gezi postası DİRENİŞİN GÜNLÜK GAZETESİ
13 HAZİRAN 2013 PERŞEMBE | 06
@gezipostasi | gazetegezipostasi.blogspot.com
#direngeziparkı #occupygezi
KENTLERİMİZ BİZİM! İki haftayı bulan Gezi Parkı Direnişinin başından bu yana verdiği tek bir temel mesaj var: Kentlerimiz bizim! Direnişe başından itibaren toplumun hemen her kesiminden gelen destek, Başbakan’ın, hükümet üyelerinin, ana akım medyanın her türlü çarpıtmasına rağmen, sahip olunan ve gitgide güçlenen, Cumhuriyet tarihinde hiçbir toplumsal harekete nasip olmamış bir meşruiyet zemini sağladı. Bu meşruiyet zemini gücünü aynen korumaktadır ve bundan sonra da koruyacaktır. Direnişle birlikte insanlar bir şeyi çok net bir şekilde
gördü: İktidar sahibi kesimler, kent sakinleri istemediği müddetçe hiçbir şey yapamazlar. AVM’lerle, devasa ve korkunç bina inşaatlarıyla, doğanın tahribatıyla, ormanların talanıyla yapılan şey, aslen bu şehirlerde yaşayanların müşterek varlıklarından çalmak, bu insanları mülksüzleştirmek, yerlerinden yurtlarından kovalamaktır. Şehirlerimizin sokakları artık insanların yaşadıkları, nefes aldıkları, hayatın yeşerdiği birer mesken olmaktan çıkıp, tüketim tarafından, tüketim için organize edilen bir unsura, insanların yalnızca geçip gittikleri mekanlara dönüşmüştü çoktandır.
devamı 2. sayfada
NEYİN REFERANDUMU? sayfa 2’de
MUHATABIMIZ FİNLANDİYA HÜKÜMETİ sayfa 4’de
Ethem Sarısülük’ün Beyin Ölümü Gerçekleşti sayfa 2’de
2
gezi postası
KENTLERİMİZ BİZİM!
Parklarımız, ortak alanlar, meydanlarımız, caddelerimiz insanlara göre değil, banka kredilerinin ve ihalelerin nasıl döneceğine, nasıl işe gidilip eve dönüleceğine, “müşteriler” olarak en çok nasıl tüketeceğimize göre düzenleniyor, birer birer elimizden alınıyordu. Öyle ki başbakan zamanımızı dahi yine “istikrar” için nasıl kullanacağımızı söylemekten ya da yatak odamıza bile girmekten imtina etmiyordu. Sokaktan yatak odasına kadar uzanan tam bir el koyma ve disiplin modeli! En çok İstanbul ve Ankara’da, ama aynı zamanda Dersim’de, Antakya’da, İzmir’de artık insan unsuru yok olmaya başlamıştı. İşte, Gazi Mahallesi’nden çıkan halkın tarihin en vasıfsız yollarından olan devasa otobanlardan birine, TEM’e nasıl da doluşup trafiği felç ettiğini gördük. İnsanı ıskalayan bir düzenin atardamarını, o ıskalanan insanlar kesti. “Şüphesiz bunda hakikati gören gözlere sahip olanlar için mutlak bir ibret vardır.” Gezi Parkı Direnişi, tarihi bir direniştir. Zira bu gidişata dur demiş, insanın temizlenmeye çalışıldığı her yerde insanlar ortaya çıkmış, “insanı unutan iktidarlara”, yalnızca “buradakilere” değil, bütün dünyaya bir cevap vermiştir. İnsanlar, kentlerin kendileri için bir temel hak olduğunu artık çok daha iyi bilmektedirler. Ve tarih göstermiştir ki, hiçbir hak, mücadele edilmeden alınmaz. Hiçbir mücadele de, hak olan şeyin farkına kolektif biçimde varılmadan verilmez. Gezi Parkı Direnişi bütün bunların kısacık bir sürede gerçekleştiği ve eyleme geçtiği bir mücadele olmuştur. Direnişçilerin ve onlara dört bir yandan destek verenlerin, direnişi meşru kılan insanların mesajı açıktır: Kentlerimiz bizim! Ve elbette... Bu daha başlangıç, kavga devam ediyor! Ta ki, içinde yaşadığımız, bizim ürettiğimiz, bizim tükettiğimiz, bizim hakkımız olan kentlerimiz hakkında bizler karar verene kadar. 5 yılda bir yapılan seçimlerle veya iktidarın keyfince düzenlenen referandumlarla değil. Doğrudan, tabandan, halk tarafından. Kentlerimiz bizim!
Neyin Referandumu? Sandıktan başka kuş bilmeyen AKP onca danışmanına, medya ve sermaye desteğine rağmen günler sonra parlak bir fikirle çıktı ortaya: Referandum! Hak arama taleplerinin yalnızca seçimle yapılacağını düşünen, sokağı ısrarla görmezden gelen indir kaldır demokrasisi, Gezi Parkı Direnişini bu manevrayla köşeye sıkıştırabileceğini düşünüyor. Binlerce yaralı ve gözaltı, onlarca gözünü kaybeden insan ve ölülerimize rağmen hâlâ “Topçu Kışlası’nı İstanbul halkına soralım” cinliğiyle sürdürmeye çalıştığı politika her yerinden dökülüyor.
Ethem’i kaybettik, katilleri dışarda! Kızılay’da Gezi Parkı eylemlerine destek için katıldığı gösterilerde başına aldığı polis kurşunuyla ağır yaralanan Ostim işçisi Ethem Sarısülük’ün beyin ölümü dün gerçekleşti. 1 Haziran’da Kızılay’da gerçekleşen gösterilerde eylemcilerle yakın mesafede bulunan bir polis havaya ateş açmış ve kurşunlardan biri 27 yaşındaki Sarısülük’ün başına isabet etmişti. Kameralarla vurulma anı kaydedilen Sarısülük Ankara Numune Hastanesi’ne kaldırılırken, ölüm riski sebebiyle ameliyat edilememiş ve yoğun bakımda tutulma kararı alınmıştı. Polis memurunun ise kamera kayıtlarından 62412 olan kask numarası belirlenmiş fakat kimliği gizli tutularak savcılığa bildirilmemişti. Ethem Sarısülük’ün 12 gün sonra beyin ölümünün gerçekleşmesinin ardından aile avukatı Kazım Bayraktar, beyindeki cismin tomografi ile normal mermi olduğunun tespit edildiğini fakat Emniyet’in Sarısülük’ü vuran polisi bilmesine rağmen saklayarak suç işlediğini ifade etti. Avukat Bayraktar bugün Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ile birlikte Ankara Emniyet Müdürü ve Ankara Valisi başta olmak üzere Sarısülük’ü vuran polisi koruyanlarla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Ülke çapında yapılan gösterilerde Hatay’da Abdullah Cömert, İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş ve Adana’da polis memuru Mustafa Sarı hayatını kaybetmişti. Sarı’nın ölümü Başbakan ve hükümet yetkililerince sık sık “Polisimizi öldürdüler” ifadeleriyle propaganda malzemesi yapılmıştı. Fakat sonradan polis memuru Sarı’nın göstericilere müdahale etmek isterken, köprü inşaatından düşerek hayatını kaybettiği anlaşılmış, ailesi de “kimse ölümü üzerinden prim yapmaya kalkmasın, çalışma koşulları nedeniyle öldü, atılmadı” şeklinde açıklamalar yapmıştı.
Kendisiyle çelişen, “bize oy verenler yaptığımız ve yapacağımız her projeyi onaylamışlardır” zihniyeti, kentleri yalnızca bir avuç azınlığın ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda değil, simgeler üzerinden de şekillendirerek ideolojik tahakkümünü pekiştirme ve gücünü gösterme derdinde. Kışla konusundaki ısrarı ve özellikle ilk günlerde sürekli vurguladığı “CeHaPe” vurgusunun altında yatan da bu. Günlerdir yalnızca İstanbul’da değil resmi rakamlara göre 78 ilde gerçekleşen eylemlerde sürekli dillendirilen tepki de tam da bu tahakküme karşı yükseliyor. Kentleri ve meydanları polis zoru, gaz ve ses bombasıyla zapturapt altına almaya
çalışan, taleplere kulağını tıkayan, muhataplarını hiçe sayan hükümetin heyeti gibi çakma demokrasi aşkı sadece “daha ne istiyorsunuz”cular yaratma üzerine yapılmış bir manevra. Eylemin başından beri yürütücülüğünü yapan Taksim Dayanışması da referandum önerisini tanımadığını beyan etti.
gezi postası
Kuğulu İnisiyatifi Yaşam Alanlarına Sahip Çıkıyor Dersim’in taleplerinin ardından tüm ülkeye yayılan direniş içerisinde kurulan ve “Gezi Parkı’na destek olmak, polis şiddetini, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını, kentsel ve doğal yaşam alanları üzerinde yerel halkın söz hakkının tanınmamasını, basın ilkelerine uymayan ve objektif olmayan ana akım medyayı protesto etmek için”
İstanbul Halkı Ayakta: Gazi ve Okmeydanı da Sokakta Günlerdir Taksim direnişine destek için sokakları terk etmeyen Gazi halkı bu gece de eylemdeydi. Mahallede dayanışma çadırı kurulurken, Eski Karakol Durağı’nda bir araya gelen binlerce kişi, “Diren Taksim, Gazi
Hasankeyf’ten Gezi’ye Selam Jin Ekoloji Derneği gönderdiği yazıda hem Gezi Parkı Direnişini selamladı hem de Amed’de, Bismil’de, Hasankeyf’de, Batman’da, Nusaybin’de ve daha nicesinde devam eden kıyıma dikkat çekerek kendi taleplerini sıraladı. Bir gün bir kepçe olağan cana kıyma eylemleri için emir aldı. Gezi Parkı’ndaki ağaçlar kökünden yaprağına inledi. Vicdanlı insanların içine ateş düştü. Bu ateşle Anadolu’da yıllardır özlemini çektiğimiz büyük mücadele başladı. Taksim’deki dostlar o günden beri talancılara, kıyıcılara bundan böyle istediğiniz tek bir karıncayı bile katletmenize izin vermeyiz diye haykırdılar. O ateş yıllardır bizim de yüreğimizde yanmakta, öldürülen insanların, yanan köylerin acılarıyla üzeri
direnişte olduğunu açıklayan Kuğulu İnisiyatifi de kendi taleplerini açıkladı: - Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin talana uğrattığı, AOÇ’deki müdahalenin durdurulması, halkın, uzmanların ve sivil toplum örgütlerin katılımıyla çevresel yönetim ve koruma planın hazırlanması... - Resmi kaynakların 27 Mayıs’tan beri devam eden toplumsal olaylar sırasında hayatını kaybeden, yaralanan gözaltına alınan insanların tam sayıları ve mevcut durumlarıyla ilgili doğru
3
bilgileri açıklanması... - Temsili demokrasiye olan inancımızı tamamen kaybetmemek adına tüm siyasi renklerin mecliste temsili için mevcut seçim sisteminin yeniden düzenlenmesi.
seninle” sloganları ve “Her yer Taksim, her yer direniş” pankartı ile Muhtarlığın önüne yürüdü. Muhtarlık önünde kurulan serbest kürsüde ise Taksim direnişine olan destek ve polis saldırısına olan tepkiler dile getirildi. Ayrıca dayanışma çadırları da kuruldu. Alanı korumak üzere Gazi Karakolu’na yakın noktada barikat kuran gençlere polis müdahalesi üzerine çatışma çıktı.
Gazi Mahallesi halkı dün de 10 bin kişi ile Taksim’deki polis terörünü protesto etmek ve Taksim direnişini selamlamak amacı ile TEM otoyolunu trafiğe kapatmış, kalabalık bir grup ise gece yarısı destek için Gezi Parkı’na sloganlarla girmişti. Yine bir gece önce Okmeydanı halkı da 5000 kişi ile yollara düşmüş ve yoğun polis saldırısı ile karşılaşmıştı. Dönüşüm kisvesi altında kent ayrıcalıklı bir müşteri profiline açılırken ortak kullanabileceği alanlar daraltılan, kentin merkezinden de yönetiminden de renklerinden de yoksun bırakılan insanlar, hâlâ bir park meselesine ve bir oylamaya indirgemeye çalışılan Gezi Direnişiyle, kentin gerçek sahipleri olduklarını ortaya koyuyor, direnişi de dayanışmayı da büyütüp yaygınlaştırıyorlar.
örtünüp gizlendi sanılsa da katledilen doğanın gözyaşlarıyla an be an içimizi acıtmakta. Bu gün burada uğruna kan dökülen, ölünen, öldürülen bir coğrafyanın talanını adına konuşuyoruz. Biz değil, Dersim’de, Botan’da, Sason’da, Fırat’ta, Dicle’de bataklık haline getirilen sayısız nehrimiz, yol yapacağız diye katledilen Maden, Bitlis dereleri, Bendimahi’den Zap’a HES’lerle talan edilen kadim topraklar, askeri amaçlarca yakılan milyonlarca ağaç, insanlık mirasını hazine bilip binlerce yıllarca göğsünde taşıyan Hasankeyf, Gusir, Kortik Tepe ve daha gün yüzüne çıkaramadığımız milyonlarca arkeolojik eser konuşuyor. Yeter! diyoruz. Sadece insanın değil, kurdun, kuşun, ağacın, börtü böceğin, nehrin de ruhu vardır ve talancılar sizin yaptıklarınız düpedüz kırımdır, katliamdır. Biz Eko-jîn olarak İsyanın ilk günü dillendirdiğimiz taleplerimizi her defasında tekrar ediyoruz.
- Tüm baraj, HES, nükleer enerji santral inşaatları durdurulsun, projeler iptal edilsin. - Kentsel dönüşüm adı altında yapılan talan projeleri iptal edilsin. - Bireyin yaşamına müdahale eden yasalar derhal yürürlükten kaldırılsın. Biz sadece burada bulunan insanlar değiliz, aynı zamanda Mezopotamya’nın dağı, taşı, deresi, nehri, kuzgunu kartalı, meşesi adına Gezi Parkı Direnişini selamlıyor, sizin aracılığınızla bir defa daha iktidardakilere seslenmek istiyoruz: Siz uğruna şehit olunmalı dediğiniz, gencecik insanları vatanseverlik edebiyatıyla savaşlara gönderdiğiniz toprakları, para için, iktidar için yok ettiniz, ediyorsunuz. Siz iktidar aşıkları, doğayla beraber bizleri ve hatta kendinizi de yok ediyorsunuz. Eko-Jîn hareketinin içinde yer alanlar, yaşamı yok etmenize izin vermeyeceğiz. Dersim’de, Firat’ta, Hasankeyf’te otun, börtü böceğin sesi olacağız, katliamlarınıza karşı her dem ayaklanacağız.
Basına ve Kamuoyuna:
Muhatabımız Finlandiya Hükümetidir Başbakan Erdoğan Gezi Parkı Direnişiyle ilgili olarak konunun asıl muhatabı olan Taksim Dayanışması ile görüşmek yerine kendi atadığı isimlerle bir toplantı yaptı. Taksim’e tomalar eşliğinde giriş yapan, elindeki megafon ile polisi değil eylemcileri uyarmayı tercih eden Hayko Bağdat’ın yanı sıra TEMA ve Greenpeace’in de gelen tepkiler üzerine çekilmesiyle 11 kişi kalan heyetin Başbakan’a hangi talepleri ilettiği bilinmezken, toplantıda Taksim Dayanışması’nın taleplerinin gündeme gelmediği açıklandı. Başbakan, Gezi Parkı Direnişi hakkında alacakları kararlar, iletecekleri talepler ya da yapacakları herhangi bir uzlaşmanın direnişçiler tarafından asla tanınmayacağı bu heyetin arkasından Necati Şaşmaz ve Hasan Kaçan ile de bir görüşme yaptı. Bu görüşme günler süren yorgunluğun üzerine tüm parkta ve çevre direnişçilerde neşeyle karşılandı. Kaçan, parkın sidik koktuğunu, gençlerin bu sağlıksız koşullarda hastalanmasından endişelendiğini belirtirken, Şaşmaz, ülkemizin üzerinde nazar olduğunu ifade ederek direnişe moral desteği sağladı. Ekipten Zahre Öney’in toplantı başladıktan hemen sonra “Ortam ılımlı, sayın Başbakanımız sakin. Umarım kişisel aktarımlarımızı yapabiliriz”
tweet’i ile yüreklere su serpti. Daha önce AK Parti’de resmi bir görevi olmadığını fakat AK Parti’yi temsilen yerel yönetimlerde ve Avrupa Birliği kurumları nezdinde çalışmalarının olduğunu söyleyen Bülent Peker’in ise toplantı esnasında “Siz nasıl uygun görürseniz başbakanım” dediği gelen tahminler arasında. Daha önce Taksim Dayanışması ile görüşen ve ilettiği talepleri beğenmeyen hükümetin bu ekip ile de anlaşamazsa önümüzdeki günlerde yeni isimler belirleyip onlarla görüşmesi bekleniyor. Tüm bu gelişmeler üzerine biz Gezi Parkı direnişçileri olarak diyoruz ki; bundan sonra bizim muhatabımız Finlandiya hükümetidir, konu ile ilgili taleplerimizi onlara ileteceğiz. Kendileri ile anlaşamamız durumunda bizimle anlaşacak başka makul bir ülke bulacağımızı bilmelerini isteriz!
OKU ÇOĞALT DAĞIT! gezi postası
İnsan Hakları Derneği’nden Duyuru
İnsan Hakları Derneği (İHD) 27 Mayıs 2013 günü Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan olaylarla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM İç Tüzüğü’nün Geçici Önlemlerle İlgili 39. maddesi çerçevesinde) başvuru yapmak için gerekli hazırlıklara başlamıştır. Söz konusu başvuruyu gerçekleştirmek için yaklaşık 500 bireysel şikayet belgesi toplamamız gerekmektedir. Belgede olaylar sırasında nasıl zarar gördüğünüzü ayrıntılı ve somut olarak (şu gün ve saatte, gaza/işkence ve kötü muameleye maruz kaldım/gözaltına alındım/yaralandım /gözaltı sırasında şunlara maruz kaldım/ şu belgeler zorla imzalatılmak istendi/imzalatıldı/şurada serbest bırakıldım ya da şurada yaralandım/ şurada tedavi gördüm/şu tetkikler yapıldı ve şu raporu aldım/aileme ya da avukatıma haber verilmedi) belirtmeniz gerekmektedir. Kayıtların (yazılı/görsel/işitsel) ve belgelerin şikayet belgesiyle sunulması çok önemlidir. Kamu görevlilerinin ve onların yönlendirdiği kişilerin eylemlerinden dolayı siz ya da bir yakınınız zarar gördüyse en kısa sürede, yazılı beyanlarınızla, İHD şubelerine ve temsilciliklerine başvurun. Ayrıca daha fazla bilgi için ihd@ihd.org. tr adresine yazabilirsiniz.