden ?ikip gelm ijlerdi.-.Politik ola­ rak, neo-Tro?kist Peter Uhl'dan koyu m uhafazakar katoiik


Vaclav Bena'ya dek bir yelpaze olu§turuyorlardi. Ayrica onemli gruplarin temsilcileri de vardi. Bunlar 6grenciler...aktorler...ve Prag'm dev agir makina tesisleri CKD'de teknisyen olan Petr Miller tarafindan temsil edilen ja i­ ler...benim Tahminciler diye isimlendirdigim ^ekoslovak Bilimler Akademisi Tahminler Enstitiisu Oyeleri... Tahminciler aslinda ekonomistler. Bunlarm ozel mistisizmi; ekonomiye ilijkin olarak ne yapilmasi gerektigini bilmelerinden veya bildiklerini sanmalarindan veya en azindan ba§kalarimn buna inanmasindan kaynaklamyor. Bu konu sokaktaki bir^ok insanm kafasinda 'yuksek' bir konu ve aslinda Vysocani gecekondulanndaki siradan bir i&inin burada toplanmi§ olan felsefeci, §air, aktor ve tarih^ilerin gogundan da­ ha iyi anladigi bir konu... Akilli oldugu kadar da ukala olan Dr. Vaclav Klaus, Milton Friedman'm ? 6zumlerinden yana. Daha al^akgdnullu meslekta§i Dr.Tomas Jezek, Friederich von Hayek okulunu savunuyor."225 Kisa bir sure sonra Wenceslas Meydam'ndaki bir kitle toplantisinda bu ekonomistlerden biri liderlige oneriliyordu: “Bir ogrenci, ogrencilerin Devlet Ba§kam'ndan, Adamec'in yerine Komarek'i atamasim isteyen mektubunu okudu. 'Bi­ lim adami Do?. Dr. Komarek'in hazir bir programi1 oldugu­ nu soyledi. Boylece meydandaki herkes Forum'un bajbakanlik igin birini onermi§ oldugunu anladi. Ancak Tahminler Enstitusu'ne soruldugunda Forum'un boyle bir §eyi kastetmedigi ke§fedi Idi.1,226 Olayin ilging yam, kimsenin Komarek'in uzun sure iktidar partisinin uyesi oldugunu (ki Komarek 1968 reform hareketi ve Charter 77'yi kinamadikga boyle bir §ey hemen hemen olanaksizdi) belirtmemesiydi. Aym ge^mije sahip ba§ka biri, Ogrenciler tarafindan buyiik bir ku§kuyla kar§ilamrdi. Ama ekonomik ve politik krizleri a§mak igin sihirli formuller onerdikleri du§unulen ekonomistler bunun di§indaydi. Komarek henuz liderlige gelmedi, ancak ekonomik ili§kilerden sorumlu ba§kan yardimcisi oldu ve bu konumundan £eklere ve Slovaklara konut probleminin


ancak Britanya'da Thatcher'in kullandigi y6 ntemlerin kopya edilmesi ile a;ilabilecegini soyluyordu.227 Benzer fekilde Varjova'daki ekonomiyle ilgili bakanliklari i§gal etmi§ olan Dayamjma'mn a§iri 'serbest pazar'ci dani$manlari, Amerikan ekonomist Jeffrey Sachs'dan tavsiyeler aliyorlar ve i$glerin bu tur politikalarin etkilerine karji direni$lerini onleme ijini sosyal demokrat egilimli £ali§ma Bakani Kuron'a birakiyorlardi. Dogu Almanya'da Ekim 1989'da sokak g6 sterilerine katilanlarin ^ogu Bati'ya karji son derece guvensizdiler. Ancak, pazar ekonomisine yOnelmek gerektigini tartijmasiz kabul ettiler. Goruniife bakilirsa, bu durum hareketin sol kanadi i<jin de ge$erliydi: 'Birle§ik Sol igindeki gogu insan piyasaya ve yabanci kapitalistlere belli ol?ude ihtiyacimiz oldugunu soyluyorlar. Pi­ yasa sosyalisti akim gok gu^lii'.228 Bati Alman sosyal demokratlari, eski cephe partilerinin uyeleri ve Dogu Almanyali ifadami menejerlerin hepsi i§^ilere, Bati Alman devletiyle birle§menin i§gilere mucize ^dzumler sunacagmi s6 ylediklerinde, sol kendi 'piyasa' ile ilgili illiizyonlarindan oturn zor bir durumda kaldi.


1990'LARIN PERSPEKTiFi Kitlesel bir muhalefet hareketi ilk amaglanna ula§tiginda biiyiik bir co§ku ve sarho§luk ya§amr. Zafer igin ne kadar az kan dokiilmufse mutluluk o denli buyiik olur. 1830 ve §ubat 1848'de Paris, §ubat 1917’de Petrograd, Kasim 1918'de Berlin, Nisan 1974'de Lizbon'da boyle olmu§tur. 1989'da Dogu Avrupa'nin ba§kentleri de bu mutlulugu ya§adi. Bu mutluluk nadiren devam eder. Zaferin kolayligi, somiiriilen kitlelerle somiiriicu sinifin bir kesiminin amaglarimn gegici olarak £aki§masimn sonucudur. Eski rejim igindeki reform yanlilari yajamsal bir anda birliklerin ate§ agmasim engelleyerek kansiz bir degi§imi giivenceye aldilar. Ancak, reformcular eski somiirii yontemlerinin devamini veri olarak alirken, kitleler en azindan bu yontemlerde bir gevfeme beklemektedir. ilk devrimci gunlerin cojkusu yerini keskin anlajmazliklara ve illiizyonlarin yikili§ina birakir. Yamlgilarin g6 zulii$ii ve keskinlik once eski diizene kar§i miicadelede en biiyiik riski goze almif olarlar arasinda yajanir. Devrim trenine en son atlayanlarin yonetime gegtigini, kendilerinin ise politik ya§amin kenarinda marjinal bir konuma itildiklerini goriirler. Polonya'da hukumete yon verenler, 1988 grevini yaparak uzun hapis cezalarini goze alan if^iler degil, Dayam§ma dam§manlari oldular. Dogu Almanya'da politik ya§ami yonetenler Yeni Forum veya Birle$ik Sol'un eski militanlari degil, eski rejimin cephe partilerinde guven iginde kariyer yapanlar ve Bati Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) Dogu'ya gonderdigi teknokratlar oldular. £ekoslovakya'da bakanliklari yonetenler, sokaklarda coplanan ogrenciler degil, son ana kadar iktidar partisini terketmeyen ekonomistler oldular. Romanya'da (^avujesku'nun kagi§ina kadar devrime katilmayan generaller ve eski parti burokratlari,


gayri-resmi gosterilere katilanlari hapse atmakla tehdit ediyorlar. Boyle bir durumda, eski aktif muhaliflerin kendilerini yal­ nizca devrime sonradan katilanlar tarafindan degil, kitleler tarafindan da ihanete ugratilmif hissetmeleri oldukga kolay. §imdiden, sanki politik ve sosyal galkanti donemi sona ermi§ gibi, gergek bir devrim firsati kagrildigi igin yakinan Polonyali ve Dogu Alman aktif muhalifleri duymak miimkun. Bu ttir duygular, demoralize olarak faaliyetten gekilmek veya yeni diizene kar§i, kitle destegi almayan kahramanca eylemlerle miicadele etmek gibi iki verimsiz sonuca yol agabilir. Her iki durumda da iktidardaki sinifin engin problemlerle yuzyiize oldugu unutulmaktad.ir. Egemen sinifin, devlet kapitalizminden gokuluslu kapitalizme gegifi ba§armasim bekledigi hukumetleri vardir. Ancak boyle bir gegi§ kolay olmaktan gok uzaktir. Olaylarin ciddiyet derecesi ulkeden ulkeye degijecek ol­ sa da, ge£i§ donemi tekrarlanacak ekonomik ve sosyal gati§malarla dolu olacaga benziyor. Gorbagov'un ekonomik reformlarini ku§atan sorunlarin benzerleri buralarda da ^ozulmeyi bekliyor. Dogu Avrupa devletlerinin her birinde, dunya pazarina tumden agilmaya dayanamayacak durumda olan birgok sanayi var. Yeni ko§ullarda geli§ecek olan §irketlerin, batanlarin ulusal ekonomide yaratacagi a^igi kapatacak kadar hizli buyuyebileceginin ise hiq: bir garantisi yok. Yeni hukumetlerdeki ekonomistler, yardimci olacagi umuduyla Bati yatirimlarina bakiyorlar. Ancak Avrupa Toplulugu'nun ve Japon Bajbakam'nin verdigi sozler ustune yapilan turn spekulasyona ragmen, fimdiye dek yabanci sermaye oldukga kugiik olgekte geldi. Financial Times'in yazdigi gibi: "Batili ijadamlari, Dogu Avrupa'da olan, kapi a g lir a^ilmaz paralarm akacagi jeklindeki beklentiye kar$i uyarida bulundular. Ucretler duzeyi Bati'dakinin u^te biri olsa da, Dogu Avru­ pa devletleri yatirim i^in diinyanin ba$ka bolgeleriyle rekabet etmek zorundalar. Bir Bati Alman gokuluslusunun yoneticisine gore, yonetim kurulu uyelerini Dogu Avrupa'da yatirim i?in ikna etmek kolay degil...Sonu^ta mevcut toplam yatirim


miktari kiigiik kaiacaga benziyor. Macaristan'in G enel Elektrik ijletmesi Tungsram'inki gibi 150 milyon sterlinlik az sayida anla§ma, Dogu'daki Bati yatinminin kiigiik miktarlarda sermayeyi igerdigi gergegini ortadan kaldirmiyor ."229

Bati 11 yatirimcilar politik istikrarsizlik doneminin gegtigine inanmiyorlar ve finanse edecekleri Dogulu firmalarin iirettikleri mallari Bati'da satmakta zorluk gekeceklerinden korkuyorlar. 1970'lerde Polonya'daki buyiik yatirimlara olan tarn da buydu.230 Hatta dii§iik ucretler bile her zaman sanildigi kadar gekici olmayabilir. Diinyada daha diigiik iicretli bolgeler var. Ve ayrica Dogu Avrupa'da iicretlerin alim giicii, dayanikli tiiketim mallari ve elektronik mallar kar$isinda dii§iik olsa da, yiyecek, konut, isitma ve yakit gibi temel maddelerde aym dlgiide diigiik degil. Dunya pazarma agilma, bu mallarin fiyatlarimn da diinya fiyatlari duzeyine gikartilmasi demek. Ancak bu da i§gilerin ozgiirliiklerini, tek parti yonetimine kar§i gikmaktan ote, iicret arti$larinda israr etme ydniinde kullanmalarina yol agabilir. Lech Walesa'nin Amerikali yatirimcilara, Polonyah i§gileri haftada 10 dolara gali$tirabileceklerini soyleyebilmesi, 10 dolarla Var§ova'da New York'takinden on kat daha fazla yiyecek alinabilmesine dayamyor, ki Polonyali bakanlar bu durumu bir an once degi§tirmek igin ellerinden geleni yapiyorlar. Gegifin ortaya gikardigi ekonomik problemler tiim Dogu Avrupa devletleri igin gegerli. Ancak bazilarinda sorunlar gok daha agir. Gegmijteki borglan Polonya ve Macaristan egemen simflari igin biiyiik yiik. inamlmaz dlgiide hizli buyume gostermedikleri takdirde, gegmi§ borglarin faizleri ihracat gelirlerinin gogunu yutacak. Bati'mn dnerdigi yardimlarin gogu, yeni borg faizleri getirecek olan yeni borglar $eklinde. Bu durum, hiikumetlerin gokuluslu kapitalizme gegerken kitleler igin olaganiistii sikintilar yaratacak olan kemer sikma politikalari uygulamaktan bajka gareleri olmadigmi gosteriyor. Macaristan hiikiimeti poli­ tik zayifligindan otiirii, heniiz planlarim etkili bir bigimde uygulamaya koyamadi. Ancak Polonya hiikiimeti, Uluslararasi Para Fonu (IMF) ile anla$ma iginde gida, konut ve yakit fiyatlarim 'e-


konomik duzeylere', yani onceki duzeyinin bir kag katina gkarmayi, gergek ucretleri yuzde 25 indirmeyi ve yarim milyondan fazla i§siz yaratmayi hedefleyen onlemleri uygulamaya koydu. Raporlar jimdiden, dukkanlarin onlerindeki kuyruklarin yokoldugunu, giinku insanlann igerdeki mallan aiacak parasinm olmadigmi; ote yandan giftgilerin ise yiyecek talebinin du§mesinin kendilerini iflasa surukledigi igin yakindiklarini yaziyor. Dogu Almanya'da tek parti yonetimi goktugiinde, ulkenin Polonya ve Macaristan'inki gibi borg sorunlari yoktu. Ancak Rus ekonomistleri tarafindan 18 ay onceden tahmin edilen kriz perspektifi, kisa sure iginde, gunde 2 000 vasifli i§$inin Bati'ya gogu ile beraber hizmetlerin kotule§mesi ve yiyecek agiklarimn orta­ ya gkmasi ile aci bir §ekilde gergege donu§tu.231 Kitleler Bati Almanya ile birle§meyi tek gozum olarak gormeye ba§ladilar. Bu tutum Bati §irketleriyle kendi dogrudan baglantilarmi kurmakta olan ulkenin en ba§arili kombinalari (dev i$letmeler) tarafindan da te§vik ediliyordu. Ancak birle§me, bunu talep eden i§giler arasinda daha da buyuk ho^nutsuzluk yaratiyor ve yaratacak. Dogu Almanya'da yiyecek, konut, yakit ve ula§im fiyatlari Bati Almanya duzeyine gkrnak igin bir kag kat artiyor, ancak Bati Alman sermayesi, gunu gegmij ve verimsiz ola­ rak gordugu Dogu Alman fabrikalarindaki i§gilere fiyat arti§lanyla yari§abilecekleri ucretler vermek istemiyor. Aslinda, Bati Al­ man sermayesi aym yajtaki fabrikalari Ruhr Havzasi'nda yaptigi gibi kapatip, ijgucunu de ucuz ve yedek i§gucu havuzuna akitmak isterdi. Konu, Avrupa Toplulugu'nun bir raporunda §oyle ele aliniyordu: "ifsizligi ilk yil yuzde 15 olarak tahmin ediyor, ancak daha da yuksek olabilecegini belirtiyor. A yrica Bati'dan gelecek ithal mallari dalgasinin Dogu Alm anya'nin uyum sorunlarini daha da kotule§tirecegi uyarisinda bulunuyor...Dogu'daki ortalama ucretler, fiyat reformlarindan sonra ayda 1400 DM olabilir, bu rakam Bati Alm anya i^in 2400 D M . Dogu'daki her ucretli insana Bati'dan 300 D M 'lik ek gelir transferiyle ucretler Bati'da Alm anyadakinin yiizd e 70'ine gkarilabi-


lir...Bu tiir transferler, gok yiiksek olm asa da, Bati Alm an maliyesini kagm ilm az olarak zorlayacaktir. Boyle bir durumda hem her iki Alm anya, hem de biitun bir Avrupa Toplulugu igin ciddi sosyal ve butgesel riskier sozkonusu olacaktir ."232

Hatta Bati Alman Maliye Bakani bile 'Bati Alman markinin Dogu'da tedaviile sokulmasinin ifsizligi arttiracagina, fabrikalari kapanmaya zorlayacagina ve sosyal sigorta sisteminin gerekli olacagina' inamyor.233 Batili sanayicilerin ve finans gruplarinin planlarinda Bulgaristan ve Romanya'nin adi gok nadiren gegiyor. Bu iilkeleri, kendilerine di§e dokunur gikar saglamayacak kadar geri ve buyiik pazarlarin uzaginda goriiyorlar. ^ekoslovakya'da ekonomiyle ilgili bakanliklari yonetenlerden bazilari, ulkedeki krizin ornegin Polonya'daki kadar derin olmadigim ve yeniden yapilanmanin tarn istihdam ve sosyal refah sistemiyle beraber gotiiriilebilecegini iddia ediyorlar. Bir ba§ka parlak reformcu ise ^ekoslovakya'nm 'bir bayan Thatcher'a ihtiyaci oldugunu' soyliiyor. Kimin hakli oldugu­ nu zaman gosterecek. Niifusu az olan bu iilke Bati ekonomisinde ihracatini genifletebilecegi kiigiik pazarlar bulabilir. Ancak, bu durumda bile, ^ekoslovakyali patronlar yeniden yapilanmanin maliyetini sirtlamasi igin i§gi sinifini zorlayacaklar ve bir direni§ dalgasiyla kar;ila$malari ihtimali yiiksek. Dogu Avrupa'nin ciice devlet kapitalizmleri, diinya diizeninin yeni devlerinin rekabeti kar§isinda paramparga oldular. An­ cak bu, kendilerini ba§ariyla bu devletlerden birine doniijtiirebilecekleri veya hatta devlerin ayaginin altinda, onlara ba§ariyla hizmet edebilecekleri anlamina gelmez. Tek tek ulkelerdeki durum ne olursa olsun, gergege nesnel bir bakifin hemen kendini gosteren yam, ijgi kitlelerinin degi§imlerden umduklari ile bulacaklari arasindaki muazzam farktir. Bati Avrupa'nin en zengin iilkeleriyle kom§u olan Dogu Avrupa iilkelerindeki insanlar, Bati kapitalizmini Bati Almanya veya iskandinav iilkelerinin yajam standartlanyla ozdejlestiriyorlar. Ancak, onlari bekleyen bu tiir bir ya§am standardi degil. Yiikselen beklentilerle act gergekler arasindaki gati;ma kagimlmaz.


Dogu Avrupali ekonomistler, piyasanin turn sorunlara sihirli coziimler sundugu, ^okuluslu kapitalizm doneminin sinirsiz bir geni§leme ve turn siniflar igin (farkli ol^iilerde de olsa) zenginle§me donemi oldugu yoniinde nutuklar atiyorlar. Bu tumtiyle gergek di§i bir beklenti. Dunya diizeyindeki rekabet, dev fir­ malari ulusal ekonominin kimi sektorlerini in§a etmeye, kimilerini de olume terketmeye gotiiriir. Rekabet onlari periyodik ye­ niden yapilanma operasyonlarina, tesislerin kapatilmasina, i§glerin sokaga atilmasina ve kimi bolgelerin toptan harap edilmesine siiriikler. Onlari kaotik rekabetg birikim atilimlarina (geni§leme) siirukler; bu donemde vasifli emek ve hammadde igin turn diinyanin altini ustiine getirirler, ansizin durgunluk donemi gelir (daralma), bu donemde en modern tesisler bo§ta bekler, birgok proje yarim birakilir. Rekabet onlari sinirsizca daha karli bolgeler aramaya, sanayi toplumlarinda ormanlari yakarak kullerin topraga sagladigi gegici gida ile 'verimli1 tarim yapma yontemleri uygulamaya, eski i§g bolgelerini harap etmeye gotiiriir. Biitiin bunlar Dogu Avrupa'nin yeni politik liderleri i?in inanilmaz zorluklar yaratabilir. Baski ve somiiriiniin eski bigimlerine artik katlanmayacagmi ifade etmi§ olan i§^ilere bir §ekilde yeni bigimleri kabul ettirmek zorundalar. Ve bunu i§giler sik sik a§in yokluklarla yuzyiizeyken yapmak zorundalar. Ba§aracaklarinin hi^bir garantisi yok. Devlet kapitalizminden gokuluslu kapitalizme geg§ surecinin sorunlarinin en derin oldugu iilke SSCB'dir. Btirokrasi kendi i^inde pargalanmadan, Dogu Avrupa'nin kolayca gergekle§tirdigi politik degi§imleri bile beceremiyor. Ulke, dolayisiyla da burokrasi, Dogu Avrupa'dakilerden ^ok daha geni§. i§letmeler di§ rekabete kar§i daha uzun suredir ve daha fazla korundu. Bu du­ rum, diinya standartlarina gore verimli olan az sayida firmaya kar§ilik, gok sayida verimsiz firmayla karma§ik bir yapi yaratti. SSCB'nin yoneticileri, gegmi§te ekonomik zayifliklarini askeri gugleriyle kapatabilecek durumdaydilar. Boylece SSCB ekonomisinin iki kati buyukliigiinde olan Amerikan ekonomisiyle kar§ifa§tirilabilecek bir silah sektoru kurdular. Boyle bir yapiyi parCalama girifimleri, yapinin tek tek pargalarini havada birakiyor.


Ekonomik ve politik krizler ejanli olarak kabariyor. Ekonomik ikilem, Bati Sibirya'da oniimiizdeki on yil iginde in§a edilmesi dii§iiniilen yeni petro-kimya tesisleri uzerine gegen yil gikan tartijmada ozetlendi: "Tuketim m allarinm uretimi ve dagitimi alanlarindaki kriz; bir grup onde gelen Sovyet bilim adam m i, ulkenin en biiyiik yatirimlarindan biri olan ve A B D , Japon, Bati Alm an ve Italyan firmalariyla ortak olarak Bati Sibirya petrol sahasinda b e j petro-kimya tesisinin Onumuzdeki on yil iginde in ja ed il­ mesi projesinden vazgegilm esi gagnsi yapm aya itti. Bilimadamlari projenin m aliyetinin, planlanan 41

milyar

ruble yatirimdan daha fazla olaca(|m i...£ali$m aya ba$ladiginda dunya plastik ve polimer fiyatlarini a§agi gekecegini...H epsinin otesinde yatirim in, kim ya sanayisinin geri kalaninin kaynaklrnm kurutacagini, enerji tasarrufu stratejilerini engelleyecegini ve ekonom inin sosyal ihtiyaglara gOre yen i­ den orgiitlenmesi yonundeki her turlii olasiligi ortadan kaldiracagim iddia ettiler .1'234

I§in ilging yam, kimya tesisi projesinin arkasindaki mantik, ulusal gapta kendine yeterli, eski devlet kapitalizminin mantigi degil, gokuluslu kapitalizme bagli uretim yapma mantigiydi. Elejtirenler, sonucun SSCB ekonomisinin geri kalanmi garpitan, diger uretim sektorlerini geriye geken, sanayiler arasi baglantilari hasara ugratan ve ya§am standartlarmin daha da dii§mesi yoniinde baski yaratan dev bir yatirim olacagim soyluyorlar. Tabii turn bunlarin yaninda, dtinya ekonomisinin herhangi ba$ka bir pargasindaki degi|imin bu tesislerin zarara gali$masina yol agmayacagimn da hig bir garantisi yok. Politik ikilem, eski parti yapisimn, Temsilciler Kongresi ve sovyetlerin yeni parlamenter yapilariyla hem birarada bulunup hem de higbirisinin duruma hakim olamamasinda ifades ini buldu. Eski parti yapisi, ijletmeleri yonetenler, silahli kuvvetler, polis ve KGB, yerel ve ulusal hiikiimetler igin halen temel koordine edici merkez durumunda. Brejnev donemindeki bir ara§tirma partinin en ust burokratlarimn yiizde 40'inin sanayiden gelen


eski menejerler, diger yuzde 25'inin tarimdan gelen eski fefler ve yalnizca yuzde 1 2 'sinin parti tabanmdan zamanla yiikselmi§ burokratlar oldugunu gosterdi.235 'Muhafazakar1 parti §efleri, menejerlik yajamimn ger^eklerinden uzak dinazorlar degil, biiyiik ijletmeleri yonetenlerin temsilcileri. Dolayisiyla, bunlar Dogu Avrupa'nin ^ogunda oldu­ gu gibi, tokuluslu kapitalizme gegi§in korktuklari degifimlere kar§i kolay goztimler onerdigini dujunmuyorlar. Gorba^ov'unki gibi u 1keyi tepeden a§agi degi§tirmeye £ali§an bir hiikumet, di­ ger burokratlari ve bunlarin yonettigi parti yapilarini bir kenara atamaz. Fakat bu yapilar a§agidan Glasnost'un yarattigi yeni giigler (ulusal hareketler, grev komiteleri, ekolojik sorunlari protesto edenler) iistundeki kontrollerini giderek daha fazla yitiriyorlar. Yukselen hareketleri tehdit etmekle uzla§mak arasinda sallamyorlar. Siireg iginde, partinin sosyal geli§im iistundeki kontrolii tumden yitirmesine neden olan bir ^ejit ig gozulme or­ taya gkaracak §ekilde, farkli biirokratik gikarlar farkli yonlere dogru gekmeye bajladilar. Temsilciler Kongresi ve sovyetlerin, kitlelerle bag anlaminda partiden gok daha fazla giicii var. Fakat bunlar hig bir §ekilde, egemen sinifin farkli kesimlerinin eylemlerini koordine edecek bir merkez olarak partinin yerini alabilecek durumda degiller. Dolayisiyla, ornegin £ekoslovakya ile SSCB arasinda bir zit11k var. Cekoslovakya'da parti goktu ve duzen, i§letmelerin Bati'yla entegrasyon diizeyi artarak eskiye 50 k benzer bir $ekilde i§lemeye devam etti. SSCB'de parti heniiz ^okmedi, fakat diizen giderek daha fazla orgiitsiiz ve rotasiz bir hale geliyor. Bu durum reformcular arasinda bir dizi garip bolunmelere yol agiyor. Radikal Demokrat liderlerin en tanmmijlari (ornegin Yeltsin etrafinda gruplajanlar) kendilerini piyasa ve demokrasi ile tanimliyorlar. Fakat en keskin piyasa taraftarlari, §imdi otoriter duzenin gerekli oldugu sonucuna variyorlar. Bu gdrii§ en net bigimde ge^en yil Diinya Sosyalist Sistemi Enstitiisu'nden A. Migranyan ve I. Klyamkin tarafindan ifade edildi. Migranyan, 'eger bizim liderimiz (Gorbatov) de Macaris-


tan'da Janos Kadar ve (^in'de Deng Xiaoping'in yaptigi gibi idari yontemlerle giiciinii arttirmi§ olsa iyi ederdi1 derken, Klyamkin S o y le s o r u y o r d u : "Bir reformcu piyasadan yana oldugunu ilan etse ne olur? Bu i j kitlelere dayanarak ba$arilabiiir mi? Agik ki bajarilam az, giinkii niifusun yiizde 80'i kabul etmeyecektir. Qiinkii sonugta

piyasa

gelire

gore

farklila§an

tabakalar

demek-

tir...D o layisiyla ciddi bir reformcu bu konuda ba$ari igin kit­ lelere g iivenem ez ."236

Boris Kagarlitskiy bunu 'piyasa Stalinizmi' olarak isimlendiriyor.237 Ancak, yeni otoriter ydnetim giri§imlerinin ideolojik 6 rtii olarak agik Stalinizmi kullanmalari olasiligi oldukga dii§iik. Eski diizene duyulan tepki buna izin vermeyecek kadar buyiik. THer durumda otoriter yeniden yapilanmacilarin kendilerine temel edinmek igin tutabilecekleri birgok yol var. Gegmi§, yajayanlann beyninde bir kabus gibi duruyor ve gegmij, omurgasiz politik giiglerin kullanmaya kalkacaklari birgok dnyargi barindiriyor: Bulgaristan'daki Turk dii§manligi, Romanya'da Macar, Macaristan'da (^ingene dii§manligi, SSCB'de biiyiik Rus §ovenizmi ve hemen her yerde Yahudi dujmanligi. Pekala bir yandan anti-komiinist bir mesaji telkin eden, bir yandan da otoriter ve 'diizeni' saglamak igin eski giivenlik kuvvetlerinin kalintilanyla galijmaya hazir yeni politik olu§umlar ortaya gikabilir.


SOSYALiST MUHALEFETLERiN iN§ASI Dogu Bloku devletlerinde sosyalizmin Stalinizm ile yaygin bigimde 6 zde§le§tirilmi§ olmasi, gergek sosyalistlerin dinleyici bulmasim oldukga zorla§tiriyor. Kizil bayragi bir toplama kampmin tepesinde sallamrken gormu§ olan i§giler, $imdi bu bayra­ gi ellerine alip ne§e ile sallamiyorlar. Ayrica, sosyalist muhalefet eski tek parti rejimleri altinda, Bati'dan bir miktar yardim ve koruma alan liberallerden gok daha fazla baski gordti. Ve sonugta her ne kadar gergek sosyalistlerin olu;turdugu gruplar var olsa da, bunlarm sayilari ve etkileri fimdilik kugtik. Ancak, devlet kapitalizmi ile gokuluslu kapitalizmi birbirine eklemleme surecine kar§i direni$in ortaya gikmasi kagimlmaz. Bu direnif ug ana kaynaktan gelecek. Birincisi, eski tek parti rejimlerine karji mucadelenin yukiinu geken radikal demokratlarin direni§i olacak. Bunlar, mevcut konumlarina nomenklatura iginden yukselen burokratlarin, bir ideolojik maskeyi atip bir digerini takarak yerlerinde kalmalarindan memnun olmayacaklar. Siyasi polisin dagitilmasini talep etmeye devam edecekler. Basin yaym araglarmi kontrol eden eski parti yapilarinm yerlerini, iginde eski parti uyelerinin gokuluslu sermaye ile birlikte en azindan eskisi kadar siki bir kontrolu ellerinde bulunduracaklari yeni yapilara birakmasindan ho§nut olmayacaklar.238 Pasi/ist (barij hareketi) ve ye§ilci du§uncelerden etkilenenlerin,, kapitalizmin yeni bigiminin eski ordulara dayandigini ve gevreyi kar igin kirletmeye devam ettigini kejfetmesi uzun surmeyecek. Romanya'da $imdiden Aralik Devrimi'ni yapanlarla iktidara gelenler arasinda keskin gati§malar ya§amyor. Polonya'da sokaklarda polisle anarjist, pasifist, ye§ilci ve Polonya milliyetgisi du§uncelerin degijik bilejimlerinden etkilenen gengler arasinda


tekrarlanan £ati§malar oluyor. ^ekoslovakya'da Sivil Forum'un tabandaki birgok iiyesi radikal demokrasi slogamm ve televizyondan ijyerlerindeki ve yorelerdeki Sivil Forum §ubelerine, 'turn ekonomik anlajmalari menejerlerle beraber imzalama hakki igin bastirmak gibi sahte-devrimci yontemlerden ka^inma'239 ?agrisi yapan Petr Pithart gibi liderlere kulak asmayacak kadar ciddiye aldilar. Dogu Almanya'da Yeni Forum gibi eski muhale­ fet gruplarinda faaliyet siirdurenler, nomenklatura'nin Bati Al­ man sermayesi ile baglantilar kurdugunu ve sokak gosterilerinin Bati ile birle§me yanlilarinca devralindigmi gormekten son derece ho§nutsuzdular. Macaristan'da Hiir Demokrat Partisi igindeki piyasa yanlisi radikal demokratlar, daha otoriter ve piyasa yanlisi ideolojiyi savunan politik partilerin eski nomenklatura uyeleriyle birlikte manevra yapmasina jiddetle tepki gosterdiler. SSCB'de i§Ier gok daha karma§ik, gunku eski iktidar partisi halen ba§ta ve radikal demokratlar hem Parti hem de Temsilciler Kongresi'nin mevcut ulusal yapilari ignde azinliktalar. Gor­ batov ile ilgili illuzyonlarin dagilmasi, genellikle piyasa yonunde daha keskin bir donu; isteyenleri populerle§tiriyor. Hem Yeltsin etrafinda grupla$an temsilcilerin hem de yari-legal De­ mokratik Birlik'in durumu boyle. Yine de piyasadan en fazla yararlanacak olanlarin (yani ijletme patronlarmin) neden demok­ rasi degil de otoriterizmden yana olduklarini ve neden Batili liderlerin Gorbagov'u ba§ta tutmak igin ellerinden geleni yaptiklarini sormak gerekiyor. ikincisi, kapitalizmin yeni bigimine kar§i etnik azinliklarin milliyetgi tepkileri sozkonusu. Devlet kapitalizmi ile gokuluslu kapitalizmin biraraya geli§i, her ulke igndefki ekonomik geli§menin bolgeler arasi ejitsizligini olsa olsa arttirabilir. Etkili 50 kuluslu rekabet, iiretimin belli cografi bolgelerde (genellikle en geli§mi§ bolgelerde veya yabanci iiretim ve pazar faaliyetlerine en yakin olanlarda) diger bolgelerin geri kalmasi pahasina yogunla$tirilmasmi gerektirir. (^okuluslu baglantilara en agik olan Yugoslavya'da bunun sonu^lari gorulebilir: Avusturya ve italya sinirindaki Slovenya'da ki§i ba§ina ulusal gelir Sirbistan'dakinden iki kat fazla, guneydeki Kosova'da ise bu rakam


Sirbistan'dakinden ug kat daha azdir. Benzer bir gelijme mantigi Cekoslovakya'mn Slavca konu§ulan bolgelerini, SSCB'nin giiney cumhuriyetlerini (Ermenistan'dan Kazakistan'a) ve Orta Rusya'nin geni? diizliiklerindeki Rusga konu§an niifusu agliga mahkum ederdi. Ayrica, bu mantik Dogu Avrupa devletlerinin daha az geli§mi§ olanlarinm da durumunu iyice kotiile§tirirdi. Avrupa Toplulugu iginde jimdiden gorece daha geli§mi§ olup Topluluga uyum saglama olasiligi bulunanlar ve en iyimser §ekilde yava§ geli§en bolgeler, ki bunlara ancak 'yardimla§ma' statusu tamnabilir, arasinda bir ayrim yapiliyor. Sonugta, geride kalanlar arasinda ulusal dezavantaj duygulari yaratilmi§ olacak. Kitleler arasinda piyasa ile ilgili illuzyonlar yaygin bir bigimde gozulebilir. Egemen biirokrasinin ve entelektiiellerin yerel kesimleri bu duygulari kendi konumlarmi yukseltmek igin kullanabilirler. Milliyetgilik dalgasinin zaten giindemde oldugu Yugoslavya ve SSCB'de bu tiir girifimler hem merkezi giice kar§i ulusal isyanlara hem de etnik topluluklara yonelik saldirilara yol agar. Clgiincii ve potansiyel olarak en onemli direni§ ifgilerden ge­ lecek. Piyasa uygulamalarimn en yaygin oldugu Yugoslavya 1987 ve 1988'de muazzam grev dalgalari ya§adi. Dogu Almanya'da temel mallarin fiyatlari Bati Almanya diizeyine gikartildiginda grevler kagimlmaz olacak. Bulgaristan'da §ubat'ta 'gig gibi biiyiiyen bir madenciler grevi' ile beraber 'yiikselen grev dalgalari1 ya§andi .240 ^ekoslovakya'da aday federal ba$bakan ^arnogursky 'bir­ gok i§letmeden gelen anar§i raporlari'ndan241 bahsederek ikaz etti. Polonya'da yil ba§inda halen Dayanifma^ bakanlarina buyiik bir baglilik olmasina ragmen madenlerde de grev vardi. En onemli grevler 1989 yazinda SSCB'deki madenci grevleriydi. Grevin bajladigi Shvyaskov'daki ilk talepler tamamen ekonomikti: maden ocaginda dogru diiriist bir kantin servisi, da­ ha sicak tutan ki§lik giysiler, ayda 800 gram sabun. Fakat grev­ ler yayildiktan sonra gok daha genif gaptaki ho§nutsuzluklarin yogunla§tigi bir odak haline geldiler. Ho§nutsuzluk hem Gorba­ gov'un reformlarimn simrliligindan hem de gittikleri yonden


,

kaynaklaniyordu. Kemorovo eylem komitesi ba§kam Volkov madenlerinden bir elektrikgnin soyledigi gibi, "Yeni ekonom ik yonetim kofullari altinda if^ilerin <;ali$ma kofullarinda bir degi$iklik olm am asina ragmen i$ 90 k daha yogunlafti. Harcanan fiziksel emek arttik^a yukselmesi gereken ucretlerde boyle bir gelifm e goriilm edi ."242

Pankartlardaki sloganlar ekonomik ve politik talepleri yansitmaya ba§ladi: 'kahrolsun burokratlar', 'gece i^in yuzde 40, ak§am i?in yuzde 20 ucret artiji.'243 Kisa siirede ba§ka talepler one surulmeye ba§landi: daha yiiksek emeklilik maa§i, tatillerin uzatilmasi, annelik izninin uzatilmasi. Resmi basinin roportaj yaptigi madenciler ofkeyle kendi ya§am ko§ullariyla patronlarinki arasindaki farktan yakiniyorlardi. Madencilerin hi£ bir zaman seyahat kartlari olmamijken 'turn idari aparat sik sik seyahat ediyordu'244; 'oblast parti liderleri iyi binalarda ya§iyor‘ iken kendileri 'kimyasal artik ruzgarlari altindaki egreti barakalarda kaliyorlardi.'245 O^uncu haftaya gelindiginde Donbass'taki bazi grevciler, parti uyeleri ign ozel magazalar turunden turn resmi ayricaliklara derhal son verilmesi, yeni ve daha demokratik bir anayasa ve bagimsiz sendika kurma hakki istiyorlardi. Grevlerin derhal net ve simf bilin^li bir perspektife ula§tigini dujunmek yanli§ olur. Birgoklari madencileri her nasilsa diger i§£ilerden farkli ve daha ileri olarak gordu. Geni§ destek goren ilk taleplerden biri, tek tek ocaklar veya bolgeler i^in mali otonomi talebiydi, boylece sagladiklari karlari dogrudan ucret arti§ina ve ko§ullarin iyile§tirilmesine harcayabileceklerdi. Ancak somuruye meydan okumayi hedefleyen bu talep, Donbass'taki daha eski, verimsiz ve du§uk karli madenlerde gali§an i^ilerin zararina kullamlabilirdi. Karaganda'da grev komitesi toplantilarina katilan Boris Kagarlitskiy §oyle diyordu: '*i§q:i sinifinin simf bilincinin diizeyini abartmamamz gerekiyor. If?i smifi hareketinin heniiz ilk basam aklarindayiz. M a­ denciler kimi zam an oldukga grupguydular, ornegin ba§ka gruplardan ij^ilerle d ayanijm ayi reddettiler. O te yandan insanlarin nasil hizla ogrendigini gormek etkileyiciydi.


En Onemli jeylerden birisi m adencilerin greve giktiktan son­ ra giiglerinin farkina varmaya bajlam alari. Bu, onlann giderek daha az algakgdniillii olm asim , giiglerini politik, ekono­ mik ve sosyal olarak giderek daha gok kullam labilm elerini saglayacak. Bu gok onemli bir d egijim , i$gi smifi yillardir dogru durust bir bajari kazanm am ijti. §im di Gorbagov ve liderlik hig bir je y bajaram azken, onlar bajarabilir .1,246

Sonugta, grevciler Gorbagov'un ve Rijkov'un vaadlerini alarak i§e geri donduler, ancak bu vaadler henuz yerine getirilmedi. Vorkuta'daki madenciler Kasim'da yeniden greve giderek durumu protesto ettiklerinde grevleri ba§ka yerlerden aktif destek almadi ve Gorbagov'un yeni grev kar§iti yasasi kar$isinda gozuldu. Yaz grevleri Gorbagov tarafindan ulusal mucadelelerden bile daha buyiik bir tehdit olarak goriildii. Gorbagov Yiiksek Sovyet'e §unlari soyluyordu: "Bu

herhalde dort yillik yeniden yapilanm a surecinde iilke-

m iz agisindan ortaya gikan en biiyiik tehdit. ^ernobil ve ba$ka birtakim jan ssiz o laylar ya$adik, ancak bu olayin digerlerinin iginde en ciddi ve en zoru olarak altini giziyorum .1'247

Dogu Avrupa devletlerindeki sosyalistlerin en biiyiik umudu, bu tiir i§gi sinifi miicadelelerinin kaginilmazligidir. I§giler en ba§indan sosyalist dii§iincelerle yola gikacaklari igin degil. Birgogu ba§langigta kendilerini radikal demokratlarla (ve azinliklar igindeki ulusal hareketlerle) birlikte tanimlayacaklardir; hatta kiigiik bir kismi parti muhafazakarlarmin demogojisinden bile etkilenebilir (bu olasilik reformcu aydinlar tarafindan fazlasiyla abartiliyor). Eski diizene duyduklari nefret, i§gileri, kendilerini sosyalist olarak isimlendirenlere kar§i guvensiz kilacaktir. Ancak, radikal demokratlarm i§giler arasinda orgutlu destek yaratma gabalari, devlet kapitalizmini piyasa ile gokuluslu kapitalizme entegre etmeye olan bagliliklari yiiziinden zarar gorecek. Bu konumlari radikal demokratlari, i§letmeleri yonetenlerle gali§anlar arasinda buyiik e§itsizliklerin zorunlu oldugunu kabul etmeye gotiiriiyor. Onlarin e§itsizliklere tek itirazlari, bunlarm


piyasa degil de, nomenklatura ili§kilerinden gelmesi. Bu, yine i§£ilerin maddi ko§ullarinm iyilejtirilmesi i^in yeterli kaynak olduguna inanmalari248 ve dolayisiyla, 'if^iler yalnizca politik talepler i^in tnucadele etmelidirler' diyerek bu tiir istemlerle orta­ ya gkan grevleri desteklemekte tereddiit etmeleri demek. Radikal Demokratlarin i§£ilerin problemlerine yakla$imi (diinyanin her tarafindaki yaygin 'bizim ijgilerimiz nasil cali§ilacagini bilmiyorlar1 jeklindeki orta simf soylemini benimseyip), if^ilerin daha fazla £ali$masi gerektigi ve bunun sonugta yajam standartlarinda bir artif saglayacagi bigiminde olacaktir. Polonya'daki Dayamjma dam$manlari koalisyon hukumetinin kurulmasindan once de sonra da grevlere karji giktilar. Cekoslovakya'da Kasim'daki politik degifim sirasinda Sivil Forum'un en taninmif uyeleri, if^ileri yalnizca iki saatlik bir genel greve cagirdilar ve i^ilerden uretim kayiplarini bo§ zamanlarinda gah;arak gidermelerini istediler. SSCB'de Temsilciler Kongresi'nde Yeltsin etrafinda toplananlarin madenciler grevine tepkisi GorbaCov'unkinden pek farkli degildi. Yeltsin greve neden olan ko§ullari kinamaya hazirdi, ancak ardindan televizyona gkip i^ilere 'iilkeye ve halka kar§i ozel bir sorumluluk duygusu gosterip' i§e donmeleri ^agrisi yapti.249 Radikal demokratlarla i^ilerin mucadelesi arasindaki mesafe en canh bigmde SSCB'de kooperatifler tartijmasinda goriildii. Radikaller bunlari, kii^iik i§letme ve tek tek firma ideallerinin viicut buldugu, ulkenin sorunlarina sihirli bir §ifa olarak gordiiler. Pratikte kooperatifler orta simf ign pahali hizmetler iiretir ve i§giler bunlari alamazlardi. Bu kooperatiflerin becerisi, diikkanlarda bulunmayan mallari ele ge^irebilmeleriydi. Hi^ ku§ku yok, ijgiler kooperatifleri de, en az parti se^kinlerine hizmet veren ozel magazalari andiklari gibi ho;nutsuzlukla aniyorlar. Ekonomik konulardaki grevler, insanlarin birikmif ofkelerini milliyet^ilik kanallarina akitmaya galifanlar ign de sorunlar yaratiyor. Biiyiik i§letmelerdeki ifgiicii istisnasiz her yerde farkli milliyetlerden if^ilerden olu§uyor250 ve miicadele, farkli milliyetlerden i^ileri grev komiteleri etrafinda, azinhk uluslarin haklarini dikkate


alan gergek enternasyonalist perspektifi yukselterek birle§tirebilir. Ancak, Dogu Bloku devletlerindeki devrimcilerin, durumun kendilerine sagladigi avantajlardan yararlanabilmeleri igin once kendilerinin bazi onemli noktalarda net olmalari zorunlu. Birincisi, devlet kapitalizminden gokuluslu kapitalizme gegijin ileriye veya geriye dogru bir adim olmayip, aym duzlemde yana dogru bir hareket oldugunu kavramalari gerekiyor. i§gi simfinin biitunu igin (genijleyen sanayilerdeki vasifli kesim ko§ullarim iyilejtirmek igin daha iyi konumlanmij, rasyonalizasyona tabi sanayilerdeki kesim ise ko§ullarini daha kotule§mi§ bulsa da) degi§imin anlami somuruntin bir bigiminden digerine gegi§. Ne yazik ki, Dogu Bloku devletlerinde henuz bunu kavramami§ olan sosyalistler var. Bazilari Bati tipi kapitalizmini yanli§ bir bigimde 'tuketim toplumu1 ve 'demokrasi' ile tanimliyor (sanki bu terimlerden herhangi birisi yiginla 'ugiincu dunya 1 iilkesi ve yeni sanayile§en ulkelerin 'serbest pazar' kapitalizmlerinde uygulamyormu§ gibi) ve boylece piyasayi bazi jerhler koysalar bile kucak agilacak bir §ey olarak goruyorlar.251 Digerleri, sanayinin ulusalla§tirilmi§ olu$unu kendi iginde savunulacak bir §ey olarak goruyor ve temel gorev olarak 'ulusal mallarin' Bati gokuluslularina satilmasina direnmeyi252 veya Alman­ ya orneginde, Bati Almanya'nin yutmasina kar§i devleti bir butun olarak savunmayi onlerine koyuyorlar. Ancak devlet kapitalizmi ijgilerin mucadelesi yiizunden or­ taya gikmadi.253 §imdi kendisini tuketmij de olsa, kapitalist gelijmenin bir a§amasinda birikimin ihtiyaglarina bir yanit olarak ortaya gikti. §imdiki degi$imin demokrasiyle veya tuketicilerin ihtiyaglariyla da bir ilgisi yok. Gegi§ ya§amyor, gunku devlet ka­ pitalist nomenklaturanm uluslararasi rekabet karjisinda varligini surdurmesinin ba§ka yolu yok. Sosyalistlerin gorevi bir birikim modelini digerine kar§i savunmak degil, birinden digerine gegi§ giri§iminin yarattigi politik ve sosyal istikrarsizliktan yararlanarak kendi devrimci taleplerimizi ileri surmektir. Somut olarak bunuri anlami, i§gilerin, aydinlarin, ogrencilerin ve ezilen uluslarin eski devlet kapitalist duzene karji her tur-


lii mucadelelerini desteklerken, bu miicadelelerin devlet kapitalizminin iginde ^okuluslu kapitalizm geliftirmek isteyenler tara­ findan devralinmasina karji direnmek. Bu, aym zamanda, eski devlet kapitalistieriyle ittifak kurma tuzagina dujmeden, gokuluslu kapitalizmin yeni giiglerinin empoze ettigi rasyonalizasyona kar§i direnmek demektir. Muhafazakar biirokratlar; 'ozellejtirme tehlikesini1 ve ulkenin bir 'yenisomiirgeye' gevrilmesini onlemenin tek yolunun bu oldugunu iddia ederek, ifgileri ulusal sanayilerde ucret artifi talebini terketmeye ve uretkenligin arttirilmasi i?in ifbirligi yapmaya ?agiracaklardir. i§giler boyle bir handikapa du§erlerse, basitge daha yogun somuriiyii engellemek igin...daha yogun somiiruye izin vermif olacaklardir. Britanya'nm son 16 yildaki yeniden yapilanma deneyimi animsanmaya deger: Britanya Hava Yollari, Bri­ tanya Aerospace, Britanya £elik, Britanya Gemi Yapimi ve Aus­ tin Rover'in menejerleri ij^ilere 'ulusallajtirma ijine ortak olmalari' gagrilari yaptilar. Yaygin fabrika kapatma ve iften gikarma programlarinin bu fekilde yiiriitulmesinden sonra, kendileri 6 zellejtirmelerden muazzam paralar kazandilar. Ornegin Polon­ ya'da piyasa taraftari bakanlarin planlari da tam boyle. Dam§manlardan biri, Stanislaw Gomulka 'kii^uk ozelleftirmelerden ba§layip, ajamali olarak Britanya modelini uygulamayi planladiklarini' soyledi.254 Politik krizden yararlanmamn bir yam da radikal demokratlann demokratik taleplerinin smirlarmi zorlamaktir. Bunlari yal­ nizca serbest se^imlerle sinirlamayip, sendika kurma, simrsiz grev ve gosteri hakki, baskici guglerin (siyasi polis, giivenlik polisi, gizli servis) tamamen dagitilmasi, bunlarla gegmijte ifbirligi yapmif herkesin devlet organlarindan ve ifletme menejerliklerinden uzakla§tirilmasi, basinin; hukumet, nomenklatura veya biiyiik ijadamlari tarafindan degil, basinda galijanlar tarafindan denetlenmesi konularim yiikseltmek gerekli. Bu, devlet kapitalizmine karji demokratik mucadeleleri, ^okuluslu kapitalizme karji demokratik mucadelelere ^evirmek ve ^okuluslu kapitalizmi diijman olarak goren radikal demokratlarin en ileri kesimini suregte kazanmak demektir.


Diger bir onemli nokta, devletin karakteridir. Dogu Avrupa'daki birgok sosyalist, mevcut duzeni daha adaletli ve verimli kilmak igin $emalar one surmektedirler. Bunlar, bitmez tiikenmez bir §ekilde, 'sanayi daha az israfli bir bigimde nasil yeniden orgiitlenebilir', 'i§gileri daha iyi gah§maya nasil ikna ederiz', 'pi­ yasa ile plamn dogru bile$imini nasil saglayacagiz' sorularmi tarti§iyorlar. Fakat tarti§maya, iginde bulunduklari en temel gergeklerden ba§lamiyorlar, yani smifh bir toplumda yajadiklan, siniflardan birinin digerinin pahasina oldukga rahat yajadigi (bu noktayi atladiklari igin ortaya i§gi kontrolu yerine 'toplumun kendi kendini yonetmesi' soylemi gikiyor), bdyle bir duzende devletin toplumun geri kajanindan yalitilmi; oldugu ve toplumsal uretimin buyiik bir kismini yuttugu ve 'uluslarin gikarlari' ve­ ya 'toplumun gikarlari1 soylemlerinin bu gergekleri gizledigi vb. Ulusal sorunun dogru bir kavram§ina, ancak devletin karakteri dogru anla§ilirsa varilabilir. Kendini varolan devletle §u ya da bu §ekilde birlikte tammlayan sosyalistler devletten kopmak isteyen uluslarin taleplerini 'i;gi sinifini bolecek1 talepler olarak gorme noktasina variyorlar. Varolan devleti bir simf devleti olarak pargalamak isteyen sosyalistler iginse, bu devletin tek bir kapita­ list devlet olarak kalmasi veya iki kapitalist devlete boliinmesi farketmiyor. Bizler, SSCB denilen Rus ulusal devletine tapinmiyoruz, ornegin Litvanya ulusal devletine de tapinmayacagiz. Fakat §unu biliyoruz ki, eger bir ulusal azinlik ezildigini hissediyorsa, bu ulusun i§gilerinin, gogunluk ulusun i§gilerinin miicadeleleriyle birlejebilmelerinin bir tek yolu vardir. £ogunluk ulusun i;gileri, en azindan bunlarin igindeki bilingli sosya­ list i§giler, sozkonusu bask in in devam etmesine kar;i olduklarini netge ortaya koymak zorundadirlar. Ezen ulusun i§gileri ulusal azinligin istedigi taktirde kendi devletini kurma hakkini, kurmayi segebilecekleri devlet bigiminden bagimsiz olarak desteklemek zorundadirlar. Azinlik ulus pekala hareketi kor bir vadiye siiriiklemeye gaIijan kiigiik burjuvazinin (veya kiigiik biirokrasinin) etkisinde olabilir. Fakat azinlik ulusun i§gileri ancak gogunluk ulus iginde,


ulusal baski ger^egine karji daha etkili bir mucadele yurutmeye hazir bir sosyalist i§g hareketi gorurlerse bu liderlerin etkisinden kurtulabilirler. Dogu Bloku devletlerindeki reform hiikumetleri ve radikal demokratlar, somuriinun olmekte olan devlet kapitalizmi bigminden gokuluslu kapitalizm bigmine gegje toplumsal istikrar ve yaygin refahin e§lik edecegi yanilgisi igndeler. Dogu Avrupa devletlerinde ilk adim olarak eski tek parti aygiilarimn gegje direnijinin ustesinden gelinmi; olsa da, onlerinde uzun bir ekono­ mik ve dolayisiyla politik ve sosyal uyumlula§tirma donemi var. Bu donem bitmeden, dunya gapinda yeni bir kapitalist yeniden yapilanma dalgasimn ya§anmayacaginm, ekonomik, sosyal ve politik altust olu§lara surukleyecek yeni basin^larin ortaya gkmayacaginm higbir garantisi yok. Ote yandan, SSCB'de henuz ilk adim tamamlanmadi. Gor­ batov ve etrafindaki grup kaostan korkarak ileri dogru adim atmakta tereddut ettiler, ama aym zamanda geri gidemeyeceklerini de biliyorlar. Eger devlet kapitalizmi kendisini gokuluslu kapitalizme donujturemezse, ger^ek sosyalist gii^lerin, kiiguk olsalar bile her §eye oynayabilecekleri, keskin toplumsal mucadelelerle dolu bir sure^teyiz demektir. Dogu Avrupa'da agk^a ve SSCB'de yari agk bir bigmde 'serbest piyasa', kapitalizmin tokuluslu bigmine ovguler yagdiran partiler mevcut. Eski politik aparatlarin kalintilari yeni partilerini kurarak, yeniden yapilanmanin bedelini ^ekenlere eski duzen altinda ^ektiklerini unutturmaya ^alijan demogojilerle kendi politik geleceklerini kurtarmaya ?ali$iyorlar. Irkglik ve etnik topluluklar ignde birbirine karji nefret propagandasi yapanlar; illuzyonlarin dagili$inm yarattigi olanaklari kullanmak ign hazir bekliyorlar. Ger^ek sosyalistlerin acil gorevi, kapitalizmin hem eski bigmine hem de yeni bigmlerine karji devrimci mu­ halefet temelinde kendi partilerini in§a etmektir. Temmuz-Aralik 1989


Dipnotlar 1. Financial Times, 24 O cak 1990. 2. Yeltsin'den alinti yapan Financial Times, 19 Ocak 1990. 3. Independent on Sunday, 3 §ubat 1990 4. Yorkshire bdlgesi sorumlusu Ramelson, bunlarin KomOnist Partisi'nden ihracindan dogrudan sorumluydu. Ramelson, 19 yil 6nce Mayis 1937'de Stali­ nist liderlerin anarjistler ve POUM'a karjt Barselona'ya gOnderdiji birlikler i^inde yer almi$ti. 5. alinti yapan Guardian, 13 Ocak 1990. 6. Morning Star, 19 Ocak 1990. 7. New Left Review 178, Kasim-Aralik 1989, 'temalar', redaksiyon kurulunun en tamnmi} entelektUeli Perry Anderson'un dOnya tapinda saga kayi} ola­ rak gOrdQgO $eyden Otiirfl duydugu kOtiimserlik sdylentilere konu oluyor.

8. BOtQnsel bir jekilde ilk kez Tony Cliff tarafindan Stalinist Rusya'nin Dogasi (Londra 1948) adli kitabinda, birtakim degi$lkliklerle Stalinist Rusya: Bir Marksist Analiz'de (Londra 1955) ve Rusya'da Devlet Kapitalizmi olarak (Lond­ ra 1974 ve 1988) (Metis Yayinlari, Istanbul, 1990) yeni baskisinda sunuldu. 9. Z. Medvedev, Gorbatov, Oxford 1988. 1 0 .1956'da Budape^te polis jefinin Andropov hakktndaki degerlendirmesi ifin bkz. S Kopacsi, O n The Side O f The Working Class (i&i Stnifinm Safinda), New York 1987. 11. J. Bloomfield'in derledigi, The Soviet Revolution (Sovyet Devrimi), Londra 1989. 12. T. Ali, Revolution From Above (Yukandan Devrim), s. 13, Londra 1988. 13. Labour Focus In Eastern Europe, Temmuz-Ekim 1987. 14. Londra'daki bir rOportajda, Ocak 1990. 15. Independent, 30 Haziran 1988. 16. Temsilciler Kongresi'nde yaptigi konufma, 26 Mayis 1989. 17. BBC monitor (TV ve radyo dinleme servisi) raporlari, Mayis 1979. 18. B. Kagarlitskiy'den aktaran Socialist Worker, 29 Mayis 1989.


19. bkz. BBC mon. raporlarinda Argumenty i facty editOru ile yapilan roportaj metinleri, 8 Aralik 1989. 20. Aktaran Helen Womack, Independent, 9 §ubat 1990. 21. Pravda, 6 §ubat 1989. 22. 18 Temmuz 1989 tarihli Plenum Toplantisi, BBC raporlarindan gevrilmi§ metin, 24 Temmuz 1989. 23. Ytiksek Sovyet 2-3 Ekim 1989, Sovyetin konu ustiine tartijmasi televizyonda gosterilmedi, bkz. Moscow News, 22 Ekim 1989. 24. Pravda, 21 Ekim 1989. 25. Temsilciler Kongresi 13 Aralik 1989, aynca bkz. 15 ve 16 Aralik BBC raporlan, Aralik 1989. 26. Konujma metni i^in bkz. BBC raporlari, 20 Aralik 1989. 27. Perestroyka adli kitabm 119. sayfasi. 28. Tariq Ali 1988 ba$inda yazdigi Yukartdan Devrim adli kitabinda son 15 sayfaya kadar ulusal soruna hi? deginmiyor, bu da Ermenistan'da milliyetgiligin aniden yukselijinin ardindan son bOlumiin alel acele eklendigi izlenimi veriyor. Ali onsozunde 'SSCB'nin par^alanmasmi', 'Amerika'nin £ilgin projelerinden biri1 olarak tammliyor, bkz. T. Ali, Onsfiz, s. 13. U ; yil Once Tajkent'e yaptigi resmi bir ziyaretin ardindan yazdiklari, Ali'nin Sovyet ger<;ekligi hakkinda ne kadar gergekgi oldugunu ve kavrayi} gucUnu gOsteriyor: "Sovyet Orta Asya'sinda dinin canlamji ile ilgili kesinlikle h i; bir kanit g&rmedim...Humeyni ti­ pi karijikliklardan bahsedip duran Bati 11 'analizciler' gergeklerden son derece uzaklar." 29. bkz. Ornegin Tony Cliff'in Rusya'da Devlet Kapitalizmi'nin turn baskilart, veya benim '70'lerin Penpektifi: Stalinist Devletler1, International Socia­ lism 42 iginde, Jubat/Mart 1970. 30. Bu iddialar Ornegin Guardian'da Martin Walker tarafindan hie bir elejtirel yorum yapilmadan yayinlandi. 31. bkz. G. J. Libaridian, The Karabagh File (Karabag Dosyasi), Cambridge Mass. 1988. 32. TASS raporu, aktaran Independent, 5 Mart 1988. 33. aktaran Independent, 3 Nisan 1988. 34. Independent, 16 Temmuz 1988. 35. Le Monde, 26 Temmuz 1988. 36. aktaran Times, 3 EylOl 1988.


37. TASS, 16 Aralik 1988. 38. Pravda, 16 Aralik 1988. 39. BBC'nin Ekim >988 yayin belgelerinde kurucu kongrelerin i;leyi$ine ilijkin detayli raporlar mevcut. 40. Gorbagov'un SBKP Merkez Komite toplantisinda yaptigi konujma, 25 Aralik, ayni kaynak. 41. Moscow News, 25 Ekim 1989. 42. TASS, 25 Ekim 1989. 43. Pravda, 2 Ekim 1989. 44. Izvestia, 5 ยงubat 1990. 45. 19 ยงubat 1990 Sovyet TV, bkz. BBC monitfir raporlari (radyo ve TV dinleme servisi raporlari) 22 Ocak 1990. 46. Kiev Radyosu, 15 Ocak 1990, aktaran BBC monitfir raporlari, 17 Ocak 1990. 47. TASS, 1 Jubat 1990. 48. Izvestia, 2 Jubat 1990. 49. Komsomolskaya Pravda, 11 Ocak 1990. 50. N. Mikhailov, Moskovskaya Pravda,18 Agustos 1989. 51. D. Granin, Moscow News, 17 Aralik 1989. 52. Sovyet TV 19 Ocak 1990, bkz. BBC monitfir raporu, 27 Ocak 1990. 53. Moskova Halk Cephesi'nin ilniformah bir asker tarafindan bajkanlik edilen bir kongresinde gfizlemci olarak bulundum. 54. Krasnaya Zvezda, 3 Kasim 1989. 55. Erivan Radyosu 29 EylOl 1989, bkz. BBC yayin raporlari 3 Ekim 1989. 56. A. Gelman, Moscow News iginde, 31 Aralik 1989. 57. Grevlerin, aktif olarak katilan Polonyali sosyalistlerin tartijmalari temelinde tam bir degerlendirmesi i?in bkz. Socialist Worker 27, Agustos 1988, 3 Eylfll 1988 ve 10 Eylfll 1988. 58. Bu rakami Polonya Sosyalist Partisi'nin (Demokratik Devrim) Varjova'daki bir Oyesinden aldim. 59. O zamanki muhalif Miklos Haraszti, Socialist Worker Review dergisine (Temmuz 1988), 15 Mart 1988'deki bir gfisteriye 10.000 kijinin katildigim sfiyledi.


60. Sunday Correspondent'daki yayinlanan makalesinde, 17 EylUl 1989. 61. Yaptiklari hazirliklara ilijkin bir degerlendirme igin bkz. Stem, 25 Ocak 1990. 62. Financial Times, 15 Ocak 1990. 63. Financial Times, 15 Ocak 1990. 64. Independent, 2 §ubat 1990. 65. Financial Times, 15 Ocak 1990.

66. Dogu Berlin'de yaptigim bir gflrOjmeden, 22 Aralik 1989. 67. aym Icaynak.

68. Bir gdrgQ tanigi, Rus i$galinin 21. yilddnOmU nedeniyle yapilan gfisteride 7-8000 kijinin oldugunu sflylGyordu, bkz. Socialist Worker, 26 Agustos 1989. 69. bkz. dmegin '£ek protestocular sessiz gogunlugu dahil etmekte bajartsiz oldu'. Financial Times, 30 Ekim 1989. 70. Prag'daki gflrC,memizden, 11 Aralik 1989. 71. aym kaynak. 72. bkz. Independent'deki rOportaj, 31 Ocak 1990. bkz. devlet gQvenlik sisteminin hem 'ortadan kaldinldigini' hem de 'yeniden drgOtlendigini' sdyleyen rapor, Prag radyosu 1 §ubat 1990, BBC monitdr raporlan iginde, 3 §ubat 1990. 73. Politbtiro'da ve Merkez Komitesi'nde olanlann bir degerlendirmesi igin bkz. Moscow News, 7 Ocak 1990. 74. Yeni liderligin ekonomik krizi degerlendiriji igin bkz. Trud'daki makale 1 Aralik 1990, BBC belgelerinde (14 Aralik 1989) Ingilizce tercumesi mevcut. 75. Degerlendirmeler igin bkz. BBC'nin Dogu Avrupa, 19 ve 28 Aralik 1989 monitdr raporlan. 76. O tarihte Qlkede tek bir Batili gazeteci bile yoktu. Ben 21-22 Aralik olaylarim kendisi videoya geken bir Romanyali'nin gektigi filmlere dayaniyorum, bu filmier BBC'nin 8 Ocak 1990 tarihli Panorama programinda kullamldi. 77. New Left Review 50,1967. 78. Qutrieme International, ann£e 14,1956, nos 1-3. 79. E. Mandel, La Crise,1978, s. 161, p 5. 80. Trotsky, The Class Nature of The Soviet State (Sovyet Devleti'nin Simf Dogasi), Londra 1962. 81. Trotsky, In Defence O f Marxism (Marksizmin Savunmasi), New York


1973, s. 14. 82. Trotsky,*'The War and The Fourth International' (Savaยง ve DOrduncu Enternasyonal), Yazilar 1939-40 iginde, New York 1973. 83. E. Mandel, Beyond Perestroika (Perestroyka ve Otesi), Londra 1989, s. 34. 84. T. Ali, Revolution From Above (Yukartdan Devrim), s. 80. 85. B. Rizzi, Bureaucratisation O f The World (Diinyanin Burokratiklejmesi), Londra 1985, s. 87.

86. M. Schachtman, The New International (Yeni Enternasyonal), Ekim 1941, s. 238 ve Ifti Partisi'nin Historic Documents Bulletin I (Tarihi Olaylar Bulteni), 1944, her ikisi de R. Dunayevskaya'nin Devlet Kapitalizmi ve Marx'in Humanizmi veya Felsefe ve Devrim yapitinda aktariliyor, Detroit 1967, s. 18, p.19. 87. M. Rakovski, Towards an Eastern European Marxism (Dogu Avrupa Marksizmine Dogru), Londra 1987, s. 103.

88. age., s. 1 0 1 . 89. G. Bence ve J. Kis, 'After The Break' (Aradan Sonra), F. Silnitsky, L. Silnitsky ve Karl R. Reyman'm hazirladigi Communism and Eastern Europe i(inde, s. 140. 90. M. Schachtman, The Bureaucratic Revolution (Burokratik Devrim). 91. 'Bir SSCB ekonomi politigine dogru', Critique, no.18, bahar 1973, s.

22. 92. Sosyalist Ijgi Partisi'nin yillik tartijma haftasi Marksizm'de Aleks Callinicos ile tarti^ma, 1981. 93. The Soviet Union Demystified iginde, Londra 1986. 94. F. Furedi, age., s. 100. 95. age., s. 102. 96. age., s. 117. 97. age., s. 172. 98. age., s. 159. 99. age., s. 67. 100. CIA Istihbarat Rehberi'nde, Revisiting Soviet Economic Performance Under Glasnost: Implications for CIA Estimates, Washington 1989, s. 10. 101. Birisinin Ticktin'e 1958'den kalma ju dizeyi hatirlatmasi gerekiyor:


'Du$en bir yildiz yakala ve cebine koy, ABD'ye gflnder.'

a

102. Economist, 9 Nisan 1988. 103. M. Walker, 'Ne Yapmali?', Marxism Today, Haziran 1988, J. Bloomfield'in age. iginde yeniden basildi. 104. CIA, age., beige. 105. M. C . Kaser, derl. An Economic History of Eastern Europe iginde c 1, s. 8, Londra 1986. 106. age. 107. Tahminler Kaser tarafindan aktarilmaktadir, age., s. 9. 108. age. 109. T. Cliff, Rusya'da Devlet Kapitalizmi, Metis 1990. 110. T. Cliff, The Class Nature of People Democracies (Halk Demokrasilerinin Sinif Dogasi), Londra 1950, Neither Washington Nor Moscow iginde yeni­ den basildi, Londra 1982, Y. Gluckstein (Cliff), Stalin's Satellites In Eastern Eu­ rope (Dogu Avrupa'da Stalin'in Uydulari), Londra 1952, ve Chris Harman, Class Struggles In Eastern Europe (Dogu Avrupa'da Sinif Mucadeleleri), Londra 1989 (dnceki baskisinin ismi Bureaucracy and Revolution in E. Europe, Londra 1974). 111. Y. Gluckstein (T. Cliff), Mao's China, Londra 1957, N. Harris, The Mandate of Heaven. 112. T. Cliff, 'Deflected Permanent Revolution', Neither Washington nor Moscow iginde, (Turkge'de, Sosyalizmin Krizine Marksist Yanit makale derl. i(inde, £in-Kuba Siirekli Devrim adiyla basildi, Koral yay. 1990). 113. Trogki'ye gftre 'egemen kast' ile ijgi kitleleri arasindaki bfllunmeyi yaratan, tiiketim gemberinde ne oldugu idi. Mandel'e gdre 'Uretimi maksimize etmek igin... Sovyet biirokrasisirtin ustOnde hig bir ekpnomik baski yok...', The Inconsistencies of State Capitalism (Devlet Kapitalizmin Tutarsizliklari), Londra 1969. 114. Mandel 'planli bir ekonominin i( mantigi, uretimin maksimuma £ikarilmasini ve kaynak kullaniminm optimizasyonunu gerektirir' diyerek kendisinin, 'Sovyet burokrasisinin f iktiyi maksimize etme ydniinde hi( bir zorlama hissetmedigi' teziyle telijiyor. Ayrica, birikimin kapitalizm dncesi toplumlarda varoldugunu ve sosyalizmde de var olacagim ileri suruyor, Mandel age., Ticktin, yiiksek bir birikim oraninm Rusya'nin dnemli bir dzelligi oldugunu belirtir, an­ cak bunun kapitalist ekonominin bir dzelligi oldugunu inkar eder. 115. K. Marx ve F. Engels, Manifesto of The Communist Party (Komunist Manifesto), Collected Works (Toplu Eserler) iginde cilt 1, Moskova 1962, s. 37.


116. age. 117. V. Selyunin, Sotsialistischeksaya Industria, 5 Ocak 1988, Ingilizcesi Current Digest of The Soviet Press iginde, 14 §ubat 1988. Ayrica bkz. A. Zaic­ henko, 'How to divide the pie' Moscow News, 24, 1989. 118. K. Marx, Kapital cilt 1, Moskova 1961, s. 648-652. 119. Ornegin bkz. G. R. Feiwel, 'The Standart of Living', Osteuropa Wirtschaft, §ubat 1980 ifinde. 120. Sayilarin diizeltilijinin bir agiklamasi i^in bkz. Kaser ve Radice, age. 121. J. Fekete, Gossman (derl.), Money and Plan i;inde. 122. C. Boffito ve Foa, La crisis del modello sovietico in Cecoslovacchia'mn dnsdziinde verilen rakamlar, Turin 1970. 123. M. Kaser'in verdigi sayilar, Comecon, Londra 1967, s. 140. 124. General Babyev'e gore, aktaran BBC monitor raporlari, 4 §ubat 1990. 125. CIA ag beige. 126. Silah iireticileri arasindaki rekabetin yalnizca kurgu oldugu ABD ka­ dar SSCB i^in de dogru. Aym zamanda SSCB'nin silahlarinin bir kismi da satiliyor ve SSCB diinyanin ikinci biiyiik silah ihracatcisi. 127. SSCB'yi kapitalist olarak gOrmeyenler, 'ifci smifi'ndan genellikle herhangi bir a^iklama yapmaksizin bahsediyorlar. I$gi sinifi yalnizca kapitalist iiretim bigiminin Ozgul bir urunudiir. 'Yeni simf teorisyenlerinin mantiken 'devlet kOleleri' gibi bir terim kullanmalari gerekir. 128. En yiiksek tahmin, eski muhalif ve }imdi Gorbatov destekgisi olan R. Medvedev'e ait. 129. F. Engels 'Letter to Danielson', aktaran Rosdolvsky, The Making of Marx's Capital, cilt 2, Londra 1989, s. 463-4. 130. N. Bukharin, Imperialism and the World Economy (Emperyalizm ve Dunya Ekonomisi), Londra 1972 ve V.l. Lenin, Imperialism, The Highest Stage of Capitalism (Emperyalizm, Kapitalizmin En Qst Ajamasi). 131. Aktaran M. Haynes ve P. Binns, 'Eastern European Class Societies' (Dogu Avrupa Sinifli Toplumlari), International Socialism 7, Ki$ 1979. 132. A. D. H. Kaplan, The Liquidation of War Production, New York 1944, s. 91. 133. Kaser, age., s. 4. 134. G. Ranki ve J. Tomaszewski, 'The Role of the State in Industry, Ban­ king and Trade', M. Kaser ve E. Radice1in derl., Economic history of Eastern Eu­


rope iginde, cilt 2, s. 4. 135. Ranki ve Tomaszewski age., s. 29 ve 45-7. 136. Kaser, Introduction (Sunuj), age., s. 7. 137. A. Zauberman, Industrial Growth in Poland, Czechoslovakia and East Germany 1937-62, Londra 1964. 138. Kaser, Introduction, age., s. 190 ayrica Brus, Kaser ve Radice'in ag derlemesi icinde s. 612-4. 139. Kaser, Introduction, age., s. 1. 140. Oscar Lange, ‘Belgrade Lecture of 1957', aktaran Kaser, age., s. 15. 141. Bu tartijmanin bir dokumu i;in bkz. Brus, age., s. 612-614. 142. Sayilari veren B. Arnot, Controlling Soviet Labour, Londra 1988, s. 25-26. 143. Kaser, Introduction, age., s. 1, verdigi sayilar Dogu Almanya'yi kapsamiyor. 144. W. D. Connor1in verdigi sayilar, Socialism's Dilemmas: State and So­ ciety in the Soviet Biock (Sosyalizmin ikilemi: Sovyet Blogu'nda devlet ve toplum), New York 1988, s. 144. 145. Aktaran Connor, age., s. 149. 146. Dogu Avrupa'ya yiinelik tahminler igin bkz. age., s. 149. 147. £ali$malar, aktaran age., s. 89. 148. Sayilar, aktaran age., s. 96. 149. Cali$malar, aktaran age., s. 97. 150. Aktaran age., s. 98. 151. Marx'in terimleriyle, i;giicunii uretmenin tarihsel ve kulturel olarak belirlenmij maliyeti artar. 152. Marx'in terimleriyle, onlari gegim araglari iistundeki her turlii kontrolden 'muaf-Ozgur' emekgilere gevirir. 153. Veya Marx'in ele aldigi jekliyle, sermayenin artan organik korijpozisyonu, k i r oranimn diijmesi egilimine yol agar. Marx'in bu konu'daki ;ali;malari iistiine degijik tartijmalar igin bkz. C. Harman, Explaining the Crisis (Krizin A(iklanmasi), Londra 1984, bdlum 1. 154. Sayilari veren K. Fitzlyon, Soviet Studies, Yaz 1969, s. 179. 155. Hem resmi rakamlari hem de Bati tahminlerini aktaran CIA, agd. 156. Bu garip deyim Buharin tarafindan, devlet kapitalizmlerinden olujan

I


dunya sisteminin gelijkilerini tanimlamak igin kullanilmijti. bkz. Economics of the Transformation Period (Gegi$ Ddnemi Ekonomisi), New York 1971. 157. Sayilari veren N. M. Bailey, 'Productivity and the Services of Labour and Capital', Brooking Papers, 1981:1, s. 22. 158. ABD ekonomisindeki durgunluk (stagnasyon) hakkindaki giincel teorilerin altinda yatan, bu olgunun arripirik gfizlemleridir. Ornegin J. Steindl, Ma­ turity and Stagnation in American Capitalism (Amerikan Kapitalizminde Olgunluk ve Stagnasyon), Londra 1955 ve P. Baran ve P. Sweezy, Monopoly Capital (Tekelci Sermaye). 159. Bu konu QstQndeki tartijmalar igin bkz. M. Kidron'un ve benim makalelerim, International Socialism (ilk seri) 100. 160. Bunlarin bir degerlendirmesi igin, bkz. $u anki analizin ilk versiyonlarindan birini kullanan T. Cliff, 'Crisis in China', International Socialism (ilk seri) 29,1966, Neither Washington Nor Moscow iginde yeniden basildi, s. 143-165. 161. bkz. Chris Harman, 'Cuba the End of a Road' (Kiiba, Bir Yolun Sonu), International Socialism (ilk seri) 45, Ekim/Kasim 1970. 162. Hesaplamalar M. Kidron'da, 'Memories of Developmert', Capitalism and Theory (Kapitalizm ve Teori) iginde, Londra 1974, s. 172. 163. age., s. 171. 164. age., s. 172. 165. Kidron'un son derece dogru bir tartijmadan hatali olarak gikardigi sonug budur, age., s. 173. 166. Bu olaylann tarn bir degerlendirmesi igin bkz. benim Bureaucracy and Revolution in Eastern Europe, giincelle$tirilmi$ olarak Class Struggles in Eastem Europe ismiyle yeniden basildi (1982 baskisinda Cekoslovakya ile ilgili bolumler 8zetlenmi$ durumdadir). 167. C. Hannan, 'Prospects for the Seventies, The Stalinist States' (1970'ler igin Perspektifler, Stalinist Devletler), age. iginde. 168. Sayilari veren Jiri Kosta, Nove, Kohmann ve Seidenstecker'in derledigi The East European Economies in the 1970s (1970'lerde Dogu Avrupa Ekonomileri), Londra 1982, s. 36. 169. Gierek, konujmamn metni Gierek'in Face aux grevistes de Szcsecin iginde, Paris 1972, s. 37. 170. Kuron ve Modzelewski, A Revolutionary Socialist Manifesto (Open Letter to the Party), (Devrimci Sosyalist bir Manifesto-Partiye Agik Mektup), 1965 basimi, s. 37 ve 30.


171. 1970'lerin ortasinda yazdigim bir makalede yajam standartlarindaki iyilejtirmenin ne kadar sinirli oldugunu kanitlamak igin resmi rakamlarla epey ugra$mak zorunda kalmi$tim,bkz. 'Poland and Crisis of State Capitalism: part two' (Polonya ve Devlet Kapitalizminin Krizi: bolum iki) iginde 5 numarali dipnot, International Socialism (ilk seri) 94. 172. Bu girijimlerin detaylari igin bkz. age., s. 29 173. International Herald Tribune'e gore, 17 Agustos 1976. 174. Sayilari veren Financial Times, 19 Ocak 1990. 175. bkz. Srnegin A. Nove, The Economics of Feasible Socialism, Londra 1983. 176. Bu tur tahminler i<pin bkz. Class Struggles in Eastern Europe (Dogu Avrupa'da Simf Mucadeleleri) referanslar, Londra 1983. 177. Moscow News (Moskova Haberleri), No: 24, 1989. 178. Son haftalarda Bati basini Dogu Avrupa ve Bati Avrupa yafam standartlarmm, 'gergek' (resmi olmayan) ddviz kuru uzerinden hesaplanan ucretler temelinde sagma karjilajtirmalariyla doluydu. Birgok temel gida maddesi, bira, konut ve isitma maliyetleri gibi dnemli alanlarda Dogu Alman ve Cekoslovak ijgileri her turlii kar;ila$tirmada gayet iyi durumdalar. Ornegin bira i(in Dogu Al­ man Marki Bati Alman Markinm ii( kati degerde Cgergek' ddviz kuruna gore ilki ikincisinin sekizde veya onikide biri olarak hesaplamyor). Dogu Alman ve Qek i$cilerinin kaybettigi alanlar, giyim e$yalari, elektrikli ejyalar ve araba gibi, alabilmek igin i^ilerin Bati'ya oranla 50k daha uzun sure (ali;masi gereken mallar. Alkollu igecekten ete, kaliteli giysi ve elektrikli mallara dek birgok $eyi zorlukla alabilen Rus i§gisi igin ijler 50k daha kdtii. 179. Makalemin temel savi buydu, 'Poland and Crisis of State Capitalism', International Socialism (ilk seri), 93 ve 94. 180. C. Harman, Class Struggles in Eastern Europe, s. 332. 181. Pravda, 5 Nisan 1988. 182. N. Rijkov, SBKP 27. Kongresi'ne sunulan, ekonomik ve sosyal gel 15me uzerine taslak raporu. 183. SBKP Merkez Komitesi'nin 19. Parti Konferansi igin Perestroyka ile il­ gili karari. 184. Pravda, 22 Agustos 1985. 185. Ekonomik yeniden yapilanma nedeniyle toplam tenkisatlarin sayisal tahminini veren Pravda, 21 Ocak 1988. §imdiye kadarki toplam ijten gikarmalarin sayisini veren Moscow News, 3 Eylul 1989. Moscow News ayrica, Prav-


da'dan i$sizligin yalnizca Orta Asya ve Kazakistan'da 6 milyon oldugunu sfiyleyen bir alinti yapiyor. 186. Metin BBC monit&r raporlarinda, Ocak 1989. 187. BBC monitor raporlarinda, §ubat 1989. 188. Pravda, 14 Temmuz 1988. 189. London Review of Books iginde bir soyleji, Kasim 1988. 190. Izvestia, 10,1988. 191.

Ozel konferans igin Merkez Komite karari, BBC monitfir raporlarin­

da, Haziran 1988. 192. Sovyet televizyonu, 17 Ocak 1989, metin BBC monitfir raporlarindan, Ocak 1989. 193. Pravda, 11 Mayis 1988. 194. Hukumet kararlari igin bkz. Rijkov'un Sovyet ekonomisi hakkinda Temsilciler Kongresi'ne verdigi rapor, TASS, 13 Aralik 1989. Ryzkov'a yfinelik 'kumandaci yfintemleri giiglendirme' elejtirileri igin bkz. 23 halk temsilcisinin agiklamasi Komsomolskaya Pravda,12 Aralik. Popov, Cemiyakov ve Yeltsin'in Temsilciler Kongresi'ndeki konujmalari, TASS, 14 Aralik 1989 ve Sovyet TV, 15 Aralik 1989, BBC monitfir raporlan iginde, 16-20 Aralik 1989. 195. Independent on Sunday, 4 §ubat 1990. Rus olmayanlarin daha kfitu durumda oldugu iddiasi Neil Ascherson tarafindan kabul edildi, Independent on Sunday,11 §ubat 1989. 196. Yakov Roi, derl. The USSR and the Muslim World (SSCB ve Musliiman Dunya), Londra 1984, s. 133. 197. 1956'da Gurcistan'da birkag yuz gfistericiye askeri birlik gfindererek ate; agtirdi. Bu olayin tam bir dfikumu Literaturli Sakartvelo'da verildi (Tiblis),

8 Nisan 1988, Ingilizce gevirisi BBC monitor servisinde yapildi, Nisan 1988. Ayrica Kopasci age. iginde buna bir referans var. 198. Detaylar igin bkz. T. Cliff, Russia: A Marxist Analysis (Rusya: Marksistbir Analiz), Londra 1964, s. 327-333. 199. Y. Roi, age.

200 . age. 201. Guardian, 13 Temmuz 1988. 202. Kommunist, 29 Eylul 1988. 203. 22 Ekim 1988, BBC monitor raporlarindan.


204. Kommunist (Erivan), 29 EylOl 1988, gevirisi BBC monitor raporlanndan, 12 Ekim 1988. 205. Pravda, 31 Ekim 1989, Ozeti BBC monitor raporiarindan, 2 Kasim 1989. 206. Pravda'dan aktaran Moscow News, 3 Eylul 1989. 207. Bagimsiz sosyalist sendika Sotsprof'tan Oleg Voronin, Azerbeycan parti liderlerinin katliamlara katildiginm belgesel kanitlarini gOrdOgtinO sOylQyor, Londra'da yaptigi konujma, 12 §ubat 1990. 208. Ornegin Boris Kagarlitskiy 1989 sonbaharmda Londra'dayken kendi* siyle yapilan rOportajlarda olaylari agirlikli olarak bu $ekilde yorumluyordu, bkz. New Statesman and Society, 10 Kasim 1989. 209. R. Knight, Frank Furedi'nin bir takipgisi, The Next Step iginde, 26 Ocak 1990. 210. Gorbagov'u destekleyen g0ru$ler, Labour Focus for Eastern Europe dergisinden Jeremy Lister tarafindan, Dogu Avrupali l§gilerle Dayanijma Kampanyasi Konferansi'nda dile getirildi, Londra 27 Ocak 1990. 211. C. Harman 'Prospect for the Seventies: the Stalinist States', age. igin­ de, s. 17. 212. Sayilari aktaran P. Hruby, Fools and Heroes, the Changing Role of Communist Intellectuals in Czechoslovakia (Aptallar ve Kahramanlar, Cekoslovakya'da KomGnist Aydmlarin Degijen Rolii), Oxford 1980, s. 148. 213. Aktaran Hruby, age., s. 143. 214. Polonya'daki bu grupla$malarin guncel bir degerlendirmesi igin bkz. Byrski, 'The Communist "middle class" in the USSR and Poland' (SSCB ve Polonya'da Komiinist “orta sinif"), Survey iginde, Sonbahar 1969. 215. Financial Times, 13 Aralik 1989. 216. M. Simecka, The Restoration of Order (Duzenin Restorasyonu), Londra 1984. 217. ROportaj, Moscow News, 29 Ekim 1989. 218. Aktaran Financial Times, 26 Ocak 1990. 219. Polonya igin bkz. Jacek Kuron ve Karol Modzelewski, Open Letter to the Party (Partiye Agik Mektup). Yakin donemde Solidamosc: the Missing Link (Dayanijma: Kayip Halka) adiyla yeniden yayinlandi. Varjova'daki muhalefetin durumu igin bkz. N. Karsov ve S. Schechter, Monuments are not Loved (Heykeller Sevilmezler), Londra 1970. £ekoslovakya igin bkz. Boffito ve Foa age., P.


Broue (derl.) Ecrits a Prague sous la censure, Paris 1973. £ekoslovak Sosyalistleri Savunma Komitesi, Cekoslovak Sosyalistlerin Sesi, Londra 1977. 220. bkz. L'tglise et la gauche, Paris 1979, Bir kismi 'Kilise ve sol, bir diyatog' adiyla Ingilizceye gevrilmijtir, bkz. F. Silnitsky, L. Silnitsky ve K. Reyman, Communism and Eastern Europe (KomOnizm ve Dogu Avrupa), Brighton 1979. 221. 'Marx in the Fourth Decay' makale dizisinde, F. Silnitsky buraya atifta bulunuyor, age. 222. Bu asil olarak Haratszti'nin 'What is Marxisml'deki pozisyonu, F. Sil­ nitsky, age. icinde yeniden basildi. 223. Kuron'un 1970'lerin sonu 1980'lerin bajlannda 'kendini sinirlayan devrim' i^in temel savi. 224. Aktaran C . Barker, The Festival of the Oppressed (Ezilenlerin Festivali), Londra 1986, s. 26. 225. The revolution in Magic Lantern, The New York Review of Books, 18 Ocak 1990. 226. age., s. 48. 227. Prag Radyosu, 3 Ocak 1990, gevirisi BBC monitor raqprlanndan, 5 Ocak 1990. 228. Birlefik Sol'dan Bjon Kruger ile gOrfjjme, Aralik 1989. 229. Financial Times, 21 Aralik 1989. 230. age. 231. bkz. Financial Times, 3 Temmuz 1988. 232. Aktaran Independent, 10 $ubat 1990. 233. Aktaran Financial Times, 13 §ubat 1990. 234. Financial Times, 5 Nisan 1989. 235. Sayilari veren M. P. Gehlen, The Soviet Apparatchik! (Sovyet apirat^igi), R. B. Farell'in derl. Political Leadership in Eastern Europe and Soviet Union (Sovyetler Birligi ve Dogu Avrupa'da Politik Liderfik) iginde, Londra 1970, s. 147. 236. Aktaran Financial Times, 26 Ocak 1990. 237. Londra'da yaptigi Isaac Deutscher'i anma konuynasinda, EylOl 1989. 238. Brejnev, Jaruzelski, jivkov ve (avu$esku'yu uzun sQre masum gOstermeye (alijan Robert Maxwell, jimdi Macaristan'm 'flzelle$tirilmi$' hukumet gazetesinin hisselerinin yarisim elinde tutuyor. Murdoch ise ana muhalefet gazetesinin kontrolOnii ele gegirdi ve hangi gazeteleri alacagina karar vermek Qzere


Var$ova'ya gitti. (Maxwell ve Murdoch Ingiltere'nin en biiyiik iki basin tekelinin sahipleridir). 239. £ekoslovak televizyonu, 19 Ocak 1990, BBC monitor raporlarindan, 22 Ocak 1990. 240. Sofya radyosu, 26 Ocak 1990, BBC monitor raporlarindan, 29 Ocak 1990. 241. Prag radyosu, 22 Ocak 1990. 242. Aktaran Moskova ig haberler servisi, 14 Temmuz 1989, BBC monitor raporlarindan, 17 Temmuz 1989. 243. Sovyet televizyonu, 13 Temmuz 1989, BBC monitor raporlarindan, 15 Temmuz 1989. 244. Sovyet televizyonundaki rOportajlar, 17 Temmuz 1989, BBC monitor raporlarindan, 19 Temmuz 1989. • 245. Sovyet televizyonu, 21 Temmuz 1989. 246. Londra'da rOportaj, Ekim 1989. 247. YUksek Sovyet'teki konu§ma, 24 Temmuz 1989, BBC monitor rapor­ larindan, 26 Temmuz 1989. 248. Bu, madenciler grevinden bu yana, lider konumundaki en azindan birMoskovali radikalden duydugum iddia. 249. Sovyet televizyonu, 21 Temmuz 1989, BBC monitor raporlarindan, 25 Temmuz 1989. 250. Elbette bu, ijletme yOneticilerinin belli etnik grup ve bOlgelerden ijgilere bilingli olarak fabrikadaki en kOtU ijleri vermedikleri anlamina gelmiyor. Moskova fabrikalarinda SSCB'nin diger yerlerinden gelen gegici i^iler ('limitchiki'), Macar ijletmelerinde 'gingeneler', Dogu Almanya'da Vietnam ve Polonyalilar, Baltik Cumhuriyetleri'ndeki kimi ijletmelerde Rusga konujan gOgmenler. 251. £ikan kimi tartijmalar igin bkz. PPS-DR (Polonya Sosyalist PartisiDemokratik Devrim) uyeleriyle yapilan rOportajlar, Solidarity at the Crossroads (Dayanijma Yol ayriminda) International Socialism 41. 252. PPS-DR'in Aralik 1989 Wroclaw Kongresi'nde 'merkezden' delegelerin birgogunun konujmalari tam bu tondaydi. 253. SSCB'de bile en yaygin devletle§tirmeler 1917 ijgi devrimi sirasinda degil, 1928-29'da 'Stalin devrimi' sirasinda yapildi. 254. Independent, 5 §ubat 1990.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.