Tek Tadımlık Hayat ( Ön Okuma)

Page 1


“Kanserle ihtiyatlı, maceracı ve hatta mutlu bir hayat süren bir doktorun dikkat çekici ve emsalsiz bakış açısı. Lee Lipsenthal her şeyi olduğu gibi yaşıyor ve onun gözlemleri bize hayattaki önemli şeylerle ilgili birçok öngörü sağlıyor. Onun iyileşme yolculuğunun her hikâyesi, her yönü insanı canevinden vuruyor. Zengin, samimi ve insanı alıp götüren türden. Mutlaka okunmalı.” Tıp Doktoru Martin Rossman

“Eğer tüm kalbinizle sevmeyi öğrenmek ve hayatıınızın sonuna geldiğinizde hiçbir pişmanlığınızın olmamasını istiyorsanız, Lee Lipsenthal’ın cömert ve düşünceli kitabı tam size göre. Yaşadığı güçlükleri anlatırken, bunu öyle dikkat çekici bir şeffaflık ve sorumlulukla yapmış ki, Lee yalnızca sezgileriyle dolu değil, aynı zamanda zor edinilmiş bir bilgelikle dolu bir kitap yazmış. Asla unutmayacağınız bir kitap olmuş.” John Robbins

“Farklı yönlerini gayet iyi bilen bir doktor olarak kanserle yüzleşen Lee Lipsenthal olağandışı bir şey yapıyor: hepimizin kendi güç anlarında kullanabileceği, hayatımızda neşeyi bulmak için yararlanabileceği mizahın, şükretmenin, dayanıklılığın ve ilhamın köküne iniyor.” Dr. Rick Hanson

“Zorlukların üstesinden gelmek için umut ve cesaret yayan, samimi ve ilham verici bir kitap. Lee, spiritüellik ve bilimin bir arada kullanılmasıyla sağlıklı olmanın gerekliliğini anlayan bir doktor.” Dr. Mitchell Gaynor, Gaynor Bütünleyici Onkoloji’nin kurucusu ve başkanı


“Lee Lipsenthal, insanın hayatını tehdit eden bir hastalıkla ilgili gerçekten güzel ve insanın içine işleyen kişisel bir kitap yazmış. Şifa ve sağlık arayan bu Hipokrat yeminli doktorun hayat yolculuğunu şiddetle öneriyorum.” Michael Lerner

“Tek Tadımlık Hayat, bir doktorun ölümlülüğüyle ilgili aldığı haberlere verdiği ilham verici tepkiyi anlatan bir öykü. Dr. Lipsenthal öyküsel anlatımı kullanarak, insanın yaşayabileceği duyguların en derin ve en acı verici olanıyla –evham– ilişkisini ve hem kendi hem de ailesinin hayatını bu beklenmedik mücadeleye tepki verirken nasıl yönettiğini anlatıyor. Yücegönüllülük, sıcaklık, mizah ve kırılganlıkla bu yaralı yazar okuyucuyu, ne olursa olsun hayatın her anından keyif alması için cesaretlendiriyor. Bu kitabı hayatın bir hediye olduğunu anlamamıza yardımcı olması için ısrarla öneriyorum.” Dr. Harville Hendrix

“Lee Lipsenthal’ın Tek Tadımlık Hayat’ı samimiyetin ve bilgeliğin kitabı. Kişisel biyografi, psikolojik öngörü ve bilimin etkileyici bir karması. Yeterince zeki olan herkesin yapacağı gibi, bu kitabı okuyarak aydınlandım.” Dr. Frederic Luskin

“Aynı anda hem derine işleyen hem de eğlenceli bir kitap olan Tek Tadımlık Hayat, okuyucuya lezzetli bir sandviç sunuyor. Lee sadece ölümle yüzleşenlere değil, hayatı dolu dolu yaşamak isteyen herkese cömert bir kılavuz veriyor. Herkesin okuması lazım!” Tıp Doktoru Donald Abrams


“Bu, derslerin en zorunu alan bir adamın elinden çıkmış, şaşırtıcı, hayatı doğrulayan, hatta değiştiren bir kitap: kendin olmak. Hayatının ölümle karşı karşıya gelişini büyük bir alçakgönüllülük, derin bir öngörü ve bilgelikle karşılayan Lee Lipshenthal, bize kendi hayatlarımızın gizemini ve güzelliğini nasıl anlayacağımızı öğretiyor.” Tıp Doktoru James S. Gordon, Akıl-Beden Tıbbı Merkezi’nin kurucusu ve direktörü

“Bu kitap her doktor ve hasta tarafından okunmalı; hayatı doğrulayan ve değiştiren bir kitap. Lee Lipsenthal doktordan hastaya, hastadan gerçek bir şifacıya dönüşürkenki kanser yolculuğunu anlatıyor ve hem ölümü kabullenişini hem de ondan korkmayışını gözler önüne seriyor. Bu, hepimizin hayatı boyunca tutunması gereken bir hikâye; Lee’nin kitabı dikkat çekici bir rehber.” Tıp Doktoru Stephan Rechtschaffen

“Bilgelik saçan Tek Tadımlık Hayat, bize hayatta aslında neyin önemli olduğunu hatırlatıyor. Dr. Lipsenthal bizi umut, korku, zor seçimler ve en önemlisi aşk dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Hayatın asıl önemli unsurlarını hatırlatıyor ve çok geç olmadan potansiyelimizin farkına varmamız için bizi uyarıyor. Teşekkürler Dr. Lipshental, kalbime dokunduğun ve ruhumu uyandırdığın için.” Tıp Doktoru Mimi Guarneri


.



Tek Tadımlık Hayat Dr. Lee Lipsenthal Orijinal Adı: Enjoy Every Sandwich Yayın Yönetmeni: Şahin Güç Çeviren: Derya Engin Editör: Rose Mary Samanoğlu Dizgi: Elif Yavuz Redaksiyon: Işıl Kocaoğlan Son Okuma: Gamze Büyükkaya Kapak: Yasin Öksüz Baskı: Ezgi Matbaa Yenibosna/İSTANBUL Tel: 0 212 452 23 02 1. Baskı: Ocak 2013 ISBN: 978-605-348-073-0 Yayınevi Sertifika No: 12330

Copyright©Dr. Lee Lipsenthal Bu kitabın Türkçe yayın hakları Onk Telif Hakları Ajansı aracılığıyla Pozitif Turizm Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yayınevinden izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

MARTI YAYINCILIK Bir Pozitif Turizm Dış Tic. Ltd. Şti. Markasıdır. Maltepe Mh. Davutpaşa Cd.Yılanlı Ayazma Sk. No:8 TOPKAPI/ZEYTİNBURNU/İSTANBUL Tel: 0 212 483 27 37 - 483 43 13 - 483 13 30 Fax: 0 212 483 27 38 www.martiyayinlari.com info@martiyayinlari.com


.


.


İÇİNDEKİLER

Dr. Dean Ornish’e Ait Önsöz

13

Giriş: Yaşama Arzusu

21

29

BİR:

Hayatı Değiştiren Sandviç

ÜÇ:

İki Doktor Ölümün Gölge Vadisine Giriyor

49

BEŞ:

Dünyamız Yıkıldığında

73

İKİ:

DÖRT:

ALTI:

YEDİ:

Onu Orada Beklerken Gördüm (Orada Beklediğini Görmeden Önce)

Evhamdan Bilince

Oturup Susmak

Kendimi Eve mi Kapatmam Gerekiyor?

SEKİZ: Kendi Yarattığınız Dünya DOKUZ: Akıl Oyunları ON:

Kalp Kırılmasının Sesi

39

59 81

91

111

125

133


ON BİR:

En Ağır Hastalar Bazen En Sağlıklı İnsanlardır

143

ON ÜÇ:

Karanlıkta Kazmak

169

ON BEŞ:

Cennetten Gelen Bozuk Paralar

191

ON İKİ:

Daha Önce Hiç Gitmediğim Yer

ON DÖRT: Benliğim, Kendim ve Ben

ON ALTI:

Zuzu’nun Yaprakları

ON YEDİ: Aşk Çorbası

ON SEKİZ: Kutunun Dışında Yaşamak ve Ölmek

157

183 211

225

239


Arkadaşlarıma ve aileme, bu yolculuğu değerli kıldıkları için ve beni hayatta tutan herkese. Hepsinden öte, Kathy’ye Geçen otuz yıl boyunca her zor anımda yanımda olan, bana her gece sarılan, ve aşkı özellik gereksinimine dönüşen. Bizim hikâyemizi anlatmama izin verdiğiniz için hepinize teşekkür ederim.


..


Önsöz Düşünülemeyeni hayal edin. Tanınmış, deneyimli bir doktorsunuz, sizi çok seven bir karınız, iki güzel çocuğunuz var ve binlerce insanın hayatında anlamlıı değişiklikler yapmışsınız. Gerçekleştiremediğiniz en büyük hayaliniz bir rock yıldızı olmak, ama onun için de çalışıyorsunuz. Sonra, hayatınız bir anda tepetaklak oluyor. Doktorunuz metastaz yapmış bir kanseriniz olduğunu ve en fazla bir yıllık 13


Dr. Lee Lipsenthal

ömrünüz kaldığını söylüyor. Hepimiz bir gün öleceğimizi biliyoruz; kişi başına düşen ölüm oranı hâlâ yüzde yüz. Ama hayatımızı tehdit eden bir hastalığımız çıkmadıkça ya da bu birinin başına gelmedikçe bunu pek düşünmüyoruz. O saatten sonra da öleceğimiz fikrine alışmak çok kolay olmuyor. Örneğin, yakın zamanda kalp krizi geçirmiş biri, doktoru ve hemşireleri ne derse onu yapar. Beslenme alışkanlıklarını değiştirir, egzersiz yapar, sigarayı bırakır, vs. Ama bu sadece altı hafta kadar sürer ve sonrasında hasta yine eski hayatına geri döner. Çünkü ölümle yüzleşen insanlar için o, artık korkunç değildir. Ama spiritüel geleneklerin çoğu mükemmel birer paradokstu: Ölümlülüğümüzü bir dereceye kadar inkâr etmek yerine kabul edebiliyor ve hayatı hakkıyla yaşayabiliyorduk. Bir şey dünya görünüşünüzü adamakıllı sarstığında –örneğin kanser olduğunuzu ve sadece bir yıllık ömrünüz kaldığını öğrendiğinizde– bu ister istemez hayata bakış açınızı değiştiriyor. Bu olağanüstü kitapta, Dr. Lee Lipshental bizlerle dönüşüm yaşadığı yolculuğunu paylaşıyor. Fazlasıyla kişisel, ama bir o kadar da evrensel bakış açısıyla ölümü nasıl kabullendiğini anlamamıza yardım ediyor ve her hücremizde, varlığımızın her zerresinde neyin önemli olup neyin olmadı14


Tek Tadımlık Hayat

ğını, değerli zamanımızı kiminle ve neler yaparak geçireceğimizi gösteriyor. Bu sadece nasıl huzurla ve şükrederek ölüneceği değil, daha önemlisi, nasıl gerçekten yaşanacağı hakkında bir kitap. Onun dediği gibi, “Dolu dolu yaşarken bir hastalığın varlığının ya da yokluğunun çok fark etmediğini keşfettim.” Merhametin, bir insanın bizi incitmek için yaptığı davranışı affettirmediğini ama o konuda şu anda ve burada acı çekmemize engel olduğunu anlatıyor. Aynı merhameti kendimize de gösterdiğimizde, bu karanlıkta parlayan bir ışık gibidir ve öfke ile yargılamayı bir kenara bıraktırarak bizi de etrafımızdakileri de özgürleştirir. Bir insanın sadece bir yıllık ömrü kaldığında, neden kendini acıya ve kedere boğsun ki? Sonra biz de aynı şeyi fark ediyoruz: “Neden biz de aynısını yapmayalım?” Quincy Jones beyin kanamasına bağlı anevrizma atlatıp hayatta kaldığında, “Her günü hayatınızın son günüymüş gibi yaşayın, ne de olsa bir gün haklı çıkacaksınız,” demişti. Ölümün farkında olmak ayaklarımızın yere basmasını sağlar. Hayatımızda anlam ifade eden arkadaşlarımız ve bize mutluluk veren ailemizle olmanın bizi ne kadar mutlu ettiğini görürüz. Önyargılar algıları sınırlar. Görmek inanmaktır, ama çoğunlukla neye inanıyorsak onu görürüz. Çalışmalar sürekli 15


Dr. Lee Lipsenthal

olarak dünyanın nasıl olduğuna inanmak istiyorsak algılarımızı da o şekilde filtrelediğimizi gösteriyor. Bu bir düzen hissi sağlamaya yardımcı olurken, aynı zamanda deneyimlerimizi de sınırlar. Önyargılar sıkıcı olabilir, çünkü deneyimlerimizi ciddi ölçüde sınırlarlar. Büyük sanatçılar ve bilimadamları dünyayı önyargıları ve paradigmalarıyla filtrelemeden olduğu gibi algılar. Dünyayı tam da kelime anlamıyla, başka bir açıdan ele alırlar ve gördüklerini diğerleriyle paylaşırlar. Lee’nin burada yaptığı da bu. Ölümle karşılaşıp onu kabullenmek, önyargılarımızı da inançlarımızı da köküne kadar sarsar. Bu bizi korkutabilir ve bize ağır gelebilir ya da bize yepyeni bir dünyanın kapılarını açarak yeni deneyimler yaşama olanağı tanıyabilir. Bazen her ikisini de yapabilir. Bizi geleneksel ve bilimsel bakış açısıyla açıklanamayacak yeni deneyimlere de itebilir, tıpkı Lee’nin bizlerle paylaştığı gibi. Ben üniversitedeyken yakın ölüm deneyimi denen şeyi yaşadım ve hayatım değişti. O kadar depresiftim ki, intihar etme noktasına kadar gelmiştim. Nasıl oluyorsa, kendi ölümünüzle yüzleşmek zorunda kaldığınızda nihilizme geçmeniz çok kolay oluyor: neden üzüleyim, hiçbir şey umurumda değil, dert değil, kimin umurunda, vesaire. Bana olan da buydu ve kendi ölümümüzle ilgili düşünmemenizin sebep16


Tek Tadımlık Hayat

lerinden biri de budur. Hayatta kalmaya karar verdiğimde, hayatı mümkün olduğunca dolu yaşamak üzere bir seçim yaptım. Gerçekten yapmasam da, kendimi öldürme noktasına kadar gelmiştim ve bu yeterince özgür bırakan bir eylemdi. Hayatımı nasıl yaşayacağımla ilgili diğerlerinin söylediklerine kulak asmamaya karar verdim, çünkü beni ölüme sürükleyen şey buydu. Böylece kendimi bulmak benim için her zamankinden daha önemli olmuştu. Akıl ödünç almak istemiyordum. Ben her şeyi kendi deneyimlerimle bilmek istiyordum. Pek çok şey deneyip, hatalar yapıp, bunlardan dersler çıkaracaktım. Böylece onun doğru olup olmadığını öğrenecektim. O bilgi ne olursa olsun başkasından almayacaktım, kendim öğrenecektim. Joseph Campbell’ın yazdığı gibi, “İnancım yok, deneyimlerim var.” Hayatta kalmama yardım eden şey, nihilizmin panzehirinin hayatın her alanında anlam yaratmak olduğunu görmek oldu. Her şeyi kutsal kılmak hayattan daha çok zevk almamızı sağlıyor ya da Lee’nin yazdığı gibi, “her sandviçten keyif almayı.” Genç bir çocukken, “kutsal” sözcüğünün “sıkıcı” olduğunu düşünürdüm. Kesinlikle eğlenceli değildi. Şimdi “kutsal” sözcüğünün en özel, en eğlenceli, en anlamlı, en mahrem, en erotik, en heyecan verici, en güçlü, en 17


Dr. Lee Lipsenthal

duygusal, en enerji verici, en eğlendirici ve en keyif verici şeyleri anlatmak için kullanılabilen bir sözcük olduğunu gördüm. Ölümle yüzleşince her günümüzün ve her anımızın çok değerli olduğunu anlıyoruz. Bunu fark etmek de hayatımızdaki her şeyi ve herkesi kutsal kılıyor. Risk alma ve aptal konumuna düşme cesaretiyle elde edilen bilgi çoğu zaman denediğim ve hem başarılarımdan hem de hatalarımdan ders aldığım şeydi. Lee’nin yazdığı gibi, asıl önemli olan ne kadar uzun yaşadığımız değil, ne kadar iyi yaşadığımızdır. Bu hayatta kısa süreliğine var olduğumuz düşüncesinden gelen cesaret en büyük hataları yapmamıza sebep olabilir ama bu dünyada kalıcı değiliz. Gestalt Tedavisi’nin kurucusu Fritz Perls şöyle derdi: “Kurtarılmak değil, harcanmak istiyorum!” Bill Murray’ın doğru şeyi yapana dek geri geldiği “Groundhog Day” filmini çok severdim. Filmin başında bir düzine uçak görünürdü ve ben kendimi hep uçaklardan birinde hayal ederim. Murray’ın doğru yaptığı şey, risk almak, nefret ettiği işe bağımlı kalmamak, daha merhametli olmak, caz piyanosu çalmayı öğrenmek ve hayatının en büyük riskini almaktı: Andie MacDowell tarafından oynanan karaktere kalbini sonuna kadar açmak. Çünkü bir noktaya kadar mahrem ve kırılgan olabiliriz 18


Tek Tadımlık Hayat

ama kırılgan olduğumuzda da inciniriz. Kalbiniz vücudunuzun dışındadır ve diğer her şey bir fon müziğidir. Sadık bir ilişki her iki insanın da birbirine sonsuz güveni anlamına gelir. Güven kendimizi güvende hissetmemizi sağlar. Güvende hissettiğimizde de kalbimizi diğer insana açarız ve ona karşı fiziksel, duygusal ve spiritüel olarak tamamen çıplak kalırız. Kalplerimiz sonuna kadar açık ve kırılganken, heyecandan yaratıcılığa kadar pek çok hissi bir arada yaşarız. Birbirimize teslim oluruz ve ne korku, ne zayıflık ne de pes etmek kalır. Hayatım boyunca çok güçlü ve ünlü insanlara danışma fırsatım oldu. Eğer ün, para, güç ve mutluluk getirseydi, onlar dünyanın en mutlu insanları olurdu. Onlar genellikle mutlu değiller, hatta hikâyenin sonuna geldiklerinde çoğunlukla yalnız insanlar. En azından kendilerine eğer başarılı olabilirlerse mutlu olabileceklerini söyleyebilirler. Başarının seviyesi insanı çok yalnız olmaya itebilir. Benim deneyimimde, temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar başarı gösterdiyseniz, bu sizi yalnızlıktan ziyade diğerleriyle iletişim halinde olmaya itiyor. Diğer bir deyişle, insanlar başarılarına rağmen mutlu olur, onlar sayesinde değil. Mutluluk getiren şey aşk ve samimiyettir. Lee’nin yazdığı gibi, “Artık ölmeden önce yapılması gerekenler listem yok. Hayatımda aşk var.” 19


Dr. Lee Lipsenthal

Önünde sonunda, ölümle karşılaşmak bize şu büyük soruları sordurur: Ben kimim? Neden buradayım? Nereye gidiyorum? Bunun ötesinde ne var? Lee çok net cevaplar bulmadan bilinmeyene ev sahipliği yaptı. Şöyle yazdı: “Bana göre en önemli şey, bu deneyimlerin beni hayatın amacı ve gizemiyle ilgili sorularla donatmış olmasıdır.” Aynı şekilde Rainer Maria Rilke’nin Letters to a Young Poet’te yazdığı gibi, “Kalbinizde çözüme ulaştıramadığınız her şey için sabredin ve soruların kendisini sevmeye çalışın.” Ölüm sonsuz bir yalnızlık deneyimi olabilir –tek başınıza sonsuza dek karanlık bir odada kalabilirsiniz– ya da ruhumuzun evriminin bir sonraki bölümünde, bir sınıftan diğerine geçmek gibi veya bir nehrin okyanusa dönmesi gibi tek bir kaynağa bağlanırız. Bu Sensin. Lee’nin bize bıraktığı, nasıl yaşadığımızla ilgili farkında olduğumuzdan çok daha fazla seçeneğimiz olduğu ve eğer iyi yaşarsak gerisinin kendiliğinden geleceğidir. Bu kitap Lee’nin dünyaya armağanı ve aşkla yazılmış bir manifestodur. Tıp Doktoru Dean Ornish Önleyici Tıp Araştırma Enstitüsü Kurucusu ve Başkanı San Francisco, Kaliforniya Üniversitesi Klinik Profesörü 20


GİRİŞ Yaşama Arzusu

Ölüm korkusu yaşam korkusundan gelir. Hayatı dolu dolu yaşayan bir insan, her an ölmeye hazırdır. – Mark Twain


.


Hepimiz öleceğiz. Bu doğanın kanunu. Bir noktada hayat sona erer, ama bu kitap o anla ilgili değil. Bizi o ana götüren şeylerle ilgili. Her insanın paylaştığı o temel korkudan kurtulmakla ilgili: ölüm korkusu. Ancak bu korkuyu ve onun beraberinde gelen diğer korkuları ortadan kaldırdığımızda yaşayabileceğimiz hayatla ilgili: acı korkusu, kaybetme korkusu, değişim korkusu, yeterli olmama korkusu, sevilmeme korkusu. Bu kitap, benim bir doktor, bir araştırmacı ve arayan kişi olarak çıktığım yolculukla ve dünyamızda çok sayıda fiziksel rahatsızlığa ve duygusal hastalığa neden olan, diğer tüm korkuların anası olan bu korkunun işlediği bir hayata nasıl geçtiğimle ilgili. Uzun süre Kalp Hastalıklarını Geri Döndürme için Ornish Programı’nda doktor olarak çalıştım. Bu program düşük yağlı diyet, stres yönetimi, egzersiz ve grup desteğinden oluşuyor. Yüzlerce hastanın ölüm korkusunu yaşama sevincine dönüştürmeye yardım etmiş olmanın onurunu yaşıyorum. Zorlu sağlık koşullarına rağmen hayata tutunan o insanları izledim. Şiddetli göğüs ağrıları çekip birkaç adım yürümeye çalışırken bile yaşadıkları andan keyif alan ve hayatlarına 23


Dr. Lee Lipsenthal

sımsıkı sarılan insanları izledim. Yanlarında acil müdahale ekipmanıyla durup dans edişlerini gördüm. Bu insanlar kendi ölüm korkularını yendi ve dinamik birer hayat sürdü. O insanları yaşlanıp, asla sahip olamayacaklarını düşündükleri torunlarıyla oynarken izledim. Tüm bunlara tanık olunca, insan doğasının sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda o hayatı dolu dolu, iyi bir şekilde yaşamak ve hayatta olduğu süre içinde yaşadıkları her anın tadını çıkarmak olduğunu anladım. Çoğu insan Ornish Programı’nın sonucunu düşük yağlı vejetaryen bir diyet olarak değerlendiriyordu. Gerçek, onların brokolide kendileri için bir “fırsat” görmeyişiydi. Ölümle göz göze gelip, hayatlarını nasıl tepetaklak çevireceklerini öğrenmek için yeni bir yaşam buluyorlardı. Diğerleriyle nasıl iletişim kuracaklarını, iç huzurlarını nasıl bulacaklarını ve yeniden çocuklar gibi nasıl güleceklerini öğreniyorlardı. Diyet, kalp rahatsızlıklarına iyi geliyordu, ama yoga, meditasyon ve grup desteği onların hayatını kurtardı. Bunu içten içe, sezgisel olarak biliyordum ve sonraları da istatistikleri araştırmama yansıttım. Hayattan ne kadar zevk alıyorlarsa, ölüm korkuları da o kadar azaldı. Bu çarpıcı bir geçişti. Artık ölmüyorlardı, sonunda yaşıyorlardı. Hayatın verdiği her şeyden keyif alan hastalarla dolu bir çalışmada, çoğu doktor arkadaşımın cansızlaştığını ve her 24


Tek Tadımlık Hayat

geçen günü zar zor bitirdiğini görmeye başladım. Günlük işlere, hastane politikalarına, sigorta konularına odaklanıyorlardı. Eve, ailelerinin yanına bomboş geliyorlardı çünkü ulaşabildikleri herkese yardım etmeye çalışıyorlardı ve günün sonunda gerçekten sevdikleri insanlara hiçbir şey kalmıyordu. Hayatımın son yıllarını, kendi korkularını giderip hayattan tam anlamıyla zevk alabilmelerini sağlamak üzere doktorlara yardım ederek geçirdim. Onlara her hastayla tutkulu şekilde ilgilenmelerini, bunun hem onlara hem de hastalarına fayda sağlayacağını öğretmeye çalıştım. Hayatlarındaki keyfi bulmalarında onlara yardım etme ayrıcalığım vardı. Bu yolculuk boyunca, zamanımızın en iyi doktorlarıyla çalıştım ve her geçen gün yeni bir şey öğrenme fırsatı buldum. Kendi ölümlülüğümle yüzleştiğimde de dünyanın en iyilerine başvurup kendimi onlara teslim edebildim. Ancak bazı tedavilerin haplardan, iğnelerden ve ileri teknoloji ekipmandan çok daha fazlasına ihtiyacı vardır. Bazı tedaviler ruha radikal bir müdahale gerektirir: kafa yapımızda ve varoluşumuzda değişiklik. Bu tedaviler yoğun hayatlarımız içindeki çalışma, verme ve tüketme yarışını sona erdirmemizi gerektirir. Bazı tedaviler durup, yediğimiz her sandviçten keyif almamızı gerektirir. Ben de toplumumuzun kronik hastalığından muzdarip25


Dr. Lee Lipsenthal

tim: korku, stres, depresyon ve anksiyete. Bu kişisel deneyim kalp hastalıkları için tedaviler aramak olan işime canlılık katıyor ve doktorların duygusal tükenmişliğini azaltıyordu. Bu yolculukta, eğer ailemi sevmek ve ruhumu doyuracak işi yapmak için günümü dolu dolu yaşarsam, o gün benim adıma ölmek için iyi bir gün olacaktı. Daha fazlasına ihtiyacım yoktu. Bunu atölye çalışmalarımda ve verdiğim derslerde sıklıkla tekrarladım ama bana bu hastalığın teşhisi konuncaya dek bunun gerçekten ne alama geldiğini bilmiyordum. Ölüm korkusunun tedavi edilebileceğini öğrendiğim gün gelip çatmıştı. Sayısız şekilde hayatlarımızı kuşatan bu korkuyla yaşayamayacağımı biliyordum. Bu korkunun, hayatta kalma ve sevme, mutluluğu arama, hayata tutunma gibi diğer ihtiyaçlarımızı karşılama güdümüzden kaynaklandığını bilmeme rağmen, tahmin ettiğimden daha büyük olduğunu gördüm. Hayranlık duyduğum o hastalardan biri olmuştum: Hayat doluyken ölüme koşan hastalar. Neticede, hepimiz öleceğiz; er ya da geç. Asıl farkı yaratan gerçekten yaşamış olmak. Daha da önemlisi, bu şekilde doğmadığımı biliyorum. Aslında, ölümden ve hayatın getirdiği pek çok şeyden korkan evhamlı bir ailede büyüdüm. Bir şekilde kaçınılmaz olanla karşılaşacağımı biliyordum: ölümümle. Hayat boyu eğitime inanan bir öğretmen olarak, öğrenilen her şeyin öğretilebile26


Tek Tadımlık Hayat

ceğini biliyordum. Ekim 2010’da American Association of Family Practice’in açılış konuşmasını yapmakla onurlandırıldım. Konuşma konum hakkında beni özgür bıraktılar ve ben de ölümle yüzleşmek gibi zor bir konu seçtim. Bu bir saatlik konuşmayı hazırlamak dört ayımı aldı. Gergin ve heyecanlıydım, ama bunu yapmak istiyordum. Bunun son konuşmam olabileceğini biliyordum. Öğrendiğim bilgiyi paylaşmak istiyordum. Hayatta kolesterolü dengede tutmaktan, egzersizden ve iyi beslenmekten daha fazlası var, psikospiritüel olarak iyi olmamız da çok önemli. Büyük bir oditoryumun kanatlarında, binlerce meslektaşım önünde konuşma yapıyordum. Beni takdim ettiler, müzik kesildi ve bir “eğitmen” omzuma vurdu. Işıkların karşısına çıktığımda kendimi rock yıldızı gibi hissettim (en büyük hayalimdi), artık hazırdım. Bu benim anımdı. Sonraki bir saat boyunca hastalarımdan, iş arkadaşlarımdan ve ailemden bahsettim. Gerginlikten kelimeler boğazımda düğümleniyordu ve tükürük bezlerim kısa süre önce radyasyona maruz kalmıştı. Hayat, ölüm ve kendi hayal gücümüzün yarattığı dünyada farkında bile olmadan nasıl yaşadığımız hakkında konuştum. Konuşmamı bitirirken, salon alkışlamak üzere ayağa kalkmıştı. Şaşkındım ve gözlerimden yaşlar süzüldü. Gülüm27


Dr. Lee Lipsenthal

semeye çalıştım ama tek yapabildiğim orada öylece durmaktı. Doktorların genellikle belli ve şüpheci bir seyirci kitlesi vardır. Meslektaşlarını pek alkış yağmuruna tutmazlar. Ama sonraları birkaç doktorla konuşurken öğrendim ki, bu da onların hayatlarında ilkmiş. Oradan ayrılırken etrafım bana sarılan, teşekkür eden ve beni kutsayan insanlarla doldu. Bu, kesinlikle bir tıp kongresinde olan bir şey değildir. Yabancılara ve eski arkadaşlarıma tek tek selam vererek onlarla güldüm. Artık hepsiyle hayatımın en özel detaylarını paylaşmıştım. Anlatılacak bir hikâye olduğunu biliyordum. Bu kitap öğrendiğim şeylerin bir toplamı. Umarım sizin için de insanlığa sarılmak, bilinmeyeni kabullenmek ve sonla yüzleşirken bile hayatı şükrederek karşılamak için bir vesile olur. Her an, bildiğimiz hayat değişebilir. Ölümümüz bizi bekliyor, bazen sabırla, bazen de sabırsızlıkla. Ama o hep orada duruyor ve kabul etmek istemesek de bazen tahmin ettiğimizden çok daha yakında. Ben, benim için sonun tahmin ettiğimden çok daha yakın olduğunu bir lokma sandviçle öğrendim. Akıllıca yaşamış olan biri için ölüm bile korkulacak bir şey değildir. Buda 28



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.