PIERRE LOTI ve HASSAN SİLÜETLERİ II. MEŞRUTİYET ÖNCESİ PORTRELER PIERRE LOTI ET LES SILHOUETTES DE HASSAN PORTRAITS AVANT LA II. CONSTITUTION
PIERRE LOTI ve HASSAN SİLÜETLERİ II. MEŞRUTİYET ÖNCESİ PORTRELER PIERRE LOTI ET LES SILHOUETTES DE HASSAN PORTRAITS AVANT LA II. CONSTITUTION
Sergi ve katalog yayını İstanbul Fransız Başkonsolosluğu’nun yüksek himayesinde düzenlenmiştir. L’exposition et la publication de ce catalogue sont placées sous le haut patronage du Consulat général de France à Istanbul.
ONUR KOMITESI / COMITE D’HONNEUR Bertrand BUCHWALTER : İSTANBUL, FRANSA BAŞKONSOLOSU - CONSUL GENERAL DE FRANCE, ISTANBUL Pierre GENTRIC : SAINT BENOIT FRANSIZ LISESI MÜDÜRÜ - DIRECTEUR DU LYCEE FRANCAIS SAINT BENOIT YÜRÜTME KOMITESI / COMITE EXECUTIF Pierre GENTRIC Erol MAKZUME İpek GÜMÜŞOĞLU Hélène CORBIERE PROJE KOORDINATÖRÜ / COORDINATEUR DU PROJET Erol MAKZUME “LA GALERIE” SORUMLUSU / RESPONSABLE DE LA GALERIE Hélène CORBIERE KATALOG / CATALOGUE Erol MAKZUME Yağmur AĞCAOĞLU AKKOÇ Hélène CORBIERE İpek GÜMÜŞOĞLU ÇEVİRİ / TRADUCTION Pierre GENTRIC Gülay DOĞUSOY Hélène CORBIERE Beril BACAK Serdar GÜNEYSU Murat BALKIŞ Erol MAKZUME GRAFIK TASARIM / CONCEPTION GRAPHIQUE Yağmur AĞCAOĞLU AKKOÇ SERGI TASARIM / MISE EN PLACE DE LA SALLE D’EXPOSITION Erol MAKZUME Hélène CORBIERE Duygu KUTLU: VIDEO EDITING & VISUAL EFFECTS MULTIMEDYA SORUMLUSU / RESPONSABLE MULTIMEDIA Benoit GILLES BASIM EVI/ MAISON D’EDITION GEZEGEN BASIM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. 100 YIL MAH. MASSIT MATBAACILAR SITESI 2. CADDE NO: 202-A BAĞCILAR/İSTANBUL TEŞEKKÜRLER / REMERCIEMENTS Myriam MELHAME, Anthea MAKZUME, Rita PARSCHUKOVA, Funda KARACA, Lorans Tanatar BARUH, George WINTER, Zenobia HOMAN, Pierre GENTRIC, Hélène CORBIERE, Büke URAS, Robert SCHUDDEBOOM, Ömer Faruk ŞERİFOĞLU, İpek GÜMÜŞOĞLU, Kansu ŞARMAN, Karoly ALIOTTI, Fransua VUÇİNO, Yağmur AĞCAOĞLU AKKOÇ, Duygu KUTLU, Victoria SHEPELEVA, Emine ÇAYKARA, Kenan KARAHAN, Murat DENİZOĞLU. “Pierre Loti ve Hassan Silüetleri- II. Meşrutiyet Öncesi Portreler” kataloğunda kullanılan yazı ve görseller izin alınmadan kullanılamaz. Telif hakları St. Benoit Lisesi ve Erol Makzume’ye aittir. Sergi 24 Ekim - 23 Kasım 2017 tarihleri arasında düzenlenmiştir. Les articles et les images utilisés dans le catalogue « Pierre Loti et les silhouettes de Hassan- Portraits avant la II. Constitution » ne peuvent pas être utilisés sans autorisation. Les droits d’auteur appartiennent au Lycée Saint Benoît et à Erol Makzume. L’exposition a été organisée du 24 Octobre au 23 Novembre. 2
Loti görevli olduğu askeri gemide poz verirken. Loti posant sur le bateau militaire où il exerçait sa fonction.
3
GİZEMLİ HASSAN... L’ENIGMATIQUE HASSAN... Pierre GENTRIC Pierre Loti takma adıyla ünlenen roman yazarı Julien Viaud, İstanbul aşığı, gezgin bir Fransız deniz subayıdır. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında olmak üzere, farklı tarihlerde 7 kez İstanbul’da bulunmuştur. Julien Viaud daha çok otobiyografik eserler vermiştir. Okuyucuyu “Aziyade” romanıyla 1879, “Doğudaki Hayalet” adlı eseriyle 1902 ve “Bezgin Kadınlar” ile 1906 yıllarının Türkiye’sine götürür... Bu seyahatler, “Bir Sipahinin Romanı” adlı eseriyle Senegal’e, “Madame Chrysanthème” ile Japonya’ya kadar sürer. Hindistan, Mısır, Tahiti başta olmak üzere, dünyayı gemiyle dolaşır. 1882’de Tahiti günleri, yazarın “Loti’nin Evliliği” adlı eserine esin kaynağı olur. İşte bu nedenle, Kraliçe Pomaré, kendisine, tropikal bir bitkinin adı olan Loti ismini verir. Bu ismi takma ad olarak kullanmaya başlamadan önce, roman kahramanlarından birine de aynı adı vermiştir. Çok üretken bir yazar olan Pierre Loti, vatanı olarak seçtiği Türkiye’yi konu alan birçok edebi metin oluşturmuş, önemli eserler ortaya koymuştur. Loti, uluslararası siyaseti her zaman eleştirel bir gözle takip ederken, yaptığı açıklamalarda daima Türklerin düşüncelerini savunmuştur. Kendini tamamen bu konuya adamış olan ve “Türk dostu” olarak bilinen Loti’nin bu politik duruşu, çoğu kez onun yazar kimliğinin önüne geçmiştir. Bu tarihlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı olan Mustafa Kemal Atatürk, Pierre Loti’ye bir halı ve teşekkür mektubu göndermiştir. “Millet Meclisi’nin kudretli generali Mustafa Kemal’in 3 Kasım 1921 tarihli mektubu, Büyük Usta’nın sihirli
Julien Viaud, connu et rendu célèbre sous le pseudonyme de Pierre Loti, est un officier de marine, grand voyageur et romancier, épris d’Istanbul où il a effectué sept séjours à la fin du XIX siècle et au début du XXe siècle. Julien Viaud est l’auteur d’une œuvre le plus souvent autobiographique, il nous amène en Turquie en 1879, grâce à Aziyade, en 1902, Fantôme d’Orient puis les Désenchantées, en 1906... ses pérégrinations se poursuivent au Sénégal avec le Roman d’un spahi ou encore au Japon en compagnie de Madame Chrysanthème. Inde, Egypte, Tahiti... il sillonne le Monde en bateau. C’est d’ailleurs à Tahiti - qui lui inspirera Le Mariage de Loti, en 1882 - que Julien Viaud recevra de la reine Pomaré le surnom de Loti qui est le nom d’une fleur tropicale. Il attribuera d’ailleurs ce nom à l’un de ses personnages avant d’en faire son propre pseudonyme d’écrivain. Auteur prolifique, il rédige une abondante production littéraire évoquant la Turquie, pas moins de six œuvres importantes sur sa patrie d’élection. Loti a toujours veillé à observer d’un œil critique le paysage politique international, prenant publiquement position, notamment en faveur de la cause turque. Très clairement engagé et surnommé « L’ami des Turcs », son positionnement politique conduit parfois à faire oublier l’écrivain. D’ailleurs, Mustapha Kemal Atatürk, alors Président de la grande Assemblée Nationale, adressera un tapis et une lettre d’ hommage à Pierre Loti. « La lettre du 3 novembre 1921 de Mustafa Kemal, généralissime de la Grande Assemblée Nationale, est destinée à témoigner de la profonde et inaltérable amitié du peuple turc envers l’illustre Maître qui, de par sa plume magique, a, dans les plus sombres jours de son histoire, défendu ses droits. » Extrait de Pierre Benoit, témoin de son temps.1 Mustafa Kemal s’exprime ainsi dans cette lettre :
Fransız Elçiliği’ne bağlı 2. İstasyon Gemisi La Mouette. La Mouette, le 2ème navire stationnaire lié à l’Ambassade de France. 4
« … ce tapis tissé avec des larmes par les filles orphelines de nos hommes martyrs de la Guerre d’Indépendance sera le témoin des sentiments profonds du peuple turc. Veuillez accepter ce cadeau de valeur humble mais riche du sens qu’il représente, comme la preuve de la reconnaissance que nous éprouvons pour le Grand Français droit et courageux »
kalemiyle, tarihin en karanlık sayfalarında haklarını koruduğu Türk halkına olan derin ve bitmeyen sevgisini kanıtlar niteliktedir.” Döneme tanıklık eden Pierre Benoit’dan alıntı.1 Mustafa Kemal bu mektubunda düşüncelerini şöyle yazar: “... Bağımsızlık savaşında şehit düşenlerin kızlarının gözyaşlarıyla dokunmuş olan bu halı, Türk halkının derin duygularına tercüman olacaktır. Maddi değeri az, ancak taşıdığı anlam itibarıyla, çok değerli olan bu küçük hediyeyi, doğruları söyleyen, cesur “Büyük Fransız”a duyduğumuz minnetarlığın kanıtı olarak lütfen kabul ediniz.” Julien Viaud, 1903 yılında, 53 yaşında, İstanbul’a beşinci seyahatini yaptığı sırada “Le Vautour” adlı, İstanbul Fransız Büyükelçiliği’ne ait bir kruvazörün kumandanıydı. Aynı dönemde İstanbul’da “Hassan” imzalı karikatürler görülmeye başlamıştı. Bu karikatürlerin bu kadar şaşırtıcı olmasının ve dikkat çekmesinin nedeni neydi? Hassan, eksiltme sanatını ve keskin çizgilerini ustaca kullanarak, o devrin en çok sözü edilen konularını kısa yoldan işliyordu. Hassan’ın paleti oldukça genişti, üzerinde her renkten ve tondan politik düşünceler, polemikler, hatta hicivler bulunuyordu. Karikatürleri, gören kişilerde merak uyandırıyor, şaşkınlık yaratıyor ve onları gülümsetiyordu. Resim kağıdına, davet ettiği sayısız şahsiyetleri önce çizip sonra renklendirerek toplumun bütün sosyal sınıflarının yan yana yer aldığı dev bir fresk haline getiriyordu. Hassan tehlikeli olabilecek konuları resmetmekten kaçınıyordu. Sansürden kurtulmayı ise, alegoriler, metaforlar aracılığıyla, parodileri ve ima yolunu ustaca kullanarak başarıyordu. Bizleri her an eğlendiren gerçek yaşam kesitlerini, kendi sanatından çok da farklı olmayan sahne sanatlarına benzer bir şekilde, başarıyla canlandırıyordu. Doğu’ya özgü takma bir isim kullanan Hassan’ın arkasında kim saklanıyordu acaba? Yoksa muzip ve iğneleyici bir şekilde Beyoğlu-Pera sosyetesiyle alay eden haddini bilmez, alaycı biri mi? Gizemli olarak nitelendirebileceğimiz bu serginin ve resimli kataloğun getirisi de bu olsa gerek... Acaba Hassan’ın kimliğini ortaya çıkarabilmek mümkün olabilecek mi? Tıpkı bir dedektif gibi, Erol Makzume Bey’in belirlediği bu güzargâha yerleştirdiği sayısız ipuçlarını bularak, Sürecin şahidi, Pierre Benoit’dan alıntı. Fransız Dili Yazarları Derneği’nin gerçekleştirdiği bir kolloktan - Albin Michel. 1991. 1
Extrait de Pierre Benoit, témoin de son temps. Actes du Colloque organisé par l’Association des écrivains de langue française – Albin Michel 1991. 1
“Vautour” gemisi subayları; sağda sakallı olan Claude Farrère (Charles Bargone). Les officiers du bateau « Vautour ». A droite, Claude Farrère (Charles Bargone).
En 1903, âgé de 53 ans, Julien Viaud, lors de son cinquième voyage en Turquie, prend le commandement du croiseur Le Vautour, premier navire stationnaire de l’Ambassade de France à Constantinople. A la même époque, des caricatures apparaissent à Istanbul signées Hassan. Elles surprennent et suscitent l’attention. Pourquoi ? Hassan manie avec habileté le trait acerbe et l’art de l’ellipse, il maîtrise le raccourci et aborde les thèmes de prédilection de l’époque. La palette de Hassan est vaste et colorée de multiples tons politique, polémique, parfois satirique. Ses caricatures intriguent, provoquent la surprise et le sourire. Il crayonne et colorie mult personnages qu’il convie sur son papier à dessin devenu subitement une gigantesque fresque où se côtoient toutes les classes sociales. Hassan évite toute représentation dangereuse. Il déjoue et défie les censeurs, décline et multiplie allégories, métaphores, parodies et sousentendus. Il met en scène brillamment, d’ailleurs les arts de la scène ne sont pas éloignés de son art, réelle scénographie qui nous divertit à chaque instant. Qui donc se cache derrière ce pseudonyme oriental de Hassan ? Est-ce un impertinent persifleur qui raille, en caustique et malicieux, la société de Beyoğlu Pera ? Tel est aussi l’enjeu de cette exposition parfois énigmatique et de ce catalogue documenté... est-il possible de percer à jour la personnalité d’Hassan ? Tel un détective, nous tentons de résoudre peu à peu cette énigme initiale grâce aux nombreux indices que Monsieur Erol Makzume a disséminés dans un parcours ludique et pertinent, indices intelligemment distillés sur notre itinéraire dans un décor authentique. 5
bilmeceyi çözmeye çalışıyoruz. Bu ipuçları bizim önümüze, uygun yerlerde, otantik bir dekor içinde sunuluyor. Çeşitli karikatür, metin ve sayısız bilgiler içeren bu serginin anlatı boyutu, bizlere II. Meşrutiyet öncesi, Türkiye tarihinin en çalkantılı dönemini aktarıyor. Bu sergiyi gezerken ve bu kataloğa bakarken, tıpkı bir dedektif gibi, Hassan’ın kim olduğunu bulmaya çalışacaksınız. Onu harekete geçirenin ne olduğunu, kurbanlarının kimler olduğunu keşfetmeye uğraşacaksınız. Tıpkı iyi bir araştırmacı gibi, sizlere sunulmuş ipuçlarını bularak bu esrar perdesini kaldırıp sonuca ulaşmak, artık size kalmış. Bu takma adın arkasına gizlenen kimdi? 10 Eylül 1903 tarihinde, Pierre Loti İstanbul Fransız Büyükelçiliği’nin daimi posta gemisi “Le Vautour”un kumandanı olmuştu… Ve artık itiraf edelim: Bu sıralarda ona eskortluk yapan “La Mouette” isimli gemide bulunan Guiroye adlı bir deniz subayı, Hassan takma adıyla bu karikatürlerin taslaklarını çiziyordu. Fransız Akademisi’nden Henri de Régnier’in 1907 yılında, Le Gaulois adlı dergide yazdığı gibi, hiç kimseye ayrıcalık yapmıyordu. “Hassan ne bir tarihçinin ne de bir arkeoloğun işini yaptı. Sarayların, bazilikaların yapı ve süslemelerinin resmini çizmedi. Eski şehrin ne eşsiz tarihî yapılarını ne de Hipodrom’unu canlandırdı… Sadece vücutlar ve şekiller çizdi. Bize gösterdiği kişiler Bizans’ın şık kıyafetlerini giymiyorlardı. Ne taşlarla süslü taçlar, ne altın elbiseler ne de kırmızı pabuçlar giyiyorlardı... Bir tarafta Osmanlı İmparatorluğu’nun üst düzey memurları, paşaları ve başları fesli olan beyleri, diğer tarafta bankalar ve borçların despotları, çeşitli ülkelerin komisyon üyeleri, girişimciler ve acente temsilcileri... Hepsi de, en doğal halleriyle ve kendilerine özgü görünüşleriyle karikatürize edilmişlerdi. Hiçbiri hiciv ustasının tatlı muzipliğinden kendilerini kurtaramamıştı. Büyükelçiler bile bu karikatürlerden nasibini almıştı.” Bu sergi ve katalog, insanı engin bilgisiyle her an şaşırtan Erol Makzume Bey’in şahsı ve katkısı olmasaydı asla gerçekleşemezdi. Ekibimiz, kendisiyle çalışmaktan büyük mutluluk duydu. Kendilerine içten teşekkürlerimizle derin minnet duygularımızı sunuyoruz. Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Sayın Bertrand Buchwalter, bu etkinliği «yüksek himayelerinde» yapmayı kabul etmiştir. Bu kabul Saint Benoit Lisesi için çok değerlidir. Kendilerine, bu sergi ve kataloğa gösterdikleri ilgiden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
6
La dimension narrative de cette exposition mêlant caricatures, textes et informations multiples trouve sa filiation historique dans un moment charnière de l’histoire de la Turquie, la période qui a précédé la seconde monarchie constitutionnelle. Parcourant cette exposition ou ce catalogue, tel un détective, vous tenterez de découvrir qui est Hassan ? Quel est son mobile ? Qui sont ces victimes ? A vous de découvrir les indices qui sont à votre disposition pour dévoiler ce mystère et trouver la solution tel un bon enquêteur. Qui se dissimule donc derrière ce pseudonyme ? Le 10 septembre 1903, Pierre Loti prend le commandement de l’aviso le Vautour, « stationnaire de l’ambassade de France à Constantinople » … et avouons-le, c’est à cette époque que sur le bateau escorteur La Mouette qui l’accompagne, un officier du nom de Guiroye croque ses caricatures sous le nom d’emprunt de Hassan. Il n’épargne personne comme le confirme Henri de Régnier de l’Académie Française dans la Revue Le Gaulois, publiée en juin 1907 : « Hassan n’a pas fait œuvre d’historien ni d’archéologue. Il n’a pas reconstitué la structure et la décoration des Palais et des Basiliques. Il n’a reconstitué ni l’Hippodrome de l’antique cité, ni aucun de ses monuments illustres… Il ne s’est qu’amusé à dessiner des corps et des figures. Les personnages qu’il nous montre ne sont pas pas vêtus de somptueux costumes de la vieille Byzance. Ils ne portent ni couronnes de pierreries, ni robes d’or, ni chaussures de pourpre… Voici les hauts fonctionnaires de l’Empire Ottoman, les Pachas et les Beys que coiffe le fez national ; voici les potentats de la Dette et de la Banque, les commissaires des nations, les entrepreneurs, les concessionnaires. Chacun est là, croqué en sa pose familière, en son pittoresque personnel. Aucun n’échappe à l’aimable malice du satiriste. Les ambassadeurs même ont payé tribut à son crayon … » Cette exposition et ce catalogue n’auraient pas été possibles sans la personnalité remarquable de Monsieur Erol Makzume dont l’érudition étonne sans cesse. C’est avec un plaisir non dissimulé que notre équipe a coopéré avec lui, nous lui adressons notre profonde gratitude ainsi que nos sincères remerciements. M. Bertrand Buchwalter, Consul général de France à Istanbul, a accepté de placer cet événement « Sous son Haut Patronage » , cette reconnaissance est importante pour le Lycée Saint Benoît. Nous le remercions pour l’intérêt qu’il a immédiatement manifesté pour cette exposition et son catalogue.
Adam Styka’nın fırçasından canlandırma: “Loti ve Aziyade Sandal Gezisinde” Interprétation à partir du style d’Adam Styka : « Loti et Aziyade, ballade en barque »
7
HASSAN ÜZERİNE İZLENİMLER IMPRESSIONS SUR HASSAN Geçen gün, takma ad altında saklanan genç bir sanatçının Hassan imzalayıp “Byzance” adlandırdığı albümdeki ilginç çizimlere göz atıyordum. Bu başlıkla, albümün karton kapağını açtığınızda, esprili ve gizemli, becerikli bir el tarafından yapılan levhalarda eski imparatorluk şehrinin mimari görünümleri ile karşılaşacağınız sanılmamalı. Hassan burada tarihçi ya da arkeolog gibi davranmamış. Saray ve bazilikaların iç mimarisini ve yapılarını çizmemiş. Ne antik şehrin Hipodrom’unu, ne de ünlü anıtları betimlemiş. Sadece insan vücutları ve figürler çizerek oyalanmış. Bize gösterdiği şahsiyetler eski Bizans’ın şatafatlı giysilerini giymiyor. Albümde Victorien Sardou’nun “Théodora”sında olduğu gibi ne değerli taşları olan taçlar, altın işlemeli kaftanlar, ne de koyu kırmızı kunduralar giyiliyor. Bu “Bizanslı”lar, Gustave Schlumberger’in bize bilgince aktardığı, anımsatıcı Paul Adam’ın “Basile ve Sophia” ya da “Iréne”deki, trajik ve karmaşık hikayelerindeki gibi de değiller. Hassan bizleri bugünki Bizans’a, Constantinople (İstanbul) ismiyle, siyah elbiselerin ve redingotlerin giyildiği şehre taşıyor. Bu şehrin görüntüleri yerine devlet yöneticilerini, finans ve diplomasinin ileri gelenlerini gösteriyor. Albümünün levhalarında bu insanların tamamı, ufak karikatürel abartılar ile kendilerine benzetilmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun üst düzey yetkilileri, paşalar, saçlarını tarayan fesleri ile beyler; Duyun-u Umumiye İşletmesi’nin yetkilileri, işletmede yer alan ülke komiserleri, müteahhitler ve temsilcilik sahipleri... Alışagelmiş, samimi pitoresk pozlarında hepsi buradalar. Hiçbiri taşlamacının sevimli iğnelemelerinden kaçamıyor. Büyükelçiler bile sanatçının kalemine bedel ödüyor ve bu albümde yer alıyorlar… Henri de Régnier de l’Académie Française, Revue Le Gaulois: Littéraire et Politiques du 29.06.1907.
Je feuilletais, l’autre jour, un curieux album de dessins signés Hassan, intitulé Byzance, l’auteur est un jeune artiste qui se cache sous ce pseudonyme oriental. Sur la foi de ce titre, il ne faudrait pas, en ouvrant l’ample carton qui contient les feuilles crayonnées d’une main habile par le spirituel et mystérieux Hassan, s’attendre à y voir revivre les architectures et les aspects de l’ancienne ville impériale. Hassan n’a pas fait œuvre d’historien ni d’archéologue. Il n’a pas reconstitué la structure et la décoration des Palais et des Basiliques. Il n’a reconstitué ni l’Hippodrome de l’antique cité, ni aucun de ses monuments illustres… Il ne s’est qu’amusé à dessiner des corps et des figures. Les personnages qu’il nous montre ne sont pas pas vêtus de somptueux costumes de la vieille Byzance. Ils ne portent ni couronnes de pierreries, ni robes d’or, ni chaussures de pourpre comme dans la Théodora de M. Victorien Sardou. Ces Byzantins ne sont pas ceux que nous décrit le puissant évocateur Paul Adam dans son Basile et Sophia ou dans son Irène, dont M. Gustave Schlumberger nous conte savamment les histoires tragiques et compliquées. C’est dans la Byzance d’aujourd’hui - qu’on appelle Constantinople et où l’on porte l’habit noir et la redingote - que nous conduit Hassan. Il nous la fait voir, non pas en son décor, mais en ses personnalités gouvernementales, administratives, financières ou diplomatiques. Les voici, aux pages de son album, à peine déformées par quelque exagération caricaturale qui n’en donne que plus d’accent à leur ressemblance. Voici les hauts fonctionnaires de l’Empire Ottoman, les Pachas et les Beys que coiffe le fez national ; voici les potentats de la Dette et de la Banque, les commissaires des nations, les entrepreneurs, les concessionnaires. Chacun est là, croqué en sa pose familière, en son pittoresque personnel. Aucun n’échappe à l’aimable malice du satiriste. Les ambassadeurs même ont payé tribut à son crayon... Henri de Régnier de l’Académie Française, Revue Le Gaulois: Littéraire et Politique, 29.06.1907.
*Henri de Régnier (1864-1936): 19. yy başlarında, Fransa’nın en önemli şairleri ve yazarları arasında yer aldı. İlk başlarda, diplomasiye girmek istediyse de Paris’teki sembolist şairlerden etkilenerek önemli şiir kitapları ve romanlar yayınladı. İstanbul’a yaptığı gezilerde Pierre Loti’yi yakından tanıma imkanı buldu ve Loti hakkındaki izlenimlerini kaleme aktardı. 1911 yılında Fransız Akademisi’ne seçildi. 8
*Henri de Régnier (1864-1936) : Au début du 19ème siècle, il compte parmi les poètes et les écrivains célèbres en France. Il s’est d’abord essayé à une carrière diplomatique, mais influencé par les poètes du symbolisme à Paris, il a publié des recueils de poèmes et des romans connus. Pendant ses voyages à Istanbul, il a rencontré Pierre Loti et il a écrit ses impressions. En 1911, il est élu à l’Académie Française.
9
PIERRE LOTI VE TÜRKLER PIERRE LOTI ET LES TURCS Quand un Musulman parle de Pierre Loti, c’est avec une profonde gratitude. A notre époque où tant de personnes se complaisent à attaquer les Musulmans et à calomnier l’Islam, Loti, lui, prouve au monde qu’il existe des écrivains vraiment nobles et vraiment grands. Ce n’est pas l’Orient seul qu’il aime, ce ne sont pas uniquement ces contrées merveilleuses qui le charment et le séduisent, mais son âme s’attache aussi et surtout à ces peuples Mahométans qui ont un fond réel et inépuisable de bonté, de fierté et de dignité.
Mustafa Kamel Paşa Pierre Loti ile. Mustafa Kamel Pacha avec Pierre Loti.
Bir Müslüman, Pierre Loti hakkında konuştuğunda bunu derin bir gönül borcu ile yapar. Çok sayıda insanın Müslümanlara saldırıya yeltendiği, İslam’a iftirada bulunduğu günümüzde, Pierre Loti dünyada gerçekten büyük ve onurlu yazarlar olduğunu kanıtladı. Sadece Doğu’yu ya da kendisini büyüleyen ve baştan çıkartan harikulade diyarları seven biri olarak değil, Loti aynı zamanda, özellikle gerçek ve tükenmez lütuf, gurur ve haysiyet sahibi biri olarak da Müslüman halkına ruhu ile bağlandı. Değerli dostluğuyla kalbimizi kazanmakla yetinmedi, daha fazlasını yaptı: Politikanın, çirkin politikanın ortaya çıkardığı ve topladığı yükü hafifletti. Güçlü bir yazar, bazen, vatanına en güçlü diplomatlardan daha faydalı olabilir. Loti gibi, dünyaya o derece dahiyane ve ilahi bir üstat kazandıran bir ülkeden ve halktan kimler tamamen kopabilir? Takdire değer Fransız lisanını bilen ve “Les Désanchantés” adlı başyapıtı okuyan hangi insan kendini mutlu ve ayrıcalıklı hissetmez? Kitaplarıyla Müslüman ülkelerde derin izlenimler bırakan Loti’nin bu büyüleyici gücünün, bu ünlü üstadın, bizde bıraktığı izlenimin sadece bir kısmına sahip olmak isterdim! Bana göre, Loti’nin Doğu’yu büyüleme niceliği, tutkun olduğu ve hayranlık duyduğu Doğu’nun da üzerinde idi! Avrupa, batılaştırılmamış Müslüman kadının acı çektiğine ve değerden düşürüldüğüne inanmakla büyük hata yapıyor. Tam aksine, hayata bakışları ayrı 10
Et Loti ne s’est pas borné à gagner nos coeurs par son amitié si chaleureuse et si précieuse ; il a fait plus. Il a atténué bien de nos rancunes que la politique, la hideuse politique, a suscitées et accumulées. Un puissant écrivain rend souvent à sa patrie plus de services que le plus habile des diplomates. Qui pourrait en effet, définitivement se détacher d’un pays et d’un peuple qui donnent au monde un maître aussi génial et aussi divin que Loti ? Quel être vraiment intelligent ne se sentirait pas heureux, et comme privilégié, de connaître assez cette admirable langue française pour lire un chefd’œuvre comme Les Désenchantées. Comme je voudrais posséder ne fût-ce qu’une faible partie de cette puissance magique de Loti pour dire l’impression délicieuse et profonde que ses livres laissent en pays musulman et la place que cet illustre maître occupe chez nous ! Je ne crois pas qu’il ait pu être aussi charmé par l’Orient - qu’il aime avec tant de passion - que lui même a charmé l’Orient ! On se trompe beaucoup, en Europe, en croyant à la souffrance et à l’abaissement de la femme Musulmane non européanisée. Elle est, au contraire, plus heureuse que bien des femmes européennes. Elle comprend autrement la vie, voilà tout, et elle plaint sincèrement ses soeurs de l’Occident. Une grande dame Musulmane, restée toute orientale, disait un jour, avec commisération, à une Européenne en visite chez elle cette phrase qui étonnerait sûrement bien des Parisiennes : « Combien je vous plains Madame d’être obligée de voir tant d’hommes, de voyager et de vous agiter ainsi ! » La femme a joué dans notre histoire un grand rôle. Son action sur les générations a été et sera toujours considérable. Les mères qui ont donné à l’Islam ses héros et ses défenseurs étaient aussi courageuses, aussi sublimes dans leur amour de la « race » que le furent, jadis, les plus nobles des femmes romaines ou de nos jours les femmes boers.
Mustafa Kamel Paşa hasta yatağında... Mustafa Kamel Pacha malade dans son lit...
olan kadınlarımız çoğu Avrupalı kadından daha mutlu. Batı’daki kardeşlerinin durumuna çok üzgünler. Günün birinde, Doğu gelenekli değerli bir Müslüman kadının kendisini ziyarete gelen Avrupalı bir kadına kaygıyla kullandığı cümle, Parisli birçok bayanı şaşırtacak nitelikteydi: “Madam, bu kadar erkekle karşılaşmak zorunda olmanıza, seyahat etmenize ve telaşlanmanıza gerçekten kaygılanıyorum!” Tarihimizde kadın her zaman önemli rol oynadı. Kadının, yeni kuşaklar üzerine her zaman hatırı sayılır etkileri oldu, olmaya da devam edecek. İslam’a kahramanlarını ve savunucularını kazandıran anneler, en soylu Romalı ya da günümüzdeki Boer kadınlar kadar “soy” sevdalısı, yiğit ve asil idiler.
Makalenin yayınlandığı 17.11.1912 tarihli “Les Annales” dergisi. Revue Les Annales , article publié le 17.11.1912.
Bir gün Emevi Hanedanı’nın kurucusu, Muavia’nın babası, oğlunun zekâ ile parıldayan yüzünü hayranlıkla seyrederken, “Oğlum yandaşlarını hükmetmeye layık” sözlerini kullanınca, eşi “Sadece yandaşları mı?! Dünyayı hükmetmez ise gözümden kaybolsun!” demişti. Annelerin bu destansı eğitimi, çocuklarına aşıladıkları cesaret, geçmişte Müslümanları bu nedenle büyük kıldı. Osmanlı örf ve adetleri ile Avrupa’daki yaşam arasındaki dipsiz uçurumu, kimse, Loti’nin “Désanchantés” kitabında olduğu kadar iyi anlatamadı.
Un jour, le père de Mouawia, le fondateur de la dynastie des Amawites, admirant le visage étincelant d’intelligence de son fils, dit avec joie à sa femme : « Il est digne de dominer les siens. » Et sa femme de répondre: « Les siens seulement ! Qu’il soit perdu pour sa mère, s’il ne domine pas aussi le monde ! » Et c’est cette éducation héroïque donnée par les mères, cette confiance en soi inspirée par elles à leurs fils qui a rendu les Musulmans si grands autrefois. Personnes n’a mesuré, comme Loti, l’abîme qui sépare les coutumes Musulmanes de cette vie Européenne qu’on a laissée entrevoir aux pauvres « désenchantées. »
Mısırlı Mustafa Kamel Paşa, “Les Annales” dergisi, Paris Kasım 1912.
Mustafa Kamel Paşa, revue Les Annales, Paris Novembre 1912.
*1900’lü yılların başında Mısır Bağımsızlık Hareketi’nin en önemli liderlerinden olan Mısırlı Mustafa Kamel Paşa (18741908) hukuk eğitimi gördü. Avrupa politikalarına tavır gösteren frankofon bir gazeteci idi. Ülkesindeki Milli Parti’nin ve Kahire Üniversitesi’nin kurucularındandı. 1900 yılında “Al Lewa”yı çıkardıktan sonra Fransızca “L’Etendard Egyptien” ve İngilizce “Egyptian Standard” gazetelerini yayınladı. Pierre Loti ve Yazar Juliette Adam ile yakın dostluklar kurdu. Sağlık sorunlarından dolayı, genç yaşta vefat etti.
*d’origine égyptienne Mustafa Kamel Paşa (1874 - 1908), au début des années 1900 est un journaliste à l’éducation française. Il est à l’origine avocat, opposant à l’Europe, il fut un des chefs du mouvement d’indépendance égyptienne et fondateur du Journal national. Après avoir publié Al Lewa en 1900, il a publié des journaux : en français, L’Etendard Egyptien, et, en anglais, Egyptian Standard. Il a entretenu de bonnes relations avec les écrivains français Pierre Loti et Juliette Adam. Il est l’un de fondateurs de l’Université du Caire. Il décèdera jeune en raison de problèmes de santé. 11
PIERRE LOTI VE HASSAN SİLÜETLERİ- II. MEŞRUTİYET ÖNCESİ PORTRELER PIERRE LOTI ET LES SILHOUETTES DE HASSAN- PORTRAITS AVANT LA II. CONSTITUTION Erol MAKZUME Yirmi bir planştan (levha) oluşan ve karton, kırmızı kurdeleli şömiziyle sunulan Hassan imzalı litografilerin kapağında 1905-1906, “BYZANCE-SILHOUETTES par HASSAN” yazılıdır. II. Abdülhamid saltanatının sonuna doğru, belki de, imparatorluk tarihimizin en zor döneminde resmedilen bu karikatürler İstanbul’un yabancı kor diplomatiğini, Osmanlı Hükümet mensuplarını, Osmanlı Ordusu’ndaki yabancı paşaları, Duyun-u Umumiye İşletmesi ve Osmanlı Bankası’ndaki Türk ve yabancı yöneticileri, Pera bankerlerini, Pera, Büyükada ve Moda’nın ünlü simalarını, özetleyecek olursak; İstanbul’un 1905-1906’larda Gotha’sını1 temsil eden, geri dönmeyecek tarihin değerli bir belgesidir.
Sur le couvercle orné de trois rubans rouge de l’album de litographies et constitué de vingt et une planches, il est inscrit 1905-1906 BYZANCE- SILHOUETTES par HASSAN. Vers la fin du règne du Sultan Abdülhamid II, ces litographies représentent une des périodes les plus troublées de notre Histoire de l’empire et constituent un document précieux d’une période irréversible d’Istanbul qui a pour sujet le corps diplomatique étranger d’Istanbul, les membres du gouvernement ottoman, les pachas étrangers dans l’Armée ottomane, les dirigeants turcs et étrangers à la Banque ottomane et l’Administration des dettes publiques, les banquiers de Péra et les personnalités connues de Péra, de Büyükada et de Moda, en d’autres termes, les représentants du Gotha d’Istanbul en 1905-1906.
Planşların bir bölümünün, İngiliz Elçisi Sir Alfred Sandison’un girişimiyle 1882 yılında, Beyoğlu’nda açılan Cercle d’Orient Kulübü’nde yapıldığı On comprend qu’une partie anlaşılmaktadır. Erkek üyelerden des planches a été dessinée au oluşan bu Gentlemen’s Club, siyaset club du Cercle d’orient ouvert à görüşülen bir mekan olmaktan öte; Beyoğlu en 1882, à la demande sanat, bilim ve toplumsal oluşumları de l’Ambassadeur d’Angleterre bir araya getiren, dinlenme, sohbet Sir Alfred Sandison. Cet ve oyun salonlarının olduğu, konforlu endroit constitué de membres ve nezih bir ortamdı. Club de Ville exclusivement masculins n’était (Şehir Kulübü) olarak da bilinen Cercle pas seulement un lieu où on d’Orient sadece belirli bir zümreye parlait de politique, il constituait açıktı. Yönetim kurulu başkanlığını Orhan Koloğlu’nun 2005 tarihli kitabı. une atmosphère confortable où sırayla büyükelçiler yapıyor, yönetim Livre d’Orhan Koloğlu datant de 2005. il y avait des salles de repos, kurulunda diplomat ve seçkin isimler yer de conversation et de jeux qui alıyordu. Üyelik kura çekimi paşalar için rassemblaient des groupes artistiques, scientifiques et uygulanmıyor, güvenlik kuşkularından dolayı polis kulüp sociaux. Le club du Cercle d’orient, connu également binasının etrafında dolanan kişileri sürekli gözetliyordu.2 sous le nom de Club de Ville, était ouvert à une classe sociale spécifique. Les ambassadeurs étaient à tour de Planşlar incelendiğinde, konser, tiyatro ve spor konulu rôle les présidents du Conseil d’administration du Club planşlar dışındakileri meslek gruplarının oluşturduğunu et, dans le Conseil d’administration, on trouvait des görüyoruz. Pierre Loti’nin bulunduğu planşta yabancı diplomates et des personnalités célèbres. Le tirage au misyonlara bağlı deniz subayları sohbet ediyorlar. Diğer sort pour être membre du Club n’était pas appliqué bir planşta İstanbul’da görevli elçi ve ortaelçiler bir arada aux pachas et la police surveillait en permanence bulunuyor. Avrupa’nın altı süper gücünü temsil eden ceux qui se promenaient autour du bâtiment du club. elçiler arasında İran ve ABD’nin ortaelçileri de yerlerini almışlar. Bir başka planşta, yakın işbirliğinde olan Duyun-u Quand on observe les planches, nous voyons qu’elles Umumiye İşletmesi komiserleri ve Osmanlı Bankası constituent des « groupes de métier » sauf celles qui yöneticilerini görüyoruz. Duyunu-u Umumiye grubunda 12
Türk hisse senetleri alacaklarını temsilen Osman Hamdi Bey de bulunuyor. Osmanlı Hükümeti’nin paşa, bakan ve diplomat grubuyla ise bir başka planşta karşılaşıyoruz. Diğer planşlar Büyükdere’deki tenis ve polo spor tesislerinde, 1906 yılında Leon Pearce isimli bir İngiliz avukat tarafından kurulan Büyükada Yat Kulübü’nde (Prinkipo Yacht Club), müzik ve tiyatro etkinliklerinin yapıldığı Pera Palas Oteli’nin balo salonunda, Union Française’de, bugün artık olmayan Tepebaşı Tiyatrosu (Petits Champs), Teutonia ve Odeon gibi mekanlarda yer alıyor. Prinkipo Yat Kulübü, Cumhuriyet Dönemi’nde Büyükada Anadolu Kulübü adını alacaktır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, İstanbul ve çevresinde tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi her türlü sportif faaliyetler bulunuyordu. Yabancıların katılımı ile ilk futbol turnuvaları bu tarihlerde düzenlendi. Üç büyükler, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş futbol takımları 1900-1910 yılları arasında kuruldu. Moda ve Bebek’te levanten ailelerinin katıldığı kriket kulüpleri de vardı. Ressam Fausto Zonaro’nun hazırladığı bir davetiyede Union Française Derneği’nde eskrim müsabakaları tertiplendiğini anlıyoruz. Alman İmparatoru II. Willhelm’in Doğu’ya doğru genişleme politikasıyla Almanlar Osmanlı topraklarında yatırımlarını hızlandırınca, Rusya ile diğer Avrupa ülkeleri, bunu büyüyen karşı bir güç ve tehdit olarak algıladılar. Kapitülasyonlardan güç alan bu ülkeler Osmanlı Devleti’ne uyguladıkları yıkıcı politikalarını hızlandırdılar. Birinci Dünya Savaşı öncesinde, karmaşık dünya siyasetinin bir nevi düğümlendiği İstanbul’da, Hassan karikatürlerindeki bazı planşlardaki gruplaşmaların anlam ve yorumunu yakın tarihimizin uzman tarihçilerine bırakmak en doğrusu olacak. O dönemin Türkiye Turing Otomobil Kurumu’nun kurucularından ve müdürlerinden, Yazar Said N. Duhani “Beyoğlu’nun adı Pera iken” adlı kitabında yardım etkinlikleri için şunları söylüyor: “... Padişahın adamakıllı düşüşe geçmiş saltanatı (Jön Türkler tehlikesi giderek büyümekteydi) en dürüst kişileri derin derin düşündürüyor ve bu saltanat çökerken, namuslu insanları da uçuruma sürüklüyordu... Herkes ama herkes aralıksız ya birbirini kolluyor ya da gammazlıyordu. Buna karşın nezaret müsteşarları, hukuk danışmanları ve yönetimden öbür ‘ileri gelenler’ ... gerek bulundukları mevkiiden, gerekse saygınlıklarından güç alarak, bu galaların hiçbirini kaçırmazlardı!” Cercle d’Orient Kulübü binasının sahibi karikatürler arasında yer alan, Sultan II. Abdülhamid’in yakın dostu, Karakahya Abraham Paşa idi. Kulübün günümüze ulaşmış kayıtlarında karikatürize edilenler arasında şu isimler yer almakta: Baron de Testa, Graziani Efendi, Blak Bey, Sgurides Efendi, Bay Baudoy, Baron de Styrcea, Bay Colloredo, Zarifi Ailesi fertleri, İzzet
29 Nisan 1888’de Cercle d’Orient Kulübü’nde masonlar için verilen yemeğin menüsü. İstanbul’da Belçika Ortaelçisi Emile de Borchgrave eski koleksiyonu. Menu d’un repas maçonnique au Cercle d’Orient le 29 Avril 1888. Ancienne collection du Ministre de Belgique à Constantinople, Emile de Borchgrave.
concernent le concert, le théâtre et le sport. Sur la planche où se trouve Pierre Loti, celui-ci s’entretient avec des officiers de la marine des missions étrangères et des attachés. Sur une autre planche, se réunissent les ambassadeurs et les ministres plénipotentiaires en mission à Istanbul. Parmi les ambassadeurs des six super puissances européennes, se trouvent les ministres plénipotentiaires d’Iran et des Etats-Unis. Sur une autre planche, nous voyons les dirigeants de la Banque ottomane et les commissaires de l’association responsable des dettes qui sont en proche collaboration. Dans le groupe de l’association responsable des dettes, se trouve Monsieur Osman Hamdi représentant les créanciers des actions turques. Nous rencontrons, sur une autre planche, le groupe de pachas, de 13
Holo Paşa, Noradunkyan Paşa, Yusuf Franko Paşa, İsmail Cenani Bey, Mavroyeni Bey, Auguste Boppe, Fransız Elçisi Constans, Alman Elçisi Bieberstein, İran Ortaelçisi Mirza Han, Rus Elçisi Zinoviev, İtalyan Elçisi Imperiali, ABD Elçisi Leishmann, Avusturya-Macaristan Elçisi Calice, İspanya Elçisi Camposagrado ve İsveç Elçisi Beck-Friis.3 Cercle d’Orient, faaliyetlerini, yeni statüsüyle 1944’ten itibaren, Büyük Kulüp adıyla Anadolu Yakası’ndaki tesisinde devam ettirmektedir. Hassan albümünün Fransa’da basıldığı yazılıyor.4 Elimizde bunu kanıtlayan bilgi olmadığından, litografi basımı gerçekleştirebilen saray matbaacıları Zellich Biraderler ya da F. Loeffler tarafından yapılmış olma ihtimali üzerinde durulmalıdır. Az sayıda mevcut albümlerin
ministres et de diplomates du gouvernement Ottoman. Sur les autres planches, nous découvrons des endroits comme les clubs de tennis et de polo de Büyükdere, le Club de yacht de Büyükada fondé en 1906, par un avocat anglais nommé Léon Pearce, la salle de bal de l’hôtel Pera Palas pour les activités musicales et théâtrales, l’Union française, le théâtre de Tepebaşı (Petits Champs) qui n’existe plus actuellement, le théâtre de l’Odéon. Avec la fondation de la République, le Club de yacht de Büyükada (Prinkipo Yacht Club) a pris le nom de Büyükada Anadolu Kulübü. Durant les dernières années de l’Empire ottoman, les activités sportives de tout type se pratiquaient comme dans les pays développés. Les trois grandes équipes de football - Galatasaray, Fenerbahçe,
19. yüzyıl sonunda İstanbul’da kriket oyunu. Illustrated London News Aralık 1880. Jeu de cricket à la fin du 19ème siècle à Istanbul, Illustrated London News, décembre 1880.
muhtemelen elliyi geçmeyecek sayıda, sipariş üzerine basılmış olabileceği düşünülebilir. Elimizdeki albümün arka kapağındaki Max Fruchtermann mührü, albümün Fruchtermann satış mağazası ve diğer kitapçılarda sergilendiğini ya da satıldığını işaret ediyor. Yazar Duhani’ye göre; dönemin İsveç Elçiliği yakınındaki Weiss Kitabevi’nde sergilenen albümdeki zevkli ve iğneleyici 14
Beşiktaş - ont été fondées entre 1900 et 1910. Sur le carton d’invitation, préparé par le peintre Fausto Zonaro, nous voyons que des concours d’escrime sont organisés à L’Union Française. A Moda et à Bebek, on pouvait trouver des clubs de cricket que fréquentaient les familles levantines. Quand l’Empereur allemand Willhelm II a accéléré ses investissements dans l’Empire ottoman
karikatürler Hassan’ın çizdiği kişilerle dolup taşıyordu5... Duhani6, karikatürleri 1903-1905 yıllarında Pierre Loti’nin (Julien Viaud) kumandası altındaki, Fransız Elçiliği’ne bağlı torpido kruvazörü, Vautour’da görevli Guirois adlı subayın yaptığını söylüyor. Araştırmacı-Yazar Taha Toros “İstanbul’daki Fransız Sefareti emrindeki askeri geminin kumandanı olan Pierre Loti’nin yanında görevli bir genç Fransız subayı” sözleriyle Duhani’nin tezini tekrarlıyor ise de, yaptığımız araştırmada Vautour karakol gemisinin tayfa listesinde Guirois adına ulaşılamadı.7 Fransız Elçiliği’nin yine Pierre Loti’ye bağlı ikinci karakol gemisi La Mouette’de8, soyadı benzerliği olan Robert de Guiroye adlı deniz teğmeninin bu çizimleri yaptığı, uzun bir belge taramasından sonra ortaya çıktı.9 Loti’nin takma ad alışkanlığından etkilenmiş olan deniz teğmeni Guiroye’nın planşları Hassan olarak imzaladığını görüyoruz. Julien Viaud, 1871 yılının sonunda Tahiti’de Kraliçe V. Pomare tarafından kendisine tropikal bir çiçek olan “Loti” adını yakıştırdığını söylemiş ve bunun üzerine Viaud, literatürde kendini Pierre Loti olarak tanıtmıştır. Daniel’e Samuel, Mehmet’e Ahmet, sevgilisi Hatice’ye Aziyade takma isimlerini veren de Loti idi. Gemisinde görevli Yazar Teğmen Fréderic-Charles Bargone de aynı şekilde kendini kitaplarında Claude Farrère olarak tanıtmıştır. Loti’nin yer aldığı planşın altındaki imzanın ortasındaki miğferli baş ve iki tarafında denizci kılıcı ve su altı mızrağı sembolleri, Hassan takma adlı Guiroye’nın bir denizci olduğunu vurguluyor. Guiroye’nın levhaları yapmak için Cercle d’Orient ve diğer mekanlarda uzun süre geçirdiği, fotoğraf çekimlerinden faydalanarak akşamları gemisi La Mouette’e döndüğünde çizimleri yaptığı düşünülebilir. İstanbul’da yayınlanan Moniteur Oriental gazetesinin Ağustos ve Ekim 1906 sayılarında görev dönemi sonuna doğru Robert de Guiroye’nin, eşi Raymonde ile, İstanbul’da sosyete davetlerine katıldığı, resmettiği birçok kişiyi bu sayede yakından tanıma imkanı bulduğu anlaşılıyor.10 Karikatür denilince akla öncelikle resmetmek gelir, ama bu sadece görsel şekillerle sınırlandırılamaz. Portresi betimlenen kişi hakkında yazılı açıklama da olması, mizahi çizgilerin mizahi notlarla bütünlenmesi gerekir. Belirli bir kişinin portresi yapılırken, o kişinin belirgin özelliklerinin yazılı olarak öne çıkarılması mizahi üslubu yaratır. Bu sergide yapmaya çalıştığımız, önce resmedilenlerin bir kısmının kimliklerine ulaşmak, sonra ulaşabildiğimiz isimlerin kısa bir özgeçmişini sunarak, Pera sosyetesini yakından tanıyan Said N. Duhani, ünlü Fransız Diplomat François Charles-Roux, Willy Sperco, Henri de Régnier gibi yazarlardan alınan alıntıları altına ilave etmek oldu.11 Sergide yer alan çok sayıda portrenin kimlikleri tanımlanamadı. Resmedilenler ile benzerlik olmasına
İran Ortaelçisi Mirza Rıza Khan’ın “Uzun Yaşamın Sırları” adlı kitabı. Livre intitulé Le secrets de la longévité du ministre iranien Mira Rıza Khan.
avec sa politique d’enlargement vers l’Est, la Russie et les autres pays européens ont interprété cela comme le développement d’une puissance opposée, une menace. Encouragés par les capitulations, ces pays ont accéléré leur politique destructive envers l’Empire ottoman. D’une certaine manière, on peut dire qu’avant la Première Guerre mondiale la complexité de la politique mondiale se jouait aussi à Istanbul et il serait plus prudent de laisser aux historiens spécialistes de notre histoire contemporaine le soin d’interpréter certains regroupements de personnalités de quelques planches de Hassan. L’auteur Said N. Duhani, l’un des fondateurs et directeurs de Türkiye Turing Otomobil Kurumu (Association d’Automobile Turing de Turquie), parle de cette époque dans son livre intitulé Beyoğlu’nun adı Pera iken avec les termes suivants : « … Le règne en déclin du sultan (le danger des JeunesTurcs étaient en augmentation croissante) faisait profondément réfléchir les gens les plus honnêtes et ce sultanat emmenait les gens vertueux vers le fond de 15
l’abîme (…) tout le monde se protégeait et s’espionnait sans cesse. Par contre, les sous - secrétaires d’État de contrôle, les conseillers de droit et d’autres personnes distinguées de l’administration (…) ne rataient aucun de ces galas encouragés soit par leur statut, soit par leur respect ! » Parmi les caricatures, nous trouvons celle du propriétaire du Club Cercle d’Orient, Karakahya Abraham Paşa, ami intime du sultan Abdülhamit II. Parmi ceux qui sont caricaturés, se trouvent ces noms : Baron de Testa, Monsieur Graziani, Monsieur Blak, Monsieur Sgurides, Monsieur Baudoy, Baron de Styrcea, Monsieur Colloredo, les membres de la famille Zarifi, le pacha İzzet Holo, le pacha Noradunkyan, le pacha Yusuf Franko, Monsieur İsmail Cenani, Monsieur Mavroyeni, le diplomate et auteur Auguste Boppe, l’Ambassadeur de France Constans, l’Ambassadeur d’Allemagne Bieberstein, le ministre plénipotentiaire d’Iran Mirza khan, l’Ambassadeur de Russie Zinoviev, l’Ambassadeur d’Italie Imperiali, l’Ambassadeur des Etats-Unis Leishmann, l’Ambassadeur d’Autriche-Hongrie Calice, l’Ambassadeur d’Espagne Camposagrado et Beck-Friis, l’Ambassadeur de Suède. Depuis 1944, sous un nouveau statut, l’ancien Cercle d’Orient continue ses activités sur la côte européenne sous le nom de Büyük Kulüp.
II. Meşrutiyet öncesi ve sonrasında Sultan II. Abdülhamid ve çevresiyle ilgili çıkan karikatür kitabı. Livre de caricatures sur le sultan Abdülhamid II et son entourage, avant et après la II. Constitution.
rağmen çizimlerin fotografik detay içermemesi tanımlamayı güçlendirdi. Albüm sahipleri ve yakınları, anımsadıkları kişilerin yanına not düşmelerine rağmen bazı tanımlamalarında yanıldıklarını, yabancı isimleri yanlış veya eksik yazdıklarını, bir kısım yazılanın da okunamadığını gördük. Soyadı kanunu henüz devreye girmediğinden, aynı isimli Osmanlıları ayırt etmek de kimliklerin tanımlanmasında engel oluşturdu. Yakın zamana kadar, sergide yer alan eski Selim Melhame Koleksiyonu albümü dışında diğer kurum ve özel koleksiyonlarda bir kısım levhanın, Ömer Koç Koleksiyonu’nda ise komple bir albümün bulunduğu biliniyor. Bu sergiyle tanımlanamayan bazı portrelere daha kolaylıkla odaklanma yolunun açıldığına inanıyoruz. Tüm bilgilerin birleştirilerek yeniden değerlendirilmesi halinde, sergideki olası hata ve isim eksikliklerinin 16
Il est écrit que l’album de Hassan a été publié en France. Sans information contraire, nous devons émettre la probabilité que l’album a été réalisé par les imprimeurs du Palais, les frères Zellich ou F. Loeffler. Il ne reste de nos jours qu’un très petit nombre d’albums et on peut en déduire qu’ils étaient publiés à la commande sans jamais dépasser une cinquantaine d’exemplaires. Le sceau Max Fruchtermann qui se trouve sur la quatrième de couverture de l’album prouve que les caricatures ont été exposées ou vendues au magasin de vente Fruchtermann et dans d’autres librairies. D’après l’auteur Duhani, les caricatures plaisantes et satiriques qui se trouvaient dans l’album exposé dans la librairie près de l’Ambassade de Suède de l’époque présentaient plein de personnages dessinés par Hassan… Duhani dit que les caricatures ont été faites entre 1903 et 1905 par un officier nommé Guirois en mission sur Le Vautour, le vaisseau de l’Ambassade de France commandé par Pierre Loti (Julien Viaud). Même si les paroles de l’écrivain et chercheur Taha Toros : « Le jeune officier français en mission avec Pierre Loti, le commandant du navire de l’Ambassade de France » prouvent la thèse de Duhani, dans les recherches que nous avons faites, nous n’avons pas pu trouver le nom de Guirois dans la liste d’équipage du navire de garde Le Vautour. Suite à une longue recherche documentaire, nous avons découvert que les dessins ont été faits par un lieutenant de la marine en mission
giderilmesi zamanla mümkün olacak, ileride daha geniş bir sergi yapılabilecektir. Bazı şahsiyetlerin portrelerini birden fazla planşta görebiliyoruz. Çok figür içeren bazı planşlarda bilinmeyen figür sayısı şimdilik bilineni aşıyor. Planş XIII’te Babıali’nin merasim nazırı İbrahim Paşa’nın önünde eğildiği İsveçli Prens’in kimliğini, İstanbul İsveç Başkonsolosluğu’nun yardımı ile öğrenebildik. Södermanland Dükü Prens Wilhelm, “Freja” isimli İsveç bayraklı şileple 1906 yılının başında İstanbul’a ayak basmış, Sultan II. Abdülhamid tarafından Osmanî nişanı ile taltif edilmişti. İstanbul seyahati ile ilgili anılarını “Episoder” (Episodes) adlı kitabında derlemişti.12 Tarih ve Toplum Dergisi’nin Eylül 1994 numaralı sayısında “Yüzyılın Başında İstanbul Sosyetesi” adlı bölümde, Uğur Karay ve Araştırmacı Yazar Orhan Koloğlu’nun Hassan’la ilgili yazıları yayınlanmış, aynı derginin Ekim sayısındaki planşlarda Semih Mümtaz’ın tahmin ettiği isimler yazılmıştı.13 Akylas Millas’ın “Pera” adlı kitabında, Zarifi-Simenoğlu koleksiyonuna ait dört planşta ve Orhan Koloğlu’nun “Cercle d’Orient’dan Büyük Külüp’e” kitabında
à bord du deuxième navire de garde de l’Ambassade de France commandé par Pierre Loti appelé Robert de Guiroye dont le nom de famille se prononçait Guirois. Influencé par l’habitude de Loti d’utiliser son pseudonyme, nous voyons que le lieutenant Guiroye signe les planches en utilisant le nom de Hassan. On dit également que la reine Pomare a appelé Julien Viaud Loti, d’après le nom d’une fleur tropicale de Tahiti où il a séjourné en 1871. Viaud s’est par la suite présenté en littérature sous le pseudonyme Pierre Loti. De même, Frédéric-Charles Bargone, écrivain en mission à bord de son navire, s’est présenté dans ses livres comme Claude Farrère. C’était Loti qui appelait Daniel Samuel, Ahmet Mehmet et son amante Hatice Aziyade. Les symboles de la tête casquée, d’une épée et d’un harpon qui se trouvent au milieu de la signature audessous de la planche où figure Loti soulignent le fait que c’est bien Guiroye le marin qui se cache derrière Hassan. On peut penser que, pour réaliser les planches, Guiroye passe beaucoup de temps au Cercle d’Orient ainsi que dans d’autres endroits et dessine le soir, de retour à son navire La Mouette, en s’inspirant des photos prises. Dans les nouvelles de société publiées dans le journal français d’Istanbul Le Moniteur Oriental, datant d’août et octobre 1906, nous comprenons que Robert de Guiroye, accompagné de son épouse Raymonde, à la fin de sa mission à Istanbul, participait aux invitations mondaines et connaissait personnellement une grande partie des personnes qu’il a croquées. Quand on dit « caricature », on pense d’abord au dessin mais on ne peut pas se limiter à des figures visuelles. Il faut qu’il y ait une explication écrite pour la personne dont le portrait est présenté et que les traits humoristiques soient complétés par des notes humoristiques du même ton. Lorsqu’on fait le portrait d’une personne spécifique, le fait de mettre en avant les traits caractéristiques de cette personne-là est propice à créer l’humour. Ce que nous souhaitons proposer dans cette exposition, c’est tout d’abord d’obtenir les identités réelles d’une partie de ceux qui sont représentés ; puis, en présentant leurs brèves biographies, les illustrer à l’aide des extraits de textes de Said N. Duhani, du diplomate français connu François Charles-Roux, de Willy Sperco et de Henri de Régnier qui connaissaient très bien la société de Péra.
Zonaro’nun hazırladığı eskirim turnuvası davetiyesi. 23 Temmuz 1899. E. Makzume Kol. Invitation pour le tournoi d’escrime préparé par Zonardo, 23 juillet 1899. Collection d’ E. Makzume.
Nous n’avons pas pu définir les identités exactes de nombreux portraits présents dans l’exposition. Même s’il y a des ressemblances avec ceux qui sont dessinés, le fait que les dessins ne contiennent pas de détails photographiques rend difficile l’identification. Nous avons constaté que les propriétaires de ce type d’album et leurs proches ont parfois mal écrit ou ont écrit de manière incomplète les noms étrangers 17
belirtilen tüm isimler çalışmamızda değerlendirildi.14 Sergide yer alan biyografilerin yaklaşık %70’i mevcut koleksiyonlardaki notlardan düşülen bilgiler, kalanı da araştırma sonucu yürüttüğümüz tahminlerle ortaya çıktı. Hatalı eşleştirmelerin sayısını artırmamak için tahmin sayısı düşük tutuldu. Ama bir gerçek var ki; döneme ışık tutan Géza Hegyei, Lecomte Prétéxtat ve Régis Délbeuf gibi, Türkiye’de müzik ve sanat eleştirmenliği kültürünün gelişimine katkıları dokunan ve bu gibi unutulmuş değerleri sergiye kazandırmakla gençlerimizi bir nebze aydınlatmış olacağız. Arter tarafından bu yıl düzenlenen, Yusuf Franko Bey’in karikatür albümü sergisinden sonra Hassan Sergisi, kelimelerin anlatamadığı değişik bir İstanbul atmosferini anlatıyor. Aynı bağlamda, 1998 yılında Belçika’da bir müzayedeci 1910’ların İstanbul’unda bir diplomat tarafından yapıldığı düşünülen bir albümü satışa koydu. Yüzün üstünde “shadow cut-outs”lı (beyaz üzerine siyah silüet), bir kısmının altında ıslak imzası olan silüetlerdeki kişilerin isimlerine bir internet sitesinde ulaşıldı ve dip nota eklendi. Albümün hazırlanış yılı Hassan’ınki ile aynı tarihlere denk geldiğinden, aynı isimlerle karşılaşılıyor.15 1890-1910 yıllarında Osmanlı karikatür kültürü özellikle siyasi amaçlıydı. 1879 yılında İstanbul’a gelen İsveçli Yazar, Gazeteci ve Çevirmen Gustaf Noring, Osmanlı vatandaşlığına geçtikten sonra Ali Nuri adını aldı. 1901 yılında Babıali’nin Rotterdam Başkonsolosu iken rejim karşıtı görüşlü “Davul” karikatür dergisini çıkarınca, Sultan II. Abdülhamid tarafından görevden alınarak hakkında tutuklama kararı çıkmıştı. Bu karara tepki gösteren Ali Nuri, 1903 yılında Osmanlıca yayınladığı “Abdühamid Karikatürde-Yıldız Köşkü İçinde” adlı kitabında, Sultan Abdülhamid ve yönetimini suçlayan karikatürleri anekdot ve şiirlerle süslemişti. Kitabın Fransızca versiyonunu 1931 yılında İstanbul’da, Haim Rozio matbaası çıkarmıştı. Jön Türkler, aynı yıllarda yurt dışında hükümet karşıtı “Meşrutiyet”, “Dolap” ve “Tokmak” gibi mizahi dergiler
Messagerie Maritime’in 1953’te Pierre Loti için çıkarttığı madalyon. E. Makzume Kol. Médaillon réalisé pour Pierre Loti par la Messagerie Maritime en 1953. Collection d’ E. Makzume. 18
dont ils se souvenaient et qu’une partie des écritures restait parfois illisibles. Puisque la loi sur les noms de famille n’était pas en vigueur, différencier les ottomans de même prénom a également fait obstacle. On sait depuis peu qu’en dehors de l’album de collection de Selim Melhame qui figure dans l’exposition, il existe un certain nombre de planches dans la collection d’autres institutions et dans des collections privées ; il existe également un album complet dans la collection de Ömer Koç. Avec l’aide de ces collections, nous avons trouvé plus judicieux de nous focaliser sur certains portraits non identifiés jusqu’alors. Dans le cas où on évaluerait à nouveau toutes les informations rassemblées avec le temps, il serait alors possible d’éviter les erreurs éventuelles et les manques. Ainsi une exposition réalisée dans l’avenir pourrait être plus exhaustive. Il est possible de voir les portraits de certaines personnalités sur plus d’une planche. Sur certaines planches qui contiennent plusieurs figures, le nombre de figures inconnues dépasse celui des figures connues. Sur la planche n°13 de la Sublime Porte, nous avons pu identifier, avec l’aide de l’Ambassade de Suède d’Istanbul, le prince suédois qui s’incline devant le ministre de cérémonie İbrahim Paşa. Le duc de Södermanland Prince Wilhelm a débarqué à Istanbul au début de l’année 1906 à bord du bateau-cargo suédois Freja et a été décoré de la légion ottomane par le sultan Abdülhamid II. Il avait rassemblé les souvenirs de son séjour à Istanbul dans son livre intitulé Episoder (Episodes). Les textes de Uğur Karay et de l’écrivain-chercheur Orhan Koloğlu sur Hassan avaient été publiés dans le chapitre : La société d’Istanbul au début du siècle, dans le numéro de septembre 1994 de la revue Histoire et Société. De même, les noms des portraits que Semih Mümtaz supposait connaître avaient été cités dans le numéro d’octobre de la même revue. La totalité des noms figurant sur les quatre planches de la collection Zarifi-Simenoğlu qui se trouve dans le livre de Akylas Millas intitulé Péra et dans le livre de Orhan Koloğlu intitulé Du Cercle d’Orient au Grand Club - a été évaluée dans notre exposition. L’exposition de l’oeuvre de Hassan, après l’exposition de l’album de caricatures de Yusuf Franko Bey organisée cette année par Arter, reflète une atmosphère différente d’Istanbul que les mots n’arrivent pas à exprimer. Dans le même contexte, en 1998, un album a été mis en vente aux enchères en Belgique, contenant environ cent shadow cut-outs des personnages d’Istanbul ; on pense qu’il a été préparé par un diplomate à Istanbul vers 1910. Au-dessous des découpes de silhouettes, nous retrouvons les noms des personnes avec, pour une partie d’entre d’elles, leurs signatures. En fait, nous
Loti’nin Désanchantées (Mutsuz Kadınlar) kitabında Cenan, Zeynep ve Melek’i canlandıran bir çizim. Dessin représentant Ceynan, Zeynep et Melek dans le livre Les Désanchantées de Loti.
Loti’nin Leyla Azize Ayşe Hanım’a ithafı. Dédicace de Loti à Madame Leyla Azize Ayşe. 19
rencontrons les mêmes noms, la date de la préparation de l’album étant quasi identique à celle de Hassan. De 1890 à 1910, la culture de la caricature ottomane avait un objectif politique. L’auteur-journaliste et interprète suédois, Gustaf Noring, qui est venu à Istanbul en 1879, avait pris le pseudonyme d’Ali Nuri après avoir accepté la nationalité ottomane. En 1901, lorsqu’il est consul de Rotterdam pour la Sublime Porte, il publie la revue de caricature Davul, opposée au régime. Il est alors relevé de ses fonctions et arrêté par le sultan Abdülhamid II. Ali Nuri qui a contesté cette décision a dessiné des caricatures accusant le sultan Abdülhamid et son régime ; il les avait ornées de poèmes et d’anecdotes dans son livre en ottoman : Abdülhamid en caricature – Dans le Palais de Yıldız. L’imprimerie Haim Rozio avait publié la version en français du livre à Istanbul, en 1931.
F. LOEFFLER matbaasının 1907 takvim kapağı, E. Makzume Kol. Couverture du calendrier de 1907 de l’imprimerie F. LOEFFLER. Collection d’ E. Makzume.
de çıkartıyorlardı. Londra, Paris, Cenevre ve Kahire gibi merkezlerde hazırlanıp basılan dergiler İstanbul’a el altından gizlice sokulup satılıyordu. II. Meşrutiyet’in ilanı ile Abdülhamid’in istibdat dönemi sona erince basın özgürlüğü de beraberinde geldi ve mizah dergilerinin sayısında patlama yaşandı. “Kalem”, “Karagöz” ve “Cem” 1908’den itibaren çıkan en önemli dergiler arasındaydı. Sergide yer alan bir diğer eser, Osmanlı Saray Ressamı Fausto Zonaro’nun İstanbul görüntüleri ile bezediği parşömen bir yelpaze. İngiliz Elçisi Philip Currie ile eşi, 1895 yılında İstanbul’daki yabancı diplomatik misyona ve İngiliz Elçiliği personeline verdikleri davette, parşömeni misafirlerine imzalattırdıktan sonra boş alanları Zonaro’dan İstanbul görüntüleri ile doldurmasını istemişlerdi. Yelpaze 1890’lı yıllardaki, Osmanlı ve dünya siyasetini yönlendiren diplomatların imzaları ile bir başka tarihi belge niteliği taşımakta. İlginç bir ayrıntı ise; düzenlenen davete Osmanlı hükümetinden kimsenin katılmamış olmasıdır. Sergi hazırlığımızın son aşamasında, 3 Şubat 2017 tarihinde Paris’te bir müzayedeci tarafından eski Kont René de Germiny koleksiyonuna ait 21 planşlık bir Hassan albümünün satıldığını, albümle birlikte sanatçının ek bir listeyle portrelerin isimlerini ve görev alanlarını kaydettiğini 20
Dans les mêmes années, les Jeunes Turcs publiaient à l’étranger des revues humoristiques opposées au régime appelées Meşrutiyet, Dolap et Tokmak. Les revues publiées à Londres, à Paris, à Genève et au Caire ... étaient vendues sous le manteau à Istanbul. Avec la proclamation de la monarchie constitutionnelle, la période autocratique d’Abdülhamid a pris fin et avec la liberté de la presse le nombre de revues humoristiques a explosé. Kalem, Karagöz et Cem étaient parmi les revues les plus importantes publiées à partir de 1908. Une autre oeuvre importante est présente dans l’exposition : un éventail en parchemin que le peintre de la Cour Ottomane, Fausto Zonaro a décoré avec des silhouettes d’Istanbul. En 1895, l’Ambassadeur d’Angleterre Philip Currie et son épouse avaient donné une réception en l’honneur du corps diplomatique étranger et du personnel de l’Ambassade d’Angleterre. Au cours de cette réception, le Comte, après avoir fait signer l’éventail en parchemin aux invités, a demandé à Zonaro de remplir les vides par les silhouettes d’Istanbul. Pour les années 1890, cet éventail a valeur de document historique car il comporte les signatures des diplomates qui ont orienté la politique ottomane et mondiale. Un détail intéressant est qu’aucun membre du gouvernement ottoman n’avait assisté à la réception. Alors que nous étions à la dernière étape de nos préparatifs de l’exposition, nous avons appris qu’ un album Hassan de 21 planches, appartenant à l’ancienne collection du Comte René de Germiny avait été vendu aux enchères à Paris, le 3 Février 2017 et que l’artiste avait intégré à l’album une liste contenant la totalité des noms représentés ainsi que leurs fonctions. Nous comprenons que c’est l’album que l’artiste Guiroye gardait pour lui et que la liste des noms est devenue plus tard propriété du Comte René de Germiny. Une fois la liste révélée,
öğrendik. Sanatçı Guiroye’nin kendisine ayırdığı albüm ve tuttuğu notlar daha sonra Seyyah, Fotoğraf Sanatçısı Kont René de Germiny’nin eline geçmiş olacak. Notlar arasında belki de litografilerin nerede ve kaç sayıda basıldığını, ileri bir tarihte öğrenmiş olacağız. Böylece yıllarca, bulmaca gibi süre gelen araştırmalar sonuçlanarak tüm veriler ortaya çıkacak, sergi kataloğunda eksik veya eşleşmeyen biyografiler yerlerini doğru isimlere bırakacaktır. Sergiyi, tarihi Saint Benoit Lisesi’nin modern galerisinde gerçekleştirme imkanı veren, kurumun sanatsever ve girişimci müdürü Sayın Pierre Gentric’e, “La Gallerie” Sorumlusu Bayan Hélène Corbiére ve Bayan İpek Gümüşoğlu’na, etkinlik konusunda desteklerini esirgemeyen İstanbul Fransız Başkonsolosluğu’na şükranlarımı sunmak isterim. Portreler arasında çok önemli isimlere ulaşıldı fakat en değerlisi şüphesiz Hassan karikatür albümünün gizli kahramanı Pierre Loti’dir. Ünlü yazar, Fransız Akademisi üyesi, Fransız devlet adamı ve en önemlisi Türkiye sevdalısı bu kişiye sergimizde geniş yer ayırarak, sergiyi yüce anısına ithaf ediyoruz.
il est possible que nous apprenions le lieu ou ont été imprimées ces lithographies et le nombres de copies. Nous connaîtrons également la liste complète et correcte des personnages dessinés, après tant d’années durant lesquelles nous avons essayé de deviner leurs identités. Je souhaite exprimer ma reconnaissance à l’amateur d’art et entrepreneur, Directeur de l’établissement Monsieur Pierre Gentric, qui nous a offert la possibilité de réaliser cette exposition dans la Galerie du Lycée Saint-Benoît, à Madame Hélène Corbière, la responsable de la Galerie, à Madame İpek Gümüşoğlu et à toute l’équipe du Lycée, ainsi qu’à l’Ambassade de France qui a soutenu cette activité. Parmi tous ces portraits, même si on croise des noms très importants... sans doute, le plus important est celui de Pierre Loti, le héros caché de l’album des caricatures de Hassan. En lui accordant une grande place, nous dédions l’exposition au souvenir suprême de cet auteur célèbre, ce membre de l’Académie Française, cet homme d’État Français et, le plus important, à cette personne amoureuse de la Turquie.
DİPNOTLAR Fransız Larousse’a göre “elit sosyetede ya da aristokraside yer almak.” Said N. DUHANİ, “Vieilles Gens- Vieilles Demeures”, T.A.C.T. Yayınları İstanbul 1947, sf. 97. 3 Orhan KOLOĞLU, “Cercle d’Orient”dan Büyük Kulüp’e”, Boyut Kitapları, Mayıs 2005 İstanbul, sf. 20. 4 Ömer M. KOÇ Collection, “Youssouf Bey”, Vehbi Koç Vakfı Yayınları, İstanbul 2016, sf. 17. 5 Said N. DUHANI, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 31. 6 Said N. DUHANI, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 31. 7 İstanbul Fransız Başkonsolosluğu ile yapılan yazışmalar. 8 Bu dönemde Babıali tarafından yabanci elçiliklere 2. hatta 3. Karakol gemisi bulundurma izni veriliyordu. 9 François Charles-Roux, “Souvenirs Diplomatiques d’un âge révolu”, Arthème Fayard, Paris 1956, sf. 133. 10 10.9.1903 tarihli “Journal de Salonique” gazetesinde “Mouette”in 2. Kaptanı Guiroye’nn Volos’a gelip bir süre sonra İstanbul’a gemisine döndüğü haberini veriyor. 12.5.1905 tarihli “Journal Officiel de la République Française” yayınına göre Guiroye’nın “Granadier” zırhlısından tekrar “Mouette”in 2. kaptanlığına döndüğü yazılı. Bu da Guiroye’nın, aralıklı olarak, “Mouette”te 1903-1906 arasında İstanbul’da kaldığını gösteriyor. 11 Said N. DUHANI, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul. 12 Erol MAKZUME’nin 20-21 Nisan 2017 tarihlerinde İstanbul İsveç Başkonsolosluğu’ndan George Winter ile yaptığı e-mail yazışmaları. 13 Tarih ve Toplum Dergisi, Cilt 22, Sayı 129, Eylül 1994, sf. 32-35 ve Cilt 22, Sayı 130, Ekim 1994, sf. 36-37. 14 Akylas Milas, “Pera, The Crossroads of Constantinople”, Militos- Troia Yayınları, Atina 2006, sf. 414-415, 420-421. 1 2
1908 Tarihli Shadow Cut-Outs (Silüet) albümünde imzaları okunabilen isimler: Comte Ren de Germiny, M. Dubail (ya da Moubail), M. & Mme Frebillot, Mlle Marcelle Bompard, Mlle Sarafow, General & Mme Holmsen, M & Mme Boppe November 1909, Baron Clauzel & Baronne Magdaleine Clauzel, Alexander Cadogan, Robert Siegfried, M. Palle, Marquis de Revers... 28 Janvier 1908 Athens, M. Bikelas, George Karo, M. & Mme. Gryparis, Comte Ostrorog, M. & Mme. Marling, Baron Moncheur and Charlotte Moncheur, M. Ceillier, M. F. Prévost, Commendant Delon & Mme. Jeanne Delon, Marqquise Matilde Theodoli. Comte and Comtesse (Léggeard) de St. Quentin, M. de Valdrome, Tina, Calre 6 Dorothy Elliot, M. Gerald Tyrwhite, M. George Mounsey, Comte de Bresler, Colonel Elia, Baron & Baronesse de Marshall, M. & Mme. Anckardsvard, Comte & Comtesse Deym, M. Jolly, M. de Yanko, M. Emanuel & Mme. L. de Witt, Baron & Baronesse de Gerliczy, M. & Mme. Zarifi, Marguerite & Alice Moncheur, Leon & Stephane & Georges Zarifi, M. & Mme. Botkine, M. Criesis, M. d’Espaigne, Sir Gerard Lowther & Lady Lowther, M. & Mme. Hélene Zacoli, M. & Mme. Strandtman, Comte & Comtesse de Manneville, Mme. C. Rose Tyreeli, Vicomtesse de Faise de St. Symour, Martha de Boislisle, Jean Carré, Edward Hope-Vere, Mme. Anita Carp & M. Carp, Comte J. de Warren, Comte de Srionne, Mme. B. & M. P. de Witasse, G. Yoisset, Comte Ren de St. Quentin, M. & Mme. Nicolopoulo, Comte et Comptesse Hélène Gubhard, Hélène Nicolopoulo, Famille Zarifi, Comte de Ruill, Mr. Jahan, Mlle Revoil, Mlle. L. de Beauchaine, Col. & Mme. Pomiankowski, M. & Mme. Revoil , M. & Mme. Hélène Eugenidi, Comtesse J. de Warren, M. Constantinidi, M. Pichon, Marquis de Prat de Nontouillet, Baron Müller, M. Pisoski, Comte des Tours, M. & Mme. de la Touche, Comte de Sieyes... Kaynak: http://www.christopherlong.co.uk 15
21
9
I. PIERRE LOTI VE CLAUDE FARRERE’İN BULUNDUĞU YABANCI SUBAY GRUBU
II. ELÇİLER GRUBU 24
III. OSMANLI DEVLET ADAMLARI
IV. DUYUNU-U UMUMİYE İŞLETMESİ YÖNETİCİLERİ VE BANKERLER 25
V. DİPLOMATLAR VE DOSTLARI
VI. CERCLE d’ORIENT KULÜBÜ’NDE DİNLENME VE YEMEK VAKTİ 26
VII. CERCLE d’ORIENT KULÜBÜ’NDE KAĞIT OYUNLARI
VIII. OSMANLI PAŞALARI VE HÜKÜMET ERKANI 27
IX. ELÇİLER VE DİPLOMAT GRUBU
X. SMOKİNLİ DİPLOMATLAR 28
XI. OSMANLI BANKASI VE DUYUNU-U UMUMİYE İŞLETMESİ YÖNETİCİLERİ
XII. DOKTOR, MİMAR VE DİPLOMATLAR 29
XIII. İSVEÇ PRENSİ İLE SARAY MERASİM NAZIRI İBRAHİM PAŞA VE DİPLOMATLAR
XIV. OSMANLI ORDUSUNDA GÖREVLİ YABANCI PAŞALAR 30
XV. KANKAN GÖSTERİSİ
XVI. CERCLE d’ORIENT KULÜBÜ’NDE KLASİK MÜZİK KONSERİ 31
XVII. CERCLE d’ORIENT KULÜBÜ’NDE MÜZİKLİ EĞLENCE
XVIII. BÜYÜKADA “PRINKIPO YACHT CLUB” ÜYELERİ 32
XIX. BÜYÜKDERE KULÜBÜ’NDE “BOSPHORUS CUP 1905” YARIŞI SONRASI
XX. BÜYÜKDERE’DE 1896’DA KURULAN “THERAPIA POLO CLUB”TE POLO MAÇI 33
34
XXI. TARABYA TENİS KULÜBÜ OYUNCULARI
35
I. PIERRE LOTI VE CLAUDE FARRERE’İN BULUNDUĞU YABANCI SUBAY GRUBU
3 2
5 4
1. Yarbay DUPONT 2. Albay H. C. SURTEES 3. Yarbay Vittorio ELIA 6. Commandant JACQUEMONT* 7. Robert de GUIROYE 9. Deniz subayı BREDA* 10. Pierre LOTI (Louis Marie Julien Viaud) 11. Claude FARRERE (Frederic-Charles Bargone) *Tahmin ediliyor
1
5
11
7
9
6 8
10
Pierre LOTI (Louis Marie Julien Viaud) (1850-1923) Yazar ve Fransız deniz subayı idi. Bir deniz subayı olarak romanlarında konu edindiği yabancı kültürü pek çok yere gezerek tanıma fırsatı buldu. 1871 yılının sonunda Tahiti’ye uğradığında Kraliçe Pomare V’in kendisine tropikal bir çiçek olan Loti adını verdiği rivayet edilir. 1891 yılında Fransız Akademisi’ne seçilen yazar 1910 yılında Legion d’Honneur nişanını aldı. Birçok kez İstanbul’da bulundu, Osmanlı yaşam biçiminden etkilendi, kendisini her zaman Türk dostu olarak niteledi. 1904-1905 yıllarında İstanbul’da Fransız Elçiliği’ne bağlı istasyon gemisi “Vautour”un kumandanıydı. Bu sırada yardımcı karakol gemisi “La Mouette”de görevli subay Guiroye, Hassan imzalı karikatürleri gerçekleştirdi.
TBMM Hükümeti ile Fransa arasında Ankara Barışı imzalandıktan sonra TBMM Pierre Loti’ye bir halı hediye etmeye karar vermiş ve bu vesile ile Mustafa Kemal Paşa, Türkiye’nin Fransa Elçisi Ferit Bey ile aşağıdaki mektubu halıyla birlikte göndermişti. Hediye halıyla bu mektup Ferit Bey’in eşi Müfide Ferit Hanım tarafından 26 Aralık 1921 tarihinde Pierre Loti’ye teslim edilmişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, temsilcisinin Paris’e dönmesinden yararlanarak, Türkiye’nin asil, büyük dostuna karşı beslediği duyguları, minnet ve şükranı tekrar belirtmeyi kendine bir borç bilmiştir. Tarihin en karanlık günlerinde, sihirli kalemiyle daima Türk milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş olan büyük “Vautour” Tophane açıklarında... üstat için, Türk milletinin beslediği derin, sarsılmaz Le Vautour à Tophane... sevgi hislerine, Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gözyaşları arasında dokunmuş olan bu halı tanıklık edecektir. Naçiz kıymeti, delalet ettiği manadan ibaret olan bu hediyemizi, haksever ve mert Büyük Fransız’a beslediğimiz şükran hissinin bir delili olarak telakki ve kabul buyurmanızı rica ederiz. Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkomutanı, 3 Kasım 1921.
Salon, yemek salonu ve yatak odasından oluşan üç bölümlük daire, kendine has tarzda, tamamen Doğu’nun zengin kumaşları ve oryantal objeleriyle süslenmiş. Salonunda sürekli çaldığı bir piyano var. Gemideki subaylar, yeni komutanları Loti’nin gemiye katıldığı ilk günlerde Chopin ve Cesar Frank’ın melodilerini ve bunları piyanoda çalmayı sevdiğine tanık oldular. Christian Genet- Daniel Hervé, Pierre Lotil’Enchanteur, Editions La Caillerie Gémozac, 1988, sf. 366.
Loti, karakol gemisi “Vautour”da geminin arkasındaki oturma mahalinin balkonunda görüntülenirken. Loti photographié sur le bateau situé à la poupe du bateau Le Vautour
Loti’nin not düştüğü bir kartvizit. E. Makzume Kol. Carte avec la note de Loti. Collection d’ E. Makzume.
1906 yılı Ağustos ayının ilk günlerinde “Nirvana” gemisi ile İstanbul’a döndük. Bu defa 1904 yılında olduğu gibi Dolmabahçe Sarayı’nın önüne değil, Tarabya’nın karşısında Avrupa Yakası’na yakın, akımdan arınmış Beykoz koyuna, artık Pierre Loti’nin kumandası altında olmayan “Vautour” gemisinin yakınlarına demir attık. Bir defa daha, sevdalısı olduğu İstanbul’dan beraberinde güzel romanı “Les Désenchantées”i (Mutsuz Kadınlar) alarak ayrıldı. Eskiden olduğu gibi bankosu oryantal halı ile örtülü teknesi ile önümüzden geçerken kendisine selam veremeyeceğiz; zarif ve eğik silüetini, yaşlanan yüzünü, kendisini genç bırakan parlak ancak çaresiz ve tutkulu olan gözlerini artık göremeyeceğiz. Henri de Régnier de l’Académie Française, Les Soirées du Divan (22), Le Divan, Paris 1926. 39
Pierre Loti Fransız Elçiliği karakol gemisi “Vautour”a kumandan tayin edildiğinde İstanbul’a “Messagerie Maritime”e bağlı tarifeli gemi ile 9 Ekim 1903’te vardı. “Vautour”da görevli subaylardan yazar Claude Farrère kısa zamanda Loti ile dostluk kurdu:
Bu akşam Loti ile baş başa akşam yemeğindeyiz. Kendisini tanıyalı kırk gün oldu, utangaçlığım geçiyor, kendisiyle İstanbul ve “Aziyade” kitabı hakkında konuşma cesareti buluyorum. Sorularıma basitçe cevap veriyor. “Selanik’ten Eyüp’e” , “Aziyade” ve “Doğu’nun Hayaleti” kitaplarında kaleme aldıklarının gerçekçiliğini dile getiriyor. Sadece isimleri değiştirmiş; Ahmet’in gerçek adı Mehmet, Samuel’in Daniel, Aziyade’nin ise Hatice olmuş. Hatice (Aziyade) hakkında konuşurken “Benim genç Türk kız arkadaşım” ifadesini kullanıyor... Bu açıklama Loti’nin Aziyade’yle ilişkisinin, hayali olduğunu iddia edenlere cevabı idi. Claude Farrère, Loti, Ernest Flammarion, 1930, sf. 40-41.
Loti denizci üniforması ile... Loti en uniforme de marin...
Lucien Levy-Dhurmer (1865-1953), “Pierre Loti - Doğunun Hayaleti” E. Makzume Kol.
Pierre Loti, eski dostu Sarah Bernhard’ın 1904 İstanbul seyahatinde hastanede yattığı için piyeslerini izleyemedi:
Çok değerli dostum Pierre Loti’ye: Denizde başlayan ve yeryüzünde ebediyen sürecek bir dostluk anısına, 1905 Prens Riza Khan. Salt Araştırma. A mon très cher ami Pierre Loti : En mémoire de cette amitié qui a commencé sur mer et qui durera à l’infini sur terre, 1905 Prince Riza Khan. Recherche : Salt Galata 40
Sarah Bernhard İstanbul’a üç kez geldi: 1888, 1893 ve 1904... 1904’te, son gelişinde Rumen Vapuru s/s Imperatur Trojan’dan iner inmez Taksim’deki Fransız Hastanesi’ne, gemi kumandanı Pierre Loti’nin başucuna koştu. Paris’te Antoine Tiyatrosu’nda oynadığı Kral Lear’ın adaptasyonunun prömiyerindeki başarısını bildiren bir telgrafı Pierre Loti, bu hastanede tedavideyken almıştı. Daha sonra, Stamboul gazetesinin başyazarı, hem hatırını sormak hem de Bernhard’ın temsillerine gidip gitmediğini öğrenmek için Loti’yi ziyarete gittiğinde; “Ne yazık ki bu çok eski, gençlik dostumun oyunlarını göremediğim, ona gemimi ve İstanbul’umu gezdiremediğim için çok üzgünüm” demişti. Bu defa, Sarah Bernhard Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu’nda L’Aiglon, Frou-Frou, La Dame aux Camelias ve Sapho’yu oynadı, Pera Palas Oteli’nde konakladı. Willy Sperco, “Yüzyılın Başında İstanbul”, Ç. G. Vakfı Yayını, İstanbul 1989.
Claude FARRERE (1876-1957)
Mustafa Kemal Paşa ve Claude Farrère 1922 yılında bir akşam yemeğinde. Mustafa Kemal Pacha et Claude Farrère lors d’un repas en 1922.
Asıl adı Frédéric-Charles Bargone’dur. 1894’te Bahriye Okulu’nu bitirdikten sonra Fransız Deniz Kuvvetleri’nde görev aldı. 1904-1905 yıllarında İstanbul’da Pierre Loti’nin kaptanı olduğu “Vautour” istasyon gemisinde subaydı. 1919’da Fransız Ordusu’ndan ayrıldı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ü tanıdı ve Türk davasını savundu, Türk dostu olarak tanındı. 1935 yılında Fransız Akademisi üyesi oldu. İstanbul’da Sultanahmet’te bir caddeye adını taşıyan “Klodfarer Caddesi” ismi verildi. Türkiye ile ilgili kitapları arasında 1933’te yazdığı “Les Quatre Dames d’Angora” (Ankaralı Dört Bayan) ve 1951’de yazdığı “La Derniére Porte” (Son Kapı) bulunmaktadır. Farrère, Fransız Gazetesi Figaro’ya şöyle konuşmuştu:
Türkleri niçin severim ve sayarım? Çünkü Türkleri çok iyi tanıyan biriyim. Türkler benim tanıdığım en dürüst, namuslu, temiz, gönlü yüce bir millet. Bu açıdan Türkleri savunmam kutsal bir görevdir. Farrère büyük dostluğunu İstanbul düşman altında inlerken, Anadolu’da çetin bir ölüm kalım savaşı sürerken de gösterdi. 1922 yılının Haziran ayında İstanbul’a geldi. Milletimizin maneviyatına katkıda bulunan bütün kültür, basın ve hayır kuruluşlarını dolaştı, konuşmalar yaptı. Anadolu’ya geçerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’yla görüştü... Taha Toros, “O Güzel İnsanlar”, Aksoy Yayıncılık, İstanbul 2000, sf. 366.
Telgraf sokağından (İstiklâl Caddesi’ne yakın)… Duzler’in konağının da aralarında olduğu bazı verandalar ve balkonlar vardı. Duzler’e Pierre Loti ve Claude Farrère adında iki edebiyatçı düzenli olarak uğrardı. “Petite Alliées” kitabının yazarı (Farrère), yeni kitabı “L’Homme qui Assasina”nın kahramanlarını konumlandırmada, Duz ailesinin evini merkez tuttu. Sadık bir dost olarak oraya muntazaman uğruyor, ev sahibesi ile muhabbetlere dalıyor, nefis ortamı solukluyor, oradan ayrıldıktan sonra zihnine işleyen şiirsel esintileri kalemine yansıtıyordu. Bu ruhsal ilişki sayesinde “L’Homme qui Assasina” doğdu... Mocha (Moka) kahvesini zevkle içen denizci yazar, bilgin ve baş çıkartıcı ev sahibesinin çekiciliği ile beşikte sallanıyordu. Said N. Duhani, Vieilles Gens – Vieilles Demeures, T.A.C.T Yayınları, İstanbul 1947, sf. 110-111.
Robert de GUIROYE (1877-1971) Pierre Loti’nin yardımcı karakol gemisi “Mouette”de görevli, Hassan karikatürlerini yapan deniz teğmeni idi. 11.01.1906 yılında yerini kumandan Pierre Schopard’a (1867-1956) bıraktı.
Commandant JACQUEMONT 2. Fransız Karakol Gemisi “Le Mouette”in kumandanı idi.
Yarbay Vittorio ELIA (1859-1944) İstanbul’da 1907-1910 yılları arasında İtalya Elçiliği’nde askeri ataşelik yaptı. İtalya’ya dönüşünde generalliğe terfi etti.
Yarbay DUPONT
Fransız Elçiliği’ne bağlı askeri ataşe idi. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız Savunma Bakanlığı’nda Yabancı Ülkeler Daire Başkanı oldu.
Deniz subayı BREDA Fransız karakol gemisinde görevli Fransız subay idi.
Albay H. C. SURTEES 1905-1909 yılları arasında İstanbul’da İngiliz Elçisi olarak görev yaptı ve Atina’da, iki bölgeyi kapsayan askeri ataşe idi. Daha sonra generalliğe terfi etti.
Albay Surtees yüzü hiç gülmeyen bir beyefendi idi ama İran Elçiliği Baş Danışmanı ile sohbetleri pek tatlı geçerdi. İranlı’nın adı Ohannes Han’dı ve Şah Ordusu’nda general unvanına sahipti. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990.
II. ELÇİLER GRUBUALTI SÜPER GÜCÜ TEMSİL EDEN ELÇİ İLE İRAN VE AMERİKAN ORTAELÇİLERİ
2 1. Baron Adolf Marschall von BIEBERSTEIN 2. Marki Guglielmo IMPERIALI 3. Mirza RIZA HAN 4. I. Aleksandr ZINOVIEV 5. Baron Heinrich Freiherr von CALICE 6. Jean Antoine Ernest CONSTANS 7. John George Alexander LEISHMANN 8. Sir Nicholas O’CONNOR
1
7
5
3
4 6 8
Sir Nicholas O’CONNOR (1843-1908) Diplomatik hizmete 1866 yılında Berlin’deki İngiliz Elçiliği’nde üçüncü sekreter olarak başladı. İstanbul’a gelmeden önce Hollanda, Brezilya, Paris, Çin, ABD ve Bulgaristan Elçilikleri’nde çalıştı. 1898’den ölümü 1908’e kadar İstanbul’da İngiltere Elçisi olarak görev aldı.
Sir Nicholas O’Connor da işini iyi biliyordu ve pek kısıtlı bir çevreyi topladığı eğlencelerindeki davetlileri pek titizlikle seçilmiş oluyordu. Zaten İngilizler, çağırılılarını seçmekte pek titiz davrandıklarından, protokolün hazırladığı değişmez listelere uymak söz konusu olduğu zaman bile, O’Connorlar’da kuşku uyandırıcı kişilere rastlamak olası değildi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990.
John George Alexander LEISHMANN (1857-1924) Amerikalı diplomat ve iş adamıydı. 1900 yılında İstanbul’a ortaelçi olarak tayin oldu ve 1909 yılına kadar burada kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nda Amerika vatandaşlarının ve kurumlarının haklarını sağlamak için büyük çaba harcadı. Pera’da ABD’nin ilk elçilik binası olan “Palazzo Corpi”yi satın aldı. Necip Melhame Paşa’nın yakın dostuydu. 1924’te emekli olduğu Monte Carlo’da vefat etti.
I. Aleksandr ZINOVIEV (1854-1931) 1883 yılından itibaren Rusya Dışişleri’nde Asya’dan sorumlu müdür olarak görev aldı. İstanbul’a 1897’de konsolos olarak tayini çıktı ve 1898-1909 yılları arasında Rusya Elçisi oldu. Rusya ile Türkiye arasında Balkanlar’daki gergin ilişkilerin yumuşatılması için Sultan II. Abdülhamid, Zinoviev ile dost olduğunu bildiği Selim Melhame Paşa’yı Rus Elçisi ile görüşmesi için defalarca görevlendirdi.
Eski tarz Noel gecesi, Rusya Elçiliği’nde bir gala verilirdi. Çarın temsilcisi Bay Zinoviev, kusursuz selefi, iri kıyım olmasına karşın pek yakışıklı bir adam olan Bay de Nelidov’u unutturmayı bir türlü başaramamıştı, ama yaldızlı salonunda İstanbul’un seçkin tüm kişilerini toplardı... Mösyö Zinoviev, sofrasında sadrazam ağırlamış pek az elçiden biriydi. Avlonyalı Ferit Paşa’yı ağırlamıştı. O dönemde imparatorluk mührünü elinde tutan bir kimse, yabancı bir devletin temsilcisinin çağrısına, ancak Abdülhamid’den izin almak koşuluyla, onun “irade”sini almak koşuluyla gidebilirdi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 22, 25.
Marki Guglielmo IMPERIALI (1858-1944) Francovilla prenslerinden parlak bir siyasetçi idi. 1904-1909/10 yılları arasında İstanbul’da İtalya Elçisi oldu. Tarabya’daki İtalya Elçiliği yazlığı döneminde yaptırılmıştı. Berlin, Paris, Washington, Brüksel, Sofya ve Belgrat’ta değişik görevlerde bulunduktan sonra İstanbul’a elçi tayin edildi. I. Dünya Savaşı döneminde, 1914-1918 yılları arasında İtalya’nın Londra Büyükelçisi oldu. İtalyan Dışişleri Bakanı Tittoni döneminde Arnavutluk ve Libya’da İtalyan Hükümeti’nin menfaatleri için yoğun çaba sarfetti. 1913’ten itibaren senatör olarak görev aldı.
Nazik bir diplomat, güzel kadınlara düşkün bir adamdı. Marki Malaspina di Carbonaro’nun yerini aldı. Tarabya’da çıktığı gezintiler sırasında Kalender’de durduğu arabasının içinde olsun, “Summer Palace” Oteli’nde (Compagnie des wagons-lits Orient Express’e bağlı, bugün artık olmayan otel) olsun sosyeteden tanıdığı bir hanıma rastladığı zaman, yanına gider, saygılarını sunardı... Yüzünü ideal ve esrarengiz bir örtüyle gizlemiş, kayıkla geçerken gördüğü Turhan Paşa’nın eşinin uzaktan uzağa hayranıydı. Onu öylesine çekici, büyüleyici buluyordu ki, ondan “İstinye Kraliçesi” olarak söz ediyordu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı İstanbul Yayınları, İstanbul 1990, sf. 40. 44
CONSTANS’ın Sirkeci Garı’nda karşılanışı. Moniteur Oriental, Ocak 1906. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Accueil de CONSTANS à la Gare de Sirkeci. Le Moniteur Oriental, janvier 1906, Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
Jean Antoine Ernest CONSTANS (1833-1913)
Baron Adolf Marschall von BIEBERSTEIN (1842-1912)
Hukuk profesörü idi. Fransa’da 1876-1892 yılları arasında muhtelif devlet görevlerinde bulundu ve bakan olarak görev aldı. 1899-1909 yılları arasında İstanbul’da Fransa Elçisi idi. Görevi sırasında Fransız şirketlerinin ve alacaklılarının haklarını yakından takip etti. Babıali’ye sözü geçen, güçlü karakterli bir diplomattı.
Almanya’da 1875-1890 yılları arasında aldığı muhtelif devlet görevlerinde Bismarck’ın karşıtıydı. 1890’da Bismarck’ın görevden alınmasında önemli rol oynadı ve sonraki hükümette Alman Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Alman İmparator II. Willhelm’in dış politik emellerine destek çıkmak için İstanbul’a gönderildi. 1897-1912 yılları arasında elçilik görevini üstlendi. Almanya ile Osmanlı Devleti arasındaki ekonomik bağları güçlendirdi. Bağdat Demiryolu’nun inşaasında kilit rol oynadı. 1912 yılında Londra’ya elçi olduktan kısa süre sonra vefat etti.
Bay Constans’ın yanına tayinim çıktığında yetmiş iki yaşında ve İstanbul’daki görevinin beşinci yılında idi. Dinç bir yaşlıydı ağırlaşmış vücudu ve göbeği ile. Sakalını kestiğinden beri, güzel kafa yapısı ve yüz hatları, açık renkli gözleri ve manalı bakışları ortaya çıkmıştı, aklanmış bıyığı ve ayrılmış kısa kesimli saçları vardı. Bu deneyimli politikacı, sivil giyimli yaşlı, emekliliğe yaklaşmış bir generali andırıyordu... Kendisine has esprisi vardı. Sempatik meridyonal “Toulousain” lehçesi, yavaş konuşma tarzı şakalarına çeşni katıyor ama bunlar parlak kelimeler yerine ironik ve muzip felsefi nüktelerden oluşuyordu. François Charles-Roux, Souvenirs Diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard Paris, 1956, sf. 116.
Willhelm II’nin bu uzun boylu elçisi, tarihe malolmuş ve burada anımsatılmasına gerek kalmayan pek büyük bir rol (boyuyla uygun) oynamıştır... Bieberstein Babıali’ye pek seyrek giderdi. Ancak pek önemli işler için; sadrazamı ve hariciye nazırını görmeye... Tevfik Paşa’nın kapı komşusu olduğundan, hem kendisiyle görüşmek, hem de yüce görevini yerine getirmek üzere, sık sık onun kapısını çalardı. Tüm sorunları çözmek amacıyla da genel olarak ‘Saray’a giderdi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 45.
Baron Heinrich Freiherr von CALICE (1831-1912) II. Abdülhamid döneminde en uzun süre elçilik yapan yabancı diplomat idi. Avusturya-Macaristan Elçisi olarak 1880-1906 yılları arasında İstanbul’da görev aldı. 1896 yılında altı süper gücün büyükelçiler konferansında yer almıştı.
Saygıdeğer bir ihtiyar olan Baron de Calice, Avusturya hükümdarı François Joseph’in Elçisi’ydi. İstanbul’da uzun süre kaldı ve Kordiplomatik duayeni oldu. Sultan Abdülhamid ona pek önem verirdi; İmparator Hazretleri’nin temsilcisi olarak pek önemli bir konumda bulunmasına karşın, sadeliği ve bir de elçiliğinde ataşe olan oğlu Franz’ı severdi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 50. 45
III. OSMANLI DEVLET ADAMLARI
1
2
3
1. Naum DUHANİ Paşa 2. Mehmet Nuri Bey 3. Gabriel NORADUNKYAN Efendi 4. Yusuf FRANKO Paşa 5. Nicola SKURIDES Efendi 6. İsmail CENANİ Bey 7. Andreas KOPASSIS Efendi 8. ADİL Bey 12. Habib MELHAME
7
6
8
5
12 11
4
10
9
Gabriel NORADUNKYAN Efendi (1852-1936) Kadıköy Saint Joseph Lisesi’nde okudu ve Paris Sorbonne’da Hukuk ve Siyaset Bilgisi öğrenimi gördü. 1875 yılında Mekteb-i Hukuk-i Şahane’de öğretmen olarak görev aldı. 1877’de TürkiyeRus Savaşı sırasında ve savaş sonrasında Osmanlı Hükümeti’ni temsil eden komisyonda delege idi. 1883’ten itibaren 29 yıl süreyle Osmanlı Dışişleri’nde hukuk danışmanlığı yaptı. II. Meşrutiyet sonrasında Ticaret Nazırı ve Dışişleri Nazırı oldu. 1908 yılında yeni kurulan Osmanlı Senatosu’nun üyelerindendi. 1936 yılında Paris’te vefat etti.
Gabriel Noradunkyan Efendi
İsmail CENANİ Bey
Kadri Paşa’nın oğlu idi. II. Meşrutiyet öncesi Osmanlı Hükümeti adına Reji Komiserliği yaptı. II. Meşrutiyet sonrasında Teşrifat-ı Umumiye Nazırlığı yaptı ve İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti İkinci Başkanı ve Türk Alman Cemiyeti Başkanı idi.
Habib MELHAME (1861-1924) Orman, Maden ve Ziraat Nazırı Selim Melhame Paşa ve Necip Melhame Paşa’nın kardeşiydi. Osmanlı Rejisi’nin muhtelif şubelerinde müdürlük yaptı. Kardeşleri Selim ve Necip Melhame aracılığıyla elde edilen imtiyaz işletmelerinde yabancı girişimcilerin Türk ortağı oldu. II. Meşrutiyet sonrasından ölümüne kadar İstanbul’da değişik devlet görevlerinde yer almaya devam etti.
ADİL Bey (1866-1924) 1909 yılında 2 ay Dahiliye Nazırı olarak görev aldıktan sonra, aynı yıldan 1913 yılına kadar Sadaret Müşteşârı olarak görevine devam etti. 1919 yılında 4 aylık süreliğine Dahiliye Nazırı ve aynı yıl Meclis-i Ayan üyesi oldu.
Andreas KOPASSIS (Copassi) Efendi (1856-1912) 1907-1912 yılları arasında Sisam (Samos) Adası’nın Beyi olarak ada yöneticisiydi. Yunanistan’ın 1832’de bağımsızlığını kazanmasından sonra Sisam Beyliği (Sisam Prensliği) adıyla adaya muhtariyet tanınmıştı. Unvanı taşıyan kişinin Osmanlı Rum kökenli olması gerekiyordu. 48
Mehmet NURİ Bey (1858-1908) Reşat adını alan ünlü Chateaneuf ailesinden Fransız bir öğretmenin oğlu idi. Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransa’da Yüksek Ziraat Mühendisi oldu. Dönüşünde Halkalı Ziraat Okulu’nda müdür olarak görev aldı, daha sonra Hariciye Başkatipliği’ne tayin edildi. Lahey Barış Konferansı’nda delegelik yaptı.
NAUM DUHANİ Paşa
NAUM DUHANİ Paşa (1851-1911)
Yusuf FRANKO Paşa (1855-1933)
Osmanlı Ordusu’nda Lübnan kökenli paşa idi. 1892-1902 yılları arasında Cebel-i Lübnan Mütesarrıfı olarak görev aldı. 1908’de kısa bir süre için Nafia Nazırı oldu. Sonradan Paris Elçiliği’ne tayini çıktı ve ölümüne dek, 1911 yılına kadar görevde kaldı. Yazar ve Turing Kulübü’nün Müdürü Said N. Duhani’nin babası idi.
İstanbul’da doğan Lübnan asıllı bir Osmanlı idi. Hariciye Nezareti’ne girdiğinde Lahey Konferansı’nda Osmanlı Devleti’ni temsil etti. Hariciye Nazırı’nın özel kalem müdürü iken vezir unvanı aldı ve paşa oldu. 1907 yılında Cebel-i Lübnan Mütesarrıfı görevine getirildi. 1918’de Posta ve Telgraf, 1919’da ise Hariciye Nazırı oldu.
(Opera Naum) Bu tiyatro, Halep kökenli ve Naum Paşa’nın amcası olan, kurucusu MihailNaum-Duhani’nin yönetimindeydi. Maestro Guatelli, 1848 yılından itibaren burada orkestra şefi idi, sonradan paşa rütbesine yükseltilmiş, II. Abdülhamid’in babası Sultan Abdülmecid’in mızıkasına müdür olmuştu. 1870 yılında Beyoğlu’nu altüst eden büyük yangın, tiyatroyu da yerle bir etmiş ve tiyatro bir daha yapılamamıştı. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 61.
Nicola SKURIDES Efendi Osmanlı Hariciye Nezareti’nde müdürlük yaptı.
Diplomatlara yakışır monoklu ile yaptığı yürüyüşlerde, uygun adımlar atar, Fransızca “Temps” gazetesindeki makaleleri yorumlardı. Usta bir briç oyuncusuydu ve bilgilendirici ve düzeyli sohbetleri olan bir kişiydi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 62.
Yusuf Bey, içinde eski Beyoğlu’nun tüm ileri gelen kişilerinin yer aldığı, karikatür başeseri denebilecek bir albüm bırakmıştır. Bu gencin boya kutusunun en zengin buluşlarından bir tanesi ‘Tophane Konferansı’ olmuştur ki bu konferansa katılanların tümü de albümde, en belirgin özellikleriyle ‘anında’ resmedilmişlerdir... İçinde Gabriel Efendi Noradungyan (papağan kılığıyla), Nişan Efendi Civanyan (Makak kılığında) ve Nikolaki Efendi Sgurides’in (Afrika Maymunu kılığında) hapsedildiği diplomatik kafese gelince, genç bir karikatürcü ve neşeli bir delikanlı olan Yusuf Bey, burada açık sözlü güldürü anlayışını alabildiğine dile getirme olanağı bulmuştu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 32.
IV. DUYUNU-U UMUMİYE İŞLETMESİ YÖNETİCİLERİ VE BANKERLER
2 1
7 1. Sir Adam Samuel James BLOCK 2. Baron Charles de TESTA 3. Osman HAMDİ Bey 4. Louis RAMBERT 6. PANGİRİS Bey 8. Pierre de VAUREAL 9. Arthur NIAS 10. Marki Alberto THEODOLI
4
5 6
9
3 8
10
Arthur NIAS
Pierre de VAUREAL
1913 yılına kadar Osmanlı Bankası alt kadrosunda çalıştı ve Genel Müdür P. Revoil’in yardımcılığına getirildi. 1913-1919 yılları arasında bankanın genel müdürü oldu. I. Dünya Savaşı sonrasında İngiliz vatandaşı olduğu için Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldı. Sanata meraklı idi, 1897 yılında Osmanlı Saray Ressamı Fausto Zonaro’nun Akaretler’deki evini ziyaret edip dört tablo satın almıştı.
Osmanlı İmparatorluğu Fenerleri Genel Müdürü ve aynı zamanda Fransızlara verilen Fener İmtiyaz Şirketi’nin Başkanı idi. Boş zamanını Cercle d’Orient Kulübü’ne ve spor faaliyetlerine ayırıyordu.
Pierre de VAUREAL
Salt Araştırma.
PANGİRİS Bey Osmanlı Bankası müdürlerinden olan Pangiris Bey, Sultan II. Abdülhamid’in mali müşaviri idi.
Baron Charles de TESTA (1840-1911) Alman Elçiliği’nde baş tercüman olarak hizmet verdi. Alman hükümeti onu emekliye ayırmadan önce Fas’a ortaelçi olarak tayin etti ancak Baron Charles de Testa orada uzun süre kalmayarak İstanbul’a dönmeyi tercih etti. Duyun-u Umumiye İşletmesi’nde alacaklı Alman portföy sahipleri adına komiser olarak görev aldı. Beyoğlu’nun tanınan ve sevilen bir simasıydı ve yakınları Osmanlı Bankası’nda çalışıyordu. Yazar olan babası Osmanlı ile Avrupa ilişkileri hakkında “Osmanlı Babıalisi” adında önemli ansiklopedik bir esere imza atmıştı.
Marki Alberto THEODOLI
Banca di Roma’dan gönderilerek İtalyan portföy alacaklılarını temsilen Duyun-u Umumiye İşletmesi’nde, 1905-1911 yılları arasında komiser olarak görev aldı. 1910 yılında Roma’da “L’Avvenire della Mesopotamia” (Mesopotamya’nın Geleceği) adlı kitabı yayınlanmıştı.
Osmanlı Duyun-u Umumiyesi’ndeki İtalyan taşıyıcıların temsilcisi ile yeni evlenmiş olan, şen şakrak, genç görünüşlü Markiz A. De Theodoli, Beyrut kökenli ve Mısır’da İskenderiye’ye yerleşmiş Suriyeli zengin Mösyö Sursock’un kızıdır. Tarabya’da da, Pera’da olduğu gibi, herkesin umutsuzca göz diktiği bir soyluluk unvanını ve bir kalbi ellerinden çaldığı levanten zengin genç kızları drahomasının ağırlığı ile eziyordu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 94.
Sir Adam Samuel James BLOCK (1865-1941) İngiliz. İngiltere Elçiliği’nde 1894-1903 yılları arasında baş tercümanlık yaptı. Görevini eski Selanik Başkonsolosu Lamb’e devrettikten sonra, 1903 yılında Duyunu-u Umumiye İşletmesi’nde İngiliz ve Hollanda portföy sahipleri adına komiser olarak görev aldı. 1907-1914 yıllarında İngiliz Ticaret Odası Başkanı idi.
İngiliz Elçilik Baş Tercümanı (dragoman) Sir Adam Block, Babıali ile elçiliği arasında kırılgan bir bağlantı oluştururdu. Onun çevirmenliğiyle olayları çözümlemek her zaman pek kolay değildi. Sonradan Duyun-u Umumiye’de İngiliz ve Hollanda portföy sahiplerinin temsilcisi oldu ve yerine eski Selanik Başkonsolosu Mr. Lamb getirildi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 37.
Osman HAMDİ Bey (1842-1910) 1860 yılında Paris’te hukuk öğrenimi gördü. O sırada Jean-Leon Gérome gibi bazı ünlü Fransız sanatçıların atölyesinde resim eğitimi aldı. 1881’de Müze-i Hümayun Müdürlüğü’ne atandı. Günümüzde adı “İstanbul Arkeoloji Müzesi” olan kurumu dünyanın sayılı müzeleri arasına getirdi. Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’nin (Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) de kurucusu idi. Türk resminde klasik figürlü oryantalist kompozisyonları ile tarihe geçen en ünlü Türk ressamlardandı. Ayrıca Duyun-u Umumiye İşletmesi’nde Osmanlı tahvil alacaklılarını temsil etti.
Doğuştan bir “enfant prodige” kabul edilen genç kız (Cervantes) arpı gerçekten de masallardaki peri gibi çalıyordu... Ders verdikleri arasında, İskender’e ait olduğu söylenen lahiti bulan kişi, Müze Müdürü ve Duyun-u Umumiye Danışmanı vs. birçok niteliği dolayısıyla geliri hayli yüksek Türk Ressamı Hamdi Bey’in kızı da vardı... Hamdi Bey’in, İstanbul’a uğrayan bütün önde gelen kişilerle tanışmak, onları evinde ağırlamak gibi bir merakı da vardı. Bir Fransız tiyatro sanatçısı ile evliydi, kibar ve samimi bir insandı. Kuruçeşme’deki konağında sürekli davetler veriyordu. Beni Hamdi Bey’e tanıtan Cervantes’ti. Kendisini yetenekli, kibar bir sanatçı, uzun yıllar kaldığı Paris’i çok iyi bilen biri olarak tanıdım.
Louis RAMBERT (1839-1919) İsviçreli avukat ve politikacı idi. Babıali ile demiryolları inşaatını görüşmek üzere 1891 yılında İstanbul’a geldi. 1897’de Osmanlı Maliye Denetim Komisyonu Üyeliği’ne getirildi. 1893-1900 yılları arasında Selanik-İstanbul, 1895 yılında ise İzmir-Kasaba arasındaki demiryolu şirketinde konsey üyesi olarak görev aldı ve başkanlık yaptı. 1897 yılında “Sociéte Ottoman d’Héraclée”nin yöneticisi oldu. Osmanlı Bankası’nda müdür olarak görev aldıktan sonra 1900 yılında Osmanlı Tütün Rejisi Genel Müdürlüğü’ne getirildi. İstanbul’dan hiç ayrılmadı, Cercle d’Orient Kulübü’nde bilardo oynardı.
Fausto Zonaro, “Abdülhamid’in Hükümdarlığı’nda Yirmi Yıl”, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008.
Osman Hamdi Bey’in İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde olan tabelası. Plaque d’Osman Hamdi Bey dans le musée archéologique d’Istanbul. 53
V. DİPLOMATLAR VE DOSTLARI
3
1
2
2. François Charles-ROUX 4. Victor de LACROIX 8. Auguste BOPPE 9. Cesar BONNET* 12. Edmond PABST *Tahmin ediliyor
5 7 4
6
10 9
11 12
8
Auguste BOPPE (1862-1921) Fransa Elçiliği Müsteşarı idi. Görevi Bapst’tan devraldı. Sanat sevdalısı olan bu diplomatın İstanbul’da, 1911 yılında Hachette – Paris tarafından “Les Peintres du Bosphore du 18. Siecle” adlı önemli kitabı yayınlandı. Osmanlı tarihi meraklısı ve araştırmacısı idi. 1905 yılında Yvonne Prévost ile İstanbul’da evlendi. İstanbul’dan sonra Belgrad ve Pekin’de ortaelçi, Kudüs’te konsolos olarak görev aldı. Auguste Boppe İstanbul’da resmi bir törende. Auguste Boppe dans une cérémonie officielle à Istanbul.
Boppe’nin “18. Yüzyılda Boğaz Ressamları” kitabının kapağı. Couverture du livre Les peintres du Bosphore au 18ème siècle de Boppe.
Türköri (Turquerie) merakını bana aşılayan sefaretimiz danışmanı Auguste Boppe’nin biriktirdiği tuval tablolardaki ‘mamamouchis’ (Moliére’in Sultan anlamına gelen muzip sözcüğü) ve haremdeki cariyeler konulu betimlemeleri hayalimde canlandırmak isterdim. Bu derin bilgili ve sanat meraklısı diplomat, bir zamanlar sanatçılarımız tarafından betimlenmiş Türk yaşamını konu alan yağlıboya, desen, guaj ve gravürleri Türkiye’ye getirerek Pera ve Tarabya’daki salonlarının duvarlarına asmaktan zevk alıyordu. François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, sf. 134.
Cesar BONNET Avukat idi. Ticari davalarda avukatlık ve danışmanlık yapıyordu. Müşterileri İstanbul’da yaşayan Fransız iş adamları idi. Tünel Pasajı No:14’te oturuyordu. Boppe’nin Goulkevitch’e ithaflı kitabı, E. Makzume Kol. Livre de Boppe dédicacé à Goulkevitch, Collection d’ E. Makzume.
Edmond PABST (1858-1934) Fransa Elçiliği Müsteşarı idi. Paris’teki ünlü bir kuyumcu ailenin oğluydu. İstanbullu Fransız ailelerden Baron Evain Pavé de Vendeuvre’ün kızı Gabrielle ile 1907 yılında Paris’te evlendi. Protokole düşkün bir salon adamıydı ve Babıali ile ilişkilerde başarılı sayılırdı. Türkiye’den ayrıldıktan sonra muhtelif ülkelerde ortaelçi olarak görev aldı. 1918 yılında Japonya’ya elçi oldu. 56
François Charles-ROUX (1879-1961) Fransız Elçiliği’nde diplomatik kuryeyi denetlemeden sorumlu sekreter idi. Önce Saint Petersburg’ta (1902-1904), Paris’te (1904), İstanbul’da (1905-1907) sonra Kahire’de (1907-1912), Londra (1912-1914) ve Roma’da görev aldı. 1932 yılında Vatikan’da Fransa Elçisi oldu. Diplomatik kariyerindeki anıları “Souvenir Diplomatiques d’un âge Révolu” adlı kitabında 1956 yılında yayınlandı. Aynı yıl Mısır Lideri Naser Süveyş Kanalı’nı millileştirdikten sonra şirket yönetimi bir süre Paris’te kaldı ve başkanı François Charles-Roux idi. Saint Benoit Lisesi ile ilgili:
Osmanlı Ortadoğusu’na yayılan eğitim misyonerlerimizin oradaki halka sayısız ve paha biçilmez faydaları dokunuyordu. Türkiye’ye yerleşimleri, nisbeten yakın tarihlerde olmuştu. Bunun haricinde İstanbul’da iki kurumun geçmişi daha eskiye, Fransız Kraliyet rejimine dayanıyordu: Lazaristler’in “Saint Benoit” ve Capucinler’in “Saint-Louis” isimli eğitim kurumları. Diğer kurumların kuruluş tarihleri II. Ampir ama özellikle III. Cumhuriyet Dönemi’nde idi. François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu- Quand Istanbul s’appelait Constantinople 1905-1907, Arthème Fayard, Paris 1956, sf. 154.
Büyükelçi, Tarihçi ve Amatör oryantalist Charles-Roux’un Türkiye’yi keşfi, François Charles-Roux’un hayatına büyük değişiklik kazandırdı. Kendisinden yaşça büyük, daha kıdemli bir diplomat olan Augustin Boppe kendisine Doğu’nun kapılarını açtı. Boppe bir Türkiye uzmanı idi, diplomatik kariyerine İstanbul’da başladı ve buraya üç defa daha, önemli mevkilere gelerek geri döndü. İstanbul halkını, Türkiye’ye Boğaz kıyılarına gelip burayı keşfeden “Türk ressamları”nı ve “Türköri”yi kimse Boppe kadar iyi bilmiyordu. Ressamların önemli kısmı unutulmaya yüz tutmuştu. 1903 yılından itibaren Boppe, bu sanatçılar hakkında araştırmalar yaparak, on yıl sonra sanat uzmanları için temel kaynak oluşturan “18. Yüzyılda Boğaz Ressamları” adlı kitabını yayınladı. Boppe ve Charles-Roux’un, İstanbul Fransız Büyükelçiliği’nde, beraber geçirdikleri yıllarda aralarında üstat ile çırak ilişkisi oldu. Bunun sayesinde François Charles-Roux koleksiyoner oldu… Edmond Charles-Roux, de l’Académie Goncourt, Catalogue Vente Adler Tajan Paris, 1994.
Roux 1956’da Süveyş Kanalı Şirketi Başkanı iken. Roux, président de la Compagnie du Canal de Suez en 1956.
François Charles-Roux’un 1956 tarihli kitabı. Livre de François Charles-Roux datant de 1956.
François Charles-Roux’un adını alan Fransız yolcu ve yük gemisi. Bateau de passagers et de transport français, baptisé Le François Charles-Roux. 57
VI. CERCLE D’ORIENT’DA DİNLENME VE YEMEK VAKTİ
1
3
2
11
10
12
8. Mehmet Galip PAŞA
5
4
7 8 6
9
14 19 18
15
13
16
17
20
Galip Paşa, İtalyan Sefareti’nde akşam yemeğinde. Moniteur Oriental, Ocak 1906. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Galip Pacha lors d’un repas à l’ambassade d’Italie. Moniteur Oriental, janvier 1906. Libraire d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
Mehmet GALİP Paşa (1861-?) 1861 yılında İstanbul’da doğdu. Fransızca eğitimi aldı. 1900 yılında Hariciye Teşrifatçılığı’na tayin oldu. 1906 yılında Divan-ı Hümayun tercümanlığıyla Teşrifat-ı Umumiye Nezareti’ne tayin edildi. 1907 yılında vezir oldu ve paşa unvanına erişti.
“Beyoğlu’nun adı Pera iken” kitabının yazarı Said N. Duhani’nin Fransa’daki akrabasına gönderdiği mektubun zarfı. E. Makzume Kol. Enveloppe envoyée par l’écrivain du livre intitulé Lorsque Beyoğlu s’appelait Pera de Said N. Duhani, à l’un de ses proches en France. Collection d’ E. Makzume.
Hassan Albümü ile ilgili:
Fransa Elçiliği’nin iki karakol gemisinde eski dostlarımız; yüksek topukları üstüne tünemiş Pierre Loti ile Hristiyan okullarındaki papazları andıran sakalıyla Claude Farrère bulunuyordu. Bunların yanında anılması gereken bir başka deniz subayı daha vardı ki, yanılmıyorsam Guirois idi. Değerli bir karikatürcü olan bu adam, “Hassan’ın Albümü” diye bir albüm yayınlamıştı. Bu albümde Beyoğlu sosyetesinin tümü, pek yerinde bir güldürü kalemiyle dile getiriliyordu. Özellikle Selim Melhame Paşa ve Nuri Bey (Chateauneuf) şaşılacak derecede benzetilmişti. İsveç Elçiliği’ne komşu olan “Weiss Kitabevi” bu gemici ressamın pek zevkli ve iğneleyici biçimde çizdiği kişilerle dolup taşıyordu... Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 31. Sosyete Davetleri:
Osmanlı Bankası Genel Müdürü Gaston Auboyneau ve yerini alan Jules Déffés’in; bankerler Zarifi ve Eugenides’in, Sarraf Vasilyadis’in, zengin Ermeni Agopyan’ın, Caporaller, Vendeuvreler, Veerler, Back de Suranyler gibi yabancı kolonilerin ileri gelenlerinin ve daha birçok gözde ve gözde olmayan levantenlerin verdikleri davetler, sosyete haberleri peşindeki gazetecilere yeni yeni “konular” sağlıyordu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 61.
VII. CERCLE D’ORIENT’DA KAĞIT OYUNLARI
4
3
2 1
1. Pasteur SUHLE 2. John HADJOPOULO 3. Baron Leon OSTROROG 4. Georges Pericles ZARIFI 5. Atanassiadou NICOLOPOULOS 6. Eustache EUGENIDES 9. Edmond BLACQUE Paşa 10. Leonidas ZARİFİ 12. Armand POTIN 13. Alexandre MAVROYENI Bey 14. Joseph Etienne CAPORAL 15. René BAUDOUY 17. GRAZIANI Efendi 18. Gilbert CHRISTY* *Tahmin ediliyor
10
12 11
9 8 7
6 5
17
13
14
15
16
18
Leonidas ZARİFİ (1840-1923)
Leonidas Zarifi kızı Eleni ile Bebek’te. Leonidas Zarifi avec sa fille Eleni à Bebek.
Babası ünlü Banker George Zarifi’nin İstanbul’da mezar anıtının gravürü. E. Makzume Kol. Gravure du mausolée à Istanbul de George Zarifi, banquier célèbre et père de Leonidas. Collection d’ E. Makzume
Ünlü Banker George Zarifi’nin (1810-1884) oğlu idi. İstanbul ile şubesi bulunduğu Marsilya arasında çalışıyordu. Ölümüne kadar Zarifi-Eugenidi Bankerlik Şirketi’ni yönetti. Emlak yatırımlarına ağırlık verdi. Büyükada’daki yetimler yurdunun sahibi idi. Ailesiyle kışın Tepebaşı No: 23’te, yazın ise Tarabya’daki köşklerinde otururdu.
İyiliksever ve eli açık biri olarak tanınan Mösyö Z... (Leon Zarifi) her zaman cömert davranmazdı, en azından sık sık gittiği Paris şehrinde... Fransa’yı çok iyi biliyordu. Çünkü çalıştığı kurumun Marsilya’da önemli bir bürosu vardı. Bu şube, III. Cumhuriyet’e bir de başbakan vermiş bulunuyordu: Mösyö Maurice Rouvier. Kendisi 1905 yılında hem hükümet başkanlığı, hem maliye bakanlığı yapmıştır. Bu gerçek, bana bizzat Mösyö Z... tarafından doğrulanmıştı. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 97.
GRAZIANI Efendi Osmanlı Hükümeti’nde görevli memur idi.
Graziani Efendi, Babıali’nin hizmetindeki İtalyanlar’dandı. Kumara aşırı düşkünlüğü vardı. Ayağında bembeyaz tozluklarıyla, yakasına iliştirdiği mevsim çiçekleriyle, Boğaz kıyılarını arşınlardı. Bu yunus balığı görünüşlü adamı, tüm sosyete kadınları el üstünde tutardı. Çalışkan, son derece nazik bir memurdu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 96.
Joseph Etienne CAPORAL Türkiye’ye yerleşmiş eski Fransız levanten bir ailenin çoçuğuydu. 1866 yılında İzmir’de doğdu. Osmanlı Bankası’nda çalıştı. 1883-1926 yılları arasında Osmanlı Bankası’na bağlı Aydın Demiryolları Şirketi’nde görev aldı.
Alexandre MAVROYENI Bey (1848-1929) Ayan Meclisi üyesi Spiridon Mavroyeni (1817-1902) Paşa’nın oğlu olan Alexandre Mavroyeni, Sultan II. Abdülhamid’in birinci doktoru, sertabibi idi. 1887-1896 yılları arasında Washington’da Osmanlı Devleti’nin dördüncü elçisi oldu. 1902-1904’te Sisam Beyi, 1908’de Ayan Meclisi üyesi oldu ve 1911-1912 yıllarında Viyana Elçiliği yaptı. 64
Edmond BLACQUE (BLAK) Paşa (1867-1951) Beyoğlu Belediye Başkanlığı yapan Edward Blacque’ın (Blak) (1824-1895) büyük oğlu idi. Berlin yakınındaki Gross-Lichterfeld Askeri Okulu’nda öğrenim gördü. 1890-1892 yılları arasında Alman Harp Akademisi’ne devam etti ve yüzbaşı olarak İstanbul’da Osmanlı Ordusu’nda görev aldı. 1907 yılında yardımcı askeri ataşe olana kadar Pera sosyetesinin gözde bekarlarından biri olarak yaşamını sürdürdü. Fransız kökenli olmasına rağmen, Edmond Osmanlı/Alman karışımı kültürel bir yapıya sahipti. Daha sonra Bükreş’te askeri ataşe olarak başarılı bir süreç geçirdikten sonra, 1912 yılında Londra’ya tayini çıktı ve rütbesi paşalığa yükseltildi.
16 Ağustos 1904 yılında Boğaz’da Fransız Elçiliği’nin koruma gemisi Vautour’un komutanı Pierre Loti, bayrak çekmiş olarak sandalıyla giderken, içinde Edmond Blak, Fransız Banker A. Lorando, İspanyol ve Yunan Elçilik Müsteşarları bulunan bir çatanaya rastladı. Loti dostu Blak’ı öncelikle selamladı, yanındakiler de selam verdiler. Çatananın bahriyelileri de selamı karşıladılar, ama Blak’ın dışındakiler kıpırdamadılar. Ertesi gün Loti, Blak’ı bulup bu hakaret sebebiyle (Fransız bayraklı diplomatik kayıkta iki diplomat ve banker tarafından selam verilmediği için) diğer üç kişiye düello çağrısını ulaştırdı. Olay bir taraftan Blak’ın çabalarıyla tarafların özür dilemesi, diğer yandan Sultan’ın bir mabeyincisi ve yaverini göndererek aracılık yapmasıyla kapatıldı. Bu olay Edmond Blak’ın diplomasi kurallarını bilen ve sayılan biri olduğunu gösteriyor. Orhan Koloğlu, “Osmanlı Basının Doğuşu ve Blak Bey Alesi”, Müteferrika Yayınları, İstanbul 1998, sf. 89. Babası, Edward Blak Bey (1824-1895) hakkında:
Sonradan Beyoğlu Belediyesi 6. Daire Başkanlığı’na getirilen Blak Bey Pera’yı güzelleştirdi. Tepebaşı Bahçesi’ni yarattı ve şehircilik açısından başka yenilikler getirdi. Beyoğlu’nu Türkçe ve Fransızca dillerinde yeşil zemin üzerine beyaz harflerle, sokak levhalarıyla donattı. Belediye konağı onun döneminde Mimar Barborini tarafından yapıldı. Beyoğlu tiyatrolarından sorumluydu. O zamanki Odeon Tiyatrosu zayıf olduğu için, tiyatroya sütun ve putreller yerleştirdi, sonra burada Peralılar Sarah Bernhardt’ı izleyebildi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı İstanbul Kütüphanesi Yayınları, İstanbul 1990, sf. 89.
Georges Pericles ZARIFI (1871-1910) Banker Leon Zarifi’nin amcası Pericles Georges Zarifi’nin oğlu idi.
Pasteur SUHLE Alman Elçiliği’ne bağlı rahip idi.
Armand POTIN Yunan Elçiliği Başkatibi idi.
Gilbert CHRISTY Tüccar ve Galata’daki C. Laughton&Co.’da yönetici idi.
John (Jean) HADJOPOULO Büyükada Belediye Başkanı idi. Yorgancılar Sk. No:69’da adını taşıyan nalburiye dükkânı vardı. Yakınlarından Georges D. Hadjopoulo Galata’daki Agopyan Han’da komisyoner idi. Aile fertlerinden Osmanlı Bankası’nda çalışanlar vardı ve çoğunun Osmanlı Bankası’nda hesapları mevcuttu. 65
Eustache EUGENIDES (1842-1914) Tanınmış Rum banker ve iş adamı idi. İstanbul’daki Rum kurumlara desteği ile tanınıyordu. Leon Zarifi ile ortak bir banker şirketi vardı. 1905 yılında oğlu Etienne, Leon Zarifi’nin kızı Hélene ile evlendi. Cercle d’Orient Kulübü’nün müdavimlerinden ve briç oyuncusu idi.
Yunanlı sarraf E... (Eugenides)’in bir hevesi vardı. Yeniköy’deki güzel konutunda yabancı elçileri, onurlarına verdiği pek görkemli toplantılara çağırmaya bayılıyordu. Az çok doğru sayılabilecek bir Fransızca konuşan bu kişi, ünlü konuklarını, Rumca-Fransızca-Peraca (?) dil uyarlamalarıyla pek eğlendirirdi. Anlatıldığına göre bir gün; bizim sarrafa öğle yemeğine çağrılan İngiltere Elçisi, ev sahibinden şu öneriyi almış: “Ekselans şu pepondan tatmanızı öneririm.” Saygıdeğer Sir Nicholas O’Connor bu günlük dilin tek sözcüğünü anlayamamış, ancak önüne getirilen bir dilim kokulu kavunu görünce işin içyüzünü öğrenebilmiş. Bizim Krezüs kadar zengin ev sahibi, kavun demek istermiş meğer (Yunanca peponi), ancak sözcüğün sonundaki (i) harfini kaldırıp pepon yaparak kendince Yunanca sözcüğü Fransızlaştırmaya çalışmış. Bu ... sarrafın sadece kullandığı sözcükler bile, en asık suratlı insanları güldürebilecek nitelikte bir ‘güldürü öyküleri’ kitapçığını doldurmaya yeter nitelikteydi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 98-99.
Baron Leon OSTROROG (1867-1932) Polonya doğumlu idi. Paris Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’nden de diploma aldı. 1898-1914 tarihleri arasında Osmanlı Hükümeti’nde hukuk danışmanlığı yaptı ve Osmanlı hukuk reformunda bir öncü idi. Daha sonra İstanbul’da Armstrong Şirketi’nde müdür olarak görev aldı. Karikatürün yapıldığı yıllarda Voyvoda Sokak No:42, Galata’da oturuyordu, daha sonra Kandilli’deki yalısına geçti. Ostrorog’un eşi Kontes Ostrorog’un misafiri “Pierre Loti” hakkında yazdığı kitap. Livre écrit sur Pierre Loti par l’invité(e) de la comtesse Ostrorog, épouse d’Ostrorog.
Kont Ostrorog. Rahmi M. Koç Vakfı Kol. Comte Ostrorog. Collection Rahmi M. Koç Vakfı Kol.
Kontes Ostrorog. Rahmi M. Koç Vakfı Kol. Comtes Ostrorog. Rahmi M. Koç Vakfı Kol.
15 Ağustos - 22 Ekim 1910 tarihleri arasında Pierre Loti İstanbul’a altıncı defa gelir. Kont Ostrorog’un daveti üzerine ilk günlerini Boğaz’ın Anadolu Yakası’nda, Kandilli’de onun yalısında geçirir. Putreller üzerine oturtulmuş ahşap yalının, denize uzanan mermer iskelesinin sonundaki parapete yaslanarak hayallere dalan Loti, Ostroroglar’ın teknesi ile sevdiği gezi alanlarına gidebiliyor, Beykoz’da nargile içiyor, aynı yakanın Tatlı Suları’nda, basamaklı çim alanları geziyordu.... Christian Genet - Daniel Hervé, Pierre Loti – l’Enchanteur, Editions La Caillerie Gémozac, 1988.
Loti Ostrorog Yalısı’nın rıhtımında hayallere dalıyor...
Loti, rêvant au bord de l’eau, près du manoir Ostrorog...
67
VIII. OSMANLI PAŞALARI VE HÜKÜMET ERKANI
4
2
3
1
11
10
1. Necmeddin MOLLA Kocataş 2. Avlonyalı Mehmet FERİD Paşa 3. İZZET HOLO Paşa 4. Necip MELHAME Paşa 5. Salih MÜNİR Paşa 6. Reşat FUAT Bey 7. Aristarki Stavraki LOGOFET Bey 8. İzzet FUAT Paşa 9. Damad MEHMET FERİT Paşa 10. Arnavut TURHAN Paşa 11. Selim MELHAME Paşa
5
6
7
11
8
9
İzzet FUAT Paşa (1860-1925) Keçecizade ailesindendir. Yüksek tahsilini asker olarak Fransa’da tamamladıktan sonra, İstanbul’da Saray’da yaver, atlardan sorumlu mirahur oldu. Daha sonra Madrid Elçiliği dâhil olmak üzere değişik askeri görevlerde bulundu. Kaybedilen 1877-1878 Rus Harbi ile ilgili yazdığı “Les Occasions Perdues” (Kaybedilen Fırsatlar) adlı kitabı Paris’te yayınlandı. Hoş sohbet, frankofon olan Fuat Paşa, Cercle d’Orient Kulübü’nün müdavimlerindendi. Büyük oğlu Muhammet Ali el-Abid, 1922 yılında Suriye’de Maliye Bakanı, 1932-1936 yılları arasında da Suriye Devlet Başkanı oldu.
Aristarki Stavraki LOGOFET Bey (1838-1920) 1877’den itibaren Meclis-i Ayan üyesi oldu.
Avlonyalı Mehmet FERİD Paşa
1908’de İzzet Holo Paşa’nın parayla kaçtığını iddia eden karikatürize edilmiş bir kartpostal. Carte postale qui caricature Izzet Holo Pacha prétendant qu’il s’est enfui avec de l’argent en 1908.
İZZET HOLO Paşa (1852-1924) Suriye asıllı idi, Şam’da doğdu. “Arap İzzet” lakaplı Osmanlı Devlet adamı olarak tanınırdı. 1890’lı yıllarda Saray’a girdi ve Mabeyn-i Hümayun ikinci sekreteri ve hafiye örgütünün yöneticilerinden oldu. Abdülhamid’e yakın olan ve vezir unvanı alan İzzet Paşa önemli görevlerde yer aldı ve başarılı oldu. 1908 yılında II. Meşrutiyet ilanıyla yolsuzluktan suçlanarak yurt dışına kaçtı. 1924 yılında Kahire’de öldü.
Avlonyalı Mehmet FERİD Paşa (1851-1914) Arnavut asıllı Osmanlı devlet adamı idi. II. Abdülhamid Dönemi’nde 1898-1902 yılları arasında Konya Valisi olarak görev yapmıştı, buraya büyük hizmetleri dokunmuştu. 1903 ile 1908 yıllarında, II. Meşrutiyet öncesinin son sadrazamı idi.
Salih MÜNİR Paşa (1857-1939) II. Abdülhamid’in yakın dostu olan bir devlet adamı idi. Şair ve Besteci Mahmud Celaleddin Paşa’nın oğluydu. Genç yaşta devlet hizmetine girerek hızla yükseldi. 1891-1897 yılları arasında Bursa Valisi oldu. Daha sonra II. Abdülhamid tarafından Paris Elçisi tayin edildi. Brüksel ve Bern Elçilikleri de kendisine bağlıydı. II. Meşrutiyet’in ilanıyla devlet hizmetinden uzaklaştırıldı. Türk Tarih Kurumu Yayınları- İstanbul 2015. Editions de l’Institution de l’histoire turque – Istanbul 2015.
Necip MELHAME Paşa (1863-1927) Lübnan’dan İstanbul’a yerleşen, Melhame ailesinin en genç ferdi idi. Babıali’nin yurt içi ve yurt dışı görevlendirmelerinde yer aldı. Sultan II. Abdülhamid’in hafiye teşkilatının önemli ismi idi. Makedonya ve Bulgaristan’daki sorunları çözümlemek için Sultan Abdülhamid tarafından yurt dışı misyonlara gönderildi. II. Meşrutiyet’ten sonra, Enver Paşa’nın danışmanlığını da yaptı.
Selim MELHAME Paşa (1851-1937) 1893’te kurulan Orman, Maden ve Ziraat Bakanı idi. Melhame kardeşlerin en büyüğü ve İstanbul’a ilk geleni oldu. Bakan olmadan önce, Duyun-u Umumiye İşletmesi’nde Osmanlı Hükümeti’ni temsilen uzun yıllar Selim Melhame Paşa Necip Melhame Paşa müdürlük yaptı. Maden ve ziraatı bakan olarak görev aldığı sırada geliştirdi. Sultan II. Abdülhamid’in dış özel ve gizli misyonlarda görevlendirdiği ve güvendiği bir paşası idi. 1908 yılında, II. Meşrutiyet ilanından sonra, yolsuzluk suçlamalarından dolayı İtalya’ya yerleşti.
1940’lı yıllarda Halkevi olarak kullanılan bina, Selim Paşa’nın konağı idi. Kardeşi Necip Paşa’nınki ise bu konağın bulunduğu sokaktan, Salı Pazarı’na inen sokakla birleşen cadde üzerinde idi. Abdülhamid rejiminde iki kardeşin rolü çok büyüktü, Abdülhamid tarafından önemli misyonlarda görevlendiriliyorlardı. Sadrazam ve diğer bakanlara karşı bir nevi, rekabet yaratıyorlardı. Said N. Duhani, Vieilles Gens-Vieilles Demeures, T.A.C.T Yayınları, İstanbul, 1947, sf. 130.
Arnavut TURHAN Paşa (1839-1927) Osmanlı Devleti diplomatı ve devlet adamı idi. 1877-1880 yılları arasında Roma’da, 1886-1894 yılları arasında Madrid’te elçi olarak görev aldı. 1894 yılında Girit Valisi oldu. 1895’te kısa bir süre Hariciye Nazırı olduktan sonra tekrar Girit Valiliği’ne döndü. 1904-1908 yılları arasında Evkaf Nazırı olarak görev aldı. II. Meşrutiyet sonrasında Şura-yı Devlet Reisi oldu. 1908-1914 yılları arasında St. Petersburg’da elçilik yaptı. 1914’te ülkesi Arnavutluk’a gittikten sonra dönem dönem başbakan oldu. 1927 yılında sürgüne gönderildiği Fransa’da öldü.
Elçiliğimiz eşlerinin davetlerde karşılaştıkları tek Türk bayan, hoş görünüşlü, Arnavut asıllı, önce Evkaf Bakanı sonra Sadrazam olan Turhan Paşa’nın eşi idi. Şık giyimli Madam Turhan Paşa’yı, ara sıra, yüzü beyaz ve şeffaf bir yaşmakla örtülü haliyle Boğaz’da kayıkla geçerken görüyorduk. François Charles-Roux, Souvenirs Diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, sf. 161.
Reşat FUAT Bey (1861-1921) Keçecizade ailesinden olan Reşat Fuat Bey, İzzet Fuat Paşa’nın kardeşi idi. Galatasaray Lisesi’nde okudu. 1880 yılında Paris Elçiliği’ne ataşe oldu. 1882’de Roma Elçiliği’nde, 1883’te Viyana Elçiliği’nde 2. Sekreter olarak görev aldı. 1887 yılından itibaren yirmi yıl boyunca Şura-yı Devlet üyeliği yaptı. II. Meşrutiyet’ten sonra 1909 yılında emekli oldu. Sosyete adamıydı.
Keçecizade Fuat Bey’in Loti’ye ünlü Mevlevi tarikatını ve sema gösterisini (dönen dervişleri) anlatırken, Loti’nin ateşli coşkusunu ve kendinden geçmesini hiçbir zaman unutamayacağım. Günün birinde Loti’ye atalarımdan Celalettin Rumi’nin üstadı, Konyalı Şems-i Tebrizi’nin bir dörtlüsünü tercüme ettiğimde ifadesiz yüz maskeli Loti neredeyse gözyaşlarına büründü: Siz ki Tanrı’yı arıyorsunuz, istiyorsunuz/ Çırpınmayın, uzağa gitmeyin/Tanrı içinizdedir. Ruhunuzun aynasının tozunu siliniz/ Böylece ilahi güzelliğin yüzünü göreceksiniz. Bunu duyan Loti “İşte saf ve basit din, benim dinim” diye haykırdı. Reşit Saffet Atabinen, Lest Turcs Occidentaux et La Méditterannée, T.A.C.T, İstanbul 1956.
Damad MEHMET FERİT Paşa (1853-1923) Osmanlı diplomatı ve devlet adamı idi. Paris, Berlin, St. Petersburg ve Londra Elçilikleri’nde katip olarak görev aldı. 1885 yılında Sultan Abdülmecid’in kızı Mediha Sultan ile evlendi. 1888’de vezir rütbesine yükselerek paşa ünvanı aldı. Son Sultan Vahdettin saltanatında bir yıl sadrazam oldu. Mustafa Kemal Paşa’nın ulusal kurtuluş hareketine muhalefetinden dolayı adı “yüzellilikler” listesine girdi ve 1922 yılında yurt dışına kaçtı.
Necmeddin MOLLA Kocataş (1875-1949) Osmanlı Devleti Adliye Nazırı ve TBMM Kastamonu Milletvekili idi. Adliye Nazırı olmadan önce devletin hukuk kurumlarında görev almıştı. Bağdat’ta valilik ve Şura-yı Devlet Reisliği görevlerinde de bulunan önemli bir Osmanlı devlet adamıydı. Bugün Cumhurbaşkanı yerleşkesi olan Hüber Köşkü ile ilgili:
Osmanlı Ordusu’na silah satan Krupp ve Mauser firmaları temsilcisi Mösyö Augustus Hüber’in köşkü, güçlü Alman Elçiliği’nin yazlığından çok daha lükstü. Evde Zonaro’dan aldıkları tabloları da sergiliyorlardı. Eşi Madam Hüber, Tarabya sahilinde yaptığı yürüyüşlerde zerafeti ile tüm rekorları kırıyordu. Almanya sefareti yazlığı ile Kalender Sarayı arasında olan bu köşkü Necmeddin Molla satın almış, daha sonra Türk milliyetçiliği ile ün salan Mısır Prensesi Kadriye’ye satmıştı. Hanedanın tüm üyelerini Nil Nehri kıyılarında toplamak isteyen Kral Fuat’ın saltanatı döneminde, Prenses Kadriye Mısır’a dönerken mülkünü ‘Notre Dame de Sion’ rahibelerine bağışladı. 1985 yılında köşk Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından millileştirildi. Köşk ve üstündeki yerleşke tadilat gördükten sonra Cumhurbaşkanlığı Konutu ve Çalışma Ofisi olarak kullanılmaya başladı. Said N. Duhani, Vieilles Gens-Vieilles Demeures, T.A.C.T Yayınları, İstanbul, 1947.
Cemil Cem (1882-1950), “İzzet Fuat Paşa” Byzance Dergisi, 1908. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul.
Cemil Cem (1882-1950), revue Byzance “Izzet Fuat Paşa”, 1908. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
IX. ELÇİLER VE DİPLOMAT GRUBU
3
1
4 2
1. Giacomo DE MARTINO 3. Mirza RIZA HAN 4. BOSHMANN* 5. Dmitry Louis Graaf van BALANDT* 6. SVETCHINE 7. Dimitri de NELIDOV 8. Edmond PABST 9. Kont Guillaume d’ARSCHOTSCHOENHOVEN *Tahmin ediliyor
5
7 8 6 9
Giacomo DE MARTINO
Giacomo DE MARTINO (1868-1957) 1985 yılında İstanbul’a 2. Sekreter olarak geldikten bir süre sonra Kahire’ye gitti. 1904 yılında İstanbul’a konsolos olarak geri döndü. Osmanlı İmparatorluğu’nu çok iyi tanıyan ve önemli görevlerde bulunan İtalyan bir diplomattı. 1923 yılından 1932 yılına kadar İtalya’nın Washington Büyükelçiliği’ni yaptı.
Dimitri de NELIDOV Rus Elçiliği’nde sekreter idi. Babası Aleksandr Nelidov İstanbul’da uzun yıllar Rus elçisi olarak görev almıştı.
(Rusya Elçisi) Mösyo Nelidov’un oğlu daha sonra İstanbul’a elçilik katibi olarak atandı. Burada, tanınmış bankerin kızı Matmazel Mavrokordato ile evlendi. Bay Mavrokordato kapitülasyonlara tanınan ayrıcalıklar sayesinde daha iyi ve güvenilir biçimde korunabilmek amacıyla Rus uyruğuna geçmişti. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 24.
Kont Guillaume d’ARSCHOT-SCHOENHOVEN (1967-1935) Belçika Konsolosluğu’na, Elçi Danışmanı Kont F. Van Den Steen de Jehay’ın yerine geldi.
Bu kişinin evlenmiş olduğu Ermeni-Türk-Mısır kökenli Matmazel Nubar (Eva Nuber Zarouki), şehrimiz Karakahyası Abraham Paşa’ya akraba oluyordu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 56.
SWETCHINE Rus Elçiliği müsteşarı idi. 1903 yılında Paris’te 1. Sekreter iken İstanbul’a tayin edildi. 1905 yılında Mecidi Nişanı ile taltif edildi. Daha sonra Rus İmparatoru yaveri oldu.
Rusya Elçiliği’nin Danışmanı Mösyö Swetchine, boyu şu kadarcık bir adam, oldukça yüzsüzdü... Zaten kafasının alın kesimi epeyce açılmıştı ve dökülmekte olan saç şeklini tamamlayan ‘perçemcik’ sayesinde hava değişikliklerinden etkilenmiyordu... Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990.
Dmitry Louis Graaf van BALANDT Hollanda Ortaelçisi idi. 76
Kont Guillaume d’ARSCHOTSCHOENHOVEN
Mirza RIZA Han’ın 1903 tarihli Lahey Konferansı için hazırladığı kitabın 1907 imzalı iç kapağı. E. Makzume Kol. Couverture interne du livre préparé pour la conférence Lahey de 1903 de Mira RIZA Han, signé en 1907. Collection d’ E. Makzume.
Mirza RIZA Han (1846-1939) Arfa Prensi, İranlı diplomat, asker ve “Danish” lakaplı yazar idi. İstanbul İran Ortaelçisi olarak görev yaptı. Birçok diplomatik görevden sonra 1900 yılında İstanbul’a geldi ve 10 yıl görev yaptı. 1899 yılında Lahey Barış Konferansı’na katıldı. 1910 yılında Monaco’ya yerleşti ve kendisine Villa Danishgah ismini verdiği bir villa inşa ettirdi. 1912-1914 yılları arasında ülkesinde Adalet ve Eğitim Bakanı olarak görev aldı. Fransız literatürü yazarları ile dostluklar kurdu. Bunlardan biri, İstanbul’da tanıdığı ve Rochefort’da evini ziyaret ettiği Pierre Loti idi.
Loti, 8-28 Mart 1910 tarihlerinde Hendaye’da yaklaşık bir ay kaldıktan sonra şehri Rochefort’a dönüyor. 5 Nisan’da beklediği önemli misafiri, İstanbul’un eski İran Ortaelçisi Prens Rıza Han’ı, ağırlamak için konağını hazırlaması gerekiyordu. Loti kendisini İstanbul’da “Vautour” gemisinin kumandanı iken tanımıştı. Şerefine, aile evinde tüm Rochefort sosyetesinin katılacağı büyük müzikli bir etkinlik tertipleyecekti. Christian Genet- Daniel Hervé, “Pierre Loti – l’Enchanteur”, Editions La Caillerie Gémozac, 1988.
İran’ın bir elçisi vardı ki, adları, ünvanları ve nitelikleri, başlıbaşına bir roman oluşturabilirdi... Altes Prens Rıza Daniş Han, İmparator Şah Hazretleri’nin Elçisi... Diplomat, general, yabancı büyük nişanların çoğuna sahip prens, edebiyat adamı ve ozan olarak da gizli niteliklere sahipti. Birkaç dile çevrilmiş olan “Barış’a Övgü Türküsü” adlı eseri, uluslararası sevginin yararlarını dile getiriyordu. La Haye Barış Kongresi’nde ülkesini temsil etmişti. Tüm İranlılar gibi o da müzik meraklısıydı. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı, İstanbul 1990, sf. 44.
X. SMOKİNLİ DİPLOMATLAR
2 1 4 3
1. A. CAPORAL 4. Aleksandr TSHERBATSKY 9. André MANDELSTAM 10. Harry Harling LAMB 11. Constantin STOICESCU* *Tahmin ediliyor
6 9
10 7 5
8
11
Constantin STOICESCU (1852-1911) Aleksandr TSHERBATSKY (1870-1952) 1898-1902 yılları arasında İstanbul Rus Elçiliği’nde sekreter yardımcılığı görevine getirildi. 1902-1910 arasında İstanbul’da 2. Sekreter olarak atandı. Bu tarihten sonra Tokyo ve Washington Rus Elçilikleri’nde çalıştı. Türkiye’yi ve Türkçe’yi iyi bildiği için General Denikin’in Beyaz Ordu Hükümeti’nde 1917 yılında bu defa İstanbul’a konsolos olarak atandı.
Aleksandr TSHERBATSKY
Romen. Romanya Kralı I. Carol hükümetinde muhtelif bakanlık görevlerinde bulundu. En son, Başbakan Dimitrie Sturdza hükümetinde “Tarım, Endüstri, Ticaret ve Mülkiyet” Bakanı idi. 1905-1906 yıllarında İstanbul’a bir ziyaret yaptığı düşünülüyor.
Harry Harling LAMB (1857-1948) 1919 yılından itibaren Sir ünvanı aldı. İngiliz Elçiliği’nde 1903-1907 yılları arasında baş tercüman olarak görev yaptı. 1907-1913 yılları Constantin arasında Selanik Başkonsolosu oldu. STOICESCU 1914-1918 arasında İngiliz Dışişleri’nde “Home Office”te çalıştı. İstanbul’da iken “Karadeniz Uluslararası Deniz Kurtarma Servisi Komisyonu” delegesi idi.
A. CAPORAL İşyeri Galata’da Camondo Han’da olan bir banker idi.
André MANDELSTAM (1869-1949)
André MANDELSTAM
Rusya Elçiliği’nde tercüman olarak çalıştı. 1911 yılında “La Justice Ottomane dans ses rapports avec les puissances étrangeres” (Dış güçler ile İlişkilerde Osmanlı Hukuku) ve 1917 yılında “Le sort de l’Empire Ottoman” (Osmanlı İmparatorluğu’nun Akibeti) adlı kitapların yazarıydı.
Mandelstam, dudakları karga kanadı biçiminde bir çift bıyıkla örtülü, bir uğursuzluk habercisi gibi, Sultan Hamid rejiminin başına er geç gelecek olan felaketi geveleyip duruyordu... Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı, İstanbul 1990, sf. 25.
Ocak 1909 tarihli Byzance Dergisi’nden alıntı. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Passage repris de la revue « Byzance » datant de janvier 1909. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
XI. OSMANLI BANKASI VE DUYUNU-U UMUMİYE İŞLETMESİ YÖNETİCİLERİ
1
2. Albay Léon BERGER 3. M. J. DEFFES 4. Léon PISSARD 5. Alexandre PANGIRI Bey 6. Kont Georges VITALIS Bey* 7. George Anastasiades CARTALI *Tahmin ediliyor
2
3
6 5 4
7
Kont Georges VITALIS Bey Maden, Orman ve Ziraat Bakanlığı’nda Maden Mühendisi idi. Akrabaları Galata’da bankerlik, Osmanlı Bankası’nda yöneticilik yaptılar. (Eustache Eugenides ile karıştırılmış olabilir)
George Anastasiades CARTALI (1857- ?)
Osmanlı İmparatorluk Bankası Genel Müfettişi ve Danışmanı idi. Daha sonra bankanın genel müdür yardımcılığına kadar yükseldi.
Léon PISSARD Duyun-u Umumiye İşletmesi Genel Müdürü (1906) ve Selanik-İstanbul Demiryolu Şirketi Yönetim Kurulu Üyesi idi. İstanbul’a gelmeden önce Paris’te “Le Siecle” gazetesinin yöneticiliğini yaptı, sonra İçişleri Bakanı Constans’ın kabinesinde yer aldı. Constans’ın İstanbul’a elçi olarak tayini çıktığında Pissard da İstanbul’a geldi. Kont Georges VITALIS Bey
Alexandre PANGIRI Bey (1859-?) 1811 yılında Arnavutluk’tan Pera’ya göç eden bir ailedendir. 1859 yılında Pera’da doğdu. 1878 yılında Osmanlı İmparatorluk Bankası’na memur olarak girdi, 1904 yılında müdürlüğe kadar yükseldi. İzmir-Kasaba Demiryolu Şirketi, Bağdat Demiryolu Şirketi ve Chrissoveleni Bankası yönetiminde yer aldı. Beyrut Elektrik-Tramvay Şirketi’nin Başkanlığı’nı yaptı.
M. J. DEFFES 1904-1910 yılları arasında Osmanlı Bankası Genel Müdürü olarak görev yaptı. Kendisinden önce selefi G. Auboyneau (1902-1903), halefi ise P. Revoil (1911-1913) idi. 1908’de Alliance Française Başkanı oldu. Union Française yönetim kurulu üyeliği yaptı.
Bankamızın (Osmanlı Bankası) Genel Müdürü M. Deffès (Fransa’da) emekli bir valiydi. Meziyetli bu adam Marsilya Valiliği dahil, birçok vilayette valilik görevini üstün başarıyla yönetmişti. “Toulusain” (Toulouse şehrinden) idi, kırsal şivesiyle Marsilyalıları dâhi şaşırtıyor, Constans adını Constanss olarak telaffuz ediyordu... Büyükelçimiz Salt Araştırma. ve kendisi, bakan ve vali dönemlerinden birbirlerini iyi tanırlardı. Birbirlerine, bir zamanlar beraber tanıdıkları politikacıların muziplik ve kabalık dolu, iğneleyici anılarını dile getirirlerdi. François Charles-Roux, Souvenirs Diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, sf. 140. 84
Didot- Bottin Etranger 1909 yıllığı. Annuaire de 1809, Didot-Bottin.
Albay Léon BERGER (?-1909) Fransa Büyükelçiliği’ne askeri ataşe olarak geldi. Daha sonra Duyun-u Umumiye İşletmesi’nde Fransız portföy alacaklıların temsilcisi olarak komiserlik yaptı. Fransız kolonisinin etkinliklerinin yapıldığı Union Française Derneği’ni kurdu ve derneğin başkanlığını yaptı. Union Française binasını ünlü Fransız Mimar Alexander Vallaury’e yaptırdı. 1909 yılında Paris’te oldü.
Duyun-u Umumiye İşletmesi ve Osmanlı Bankası’nda temsilcilerimiz Fransız kolonisinin en seçkinleri arasındaydı. Aralarında en parlağı komutan Berger idi. Cezayir’de görev alan bu piyade subayı, General Saussier’nin Tunus seferinde kurmay ekibinde yer aldıktan sonra İstanbul Fransız Elçiliği’nde askeri ataşe olarak görev yaptı. Orduyu bırakarak Duyunu-u Umumiye’de Fransız alacaklıları temsil etti. Ayrıca Türkiye’de çoğu Fransız şirketin başkanlığını ya da yönetim kurulu üyeliğini yaptı. Buradaki önemli konumundan dolayı kendisine “Doğu’nun Büyük Fransızı” deniliyordu. François Charles-Roux, Souvenirs Diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, sf. 139.
Ocak 1909 Byzance Dergisi, İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Revue « Byzance » de janvier 1909, Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
XII. DOKTOR, MİMAR VE DİPLOMATLAR
2
1
8
2. Alexandre VALLAURY 4. Harvard Théodore DUCLOS 5. Victor de LACROIX 7. Baron ION DE STYRCEA 10. Dr. Leon de LACOMBE 11. Dr. Marc MIRABEL 12. Dr. Giuseppe B. VIOLI
6 7 3
4
5
10 9
11
12
Victor de LACROIX
Victor de LACROIX
Fransız bir generalin oğlu idi. Diplomatik kariyerine İstanbul’da Fransız Elçiliği’nde 3. Sekreter olarak başladı. Yazar Duhani’ye göre meslektaşı, Fransız Elçilik Sekreteri François Charles-Roux gibi, bugün artık olmayan, Tarabya “Summer Palace Hotel” tesislerinde yüzmeyi ve otel barında içki yudumlamayı severdi.
Dr. Giuseppe B. VIOLI İtalyan Hastanesi başhekimi idi. 1910 yılında “la pédiatrie en Turquie” (Türkiye’de Pediatri) kitabını yayınladı. Dr. Leon de LACOMBE
Harvard Théodore DUCLOS
Harvard Théodore DUCLOS (1865- ?) Osmanlı Heraclée Maden Şirketi’nin genel müdürü idi. Daha sonra, Franko Rus Şirketi Yöneticiliği’ni ve Dombrawa’da (Rusya) Hutabank Demir Çelik Şirketi’nin Genel Müdürlüğü’nü üstlendi. Mizzi Apartmanı, Suterazi Sokak No:12 Pera’da oturuyordu. 1920 yılında Rusya’da bir hapiste tifo hastalığından öldü. Duclos gençlik yıllarında. Duclos dans sa jeunesse.
Baron ION DE STYRCEA Kökeni Romanya’nın Moldovia kasabasından, soylu bir aileden geliyor. Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz-Josef’in diplomatı ve saray yaveri idi. Avusturya Elçiliği’nde müsteşar olarak görev aldı.
Dr. Leon de LACOMBE (1874-1932) Taksim Hastanesi baş cerrahı idi.
Dr. Marc MIRABEL İstanbul Fransız Elçiliği’nin doktoru idi. Fransız Elçisi Constans ile akrabaydı. Tom Tom Sokak No:21’de oturuyordu.
Mösyö Constans’a uzaktan akraba olan Doktor Mirabelle’in iyi bir yeri vardı. Uluslararası Sağlık Kurulu’nda Fransız temsilcisi olarak bulunuyordu. Bu kozmopolit tıp adamlarının kaynaştığı bir kuruluştu. Burada her ırktan ve her dinden yabancı ‘tabipler’, İpeka’nın hiçbir müdahalesi bulunmayan idari reçeteler imzalarlardı. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 31.
88
re
Vallaury’nin eserlerinden İstinye’deki Afif Paşa Yalısı. Manoir Afif Paşa, l’une des œuvres de Vallaury, à Istinye.
Alexandre VALLAURY (1850-1921) Paris Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim aldı. Paris’ten döndükten sonra 1883 yılından 1908 yılına kadar, “Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi”nde (Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) mimarlık öğretmeni olarak ders verdi. Mimari eserleri arasında öne çıkanlar; Büyükada Rum Yetimhanesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi ana binası, İstinye’deki Afif Paşa Yalısı, Bağlarbaşı’ndaki Mecid Efendi Köşkü, Galata’daki Osmanlı Bankası, Haydarpaşa’daki Tıp Okulu binasıdır. Eserlerinde Osmanlı kültürü ile batının değerlerini birleştiren, Osmanlı’nın önde gelen entelektüellerindendi. Pera’da oturuyordu.
(Union Française) Yapı, Fransız mimar Mösyo Vallaury’nin planları gereğince yapılmıştı; bu mimarın anne ve babası, eski sadrazam merhum Said Paşa’nın malı olan, bugünki Hristaki Pasajı’nın yerinde “Opera Naum”un altında pastahane-şekerci işletiyorlardı... Mösyö Vallaury’nin kız kardeşlerinden biri, babasının komilerinden, pastacı Lebon ile evlendi ve bu kişi sonradan, Dört Sokak’ta (Asmalı Mescit) kendi hesabına bir işyeri açtı. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 61. Tablo koleksiyoneri idi:
Osman Hamdi Bey ve Mimar d’Aronco ile işbirliği yaptı ve onlarla samimi dostluklar kurdu. 1901 yılında İstanbul Salonu’na (sergisine) en önemli eser veren katılımcılardandı. Regis Delbeuf, Taksim’deki evini bir nevi özel müzeye çeviren koleksiyoner zevkinden övgüyle bahsediyordu. Enis Batur, Le Fantôme- l’Orphelinat de Prinkipo, Nordunk Yayınları, İstanbul 2011, sf. 9.
XIII. İSVEÇ PRENSİ İLE SARAY MERASİM NAZIRI İBRAHİM PAŞA VE DİPLOMATLAR...
3
5
4
1 1. Hermann LISCO Bey* 2. Prens WILHELM 3. G. D. NATCHEVICH 4. İBRAHİM RASİH Paşa 5. Ioannis GRYPARIS 6. Azbarghi H.* 7. J. M. Bernaldo de Quiros, Marquis of CAMPOSAGRADO 8. Monsenyör Giovanni TACCI PORCELLI 9. Kont Gaston Errembault de DUDZEELE 10. Alexandru LAHOVARY, 11. Joachim BECK-FRIIS *Tahmin ediliyor
2
8
6
10
9
7 11
Alexandru LAHOVARY (1855-1950) 1902-1906 yılları arasında Viyana’daki görevini tamamladıktan sonra İstanbul’a geldi ve 1906-1908 yıllarında İstanbul’da Romanya Ortaelçisi olarak görev aldı. 1906 yılında Viyana’ya tayini çıktı.
Lahovary diplomatik ailenin en sevimli ve nazik kişilerindendi. Ülkemize her zaman büyük dostluk göstermiştir. İstanbul’daki varlığı iki saray arasındaki bağların büsbütün sağlamlaşmasına büyük katkıda bulunmuştur. Son derece sade, sevimli bir adam olan Lahovary’ın başka bir başkente atanması büyük üzüntüyle karşılandı. Roma’ya gitti ve ardından Paris Ortaelçiliği’ne atandı. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 56.
Hermann LISCO Bey (1850-1923) Avukat ve politikacı idi. Almanya’da hükümet sekreterliği yaptı. Türkiye’deki kalışı hakkında bilgi edinilemedi.
G. D. NATCHEVICH Bulgaristan diplomatik ajanı idi. Türkiye dostu olan Natchevich, II. Meşrutiyet sonrasında Babıali’nin temasta kaldığı, Türkiye ile Bulgaristan arasında ilişkilerin iyileşmesini sağlayan bir diplomat idi.
Joachim BECK-FRIIS (1861-1939) İstanbul’da 1903-1905 yılları arasında İsveç Ortaelçisi olarak görev aldı.
Baron Beck-Friis konuklarını eğlendirme tarzıyla dikkat çekerdi. Piyano başına geçip onlara “Quand les canards vont deux par deux” (ördekler ikişer ikişer gittikleri zaman) adındaki Fransız şarkısını çalardı. Güzel ve eğlendirici konuşmayı bilirdi. Diplomatik müdahaleleri, ancak şarkılarla noktalanabilirdi... Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 56.
Ioannis GRYPARIS (1870-1942) Yunan diplomat ve politikacı idi. 1903-1910 yılları arasında ülkesinin ortaelçi görevinde bulundu.
İBRAHİM RASİH Paşa Saray Merasim Nazırı idi. Damadı Hariciye Nazırı Özel Kalem Müdürü Yardımcısı Halil Hakkı Bey’di.
Günün birinde “Şeri” (Cherie) hastalandı... Saray’da büyük heyecan... Abdülhamid’in keyfi adamakıllı kaçtı... Heyhat! Bel kemiği bölgesinde kırığı olan “Şeri”, başucuna çağrılan veteriner hekim tarafından ölüme terk edildi. Merasim Nazırı, elçileri Padişah huzuruna getirmekle görevli... İbrahim Paşa, Abdülhamid’in en sevgili “arkadaşı”nın başına gelen bu felaketten pek etkilendiğini gördüğü için, hükümdara “Şeri”sinin yerine, Madam Naum Paşa’nın foksteryesini (fox terrier), ona tıpatıp benzeyen “Cin”i koyacağına söz verdi... Hariciye Nezareti Müsteşarı’nın eşi “Şeri’nin haberlerini İbrahim Paşa’dan alınca çok üzülmüş ve “küçük hasta”nın bir an önce iyileşmesi için Aziz Hubert’e dualar etmişti. Duaları kabul oldu. Küçük hayvan padişahın çağırttığı ünlü bir cerrah tarafından kurtarıldı... Böylece Abdülhamid en sevdiği köpeğine kavuşmuş oldu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 78. 92
Kont Gaston Errembault de DUDZEELE (1847-1929) Belçika Ortaelçisi idi. 1898-1909 yılları arasında İstanbul’da kaldı. Kızı Valentine, İtalyan Elçiliği Sekreteri, sonradan önemli bir devlet adamı olan Kont Sforza ile İstanbul’da evlendi. Taksim’deki Belçika Büyükelçilik Binası “le Palais de Belgique” Dudzeele’nin girişimi ile yaptırıldı. İstanbul sosyetesinin ileri gelenlerindendi. 1909 yılında İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Viyana’da görev aldı.
Kont Dudzeele Comte Dudzeele
Dudzeele’in Danışmanı Van Den Steen de Jehay’ın eşi Kontes Henriette Osmanlı giysilerinde. Comteesse Henriette, épouse du conseiller de Dudzeele, Van Den Steen de Jehay, en tenue ottomane.
Bu efendi insan, tıpkı sevimli Kral Leopold II. gibi pek sade yaradılışlıydı... Danışmanı Kont F. Van Den Steen de Jehay, Türkiye’de geçirdiği zamanın büyük bir bölümünü “Situation Légale des Sujets Ottomans Non Musulmans” (Müslüman Olmayan Osmanlı Uyruklularının Yasal Durumu) adlı, pek çok belgeye dayandırılmış bir eser yazmaya adadı. Jehay’ın eşi Madam de Jehay ise sonradan Kraliçe Elizabeth’in nedimesi oldu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 56.
Monsenyör Giovanni TACCI PORCELLI (1863-1928) İstanbul’da Monsenyör Augusto Bonetti’den sonra 1904 yılında Vatikan temsilciliğine (Delegué Apostolique) getirilen bir İtalyan idi. 1921 yılında Kardinal, 1922-1927 yılları arasında ise Doğu Kiliseleri Kongregasyonu Sekreteri oldu.
J.M.Bernaldo de Quiros, CAMPOSAGRADO Marki’si 1897-1909 yıllarında İstanbul’da İspanya Kraliyeti’nin Ortaelçisi idi. İspanya Kralı Alphonse XIII’ü temsil ediyordu. Kraliyet ailesine yakın, İspanya’nın ileri gelen soylularındandı.
Prens Wilhelm ve eşi Maria Pavlovna Le prince Wilhelm et son épouse Maria Pavlovna.
Vaktinin büyük kısmını oyun masalarında geçiren ve borçlanan bir diplomattı. İyi bir avcı olan ortaelçi, avını dostlarına göstermek için sürekli gittiği Cercle d’Orient Kulübü’nün girişine sergilerdi. Duhani’ye göre bir defasında kulübün girişine o günki avı olan yedi yabani domuz, bir kurt, iki tilki ve bir çakal sergilemişti. 8.6.1901 tarihli “L’Orient et L’Agence Ottomane” dergisinden alıntı. Passage repris de la revue L’Orient et l’Agence Ottomane du 8.6.1901.
Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 53-56.
Prens WILHELM (1884-1965) Södermanland Dükü idi. İsveç bayraklı “Freja” adlı gemi ile 1906 yılının Ocak sonu veya Şubat başında İstanbul’a geldi. Ziyareti sırasında Sultan Abdülhamid tarafından kabul edildi ve Osmanî nişanı ile taltif edildi. İstanbul seyahati anıları hakkında “Episoder” (Episodes) kitabını yazdı.
XIV. OSMANLI ORDUSUNDA GÖREVLİ YABANCI PAŞALAR 3 2
1
1. Giovanni Girolamo ROMEI LONGHENA Paşa 2. Kont Odön SZECHENYI Paşa 3. Wilhelm Leopold Colmar Freiherr VON DER GOLTZ Paşa (GRUMBKOFF Paşa’ya da benzetiliyor) 4. Louis Karl Adolf Franz KAMPHÖVENER Paşa 5. Karl AULER Paşa 6. André BERTHIER Paşa 7. BLUNT Paşa 8. Sir Henry WOODS Paşa
4
5
7
6
8
Louis Karl Adolf Franz KAMPHÖVENER Paşa (1843-1927) Prusyalı. Osmanlı Ordusu’nda piyade sınıfının genel müfettişi idi. Piyadelerin giyim ve kuşamlarına yenilikler getirdi. Kamphöevener’in yanında Auler Paşa, Imhoff Paşa ve Ditfurth adındaki Alman subaylar da piyade eğitimi veriyorlardı. 1898 yılında Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a, ardından Osmanlı topraklarına yaptığı gezide Alman İmparatoru’nun mahiyetinde yer almıştı. Nisan 1895’te Goltz Paşa ile aynı zamanda muşirliğe terfi edildi.
Giovanni Girolamo ROMEI LONGHENA Paşa (1865-1944) İtalyan Kralı Vittorio Emanuele III. tarafından Osmanlı Ordusu Jandarma Teşkilatı’nı organize etmek üzere İstanbul’a gönderildi. 1905 yılında Orman-Maden-Ziraat Bakanı Selim Melhame Paşa’nın kızı Feride ile İstanbul’daki Saint Esprit Kilisesi’nde evlendi. Sultan II. Abdülhamid’in, politik konularda danıştığı askeri stratejist idi. İtalya’ya dönüşünde general oldu, 1933 yılında senato üyeliğine getirildi.
General Wilhelm Leopold Colmar Freiherr VON DER GOLTZ Paşa
Louis Karl Adolf Franz KAMPHÖVENER Paşa
Karl AULER Paşa
Karl AULER Paşa
Romei-Longhena Paşa İtalya 7. Ordu Komutanı iken, 10.4.1930 tarihli imzalı mektubu. Lettre signée de Romei-Longhena Pacha, commandant de la 7ème armée en Italie, datant du 10. 04. 1930.
Almanlar adına Hicaz Demiryolu’nu denetleyen, Almanlar’ın İstanbul’daki askeri danışmanı idi. İstanbul’dan Mekke’ye askerlerin Hicaz Demiryolu ile taşınmasıyla sürenin 120 saate düşeceğini söylemişti. Bu açıklamayı yaptığında Bağdat Demiryolu inşaatı Auler Paşa ve eşinin akşam yemeği daveti başlamıştı. (Grümpkopf haberi. Moniteur Oriental, Ocak 1906. İBB Paşa olabilir) Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Article sur l’invitation au repas d’Auler Pacha et de son épouse. Le Moniteur Oriental, janvier 1906. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
Von Der Goltz Paşa Von Der Goltz Pacha
Kara Harp Okulu’nda Goltz Paşa, Nazım Paşa, Mahmut Şefket Paşa ve Sadık Paşa ile birlikte. Goltz Pacha, Nazım Pacha, Mahmut Şefket Pacha et Sadık Pacha à l’Académie militaire turque.
Wilhelm Leopold Colmar Freiherr VON DER GOLTZ Paşa (1843-1916) Prusyalı. Berlin Askeri Üniversitesi’nde hocalık yaptı. Talebeleri arasında Alman İmparatoru olmadan önce II. Willhelm de vardı. 1883-1895 ve 1908-1911 yıllarında Alman Ordusu tarafından Osmanlı Ordusu’nu yeniden organize etmekle görevlendirildi. 1891-1897 yılları arasında Çanakkale Savaşı’nda ve Kut el Amara’da İngilizlere karşı Türk kuvvetlerine komutanlık yaptı. Nisan 1895’te muşirliğe terfi etti. Mart-Kasım 1915’te 1. Ordu Komutanı, Irak’ta Aralık 1915-Mart 1916 tarihleri arasında Osmanlı 6. Ordu Komutanı oldu. 1916 yılında Bağdat’ta vefat etti ve İstanbul’da defnedildi. Dönemin yabancı paşaları arasında, Osmanlı Ordusu’nda en önemli görevleri üstlendi.
Goltz Paşa Türk Milleti’ni ve Ordusu’nu seven ve onun meziyetlerine hayran olan Alman bir generaldi. Memleketimizde aynı itibarı görmüş, hürmet ve muhabbetle selamlanmıştı. Vakur ve seciyeli bir insandı. İstanbul Tarabya’da Alman Sefareti Bahçesi’ne defnedilmiş, bu münasebetle büyük merasim yapılmıştı. Feridun Fazıl Tülbentçi, Müşir Goltz Paşa’nın Ölümü. Salt Araştırma.
André BERTHIER Paşa (1858-1923) Fransız. Sivil mühendislik eğitimi aldı. Sultan II. Abdülhamid’in “aide-de-camps”, yâver-i harb’ı ve atış alanı sorumlusu idi. Bu komutanı Sultan Abdülhamid vezir tayin ederek paşalık ünvanına terfi ettirdi. 1904 yılında süngü ya da kasaturanın, tüfeğin ağzına daha iyi takılmasını sağlayan bir sistem geliştirmiş, buluş için patent kaydında bulunmuştu. Union Française’de eskrim turnuvalarına katılıyordu. Ahmet Bey Sokak, Pangaltı’da oturuyordu. Alman Paşalar dışındakiler figürandı:
Bérthier Paşa 23.7.1899’da Union Française- Eskrim turnuvasında. Bérthier Pacha, Union Française le 23.7.1899, au tournoi d’escrime
Osmanlı Ordusu’nda Alman paşaların dışındaki diğer yabancı paşalar önemsiz “arpalık” görevlerdeydi. Fransa’nın Osmanlı Ordusu’nda görevli, cephane fabrikamız Gévélot’nun İstanbul’a gönderdiği Berthier Paşa zor görevlerde bulunmadan, rütbe şeritleri alarak terfi edilmişti. Sultanın askeri yaveri İtalyan Romei Paşa, efsanevi tulumbacıların (İtfaiye Teşkilatı’nın) organizasyonundan sorumlu AvusturyaMacaristanlı Szechenyi Paşa, İngiliz savaş gemisinde komutan olduktan sonra Osmanlı Ordusu’nda amiralliğe terfi eden Woods Paşa, hepsi aslında birer figürandı. François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, sf. 152.
Kont Odön SZECHENYI Paşa (1871-1922) Önce ülkesi Macaristan’da, sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda, ilk devlet İtfaiye Teşkilatı’nı kuran kişiydi. Beşiktaş’ta kendi adını taşıyan “Kont Szechenyi İtfaiye Müzesi” bulunmaktadır. Budapeşte Buda Kalesi’ndeki yamaç treni ve Beyoğlu’ndaki tünel de onun girişimiyle inşa edilmişti.
BLUNT Paşa (?-1907) 1895 yılında İstanbul’a geldi. Gelmeden önce İngiltere Ordusu adına Kırım’da görev almaktaydı. Osmanlı Jandarması’nın teşkilatlandırılmasından sorumlu İngiliz Paşa idi. Osmanlı Bankası’ndaki hesap fişinde “Junior United Club, Pall Mall London” üyesi olduğu yazılıdır.
Sir Henry WOODS Paşa (1843-1929) Osmanlı Bahriyesi hizmetinde görevli İngiliz Paşa idi. Woods Paşa olarak tanınırdı. İstanbul İngiltere Elçiliği’ne bağlı bir subay olarak geldikten sonra Osmanlı Devleti hizmetine girdi. Sultan II. Abdülhamid’in “aide-de-camps”, yâver-i harb’ı idi. Padişah tarafından büyük kordon Mecidiye ve Osmaniye nişanları ile taltif edildi. Osmanlı Donanması’nın başında iken İngiliz Bulwer mason hocasının üstadı, muhteremi idi. 1929 yılında İstanbul’da vefat etti. 98
Almanach de Gotha, Annuaire Généalogique diplomatique et statistique - Turquie, Paris 1905.
XV. KANKAN GÖSTERİSİ 1
3
2
10 11
9
14
3. Albert MATKOVICH 7. John A. PETALA 6. Ernesto CLICIAN Bey 14. Gilbert CHRISTY* 20. Prof. LECOMTE PRETEXTAT 21. Régis DELBEUF* 22. Paul SIM (Smyrioti) *Tahmin ediliyor
15
5
6
7
4
12 13
17
18
8
19
16 21
22 20
Ernesto CLICIAN Bey (1859-1927) Alexandre Clician ve Sofia Farra’nın oğlu olan Ernesto Clician, Cercle d’Orient Kulübü’nün sekreteri idi. 01 Şubat 1919 yılında İtalyan Societa Operaia Derneği üyesi oldu.
Gilbert CHRISTY Galata’daki Osmanlı Bankası’nda C. Laughton and Company adlı şirkette çalışan bir tüccardı.
Paul SIM (Smyrioti) Ernesto Clician Bey
İstanbul’da Fransızca yayınlanan haftalık “Revue Hebdomadaire Politique BYZANCE” dergisinin müdürü idi.
John A. PETALA İş adamı olan Petala’nın eşi Harriette Petala, 1900 yıllarının başlarında Tarabya’daki Hotel d’Angleterre’in sahibi idi. Bu otelden önce ailenin aynı yerde 1940’lı yıllarda inşa edilen Petala Oteli vardı. Daha sonra bu otellerin yerini Tokatliyan ve son olarak (Grand) Tarabya Oteli aldı. Avrupalı turistlerin kaldığı otelin bulunduğu buruna “Petala’s Point” (Petala noktası) deniliyordu.
Albert MATKOVICH (1878- ?)
Anonim ressam, Tarabya Tepesi’nden Petala Oteli’nin bulunduğu Petala Burnu. Peintre anonyme. Vue sur l’hôtel Pétala, situé sur la pointe de Pétala, depuis la colline de Tarabya.
İstanbul’da doğan Hırvat asıllı bir eczacı idi.
Balolarla ilgili... Eğlenceyi sürükleyenlerin en önde gelenlerinden Albert Matkoviç. Bu sevimli delikanlı pek genç yaşta ölmüştür. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 63.
Régis DELBEUF (1854-1911) İstanbul’da Fransızca yayınlanan “Stamboul” gazetesinin editörü, duayen bir gazeteci idi. 19. yüzyıl sonlarında Pera Salonları’nda yer alan sergilerin tanıtımını yapan, Osmanlı sanat dünyasının ilk eleştirmenlerinden sayılır.
LECOMTE PRETEXTAT 1887-1922 yılları arasında İstanbul’da gazetecilik, yabancı basın ajanlığı ve sanat eleştirmenliği yapıyordu. Yabancı basına gelişmeleri günlük telgrafla iletiyordu. Bulgaristan Telegrafik Ajansı’nı, Fransız “l’Information”, “Petit Parisien”, Rusya’da “Journal de St. Petersburg” günlük gazetelerini temsil etti. “La Rossia”, “La Revue de L’Europe”, “La Turquie” isimli dergilerin de muhabirliğini yaptı. Ayrıca mozaik sanatçısı idi. Kariye mozaiklerinin kopyalarının çıkarılmasından, Şişli’deki Metamorphosis Kilisesi’nin cephe mozaiklerinin yapımına kadar muhtelif çalışmalar yaptı.
27 Şubat 1893 tarihli bir makalesinde Prétéxtat Ressam Fausto Zonaro’ya ziyaretini yazıyor. Pera’da “Magasin Leduc”teki sergisinden sonra Akaretler’de, galeri olarak da kullandığı konağında sanatçıyı ziyaret etmek ister. Bu ziyaretle İstanbul sevdalısı ünlü İtalyan Ressam Zonaro’nun sanatçı-eleştirmen Prétéxtat ile dost olduklarını anlıyoruz. Prétéxtat’a göre gerçek yetenek sahibi Zonaro, Fransız teknikle tablolarındaki ışığa titreşim veriyor ama bunu İtalyan bir üslupla gerçekleştiriyordu. Prétéxtat yazılarında tabloların konularını tarif ettikten sonra, gerçek bir sanat eleştirmeni gibi detaylı olarak eserlerin üslupları hakkında yorumlar yaparak, 19. yüzyılın Pera basınında ilk sanatsal eleştiri örneklerini sunmuştur. Seza Sinanlar, Lecomte Prétéxtat, un homme de l’art au XIX. siécle a Péra. Synergies Tuquie n. 2, 2009, sf. 59-67. 102
1930’larda Tepebaşı, eski adıyla Petit Champs Tiyatrosu. Tepebaşı dans les années 1930, jadis nommé, Théatre du Petit Champs.
Tiyatro Etkinlikleri Renaissance Tiyatrosu’nun ünlü sanatçısı, Porte-Riche’in yapıtlarının doğuştan yetenekli yorumlayıcısı Marthe Brandes ve Constans’ın Paris Variétés Tiyatrosu’nun Müdürü küçük Samuel’e zorla kabul ettirdiği ve Samuel’in de sonradan evlendiği, küçük şarkıcı Jeanne Saulier de Beyoğlu’nda sanatlarını icra için gelip uzun süre kaldıklarında, Pera Palas Oteli’nde Constans’ın sık sık ziyaret ettiği hanım arkadaşları olmuştur... Sarah Bernhard, Réjane, Charlotte Lyses (Sacha Guitry’nin ilk eşi) ile Jane Hading, Charlotte Wiéhé, Suzanne Despres, Marthe Brandes, Matmazel Delvair, Jeanne Baulier ve Parisli başka ünlüler: Baylar büyük ve küçük Coquelin, Leloir, De Feraudy, H. Roussel, Saillard, baba oğul Lambertler, Mounetsullyler, Pierre Manier ve Félix Galipeaux Tepebaşı Tiyatrosu’nda, uyanık ve ‘ar damarı çatlamış’ İstanbulluların huzuruna çıkmışlardır. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 28.
XVI. CERCLE d’ORIENT’DA KLASİK MÜZİK KONSERİ 4
2 1
3
5
10
12 11 1. Sava GRUITSCH 10. André Joseph Anatole “Ernest” LORANDO 13. Romualdo CATTANEO 14. M.F PREVOST* 15. KIBRIZLI Tevfik 16. Lucien de CHIRICO Bey *Tahmin ediliyor
9
6 7
8
14
13
15
16
17
KIBRIZLI Tevfik (?–1913)
Romualdo CATTANEO
Harbiye Nazırı Nazım Paşa’nın yaveri idi. Posta adresi olarak “Librairie Weiss” Kitabevi’nin adresini gösterirdi. II. Meşrutiyet’ten sonra kurulan İttihat ve Terakki Partisi’nden sonra 14 Eylül 1908’de kurulan karşı görüşlü Ahrar (Hür) Fırkası Partisi kurucularındandı. 23 Ocak 1913 yılında Enver Bey ve Talat Bey’in başı çektiği İttihat ve Terakki’cilerin Babıali baskınında vurularak öldürüldü.
Duyun-u Umumiye İşletmesi’nde teknik temsilcisi idi. Simitçi Sokak No:15 Pera’da oturuyordu.
Pera Palas’ta Yarbay Blak Bey ile iki süvari subayı olan Nazım ve Tevfik Kırbrızlı kardeşlerdekinden başka, üniformaya pek rastlanmazdı; bu iki sevimli kardeş çok güzel dans eder, canlılıkları ve danstaki ustalıklarıyla, seyredenlerin gözlerini kamaştırırlardı. O tören üniformalarıyla ne kadar baştan çıkarıcı olurlardı! Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 62.
M.F PREVOST İstanbul’da oturan levanten iş adamı idi.
Lucien de CHIRICO Bey Hollanda Elçiliği’nde geçici, İtalyan uyruklu yardımcı tercümandı. Ünlü İtalyan Ressam Giorgio de Chirico bu ailenin soyundan geliyor.
Danslarda başı çeken, genç ve çevik yardımcı tercüman, diplomatik baloların ve sosyete toplantılarının gözdesiydi... Ünlü terzilerin elinden çıkmış giysisi altında vücut sergiliyordu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 59.
General Sava GRUITSCH
Lucien de CHIRICO Bey
Sırbistan Ortaelçisi idi. Daha sonra ülkesinin başbakanı ve Pierre I. Karageorgievitch’in Saray Mareşali oldu.
André Joseph Anatole “Ernest” LORANDO (1845-1910) Galata bankeri idi. Etienne Lorando ve Henriette Créespin’in oğlu idi.
Ocak 1909 tarihli Byzance Dergisi’nden alıntı. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Passage repris de la revue Byzance de janvier 1909. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul. 106
13.08.1906 tarihli “Le Moniteur Oriental” gazetesinde çıkan sosyete haberi. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Nouvelles mondaines parues dans le journal Le Moniteur Oriental le 13. 08. 1906. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
XVII. CERCLE d’ORIENT’DA MÜZİKLİ EĞLENCE 4
3
3. Géza de HEGYEI* 4. Chlodwig HOHENLOHE, WALDENBURGSCHILLINGFÜRST Prensi 5. Baron A. de KISS d’ITTEBE 6. Otto Graf und Herr zu BRANDIS 8. Lewis David EINSTEIN 9. Kont BADENI *Tahmin ediliyor
1 2
8
6
7
9 5
Lewis David EINSTEIN (1877-1967) İstanbul Amerikan Elçiliği’nde 2. Sekreter idi. Zengin ve nüfuzu olan Musevi bir ailenin çocuğuydu. Üniversite tahsilini Columbia Üniversitesi'nde yaptı. İstanbul’a gelmeden önce Paris ve Londra’da, sonra Pekin’de görev aldı. 1915 yılında İstanbul'a bir süreliğine gelerek, I. Dünya Savaşı'ndan dolayı ayrılmak zorunda kalan ortaelçilerin yerini doldurdu. 1911-1913 yılları arasında Costa Rica’da, 1921-1930 yılları arasında ise Çekoslovakya’da ortaelçi oldu. Şair ve tarihçi de olan Einstein 15 kitap ve çok sayıda makale yazdı.
Dev bir adam olan Einstein... “Matin” gazetesinin kurucusu, Parisli pek zengin biri olan Mösye Edwards ile İstanbul’daki Fransız kolonisinin ileri gelenlerinden Mösyo Caporal ile dolaylı akrabalık ilişkisi vardı. 1907 yılında Edwards’dan boşanan Misia Sert ile evlendi. Edwards anne tarafından Caporaller ile akraba idi. Annesi Alfred Caporal’in kardeşi idi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy İstanbul Vakfı Yayınları, İstanbul 1990.
Kont BADENI Avusturya-Macaristan Elçiliği’nde sekreterdi.
Mösyö Badeni içkiye biraz düşkündü. Viyana usulü eğlenmesini çok iyi bilen, zevk ve sefa düşkünü bu neşeli adam, her ne kadar evlenmiş ve İstanbul’u güzelliği ile büyüleyen o pek sevimli İspanyol kadına sadık kalmayı denemiş ise de, bu kararı bir sabah bile sürdürememiş. Anlatıldığına göre, delirip ölmüş. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 52.
Otto Graf und Herr zu BRANDIS (1848-1929) Avusturya-Macaristan Elçiliği’nde çalışıyordu.
Chlodwig HOHENLOHE, WALDENBURGSCHILLINGFÜRST Prensi
Baron A. de KISS d’ITTEBE Avusturya-Macaristan Elçiliği’nde sekreterdi.
Chlodwig HOHENLOHE, WALDENBURGSCHILLINGFÜRST Prensi (1848-1929) Avusturya-Macar asıllı idi. 1905-1906 yıllarında bir süre İstanbul’da kaldı ve Avusturya-Macaristan Büyükelçiliği’nde görev aldı. Kendisinden iki yaş büyük kardeşi Friedrich Karl II Hohenlohe-Waldenburg-Schillingfürst (1846-1924) ile karıştırılmış olabilir. 110
17.01.1906 “Le Moniteur Oriental” gazetesinde yayınlanan etkinlik programı. İBB Atatürk Kitaplığıİstanbul. Programme d’activités publié dans le journal Le Moniteur Oriental le 17. 01. 1906. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
Géza de HEGYEI (1863-1926) Macar besteci ve piyanist idi. Ünlü müzisyen Liszt’in talebesi idi. Sultan II. Abdülhamid huzurunda bir konser vermesi için davet edildiği İstanbul’da Prens Lütfullah’ın baldızıyla evlendiği için Türkiye’de kalmaya karar vermiş, Muzika’yı Humayun’da ve Cumhuriyet ilanından sonra da Darülelcan ve Türk Ocağı’nda piyano dersleri vererek hayatını kazanmıştı. Dostu olan Abdülmecid Efendi’ye özel piyano dersleri verdi. II. Abdülhamid’in kızları Şadiye ve Ayşe Sultanlar ile ünlü piyanist Ferhunde Erkin de talebesiydi. Géza de Hegyei’nin, Union Française ve Cercle d’Orient Kulübü üyelerine piyano resitalleri verdiği, alafranga muzikisinin hareketli bestelerini orkestra eşliğinde, diğer piyanistler Furlani, Servelli ve Devlet Efendi gibi çaldığı da olurdu.
Virtüöz piyanist Hegyei, Tütün Rejisi Genel Müdürü Rambert’in kulüpteki seçkin misafirlerini klavyesinin büyüsü altına alırdı. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990.
a. Géza Hegyei piyano çalarken. b. Hegyei’nin nişanıyla ilgili Abdülmecid Efendi’nin tebrik mektubu. a. Géza Hegyei jouant au piano. b. Lettre de félicitation d’Abdülmecid Efendi pour les fiançailles de Hegyei.
a
b
c
d
c. Büyükelçi Paul Cambon’un oğlu Henri Cambon’un Hegyei’ye notu. d. Hegyei’nin Union Française’deki konser programı. c. Note à Hegyei de Henri Cambon, fils de l’ambassadeur Paul Cambon. d. Programme du concert de Hegyei à l’Union Française.
Géza Hegyei ile ilgili görseller Karoly Aliotti koleksiyonuna aittir. Visuels concernant Géza Hegyei, appartenant à la collection de Karoly Aliotti. 111
XVIII. BÜYÜKADA PRINKIPO YACHT CLUB ÜYELERİ
3
1
3. René BAUDOUY* 5. Marten AGOPYAN 6. John AVRAMİDİS Paşa 7. Sir Edwin PEARS 8. Jacques BAROZZI *Tahmin ediliyor
2
6
5 4
7
8
9
Av. Barozzi’nin 1898’de Av. Rossolato’ya yazdığı bir mektup. E. Makzume Kol. Lettre écrite par Av. Barozzi à Av. Rossolato en 1898. Collection d’ E. Makzume.
René BAUDOUY (1852-?) İstanbul’da doğdu. Crédit Lyonnais’nin İstanbul Şubesi’nde kasiyerlik yaptı. Sonra Fransız Elçiliği’nin bankeri oldu. 1891 yılında Osmanlı Tombak Şirketi’nde yöneticilik yaptı. “Sociéte Générale Ottomne d’Assurance”un iki kurucusundan biriydi. 1893’ten itibaren “Sociéte Générale d’Orient” Şirketi’nin hissedarıydı ve 1904’te Paris’in “Cercle des Chemins de Fer” kurumuna üye oldu. Osmanlı hükümeti askerlerini İstanbul’dan Selanik’e taşıyabilecek bir demiryolu projesi ihtiyacı hissediyordu. Babıali’deki Avrupalı diplomatlar ve yatırımcılar bundan haberdardı. Fırsatı kaçırmak istemeyen Fransız Hükümeti demiryolu projesi için finansman teklifinde bulununca, 1892 tarihli irade ile Baudoy’a 99 yıllık imtiyaz hakkı verildi. 510 km’lik demiryolu 1896’da tamamlandı.
Jacques BAROZZI İstanbul’da Osmanlı Bankası’nın avukatlığını yapan tanınmış bir hukuk adamı idi. Avukat Georges Rossolato ile işbirliği oldu. İş adresi: Mertebani Sokak, No:1.
Marten AGOPYAN
Prinkipo Yacht Club’ün denizden görünüşü. Vue à partir de la mer du Prinkipo Yacht Club.
Rus diplomat Vladimir Lambsdorff’a göre “Büyükada Yat Kulübü” başıboşların tapınağı idi. Saraydan ve çevreden müsrif sosyete aristokratlarının buluştuğu mekandı.
Doğan Gürpınar, “Ottoman Imperial Diplomacy, I.B. Taurus Ermeni bir iş adamı idi. İstiklal Caddesi’nde Beler Yayınları, New York 2014. Oteli’nin işletmecisi olarak görev aldı. Eminönü’de Agopyan Hanı’nın ve Tarabya’da 44 dönüm arazinin sahibi idi. 1900 yılların başında Büyükada’da ismini taşıyan Agopyan Köşkü’nü yaptırmış ve adanın müdavimi olmuştu.
John AVRAMİDİS Paşa İdare-i Mahsusa Müdürlüğü’nü yaptı (İdare-i Mahsusa (1878-1909) Sultan II. Abdülhamid döneminde imparatorluğun muhtelif limanlarına kayıtlı büyük küçük 176 adet vapuru bulunuyordu). Büyükada’da “John Paşa” isimli köşkün eski sahibi idi. Köşkün sahile bakan tarafında Rus Devrimi’nin en önemli liderlerinden Troçki’nin oturduğu Troçki Köşkü’ne komşuydu.
Sir Edwin PEARS (1835-1919) İngiltere’de avukatlık eğitimi aldı. 1873 yılında İstanbul’a yerleşti. İngiliz kolonisinin duayeni idi. Türkiye’yi defalarca gezip çok yakından tanıdı. 1911 yılında “Turkey and its People” (Türkiye ve Halkı), 1916 yılında “Forty Years in Constantinople” (İstanbul’da 40 Yıl) kitaplarını yazan önemli bir tarihçi idi. 1919 yılında geçirdiği bir kazada Malta’da hayatını kaybetti. 114
Prinkipo Yacht Club Company tahvili. E. Makzume Kol. Bon du Prinkipo Yacht Club Company. Collection d’ E. Makzume.
Eylül 1906 "Le Moniteur Oriental" gazetesinde Prinkipo Yat Kulübü'nde yer alan yelken yarışı ile ilgili haber. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Article sur la compétition de yacht du Prinkipo Yachting Club, paru dans le journal Le Moniteur Oriental en septembre 1906. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
XIX. BÜYÜKDERE KULÜBÜ’NDE “BOSPHORUS CUP 1905” YARIŞI SONRASI
2
7
1
6
1. Comte G. d’ARNOUX 2. Kont Ferdinand von COLLOREDO-MANSFELD 3. A. De VENDEUVRE 4. Gérard de VENDEUVRE 7. Baron Jules Evain Pavé de VENDEUVRE 8. Ahmet MUHTAR 10. Arthur de VERE 11. Karakahya ABRAHAM Eramyan Paşa
3 4 5
8
11
9 10
12
Karakahya ABRAHAM Eramyan Paşa (1833-1918) Ailesi, Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve ailesinin sarrafıydı. I. Meşrutiyet ilan edildiğinde II. Abdülhamid tarafından 1876 yılında ayan üyeliğine atandı. 1900 yılında Şura-yı Devlet üyesi oldu. Sultan II. Abdülhamid’in yakın dostu idi. Boğaz’ın iki yakasında Karadeniz’e kadar uzanan koruları vardı. Beyoğlu Pera’daki binası Cercle d’Orient Kulübü’ne kiralanmıştı, Paşa bu kulübün müdavimlerindendi. Büyükdere’de polo ve spor sahalarının arsalarının bir kısmı da ona aitti.
Baron Jules Evain Pavé de VENDEUVRE (1851-1926) Osmanlı Fenerler İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Osmanlı Tütün Rejisi Yönetim Kurulu üyesiydi. Ayrıca, “Alliance Française” Derneği Başkanı’ydı ve Union Française’in Yönetim Kurulu’ndaydı. 1880 yılında Viyana’da Margeurite Caradja ile evlendi. Bu evlilikten üç erkek, üç kız, altı çocukları oldu. 1890 yıllarında Maison Camondo No:5, Yemenici Sokak’ta (Kabristan Sokak köşesi) oturuyordu.
Kısmen Karakahya Abraham Paşa’nın malı olan ‘Polo Kulübü’ Büyükdere Vadisi’nin girişinde, ‘Yedi Kardeş’ adı verilen bir küme çınar ağacının hemen yakınındaki kırda bulunuyordu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 39.
Ahmet MUHTAR
Ahmet MUHTAR Şûray-ı Devlet (Danıştay) üyesi idi. Osmanlı din adamı, şeyhülislam ve hukukçusu, Mehmed Cemaleddin Efendi’nin (1848-1917) oğlu idi. Karakahya ABRAHAM Eramyan Paşa
Arthur de VERE (1852-1916) İstanbul’da yaşayan bir İngiliz iş adamı idi. “Vickers” adındaki İngiliz şirketin temsilcisi idi. 1914 yılında ülkesine geri döndü.
Comte G. d’ARNOUX 1906 yılına kadar Duyun-u Umumiye İşletmesi’nde Genel Müdür olarak görev aldı. Daha sonra Héraclée (Zonguldak) Kömür İşletmesi Şirketi’nde yöneticilik yaptı.
Gérard de VENDEUVRE Baron Jules Evain de Vendeuvre’ün büyük oğlu.
A. De VENDEUVRE Baron Jules Evain de Vendeuvre’ün küçük oğlu. 118
Abraham Paşa’nın sahibi olduğu Cercle d’Orient Binası’nın sigorta poliçesi. Police d’assurance du Bâtiment du Cercle d’Orient, Propriété d’Abraham Pacha.
1.9.2006 tarihli “Le Moniteur Oriental” gazetesinde, Büyükdere Polo Kulübü Tesisleri’ndeki spor müsabakası hakkında çıkan haberin ilk ve son bölümleri. İBB Atatürk Kitaplığı-İstanbul. Première et dernière parties de l’article paru dans le journal Le Moniteur Oriental datant du 1. 9. 2006, sur le concours de sport à Büyükdere Polo Club. Librairie d’Atatürk de la Municipalité d’Istanbul.
XX. BÜYÜKDERE’DE 1896’DA KURULAN “THERAPIA POLO CLUB”TE POLO MAÇI
1
7
4. B. de DUDZEELE 5. A.C. GERARD* 6. Peter Augustus JAY 8. BOY VERE 9. Comte Louis de GONTAUT-BIRON 10. Miralay DALFUS *Tahmin ediliyor
6
3
4
2
5
10 8
9
BOY VERE İngiliz Elçiliği’nde çalışan Edward Hope-Vere’nin oğlu olabilir.
A.C. GERARD İstanbul’da Fransızca yayınlanan “Moniteur Orientale” dergisinin imtiyaz sahibi ve derginin basıldığı matbaanın sahibi idi.
B. de DUDZEELE Belçika Ortaelçisi Kont Errembault Dudzeele’in oğlu.
Peter Augustus JAY (1877-1933) Londra’da Eton Koleji’ni bitirdikten sonra 1900 yılında Harvard Üniversitesi’nden mezun oldu. Amerikan Elçiliği 2. Sekreteri idi. Kendisinden önce, dedesi, John Jay 1871 yılında Viyana’dan ortaelçi olarak İstanbul’a tayin edilmiş ve burada ülkesini temsil etmişti. Peter Augustus, Paris’te 3. Sekreter iken 1903 yılında İstanbul’a tayini çıktı. 1906’da Tokyo’da 1. Sekreter idi, daha sonra Kahire’de görev aldı. 1920-1921 yılları arasında El Salvador’da, 1921-1925 yılları arasında ise Romanya’da ortaelçi olarak görev aldı. 1926 yılında Arjantin’de elçi idi. 1914 yılında ABD ve İspanya arasında yer alan barış konferansı sonrasında ülkesini temsil ederek, başarılı bir diplomat olarak kariyerini noktaladı.
122
BOY VERE
Comte Louis de GONTAUT-BIRON (1878-1907) Oğlu Roger de Gontaut-Biron’un 1928 yılında Paris’te “Sur les routes de Syrie: aprés neuf ans de mandat” adlı kitabı yayınlanmıştı. Comte Louis de Gontaut-Biron, soyu 16. yüzyıla dayanan bir Fransız ailesindendi ve Haziran 1904 yılında Amerikan Ortaelçisi Leishman’ın kızı Martha ile evlendi.
Comte Louis de GONTAUT-BIRON
e ON
Tarabya’daki Polo Kulübü:
James İngiliz Elçiliği’nde arabacı ve yeri kımıldatılmayan tek kişi idi... Kusursuz bir arabacı, binici ve kendini yetiştirmiş bir veteriner hekimdi... En bakımlı atlar James’in ahırındaki atlardı ve polo için yetiştirilmişlerdi. Kısmen Karakahya Abraham Paşa’nın malı olan “Polo Kulübü” Büyükdere Vadisi’nin girişinde “Yedi Kardeş” adı verilen bir küme çınar ağacının hemen yanındaki kırda idi. Bu çınarların en eskisi, uzun zaman önce Birinci Haçlı Ordusu Komutanı Godefroy’un yanında çadır kurup adını alan “Godefroy de Bouillon Çınarı” idi. Yaz sezonunda Cuma günleri, seçkin bir topluluk Polo gösterilerini seyretmek üzere buraya gelirlerdi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990. Tarabya Sahili ve Etkinlikler:
Tarabya Kıyıları boyunca, çay saatinde tüm Peralıların ve yabancıların gezindiği, birbirlerini davet ettikleri, karşılıklı randevularını, sözlerini anımsattıkları görülürdü. “five o’clocklar”, “diné’ler”, “balolar”, “tenis partileri” ve “Polo Club”te buluşma sözleri... Sosyetenin kadın olsun, erkek olsun levanten elit sınıfı için bu gösteri-gezinti yararlı bir vakit geçirme yoluydu: Erkeklere bir iş sağlayabilir, genç kızların ise yakın veya uzak gelecekte nikahına girebilecekleri bir elçilik ataşesi ‘yakalamalarına’ olanak hazırlayabilirdi. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun Adı Pera İken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1956, sf. 61. 123
XXI. TARABYA TENİS KULÜBÜ OYUNCULARI
2
1
8
1. Lucien de CHIRICO Bey 2. Leonidas Theodoros ZARIFI 6. Stephanos Leonidas ZARIFI 7. Prens Grigorii Nikolaevich TRUBETSKOI 10. SIMIRIOTTI 12. Kont Ferdinand von COLLOREDO-MANSFELD
9
13 12
7
4
6
3 5
10
14
11
15
Prens Grigorii Nikolaevich TRUBETSKOI (1873- 1930) Soylu bir Rus ailesindendi. 1896 yılında ilk diplomatik görevini İstanbul Rus Elçiliği’nde yaptı. 1901’de elçiliğin birinci sekreterliğine yükseldi. 1906 yılında ülkesine döndüğünde 1912’ye kadar diplomatik kariyerine ara vererek kendini akademik kariyere adadı. “Serbest ve Liberal Rusya” teması üzerine odaklandı ve Rus Çarı karşıtı çok sayıda makale yazdı.
Leonidas Theodoros ZARIFI (1884-1963)
Kont Ferdinand von COLLOREDOMANSFELD
Leonidas George Zarifi (1840-1923)’nin oğlu.
Kont Ferdinand von COLLOREDO-MANSFELD İstanbul Avusturya-Macaristan Elçiliği’nde ataşe idi.
Binicilik ve polo sporlarına düşkün bir diplomattı. Nora Iselin adında Amerikalı bir bayan ile Türkiye’de evlendi. İstanbul’dan sonra Paris’teki Avusturya Elçiliği’ne sekreter olarak tayin oldu. Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera İken”, Çelik Gülersoy İstanbul Vakfı Yayınları, İstanbul 1990, sf. 52.
Stephanos Leonidas ZARIFI (1886-1923) Fransa Marsilya doğumlu idi.
SIMIRIOTTI Galata’da banker idi. Babası Pandely Simiriotti, İstanbul, Londra ve Marsilya’da kurulu ticaret firmasında Zarifi ailesi ile ortak idi, bu ortaklıktan 1886 yılında ayrıldı.
SIMIRIOTTI
“İstanbul’da Tennis”, 1882 tarihli Graphic dergisi, E. Makzume Kol. « Tennis à Istanbul », Revue « Graphic » datant de 1882. Collection d’ E. Makzume.
23 Temmuz 1908, II. Meşrutiyet ilanından 1 gün önce:
22 Temmuz 1908 Çarşamba, Tarabya “Therapia Lawn Tennis Club”te, yılın Osmanlı İmparatorluğu’nun tenis finalleri günüydü. Maça gelen seyirciler, beraberlerinde şehirden korkutucu haberler de getirdiler. Sadrazam Ferit Paşa’nın görevine son verilerek, yerine Küçük Sait Paşa yeniden getirilmişti. Harbiye Nazırı Rıza Paşa’nın yerini ise Ömer Rüştü Paşa almıştı. Sir Telfor Waugh, “TURKEY-Yesterday, To-day and To-morrow”, Chapman & Hall Ltd., London 1930. Tenis Turnuvaları:
Tarabya’daki yeşil alanlar büyükelçilerin tahta yalılarının ve karakol gemilerinin demirlediği mavi Boğaz’ın aşağısına arka arka uzanıyordu. Tarabya sahili öğleden sonraları uluslararası gezi alanı idi. Burası gazetecilerin son haberleri/söylentileri öğrendikleri ya da yaydıkları yerdi. Sahile yakın yerde, diplomat ve bankerler tenis turnuvalarına katılıyordu... Philip Mansel, “Constantinople City of the World Desire, 1453-1924” John Murray, London, 1995.
OSMANLI SARAY RESSAMI FAUSTO ZONARO’NUN 1895 TARIHLI DESENLERI VE DIPLOMAT IMZALARI
128
129
OSMANLI SARAY RESSAMI FAUSTO ZONARO (1854-1929)’NUN DESENLERI VE DİPLOMAT IMZALARI
Osmanlı Saray Ressam’ı Fausto Zonaro Osmanlı üniformasında. Fausto Zonaro, peintre du Palais Ottoman, en uniforma ottoman.
Zonaro’nun Akaretler’deki konağı. Manoir de Zonaro à Akaretler.
İngiliz Elçisi Philip Currie ile eşinin 1895 yılında İstanbul’daki yabancı diplomatik misyona, İngiliz Elçiliği personeline ve İngiliz Karakol Gemisi “Imogene” subaylarına verdiği bir davette, eşi Lady Maria Montgomery Currie misafirlerin imzalarını yelpaze formunda bir parşömende toplamıştı: Büyükelçi’nin eşinin (Lady Marie Montgomery Currie) parşömenden bir yelpazesi vardı ve üstünde o zamanlarda İstanbul’da oturan diplomatların imza kümeleri yer alıyordu. Boşlukları, İstanbul’un en pitoresk ve tanınmış yerlerinin renkli resimleriyle doldurmam istendi. Sekiz gün sonra, fırçalarımın resimlerle bezediği yelpaze değerli kılıfına konmuştu. Fausto Zonaro (1895)
130
Paul CAMBON (1843-1924), Fransız Elçisi 1870’te hukuk öğrenimi gördü. Muhtelif ülkelerde konsolos olarak görev aldıktan sonra 1891 yılında İspanya’ya elçi olarak tayin edildi. Aynı yıl İstanbul’a geldi ve Londra’ya tayini çıkıncaya kadar (1898) elçilik yaptı. Türkiye’deki görevi sırasında İngilizler’in Mısır’ı terk etmeleri için yoğun çaba harcadı fakat başarılı olamadı. Londra’da bulunduğu yıllarda Fransa ile İngiltere arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için çalıştı. 1920 yılında emekli olunca Moral ve Siyasi Bilgiler Akademisi’ne üye oldu. Pierre Loti hakkında: Dün beraberimde Loti’yi, ressamım Bordes ve eşiyle birlikte Boğaz’a götürdüm. Rumelihisarı’nın üstünde, sahil uzantısındaki tepeciklere tırmandık. Boğaz’ın en dar ve ilgi çekici köşelerinden... Pul kabuklu gargat ağaçları çiçek açmış, çok şirin. Loti şöhretinden de değerli birisi. Gözle görülen tuhaflıkları utangaçlığından kaynaklanıyor. Akademiye kabulünden sonra kendini geliştirmiş olacak. Topuklarını yükseltmesini, boyunu uzatmak için yaptığını sanmıyorum. Kısa ayaklarının yapısı Çinliler’inkine benzediğinden yüksek topuk kullanmak zorunda olduğu anlaşılıyor. Herkese ikramlarda bulunuyor, samimi ortamda sohbetleri çok keyif verici. Kısacası hakkındaki intibalarımız oldukça iyi... Paul CAMBON, 21 Mayıs 1894’te annesine yazdığı bir mektuptan. “Correspendence 1870-1924”, Grasset Yayınları, Paris 1940, sf. 372.
Baron Philip Henry Wodehouse CURRIE (1834-1906), İngiltere Elçisi Currie of Hawley Baron’u idi. Eton Koleji’nde tahsil gördü. 1856-1857 yıllarında St. Petersburg’ta ilk diplomatik görevini aldı, daha sonra Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştı. 1893-1898 yılları arasında elçi olarak İstanbul’da bulundu. Türkiye’den sonra 1898-1903 yılları arasında İtalya’da elçilik görevi yaptı. 1894 yılında şair olan Lady Mary Montgomery ile evlendi; bu evlilikten çocukları olmadı.
Alexander NELIDOV (1838-1910), Rusya Elçisi St. Petersburg’da doğdu ve şehrin üniversitesinde hukuk ve oryantal lisan eğitimi aldı. 1855’te diplomasiye girerek Münih’te, Atina ve Viyana’da sekreter olarak görev yaptı. 1872 yılında İstanbul Rus Büyükelçiliği’ne müsteşar olarak tayini çıktı, uzun yıllar elçi olarak da görev aldı. 1877-1878 yıllarında Osmanlı-Rus Savaşı, San Stefano (Yeşilköy) Barış ve Berlin Antlaşmaları’nda ülkesini diplomat olarak temsil etti. Sanata meraklıydı. Ressam Fausto Zonaro’yu Sultan Abdülhamid’e tanıtan ve Zonaro’nun Osmanlı Saray ressamı olmasını sağlayan kişiydi. İstanbul’dan sonra Roma ve Fransa’da elçilik yaptı.
131
Ponsonby’nin fotoğrafının olduğu, Yazar Duncan Marlor’un hakkında yazdığı kitap kapağı. Couverture du livre sur l’écrivain Duncan Marlor où on retrouve les photos de Ponsonby.
Baron Arthur Augustus William Harry PONSONBY (1871-1946), Ataşe Shulbrede Baron’u idi. Babası Sir Henry Ponsonby (1825-1895) Kraliçe Victoria’nın özel sekreteriydi ve Arthur 1871 yılında Windsor Kalesi’nde doğdu. 1882-1887 yıllarında Kraliçe Victoria’nın merasim nedimliğini yaptı. Eton ve Balliol Kolejleri’nde okuduktan sonra lisan eğitimi için Almanya ve Fransa’ya gitti. İlk diplomatik görevini 1894 yılında İstanbul’da aldı. Bir süre sonra Kopenhag’a tayini çıktı, ardından Londra’da Dışişleri Görevi’ne geri döndükten sonra başbakanlıkta, bakanlıklarda görevler üstlendi ve İngiltere Parlamentosu üyesi oldu. Kraliçe Victoria’nın biyografisi dahil, çok sayıda devlet adamının biyografilerini ve politik konulu kitaplar yayınlayan önemli bir İngiliz siyaset adamı idi. 132
Arthur Ponsonby Kraliçe Victoria’ya nedimlik yaparken. Arthur Ponsonby courtier de la Reine Victoria. 133
YELPAZEYI IMZALAYAN DIPLOMATLAR VE SUBAYLAR Baron Anton SAURMA-JELTSCH (1836-1900), Almanya Elçisi (gelen) Prens Hugo von RADOLIN (1841-1917), Almanya Elçisi (1841-1917) (ayrılan) Tommaso CATALANI (1843-1895) İtalyan Mirza MAHMUD Han “Ala-ül-Mülk” Emir Tuman, İran Elçisi Baron Henrich Freiherr von CALICE (1831-1912), Avusturya-Macaristan Elçisi İNGİLTERE ELÇİLİĞİ ve Elçiliğe bağlı “H.M.S. IMOGENE” Karakol Gemisi Personeli Lady Mary Montgomery Singleton CURRIE, İngiltere Elçisi’nin Eşi Clara SINGLETON, Lady CURRIE’nin Akrabası William H. WRENCH, Konsolos ve Başkonsolos Vekili Adam Samuel James BLOCK (1865-1941), 2. Sekreter ve 2. Tercüman E.C. BLOCK, Arşiv Sorumlusu Tercüman Alexander T. WAUGH, Konsolos Vekili (1865-1950) Charles James TARRING (1845-1923), Temsilci Yargıç H. R.ANKITILL, Elçilik Rahibi E.F. DICKSON H.S. SHIPLEY, 3. Tercüman Michael H. HERTBERT (1857-1903), 1. Sekreter Herbert Charles CHERMSIDE (1850-1929), Askeri Ataşe Charles ELIOT (1862-1931), 2. Sekreter Stephen LEECH (1864-1925), 2. Sekreter Max MÜLLER, 3. Sekreter Homyn PLATT, Onursal Ataşe R.W. MORGAN,“H.M.S. IMOGENE”, Karakol Gemisi Kumandanı G. B. W. EFORING, “H.M.S. IMOGENE” Gemisi’nde Yüzbaşı H.Z. TOULMAN, “H.M.S. IMOGENE” Gemisi Subayı Daniel van der Staal PIERSHIL (1853-1937), Hollanda Ortaelçisi Count Albert Magnus Carl Otto Pontus STENBOCK, İsveç ve Norveç Ortaelçisi Luis de POTESTAD Y CARTER (1828-1917), Potestad-Fornari Marki’si, İspanya Ortaelçisi D. (Mitar) BAKITCH, Montenegro (Karabağ) Ticaret Ataşesi Petar DIMITROFF (Dimitrov) (1848-1909) Bulgaristan Diplomatı Dr. Vladan GEORGEVITCH, Sırbistan Ortaelçisi Mihail MITILINEU, Romanya Ortaelçisi Prens Nicolas MAVROCORDATO (1837-1903), Yunan Ortaelçisi Alexander W. TERRELL (1893–1897), A.B.D. Ortaelçisi Georges NEYT (1842-1910), Belçika Ortaelçisi 134
Resimli Gazete, No: 33, Sayfa: 388, Feridun Fazıl Tülbentçi Arşivleri. Journal officiel, numéro 33, page 388, archives de Feridun Fazıl Tülbentçi.
Altı büyükelçi bir arada: İstanbul’da süper güçlerin (İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya-Macaristan, İtalya, Rusya) büyükelçileri beraber hareket ettiklerinde sadece kendi ülkelerini değil, aynı zamanda (Osmanlı İmparatorluğu’na karşı tutumlarında) “Avrupa’nın müşterek amaçlarını” da temsil ediyor sayılırlardı. Az güçlü ülkeler (İspanya, Hollanda, İsveç gibi...) süper güçlerin temsilcileri önünde eğilmek zorunda kalıyordu… Bu diplomatların gücü, yüksek derecede tecrübeli ve saygın olmalarından kaynaklanıyor, her birinin kendi hükümeti üzerinde kişisel etkinliği olabiliyordu. Andreas Rothberger, “Austria-Hungary, the Cretan Crisis and the Ambassador’s Conference of Constantinople in 1896”. Lit Verlag, Berlin 2010. 135
SILHOUETTES DE HASSAN
PLANCHE I : GROUPE D’OFFICIERS ETRANGERS AVEC PIERRE LOTI ET CLAUDE FARRERE
1. Lieutenant - Colonel DUPONT Attaché militaire de l’Ambassade de France. Après la Première Guerre mondiale, il est nommé président du Département des pays étrangers au Ministère de la Défense français. 2. Colonel H. C. SURTEES De 1905 à 1909, il est attaché militaire à l’Ambassade d’Angleterre à Istanbul et à Athènes (deux régions). Puis, il est promu au grade de général. « L’Attaché Militaire, Colonel Surtees était un gentleman prince sans rire. Ses conversations avec le Premier Drogman de l’Ambassade de Perse ne manquaient pas de saveur. Notre Persan se nommait Ohannes Khan et avait le titre de Général dans l’armée du Shah, sans être soldat... » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 20. 3. Lieutenant - Colonel Vittorio ELIA (1859-1944) De 1907 à 1910, il est attaché militaire à l’Ambassade d’Italie, à Istanbul. A son retour en Italie, il est promu au grade de Général. 6. Commandant JACQUEMONT Commandant du deuxième bateau escorteur français La Mouette. 7. Robert de GUIROYE Lieutenant français qui a croqué les caricatures sous le pseudonyme Hassan, du bateau La Mouette escorteur du stationnaire Vautour, sous commande de Julien Viaud (Pierre Loti). 9. Officier marinier BREDA Officier français du bateau stationnaire. 10. Pierre LOTI (Louis - Marie Julien Viaud) (1850-1923) Ecrivain et Officier de marine français. En tant qu’officier de marine et grand voyageur, il a eu l’occasion de rencontrer des cultures étrangères, thème central de ses romans. On dit que la reine Pomare V l’a surnommé Loti, du nom de la fleur tropicale, quand il est passé à Tahiti en 1871. En 1891, l’écrivain est élu à l’Académie française et décoré de la Légion d’Honneur en 1910. Il séjourne plusieurs fois à Istanbul et vit l’influence du mode de vie ottoman. Il s’est toujours lui-même qualifié d’ « ami des turcs. » De 1904 à 1905, il est Commandant du bateau stationnaire Vautour de l’Ambassade de France à Istanbul. C’est à cette époque que l’officier Guiroye, du bateau escorteur La Mouette, dessine ses caricatures sous le pseudonyme de Hassan. Lettre de Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) à Pierre Loti : « Après la signature du traité d’Ankara entre le gouvernement de la Grande Assemblée Nationale turque et la France, la Grande Assemblée Nationale turque décide d’offrir un tapis à Pierre Loti et, à ce propos, Mustafa Kemal Pacha adresse la lettre ci-dessous par l’intermédiaire de Monsieur Ferit, Ambassadeur de Turquie en France. Le tapis offert et 136
la lettre sont remises à Pierre Loti le 26 décembre 1921 par Madame Müfide Ferit, l’épouse de Monsieur Ferit. La Grande Assemblée Nationale turque, profitant du fait que son représentant se rend à Paris, a le devoir d’exprimer encore une fois les sentiments, la reconnaissance, les remerciements envers un grand et noble ami de la Turquie. Pour ce grand expert qui a toujours approuvé et défendu le droit du peuple turc avec sa plume magique pendant les jours les plus obscurs de l’Histoire... ce tapis tissé avec des larmes par les filles orphelines de nos soldats martyrs de la Guerre d’Indépendance sera le témoin des sentiments profonds du peuple turc. Veuillez accepter ce cadeau de valeur humble mais riche du sens qu’il représente, comme la preuve de notre reconnaissance, reconnaissance que nous éprouvons pour le Grand Français droit et courageux. » Gazi Mustafa Kemal (ATATÜRK) Généralissime de la Grande Assemblée Nationale turque, 3 novembre 1921. « Loti, photographié au balcon du séjour, à l’arrière du bateau Vautour. L’appartement constitué d’un salon, d’une salle à manger et d’une chambre à coucher, est décoré des tissus précieux de l’Est et d’objets orientaux. Dans le salon, il y a un piano sur lequel Loti jouait toujours. Au cours des premiers jours de l’arrivée de Pierre Loti, les officiers ont appris que leur nouveau Commandant aimait jouer les mélodies de Chopin et de César Frank. » Christian Genet- Daniel Hervé, Pierre Loti - l’Enchanteur, Editions La Caillerie Gémozac, France 1988. « C’est le Nirvana qui, aux premiers jours d’Août de cette année 1906, nous a ramenés à Constantinople ; mais cette fois ce n’est pas comme en 1904, devant Dolmabahçe que nous avons pris le mouillage, c’est en face de Thérapia, dans la baie de Beykoz, tout près de la côte d’Asie, à l’écart du grand courant du Bosphore, de même que notre voisin le Vautour qui n’est plus commandé par Pierre Loti. Une fois encore, il a quitté son cher Stamboul et, de ce dernier séjour, d’ou il a rapporté son beau roman Les Désanchantées. Nous le saluerons plus, passant dans sa vedette dont la banquette était recouverte d’un tapis d’Orient, nous ne verrons plus sa silhouette élégante et cambrée, son visage vieillisant, mais rajeuni par des yeux magnifiques et passionnément déséspérés. » Henri de Régnier de l’Académie Française, Les Soirées du Divan (22), Le Divan, Paris 1926. « Sarah Bernhard est venue trois fois à Istanbul. En 1888, en 1893 et en 1904... En 1904, lors de sa dernière visite, dès qu’elle a débarqué du bateau roumain, elle est allée à l’hôpital français, à Taksim, au chevet du commandant, Pierre Loti. Alors qu’il est sous traitement dans cet hôpital, Pierre Loti reçoit le télégramme annonçant le succès de Sarah Bernhard à la première de l’adaptation du Roi Lear au théâtre Antoine à Paris. Quand l’éditeur du journal Stamboul rend visite à Pierre Loti pour lui demander comment il va et s’il irait voir les pièces de Sarah Bernhard, Pierre Loti lui répond : C’est dommage, je suis triste de ne pas pouvoir voir les pièces de mon ancienne amie de jeunesse, de ne pas pouvoir lui faire visiter ni mon Istanbul, ni mon bateau. Sarah Bernhard a joué L’Aiglon, Frou-Frou, La Dame aux Camélias et Sapho au Théâtre Kışlık à Tepebaşı, elle a séjourné à l’hôtel Pera Palas. » Willy SPERCO, Istanbul au Debut du Siècle, Ç.G. Vakfı Yayını, İstanbul 1989. 11. Claude Farrère (1876-1957) De son vrai nom, Frédéric-Charles Bargone, diplômé de l’Ecole maritime, il travaille dans la Marine militaire. De 1904 à 1905, il est officier à Istanbul, à bord du vaisseau Vautour dont Pierre Loti était le Commandant. Il quitte l’Armée française en 1919. Pendant la Guerre d’Indépendance Turque, il fait la connaissance de Mustafa Kemal Atatürk et défend la cause Turque. Il devient « L’ami des Turcs. » En 1935, il est élu à l’Académie française. On donne son nom à une avenue à Sultanahmet, à Istanbul, Klodfarer Caddesi. Parmi ses livres sur la Turquie, il y a Les Quatre Dames d’Angora (1933) et La Dernière Porte, écrit en 1951. Farrère avait dit au journal français Le Figaro: « Pourquoi j’aime et je respecte les Turcs ?... Car je suis une personne qui connaît très bien les Turcs. C’est la nation la plus honnête, la plus digne, la plus pure et la plus généreuse que j’aie connue. C’est pourquoi le fait que je défends les Turcs est une mission sacrée. » 137
« Farrère a démontré sa grande amitié quand Istanbul souffrait sous l’occupation ennemie, lors de la guerre à la vie et à la mort en Anatolie. Il est venu à Istanbul en juin 1922. Il a visité toutes les associations culturelles, médiatiques et sociales qui contribuaient à préserver l’esprit de notre nation. En Anatolie, il a rencontré le Président de la Grande Assemblée Nationale turque Gazi Mustafa Kemal Paşa... » Taha Toros, “O Güzel İnsanlar”, Edition Aksoy, Istanbul, page 366.
PLANCHE II : AMBASSADEURS DES SIX GRANDES PUISSANCES ET LES MINISTRES PLENIPOTENTIAIRES D’IRAN ET DES ETAT - UNIS
1. Baron Adolf Marschall von BIEBERSTEIN (1842-1912) En Allemagne, il s’est opposé à Bismarck lors des diverses missions d’état qu’il a occupées. En 1890, il a joué un rôle important au cours de la destitution de Bismarck et est devenu Ministre des Affaires étrangères allemand dans le gouvernement suivant. Il est nommé à Istanbul pour soutenir les ambitions politiques étrangères de l’Empereur allemand Wilhelm II ; il y occupe le poste d’Ambassadeur de 1879 à 1912. Il a renforcé les liens économiques entre l’Allemagne et l’Etat Ottoman. Il a joué un rôle primordial dans la construction du chemin de fer de Bagdad. Il est décédé peu après avoir été nommé Ambassadeur à Londres. « De haute stature, l’Ambassadeur de Guillaume II, joua un très grand rôle - à sa taille évidemment - qui appartient à l’Histoire et qu’il est inutile de rappeler davantage à cette place. Le Baron Marshall de Bieberstein se rendait très rarement à la Sublime Porte. Il n’y allait qu’aux grandes occasions pour voir le Grand Vézir et le Ministre des Affaires Etrangères. Voisin immédiat de Tevfik Pacha, il sonnait fréquemment à sa porte pour l’entretenir, et remplir sa haute mission. C’était au Palais essentiellement qu’il se présentait afin de trancher toutes les questions. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 25. 2. Marquis Guglielmo IMPERIALI (1858-1944) Homme politique brillant des princes Francovilla. De 1904 à 1910, il est Ambassadeur d’Italie à Istanbul. A cette époque, la résidence secondaire de l’Ambassade d’Italie avait été construite à Tarabya. Il est nommé Ambassadeur après avoir été en mission à Berlin, à Paris, à Washington, à Bruxelles, à Sofia et à Belgrade. Pendant la Première Guerre mondiale, de 1914 à 1918, il est Ambassadeur d’Italie à Londres. A l’époque du Ministre des Affaires étrangères Tittoni, il a fait beaucoup d’efforts pour les intérêts du gouvernement italien en Albanie et en Libye. A partir de 1913, il devient Sénateur. « C’était un charmant diplomate, amateur de jolies femmes... Il avait succédé au Marquis Malaspina de Carbonaro... Quand il rencontrait au cours de ses promenades à Tarabya une dame la monde qu’il connaissait et qu’il se trouvait dans sa voiture en stationnement a Kalender, ou devant le Summer Palace (hôtel de la Compagnie des Wagons Lits - Orient Express qui n’existe plus aujourd’hui), il s’approchait d’elle pour lui offrir ses hommages... Il était sous le charme lointain de Madame Turhan Pacha qu’il voyait passer en caïque, le visage recouvert d’un voile idéal et énigmatique. Il l’avait trouvée tellement séduisante qu’il disait en parlant d’elle : La Reine d’İstinye. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 22. 4. I. Aleksandr ZINOVIEV (1854-1931) A partir de 1883, il est directeur responsable de l’Asie dans les Affaires étrangères de la Russie. En 1897, il est nommé Consul à Istanbul et, de 1898 à 1909, il est promu Ambassadeur de Russie. Le Sultan Abdülhamid II a chargé plusieurs fois le Pacha Selim Melhame, ami de Zinoviev, de rencontrer l’Ambassadeur... si bel homme grâce de Russie afin d’adoucir les relations tendues entre la Turquie et la Russie dans les Balkans. 138
« Le réveillon, vieux style, était l’occasion d’un gala de nuit à l’Ambassade de Russie ; le représentant du Tzar M. Zinoviev qui n’avait pas réussi à faire oublier son excellent prédécesseur M. de Nélidov, si bel homme grace à sa stature imposante, acceullait dans ses salons dorés toute l’élite İstanbulitaine... M. Zinoviev fut un des rares ambassadeurs qui reçut à sa table un Grand Vézir, Férid Pacha Avlonyalı. En effet à cette époque le Gardien du Sceau de l’Empire ne pouvait pas se rendre à l’invitation d’un représentant d’une puissance étrangère, que s’il avait obtenu un İrade d’Abdulhamid, l’autorisant à l’accepter. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 10, 12. 5. Baron Heinrich Freiherr von CALICE (1831-1912) Diplomate étranger qui a occupé le poste d’Ambassadeur sous le règne d’Abdülhamid II. Il réside à Istanbul de 1880 à 1906 comme Ambassadeur d’Autriche-Hongrie. En 1896, il participe à la Conférence des Ambassadeurs des six pays super puissants. « Le Baron de Calice respectable vieillard était l’Ambassadeur de François Joseph d’Autriche. Il résida longtemps à Istanbul et fut doyen du Corps Diplomatique ; le Sultan l’avait en grande estime ; d’un commerce affable et doux malgré sa position de représentant de S.M.I.R. et Apostolique, il aimait la simplicité et son fils Franz était attaché à son Ambassade. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 29, 30. 6. Jean Antoine Ernest CONSTANS (1833-1913) Professeur de Droit. De 1876 à 1892, il occupe diverses fonctions d’état dont celle de ministre. De 1899 à 1909, il est Ambassadeur de France à Istanbul. Lors de sa mission, il suit de près les droits des sociétés et des créanciers français. Il fut un diplomate influent, de caractère fort. « Quand je fus nommé auprès de lui, M. Constans avait soixante-douze ans et occupait depuis cinq années l’ambassade de Constantinople. C’était un vieillard encore robuste, mais appesanti de corps et ventru. Sa tête, depuis qu’il avait rasé sa barbe, était plutôt belle, avec des traits réguliers, des yeux clairs au regard expressif, des moustaches blanches, des cheveux blancs taillés courts et partagés par une raie. Ce politicien chevronné avait l’air d’un vieux général en civil, épaissi dans la retraite... il était spirituel à sa façon. Son accent toulousain, relevant de bonhomie méridionale, son parler lent, ajoutait à la saveur de ses traits d’esprit, qui n’était jamais des mots brillants, mais plutôt des saillies d’ironie et de philosophie malicieuse... » François Charles-Roux, Souvenirs Diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard Paris, 1956, p. 116. 7. John George Alexander LEISHMANN (1857-1924) Diplomate américain et homme d’affaires. En 1900, il est nommé ministre plénipotentiaire à Istanbul et y séjournera jusqu’en 1909. Il a fait beaucoup d’efforts pour défendre les droits des américains et des établissements américains dans l’Empire ottoman. Il a acheté le Palazzo Corpi, le premier bâtiment de l’Ambassade des Etats-Unis, à Pera. Il était un ami intime du pacha Necip Melhame. En 1924, il décède à Monte-Carlo où il était en retraite. 8. Sir Nicholas O’CONNOR, Anglais (1843-1908) Il a commencé sa carrière diplomatique à l’Ambassade d’Angleterre à Berlin comme 3ème secrétaire. Il est passé par les Ambassades des Pays-Bas, du Brésil, de Paris, de Chine, des Etats-Unis et de Bulgarie avant de venir à Istanbul. De 1898 à sa mort en 1908, il a été l’Ambassadeur d’Angleterre à Istanbul. « Sir Nicolas O’Connor faisait bien les choses et ses festins d’un caractère très fermé ne groupaient que des invités triés sur le volet : les Anglais, étant très méticuleux du reste dans la séléction de leurs convives, même quand il s’agit de se conformer aux listes inamovibles dressées par le Protocole, on ne rencontrait pas chez les O’Connor des personnages à la mine douteuse. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 17, 18. 139
PLANCHE III : HOMMES D’ETAT OTTOMANS
1. NAUM DUHANİ Pacha (1851-1911) Pacha de l’Armée ottomane d’origine libanaise. De 1892 à 1902, il est Préfet de Djebel Liban. En 1908, il devient Ministre des Travaux Publics pour une courte durée. Puis, il est nommé Ambassadeur à Paris et il occupe ce poste jusqu’à sa mort, en 1911. Il était le père de l’écrivain et du directeur de Club Touring, Said N. Duhani. « L’Opéra Naum, ce théâtre était dirigé par son fondateur, Mihail Naum - Duhani, originaire d’Alep et oncle paternel de Naum Pacha. Le Maestro Guatelli en fut le chef d’orchestre dès 1848 ; plus tard promu Général et Pacha, il devint directeur de la fanfare du Sultan Abdümecid, père de Abdülhamid II. Le grand incendie qui ravagea Péra en 1870 détruisit complètement le Théâtre qui n’a plus été reconstruit. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1990, p. 61. 2. Mehmet NURİ Bey (1858-1908) Fils d’un professeur français de la famille réputée Chateauneuf, prenant plus tard le nom de Reşat. Diplômé du Lycée de Galatasaray, il devient ingénieur en agriculture en France. A son retour, il est nommé Directeur de l’école d’Agriculture de Halkali. Puis, il devient premier secrétaire au Ministère des Affaires étrangères. Il sera délégué à la Conférence de la Paix à La Haye. 3. Gabriel NORADUNKYAN Bey (1852-1936) Diplômé du Lycée Saint Joseph à Kadıköy, il étudie le droit et les sciences politiques à la Sorbonne, à Paris. En 1875, il est professeur à Mekteb-i Hukuk-i Şahane. En 1877, pendant la guerre russoturque et suite à cette guerre, il intervient comme délégué dans la commission représentant le gouvernement ottoman. A partir de 1883, pendant 29 ans, il est conseiller de droit aux Affaires étrangères ottomanes. Après la deuxième monarchie constitutionnelle, il devient Ministre du commerce et Ministre des Affaires étrangères. Il a été l’un des membres du Sénat ottoman fondé en 1908. Il décède à Paris en 1936. 4. Yusuf FRANKO Pacha (1855-1933) Ottoman né à Istanbul, d’origine libanaise. Alors au Ministère des Affaires étrangères, il représentera l’Etat Ottoman à la conférence de la Paix à La Haye. Alors qu’il est secrétaire du ministre des Affaires étrangères, il est promu au titre de vizir et devient Pacha. En 1907, il est promu au grade de préfet du Djebel Liban. En 1918, il devient Ministre de la Poste et du Télégramme et, en 1919, Ministre des Affaires étrangères. « Yusuf Bey, (Youssouf Franco-Cussa) qui a laissé un album, chef-d’ouevre de caricatures où figurent toutes les personnalités de l’Ancien Péra. Une des plus riches trouvailles de sa boîte à peinture fut le Conférence de Tophane avec tous ses participants, pris sur le vif dans leurs attitudes les plus caractéristiques dans laquelle ils ont été peints ... emprisonnant dans la Cage Diplomatique Gabriel Efendi Noradounghian (en perroquet), Nichan Efendi Djivanyan (en macaque) et Nicolaki Efendi Sgourides (en singe d’Afrique). Yusuf Bey, caricaturiste jeune et joyeux garçon, avait trouvé là, une fois encore, l’occasion de donner libre cours à sa franche bonne humeur. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 16,17. 5. Nicola SKURIDES Efendi Directeur au Ministère des Affaires étrangères. 140
« Monocle diplomatique à l’oeil, il marchait en scandant le pas et en commentant l’article du Temps. Bon zélé Directeur Général au Ministére des Affaires Etrangères, Son Excellence était un bridgeur avisé, à la conversation instructive et choisie. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 62. 6. İsmail CENANİ Bey Fils de Kadri Pacha. Avant la deuxième monarchie constitutionnelle, il était commissaire du Regie au nom du gouvernement ottoman. Suite à la deuxième monarchie constitutionnelle, il devient Ministre responsable de l’accueil des hommes d’état étrangers lors des fêtes nationales. Il était vice-président de l’association de la protection des animaux, et président de l’association Germano-Turque. 7. Andreas KOPASSIS (Copassi) Bey (1856-1912) De 1907 à 1912, il est le dirigeant de l’île de Samos. Après l’indépendance de la Grèce en 1832, l’île de Samos devient autonome sous le nom de Principauté de Samos. Celui qui portait ce titre devait être d’origine grecque. 8. ADİL Bey (1866-1924) En 1909, il devient Ministre de l’intérieur pour deux mois ; la même année et jusqu’en 1913, il est sous-secrétaire d’Etat. En 1919, il est nommé Ministre de l’intérieur pour une période de quatre mois, et la même année il est nommé membre du Sénat. 12. Habib MELHAME (1861-1924) Frère du Ministre des forêts, des mines et de l’agriculture Selim Melhame Pacha et de Necip Melhame Pacha. Il est directeur dans divers secteurs du Ministère ottoman du Regie, responsable du tabac et des boissons. A travers l’intermédiaire de ses frères Selim et Necip, il devient partenaire turc dans les concessions d’état offertes aux entrepreneurs étrangers. Suite à la deuxième Monarchie Constitutionnelle et jusqu’à sa mort, il occupe diverses fonctions d’état à Istanbul.
PLANCHE IV : DIRIGEANTS DE LA DETTE PUBLIQUES OTTOMANES ET LES BANQUIERS
1. Sir Adam Samuel James BLOCK (1865-1941) De nationalité anglaise, il est chef interprète à l’Ambassade d’Angleterre de 1894 à 1903. Après avoir cédé son poste à Lamb, ex-consul de Thessalonique, il devient commissaire au nom des propriétaires de portefeuilles anglais et hollandais ; en 1903, à l’établissement responsable des dettes extérieures. Puis, de 1907 à 1914, il occupe le poste de Président de la Chambre de Commerce Anglaise. « Sir Adam Block, premier Drogman (chef interprète) de l’Ambassade était un trait d’union souvent cassant, entre la Porte et son chef ; il n’était pas toujours facile d’élucider les incidents par son truchement. Il devint plus tard Représentant des Porteurs Anglos-Néerlandais au Conseil de la Dette Publique et eut comme remplaçant M. Lamb, ancient Consul Général à Salonique, marié à une Italienne, et dont les manières étaient plus douces. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1990, p. 37. 2. Baron Charles de TESTA (1840-1911) Il a travaillé comme chef interprète à l’Ambassade d’Allemagne. Le gouvernement allemand l’a nommé Ministre plénipotentiaire au Maroc avant sa retraité mais il n’y est pas resté longtemps et a préféré revenir à Istanbul. Il fut commissaire au nom des propriétaires de portefeuilles allemands créanciers à l’établissement des Dettes Publiques Ottomanes. C’était un faciès connu et apprécié de Beyoğlu et ses proches etait employés à la Banque ottomane. Son 141
père, un écrivain, avait publié une oeuvre encyclopédique nommée Sublime Porte Ottomane traitant des relations entre L’Empire ottoman et l’Europe. 3. Osman HAMDİ Bey (1842-1910) En 1860, il étudie le droit à Paris. Il suit des cours de dessin aux ateliers des artistes français, dont Jean-Léon Gérome. En 1881, il est nommé directeur aux Müze-i Hümayun, Musée de l’Empire. Il fait de ce musée l’un des musées les plus connus du monde. Ce musée est aujourd’hui nommé Le Musée Archéologique d’Istanbul. Il est également le fondateur de la Faculté des Beaux-arts de l’Université Mimar Sinan. Dans l’histoire de la peinture turque, il est l’un des peintres turcs qui a marqué l’Histoire grâce à ses compositions orientalistes de figures classiques. « La jeune fille, Cervantès, reconnue dès sa naissance comme une enfant prodige, jouait de la harpe comme une fée, sortie des Contes de Fées. Parmi ceux à qui elle donnait des cours particuliers, il y avait également la fille du peintre Osman Hamdi Bey, directeur du Musée. Conseiller de l’Administration de le Dette Publique, il était également la personne qui avait découvert le tombeau d’Alexandre le Grand. Une personne riche grâce à ses multiples talents, Osman Hamdi Bey, avait la chance, à l’époque, de faire la connaissance de tous les personnages célèbres de passage d’Istanbul et de pouvoir les accueillir chez lui. Il était marié à une actrice française et avait un caractère sincère et gentil. Très souvent, il donnait des réceptions, chez lui, à Kuruçeşme. La personne qui m’a présenté à Monsieur Osman Hamdi était Cervantès. Je l’ai apprécié comme une personne sympathique, doué d’un sens artistique, fin connaisseur de Paris, car il y avait vécu de longues années. » Fausto Zonaro, 20 ans sous le règne d’Abdulhamid, Editions Yapı Kredi, Istanbul 2008. 4. Louis RAMBERT (1839-1919) Avocat et homme politique suisse. En 1891, il vient à Istanbul pour parler avec la Sublime Porte de la construction des chemins de fer. En 1897, il devient membre de la commission d’inspection financière. De 1893 à 1900, à la société des chemins de fer entre Thessalonique et Istanbul et, en 1895, à la société des chemins de fer entre İzmir et Kasaba, il est membre du conseil et président. En 1897, il devient dirigeant de la Société Ottomane d’Héraclée. Après avoir été directeur de la Banque Ottomane, en 1900, il occupe le poste de directeur général du Tabac ottoman. Il n’a jamais quitté Istanbul, et fréquentait le Club du Cercle d’Orient où il jouait au billard. 5. Monsieur PANGIRIS Un des directeurs de la Banque ottomane et conseiller financier du sultan Abdülhamid II. 8. Pierre de VAUREAL Directeur général des Phares de l’Empire ottoman, il était en même temps président de la Société des Phares dont les français avait obtenus la concession. En 1912, il prend part à la direction du Cercle d’Orient. Pendant ses loisirs, il était au Cercle d’Orient et prenait part dans des activités sportives. 9. Arthur NIAS Jusqu’en 1913, il travaille dans le cadre inférieur de la Banque Ottomane, plus tard il est nommé adjoint du directeur général, P. Revoil. De 1913 à 1919, il devient directeur général de la banque. Après la Première Guerre mondiale, étant de nationalité anglaise, il a dû quitter la Turquie. Passionné d’art, en 1897, il est allé à Akaretler, chez Fausto Zonaro peintre de Palais ottoman, et a acheté quatre tableaux. 10. Marquis Alberto THEODOLI Nommé par la Banque di Roma, de 1905 à 1911, il est commissaire a l’Administration de la Dette Ottomane, représentant des créanciers de portefeuilles italiens. En 1910, il publie à Rome le livre L’Avvenire della Mesopotamia (L’avenir de la Mésopotamie). « La sémillante et juvénile Marquise A. de Theodoli, nouvellement mariée au Délégué des Porteurs Italien à la Dette Publique Ottomane - originaire de Beyrut et fille du richard syrien M. Sursock, établi à Alexandrie à d’Egypte, écrasait à Tarabya comme à Péra, du poids de sa dot les héritières levantines à qui elle avait ravi un Blason et un Coeur... si désespérément convoité. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 62. 142
PLANCHE V : DIPLOMATES ET LEURS AMIS
2. François Charles-ROUX (1879-1961) Secrétaire chargé du courrier diplomatique à l’Ambassade de France. Il a été en mission successivement, d’abord à Saint-Pétersbourg (1902-1904), à Paris (1904), à Istanbul (1905-1907), au Caire (1907-1912), à Londres (19121914) et à Rome. Il a été Ambassadeur de France auprès du Vatican. Les souvenirs de sa carrière diplomatiques ont été publiés, en 1956, sous le titre de Souvenirs Diplomatique d’un âge Révolu. Lorsque le leader égyptien Nasser a nationalisé le canal de Suez en 1956, la gestion de la compagnie était effectuée à Paris, et pendant cette période son Président était François Charles-Roux. Ambassadeur, historien et amateur d’orientalisme: « La découverte de la Turquie fut la grande affaire de la vie de François Charles-Roux. Ce fut un diplomate, Augustin Boppe, plus avancé en grade et plus âgé que lui, qui lui ouvrit toutes grandes les portes de l’Orient. Boppe était un spécialiste de la Turquie. Il y avait débuté à l’Ambassade de à Constantinople, et allait y retourner trois fois par la suite, occupant des postes de plus en plus importants. Personne ne connaissait comme lui le monde de Constantinople, les peintres ayant voyagé en Turquie, ces peintres de Turcs et de Turqueries qui venus sur les rives du Bosphore y avaient trouvé leurs modèles. Parmi ces peintres nombre d’entre eux étaient tombés dans l’oubli. Depuis 1903, Augustin Boppe leur consacrait des études qui réunis en volume dix ans plus tard, allaient sous le titre Les Peintres du Bosphore au XVIII’ième siècle devenir pour les connaisseurs un ouvrage incontournable. Pendant leur séjour commun à l’Ambassade de France à Constantinople, les relations d’Augustin Boppe et de François Charles-Roux furent celle de maître à disciple. Ce fut ainsi que Charles-Roux devint collectionneur. » Edmond Charles-Roux, de l’Académie Goncourt, Catalogue vente Adler, Paris 1994. Concernant Le Lycée Saint Benoît: « Nos missionnaires de l’enseignement se répandaient dans le Moyen-Orient Ottoman et rendaient de grands services aux populations qui y vivaient. Leur installation en Turquie est plus récente. En dehors de ceux-là, deux établissements avaient un long passé historique ; Saint Benoît des Lazaristes et Saint Louis des Capucins. Ces établissements scolaires dataient de l’ancien régime, du Royaume de France. La fondation des autres établissements datait du second Empire mais en particulier de la Troisième République. » François Charles-Roux, Souvenirs d’un âge révolu - Quand Istanbul s’appelait Constantinople 1905-1907, Fayard, Paris 1956, p. 154. 8. Auguste BOPPE (1862-1921) Premier Secrétaire de l’Ambassade de France, successeur de Pabst. Ce diplomate qui était passionné d’art a publié, en 1911, un livre important intitulé Les Peintres du Bosphore du 18ème Siècle, chez Hachette, Paris. C’était un chercheur curieux de l’histoire ottomane, il s’est marié avec Yvonne Prévost à Istanbul en 1905. Après Istanbul, il est nommé Ambassadeur à Belgrade et à Pékin et ensuite Consul à Jérusalem. « J’aimais y faire mouvoir, en imagination, les mamamouchis et les dames de harem, peints sur les toiles que collectionnait le conseiller de notre ambassade, M. Auguste Boppe, qui m’avait communiqué le son goût de la Turquerie. Ce diplomate érudit et amateur d’art prenait plaisir à ramener en Turquie et à pendre dans ses salons de Péra et de Thérapia les
tableaux, dessins, gouaches et gravures, dont nos artistes d’antan avaient emprunté les sujets à la vie Turque de leur époque. » François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, p. 134. 9. César BONNET Avocat de formation, il était Conseiller et avocat des procès commerciaux. Ses clients étaient des hommes d’affaires français qui vivaient à Istanbul. Il habitait au Passage Tunnel, n°14. 12. Edmond PABST (1858-1934) Premier secrétaire à l’Ambassade de France. Fils d’un bijoutier célèbre à Paris. Il se marie en 1907 à Paris, avec Gabrielle, la fille du Baron Evain Pavé de Vendeuvre, une famille stambouliote française. C’était un homme de Salon qui aimait la vie protocolaire. Ses relations avec la Sublime-Porte étaient très brillantes. Il sera nommé Ambassadeur dans plusieurs autres pays après avoir quitté la Turquie. En 1918, il est nommé Ambassadeur au Japon.
PLANCHE VI : TEMPS DU REPAS ET DE REPOS AU CERCLE D’ORIENT
8. Mehmet GALIP Pacha (1861- ?) Né en 1861 à Istanbul, il reçoit une éducation française. Il est nommé en 1900 au poste d’Accueil des Affaires Etrangères. En 1906, il sera traducteur à l’Assemblée Impériale, au Ministère de l’Accueil Général. Nommé Vizir en 1907, il a été élevé au grade de Pacha. Concernant l’Album HASSAN: « A bord des deux stationnaires de l’Ambassade de France il y avait nos vieux amis P. Loti, juché sur de hauts talons et Claude Farrère avec sa barbe de frère des écoles chrètiennes ; à leurs côtés se trouvait un autre officier de marine, dont il faut mentionner le nom : Guirois, si je ne me trompe; caricaturiste émérite, il a édité un album : l’Album de Hassan. Le tout-Péra y était caricaturé avec une pointe humoristique très bien venue ; Selim Melhame Pacha, Nuri Bey (Chateauneuf) notamment étaient d’une vraisemblance frappante. La Librairie Weiss voisine de la Légation de Suède, était assaillie par les personnes dont les traits figuraient, si spirituellement sur les pages dessinées par le marin rapin-rosse... » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 16. Les Mondanités: « Les soirées du Directeur Général de la Banque Ottomane M. Gaston Auboyneau, et de son successeur Jules Deffès; des banquiers Zarifi et Eugenidis ; de l’agent de change Vassiliades, du richard arménien Agopyan, des nobilités des colonies étrangères telles les Caporal, Vendeuvre, Veer, Back de Surany et d’une nuée d’autres levantins de marque et de contre-marque, procuraient des copies aux reporters en quête de nouvelles mondaines. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 37.
PLANCHE VII : JEUX DE CARTES AU CERCLE D’ORIENT
1.Pasteur SUHLE Révérend dépendant de l’Ambassade allemand. 2. John (Jean) HADJOPOULO Il était maire de Prinkipo (Büyükada). Il était propriétaire d’une quincaillerie au no. 69 de la rue Yorgancılar. Parmi ses proches parents, il y avait Georges D. Hadjopoulo, mandataire à Agopyan Han- Galata. D’autres membres de sa famille étaient employés a la Banque Ottomane, où la plupart avaient leurs comptes privés. 3. BARON Léon OSTROROG (1867-1932) Naît en Pologne, il fut diplômé de la Faculté de Droit à Paris. Il a ensuite obtenu le diplôme de la Faculté de Droit à Istanbul. Il était le Conseiller juridique du Gouvernement Ottoman dans les années 1898-1914 et fut un des réformateurs du Droit Ottoman. Plus tard il deviendra Directeur de la compagnie Armstrong à Istanbul. A l’époque où cette caricature a été brossée, il résidait au numéro 22, Rue de Voyvoda à Galata. Ensuite, il s’est installé dans son yali, à Kandilli. « Du 15 Août au 22 Octobre, Loti séjourne pour la sixième fois à Constantinople. Dans les premiers jours, l’hospitalité lui est donnée par le comte Ostrorog qui possède une résidence à Candilly, sur la rive asiatique du Bosphore. Construite sur pilotis, la maison en bois s’avance vers les eaux par un quai de marbre que limite une balustrade. Loti s’y repose, rêveur. Il dispose aussi du caïque de ses amis pour aller dans les lieux de promenade qu’il affectionne ; Beykoz et ses fumeries sous les platanes, les Eaux-Douces d’Asie et ses pelouses en gradins. » Christian Genet-Daniel Hervé, Pierre Loti – l’Enchanteur, Edition La Caillerie Gémozac, 1988. p. 404. 4. Georges Pericles ZARIFI (1871-1914) Fils de Pericles Georges Zarifi qui était l’oncle du banquier Léon Zarifi. 6. Eustache EUGENIDES (1842-1914) Banquier et homme d’affaires célèbre grec. Il était connu pour son soutien aux établissements grecs à Istanbul. Il avait une agence bancaire associée à Léon Zarifi. Il fréquentait très souvent le Cercle d’Orient, c’était un joueur de bridge. En 1905, son fils Etienne s’est marié avec Hélène, la fille de Léon Zarifi. « Le financier Hellène E... (Eugénides) avait la manie d’inviter les ambassadeurs à des réceptions grandioses qu’il donnait en leur honneur dans sa belle résidence de Yeniköy. Parlant un français à peu près correct, il amusait ses éminents convives par ses adaptations linguistiques gréco-franco-pérotes. Un jour l’Ambassadeur d’Angleterre, raconte-t-on, invité à déjeuner par notre financier, s’entendit proposer, au dessert, une tranche de Cantaloup: - Ekzélans, zé vous conseille de gôuter à ce pépon ? ... suggéra le Maitre de la Maison. L’Honorable Sir Nicolas O’Conor ne comprenait mot à ce langage conventionnel... quand 145
le maitre d’hôtel lui présenta un melon frappé, le diplomate devina alors l’intention de son amphitrion. Notre Crésus-Lucullus, voulait désigner le melon (peponi en gréc). En procédant à l’ablation de l’i final, il essayait de naturaliser français, à manière, le substantif grec, qu’il croyait introduire dans le Dictionnaire des Quarante. Le vocabulaire du fantaisiste manieur d’or, formerait à lui tout seul, un riche receuil de Bons Mots susceptible de clérider les fronts les plus moroses. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 64. 9. Edmond BLACQUE Pacha (1867-1951) Fils ainé du Maire de Beyoğlu Edward Blaque (1824-1895). Diplômé de l’ Ecole de Guerre allemande, Gross-Lichterfeld, il a poursuivi sa formation à l’Académie de Guerre allemande. Il prendra ses fonctions dans l’Armée Ottomane au grade de capitaine. Il a mené une vie de célibataire célèbre dans la société de Péra, jusqu’à ce qu’il soit nommé Attaché-adjoint en 1907. Bien qu’il soit d’origine française, il reçoit une formation sur le plan culturel comme un germano-ottoman. Après une carrière brillante comme Attaché militaire à Bucarest, il est élevé au grade de Pacha en 1912, puis est nommé à Londres. « Le 16 Août 1904, lorsque Pierre Loti, Commandant du Vautour, avançait sur le Bosphore avec sa barque dont le drapeau était hissé et qu’il a croisé un autre bateau dans lequel se trouvaient Edmond Blacque, le banquier français, A. Lorando et les premiers secrétaires des ambassades grecque et espagnole, Pierre Loti a d’abord salué son ami Blacque et les personnes qui l’accompagnaient ont fait de même. Les marins de l’autre bateau ont salué Pierre Loti mais en dehors de Blacque personne n’a réagi. Le lendemain, Pierre Loti rencontre aîné Blacque et lui dit que, suite à cette insulte - parce que les deux diplomates et le banquier qui étaient sur le bateau n’ont pas salué sa barque diplomatique portant le drapeau - il provoquait ces trois personnes en duel. L’affaire s’est réglée grâce aux efforts de Blacque et à l’intervention du Sultan qui a chargé son Chambellan et son aide de camp, de la réconciliation. Des excuses ont été présentées par les personnes concernées. Cet événement témoigne que Edmond Blacque connaissait très bien les règles de la diplomatie et que c’était également quelqu’un de respecté. » Orhan Koloğlu, La naissance de la Presse Ottomane et la Famille BLACQUE, Editions Müteferrika, Istanbul, 1998, p. 89. A propos de son père Edward Blacque (1824-1895) : « Devenu plus tard, Président du sixième département de la Mairie de Beyoğlu, il a rendu célèbre le quartier de Péra, où il a aménagé le Jardin de Tepebaşı et a mis en place plusieurs nouveautés de l’urbanisme moderne. Il a placé partout à Péra des enseignes de couleur verte qui portaient les noms des rues en français et en turc. Il a confié la construction de la Mairie à l’ingénieur Barborini. Il était aussi responsable des théâtres de Beyoğlu. Il a fortifié la construction du théâtre de l’Odéon par des colonnes et des poutres. C’est ainsi que les habitants de Péra ont pu assister aux pièces de Sarah Bernhardt. » Said N.Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1990, p. 89. 10. Leonidas Zarifi (1840-1923) Fils du célèbre banquier Georges Zarifi (1810-1884), il s’occupait de ses affaires à Istanbul et à Marseille où ils avaient un bureau. Il a géré jusqu’à sa mort l’Agence Bancaire de Zarifi- Eugénidi. Il s’intéressait plus spécialement aux investissements immobiliers. Il était le propriétaire de l’orphelinat de Büyükada. Pendant l’hiver, il résidait au numéro 23 à Tepebaşı et en été dans son chalet de Tarabya. 146
« M. Z... (Leon Zarifi) généreux et faisant le bien n’avait pas toujours la main large, du moins quand il se trouvait à Paris, dont il était un fervent visiteur. Il connaissait d’autant mieux la France que sa Maison avait un important Bureau, à Marseille, comptoir qui fournit un Premier Ministre à la Troisième République : M. Maurice Rouvier, Président du Conseil et Ministre des Finances en 1905. C’est M. Zarifi qui m’a précisé le fait. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956, p. 63. 12. Armand POTIN Premier Secrétaire de l’Ambassade Grecque. 13. Alexandre MAVROYENI Bey (1848-1929) Fils du Premier Médecin du Sultan Abdulhamid II et membre de l’Assemblée Ottomane Spiridon Mavroyeni Pacha (1817-1902). Alexandre était quatrième Ambassadeur de l’Empire Ottoman à Washington (1887-1896), et dans les années 1902-1904 il est Gouverneur de Sésame. En 1908, membre de l’Assemblée Ottomane, il devient Ambassadeur à Vienne de 1911 à 1912. 14. Joseph Etienne CAPORAL Fils d’une famille levantine française, il naît à Izmir en 1866. Il travaillera à la Banque Ottomane. Puis prendra ses fonctions, dans les années 1883-1926, aux Chemins de fer d’Aydin qui dépendait de la Banque Ottomane. 17. GRAZIANI Bey Fonctionnaire du Gouvernement Ottoman. « Graziani Efendi, italien au service de la Porte, Inspecteur des Consulats, neurasthénique des Quatre As, quêtres blanches aux pieds et fleurs de saison à la bouttonière, faisait les cent pas sur les Quais du Bosphore. Au faciès de dauphin, pas de Cour, mais de mer, il était gâté de toutes les mondaines. C’était un fonctionnaire brave et courtois. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation de Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 62. 18. Gilbert CHRISTY Commerçant, il était directeur de Laughton & Co à Galata.
PLANCHE VIII : LES PACHAS OTTOMANS ET LES MEMBRES DU GOUVERNEMENT
1. Necmeddin MOLLA Kocataş (1875-1949) Ministre de la Justice et Député de Kastamonu de la Grande Assemblée Nationale de Turquie. Avant d’être nommé Ministre de la Justice, il avait pris fonction dans les institutions juridiques de l’Etat. Préfet de Bagdad et Président du Conseil d’Etat, il était un homme d’état apprécié. Concernant le Chalet Huber qui est utilisé actuellement en résidence Présidentielle : « Le Chalet Huber appartenait à Monsieur Augustus Huber, représentant des compagnies Krupp et Mauser et vendeur d’armes à l’armée ottomane. Son chalet était plus somptueux que la résidence estivale de l’Ambassade Allemande (il y exposait également des tableaux achetés à Zonaro). Sa femme, Madame Huber, battait tous les records avec sa grâce suprême pendant ses promenades sur les rives du Bosphore. Ce chalet qui se trouvait entre le palais de Kalender et l’Ambassade Allemande avait été acheté par Necmeddin Molla, lequel ensuite le revendit à la Princesse Egyptienne 147
Kadriye, célèbre par son rare nationalisme Turc. Suite à l’appel du Roi Fuat qui voulait réunir tous les membres de la dynastie, la Princesse Kadriye, quitta Istanbul en cédant sa propriéte aux Soeurs de notre Dame de Sion. Le chalet a été nationalisé par le Président Süleyman Demirel en 1985 et après avoir être rénovés, il a été transformés en un office et une résidence présidentielle. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation de Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 61. 2. Mehmet FERIT Pacha (1851-1914) Homme d’ Etat Ottoman d’origine albanaise. Préfet de Konya où il a rendu de grands services dans les années 1898-1902, sous le règne de Abdulhamid II. Il était le Grand Vizir (Premier Ministre) avant la Deuxième Monarchie Constitutionnelle. 3. Izzet HOLO Pacha (1852-1924) Homme d’Etat Ottoman, connu sous le nom de Izzet l’arabe. Il était d’origine syrienne, né à Damas. Il entre au Palais en 1890 et devient le deuxième secrétaire du Conseil Impérial. Il sera nommé responsable du service d’intelligence. Intime d’Abdulhamid, il fut élevé au rang de Vizir ; Izzet Pacha a été très brillant dans les fonctions qu’on lui a confiées. En 1908, après la déclaration de la Deuxième Monarchie Constitutionnelle, il a été accusé et a quitté le territoire ottoman. Il meurt en 1924, au Caire. 4. Necip MELHAME Pacha (1863-1927) Arrivé du Liban, il s’installe à Istanbul, il est le plus jeune membre de la famille Melhame. Chargé des fonctions intérieures et extérieures de la Sublime Porte, il sera un personnage important du service d’information du Sultan Abdulhamid. Il est envoyé en mission par le Sultan Abdulhamid en Macédoine et en Bulgarie pour y résoudre des problèmes. Après la déclaration de la Deuxième Monarchie Constitutionnelle, il est nommé Conseiller d’Enver Pacha. 5. Salih MÜNİR Pacha (1857-1939) Fils de Mahmud Celaleddin Pacha qui était ami du Sultan Abdulhamid, homme d’ Etat, poète et compositeur. Il entre dans les fonctions d’Etat dès son plus jeune âge et franchit plusieurs grades. Préfet de Bursa dans les années de 1891-1897, nommé ensuite Ambassadeur à Paris par Abdulhamid, les Ambassades de Bruxelles et de Bern lui étaient attachées. Il sera éloigné des fonctions d’Etat après la déclaration de la deuxième Monarchie Constitutionnelle 6. Reşat FUAT Bey (1861-1921) Issue de la Famille Keçecizade, il est le frère de Izzet Pacha. Il fait ses études au Lycée de Galatasaray. Il est nommé attaché à l’Ambassade de Paris en 1880, puis à Rome en 1882 et deuxième Secrétaire à Vienne en 1883. A partir de 1887 et durant 20 ans, il reste membre du Conseil d’Etat. Il prend sa retraite en 1909, après la déclaration de la deuxième Monarchie Constitutionnelle. C’était un homme de société. « Je n’oublierai jamais l’émerveillement de Pierre Loti quand Monsieur Keçizade Fuat lui parlait de la célèbre secte des Mevlevis et de la cérémonie des Derviches tourneurs. Un jour, quand je lui ai traduit un quatrain de Şems-i Tebrizi de Konya, maître de mon ancêtre Celaleddin Rumi, son visage impassible, s’est couvert de larmes : Vous qui cherchez Dieu, qui le désirez Ne vous forcez pas, n’allez pas loin... Dieu est en vous. Effacez la poussière du miroir de votre esprit Ainsi vous allez voir le visage de la beauté divine. Quand Pierre Loti a entendu ces mots, il a crié : Voilà une religion pure et simple, ma religion. » 148
Reşit Saffet Atabinen, Les Turcs Occidentaux et La Méditterannée, T.A.C.T., Istanbul, 1956. 7. Aristarki Stavraki LOGOFET Bey (1838-1920) Membre de l’Assemblée Ottomane en 1877. 8. İzzet FUAT Pacha (1860-1925) Issu de la famille Keçecizade. Après des études supérieures en France, en tant que soldat, il est nommé aide de camp au Palais. Plus tard, il prend des fonctions à l’Ambassade de Madrid et d’autres fonctions militaires. Après la défaite de la guerre de Russie, il publie à Paris, un livre intitulé « Les occasions perdues. » Galant et francophone, Fuat Pacha fréquentait très souvent le Club du Cercle d’Orient. Son petit-fils Muhammet Ali el-Abid, deviendra Ministre des Finances en Syrie et chef de l’Etat pendant les années 1932-1936. 9. Ferit Pacha, le gendre (1853-1923) Diplomate et homme d’Etat Ottoman, il sera secrétaire aux Ambassades de Paris, Berlin, Saint Petersbourg et Londres. Il se marie en 1885 avec Mediha Sultan, la fille du Sultan Abdulmecid. Nommé Vizir en 1888, il est élevé au grade de Pacha. Il est nommé Grand Vizir pendant le règne du dernier Sultan Vahdeddin. Son nom était parmi les 150 du fait qu’il s’opposait au mouvement national d’indépendance de Mustafa Kemal Pacha et il a quitté le territoire ottoman en 1922. 10. Turhan Pacha, l’albanais (1839-1927) Diplomate et homme d’Etat Ottoman, il fut Ambassadeur dans les années 1877-1880 à Rome et 1886-1894 à Madrid. Promu Préfet de Crète en 1854. En 1895, il est nommé Ministre des Affaires Etrangères pour une courte période ; ensuite, il reprend ses fonctions de Préfet de Crète. Dans les années 1904-1908, il est nommé Ministre des Fondations (Evkaflar Nazırı). Après la deuxième Monarchie Constitutionnelle, il devient Président du Conseil d’Etat, puis Ambassadeur à Saint Pétersbourg de 1908 à 1914. En 1914, de retour en Albanie, son pays natal, il y exerce la fonction de Premier Ministre à différentes périodes. Il meurt en 1927 à Paris où il était exilé. « La seule Musulmane de haut rang, avec qui les dames de notre ambassade fussent en relations mondaines, était la femme d’un vieil Albanais de belle mine, Turhan Pasha, ministre des fondations pieuses (Evkaf) et plus tard Grand Vizir. On apercevait quelquefois Mme Turhan Paşa en caïque sue le Bosphore, élégamment attifée, le visage voilé d’un yachmak blanc transparent. » François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris, 1956. p.161 11. Selim MELHAME Pacha (1851-1937) Ministre de la Forêt, des Mines et de l’Agriculture, établi en 1893. Il était l’aîné de ses frères et le premier à s’installer à Istanbul. Avant d’être nommé Ministre, il a exercé la fonction de Directeur de l’Administration Publique durant de longues années. En tant que Ministre, il développera l’agriculture et les mines. Le Sultan Abdulhamid avait une grande confiance en lui. Il le nommait d’ailleurs pour les missions secrètes. En 1908, après la déclaration de la deuxième Monarchie Constitutionnelle, il a été accusé de corruption et il s’est installé en Italie. « La Maison du peuple (Halkevi en 1947), c’est l’ancien Hôtel particulier de Selim Pacha Melhamé, seule une rue qui descend vers Salı Pazarı le sépare de la maison de son frère Nedjib Pacha, Vizir comme lui. Les deux frères Melhamé jouèrent un rôle capital sous Abdulhamid qui les chargeait parfois de missions importantes. Ils faisaient, en quelque sorte, concurrence au grand Vizir et aux autres ministres. » Said N. Duhani, Vieilles Gens- Vieilles Demeures, Editions T. A.C.T, Istanbul, 1947, page 130. 149
PLANCHE IX : LES AMBASSADEURS ET LE GROUPE DE DIPLOMATES
1. Giacomo DE MARTINO (1868-1957) Nommé comme deuxième Secrétaire en 1885 à Istanbul ; en suite il part au Caire puis revient à Istanbul en 1904 comme Consul. Diplomate italien, il connaissait très bien l’Empire Ottoman, et a toujours occupé des fonctions importantes. Il est nommé Ambassadeur d’Italie à Washington, de 1923 à 1932. 3. Mirza RIZA KHAN (1846-1939) Ambassadeur Iranien, Prince d’Arfa, militaire et écrivain publiant sous le pseudonyme de « Danish. » Après avoir accompli plusieurs missions diplomatiques, il s’installe à Istanbul en 1900 et y occupe ses fonctions pendant dix ans. Il participe à la Conférence de la Haye en 1899. Il s’installe en 1910 à Monaco et y construit une villa baptisée Danishgah. Dans les années 1912-1914, il est Ministre de la Justice et de l’Education dans son pays. Il était ami avec la plupart des littéraires français ; l’une de ces personnes était Pierre Loti qu’il avait connu à Istanbul et qu’il avait visité chez lui, à Rochefort. « Après un sejour d’un mois à Hendaye (08-28 mars 1910), Loti est de retour à Rochefort. La maison doit étre préparée pour recevoir l’ambassadeur de Perse en Turquie. Loti l’a connu à Constantinople à l’époque de son commandement du Vautour. En son honneur, le tout Rochefort élégant et mondain sera convié à une grande soirée musicale organisée dans la maison familiale. » Gémozac, 1988.
Christian Genet-Daniel Hervé, Pierre Loti – l’Enchanteur, Edition La Caillerie
« Il y avait un peu de tout dans la troupe des diplomates : des originaux, des phénomènes, des badernes, des hommes distingués et des garçons d’avenir. Vous jetiez les yeux sur une carte de visite, rendue à votre chef, et vous y lisiez Prince Mirza Riza Khan, Arfa-ud-Dovleh, Emir Nouyan, Généralissime, Ambassadeur de S.M.I. le Chah de Perse. Le détenteur de tant de titres ronflants, dont l’un avait une impressionnante sonorité militaire, était un paisible et charmant rêveur, qui cultivait la poésie et composait des odes à la paix. Seul de son espèce à habiter Stamboul, il s’y trouvait au centre de sa colonie, où dominaient les marchands, les âniers et les muletiers. » François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris, 1956.p.159 Son oeuvre : « L’hymne aux louanges de la Paix, traduite en plusieurs langues, évoquait la nécessité d’un amour universel. Il a représenté son pays au Congrès de la Paix à la Haye. Comme tous les iraniens, lui aussi adorait la musique. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1990. p. 44. 5. Dmitry Louis Graaf van BALANT Ambassadeur des Pays-Bas. 6. SWETCHINE Premier Secrétaire russe. Nommé en 1903 à Istanbul, alors qu’il était premier secrétaire 150
à Paris. Il est décoré en 1905 de l’ordre de Mecidi. Ensuite, il devient aide de camp de l’Empereur Russe. « Le Conseiller de l’Ambassade de Russie, M. Swetchine, petit bonhomme pas plus haut que ça, ne manquait pas de toupet... d’ailleurs la région frontale de son crâne dénudée était à l’abri des intempéries, grâce à une « mou-moute » qui complétait son système capillaire défaillant... » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1956. p. 12. 7. Dimitri de NELİDOV Secrétaire de l’Ambassade russe. Son père Alexandre Nelidov à occupé de longues années la fonction d’Ambassadeur russe à Istanbul. « Le fils de Monsieur A. Nelidov (Ambassadeur Russe) fut désigné plus tard en qualité de secrétaire d’ambassade à Istanbul ; il s’y maria avec Mademoiselle Mavrogordato, la fille du banquier bien connu. M. Mavrogordato s’était fait sujet russe pour être mieux et plus sûrement protégé, grâce aux privilèges conférés sous le couvert des capitulations. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul 1990, p. 24. 8. Edmond PABST (1858-1934) Premier Secrétaire de l’Ambassade de France. Fils d’un bijoutier célèbre à Paris. Il s’est marié à Paris avec Gabrielle, fille du Baron Evain Pavé de Vendeuvre, une famille française Stambouliote. C’était un homme de Salon qui adorait le protocole. Il était très brillant dans ses relations avec la Sublime Porte. Après avoir quitté la Turquie, il est nommé Ambassadeur dans différents pays et en dernier, en 1918, Ambassadeur au Japon 9. Comte Guillaume d’ARSHOT-SCHOENHOVEN (1967-1935) Il remplacera au Consulat Belge le Comte F. Van Den Steen de Jehay, le conseiller de l’Ambassadeur. « Cette personne avait épousé Mademoiselle Nubar (Eva Nuber Zarouki), une arménienne turco-égyptienne, apparantée à Abraham Pacha, Karakahya de notre Ville. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation de Çelik Gülersoy, Istanbul, 1990, p. 56.
PLANCHE X : DIPLOMATES DANS LEUR SMOKING
1. A. CAPORAL Banquier. Son bureau se situait dans Camondo Han à Galata. 4. Alexandre TSHERBATSKY (1870- 1952) De 1898 à 1902, il est nommé au poste de secrétaire adjoint à l’Ambassade de Russie à Istanbul. De 1902 à 1910, il est nommé 2ème secrétaire. Puis, il travaillera à l’Ambassade de Russie à Tokyo et à Washington. Ensuite, de retour à Istanbul, il sera nommé Consul, lors du Gouvernement de l’Armée Blanche du Général Denikin en 1917, car il connaissait bien la Turquie et les Turcs. 151
9. André MANDELSTAM (1869-1949) Traducteur à l’Ambassade de Russie, il a écrit La Justice Ottomane dans ses rapports avec les puissances étrangères en 1911 et Le sort de l’Empire Ottoman en 1917. « Il avait les lèvres recouvertes d’une paire de moustaches en forme d’ailes de corbeau, prophétisait, tel un oiseau de malheur l’infortune qui devait s’abattre tôt ou tard sur le régime hamidien ... » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Gülersoy, İstanbul 1956, p. 12. 10. Harry Harling LAMB (1857-1948) Honoré par le titre de Sir en 1919, il est traducteur principal à l’Ambassade de Grande-Bretagne entre 1903 et 1907. De 1907 à 1913, il sera Consul général à Thessalonique. Puis, de 1914 à 1918, il travaille aux Affaires Etrangères Home Office brittannique. Durant son séjour à Istanbul, il est un délégué de la Commission Maritime Internationale de Sauvetage de la Mer Noire. 11. Constantin STOICESCU (1852- 1911) De nationalité roumaine, il a été Ministre dans divers Ministères au gouvernement de Carol 1er, roi de Roumanie. Il fut Ministre de l’Agriculture, de l’Industrie, du Commerce et de la Propriété, au gouvernement du Premier Ministre Dimitrie Sturdza. On pense qu’il a séjourné à Istanbul en 1905-1906.
PLANCHE XI : DIRECTEURS DE LA BANQUE OTTOMANE ET ADMINISTRATEURS DE LA DETTE PUBLIQUE OTTOMANE
2. Colonel Léon BERGER (? - 1909) Il est venu en tant qu’attaché militaire à l’Ambassade de France. Plus tard, il a travaillé comme commissaire à l’Administration de la récupération de la dette publique ottomane en tant que représentant du portefeuille des créanciers français. Il a fondé et géré l’association L’Union Française où se réalisaient les activités de la colonie française. Il a fait construire le bâtiment de l’Union Française par le célèbre architecte français Alexander Vallaury. Il meurt à Paris en 1909. « Nos représentants de la récupération de la Dette Publique Ottomane et ceux de la Banque Ottomane étaient l’élite même de la colonie française. Parmi eux, le commandant Berger était le plus brillant. Cet officier d’infanterie qui avait servi en Algérie était devenu attaché militaire à l’Ambassade de France à Istanbul après avoir été dans l’équipe du général Saussier. Après avoir quitté l’armée, il représentera les créanciers français à l’Administration de la récupération de la dette ottomane. Il fut également président ou membre du conseil d’administration de la plupart des entreprises françaises en Turquie. En raison de sa position importante, on l’appelait Le Grand Français de l’Orient. » François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, p. 139. 3. M. J. DEFFES De 1904 à 1910, il fut directeur général de la Banque Ottomane. Son prédécesseur était M. G. Auboyneau (1902-1903) et son successeur devint M. P. Revoil (1911-1913). En 1908, il est nommé président de l’Alliance Française. Il était aussi membre du conseil d’administration de l’Union Française. « Notre directeur général de la Banque, M. Deffès était un préfet retraité. Homme de mérite, il avait occupé avec distinction plusieurs grandes préfectures, entre autres celle de Marseille. Toulousain, il avait l’accent du terroir, au point d’étonner même un Marseillais et prononçait, par exemple, Constanss… Notre ambassadeur et lui, qui s’étaient bien connus de ministre à préfet, évoquaient ensemble des souvenirs piquants sur les niches et rosseries 152
réciproques des hommes politiques de leur temps. » François Charles-Roux, Souvenirs Diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, p. 140. 4. Léon PISSARD Directeur général de l’Administration de la récupération de la Dette Publique Ottomane (1906) et membre du conseil d’administration de la Compagnie des chemins de fer entre Thessalonique et Istanbul. Avant de s’installer à Istanbul, il était directeur général du journal Le Siècle, à Paris, et faisait partie du cabinet du Ministre de l’intérieur Constans. Quand Constans a été nommé Ambassadeur à Istanbul, Pissard l’a suivi. 5. Alexandre PANGIRI Bey (1859- ?) Il était originaire d’une famille qui a émigré d’Albanie à Péra en 1811. Né à Péra en 1859 ; en 1878, il a commencé à travailler à la Banque Impériale Ottomane en tant qu’officier. En 1904, il est promu au poste de directeur. Il participe à la gestion des compagnies Chemins de Fer İzmir-Kasaba, Chemins de Fer Bagdad et à l’administration de la Banque Chrissovereni. Il sera nommé président de la Compagnie de Tramway et de l’Éléctricité de Beyrouth. 6. Le Comte Georges VITALIS Il était ingenieur au Ministère des Mines, des Forêts et de l’Agriculture. Ces proches étaient banquiers à Galata et dirigeants à la Banque Ottomane. 7. George Anastasiades CARTALI (1857-?) Il était inspecteur général et conseiller de la Banque Impériale Ottomane. Plus tard, il fut promu au poste de directeur général adjoint de la banque.
PLANCHE XII : MEDECINS, ARCHITECTES ET DIPLOMATES
2. Alexandre VALLAURY (1850-1921) Il a étudié à la Faculté des beaux-arts de Paris. Après son retour de Paris, de 1883 à 1908, il a donné des conférences en tant que professeur d’architecture à Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi, Université des Beaux-Arts de Mimar Sinan. Parmi ses œuvres en architecture, on peut citer l’orphelinat grec de Büyükada, le bâtiment principal du musée archéologique d’Istanbul, l’hôtel particulier Afif Pasha à İstinye, la mansion Mecid Efendi à Bağlarbaşı, la banque ottomane à Galata et école de médecine à Haydarpaşa. C’est un des principaux intellectuels de l’Empire Ottoman, il combine la culture Ottomane avec les valeurs de l’Occident dans ses œuvres. Il résidait à Pera. « Le bâtiment de l’Union Française a été construit selon les plans de l’architecte français Monsieur Vallaury... les parents de cet architecte dirigeaient la confiserie - pâtisserie au-dessous l’Opéra Naum dans le passage Hristaki d’aujourd’hui, propriété de l’ancien Grand Vizier Said Pacha. Une des sœurs de Monsieur Vallaury a épousé le pâtissier Lebon, un pâtissier apprenti qui travaillait avec son père et qui a ensuite ouvert une entreprise à son propre compte à Dört Sokak (Asmalı Mescit). » Said N. Duhani, “Beyoğlu’nun adı Pera iken”, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınları, İstanbul 1990. « Il travailla en étroite collaboration avec Osman Hamdi Bey ainsi qu’avec d’Aronco et ils devinrent amis intimes. Il fut l’un des contributeurs les plus efficaces du Salon d’Istanbul de 1901 et Régis Delbeuf parle de son goût de collectionneur qui transforma quasiment sa maison de Taksim en musée indépendant. » Enis Batur, Le Fantôme - l’Orphelinat de Prinkipo autour d’Alexandre Vallaury architecte français, Istanbul 1900, Norgunk Istanbul 2011, p. 9. 153
4. Harvard Théodore DUCLOS (1865- ?) D’abord directeur général de la société minière Ottoman d’Heraclée, il a par la suite repris la direction de Franko, une société russe, puis la direction générale de la société sidérurgique Hutabank à Dombrawa (Russie). Il résidait à Mizzi Apartmanı, Suterazi Sokak no. 12, Pera. Atteint de typhoïde, il décède en prison, en Russie, en 1920. 5. Victor de LACROIX Fils d’un général français, il commence sa carrière diplomatique en tant que 3ème secrétaire à l’Ambassade de France à Istanbul. Selon l’auteur Duhani, comme son collègue François Charles-Roux, secrétaire à l’Ambassade de France, il aimait prendre un verre au bar et nager au Summer Palace Hotel à Tarabya. Cet hotel n’existe plus aujourd’hui. 7. Baron ION DE STYRCEA il était sous-secrétaire à l’Ambassade d’Autriche. Ses origines proviennent d’une famille noble de Moldavie, une ville alors faisant partie de la Roumanie. Il était diplomate et proche de l’empereur Austro-Hongrois François-Joseph. 10. Dr Léon de LACOMBE (1874-1932) Il était le chirurgien principal de l’hôpital Taksim. 11. Dr Marc MIRABEL Médecin de l’Ambassade de France à Istanbul, il avait un lien de parenté avec Constans, l’Ambassadeur de France. Il résidait à Tom Tom Sokak n° 21. « Le docteur Mirabel, parent éloigné de monsieur Constans, était représentant français au Conseil International de la Santé. C’était un établissement de médecins cosmopolites où les médecins étrangers de chaque race et religion signaient des ordonnances administratives sans l’intervention d’Ipeca. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1990, p. 31. 12. Dr Giuseppe B. VIOLI Il était le médecin principal de l’Hôpital Italien. En 1910, il a publié La pédiatrie en Turquie
PLANCHE XIII : PRINCE DE SUEDE ET IBRAHIM PACHA MINISTRE DES CEREMONIES DU PALAIS, LES DIPLOMATES…
1. Hermann LISCO Bey (1850-1923) Avocat, politicien, il était secrétaire du gouvernement en Allemagne. Nous ne disposons pas d’informations sur son séjour en Turquie. 2. Prince WILHELM de SUEDE (1884-1965) Nommé Duc de Södermanland. C’est à bord du navire Freja, arborant pavillon suédois qu’il est venu à Istanbul fin janvier ou début février 1906. Il fut reçu par le sultan Abdülhamid lors de sa visite et fut décoré de la légion d’honneur Osmani. Il est l’auteur du livre Episoder (Episodes), narrant les souvenirs de son séjours à Istanbul. 3. G. D. NATCHEVICH Agent diplomatique de Bulgarie. Il aimait la Turquie et il était un diplomate avec lequel la Sublime Porte est restée en relation après la Deuxième Monarchie Constitutionelle. Il a contribué à améliorer les relations entre la Turquie et la Bulgarie. 4. IBRAHIM RASIH Pacha Ministre des cérémonies du Palais. Son beau-fils, Monsieur Halil Hakkı, était le chef adjoint du Ministère des Affaires 154
Ètrangères. « Un jour, Chéri tomba malade... Grand émoi au Palais... L’humeur d’Abdulhamid s’en ressentit, et ses proches constataient pour beaucoup du Bulletin Sanitaire, signé du Vétérinaire en Chef des Ecuries Impériales. Hélas !... Chéri, atteint d’une fracture dans la région dorsale, fut condamné par le Médecin-Vétérinaire appelé à son chevet. Le Grand Maitre des Cérémonies et Introducteur des Ambassadeurs, Feu Ibrahim Pacha, voyant Abdülhamid très affecté par le malheur dont était victime son compagnon préféré, affirma au Souverain qu’il allait lui remplacer Chérie par un sosie : Cin, fox-terrier appartenant à Madame Naum Pacha. Cependant, la femme du sous-secrétaire d’Etat au Ministère des Affaires Etrangères, mise au courant des événements par Ibrahim Pacha en personne (qui venait lui donner des nouvelles de Chérie et du processus de la maladie) se désolait à l’idée d’une éventuelle séparation et adressait des prières à Saint-Hubert, pour obtenir la guérison du petit patient, sa demande fut exaucée et la petite bête, sauvée grâce à un célèbre chirurgien, à qui le Padishah avait confié la vie de Chéri ; l’éminent Disciple d’Esculape, plus heureux que le Diplômé d’Alfortville, remis debout le chien favori d’Abdülhamid. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 49. 5. Ioannis GRYPARIS, Grec (1870-1942) Diplomate grec, politicien. Il était ambassadeur de Grèce à Istanbul de 1903 à 1910. 7. J. M. Bernaldo de Quiros, Marquis de CAMPOSAGRADO Ambassadeur à Istanbul du Royaume Espagnol entre 1897 et 1909, il représentait Alphonse XIII, le roi d’Espagne. Proche de la famille royale, il était parmi les nobles éminents d’Espagne. « C’était un diplomate qui passait la majeure partie de son temps autour de la table de jeu et contractait des dettes qu’Abdülhamid, continuellement aux aguets et bien renseigné par ses indicateurs officiels, réglait sur les fonds de sa Liste Civile... Camposagrado, fusil émérité étalait ses victimes sous le porche du Cercle d’Orient ; certain jour en particulier on y comptait 7 sangliers, 1 loup, 2 renards et 1 chacal. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 31,33. 8. Monseigneur Giovanni TACCI PORCELLI (1863-1928) De nationalité italienne, en 1904, il fut nommé représentant du Vatican a Istanbul (délégué Apostolique) après Monseigneur Augusto Bonetti. Ordonné Cardinal en 1921, il devint secrétaire de la Congrégation des Églises d’Orient de 1922 à 1927. 9. Comte Gaston Errembault de DUDZEELE (1847- 1929) Ambassadeur de Belgique. Il est resté à Istanbul de 1898 à 1909. Sa fille Valentine s’est mariée à Istanbul avec le secrétaire de l’Ambassade d’Italie, un homme d’état important, le comte Sforza. Le bâtiment de l’Ambassade de Belgique, le Palais de Belgique, à Taksim a été construit sur son initiative. Il était l’un des personnages les plus remarquables de la société d’Istanbul. Après son départ d’Istanbul en 1909, il a eu un poste à Vienne. « Cet homme respectable, tout aussi mignon que le roi Léopold II, était très modeste. Son conseiller, le comte F. Van Den Steen de Jehay, s’est consacré à rédiger une œuvre basée sur un certain nombre de documents intitulés Situation légale des sujets Ottomans non Musulmans. L’épouse de Jehay, Mme de Jehay, est devenue plus tard la dame d’honneur de la reine Elisabeth... » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1990, p. 56. 10. Alexandru LAHOVARY (1855-1950) Ambassadeur de Roumanie à Istanbul de 1906 à 1908. Après avoir accompli sa mission à Vienne de 1902 à 1906, il est venu à Istanbul. En 1906, il sera nommé à Vienne. « M. Lahovary, Ministre de Roumanie, était une des personnalités les plus sympathiques et les plus affables de la famille 155
diplomatique. Il a sans cesse témoigné beaucoup d’amitié à notre pays et sa présence à Istanbul a fortement contribué à resserrer les liens des deux Cours. Charmant homme, d’une grande simplicité, c’est avec regret que l’on apprit son déplacement pour une autre capitale : il partit pour Rome et de là il fut nommé Ministre Plénipotentiaire à Paris. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 33. 11. Joachim BECK-FRIIS (1861- 1939) Ambassadeur de Suède entre 1903 et 1905 à Istanbul. « Le Baron Beck-Friis se distinguait par la façon avec laquelle il amusait ses invités. Se mettant au piano, il leur chantait la célèbre chanson française : Quand les Canards vont deux par deux... C’était un bon diseur. Ses interventions diplomatiques ne pouvaient se terminer que par des chansons... » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 34.
PLANCHE XIV : PACHAS ETRANGERS AU SERVICE DE L’ARMEE OTTOMANE
1. Giovanni Girolamo ROMEI LONGHENA Pacha (1865-1944) Il est nommé à Istanbul par le roi italien Vittorio Emanuele III pour mettre en place l’organisation de la gendarmerie de l’armée ottomane. En 1905, il épouse Feride, la fille du Ministre des Forêts, des Mines et de l’Agriculture, Selim Melhame Pacha, à l’Église Saint Esprit à Istanbul. Il était le stratège militaire qu’Abdul Hamid II consultait sur les questions politiques. Il deviendra général à son retour en Italie et Sénateur en 1933. 2. Comte Odön SZECHENYI Pacha (1871-1922) Il a créé le premier service des sapeurs pompiers dans son pays, la Hongrie, et plus tard dans l’Empire Ottoman. Il y a un musée qui porte son nom à Beşiktaş, Musée des sapeurs pompiers du Comte Szechenyi’. Il a fait construire le train grimpant de la forteresse de Buda à Budapest et le Tünel à Beyoğlu. 3. Général Wilhelm Leopold Colmar Freiherr VON DER GOLTZ Pacha (1843-1916) De nationalité prussienne, il a enseigné à l’Université militaire de Berlin. Wilhelm II était parmi ses étudiants avant de devenir l’empereur d’Allemagne. Entres 1883-1895 et 1908-1911, l’Armée Allemande lui a confié la réorganisation de l’Armée Ottomane. De 1891 à 1897, il a commandé les forces Turques contre les Britanniques dans la guerre de Gallipoli et à Kut al Amara. En avril 1895, il est promu au poste de Maréchal. En Mars-Novembre 1915, il devient le Premier commandant de l’Armée, ensuite en Iraq le 6ème commandant de l’Armée Ottomane de décembre 1915 à mars 1916. En 1916, il meurt à Bagdad et il est enterré à Istanbul. Parmi les Pachas étrangers de cette période, il a accompli les tâches les plus importantes au service de l’Armée Ottomane. « Goltz Pacha était un général Allemand qui aimait le peuple Turc et son armée et admirait ses vertus. Il avait la même réputation dans notre pays, salué avec respect et amour. C’ était un homme digne et respectable. Il fut enterré dans le jardin de l’Ambassade d’Allemagne à Tarabya, Istanbul, dans une très grande cérémonie. » Feridun Fazıl Tülbentçi, Müşir Golç Paşa’nın Ölümü. Salt Araştırma. 4. Louis Karl Adolf Franz KAMPHÖVENER Pacha (1843-1927) De nationalité prussienne, il était inspecteur général de l’infanterie dans l’Armée Ottomane. Il a apporté des innovations dans les tenues vestimentaires des soldats de l’infanterie. Kamphövener était accompagné des officiers allemands comme Auler Pacha, Imhoff Pacha et Ditfurth qui donnaient, eux aussi, une formation aux soldats de l’infanterie. En 156
1898, il accompagnait l’empereur Allemand, Wilhelm II, durant sa visite du territoire Ottoman suite à son séjour à Istanbul. En avril 1895, il fut promu au poste de Maréchal en même temps que Goltz Pacha. 5. Karl AULER Pacha Conseiller militaire des Allemands à Istanbul, il supervisait le chemin de fer Hejaz au nom des Allemands. Il avait prétendu que la durée du trajet d’Istanbul à la Mecque serait réduite à 120 heures en transportant les soldats par le chemin de fer Hejaz. La construction du chemin de fer de Bagdad avait déjà commencé quand il a fait cette déclaration. 6. André BERTHIER Pacha (1858-1923) De nationalité française, il avait fait des études de génie civil. Il était l’aide-de-camp, l’aide martial et le responsable du champ de tir du sultan Abdulhamid II. Il fut honoré par le Sultan du titre Vizir (Pacha). En 1904, il développera un système qui permet à la baïonnette ou au sabre-baïonnette de s’adapter mieux dans la bouche du fusil, il sera breveté pour cette invention. Il participait aux tournois d’escrime à L’Union Française. Sa résidence se trouvait à Ahmet Bey Sokak, dans le quartier de Pangaltı. « En dehors des pachas allemands, d’autres pays conservaient bien, par-ci par-là un pacha militaire, mais sans influences, dans des sinécures, ou sans attribution importante : ainsi la France avec Berthier Pacha, que la fabrique de munitions Gévelot avait jadis envoyé à Constantinople, ou il avait pris du galon sans jouer de rôle ; l’Italie avec Romei Pacha, attaché à la maison militaire du Sultan ; l’Autriche-Hongrois avec Szechenyi Pacha, l’organisateur des mytiques pompiers-réguliers, l’Angleterre avec Woods Pacha, venu en Turquie comme lieutenant de vaisseau britannique, promus amiral Ottoman… Tous n’étaient que des figurants. Seuls comptaient les pachas allemands. » François Charles-Roux, Souvenirs diplomatiques d’un âge révolu, Arthème Fayard, Paris 1956, p. 152. 7. Général BLUNT Pacha (? - 1907) Avant son arrivée à Istanbul en 1895, il était en Crimée au nom de l’Armée Britannique. Il était le pacha britannique responsable de l’organisation de la gendarmerie Ottomane. Sur sa carte de client, à la Banque Ottomane, il est écrit « Membre de Junior United Club, Pall Mall London. » 8. Amiral Sir Henry WOODS (1843-1929) C’était un pacha Britannique servant la Marine Ottomane. Il était connu sous le nom de Woods Pacha. Venu à Istanbul en tant qu’officier attaché à l’Ambassade Britannique, il est entré au service de l’Empire Ottoman. Il était l’aide de camp du Sultan Abdulhamid II. Il a été honoré par deux décorations Mecidiye et Osmaniye par le Sultan. Il décèdera à Istanbul en 1929.
PLANCHE XV : SPECTACLE DE CANCAN
3. Albert MATKOVICH (1878- ?) Pharmacien d’origine croate né à Istanbul. « À propos des bals... Albert Matkovic, l’un des animateurs les plus éminents. Ce jeune homme sympathique est mort à un très jeune âge. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1990. p. 63. 7. Ernesto CLICIAN Bey(1859-1927) Fils d’Alexandre Clician et Sofia Farra. Secrétaire du Cercle d’Orient. Le 1 février 1919, il devient membre de l’Association Italienne Societa Operaia. 157
8. John A. PETALA Homme d’affaires. Au début des années 1900, son épouse Harriette Petala était propriétaire de l’Hôtel d’Angleterre à Tarabya. Dans les années 1940 la famille possédait l’Hôtel Petala construit au même endroit. Plus tard, ces hôtels ont été remplacés par Tokatlıyan et (Grand) Tarabya Hotel. L’endroit où se trouvait l’hôtel était appelé « Petala’s Point » par les touristes européens. 14. Gilbert CHRISTY Commerçant travaillant pour C. Laughton and Company à la Banque Ottomane à Galata. 20. Prof. LECOMTE PRETEXTAT De 1887 à 1922, il travaille comme journaliste, agent de presse étrangère et critique d’art à Istanbul. L’actualité était transmise à la presse étrangère par des télégrammes quotidiens. Il représentait l’agence télégraphique bulgare, les journaux quotidiens français L’Information, Petit Parisien et le quotidien russe Journal de St Petersburg. Il était également le reporter des revues La Rossia, La Revue de L’Europe, La Turquie. C’était en même temps un mosaïste. Il a réalisé diverses œuvres comme les copies des mosaïques de la Kariye et les mosaïques de la façade de l’Eglise Métamorphose à Şişli. Peintre anonyme, de l’hôtel Petala à Tarabya.
« Dans un article du 27 février 1893, Prétéxtat parle de sa visite chez Zonaro. Après l’exposition de Zonaro dans le magasin Leduc sur la Grande rue de Péra, il avait voulu aller voir Zonaro dans sa maison à Akaretler qui lui servait en même temps d’atelier. Par cette visite on apprend que Zonaro, le fameux peintre italien, un véritable amoureux d’Istanbul, et notre artiste-critique Prétextat étaient des amis. Pour Prétéxtat, Zonaro était un vrai talent faisant vibrer la lumière par une technique française, mais d’un style italien (Stamboul, 27 Février 1893). Après avoir fait une description qu’il a vus, il passe toute de suite aux détails et aux impressions en utilisant un discours technique comme un vrai critique. L’important, à l’égard de cette attitude, est de voir les premiers exemples de critiques dans les journaux de Péra au XIX. siècle. » Seza Sinanlar, Lecomte Prétéxtat, un homme de l’art au XIX. siècle à Péra. Synergies Tuquie n. 2, 2009, p. 59-67.
Prof. LECOMTE PRETEXTAT
21. Régis DELBEUF (1854-1911) Rédacteur, journaliste doyen du journal Stamboul, publié en français à Istanbul. En outre de sa réputation dûe à des expositions dans les salles de Péra à la fin du 19ème siècle, il était considéré comme l’un des premiers critiques du monde de l’Art Ottoman. 22. Paul SIM (Smyrioti) Directeur du la revue hebdomadaire Politique BYZANCE publié en français à Istanbul. Activités Théâtrale: « Marthe Brandès, artiste de renom de la Renaissance, interprète des oeuvres de Porte-Riche et la divette Jeanne Saulier, que Constans imposa au Petit Samuel, Directeur du Théâtre parisien des Variétés, dont il fit sa femme par la suite, recevaient au cours de leurs séjours artistiques prolongés à Beyoğlu, les visites assidues de Constans au Péra Palace Hotel... Sarah Bernhard, Réjane, Charlotte Lyses (première épouse de Sacha Guitry), Jane Hading, Charlotte Wiéhé, Suzanne Despres, Marthe Brandès, Mademoiselle Delvair, Jeanne Saulier et d’autres célébrités parisiennes ; Messieurs Coquelin Aîné et Cadet, Leloir, De Feraudy, H. Roussel, Saillard, Lambert Père et Fils, les Mounet-Sully, Pierre Magnier et Félix Galipeaux voyaient affluer au Théâtre des Petits-Champs, les Istambouliates avertis. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 13, 44. 158
PLANCHE XVI : CONCERT DE MUSIQUE CLASSIQUE AU CERCLE D’ORIENT
1. Général Sava GRUITSCH Ambassadeur de Serbie. Il deviendra plus tard premier ministre et Maréchal au service de Pierre I. Karageorgievitch. 10. André Joseph Anatole « Ernest » LORANDO (1845-1910) Banquier à Galata. Il est le fils d’Etienne Lorando et Henriette Créspin. 13. Romualdo CATTANEO Représentant technique à l’Administration de la récupération de la Dette Publique Ottomane, il résidait à Simitçi Sokak n° 15 Péra. 14. M. F. PRÉVOST Homme d’affaires levantin qui résidait à Istanbul. Ce doit être sa fille qui était mariée au diplomate Français Auguste Boppe. 15. KIBRIZLI Tevfik (? – 1913) Il était l’assistant du Ministre de la guerre, Nazım Pacha. Il indiquait l’adresse de la Librairie Weiss comme son adresse postale. Suite a la deuxiéme constitution, ce fut l’un des fondateurs du parti Ahrar (Liberté) crée le 14 Septembre 1908, qui est devenu le parti d’opposition contre le parti Union et Progrés des Jeunes Turcs. Le 23 janvier 1913, il est tué dans l’attaque Babiali du Comité Union et Progrès dont Enver Bey et Talât Bey étaient les chefs. « Au Péra Palace on voyait peu d’uniformes, à part le Lieutenant-Colonel Blacque Bey et les frères Nazım et Tevfik Kıbrızlı, deux officiers de cavalerie, sympathiques danseurs, qui émerveillaient l’assistance par leur entrain et leurs prouesses chorégraphiques. Qu’ils étaient séduisants sous leurs tuniques de cérémonies !... » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 38. 16. Lucien de CHIRICO Bey Il était traducteur assistant de nationalité italienne à l’ambassade des Pays-Bas. Le célèbre peintre italien Giorgio de Chirico vient de cette famille. « L’interprète auxiliaire et accidentel, M.Lucien de Chirico, était qualifié de Bey... je n’ai jamais compris l’origine de ce titre beylical que les levantins lui avait décerné... Meneur de contre danses, jeune et fringant il était assailli par les habitués des Bals diplomatique et mondains... Sous les vêtements de tailleurs célèbres, on distinguait son corps rond. » Lucien de CHIRICO Bey
Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 36.
159
PLANCHE XVII : ANIMATION MUSICALE AU CERCLE d’ORIENT
3. Géza de HEGYEI (1863-1926) Pianiste et compositeur hongrois, il fut un élève du célèbre musicien Liszt. Il fut invité à Istanbul afin de donner un concert pour le Sultan Abdulhamid II. Il se marie avec la belle-sœur du Prince Lütfullah et décide alors de rester en Turquie. Il gagne sa vie en donnant des cours de musique à « Mızıka-yı Humayun » et, après la proclamation de la République, à Darülelcan et à l’Association Culturelle Turque. Il a enseigné au Prince Abdülmecid, aux filles du Sultan Abdülhamid, Şadiye et Ayşe Sultan ainsi qu’au célèbre pianiste Ferhunde Erkin. Comme les pianistes Furlani, Selvelli et Devlet Efendi, Hegyei donnait occasionellement des récitaux de piano aux membres du Cercle d’Orient. « Le Cercle d’Orient retrouvait son ambiance, avec ses abonnés et ses pensionnaires snobs et éclectiques... Le pianiste virtuose Geza Hegyei s’apprétait à reprendre sous le charme de son clavier l’auditoire choisi de M. Rambert. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, sf. 85. 4. Chlodwig HOHENLOHE, WALDENBURG-SCHILLINGFURST Prensi (1848-1929) Il était d’origine Austro-Hongroise. Entre 1905-1906 il a résidé une courte période à Istanbul où il a fait partie du corps diplomatique de l’Ambassade d’Autriche-Hongrie. Il est possible qu’ on l’ait confondu avec son frère aîné Friedrich Karl II Hohenlohe-Waldenburg-Schillingfürst (1846-1924). 5. Baron A. de KISS d’ITTEBE Secrétaire à l’Ambassade d’Autriche-Hongrie. 6. Otto Graf und Herr zu BRANDIS (1848-1929) Il travaillait à l’Ambassade d’Autriche-Hongrie. 8. Lewis David EINSTEIN (1877-1967) Deuxième secrétaire à l’Ambassade des États Unis d’Istanbul. Né d’une famille juive riche et prestigieuse, il a fait ses études universitaires à l’Université de Colombia. Avant son séjour à Istanbul, il était responsable à Paris et à Londres, après Istanbul il sera nommé à Pékin. En 1915, il revient encore une fois à Istanbul pour succéder aux Ministres Plénipotentiaires qui étaient obligés de quitter Istanbul à cause de la Première Guerre Mondiale. Il fut Ministre plénipotentiaire au Costa Rica de 1911 à 1913, et de 1921 à 1930 en Tchécoslovaquie. Il était également poète et historien, il a écrit 15 livres et rédigé plusieurs articles. « M. Einstein, second secrétaire, semi colosse avait je ne sais comment au juste des liens de parenté éloignée avec M. Edwards, le richissime parisien fondateur du fameux journal Matin ainsi qu’avec M. Caporal notable de colonies française d’Istanbul... En 1907, il s’est marié avec Misia Sert, l’ancienne épouse d’Edwards. Edwards du côté maternel parentait aux Caporal, par le fait que sa mère était le frère d’Alfred Caporal. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 29. 9. Comte BADENI Secrétaire à l’Ambassade d’Autriche-Hongrie. « M. Badeni, fêtait la dive bouteille, viveur joyeux sachant s’amuser à la mode viennoise, il essaya de prouver un peu de constance à une très jolie espagnole qu’il avait épousée et qui charma İstanbul par sa beauté, cependant sa résolution ne dura même pas l’espace d’un matin. On rapporte qu’il est mort fou. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1956, p. 30. 160
PLANCHE XVIII : BÜYÜKADA PRINKIPO YACHT CLUB
3. René BAUDOUY (1852- ?) Né à Istanbul, il était caissier au Crédit Lyonnais d’Istanbul. Puis, il sera le banquier de l’Ambassade de France. En 1891, il passe à la direction de la société Tombak de l’Empire Ottoman. Il est l’un des deux fondateurs de la Société Générale Ottomane d’Assurance. Il est aussi actionnaire de la Société Générale d’Orient et, en 1904, devient membre du Cercle des Chemins de Fer de Paris. Le gouvernement ottoman avait besoin d’un projet de chemin de fer pour transporter ses soldats d’Istanbul à Thessalonique. Les diplomates et les investisseurs européens de la Sublime Porte étaient au courant. Le gouvernement français n’a pas voulu rater cette occasion et a proposé un financement pour le projet ; en 1892 Baudouy a eu le droit de concession pour 99 ans. La construction d’une ligne de chemin de fer de 510 kms a été terminée en 1896. 5. Marten AGOPYAN Homme d’affaire arménien, il était exploitant de l’Hôtel Beler sur l’avenue İstiklal, Agopyan Han à Eminönü et possédait 44 acres de terre à Tarabya. Au début des années 1900, il a fait construire le manoir Agopyan à Büyükada. 6. John AVRAMIDIS Pacha Il était directeur de la ligne maritime İdare-i Mahsusa (1878-1909), qui possédait 176 bateaux, petits et grands, dans différents ports de l’Empire. Ancien propriétaire du manoir John Pacha, à Büyükada, il était voisin de Trotski, le plus important leader de la révolution russe. 8. Jacques BAROZZI Un célèbre avocat de la Banque Ottomane à Istanbul. Son adresse de travail : Rue Mertebani, n° 1. Il collabora avec l’avocat Georges Rossolato. 7. Sir Edwin PEARS (1835-1919) Il fait ses études de droit en Angleterre. En 1873, il s’installe à Istanbul et devient le doyen de la colonie anglaise. Il connaît bien la Turquie et est un historien reconnu. En 1911, il écrit un livre intitulé La Turquie et ses populations ; en 1916, il écrit le livre intitulé 40 années à Constantinople. Il décède en 1919 suite à un accident.
PLANCHE XIX : AU CLUB DE BÜYÜKDERE, SUITE AU CONCOURS DE “BOSPHORUS CUP 1905”
1. Comte G. d’ARNOUX En 1906, il était directeur général de l’administration de la Dette Publique Ottomane. Puis, il fut nommé dirigeant à la société de Charbons d’Héraclée (Zonguldak). 3. A. de VENDEUVRE Petit fils de Jules Evain de Vendeuvre. 4. Gérard de VENDEUVRE Fils aîné de Jules Evain de Vendeuvre. 161
7. Baron Jules Evain Pavé de VENDEUVRE (1851-1926) Président du conseil administratif de la Société d’Ottoman des Phares et directeur général de la Régie de Tabacs. De plus, il était président de l’association Alliance Française et il participait au conseil administratif de l’Union Française. En 1880, il se marie avec Marguerite Caradja à Vienne. Ils donneront naissance à 6 enfants, trois fils et trois filles. Dans les années 1890, il habitait à la Maison Camondo n°5, Rue Yemenici. 8. Ahmet MUHTAR Membre du Conseil d’état. Il était le fils du Sheik-ul-Islam Mehmed Cemaleddin Efendi (1848-1917). 11. Karakahya ABRAHAM Eramyan Pacha (1833-1918) Sa famille était changeur de M. Kavalalı Mehmet Ali et sa famille. Il devient membre du Conseil d’État en 1900. Cétait un ami proche du Sultan Abdülhamid II.
PLANCHE XX : MATCH DE POLO AU « TARABYA POLO CLUB », FONDE EN 1896
4. B. de DUDZEELE Le fils du Comte Errembault Dudzeele, l’ambassadeur de Belgique. 5. A.C. GERARD Propriétaire de la revue Le Moniteur Oriental, publié en français à Istanbul. 6. Peter Augustus JAY (1877-1933) Le deuxième secrétaire de l’ambassade des États Unis. Il a étudié au collège Eton à Londres, puis il a obtenu son diplôme de l’Université Harvard en 1900. Il était le 3ème secrétaire à Paris puis il sera nommé en 1903 à Istanbul. Il partira en 1906 pour Tokyo en tant que 1er secrétaire. 8. BOY VERE On suppose qu’il est le fils d’Edward Hope-Vere. 9. Comte Louis de GONTAUT-BIRON (1878-1907) Roger de Gontaut-Biron, un membre de sa famille a publié un livre intitulé : Sur les routes de Syrie : après neuf ans de mandat en 1928, à Paris. C’était une famille noble française. Il s’est marié avec Martha, la fille de Leishman, l’ambassadeur américain en 1904. Au club de Polo a Tarabya: « James était charretier à l’Ambassade de Grande-Bretagne... C’était un charretier et un écuyer impeccable. Les chevaux les plus soignés étaient les chevaux de l’écurie de James, ils étaient élevés pour le polo... Une partie du Club de Polo appartenait à Abraham Pacha. Il y avait plusieurs platanes, le plus ancien était le platane de Godefroy de Bouillon. L’armée des croisés y avait campé et Godefroy avait installé sa tente. Pendant l’été, les vendredis, une communauté prestigieuse venait pour regarder les spectacles de Polo. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1990. Rives de Tarabya et les rejouissances: « Le long des rives de Tarabya on apercevait à l’heure du thé tous les pérotes et les étrangers déambulant sur la berge, s’invitant, se rappelant leurs engagements mondains mutuels; five o’clocks, diners, bals, partie de tennis et promesses 162
de se retrouver au Polo Club... Amants, fiancés, maris complaisants, soupirants, se faisaient des signes d’intelligence, que les initiés seuls étaient susceptibles d’interprêter exactement... Pour le gratin levantin, des deux sexes, cette exhibition-promenade était un passe-temps utile, de nature à procurer aux hommes une affaire, et pour les jeunes filles, un moyen comme un autre d’accrocher au passage un attaché d’ambassade, dont elles feraient un mari... dans un avenir proche ou lointain. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Çelik Gülersoy, Istanbul 1956, p. 61.
PLANCHE XXI : JOUEURS DU CLUB DE TENNIS DE TARABYA
2. Leonidas Theodoros ZARIFI (1884-1963) Fils ainé de Leonidas Georges Zarifi (1840-1923) 6. Stephanos Leonidas ZARIFI (1886-1971) Petit fils de Leonidas Georges Zarifi (1840-1923) 7. Prince Grigorii Nikolaevich TRUBETSKOI (1873-1930) Il venait d’une famille russe et noble. Sa première mission diplomatique le conduit à l’Ambassade de Russie à Istanbul en 1896. En 1901, il est le premier secrétaire de l’Ambassade. En 1906, il retourne dans son pays et met un terme à sa carrière diplomatique en 1912. Il entreprend ensuite une carrière académique. Il a travaillé sur le thème La Russie libérale et libre. Il a écrit plusieurs textes prenant position contre le Tsar de Russie. 10. SIMIRIOTTI Banquier, son père, Pandely Simiriotti, était actionnaire dans les agences de famille a Istanbul, Londres et Marseille. La compagnie a été liquidée en 1886. 12. Comte Ferdinand von COLLOREDO MANSFELD Attaché de l’Ambassade d’Autriche-Hongrie à Istanbul. « C’était un diplomate passionné de sports d’équitation et de polo. Il s’est marié en Turquie avec une américaine nommée Nora Iselin. Après sa mission à Istanbul, il sera promu secrétaire à l’Ambassade d’Autriche-Hongrie à Paris. » Said N. Duhani, Quand Beyoğlu s’appelait Péra, Fondation Ç. Gülersoy, Istanbul, 1990. p. 52. 23 juillet 1908, un jour avant la déclaration de la II ème Constitution: « La finale de tennis de l’Empire Ottoman a été organisée le mercredi 22 juillet 1908 au Club de tennis de Therapia Lawn à Tarabya. Les spectateurs sont venus de la ville avec une nouvelle effrayante. Le Grand Vizir (PremierMinistre) Ferit Pacha a été eloigné de son poste et le petit Sait Pacha le remplacera. » Sir Telfor Waugh, “TURKEY-Yesterday, To-day and To-morrow”, Chapman & Hall Ltd., London 1930. Tournois de tennis: « A Tarabya, il y avait des espaces verts, les abords de Tarabya étaient un espace international. Là, les journalistes colportaient ou bien apprenaient les nouvelles et les rumeurs publiques. Les diplomates et les banquiers participaient aux tournois de tennis ... » Philip Mansel, “Constantinople City of the World Desire”, 1453-1924” John Murray, London, 1995. 163
L’EVENTAIL ZONARO
L’Ambassadeur d’Angleterre Philip Currie et son épouse donnent une réception en l’honneur de la communauté diplomatique d’Istanbul, du personnel de l’Ambassade d’Angleterre et du personnel du bateau stationnaire anglais Imogene. Lors de cette réception, l’épouse de l’Ambassadeur a rassemblé les signatures des invités sur un parchemin en forme d’éventail. « L’épouse de l’Ambassadeur (Lady Marie Montgomery Currie) avait un éventail en parchemin et dessus il y avait les signatures des diplomates séjournant à cette époque à Istanbul. On m’a demandé de remplir les vides avec les endroits les plus pittoresques et les plus connus d’Istanbul. Huit jours plus tard, l’éventail orné des peintures de mes pinceaux était mis dans son étui. » Fausto ZONARO (1895) Peintre de la Cour Ottomane
Fausto ZONARO
DIPLOMATES ET OFFICIERS AYANT SIGNE L’EVENTAIL (1895): Baron Anton SAURMA-JELTSH (1836-1900), l’ambassadeur d’Allemagne (en poste)
Prince Hugo von RADOLIN (1841-1917), l’ambassadeur d’Allemagne (prédécesseur) Tommaso CATALANI (1843-1895), l’ambassadeur d’Italie Paul CAMBON (1843-1924), l’ambassadeur de France En 1870, il a étudié le droit. Consul dans divers pays, en 1891, il est nommé ambassadeur en Espagne. La même année, il vient à Istanbul et il y sera ambassadeur jusqu’en 1898, il a été nommé ensuite à Londres. Quand il était en Turquie, il a fait beaucoup d’efforts pour que les Anglais quittent l’Egypte mais il n’a pas réussi. A Londres, il a fait des efforts pour renforcer les relations entre la France et l’Angleterre. Après sa retraite en 1920, il est devenu membre de l’Académie des Sciences politiques et morales. Mirza MAHMUD Han “Ala-ül-Mülk” EMİR TUMAN, Ambassadeur d’Iran. Alexander NELIDOV (1838-1910), Ambassadeur de Russie Né à Saint-Pétersbourg, il a étudié le droit et la langue orientale à l’université de la ville. En 1855, il commence une carrière diplomatique. Il est nommé secrétaire à Athènes, à Munich et à Vienne. En 1872, il est nommé soussecrétaire à l’Ambassade de Russie à Istanbul, puis il occupe le poste d’ambassadeur pour de longues années. En 1877-78, il est un diplomate expérimenté représentant son pays lors de la guerre russo-ottomane et aux traités de San Stefano et de Berlin. Il était passionné d’art. Il a présenté le peintre Fausto Zonaro au sultan Abdülhamid et, grâce à lui, Fausto Zonaro est devenu le peintre du Palais. Il a été ambassadeur d’abord à Istanbul, puis à Rome et en France. 164
Paul Cambon, Correspondance 1870-1924, Ed. Grasset, Paris 1940.
Baron Henrich Freiherr von CALICE (1831-1912), Ambassadeur d’Autriche-Hongrie Personnel de l’Ambassade d’Angleterre et personnel du bateau stationnaire de l’Ambassade H.M.S IMOGENE Baron Philip Henry CURRIE (1834- 1906), Ambassadeur d’Angleterre Il a été nommé Baron de Currie de Hawley. Après des études au Collège Eton, de 1856 à 1857, il remplit sa première mission diplomatique à St Pétersbourg, puis il travaille au Ministère des Affaires Etrangères. De 1893 à 1898, il séjourne à Istanbul comme Ambassadeur. Après la Turquie, de 1898 à 1903, il est nommé Ambassadeur en Italie. En 1894, il se marie avec la poétesse Lady Mary Montgomery, mariage sans enfant. Lady Mary Montgomery Singleton CURRIE, épouse de l’Ambassadeur d’Angleterre Clara SINGLETON, proche de Lady CURRIE William H. WRENCH, Consul et Vice-Consul Adam Samuel James BLOCK (1865-1941), 2ème secrétaire et 2ème interprète E.C. BLOCK, interprète responsable de l’archive Alexander T. WAUGH (1861-1950), Vice-Consul Charles James TARRING (1845-1923), Juge H.R. ANKITILL, Prêtre de l’Ambassade E.F. DICKSON, rôle indéterminé H.S. SHIPLEY, 3ème interprète Michael H. HERTBERT (1857-1903), 1er secrétaire Herbert Charles CHERMSIDE (1850-1929), Attaché militaire Charles ELIOT (1862-1931), 2ème secrétaire 165
Stephen LEECH (1864-1925), 2ème secrétaire Max MÜLLER, 3ème secrétaire Baron Arthur Augustus William Harry PONSONBY (1871-1946), Attaché. Le Baron de Shulbrede, son père, Sir Henry Ponsonby (1825-1895), a été secrétaire privé de la reine Victoria et Arthur est né au Château de Windsor. De 1882 à 1887, il a été Maître du Protocole de la reine Victoria. Après avoir étudié aux collèges Eton et Balliol, il séjourne en Allemagne et en France pour apprendre les langues. En 1894, il part pour sa première mission diplomatique à Istanbul. Après son séjour à Istanbul, il est nommé à Copenhague, puis retourne à Londres, au Ministère des Affaires Etrangères. Il a rempli des missions auprès du Premier Ministère et il fut membre du Parlement anglais. Ce fut un homme politique important qui a publié un nombre considérable d’ouvrages politiques et biographiques sur la reine Victoria. Homyn PLATT, Attaché d’honneur R. W. MORGAN, Commandant du bateau de garde H.M.S IMOGENE G. B. W. EFORING, Capitaine du bateau H.M.S IMOGENE H. Z. TOULMAN, Officier du bateau H.M.S IMOGENE * Daniel van der Staal PIERSHIL (1853-1937), Ministre plénipotentiaire de Hollande Comte Albert Magnus Carl Otto Pontus STENBOCK, Ministre plénipotentiaire de Suède et de Norvège Luis de Potestad y Carter (1828-1917), marquis de Potestad-Fornari, Ministre plénipotentiaire d’Espagne D. (Mitar) BAKITCH, Attaché commercial du Monténégro Petar DIMITROFF (Dimitrov) (1848-1909), Diplomate bulgare Dr. Vladan GEORGEVITCH, Ministre plénipotentiaire de Serbie Mihail MITILINEU, Ministre plénipotentiaire de Roumanie Prince Nicolas MAVROCORDATO (1837-1903), Ministre plénipotentiaire de Grèce Alexander W. TERRELL (1893-1897), Ministre plénipotentiaire des Etats-Unis Georges NEYT (1842-1910), Ministre plénipotentiaire de Belgique Ambassadeurs des six super puissances : « Quand les ambassadeurs des pays puissants - Angleterre, Allemagne, France, Autriche-Hongrie, Italie, Russie réagissaient tous ensemble, ils représentaient non seulement leurs propres pays mais également les intérêts communs de l’Europe envers l’Empire Ottoman. Les pays moins puissants - Espagne, Pays-Bas, Suède… - devaient céder devant les représentants des pays forts. La puissance de ces diplomates venait du fait que qu’ils étaient expérimentés, de très haut niveau et respectueux. Chacun d’entre eux avait une influence personnelle sur son propre gouvernement. » Andreas ROTHBERGER, “Austria-Hungary, the Cretan Crisis and the Ambassador’s Conference of Constantinople in 1896”. Lit Verlag, Berlin 2010. 166
Les ambassadeurs des six super puissances, en fonction Ă Istanbul en 1895.
KAYNAKÇA / BIBLIOGRAPHIE ATASOY NURHAN, “KONT OSTROROG’DAN RAHMI M. KOÇ’A- BOĞAZIÇI’NDE BIR YALININ HIKAYESI”, RAHMI M. KOÇ MÜZESI YAYINLARI, 2004. BAYDIR EVREN KUTLAY, “OSMANLI’NIN AVRUPALI MÜZISYENLERI”, KAPI YAYINLARI, İSTANBUL 2010. BELGE MURAT, “BOĞAZIÇI’NDE YALILAR, İNSANLAR”, İLETIŞIM YAYINLARI, İSTANBUL, 3. BASKI 2004. BOPPE AUGUSTE, “LES PEINTRES DU BOSHPHORE AU 18. SIECLE, LIBRAIRIE HACHETTE, PARIS 1911. ÇEVİKER TURGUT, “İBRET ALBÜMÜ 1908”, İST. B.B. KÜLTÜR İŞLERI DAIRESI BŞK. YAYINLARI, İSTANBUL 1991. DUHANİ SAID N., “BEYOĞLU’NUN ADI PERA İKEN”, ÇELIK GÜLERSOY VAKFI İSTANBUL KÜTÜPHANESI YAYINLARI, İSTANBUL 1990. ELDEM EDHEM, “İFTIHAR VE İMTIYAZ- OSMANLI NIŞAN VE MADALYALARI TARIHI”, OSMANLI BANKASI ARŞIV V ARAŞTIRMA MERKEZI, İSTANBUL 2004. ELDEM EDHEM, “135 YILLIK BIR HAZINE- OSMANLI BANKASI’NDA TARIHTEN İZLER”, TEB & TOPLUMSAL T.V.-OSMANLI BANKASI A.Ş., İSTANBUL 1997. ELDEM EDHEM, “OSMANLI BANKASI TARIHI”, OSMANLI BANKASI & TÜRKIYE E. T. TARIH VAKFI, İSTANBUL 1999. GENET CHRISTIAN- HERVE DANIEL, “PIERRE LOTI – L’ENCHANTEUR”, EDITIONS LA CAILLERIE GEMOZAC, 1988. ISIS, “LA FRANCE A CONSTANTINOPLE- OU PRESENCE FRANCAISE DANS LA CAPITALE OTTOMANE AU DEBUT DU20. SIECLE”, ISIS YAYINLARI, İSTANBUL 2002. KOÇ ÖMER M. COLLECTION, “YOUSSOUF BEY”, VEHBI KOÇ VAKFI YAYINLARI, İSTANBUL 2016. KOLOĞLU ORHAN, “CERCLE D’ORIENT’DAN BÜYÜK KULÜP’E”, BOYUT KITAPLARI, İSTANBUL 2005. KOLOĞLU ORHAN, “OSMANLI BASINININ DOĞUŞU VE BLAK BEY AILESI”, MÜTEFERRIKA YAYINLARI, İSTANBUL 1998. KUNERALP SINAN, “SON DÖNEM OSMANLI ERKAN VE RICALI (1839-1922), ISIS YAYINLARI, İSTANBUL 2003. MARMARA RINALDO, “LA COMMUNAUTE LEVANTINE DE CONSTANTINOPLE- DE L’EMPIRE BYZANTIN A LA REPUBLIQUE TURQUE”, ISIS YAYINLARI 2012. MARMARA RINALDO, “PANCALDI QUARTIER LEVANTIN DU XIX. SIECLE”, ISIS YAYINLARI 2004. MILLAS AKYLAS, “PERA THE CORSSROADS TO CONSTANTINOPLE”, TROIA PUBLICATIONS, ATHENS 2006. MORI ANGIOLO, “GLI ITALIANI A COSTANTINOPOLI”, MODEN TIPOGRAFICA, MODENA 1906. NOURI ALI, “ABDUL-HAMID EN CARICATURE-INTERIEURS DE YILDIZ-KIOSK”, HAIM, ROZIO MATBAASI, İSTANBUL 1931. PAKALIN MEHMED ZEKI, “SICILL-I OSMANI ZEYLI- SON DEVIR OSMANLI MEŞHURLARI ANSIKLOPEDISI”, TÜRK TARIH KURUMU, ANKARA 2008. PANNUTI ALESSANDRO, “LA COMUNITA ITALIANA DI ISTANBUL NEL XX SECOLO: AMBIENTE E PERSONE”, ISIS YAYINLARI 2006. SCMITT OLIVIERS JENS, “LES LEVANTINS- CADRE DE VIE ET IDENTITES D’UN GROUPE ETHNO-CONFESSIONEL DE L’EMPIRE OTTOMAN AU LONG 19. SIECLE”, ISIS YAYINLARI 2007. SÜREYYA MEHMED, “SICILL-I OSMANI- OSMANLI ÜNLÜLERI, TARIH VAKFI YURT YAYINLARI, 1996. TOROS TAHA, “ O GÜZEL İNSANLAR”, AKSOY YAYINCILIK, İSTANBUL 2000. UŞAKLIGİL HALID ZIYA, “SARAY VE ÖTESI- SON HATIRALAR” İNKILAP VE AKA KITABEVI, İSTANBUL 1981. ÜSDİKEN BEHZAT, “PERA VE BEYOĞLU’NDA BANKALAR, BANKERLER, SARRAFLAR, TEFECILER, KUYUMCULAR”, CREATIVE YAYINCILIK, İSTANBUL 2000. CHARLES-ROUX FRANCOIS, “SOUVENIRS DIPLOMATIQUES- D’UN AGE REVOLU”, LIBRAIRIE ARTHEME FAYARD, PARIS, 1956. ZARİFİ YORGO L., “HATIRALARIM KAYBOLAN BIR DÜNYA İSTANBUL 1800-1920”, LITERATÜR İSTANBUL, 2005. DUHANİ SAID NAUM, “VIEILLES GENS, VIEILLES DEMEURES”, T.A.C.T YAYINLARI, İSTANBUL 1947. WEB SİTELERİ/ SITOGRAPHIE THE BRITISH LIBRARY - THE BRITISH NEWSPAPER ARCHIVE: http://www.britishnewspaperarchive.co.uk SALT ARAŞTIRMA MERKEZI: http://saltonline.org GALLICA BNF: http://gallica.bnf.fr INTERNET ARCHIVE: https://archive.org GENEANET: https://gw.geneanet.org WIKIPEDIA: https://tr.m.wikipedia.org LEVANTINE HERITAGE FOUNDATION: http://www.levantineheritage.com/ WIKI.RZ.UNI-BAMBERG.DE: List of Ottomans (Sinan Kuneralp)
168
Lucien Lucien Lévy-Dhurmer Levy-Dhumér (1865-1953), (1865-1953), “Pierre “Pierre Loti-Doğu’nun Loti-Doğu’nun Hayaleti” Hayaleti”