FAN
Haziran-Temmuz-Ağustos
Mayıs - Haziran
FANZİN
Kapak Çizimi: Onurhan Köroğlu(illustramen)
12.Sayı
3.YAS. ÖZEL
BARIS.
EDEBİYAT | KÜLTÜR | SANAT
İçindekiler
Berkay Ali Gülek - Yol Hikayeleri Parça 5.....................................................3 Barış Türk - “ADHAK”......................................................................................8 Selim Saka - İki Anarşist................................................................................10 Mehmet Emin Aslan - Mevsimler Geçişiyor...............................................12 yakup kadri kayadaleren - doktor civanım..................................................14 Mine Zümrüt - Gecenin Gözleri..................................................................18 Huysuz Adam - Düşsel Başlangıçlar............................................................20 Songül Çınar - Mavi.......................................................................................23 Kerim Sert - Konuştuklarım..........................................................................25 Enes Can -Nergis Koparmaya Mı Geldin?..................................................27 İsmail Yerlikaya - Sekiz Kelimelik Şiir.........................................................28
/fancatfanzin
2
Fanzin | FanCAT Sokak Fanzin
/fancatfanzin
fancatfanzin@gmail.com
YOL HİKAYELERİ PARÇA 5:BİR YOLA ÇIKMAKLA BAŞLAR Fotoğraf: Berkay Ali Gülek Ankara’ya vardığımda sabahın ilk metrosu için bilet alma kuyruğuna girdim. Akıllı bilet sistemi İstanbul’dan biraz daha farklıydı. Kalacağım otel 7.durağa çok yakındı. Antalya’dan sonra şüphelerim vardı. Bu sefer 26 liraya kalacaktım. Oteli buldum. Öğlen odamın hazır olacağını ve lobide bekleyebileceğimi söylediler. Ben lobide eşyalarımın olduğu bavulu hiç düşünmeden yastık yapıp umarsızca uyudum. 4 saat sonra telefonla arayıp uyandırdı lobideki çalışanlar… Kalacağım odanın gene 4 metrekare olmasını bekliyordum. Ama en azından bu sefer otelin çalışanları gerçekten iyi insanlardı. Lobide kırık ve içi kanlı mukus ile tıkalı burnum nedeniyle yol çalışmasında kullanılan hilti gibi ses çıkararak horlamama rağmen hiç müdahale etmemişler hatta üstüme örtü bile örtmüşlerdi. Lobiyi mi kiralasam diye düşünmedim desem yalan olur. Eşyalarımı odama çıkarmama da yardım ettiler. Odanın kapısına gelince kahvaltı saatini söyleyip lobiye geri döndüler. Enteresandı. Odanın çok kötü olmasını bekliyordum. Bu kadar iyi tavrın altında mutlaka bir şey olmalıydı ama yanılmıştım. Resmen utandım kafamın içindeki düşüncelerden… Kaldığım oda küçük cennet gibiydi. Sıcak su, klima iki tane tertemiz çift kişilik yatak, saç kurutma makinası ve otelin logosunun bulunduğu bir sürü ıvır zıvır vardı oda da…
FanCAT Sokak Fanzin Fanzin
| 3
Nazlı’ya mesaj atıp akşama doğru buluşmamızın uygun olup olmayacağını sordum. Nazlı çok iyi bir insandı. Gayet uygun olduğunu söyledi küçük cennetimden kendisine bahsetmemiştim bile… Akşama doğru ben otelden o da iş görüşmesinden çıkmıştı. Buluşma yerimiz tabii ki Kızılay’dı. Ardıç Kitabevi’nde oturduk. Nazlı İstanbul’a geldiğinden farklı kıyafetlerle gelmişti. Çok resmiydi ama her zaman ki gibi çok iyi bir insandı. Kıyafetleriyle ne kadar Ankaralı olsa da o bir Beyazıtlıydı! Oturup uzun uzun sohbet ettik. İstanbul’da yaşanan eski sıkıntı ve maceralardan tut da Antalya’da yaşadıklarıma kadar… Sonra Nazlı kıyafetinin sebebinden bahsetti. Nazlı atanamayan öğretmenlerden biriydi. Dershaneden özel okula dönüşen bir yere iş başvurusunda bulunmuştu. Görüşmenin sonucu net değildi. Bu yüzden biraz canı sıkkındı. Ertesi gün bir insiyatif ile görüşmeye gittiği yere gidip gitmemekte kararsız olduğundan bahsetti. Kesinlikle gitmesini kaybedecek hiçbir şeyinin olmadığını söyledim. Ama iş başı yaparsa tek kalacağımı söyledi. Benden yana problem olmadığını söyledim. Yalnızlığa alışmıştım artık… Nazlı gibi bir dost için sonsuza kadar yalnız kalabilirdim. Çünkü Nazlı çok iyi bir insandı. Alışık olmadığı topuklu ayakkabılarla Kızılay’da yürürken zorlanıyordu. Koluna girip metroya kadar yolcu ettim. Mahcup olduğunu söyledi. Saçmalamamasını söyleyip vedalaştım. Otelime döndüm. Nazlı işe alınıp mutlu olsun bende sonsuza kadar küçük cennetimde kalayım istedim o gece… Ertesi sabah Nazlı’dan müjdeli haber geldi. İşe alınmıştı. Ben kahvaltı yaptıktan Ankara’yı Antalya’da yaptığım gibi yürüyerek gezdim. Sonuç olarak her yer bir şekilde Kızılay’a çıkıyordu. 4 yeni dağıtım noktasına fanzin bıraktıktan sonra Çorlu’ya gitmek için Aşti’ye gittim. Nazlı’ya bir veda mesajı gönderdim ve her zaman ki gibi çok iyi bir insan olduğunu belirttim. Ankara’daki bir kısım öğrenci çok şanslıydı çünkü Nazlı artık hocaları olmuştu. Geleceğe umutsuzlukla bakan arkadaşlara FanCAT ekibinden tokat gibi pratik bir cevaptı. Azınlıkta olsalar, paraları sayesinde de olsa çok iyi insan olmanın bir örneğinden ders alacaklardı. Çorlu otogarına vardığımda Barış abi beni buldu. Defalarca telefonda konuşmuştuk. Sonunda canlı olarak birbirimizi görüyorduk. Barış abi mütevazi bir insandı. Çok güzel şiirler yazıyordu. Ama basılmış ve yok satan şiir kitaplarından ben sorana kadar hiç bahsetmemişti. Fanzinfan-
4
Fanzin |FanCAT Sokak Fanzin
zine’ye kitaplarını göndermişti benim isteğim üzerine… Başka gereksiz bir masada da bizim fanzinlerin aynıları olduğu için kitapları dikkat çekmemizi sağlamış ve derdimizi anlatmamız için epey faydalı olmuştu. Hepsi de satılmıştı etkinlikte kitapların… Parasını göndermek için hesap numarasını isteyince reddetmişti. Parayı fanzin için kullanmamı söylemişti. Nasıl bir şey yaratmıştık? O zaman bir kez daha şaşırmıştım. Otogar da sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşçasına kucaklaştık Barış abiyle… Sonra Çorlu’da yeni dağıtım noktası bulduk. Barış abi ne yaparsam takdir ediyordu. Çorlu’da yeni bir dağıtım noktası bulmama hayran kalmıştı. Her zamankinden fazla coşkuluydu bu sefer takdir ederken. Beni evinde misafir etti. Birlikte sabaha kadar içip hayat hikayelerimizi anlattık. Sabah otogardan beni uğurlarken tekrar tekrar gelmemi istediğini söyledi. Kucaklaşıp ayrıldık. Ben Keşan’a köye gittim. Sonra İstanbul’a döndüm. Barış abi yeni dağıtım noktamız Jupiter Kafe’nin yeni müdavimi olmuştu. İstanbul’a dönünce Karakutu’nun geleceğini düşündüm. Artık sahnemiz yoktu. Bir süredir gruplarda sessizdi. Ertesi gün Egemen abi kafamdaki soru işaretini yok edip beynimi özgürleştirircesine bir whatsapp grubu kurdu. Grubun fotoğrafında Sait Faik vardı. İnanamadım. Kafamdaki hayata dair soru işaretlerinin beni soktuğu hallere acımışta biraz gönlüm olsun diye abilik yapıyor herhalde diye saçma sapan bir şey bile kurdum kafamda… Bu denkliğin başka bir mantıklı açıklaması yoktu çünkü… Sait benim hayatımda bir dönemeçti. Halkevi’nin kütüphanesinden ilk aldığım kitap ve hayata bakış açımı, insanlara olan tavrımı, yoldaş dediklerimle aramdaki ilk farkı oluşturan şeylerin tamamı Sait’in “Lüzumsuz Adam” öyküsüydü. Tabi sonra dernektekilerin başını çok ağrıttı bu rastlandı. Hidayeti, Sinagrit Baba’yı her toplantı dışı muhabbette oynayarak kafalarını şişirdim. Sonra yasakladılar dernekte Sait Faik’i… Sebebi lümpen olmasıymış. Ben bu yasağı hiç sallamadım. Her tanıştığım insana inatla hediye ettim kitaplarını… Özellikle “Lüzumsuz Adam”ı… Yıllar sonra en çok yapmak istediğim işte Egemen abi sayesinde tekrar yolumuz Sait ile kesişmişti. Güzel hikayeydi. Yaşasaydı ve hayranlarına dair bir şey yazmaya karar verseydi kesinlikle bunu yazardı ya da bu söylemimle fazla egoist hayali karakterlerinden biri olurdum. Egemen abi’yi etiketleyerek gruba ‘Abi, bana Sait ile ilgili bir
FanCAT Sokak Fanzin Fanzin
| 5
şey oynayacağız de. Ama alıştıra alıştıra söyle ki kalbime inmesin.’ diye mesaj attım. Egemen abi “Ok.” diye cevapladı. Sonra gruba senaryoyu attı yani eylemi görünürde buydu ama benim özelimde resmen beni kalp krizi geçirmeye azmettiriyordu. Senaryoyu açıp okumaya başladım. O gün sabaha kadar tekrar tekrar senaryoyu okudum. Senaryonun adı Sait’in en yanlış anlanan ama en güzel cümlesi “BİR İNSANI SEVMEKLE BAŞLAR HER ŞEY”di. Kimi gereksiz insanlar sonra eski yoldaşlarım bu cümleden buram buram hümanizm çıkartması yapacaktı. Adım gibi emindim bundan… Ama dilimizi yormamızda gerekmeyecekti. Sait ne olduğunu, kim olduğunu, ne yaptığını, neden yaptığını açık açık anlatıyordu oyunda… Öyle kimseyi hırpalamaya, dillerini koparmaya, “tutup kafalarını gövdelerinden ayırmaya” yeltenmeme gerek kalmayacaktı. Sait artık bizimleydi, yazdıklarının böylelerine tokat olacağını bilse çok umursayıp yazar mıydı bunu bilmem ama suratlarına karşı bir keyif sigarası içeceğine eminimdim. 1 ay Egemen abinin yeni ofisinde prova aldık. Sonra 3 gün prömiyer yapacağımız sahneyi prova için kiraladık. Sahnedeki provalar benim hayatımın en büyük rezilliğiydi. Kendime hiç bu kadar kızmamıştım. Kolay olan bir şeyi anlatılmasına rağmen yapamıyordum. Bu Egemen abi’ninde sinirlerini bozuyordu. Provada ışıkları o kadar yapamadım ki bir ara son provada “Arkadaşlar bu günlük yeter! Olmuyorsa yapacak bir şey yok! Ama yarında böyle olacaksa ışıklar biri gelip benim yerime Sait’i oynasın ekipten!” dedi. Kaynar sular kafamdan aşağı döküldü resmen… Cevap veremiyordum. Çünkü haklıydı. O gece hiç uyumadım. Q listemi defalarca inceledim. Ertesi gün sahnede buluştuk. Ekipte o zaman olan iki oyuncu arkadaşın isimlerini yazmama gerek yok mesela… Yazsam bende, Egemen abi’de muhtelemen Sait’te satır israfı yaptığımı düşünürüz çünkü… Ama teknikteki arkadaşlarım U. ve Öy.’nün tepkisizlikleri kayda değerdi. İnsanların heyecanlıyken mimiksiz olabileceklerini o gün öğrendim mesela… Hoş benimde çok mimiğim olduğunu söylemeyiz ama sahne saati yaklaştıkça kuliste Karakutu’nun genç ekip üyeleri olarak kalp atışlarımızın gürültüye sebep olduğunu söyleyebiliriz. Oyuna 10 dk kala Egemen abi kulise gelip “Arkadaşlar olduğu kadar olmadığı kader… Şimdiden hepimizin emeğine sağlık! Hadi sahneye!” dedi. Oyun başladı. Ben oyunun sonuna kadar hala
6
Fanzin | FanCAT Sokak Fanzin
hala ışığı beceremediğimi düşünüyordum. Oyun bitti gişeyi kapatan seyirci alkışlarıyla Cihangir’de gürültü yarattı. Ben tatmin olmadım. Kulise gidip nasıl istifa etsem daha az utanırım diye düşünüyordum. Kulise girdim Egemen abi yoktu. Kimse de konuşmuyordu. Egemen abi bir an da sahneden kulise hızla girip bana sarıldı. Ben şaşkındım. Sıyrılıp “Oldu mu ki ışıklar abi?” dedim. “Çok iyiydin la saçmalama!” dedi. Bu sefer gerçekten birbirimizi kucakladık. Okul başlamıştı. Çaprazdan kurtulmam için alttan aldığım bütün dersleri vermem gereken bir dönemdi. Ben ise hayatımda en çok yapmak istediğim işin bir bölümünü hayatımda en çok zevk aldığım şeye dönüştürmüştüm. Oyun fazla manidar olmuştu. Hem Egemen abi’den çıraklığa başlangıç olarak aldığım ilk el hem Sait’in bizim oyunlaştırdığımız metinleriyle seyirciyle buluşması hem de aşık olduğum kadının doğum günü aynı tarihteydi. Davet etmeme rağmen oyuna zahmet edip gelmemişti kendisi… Ama olsun sonuçta “BİR İNSANI SEVMEKLE BAŞLAR HER ŞEY” diyorduk. Sait’in dediği gibi burada sanırım bir insanı sevmekle bitiyordu her şey... -BERKAY ALİ GÜLEK
| 7
FanCAT Fanzin Sokak Fanzin
“ADHAK”
Boğazımda öksürükleniyor ağıtında adının geçtiği bir hıçkırık. Soluğum susuyor. Ölüm orucu, elifba, alfabe gaipten seslerin itirafıyım bilerek anlaşılmazım kendime. Cürümümde. Çelenkler koyuyorsun karanfilce yazısında parmak izlerin kalmış alnımın özgeçmişine. Söylendiğim gibi okunmuyorum Arapçada açıklayabildiğin kadar belayım başıma. ‘’Lam, mim, ah vurduğun yerlerimden ADHAK bitiyorum sana.’’ Mevsimime ince işlenmişsin üşütüyor kaftanım. Aklım. Dağ yamacım.
8
Fanzin | FanCAT Sokak Fanzin
Canım. Harran çıplaklığım. Kuş sürülerini kaybetmiş çocuk uydurmasından yapılma taşrana ayaz düşmüş çobanım. Kimsesiz Araf soğuğumda yokluğuna yakalanmışlığımdan kurtulamamışlığıma kaskatıyım. Aşk sonra. Sonra sevda . Duvarları çatlak harabe etimde barınışım. Tütmeyen ocağımda aşım, besmelem, dayanıklılığım. Hayalinde aç gözlerimi yüzümde dünya malına kapayışım. Uhdeme astığım muskam, cevşenim, inancım. Göğsüme gerdiğim perdede selamlığım haremim, utandığım. Sensizliğimle hayatımın kapı kulu varlığıyım. Ya savaştır beni hiçliğimle ya bırak bir sen mertebesinde şehitliğime ulaşayım. -BARIŞ TÜRK
FanCAT Sokak Fanzin
| 9
İKİ ANARŞİST
Denizin mavisi ile günün ilk ağartısının arası His, uzaklık, uzay. Dağıt dur yatağını uyurken, Sabahın çıplaklığını yaşarken - uyanmaksızın, Depresyon bornozu üstümde , Kahvem elimde , Göz altı torbalarım , Ferim içimden çekilesiye. Tükürme duvarıyım , uçamıyorum. Rüzgarda atlılar, Koşuyorlar üstümden geçmeye, Kibirli yollar, uzundur Ve cenaze araçları kırmızıda geçer, Bisikletlerimize çamur atarak. Cengiz Topel Caddesindeyim ıslandık. Şizofreni mühendislerinden ricamdır, Yol yapın.. Ürpermek ebediyettir , Titrek melankolim üzülmeni istemiyor. Çıldırasıya kitap okurken, Gözlüklerin kelimelerin acısının ısısından buğulanabilir, Sararmış sayfaların kokusu üzerimizde,
Fanzin Sokak Fanzin 10 |FanCAT
O aptal kalabalığın arasında kayboldum, Odamda uzanırken dışarıdan gelen tencere-tava sesleriyle Denizin mavisi ile siyahının karıştığı yer burası. irkildim. Camdan dışarı kafamı uzatınca bazı komşularımızın Yollar değil çıkıp de saçlarım uzasa, çaldıklarını, bazılarının ise evlerinin camlarına tencere-tava İki anarşist ışıklarını yakıp söndürdüğünü gördüm. Arkadaşlarımla kaldığım Bağımsız karma algoritmalarımız , ev, Gezi Parkı’na yakın olduğu için eve dinlenmeye gelmiştik. Tüm yanılgılarımız boş bir sayfada, Üç gündür parkta yatıp kalkıp, direniyorduk. Komşularımızın bu Siz yineuyandırışı de yüzlerce kilometre koşabileceğim bir yol yapın, güzel beni dinçleştirmişti. Olmadı astral seyahati denerim , Ör Ada’yı sen saçlarını. arayıp parka gideceğimi söyledim. O da gelmek isteNormalsöyledi, olmayançok biz şaşırmıştım. değiliz, p sayısı. diğini Ada, üniversiteden arkadaşımdı. Unutulmak eylem değil, Benim gibi iktisat okuyordu. Birbirimize kitap tavsiye etmekten Üşengeçliktir. ve beraber zaman geçirmekten çok keyif alırdık. Şimdi ise beKalkmayalım o koltuktan raber, Gezi Parkı’nda direnen insanlara destek olmak için yola Kolum kangren olsun belinin altında...
koyulduk. Şişhane’de buluşup İstiklal Caddesi’ne çıktık. Ada’nın dikkatini duvardaki yazı çekti: “Korkma la biziz, halk!”
-SELİM SAKA
Ada, İstiklal Caddesi’ndeki kalabalığı görünce çok şaşırdı. Büyük bir insan kalabalığı sloganlar eşliğinde Gezi Parkı’na doğru yürüyordu. Kitle ile birlikte parka doğru yürürken, biz de slogan atmaya başladık. Gezi Parkı’na yaklaştıkça kalabalığın coşkusu arttı. Zor da olsa Taksim Meydanı’na vardık. İnsanlar Taksim Anıtı önünde oturmuş, hep bir ağızdan türkü söylüyordu. Biz de nakaratına eşlik edip Gezi Parkı’na doğru yürümeye başladık. Parka yürürken Ada’nın mutluluğu dikkatimi çekti. Onun hiç bu kadar mutlu olduğunu görmemiştim! Bu denli mutlu olması beni de sevindirdi. Ada’nın yüzündeki tebessüm beni çok etkiledi. Bunu gizlemek için elimden geleni yaptım. Parkın içinde gökkuşağının bütün renkleri vardı; feministler, LGBT bireyleri, sosyalistler, ulusalcılar, liberaller, beyaz yakalılar,
| 11
FanCAT Fanzin Sokak Fanzin
MEVSİMLER GEÇİŞİYOR
Mevsimler geçişiyor avuçlarımızdan Gül kokuyor yağmur Gül kokuyor mağrur. Yapraklar sarardı sararacak. Düetleşircesine bir suskunluk yağmur ve gül arasında. Ayak izlerimizi siliyor başta oysa Oysa gül kokuyor yağmur. Gülünü dikenini bilmem bilemem Bir bulut sağılır İliklerine ıslatır. Kedi miskinliğinde bu hantal hayat. Ne diyordum? Bir keresinde kırmızı bir yağmur yağmıştı. Herkes çizmeli. Ve siyah paltolular gocuklular. Kasım sonraları buz kesecek diyorlar. Buz kesiyor yalnızlık. Al iç Boğaza iyi gelir diyor biri. Bir dikişte içiyorum gül kokan yağmur sularını. İyi geliyor iyi Boğaz kesen kelimeler kulaklarımda. Yine de yaşıyoruz Umarsız yorgun. Bu deli divana yağmur. Bu sağnak. Ne diyordum? Terleyerek uyandım Bir keresinde Uçurtmalar süzülüyordu
Fanzin Sokak Fanzin 12 | FanCAT
Gök kubbe altında, onun altında biz. Uzaktan ince bir kampana sesi. Ardından makinist in düdüğü. Uyandım, İliklerime kadar ıslak. Mevsimler geçişiyor üstümüzden. Gül kokuyor yağmur Gül kokuyor mağrur. Yapraklar koptu kopacak. Kapımızı çalıyor başta oysa Oysa gül kokuyor rüzgar. Gıcırdatırcasına menteşelerimizi Süzülüyor usulca koynumuza. Ne diyordum? Bir keresinde susmuştum Susuş o susuş. -MEHMET EMİN ASLAN
FanCAT Fanzin Sokak Fanzin
| 13
doktor civanım
“yaşam bu yazıda hiçbir zaman büyük harfle yazılmadı” sevgili doktor; bu gün perşembe… saat 15.35… perşembe günü saat 15.35’de yaşam kesildi… yaşam neden kesildi..? yaşam faturalı mı…? yaşamın parası mı yok muş…? Yoksa yaşama reset mi atmışlar…? Ya da yaşam isyan mı etmiş…? Perşembe günü saat 15.35’de televizyonlarda ard arda açıklama… ardından açıklama – nın açıklama – sı… açıklama-nın karşı açıklama-sı… karşı açıklama-nın açıklama-sı… sonuç… öptüm seni feyzooo… sevgili doktor; perşembe günü… yani bu gün… saat 15.35… nasıl beğendin mi…? beni tabikii… kendimi yeniledim de… heyyy.. sana diyorum… kendimi yeniledim diyorum… nasıl mı…? şöyle ki; dün gece saat 03.10’da kendimi yenilemeye karar verdim… ama nasıl olacaktı bu… neremi yenileyecektim… kolumu, bacağımı, yüzümü, ayıp yerlerimi, beynimi….eeee, ne kaldı geriye…. hepsini yenileyeyim bari… ama nasıl…? saat 03.15 de buldum… 03.20 de içime kuvvetli bir patlayıcı yerleştirdim… 03.25 de kahve… 03.30 da sigara içtim… kendimi parçalayacak sonra tekrar toplayacak ve yeni beni yaratacaktım… öyle de yaptım… saat 03.35 de pimi çektim…. bummmmm… parçalarım
Fanzin Sokak Fanzin 14 |FanCAT
etrafa dağıldı… şimdi toplama zamanı… ohaaa… bu da ne…? hey, heyy durun… saat 03.50 de parça toplayıcılar geldi… parçalarımı topluyorlar…her parçamı ayrı tabutlara koyuyorlar… kolum, bacağım, beyin loplarım… hepsi ayrı tabutlarda… parietal lobum kırlarda gezerken, oksipilal lobum derede çimmekte… temporal lobum nihavent bir şarkı tutturmuş, frontal lobum dopamin azalmasından şizofren olmuş…. ağzımı taşıyan tabutta imamla beraber sala’mı okurken, sağ ayağım rap rap ses çıkarıyor, sol ayağım victor jara’ya koşuyor… sağ elim şiir yazarken sol elşm mastürbasyon yapıyor…her bir parçam ayrı hareketler içinde… düşündüm de doktor… bu kadar hareketli parçalar gömülmemeli…veeee… karar verdim… önce şu parça toplayıcılardan kurtulmam lazımdı… kurtuldum da… nasıl mı…? hahaaa… her parçam tabut kapaklarını açarak “bööööğğğğ” diye ses çıkardı…. parça toplayıcılardan altına kaçıran mı dersin, kelime-i şahadet getiren mi dersin, istavroz çıkaran mı… fal taşı gibi gözlerini açan mı dersin… ama hepsi kaçtı… ben de parçalarımı toplamaya başladım… kendimi yenileme işi on iki saat sürecekti… hemen işe koyuldum… patlama saatinin üstünden on iki saat geçti… saat şimdi 15.35… perşembe… yenileme işlemi bitti… heyyyy… işlem tamam diyorum… nasıl…? beğendin mi yeni beni …?beğenmedin mi…? haa beğendin… teşekkür ederim… yalnız… doktor civanım… sanırım küçük bir hata oldu… birleştirme yaparken bir yerimi açık mı unuttum… ya da malum deliklerimin birinde içime mi kaçtılar… anlayamadım… ikinci dereceden kusurlu sadife ve bay gok… evet içime kaçtılar… gülme… ciddi söylüyorum… valla kaçtılar… içime… bu iki hınzır anlayamadığım deliğimden içime kaçıverdiler… şimdi içimdeler… valla… geziyorlar mı, oturuyorlar mı bilemiyorum… hissedemiyorum… ama içimdeler… doktor civanım; diyelim ki, şimdi sen, bilmem kaç yıldızlı, denize sıfır bir oteldesin…. havuzu da var tabikii… odanda bir an önce denize girmek için hazırlık yapıyorsun… şezlonguna sereceğin havluyu, denizden çıktıktan sonra kurulanacağın vücut havlusunu ve baş havlunu özenle hazırlıyorsun… haaa… dönüşte banyo yapacaksın…. banyo içinde ayrı ayrı vücut, baş havlunu ve bornozunu bir kenara koyuyorsun… ne…? şimdi bunların alakası mı ne…? evet… kel alaka diyebiliriz… ikinci dereceden
FanCAT Sokak Fanzin
| 15
kusurlu sadife… ben tanıştığımda henüz on altısına girmişti… yıllar önce… hala on altı yaşında… havlu fabrikasında çalışıyordu… evine ekmek geleceğine çeyiz hazırlıyordu…. uzun çalışma saatleri ve zorunu mesailer…. on altı yaş bedeni yoruyordu… ama ne önemi var… ekmek ve çeyiz…. o gece de zorunlu mesai vardı… fabrikanın loş sarı ışıklarında makineler çalışıyordu… ikinci dereceden kusurlu sadife’de çalışıyordu… gecenin ilerleyen saatinde fabrikanın sarı loş ışıkları renk değiştiriyor, sarı loş ışıklara kırmızılıklar karışıyor ve beklenmedik bir koku yayılıyordu… bütün işçiler daha ne olduğunu anlamadan vücutlarına doğru hızla koşan sıcaklıkla paniklediler… bir kısım acil çıkış kapısına koştu… kilitliydi… bir kısım ana çıkış kapısına koştu… kilitliydi… ortada buluştular…vardiya çavuşu ortalıkta yok… telefonda hat yok… ortada sarmaş dolaşlar şimdi….ses mi… çığlıklar mı… yok… kudurgan sıcaklığın çıtırtıları… bir de ortadakilere dokundukça sıcaklık… cızırtı… koku… ikinci dereceden kusurlu sadife sıcaklığın ve kızıllığın ortasına oturmuş havlu ilmiği atıyordu… ekmek ve çeyiz…ilmik ilmik… geleceği…ilmik ilmik… birden dışarıda on altı yaşlarında bir yıldız kayıverdi… gelinliğiyle… aradan zaman geçti… fabrika sarı loş ışıklarla çalışmaya devam ediyordu… karar vericiler öyle hükmetmişlerdi… karar vericilerin karşısında şimdi gelinlikli sadife vardı… karar sadife nin gelinliğine okundu…”ikinci dereceden suçlusun sadife”… havlularını beğendin mi civanım doktor… kadın zilin sesiyle uyandı… işe gitmek için hazırlandı…durak eve yüz metre mesafedeydi… yürümeye başladı… sabahın körü… tek tük insanlar… henüz yolu yarılamıştı… bir bebek ağlamasıyla irkildi… etrafına baktı… bir şey göremedi… tam tekrar yürüyecekken ağlama sesini tekrar duydu… bu sefer etrafa daha dikkatli baktı… kaldırımın kenarında kundaklanmış bir bebek… hemen koştu… bebeği aldı etrafına baktı kimsecikler yoktu… polise gitmeyi düşündü… sonra… sonrası bebek için kimsesiz çocuklar yurdu olacaktı… içi elvermedi… bağrına bastı…sunturlu bir küfür savurdu… bebek sustu…kadın işyerine geldi… diğer kadınlar bebeği görünce çok şaşırdılar…”ama burada bakamayız ki” diyenler çıktı… ancak çoğu “olmaz bakarız” dediler…bebek ağlamaya başladı… kadınlar arasında da panik… her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu… bebek acıkmış ve altını pisletmişti… hemen birisi koştu…
Fanzin Sokak Fanzin 16 |FanCAT
mama, bez falan aldı…ağlama sesine patroniçe geldi… bebeği görünce çok sinirlendi… “hanginizin bu piç çocuk” diye gürledi… kadın “benim” dedi… “yolda buldum… kaldırım kenarına bırakmışlar…” patroniçe “olmaz” dedi… “burada olmaz… kocalarınız ne der… ben müşteri kaybedemem…” kadınlar birden diklendiler patroniçeye… çaresiz patroniçe kabul etti… yukarıda, müşterilerin çıkmadığı katta, küçük bir odaya yerleştirdiler bebeği… kadınlar kocaları gelmediği zamanlarda sırayla yukarı çıkıyor bebeğin karnını doyuruyor altını temizliyorlardı…bebeği bir anne doğurmuştu ama şimdi çok annesi vardı… bunlar çok kocalı annelerdi… uzun zaman sonra bebeğe isim koymak akıllarına geldi… bu güne kadar çok kocalı anneler “bebek” ya da “çocuk” diye sesleniyordu… ilk sözcüğü bebeğin “yok” olmuştu… tabi “yok” diyememişti… “gok” gibi bir ses çıkarmıştı… çok kocalı annelerde öyle anlamış olmalılar ki bebeğe “gok” ismini koydular…gok büyüdü.. okul zamanı geldi… hala çok kocalı kadınların işyerlerinde… üst katta kalıyordu… okula yazdırdılar… her gün başka bir annesi götürüyor okul çıkışı başka annesi alıyordu… okulun birinci günü öğretmen sordu “adın ne senin”… gok “gok öğretmenim” dedi… bay gok şimdilerde bir fabrikada çalışıyor…yok… yok… kendine yeni ev tutmadı… çok kocalı annelerini çok seviyor… nasıl…? beğendin mi yeni beni… doktor civanım… -yakup kadri kayadaleren
FanCAT Fanzin Sokak Fanzin
| 17
GECENİN GÖZLERİ
Doğduğu günden beri annesi onu masallar anlatarak büyütmüştü. 5 yaşına geldiğinde birlikte seçtikleri masal kitaplarındaki resimlere uydurduğu hikayeleri annesi gibi anlatmaya çalışırdı. Ama ne yapsa annesi gibi olmazdı. Elif kızına masalları okurken Çiğdem o büyülü sesin hiç susmasını istemez tekrar tekrar okumasını isterdi. Annesinin uzun gür saçlarını okşayarak uykuya dalardı. Yine bir akşamüstü masal dinlerken eline bir tutam saç gelir. Elif öfkeyle onu iter ve uyumasını söyler. O akşamda sonra Elif kızına bir daha masal anlatmaz. Çiğdem ne zaman annesine yakınlaşmak istese Elif çok yorgun olduğunu söyleyip kendinden uzaklaştırır Çiğdem gün geçtikçe içine kapanır, annesi ise daha çekilmez huysuz bir kadın haline gelmiştir. Bir sabah uyandığında anneannesini ve teyzesini başucunda bulur. Mutluluktan havalara uçar ama yine de eski canlı neşeli Çiğdem artık yoktur. Anneanne ve teyze onunla ilgilenmeye, neşelendirmeye çalışsalar da Çiğdem’in anne özlemi bitmiyordu. Annesi her gün evden sabah çıkıp akşam yorgun bitkin bir halde dönüyordu. Rengi çok soluktu. Bir güm teyzesiyle masal kitapları almak için kitapçıya giderler. Oradan bir kuaför dükkanına uğrarlar. Teyze kuaförle fısır fısır bir şeyler konuşurken Çiğdem’de etrafına göz gezdirir. Birden cansız mankenin kafasındaki kumral peruk dikkatini çeker ama bir anlam veremez. Eve
Fanzin Sokak Fanzin 18 | FanCAT
döndüklerinde anneanne onları karşılar anne ve babası daha dönememiştir. Yemek yedikten sonra teyzesi yeni aldıkları masal kitabını masaldan ister. Çiğdem teyzesini çok sevmesine rağmen masaldan hiç keyif almaz, çünkü annesinin sıcaklığını hissetmez. Yine de teyzesine belli etmeden teyzesini öpüp uykuya dalar. O gece annesinin geldiğini öğrenmeden uyuyan Çiğdem gece aniden hıçkırıklarla uyanır lambanın ışığını yakar annesinin yatak odasına doğru ilerlerken banyonun ışığının yandığını fark eder kapı hafif aralıktır. Kapı aralığından bakmaya başlar. Annesi arkası kapıya dönük elinde kumral perukla aynaya bakmaktadır. Çiğdem tam o anda annesiyle göz göze gelir. Genç kadının kafasında tek bir saç teli bile yoktur. -MİNE ZÜMRÜT
FanCAT Sokak Fanzin
| 19
DÜŞSEL BAŞLANGIÇLAR
Şşt! Sen bayım Öyle çok sıkıca sarılma bana . Benim neşter yüzü görmemiş yaralarım , kırık cam parçasına benzeyen hayal kırıklıklarım var! Sonra o cicili bicili hayallerin zarar görür de ağlarsın. Bir an da yüzündeki çocuk gülüşün soluverir ve haylaz bir damla süzülür o yosun yeşili gözlerinden yüzüne , bir jilet yarası açılır benim benliğime . Yaş hızla pencereden süzülen yağmur damlası gibi süzülürken yüzünden tutamam ellerimle… Bıçaklar açmaz ağzımı konuşamam. Nefes aldıkça saç uçlarımdan parmak uçlarıma kadar olan kırgınlıklar sızım sızım sızlar , tıpkı yağmurdan önce sızlayan romatizmalarım gibi . Ama ben şikayetlenmek yerine susarım . Bağıra bağıra susar hıçkıra hıçkıra gülerim bu ironik durum karşısında ve sen dayanamayıp kemiklerimi kırarcasına sarılırsın bana ve ben oluk oluk kanarım. Kolum kanadım kırılır, tabularım yıkılır ve ipi kesilmiş bir kukla misali oracıkta yığılır kalırım . Ardından yalnızlık süzülür içeri bir hayalet gibi önce güler bu şizofrenik hallerime sonra dayanamaz sarılır , sarıp sarmalar beni bir sevgili gibi . Kokusunu çekerim buram buram içime ağlarız beraber ben ağlarım o bana boğarcasına sarılır .Sonra sen aniden çeker gidersin ben ardından donakalırım, bakakalırım. Dur diyemem, gitme, yapma, kal
Fanzin Sokak Fanzin 20 |FanCAT
sensiz nefes alamıyorum hiç diyemem . Yüreğimdeki kaybolmuşluk hissi ile birlikte çetin kışlara hazırlık çabalarına girişirim ve yine susarım . Hüzün gelir boyar yüzümü az sonra evlenecek bir gelin gibi içimdeki boş mezardan gelen seslere aldırmadan. Kızdırır onun bu neşeli halleri beni küfür ederim ,yakasından tuttuğum gibi karga tulumba atarım onu kapı dışarı. Esrarlı bir sigara daha yakıp dumanında mutluluk hayalleri kurarım ve üç derin nefesten sonra sigara biter hayaller perdesi iner , doğar acı gerçekler gün ışığı ile beraber. Bir rutubet kokusu genzimi yakar hapşırırım geceden gözyaşlarımla yıkadığım duvarlar da senden bir iz bir yaşam belirtisi ararım. Bulamayınca tozu dumana katar daha çok yıpranırım , zaman sonra kalkar yıkarım yüzümü boyalar akıp gider hüzün gitmez yüzümden kalıcı bir makyaj bir yara gibi kalır içimde düşüncelerim, hislerim, hissetmek istediklerim… Nefes almak istesem alamam ayağım takılır düşerim çaresizliğin içine ellerim dizlerim kan revan içinde kalır , sesim içimde donuklaşır kendime yabancılaşırım. Düşsel başlangıçlar yaparım sana , bana , asla sahip olamayacağımız çocuklarımıza ... Kısacası hepimize her şeye . Sen eline çekici alıp kırıp dökmeye devam ederken ben sağ elimde alet çantası sol elimde badana fırçası ile arsızca tamir ederim yeniden şekillendiririm , yamuk yerlerini düzeltir, gerçeklerin rengini silikleştirip pamuk şekeri veya şeftali rengine getiririm . Başka bir kadına tercih edildiğimi , annemin beni evlatlık verdiğini , illegal yoldan sahip olup merdiven altında bir yerde katlettiğim ilk bebeğimin izlerini , boşanma sürecinde bana söylediğin ağır sözlerin izini silmek istediğimden usta bir ressam gibi matemin katran gibi koyu siyah rengini silmek için karınca gibi didinir elimden geldiğince sahte pozlar verip kamera karşısında rol yapan bir aktrist gibi gülümserim. Bu arada kendimi kaybederim önce huysuzlaşır , kararsızlaşır , çocuklaşır ardından da yılışıklaşırım. Düşsel başlangıçlar yapıp sonu farklı farklı biten hikayeler yazarım . Gerçeği tozlu raflara kaldırıp yalanları koynuma alırım . Ninniler söylerim yalanlarıma belki de yarınlarıma... Boşanma davası sonuçlandıktan sonra mahkeme salonunda durmuş film yıldızlarını andıran gülüşüyle Meltem e - Bari son bir kez sarılalım da düşman olarak ayrılmayalım
| 21
FanCAT Fanzin Sokak Fanzin
diyerek sarılan eski eşinin omzunun üstünden buğulu gözlerle bunları düşünüyordu. Bu kısa hüzünlü veda sahnesinden sonra kuru bir teşekkür eden Meltem ardına dönüp kararlı ve emin adımlarla mahkeme salonunu terk ediyordu. Salon zeminini bir kırbaç misali döven topuklu ayakkabılarıyla düşsel başlangıçlarını böcek gibi ezerken gerçek başlangıçlara emin ama kararlı adımlarla yürüyordu… -HUYSUZ ADAM
Fanzin Sokak Fanzin 22 |FanCAT
MAVİ
Minicik bir mavi topum vardı. O da kana bulandı. Çocuk olduğumu hiçbir zaman anlayamadım belki de. Öyle pek değerli oyuncaklarım hiç olmadı aslında. Küçük mavi bir topum vardı. Dışarıya çıktığımda,arkadaşlarımla oyunlar oynardık. O, beni bir köşede beklerdi. Bizlerin pek değerli oyuncakları olmadığı gibi sıradandı oyunlarımız. Ellerimiz balçıklarla sıvanır, yüzlerimiz yine de gülümserdi. Biz çocuk olmayı sevmiştik. Belki de yetinmeyi o anlarda öğrenmiştik. Sıradan bir günde, sıradan görünen ama benim için çok değerli topumla yine sokaktaydık. İşte o gün. Üzerimize küçük küçük bilyelerin düştüğü gündü. Bombalardı. Siyahtı her yer. Bulutlar kararmış ve gökyüzündeki mavilik griye çalıyordu. Biri eline almış fırçasını öfkesini kusuyormuş gibi boyamış tuvalini. Tuvalimizi. Artık mavi topum yoktu. Karışmıştı siyaha. Karışmıştı korkulara.Çığlıklar her yerde, sanki hiçbir yerde gibiydi.Her şeyin bittiği anlar ya da çok çabuk büyüyen küçücük yürekler, işte bizden o kadar çok vardı ki! Zamanın aslında büyüklerin oyunlarıyla
FanCAT Sokak Fanzin Fanzin
| 23
geçtiğini bilmiyorduk. Onlar bizden daha çok seviyormuş meğerse oyun oynamayı. Oynadıkça onlar, bizler büyüdük ve bizler büyüdükçe onlar hiçlikleriyle birlikte kayboluyordu. Bunu anlamaları epeyce zamanlarını alacak gibi gözüküyordu. Peki o kadar zamanları var mıydı? Benim yoktu. Minicik bir mavi topum vardı. O da kana bulandı. Şimdi simsiyahtı. -SONGÜL ÇINAR
Fanzin Sokak Fanzin 24 | FanCAT
FAN
KONUŞTUKLARIM
Jim carrey’in bir filminde şöyle bir söz geçer; “ olurda görüşemezsek, iyi günler, günaydın, iyi akşamlar ve iyi geceler.” Ne zaman birisine bir şeyi söyleyemezsem aklıma hep bu cümle gelir. Olurda görüşemezsek ya. Çoğu zaman söyleyemem zaten. Bu durum çoğu insanda aynıdır. Bazı şeyleri söyleyemeyiz. Günlerce düşünüp aklımızda kurarız. Şöyle konuşacağım, şu cümleleri kuracağım vs. vs. Ama o an gelir gülümser ve geçeriz. Bu yazıyı yazarken gülümsüyorum sen okuyan. Belki sende gülümsüyorsundur. Kim bilir! Asıl konuya geliyorum. Küçükken okulda defterin sol tarafına yukarıdan aşağıya imgeler çizerdik. Hatırladınız mı? Genelde çalışkan yazısı düzgün öğrenciler yahut kızlar çok yapardı. İşte ben onları yaparken kendi kendime hep konuşurdum. Sevdiğim kızdan bahsederdim bazen kendime, bazen yakın arkadaşlarımdan açardım konuyu ama illaki bir şeyler söylerdim kendime. İşte o çizdiklerimiz bizim şuan söyleyemediklerimiz. Konuşmak isteyip konuşamadıklarımız aslında. Şimdilerde fark ediyorum bunu. Evet sayın okuyan. Seninle pek konuşamıyoruz. Bir hikaye anlatıp kendimle konuşmaya yatağıma gideceğim. Geçtiğimiz senelerde iş için adaya gitmiştim. Üç aylık çalışma sürecinin yarısında sayılırım. Tek tük tanıdığım olduğu kalabalık bir masada oturuyoruz. Geceye yaklaştık. Yağmur bastırmış tüm gücüyle bağırıyor. Bizse alkolün etkisiyle konuşuyoruz ama kim ne diyor pek mümkün değil. O yağmurda bindiğim motorda arkamdaki arkadaş ile savrulduk yola. İşte o an ayıldım. Her yerim yara bere ama hissetmiyorum, nafile. Gecenin üçü, şans eseri açık bir mekânın onunda serpilmişiz. Sağolsunlar bizi hastahaneye getirdiler, işlemler, alkol kontrolü derken vücut yoruldu tabi. Gözümü bir açtım jandarma bizi işyerine bırakıyor. Sağımda arkadaşım, arkadaşım dediğime bakmayın
FanCAT Sokak Fanzin Fanzin
| 25
daha dün gece masada tanıştık. Adını sorsan hatırlamam şuan. Velhasıl önümüzde iki jandarma yanında arkadaş gidiyoruz . Arada uyukluyorum tabi. Nerede olduğumuzu kestirmeye çalışıyorum, camdan bakıyorum uçsuz bucaksız deniz. Kaç defa uyuyup uyandığımı hatırlamıyorum. Üstümde bana ait hiçbir şey yok; telefon, cüzdan, para, sigara hiçbir şey yok. 15 dakikalık yol bana saatler geliyor. Kimse birbiri ile konuşmuyor, sürekli gidiyoruz. Kendimi o an Bir Zamanlar Anadolu’da filmindeki polis arabasında gibi hissediyorum. Onlar sustukça ne anlatmaya çalıştıklarını anlama çabasıyla kendimi yiyip bitiriyorum. Sonra gerçek hayata u dönüşü yapıyoruz tabi. Herkese olan biteni anlattıktan sonra bir hafta ızdıraplı bir dinlenmeye geçiyorum. Evet sayın okuyan işte o zaman aklıma gelince anlıyorum kendimi anlama çabasındaki ızdırabını. Neden konuşmadığımızı. Tıpkı bugün olduğu gibi. Bugün söyleyemediklerim için yatağımda saatlerce döneceğim gibi anlıyorum. Anlıyoruz. Çoğu insan muzdarip bu durumdan. Konuşamadıklarımızdan, aklımızın içinde dolanıp duran cümlelerden, anlam yükleyip durduğumuz bir ton şeyden. Bir cümlenin hayatımızı mahvedeceğinden korkuyoruz. Bunlar benim konuştuklarım sayın okuyan. Eğer sende konuşmak istersen burası FANCAT FANZİN. İyi susmalar! -KERİM SERT
Fanzin Sokak Fanzin 26 |FanCAT
NERGİS KOPARMAYA MI GELDİN?
İşte geçip aynanın karşısına Şiirler şarkılar yazıyorsun emsalsiz ve hissiz. Nergis koparmaya mı geldin ömrüne Yahut bir yanardağ gibi patlayıp sönmeye Nerede dersin mevsimin ilk çiçekleri Nerede o leylaklar o güller… Güneş avuçlarına usul usul değerken hem de Ve omuzlarında kordon rüzgârları Nergis koparmaya mı geldin ömrüme Bir kere yahut bir kere gülüp geçmeye. -ENES CAN
FanCAT SokakFanzin Fanzin
| 27
8 KELİMELİK ŞİİR
Onun dudaklarından dökülmüştü: ‘biz diye bir şey yok.’ -İSMAİL YERLİKAYA
Fanzin Sokak Fanzin 28 |FanCAT
3.YAŞ ÜZERİNE Dile kolay tam 3 sene.... Yola ilk çıktığımızda iki kişiydik. Fanzin neydi? Bunu çıkarırken amacımız neydi? Çıkardıktan sonra hedefimiz neydi? Kaç kişi okuyacaktı.? Kaç noktada dağıtılacaktı? Kaç tane basacaktık? Hepsi kafamızı kurcalayan ve cevaplarını yolda bulduğumuz sorular oldu. Fanzin 3 sene boyunca bana en çok dayanışma ve güvenin önemini öğretti. Tabi bunların suistimal edilebileceğini de öğretti... Neyse yaşadıklarımızın hepsinden bütün ekip arkadaşlarım adına hiç şüphesiz memnum olduğumuzu söylemek istiyorum. Bu üç senelik süreçte bizi samimiyetsizlikleriyle, çıkarcı yaklaşımlarıyla, üstten tavırlarıyla, vazgeçerek bizi yarıyolda bırakma çabalarıyla aramızdan ayrılan bütün “arkadaşlara” bizlere hayatta her musibetin yapıcıysa iyi olduğunu bir kez daha hatırlattıkları için bütün ekip arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. Belki de bu musibetlerle boğuşmasak şuan bir zamanlar basılmış gençlik hevesi olarak uyduruk arşivlerde yerimizi almıştık ancak Sokak ismimizle çıkardığımız 6.sayımız Başlangıç’ta 12 kişinin yanyana gelmesiyle oluşan ve bugün 40 kişiden oluşan ekibimizin inadı sayesinde bugün Türkiye’de 15 ilde kendi öznelerimizle dağıtım noktalarımızda okurumuzla buluşuyoruz! 3.yaşımıza girerken biri fanzin festivali olan Fanzinfanzine olmak üzere toplamda 4 düzenlediğimiz etkinlikle hem fanzinci dostlarımız hem de okurlarımızla yanyana geldik. Şimdiye kadar Çanakkale ve Mardin’de yaptığımız Analog Kolaj etkinliğini 3.yaşımızda kalan 12 dağıtım ilimizde de gerçekleştirmeye devam edeceğiz! Şimdilik 3 senemizi toplam 21 fanzin 5 fankit 4 etkinlik ile özetleyebiliriz ancak yaşadıklarımızın güzelliği tarifsiz! Lafı daha fazla uzatmadan yola “frenimiz ve geri vitesimiz yok!” diyerek devam ettiğimizi dosta da düşmana da bütün ekip arkadaşlarım adına ilan ediyorum! FanCAT HAYATIN BOZULMAZ ÇİZGİSİ! FanCAT FANZİN EKİBİ ADINA; BERKAY ALİ GÜLEK
FanCAT SokakFanzin Fanzin
| 29
BU YAZ RAFLARDA OLACAKLARIN BAÄžZILARI!
Fanzin Sokak Fanzin 30 |FanCAT
3.YAŞ SAYIMIZI USTAMIZ NAZIM HİKMET’E ADIYORUZ!
FAN Mayıs - Haziran
FANZİN
FanCAT SokakFanzin Fanzin
| 31
FAN Mayıs - Haziran
Çizim: Berkay Ali Gülek *Sabahattin Ali’nin kendi çizimi örnek alınarak yapılmıştır.
FANZİN
Kalbime benzer taşları, Heybetli öter kuşları, Göğe yakındır başları; Benim meskenim dağlardır. Yarimi ellere verin; Sevdamı yellere verin; Elleri bana gönderin: Benim meskenim dağlardır. Bir gün kadrim bilinirse, İsmim ağza alınırsa, Yerim soran bulunursa: Benim meskenim dağlardır. -SABAHATTİN ALİ