Mutlu olmanın tek yolu ASLA SAHİPLENME! Öztürk Aydın 2017 DÜNYA
İÇİNDEKİLER: Giriş: Sorular? Mülkiyet nedir? Para nedir? Mutluluk nedir?: Sahiplenmiyeceksin: Paylaşmak nedir? Eşitlik Nedir?
Değişim zihinde başlar. Hayatı arzular değil, düşünceler belirler.
“Bazen fikirlerini de değiştirmelisin, Çünkü sen fikirlerinin kölesi değil, sahibisin.” Namık Kemal
“Mülkiyet yanlış tanrıların sonuncusudur.” Pierre Joseph Proudhon
Mülkiyet nedir? İnsan, neden sahip olmak ister? Sahiplendiğimiz şeyler gerekli midir? Sahip olduklarımız bize ait şeyler midir? Bize ait olan ne var? İnsan sahip olduklarını nasıl bırakmalı, yada terk etmelidir? Terk etmesi durumunda ne kazanacak? Mutluluk nedir? İnsanı mutlu eden şey nedir? İnsan neden mutlu olmak ister? Paylaşmak insana mutluluk verir mi? Mutluluk içimizde olan bir şey midir, yoksa! dışarıda olan bir şey midir? Huzur mutluluktan mıdır? Huzurun olmadığı yerlerde insan mutlu olabilir mi? Eşitlik dürtüsü neden bazı insanlarda hiç yoktur? Diğer canlılar birlikte hareket ederken biz insanlar neden birbirimizi öldürüyor, kandırıyor, aldatıyor işkence ediyor, savaş çıkarıyoruz? Eksik olan nedir ki; Bunları yapabiliyoruz? Parasız bir dünya mümkün müdür? Para insanlığa huzur, sevinç, mutluluk, sağlık, bilinç, bilim getirmiş midir? Mülkiyet Bir menkul veya gayrimenkul mal üzerinde tasarruf etme, kullanma ve faydalanma hakkı. Malik olmaklık, sahip olma durumu! Mülkiyetçilik, yani sahiplenme tabusu, hırsı, egosu, zihinlerden yıkılmadıkça, mutluluk, adalet, eşitlik, paylaşım, kardeşlik doğmaz. EVREN KİMSENİN ÖZEL MÜLKİYETİ DEĞİLDİR !!! Mülkiyetçilik, yıkılması gereken büyük bir tabudur. Evren tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Kimse evrenin bir parçasını kendi tapusuna geçirme hakkı yoktur. Doğaya yapılan zulümdür/haksızlıktır. doğayı sahiplenmek. İnsan dışındaki hiçbir canlı doğayı kendi zimmetine geçirmez, sahiplenmez ve yaşadığı araziyi, denizi, havayı korumaya çalışmaz yani beraberce savaşmadan yaşarlar sadece insan bulunduğu yeri sahiplenir ve bulunduğu yeri koruma altına alır bekçiliğini yapar Mülkiyetin tabanında korku vardır. Korkunun kaldırıldığı bir toplumda cimri de özel mülkiyet de olmaz. Korkak mutlaka cimridir. Özel mülkiyet, biriktirilmiş cimriliktir. Özel mülkiyet tamamıyla terk edilmedikçe,
malların eşit ve adil bir yöntemle dağıtılması ya da insanların yaşamının refaha kavuşması olanaksızdır. Özel mülkiyet varolduğu sürece insanlığın en büyük ve en faydalı kesimi yoksulluğun ve çetin yaşamın getirdiği kaygıların malum yükü altında ezilecektir. Mülkiyet yanlış Tanrıların sonuncusudur. Mülkiyet, zayıfın güçlü tarafından sömürülmesidir. Mülkiyet Hırsızlıktır. Büyük büyük çok büyük adliye sarayların olsan ne olur? İçerisinde adaletin olmadıkdan sonra!
Para Mabud ve bankalar mabed oldu!.
Kapitalizm dindir. Bankalar kilise, bankacılar rahip, zenginlik cennet, fakirlik cehennem, zenginler aziz, fakirler günahkar, mülkiyet kutsaldır, PARA İSE TANRIDIR..!!! - Miguel D Lewis
Her servetin arkasında bir suç vardır. Kapitalizm ekonomik özgürlük adına köleleştiriyor. İlk başlarda ihtiyaçdan doğsa bile, şimdilerde asıl hedef asıl amac o oldu. Huzur getirmedi! Savaş nedeni para oldu. İnsan kendi türüne düşman oldu. Bunun için dahi teoloji- teoriler oluşturuldu- kurgular planlar yapıldı. Para soyut bir halden sanki can alan bir canavara dönüşmüş durumda... İnsanlık buna köle durumuna düşmüştür. Her şeyden önce bütün günler- yıllar- ömürler bu para için harçanmaktadır. Amacı para harçamak olan insan kendisi harçanmış vaziyettedir. Sağlığı, gençliği, zihni, aklı, benliği, karekteri gitmiştir. Robotlara döndü insan! savaş makinası gibi oldu. Düşünemiyor zamanı yok, vakti yok, kendisine dahi. Düşünemeyen insanlıkdan ne beklenir ki? Buradan felsefe, erdem, adale, t eşitlik, özgürlük neden doğmuyor? İşte bu nedenlerden ötürü.. Yüreği para diye çarpanlar, şaşılacak derecede kolay kandırılır. Ciğerleri beş para etmez onların.
Kapitalist sistemi yıkmanın en iyi yolu “para”yı geçersiz kılmaktır. Kapitalizm erkeği tehlikesiz hale getirip, ehlileştirmek, bir dolap beygiri yapmak için kadını kullanır. Kadınlar devrimci erkek istemezler. Bankalar tarafından hürmet gören, akşam yemeği için evlerine vaktinde dönen sakin adamlar isterler. Şiddetle değişen bir dünya, ancak daha çok şiddetin var olduğu bir dünya olur. Bankalar kimlere para veriyor? Bankalar, paraya ihtiyacınız olmadığını kanıtladığınızda size borç veren kurumlardır.
İlk başta ihtiyaç karşılansındı belki; Sonra bakın nasıl durum değişmiş güvensizlik çıkarın daha ağır bastığı bir hal almıştır. Buradan da mutluluk huzur gelmiyor… Daha çok savaş, saldırı, işkal, kaos, çıkıyor. Sonu hep acı hüsran yıkımdır.! İyiniyet güven olsaydı. Asıl ihtiyaç içindekilere yardım edilmeli değil miydi? Sen onun hakkını kendine kullandığının farkında mısın ey insan? Onun bunda hakı var mı yok mu? Bir yerde ona muhtaç insanlar açlıktan ölsünler. Sende fazla kilolarından dolayı hasta ol. Bu onun bir karşılığı olabili mi? Ektiklerinin sana dönüşümü olamaz mı? Ya para, mülkiyet, gibi sosyal ayraçların hükmünü ortadan kaldıracağız, ya da bunların hükümleriyle birbirimizi ortadan kaldıracağız.. Paranın öldürdüğü kişilik, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. Hiç kimse avucunda para, elinde banka defteri ile doğmamıştır. Hayatı, sadece birkaç ev, araba, bankada yüklüce bir para olarak görüyorsanız eğer, başarılı olabilirsiniz. Bunun için insanlara sırtınızı dönmeniz ve insan olmamanız yeterli. Para için evlenmek legal fahişeli. Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa ise yaramaz. Para hayatı satın alamaz. İnsan mı paraya bağlı, para mı insana bağlı? Bu, insana bağlı. Para, tarihin ilk aldatmacasıdır. Bu heriflerin ilk dalaverelerinden biri oldu para; onlar bu para dalaveresiyle canımızı satın aldılar! Bütün paralar sahtedir! Para her yere sızıyor. Geleneksel bütün bağları koparıyor. Mevcut bütün ilişkileri değiştiriyor. Her şeyin bir fiyatı vardır. İnsan artık sadece gelirlerine göre değerlendiriliyor. Para ekonomisinin hakim olmasıyla birlikte genel bir ahlaksızlık başlıyor. Para asla çoğaltılmayacak, ne paranın ardından koşulacak, ne de para sahibi olmak istenecek. Bu çağda itibarını para ile koruyamazsın. Sahibi olduğumuz para özgürlüğün; peşinden koştuğumuz para köleliğin aracıdır. Cebin para para olacak diye ruhun pare pare olmasın! Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi yapan adamdır. İnsan, giyinip kuşanmak için para kazanan tek hayvan. Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır. Şöhret de, para da ölümden öteye geçemez. Para arttıkça para sevgisi de artar. Zenginler para; fakirler çocuk yapar. Para ve güç, güvensizliğin ürünleridir. Yüreği para diye çarpanlar, şaşılacak derecede kolay kandırılır. Ciğerleri beş para etmez onların. Para ile her şeye sahip olunacağı söylenir.! Yiyecek satın alabilirsin, ama iştah satın alamazsın. İlaç alırsın ama sağlık alamazsın. Bilgi alırsın ama bilgelik alamazsın. Gösteriş alırsın ama güzellik alamazsın.
Eğlence alırsın ama neşe alamazsın. Tanıdık alırsın ama dost alamazsın. Hizmetçi alırsın ama sadakat alamazsın. Boş vakit alırsın ama huzur alamazsın. Para ile her şeyin kabuğunu alır ; Hiçbir şeyin çekirdeğini alamazsın..! İnsan. para kazanmak için sağlığını harcıyor. Sonra sağlığını geri kazanmak için para harcıyor. Sonra bir de gelecek için o kadar endişeli ki; anı yaşayamıyor; sonuç olarak, ne şimdide yaşıyor ne gelecekte; hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor, ve aslında hiç yaşamadan ölüyor. Bir budala para kazanabilir, ama onu sarfetmek için akıllı olmak lazımdır. Başlıca üç çeşit insan vardır. Bilgisever, ünsever ve para sever. Para size arkadaş satın alınamaz ama daha kaliteli düşmanlar getirebilir. Sahip olan değil, bağışlayan zengindir. Dünün üzüntüIeri ve yarının endişeIeriyIe donatıImış bir kişiden, bugün bir şey bekIeme..
Türkiye’de bazıları kendilerini esnaf zanneder. Oysa yaptığı hep hırsızlıktır. Paraya tapmak, sosyal yaraları derinleştirir. Parayı öpemez, koklayamazsınız, para biriktirmek için var değildir. En iyi para sorun gideren, bankada tutmayıp ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak, huzur, sevinç, mutluluk getirir. Ayrıca kendinizin hastalıklarına da iyi gelir. Paran varsa; Her şeyin var, o huzur getirir. Varsa paran her şeyin de var deniliyor. Para çalınsa her şey yok mu olacak? Bitecek mi? Paranın dışında hayatın olacağınıda hayal etmelisin… Eğer bilgi ve onu kullanacak aklın yoksa ve nasıl kullanılacağını bilmiyorsan ki; Paran elden gittiğinde . MUTLULUK VE O HER ŞEYİNDE GİTMİŞ Mİ OLUYOR YANİ? Seni koruyan para değil, bilgidir. Sen ise parayı korursun, Kadının huyu para yokken, erkeğin huyu para çokken anlaşılır. Eskiden bir insan Bilgi uğruna para harcardı. Şimdi ise insanlar bilgi sayesinde para kazanıyorlar. Para; İlaçtır ama sağlık alamaz, Yiyecekler alır ama iştah alamaz, Yataklar alır ama uyku alamaz, Bir ev alır ama bir yuva alamaz, Lüks şeyler alır ama kültür alamaz, Eğlence alır ama mutluluk alamaz. Hayatta en iyi şeyler parayla alınmayanlardır… İnsan malı ve parayı üretir. ardından mal ve para, insanı eşya kılar. Kendisini eşya için satar. Kendisi, eşya için tüketim eşyası olur. Para bazılarına göre mabut, bankalar ise mabettir. Yaşamımızı para kazanarak kaybediyoruz.. Kaliteli mekanlara giderek kaliteli insan olamazsınız. Sadece çok para harcarsınız.Kim bilgiye sahipse, paraya sahip değildir. Kim paraya sahipse, bilgiye sahip değildir..! Gerçek zenginlik vaktinizi insanlara vermektir, para karşılığı satmak değil. Kendi bedenin dahil hiçbir şeyi Sahiplenme hakkın yoktur ey insan ! Eğer kendi bedenine sahipsen yaşlanmana ve ölümüne engel olsana ! Kendi bedenin üzerinde bile sahip değilken kendin dışında olanları neden sahiplenmeye çalışıyorsun,
benim hayatım, benim evim, benım arabam, benim karım yada benim kocam yada benim mesleğim, benim eşyam, param, mülküm. Dersin de... Hayat senin ise zamana hükmet, dursun, hep baharı yaşa kış olmasın üşüme, üşütme hastalanma yada yaşlanma...Hiçbir şeye sahip değilim. Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışında, Hiçbir şeye sahip değilim. Özel mülkiyet hakkı olmayan birey köledir' ve 'Para hak edilmeden kazanıldığı düzeni yıkar. Acıların nedeni tutkulardır, arzulardır. İnsanın hiç bitmeyen tutkuları ve arzuları. Sınırsız mülkiyet edinme, daha fazlasına en çoğuna sahip olma hırsı. Acı verir insana, elde edememe, sahip olamama duygusu, arzuların karşılanmaması elem verir, acı çeker insan. Anarşizm, insanın insan tarafından sömürüsünün ve tahakküm altına alınmasının ortadan kaldırılması, yani özel mülkiyet ve hükümetin ortadan kaldırılmasıdır; Anarşizm, sefaletin, hurafelerin ve nefretin yok edilmesidir. Şu an yaşadığımız toplumda Doktorlar sağlığı yok ediyor, Avukatlar adaleti yok ediyor, Üniversiteler bilgiyi yok ediyor, Devletler özgürlüğü yok ediyor, Basın enformasyonu yok ediyor, Din ahlakı yok ediyor Ve bankalar ekonomiyi yok ediyor. Ayrıca insan,” İNSANLIĞI” yok ediyor!!! TİCARET, HIRSIZLIĞA TAKILMIŞ BİR MASKEDİR! Ticaret sinsice dolaylı yoldan yapılan bir hırsızlıktır. Hırsızlık sadece evden, dükkandan, eşya çalmak yada, banka soymakla, sınırlı değildir. Hırsızlık ticaretlede olur, siyasetlede vakitlede, bilgiylede zamanlada, başkası veya canlı üzerinde hakkın olmayan her türlü sömürülerde hırsızlığa girer…. Eğer bir kimse sattığın bir üründe, hakkından fazlasını kazanıyorsan, bu hırsızlıktır.
Sahiplenmiyeceksin bir şeyi, öyle körü körüne. “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları… Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. “O benim.” diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin… Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
Tek başına huzur, sevinç mutluluk olur mu? Başka bir ulusu ezen ulus, özgür olamaz. Özgürlükleri üretmek yetmez, paylaşmak gerekir. Bir fikri yeterince uzun süre paylaşırsan, en sonunda iyi insanlara ulaşacaktır. Doğanın bahçesi aslında tüm canlıya yeterlidir, yeterki bu canlı türü “yetinmeyi”, beslenmeyi, ve “paylaşmayı” öğrenmiş olsun. Hakkından fazlasını almak hırsızlıktır. Kendine ait olmayan şeyi sahiplenmek asıl hırsızlıktır. Paylaş ki; Mutlu olasın! İnsan paylaşarak da mutlu olabilir. Evini paylaş, arabanı paylaş, paranı paylaş, sokakta çocuk kalmasın. Camini paylaş ki, dışarıda donmasın insanların. Bana ölümü ikide bir hatırlatıp durma! Silahları topla, silah alımlarına engel koy, son ver! çocuk gelinleri engelle, barışı tesis et. Cana kıyılmasın ki, insan paylaşarak da mutlu olabilir. Kitabı paylaş, bilgini paylaş, insanları ayırma, düşman yaratma. Bana ikide bir paylaşmaktan söz edip durma! Yolunu paylaş, suyunu paylaş, ekmeğini paylaş, altınını paylaş, dolarını paylaş. Bana ademden bahsedip durma! Bahçeni paylaş, tarlanı paylaş, evinde ki elbiseni paylaş, çorabını paylaş, çeketini paylaş...Tuzunu, suyunu, kaşığını, meyvanı, paylaş … İnsan paylaşarak da mutlu olabilir. Hiçbir şey yığmak biriktirmek için var değildir. Bana ikide bir hastalıkdan söz etme! Sağlığını paylaş, varlığını paylaş, sevgini paylaş, acını paylaş, sevincini paylaş. İnsan paylaşarak da mutlu olabilir. Bana ikide bir kardeşiz deme! Depremde dışarıda insanlar çadırda kalmayıp, boş binalarını onlara verdiğimiz gün,
işte biz o zaman büyük adamız, işte o gün biz ! İşte o gün “biz insan” olacağız.
Durduk yere insan güneş olmaz. Çok yanmak lazım çok ... Ayriyeten çok sevmek lazım çook... Ama her şeyi, beklenti olmaksızın sevmek..Eğer bu sevgi içinde sana huzur, güven, sevinç, mutluluk ve paylaşma çoşkusu yaşatıyorsa sen buldun arkadaş korkma…! Bu durumu koru sahip çık kaybetme…! Bu durumu elde etmenin sürekli kendini eğitme bilgilenme olduğunu unutma!
Çoğu insan başarıyı aImak oIarak düşünür. Oysa başarı, vermekIe başIar. Unutma, Özgürlük, her zaman farklı düşünenlerin özgürlüğüdür.
Mutluluk, dünyayı beklentisiz ve çıkarsız sevmektir. Mutluluk, samimi bir yürekle oluşan iç huzura bağlıdır. Zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin her şeydir. Mutluluk hayata inat gülmeyi bilmektir... Ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu. Mutluluk bir şeyin sahibi olmak değildir, bir şeyden keyif almaktır. Mutluluk, bulunduğumuz yerdir. Olması gerektiğini düşündüğümüz yerde değildir. Gerçek mutluluğun kendi içinizde yattığını farkedin. Huzur, mutluluk ve neşeyi dış dünyada aramayı bırakın. Paylaşın. Gülümseyin. Mutluluk, bir pozisyon değil bakış açısıdır. Mutluluk, bir iç halidir. Mutlu veya mutsuz olabilirsiniz. Bu, hayata nasıl baktığınıza göre değişir. Bence insanın gönlünün rahat olması, mutluluktur. Bu illa zengin olmanız anlamına gelmez. Mutluluk derken neyi kastediyorsunuz? Bazıları mutluluğun istediğinizi elde etmekten ibaret olduğunu söyler. Araba ister, alırsınız ve mutlusunuzdur. Avrupa’ya gitmek isterim ve eğer gidebilirsem, mutlu olurum. En büyük siyasetçi olmak isterim, olurum ve ardından da mutlu olurum ama eğer olamazsam, mutsuz olurum. Yani, mutluluk dediğiniz istediğinizi elde etmektir, edinimdir, başarıdır. Bir şey istediğiniz ve elde ettiğiniz müddetçe tamamen mutlu hissedersiniz ve hayal kırıklığına uğramazsınız fakat istediğinizi elde edemezseniz, mutsuzluk başlar. Hepimiz yalnızca bununla alakadarız. Eşyalar, ilişkiler, düşünceler ve fikriler aracılığıyla mutluluk arıyoruz. Bu yüzden de mutluluktan çok; eşyalar, ilişkiler ve fikirler çok daha önemli hâle geliyor. Bir şeyler aracılığıyla mutluluk aradığımızda, o şey mutluluğun kendisinden daha değerli hâle gelir. Herkes kendisi için bir şeyler elde etme peşinde ve eğer buna mani olunursa mutsuz olunuyor. Dışarıdaki hiç kimse size mutluluğu veremez, yalnızca zihin kendi beklentilerinden kurtulduğunda mutluluk var olabilir. Para mutluluk getiremez… Mutluluk yarına ait değil. O bir varsayım değil. Mutluluk burada ve şimdi başlar... Mutluluk, yetinmektir mutluluk, anlamaktır. İnsanın tek başına tattığı mutluluk pek can sıkıcı ve yavandır. Ancak biriyle paylaştığımız zaman bir şeyden zevk alabiliriz. Bilgili olduğumuz oranda özgür oluruz. Mutluluk bilgi ile kazanılır. Mutluluk ile arzu birlikte olamazlar.Bağımlı olan arzularını hedef yapar onlara koşar bunu mutluluktan sayma yanılgısına düşer. Oysa arzu sahibi asla mutlu olamaz. O güdüleri hisleri duygularının kölesi tutsağıdır. Bunu aşması lazım buda bilgi birikim çok çok düşünme iç derinlik gerektirir. Süratla koşmak dışarıyı merak etmek eşyayı araçları kişileri süsü şekli merak edenlerde bu mutsuzluk çokca görülür. Başka türlü de olmaz. İçe ulaşamıyanın dışa vurumu bu sonuçtur… İnsanlık bu haldedir. Tüketiyor ulaşıyor ama huzur
mululuk yok nedeni açık dışarıda arıyor merakı içte anlamda manada özde aramıyor. Görüntü şekil cezp ediyor onu sıkıyor acı ve hüzne götürüyordu keşke anlasa ve bilse… MutIuIuğu tatmanın tek çaresi, onu payIaşmaktır. Mesut oImak istiyorsak başkaIarına da saadet vermeye mecburuz, zira saadeti verirken biz de aIırız. Mutluluk, sadece yiyip içmek değildir. Gerçek mutluluk erişilmesi güç şeyleri elde etmekle olur. Belirli şeyleri elde ettiğinizde mutlu olmazsınız. Mutluluk, belirli düşünceler ve belirli duygulara sahip olduğunuzda gelir. Mutluluk, hayatınızdaki olayları yorumlamanız sonucunda oluşan zihinsel bir durumdan başka bir şey değildir. Yasalar muhteşem eşitlik sağlar, köprü altında uyumak, sokaklarda dilenmek ve ekmek çalmak, fakirlere olduğu gibi zenginlere de yasaktır. İnsanlar adeta para kazanmaya programlanmış robotlar gibi oldu! Çıkarlarına tapanlardan, Güneş gibi karşılıksız ısı-ışık ve enerji vermelerini bekleyemezsiniz. Kendini, kendin için ara. Başkalarının senin için yol çizmelerine izin verme. Bu senin ve yalnız senin yolun. Başkaları seninle beraber yürüyebilir ama senin için yürüyemez.
“Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz Nehirler kendi suyunu içemez Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez Güneş kendisi için ısıtmaz Ay kendisi için parlamaz Çiçekler kendileri için kokmaz Toprak kendisi için doğurmaz… Rüzgar kendisi için esmez Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz” Doğanın anayasasında ilk madde şudur.. Herşey birbiri için yaşar.. Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur.. Eski çağlardan süre gelen bir anlayıştı bu..
Bütünlüğü anlatırdı.. Özü iki cümleydi.. Ben biz olduğumuz zaman Ben olurum. Ben, ben olduğum için sen, sensin. “
Canlılar arasında ayrım bulunmaması durumu. Eşitlik zayıflık değil bilgeliktir. İyi olmaktan bu kadar korkmayın. Onların hatası eşitliği yanlış anlamaktan gelir, bayanlar ve baylar. Eşitlik, doğru anlaşıldığı zaman, kurucularımızın anladığı gibi, özgürlüğe ve yaratıcı farkılılıkların serbestliğine götürür. Toprağın bir karış altında, hiç bir dünya otoritesinin temin edemeyeceği eşitlik vardır... İnsan nedir? Onunla diğer bitkiler arasındaki fark nedir? Onunla doğadaki tüm diğer hayvanlar arasındaki fark nedir? Kesinlikle hiç fark yoktur. İnsan da onlar gibi bu yerkürenin üzerine rastlantı sonucu yerleştirilmiştir, onlar gibi doğmuştur; onlar gibi ürer, çoğalır ve azalır; onlar gibi yaşlanır ve onlar gibi doğanın her hayvan türüne biçtiği sürenin sonunda, organlarının yapısı nedeniyle hiçliğin içine düşer. Eşitlik olmadan demokrasi olmaz. Hayvanlar fazlasıyla bizim gibiler. Eşitlik olmayan bir yerde, özgürlük bir yalandır. İNSANLARIN, HAYVANLAR ÜZERİNDE HİÇBİR HAKKI YOKTUR. Her canlı evrende kendi hayatını yaşamak için vardır. İnsan kendi türü ile yaşayan bir türdür. Diğer canlılarda sadece kendi türleri ile yaşarlar. Karıncalar, karıncalarla, filler fillerle vs. Bir fil, karıncanın kanına ihtiyaç duymadığı gibi bir karıncada filin kanına sütüne ihtiyaç duymaz . Kesimevlerinin ve çiftliklerin olmadığı bir dünyada suç örgütleri ve yoksulluk olmayacak, fakir mahalleler, savaşlar ve çekişmeler yaşanmayacak. Hatta sosyal hizmet çalışanları bile olmayacaktır. Emreden dinlemez, Dinlemeyen anlamaz, Anlamayan sevemez, Sevemeyen korkar, Korkan yok eder: İşte siz! Yok ediyorsunuz. Başkalarının canlarını incitmekten kaçın. Verdiğin “ACININ ZEHİRİ” sana geri döner.
her küçük burjuvanın temel özelliği kendisinin “bir tek”, “eşşiz” olduğuna inanmasıdır. Ego ile Değil...Eco sistem ile eşitlen.
Ormandaki tüm sesleri dinle. Ağaçları izle, hayvanları ve tüm yaşayan şeyleri... Kitaplardan öğrendiklerinden fazlasını bulacaksın. Kutsal kitabınızı açık havaya birakın; Rüzgar sayfalarını dağıtaçak, yağmur yazıları silecek ve sözleri kaybolacaktır. Bizim kutsal kitabımız rüzgar ve yağmurdur. Başka birinin sözünü asla kesme, Herkese kişisel ifadeleri için izin ver. Yeryüzü üzerindeki her şeye saygılı ol – ister insan, ister hayvan veya bitki olsun. Başkalarına asla kötü bir şekilde konuşma. Evrene bıraktığın negatif enerji, sana katlanmış olarak geri döner. Doğa bizim için değildir, o bizim bir parçamızdır. Onlar senin dünyasal ailenin parçalarıdır. Herhangi bir kişiden, bir topluluktan, bir çölden ya da bir kültürden olsun, senin olmayan şeyi alma. O ne kazanılmıştır, ne de verilmiştir. Senin değildir. Kötü düşünceler zihinsel, bedensel ve içsel hastalıklara neden olur. İyimser ol. Her zaman dürüst ol. İyi yaşantını başkaları ile paylaş. Önce kendine karşı dürüst ol. Önce kendini besleyemezsen ve kendine yardım edemezsen, başkalarını besleyemezsin ve onlara
yardım edemezsin. Dinle, yoksa dilin seni sağır eder, Yüzleş, yoksa duyguların seni esir eder, Anla, yoksa zihnin seni deli eder .
Dünya yı bu hale getirdik Yediklerimizden tut çalışmaya, yönetime hepsi bünyeye ters... Kim kurmuşsa bu düzeni yanlış kurmuş… Keşke bir insan türü değilde başka bir canlı türü olarak doğsaydık diyesi geliyor insanın bazen... Sabah erken kalk işe git, yiyecek içecek için...hangi tür bunu yapıyor? İnsandan başka; Oysa basit bir hayat yaşayabilirdi... Ego batırdı insanlığı, ve insanı…Büyük binalar, silahlar, savaşlar, araçlar, kazarlar, hastalıklar, ilaçlar… Büyük olma sevdası bitiriyordu insanı ve de insanlığı... Sorun insanda, bunun nedeni “korku ve cehalet” cehalet ve korkunun panzehiri “bilgi bilinç”... "Yemek içmek" için Çalışmayı kabul eden insanlık, "hakkını alamayınca", emeğini kutsadı buradan kominizim, kapitalizm, dinler doğdu.Yani ideolojiler izmler patladı.. Sıkıntı da buradan geliyor sorun bu! İki dakikada hem illet, hem çözümleme gelde anlat düşünemeyen “inançlı insanlara” Yahudisi, hristiyanı, müslümanı aynı kafada alıştılar, evcilleştiler…
"Meyveler herkesindir, toprak hiç kimsenin değildir bunu unutursanız mahvolursunuz." Zevk ve acıyı, mutluluğu ve ıstırabı hissetme kabiliyetleri esas alındığında, insanlar ve hayvanlar arasında fark yoktur. Mülkiyette eşitlik olmaksızın yasa önünde eşitlik boştur. Eşitlik olmayan bir yerde, özgürlük bir yalandır. İnsanlığın başına ne geldiyse eşitlik olmaması yüzünden geldi. İnsan'a karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile, onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın. Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle uğraşmamalı. İnsan'ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Bütün hayvanlar eşittir.
Hayvanlar dünyada kendileri için bulunurlar. İnsanlar için var olmamışlardır; siyahların beyazlar için, kadınların erkekler için var olmadığı gibi.
Kendini bulmuş vicdanlı insanda "EGO" olmaz! İnsana eşitlik lazım İnsanlığa vicdan lazım.
Toprak hiç kimsenin değildir.
İnsanlığın düşünüşüne radikal bir devrim fikrini getirmenin ne kadar önemli olduğunu göreceğiz. Bu kriz bir bilinç krizidir. Öyle bir kriz ki eski kuralları eski şablonları, eskiden kalma gelenekleri artık kabul etmiyor. Ve, dünyanın bugünkü haline bakınca, bunca sefalet, çatışma, yıkıcı zulüm, saldırganlık, vesaire İnsanlık hala eskiden olduğu gibi. Hala zalim, can yakan, saldırgan, aç gözlü, rekabetçi, ve inşa ettiği toplum da bu değerler üzerine kurulu. Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz. Farkında olalım ya da olmayalım, sistemin ve toplumun can damarı para. Bu nedenle, parasal sistemin nasıl işlediğini anlamak neden bu şekilde yaşadığımızı anlamamız açısından çok önemli. Ne yazık ki ekonomi genellikle karmaşık ve sıkıcı olarak algılanır. Bitmek tükenmek bilmeyen ekonomik terimler ve göz korkutucu matematik, insanları, anlama çabalarından caydırır. Fakat gerçekte, ekonomik sisteme yakıştırılan karmaşıklık sadece bir maskeden ibaret. İnsanlığın katlanmak zorunda kaldığı en paralize edici yapıyı gizlemek üzere tasarlanmış bir sistem. Kimse özgür olduğuna inanan birinden daha iyi köle olamaz. "Bankalar" aslında hesaplarında bulunan parayı kredi olarak vermezler. Eğer bunu yapmış olsalardı, yeni para üretmeye gerek kalmazdı. O kapital maaşların kontrolüyle işçiyi kontrol edecek. Bu paranın kontrolüyle yapılabilir. Dünya'daki bankaların çoğunluğuna yayılmış olan Federal Rezerv ile işlemektedir.Yani bu, modern kölelik sistemidir. Düşünün, para borçtan yaratıldı .İnsanlar borç içindeyken ne yaparlar? geri ödeyebilmek ve çalışabilmek için boyun eğerler. Fakat para sadece borçla yaratılıyorsa, toplum nasıl borçlarından kurtulabilir? Bir ulusu feth etmenin ve köleleştirmenin 2 yolu vardır. Birisi kılıçla, diğeri borçla. Aslında problemin kaynağı bencil, bozguncu ve kar amacına dayalı gruplar değildir. Onlar hastalığın belirtileridir. Açgözlülük ve rekabet insan tabiatının sunucu değildir... Açgözlülük ve kıtlık korkusu aslında yaratılmış ve yaygınlaşmıştır... Bunun direk sonucu, hayatta kalabilmek için birbirimizle kavga etmemizdir. Hepsinden önce, rüşvet parasal bir icattır, sapkın, insanların hayrı için olmayan bir davranıştır.
İnsan davranışlarıyla uğraşıyorsunuz. Ve insan davranışları çevre tarafından belirleniyor. Anlamı, eğer kızılderililerin yanında büyümüş bir bebek olsaydınız, başka bir şey görmemiş olsaydınız, onların değer yargılarına sahip olurdunuz. Uluslara, kişilere, çocuklarını yetiştiren ailelere, inançlarına ve ülkelerine kadar aynı şekildedir ve bunların bir parçası olarak hissederiz.Yerleşik olarak adlandırdıkları bir toplum kurdular. Şekillendirilebilir bir bakış açısı oluşturdular ve ebedi kıldılar. Bütün toplumlar oluşmuşken ve yerleşik olmamalarına rağmen, kurulu düzene engel olacak yeni fikirlerle savaştılar. Onları güçlü kılan hükümetleri desteklediler. Değişimci politikalar güden insanlar seçilmedi. İşlerine yarayacakları oraya koydular. Toplumumuzdaki yozlaşmanın temellerini görüyorsunuz. Daha netleştirirsem, bütün milletler temelde yozlaştı, çünkü var olan kurumları desteklemeye yöneldiler. Milletleri alçaltmayı veya taraf olduklarını kastetmedim, fakat komünizm, sosyalizm, faşizm, serbest piyasa sistemi ve diğer tüm alt kültürler aynıdır. Esasen hepsi yozlaşmıştır. Sosyal kurumlarımızın en mühim karakteristiği, kendini koruma ihtiyacıdır. Bir şirketin, dinin veya hükümetin en başta gelen olayı, kendi kendini korumasıdır. inançlar insanları doğal eğilimlerinden dolayı suçlu hissetmelerine koşullandırır.Hepsi, bağışlanmanın ve kurtuluşun tek yolunu kendileri sunarlar. Kendi kendini koruyan bu düzenin kalbinde para yatar. Var olmanın ve gücün koşulu paradır. Bu nedenle, fakir birinin yaşamak için çalmak zorunda kalması doğaldır. Bütün ihtiyaç karlılığının devam etmesidir. Doğal olarak kar bazlı kurumlardan vazgeçmek zordur. Sadece büyük grupların yaşama mücadelesini tehlikeye atmakla kalmaz, zenginlik ve güçle bezeli imrenilen maddeci hayat stilini de tehlikeye atar. Sosyal olarak gerekliliğine bakılmaksızın bir kurumun var olabilmesinin kesin koşulu para kazandırır veya kar ettirir olmasıdır. Problemleri çözebilecek olan politikacılar değildir. Teknik olarak kapasiteleri uygun değildir. Problemlerin nasıl çözüleceğini bilmezler. Samimi olsalar bile, problemleri çözmeyi bilmezler. Arıtma tesislerini yapanlar teknisyenlerdir. Elektriği size sunanlar teknisyenlerdir. Motorlu taşıtlarınızı size veren, evinizin ısınmasını ve yazın serinlemesini sağlayan, sorunları çözen teknolojidir, politikacılar değildir. Bütün yasalar kalkacaktır, ve meslekler olmayacaktır, brokırlar ve bankacılar, reklamcılık olmayacaktır. Bitecekler! Sonsuza kadar! Çünkü artık işe yaramayacaklar. İnsan zekasıyla tasarlanmış teknolojinin, hayat kalitemizi arttırdığını ve insanlığı özgür kıldığını anladığımızda, en önemli konunun Dünya kaynaklarının akıllı kullanımı olduğunu kavrayacağız… Bizi refaha götürecek yolda ilerleyişimiz, doğal kaynaklardan elde ettiğimiz materyallerle olacak. Bunu anladığımızda göreceğiz ki, para bu kaynakların önünde bir engeldir. Neredeyse her şeyin bir ekonomik sebebi vardır. Neden bu kaynakları elde etmek için paraya ihtiyaç duyalım? Bunun sebebi gerçek veya varsayılan kıtlıktır. Genellikle hava ve musluk suyu için para vermeyiz, çünkü onlarda büyük bolluk var. Satmak çok anlamsız olur. O zaman, akla yatkın olan; Eğer evler, şehirler ve ulaşım gibi toplumumuzdaki her şeyi yaratmak için uygun kaynaklar ve teknolojiler yeterli bollukta olsaydı, bir şeyleri satmaya gerek kalmayacaktı. Aynı şekilde, eğer otomasyon ve makineler, insanları iş gücü olmaktan kurtaracak kadarteknolojik açıdan gelişmiş olsalardı, ortada iş sahibi olmak için hiçbir sebep kalmayacaktı. Ve bu sosyal bakış açısıyla, paranın olması için de sebep olmayacaktı. Ardından kilit soru geliyor: Dünya üzerinde yeterli kaynaklara sahip miyiz? Her şeyin ücretsiz olarak elde edilebildiği, ve işçiliği gerektirmeyen, bolluk içinde bir toplum yaratacak, teknolojik anlayışa sahip miyiz? Evet, sahibiz. Bunu minimum düzeyde mümkün kılabilecek kaynaklara ve teknolojiye sahibiz. İleride hayat standartlarının yükselmesi ile, insanlar bizim medeniyetimize bakıp, ne kadar ilkel ve ham bir toplummuşuz diyecekler. Bilim adamlarından hiçbir zaman, sıkıcı ve monoton işleri ortadan kaldırmalarını, ulaşımdaki kazaları ortadan kaldırmalarını, insanların yüksek yaşam standartlarına sahip olabilmelerini, Yiyeceklerimizdeki zehirleri ortadan kaldırmalarını veya temiz ve verimli enerji kaynakları bulmalarını istemedik. Bunu yapabiliriz."Kaynak bazlı ekonomi."Kaynak bazlı ekonomi ile parasal sistem arasındaki en büyük fark; kaynak bazlı ekonomi insanlarla, ve onların refahı ile ilgilenir.
Parasal sistem kurulduğundan beri insanların bu ihtiyaçları çarpıtılarak ikinci plana atıldı. Her şey ne kadar para kazanıldığına bağlı oldu. Toplumdaki sorun, eğer çözüldüğünde para kazandırmıyorsa, çözüme kavuşturulmadı. Kaynak bazlı ekonomi, bugüne kadar denenenlerden hiçbirine benzemez. Bugün sahip olduğumuz teknoloji ile bolluk yaratabiliriz. Bu herkesin hayat stilini güzelleştirebilirdi. Teknolojiyi akıllıca kullanırsak ve doğayı korursak, Bütün dünyada bolluk olur. Bu çok farklı bir sistem Toplum, teknolojinin durumu hakkında yeterli düzeyde bilgilendirilmediği için, hakkında konuşmak oldukça zor. Enerji Artık fosil yakıtlarını kullanmak zorunda değiliz. Doğayı kirleten hiçbir şeyi kullanmak zorunda değiliz. Kullanıma hazır bir sürü enerji kaynağı var. Eğer bunu anlayamazsanız zamanı geldiğinde diktatörlüğün içinde uyanacaksınız. Bizlere iş sahibi olup çalışmanın saygınlık getirdiği fikri verildi. Bakıyorum da, bu maaşlı kölelik! Hayatınızı alın terinizle kazanmanız gerektiğine inandırıldınız. Bu, insanları bilgisiz kılan sıkıcı ve monoton işlerden kurtarıp, onları özgür kılmaktan geride tutmak, onları soymaktır. Bahsettiğimiz toplumda, ki kaynak bazlı ekonomidir. Makineler insanları özgür kılar. Görüyorsunuz, hayal edemiyoruz, çünkü öyle bir dünyayı hiç tanımadık. Otomasyon Tarihe baktığımızda, makine otomasyonunun ilerleyişini çok net olarak görürüz. Yavaşça işçilerin yerini almaktadır. Asansör görevlisinin yok oluşundan, nerdeyse tamamen otomasyona bağlı olan bir araba fabrikasına. Aslen, teknoloji ilerledikçe insan gücüne olan ihtiyaç da giderek azalmaya devam edecek. Para bazlı işçilik sisteminin yanlışlığını kanıtlayan, ciddi bir çatışmaya neden olacak. İnsanları kölelik olmadan hayatlarını yaşayabilmeleri için özgür bırakmak, teknolojinin olayı budur. Sonuç şu ki; Bu sistem gitmeli.Yoksa asla özgür olamayacağız ve teknoloji sürekli olarak durdurulacak. Lağımları temizleyen makinelerimiz var ve insanlar o işten kurtuldu. Makinelere insan performansının uzantısı olarak bakılmalıdır. Üstelik bugünkü bir çok mesleğin, kaynak bazlı ekonomide var olmasının anlamı yoktur. Paranın idaresiyle alakalı her şey gibi, kanuni sistemde kendi kendini idame eder. Para olmasa bugün işlenen suçların birçoğu olmazdı. Bu yüzden de yasalar işe yaramaz hale geldi. Otobanlara "yağmurda kaygandır dikkatli geçin" levhası koymak yerine kayganlığı önleyici kaplamalar koyulmalıdır, böylece ıslakken kaygan olmaz. Sarhoş biri arabasına bindiğinde, ve araba yoldan dolayı sallandığına, aslında çok az bir sallanma hareketi olur. Ama o araba yoldan çıkacaktır. Kanun değil, çözüm gerekli. Arabalara sonar ve radar koyarsanız birbirlerine çarpmazlar .İnsan yapısı kanunlar, oluşan sorunlarla başa çıkmaya çalışırlar, fakat sorunların nasıl çözüleceğini bilmemek, insanlara kanun yaptırır. En çok özelleştirme yapılmış ve gezegendeki en kapitalist ülke olan ABD'de, dünyadaki en büyük hapisanelerin ve en çok mahkumun olması, sürpriz olmasa gerek. Bu sayı her yıl daha da artmaktadır. İstatiksel olarak bu insanların çoğu, toplumun eğitimsiz, sosyal haklardan mahrum ve fakir kesimlerinden gelmektedir. Yapılan propagandaya ters olarak, suça ve şiddete yönelmek; bu çevresel koşullamadandır. Bu konuyla ilgili, toplumumuz başka şekilde düşünse de, yasalarımız ve hapishane sistemlerimiz, toplumumuzun bu davranışların kökünü nasıl değerlendirdiğinin örnekleridir. Hapishaneler ve polis teşkilatı için, her yıl milyarlar harcanıyor. Suç işlemenin en temel sorumlusu olan yoksullukla ilgili programlara ise, bunun çok küçük bir kısmı harcanır. Kıtlık ve ihtiyaç yaratan ve bunu isteyen ekonomik sistemimiz var olduğundan beri, suç bitmemiştir. Dürtü İnsanlar yaşamları için olan ihtiyaçlarına, Borçla, takasla, ticaretle ulaşmasalardı, çok farklı davranırlardı. Bütün bunların ücretsiz olmasını istersiniz Diyelim ücretsiz oldu .İnsanları ne motive edecek? İstediği her şeye sahip olan, güneşin altında yan gelip yatar. Kullandıkları sis perdesi budur. Günümüz kültüründe insanlar, para sistemiyle güdülmeye alıştırılmıştır. Eğer her şeye ulaşma imkanları olsa, neden bir şey yapmak istesinler ki?
Güdülerini kaybedeceklerdir. Para sistemini desteklemek için size öğretilen budur. Bu senaryodan parayı çıkardığınızda, çok farklı dürtüler olacaktır. İnsanlar hayat için gerekenlere sahip olduğunda, dürtüleri değişir. Ay ve yıldızlara ne dersiniz? Yeni dürtüler oluşur. Beğendiğiniz bir resim yaptığınızda, onu birilerine vermekten keyif alacaksınız, satmaktan değil. Eğitim Bugüne kadar gördüğüm birçok eğitim, mesleklere yönelik insanlar yetiştirmek içindi. Bir sürü konu hakkında doğru dürüst bir şey bilmeyen insanlar. Bence çok şey bilen insanları, alıp savaşa götüremezsiniz. Eğitim tamamen ezbercidir. Problemlerin nasıl çözüleceği öğretilmiyor. Eleştirel düşünme konusunda, gereken beceriler kazandırılmıyor .Kaynak bazlı ekonomide, eğitim çok farlı olacaktır. Toplumumuzun en büyük sorunu, zihinsel gelişim ve herkesi kendi potansiyelinin üst düzeyde kullanmaya motive etmektir. Çünkü bizim felsefemiz insanları daha bilinçli hale getirmek, ve herkesin dünyada bir payı olmasını sağlamaktır .Sizin çocuklarınızın daha zeki ve bilinçli olması, benim hayatımı da güzelleştirecektir .Çünkü çevrelerine ve benim yaşamıma daha fazla faydalı olacaklardır. Kaynak bazlı ekonomide tasarladığımız her şey, toplumla uygulanacak ve topluma dayalı olacaktır. Ve bunu engelleyen hiçbir şey olmayacaktır. Uygarlık Vatanseverlik, silahlar, ordular, donanmalar, bunlar hala uygarlaşamadığımızın göstergeleridir .Çocuklar anne ve babalarına soracaklar: Makinelerin gerekli olduğunu fark etmediniz mi? Kıtlık yarattığınız sürece savaşların kaçınılmaz olacağını göremediniz mi baba? Apaçık ortada değil mi? Tabi ki, çocuklar anlayacaklar, sadece kurulu düzene hizmet eden ve onu yücelten kuş beyinliler olduğumuzu. Bizler iğrenç ve hasta bir topluluğuz. Tarih kitaplarını değiştiremeyiz. Büyük ulusların küçük ulusların topraklarını aldığından, şiddet ve vahşet kullanıldığından söz edecekler. Bahsettiğimiz tarihin, uygarlığın başlangıcından bu yana, yozlaşmış olduğunu fark edeceksiniz. Ne zaman Dünya hep birlikte çalışırsa, bir araya gelmiş bir Dünya, insanlığın iyiliği için çalışan bir Dünya, kimsenin diğerinin emrinde hizmet etmediği bir Dünya, sosyal katmanlaşmanın olmadığı, parası olan seçkinlerin, seçkinliğin her çeşidinin, Dünya'dan tamamen temizlendiği bir düzen belirecektir. Anlamalıyız ki bütün sistemler, aslında sadece insanlar tarafından uydurulmuş parçalardır. Tabiattan bağımsız hiçbir şey olamaz. Tabiatın bütünü, birbiriyle ilişkili varlıkların müşterek sistematiğidir. Her neden bir sonuç oluşturur. Var olan sadece yoğunlaştırılmış bir bütündür. Çevreye ne denli bağımlı olduğumuzu görmezsiniz, özgürmüşüz, kafamıza göre takılıyormuşuz gibi görünür. Oysa, oksijeni alırsanız, hepimiz anında ölürüz. Bitki örtüsünü alın, ölürüz. Güneş olmadan, bütün bitkiler ölür. Bizler birbirimizle bağımlıyız. Bunu tamamen öğreti olarak almalıyız. Bu sadece insanlığın bu gezegendeki tecrübesi değil, toplam bir tecrübe, ve bizler de, bitkiler ve hayvanlar olmadan yaşayamayız. Dört element olmadan yaşayamayız. Ne zaman bunu bir öğreti olarak kabul etmeye başlayacağız? Başarılmazı gereken şey bu. Başarı, çevremizdeki her şeyle ne kadar iyi ilişki içinde olduğumuza bağlıdır. Torunlarıma umdukları, düzgün, barış içinde, her şeyin yolunda olduğu, sosyal bir dünya, miras bırakamadığım gerçeğinin farkındayım, bugün Etiyopya'da, Endonezya'da, Bolivya'da, Filistin'de, İsrail'de yetişen her çocuğun da, aynı umuda sahiptir. Bütün topluluğu dikkate almalısınız. Yoksa ciddi sorunlarınız olur. Artık bütün dünyanın topluluk olduğunu görmek zorundayız, ve birbirimize bu yönde dikkat etmeliyiz. Bu sadece insanoğlunun topluluğu değildir. Bu bitkilerin, hayvanların ve elementlerin topluluğudur. Bunu anlamaya gerçekten ihtiyacımız var. Bizi mutluluğa ve huzura götürecek olan budur. Şu an hayatlarımızda eksik olan budur. Buna maneviyat diyebiliriz. Fakat konunun aslı; huzur, birbirine bağlı olmaktan gelir. bu bizim bir parçamızdır.Bunu gerçekten, içinizde, derinlerde hissedebilirsiniz. Bu inanılmaz muhteşem duygudur ve sahip olduğunuzda bilirsiniz. Bunu paradan alamazsınız. Eğer bu ülkeye zarar vermiyorsa, nükleer silahlar yapmaya nasıl devam edeceğiz, ne demek istediğimi biliyorsunuz? Askeri endüstriye ne olur, hepimiz bir olmayı başarırsak? Bu ekonomiyi mahvedecektir.Her halukarda sahte olan ekonomiyi..Otlakçı olan ekonomidir. Hükümetin neden çatırdağını görüyorsunuz...Koşulsuz sevgiyi tecrübe etme düşüncesiyle.
İnanıyorum ki, silahsız gerçekler ve koşulsuz sevgi dünyada son sözü söyleyecektir. Gerçek devrim, bilinçte olacak devrimdir ve her birimizin öncelikli ihtiyacı, doğru olduğuna koşullandırıldığımız, ilahi, materyalistik zırvalardan kurtulmak, keşfetmek, geliştirmek ve düzenlemektir, tecrübeyle sabit bütünlüğümüzden gelen imge ile. Bu size bağlı. Bütün bu tartışmalarda ve konuşmalarda yapmaya çalıştığımız, beyinlerde radikal bir değişim sağlayamazsak ne olacağını görmektir. Her şeyi olduğu gibi kabul etmemek için... Fakat onları anlamak için, içinde olmak için, incelemek için, bütün kalbinizi ve aklınızı, sahip olduğunuz her şeyinizi, keşfetmeye verin. Farklı yaşamanın bir yolu, Fakat sadece size bağlı ve asla bir başkasına değil. Çünkü burada öğretmen yok, öğrenci yok, lider yok, yol gösterici yok, efendi yok, kurtarıcı yok. Kendiniz için, öğretmensiniz ve öğrencisiniz, efendi, yol gösterici, lider sizsiniz, siz her şeysiniz! Ve, anlamak, değişimdir.
DiÄ&#x;er kapaklar: