FSM Vakıf Üniversitesi THY Kütüphanesi Bülteni 1

Page 1

C İLT

1,

SAYI

1

HA ZİRAN

2 012

ÖNE ÇIKANLAR

 B A Ş K A N I M I Z L A RÖPORTAJ

KÜTÜPHANE BÜLTENİ

 R E K T Ö R Ü M Ü Z MUSA DUMAN’LA RÖPORTAJ

 A N T İ K

BİLGİ ÇAĞINA;İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ

 S E Z A İ

İskenderiye Kütüphanesi

ÇAĞDAN,

KARAKOÇ

 M E V L E V İ L İ K ,

ÇİLE,

ÇİLEHANE

 G İ Z E M L İ KÜTÜPHANE (VİDEO)

İÇİNDEKİLER

Daire başkanımızdan-1 Kütüphanemiz-2

Antik Çağ’dan Bilgi Çağı’na taşınan bilgi hazinesi

Antik çağın en önemli ve büyük kütüphanesi olma özelliğini taşıyan İskenderiye Kütüphanesi, M.Ö 3.yy. başlarında Mısır'ın İskenderiye kentinde Ptolemaios hanedanı tarafından kurulan İskenderiye Müzesi araştırma enstitüsünün bir bölümü olarak inşa edildi. İnsanlık tarihinde meydana getirilmiş önemli eserlerden biri olarak kabul edilen kütüphanede, binlerce cilt el yazması eserin toplandığı bilinmektedir…

Başkanımızla röportaj-8

devamı sayfa 12’de

Rektörümüzle röportaj10 İskenderiye kütüphanesi –12 Röportaj-Tahsin Yıldırım-14 Sezai Karakoç-15 Röportaj –Elif Çelik-17 Veritabanlarımız -19 Belgesel-Tanıtım -22 Film-Tanıtım -23 Kitap-Tanıtım -24

Prof. Dr. Musa DUMAN

Başkanımızla Röportaj Kütüphane olmazsa üniversite olmaz, bence kütüphanesiz üniversite de düşünülemez. İnsan vücudunda beyin ne ise, kütüphane üniversitede onu ifade eder. Onun için biz de kütüphaneye önem veriyoruz.

Röportaj Kütüphane hem okuyucuya kaynaklara erişme imkânı, hem ders çalışabileceği, kitap okuyabileceği, aynı zamanda sosyal yönü olan bir mekân. Kü- tüphanenin sağladığı imkânlarla araştırmacının, öğrencinin ben aradığım kaynağı bulamadım, ulaşamadım mazereti ortadan kalktı….devamı sayfa 10’da

Gizemli kütüphane -26 Karikatür köşesi -27

devamı sayfa 8’de

— TANITIM KÖŞESİ —


Daire Başkanımızdan ; Değerli Fa h Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mensupları, Chicago Üniversitesi’nin kurucu rektörü William Rainey Harper, 1903 yılında yap ğı bir konuşmasında,kütüphane‐üniversite ilişkisini, “Kütüphane üniversitenin kalbidir” sözüyle ifade etmiş r.Tarihe mâlol‐ muş bu söz Fa h Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türk Hava Yolları Kütüphanesi için de rehber olmuştur.

Kütüphane üniversitenin kalbidir

Dünya sıralamasında yer alan ilk 500 üniversiteye bak ğımızda, bu üni‐ versitelerin kütüphanelerinin son derece gelişmiş olduğunu görmekte‐ yiz. Bu sıralamada bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniver‐ sitesi gibi Türk üniversitelerinde de bu durum değişmemektedir. Kuruluşumuzun birinci yılında sizlere dünya standartlarına yakın bir kütüphane sunmak‐ tan son derece mutluyuz. Kütüphanenin oluşumunda yöne mimizin ve sponsorumuz Türk Hava Yolları’nın katkısı ve desteği bizi mo ve etmiş r. Kütüphane personelinin genç, dinamik, ekip çalışmasına yatkın ve mesleki eği m almış olması, kısa sürede kuru‐ luşumuzu tamamlamamızda etkili olmuştur. İlk yılında, “II. Ulusal Akademik Kaynak Pay‐ laşım Çalıştayı”nı düzenleyerek adından söz e rmiş r. Son dönemde, kütüphanelerin varlığı ve kullanımı eleş rilirken, öğrencilerimizin kütüp‐ haneye gösterdiği ilgi bizleri son derece mutlu etmiş r. Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle. Bol kitaplı ve kütüphaneli günler dilerim.

Ayhan TUĞLU Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı

1


MEVLEVÎLİK

Gönlü ışık yakmayı, aydınlanmayı öğrenen kişiyi, güneş bile yakamaz. Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen benliğini yakıver.

Hz. Mevlâna

Tasavvuf, İslam’ın ruh haya ve İslam peygamberinin şahsında temsil e ği manevi otoritenin, müesseseleşmiş ve günümüze kadar yaygınlaşarak gelmiş şeklidir. Tasavvuf bir gönül terbiyesi, bir hal ve eği m işi olduğundan, gerek ferdî haya a gerekse toplumsal haya a derin izler bırakan müesseseler kurmuştur. Bu müesseselerden biri de tasavvu bir eği m kurumu olan tarikatlardır. Tarikatların amacı insan ruhunu terbiye etmek, insanları dış dünyanın tesirlerinden kurtarıp iç dünyalarına yönlendirerek, içlerindeki mutlak hakika‐ te ulaşmak r. Bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan Mevlevî tarika nın en önemli temsilcisi Mevlânâ Celâleddîn‐i Rûmî’dir. “Bizim peygamberimizin yolu aşk yoludur. Biz aşkın çocuğuyuz, aşk da bizim annemiz” di‐ yen Mevlana tasavvuf anlayışının temelini aşk üzerine kurar. Aşk derdinin insanı her türlü sıkın lardan kurtaracağını belirten Mevlana, manevi terbiyenin esası olarak da yine aşkı gösterir.

Mevlânâ 17 Aralık 1273 tarihinde bu dünyadan ayrıldığında geride aşk üzerine tesis edilmiş bir yol bırakmış r. Mevlânâ’yı takip edenler de –başta Çelebi Hüsameddin ve Sultan Veled olmak üzere‐, Mevlânâ’nın aşkla tarif e ği mirasını “Mevlevîlik yolu” olarak tesis etmişlerdir. Mevlevîlik, âlem‐i İslam’da çok fazla yaygın olmamakla birlikte, Ba ’da en çok bilinen tarika r. İslam dünyasında, daha çok Fars dilinin etkili olduğu coğrafyada tanın‐ maktadır. Mevlevîlik tarika , tasavvufun aşk, cezbe, sema ve semahı öne çıkararak, İs‐ lam’ın ayrı bir renk ve zenginliğini sergilemiş r. Bu yönüyle de kültür ve sana n gelişmesin‐ de önemli katkısı olmuştur. Osmanlı döneminde birçok şair, edip, bestekâr ya bu dergah‐ larda ye şmiş ya da ürünlerini bu ekolden etkilenerek meydana ge rmişlerdir.

2


YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ Yenikapı Mevlevîhânesi, Mevlevî tarika nın İstanbul'da Galata Mevlevîhânesinden sonra faaliyete geçirdiği ikinci dergâh r. Merkez Efendi Mahallesi sınırları içinde yer alan Mevlevîhâne, tarika n "Âsitâne" olarak kabul e ği büyük ölçekli külliyelerinin başında gelir. Merkez Efendi Mahallesi'nde Mevlevîhâne Caddesi üzerinde bulunan Yenikapı Mevlevîhâne'si uzun yıllar Mevlevî tarika ‐ nın önemli merkezlerinden biri olmuştur. İstanbul'un beş önemli Mevlevîhâne'sinden biri olan Yenikapı Mevlevîhânesi Osmanlı tekke mimarisinin karakteris k özelliklerini taşıyan güzel bir örnek r. Yenikapı Mevlevîhânesi ismini bugün "Mevlanakapı" olarak bilinen sur kapısından almış r. Sünbül Efendi aracılığıyla tarikata giren ve Mevlevîliğe in sap eden Yeniçeri Kâ bi Malkoç Mehmed Efendi tara ndan, yoğun iskân sahalarına uzaklığı sebebiyle sur dışında inşa edilen Mevlevîhâne 1597 yılı recep ayında açılmış . Malkoç Mehmet Efendi'nin hacca giderken Konya'ya ulaş ğında "Vatanımıza selametle kavuşmak nasip olursa, Mevlevîlere İstanbul'da bir zaviye yap rayım" diye adakta bulunduğu, dönüşünde de adağını yerine ge rip bu tekkeyi yap rdığı şeklinde bir rivayet vardır.

İnşasından kısa bir süre sonra Yenikapı Mevlevîhânesi, Mevlevîliğin İstanbul'daki en önemli merkezi haline gelmiş, tekke tabiriyle "asithane" olarak faaliyet göstermiş r. Bugün Mevlanakapı olarak bilinen sur kapısı dışında bulunan Mevlevîhâne o dönemlerde hem halk hem de devlet ricali üzerinde etkili olmuş, devrin sadrazamı Mehmed Paşa, Yeniçeri Ağası Tırnakçı Hasan Ağa ve sair tarikat şeyhlerinin ka ldığı gösterişli bir törenle açılmış . Bu ilk binanın müştemila nı semahane, mescit ve 18 adet derviş hücresi oluşturu‐ yordu. Yenikapı Mevlevîhânesi, kuruluşundan tekke ve zaviyelerin kapanı‐ şına kadar geçen 350 yıl içerisinde 20 Mevlevî büyüğü burada şeyh‐ lik yapmış r. Yenikapı Mevlevîhâne'si başlangıçta semahane, mescit, harem, se‐ bil, türbe ve 18 derviş hücresinden meydana gelmişse de kısa süre‐ de gelişmiş r. Sonraki yıllarda bu yapılar yıkılmış ve yerlerini daha büyükleri almış r. Sultan II.Mahmut 1818’de 33.474 kuruş vererek semahane, türbe, harem ve müştemilat binalarını yenilemiş r. Ayrı‐ ca bunlara hünkâr mahfili, sarnıç, türbedar odası, matbah ve taam‐ hane eklemiş r. Abdurrahman Nafiz Paşa buraya bir kütüphane, yanına da kendi türbesini yap rmış r. Bu yenilemeler yapılırken semahane kapısına da İzzet Molla 1816 tarihli kitabeyi, kubbe çev‐ resine de Nuri Dede talik yazı ile bazı beyitler eklemiş r.Ayrıca, Sul‐ tan IV.Murat, Mihrişah Sultan, Sultan Abdülmecit, Maliye Nazırı Abdurrahman Nafiz Paşa, Devlet Kethüdası Halet Efendi ve Mısır Yenikapı Mevlevîhânesi şadırvandan bir Valisi Zuval Paşa da buraya bağışlarda bulunmuştur. Ne yazık ki Mevlevîhâne’nin kütüphanesi al ndaki mahzende bulu‐ görünüm. nan odunlar 1903 yılında tutuşarak kütüphaneyi yakmış r. Bunun üzerine Sultan Mehmet Reşat 1910’da Mevlevîhâne’yi yeni baştan onarmış r. Bu onarım işlerini Mimar Kemale n Bey üstlenmiş ve bu kez dergâh neo‐klasik üslupta yapılırken yanına bir de minare eklenmiş r.

3


Çilenin geçirildiği halvetin, insanı halktan Hakk'a yükselteceğine inanılır. Halvet, nefisten kalbe, kalbden ruha, ruhtan sırra ve sırdan da her şeyi bahşedene gitmektir. Kulun insanlarla olan dertlerinden halvet sayesinde kurtulup Hakk'a bağlanması, kolay ve külfetsizdir.

Yenikapı Mevlevîhânesi 20. yüzyılın başlarında Balkan ve Çanakkale savaşlarında hastane olarak kullanılmış, bilahare tekke mensupları Abdülbaki Dede kumandasında I. Dünya Savaşı'nda İngilizlere karşı girişilen meşhur Kanal harekâ esnasında yalnızca Mevlevîlerden oluşan "Mücahid‐i Mevlevîyye Alayı" na ka lmışlardı. Tekkenin son postnişini olan Abdülbaki Dede Cumhuriyet döneminde "Baykara" soyadını almış ve çeşitli görevlerden sonra 1935'te vefat etmiş r. Yenikapı Mevlevîhânesi, edebiya mızın seçkin şahsiyetlerinden Şeyh Çelebi'nin ve eski musiki‐ mizin pirlerinden olan İsmail Dede Efendi'nin ye ş ği yerdir. Zamanında eski musikinin bütün geleneğiyle yaşa ldığı bir merkez olmuştur. Bu bakımdan sadece tarikat ve tasavvuf tarihi açı‐ sından değil kültür tarihimiz açısından da büyük bir önem taşır. Yenikapı Mevlevîhânesi tekke‐ lerin kapa lmasını izleyen yıllarda uzun bir müddet çocuk yurdu olarak kullanılır. Mev‐ levîhâne'nin ahşap semahanesi 9 Eylül 1961'de çocukların ateşle oynarken çıkardıkları yangında tamamen kül olur, sadece dedegan hücreleri ve matbahı ayakta kalır. Bunlar da 7 Mayıs 1997'de kundaklanır. Mevlevîhâne geçirdiği bu yangınlar nedeniyle kullanılamaz hale gelince de kapa lıp kaderine terk edilir. Uzun zamandır boynu bükük bekleyen Mevlevîhâne Zey nbur‐ nu Belediyesi'nin yürü üğü "Kültür Vadisi Projesi" kapsamında restore edilmiş ve ardından da Fa h Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İ fakı Ens tüsü'nün kullanımına tahsis

MEVLEVÎLİKTE ÇİLE İslamî tasavvuf eğitimi, geleneksel medrese eğitiminden daha zordu. Seyrü Sülûk olarak adlandırılan bu manevi eğitimin aynı zamanda nefis terbiyesi olması gerekirdi. Mevlevî eğitimine girmek isteyen kişinin öncelikle ana ve baba rızası almış, reşit ve bekâr olması şarttı. Ahlaken düzgün olduğu tespit edilen ‘tâlib’e yolun zorlukları anlatılırdı. Kararında ısrarcı ise üç gün Matbah-ı Şerîf’te (mutfakta) Saka Postu tabir edilen yerde oturup Mevlevîhâne’deki hayatı izlerdi. Kendisine yemeğini, suyunu verirler, ancak etkilememek için kimse onunla konuşmazdı. İzlediği yaşama uymayacağını düşünürse kimseye bir şey söylemeden oradan çıkıp gidebilirdi. Kalırsa Aşçı Dede tarafından Şeyh Efendi’ye götürülürdü. Sikke-i Şerîf (Mevlevîlerin başlarına giydikleri keçeden yapılmış külah) giydirme töreniyle Mevlevîliğe kabul edilir ve eğitimi için bir dedeye teslim edilirdi. Ancak yine de 18 gün bir deneme süresi tanınır ve bu sürede kendi elbiseleri ile hizmet görürdü. Nev-niyâz (Mevlevî eğitimine yeni giren kişi) 1001 günlük eğitim döneminde Mevlevîhâne’de kalmak zorunda idi. Bu süre zarfında nefs terbiyesi için gerekli olan ve farklı dedeler tarafından denetlenen bulaşık yıkamaktan yatak toplamaya, sofra hizmetinden temizliğe, çamaşır yıkamaktan alışverişe ve en son olarak da hela temizliğine kadar olan 18 hizmet görürdü. Bu yoğun terbiye süresi boyunca okuma, yazma, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyacak kadar Arapça, hadis, fıkıh gibi temel dinî derslerin yanı sıra Mesnevî okuyacak kadar Farsça ve Türk edebiyatı dersleri verilirdi. Kabiliyetine göre bir enstrüman kullanmasını öğrenebilir veya ayin seslendirebilirdi. Eğitimi boyunca hat, tezhip, minyatür, ciltçilik gibi sanat dallarından birisini öğrenmesi için teşvik edilirdi.

4


Mevlevî tarikatına intisap edenleri üç grupta değerlendirebiliriz. Birinci grup da 1001 günlük eğitim süresini başarıyla tamamlayan, çile çıkaran ‘Can’a yapılan özel bir törenle ‘Dede’ unvanı verilirdi. Kendisine ya o Mevlevîhâne’de bir hücre verilir veya başka bir Mevlevîhâne’ye gönderilirdi. İkinci grup da ‘Çile’ çıkarmamakla birlikte Mevlevîliğin örf ve adetlerine uyarak ‘Dervişlik vecibelerini yerine getirenler. Üçüncü grup da, Mevlevîhâne’deki bazı derslere dışarıdan devam eden, Semâ çıkaranların (öğrenen) yanı sıra sadece sohbetleri dinlemeye ve Semâ törenlerini izlemeye gelen Muhibbânlar da vardı .

ÇİLEHANE “Halvet, halvetgâh, halvethâne” gibi adlarla da anılan çilehaneler İslam dünyasında önce zahidlerin, VIII.

yüzyıldan i baren bunların zühd, mücahede ve riyazet geleneklerine varis olan sufilerin nefislerini terbiye etmek ve seyrü sülûklerinde mesafe almak amacıyla ibadet ve tefekküre daldıkları, manevi lezzetleri tatma‐ larına imkan tanıyan halvet (çile) dönemleri süresince kullandıkları mekanlardır. Mimari açıdan çilehane, tasavvufi haya n her sa asında farklı özellikler göstermiş r. Çile mahalli bazen tenha bir mevkide yer alan bir mağara, bazen de çile çeken kişinin kendini baş aşağı as rdığı bir kuyu da olabil‐ mektedir. Ancak XI. yüzyılın ortalarından i baren çilenin ne şekilde uygulanacağı ve çilehanelerin sahip olması gereken özellikler belirlenmiş r. Şehâbeddin es‐Sühreverdî’nin ‘Avârifü’l‐ma’âfir’inde çile (halvet) bütün ayrın ları ile anla lmış r. Bu bilgilere göre çilehaneyi, bir dervişin içinde tek başına na‐ maz kılabileceği boyutlarda, halvete (çileye) girenin dikka ni dış dünyaya dair birtakım ayrın larla dağıtmasına imkan tanımayan, tercihen karanlık bir hücre olarak tanımla‐ mak mümkündür. Şeyh Yûsuf Sinan Efendi’nin halifesi, ayrıca dönemin tanınmış hekimlerinden olan ve halk arasında Merkez Efendi olarak tanınan Şeyh Mûsâ Muslihuddin Efendi, 920’de (1514) Mevlânâkapı dışında bir tekke tesis etmiş r. Zamanla bir ta‐ rikat külliyesi haline gelen bu tekkede, Merkez Efendi’nin bizzat kullanmış olduğu halvethâne ve bununla bağlan lı niyet kuyusu İstanbul’un dini folklorunda önemli bir yer işgal edegelmiş r. Merkez Efendi Türbe‐ si’nin arkasında yer alan ve daha ziyade çilehâne olarak adlandırılan bu mekan, büyük ih malle Bizans dö‐ nemine ait bir ayazmanın içine yerleş rilmiş, böylece birçok başka tarikat tesisinde gözlendiği üzere burada da Osmanlı döneminden önceye ait bir mekan İslami bir kîsveye dönüştürülmüştür.

5


ÇİLEHANE’DEN KÜTÜPHANEYE Yenikapı Mevlevîhânesi’nin ilk yapılan birimleri arasında yer alan Çilehâne, 17 tarihi

dervişan hücresinin restore edilmesiyle Fa h Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türk Hava Yolları Kütüphanesi olarak, 2011 yılından i baren hizmete açılmış r. Çilehâne, tarihindeki hakikate ulaşma, insân‐ı kâmile erişme misyonunu, günümüzde de kütüphane olarak devam e rmekte, çağdaş, bilimsel, en yeni ve ileri teknolojik gelişmelerle destekleyerek, kullanıcıların bilgi ih yaçlarını mümkün olan en kısa sürede ve en üst düzeyde karşıla‐ mak, eği m‐öğre m ve bilimsel araş rma‐geliş rme faaliyetlerinin alt yapısını oluşturmak ve bu yolla tüm kütüphane kullanıcılarının bi‐ limsel ve entelektüel faaliyetlerine destek veren kaliteli bir kütüphane hizme üretmek üzere çalışmaları‐ nı sürdürmektedir Kütüphanemiz, Türk Hava Yolları’nın desteğini alarak, özverili çalışmalar sayesinde kısa sürede, kullanıcıların tüm ih ‐ yaçlarını karşılayacak, verimli ve hızlı bilgi hizme sunabilecek seviyeye gelmiş r. Çalışmalar bugünde aynı hızla devam etmektedir. Birinci yılını dolduran kütüphanemiz 40.000’in üzerin‐ de basılı ve 100.000’i bulan elektronik yayınla uluslararası standartlarda, üniversitemizin eği‐ m ve öğre m faaliyetlerini destekleyici hizmet vermektedir.

6


KOLEKSİYON Kitap (basılı) : 33.257 Kitap (elektronik) : 97.042 Dergi (basılı) : 353 dergi (3812 sayı) Dergi (elektronik) : 17.685 DVD/CD : 1.648 Toplam

: 157.189

ÖDÜNÇ / KULLANIM Ödünç alınan yayın : 6.000 Kayıtlı Kullanıcı : 789 Üye Başına Ödünç : 7,55 kitap (Üye başına ödünç alınan yayın sayısı Eylül 2011/Mart 2012)

ÇALIŞMA SAATLERİ Pazartesi‐Cuma 08:45 ‐ 20:00

Cumartesi 10:00 ‐ 17:00

7


Mütevelli Heyet Başkanımız Prof. Dr. Hikmet Özdemir ile röportaj

Kitapla ilk tanışmanızı, okuma maceranızın başlangıcını anla r mısınız? Lise yıllarıydı, rahmetli Necip Fazıl’ın “İman ve Aksiyon” adlı bir eseri var, kendisi Erzu‐ rum’da bir konferans vermiş 3 saa n üzerinde 2000 den fazla ka lımcıyla, bizim o dö‐ nemdeki gençliğin de önemli bir düşünce kaynağı olan kitabı çok iyi ha rlıyorum, oku‐ maya olan sevgimde çok önemli etkisi vardı. O zaman Bedir Yayınları’ndan yayınlanmış‐ r, okumaya, tarihe ilgimi geliş rmiş r.

“İnsan vücudunda beyin ne ise, kütüphane üniversitede onu ifade eder”

Kütüphaneyle ilk tanışmanız? Sizi öğrencilik, akademisyenlik haya nızda etkilemiş bir kütüphane ya da kütüphanede geçen bir anı var mı? Doktora çalışmamız Ankara’da başladı, Milli Kütüphaneye gidip gelirdik, ama ikame m İstanbul olduğu için Süleymaniye kütüphanesinin özellikle eski eserler bölümü, saham eski edebiyat olduğu için çok yararlandığım bir kütüphanedir. Orada bulunan müelliflerin el yazması eserleri bizim için çok değerlidir. Tabi pek çok kütüphaneye uğramışızdır o yıllarda; üniversite kütüphanesi, Millet Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, ama özellikle pek kimsenin bilmediği, gizli kalmış, keşfe ğimiz bir kaynak; Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi çok önemlidir benim için. Kütüphane serüvenimiz tabi devam ediyor, yurtdışında üniversitelere gi ğimizde ilk uğradığımız yerler kütüphaneler.

Üniversite eği minde kütüphanenin önemi sizce nedir? Kütüphane olmazsa üniversite olmaz, bence kütüphanesiz üniversite de düşünülemez. İnsan vücudunda beyin ne ise, kütüphane üniversitede onu ifade eder. Onun için biz de kütüphaneye önem veriyoruz. Üniversitemiz kurulur kurulmaz ilk başlattığımız çalışmalardan birisi kütüphanedir, bu konuda özellikle Ayhan Bey’e teşekkür ediyoruz, kendisi geldi bize, bir proje teklif etti, bu proje gerçekleşirse oluşacak imkânları anlattı, bu projeye sponsor olarak da Türk Hava Yolları’na gitmemiz uygun olabilir dedi, gittik, oradan istifade ettik, onların vasıtasıyla üniversitemizin kütüphanesini teşekkül ettirmiş olduk, yine onların desteğiyle bundan sonra da geliştireceğiz. Kütüphane üniversitemizin olmazsa olmazlarından biri, canla başla geliştirmeye çalışıyoruz.

8


Sizden öğrencilerimiz için, mutlaka bunu okusunlar diyeceğiniz bir kitap önerisi alabilir miyiz? Şunu okusunlar demek çok zor, her alanın farklılıkları var, birleş kleri taraflar var. Herkes kendisini ilgi‐ lendiren konularda mutlaka kitaplar okumalı. Ben yıllar sonra kütüphanemi karış rırken 1963‐64’lü yıllar‐ da yazılmış; İman ve Aksiyon’u aldım elime ve 1,5 saa e elimden bırakmadan okudum ve eski heyecanla‐ rıma döndüm; küçük bir kitap ama insana ruh veriyor. Bizim eski dönemlerimizde olan o kitaplar bizi çok etkiliyor, bu dönemle bizim kuşağımızla yorumlama anlama konusunda farklılıklar var, bugün de çok gü‐ zel eserler ortaya çıkıyor, herkes merakına mucip ne ise okusun.

Kütüphanemiz beklen lerinizi karşılıyor mu? Bundan sonrası için talepleriniz nelerdir? Şu anda hedefimize yaklaşmış bulunuyoruz, özel kütüphaneleri olan arkadaşlarımız, hocalarımız var, bize kitaplarını emanet etmek isteyen büyüklerimiz var, onlarla temasa geçip, onların kitaplarını al‐ mak, kütüphanemizde çalışmalarını yürütecekleri alan oluşturup, gençlere de yol göstermeleri, tavsi‐ yeleri için imkân sağlamak gibi bir projemiz var. Daha geniş alana kavuştuğumuzda buna imkân sağla‐ yabiliriz. Ne kadar kitabımız olursa, üniversitemiz o kadar şahsiyet kazanacak.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Başta Ayhan Bey olmak üzere, kütüphanede çalışan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ayrıca Ayhan Bey’in ilk defa çıkardığımız dergimizde bize çok büyük desteği oldu, kendisine çok teşekkür ediyorum, böyle hayırlı hizmetlerinin devamını diliyorum.

9


Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman’la röportaj Kitapla ilk tanışmanızı anla r mısınız? Pek çok kişi gibi ilkokul yıllarında ders kitaplarıyla başladı tanışma; daha sonraları bizden daha büyük arkadaşlarımızda gördüğümüz, tanıdığımız kitaplar geliyor. Aklıma ilk gelen yazalar Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Hekimoğlu İsmail. Kütüphaneyle ilk tanışmanız? Sizi öğrencilik, akademisyenlik haya nızda etkilemiş bir kütüphane ya da kütüphanede geçen bir anı var mı?

Prof. Dr. Musa DUMAN

“Kütüphane; okuyucuya

İlkokulda ders kitaplarının bulunduğu bir bölüm vardı ama, sanıyorum kütüphane bu değil. Dolayısıy‐ la ilk tanışmam da lise yıllarına denk geliyor. Derslerde verilen ödevleri yapmak için önce okul kütüp‐ haneleri, yeterli gelmediğinde il halk kütüphanelerine giderdik. Okul kütüphanelerinin kaynak yeter‐ sizliği ve eksikliği, bir de kapılarının genellikle kapalı oluşu geliyor aklıma. Üniversite yıllarında ise daha yoğun bir çalışma içine girmiş olduk tabi. Bunun için hocalarımızın da yönlendirmesiyle arkadaş gruplarımızla ders çalışmaya giderdik. Bazen buluşma mekânı olarak da kütüphanelerden yararlandı‐ ğımızı ha rlıyorum. Özellikle de soğuk kış günlerinde sıcak bir çalışma ortamı için sık sık bulunmaz yerlerdi. Üniversiteden sonra ise, akademik hayata başladığım ilk yıllarda seminer kitaplıklarını, üni‐ versite kütüphanelerini ve tabii yazma kütüphanelerini mekân tu uk. Kitabı ve okuyanı seven, onla‐ ra hizmet etmekten zevk alan kütüphane çalışanları vardı elbe e, ama önemli bir yazma kütüphane‐ sinde, mesai saa bi mine birkaç saat olduğu halde çalışanların işiteceği şekilde uflaya puflaya orta‐ lıkta dolaşan bir kişi vardı. Kütüphane denince pek çok güzelliklerin yanında bu kişi de aklıma gelir nedense. İlginç gelecek başka bir anım yok diyebilirim. Ancak yurtdışı kütüphanelerden istenen eser kopyalarını veya mikrofilmlerini beklemek, uzaklardan gelecek bir dostu beklemek gibiydi. Ha rladı‐ ğıma göre 1980’li yılların sonunda fotokopi imkânının yaygınlaşmaya başlaması çok büyük bir kolay‐ lık sağlamış . Birkaç fotokopicinin önünde kuyruklar oluşurdu o yıllar.

kaynaklara erişme, ders çalışma ve kitap okuma imkanı sağlayan, bunların yanında sosyal yönü de olan bir mekândır.”

Sizin kütüphaneden beklen leriniz, öneri ve tekliflerinizi de öğrenebilir miyiz? Kütüphane okuyucuya kaynaklara erişme imkânı sunan, öğrencilerin ders çalışabileceği, kitap okuyabileceği eği m alanları, aynı zamanda da sosyal hizmet gören bir mekân. Kü‐ tüphanenin sağladığı imkânlarla araş rmacının, öğrencinin “ben aradığım kaynağı bulama‐ dım, ulaşamadım” mazere ortadan kalk . Kütüphaneden okuyucuların rahatça çalışabile‐ ceği, okuyabileceği sessiz alanlar, aynı zamanda yeniliklerden faydalanabileceği, sosyal alanlar olmalı. Ben kütüphanenin teknolojik imkânlarından, yeniliklerinden tam olarak ya‐ rarlanabildiğimi söyleyemem. Ama okuyucuya her türlü imkanın sunulmaya çalışıldığını biliyorum; Günümüz insanı, özelde de öğrencilerimiz bu konuda çok daha fazla imkanlara sahipler. Bu imkanları değerlendiren öğrencilerimizin çok oluşu bizi mutlu kılıyor. 10


Üniversite eği minde kütüphanenin önemi nedir sizce?

Branşlara göre daha az ya da daha çok, ama her öğrenci için önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle sosyal alanlarda eği m gören öğrenciler için, mutlaka yararla‐ nılması zorunlu mekânlar; özellikle Tarih, Türk Dili ve Edebiya , İslami İlimler, Mimarlık Bölümü öğrencileri için çok önemli olduğunu söylemeliyim. Kütüphaneden az yararlanan öğrenci akranlarından eksik kalacak r, mesleki becerisi, bilgisi eksik olacak r.

Sizin için vazgeçilmez, olmazsa olmaz bir kitap sorsam? İsim vermek, hepsini söylemek mümkün olmadığından doğru olmaz, ansiklopediler, kaynak kitaplar, dergi serileri, tarihi eserler, yazma eserler… Hepsi de çok önemli.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Üniversitemizin merkez kütüphanesi, THY desteğiyle kuruldu, kısa bir süre içerisinde çok önemli bir gelişme kayde . Hem okuyucuların hem üniversiteye ziyarete gelen misafirlerin takdirini kazandı. Ben kütüphane‐ yi minyatür bir kütüphane olarak görüyorum, buradaki minyatürden kas m büyük bir kütüphanenin verdiği tüm hizmetleri nispeten küçük bir kütüphane mekanında veriyor olması. Teknolojiden, yeniliklerden yarar‐ lanması çok önemli ve etkili oluyor. Başta Ayhan Bey olmak üzere tüm kütüphane çalışanlarının özverili çalışmalarıyla bu hale geldi kütüphanemiz. Sizleri kutluyor, kolaylıklar diliyorum.

11


İskenderiye Kütüphanesi Antik Çağ’dan Bilgi Çağı’na taşınan bilgi hazinesi An k çağın en önemli ve büyük kütüphanesi olma özelliğini taşıyan İskenderiye Kü‐ tüphanesi, MÖ 3. yüzyılın başlarında Mısır'ın İskenderiye ken nde Ptolemaios haneda‐ nı tara ndan kurulan İskenderiye Müzesi araş rma ens tüsünün bir bölümü olarak inşa edil‐ di. İnsanlık tarihinde meydana ge rilmiş önemli eserlerden biri olarak kabul edilen kütüphane‐ de, binlerce cilt el yazması eserin toplandığı bilinmektedir. Kütüphanede bugünkü kütüphanelerdeki sağlama ve kataloglama birimlerinin işlevle‐ rini yerine ge ren kısımlar vardı. Kütüphanenin merkezini o günkü kitaplar olan papirüs ruloları‐ nın bulunduğu görkemli salon oluşturuyordu. Kütüphane, ülke sınırları dışından geliş rilen ilk büyük koleksiyona sahip . Geliş rilen sağlama metotlarıyla, dünyada üre len tüm bilgiyi bir araya ge rmek hedefleniyordu. Bu doğrultuda Kütüphanenin müdürü, bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisini elinde tutuyordu, şehre gelen her gemide bulunan eserler kütüphaneye ge rilip burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Aynı zamanda kütüphanenin geniş bütçesiyle denizaşırı seyahatler yapılır, A na, Rodos gibi o günün önemli bilim merkezlerinden kitap sa n alınırdı. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya mahkûm durumda olan eserler emin bir yerde toplanmış oldu. Kütüphane, yazılmış bütün eserleri topla‐ manın yanı sıra, uluslararası boyu a bir araş rma merkezi olarak dünya tarihinde yerini almış‐ r. Aynı zamanda araş rmacılar ve zengin bibliyofiller (kitapseverler) için eserlerin kopyaları çıkarılarak kütüphaneye gelir sağlandığı da bilinmektedir.

Video’ yu izlemek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz; http://opac.fatihsultan.edu.tr/dosyalar/pdf/bulten.pdf

12


İskenderiye Kütüphanesi olarak tarihe geçen, eski çağın bu ana bilim merkezinde, Helenistik dönemin büyük isimleri Euklides, Arkimedes, Batlamyus çalışmış ve eserler vermişlerdir. Dünya bilim tarihinde önemli bir yere sahip olan kütüphanenin yakılışı konusunda ise birkaç farklı teori öne sürülmektedir; ilk yıkımın Sezar tarafından gerçekleştirildiği tahmin edilmekte, MS 269’da Palmiyra Kraliçesi Zalim Zenobya Mısır’ı fethedince kısmen, İskenderiye Başpiskoposu Kiril’in tahrikiyle de 415 de tamamen yakıldığı yaygın olarak kabul görmektedir. Zaman zaman aksi iddia edilmiş olsa da Müslümanlar 640’ta İskenderiye’yi aldıklarında bu kurum zaten ortadan kalkmıştı. İskenderiye Kütüphanesinin görkemli ve hazin hikâyesi, Mısır halkı için her zaman güncelliğini korumuş, dünya tarihçilerinin merakını cezbetmeye devam etmiş r. İlk kez 1974 yılında an k kütüphanenin bulunduğu düşünülen yere yeni bir İskenderiye Kütüphanesi kurulması fikri ortaya çıkmış, hem ulusal hem uluslararası çevrelerden kabul gören bu fikir, 1988 yılında düzenlenen mimari tasarım yarışması ile gerçekleşmiş r. 1995 yılında inşası başlayan kütüphane 2002 yılında tamamlanmış r. Kazanan tasarım, toprağa gö‐ mük silindir formlu, limandan ve denizden göğe, Güneş’e ve Ay’a yükselen eğik ça lı bir kütledir. Yerden bakıldığında, topraktan yükselen kuvvetli, silindirik bir kütle etkisi vermektedir. Adeta dolunay olmaya giden bir Yeni Ay gibidir. Bu haliyle sanki eski bir for‐ mun yeniden doğuşunu simgeler. Kütüphane eski Mısır medeniyetlerini temsilen Güneş şeklinde tasarlanmış. Dış duvarlarında yeryüzünde bulu‐ nan 120 alfabenin harflerine yer verilmiş r. Kütüphanenin tarihi ve tasarımı ihtişamıyla dikkat çekse de, asıl önemli olan koleksiyonu ve sağladığı hizmetlerdir. 3 dilli bir koleksiyona sahip olan kütüphanede bulunan eserler ağırlıklı olarak Arapça, İngilizce ve Fransızca dillerindedir. Pek çok ulusal ve uluslararası bağışla kısa zamanda zengin bir koleksiyon geliştiren kütüphane, son olarak Fransız Milli Kütüphanesi’nden gelen 500.000 kitaplık bağışla dünyadaki 6. Büyük Frankofon kütüphanesi unvanını da elde etmiştir. Fransızlar aynı zamanda Süveyş Kanalı’na dair belgeleri de kütüphaneye bağışlamış, İspanyollar ise Mağribi devrine ait belgelerle kütüphaneyi zenginleştirmiştir. Genel koleksiyonun dışında, kütüphanenin el yazmaları koleksiyonu ve restorasyon bölümü, görme engelliler bölümü, Nobel koleksiyonu da ayrıca ilgi çekicidir. Kütüphane aynı zamanda içerisinde müzeler, kalıcı ve dönemsel sergi salonları içermekte, hem ziyaretçiler hem de araştırmacılar için keyifli bir ortam sunmaktadır. İskenderiye Kütüphanesi, geliştirmekte olduğu dijital koleksiyonlarla modern bilgi ihtiyacını karşılamakta, antik çağlarda olduğu gibi üretilmiş bilginin bir araya getirilmesi ile yine bilime hizmet etmektedir.

13


EN ÇOK OKUYANLAR

TAHSİN YILDIRIM RÖPORTAJ

‘ Öğrenmenin bir sonu ve yaşı yok. ‘

Bize kendini tanı r mısın? Tahsin Yıldırım. Fa h Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde Tarih bölümünde burslu olarak okumaktayım. Tarihe olan özel ilgim, okuma ve araş rmayı sevmem bu bölümü tercih etmemde etkili oldu.

Kitapla olan ilişkini nasıl ifade edebilirsin? Herkes bir arayış içindedir. Benim arayışıma araç olarak kitapları görüyorum. Aradığımı henüz bulamadım. Bulana kadar da devam edeceğim. Öğrenmenin bir sonu ve yaşı yok.

Kitabın senin haya ndaki yeri ve önemi nedir? Liseden önce kitaba karşı ilgim fazla değildi. Lise haya mda kitap benim için çok anlamlı oldu. Bu süre içerisinde kütüphaneleri ziyaret etmem, yazarlarla yapılan söyleşilere ka lmam kitaba beni daha da yaklaş rdı. Zaman içinde haya mdaki anlamı büyümeye ve gelişmeye devam e . Kitabın haya mda vazgeçilmez bir yerde. Bu nedenle en çok okuyanlardan biri olduğumun farkında değildim.

Hangi tür kitaplara ilgi duyuyorsun? Daha çok tarih ve psikoloji alanındaki kitaplara ilgi duyuyorum. Tarih içerisinde de özellikle 19. yüzyı‐ lın son çeyreği ve Türkiye siyasi tarihi ilgimi çekiyor. Fa h Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türk Hava Yolları Kütüphanesi hakkında düşüncelerin nedir? Üniversite benim için öncelikle kütüphane demek r. Çünkü kütüphane, öğrencinin kendisini geliş ‐ rebilmesi ve kendini ifade edebilmesi açısından çok önemlidir. Okulumun kütüphanesinin zengin kaynaklara sahip olması benim ih yaçlarımı fazlasıyla karşılayabilmemi sağlıyor.

Son olarak okuyup etkilendiğin bir kitap‐ tan bize bahseder misin? “Umrandan Uygarlığa” – Cemil Meriç. Bu ki‐ tapta daha çok Cemil Meriç’in dili beni etkile‐ yen. Kullandığı üslupta kendimi buluyorum. Kitap, uygarlık kavramını ele alarak ba lılaşma ve çağdaşlaşma tar şmalarını yazarın bakış açısıyla anla yor.

14


SEZAİ KARAKOÇ Mona Roza, siyah güller, ak güller. Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak,

‘Düşüşün tadını almayan insan!

Kanadı kırık kuş merhamet ister.

Senin yücelerin serinliğinden, arılığından ne haberin vardır?

Mona Roza siyah güller, ak güller…

Ey yükseklerden büyük seslerle düşen su, bu yal‐ çın kayalara bir şelale borçlu ol‐ duğunu... biliyor musun? ’

Ah, senin yüzünden kana batacak,

Sezai Karakoç 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuştur. Çocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilçelerinde geçen Karakoç, Gaziantep Lisesi’ni bi rdikten sonra, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955'te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamlamış r. Bir süre Maliye Bakanlığı’nda görev alan Karakoç, 1959 yılında İstanbul’a gelerek, burada Gelirler Kontrolörü olarak çalışmaya başlamış r. Görevi icabı Anadolu'yu çok gezmiş ve birçok il, ilçeyi inceleme, tanıma rsa bulmuştur. İslam/Türk dünyasının yaşayan en önemli düşünürlerinden biri olan Sezai Karakoç, fikir ve sana a “Diriliş Akımı”nın kurucusu olarak tanınmaktadır. Diriliş terimi, “Basübadelmevt” (ölümden sonra kalkış) anlamındadır. Karakoç’un kitaplarının adları da (Taha’nın Kitabı, Hızır'la Kırk Saat, Sur, Kıyamet Aşısı, Yi k Cennet, Gül Muştusu, Şahdamarı, Ruhun Dirilişi, İs‐ lam’ın Dirilişi, İnsanlığın Dirilişi,..) “Diriliş” düşüncesine işaret etmektedir.

Sezai KARAKOÇ Karakoç; İslam medeniye nin yaşadığı krizden çıkması için, insanlığın içine düştüğü, inkârcı‐ lık, Tanrıtanımazlık, putatapıcılık, kapitalizm, materyalizm, vb. her türlü açmazdan çıkması için, olağa‐ nüstü bir tefekkür kudre , yüksek bir sanat gücü ile çağrı yapar. “Diriliş” insana, müslüman’a çağrı, yahudiye, hıris yan’a, Doğululara ve Afrikalılara, din ve tanrıtanımazlara çağrı yapmaktadır. Çünkü; Karakoç, “Çağırmasını bilirsen gelecek r, Doğu’yu bilen, Ba ’yı bilen gelecek r” der. Eleş rmenler, edebiyat tarihçileri ve akademisyenler Karakoç’un, Türkiye’de 1950’lerden; özellikle 1960’tan sonra üre len, dikkate değer bütün sanat ve düşünce eserleri üzerinde belirgin bir etkisinin bulunduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca Karakoç, ilk sayısını Nisan 1960’ta çıkardığı ve yayını‐ nı aralıklarla otuz üç yıl boyunca sürdürdüğü Diriliş Dergisi çevresinde çok sayıda genç aydının; fikir ve sanat adamının ye şmesinde de büyük rol oynamış r.

15


Karakoç'un şiirimizde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri gele‐ neksel yapısı i bariyle, metafizik bir şiirdir. Ancak bu özellik Tanzimat'tan sonra değişir. Sezai Karakoç’la birlikte tekrar başlayan bu anlayış cumhuriye n ilk yıllarında Necip Fazıl Kısakürek'te ve Ahmet Kutsi Te‐ cer'de kendini gösterir. Bunlardan başka Yahya Kemal ve Asaf Halet Çelebi'de de metafizik anlayış görülür. Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç, bunu modern şiirin diliyle yapmış r. O, Ba ede‐ biya nı da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sana aki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşün‐ cesindedir ve şiirlerini bu yönde geliş rmiş r. Pek çok kişinin aklına, Sezai Karakoç denilince onun “Mona Roza” şiiri gelmektedir. Karakoç, Diriliş Dergisi’nde yayınladığı “Ha ralarda da açıkladığı gibi (Diriliş, Haziran 1989), Mona Roza’yı, gül, bülbül, Leyla gibi mazmunlarını yeniden diriltme gereğini göz önünde bulundurarak kaleme almış r. Mona Roza modern bir Leyla ile Mecnun denemesi‐ dir. Yazıldığı dönemin (1952) aşk ve kadın anlayışına esaslı bir karşı çıkış r. Kadını met‐ res, aşkı flört olarak gören, şairaneliğe hor bakan yeni çürümüşlüğe karşı Mecnun’un yurdundan yükselen yepyeni bir i razdır.

Hakikat sürekli olarak kendini yeniler. İnsan bu yenilenmeyi doğru yoldan yapmazsa, yara‐ dılış onu zıt yol‐ dan yapar. Tırmandığını unu unsa öyle duracağına düş ve yeniden r‐ man; durmaktan da‐ ha iyi bu. Ot gibi var ola‐ cağına öl ve yeniden diril. Sezai KARAKOÇ

Mona Roza tek gül anlamına gelmektedir ve akros ş tarzda yazılmış r. Şiirin paragraf başlarındaki ilk harflerden Sezai Karakoç’un üniversite yıllarından, karşılıksız sevgi duyduğu arkadaşı Mu‐ azzez Akkaya’nın ismi çıkmaktadır. Sezai Karakoç, bugüne kadar birçok ödüle layık görülmüştür. Bunlar ; Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası (1968), Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü (1970), Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü (1982), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü (1988), Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü (1991), Kültür Bakanlığı Özel Ödülü (2006) ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri (2011) dir. Ancak Karakoç sadece sana yla anılmak isteyen bir yazar olduğundan bu ödüllerin hiçbirini almaya gitmemiş r. Çok fazla göz önünde olmayan Karakoç, takdiri ve ödülü hep okuyucularından bekle‐ yen bir yazar olmuştur. Bu özelliğiyle de Türk edebiya nın en önemli isimlerinden biri haline gelmiş r. Külliya 60 kitabı geçen Sezai Karakoç hem düşünce, hem de sanat alanında çokça eser vermiş r. Kütüp‐ hanemizde bulunan tüm Sezai Karakoç eserlerine aşağıdaki link ’ten ulaşabilirsiniz.

h p://opac.fa hsultan.edu.tr/

16


EN ÇOK OKUYANLAR

ELİF ÇELİK RÖPORTAJ

Tarih bölümü öğrencilerimizden Elif ile kısa bir sohbe miz oldu. Elif, kütüphanemizden en çok ödünç eser alan bayan öğrencimiz. “Kitap, be‐ nim için haya r” diyerek okumaya verdiği önemi apaçık ortaya koydu. Elif’in bu tutumu‐ nun herkese örnek olması elbe e bizim dileği‐ miz. Bize biraz kendinden bahseder misin? Kimdir bu Elif Çelik? Dışa dönük, gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven, sanata önem veren, edebiya haya ndan eksik etme‐ yen biriyimdir.

Hangi bölümde okuyorsun? Tarih bölümünde okuyorum . Gerçi şu anda hala hazırlıktayım. Araş rma ve keşif işlerine yakın olduğu için tercih e m.

Kitapla ilk tanışmanı anla r mısın? Kitap okumayı hep sevmiş m zaten. İlkokulda okumayı söktüğümde okuduğum ilk kitabım La Fontaine’nin “Tavşan ve Kaplumbağa” kitabıydı. Ailem her zaman okumaya çok teşvik e . Ha a “Kibritçi Kız” hikayesini okurken ağlamış m. Ortaokul dönemindeyken okumaya daha da yoğunlaş m. Kompozisyonlar yazdım ve yaz‐ maya da devam ediyorum. Kitabı öyle kurguluyorum ki gerçek hayatmış gibi geliyor. Kitap benim için haya r.

Daha çok ne tür kitaplar‐filmler seviyorsun? Osmanlı döneminde yaşamış edebiyatçıların yazdığı romanları seviyorum. O dönemi kafamda canlandırmak çok hoş oluyor. Bilim kurguyu ise filmlerden çok kitaplarda seviyorum.

17


‘ Kitap, benim için hayattır. ’

Kitap okumayı seviyorsun. Peki seni en çok etkileyen kitabı ha rlıyor musun? Bize biraz bahseder misin? En son Emre Caner’in “Kaplumbağa Terbiye‐ cisi: Osman Hamdi Bey’in Romanı” adlı kita‐ bı ve N.H. Kleinbaum’ın “Ölü Ozanlar Derne‐ ği” adlı romanını okudum. “Ölü Ozanlar Der‐ neği”nde bir öğretmenin öğrencilerin haya‐ nda nasıl etkiler bırak ğını anla yordu. Osman Hamdi kitabında ise bir şeye odak‐ lanmak değil de çok fazla şey yaparak vatanı‐ na başarılar kazandırmanın öneminden bahsediyordu.

Anladığım kadarıyla tarih haya nın her evresinde. Kesinlikle öyle.

İngilizce hazırlık okuyorsun. Ödünç aldığın İngilizce hikaye kitapları ve filmlerin sana kat‐ kısı oluyor mu? Bu konuda öğrencilere tavsiyelerin var mı? Bana göre kitaplar filmlerden ziyade daha faydalı oluyor okul derslerime. Özellikle yazma ve okuma için çok katkısı var. Eğer okuma ve yazma becerilerinde zorlanıyorlarsa kitap, ko‐ nuşma ve kalıp kelimelerden zorlanıyorlarsa filmler etkili olacak r. Fa h Sultan Mehmet Üniversitesi Türk Hava Yolları Kütüphanesi hakkında düşüncelerin nelerdir? İstek ve görüşlerin var mı? Okulun kütüphanesinden bu kadar faydalanmama neden olduysa bence işleyişi güzel bir kütüphane. Ama ben yine de bütün kitapların öğrencilerin ödünç almasına açık olmasını isterdim. Bilindik bir söz vardır “çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” diye bu konu hakkında ne dü‐ şünüyorsun? Evliya Çelebi hem okumuş hem gezmiş hem de yazmışsa bence çok okuyan da çok gezen de çok bilir.

18


T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ TÜRK HAVA YOLLARI KÜTÜPHANESİ

VERİTABANLARIMIZ Britannica Online (Enc. of Britannica) (FSM Abone) Sanat ve edebiyat, dünya ve coğrafya, sağlık ve p, felsefe ve din, spor ve eğlence, bilim ve mate‐ ma k, yaşambilimi, toplum ve beşeri bilim, doğa bilimleri, teknoloji ve tarih vb. 120,000 madde halinde düzenlenmiş ansiklopedik bilgiler, dünya atlası, görüntü ve resimler, sözlük ve kavramlar dizisi, bazı dergilerden alınmış 300,000 makale, haber başlıkları ve web kaynakları rehberliği içeren çok yönlü bir genel bilgi kaynağı. (Makale, harita, video, resim…) Kullanım Kılavuzu: h p://help.eb.com/premium/index.htm Erişim Adresi :

h p://www.britannica.com

Ebrary (FSM Abone) Dünyanın önde gelen yayınevlerine ait, tam me n kitap (70.000 üzerinde), rapor ve haritadan olu‐ şan bir veri tabanıdır. Veri tabanı tüm disiplinlerden yayınları içermektedir. Veri tabanında dil ve edebiyat, tarih, sanat, İslam, mühendislik, hukuk, eği m gibi konularda tam me n kitaplar bulun‐ maktadır. Kullanım Kılavuzu: h p://opac.fa hsultan.edu.tr/dosyalar/help/ebrary.pdf Erişim adresi :

h p://site.ebrary.com/

EbscoHost Veri tabanları (23 adet) (TÜBİTAK EKUAL) Sosyal bilimler, eği m, güzel sanatlar, tarih, mimarlık, dil ve edebiyat, mühendislik, bilgisayar, p vb. konularda 5000 üzerinde hakemli dergiyi içermektedir. Kullanım Kılavuzu:

h p://support.ebscohost.com/training/lang/tr/tr.php

Erişim adresi :

h p://search.ebscohost.com

English Language Learner (ELL) Reference Center (FSM Abone) English Language Learner (ELL) Reference Center™; çok amaçlı olarak tasarlanmış, ikinci dil olarak İngilizce öğrenmek isteyen, her yaş grubundan kullanıcılar için hazırlanmış bir veri tabanıdır. ELL Reference Center, İngilizce eği mi veren tüm kurumların ih yaç duyacakları türden bir araç r. Öğrencinin seviyesi ne olursa olsun, İngilizceyi seviyesine uygun me nlerle ilgi duyduğu konular üzerinde çalışmasına, teorik ve pra k olarak gelişmesine imkan sağlar. Sesli okuma özelliği saye‐ sinde telaffuz konusunda da kendini geliş rebilir. Kullanım Kılavuzu: Erişim adresi :

h p://opac.fa hsultan.edu.tr/dosyalar/help/ELL.pdf

h p://search.ebscohost.com/login.aspx?authtype=ip,uid&profile=ell

19


Hiperkitap (FSM Abone) Türkiye’nin ilk Türkçe e‐kitap veri tabanıdır. 9.000’den fazla e‐kitap bulunmaktadır. Yapı Kredi, Türk Edebiya Vak , Beta, Kitabevi gibi Türkiye’nin önde gelen 220 yayınevinin kitapları bulunmaktadır. Her disiplinden kitabı bünyesinde bulundurmaktadır. Dil ve edebiyat, tarih, felsefe, sosyoloji, psiko‐ loji, hukuk, mühendislik….gibi konularda disiplinler arası kitaplar bulunmaktadır. Kullanım Kılavuzu:

h p://opac.fa hsultan.edu.tr/dosyalar/help/hiperkitap.pdf

Erişim adresi: h p://search.ebscohost.com/login.aspxauthtype=ip,uid&profile=ehost&defaultdb=hip

HukukTürk (FSM Abone) Her gün güncellenen, birbirine hiperlinklerle bağlanmış T.C. Mevzua (Kanunlar, KHK’ler, Tüzükler, Yönetmelikler, B.K. Kararları, Genelgeler, Tebliğler). Kanun maddeleri ve konuları ile ilişkilendirilmiş, özü yazılmış, tasnifli İç hatlar (Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mah‐ kemesi Kararları). Resmi Gazete günlük olarak sisteme girilmekte ve değişiklikler aynı gün yerlerine işlenmektedir. Ayrıca Mevzuat Grupları, Türk Hukuk Bibliyografyası, Dilekçe ve Sözleşme örnekleri, Kanun Tasarıları, Kanun Gerekçeleri, Yeni ve Değişen Mevzuat, Hukuk Sözlüğü (me nlerle ilişkilen‐ dirilmiş) ve Hukuki Duyurular gibi faydalı servisler yer almaktadır. Kullanım Kılavuzu:

h p://opac.fa hsultan.edu.tr/dosyalar/help/hukukTurk.pdf

Erişim adresi :

h p://www.hukukturk.com/

IEEE Xplore (TÜBİTAK EKUAL) Elektrik‐elektronik mühendisliği, bilgisayar bilimleri, uygulamalı fizik, biyomedikal/ bioteknoloji ile ilgili 133 dergi, 500 konferans bildirisi, yıllık toplan lar ve 800 IEE standart bulunmaktadır. Kullanım Kılavuzu:

h p://opac.fa hsultan.edu.tr/dosyalar/help/ieee.pdf

Erişim adresi :

h p://ieeexplore.ieee.org/Xplore/dynhome.jsp

Informaworld ‐ Taylor & Francis (TÜBİTAK EKUAL) Taylor & Francis (Informaworld ) 1.165 tane tam me n dergi içeren disiplinler arası bir veri tabanı‐ dır. 1997 ‐ ve sonrasını kapsamaktadır. Kullanım Kılavuzu:

h p://www.tandfonline.com/page/help

Erişim adresi :

h p://www.tandfonline.com/

20


iThen cate "İn hal engelleme programı" iThen cate, akademisyenlerin, hakemlerin ve editörlerin, tez, makale ya da çalışmaları taramalarını sağlar. Gönderilen bu dokümanları veri tabanına kaydetmemektedir. Bunları, 14 milyonun üzerinde web sayfası ve 50.000 üzerindeki akademik dergi ve kitaptan oluşan veri tabanıyla karşılaş rmakta‐ dır. Akademik personelin kullanımına açık r. Kullanım Kılavuzu:

h p://opac.fa hsultan.edu.tr/dosyalar/help/ithen cate.pdf

Erişim adresi :

h p://www.ithen cate.com/

JSTOR (FSM Abone) Arts and Sciences III,IV ve V konu gruplarını kapsamaktadır. Edebiyat, tarih, felsefe, sosyoloji, hukuk gibi konularda dergilere erişim sağlamaktadır. Dergilerin tüm sayılarına erişim sağlayan arşiv veri tabanıdır. Kullanım Kılavuzu: Erişim adresi :

h p://about.jstor.org/support‐training/help h p://www.jstor.org/

Oxford Islamic Studies Online (FSM Abone) İslam ve Kur’an‐ı Kerim alanında 3500 üzerinde referans kaynağı, Oxford İslam Dünyası Ansiklopedi‐ si, biyografi, birincil kaynaklar, harita, resim, zaman çizelgeleri, ders planlarını içeren bir veri tabanı‐ dır. Kullanım Kılavuzu:

h p://www.oup.com/uk/academic/online/librarians/training/

Erişim adresi :

h p://www.oxfordislamicstudies.com

Oxford Journals Collec on (FSM Abone) Oxford Üniversitesi tara ndan yayınlanan, Oxford Journals Collec on, sosyal bilimler, hukuk, eko‐ nomi, yaşam bilimleri ve matema k gibi konu başlıklarını kapsayan 238 adet dergiyi 1996 yılından bugüne içermektedir. Kullanım Kılavuzu:

h p://www.oup.com/uk/academic/online/librarians/training/

Erişim adresi :

h p://www.oxfordjournals.org

ScienceDirect (TÜBİTAK EKUAL) Science Direct, 2000 üzerinde akademik dergi ile fen, mühendislik, p, işletme ve sosyal bilimler alanlarında makalelere tam me n erişimi sağlayan disiplinler arası elektronik veri tabanıdır. 2002‐ sonrası yayınları kapsamaktadır. Kullanım Kılavuzu: Erişim adresi :

h p://www.info.sciverse.com/sciencedirect/using/ h p://www.sciencedirect.com/

21


BELGESEL MEVLANA VE SEMA (MEVLANA AND THE WHIRLING DANCE) “Göklere giden bir yol, göklere açılan bir kapı”

TRT Belgesel Arşiv Serisi; 19. Yer Numarası: BP 189.7 .M42/M488 Tür : Tasavvuf Yapım‐Yöne m ve Me n Yazarı/Produced‐Directed and Wri en by: Semra Sander Kamera/Camera: Yavuz Türkeri Kurgu/Edited by: Soner Tunuslu Seslendiren/Narrated by: Mehmet Atay Müzik/Music by: Can A lla ve Geleneksel Sema Müziği Yıl: 2001 Süre/Dura on: 53’07”

Program Mevlevîlik konusunda en ufak bir bilgisi olmayan bir insan bile sema âyini gösterisinin bambaşka bir dünyaya işaret e ğini hemen sezinler. Gerçekten de sema âyini, bildiğimiz, alış ğımız dünyanın ötesindeki bir gerçekliğe açılan kapıdır ve dünyada kabul görmüş sûfilerin belki de en büyüklerinden biri olan Mevlâna’nın felse‐ fesini yansı r. İşte Mevlâna ve Sema adlı 53 dakikalık bu belgesel program, Mevlâna’nın felsefesini ve bu felsefeye uygun olarak düzenlenmiş sema âyininin sembolik anlamını, Mevlâna’nın yaşam öy‐ küsüne de a flarda bulunarak elden geldiğince açık ve anlaşılır bir biçimde açıklamaktadır. Mevlâna’ya ve İslam sufizmine göre her insanın yüreğinde sır adı verilen bir şey saklıdır. Bu sır, Yunus Emre’nin “Bir ben vardır, bende benden içeri” dediği şeydir. Bu sır her insana verilmez. Bu sırra ancak uzun çabalar ve lütuf sayesinde ulaşılabilir. Mevlâna, belki de bunun için şiir, raks ve müziği seç , anla lamayanı, anlatabilmek için. Mevlâna ve Sema adlı bu belgesel de, bu bilinmeyen kapıyı aralayıp sema âyini oluşturan Mevlâna’nın felsefesinin özüne inmeye çalışmaktadır. Kaynak ‐ Semra SANDER

22


FİLM TANITIMI THE SOCİAL NETWORK (SOSYAL AĞ) Yer Numarası: PN 1997.2/.S6582 Tür: Biyografi, Dram Yönetmen: David Fincher Yapımcı: Sco Rudin, Dana Brune , Michael De Luc, Ceán Chaffin, Kevin Spacey Oyuncular: Jesse Eisenberg, Andrew Garfield, Jus n Timberla‐ ke, Brenda Song, Armie Hammer, Max Minghella, Rashida Jones, Rooney Mara Kurgu: Kirk Baxter, Angus Wall Çıkış Tarihi: 1 Ekim 2010 Süre: 115 dakika Diller: Türkçe, English, Russian Altyazılar: Türkçe, Arabic, English İMDB puanı: 8.0/10

Filmin Konusu 2003 yılında, Harward Üniversitesi öğrencisi ve bilgisayar programcılığı dâhisi Mark Zuckerberg, yeni bir fikir üzerinde çalışmaya başlar. Çılgın içerikli web günlüğü ve programlama sonucunda, üniversiteye başlayanlar, kısa süre sonra global düzeyde bir sosyal ağ oluşturacak ve ile şimde devrim yaratacak r. Yalnız geçen al yıl ve 500 milyon arkadaştan sonra Mark Zuckerberg dünya tarihindeki en genç milyarder olmuştur. Ancak başa‐ rı bu genç girişimciyi hem kişisel hem de karmaşalara sürükler.

Film Hakkında Birkaç Söz “Fight Club”, “The Curious Case Of Benjamin Bu on”, “Se7en” gibi filmlerin usta yönetmeni David Fincher, yeni yüzyılın fenomeni olan Facebook’un ortaya çık ğı anını, yara lış anında orada olduğunu iddia eden sü‐ per zeki genç adamların ça şan bakış açılarından hareketle keşfediyor. $ 40 million bütçe ile hazırlanan “The Social Network” vizyona girdiği 2010 yılında $224,583.810 hasılata ulaş . 2008 oscar ödül töreninde en iyi düzenleme, en iyi orijinal müzik, en iyi senaryo ödüllerini ; 2009 BAF‐ TA ödül töreninde en iyi kurgu, en iyi senaryo ödüllerini ; 2009 al n küre ödül töreninde en iyi yönetmen, en iyi drama film, en iyi kurgulama senaryo, en iyi senaryo ödüllerini hak kazanarak adından söz e ren “Sosyal Ağ” izlenmeye değer filmler arasına şimdiden yerini aldı. Fragman : h p://www.imdb.com/video/imdb/vi4152690201/

23


EVLİYA ÇELEBİ’NİN NİL HARİTASI

Dürr-i bî-misîl în ahbâr-ı

Dürr-i bî-misîl în ahbâr-ı Nîl Evliyâ Çelebi'nin çok yönlü bir insan olduğu, “Seyahatnâme” ile iki yüzyıldır bilim dünyasını ve seyahat meraklısı okuru şaşırtmaya devam ettiği, bir gün ona ait yeni eserlerin gün ışığına çıkma olasılığının bulunduğu hep konuşulan, yazılan hususlardır. “Seyahatnâme”nin 10. cildini Mısır'a ayıran ve bütünüyle kendine özgü bir monografi kaleme alan Evliyâ Çelebi, Mısır deyince her zaman birlikte anılan Kahire ve Nil üzerine de oldukça ayrıntılı bilgiler vermiştir. 18. yüzyıldan bu yana Vatikan'da Biblioteca Apostolica Vaticana'da korunan bir Türkçe Nil haritası, ilk kez geçen yüzyılın ortalarında Ettore Rossi tarafından kısa bir yazıyla tanıtılmış, Evliyâ Çelebi “Seyahatnâmesi”nde anlatılanlarla benzerlikler taşıdığı ileri sürülmüştü. Bu ünlü gezgin ve eseri üzerine yıllardan beri çalışmakta olan iki bilim insanı Robert Dankoff ve Nuran Tezcan, “Dürr-i bî-misîl în ahbâr-ı Nîl” (Nil'in Bilgileri Üzerine Benzersiz İnci) adını taşıyan bu haritayı Seyahatnâme ile karşılaştırarak yayına hazırladı. Evliyâ Çelebi'nin Nil Haritası, Seyahatnâme'nin 10. cildini daha iyi anlamak, Osmanlı haritacılığının bilinmeyen bir ürününü ortaya çıkarmak ve doğumunun 400. yılında Evliyâ'ya sunulmuş hoş bir armağan olmak adına yayımlanıyor.

Kategori: Tarih

YER NO: G 8202 .N5/E95 Hazırlayan: Robert Dankoff‐Nuran Tezcan Sayfa: 144 Ölçü: 16.5 x 24 cm ISBN: 9789750820014 YKY' de 1. Baskı: Mayıs 2011

24


Osmanlı gerek din, gerek etnik açıdan mozaik bir yapıya sahip r. Ülkenin ege‐ menlik sahası içerisin‐ de müslümanların dışında katoliklerden; La nler, Katolik Erme‐ niler, Katolik Gürcü‐ ler, Katolik Süryaniler, Kildaniler, Maruniler, Kıp ler, Katolik Rum‐ lar, katolik olmayan‐ lardan Ortodokslar, Gregoryenler, Nastu‐ riler, Yakubiler, Mel‐ kitler, Mandeiler, Musevilerden ; Rab‐ baniler, Karailer, Sa‐ miriler ve ayrıca Sabii‐ ler bulunuyordu. Gayr‐ı Müslimlerin etnik olarak dağılımı ise şöyledir; Rumlar, Yunanlılar, Bulgarlar, Pomaklar, Sırplar, Hırvatlar, Karadağlı‐ lar, Bosnalılar, Arna‐ vutlar, Macarlar, Po‐ lonyalılar, Çingeneler, Ermeniler, Gürcüler, Süryaniler, Kildaniler, Araplar (Maruni, Mel‐ kit vs), Yahudiler, Romenler, Türkler (Gagavuzlar), Kıp ler, Habeşler. Doç. Dr. Said ÖZTÜRK

OSMANLI HOŞGÖRÜSÜ

Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar boyunca sergilediği diyalog ve hoşgörü anlayışı, bugün tüm dünya için dikkate alınması gereken bir model olarak ortaya çıkıyor. Kemal H. Karpat ve Yetkin Yıldırım'ın editörlüğünü üstlendiği “Osmanlı Hoşgörüsü” işte bu noktada hem Osmanlı tarihinin al n sayfalarını gözler önü‐ ne seriyor hem de gelecek için ümit vaat eden bir perspek f sunuyor. Hem ülkemizde hem de dünyada hoşgörü ve diyalog adına hâlâ yapılacak çok şey var. “Osmanlı Hoşgörüsü” bu bakımdan yetkin bir kaynak ve verimli bir kılavuz niteliğinde. Geç‐ mişi anlayarak, geleceğe ümitle bakmak iste‐ yen okurlar için...

Dizi : Düşünce

YER NO: DR 434/.O86 Baskı Tarihi: Ocak 2012 Editörler ; Kemal Karpat, Yetkin Yıldırım ISBN: 9786051149233 Sayfa Sayısı: 304 ISBN: 9786051149233

25


GİZEMLİ KÜTÜPHANE VİDEO 1001 İCAT ‐ Bilim ve Teknolojinin 1000 Yıllık Serüveni Filmi (1001 Inven ons and The Library of Secrets ‐ with Turkish Dubbing) Sinema dünyasının Oskar ödüllü efsanevi aktorü Sir Ben Kingsley, Müslüman uygarlığının bilimsel mirası üzerine çekilmiş kısa metrajlı bir filmin başrol oyuncusu. "1001 Buluş ve Sırlar Kütüphanesi" isimli mini‐film, daha önce Londra'daki Bilim Muzesi'nde halkın ziyare ne açılmış olan dünya çapında gezen bir sergiye eşlik ediyor. 1001 Bu‐ luş sergisi, Haziran 2010'da Londra Bilim Muzesi'nde ağırladığı 400 bin ve tarihi İstanbul Sultanahmet Meyda‐ nı'nda ağırladığı 390 bin ziyaretçisiyle kapalı gişe rekorları kıran konaklama süresini tamamlamış oldu. Sergi şimdi de Nisan 2011 yılına kadar New York Hall of Science bilim müzesinde ziyaretçilere açık tutulacak. Sir Ben Kingsley filmde, bir grup okul öğrencisini Müslüman uygarlığının önde gelen bilim adamlarını ve mühendis‐ lerini tanıtmak için aydınla cı bir yolculuğa çıkaran gizemli bir kütüphaneci rolünde. Kütüphanecinin, daha sonra 12. yüzyılın mühendislik dehası el‐Cezir olduğunu izleyip, diğer alimlerle de tanışacaksınız.

Video’ yu izlemek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz; http://opac.fatihsultan.edu.tr/dosyalar/pdf/bulten.pdf

26


Karikatür Köşesi

27


28


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.