2013
Yılda bir kez yayınlanır • Fatih Üniversitesi Coğrafya Kulubü Yayın Organı
06 Prizmalar dünyası; Kuvars 08 Ulaşımda bir sıçrama tahtası; Metrobüs 14 Yeşil Şehir; Freiburg 18 Yenilenebilir yaşam kaynağı; Rüzgar Enerjisi 22 Röportaj: Kozmo-lab 30 Akdeniz’in Rotası; Kitab-ı Bahriye 46 İstanbul’un su kaynağı;Terkos 48 Coğrafya eğitiminde CBS’nin kullanım alanları 66 Denizlerin altında ki renkli dünya; Mercanlar 42 Göç Sorunu: Altın Şehir İstanbul 54 Bulutların Ötesine Açılan Göz: Götürk-2 58 Gelenek: Türkülerimiz ve Coğrafya
Editör
GEOGRAPHY
CLUB 2013
PUSULA Yıllık Yayınlanan Coğrafya Dergisi Sahibi Fatih Üniversitesi Coğrafya Kulübü Coğrafya Kulüp Başkanı Halil İbrahim Erdem Editör Tuğba Esen Editör Yardımcısı Betül Karakaş Yazı ve Araştırma Birsen Köse Büşra Şahintürk Cansu Alan Ece Sarıkaya Emre Duman Hacer Şahin Müşerref Özbey Serhat Ay Tuğba Ceyhan Ümran Çat Görsel Sanat Yönetmeni Ferhat Gedik www.ferhatgedik.com www.dergitasarimcisi.com info@ferhatgedik.com http://geography.fatih.edu.tr geoclub@fatih.edu.tr geoclup@gmail.com http://www.facebook.com/F.U.Geoclub https://twitter.com/cograFatih_uni *Tüm Hakları Fatih Üniversitesi Coğrafya Kulübüne Aittir.
Merhaba Sevgili Okurlarımız; Küreselleşen dünyamızda Coğrafya bilimi her geçen gün daha büyük önem kazanmaktadır. Coğrafyanın yer adlarını ezberlemekten ziyade fiziki coğrafya ve beşeri coğrafya anabilim dalları altında insanı ve dünyamızı ilgilendiren birçok alanla ilgilenmektedir. Coğrafya bilimi sayesinde karşılaşılan problemlerin çözümünde ve yeryüzünün tüm sistemlerinden sürdürülebilir bir şekilde istifade edilebilmesinde gerekli olan bilgi geliştirilmektedir. Son yıllarda Coğrafi Bilgi Sistemlerinin de (CBS) gelişmesiyle birlikte Coğrafya biliminde yapılan çalışmaların analiz edilmesi ve görsel olarak sunul-
ması noktasında büyük gelişmeler yaşanmıştır. Coğrafya bilimi her geçen gün daha da gelişerek gerek ülkemizde gerek tüm dünyada önemini artırmaktadır. Bizlerde Pusula dergisi ile Coğrafyanın gelişimine katkı sağlamak ve Coğrafyaya dair birbirinden güzel konuları sizlere sunmak için dergimizin bu yıl ki sayısını hazırladık. Pusula dergisi birçok kişinin emek ve özverili çalışması sonucunda ortaya çıktı. Dergimizin hazırlanmasında emeği geçen, yazı ve araştırmaları ile destek veren arkadaşlarıma ve çalışmalarımızda tecrübeleri ile bizlere yol gösteren değerli hocalarıma teşekkür ediyorum. Keyifli okumalar… Dergi Editörü
Tuğba Esen
tgbesen@gmail.com
04-05
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER PUSULA 2013 06
Prizmalar dünyası; Kuvars
08
Ulaşımda bir sıçrama tahtası; Metrobüs
14
Yeşil Şehir; Freiburg
18
Rüzgar Enerjisi
22
Röportaj: Kozmo-lab
30
Akdeniz’in Rotası; Kitab-ı Bahriye
34
Yerkürenin kalbinde atan
enerji kaynağı: Toryum
38
Yüksek yoğunluktan
yumuşak ruha geçiş Uranyum
42
Göç sorunu: Altın Şehir İstanbul
08
68
06 46
İstanbul’un su kaynağı; Terkos
48
Coğrafya eğitiminde
CBS’nin kullanım alanları
50
Tarih kokan şerin: Krakow
54
Bulutların ötesine
açılan gözümüz: Göktürk-2
58
Gelenek: Türküler ve Coğrafya
62
Teknolojinin Coğrafyaya
Sundukları: Google Earth
66
Denizlerin altında ki
renkli dünya; Mercanlar
70
Türkiye Coğrafyacılar
Derneği Yıllık Kongresi
72
Mezunlarımız
74
Arazi Çalışmalarımız
78
Etkinliklerimiz
80
Bunları biliyor musunuz?
30
06-07
DOĞAL TAŞLAR
Prizmalar Dünyası;
KUVARS Ece SARIKAYA • ece_fathuni@hotmail.com
Kumlarda bolca bulunan kuvarsın saf olmayanları içinde demir vardır. Beyaz kum olarak bilinen oldukça saf kuvarslar cam endüstrisinde kullanılır. Kuvars kristali mor-ötesi ve kızılaltı ışınımları saydamdır. Bu özelliğinden dolayı elektronik sanayiinde osilatör olarak kullanılır
D
ünya üzerinde çok geniş bir alana yayılmış, yer kabuğunun %10’dan fazlasını oluşturan sert ve katı bir mineral grubudur. Yeryüzünde en bol bulunan 2. kristal kuvars’ tır. Altıgen prizmalar şeklinde kristallerdir. Sadece damarlar veya ayrılmış kütleler hâlinde değil, aynı zamanda volkanik kayaların yapısında bulunur. Çoğunlukla içinde donmuş bir su damlası vardır ve kırıldığında tekrar suya dönüşür. Genellikle renksiz, safkan, saydam, belirgin kristaller halinde, bazen de diğer renklerde ve şekilde bulunur. Başlıca kuvars çeşitleri
Renkleri, bileşimine giren yabancı maddelere göre değişir ve ayrı ayrı isim alır. Pembe renkli olana Gül Kuvars, mor renkli olana Amatis, açık kahverengi olanlarına Sitrin denilir. Yapısal özelliklerine göre de Akik, Kalsedon, Kuezit, Kristabolit, Çakmaktaşı, Jasper, Oniks, Opal, Stişovit, Tridimit, Necef taşı olarak adlandırılır. Kırılma yüzü konkoidal, camsı ve yağlı gibidir. Kuvars jenetik olarak; Magmatik, Metamorfik, Sedimanter kökenlidir.
Kuvarsın Kullanım Alanı
Renkli kuvars türleri, süs taşları olarak mücevher yapımı işlerinde, cam durusu kaya kristali ise bazı optik âletlerde ve elektronikte de devre elemanı olarak kullanılır. Özellikle saatlerde, vericilerde ve hassas elektronik devrelerde çok geniş çapta kullanılır. Saf kuvarslar, bileme, cilalama ile cam ve porselen yapımında kullanılır. Eritilmiş kuvars, termik (ısıl) genleşme katsayısının küçük olması sebebiyle, ısıya dayanıklı cam olarak, kimya ve elektrikte kullanılan âletlerde; son derece ince tel hâlinde çekilen kuvars ise, aynalı galvanometre gibi hassas âletlerde kullanılır. Keza kuvarstan, zımpara taşı ve kum tozu olarak taş, ahşap ve deri işlemelerinde istifade edilir. KUVARS’IN ŞİFA VERDİĞİNE İNANILAN HASTALIKLAR
Kuvars, fobi kaynaklı korkularla başa çıkılmasında yardımcı olan bir taştır.
Aşırı heyecan, panik atak gibi durumları sakinleştirdiğine inanılmaktadır. Antidepresan etkiler içerdiği söylenen taşın özellikle sakinleştirici ilaçların etkisini arttırdığına olan kanaat yüksektir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği de bilinen bir başka özelliğidir. Kuvars’ ın yaşlılık etkilerini geciktirdiği, doku yenilenmesini arttırdığı da genel kabul gören faydalarındandır.
Kuvars kristalinin fiziksel etkileri
Zihinsel konsantrasyonu kuvvetlendirir. Cep telefonu telsiz ve bilgisayarlardan yayılan radyasyonu toplar. Metafiziksel ve psikolojik etkileri
Tedavi edici nitelikleri en yoğun taşlardan olan kuvarslar; beyin fonksiyonlarını uyarır. Kişinin çevresinde oluşan negatif enerjiyi yok eder ve pozitif enerjiyi toplar. ■
08-09
ULAŞIM
ULAŞIMDA BİR SIÇRAMA TAHTASI
METROBÜS Serhat Ay • serhat.ay7@gmail.com
Metrobüs sisteminin altyapı maliyeti metro ve benzeri toplu taşıma sistemlerinden çok daha ucuz olduğundan dolayı gelişmiş birçok ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle metro hatlarını besleme ve yakın mesafe taşımacılığında birçok gelişmiş dünya metrosu, metrobüslerden faydalanmaktadır.
10-11
ULAŞIM
Metrobüs hakkında söylenen onlarca eleştiriye rağmen bu ulaşım sistemi İstanbullular için çok büyük bir velinimet zira metrobüs sayesinde yolcular trafikte 1 saatlik yolu 20 dakikada gitmenin keyfini yaşatıyor.
E
ylül 2007’de NTV haber kanalının Yeşil Rehber adlı programında ulaşım konusunda uzman katılımcılarla İstanbul’da açılışı yapılacak Metrobüs hakkında görüşlerini belirtip Metrobüsün mega kente yansıtacağı olumlu ve olumsuz durumları hakkında tartışıyorlardı. Yıl 2013 ve hala bu tür tartışmalar devam etmektedir. Metrobüsün bu denli büyük bir etkiye sahip olmasında şüphesiz 2 kıtayı birbirine bağlayacak 42 kmlik toplu taşıma hattının trafik sorunlarıyla dolu E5 Express Yolu boyunca 1/3 lük alanı kaplayacak olmasıdır. Peki bu kadar güncel bi kentsel sorun haline gelen Metrobüs nerden gelmektedir. Bu yazı Metrobüsün anatomisini dünyadaki diğer örnekleriyle değerlendiren bir inceleme yazısıdır. DÜNYA ÇAPINDA BİR ‘BRT PATLAMASI’
Mega Kentlerde Yolculuk masraflarını ve trafik sıkışıklığını azaltan toplu taşıma hizmeti ; çalışma alanlarına ve hizmet sektörüne en kolay erişimi sağladığı için büyük bir öneme sahiptir. Fakat son yıllarda özellikle nüfusu 10 milyonu aşkın metropolitan şehirlerin toplu taşıma hizmetleri yetersiz kalmaktadır. Bu gibi nedenlerden dolayı ulaştırmada yeni alternatif çözümlerin aranması gündeme gelmiştir. Bu kapsamda yaygınlaşmaya başlayan BRT ( Bus Rapid Transit, Metrobüs) sistemleri, kısa vadede yüksek kalite ve performans ile hizmet sunduğu için günümüzün populer ulaşım projelerinden biri haline dönüşmüştür. İşletim kolaylığı, esnek ve yüksek performansa sahip olan BRT sistemleri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde popülerliğini artırdı. Buna ek olarak, ‘’sistemin sosyal faydaları arasında toplu taşımanın desteklenmesi, çevreyle olumlu ilişkileri, arazi kullanımı üzerindeki olumlu etkileri, yatırım maliyeti verimliliği ve işletme verimliliği artışı bulunmaktadır.’’ (Doç. Dr. İsmail Şahin,2009). BRT ilk defa 1982’de Brezilya’nın Curitiba şehrinde özel araçların kullanımını azaltmak ve trafik tıknamlarını engellemek için uygalanmıştır. Curitiba’yı daha sonraları Quito (1995), Bogota (2000) Mexico City (2003), Jakarta (2004) ve İstanbul (2008) gibi trafik sorunlarına çözümler arayan mega kentler takip etmiştir. Özellikle Kolombiya’nın başkenti Bogota ‘da 2000 yılında uygulamaya geçen TransMileno BRT sistemi için en iyi örneklerin başında gelir. Şehirdeki nüfus yoğunluğuna (4.500 kişi/km ² ) TransMileno kısa sürede meyvelerini verip günde 1.690.000 yolcu kapasitesine ulaştı. Dünya çapında yaklaşık 80 metrobüs hattına sahip olan ve günde 28 milyon yolcu taşıma kapasitesine ulaşan BRT başta Latin Amerika olmak üzere Asya , Avustralya , Afrika ve Avrupa da hızla yaygınlaşmaya devam ediyor. Ayrıca BRT sistemleri nin kullanıldığı birçok şehirde etkisini çevresel ,sosyal ve ekonomik hayatta olumlu olumsuz gösterdi. Hattın geçtiği yerlerde özel araç sayısının azalması, arazi ve konut fiiyatlarının artması vehava kirliliği değerlerindeki düşüş, sistemin en göze çarpan etkileri olarak belirtiliyor. Örneğin ; ‘’Güney Kore ‘nin başkenti Seul’de metrobüs hattının geçtiği 300 metre uzaklığında yer alan arazilerin fiyatlarında %5-10 arası bir artış tespit edilmiştir.’’ ( Myung-Jin Jun,2011). Ayrıca Bogota şehrindeki TransMilenio’nun işlediği metrobüs koridorunda ses ve hava kirliliği % 30 oranında azalmıştır.
12-13
ULAŞIM
NEDEN RAYLI SİSTEM YERİNE BRT SİSTEMLERİ ?
Günümüzde Metrobüs sistemlerini kullanan ülkelerin büyük bir çoğunluğunun Brezilya , Meksika, Kolombiya, Güney Afrika, Endonezya, Tür-
kiye, Hindistan ve Pakistan gibi gelişmekte olan ülkeler olduğunu görmekteyiz. Nitekim raylı sistemlerin karşıladığı yolcu taşıma kapasitesini ve verimliliğini (daha konforlu olması dışında) kısa vadede ucuz mali-
yetlerle sağlayabilen BRT sistemleri tercih edilmeye başlandı. Bu nedenle uzun süreç ve yüksek altyapı kapasitesi ve maliyet gerektiren raylı sistemler , çoğu gelişmekte olan ülkelerde ikinci plana atılmış durumda.
Sağladığı yüksek performans ve hizmet seviyesi ile yolcular üzerinde olumlu izlenimler bırakan, yüksek yatırım gerektirmeyen ve kısa sürede yapılabilen, raylı sistem gibi planlanıp, raylı sistem gibi işletilen Metrobüs, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülke kentleri için kitlesel yolcu ulaşımına cevap verebilen pratik bir çözümdür. Son olarak Metrobüs sistemlerinin yurt-
dışındaki uygulamaları gün geçtikçe yaygınlaşmakta, ülkemizde de uygulanmakta ve yakın gelecekte TEM gibi koridorlarda yaygınlaştırılması planlanmaktadır. KAYNAKLAR 1) BRT and BHLS around the world: Explosive growth, large positive impacts and many issues outstanding. (2011) - Darío
Hidalgo*, Luis Gutiérrez 2) Istanbul Metrobüs: first intercontinental bus rapid transit- (2012) Pelin Alpkokin , Murat Ergun 3) KENTLERİMİZ İÇİN METROBÜS ÇÖZÜMLERİ Dr. İsmail Hakkõ ACAR1 4) Redistributive effects of bus rapid transit(BRT)on development patterns and property values in Seoul,Korea (2011) Myung-Jin Jun ■
14-15
yeşil şehirler
Yeşil Şehir;
FREIBURG Cansu Alan • cansualan_geography@hotmail.com
Fosil yakıtların çevreye yaydığı zehirli gazların sonuçlarıyla uğraşan Dünya, kurtuluş çareleri aramaktadır. Bulunan en iyi çözümlerde alternatif enerji kaynaklarıdır ve Almanya’nın Freiburg şehri de bunun ete kemiğe bürünmüş halidir.
A
lmanyanın güney batısında bulunan Freiburg doğusunda eşsiz bir habitata sahip kara ormanlar, batısında Fransa, güneyinde de İsviçre ile coğrafi ve beşeri açıdan önemli bir konuma sahiptir. Şehirde köklü bir katedral, eğitim kalitesi ve başarısıyla da Almanyanın en iyi üniversitelerden gösterilen Albert-Ludwigs Üniversitesi vardır. Ama Freiburg’u dünyaca ünlü yapan şehrin fosil yakıtlara karşı girdiği savaştır. Savaş 1970’li yıllarda şehrin yakınlarına kurulmak istenen nükleer santrale karşı çıkan isyanla başlar. Şehir halkı sürekli potansiyel bir çevre felaketiyle yaşamaktansa alternatif çareler aramaya başladı. İlk bulunan çare güneş enerjisi oldu. Freiburg Almanya’nın güneşi olarak bilinir. Yıllık ortalama 1800 saat ve metrekareye 1,117 kWh güneş ışığı almaktadır. Bu rakamlar aslında Türkiye’yle kıyaslandığında çok az kalmaktadır ama onlar buldukları her enerjiyi değerlendirmişler.Rolf Dish adındaki mimar Plus Güneş evleri projesiyle Freiburg’a
yüzlerce kendi kendini ısıtan evler kazandırmıştır. Şehirde boş alan neredeyse yok buldukları her yeri yüzlerce metrekareye varan alanlara bile güneş panelleri döşemişlerdir. Hatta şehrin Almanya 1.liginde bulunan Freiburg FC futbol takımının stadyumunda yüzlerce güneş paneli bulunmaktadır. Böylelikle şehrin stadı bile kendi enerjisi kendisi üretmektedir. Enerji üretmek adına atılan diğer bir adımsa şehrin çöplüğünden elde edilen metan gazının kullanılmasıdır. Ayrıca çöplüğe kurulan güneş panelleri de ekstra enerji sağlamaktadır. Şehir halkı güneş enerjisinin yanında rüzgar ve su gücünü de kullanmayı unutmamış. Şehri gören hakim bir tepeye yerleştirelen rüzgar gülleri şehre ilk gelenlerin büyük ilgisini çekmektedir. Ayrıca yaklaşık 230 bin kişinin yaşadığı bu şehirde Hidroelektrik santrali bile var.Şehrin ortasından geçen Dreisam nehri üzerine kurulan Arşimet Burgusu tekniğiyle su tribünlerinden elektrik üretilmektedir. Şehrin sakinleri temiz enerji üretme adına adeta birbirleriyle yaşıyorlar. Hatta o kadar abartmışlar ki ısı veren herşeyi kullanmışlar. Freiburg yakınlarında bir köylü ineklerin memesinden 32 derecede çıkan
16-17
yeĹ&#x;il Ĺ&#x;ehirler
sütün sıcaklığından yararlanarak, duş ve musluk suyunu ısıtma olanağı elde etmiş. Enerji üretmek Freiburg halkı için sadece bir adım olmuş. Şehirlerdeki boğucu havanın nedeni olan fabrika gazları ve egzozu bu şehirde görmek mümkün değil. Şehirde güneş enerjisiyle üretim yapan fabrika bulunmaktadır. Solar Fabrik dünyada sıfır karbon salınımıda sahip ilk fabrikadır. Şehir trafiğe de büyük oranda çare bulmuştur. Şehrin ulaşımdaki 2020 hedefi ise % 24 yaya, % 27 bisiklet, % 20 toplu taşıma (tramvay) ve % 24 araçlı trafik. Şehirde 7 den 70 e herkes bisiklet kullanıyor. Biizm şehirlerimizde görmeye alıştığımız yüzlerce metrekarelik otoparklar Freiburg’ta yerini bisiklet park alanlarına bırakmış. 2. Dünya savaşından sonra yeniden planlanan şehirde mesafeler bisiklet yollarına göre ayar-
lanmıştır. Ayrıca şehrin her yerine kısa zamanda ulaşabileceğiniz elektrikle çalışan tramvaylarda büyük kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca bu şehirde tramvay yolları bile yemyeşildir. Araba kullanımı içinde çok katı kurallara sahip olan şehirde bazı sokaklarda hız sınırı 30 km kadar düşmektedir. Bunun yanında yüksek mevlada otopark ücretleri de insanları otomobil kullanmadan oldukça uzaklaştırmıştır. Şehir adeta huzurun temiziliğin ve yeşilin şehridir. Şehir merkezi 1973’ten araç ve bisiklet trafiğini de kapalıdır. İnsanlar huzur içinde şehrin iki yanından akan su kanalların sesiyle hayatın ve doğanın tadını çıkarmaktadır. Hayat adeta durmuştur şehirde sanki herkes gençtir biiskletine biner, Dreisam kenarında sporunu yapar ve tertemiz bir hava solur. Ne diyelim darısı Türkiye’deki şehirlerimizin başınaJ ■
18-19
doÄ&#x;al enerji
YENİLENEBİLİR YAŞAM KAYNAĞI
Rüzgar Enerjisi Birsen Köse • k-birsen@hotmail.com
Rüzgâr gücü, elektrik üretmek için rüzgâr türbinleri, mekaniksel güç için Yel değirmeni, su veya kuyu pompalama için rüzgâr pompaları veya gemileri yürütmek için yelkenler kullanarak rüzgârın kullanışlı formundaki rüzgâr enerjisinin sonucudur.
E
lektrik enerjisi üretiminde kullanılan fosil yakıtların gelecekte tükenecek olmaları ve çevresel etkileri nedeniyle tüm dünyada elektrik enerjisi üretilmesi üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Günümüzde gelişen teknolojiye oranla elektrik enerjisine olan ihtiyacımız da artmaktadır. Enerji hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Hayatımıza ışık verir, araçlarımıza yakıt, evlerimize ısı-ışık olurlar. Kısacası, yaşamın her kesiminde enerji kullanırız. Enerji, kimyasal, elektriksel, termal, mekanik vs gibi formları, tabiat içinde bulunabilir.
yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla değer verilmektedir. İlk yenilenebilir enerji güneş enerjisidir. Güneş enerjisinin çevreye zararı çok az olup kaynağını güneşten alır ve güneş panelleri yardımıyla elektrik üretir. İkinci yenilenebilir enerji devi rüzgardır. Yel değirmenleri ve rüzgar türbinleri sayesinde elektrik üretilir. Üçüncü yenilenebilir enerji kaynağını yerkabuğundan alan jeotermal enerjidir. Dördüncü yenilenebilir enerji türü, odun, hayvan gübresi ve mısır gibi doğal ürünlerin yakılarak elde edilen biokütledir. Ve sonuncusu suyun gücünden yaralandığımız hidroelektrik enerjisidir.
Enerji ve türleri
Günlük hayatımızda kullandığımız enerjinin birçok türü vardır. Bu yenilenebilir ve yenilenemeyen enerji türleri olarak sınıflandırılır. Yenilenemeyen enerji türleri, fosil yakıtlar, kömür, doğal gaz, petrol ve nükleer enerjidir. Modern dünyada
Rüzgar enerjisi
Rüzgar enerjisi; doğal, yenilenebilir, temiz ve sonsuz bir güç olup kaynağı güneştir. Rüzgar tabanlı enerji toplam elektrik üretiminin sadece küçük bir yüzdesini oluşturuyor olsa da,
20-21
doğal enerji pek çok avantajı vardır. Rüzgar enerjisi mevcut ve gelecekteki küresel elektrik taleplerini karşılamak için büyük bir potansiyele sahiptir. Alternatif enerji kaynaklarından olan rüzgar; doğada bolca bulunması, bedava olması ve kolaylıkla istenilen enerji türlerine dönüştürülebilmesi sebeplerinden dolayı daha çok tercih edilmektedir. Son olarak rüzgâr enerjisi; sürdürülebilir, kirletici olmayan ve her yerde bulunan bir enerji kaynağıdır. Rüzgar enerjisi nasıl üretilir
Rüzgar enerjisi güneşin doğmasıyla başlar. Gece oluşan soğuk hava tabakasının yere yakın bölümleri, güneşin ışınlarıyla hemen ısınmaya başlar, ısınan hava genleşir ve yükselir. Bu anda atmosferdeki soğuk hava tabakası yere doğru iner. Sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesiyle de rüzgar oluşur. Rüzgar Türbini En basit anlamda bir rüzgar türbini 3 bölümden oluşur. 1.Pervane Kanatları:
Rüzgar estiği zaman pervanenin kanatlarına çarparak onu döndürmeye başlar. Bu sayede rüzgar enerjisi ile kinetik(hareket) enerjisi elde edilmiş olur. Pervaneler rüzgar estiğinde aynı yönde dönecek şekilde tasarlanmışlardır. 2.Şaft: Pervanelerin dönmesiyle ona bağlı olan şaft da dönmeye başlar. Şaftın dönmesiyle de motor içinde hareket oluşur ve motorun çıkışında elektrik enerji sağlanmış olur. 3.Jeneratör(Üreteç): Oldukça basit bir çalışma yöntemi vardır. Elektromanyetik indüksiyon ile elektrik enerjisi üretilmiş olur. İçinde mıknatıslar bulunur. Bu mıknatısların ortasında da ince tellerle sarılmış bir bölüm bulunur. Pervane, şaftı döndürdüğü zaman motor içindeki bu sarım bölgesi, etrafındaki mıknatısların ortasında dönmeye başlar. Bunun sonucunda da alternatif akım (AC) oluşur. Günümüzde kullanılan rüzgar türbinleri, tarlalarda kullanılan yel değirmenlerinden daha karmaşık bir yapıdadır. Ülkemizde yel değirmenleri pek yaygın kullanılmaz. Yenilenebilir enerji neden önemlidir?
Çevresel Faydaları: Yenilenebilir enerji teknolojileri çevreyi fosil enerji teknolojilerinden daha az etkiler. Çünkü kirleticisi yoktur, çevre dostudur. Kaynağının bitmesi söz konusu değildir. Her zaman da var olacaktır. Sera etkisi ve küresel ısınma konuları sebebiyle önem verilmesi gerekmektedir. Rüzgar türbinleri çoğunlukla deniz kıyılarında, açık ovalarda, dağ kıyılarında bulunur. Nükleer ve fosil yakıt santrallerinin aksine, su elektrik soğutma
ya da üretilmesi için gerekli değildir. Rüzgar enerjisi mekanik enerji olarak doğrudan kullanılabilir. Estetik olarak güzel rüzgar türbinleri görüntüleyebilirsiniz. Insanların estetik duygusu bağlı olarak, bu bir avantaj ve dezavantaj olabilir.
Türkiye’deki rüzgar enerjisinin gelişimi
İş ve ekonomi: Yenilenebilir enerji yatırımlarının çoğu, yüksek maliyetli enerji dış alımları yerine, tesislerin kurulması için malzeme ve insan gücüyle yapılır. Hammaddesi tamamıyla yerlidir, dışa bağımlılık oluşturmaz. Yenilenebilir enerji için yapılan yatırımlar yapıldığı yörede kalır ve yerel halk için birçok iş olanağı oluşturmaktadır. Bu bölgelerde, rüzgar türbinlerinin kurulumundan itibaren, bakım ve onarımı için geniş iş imkanları ortaya çıkmıştır. Rüzgar Enerjisi Dezavantajları Rüzgar enerjisi uygulamalarının ilk yatırım maliyetleri –rüzgar türbini inşaatı - yüksektir. Kapasite faktörlerinin düşük oluşu ve değişken enerji üretimi olabilir. Rüzgar türbini, gürültü kirliliği oluşturmaktadır. Bu yüzden yerleşim alanlarına yakın inşa edilmezler. Rüzgar türbinleri kuşların yaşamını ve yer altı yaşam alanını olumsuz etkilemektedir.
TÜRKİYE RÜZGAR ENERJİSİ BİRLİĞİ : Bölgelere göre dağılımı
Ülkemizde rüzgar enerjisi Rüzgar potansiyeli bakımından zengin olan bölgelerimiz Ege, Marmara ve Doğu Akdeniz kıyılarıdır. Türkiye’nin toplam kurulu rüzgar gücü 20.6 MW’ tır. Dünyada rüzgar enerjisi Kurulu rüzgar güçlerinin dünyadaki durumu kıtalara göre incelendiğinde Avru¬padaki kurulu güç oranının %73 ile en fazla olduğu görülmektedir. Avrupa kıtasını %15 ile Amerika, %10 ile Asya ve %1’ er oranlar ile Avustralya ve Afrika kıtaları izlemektedir. Tabloda görüldüğü gibi en yüksek kurulu rüzgar gücüne sahip ülke Almanya’ dır. Buna karşılık hem km2 başına hemde kişi başına en yüksek değerlere sahip ülke ise Danimarka’ dır.
TÜRKİYE RÜZGAR ENERJİSİ BİRLİĞİ : illere göre dağılımı
Dünyadaki enerji rezervlerinin durumu dikkate alındığında, rüzgar enerjisinden yararlanmanın, hem çevresel hem de kaynak varlığı açısından önemli olduğu anlaşıl-maktadır. Dünya enerji rezervi tükenme yılı yaklaşık olarak kömür için 200 yıl, gaz için 65 yıl, petrol için 40 yıl ve rüzgâr için ise sonsuzdur. ■
Kurulu rüzgar gücü bakımından ilk beş ülke
Dünyadaki kurulu rüzgar güçlerinin dağılımı
22-23
RÖPORTAJ
Türkiye’de hem ilk hem de tek kozmojenik izotoplar ve jeomorfoloji araştırmaları laboratuarı:
Kozmo-lab Müşerref Özbey • msrrf_07@hotmail.com
Türkiye’nin ilk kozmojenik izotoplar ve jeomorfoloji araştırmaları laboratuarı olan “Kozmo-lab” Fatih Üniversitesinde açıldı. Sizler için kozmo lab hakkında Fatih Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akif Sarıkaya ile röportaj yaptık. İşte merak ettikleriniz!!! Kozmo-lab hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Kozmo-lab kozmojenik izotoplar ve jeomorfoloji araştırmaları laboratuvarının kısaltılmış ismidir. Biz buna akılda iyi kalabilmesi için Kozmo-lab dedik. Bu laboratuvarda biz kozmojenik izotopları kullanarak jeomorfolojik yüzeylerin yaşlandırılmasını yapıyoruz. Bu yüzeyler fay yüzeyleri, nehir terasları veya buzulların biriktirdiği morenler olabilir. Bu laboratuvar bize bu yüzeylere ait yaşlandırma imkanı sağlıyor. Esasında bu laboratuvar bir örnek hazırlama laboratuvarıdır. Yani araziden aldığımız kaya örneklerini biz bu laboratuvara getiriyoruz. Önce kırma-öğütme aşamasından
geçiriyoruz ve daha sonra kimyasal analiz işlemlerine tabi tutuyoruz. Kimyasal analiz işlemleri sırasında içerisindeki bazı elementler ayrıştırılıyor. Bu ayrıştırılan elementler son aşama olan bizim dışımızda yer alan bazı ticari laboratuvarlara gönderiliyor ve orada ölçümleri yapılıyor. Kozmolab’ı kısaca bu şekilde tanımlayabiliriz. Kozmo-lab Türkiye’de bir ilk. Bu anlamda sizce nasıl bir boşluğu doldurdu? Kozmo-lab gerçekten de şuanda Türkiye’de hem ilk hem de tek laboratuvar. Bu anlamda büyük bir boşluğu doldurdu
diyebilirim. Özellikle kuaterner çalışan yer bilimcileri açısından önemli olan bir eksik yaşlandırmaydı. Çünkü kuaterner son 2.6 milyon yıllık bir zamanı kapsıyor. Bu 2.6 milyon yıllık zaman diliminde bazı yöntemler bu kadar eskiye gidemiyor. Ama kozmojenik yöntemlerle biz yüzeylerin yaşlarını tarihlendirebiliyoruz. Bu açıdan Türkiye’de daha önce olmayan yeni bir laboratuvar kurulmuş oldu. Dolayısıyla araziden aldığımız örneklerimiz burada hazırlanıp ölçüme gönderilebiliyor. Türkiye’de ki diğer üniversiteler de buraya örneklerini gönderiyorlar. Örneğin, İstanbul Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Bilecik Üniversitesi ve Ankara Üniversitesinden örnekler buraya gelip işlendikten sonra ölçümleri yapılabiliyor. Kozmo-lab açmaya nasıl karar verdiniz? Esasında benim yapmam gereken bir şey idi. Çünkü yurtdışında bu konuda eğitim aldım. Türkiye’de de böyle bir eksik olduğu için bunu değerlendirmek istedim. Tabi ki Kozmo-lab açılmasında Fatih Üniversitesi rektörlüğünün alt yapı geliştirme formu çerçevesinde bize büyük desteği oldu. Bizde bu destek ile Türkiye’nin ilk kozmojenik laboratuvarını açmış olduk. Kozmo-lab’da ne tür işlemler yapılmaktadır? Öncelikle araziden alınan bir kaya numunesi alınıyor. Bu yaklaşık 500gr kadar oluyor, bazı durumlarda 1kg kadar çıkabiliyor. Ama yaklaşık 500 gr kadar örnek arazide paketlenip Fatih Üniversitesinde bulunan laboratuvarımıza getirildikten sonra bodrum katta yer alan kırma-öğütme laboratuvarımıza gönderiliyor. Bu laboratuvarda örnekler ilk önce kırılıyor sonra öğütülüyor. Kırılma aşamasında örneklerin boyutu çakıl boyutuna geliyor. Öğütme aşamasında kum boyutuna geliyor ve daha sonra eleme işlemine tabi tutuluyor. Bu üç aşamalı bir işlemdir. Eleme işlemlerinde amaç çok ince kil boyutundaki taneleri elemek. Çünkü kil boyutundaki taneleri işlemiyoruz. Dolayısıyla bizim ihtiyacımız olan kum boyutunda kırılmış malzemeler oluyor. Daha sonra bu malzeme üst kat da yer alan A-216’da ki esas laboratuvarımıza geliyor. Bu laboratuvarda ki örnekler ilk olarak saf suda yıkanıyor, sonra seyreltik asitler ile örnekler temizleniyor. Bu işlemin amacı örneklerin içerisindeki organik bitki kalıntıları, toz, atmosfe-
rik çökeller ve ikincil oluşumları engellemek. Bunun için bu aşamadan geçiriyoruz. Daha sonra tekrar yıkanıp kurutuluyor. Bu örnekler daha sonra daha kuvvetli asitlerle çözülüyor. Bu daha kuvvetli asitlerle çözülen kayaç numuneleri baz kimyasal çökeltme yöntemleriyle içerisinde ki bazı elementler (burada biz klor elementini ayrıştırıyoruz) klor olarak çökeltiliyor. Dolayısıyla başlangıçta 500gr olan bir numune, bizim laboratuvarımızdan çıktıktan sonra yaklaşık 5-10 mg’a kadar düşüyor. Bu üçüncü analiz için yeterli bir numune örneğidir. Çünkü esas işlemlerin yapılacağı üçüncü analizler atomik seviyede yapılıyor. Bu örnekler içerisindeki atomlar sayılıyor. Dolayısıyla araziden alınmış 500 gr ve 1kg kadar olan numuneler, bizim laboratuvarımızdan çıktıktan sonra 5-10 mg’a kadar zenginleştirilmiş oluyor ve daha sonra ölçümleri yapılması için yurtdışına gönderiliyor. Yurtdışında bu analizler nerelerde yapılıyor diye soracak olursanız Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da toplam bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar laboratuvar var. Dünyada toplam 8-10 tane bu işi yapan laboratuvar var. Bunlar çok büyük laboratuvarlar. Bunlar sadece yaşlandırma işini yapmıyor ayrıca fizik deneylerini de yapıyorlar. Bunlar büyük bütçe gerektiren büyük laboratuvarlar. Bizde o laboratuvarda ölçümlerimizi yapıyoruz ve elde ettiğimiz sonuçlara göre onları yorumluyoruz. Kozmojenik yaş tayin yönteminin temel kuralları hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Kozmojenik demek kozmodan meydana gelmiş demek. Evrende meydana gelen bazı partiküller dünyamıza kadar ulaşıyorlar. Bunlar atom altı küçük parçacıklardır. Bunları güneşten yayılan ultraviole ışınlar gibi düşünebiliriz. Ama bunlar evrenin derinliklerinden geliyorlar. Genellikle bunlar proton seviyesinde ki atom altı parçacıklarıdır. Yüklü parçacıklardır ve çok hızlı hareket ederler. Dünyanın atmosferine girdikleri zaman bu atom altı parçacıklar parçalanıyorlar ama eğer yeteri kadar enerjiye sahiplerse bu parçacıklar yeryüzüne kadar ulaşıyorlar ve yeryüzünde ki elementler ile etkileşme giriyorlar. Yeryüzünde yüzeye yakın yerdeki elementlerden yeni izotoplar oluşturuyorlar. Bu yeni oluşan izotoplar kozmojenik izotoplar oluyor. Bu yeni oluşan izotopları biz örnek alıp laboratuvarlarımız da değerlendirdiğimiz zaman bu örnek aldığımız yüzeylerin ne zamandan beri kozmojenik ışınlara maruz kaldığını belirleyip böylece yaşı hakkında bilgi edinmiş oluyoruz. Mese-
24-25
RÖPORTAJ
la, eğer bu yüzey bir fay yüzeyi ise o fayın ne zaman oluştuğu hakkında fikir elde ediyoruz veya bir buzul çökeltisi ise o buzulların ne zaman orda olduğunu tespit etmiş oluyoruz. Dolayısıyla bu yöntem herhangi bir yüzeyin yaşı hakkında bize fikir veriyor. Kozmojenik yüzey yaşlandırmasının başlıca uygulama alanları nerelerdir? Çalışma alanları her türlü jeomorfolojik yüzey olabilir. Bunları 2 şekilde ayırabiliriz. Aşındırmalı jeomorfolojik yüzeyler ve biriktirmeli jeomorfolojik yüzeyler. Aşındırmalı jeomorfolojik yüzeylerden en önemlileri buzul vadileri ve nehir terasları, biriktirmeli jeomorfolojik yüzeylerden ise buzulların biriktirdiği morenler, fay düzlemleri, alüvyol yelpazeler, kıyı kenarları, kıyı setleri ve meteor kraterleridir. Bunların hepsi uygulamanın olabileceği alanlardır. Yeter ki bir kuaterner yüzey olsun. Yöntemin uygulanabilir yaş aralığı nedir? İşte tam bu konuda yaş ortaya çıkıyor. Çok eski yüzeylerde uygulanamıyor. Çünkü çok eski yüzeyler erezyon ile ortadan kalkmış olabiliyor. Bunun için genellikle kuaterner ideal yaş aralığıdır. Yani son 2.6 milyon yıldır. Ama daha genç yüzeyler yöntemden daha iyi sonuç alınmasını sağlıyor. Yüzey ne kadar genç ve taze olursa daha iyi sonuç veriyor. Ama son 1 milyon yıl kabaca uygulanabilir yaş aralığı diyebiliriz. Araziden örnek almadan önce dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Öncelikle araziden örnek alacağımız yeri çok iyi tanımamız gerekir. Bu yüzeyin orijinal bir yüzey olabilmesini sağlayacak kriterleri tespit etmemiz gerekir. Yüzeyin insanlar tarafından aşındırılmamış olması, orijinalliğini koruması lazım, diğer fiziksel ve kimyasal süreçlerden mümkün olduğu kadar az etkilenmiş olması lazım. Bu tip gözlemleri yaptıktan sonra araziden en uygun örnek yeri seçilip oradan örnek alı-
yoruz. Bu önemli çünkü araziden rastgele örnek alamıyoruz. Çünkü o yüzeyin bize orijinalitesini vermesi gerekir. Ayrıca bu yöntem pahalı bir yöntemdir. Her bir örnek bize yaklaşık 1000 TL’ye mal olmaktadır. Dolayısıyla böyle maliyetli bir işlem için rastgele bir iş yapamayız. Alacağımız bütün örneklerin o yüzeyi tam temsil etmesi gerekir. Kırma-öğütme laboratuvarında ne gibi işlemler uygulanmaktadır? Daha önce de söylediğim gibi kırma-öğütme laboratuvarı bizim bodrum katımızda yer alan bir laboratuvardır. Orada ilk olarak araziden gelen örnekler kırılıp öğütülüp daha sonra yukarı katta ki esas laboratuvara çıkarılıyor. Kırmaöğütme laboratuvarında çok toz ve gürültü olduğu için o laboratuvarı aşağıya taşıdık. Orada kırma ve öğütme işlemleri yapıyoruz. Çünkü asitler ile bu kayaçlar reaksiyona girecekleri için ne kadar toz ve kum halinde olursa reaksiyon o kadar hızlı oluyor. Yoksa el büyüklüğünde ki bir kayanın asitler ile çözünmesi belki yıllar alabilir. Ama kum büyüklüğünde olursa reaksiyon çok daha hızlı olur. Kozmo-lab da elde edilen değerlerin doğruluk derecesi nedir? Doğruluk derecesi elde ettiğimiz sonuçlara göre değişiklik arz edebiliyor. Genellikle burada iki tür hata payı söz konusudur. Birincisi analitik hata payıdır. Yani laboratuvar da yaptığımız herhangi bir işlemi yanlış yapmanız veya ölçümlerin istenildiği gibi gitmemesi, araziden aldığımız bir yüzeyin tam olarak o yüzeyi yansıtmaması gibi sebepler hatalara sebebiyet verebilir. Diğeri ise sistematik hatalardır. Bunlarda kullandığımız aletlerin hassasiyetine bağlı olarak değişir. Genelde biz hata payı mümkün en düşük olan oranda örneklerimizi yaşlandırmış oluyoruz. Bu yoğun zamanınız da bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim böyle bir röportaj yaptığınız için. Pusula dergisine ve bütün ekibine saygılarımı sunarım. ■
26-27
best of travel 2013
Montenegro
28-29
best of travel 2013
Ecuador
30-31
DENİZCİLİK
KİTAB-I BAHRİYE Cansu Alan • cansualan_geography@hotmail.com
UNESCO 2013’ü büyük Türk denizci Piri Reis haritasının yapılışının 500. Yılı olarak anacak. Bizlerde bu yüzyılın coğrafyacıları olarak böyle kıymetli eseri sizlerle paylaşmak istedik. Öncelikle hem kitabın yazarını hemde Osmanlı tarihindeki en büyük denizcilerden biri olan ve aynı zamanda kartograf olan Piri Reis’i tanıyalım.
A
sıl adı Muhyiddin Piri Bey olan büyük denizcinin doğum yeri Karaman olarak bilinmektedir. Daha sonralı Fatih Sultan Mehmet’in emriyle ailesiyle birlikte İstanbul’a göçmüştür. Fakat burda da fazla barınamayan aile Gelibolu’ya geçmiştir. Piri Reis denizciliğiye zamanının büyük denizcilerinden olan amcası Kemal Reis’in yanında başlamıştır. 14871493 yılları arasında Akdeniz kıyılarında birlikte korsanlık yapmışlardır ve Fransa kıyılarına yapılan akınlarda bulunmuşlardır. Osmanlı donan-
masına girişleri 1486’da Endülüs’te müslümanların elinde kalan son şehir olan Gırnata’da müslümanların eziyet görmesi üzerine deniz aşırı sefere çıkacak donanması bulunmayan Osmanlı’nın Kemal Reis’ten yardım istemesiyle gerçekleşir. Kemal Reis ve donanması müslümanları Kuzey Afrika’ya bırakmışlardır. Hemen ardından Venedik seferi hazırlığında olan II. Beyazıt onlarında Osmanlı Donanmasına katılmasını ister. Piri Reis, Osmanlı Donanması’nın Venedik Donanması’na karşı sağlamaya ça-
lıştığı deniz kontrolü mücadelesinde Osmanlı donanmasında gemi komutanı olarak yer aldı, böylece ilk kez savaş kaptanı oldu. Amcasının ölümüne kadar da İnebahtı, Moton, Koron, Navarin, Midilli, Rodos gibi birçok deniz seferine katılmıştır. 1511 yılında amcasının ölümüyle Gelibolu’ya yerleşen denizci deneyimlerinden yola çıkarak 1513 tarihli ilk dünya haritasını çizdi. Atlas Okyanusu, İber Yarımadası, Afrika’nın batısı ile yeni dünya Amerika’nın doğu kıyılarını kapsayan haritanın günümüze sadece bir par-
P
iri Reis çizdiği dünya haritasını Osmanlı padişahı’na sunmuş padişah bakmış. ‘Dünya ne kadar küçük…’ demiş, haritayı ikiye bölmüş ve ‘biz doğu tarafını elimizde tutacağız..’ demiştir. (1929’da bulunacak olan haritanın bir parçası mevcuttur. Diğer parçası kayıptır.)
çası ulaşmıştır. Piri Reis 1516-1517 yıllarında yine Osmanlı donanmasına katılarak denizciliğe geri dönmüştür. Derya Beyi ünvanını alan büyük denizci Mısır seferine çıkmıştır. Seferden sonra tuttuğu notlardan denizciler için bir kitap yapmak amacıyla Gelibolu’ya döndü ve Kitab-ı Bahriye’yi hazırladı. 1525’te gözden geçirdiği Kitab-ı Bahriye’sini Pargalı İbrahim Paşa sayesinde Kanuni Sultan Süleyman’a sunmuştur. 1528 yılında da ilkinden daha içerikli ikinci dünya haritasını çizmiştir. 1533 yılında Barbaros Hayrettin Paşa kaptan-ı derya olunca Pîrî Reis de Derya Sancak Beyi (Tümamiral) ünvanı almıştır ve Umman Denizi, Kızıl Deniz ve Basra Körfezi’ndeki deniz görevlerinde yaşlandı. Osmanlı donanmasında yaptığı son görev idamıyla sonuçlanan Mısır Kaptanlığı oldu.
Kitab-ı Bahriye iki sürümden oluşmaktadır. Birincisi 1521 tarihlidir ve denizcilerin kullanımı için oluşturulmuştur. İkincisi ise 1526’da Kanuni Sultan Süleyman için hazırlanan ilkinden daha ayrıntılı ve daha süslü olan bir nevi seyir kılavuzudur. Kitab-ı Bahriye 1526 sürümünde Akdeniz ve Ege’nin 290 haritasını içermektedir. Bunu izleyen yuzyıllar boyunca kitabın kopyalanması yapılırken işlevselliği artsın diye Marmara Denizi ve İstanbul gibi haritalarda eklenmiştir.
Ayrıca Piri Reis sadece adaları haritalarla görselleştirmekle kalmamış o bölgelerin kaleleri,orduları ve savunma hatlarıyla ilgili de bilgiler vermiştir. Kitap, denizcilere Akdeniz kıyıları, adaları, geçitleri, boğazları, körfezleri, fırtına halinde nereye sığınılacağı, limanlara nasıl yaklaşılacağı hakkında bilgiler, ayrıca limanlar arasında gitmek için kesin rotalar verir. Aynı zamanda kitapta o dönemlerde gerçekleşen keşifleri ve kendisiyle alakalı bilgileri bulmak mümkündür.
Kitaptaki haritaların güzelliğinin yanında birçok güzel ayrıntıyı da içeriyor kitap. Fırtınalar, pusula, portolan (bir limanın ya da kıyının bir bölümünün, büyük ölçekte yapılmış haritası) haritaları, yıldızlarla yön bulma, okyanuslar, ve onları çevreleyen kara parçaları gibi birçok detay göze çarpıyor.
Bu büyük eseri şimdilerde bizlere kazandıran ise Denizler Kitabevidir. Kemal Özdemir ve Cevat Ülkekul’un çalışmasıyla yeniden yayına hazırlanan kitap özel kağıda türkçe ve ingilizce olarak basılmıştır. Bizde Pusula ailesi olarak bu çalışmalarından dolayı onlara teşekkür ederiz. ■
32-33
DEKORASYON
Hayatın her aşamasında Coğrafyaya dair figürler olsun istiyorsanız…. Tuğba ESEN • tgbesen@gmail.com Betül KARAKAŞ • betulkarakas6@hotmail.com
Coğrafi figürler günümüz de birçok tasarımcı tarafından farklı eşyalar ve objeler üzerinde kullanılıyor. Eğer sizde bizim gibi birer coğrafya tutkunu iseniz, bu eşyaları çok beğeneceksiniz. Özellikle harita detayları ile ön plana çıkan birçok eşyayı gördüğünüzde sizde eviniz de bu tarz eşya ve objelere yer vermek isteyeceksiniz. Duvarınız süsleyecek olan harita veya pusula olan bir tablo veya çeşitli stikerlar, üzerinde çeşitli yerlerin haritası olan minik yastıklar, küre şeklinde avize ve abajurlar ve daha neler neler… İşte sizler için seçtiklerimiz!!!
Duvar Kağıdı Çalışması
Tablo ve Sticker Çalışmaları
Kupa Bardak
Kesme Tahtası
Porselen Çaydanlık
Renkli Antika Dünyü Haritalı Yastıklar
34-35
DOĞAL TAŞLAR
yerkürenin kalbinde atan enerji kaynağı
TORYUM Saliha Küçükkaragöz • seniha@pusuladergi.com
Toryum metali ilk olarak 1828 yılında İsveçli kimyager Jöns Jacob Berzelius tarafından keşfedilmiştir. Toryum nükleer güç kaynağıdır. Parlaklığını aylarca muhafaza edebilir. Toryum tabiatta uranyumdan yaklaşık 3 kat daha fazla bulunur. Bugün için nükleer enerji hammaddeleri kapsamına uranyum ve toryum girmektedir. Uranyum gibi toryumda bir nükleer yakıt hammaddesidir. Toryumda uranyum gibi doğada serbest halde bulunmaz, fakat 60 civarında mineralin içinde rastlanır. Bu minerallerde genellikle nadir toprak elementleri ile birlikte bulunmaktadır. TÜRKİYE URANYUM VE TORYUM KAYNAKLARI
T
ÜBİTAK ve MTA tarafından son beş yıl içerisinde yapılan araştırmalarda, dünya Toryum rezervlerinin yüzde 65’nin Türkiye’de olduğu belirlendi. Toryum, saflaştırıldığında alüminyum, çelik görünümünde bir element. Toprakta toryum oksit halinde bulunuyor. Dünya rezervleri-
nin yarıdan fazlası Türkiye’de, Batı Anadolu’da bulunuyor. Eskişehir, Sivrihisar, Beypazarı ve Kızılcaören yörelerindeki Toryum yataklarının rezerv çalışmaları ise henüz tamamlanmadı. Uzmanlar, bu konuda daha önce yapılan araştırmaların önümüzdeki yıllarda devam edebilmesi için hükü-
metin bütçeden kaynak ayırması gerektiğini belirtiyor. TÜRKİYE’DE 800 BİN TON Dünya rezervleri ne kadar? Bu stratejik maden Avustralya’da 300 bin ton, Hindistan’da 290 bin ton, Norveç’te 170 bin ton, ABD’de 160 bin ton,
36-37
DOĞAL TAŞLAR
Kanada’da 100 bin ton, Güney Afrika’da 35 bin ton, Brezilya’da 16 bin ton. Neredeyse bütün dünyada toplam 1071 bin ton, Türkiye’de 800 bin ton. Ülkemizde Eskişehir’e bağlı Sivrihisar ilçesinin kuzey batısında Kızılcaören, Karkın ve Okçu köyleri arasında yer alan 15 km2 bir sahada toryuma rastlanmıştır. Bu bölgelerle birlikte Malatya, Hekimhan, Kayseri, Kuluncak, Felahiye, ile Sivas ve Diyarbakır il sınırları içinde rastlanan toryum yataklarında gerekli çalışmaların yapılması sonucunda ülkemizde toryum rezervinin artacağı tahmin edilmektedir. Bulunan ve araştırmalarda olan toryum yatakları ile ilgili Türkiye’nin dünyanın en büyük toryum rezervine sahip ülkelerden biri konumunda olduğu
söylenebilir. ‘’Anadolu’da toryumun çıktığı yerde ot bitmediği söylenir’’. Teknolojik sorunların çözülebilmesi şartı ile Türkiye nükleer enerji hammaddesi olan toryum açısından önemli bir potansiyele sahiptir ve zenginlik sınıflandırmalarında toryum madenimiz çok zengin maden sınıfında bulunmaktadır. Toryumun kullanıldığı alanlar: o Yüksek sıcaklıklarda magnezyumun direncini artırmak amacıyla alaşımlarda, o Elektronik cihazlarda ve aydınlatmada tungsten filamanların kaplanmasında, o Yüksek ısıya dayanıklı potaların yapımında, o Yüksek kaliteli kamera merceklerinde, o Nükleer teknolojide kullanılmaktadır. Günümüzde toryumla çalışan ticari ölçekli bir santral bulunmamaktadır, bu-
nun sonucu olarak da toryumun enerji hammaddesi olarak tüketimi yok denecek düzeydedir. Toryum tabanlı yakıt çevriminin ekonomik olması ancak çok sayıda santralı kapsayan bir nükleer programla mümkün olabilir. Toryum tabanlı bir enerji üretimi için, yüksek yatırım ve işletme maliyeti gerektiren tesislerinin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bütün bu tesislerin her biri de günümüz şarlarında ekonomik olmadığından ticari ölçekte teknolojileri de dünyada henüz geliştirilmemiştir. Bu nedenle ülkemizde bulunan toryumun mamul veya maden olarak satışı bugün için söz konusu değildir. Ancak ülkemizde mevcut olan toryum cevherinin nadir toprak elementlerinden ayrılması ve yan ürün olarak kazanılmasına yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarına devam edilmelidir. ■
J
aponya’da Shendai depremi ve ardından Fukuşima Nükleer Santrali’nde gerçekleşen radyoaktif sızıntının ardından tüm dünya elektrik enerjisini hem tehlikesiz hem de daha ucuz yöntemle üretebilmek için yarış başlattı. Birçok ülke 10-20 yıl içerisinde Uranyumla çalışan geleneksel nükleer santrallerini kapatarak rüzgar, güneş gibi enerjilere daha fazla ağırlık verme kararı aldı. Nükleerden vazgeçmeyen, ancak tehlikesini bertaraf etmek isteyen ülkelerin aletnatifi olaraksa Toryum elementi umut oldu. Daha önce ABD, Norveç, Kanada, Japonya ve Hindistan gibi ülkelerin elektrik santrallerinde kullanmak üzere proje ürettikleri Toryum için şimdi de Çinliler dev bir girişim başlattı.
38-39
DOĞAL TAŞLAR
yüksek yoğunluktan yumuşak ruha geçiş:
URANYUM Büşra ER • busr__a@hotmail.com
Yer altı kaynaklarından en önemlilerinden biri uranyumdur. Uranyumun kullanıldığı alanlardan dolayı önemlidir. Öncelikle uranyumun bilimsel tanımını yapalım; Uranyum elementinin sembolü U, atom numarası 92, atom ağırlığı 238,0289 g / mol’dür. 25 derece gri renkli katı bir metaldir. Periyodik cetvelin f-bloğunda yer alır.Uranyum,1789 yılında keşfedilmiş ve 1896 yılında Henri Becquerel tarafından radyoaktif olduğu bulunmuştur.Erime noktası 1132 derece kaynama noktası 3818 derece’dir. Çelikten daha yumuşaktır. Uranyum mineralleri, uraninit, autinit, tobernit,koffinittir.
U
ranyumun kullanıldığı alanlar; seramiğe renk vermede, enerji üretim reaktörlerinde, hidrojen bombası yapımında, nükleer yakıt ve nükleer patlayıcı olarak kullanılır. Uranyumu bu kadar önemli yapan nükleer yakıt olarak kullanılmasından dolayıdır. 1kg uranyumdan elde edilen enerji için, 3.000.000 kilogram kömür veya 2.700.000 litre petrol gerekmektedir. Bu kadar az miktarda uranyum kaynağından yüksek miktarda enerji üretildiğinden nükleer santrallerin atık miktarı da bu oranda fosil yakıtlarından çok daha azdır. Örneğin, elektrik üretiminin %75 gibi büyük bir oranda nükleerden sağladığı Fransa’da, dört kişilik bir ailenin ömürleri boyunca kullandıkları nükleer enerjiden, en fazla bir golf topu kadar büyüklükte camlaştırılmış nükleer atık çıkmaktadır.
40-41
DOĞAL TAŞLAR
tom enerjisi üretiminde kullanılmadan Auygulaması önce uranyumun çok az bir pratik vardır. Seramiklerde,
fotoğrafçılıkta, kimyevi reaksiyonlarda katalizör olarak ve daha birkaç işlemde kullanılmasına rağmen, bütün bu uygulamalar uranyumun ayrı bir element olarak istihsalini gerektirmiyor ve uranyum radyum endüstrisinin bir yan ürünü olarak üretiliyordu. Nükleer enerjinin kullanımında uranyum uygulaması, durumu tamamen değiştirdi: Uranyum asıl mamul, radyum ise oldukça daha az önemli bir yan ürün durumuna geçti. Ayrıca, nükleer santrallerde az miktarda yakıtla çok yüksek enerji üretiminin gerçekleşmesi sonucunda, santralde kullanılan nükleer yakıtın çok uzun yıllar enerji ihtiyacını karşılayacağı düşünülmektedir. Yakıt stoku olduğu sürece, sürekli güvenilir enerji üretilebilir. Dünyada şuanda görünür uranyum kaynağı 3 169 238 ton U, ülkemizde bulunan kaynak ise 9 130 ton yani %0.29’dur. 2005 yılı verilerine göre 440 nükleer reaktörün
uranyum yakıt talebi 70 600 tondur, uranyum talebinin 100 000 tona yükselmesi beklenmektedir. Bu talepten dolayı uranyum üretimi artmıştır. Minerallerde bulunan uranyum, kimyasal reaksiyonlar sonucunda uranyum okside (U308) veya diğer bileşiklerine dönüştürülür. 2005 yılı verilerine göre, dünya U308 üretiminde ilk sıra %28 üretim ile Kanada,%23 üretim ile Avustralya,%10 ile Kazakistan, %8 üretim ile Rusya ve Nambiya’dır.
Ülkemizdeki uranyum (U308)rezervlerinin çıktığı yerler; Yozgat-Sorgun(3 850 ton) Salihli-Köprübaşı (2 852 ton) Aydın-Demirtepe (1 729 ton) Uşak-fakılı (490 ton) Aydın-Küçükçavdar (208 ton) Kırşehir-Kırıkkale bölgesinde 2005 yılından buyana arama çalışmaları devam etmektedir. ■
42-43
göç sorunu
Taşı Toprağı İnsan...
ALTIN ŞEHİR Dicle AY • dicleay@hotmail.com
Meşhur hatıradır. ‘Ankara’nın nesini seviyorsun?’ diye soranlara ‘İstanbul’a dönüşünü’ cevabını vermiş Yahya Kemal. Türkiye’nin dört bir yanındaki milyonlar da onunla hemfikir olmalı ki tasını tarağını toplayan ‘Taşı toprağı altındır’ deyip tuttu İstanbul’un yolunu. Ancak yeni gelenler ‘Bir Tepe’ye çıkıp üstadın gözüyle bakamadıkları için, bu ‘revnaklı şehir’, ‘efsunlu güzellikleri’ni bir bir kaybetti, sonunda insanın ‘kendisi’ni kaybettiği bir megaköy oluverdi.
G
öç olgusunu değişik biçimlerde tanımlamak mümkündür. En bilinen tanımıyla göç insanların içinde yaşadıkları coğrafi ve sosyo-kültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye girmesidir. Türkiye’nin en büyük yapısal problemlerinden biri de şüphesiz ki göçtür.”Göç etmek” millet olarak bir bakıma genlerimizde var. Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya uzanan binlerce kilometrelik göç serüvenimiz şimdilerde en çok İstanbul’u tehdit ediyor. İstanbul tarihinin ilk zamanlarından günümüze dek her dilden, her ırktan insanları kendisine çekmiştir. İstanbul için meşhur bir söz vardır “taşı toprağı altın” diye. Bunun için midir bilinmez insanlar hep İstanbul’a doğru göç etmektedir. İstanbul’a göçün en büyük sebebi iş imkanlarıdır. Anadolu’dakine göre daha iyi bir hayat standardı yakalamak ve çocuklarının geleceğini kurtarmak adına tasını tarağını toplayan büyük hayallerle İstanbul’a göç etti. İlk gelenler iş
imkanlarını yaratınca köydeki tanıdıklarını da buraya davet etti. Ve bu göç serüveni sınır tanımayan bir hızla devam ediyor. “1945’te 1 milyon 78 bin nüfusu olan İstanbul, 1950 sonrasında yaşanan patlama ile 1955’de 1 milyon 533 bine ve izleyen dönemlerde de yıllık binde 40- 50
arasında artışla 1990’da 7 milyon 309 bin, 1997’de 9 milyon 199 bine ulaştı ve 2000 yılında yapılan sayımda da 10 milyonun üstünde nüfusa sahip bir şehir oldu.” Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2007 yılında gerçekleştirdiği “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi” çalışmasında
44-45
göç sorunu
ise, İstanbul’a göçün hâlâ devam etmesi sebebiyle İstanbul’un nüfusunun 7 yılda Bursa şehri kadar büyüyerek 12 milyon 573 bin 836’ya ulaştığı tespit edildi. İstanbul ilindeki nüfus ülke toplamındaki nüfusun %15’ini kapsamaktadır. Bir başka ifadeyle ülkemizdeki her 100 kişiden 15’i İstanbul’da ikamet etmektedir. Genel bir bakışta İstanbul’da göçün yol açtığı 6 temel sorun vardır. Bunlar aşağıdaki gibidir. ❐ İşsizlik İstanbul’u uzun zamandır tehdit eden önemli sorunlardan biri işsizliktir. Göç sebebiyle artan nüfus, iş olanaklarını gittikçe azaltmaktadır. Zaten işsizlik sebebiyle bulundukları yerden kalkıp onca zahmetle İstanbul’a göç eden vatandaş görüyor ki burada durum daha da vahim. İstanbul İstihdam Raporu’nda, İstanbul ölçeğinde iş gücüne dahil olmayan nüfusun 4 milyon 38 bin kişi olduğu ve bu rakamın ülkede iş gücüne dahil olmayanların %16sını oluşturduğu belirtildi. ❐ Çarpık Kentleşme ve Şehir Dokusunun Bozulması Çarpık kentleşme deyince gecekondular, plansız bir şekilde yapılmış binalar, doğal çevreye zarar veren ve zamanla onu yok eden yapılaşma, sosyal tesislerin ve toplumsal yaşam alanlarının kıtlığı, sanayi bölgelerinin şehirle iç içe girmesi vb. şeyler akla gelir. Ortalamaya vurduğumuzda günümüzde İstanbul’a saatte 18 kişi göç etmektedir. Hal böyle olunca göç ile gelen insanlara yer sağlamak amacıyla devlet arazileri ve ormanlık alanlar yok edilmektedir. Bu durum çevrede insanca yaşamaya olanak vermeyen ilkel yerleşmenin kenti kuşatmasına merkezde ise mevcut dokunun tahribine, tarihsel, kültürel ve doğal değerlerin yok olmasına yol açmaktadır. Kentteki 2 milyon binanın %70’nin imara aykırı olmasının yanı sıra bu kaçak ve düzensiz yapılanma İstanbul’u adeta bir “megaköy” haline getirmiştir. Gecekondu mahallelerini gezerken iki farklı hayat tarzının mübalağasız, en fazla 300 metre arayla bir arada olduğunu görürsünüz. Mesela Gültepe gibi bir gecekondu semtinin hemen dibinde Metrocity, Kanyon gibi dev alış-veriş merkezleri ve
“residence”ler yükselir. Çeliktepe’nin hemen karşısında modern 4. Levend ve Sabancı kuleleri yer alır. Plansız kentleşmenin oluşturduğu doğal ve kültürel alanlardaki düzensizlik ve karmaşa, çarpık kent mekanları, düzensiz sokak yapılaşma türleri incelendiğinde bunun görsel bir çevre sorununu da ortaya çıkardığı aşikardır. ❐ Güvenlik Sorunu İstanbul’un aldığı büyük göç nedeniyle plansız ve düzensiz kentleşmenin getirdiği sosyal yapı içerisinde oluşan varoşlar, ciddi bir güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Buna ekonomik sorunlar da eklendiğinde gasp,soygun,hırsızlık ve kapkaç türü olaylar kenti tehdit etmektedir.AB Komisyonunun “Avrupa’nın Kentlerinde Yaşam Kalitesi” başlıklı araştırmasına göre insanların kendilerini en az güvende hissettikleri kent İstanbul.. • Çevre Sorunu Son yıllarda giderek artmakta olan ve ağırlığını her geçen gün daha fazla hissettiren sorunlardan biri de çevre sorunudur. Özellikle hava kirliliği bugün İstanbul’un en önemli sorununu teşkil etmektedir. Bu sorun 1990 yılından itibaren tehdit edici boyutlara ulaşmıştır. Dünya Bankası’nın yeni yayınlanan Dünya Kalkınma Göstergeleri raporunda İstanbul dünyanın havası en kirli 7. kenti olarak belirlendi. Diğer yandan içme sularının hızla kirlenmesi, çöp sorunu, gürültü kirliliği ve denizlerdeki kirlilik de şehrin önemli sorunları haline gelmiş ve acil çözüm beklenmektedir. ❐ Ulaşım Sorunu Coğrafi açıdan çok da büyük olmayıp bu kadar fazla nüfusu barındıran İstanbul doğal olarak büyük ulaşım sorunları yaşamaktadır. 70’li yıllara kadar İstanbul’da ulaşım otobüs, tren ve minibüsler ile yapılmaktaydı. 70’li yıllardan sonra göç sebebiyle artan nüfusa bu ulaşım kaynakları yetmeyince otobüs seferlerinin genişletilmesi, metrobüs, deniz taşımacılığı ve metro gibi yeni çözümler üretildi. Bunlar sorunu bir nebze azaltsa da tam olarak bitiremedi. Zira 58 Avrupa şehrini kapsayan Trafik Sıkışıklık İndeksi’ne göre İstanbul trafiğin en yoğun ve sıkışık olduğu şehir seçilmiştir. Rapor; İstanbul’da gün içe-
risinde yoğun olmayan saatlerde bile seyahat sürelerinin normalden %57 ve sabahın sıkışık saatlerinde ise %84 oranlarında daha uzun olduğunu tespit etti. Akşam saatlerinde ise durum daha da vahim. Bu rakamlara dayanarak İstanbul’da bir sürücü veya yolcunun normalden en az 2 kat fazla zamanını yolda harcadığını söyleyebiliriz. ❐ Eğitim ve Sağlık Sorunu Eğitim sorunu bilhassa ilk ve orta öğretimde yaşanmaktadır. Kenar semtlerde ve gecekondu bölgelerinde okul sayısı çok yetersiz olduğu gibi bunların kadroları da eksik, sınıflar fazla kalabalıktır. Bir kısım okullarda bilgisayarlı eğitim yapılırken bir kısım okullarda bir çok ders öğretmensiz geçmekte ve bu okulların su, elektrik, ısınma ve temizlik gibi çok temel ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Bu da eğitimde eşitsizlik oluşturmaktadır. Yine şehir nüfusunun çok fazla olması sebebiyle sağlık kuruluşları yetersiz kalmakta ve özellikle devlet hastanelerinde izdiham yaşandığı için hastalar tedavi hizmetlerinden yeteri kadar faydalanamamaktadır. Göçün neden olduğu sorunların örneklerini artırmak mümkün fakat bence daha mühim olan bu en temeldeki sorunlara getirilecek alternatif çözümlerdir. Sadece İstanbul’un değil ülkenin tamamının da en büyük dertlerinden biri olan işsizlik için yapılabilecekler az çok belli aslında. Öncelikle yatırımların özellikle de kamu altyapı yatırımlarının artırılarak istihdamın artırılması gerekir. Bu ekonomik aktiviteleri de canlandıracaktır. Özel sektör yatırımlarına yapılacak teşvikle de işsizlik büyük ölçüde azaltılabilir. Çarpık kentleşme sonucu ortaya çıkan sorunların çözümü için yapılabilecekler ise İstanbul’da bina envanteri çıkarılması, kent bilgi sistemine geçilmesi, binalara yasal kimlik verilmesi ve kaçak yapılanmayı önlemek adına sivil toplum örgütleri ağırlıklı özel bir komisyon kurulmasıdır. Güvenlik sorununa çözüm olarak şehirdeki güvenlik birimleri personel ve araç gereç bakımından takviye edilmeli özellikle kentin varoş diye tabir edilen kesimlerindeki karakol açıklığı giderilmelidir. Çevre sorunlarının çözümüne gelirsek, bu noktada hem devlete
hem de biz bireylere pek çok görev düşüyor. Özellikle kış mevsiminde İstanbul’un en önemli sorunu haline gelen hava kirliliği, doğalgaz kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak her geçen yıl azalmaktadır. Bu artışa paralel olarak hava kirliliğinin azaltılması için doğalgaz fiyatları daha makul seviyelere indirilmeli ve ilave vergiler alınmamalıdır. Bireyler olarak biz ise toplu taşıma araçlarını daha fazla tercih ederek kirliliğin azaltılmasına katkıda bulunabiliriz. Diğer çevre kirlilikleri içinse çöp imha tesisleri faaliyete geçirilmeli, havza yönetimi ve temizliği daha bilinçli şekilde yapılmalı ve atık kontrolü yoluna gidilmelidir. Ulaşım sorunun çözümü için
raylı ulaşım sistemine ağırlık verilmeli, Boğaz mutlaka raylı sistemi de içerecek şekilde tüp geçit ile bağlanmalı, katlı otoparklar inşa edilmeli, İDO şehir hatlarının hız ortalaması yükseltilmeli ve sefer sayıları artırılmalıdır. Son olarak eğitim sorununa ilişkin, okullar arasındaki aşırı farklılıklar önlenmeli ve okulların tüm temel ihtiyaçları karşılanmalıdır.Hastanelerdeki aşırı yığılmanın önlenmesi için dispanser türü klinikler yaygınlaştırılmalı ve devlet hastaneleri daha fazla araç-gereç ile donatılmalıdır. Yaşadığımız dünyada her insan, tılsımlı bir anahtarla kapılarını açacağı “o “ şehri ara-
yıp durdu. Kimilerine göre göğün katmanları arasındaydı, kimilerince okyanusların ötesinde. Bugün ise pek çoğumuza göre o şehir gerek tarihsel dokusu, mimarisi, zenginliği ve mazisi ile şüphesiz ki İstanbul’dur. Bunca soruna rağmen hala İstanbul pek çok insanın rüyalarını süsleyen ve bir türlü bırakıp gidemedikleri bir şehirdir. Her birimizin bu efsunlu şehri eski güzelliğine döndürmek için yapabilecek bir şeyleri var. Adına bunca şarkılar, şiirler, kitaplar yazılan İstanbul bu ülkede yaşayan herkesin ortak mirasıdır. Bize düşense bu mirası en iyi şekilde korumak, geliştirmek ve bizden sonraki nesillere aktarmaktır. ■
46-47
göllerimiz
İstanbul’un Su Kaynağı;
Terkos Gölü Betül Karakaş • betulkarakaş6@hotmail.com
Terkos İstanbul’un su ihtiyacını karşılayan göllerden. Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde İstanbul’un 50 km kuzeybatısında, Karaburun’un gerisinde bulunmaktadır. Göle, Durusu Gölü de denilmektedir. Kenarları girintili çıkıntılı olan gölün yüzölçümü 25 km2, en derin yeri on bir metredir. Su toplama alanı 619 km2dir.
T
erkos Gölü, İstanbul’un hemen yanı başında el değmemiş son doğal alanlardan biri. İstanbul’un kuzey-batısında, kente yaklaşık 40– 50 km. uzaklıkta olup, 40’ 19’’ kuzey ve 28’ 32’’ doğu koordinatları arasında bulunan, lagün kökenli, az tuzlu bir göldür. Gölün denizden yüksekliği +4,5 ile -1 metre arasındadır. Fındık Dere, Deli Yunus deresi ve çok sayıda kaynak suyu ile beslenen Durusu’nun, 39 km² su alanı vardır ve en derin yeri
11 metredir. 162 milyon m³/yıl su potansiyeli ile İstanbul çevresindeki tatlı su rezervlerinin %22’sine sahiptir. Şehir kullanım suyunun önemli bir bölümünü karşılamakta ve aynı zamanda nesli tehlike altındaki pek çok canlıya ev sahipliği yapmaktadır. Terkos Gölünün beslenme havzası küçük, fakat göle su taşıyan dereler fazladır. Bunların suyu en bol olanı batıdan gelen İstranca Deresidir. Denizden ayrıldıktan sonra gölün suyu
süratle tatlılaşmıştır. Çok yağış alan zamanlarda su miktarı 237 milyon metreküpe çıkmaktadır. Gölün doğusunda bulunan Terkos Köyü, göle ismini vermiştir. Bu köyde Sultan İkinci Abdülhamid Han (1876-1909) zamanında İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için 1885’te Terkos Fabrikası adı verilen tesisleri yapmıştır. Yüz senedir İstanbul’un suyunu temin eden bu tesisler günümüzde de mevcuttur. Su gölden alınarak Kağıthane’de bu-
lunan arıtma tesislerinden geçtikten sonra İstanbul’a dağıtılmaktadır. Son senelerde görülen kuraklık yüzünden ve artan İstanbul nüfusunun su ihtiyacını karşılamak üzere deniz kıyısında vurulan sondalardan elde edilen su, pompalarla Terkos Gölüne akıtılmak-
tadır. Aynı zamanda göl, bir balıkçılık ve birçok yabani av kuşunun yaşadığı bir avcılık alanıdır. Göl çevresi, yürüyüş yapmak için de idealdir. Bitki örtüsü meşe, dişbudak, gürgen, kızılağaç, defne, kocayemiş ve kamışlarla kaplı salkım söğüt ağaçlarından oluş-
maktadır. Yarı beline kadar suya gömülü ağaçlar sık sık karşımıza çıkar. Dallarından köklerin çıktığına bile tanık olabiliyorsunuz. Ziyaret sırasında fotoğraf makinenizi yanınıza almanızda yarar var; arşivinize hoş kareler ekleyebilirsiniz. ■
48-49
CBS
Coğrafya Eğitiminde
CBS’nin kullanım alanları Tuğba ESEN • tgbesen@gmail.com
G
ünümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte, hayatımızın her alanında teknolojiyi kullanır olduk. Geçmiş ile günümüzü karşılaştırdığımızda birçok alanda teknolojinin sağladığı farklılıkları görmemiz mümkün. Coğrafya eğitimi ile ilgili teknolojik gelişmelere baktığımızda Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) büyük önem taşımaktadır. CBS Dünya üzerindeki sos-
yal, ekonomik, çevresel vb. sorunların çözümüne yönelik mekana/konuma dayalı karar verme süreçlerinde kullanıcılara yardımcı olmak üzere, büyük hacimli coğrafi verilerin; toplanması, depolanması, işlenmesi, yönetimi, mekansal analizi, sorgulaması ve sunulması fonksiyonlarını yerine getiren donanım, yazılım, personel,coğrafi veri ve yöntem bütünüdür. CBS, genel
bir kavram olup; çeşitli kullanım alanlarına ve tematik konulara yönelik olarak geliştirilen CBS uygulamaları vardır. Özellikle eğitim alanına baktığımızda gelişen teknoloji şartlarına uygun bir şekilde ders materyalleri de değişmektedir. Özellikle Coğrafya alanın da bu şekilde büyük değişiklikler yaşanmaktadır. CBS’nin coğrafya alanında etkili bir şekilde kullanıl-
ması hem coğrafya öğretmenleri için hem de öğrenciler için büyük avantaj sağlamaktadır. CBS ile veri üretimi, sorgulama, analiz ve görselleştirme işlemleri gerçekleştirilebilir. Özellikle görselleştirme işlemleri ders anlatımını oldukça keyifli hale getirmektedir. Ayrıca öğrencilerin öğrenme seviyelerini artırmak
için CBS’nin kullanımı oldukça faydalı olacaktır. CBS’nin coğrafya derslerinde kullanımı hakkında birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar coğrafya derslerinde CBS’nin kullanımının eğitim açısından daha etkili ve daha faydalı olacağı konusunda yoğunlaşmıştır. CBS’nin kullanım alanlarına baktığı-
Peki biz Coğrafyacılar CBS’yi eğitim için hangi alanlarda kullanabiliriz!!! İşte birkaç örnek… Mesafe ve Yoğunluk Analizleri
mızda bilimsel araştırmalar, kaynak yönetimi, alt yapıların yönetimi (doğalgaz, elektrik, su), kentsel planlama, maden haritalama, arkeoloji, tarım, vb. birçok alandır. Kısacası CBS, analizler yapma imkanı sunan ve bu analiz sonuçlarına göre doğru kararlar vermeyi kolaylaştıran bir sistemdir. ■
Yüzey Analizleri Yüzey analizleri özellikle eğim, bakı, yükseklik gibi birçok konuda analiz yapılabilmektedir. Yüzey analizlerinde 3 boyutlu haritalarda üretilebilir. Böylece özellikle yükseklik, eğim, bakı gibi konularda görsel açıdan daha zengin haritalar üretilebilir.
Farklı ölçeklerde üretilmiş olan verilerle demografik verilerin mekan ile ilişkisini, risk ve yakınlık analizleri gerçekleştirilebilir. Özellikle nüfus ile ilgili olan konularda mesafe ve yoğunluk analizleri kullanılmaktadır.
İnterpolasyon Interpolasyon fonksiyonu ile bir mekana ait seçile noktaların yağış, sıcaklık, tuzluluk, PH, bitki türleri gibi değerler ile ilgili verilerle birlikte yapılan analizlerdir. Bu yöntem ile özellikle tarım, orman, jeoloji ve çevre gibi alanlarda mekansal analizler yapılabilir.
*CBS’nin Coğrafya eğitiminde kullanımı hakkında daha fazla bilgi edinmek istersiniz değerli hocamız Ali Demirci’nin “Öğretmenler İçin CBS” adlı kitabını inceleyebilirsiniz.
50-51
yolculuk
Krakow
tarih kokan şehir Emre Duman • emre@pusuladergi.com
Tarihi şehir Kraków, geleneksel olarak ülkenin bilim, kültür ve sanat merkezi olmuştur. Polonya eski krallarının oturdukları, eski başkent olması ve birçok tarihi sahneye tanık olmasından dolayı Polonya’nın kalbi olarak da söz edilmektedir. Yerli ve uluslararası turizm yoluyla yılda yedi milyon turisti ağırlamaktadır.
D
oğu Avrupa’nın renkli ülkesi Polonya’nın en güzel şehri olan Krakow’a ufak bir yolculuk yapalım. Öncelikle Polonya’nın konumunu anlatmak gerekirse; Doğu Avrupa’da, kuzeyinde Baltık Denizi, Litvanya ve Rusya; doğusunda Belarus ve Ukrayna; güneyinde Slovakya ve Çek Cumhuriyeti; batısında da Almanya bulunur. Krakow, Polonya’nın güney batısında Çek Cumhuriyeti ile Slovakya sınırına yakın bulunan şirin bir Avrupa şehridir. Şehir Avrupa’nın hemen hemen her şehrinde olduğu gibi ne-
hir kenarına kurulmuştur. Kurulduğu nehir Polonya’nın en uzun nehri olan Visla nehridir. Krakow turistik açıdan Polonya’nın en önemli kentidir ve Avrupa genelinde de önemli bir yere sahiptir. Krakow’un bu denli önemli olmasının temel nedeni Polonya’nın kültürel başkenti olmasıdır. Krakow’ Polonya’ ya tarih boyunca başkentlik yapmış bir şehirdir. Daha sonraları başkent Varşova’ ya taşınmıştır. Tarihi yapısı tamamıyla korunmuş olan Krakow turistlerin oldukça ilgisini çekmesini
sağlamıştır. Her yıl 8 milyondan fazla turist Krakow’u ziyaret etmektedir. Polonya’nın en önemli turizm noktası olarak kabul edilen Krakow, kiliselerin tüm ihtişamıyla göğü süslediği bir kenttir. Büyüleyici Ortaçağ atmosferiyle, UNESCO’nun en önemli 12 tarihi yerlerinden biridir. Eski Kent (Old Town)’teki Pazar Meydanı (Market Square), Ortaçağ’ın büyülü havasını günümüze taşır. Burada bulunan Wawel Katedrali ve Wawel Kraliyet Kalesi, kentin bu yönüyle en önemli eserleridir. Krakow da bulunan tari-
52-53
yolculuk
hi yapıları şöyle sıralayabiliriz. Rynek Glowny (şehrin ana meydanı) - Kazimierz (musevi mahallesi) - Zamek Krolewski (kraliyet sarayı) - Synagoga Izaaka (sinagog) - Kosciol Mariacki (kilise) - Stara Synagoga (eski sinagog) - Katedra Wawelska (katedral) Brama Florianska ( tarihi şehir kapısı) - Kopiec Kosciuszki anıtı - Sukiennice (tarihi çarşı binası) - Oskar Schindler Fabrikası - Wieza Ratuszowa (idare binası ve kulesi) - Adam Mickiewicz anıtı - Florian Kapısı - Fransiskan Manastırı . Ayrıca Krakow’da bulunan tarihi Yahudi mahallesi de önemli mekanlardandır. Krakow ulaşım açısından oldukça rahat olan bir şehirdir. Tren yolu ağı oldukça gelişmiştir ve birçok yere tren-
le çok rahatça gidilebilir. Havalimanı da gelişmiş olan şehre ülkemizden direk uçuş olamasa da aktarma ile çok rahat havayolu ulaşımı sağlanabilir. Ayrıca ucuz havayolu ile Avrupa’nın birçok çok yerine rahatça ve çok ucuz gidilebilir. Bazı arkadaşlarım 1 Euroya Stockholm ‘e uçak bileti bulmuşlardı. Şehir içinde ise hemen hemen her yerde tramvay bulunur. Sadece tarihi açıdan değil çevresinde bulunan turistik mekânlar açısından da Krakow önemli bir yere sahiptir. Çevresindeki turistik yerlerin merkezinde bulunması da Krakow’un önemini arttırmaktadır. Bu yerlerden bahsedecek olursak ilk olarak; Wieliczka tuz madenini söyleyebiliriz.
Krakow yakınlarında bulunan madenin en önemli özelliği Dünya’nın en eski madenlerinden birisi olmasıdır. Diğer önemli bir yer ise Krakow’a yaklaşık 60 km uzaklıkta olan, 2.Dünya Savaşı sırasında Nazilerin oluşturduğu Auschwitz-Birkenau Yahudi Toplama kamplarıdır. Bu kamplarda 1 milyondan fazla Yahudi çeşitli işkencelere maruz kalarak Naziler tarafında katledilmiştir. Son olarak da turistik yer olarak Zakopane’ı söyleyebiliriz. Burası Krakow’un güneyinde dağlık alanda bulunan bir yerleşmedir ve kış turizmi açısından oldukça önemlidir. Bir gün yolunuz düşerse Krakow’a gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. ■
54-55
teknoloji
BULUTLARIN ÖTESİNE AÇILAN GÖZ
GÖKTÜRK - 2
Kaynakça: www.tai.com.tr • www.tubitak.gov.tr
Türkiye uzay teknolojisinde çok önemli konuma ulaştı. Büyük ülkeler dışında dünyada bu yetenekte kendi uydusunu yapabilen ülke yok. Böyle giderse 10 yıl içinde uzay teknolojisinde dünyada çizgi üstü bir noktaya geleceğiz. Önemli olan bu konuda belli yeteneğe sahip olmak ve bu yeteneği hem kendiniz için hem dünya barışı için kullanmak Ümran Çat • umrancat2010@hotmail.com.tr
Y
apımına 2007 yılında başlanan uydu, 18 Aralık 2012’de Çin’den Çin’in kendi ürettiği Uzun Yürüyüş-2D taşıyıcı roket vasıtası ile uzaya gönderilmiştir. Göktürk-2’nin Donanımları’nın %80’i,yazılımlarının %100’ü Türk Mühendisler tarafından yapılmıştır. Türkiye’nin Çin’den satın aldığı fırlatma hizmeti sigorta olmak üzere 20 milyon Euro’ya mal oldu. Göktürk-2, fırlatıldıktan 12 dakika sonra saat 18.25’de 686 kilometre yüksekteki yörüngesine oturdu. Türkiye’nin yüksek çözünürlüklü ilk gözlem uydusu Göktürk-2’den ilk sinyalin saat 19.39’da Norveç Trömso’dan alındığını bildirdi. Projenin Amacı Göktürk-2 Projesi kapsamında; uzay ve uydu sistem-
56-57
madencilik
lerine yönelik teknoloji, uzman insan gücü ve alt yapı geliştirilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uydu görüntü ihtiyaçları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının gözlem ve araştırma ihtiyaçlarının milli imkan ve kabiliyetlerle karşılanması hedeflenmektedir. Projenin Önemi GÖKTÜRK-2 Projesi, uydu tasarım, üretim, entegrasyon, test ve yazılım konularında; tesis, teçhizat ve personel alt yapısının oluşturulması ve müteakip uydu ihtiyaçlarının milli imkanlar ile karşılanması yolunda önemli bir adımdır.
GÖKTÜRK-2 TÜBİTAK kaynaklarıyla gerçekleştirilen ilk milli yer gözlem uydusudur. GÖKTÜRK-2 Uydusu 70 Günde Dünya Etrafında 1000 Tur Attı TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (UZAY) ve TUSAŞ iş ortaklığı tarafından yüksek yerlilik oranıyla üretilen ve 2,5 metre çözünürlüğe sahip GÖKTÜRK-2, 18 Aralık’ta Çin Halk Cumhuriyeti’nin Gansu Eyaleti’ndeki Jiuquan Uzay Fırlat-
ma Merkezi’nden uzaya fırlatıldı. Fırlatıldıktan 12 dakika sonra 686 kilometre yüksekteki yörüngesine oturan milli uydu, Türkiye’den ilk görüntüyü Antalya’dan, dünyadan ilk görüntüyü ise Yeni Zelenda’nın Auckland şehrinden aldı. Uzaydaki görevi boyunca Ankara’daki yer istasyonuna başarıyla görüntü aktaran GÖKTÜRK-2, 70 gün içerisinde dünya etrafında 1000’inci geçişini tamamladı. Bu sürede yer istasyonlarından 766 kez uydu ile iletişim kuruldu. Dünyanın dört bir yanından alınan test
GÖKTÜRK-2’den İlk Görüntülerden Biri: Kıbrıs
görüntüleri uzman ekip tarafından değerlendirildi. Uydunun dünya etrafındaki her bir turu, sağladığı görüntüleme ve haberleşme imkanları bakımından takip edildi. GÖKTÜRK-2’nin Teknik Özellikleri ve Yetenekleri Yaklaşık 400 kg ağırlığındaki GÖKTÜRK-2, 2,5 metre çözünürlükte görüntü alabiliyor. Ayrıca istenildiğinde yeryüzünün 3 boyutlu haritalarının hazırlanmasında kullanılabilecek stereo görüntüleme imkânları da suna-
cak yüksek manevra kabiliyetine sahip. Dünya çevresindeki tur süresi 98 dakika. Yörünge yüksekliği 700 km. Uydu kütlesi 409 kg. Görüntü depolama kapasitesi 15 Gbit. Günlük yer istasyonu temas süresi 40 dakika (gündüz+gece). Gücünü Güneş ışığından alır. Uyduda TÜBİTAK UZAY tarafından geliştirilen milli uçuş bilgisayarı ve yazılımı kullanılıyor. GÖKTÜRK-2, Türkiye’nin kuzey sahillerinden güney sahillerine kadar uzanan yaklaşık 600 km’lik bir şeridin görüntüsünü tek geçişte indirebilecek kadar yüksek hızlı bir veri haberleşme-
sine de sahip. GÖKTÜRK-2, görüntü çekimi ve bunların yer istasyonlarına indirilmesi konusunda herhangi bir uluslararası kısıtlamaya tabi değil. RASAT’tan Sonra İkinci Uydu 17 Ağustos 2011’de uzaya fırlatılan ilk yerli gözlem uydusu RASAT’ın ardından GÖKTÜRK-2’nin de uzaydaki yerini almasıyla ülkemizin gözlem uydusu sayısı 2’ye yükseldi. GÖKTÜRK-2 uydusu, RASAT uydusuna göre 3 kat daha yüksek görüntü çözünürlüğüne ve 4 kat daha yüksek kütleye sahip. ■
58-59
gelenek
TÜRKÜLER VE COĞRAFYA Kübra Kılıç • kubrakilic89@hotmail.com
Türk Halk Müziği, ait olduğu yörenin kültürünü yansıtır. Halkın yaşadığı coğrafyanın izlerini taşır. Çok eski bir geçmişe sahiptir. Sevgi, özlem, acı, mertlik ve kahramanlık gibi duyguların yanı sıra doğal ve sosyal olayları işler. Türk halkının tüm özelliklerini yansıttığı için toplum tarafından beğenilerek dinlenir. Bağlama, Türk Halk Müziği’nin temel enstrümanı olarak kabul edilir.
T
ürk milleti olarak çok zengin ve köklü bir kültüre sahibiz. Türklerin geçmişte sahip oldukları göçebe yaşam tarzı, onlara çok farklı kültürlerle tanışma imkanı sunmuştur. Bazen de komşu olduğu kültürleri etkilemişlerdir. Yaşadıkları coğrafya ve yaşam tarzı nedeniyle birçok özelliğe sahip olmuşlardır.Türk milleti ahlaki açıdan yiğit,korkusuz,inanç ve irfanlı,misafirperver insanlardır. Şuan yaşadığımız coğrafyaya da baktığımız-
da, sınırların bir ucundan diğer ucuna çok farklı özelliklere sahip bir ülkeyiz. Yedi farklı bölge, aynı zamanda birçok farklı kültür anlamına gelir. Bizlere bu kültürü en güzel yaşatan kültürel öğelerden birisi de müziğimizdir. Anadolu, coğrafi açıdan birbirinden çok farklı bölgelere sahiptir. Bölgelerdeki ortak özellikler, aynı duygu ve düşünceler, ortak olaylar, türkülerin sözlerinde ortak bütünlük olarak görülse de, ezgi, ritim, çalım şekli ve söyleniş biçimi açısından farklılık göste-
60-61
gelenek
rir. Yani türkülerimiz söylendikleri yerin ve ortamın özelliklerini taşırlar. Her yöre insanı duygularını farklı şekillerde yansıtırlar. Örneğin; Adana ve Mersin yörülerinde görülen, ‘Yayla yollarında göç katar katar Eşinden ayrılmış bir palaz öter’ bu türkü bir yaşam zorlamasının,bir iklim gereğinin sonucunda gerçekleştiril-
miş olayı anlatır bizlere. Karadeniz Bölgesi’nin Samsun iline ait olan, ‘Çarşambayı sel aldı Bir yar sevdim el aldı’ Türküsü de bize bu yörenin ikliminden ve yağış rejiminden ortaya çıkan sorunları anlatır. Canik Dağlarından aşağı sürüklenip gelen sel, önüne kattığı her şeyi
sürüklemiştir. Türkülerimizi yapan diğer etmenlerden birisi de gurbettir. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nin kadınları geçimlerini sağlamak için bahar başlarında erkeğini gurbete gönderirler. Arkada kalanlar, gidenlerin yollarını gözler ve duygularını türkü yapar, gurbete yollarlar. Bazen de gurbete giden yolcu, kalanlara anlatır çektiği hasreti.
Eğinliden İstanbul’a yola çıkan bir delikanlı eşine duygularını şöyle anlatır; ‘Eğin köprüsünü geçtim o yana, Nazlı yârim damdan bakıyor bana. Taramış saçlarını zülfünü dökmüş gerdana, Can gerek bu sevdaya dayana.’ Kastamonu diyarından bir türküde ise Ilgaz’dan bahseder. Ilgaz o yörenin yüksek dağıdır. Ilgaz Anadolu’nun Sen yüce bir dağısın Baharda yeryüzünde O cennetin bağısın Yalçın kayalıklar Göklere yükseliyor
Senin dumanlı başın Bulutları deliyor Yükseklerden akıyor Ne güzel berrak sular Eteklerinde otlar Sürülerle kuzular Türküler yaşadığımız coğrafyayı, ekonomik ve sosyal yaşantımızı en iyi anlatan yol olmuştur bu zamana kadar. Bazen dinlediğimiz bir türkü yanı başımızda yükselen bir dağı anlatmıştır bize,bazen de hasretlik çektiğimiz bir yakınımızı anımsatmıştır. Çünkü hepsi bu coğrafyadan beslenmiştir ve hepsi bizim yaşadıklarımızdır. ■
62-63
TEKNOLOJİ
Teknolojinin Coğrafya’ya SunduĞU DEVRİMSEL YENİLİKLER
Tuğba Ceyhan • tugbaceyhan@windowslive.com
Hayatımızın her alanında teknoloji var artık. Birçok insanın günlük hayatında sıkça kullandığı teknoloji Coğrafyaya neler sunuyor diye merak ettik ve sizler için birkaç örnek hazırladık!!! Google Earth Google Earth, tüm dünyanın uydudan çekilmiş değişik çözünürlükteki fotoğraflarının görüldüğü, Google Labs tarafından satın alınan Keyhole adlı şirketin geliştirdiği bilgisayar programıdır. Yoğun yerleşim olan bazı bölgelerin ayrıntılı görüntüleri, İnternet üzerindeki sayfasını ziyaret ederek indirilen programı bilgisayara yükleyerek incelenebilir. Programda, koordinatları verilen noktaya ulaşmak mümkündür. Google Earth ile bilgisayarınız dünyanın istediğiniz yerine açılan bir pencere haline gelir. Bu pencereden yüksek çözünürlükte havadan görüntüleri ve uydu görüntülerini, arazi rakımını, yol ve cadde etiketlerini, işletme listelerini ve daha pek çok şeyi görebilirsiniz. Özellikleri: 1-Kişisel kullanım için ücretsiz. 2-Mükemmel stream teknolojisi kullanmak istediğiniz bilgiyi ihtiyacınız olduğu zaman stream eder. 3-Arama özelliği ile lokanta otel gibi mekanları arayabilirsiniz. 3d dünya görüntüsünde sonuçlar alabilirsiniz. Sonuçları dosyaya kaydedip başkaları ile paylaşabilirsiniz.
64-65
TEKNOLOJİ
4-Katmanlar parkları, okulları, hastaneleri, havaalanlarını ayrıntılı bir şekilde görebilirsiniz. Eyes on the Earth Nasanın bir uygulaması olan “Eyes on The Earth” dünyaya uzaydan bakmanızı sağlıyor. Bu uygulama ile dünyanın et-
rafında olan uydular hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Ayrıca dünyanın gece ve gündüz görünümü için güzel bir uygulama. Ayrıca uygulamada yer alan küresel sıcaklık, karbondioksit, deniz seviyesi, su ve buz gibi seçeneklerle daha birçok ayrıntıya erişebilirsiniz.
COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ (CBS) Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS), Dünya üzerindeki karmaşık sosyal, ekonomik, çevresel vb. sorunların çözümüne yönelik mekana/konuma dayalı karar verme süreçlerinde kullanıcılara yardımcı olmak üzere, büyük hacimli coğrafi verilerin; toplanması, depolanması, işlen-
mesi, yönetimi, mekansal analizi, sorgulaması ve sunulması fonksiyonlarını yerine getiren donanım, yazılım, personel, coğrafi veri ve yöntem bütünüdür. CBS, genel bir kavram olup; çeşitli kullanım alanlarına ve tematik konulara yönelik olarak geliştirilen CBS uygulamaları vardır. Bu CBS uygulamaları,
Kent Bilgi Sistemi, Orman Bilgi Sistemi, Karayolları Bilgi Sistemi, Arazi Bilgi Sistemi, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi, Lojistik Bilgi Sistemi, İç Güvenlik Bilgi Sistemi, Araç İzleme Bilgi Sistemi, Trafik Bilgi Sistemi, Kampüs Bilgi Sistemi, Deprem Bilgi Sistemi, Harita Bilgi Sistemi, vb. şekilde adlandırılırlar. ■
Mobile GIS ArcGIS teknolojisi çok geniş bir menzil içerisinde kullanılabilmektedir. Laptop’lar, Tablet PC’ler ve mobil ürünler için geliştirilmiş bir programdır. • ArcPad • Mobile ArcGIS Desktop Systems
66-67
MERCANLAR
Denizlerin altında ki renkli dünya;
Mercanlar
Büşra ŞAHİNTÜRK • busra@pusuladergi.com
Denizlerin ve okyanusların derinliklerinde yer alan oldukları yere güzellik katan ve su yaşamımızın eko dengesinin çok özel parçaları mercanlar...
Anthozoa
ya da Mercanlar, omurgasız hayvanların Knidliler şubesinin denizlerde yaşayan bir sınıfıdır. Yumuşak mercanlar, boynuzsu mercanlar, dikenli mercanlar, gerçek mercanlar gibi çeşitleri vardır. Deniz şakayıkları da bu sınıftandır. Polip vücutlu bu canlıların mineral maddelerinden karışmış boynuzsu iskeletlerine de mercan denir. Mercan iskeletlerinin binlerce yıl boyunca belli bir bölgede toplanması sonucunda da, mercan kayalıkları meydana gelir. Yalnız veya koloniler halinde yaşarlar. Vücutları ışınsal simetri-
lidir. Ağız çevrelerinde uzantılı dokunaçları vardır. Ağız ve kolları kaslarla açılıp kapanabilir. Küçük canlılarla beslenirler. İskeletleri dış derilerinin salgısından meydana gelir. Akdeniz, Kızıldeniz gibi sıcak deniz diplerinde bulunan büyük taşlara yapışık olarak yaşarlar. Pek nadir olarak serbest yüzenlerine de rastlanır. Her bir mercan veya mercan ünitesi kalkerli bir kabuk içinde birbirine sıkı sıkı bağlanmış mercan hayvancıkları ihtiva eder. Mercanın vücudu sütun şeklindedir. Bu sütunun üstünde, kavrama uzuvlarını ve merkezi ağzı taşıyan düz
68-69
MERCANLAR bir disk bulunmaktadır. Mercan, kabuğun içinde belli bir miktarda büzülebilir, ancak kabuğu terk edemez. Koloni fertlerinin kabukları birbirinden değişik şekillerdedir. Kalkerden meydana gelen kabuk kütlesi, sürgün şeklindeki üreme sonucu devamlı olarak büyür. Bu büyüme sırasında sadece kütlenin yüzeyindeki mercanlar canlı olarak kalır. Mercan katılıkta taş gibidir, denizin dibinde ise adeta bitki gibi biter. Denizin diplerinde rengarenk çiçek bahçelerini andırırlar. Suyun yüzünden yukarı çıkıp kuruyunca katılaşıp toprak olur. Bu özelliklerinden dolayı mercanlar uzun yıllar denizlerde büyüyen taş haline gelmiş çiçekler olarak sanıldılar. Günümüzde ise mercanlar,omurgasız hayvanlar sınıfında incelenmektedir. Kaynaşan mercan iskeletlerinin zamanla deniz yüzeyine kadar yükselerek meydana getirdikleri uzun mercan kayalarına resif denir. Bazen de halka şeklini alarak ortası deniz olan adalar meydana getirirler. Bunlara da atol denir. Mercan kayalıklarının meydana gelebilmesi için suyun ılık olması lazımdır. Norveç batı sahillerinde olduğu gibi soğuk iklim bölgelerinde de mercan kayalıklarına rastlanmaktaysa da, mercan kayalıklarının en çok bulunduğu yerler; Afrika’nın doğu sahillerinden Büyük Okyanusdaki Hawaii Adaları arasındaki bölge ile Bermuda’dan Brezilya’ya kadar olan bölgelerdir. Akdeniz’de de çalı veya ağaç biçimli koloniler halinde, 200 metrelik derinlerde bulunurlar. Üç tip mercan kayalığı vardır. Bunlardan birincisi sahile yakın bölgelerde bulunur. İkincisi sahilden uzakta açık denizde, üçüncü de sığ sularda bulunur. En meşhur mercan kayalıkları Avustralya’nın kuzeydoğu sahillerinde bulunan ve uzunluğu 2000 km olan Büyük Set Resifi’ndir. Mercanların renk ve görünüşleri çeşitlidir. Çimen, yelpaze, ağaç dalı şeklinde olanları vardır. Kırmızı, yeşil, turuncu,beyaz, çizgili ve desenli de olabilirler. ■
Çok eskiden beri mercan iskeletlerinden süs eşyası yapılmaktadır. Kolye, gerdanlık, küpe, tesbih gibi eşya imal edilir. Kırmızı mercan en meşhurlarıdır.
KIRMIZI MERCAN
KIRMIZI MERCANDAN YAPILAN TESBİH
AVUSTRALYA DAKİ BÜYÜK SET REFİSİ
70-71
KONGRE
Türkiye Coğrafyacılar Derneği
Yıllık Kongresi Tuğba ESEN • tgbesen@gmail.com
Coğrafya
bilimini her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Coğrafyanın hem ülkemizde hem de bütün dünyada gelişimine paralel olarak yeni birlikler, gruplar ve dernekler kurulmaktadır. Ülkemizde Coğrafya biliminin daha güçlenmesi ve gelişiminin desteklenmesi için 15 Haziran 2012 tarihinde “Türkiye Coğrafyacılar Derneği” kurulmuştur. Coğrafyacılar derneğinin ilk toplantısı 19-21 Haziran 2013 tarihlerinde Fatih Üniversitesi’nde düzenlenecek kongre ile yapılacaktır. Coğrafyanın hem ülkemizde hem de
küresel ölçekte gelişimine tanık olmak, coğrafyanın yeni ve farklı uygulama örneklerini görmek ve birçok akademisyenle tanışma fırsatını yakalamak için sizleri Türkiye Coğrafyacılar derneğinin bu yıl düzenlenecek olan kongresine davet ediyoruz. Coğrafyanın her geçen gün gelişmesine paralel olarak kongrenin ana konusu “Coğrafya: Yeni Yüzyılda Fırsatlar ve Tehditler” olarak belirlenmiştir. Fakat Coğrafyanın bütün dallarında araştırma yapan Coğrafyacıları bir araya getirmeyi planlayan (Türkiye) Coğrafyacılar Derneği ilk kongresinde konu
sınırlaması bulundurmayıp, kongreye Coğrafya alanında araştırma yapan bütün Coğrafyacıları davet etmektedir. Ayrıca kongrede bildiriler sözlü ve poster olarak yapılabilecektir. Kongre dili Türkçe ve İngilizcedir. Kongrede sergilenecek olan posterler arasında oylama yapılarak en çok oy alan postere “En İyi Poster” sertifikası verilecektir. Hem ülkemizden hem de dünyanın çeşitli üniversitelerinden kongreye katılacak olan Coğrafyacılarla buluşmak için sizleri 19- 21 Haziran 2013 tarihinde üniversitemizde düzenlenecek olan kongreye davet ediyoruz. ■
72-73
MEZUNLAR Yazı: Hacer Şahin • sahinhacer-gs@hotmail.com
Asiye MEVLİTOGLU
Hatice Kılar
Kaç yılında mezun oldunuz? 2012 yılı mezunuyum.
Kaç yılında mezun oldunuz? 2010 yılında mezun oldum.
Şuan hangi iş ile meşgulsünüz? Mezun olduktan sonra öğretmenlik yapmaya başladım ve şuan K.K.T.C.de Türk Maarif Koleji’nde çalışıyorum.
Şuan hangi iş ile meşgulsünüz? Ankara Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak görev yapıyorum.
Bu mesleği seçmenizdeki sebepler nelerdir? Öğretmenlik güzel bir meslek, yeni nesillere bir şeyler öğretmek, bilgi ve deneyimlerimi onlarla paylaşmak ve onları geleceğe hazırlamak güzel bir duygu ve benim de bu duyguyu tatma isteğim bu mesleği seçmemdeki en büyük etkendir. Üniversitedeyken hedefleriniz neydi mezun olunca onları gerçekleştirebildiniz mi? Üniversitedeyken herkes belli hedefler koyar kendine ve bu hedefler doğrultusunda ilerler. Benim de üniversitedeyken kendimce hedeflerim vardı ve bu hedeflerden bazılarını mezun olduktan sonra gerçekleştirdim, bazılarını ise gerçekleştirmeye devam ediyorum. Mezun olacak arkadaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir? Mezun olacak arkadaşlara tavsiyelerim öncelikle Türkiye genelinde en kaliteli coğrafya eğitimi aldıkları için çok şanslı oldukları, bu şanslarını mezun olduktan sonra iyi değerlendirmeleri. Asıl hayat mezun olduktan sonra başlıyor, çünkü iş hayatı öğrencilik hayatı kadar rahat değildir. Mezun olacak tüm arkadaşların çok başarılı olacağı ve güzel yerlere geleceğini düşünüyorum. Tüm mezun olacak arkadaşlara sağlık başarı ve şans dolu günler diliyorum.
Bu mesleği seçmenizdeki sebepler nelerdir? Coğrafyayı gerçekten severek ve ilgi duyarak seçtim. Fatih Üniversitesinde Akademik anlamda iyi bir eğitim alarak mezun olmam. Bir de hocalarımın bu mesleği bana sevdirmiş olmasıdır. Her insanın yaşamı boyunca kendisine örnek aldığı insanlar olmuştur. Benim de başta Doç. Dr. Ali Demirci olmak üzere tüm bölüm hocalarımızın çalışma disiplinlerini ve akademik tecrübelerini örnek almamın bana çok katkısı oldu. Üniversitedeyken hedefleriniz neydi mezun olunca onları gerçekleştirebildiniz mi? Ben Fatih Üniversitesini ilk kazandığım zaman, daha hazırlık okulunda iken Akademisyen olmayı kafama koymuştum. Hedefim belli olduğu için geriye sadece bu hedefe ulaşmak için düzenli ve disiplinli çalışma alışkanlığı edinmek kalmıştı. Bunu yapmak benim için çok da zor olmadı. Çünkü kendi içimdeki Hatice’yi biliyordum. Eğer bir şeyi kafama koymuşsam ve onu çok istemişsem o hedefe ulaşmak için hiç bıkmadan ve sıkılmadan çalışmayı göze alabilecek kadar azimli bir yapım vardı. Tüm bu özelliklerim beni istediğim mesleğe, yani kendimi görmek istediğim yere ulaştırdı. Mezun olacak arkadaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir? Mezun olacak arkadaşlara en önemli tavsiyelerimden birisi önce kendilerine ben neyi en iyi yapabiliyorum sorusunu sormaları ve hangi meslekte başarılı olabileceklerini doğru tespit etmeleridir. Bir işi severek yapmak hem kendini mutlu etmek hem de bulunduğun ortamdaki insanları mutlu etmek adına çok önemli. Bunun dışında mezun olacak arkadaşların kişilik olarak dışa dönük olması, farklı ortamlardaki farklı kişilerle iletişim kurarak çalışmak istediği mesleğin artı ve eksilerini iyi bilerek iyi bir kurumda işe başlamalarını tavsiye ederim. Hepinize hayat boyu başarılar.
Nuh Gündoğdu
Salih Yıldırım
Kaç yılında mezun oldunuz? 2010 Yılında.
Kaç yılında mezun oldunuz? 2012 yılında mezun oldum.
Şuan hangi iş ile meşgulsünüz? Özel Bir Harita Şirketinde Coğrafi Bilgi Sistemleri elemanı olarak çalışıyorum.
Şuan hangi iş ile meşgulsünüz? Şu an Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği Bölümü’nde Araştırma Görevlisiyim.
Bu mesleği seçmenizdeki sebepler nelerdir? Çoğrafi Bilgi Sistemlerinin sunduğu olanakların geniş olması ve bu alana olan ilgim.
Bu mesleği seçmenizdeki sebepler nelerdir? Bu mesleği seçmemdeki sebeplerden en önemlisi akademisyenlerin araştırma yapabilmeleri ve kendilerini geliştirmeye hayat boyu devam etmeleridir. Diğer bir sebep de üniversitedeki akademisyenlere olan saygının ve akademisyenlerin çalışma ortamının öğretmenlerden daha iyi olduğunu düşünüyorum.
Üniversitedeyken hedefleriniz neydi mezun olunca onları gerçekleştirebildiniz mi? CBS alanın da bir işle uğraşmaktı sanırım bunu gerçekleştirdim asıl hedefim bu alanda yeteri duruma gelip kamu da bir proje geliştirmek. Mezun olacak arkadaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir? Çoğrafi Bigi Sistemlerine yönelmelerini en azından bir uygulamada yer almalarını tavsiye edebilirim çünkü o andan itibaren ne denli zevkli bir alanla uğraştıklarını anlayacaklardır.Mezun olacak arkadaşlar fırsatları iyi değerlendirmelisiniz Lisans notunuz iyi olmayabilir çok da sıkıntı değil yeter ki siz bu alanda kendinizi geliştirmek isteyin hak ettiğiz değeri alacaksınız bundan eminim.İş olanakları olarak oldukça zengin bir alan CBS.. En son Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında CBS Müdürlüğü hizmete girdi kamu da da artık iş olanağınız arttı ileride daha da ihtiyaç duyulacaktır.Kısacası benim düşüncelerim sizlerin de bu alanda kendilerini geliştirmeleridir..Umarım Her şey istediğiniz gibi olur.Başarılar..
Üniversitedeyken hedefleriniz neydi mezun olunca onları gerçekleştirebildiniz mi? Hedefim son seneye kadar Milli Eğitim’de coğrafya öğretmeni olarak görev yapmaktı ancak son sene akademisyen olmaya karar verdim ve hedefime ulaştım. Mezun olacak arkadaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir? Ben özellikle Fatih Üniversitesi’nde öğrenim gören arkadaşlarımdan üniversitedeki imkânların değerlerini iyi bilmelerini istiyorum. Bunlardan en önemlileri İngilizce bilmeleri ve coğrafi bilgi sistemlerini kullanabilmedir. Bu iki önemli özellikle, Türkiye’deki diğer coğrafya bölümlerinden Fatih Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü farklı buluyorum. Her insanın kendine göre hayalleri vardır, azimli bir insanın belirli bir hedefi varsa, bunu kendi çabasıyla başarmak ister. Tabi bunun yanında sıkıntılı geçen günler, acılar, sevinçler yaşanacaktır ama azim ve kararlılıkla devam eden süreçte her bir insanın hedeflerine ulaşabileceğini düşünüyorum, sizler yeter ki kendinizi sınırlamayın ve farklılıklarınızın farkına varın.
74-75
Arazi Çalışmaları
Coğrafyacılar Arazi Rotasında Hacer Şahin • sahinhacer-gs@hotmail.com
Coğrafyacı olmanın olmazsa olmaz yanı arazi çalışmaları!!!! Fatih Üniversitesi Coğrafya Bölümü olarak her yıl Mayıs ayının 1. Veya 2. Haftasını arazi çalışması yaparak ülkemizin çeşitli bölgelerini görme fırsatı yakalıyoruz. Arazi çalışmaları ile 1. Sınıf öğrencilerimiz iç Anadolu bölgesine, 2. Sınıf öğrencilerimiz batı Anadolu bölgesine, 3. Sınıf öğrencilerimiz Akdeniz bölgesine ve son olarak da 4. Sınıf öğrencilerimiz Karadeniz bölgesine gitmektedir.
76-77
Arazi Çalışmaları
78-79
ETKİNLİKLERİMİZ
avrasya maratonu
Maşukiye Arazi Uygulaması
Marmaray Tüp geçidi teknik gezisi
Yuvacık Arazi uygulaması
Akare Yurtdışı Eğitim Fuarı
Konferans: Coğrafyacı Olmak Konferans: Meteorolojik olaylar
Coğrafya Kulübü Sergisi
80-81
EN’LER
Bunları Biliyor musunuz? HAZIRLAYAN
Betül Karakaş • betulkarakas@hotmail.com
Gökkuşağının sonu yoktur. Gökkuşağı aslında tam bir çember biçimindedir. Ancak insanlar sınırlı bir uzaklığı, yani ufka kadar olan uzaklığı görebildiği için ancak bu çemberin sınırlı bir bölümünü görebilir.
462°C’ lik yüzey ısısı ile Venüs en sıcak gezegendir.
Dünyanın en uzun kanalı: Panama kanalıPanama–81,5 km
Senegal’deki Retba- Pembe Göl-, dünyada türünün tek örneği. Tuz çıkarılan gölde yaşayan bir takım mikro organizmalar, tuzla reaksiyona girince ortaya pembe bir renk çıkıyor. Suya potasyum permanganat dökülmüş gibi görünen bu gölde balık ve diğer canlılar yaşamıyor.
Dünyada aktif volkanik dağı olmayan tek kıta Avustralya’dır.
64° kuzey enleminde yer alan İzlanda’nın başkenti Reyjkavik Dünyada en kuzeyde yer alan başkenttir.
Dünyanın en büyük yarımadası 3.250.000 km²’ lik yüzölçümü ile Arabistan’dır. 41° güney enleminde yer alan Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington dünyada en güneyde yer alan başkenttir. Dünyanın en büyük adası 2.186.000 km²’ lik yüzölçümü ile Grönland’dır.
İsviçre denize kıyısı olmadığı halde, dünyada deniz ticaret filosu olan tek ülkedir.
GEOGRAPHY
CLUB
Her coğrafyacının adımları dünyanın kalp atışlarıdır... Yürümeye devam ediyoruz...