TATLI HAYAT DERGİSİ SAYI 37 / MAYIS 2015
MAYIS 2015 SAYI: 37
16 66 72 80
MÜKEMMEL BAKLAVA İÇİN TSE'DEN BAKLAVA STANDARDI
GIDA KATKI MADDELERİNİN KULLANIM AMAÇLARI
TARİHİN AYNASI İSTANBUL KAPILARI
FARKLI BİR SANAT DALI TAŞ BOYAMA
MERHABA Yeni bir sayıda tekrar siz değerli sektör temsilcileriyle buluşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bu sayımızda sizlere güzel haberler vermek istiyorum. Uzun süren çalışmalar sonucunda Türk Standartları Enstitüsü tarafından, Gaziantep Sanayi Odası, BAKTAD ve ünlü baklava üreticileriyle birlikte hazırlanan “Türk Baklavası Standartı” kabul edildi. Artık Antep Baklavası standarta göre üretilecek. Standart dışında üretim yapan tatlıcılar Antep Baklavası adını kullanamayacak. Bu şekilde iyi ile kötü, kaliteliyle kalitesiz arasındaki fark daha net bir şekilde görülecek. Kabul edilen standarta göre baklava kendine özgü renkte, tepsinin her bir dilimi bakılan her yönden aynı, kendine özgü altın sarısı renkte olacak. Ton veya pişme farkı olmamalı, içindeki antepfıstığı bakıldığında zümrüt/çimen yeşili rengini korumalıdır. Çeşniler renklerini ve fiziki özellikleriyle tat ve kokularını korumalı, değişime uğramamalıdır. Ağza alındığında ağızda donma ve kaplama yapmamalı, şerbeti ve yoğunluğu sert olmamalı, ağızda ve dişlerde hissedilmemeli, boğazı yakmamalı; kendine has pişkinliği ile ağızda çiğnemeye mahal vermeden bile dağılmalı ve erimelidir. TSE standartı ile baklavanın kalitesi garanti altına alındı. 100 yıl sonra bile bu standarta göre üretim yapılacağı için kaliteden ödün verilmeyecek. Bu standartın kabul edilme-
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet YILDIRIM sinde emeği geçen herkese BAKTAD olarak teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bilindiği üzere Mayıs Ayı içinde derneğimizin Genel Kurulunu yapacağız. Yönetim Kurulu Üyelerimizle birlikte baklava ve tatlı üreticilerimizi en iyi şekilde temsil ediyoruz. BAKTAD olarak yaptığımız çalışmalar sayesinde milli tatlımız baklava başta olmak üzere tatlılarımızı hak ettiği değere kavuşturduk. BAKTAD kurulmadan önce yok denebilecek kadar az olan ihracatımız yaptığımız doğru çalışmalar neticesinde, 2014 yılı sonu itibariyle 10 milyon dolar seviyesine yaklaşmış bulunmaktadır. Bu rakamın her yıl düzenli olarak artması için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneğimizin en önemli etkinliklerinden biri olan ve ülke çapında ses getiren Geleneksel Altın Oklava Baklava Ustaları Yarışması’nı yine Fatih Belediyesinin katkılarıyla Eminönü Meydanında, halka açık olarak gerçekleştireceğiz. Yine ses getirecek bir organizasyon yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Son olarak Ustamız, Değerli Büyüğümüz, sevgili eniştem Mehmet Yolgösteren’i kaybettik. Yüzlerce baklava ustasının yetişmesine vesile olan, İstanbul’a baklavayı sevdiren, gençleri meslek sahibi yapan Mehmet Ustamıza Allahtan Rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Sonraki sayımızda buluşmak üzere. Hayırlı ve bol kazançlar.
09
KÜNYE
İÇİNDEKİLER 50 BAKTAD Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni / Alpay ERÜS alpayerus@goldencitymedia.com Editör / Sinan DEMİR sinan@goldencitymedia.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Mustafa ŞÖHRET mustafa@baktadtatlihayat.com Reklam Müdürü / Sema ERÜS sema@goldencitymedia.com Reklam Sorumlusu / Derya USANMAZ derya@goldencitymedia.com
İTO MECLİS BAŞKANI ŞEKİB AVDAGİÇ
Reklam Sorumlusu / Seval APAYDIN seval@goldencitymedia.com
16
DANIŞMA KURULU Mehmet YILDIRIM, M. Nadir GÜLLÜ, Murat BOZANOĞLU, Mustafa SEYİTOĞLU, Nevzat YEMEN, Süleyman KÖŞKEROĞLU, Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ, Prof. Dr. Osman ALTUĞ, Prof. Dr. Songül ÇAKMAKCI, Prof. Dr. Dilek HEPERKAN, Muhsin OKKIRAN YÖNETİM YERİ VE ARDESİ Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği İktisadi Müessesesi (BAKTAD) Bayram Tepe Mah. Malazgirt Cad. No: 26 PK:34664 K.Çekmece/İST Tel: 0212 687 23 07 Faks: 0212 687 58 61 www.baktad.org.tr - info@baktad.org.tr BASKI VE CİLT ŞAN OFSET MATBAACILIK HAMİDİYE MAH. ANADOLU CAD. NO:50 KAĞITHANE / İSTANBUL TEL: 0212 289 24 24 www.sanofset.com SÜRELİ YEREL YAYIN Tatlı Hayat Dergisi iki ayda bir yayınlanır. Yayınlanan yazı ve reklamların sorumluluğu sahibine aittir. Dergideki yazılar, görseller ve reklam çalışmaları izin alınmaksızın kullanılamaz. Gönderilen yazı ve görseller yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez. YAYIN KURULU M. Nadir GÜLLÜ, Hüseyin BOZDAĞ, Murat BOZANOĞLU, Serdar SEYİTOĞLU, Cengiz BAYINDIR, Mehmet YILDIRIM, Mustafa EREN, Nevzat YEMEN, Yasin BİNGÖL, Ferhat KAHRAMAN, Şeref DİLBER, Ömer PAPUÇCU, Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ, Prof. Dr. Osman ALTUĞ, Prof. Dr. Songül ÇAKMAKCI, Prof. Dr. Hikmet BOYACIOĞLU, Doç. Dr. Aydın ÖZTAN, Dr. Can DEMİR, Av. Bülent DENİZ, Ömer BİLGİSEVEN, Burhan METİN, Nusret ÖZCAN, Hakkı Can KESKİL, Hüseyin IŞIK, Ümit SEVİNÇ, Emine BEDER, Ahmet YAVUZ, Ramazan BİNGÖL, Hür GİRGİN, Oktay AYMELEK, Erhan ÖZMEN. ISSN NO 1306-777X
66 MÜKEMMEL BAKLAVA İÇİN TSE’DEN BAKLAVA STANDARDI
GIDA KATKI MADDELERİNİN KULLANIM AMAÇLARI
80 72 FARKLI BİR SANAT DALI TAŞ BOYAMA
TARİHİN AYNASI İSTANBUL KAPILARI
MAYIS 2015 YIL: 12 SAYI: 37 YAYINA HAZIRLIK GOLDEN CITY MEDIA PERPA İş Merkezi B Blok Kat: 13 No: 2307 Okmeydanı - Şişli / İST Tel: 0212 320 00 34-35 Faks: 0212 320 00 36 www.goldencitymedia.com tatlihayatdergisi@goldencitymedia.com
YÖNETİM KURULU
Mehmet YILDIRIM Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Gıda / Gaziantepli Tatlıcı
Nadir GÜLLÜ Onursal Başkan Karaköy Güllüoğlu
Nevzat YEMEN Yön. Krl. Başkan Yrd. / Mali İşler Komisyon Bşk Tatsam Tatlıcılık
Murat BOZANOĞLU Genel Sekreter Hacı Bozanoğulları
Ömer PAPUÇCU Komisyonlar Başkanı Diyar Burma
Osman BUZUL Eğitim Komisyonu Başkanı Hacıbey Tatlıcılık
Necati GÖKSU Bürokratik İşler Komisyonu Başkanı Seyitoğlu Helva ve Reçel
Ramazan COŞKUN Sosyal İşler ve Kültür Org. Komisyonu Bşk Asıltat Baklava
Yüksel AKTAŞ Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Komisyonu Başkanı Hacı Hasanoğulları
Mahmut KARAHAN AR-GE Komisyonu Başkanı Tatlıcı Köse
Hasan KÜNÇ Teşkilatlanma Komisyonu Başkanı Gaziantepli Hacı Bekir Künç
Süleyman KAYA Mali İşler Komisyon Başkan Yrd. Köşkeroğlu Kebab ve Baklava
Mehmet GÜNGÖR Mali İşler Komisyon Başkan Yrd. Güntat Tatlıcılık
Erhan AZTEKİN Eğitim Komisyonu Başkan Yrd. Aztekin Baklava
Ahmet ÇELEBİ Bürokratik İşler Komisyonu Başkan Yrd. Seyran Pastaneleri
Cengiz BAYINDIR
Mehmet GÜL AR-GE Komisyonu Başkan Yrd. Habiboğlu Tatlıcılık
Mehmet ÇİFTÇİ AR-GE Komisyonu Başkan Yrd. Çelebioğulları Gıda
Salih YÜCE Teşkilatlanma Komisyonu Başkan Yrd. Baksan Anteplioğlu
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Komisyonu Başkan Yrd.
Ünlü Baklavacı Bayramoğlu
Mustafa GÖRGEN Yönetim Kurulu Üyesi Asi Künefe
12
Veysel MURAT Yönetim Kurulu Üyesi Ağam Baklava
Mustafa EREN Yönetim Kurulu Üyesi Hacı Erenler
Nadir OKKIRAN Yönetim Kurulu Üyesi Gaziantepli Çavuşoğlu Kebab ve Baklava
Hannan ÖZTÜRK Sosyal İşler ve Kültür Org. Komisyonu Bşk Yrd. Öztürk Tatlıcılık
Cuma YILDIRIM Yönetim Kurulu Üyesi Çavuş Usta
Fatih KARACA Yönetim Kurulu Üyesi Karacaoğlu Baklava
Ümit FARİS Genel Koordinatör
BAKTAD HABERLER
BAKTAD NİSAN AYI YÖNETİM KURULU TOPLANTISI BAKTAD Yönetim Kurulu Üyeleri Nisan Ayında bir araya gelerek gündemdeki konular hakkında görüş alışverişinde bulundu. Hacı Bozan Oğulları ev sahipliğinde bir araya gelen BAKTAD Yönetim Kurulu Üyeleri, Genel Kurul ve Altın Oklava Baklava Ustaları Yarışması ile ilgili düşüncelerini dile getirdi.
Belirli periyotlarla bir araya gelerek gündemdeki konular hakkında görüş alışverişinde bulunan BAKTAD Yönetim Kurulu Üyeleri, Hacı Bozan Oğulları ev sahipliğinde, yemekli toplantıda buluştu. Toplantının açılış konuşmasını yapan BAKTAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım, katılan herkese teşekkür etti. Öncelikli konularının Mayıs Ayında yapılacak Genel Kurul olduğunu belirten Başkan Yıldırım, Genel Kurula özel bir konuk davet etmeyeceklerini, kendi aralarında yapacakla14
rını belirtti. Genel Kurul’un tarihi ve saatinin belirlenmesi için üyelerin görüşü alınarak 28 Mayıs Perşembe günü saat 17:00’da yapılması kararlaştırıldı. Daha sonra BAKTAD ve Fatih Belediyesi işbirliğiyle, Eminönü meydanında gerçekleştirilmesi düşünülen Altın Oklava Baklava Ustaları Yarışması için tarihin belediye ile yapılacak görüşmeler sonrasında belirleneceğini belirten Başkan Yıldırım, yine ses getirecek bir organizasyon yapacaklarını ifade etti. Organizasyonu en iyi şekilde gerçekleştirmek
için bütün üyelerinin katkı sunması gerektiğini söyleyen Başkan Yıldırım, sponsorluk konusunda da çalışma yapılması gerektiğini belirtti. Son olarak Bosna Hersek’e düzenlenmesi düşünülen iş seyahatiyle ilgili görüş alışverişinde bulunuldu. Bosna gezisinin Mayıs Ayı ortalarında gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı. Gündemdeki konuların görüşülmesinin ardından gündem dışı konuşmalara geçildi. Görüş alışverişinin ardından toplantı sonlandırıldı.
BAKTAD HABERLER
MÜKEMMEL BAKLAVA İÇİN TSE’DEN
BAKLAVA STANDARDI
Türk Standartları Enstitüsü tarafından, Gaziantep Sanayi Odası ve ünlü baklava üreticileriyle birlikte hazırlanan “Türk Baklavası Standart Tasarısı” kabul edildi. Söz konusu standart ile Türk Baklavasında kullanılması gereken malzemeler ve baklavanın hazırlanışı kurallara bağlandı.
TSE
Standart Hazırlama Merkezi Başkanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İhtisas Kurulu, firmalardan gelen talepler ve duyulan ihtiyaç çerçevesinde, baklava sektörünün önde gelen firmaları, sektörde yer alan diğer firmalar, fakülteler ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini de alarak Türk Baklavası Standardı hazırladı. Söz konusu standart ile Türk Baklavasında kullanılması gereken malzemeler ve baklavanın hazır-
16
lanışı kurallara bağlandı. TSE Teknik Kurul toplantısı, TSE Başkan Vekili Mehmet Fahrettin Önder ve Teknik Kurul Üyeleri katılımıyla yapıldı. Antep Baklavası’nın uluslararası coğrafi işaret tescilini alan GSO ve baklavacılarla yapılan çalışma sonucunda son hali verilen ‘Türk Baklavası Standardı Tasarısı’nın da görüşüldüğü toplantıda, tasarı karara bağlandı. Böylece TSE, Türkiye genelinde uygulanacak olan ‘Türk Baklavası Standardı’ yayım-
lanmış oldu. Gaziantep Milletvekilleri Mehmet Erdoğan, Mehmet Sarı, Nejat Koçer, Halil Mazıcıoğlu, Ali Şahin ve Derya Bakbak ile Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adil Konukoğlu, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cevdet Akınal, Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Özpolat, Mustafa Özpolat ve Mustafa Özmermer, Genel Sekreter Kürşat Göncü’nün yanı sıra İmam Çağdaş’ın sahibi Burhan Çağdaş ve
Güllüoğlu Baklavalarının sahibi Ömer Güllü de TSE Teknik Kurul Toplantısı öncesinde düzenlenen resepsiyona ve törene katıldı. GSO Başkanı Konukoğlu, törende yaptığı konuşmada, böyle güzel bir günde Ankara’da olmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. GSO olarak Antep Baklavası’nın uluslararası coğrafi işaret tescilini 2013 yılında AB’den aldıklarına, bunun Türkiye’den alınan ilk ve tek tescil olduğuna işaret eden Konukoğlu, şunları söyledi: “Şu anda Türk baklavası olarak standartları belirle-
dik. İnşallah bundan sonra Türkiye’nin her noktasında TSE belgesi alan bütün arkadaşlar, standartlara uygun olarak baklavayı üreterek halkımıza sunacaklar. Bundan dolayı çok mutluyuz. Tek arzumuz var; dünyada baklavayı her ülkeye taşıyabilmek.” “Standart yeni ufuklar, yeni kalkınma yolculukları açıyor” Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise baklavayı baklava yapan şehrin akşamdan sabaha olmadığını, insanlık tarihi kadar eski bir yolculuktan geldiğini belirtti. Şahin, şun-
ları kaydetti: “Dede mesleği dediğimiz ve atalarımızdan gelen, 4-5 kuşaktır bu işi yapanların süze süze getirdiği bir lezzet birikimi var. Büyük bir alın teri, emek ve büyük bir gayret var. Dünya ticaretinde büyük rekabet yaşanıyor. Yarışı yaşarken ölçümüz kalite, lezzet, işte bugün karşımıza çıkan standart olarak geliyor. Standart bize yeni pençeler, yeni ufuklar, yeni kalkınma yolculukları açıyor. Bu yapılan çalışmayı çok önemli buluyoruz. Oluşması noktasında da yüksek emek var. Bütün üreticilere teşekkür ediyorum. Bu potansiyeli dünyaya tanıtmak, dünyayı ülkemize ve şehrimi-
17
BAKTAD HABERLER
ze getirmek de en büyük görevlerimizde birisi.” Bu arada, TSE Genel Merkezi’nde yapılan toplantı sırasında GSO ve Gaziantepli baklavacılar da stand açtı. Ulusal basın ve davetlilerin büyük ilgi gösterdiği stant da ziyaretçiler, baklava çeşitlerinin tadına da baktı. Baklava ‘ürün’ olarak nasıl tarif edildi? Kendine has içerik ve üretim yöntemi ile Türk baklavasının tarifi TSE standardında şöyle yer alıyor. “Sert buğday unu veya özel amaçlı un, yumurta, tuz ve su karışımından elde edilen sert hamura; sert buğdaydan elde edilen buğday nişastası serpilerek, hamurun tekniğine uygun olarak açılması; içine ve/veya arasına kaymak, tereyağı veya tereyağının eritilerek saf hale getirilmiş sadeyağı, çeşnisine göre antepfıstığı içi, ceviz içi veya bölgesine göre fındık içi veya badem içinin eklenmesinden sonra; mevzuatlarda katılmasına izin verilen katkı maddelerinin bir veya birkaçının katılarak veya katılmadan çeşidine göre dilimlendikten sonra uygun sıcaklık ve sürede pişirilip, toz şekerinin su ile kaynatılmasıyla (limon suyu veya limon tuzu eklenmiş) elde edilen şerbet ilave edilmiş mamul.” 18
İşte mükemmel baklavanın özellikleri Ayrıca standarda “Geleneksel Baklava”, “Havuç Dilimi”, “Şöbiyet”, “Bülbül Yuvası”, “Sarığı Burma”, “Fıstık Dolması”, “Dürüm”, “Hünkar” gibi baklava çeşitlerinin tarifleri de veriliyor. Tarifine göre yapılan baklavaların ağızlara layık duyusal özellikleri şöyle veriliyor: “Kendine özgü renkte (altın sarısı) ve görünüşte olmalı. Yanık, koyu renkte olmamalı, tepsinin her bir dilimi bakılan her yönden aynı özgü altın sarısı renginde olmalı, üstü ve altı aynı renkte olmalı, ton veya pişme farkı olmamalı, içindeki antepfıstığı bakıldığında zümrüt/çimen yeşili rengini korumalıdır. Çeşniler renklerini ve fiziki özellikleriyle tat ve kokularını korumalı, değişime uğramamalıdır. Ağza alındığında ağızda donma ve kaplama yapmamalı, şerbeti ve yoğunluğu sert olmamalı, ağızda ve dişlerde hissedilmemeli, boğazı yakmamalı; kendine has pişkinliği ile ağızda çiğnemeye mahal vermeden bile dağılmalı ve erimelidir.” Görünüş bakımından ’Kendine has görünüşte olmalı. Her bir dilimin yüksekliği en az 35 milimetre olmalı (bu yükseklik, Şöbiyet, Fıstık Dolması, Padişah, Hünkar ve Sütlü Nuriye’de 25 milimetredir) ve tepsi içinde her bir dilimin eni
boyu yaklaşık aynı ölçüde ve homojen olmalı.’ Toz Şeker Kullanılacak Türk baklavasında; sert buğday unu, yumurta, tuz ve sudan oluşan sert hamur kullanılacak. Hamur, buğday nişastası ile açılacak ve eritilmiş tereyağı ile kaplanacak. Arasına kaymak, fıstık, ceviz, fındık ya da badem içi katılacak. Baklavaya toz şekerden yapılan şerbet ilave edilecek. Altın Sarısı Baklava altın sarısı renkte olacak. Koyu renk olmayacak. Ton farkı bulunmayacak. Fıstıklıysa zümrüt/çimen yeşili olacak. Ağızda Dağılacak Ağızda donmayacak, kaplama yapmayacak. Ağızda ve dişlerde hissedilmeyecek, boğazı yakmayacak. Ağızda dağılıp eriyecek. Elek Testi Baklavanın arasına serilen çeşninin iriliği, en çok yüzde 5’i 3 milimetrelik kare delikli elekten geçecek şekilde olacak.
23
BAKTAD HABERLER
GAZİANTEP’İN “MARKA ŞEHİR” ÖDÜLÜNÜ FATMA ŞAHİN ALDI Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından verilen “4. Türk Patent Ödülleri” töreninde Gaziantep’in “Marka Şehir” ödülünü Gaziantep adına Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin aldı.
Ödül
töreninde Gaziantep’i örnek şehir gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gaziantep ve Kayseri’nin bu alanda ortaya koydukları başarılar nedeniyle ödül verildiğini söyledi. Erdoğan, bu iki şehrin açtıkları yoldan diğer şehirlerin de ilerlemesini arzu ettiklerini dile getirdi. Valilere, belediye başkanlarına, oda başkanlarına, kendi öz değerlerine sahip çıkma çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Coğrafi işaretlerinizi ulusal ve uluslararası düzeyde tescil ettirin ve markalaşması noktasında her türlü gayreti gösterin. Türk Patent Enstitüsü ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bu süreçte her türlü teknik desteği sağla-
20
maya devam edecektir” dedi. Türk Patent Enstitüsü Başkanı Habib Asan da Erdoğan’a Türkiye’nin sınai mülkiyet alanındaki ilk yasal düzenlemesi olan 1871 tarihli Alamet-i Farika Nizamnamesi’nin bir nüshasının içinde yer aldığı, 300 yıllık ardıç ağacından yapılan sandık takdim etti. Erdoğan, ödül töreni öncesinde, patenti alınmış Kayseri sucuk ve pastırması ile Gaziantep baklavalarının tanıtıldığı stantları ziyaret etti. Kayseri ve Gaziantep Sanayi ve Ticaret Odası başkanlarını tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, baklava standındaki Cumhurbaşkanlığı Forsu şeklinde, sarı-kırmızı renklerde hazırlanan baklavanın organik, renklen-
dirmede kullanılan boyanın da gıda için uygun olup olmadığını sordu. Stant görevlilerinin renklendirmede organik gıda boyaları kullanıldığını söylemesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, baklavanın güvenle yenebileceğini belirtti. Erdoğan, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’e, “Gıdanın TSE standardı olmaz çünkü mekanik değildir, değişkendir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 264 çeşit yemeği bulunan Gaziantep’in, gıda sektöründe de üs noktası olduğunu söyledi. Forslu baklavanın görüntüsünün güzel olduğunu ifade eden Erdoğan, sarı kırmızı renklere dikkati çekerek, “Bunu yaparken Fenerli yapmalıydınız” diye konuştu.
29
BAKTAD HABERLER
BAKLAVA İHRACATI ARTMAYA DEVAM EDİYOR Ulke
Ulke adı
Ölçü adı
İhracat Miktar 1 İhracat Miktar 2 İthalat Miktar 1
İthalat Miktar 2 İhracat Dolar
İhracat Euro
İhracat TL/YTL
İthalat Euro
İthalat TL/YTL
1
Fransa
KG
322
0
0
0
3,274
2,401
7,161
0
0
3
Hollanda
KG
406
0
0
0
10,031
7,389
21,497
0
0
4
Almanya
KG
49,480
0
0
0
386,859
292,830
845,879
0
0
5
İtalya
KG
60
0
0
0
2,022
1,581
4,537
0
0
6
İngiltere
KG
859
0
0
0
8,100
5,920
17,647
0
0
9
Yunanistan
KG
965
0
0
0
14,649
11,613
33,212
0
0
17
Belçika
KG
279
0
0
0
3,516
2,695
7,709
0
0
38
Avusturya
KG
272
0
0
0
3,986
2,922
8,396
0
0
39
İsviçre
KG
17,242
0
0
0
160,582
121,160
347,517
0
0
55
Litvanya
KG
27
0
0
0
459
334
1,015
0
0
64
Macaristan
KG
735
0
0
0
8,539
6,846
19,308
0
0
74
Moldova
KG
136
0
0
0
1,732
1,311
3,739
0
0
75
Rusya Fed.
KG
1,001
0
0
0
10,712
8,287
24,074
0
0
76
Gürcistan
KG
142
0
0
0
3,371
2,438
7,222
0
0
78
Azerbaycan
KG
1,392
0
0
0
22,163
16,689
48,228
0
0
80
Türkmenistan
KG
1,314
0
0
0
13,454
9,919
28,289
0
0
82
Tacikistan
KG
4,000
0
0
0
9,800
7,583
21,740
0
0
216
Libya
KG
1,806
0
0
0
17,435
12,802
36,723
0
0
228
Moritanya
KG
50
0
0
0
350
271
769
0
0
400
ABD
KG
60,142
0
0
0
623,980
468,554
1,361,297
0
0
404
Kanada
KG
255
0
0
0
4,080
3,056
8,842
0
0
601
Kuzey Kıbrıs Türk Cum.
KG
397
0
0
0
4,302
3,189
9,091
0
0
608
Suriye
KG
23
0
0
0
293
216
627
0
0
612
Irak
KG
1,437
0
0
0
15,609
11,530
33,250
0
0
632
Suudi Arabistan KG
21,555
0
0
0
341,604
258,826
753,646
0
0
636
Kuveyt
KG
8,517
0
0
0
104,993
81,164
231,756
0
0
640
Bahreyn
KG
12
0
0
0
149
120
338
0
0
644
Katar
KG
1,543
0
0
0
18,891
14,160
40,853
0
0
647
BAE
KG
16,932
0
0
0
192,294
141,507
413,789
0
0
667
Maldivler
KG
187
0
0
0
3,500
2,592
7,609
0
0
706
Singapur
KG
1,532
0
0
0
28,773
21,677
62,931
0
0
720
Çin
KG
1,440
0
0
0
14,342
11,600
32,459
0
0
728
Güney Kore
KG
180
0
0
0
2,007
1,475
4,392
0
0
732
Japonya
KG
1,423
0
0
0
18,403
13,528
40,848
0
0
740
Hong Kong
KG
1,638
0
0
0
18,958
14,236
40,979
0
0
800
Avustralya
KG
8,869
0
0
0
89,984
68,196
195,879
0
0
961
AHL Serbest Bölgesi
KG
99,146
0
0
0
1,465,285
1,104,958
3,202,735
0
0
966
Mersin Ser.Blg
KG
23,541
0
0
0
415,406
306,567
890,518
0
0
979
Bursa Serbest Blg. KG
2,993
0
0
0
18,678
13,958
41,335
0
0
332,250
0
0
0
4,062,565
3,056,100
8,857,836
0
0
Toplam
İthalat Dolar
0
Türkiye’nin en ünlü tatlıları arasında yer alan baklavanın son yıllarda BAKTAD ve medyanın da desteği ile yurt dışında tanıtma çabaları, uluslararası pazarda da yerini sağlamlaştırmasına katkıda bulunmuştur. Türkiye’nin ihracat rakamlarına bakıldığında özellikle son yıllarda önemli denecek bir artış görülmektedir.
BAKTAD
baklavayı ülke içinde ve dışında daha iyi tanıtarak, ihracatın artmasını sağlamıştır. Baklava ihracatı 2002’de neredeyse hiç yok denecek kadar az iken (100.743 Dolar), 2005 yılında 1 milyon dolar sınırını aşmıştır. Her yıl önceki yıla göre artış gerçekleşen baklava ihracatı 2014 yılı itibariyle de 8 milyon 857 bin 836 TL yani 4 milyon ABD Dolarının 22
üzerine çıkmıştır. Günümüzde, Fransa, Hollanda, Almanya, İtalya, İngiltere, Yunanistan, Belçika, Avusturya, İsviçre, Litvanya, Macaristan, Moldova, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Tacikistan, Libya, Moritanya, ABD, Kanada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, BAE, Maldivler, Singapur, Çin, Güney Kore, Japonya, Hong
Kong ve Avustralya ile Ukrayna ve Arjantin’e, baklava ihracatı yapılmaktadır. En çok ihracat yapılan ilk üç ülke arasında Yunanistan, Rusya ve ABD yer almaktadır. Kuşkusuz baklava ihracatının artışında en önemli paya BAKTAD sahiptir. Yapılan çalışmalar, yayın faaliyetleri, yurtdışında yapılan tanıtım faaliyetleri ve organizasyonlara katılım ihracatın artmasına sebep olmuştur.
33
AKTÜEL
SARAY TATLISI KADAYIF DOLMASI İÇİN UYARI Antep baklavasının ardından Osmanlı saraylarında ikram edilen kadayıf dolması için de tescil uyarısı geldi. Tescillenen kadayıf dolmasının şehir dışında üretilmemesini isteyen Erzurum Ticaret Borsası, “Kadayıf dolmasının şehir dışında satılmasında sakınca bulunmuyor” açıklamasını yaptı. Erzurum Ticaret Borsası, TOBB’a bağlı oda ve borsalara, Türk Patent Enstitüsü tarafından coğrafi tescil alan “civil peynir, göğermiş peynir ve kadayıf dolmasıyla” ilgili uyarı yazısı gönderdi. Bir süre önce Gaziantep Sanayi Odası’nın Antep baklavasıyla ilgili yazısını hatırlatan mektupta şöyle denildi: “Ülkemizin en önemli geleneksel ürünlerinden olan civil peynir, göğermiş peynir ve kadayıf dolması borsamız tarafından Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescillenerek kendine özgü özelliklerinin korunması sağlanmıştır. Türk Patent Enstitüsü’nün Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamesi’nde belirtilen ‘mahreç işareti’ özellikleri gereği civil peynir, göğermiş peynir ve kadayıf dolması olarak tescil ettirmiş olduğumuz ürünlerin Erzurum dışında başka bir yerde imalatının yapılmaması gerekmektedir.
PAKMAYA’DAN BİTKİSEL SIVI KREM ŞANTİ
Koska 2015’te yüzde 25 büyüme hedefliyor 2014 yılını 180 milyon TL ciro ile kapatan Koska, 2015 yılında 425 adet ürün çeşidi ile 225 milyon TL ciro ve yüzde 25 büyüme hedefliyor. 78 ülkeye ihracat yapan Koska, 2015’te satış oranını yüzde 30’a çıkartarak 100 ihraç pazarına sahip olmak için çalışacak. 108 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en köklü markaları arasında yer alan Koska, düzenlediği basın toplantısında, 2014 yılını değerlendirdi ve 2015 yılına ilişkin hedeflerini kamuoyuyla paylaştı. Koska Yönetim Kurulu Üyesi Emin Dindar, Koska’nın 2014 yılını 180 milyon TL ciroyla kapattığını belirterek, şöyle konuştu: “Koska olarak 2015’te de bu başarılı performansımızı sürdüreceğiz. Hedefimizi yüzde 25 büyüme ve 225 milyon TL ciro olarak belirledik. Türkiye’nin geleneksel lezzetleri helva, tahin-pekmez, reçel, lokum, krokan, kağıt helva, badem ezmesi ve pişmaniyede 108 yıllık birikimini dünyaya açan Koska markamız ile ciromuzu gelecek 5 yılda yüzde 100 artışla 400 milyon TL’ye yükseltmeyi amaçlıyoruz” dedi.
24
Lezzetin ustası Pakmaya’nın şekerli ve şekersiz seçenekleriyle sunduğu , % 100 bitkisel Sıvı Krem Şanti ürünü pastacılık ürünlerinden tatlılara makarnalardan meyve salatalarına birçok farklı şekilde kullanılabiliyor. Şekerli Pakmaya Bitkisel Sıvı Krem Şanti pastacılık ürünlerine, tatlılara, meyve salatalarına lezzet katıyor. Pasta sıvama, süsleme ve dolgu kreması olarak değerlendirilebilen bu ürün, diğer kremalarla veya toz krem şanti ile de karıştırılabiliyor. Çırpma esnasında hızlı kıvam alabilen ürün, ayrıca pasta üzerinde sulanma ve çatlama gibi sorunların yaşanmasını engelliyor. Makarna, pilav, sebze ve et yemeklerine lezzet katan Şekersiz Pakmaya Bitkisel Sıvı Krem Şanti ise ganaj yapımında da değerlendirilebiliyor. Şekersiz bitkisel sıvı krem şanti tıpkı şekerlide olduğu gibi çırpma esnasında hızlı yapı alabilme özelliğine sahip.
AKTÜEL
DUBAİ’DEN İSTANBUL’A SUNAR’LA LEZZET HATTI Türkiye’nin mısır yağı denilince ilk akla gelen markası Sunar Yağları; ev dışı tüketim sektörünün önemli buluşmalarından İTÜ Gastronomi Kulübü Mutfak Zirvesi 2015’in sponsoru olurken, dünyanın en önemli gıda fuarlarından biri olan Gulfood 2015’e katılarak ihracat faaliyetlerine bir katkıda daha bulundu. 2010 yılından bu yana her yıl düzenli olarak Dubai Gulfood fuarına katılan Sunar Grup, dünyanın en prestijli fuarları arasında gösterilen bu organizasyonda bir kez daha ürünlerini tanıttı. Fuarda, bir yandan sektörün yabancı temsilcilerine Sunar’ın geniş yelpazedeki ürünleri anlatılırken, diğer yandan fuara katılan gıda sektörünün Türk temsilcileri de Sunar standında ağırlandı. Türk misafirperverliğinin sergilendiği stantta gelen konuklara çeşitli ikramlarda bulunuldu. Geleneksel Türk mutfağına geniş ürün gamıyla lezzet katan Sunar Grup, standında kendi ürünleriyle hazırlanmış mamul ürünleri ikram ederek hem dünyanın öte ucundaki Türk misafirlerini evlerinde hissettirdi, hem de gıda sektörünün dünyadaki önemli temsilcileriyle bağlarını geliştirdi.
PASTAMAK MAKİNE
SEYİDOĞLU’NDAN 40 YIL HATIRI OLAN GELENEK Seyidoğlu, benzersiz tatlardan oluşan geniş ürün yelpazesine Türk misafirperverliğinin simgelerinden kahveyi de ekledi. 40 yıl hatırı olan kahvenin benzersiz lezzeti Seyidoğlu kalitesiyle sunuluyor. Bol köpüklü Habeş Türk Kahvesi’nin eşlik ettiği dost sohbetlerinin keyfine doyum olmuyor… 100 gramlık ambalajda sunulan Habeş Türk Kahvesi’ne ve Seyidoğlu’nun geniş ürün yelpazesine yurt içindeki tüm A’la, Vusta, Suğra mağazalarından ulaşmak mümkün.
26
Hamur işleme makineleri sektörünün makine ihtiyacına cevap verebilmek için kurulmuştur. Bu sektörde 20. yılını doldurmuş olan firmamız başarılı bir geçmişe sahip olup, tecrübesini yaptığı ürünlerle müşterilerine aktarmaktadır.Hamur açma makinası imalatı ile yola çıkan firmamız kendi tasarım ve projeleriyle yufka, milföy, mantı vb. ürün imalatçılarına yönelik makina imalat parkurunuda arttırmıştır. Pastamak Makine, müşteri beklentilerini en üst seviyede karşılayacak imalat yapmanın öneminin bilincinde olup yatırımlarında ve imalat süresince son derece titiz davranmaktadır. Firmamızın kuruluşundan bu yana odaklandığı en önemli konu yıllardır tüm sektörlerde en büyük sorun haline gelen servis ve yedek parça problemini müşterilerine yaşatmamaktır. Bunun en önemli güvencesi makinalarımızın % 100 yerli ve kendi imalatımız olmasıdır. Belirlediğimiz vizyon çerçevesinde, müşterimizle uzun soluklu partnerlikler yaparak birlikte sağlıklı adımlarla gelişim ve değişim gösterme sorumluluğu oluşmuştur. Firmamızın 20 yıldır bu sorumluluğunu yerine getirdiği kanatindeyiz. Pastamak Makine , ürünlerinin öncelikli tercih edilmesinin haklı gururunu yaşamakta, kendini sürekli yenileyerek emeğini geleceğe umutla taşımaktadır.
AKTÜEL
İNOSMART KOMBİ FIRIN Endüstriyel mutfak sektöründe 35 yıldır yeniliklerin öncüsü olan İnoksan tarafından son teknolojiye uygun geliştirilen elektrikli kombi fırın İnosmart, profesyonel mutfaklara zaman, enerji ve mekan tasarrufu sağlayan ve şeflerin hayatını kolaylaştıran bir ürün olarak göze çarpıyor. Birçok çeşidi aynı anda pişirebilme özelliği, hızlı soğutma sistemi, buharlı pişirme ve et probu ile hem ekonomik hem de pratik bir fırın olan İnosmart, hesaplı çalışma prensibiyle her geçen gün kendi kendini ödeyerek kazandırıyor. İnoksan’ın tüm karmaşık butonları kaldırarak ‘Tek tuşla 5 farklı pişirme yöntemi’ uygulanmasını sağlayan yeni ürünü İnosmart fırınlar, %15 hammadde, %80 yağ tasarrufunun yanı sıra doğalgazlı çeşidinde %40, elektriklide ise %15 seviyelerinde enerji tasarrufuyla ilgi çekiyor. İnosmart’ta, buharlı ve turbo pişirimin bir araya gelmesi sayesinde yemeklerin kuruması engelleniyor, ağırlık kaybı en aza inerken yemekler eşit oranda pişiyor. Geleneksel pişirme yöntemleriyle karşılaştırıldığında pişirme süresi büyük ölçüde kısalırken, kızartma yapımında ise yüzde 50’ye varan oranda yağ tasarrufu sağlanıyor. İnosmart, manuel veya otomatik yıkama seçenekleriyle en yoğun günün ardından bile kolayca temizleniyor.
TÜRK UNCULARDAN FİLİPİNLİ FIRINCILARA EKMEK DERSİ Un ve Unlu Mamuller Tanıtım Grubu (UTG) Filipinler’de yürütmekte olduğu tanıtım faaliyetleri kapsamında Filipinler’in Türkiye’nin un ihracatındaki yerini geliştirerek Türk buğday unu açısından fark yaratmak amacıyla Türk mutfağından unlu mamuller yapımına ilişkin eğitimler düzenledi. Eğitimler çerçevesinde 19-20 Mart ve 21-22 Mart tarihlerinde Filipinli fırıncılara ve pastacılık sektöründe faaliyet gösteren şeflere, Filipin Çin Fırıncılar Derneği (FCBAI)’ın binasında yer alan eğitim alanında Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Hamit Köksel ve Türkiye’den Şef Emin Aydemir tarafından teorik ve pratik eğitimler verildi. İkişer günlük eğitimlerin ilk gününde “ekmekçilik bilimi ve teknolojisi”, “ekmekçilikte kullanılan girdilerin özellikleri ve son ürün kalitesi üzerine etkileri”, “laboratuvarda yapılan un analizlerinin yorumlanması ve son ürün kalitesi ile ilişkilendirilmesi ve çeşitli Türk unlarının
28
kalite özellikleri ve bazı unlu mamullerde kullanımları” konularında Prof. Hamit Köksel tarafından teorik bilgiler paylaşıldı. Sonrasında, eğitimlere katılan kursiyerlere Türk mutfağından Türk ekmeği, simit (pastane ve sokak simiti), gözleme (farklı iç malzemeler ile), poğaça (farklı iç malzemeler ile), ponçik, paskalya çöreği, şekerpare, revani, havuçlu kek, un kurabiyesi, Bursa lokumunun yapılışına dair Şef Emin Aydemir tarafından ptarik eğitim verildi. Filipinler’de gerçekleştirilmesi planlanan çok sayıda eğitimin başlangıcı olan bu eğitimler, çok sayıda fırıncının Türk ununun kalitesi hakkında fikir sahibi olmasını ve Türk mutfağından çok sayıda ürünün üretimi konusunda da pratik deneyim kazanmasını sağladı. Bu eğitim programlarının ülkemizden Filipinler’e yapılmakta olan un ve maya ihracatını olumlu yönde etkilemesi bekleniyor.
FİRMA
HAZELOĞLU BAKLAVA
Kurulduğu günden bu yana ilk günkü kalitesinden taviz vermeden üretim yapan Hazeloğlu Baklava, bütün ürünlerinde doğal şeker kullanmaktadır. 20 yıldır müşterilerine her daim taze ve kaliteli baklava sunan Hazeloğlu Baklava markasının sahibi Uğur Erkengel sorularımızı yanıtladı. Kendinizi tanıtır mısınız? 1972 Gaziantep doğumluyum. Bu mesleğe çok küçük yaşta başladım. 1982 yılında mesleğe ilk adımımı attım. Antep’de marka olmuş ustaların yanında çalışarak kendimi en iyi şekilde yetiştirme fırsatım oldu. Daha sonra 1994 yılında kendime ait bir işyeri açtım. O günden beri kendi işyerimi işletmekteyim. Bütün mamullerimiz kendi imalatımızdır. Evliyim ve bir de oğlum var. Firmanızın kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi verir misiniz? Ne zaman, kimler tarafından kuruldu? Meşhur Gaziantep baklavalarına daha farklı bir lezzet açısı kazandırmak için 1994 yılında Hazeloğlu Baklavayı kurarak yola çıktım. Hala ilk gün ki iş sevgimle ve heyecanım ile çalışmalarıma devam ediyorum. Bu meslekte işini severek ve kaliteden taviz vermeden üretim yapmak büyük önem taşımaktadır. Müşterilerimizin yeri bizim için
30
apayrıdır. Bu nedenle onların sağlığını düşünerek ürettiğim tatlılarda kesinlikle % 100 doğal şeker kullanıyoruz. % 100 doğal şeker kullanarak sağlığınızı önemsiyor, lezzetin damağınızda iz bırakmasını hedefliyoruz. Bu işe nasıl başladınız. Bu işi yapmanızda size yol gösteren ustalar arasında kimleri sayabilirsiniz? Daha ilkokuldayken dedemin tavsiyesi ve yönlendirmesiyle baklava ustası olmaya karar verdim. Bilal Demirpençe ve Cevat Güllüoğlu ustalarımın üzerimde emeği çoktur. Onlar sayesinde kendimi en iyi şekilde geliştirerek bugünlere geldim. Ürün çeşitleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Baklava başta olmak üzere, havuç dilimi, şöbiyet, yaprak şöbiyet, dolama, fıstık ezmesi, dilberdudağı, bülbülyuvası, dürüm, burma kadayıf, özel kare bak-
lava ve fıstıkzade üretimi yapmaktayız. Yaptığınız ürünleri kimlere pazarlıyorsunuz? Fiyatlarınızı neye göre belirliyorsunuz? Ürettiğimiz tatlıları başta kendi şubelerimizde müşterilerimizle buluşturuyoruz. Bunun yanı sıra catering firmalarına da toplan ürün vererek satışını yapmaktayız. Ayrıca şehir dışına da paket ürün satışı yapmaktayız. Fiyatlarımızı kullandığımız ürünlerin maliyetlerine göre belirlemeye çalışıyoruz. Ancak bazı dönemlerde kullandığımız sadeyağ, Antep fıstığı gibi bizim kullandığımız ana ürün gruplarında yaşanan aşırı artışlar bizi maalesef olumsuz etkiliyor. Çünkü bu ürünlerde yaşanan fiyat artışını biz aynı şekilde ürünlerimize yansıtamıyoruz. Bu durum bizi olumsuz etkiliyor. Ayrıca derneğimizin belirlediği fiyatları da dikkate alıyoruz.
77
FİRMA
FİBRELLE DOĞAL TATLANDIRICI
Günümüzde şekeri ikame etmek için kullanılabilen sayısız tatlandırıcı bulunmakla birlikte hemen hemen hiçbiri tek başına şekerin lezzet profilini sağlayamamaktadır. Fibrelle prebiyotik lifli stevialı tatlandırıcı özenle geliştirilmiş kompozisyonu ve titizlikle seçilmiş kaliteli hammaddeleri ile alışmış olduğunuz şeker lezzetini sağlar” diyen Genel Müdür Yusuf Tevfik Kızılsaç sorularımızı yanıtladı. Kendinizi tanıtır mısınız? 1954 Sakarya doğumluyum. 1984 yılına kadar Deniz kuvvetlerinde çalıştıktan sonra iki ulusal firmanın Ankara Bölge Müdürlüğünü yaptım. 2010 yılından itibaren yeniden yapılanan Kardel Gıda Ltd. Şti. firmasının Fibrelle markası ile doğal ve lifli tatlandırıcı sektörün yeni pazarlar açmasında genel müdür olarak çalışmaya başladım. Şirketinizin kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz? 1990 yılında kurulan ve AR-GE çalışmaları ile Türk tatlılarının diyet / diyabetik yapılması konusunda uzun çalışmalar yapmış ve en iyi sonucu sağlayan formülde tatlandırıcı üretimi yapmayı başarmıştır. Bu yıllarda Doğal Stevia Türkiye ve Avrupa’da onaylı olmadığı için sadece Sucrolozlu tatlandırıcı üretimi yapmaktaydık. 2012 yılından sonra Doğal Stevia’nın onaylanmasından sonra üretimlerimizi Doğal Stevia ile yapmaya başladık. Endüstriyel üretimlerde pazar lideri olmamızın yanı sıra perakende ürünlerde pazar payını her geçen gün arttırmaktadır. Faaliyet sahanız hakkında neler söyleyebilirsiniz? Doğal tatlandırıcılar, diyet ve diyabetik
32
ürün üretmek isteyen ( Diyet / Diyabetik Baklava – Sütlü tatlılar – Dondurma – Unlu Mamüller - İçecekler …) üreticilere şeker ikamesi (tatlandırıcı) alternatifleri ve AR-GE hizmetleri sunmaktayız. Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Müşteri portföyümüz üretimlerinde şeker kullanan tüm firmalardır. Uzmanlık alanımız ve diğer firmalardan farkımızda Türk tatlılarıdır. Yabancı markaların yapamadığı baklava – sütlü tatlı – unlu mamul üreticileridir. Tatlı üretim: Güllüoğlu Baklava - Mado – Bolulu Hasan Usta Hastane Diyet Mutfakları: Acıbadem – Memorial – Liv Hospital Sizce müşteriler neden firmanızı tercih etmeliler? Stevia % 100 doğal tatlandırıcı, hiçbir yan etkisi acı veya metalik tat profili yoktur. Zengin lif kaynağı % 100 Doğal İnülin bulunmaktadır. Günlük lif ihtiyacınızın karşılamanıza yardımcıdır. Diyabetikler için uygundur; tüm formlar diyabetiklere uygundur. Çay kahve formlarımızdan neredeyse ‘0’ kalori pişirilebilir formda şekerden gelen kalori % 50 daha düşüktür. Kalori kontrolünüze yardımcı ve alıştığı-
nız şeker tadında. Şeker ile bire bir hacim ve kilogram ile tarif değişikliğine gerek kalmadan reçete değiştirmeden pişirebilirsiniz. Şekerin tat dışındaki ağdalaşma, karemelizasyon, kıvam, vizkozite, hacim, nemlilik, özelliklerine sahip, kristalleşme yapmaz. Sektöre getirdiğiniz yenilikler den bahseder misiniz? Diğer tatlandırıcıların aksine şeker ile aynı oranda kullanılır ve aynı tadı verir. Kuru madde ile aynıdır. Kullanım rahatlığı sağlar. Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız? Çalıştığımız firmalara aynı kaliteyi sürekli ve kesintisiz vermekteyiz. Sektördeki tüm yenilikleri takip edip müşterilerimize sağlıklı şekilde aktarmaktayız. Firma olarak önümüzdeki dönem hedefleriniz nelerdir? Tatlandırıcılar haricinde, kendi ürünlerimizle yapılan Fibrelle markalı sağlıklı ürünler çıkartmak (Diyet kek mix – diyet Çikolata) tatlandırıcı haricinde yeni ürünlerimizin sayısı her yıl biraz daha arttırmak.
FİRMA
YEŞİL TAT HALEPLİOĞLU FISTIK
“Dedelerimizden bizlere miras olarak kalan, bu değerli yeşil altını, kendine yakışır, modern, hijyenik ve en son teknolojiyi kullanarak paketinden hünerli ellere ulaşıncaya kadar, en iyi şekilde sunmaktır” diyen şirket Ortaklarından Ayhan Balık sorularımızı yanıtladı Şirketinizin kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz? Şirketimizin yapısını oluşturan ortaklarımız bu sektörde uzun yıllar fıstık alanında faaliyet göstermiş, bu tecrübe ve bilgi birikimini, daha geniş ve kurumsal olarak endüstriyel fıstık üretiminde yeni bir oluşum yaparak 4 yıl önce YEŞİL TAT markasıyla üretime başlamıştır. Dedelerimizden bizlere miras olarak kalan bu değerli yeşil altını kendine yakışır modern, hijyenik ve en son teknolojiyi kullanarak paketinden en son hünerli ellerde lezzetiyle doyumsuz tatlara ulaşıncaya kadar, en iyi şekilde sunmaktır. Bu sorumluluğun bizlere yüklediği her zaman en iyiyi ve en kaliteliyi sunma bilinciyle üretimimizi en ince noktasına kadar bu sorumlulukla yapmaktayız. 4 yıl içerisinde YEŞİL TAT markasını hak ettiği güvenirlik, kalitenin simgesi konumuna getirmek için yaptığımız satışlarımızda müşteriler tarafından istenilir bir marka olma trendini yakalamıştır. Bu ivmeyle daha da pazarda istenilir ve bilinir bir marka olmak için pazarlamacı ve bayi ağımızı genişleterek daha kolay ulaşılabilir, anında ihtiyaca cevap verebilen bir marka olmak için çalışmaktayız. Bunun için üretim parkurlarımızı genişleterek kapasitemizde oldukça geniş bir imkan sağlamış bulunmakta olup bunu en son teknolojiyi takip ederek sortex A serisi ve ekipmanlarını en son laboratuvar cihazlarını bünyemize katarak üretime daha bir kalite ve kayıt kontrolü sağlanarak arge çalışmalarına hız verilmiştir. Ürün portföyünüzden bahseder misiniz? İç Antep fıstığı, tuzlu Antep fıstığı, badem, fındık, ceviz içi, yerfıstığı, siyah Antep üzümü, çam fıstığı gibi ana ürünlerden oluşmaktadır. Bu ürünler özel
34
artmasıdır. Buna paralel olarak ise üretimde istenilen artış ve iklimlerden dolayı oluşan ürün kaybından kaynaklanan olumsuzlukların birbirini tetikleyici etkisinin olmasıdır.
işlemlerden geçirerek her firmanın isteğine göre hazırlanmakta olup bu ürünlerin özel dilimlenmiş file, prinç, toz, yatay veya dikey kesim gibi endüstriyel olarak üretilebilmektedir. Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Pastane, catering grubu, baklava imalatçıları, lokum, helva üreticileri, ballı çerez imalatçıları, kuruyemişçiler, çikolata ve draje fabrikaları, yemek fabrikaları, olarak geniş bir kullanım kitlesine hitap etmekteyiz. Fiyat politikanız hakkında neler söyleyebiliriz? Fiyat politikamızın en temel ilkesi en kaliteli ve en iyi ürünü direk müstahsil alımı yaparak, aracı kullanmadan en ucuza maliyet oluşturarak, müşteriye en iyi fiyat ayrıcalığıyla satış yapmaktır. Kuruyemiş fiyatlarındaki aşırı artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun sebepleri sizce neler? Kuruyemişteki artışın en önemli etkeni, kuruyemiş ürünlerinin artık tam bir endüstriyel ürün olarak kullanımının
Ekonominin gidişatı ve size yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Coğrafi konum olarak etrafımızda oluşan olumsuz durumlar ülkemizi etkilediği gibi bizi de aynı oranda etkilemektedir. Suriye pazarının iç savaş neticesinde sınır ticaretini bitirme noktasına getirmesi ayrıca Azerbaycan da yaşanan devalüasyonun etkisi, Rus yada yaşanan ekonomik sıkıntılar bunların her biri pazarda satış grafiğinin düşmesinde baş rol oynayan ana unsurlardır. Hükümetimizin bunlara rağmen üretici ve arge ye önem veren firmalara yaptığı destek ve teşvikler oldukça başarılı çalışmalardır. Bunların daha da artırılarak genişletilmesi firmalara kabiliyet ve daha aktif rol oynama şansı verecektir. Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız? Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için kalite güvenlik sistemleri olan TS EN ISO 9011:2008, TS EN ISO 14001:2004, OHSAS 18001:2007, TS EN ISO 22000: 2005, QA/ HALAL/0027 sisteme dahil edilerek bunların belgelendirmeleri alınmıştır. Her türlü müşterilerin istek ve önerilerine cevap verebilmek için müşteri iletişim hattı kurularak sisteme katılmıştır. Önümüzdeki dönem hedefleriniz nelerdir? Önümüzdeki dönem hedeflerimizin ana maddesini arge çalışmalarına çok daha fazla önem ve hız vererek ürünlerde daha fazla kalite ve hijyen için yeni ambalaj ve tekniklerine yönelik çalışmalarda bulunmaktır.
FİRMA
ÖZGÜL KUTU
“Marka olarak kutu ve ambalaj konusunda dünyadaki tüm yenilikleri yakından takip eder ve hemen uygularız. Müşterilerimize daima yenilikler sunar, onların isteklerini en iyi şekilde yerine getiririz” diyen firma sahibi Özcan Köse sorularımızı yanıtladı. Şirketinizin kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz? 25 yılı aşkın süreyle faaliyet gösteren firmamız 2002 yılı itibarı ile şirketleşerek, faaliyet alanını ve müşteri portföyünü daha da genişletmiştir. Bugün kurumsal olan fırmamız, ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 22000:2005 (HACCP SYSTEM) Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi standartlarına uygun olarak üretimini gerçekleştirmekte olup müşterilerinin memnuniyetini en üst seviyede tutmaktadır. Faaliyet sahanız hakkında neler söyleyebilirsiniz? Başta gıda sektörü olmak üzere; kutu ve ambalaj ihtiyacı olan birçok sektöre, her geçen gün artan ürün çeşidi ile hizmet vermektedir.
36
Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Özgül kutu lider kuruluşa yakışan entegre bir yapıya sahiptir. Bu eksiksiz sistemde her çeşit ambalaj ve kutu kusursuz olarak üretilmektedir. Bu imkanlarla üretim ve tasarımda bitmeyen tutku birleşince, yurtiçi ve yurt dışı müşteri portföyümüzü daha da genişleterek çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Sizce müşteriler neden firmanızı tercih etmeliler? Yenilikleri ve kaliteli üretimi uygun fiyatlarla sektörüne sunmayı misyon olarak benimsediğimiz için tercih etmelidirler. Sektöre getirdiğiniz yeniliklerden bahseder misiniz? Özgül kutu, gelişmiş bir teknolojik donanıma sahiptir. Kutu ve ambalaj konusundaki
dünyadaki tüm yenilikleri yakından takip eder ve hemen uygular. Müşterilerine daima yenilikler sunar ve sunmaya da devam edecektir. Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız? Tesisimiz, ambalaj sektörünün son teknoloji tam otomatik makinaları ile faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Bu sayede müşterilerimize kaliteli ürün, hızlı hizmet ve uygun fiyat sunmayı ilke edinerek, çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Firma olarak önümüzdeki dönem hedefleriniz nelerdir? Yılların bilgi birikimine sahip, uzman, deneyimli üretim ekibiyle bir aile sıcaklığı içinde her zaman en iyiyi, en güzeli hedeflemektedir.
FİRMA
ASLAN GIDA PAZARLAMA P
astaurunleri.com gıda sektöründe uzun yıllar boyunca kazandığı tecrübeyle talepteki artışı görmüş bir ekibin yarattığı çiçeği burnunda bir projedir. Pastacılık ürün ve ekipmanları konusunda 1988 yılından beri İstanbul’da hizmet veren Aslan Gıda Şirketi’nin yarattığı bir marka olarak bol çeşit ve uygun fiyatla sektörde yerimizi aldık. Şube satışlarımızın yanında online satış mağazamızla da hizmetimiz Türkiye’nin her yerine ulaşabilmektedir. Bu konuda amatör olan ev hanımlarından işinin ehli profesyonel pasta ustalarına kadar pastacılığa gönül veren herkesin istediğini bulduğu geniş ürün 38
yelpazemiz bulunmaktadır. Un eleğinden çikolata püskürtme makinesine, kek kalıbında ithal üç boyutlu şeker hamuru kalıplarına kadar müşterilerimizin aradığı her ürün raflarımızda yer almaktadır. Sektörde hali hazırda bir semtte olan satış odaklarının uygun fiyat hizmetini İstanbul’da talebin fazla olduğu diğer ilçelere taşıdık. Artık sadece iki veya üç parça ürün alacak kişi yol ücretinden de kurtularak yakın muhitte istediğini bulabiliyor. Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için mağazalarımızda çalışan ekip
arkadaşlarımızın tavır ve müşterilerimize yaklaşımlarını çok önemsiyoruz. Bizim için ürün kalitesi ve güler yüz her şeyden önce geliyor. Ayrıca ürünler hakkında gerekli donanıma sahip olan ekip arkadaşlarımız müşterilere ürün ile ürün kullanımları hakkında satış öncesi ve sonrası destek sağlamaktadır. Pastaurunleri.com olarak önümüzdeki dönemde ulaşmak istediğimiz hedefler, düşük fiyat avantajımızı elimizde tutup İstanbul’da yeni şubeler açmak ve diğer şehirlerimiz için gelen franchise ortaklığı teklifleriniz en iyi şekilde değerlendirmektir.
49
FİRMA
BAKLAVANIN KALBİ TEREYAĞI, ŞİFA KAYNAĞIDIR Bu sayımızda Türk baklavasının en önemli harcı sayılan tereyağı ile ilgili Bozkan Süt Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı Turan Bozkan’a kulak veriyoruz. Türkiye’nin geniş bir coğrafyasında ürünleri sevilerek tüketilen markanın başarı hikayesini anlatan Bozkan, baklava- tereyağı ilişkisiyle ilgili de sıra dışı bilgiler aktarıyor.
Bozkan
Süt Ürünleri Yönetim Kurulu Başkanı Turan Bozkan, çeyrek asrı geride bırakan lezzet yolculuğunda süt ürünlerinde ve özellikle baklavanın en önemli harcı sade yağ konusunda çok önemli bilgiler aktarıyor. “ Baklavanın iki kalbi vardır; Tereyağı ve Antep Fıstığı” diyen Turan Bozkan, baklava-sadeyağ ilişkisini şu ifadelerle dile getiriyor: “Anadolu lezzet medeniyetinin emsalsiz lezzeti baklava, bu şöhreti fazlasıyla hak ederken, onun ruhunu oluşturan lezzet, işte bu iki güzide hammadde ile mümkün oluyor. Eğer bunlardan birisi eksik olursa, baklava baklava olmaktan çıkar. Bir ruhu vardır; ‘lezzet’ dedik. Baklavayı vazgeçilmez ve özel kılan bu ruhtur. Eğer siz layıkıyla hammadde kullanmazsanız, işte o zaman baklavanın ruhunu da yok etmiş olursunuz. Sadece kuru bir şekil kalacaktır ortada.”
Baklavanın faydaları Baklavanın tam bir enerji kaynağı oldu40
ğuna vurgu yapan Turan Bozkan, “Baklava, kararında tüketildiği zaman insan sağlığına büyük katkı sağlıyor. Tabii ki, azı karar, ortası yarar, çoğu zarar prensibine sadık kalarak tüketilmeli.” diyor. Tereyağının faydaları Türk baklavasının olmazsa olmazı sayılan tereyağı ile ilgili çok şeyin yazıldığını ve söylendiğini hatırlatan Bozkan, şu cümleleri aktarıyor: “Bu konuda ünlü psikiyatrist ve sağlıklı beslenme konusunda sıra dışı araştırmalara imza atan Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın şu cümlelerine dikkat çekmek istiyorum: “Tereyağı yıllardır tıp çevrelerince hep suçlandı. Kolesterolü yükselttiği; dolayısıyla hipertansiyon, enfarktüs, felç gibi hastalıklara zemin hazırladığı iddia ediliyordu. Halbuki atalarımızın yaygın kullandığı yağ, tereyağıydı. Özellikle kırsal bölgelerde bol tüketilmesine rağmen insanlarımızın sağlıklı olduğu biliniyordu. Bu
yüzden tereyağının zararlı olduğu görüşü tıbbi mantığıma hiç uymuyor, soranlara “hakiki tereyağı ve sızma zeytinyağından vazgeçmeyin” diye ısrarla söylüyordum. Tabi bunun esas gerekçesi, Peygamber Efendimizin, “Sığırın sütünde deva, yağında şifa vardır” hadisiydi. Hafızayı güçlendiriyor, öğrenme kapasitesini artırıyor Ayrıca tereyağının oldukça besleyici muhtevası vardı: A vitamininin en iyi kaynağıydı. Lesitin’den zengindi. Yüksek oranda antioksidan (dinçleştirici) maddeler ihtiva ediyordu. İyi bir iyot kaynağıydı. Konjuge linoleik asiti bol bulundurduğu için iltihap kurutucuydu, alerji ve kansere karşı koruyucuydu. Diş çürükleri ve osteoporoz riskini düşürüyor, hafıza ve öğrenme kapasitesini artırıyordu. Yeterli miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve çeşitli vitaminler (A1, B1, B2, nikotinik asit, C gibi) içeriyordu. Yine tereyağının sindirimi kolaydı, mideyi yormuyordu. Kokusu güzel, tadı
ise oldukça lezzetliydi. Çiğ olarak da yenebiliyor, yemek ve unlu mamullere katılabiliyordu. Tereyağıyla pişmiş yemeğin, böreğin veya baklavanın kokusu ve tadı ulaşılmaz haz veriyordu. Çabuk eridiği için margarinlerin yaptığı gibi kan pıhtılaşmasını kolaylaştırarak çeşitli hastalıklara da yol açmıyordu. Tıp ve bilim adamlarının da kafası karışık olmalı ki yeni araştırmalara gerek gördüler. Kanadalı bilim adamları, tereyağının kalp krizi riskini ve kolesterolü yükseltmek bir yana aksine düşürdüğünü, ayrıca şeker hastalığı ve obezitenin tedavisine yardımcı olduğunu gösterdiler. TEREYAĞI ŞİFADIR Alberta Üniversitesi’nden Prof. Dr. Spencer Proctor ve asistanı Flora Wang çalışmalarının sonucunu şöyle açıkladılar: “Araştırmanın bizi en çok sevindiren sonuçlarından biri, bugüne kadar zararlı etkilerinden korktuğumuz doğal yağların, aslında sağlığımız için son derece faydalı olduğunu görmemizdi. Tereyağının kalp krizi riskini düşürdüğü, şeker hastalığı ve şişmanlık tedavisine yardımcı olduğu, kolesterole iyi geldiği
artık tespit edilmiş bir gerçek.” Evet, tıp önemli bir yanlışından daha vazgeçti ve 14 asır öncesinden gelen şu tavsiyeye uydu: “Tereyağı şifadır.” DOKTOR VE DİYETİSYENLERİN TEREYAĞINA ÖZÜR BORCU VAR Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, beslenme alışkanlıklarının oluşumunda doktorların ve diyetisyenlerin çok büyük etkisinin olduğunu belirterek, “Doktorların ve diyetisyenlerin tereyağına bir özür borcu olduğunu” ifade etmişti. Sade yağ tedariğinde, yılın her mevsimine ve coğrafya şartlarına göre farklılıklar olabileceğine işaret eden Bozkan, başta baklava üreticileri olmak üzere gıda dünyasına istikrarlı bir şekilde hammadde tedarik ettiklerini sözlerine ekliyor. Türk gıda sektörünün en önemli tamamlayıcı unsuru olan tereyağı, namı diğer “sadeyağ” Bozkan Süt Ürünleri farkıyla Türkiye’nin dört bir yanında farklı gıda ürünleriyle damakları tatlandırmaya devam ediyor.
Turan Bozkan Kimdir? Mütevazi bir ailenin çocuğu olarak 1968 yılında Van’ın Erciş ilçesinde dünyaya gelen Turan Bozkan, ilkokulu bitirdikten sonra 1988 yılına kadar Erciş’te peynir ve tereyağı imalathanelerinde çalışarak mesleğinin bütün inceliklerini öğrenir. 1988 yılında vatani görevini yapmak üzere meslekten kısa süreliğine uzaklaşır. 1990 yılında tekrar aynı sektörde devam etme kararı verir ve al-sat tarzıyla küçük çaplı da olsa ticarete atılır. Lezzet, Güven, Bozkan… 1999 yılında üretim tesislerini TSE ve Türk Gıda Kodeksi üretim standartlarına göre son teknolojik sistemle yenileyen Turan Bozkan, ‘Bozkan Sade Yağları’ olarak marka çalışmasını yenileyerek sektörde tercih edilen en önemli markalardan birisi haline gelir. 350 m2 kapalı alanda son teknolojiyle donatılan makinalarla ve el değmeden üretim ve ambalajlama işlemini gerçekleştiren Bozkan, bütün üretim safhalarında gıda mühendislerinin kontrolü ve mutlak müşteri memnuniyeti sorumluluğuyla üretim gerçekleştirmektedir. Birkaç teneke sade yağ ile başlayan Bozkan Sade Yağlarının lezzet serüveni, kalite ve güven esaslarıyla baklava dünyasına hizmet vermeye devam ediyor.
41
FİRMA
ÇINAR MEYVE DÜNYASI “Türkiye’de yılların deneyimi, bilgi birikimi ve hizmeti ile kurumsallaşarak markalaşmış olan şirketimiz; tesislerde kalite, düşük maliyet, yüksek verimlilik ve hijyen için uygun ürünleri üretmektedir. En önemli ilkemiz, kaliteden ödün vererek kısa sürede çok kazanç sağlamak değil tam tersine kaliteye önem vererek kalıcı ve seçkin olmaktır “ diyen Genel Müdür Mehmet Ali Yüksel sorularımızı yanıtladı. Şirketinizin kuruluşu ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz? 1968 Yılında Bursa’da kurulmuş olan ve bugüne dek gıda sektöründe kalitesinden ödün vermeden üretim yapan bir kurumdur. Firmamız bugüne kadar sektöründe her zaman öncü ve lider olmayı başarmış: yenilikçi ve araştırmacı kimliğiyle de pastacılık, dondurma, şekerleme ve konserve sektöründe birçok alanda buluş niteliği taşıyan ürünleriyle yenilikler getirmiştir. Ürün grubunda kestane şekeri, konserve meyveler, konserve sebzeler, meyve dolguları, marmelatlar, reçeller, meyve püre ve sosları, meyve jöleleri, şekerlemeler, dekoratif hazır soğuk jöleler, pasta sosları, dondurma katkı maddeleri, kurutulmuş meyve şekerlemeleri, kabartma tozu pastacılık ve 42
unlu mamul katkıları yer almaktadır. 2013 yılında firmamızın buluşu dünyada ilk kez börek, pide, hamburger ve yemeklerde kullanılmak için “kavrulmuş soğan konservesi” üretimine başlanmış ve yıllık üretim 4.800 tona çıkmıştır. Bursa’yı Ankara’ya bağlayan yolun 16.km’ sinde Kestel Organize Sanayii içerisinde bulunan fabrikamız ana yol üzerindeki binasının ön kısmındaki fabrika satış mağazası ile de çok değerli bir konumdadır. Fabrikamız, 5.000 m² arsa üzerine kurulmuş olup 3.800 m² kapalı alana sahiptir. Çınar tesislerinde kestane şekeri ve tüm meyve ürünleri işlenmektedir. Muhtelif meyve ve talep halinde işlenen sebze ürünlerini işlemek kaydıyla yıllık 10.000 tonluk kapasitesi ile ala-
nında Türkiye’deki öncü firmalar arasındadır. Kuruluşundan bugüne kadar ve yaptığımız yatırımlarla da 14 ülkeye ihracat yapıp ülke ekonomisine de katkıda bulunmaktadır. Bunun getirisi olarak da ulaşmış olduğumuz ihracat rakamlarımızla 2008 yılında en iyi çıkış yapan firma seçilmiş ve kayıtlara geçmiş bulunmaktadır. Firmamız, faaliyet gösterdiği sektör itibariyle, sezona bağlı olarak 50-150 arasında sürekli ve mevsimlik çalıştırdığı işçi sayısıyla ülke istihdamı açısından ciddi sayılabilecek kesime gelir kaynağı sağlamaktadır. Firmamız yüksek kalite anlayışını ve müşteri memnuniyetini de ISO 9001-2000 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 22000-2005 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi belgeleriyle de perçinlemiştir.
Faaliyet sahanızın sorunları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Günü kurtarmak adına, steril olmayan ve teknolojiye uzak alanlarda üretim yapan firmalarla mücadele her ne kadar kolay görünse de, maliyetlerinin düşük ve giderlerinin az olması bunun mümkün olmadığını bize göstermektedir. Sebze ve meyve işleme sanayinin ihracatının arttırılabilmesi, sektörün teknolojik yeniliklere ayak uydurabilmesi ancak kendini kanıtlamış, denetlemeleri düzenli ve gerekli durumlarda cezai işlemleri kaldırabilecek sektörün önde gelen firmalarının ürünlerine gösterilen taleplerle başlar. Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Müşteri portföyümüz ağırlıklı olarak oteller, pastaneler, unlu mamuller, börekçiler, hazır yemek yapan firmalardır.
Ürün portföyü ve fiyat politikanızdan bahseder misiniz? Firmamız Kestane Şekeri, Meyve Konserveleri, Meyve Püreleri, Marmelatlar, Soğuk Jöle Çeşitleri, Meyve Dolgu Çeşitleri, Şekerlemeler, Doğal Meyve Özleri, Pasta Katkı, Kabartma Tozu, Toppingler, Dondurma Sosları ve katkıları, Fondan, Reçeller, Kurutulmuş meyve ve Soğan Konservesi ürettiğimiz ürünler arasında olup oldukça geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Türkiye’de yılların deneyimi, bilgi birikimi ve hizmeti ile kurumsallaşarak markalaşmış olan şirketimiz; tesislerde kalite, düşük maliyet, yüksek verimlilik ve hijyen için uygun ürünleri üretmektedir. Bizim görüşümüz; fabrikamızın üretim kapasitesini arttırarak müşterilerimize daha iyi hizmet sunmak ve sektörde güçlü, üretken, istikrarlı ve güvenilir olma özellikleriyle dikkat çeken firmalarla ortak faydaya dayalı 43
FİRMA
işbirlikleri yaparak, sektörün kalitesini ve küresel pazardaki gücünü arttırmaktır. Ama en önemli ilkemiz, kaliteden ödün vererek kısa sürede çok kazanç sağlamak değil tam tersine kaliteye önem vererek kalıcı ve seçkin olmaktır. Sizce müşteriler neden firmanızı tercih etmelidir? Üretim olarak son derece iyi bir teknolojiyle çalışan kadrosuna sahibiz. Bu durum, en az hata ile zamanında üretim yapmamızı sağlıyor. Biz müşterilerimizin taleplerini zamanında ve sıfır hatayla karşılıyoruz. Kendi üretim tesisimizin olması, bize dünya trendlerine uygun üretim olanağı sağlıyor. Çınar olarak hem müşterilerimiz adına dünyadaki yenilikleri takip ediyoruz, hem de müşterilerimizden gelen farklı talepleri karşılayabiliyoruz. Yine müşteri için önemli bir unsur teşkil eden rekabet edilebilir ücret politikasıyla müşterilerimizi memnun ediyoruz. Bu hizmetlerimizden dolayı da müşterilerimiz bizi tercih ediyorlar. 44
Çalıştığınız kurumlar en çok hangi nedenlerle sizinle çalışmak istiyor? AR-GE ve Pazar araştırması olarak sürekli yenilikçi bir firma olmamız. Müşterilerimiz ve kendi iç unsurlarımızca rutin ve rutin dışı laboratuvar ve AR-GE çalışmaları ile kalitenin sürdürülebilirliğini amaçlıyoruz. Ürünlerimizde kaliteye önem vererek, müşterilerimizin kaliteli ürünlere daha uygun fiyata sahip olabilmesi, Türkiye’deki toptan ve perakende satış yapan firmalarda ürünlerimizin kolayca bulunabilmesi ürünlerimize olan talebi arttırmaktadır. Sektöre getirdiğiniz yeniliklerden bahseder misiniz? Sürekli olarak AR-GE ve yeni pazar araştırmaları yapmaktayız. Bununla ilgili olarak “Kavrulmuş Soğan Konservesi” üretimi ile beraber hem mevcut ürün kalitesini arttırmak hem de soğanın tüm kullanım alanları için yeni ürünler üretmeye başladık. Bunlar ev ve işyerleri için Yemeklik Soğan Konservesi, Soğan Sosları, Soğan suyu üretimi ve dağıtımı yapmaktayız.
Pazarda güven ve kalite adresi olmak için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız? Firmamız yüksek kalite anlayışını ve müşteri memnuniyetinde ISO 90012000 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 22000-2005 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi belgeleriyle de perçinlemiştir. Hedeflerimiz arasında değişen teknolojiyi, eğitimli personel ile sürekli takip ederek Türkiye ve dünya tüketicilerinin sağlığı açısından güvenle tercih ettiği hijyenik kalitede ürünler üretmek ve sektördeki öncü kimliğini daima korumaktır. Önümüzdeki dönem hedefleriniz nelerdir? Bugüne kadar ki iş prensiplerimizi hiç değiştirmeden büyümeyi sürdürmek. Bu arada tabi ki müşterilerimize yenilikçi alternatifler sunabilmek için yeni tatları Türkiye piyasasına sunmak, üretim kapasitemizi ve ihracatımızı daha fazla arttırmak projelerimiz arasındadır.
49
FİRMA
VITRAY GIDA VE AMBALAJ ÜRÜNLERI “Ambalaj bölümünde dondurma taşıma çantaları, kullan at krem şanti torbaları, çok katlı gıda ambalajları ve çikolata – şeker folyoları üretiyoruz. Gıda ürünlerinde ise fısyağ tava spreyi, çikolata ve pasta süsleme ürünleri üretiyoruz” diyen İş Geliştirme Sorumlusu Sami Namer sorularımızı yanıtladı. Kendinizi tanıtır mısınız? 1984 İstanbul doğumluyum. Son 4 yıldır aile şirketimiz Vitray’da İş Geliştirme Sorumlusu olarak görev yapıyorum. FISYAĞ markalı tava spreyimizin, dondurma taşıma çantalarımızın, kullan at krem şanti torbalarımızın ve çikolata - şeker ambalajlarımızın bölüm yöneticiliğini de yürütmekteyim. Firmamızın pasta süsleme ürünlerinin geliştirilmesi, ihraç edilmesi de sorumluk alanımdadır. Şirketinizin kuruluş ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz? Şirketimiz 1984 yılında bir ambalaj şirketi olarak kurulmuştur. 1999 yılında ise pasta - çikolata süsleme sektörüne adımımızı attık. Yan dekor, dekoratif çikolata kalıpları gibi çikolata transfer ürünlerini üreterek yenilebilir pasta - çikolata süsleri üretimine başladık. Günler geçtikçe ürün gamımızı arttırdık. Günümüzde pastacılık ve gıda sektörüne pek çok girdi sağlıyoruz. Amba46
laj ürünleri olarak dondurma taşıma çantaları, kullan at krem şanti torbaları, alüminyum, kâğıt ve plastik esaslı çikolata - şeker folyoları ile birlikte şeker torbaları üretiyoruz. Firmamız çikolata ve gıda sektörüne çok katlı ambalajlar ve alüminyum folyo ürünler de tedarik etmektedir. Gıda ürünleri olarak ise başta FISYAĞ tava spreyi; sıvı, jel, sprey gıda boyaları; gofret güller, çikolata transfer gibi süsleme ve yağlama ürünleri üretiyoruz. Faaliyet sahanız hakkında neler söyleyebilirsiniz? Firmamız gıda ve ambalaj ürünleri üretimini gerçekleştirmektedir. Ambalaj bölümünde dondurma taşıma çantaları, kullan at krem şanti torbaları, çok katlı gıda ambalajları ve çikolata – şeker folyoları üretiyoruz. Gıda ürünlerinde ise FISYAĞ tava spreyi, çikolata ve pasta süsleme ürünleri üretiyoruz.
Gıda sektörüne sunduğunuz ürünlerin bazılarında bazılarını biraz daha detaylı anlatabilir misiniz? Size pek çok ürünümüzü detaylı anlatmak isterim. Ancak özellikle FISYAĞ tava spreyimiz, dondurma – çikolata taşıma çantamız ve kullan at krem şanti torbamız hakkında bazı bilgiler paylaşmak istiyorum. FISYAĞ tava spreyi; yapışmayı engelleyen, yağ tüketimini çok düşüren, tava yağlama işlemini çok kısa sürede tamamlamanızı sağlayan özel bir yağdır. FISYAĞ çok ekonomiktir, yağı tamamen kokusuzdur, en önemlisi ise fırınladığınız ürünleri kesinlikle tavaya yapıştırmaz. Bu sayede ürünlerin görüntüsü çok iyi olur ve tava yıkama, yağlama işlemi yapmanıza gerek kalmaz. FISYAĞ tava spreyi verimliliği ve lezzeti yüksek mutfakların vazgeçilmezlerinden bir olma yolunda ilerliyor. Pastaneler, tatlıcılar, oteller, pasta fabrikaları ürünümüzü her gün daha çok kullanıyorlar.
Dondurma - çikolata taşıma çantamız; dondurma ve çikolata gibi sıcak izolasyonu gerektiren ürünlerin taşınmasını kolaylaştıran bir perakende çantasıdır. Çantanın ısı izolasyonu strofor köpük kadar yüksektir, ayrıca güneş ışınlarını geri yansıtır. Bu iki özelliği sayesinde dondurmanın, çikolatanın erimeden taşınmasına olanak tanır. Markalara özel tasarımları da basabiliyoruz, dondurma – çikolata taşıma çantamız sayesinde hem onca zahmetle üretilen dondurmaları, çikolataları ısıdan koruyoruz, hem de markaların reklamını yapıyoruz. Son yıllarda Ramazan ve Kurban Bayramı çok sıcak aylara denk geliyor, bu nedenle vatandaşlar çikolata almaya çekiniyorlar. Bizim ambalajımızla bayramlık çikolata satan firmaların satışlarının arttığını gözlemliyoruz. Ambalajımız o kadar şık ve sağlam oluyor ki tüketiciler ambalajı çöpe atmaya kıyamıyorlar. Sıcaktan korumak istedikleri ne varsa bizim çantamıza koyup taşıyorlar, bu da çantamızı tüketicilere veren marka-
larımızın sürekli tanıtımı demek oluyor. Kullan-at krem şanti torbamız; hem ambalajcı hem gıdacı olmamızın getirisi. Biz mutfağı da tanıyoruz, fabrikayı da… Ustalarımız yıllarca patlayan, zar gibi krem şanti torbalarıyla uğraşıp durdu. Aynı markanın bir parti torbası ile diğer parti torbası arasında dağlarca fark oluştu. İşletmeler olmayacak fiyatlara ürün aldı, tüccarlar ürün bulmada sıkıntı yaşadı. Tüm yukarıdaki durumlar kullan at krem şanti torbası kullanımının yaygınlaşmasını engelledi. Firmamız 2 yıldır kullan at krem şanti torbasını Türkiye’de üretiyor. Artık müşterilerimiz için yukarıda yaşanan problemler tarih oldu. Kullan at krem şanti torbalarımız kesinlikle patlamıyor, istenilen kalınlık ve ebatta müşteriye sunuluyor. İç ve dış piyasada farklı markalarda ürünlerimiz bulunuyor. Her sarım sayısında, kalınlıkta, ebatta ve renkte kullan at krem şanti torbası üretiyoruz. Firmalara özel maliyet düşürücü çalış-
Firmamız 2 yıldır kullan at krem şanti torbasını Türkiye’de üretiyor. Artık müşterilerimiz için yukarıda yaşanan problemler tarih oldu. Kullan at krem şanti torbalarımız kesinlikle patlamıyor, istenilen kalınlık ve ebatta müşteriye sunuluyor. İç ve dış piyasada farklı markalarda ürünlerimiz bulunuyor.
47
FİRMA
malarımız da bulunuyor. Firmalara özel ürün çalışmaları yapabiliyoruz. Mesela dünyada ilk defa mini kullan at krem şanti torbası ürettik. Ustalarımızın pastanın üzerine yazı yazması kolaylaştıran bir ürün olarak piyasaya tanıttık. Ürünümüz çok sevildi. Hijyen ve pratikliği bir araya getirdi. Artık tüketiciler de her şeye dikkat ediyor… Müşteri portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Firmamızın müşteri portföyü çok geniş. Pastacı, tatlıcı, çikolatacı, tüccar, otel, toplu gıda üreticisi, şekerci gibi pek çok alanda faaliyet gösteren müşterilerimiz bulunuyor. FISYAĞ yukarıda bahsettiğim tüm alanlarda faaliyet gösteren müşterilerimizin tercihi. Kullan at şanti torbası, tüccar ve üreticilerin ilgisini çekiyor. Isı korumalı çantalar ise perakendede satılan tüm ısı korumalı ürünlerde kullanılmaya başlandı. Çikolata ve gıda ambalajları ürünlerimize ise her boydaki üretici ilgi gösteriyor. Bizim için her müşterimizin ihtiyaçları çok önemlidir. Müşterilerimiz için en uygun çözümleri getirerek onların işlerine destek olmayı hedefliyoruz. Ticareti en yüksek etik değerde yürütüyoruz. Söz veriyoruz ve arkasında duruyoruz… Fiyat politikanız hakkında neler söyleyebiliriz? Firmamızın önceliği en kaliteli ürünü, en uygun fiyata üretmektir. Tüketicilerin sağlığını riske atmayacak en kaliteli ürünü üretmek, en uygun fiyata satmak bizim önceliğimiz. 48
Girdilerimiz her zaman en üst kalitedir. Ucuz ürün yapmak için kaliteden ödün vermeyiz, halk sağlığını, gıda güvenliğini riske atmayız. Özenimiz ve sıkı çalışmamız uygun fiyatlara ürün satmamızı sağlıyor. Yaptıklarımızı bugüne kadar takdir eden sektörümüze teşekkür ederiz. Henüz tanışma fırsatımız olmamış firmalarla tanışmayı diliyoruz. Sizce müşteriler neden firmanızı tercih etmeliler? Firmamız 30 yıldır dürüstlüğü, yenilikçiliği ve sözünü tutma özelliğiyle tanınıyor. Firmamızın yenilikçi ürünlerini denemek, iyi bir iş ortağı edinmek isteyen müşterimizle tanışmak isteriz. Yukarıda bahsettiğim FISYAĞ, dondurma – çikolata taşıma çantası, kulan at krem şanti torbası, gıda ambalajları ile ilgili tüm müşterilerimize hizmet sunmaktan keyif alacağız. Çalıştığınız kurumlar en çok hangi nedenlerle sizinle çalışmak istiyor? Geçen 30 yılda müşterilerimizle çok kuvvetli güven bağları oluşturduk. Pek çok müşterimize artık müşteri değil iş ortağımız gözüyle bakıyoruz. Bir söz veriyoruz ve bir daha sözümüzü bozmuyoruz, ürünlerimizin arkasında duruyoruz, sürekli yeni ürünler ve projelerle müşterilerimizin önünü açıyoruz. Tüm bu nedenlerden dolayı uzun soluklu çalışmaları başarıyla yürütebiliyoruz. Sektöre getirdiğiniz yeniliklerden bahseder misiniz? Vitray yeniliklerin firması olarak tanınır. Pek çok ürünün arkasında ya Türkiye’deki ilk üretici ya da dünyadaki ilk üretici
olarak adımız bulunur. Örnek vermem gerekirse Dondurma – Çikolata Taşıma Çantası firmamız tarafından patenti alınmış yenilikçi bir üründür… Pazarda güven ve kalitenin adresi olmak için yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız? Kaliteyi ölçmenin, belgelemenin iki yolu vardır. Biri zaman ve piyasanın takdiridir, diğeri ise sertifikalandırılmış kalite çalışmalarıdır. Firmamız iki yola da çok önem vermektedir. Firmamız ISO 9001 – ISO 22000 gibi pek çok kalite sistemine sahiptir. Tüm üretimlerini ve süreçlerini bu kalite sistemlerine uygun ve hatta daha ötesinde gerçekleştirmektedir. Çünkü biz kalite sistemlerini müşterilerimizin koşulsuz memnuniyetine giden araçlar olarak görürüz. Bizim için tüketici sağlığı, iş ve işçi sağlığı, çevreye verilen zarar, gizlilik gibi erdemler asıl kalite kriterlerdir. Hamdolsun 30 senedir tüm bu kritere uygun olarak üretimimizi sürdürüyoruz. Vitray Ambalaj ve Gıda olarak önümüzdeki dönem hedefleriniz nelerdir? Vitray’ın 30 senedir koruduğu kalite, güven, yenlikçilik çizgisinden ödün vermeden dünya firması olmak arzusuyla çalışıyoruz. Müşterilerimizin takdiri, Allah’ın izni ile bu hedefe doğru ilerlemeye çalışıyoruz. Sözlerime son verirken Firmamızın 30 senedir gelişmesinde payı olan tüm müşterilerimize, tüketicilerimize teşekkürü borç biliriz. Firmamızla irtibata geçerek ürünlerimiz hakkında bilgi almak isteyen tüm paydaşlarımıza kapılarımızın sonuna kadar açık olduğunu bildirmek isteriz.
RÖPORTAJ
İTO MECLİS BAŞKANI ŞEKİB AVDAGİÇ “Türk girişimcilerin, dünya çapında tanınması ve ürün ortaya çıkarması için öncelikle, yerel düşünce tarzından sıyrılmaları gerekir. Geleneksel sanayi ve üretim yöntemleri yerine dünyadaki gelişme ve trendleri yakından takip etmeleri önemlidir. Yani topyekün bir zihniyet değişikliği gereklidir. Sonrasında bu tür girişimciler için teşvik mekanizmaları geliştirmeleri, finansman kaynaklarına dünyadaki rakiplerinin ulaştığı koşullarda erişimi sağlanmalıdır” diyen İTO Meclis Başkanı Şekib Avdagiç sorularımızı yanıtladı. 50
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? 1959 yılında Zenica (Bosna-Hersek)’da doğdum. Almanya-Köln’de başladığım ilköğretimime İstanbul’da devam ederek, ortaöğretimimi de İstanbul’da tamamladım. 1982 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği’nden mezun oldum ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletmecilik İhtisas programını tamamladım. Otomotiv Sanayinde faaliyet göstermekteyiz. Geçmiş dönemlerde MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı görevlerinde bulundum. İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanlığımın yanı sıra, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Uluslararası Sarajevo Üniversitesi, Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı ile İstanbul Teknik Üniversitesi Geliştirme Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi, TAYSAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Kompozit Sanayicileri Derneği Başkanı olarak görevlerimi sürdürmekteyim. İTO Meclis Başkanı olarak Türkiye ekonomisinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ülke ekonomisinin daha ileri seviyelere gelmesi için yapılması gerekenlerle ilgili önerileriniz nelerdir? Türkiye ekonomisi son on yılda önemli sayılabilecek bir performans sergilemiştir. Milli geliri dolar bazında iki kat artarak 800 milyar dolara, kişi başına milli gelir ise 10 bin dolara çıkmıştır. Ancak özellikle son 4-5 yıla baktığımızda kişi başına milli gelirin 10 bin dolar
seviyelerine takılıp kaldığı görülmektedir. Yani Türk ekonomisi orta gelir tuzağına düşmüş durumdadır. Dolayısıyla ülke ekonomisinin bundan sonraki yönünün ne olacağı sorusunun cevabı orta gelir tuzağından nasıl kurtulunacağı sorusunun cevabında yatmaktadır. Bu noktadan itibaren Türkiye katma değeri yüksek sanayi üretimi, verimlilik artışı, araştırma geliştirme faaliyetleri gibi konulara ağırlık vererek ekonominin geleceğini planlamalıdır, özellikle eğitim sistemini bu hedeflere yönelik olarak düzenlemelidir. Türkiye ekonomisinin ve dış ticaret hacminin büyüdüğü son dönemlerde açıkça gözlenmektedir. Sizce Türkiye ekonomi anlamında büyük ülke ekonomisi olmuş mudur? Büyük ülke ekonomileri kalkınma evresini tamamladıklarından, dış pazarları yanında iç pazarları da önemli bir büyüklüğe ulaşmış durumdadır. Bu nedenle gelişmiş ülke ekonomileri içinde bazı istisnalar hariç dış ticaretin GSMH içindeki payı nispeten küçük olmaktadır. Örneğin ABD’nin dış ticaret hacminin GSMH’ya oranın % 24, Fransa’nın % 50, Japonya’nın % 32, Kanada’nın % 51 ve Almanya’nın % 70 seviyelerindedir. Türkiye’nin ise % 50’ler seviyesindedir. Türkiye’yi kıyaslamamız gereken ülkelerden olan Güney Kore’ye baktığımızda bu oran % 80’ler düzeyindedir. Ülkemizdeki sektörel dengeleri nasıl görüyorsunuz? Sektörel bazda Türkiye’nin ekonomi fotoğrafı hakkında neler söylemek istersiniz? Ülkemizde bazı sektörler zaman zaman ön plana çıkmaktadır. Daha önce ihracatın lokomotifi olan tekstil sektörünün yerini son yıllarda otomotiv sektörü almış durumdadır. İç piyasa açısından baktığımızda son 7-8 yıldır inşaat sektörü ön plana çıkmaktadır. Sizce Türk girişimcilerinin dünya çapında tanınması, ürün-hizmet ortaya koyması için neler yapması gerekir? Türk girişimcilerin, dünya çapında tanınması ve ürün ortaya çıkarması için öncelikle, yerel düşünce tarzından sıyrılmaları gerekir. Geleneksel sanayi ve üretim yöntemleri yerine Dünyadaki gelişme ve trendleri yakından takip etmelidir. Yani topyekün bir zihniyet değişikliği gereklidir. Sonrasında bu tür girişimciler için teşvik mekanizmaları geliştirmeleri, finansman kaynaklarına dünyadaki rakiplerinin ulaştığı koşullarda erişimi sağlanmalıdır. 51
RÖPORTAJ Vergi yükünün giderek artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kayıp-kaçak konusunda düşünceleriniz nelerdir? Son yıllarda ekonomide yaşanan gelişmelere rağmen vergide kayıp kaçak oranının azaltılması bir başka deyişle ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınması ve vergilendirilmesi konusunda yeterli mesafe kaydedilememiştir. Bunun en önemli göstergesi vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının giderek azalması beklenirken tam tersine artış kaydetmiş ve son olarak % 70’ler seviyesine ulaşmıştır. AB ortalaması ise % 30’a yakın seyretmektedir.
Türkiye ekonomisi son on yılda önemli sayılabilecek bir performans sergilemiştir. Milli geliri dolar bazında iki kat artarak 800 milyar dolara, kişi başına milli gelir ise 10 bin dolara çıkmıştır. Ancak özellikle son 4-5 yıla baktığımızda kişi başına milli gelirin 10 bin dolar seviyelerine takılıp kaldığı görülmektedir.
52
Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek için neler yapmamız gerekir? Türk ekonomisi Dünyada 18. büyük ekonomi konumundadır. 2014 yılı itibariye IMF verilerine göre 10. büyük ekonomi 1,8 trilyon dolar ile Rusya ekonomisidir. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü ise kabaca 800 milyar dolar seviyesindedir. Rusya ve diğer ekonomilerin yerinde sayması durumunda, Türkiye’nin Rusya ekonomisini yakalaması için yıllık % 5 büyüme ile yaklaşık 20 yıla, % 4 büyüme ile yaklaşık 25 yıla ihtiyacı vardır. Dolayısıyla mevcut şartlarda, yakın ve orta gelecekte Türkiye’nin ilk 10 ekonomi arasında girmesi için AR-GE ve Üretim Odaklı yeni ekonomik açılımlara ihtiyacı olduğu açıktır. İTO’nun sosyal meselelere bakışı hakkında neler söylemek istersiniz? İstanbul Ticaret Odası üyelerine hizmet vermenin yanında bu ülkenin çok önemli bir kurumu olarak sosyal meselelerde önemli hizmetler yapmaktadır. Bu kapsamda kurduğu vakıf aracılığı ile hayata geçirdiği Üniversite ile eğitim faaliyetlerine katkıda bulunmakta, gerek İstanbul gerekse Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde inşa ederek Milli Eğitime devrettiği okullar vasıtasıyla orta öğretime önemli katkılar sağlamaktadır. Her yıl 1500 ‘ü aşkın lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisine burs vermektedir.
Tarihi eserlerin korunması ve restorasyonunda yer almak suretiyle, birçok Çeşmenin ve Hünkar Kasrı gibi önemli tarihi mekanların restorasyonunu bizzat gerçekleştirmiştir. Mutfağımız hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Geleneklerimizden ve kültürümüzden gelen misafirperverliğimizden dolayı, sosyalleşmeyi, paylaşmayı seven bir toplum olmamızdan ve günümüzde herkesin bir araya geldiği yer sofra olduğundan mutfağımızın çok zengin olduğunu düşünüyorum. Yemek yemek bizim için sadece beslenmek değil. Her türlü meyvenin, sebzenin ve ürünün yetişebildiği bir coğrafyada bulunduğumuzdan mutfağımızın bu kadar zengin olmasına aslında şaşırmamak lazım. Birçok ürünün lezzetini bildiğimizden damak zevkimizin gelişmiş olması da kaçınılmaz bence… Ayrıca tarihten gelen do-
“
Türk ekonomisi Dünyada 18. büyük ekonomi konumundadır. 2014 yılı itibariye IMF verilerine göre 10. büyük ekonomi 1,8 trilyon dolar ile Rusya ekonomisidir. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü ise kabaca 800 milyar dolar seviyesindedir. Rusya ve diğer ekonomilerin yerinde sayması durumunda, Türkiye’nin Rusya ekonomisini yakalaması için yıllık % 5 büyüme ile yaklaşık 20 yıla, % 4 büyüme ile yaklaşık 25 yıla ihtiyacı vardır.
“
ğusundan batısına, kuzeyinden güneyine yöresel yemeklerimizin zenginliği mutfağımızı daha da değerli kılıyor. Düğünlerimiz, Bayramlarımız tepsi tepsi yardımlaşmayla yapılan baklavalarımızla ünlüdür. Yiyecek ve içeceklerle aranız nasıldır? Sağlımı etkileyecek kadar çok yememek kaydıyla her şeyden ve ölçülü beslenmeye özen gösteririm. Mutfakla aranız nasıl? Zaman ayıracak fırsatım olmadığından ilgim ve yeteneğim de olamadı. En çok sevdiğiniz yemek nedir? Rumeli yemeklerini çok severim. En çok sevdiğiniz tatlı nedir? Sütlü tatlıları tercih ediyorum. Yemek yapar mısınız? Bu konuda pek yeteneğim yok maalesef. 53
RÖPORTAJ
Türkiye’de tatlıcılık sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Tatlıcılık sektörü geleneksel olarak geçmişten günümüze gelen köklü bir geçmişe sahip bir sektördür. Yüz yıllık firmalarımıza baktığımızda bunların arasında şekerleme firmalarının (Ali Muhittin, Hacı Bekir, Koska, Hafız Mustafa gibi) yer aldığı görülmektedir. Günümüzde ise sektörde birçok firma faaliyet göstermektedir. Ülkemizde hemen hemen herkesin tükettiği ve kişilerin harcamalarında önemli bir yer tutan ürünleri, yarattığı istihdam ve ekonomiye olan katkısı dolayısıyla önemli bir sektör haline gelmiştir. Sektörün temel hammaddesi olan şekerin sağlık üzerindeki etkileri konusunda son yıllarda yapılan yorum ve spekülasyonlar, faaliyet gösteren firmalar 54
üzerinde toplumsal sorumluluk bakımından ciddi bir yük yüklemekte ve önemini arttırmaktadır. Yemek ve tatlı konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Daha önce de belirttiğim gibi yemek bizim için sadece beslenmek değil. Aynı zamanda sevginin, saygının, ilginin, önemsenmenin, değer kılmanın bir göstergesi. Yemeğin tadı kadar sunumu da servisi de temizliği de bizim için önemlidir biliyorsunuz. Aynı giyim gibi, kendimize ve karşımızdakine gösterdiğimiz saygının sembolüdür aslında. Bir iletişim aracıdır, herkes sofrada bir aradadır. Tatlı bizim kültürümüzde var olan bir gıda maddesidir. Meyvelerimizin çeşitliliğinden dolayı reçellerimiz, pekmezlerimiz çok eski tarihlerde
kullanmış olduğumuz yiyeceklerdir. Osmanlı Sarayının lokmaları, reçelleri Türk tatlı tarihinde anlatılır. Sizin daha iyi bildiğiniz gibi sadece şeker kamışından şeker üretimi yapıldığı için şeker pahalıymış ve bal kullanılıyormuş. Şeker pancarından üretim yapıldıktan sonra şeker tüketimi yaygınlaşmış. Kutlamalarda, doğumlarda, düğünlerde, misafirliğe gidildiğinde “Tatlı yiyelim tatlı konuşalım” söyleyerek tatlı ikram edilir. Ben de tatlının lezzetli, enerji verici ve hatta bazen sakinleştirici etkisi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki abartmadan ve kararında yemek şartıyla. Geleneğimizde yemeklerden sonra tatlı alınır biliyorsunuz. Yani tatlıyı doymak için değil, yemekten sonra tadımlık olarak ağzımız tatlansın diye yeriz.
OTOMOBİL
CADDY MAXI VAN Caddy Maxi Van işiniz ne olursa olsun keyfe dönüştürüyor. Geniş iç hacmi ve keskin dış hatlarıyla size yakışan iş ortağınız oluyor. TDI teknolojisine sahip güçlü motoruyla yolların keyfini çıkarırken, standart olarak sunulan ESP ile güvenliği de elden bırakmıyorsunuz. Caddy Maxi Van ile rahatça çalışıp rahatça kazanıyorsunuz. Hıza duyarlı yeni servotronik direksiyon özelliği ile hızınız artsa da kontrol her zaman sizde. Caddy Maxi Van, CD-MP3 çalarlı radyosu ile kulağınızın pasını silerken sayısız konfor özellikleriyle de keyfinize keyif katıyor. Güvenilir bir etki bırakmak sizin için önemliyse, Caddy Maxi Van, Volkswagen kalitesi ve güçlü görüntüsüyle bunu size en yüksek seviyede sunuyor. Caddy Maxi Van’a baktığınız ilk anda farkını hissediyorsunuz. Caddy Maxi Van teknolojisiyle olduğu kadar görüntüsüyle de sınıfın çok ötesinde. Güvenliğinizi sağlayan tüm teknolojiler Caddy Maxi Van’da emrinizde. Standart ESP özelliğiyle, en keskin virajlarda dahi aracınız dengede kalırken, yokuş yukarı kalkış yardımı özelliğiyle en dik rampalarda bile rahat ediyorsunuz.
CITROEN NEMO PANELVAN Günümüzün gittikçe kalabalıklaşan ve araçlar için mevcut yol alanlarının azaldığı şehir içi trafiği göz önünde bulundurulduğunda, Nemo modern şehirlerde seyahat için mükemmel bir hafif ticaridir. Citroën Nemo, kompakt ebatlarına rağmen, 2 buçuk metreküp yük hacmi ve 610 kilogram kapasite özellikleri sayesinde hacimli yükleri taşıyabilmektedir. Sürgülü ve geniş yan kapılar, 180 derece yana açılır asimetrik arka kapılar, düşük yükleme eşiği gibi özellikleri sayesinde yükleme/boşaltma işlemlerini kolaylaştırır. Nemo, ABS ve sürücü hava yastığına standart donanım olarak sahiptir. Ayrıca, modüler tel ızgara seçeneğiyle de sunulmaktadır. Nemo, manüel vites kutusuyla eşleştirilmiş verimli ve ekonomik HDi 75 dizel motoruyla, şehir içi ve açık yol performansı bakımından yeni standartlar getirmektedir. Konfor için tasarlanmış ergonomik sürüş pozisyonu, 12 saklama bölmesine sahip olabilecek geniş, aydınlık ve fonksiyonel kabiniyle Citroën Nemo bir binek otomobili kadar konforlu ve sürülebilirdir. Citroën Nemo gündelik kullanımı kolaylaştırıcı çeşitli sürüş yardımcılarına ve konfor donanımlarına sahiptir. Örneğin yolcu koltuğu bir masa üstüne dönüşebilmektedir. 56
OTOMOBİL
FIAT DUCATO VAN İş dünyası değişti. Performans, teknoloji, güvenilirlik ve sağlamlık mutlak gereklilikler ama esneklik, rahatlık ve stil de onlardan aşağı kalmıyor. Düzenli olarak gelişim gösteren işiniz için ideal araç Yeni Ducato işte bu nedenle burada. Kullanması kolay, güvenli ve işinizle birlikte gelişen ihtiyaçlarınıza en iyi şekilde uyum sağlayarak her mücadelenizde yanınızda. Yeni Ducato ile iş dünyasının yeni nesli şimdiden iş başında. Bugün iş hayatında, kaliteden ödün vermeden maliyetleri kısmak ve kârları artırmak daha önce olmadığı kadar mutlak gerekli hale gelmiştir. Ducato pazarda, her türlü ticarette ve kullanımda performansı, maksimum esnekliği, yüksek kapasiteyi, büyük bir verimi ve azalan maliyetleri garanti etmektedir. Aracın tüm ana bölümlerinde tasarımının ve yapım tarzının etkileri görülmektedir. Gövde ve hareketli parçalar sağlamlık, dayanıklılık ve güvenilirlik anlamında geliştirildiler. Süspansiyonlar gürültüyü zaman içinde en aza indirecek şekilde mükemmel hale getirildiler.
FORD TRANSIT CUSTOM Ford Transit Custom, verimlilik ve yük alanında standartları belirliyor, verimliliğinizi arttırıyor. Müşterileriniz üzerinde ise kuşkusuz büyük bir etki yaratacak. Bir başka deyişle, prestijli Uluslararası Yılın Ticari Aracı ödülünü tam anlamıyla hak ediyor. Transit serimizin orta büyüklükteki modeli olan Transit Custom, Otomatik Start-Stop ve Akıllı Şarj Sistemleri gibi yakıt tasarrufu sağlayan ECOnetic teknolojileri sayesinde sınıfındaki en iyi yakıt verimliliğini sunuyor. Geniş ve dayanıklı yükleme bölümüyle, özellikle bir mobil ofis gibi çalışan sürücü kokpitiyle iş gününüzü kolaylaştıracak. Orta tavan seçeneği ile sunulan 8.29 metreküplük değerle yük alanında sınıfının lideri olan Van, Kombi ya da Kombi Van modellerinden hangisini seçerseniz seçin, Ford SYNC sesle kontrol özelliği ve MP3/iPod ve telefon bağlantı sistemi gibi pek çok gelişmiş teknolojik özellikten yararlanacaksınız. 74
OTOMOBİL
PEUGEOT BIPPER VAN Peugeot Bipper, panel van araçlar dünyasında her şeyden önce kapladığı alan/faydalı hacim oranı ile eşi olmayan bir araçtır. 3.864 m net uzunluğu, zorlu kullanım koşullarında çok rahatlık sağlayan bir özelliktir. Bipper’in tasarımı modernliği ve gücünü yansıtmaktadır. Bütün bu özellikler, tüm görevleri yerine getirmek üzere daima hazır gerçek bir profesyonelin özellikleridir. İşte bu nedenle Bipper ile siz, yani bir profesyonel arasındaki uyum mükemmel olacaktır. Bipper’de, yük bölmesine erişim 90 derecelik iki yana açılır arka kapı ile sağlanır. Akıllıca tasarlanmış katlanır gergi çubuğu düzeneği sayesinde daha üstün bir erişim kolaylığı sağlanması için kapılar 180 derece açılabilmektedir. Yüklemede çok daha rahat bir erişimi sağlamak için Bipper, opsiyonel olarak sağ sürgülü kapı veya çift sürgülü kapı opsiyonları ile donatılmıştır. Peugeot Bipper’in modern, aydınlık ve geniş iç hacmi hem profesyonel, hem de günlük ihtiyaçlarınızı kolaylaştırmak amacıyla üretilmiştir. 2.05 metrelik faydalı yük uzunluğu, Multi-Flex banket koltuğun katlanması ile birlikte 3.25 metreye çıkıyor. Azami iç genişlik 1.50 metre iken tekerlek davlumbazları hizasında genişlik 1.23 m oluyor ve bir euro-paletin yüklenmesini mümkün kılıyor. Bipper, 660 kiloya ulaşan toplam yük kapasitesi ile minimum 2,5 metreküplük bir kullanım hacmi sunmaktadır!
RENAULT TRAFIC PANELVAN Renault Trafic, faaliyet alanları ne olursa olsun, profesyonellerin ihtiyaçlarını karșılamak için özel olarak tasarlandı. Van ve Multix versiyonlarıyla, Renault Trafic size özel geniș ticari çözümler olanağı sunarak, tüm ihtiyaç ve beklentilerinizi karşılar. Modern ve şık tasarımı, performanslı ve sessiz motor seçenekleri, teknolojik donanımları ve yüksek konfor ve güvenlik düzeyi ile Renault Trafic her alanda üstün nitelikler sergiliyor. Yeni Nesil Elektronik Denge Programı ESP, içerdiği sensörlerle aralıksız olarak aracın hareketini izleyerek, aracın güvenli şekilde istikametini korumasına yardımcı olur. Bunlara ek olarak, sistem aşağıdaki fonksiyonları içermektedir. Yeni Trafic’te zengin pasif güvenlik donanımları sunulmaktadır. Yeni Trafic’te konforu arttırılmış, çok yönlü ayarlanabilir koltuklar ve yükseklik-derinlik ayarlı direksiyon sayesinde, her sürücü ideal sürüş pozisyonunu bulabilir. Renault R & GO, mobil telefon ve tabletlerinizin Renault’nuza mükemmel şekilde entegre edilmesi için geliştirilmiş olan pratik ve akılcı bir mobil uygulamadır. Akıllı telefonunuzu veya tabletinizi, taşıyıcı kaidesinin üzerine yerleştirin ve yepyeni bir deneyim yaşamaya hazır olun. 60
TEKNOLOJİ
Razer Naga Epic Chroma Maksimum oyun deneyimi
Bir
oyundan maksimum zevk almak için performans bilgisayarlarına ihtiyacımız olduğu kadar oyun boyunca sürekli etkileşimde olduğumuz kaliteli klavye ve fare gibi çevre bileşenlerine de sahip olmanız gerekiyor. Tam bu noktada Razer’in Naga Epic Chroma’sı tasarımıyla ve rahatlığıyla oyunlardan alacağımız hazzı arttırıyor. Aral İthalatın distribütörlüğünü yaptığı Naga Epic Chroma’da baş parmağınızla erişebileceğiniz 12 adet mekanik buton bulunmakta. Özellikle MMO gibi makro derecede kontrol gereken oyun türlerinde kendi oyun stilinizi yaratmada yarar sağlıyor. Chroma serisindeki diğer ürünler gibi çok renkli bir aydınlatma sistemi olan Naga Epic Chroma, sol tuş takımı ve tekerlek için 16.8 milyon renk kombinasyonu ve efektlerinden birisini seçerek kullanmanıza imkan tanıyor. Karanlık bir ortamda oyun oynarken atmosferi tamamlayıcı bir özellik olarak ön plana çıkıyor. 32-bitlik gömülü bir ARM işlemci taşıyan Naga Epic Chroma, 4G lazer sensörü ile 8200DPI seviyesine çıkabiliyor, 1000Hz tarama, 50g hızlanma, çok kaygan ayaklar ve fiber USB şarj kablosu şeklinde özellikler sunuyor. Ayrıca Synapse yazılımı ile buton ataması dahil çeşitli ayarlar yapıyor ve bu ayarları bulut ortamında saklayabiliyor. Tasarımı itibariyle avucunuza tam oturması, mekanik tuşlarla oynadığınız oyunda detaylı strateji kurabilmeniz, malzeme kalitesiyle uzun saatler kullanmanıza rağmen konforunu kaybetmeyen Razer Naga Epic Chroma’yı Aral İthalat aracılığıyla satın alabilirsiniz.
AOC ve Philips Monitörleri artık 27 inçlik ekran Segmentinde Avrupa monitör piyasası, 2014’ün ilk iki çeyreğindeki olumlu ve istikrarlı seyrinden sonra, bazı Doğu Avrupa ülkelerinde durum hâlâ zorlayıcı olduğu için, küçük bir düşüşle karşılaştı. Toplamda ise, 2014 yılındaki Avrupa piyasası geçen seneye kıyasla aynı kaldı. Bazı piyasalardaki bu zorlayıcı koşullara rağmen, Philips monitörlerinin lisans ortağı AOC ve MMD, büyüme stratejilerini başarılı bir şekilde devam ettirerek pazar paylarında daha fazla olumlu ilerleme elde ettiler. Piyasadaki genel başarı, büyüyen 27 inçlik monitör segmentinde de çok olumlu bir gelişme ile birleşti. Geçen yılın üçüncü çeyreğine kıyasla, iki marka birlikte, bir defa daha, 2014’ün üçüncü çeyreğinde pazar paylarını artırdılar. Böylece bu segmentte Philips ve AOC birlikte birinci sırayı paylaştı.
62
TEKNOLOJİ
Çinli Devden “Dev” Telefon : Xiaomi Mi Note
Dünya
cep telefonu pazarında gittikçe büyüyen ve yakın gelecekte dünyanın en büyük ikinci cep telefonu üreticisi olacağı tahmin edilen Çinli Xiaomi firması, yeni en üst düzey akıllı telefonunu duyurdu. Mi Note ismi verilen yeni modelde yok yok. 5.7 inç ekrana, 1080p ekran çözünürlüğüne sahip olan Xiaomi Mi Note, 4 çekirdekli Snapdragon 2.5 GHz işlemci, 3 GB RAM ve Sony imzalı 13 MP kameraya sahip. Ayrıca 4 MP ön kamera, Gorilla Glass 3 ön cam, 24 bit ses, çift sim kart, 4G desteği ve 3000 mAh batarya da var.
Samsung Galaxy E7 ve E5
Nokia 215
Yalnızca 2G desteği bulunan cihazda 2,4 inç boyutunda 320 x 240 piksel QVGA ekran yer alıyor. 0,3 megapiksel kamera ile birlikte gelen modelde MP3 ve FM radyo özelliği bulunuyor. Bluetooth özelliği de bulunan cihaz böylece diğer cihazlarla bağlantı kurabiliyor ve taşınabilir hoparlörlere de bağlanabiliyor. Telefonun düşük özelliklerinin işe yaradığı en önemli nokta ise pil kısmı. Açıklananlara göre Nokia 215, 29 gün bekleme süresi vadediyor
64
E7 ve E5 ile gençleri hedef kitlesine oturtan Samsung Galaxy’nin bu telefonları büyük ekranları ve gelişmiş ön kameralarıyla dikkat çekiyor. Samsung Galaxy E7, gücünü 1.2 GHz dört çekirdekli işlemcisinden alıyor. Bu işlemciyi 2 GB RAM ve 16 GB dahili hafıza destekliyor 13 megapiksel arka kamera, 5 megapiksel ön kamera ve HSPA+ bağlantısı cihazın diğer özellikleri arasında bulunuyor. Samsung Galaxy E5 ise E7’nin bir alt klasmanında konumlanıyor. 5 inç Super AMOLED ekrana sahip cihaz, 1.2 GHz dört çekirdekli işlemci, 1.5 GB RAM, 16 GB dahili hafıza, 8 megapiksel arka kamera, 5 megapiksel ön kamera ve HSPA+ bağlantısı barındırıyor.
ÖZEL HABER
GIDA KATKI MADDELERİ
Yediğimiz bazı gıdaların içerisine nelerin katıldığını biliyor muyuz? Bu sorunun cevabını vermek gün geçtikçe zorlaşıyor. Halbuki tüketicilerin gıdaları bizzat ürettiği veya üreticiden doğrudan aldığı zamanlarda bu gıdaların nasıl üretildiği belliydi. Gıdalar o zamanlar katkı maddesi (tuz, sirke gibi asırlardır kullanılanlar dışında) ihtiva etmiyordu. Günümüzde hem artan nüfus sebebiyle gıdaların daha büyük hacimde üretilmesi, hem de uzun süre dayanıklılık gerektirmesi gibi yeni üretim ve tüketim şartları, gıda katkı maddelerinin kullanılmasını zarurî kılmıştır. Gıda katkı maddeleri olmasa, ekmek kısa zamanda küflenir, tuz kümeleşir ve dondurma buz kristallerine ayrılırdı. !µ Sinan DEMİR • sinan@goldencitymedia.com
66
Gıda
katkı maddeleri en geniş anlamıyla gıdalara ilave edilen maddelerdir. Istılahtaki tanımı ise “Dolaylı veya dolaysız olarak bir yiyeceğin bir bileşeni haline gelmesi veya özelliklerini etkilemesi amacıyla kasıtlı olarak kullanılan maddelerdir”. Bu tanım yiyeceklerin üretim, işlenme, muameleye maruz bırakma, paketleme, taşıma ve depolanma süresince kullanılan maddeleri içermektedir. Şayet bir madde bir yiyeceğe özel bir amaçla eklenmiş ise bu katkı maddesine direk katkı maddesi denir. Mesela, içecek, puding, yoğurt, ciklet ve diğer gıdalarda kullanılan düşük kalorili tatlandırıcı olan aspartam bir direk katkı maddesidir. Birçok direk katkı maddesi gıdaların etiketinde içindekiler kısmında belirtilir. İndirek gıda katkı maddeleri ise gıdanın paketlenme, depolanma ve diğer işlemleri esnasında çok az miktarda gıdalara karışan maddelerdir.
Gıda katkı maddelerinin kullanımı gerekli midir? Gıda katkı maddelerinin kullanımı son zamanlarda çok tartışılır bir hale gelmiştir. Doğaldır ki; bu tartışmanın temelinde sağlık risklerinin önde gelmesi yatmaktadır. Sıkça ve her zaman tükettiğimiz işlenmiş gıda maddelerinin hemen hemen tümünün içinde bulunan gıda katkı maddeleri, bugün artık yaşadığımız toplum şartlarının gerekliliği haline gelmiştir. Çünkü günümüz ekonomik ve sosyal şartları gereği olarak ev dışında
çalışan insan sayısının artması, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, yemek hazırlamak için az zaman kalması vb. gibi faktörler, insanları tüketime hazır veya hazırlanması kolaylaştırılmış gıda tüketimine yönlendirmiştir. Gıda sanayiinin büyük gelişme göstermesi ile gıda üretiminin ve işlenmesinin artmasına paralel olarak gıdaları koruma ve zenginleştirme metotlarından olan katkı maddeleri kullanımı da teknolojik olarak zorunlu hale gelmiştir. E kodu nedir, ne ifade eder? Gıda maddelerinin hangi katkı maddelerini içerdiğinin bilinmesi ve insan sağlığına zarar verecek kural dışı uygulamaları önlemek için, bu maddelerin ambalaj üzerinde bildirilmesi uluslararası düzenlemelerin getirdiği bir kuraldır. E kodu, her bir gıda katkı maddesini tanımlamak ve bir karışıklığa yer vermemek için kullanılan ve Avrupa Birliği (EC) simgesi olarak E harfi ve 3 veya 4 basamaklı sayıdan oluşan bir kodlama sistemidir. Şunu belirtmekte fayda var ki; toplumun bazı kesimlerinde “E kodlu maddeler zararlı maddelerdir, E kodlu maddeleri tüketmek zararlıdır” şeklindeki tamamen yanlış bir kanaat bulunmaktadır. Oysa bu, tamamen, gıdanın bileşimine giren maddeleri uzun adıyla yazmak yerine AB tarafından uzun incelemelerden sonra kullanımına izin verilen katkı maddelerinin belirlenmiş kod numarası ile beyanından başka bir şey değildir.
Katkı maddeleri sınıfları nedir? Gıda katkı maddeleri işlevlerine göre şu şekilde sınıflanabilir; koruyucular, tatlandırıcılar, antioksidanlar, renklendiriciler, tatlandırıcılar, kekleşmeyi önleyiciler, stabilizeler, emülgatörler, taşıyıcılar, taşıyıcı solventler, asitler, asitliği düzenleyiciler, aroma arttırıcılar, emülsifiye edici tuzlar, hacim arttırıcılar, itici gazlar, jelleştiriciler, kabartıcılar, kıvam arttırıcılar, köpük oluşturucular, köpüklenmeyi önleyiciler, metal bağlayıcılar, modifiye nişastalar, nem tutucular, paketleme gazları, parlatıcılar, sertleştiriciler, stabilizörler, taşıyıcılar, topaklanmayı önleyiciler, un işlem maddeleri. Gıda katkı maddelerinin kullanım amaçları ve kullanımda göz önünde tutulması gereken kurallar nelerdir? Yukarıda da belirtildiği gibi hepimiz biliyoruz ki, bugün gıda sanayiimiz çok büyük bir gelişme göstermiş ve ürün çeşitliliği de büyük bir hızla artmıştır. Bu gelişmede, teknolojik gelişme yanında katkı maddelerinin rolünü de inkar edemeyiz. Mamul gıdaların bozulmadan en taze ve en sağlıklı bir şekilde tüketiciye sunulmasını sağlamak, besin değerlerini korumak ve arttırmak, fiziksel yapılarını korumak, düzeltmek, iyileştirmek veya geliştirmek, tat ve aroma katmak ve geliştirmek, vb. amaçlarla gıda maddesinin özelliğine göre katkı maddeleri, aromalar ve yardımcı maddelerin katılması teknik açıdan zorunlu bulunmaktadır. Yukarıda sayılan amaçlarla kulla67
ÖZEL HABER nılan gıda katkı maddelerinin kullanımında göz önünde tutulması gereken bazı kurallar vardır, bunlar; ❐ Mutlaka Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınmış üretim izni olmalıdır, ❐ Kullanılabilirliği uluslararası kuruluşlar ve ülkemiz yetkili makamlarınca kabul edilmiş ve kullanımına izin verilmiş olmalıdır, ❐ Gıda saflığında ve gıda maddelerinde kullanılmaya uygun olmalıdır, ❐ Kullanılmasına izin verilen gıdalarda kullanılmalıdır, ❐ Kullanılacağı gıdaya özgü olarak belirlenmiş izin verilen miktarlarda kullanılmalıdır. Bu kurallara uyulması ve uygulanan teknolojiye uygun şekilde kullanılması durumlarında, gıda katkı maddeleri sakıncası olmayan veya sağlık riskleri en aza indirgenmiş maddelerdir. Gıda katkı maddelerinin kullanımına izin nasıl verilir? Gıdalarda kullanılabilecek bir katkı maddesinin çeşit ve miktarının belirlenmesi uluslararası boyut arz eden pek çok araştırma ve incelemeden geçtikten sonra kesinlik kazanmaktadır. AB-Avrupa Birliği (EC) ile entegrasyon ve Gümrük Birliği çalışmalarına paralel olarak Türk Gıda mevzuatımız da 1995 yılından başlayarak büyük gelişme göstermiştir. İşte bu mevzuatın en önemli parçası olarak hazırlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde kullanım amacı, kullanılabileceği gıda maddeleri, kullanım miktarları ayrı ayrı listelerde belirtilen tüm katkı maddeleri, yukarıda açıklanan uluslararası kademelerden geçtikten ve olabildiğince ülkemiz koşullarına adapte edildikten sonra ve hatta toleransları daha kısarak kodeksimizde yerini almaktadır. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği pozitif bakış açısı ile hazırlanmış bir yönetmeliktir. Yani kodekste, kullanımı yasak olan maddeler değil, kullanılmasına izin verilen katkı maddeleri belirtilmiş olup bu da bir anlamda kodekste bulunmayan maddelerin kullanımının yasak 68
olduğu gerçeğini dolaylı olarak ifade etmektedir. Çeşitli kaynaklarda da ifade edildiği gibi her kimyasal madde, hatta tuz, şeker gibi gıdalar dahi doza bağımlı olarak toksiktir. 16. yüzyılda yaşamış Paracelsus tarafından söylenen “Her madde zehirdir, zehir ile zehir olmayanı ayıran dozdur” ifadesi yukarıda açıklanan toksikolojik araştırmaların temelini oluşturmaktadır. Gıda katkı maddeleri kullanılan kimyasal madde grupları içerisinde en etkin gözetim altında olan gruptur. Toplumun her ferdinin doğuştan ölüme kadar, bilgi ve tercihleri dışında maruz kalabildikleri maddeler oldukları için, Dünya Sağ-
lık Örgütü’nden (WHO) ulusal sağlık ve gıda otoritelerine kadar çok sayıda kuruluş gıda katkıları ile ilgili güvenli kullanım ilkelerini belirler. Bu sitemi bilmeden, gıda katkı maddeleri konusunda bilgi sahibi olmadan toplumun asılsız bilgilerle korku ve paniğe sevk edilmelerine sıkça rastlamaktayız. Örneğin, belki de yüzyıllardır kullanılagelen ve limon tuzu olarak bilinen, hepimizin mutfağından eksik olmayan e-330 kod numaralı Sitrik Asit ne gariptir ki, bazı yerlerde “en kanserojen madde” olarak yer almaktadır. Burada, şu açıklamanın yapılması, o listelerin ne derece ciddi olduğunu göstermek açısından önem arz etmektedir. Şöyle ki; E-330 kodlu sitrik asit limon, porta-
kal vb. turunçgillerde bol miktarda bulunan bir organik asittir. Sitrik asit aynı zamanda insan organizmasınca da üretilebilen bir asittir. Bütün bu açıklamalardan sonra şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bugün artık gıda sanayiinde vazgeçilmezliği ve kurallarına uyulması halinde güvenilirliği mutlak kabul edilen E kodlu katkı maddelerinin kullanılabilirliği ile ilgili tartışmalar yerine, bundan sonra bu maddelerin doğru oranlarda, doğru seçimlerle, doğru ortamlarda ve “gıda saflığında” kullanılıp kullanılmadığının denetlenebilirliği tartışılmalıdır. Katkı maddelerinin üretiminde ve kullanımında uyulması gereken yasal prosedür nedir? Kullanılabilirliği uluslararası kuruluşlar ve ülkemiz yetkili makamlarınca kabul edilmiş tüm katkı maddeleri ile yardımcı maddeleri tek başına veya karışım olarak üretilmeleri ile işlenmiş gıda maddeleri üretiminde kullanımları kesinlikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının izin, denetim ve bilgisi altında yapılmak zorundadır. Bu gereklilik 560 sayılı K.H.K. ile getirilen yasal bir koşuldur. Mevzuatla belirlenmiş koşullara uygunluğu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından belgelenip gıda siciline kayıtlı ve ürettiği ürünleri için üretim izni almış tesislerde kodeks, yönetmelik ve tebliğlere uygun olarak üretilen tüm katkı maddesi, katkı maddesi karışımları, yardımcı maddeler ve aromaların yine aynı mevzuata uygun şartlarda kullanılması da zorunlu bulunmaktadır. Her şeyden önce insan sağlığına saygıyı ön planda tutup tüm yasal prosedürleri yerine getirerek üretilme koşulu bulunan bu maddelerin; yine aynı şekilde tüm yasal prosedürleri yerine getirmiş, uygunluğu tescil edilmiş gıda sanayii kuruluşları veya gıda üretim tesislerinde izin verilen miktarlarda kullanılması ve bunların
etiketlerde usulüne uygun bir şekilde deklare edilmesi de büyük önem arz etmektedir. Burada kullanıcı ve tüketiciye düşen görev satın alacakları veya kullanacakları ürünler üzerindeki etiket beyanlarının yapılıp yapılmadığı ile üretici firmanın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından üretim izni alıp almadığının ve bunun etiket üzerinde açık olarak beyan edilip edilmediğinin kontrolü olmalıdır. Her katkı maddesinin kullanım miktarı sınırlandırılmış mıdır? Bazı katkı maddelerinin kullanım miktarı iyi teknolojinin gerektirdiği miktar (Good Manufacturing Processes=GMP) olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda kullanım miktarı kolonunda (maksimum doz) QUANTUM SATIS (herhangi bir maksimum seviyenin belirtilmediğini gösterir) ifadesi yer alır. Bununla beraber; bir katkı maddesi özgün bir gıda maddesinde QS maksimum miktarı ile izin verilirken aynı katkı maddesi farklı bir gıdada miktarı sınırlandırılmış olabilir. Örnek; alfatokoferol (E307) rafine zeytinyağında maksimum 200 mg/l maksimum dozuna sahip iken, emülsifiye edilmemiş hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlarda QS düzeyinde izin verilir. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğine göre sayılarla gıda katkı maddeleri Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde, kullanım amaçlarına göre; birden çok fonksiyonlu gıda katkı maddeleri, koruyucular, tatlandırıcılar, antioksidanlar, kükürt dioksit ve tuzlar, renklendiriciler, tatlandırıcılar, taşıyıcılar ve taşıyıcı solventler olmak üzere toplamda 400’e yaklaşan sayıdadır. Bunların çeşitli gıda maddelerinde maksimum dozları QS düzeyde %17-20 oranındadır. Ayrıca gıda aroma maddeleri sınıfında; yapay aroma maddeleri yaklaşık 400 ve doğala özdeş aroma maddeleri ise yaklaşık 1800 adettir.
Gıda Katkı maddesinin toksik etkileri nasıl araştırılır? Bir katkı maddesinin toksisitesi; kanser, doğum kusurları, sinir sistemi ya da diğer organlar üzerinde olumsuz etkileri laboratuar hayvanları üzerinde deneylerle araştırılır. Bu çalışmalar; kısa (akut) ve uzun (kronik) süreli testleri içerir. Yapılan testler çok çeşitli olup, fetus testlerini, nörotoksisiste testlerini, en az iki jenerasyon takip edilerek yapılan testleri de içerir. Kanser hariç uzun süreli etkiler için laboratuar hayvanlarında hiçbir olumsuz etkinin görülmediği (NOAEL:no observed adverse effect level) düzeyini tayin etmek için test hayvanları farklı dozlara maruz bırakılır. Bu düzey güvenlik faktörü ile (100) çarpılarak günlük alınabilecek miktar (ADI=Acceptable Daily Intake) belirlenir. Eğer insan üzerinde bir veri mevcut değilse, ayrıca bireylerin duyarlılık farklılıklarını dikkate alarak xl0 faktörü de kullanılabilir (toplam faktör 1000). ADI değeri bir bireyin vücut ağırlığı esas alınarak tüm yaşamı boyunca bir sağlık riski olmaksızın tüketebileceği katkı maddesi miktarının tahminidir.
Gıda Katkı Maddelerinin Kullanım Amaçları Nedir? Gıda katkı maddelerinin kullanım nedenleri çok fazladır; ❐ Gıdanın besleyici değerini korumak için kullanılabilirler. ❐ Özgün diyet ihtiyaçları olan insanlar için özel bir gıda üretiminde kullanılabilirler ❐ Gıdanın dayanıklılığını artırmak için kullanılırlar, böylece gıda maddeleri daha uzun bir raf ömrüne sahip olurlar. ❐ Gıdanın dokusal özelliklerini geliştirmek için kullanılabilirler. ❐ Gıdanın lezzetini ve rengini çekici hale getirebilir veya koruyabilirler. ❐ Yağın acılaşması gibi reaksiyonları önleyerek lezzet kayıplarını önlerler ve besin öğelerini korurlar. ❐ Gıdanın işlenmesi sırasında çoğu zaman teknolojik gereklilik olarak kullanılırlar. ❐ Gıdada hastalık yapıcı mikroorganizmaların gelişmelerini önlerler. ❐ Gıda çeşitliliği sağlarlar. Gıda katkı maddelerinin kullanılma miktarlarına kim karar verir? Kim denetler? İkinci dünya savaşından sonra gıdada homojen kalite ve standartları belirlemek amacıyla Avrupa’da Codex Alimentarius olarak adlandırılan standartlar seti hazırlanmaya başlanmıştır. Amaç ülkeler arası ticareti kolaylaştırmak için uluslararası terminolojiyi ve kuralları geliştirmekti. WHO ve FAO’nun ortak komitesi Joint Expert Committee in Food Additives and Contaminants (JECFA) maksimum kullanma düzeylerine karar verir, tüm toksikolojik çalışmaları değerlendirir. ADI değerlerinin güvenli olup olmadığını inceler. Böylece gıda katkılarının üründe bulunabileceği miktarlar belirlenir. Ülkemizde ise Avrupa Birliği standartları esas alınarak ve ülkesel koşullarımız da dikkate alınarak Türk gıda mevzuatımız hazırlanmaktadır. Türkiye’de bu tür toksikolojik çalışmalar pek çok diğer ülkede olduğu 69
ÖZEL HABER
gibi yapılmamakta olup, kullanma miktarları ve ürünlerin tanımları için uluslararası standartlar uygulanmaktadır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ait Katkı ve Kontaminant Laboratuarlarında çeşitli sıklıklarda ürünlerin katkı maddeleri içerikleri incelenmektedir. GMP Nedir? GMP, bir katkı maddesinin istenen teknolojik etkiyi oluşturacak iyi üretim koşulları altında gerekli miktardır. Genel olarak quantum satis (QS) “teknolojinin gerektirdiği miktar” miktarında kullanılırlar. Gerçek düzeyler maksimum dozdan yüksek olabilir mi? Ürünlerdeki gerçek düzeyler ise maksimum dozdan daha az olmak zorundadır, bunun nedenleri de şöyle açıklanabilir; ❐ Aynı etkiyi verebilecek birden fazla sayıda katkı maddesine izin verilmektedir (Örneğin; Koruyucular 32 adet, Tatlandırıcılar 12, Antioksidanlar 15 adet, Renklendiriciler 43 adet). Dolayısıyla sinerjik (birlikte tek tek olduklarından daha kuvvetli etki) etki yaratmak üzere benzer katkılar birlikte kullanıldığında aslında daha az miktarda kullanılır. ❐ Katkı maddeleri kullanımında sanayici için maliyet önemli bir faktördür. ❐ Sanayici maksimum teknolojik etkiyi sağlamaya çalışır. Ancak son zaman70
larda medya programlarıyla ortaya çıkan önemli soru bazı üreticilerin GIDA SINIFI (Food Grade) katkı maddelerini kullanılıp kullanılmadığıdır. Zira yönetmeliğimizde aynen uluslararası standartlarda olduğu gibi GIDA SINIFI katkı maddelerinin saflık kriterleri ve taşıması gereken özellikler de çok net tanımlanmıştır. Genel olarak ülkemizde katkı maddeleri üretilmemekte ve ithal edilmektedir. Bu nedenle ithalatçı firmalar bu ürünleri ülkemize getirirken gerekli analizleri yaptırtmak zorundadır ve üretici sertifikalarını da beraberinde sunmak durumundadır.
doğal gıdaları, kimyasal katkılar ve koruyucular içeren gıdalara tercih etmektedir.
Tüketicilerin gıda ile ilgili riskleri algılamaları farklı mıdır? Risk yönetiminde bilimsel ve ekonomik bilgilere ilave olarak teknik olmayan faktörlerin dikkate alınması gereklidir. Tüketicilerin riskleri algılamalarında etkili olan faktörler geleneksel risk değerlendirmesinden farklıdır.
Aslında aynı bireyler, daha besleyici, daha elverişli, taze, güvenli gıda maddelerini istediklerini belirtmektedir. Oysa bu nitelikler, gıda maddelerinin katkı maddeleri içermesini de gerektirmektedir. Gıda katkı maddeleri hakkındaki yanıltıcı algılamalara yol açan bilgiler sıklıkla medya ve popüler basın kanalıyla ve son yıllarda dünyada olduğu gibi Internet aracılığı ile insanlara ulaşmaktadır. Bu bileşiklerin işlevleri ve kaynakları hakkında anlama karmaşasına yol açmaktadır. Bu korkular, toplumun toksikoloji bilimini anlamasındaki yetersizlikleri, dozile vücudun metabolize etmek kapasitesi ve insanların maruz kaldıkları gıda bileşenlerinin pek çoğunu detoksifiye etmelerini anlamamalarından kaynaklanmaktadır.
Örneğin bazı faktörler çok büyük önem kazanır; çocukların etkilenip, etkilenmediği, halkın mevcut tehlikeye aşina olması, çevreye etkilerinin ne olduğu gibi... Bilimsel ve sosyal faktörleri dengelemek gereklidir ve risklerin mutlaka toplumla iletişimi yapılmalıdır. Halkın gıda katkı maddeleri hakkındaki görüşleri genelde yanıltıcıdır. Sıklıkla insanlar
Yararlanılan Kaynaklar: Prof.Dr.Dilek Boyacıoğlu, 2003, İTÜ Gıda Müh. Böl. Web sitesi www.food.itu. edu.tr Prof.Dr.Tomris Altuğ, 2001, Gıda Katkı Maddeleri, İzmir Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği İ. Erdinç Topal, 2004, Gıda Katkı ve Yardımcı Madde Sanayicileri Derneği, Bülten No:2
KÜLTÜR
TARİHİN AYNASI
İSTANBUL KAPILARI !µ Sinan DEMİR • sinan@goldencitymedia.com
İki büyük İmparatorluğa beşiklik yapmış olan İstanbul’un bir zamanlar çevresi kara ve denizden surlarla çevriliydi ve İstanbul’a giriş ve çıkışlar surlarda açılmış kapılardan yapılıyordu. İstanbul’u çepeçevre sarmış görkemli savunma yapılan olan surlarıyla ve kapılarıyla korunabiliyordu. Bu şehre girmek ise özel bir teşrifat ve izin gerektiriyordu. Tarih boyu birçok düşmana göğüs geren, İstanbul’u koruyan ve törenlerle açılıp kapanan bu sur kapılarının birçoğu bugün adını verdiği semt isimlerinde yaşıyor. 72
Bir
zamanlar çevresi surlarla çevrili olan İstanbul’a giriş ve çıkışların yapıldığı yaklaşık 60 kapının bazıları, zaman içinde bulunduğu semte adını verirken, birçoğu da sadece tarihin tozlu sayfalarında kaldı. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde İstanbul’u çevreleyen ‘’Marmara’’, ‘’Haliç’’ ve ‘’kara’’ surlarındaki kapılar, sabah saatlerinde açılır, akşam kapatılırdı. Kentte yıllarca hizmet veren tarihi kapıların birçoğu günümüze kadar ayakta kalamazken, bazıları bulunduğu bölgeye verdiği isimle yaşamaya devam ediyor. Adı yaşanan bir olay sonrasında oluşan ve bir dönem yoğun olarak kullanılan, günümüzde ise sadece tarih kitaplarında anılan kapılar, İstanbul’un görülmesi gereken yerlerin de başında geliyor.
Bizans ve Osmanlı döneminde açılan Marmara surları üzerindeki kapılar şöyle: ‘’❍Yedikule’de sahil yolu üzerindeki ‘Mermerkule Kapısı’. ❍Çevresindeki nar ağaçlarından adını alan ‘Debbağ Kapı’ da denilen ‘Narlı Kapı’. ❍Bizanslıların ‘Porta Psamatia’ dedikleri ‘Samatya Kapısı’. ❍’Davutpaşa Kapısı’. ❍Bizans döneminde ‘Blanga veya Vlanga Kapısı’, Osmanlı döneminde önce ‘Yeni Langa Kapısı’ denilen ‘Yenikapı’. ❍Piri Reis’in ‘Bab-ı Kum’ adını verdiği, bir iskeleye ve kumluğa açılan ve günümüzde olduğu gibi 18. yüzyılda da ‘şen meyhaneler’in yer aldığı ‘Kumkapı’. ❍Küçük Ayasofya Kilisesi’ne gidenlerin kullandığı, Osmanlı zamanında adı ‘Ka-
dırga Limanı Kapısı’ olarak değiştirilen ‘Sofia Kapısı’. ❍Bizanslıların ‘Porta Ferrata’ ve ‘Porta Marina’ dedikleri, Osmanlı dönemindeki adı ‘Çatladısu Kapısı’ olan ‘Çatladıkapı’. Osmanlı zamanında kapının adı 1532 yılında yaşanan depremde burçlarından birinin çatlaması üzerine ‘Çatladıkapı’ olarak değiştirildi. Kapının önünde Türk cündileri cirit oynar, halk da alanın çevresini hıncahınç doldurup müsabakaları izlermiş. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde, Çatladıkapı civarında Bizanslılar devrinde 4 köşe bir dev sureti olduğunu, Akdeniz’den düşman gemileri göründüğü zaman bu dev suretinden ateş çıktığını ve düşman gemilerini yaktığını öğreniyoruz. 73
KÜLTÜR ❍ Bizans Sarayı’na açılan ‘Bukoleon Sarayı Kapısı’. ❍ Topkapı Sarayı’nın ahırlarına açılan ‘Ahırkapı’. Burada ahırların bulunduğu kaynaklarda yer alsa da kimi İstanbullulara göre bu kapının adı ‘ahir (son)’ kelimesinden geliyor. ❍’Balıkhane Kapısı’ ❍Sepetçiler Kasrı’nın yanında olduğu var sayılan ‘Hasırcılar Kapısı’. Kapının sur penceresinden sarayda boğdurulanların cesetleri denize atılırmış.
❍Mısır Çarşısı cümle kapısının tam karşısına düşen ‘Balıkpazarı (Perama) Kapısı’. ❍Fetih’ten önceki adı ‘Porta Saint Jean de Cornibus’ olan ve yanında borçlarını veremeyenlerin hapsedildiği bir zindan bulunmasından adını alan ‘Zindan Kapısı’. ❍Osmanlılardan önce işkence yapılan bölgede bulunan ‘Odun Kapısı/Porta Droungarion Viglae’.
❍’Ayia Maria Hodegetria Kapısı’ Adını Bizans döneminin Mangana Sarayı’ndan alan ve artık kapalı bulunan ‘Mangana Kapısı’. ❍Adını Bizans’ın azizlerinden Ayios Yeoryios’ten alan ‘Aya Yorgi Kapısı’. ❍Osmanlı döneminde açılan ‘Demirkapı’ ❍Osmanlı döneminde büyük olasılıkla değirmene açılan ‘Değirmen Kapısı’. ❍Topkapı Sarayı’nı korumak için yerleştirilen toplardan adını alan ‘Top Kapı’. Kapı, Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı ‘Saray-ı Cedid-i Amire’ adlı saraya da ‘’Topkapı Sarayı’’ olarak adını verdi.’’ Haliç Kapıları Marmara’dan Haliç’in içine doğru uzanan surlar üzerinde bulunan ve çoğu günümüze ulaşamayan kapıların isimleri de şunlar: ❍’Kentenarios Kapısı’. ❍Osmanlı döneminde açılan ‘Uğrakkapı’. ❍Fatih Sultan Mehmet’in açtırdığı ve bir zamanlar kıyıdaki yalıya gidilen ‘Yalı Köşkü Kapısı’. ❍Sirkeci’deki ‘Porta Veteris Rectoris’ ya da ‘Porta Bonu’. ❍Türklerin ‘Bahçekapısı’ veya ‘Cıfıt/Cühut Kapısı’ da dedikleri ‘Tersane Kapısı’. Bu kapı mezbahaların bulunduğu alandaydı ve her gün burada yüzlerce hayvan kesiliyordu. Bahçe Kapısı’nın 1850 yılında yıktırıldığı rivayet edilir. ❍’Yeni Cami Kapısı’. 74
❍’Ayazma (Agisma) Kapısı’. Eskiden, altından kentin lağım suları Haliç’e aktığından buradaki iskele de ‘Bokluk İskele’ olarak adlandırıldı. ❍Bizanslıların ‘Porta Platea’ dedikleri ‘Unkapanı’ veya ‘Dakik Kapanı’ kapısından kente giren her türlü zahirenin içerideki kapan denilen toptancı pazarına taşındığı biliniyor. ❍Osmanlılar zamanında açılan ‘Yeni Cami Kapısı’. ❍’Tüfenkhane Kapısı’. Evliya Çelebi, İstanbul’daki 5 baruthaneden birinin burada olduğunu yazmaktadır. ❍’Cibali Kapısı’. Mısır Sultanı Kladon’un şeyhi olan ve at kılından bir cübbe giydiği için ‘Cebe Ali’ olarak adlandırılan kişinin, İstanbul’a saldırdığı kapıdır. Fatih Sultan Mehmet, ordusu ile İstanbul sur-
larını sardığı zaman ekmekçi başı olan ve askerlere ekmek yetiştiren Cebe Ali vefat ettiğinde de kapı civarına gömülür. ❍Aya Kapısı’, şehrin fethi sırasında ‘Ayadede’ namında birinin 300 Nakşibendi ile buradan kaleye hücum ederken şehit düşmesi ve kapının civarına gömülmesi nedeniyle bu adla anılır. ❍’Profitu Prodorumu Kilisesi Kapısı’. ❍Bizans döneminde olmayan, Kanuni Sultan Süleyman’ın açtırdığı ‘Ayakapı’. ❍Geride kapısı kalmasa da ‘Porta Petrion’, ‘Porta Sidera’, ‘Pili Petriou’ adlarını bırakan ‘Petri Kapısı’ndan içeride eski zamanlarda Rum beyzadelerin görkemli konakları bulunuyordu. ❍’Porta Faros’ ve ‘Porta Fenari’ diye adlandırılan ‘Fener Kapısı’. Kapının iç ve dış taraflarında Rum evleri, patrikhanenin ve metropolitlerin ikametgahları vardı. ❍’Diplofaros Kapısı’. ❍Bizans döneminden kalan ve ‘İmparatorluk Kapısı’ da denilen ‘Basileos Kapısı’. ❍Bizans dönemindeki adı ‘Kinegion Kapısı’ olan ‘Küngoz Kapısı’. ❍Rumca saray anlamındaki ‘palatiyon’ kelimesinin Türkçede ‘Balat Kapusu’na dönüşmesinden oluşan ‘Balat Kapısı’, Blahernai Sarayı’na açılıyordu. ❍Adını II. Beyazıt’ın sadrazamlarından olan ve Yavuz Sultan Selim’in öldürttüğü Atik Mustafa Paşa’dan alan ‘Atik Mustafa Paşa Kapısı’, Bizans döneminde ‘Ayia Anastasia Kapısı’ olarak biliniyor. ❍Adını ‘Ayvan Saray’dan alan ‘Ayvansaray Kapısı’. Osmanlı döneminde Bizans surlarındaki mahzenlere hayvan konulduğu ve bu yüzden semte ‘Hayvan Sarayı’ denildiği söyleniyor. Osmanlı, buradaki Bizans sarayına kemerli yüksek bina anlamında ‘Eyvan’ denildiği için ‘Eyvan Saray’ adı ortaya atılıyor. Kapının Bizans dönemindeki adı ‘Kliomenes Kapısı’. ❍’Dideban Kapısı’, Bizans dönemindeki ‘Ksiloporta Kapısı’. Haliç surlarının en uç noktasındaki bu kapı bir ara ‘Eyyub
el-Ensari Kapısı’ adıyla da anılıyor. Osmanlı’nın Farsçadan aldığı dideban, nöbetçi karakol, bekçi anlamına geliyor.’’ Kara surlarındaki kapılar İstanbul’un Haliç kıyısından Marmara kıyısına doğru olan kara surlarındaki kapılar ise şöyle: ❍’Blahernai Kapısı’. ❍’Porto Regia’ veya ‘Regia Kapısı’. ❍Adını eğriliğinden alan ‘Eğri Kapı’dan Tekfur Sarayı’na giriliyor. Eğrikapı ile ilgili olarak tarihe geçen bir vaka da Topkapı Sarayı hazinelerinin en değerli objelerinden olan Kaşıkçı Elması’nın buradaki çöplükte bulunması. ❍Eğrikapı ile Edirnekapı arasında ‘Sa-
Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sırasında ordularını konuşlandırdığı ‘’Topkapısı’’ ve ‘’Edirnekapısı’’, günümüzde de kentin önemli merkezlerini oluşturuyor. Bizans dönemindeki adıyla ‘’Porta Charsius’’ ve ‘’Porta Myriandron/ Mezarlık Kapısı’’ adlarıyla bilinen ‘’Edirnekapı’’, şehrin 7 tepesinin en yükseğinin (86 metre) üzerinde bulunuyor. 75
KÜLTÜR önemli merkezlerini oluşturuyor. Bizans dönemindeki adıyla ‘’Porta Charsius’’ ve ‘’Porta Myriandron/Mezarlık Kapısı’’ adlarıyla bilinen ‘’Edirnekapı’’, şehrin 7 tepesinin en yükseğinin (86 metre) üzerinde bulunuyor.
ray Kapısı’ ve ‘St. Callinique Poternası’ adlı örülmüş ve gömülü kalmış iki küçük kapı bulunuyor. ❍Bizanslıların ‘Pempton Kapısı’ dedikleri ‘Sulukule Kapısı’ adını mahallede sakalarla yapılan su kavgalarından aldı. ❍Bizans dönemindeki adı ‘Rhesium Kapısı’ olan ‘Mevlevihane Kapısı’, ‘İçeri Yeni Kapı’ veya ‘Cibali Yeni Kapısı’, günümüzde ‘Mevlana Kapı’ olarak biliniyor. Adı Osmanlı döneminde buradaki Mevlevi tekkesinden gelen kapı, İstanbul’un fethinden sonra açıldı.
Osmanlı zamanında Edirne yönünden gelen sultan, Edirnekapı’dan içeri girer, çarşı meydanından başlayan ulu yol kentin en büyük caddesi olarak Ayasofya Meydanı’na ve sarayın ‘’Bab-ı hümayun’’ denilen kapısına ulaşırdı. Bizans imparatorları gibi Osmanlı padişahları da sefere çıkarken askeri ve dini törenlerde zafer alaylarında daima bu yolu ve bu kapıyı kullanırdı.
❍Bizansların ‘Porta tou Kalagru’ olarak adlandırdıkları ‘Kalagru Kapısı’. ❍’Silivri Kapısı’na Bizans döneminde ‘Pege Kapısı’ denilirdi. Kapının Grekçe kitabesinde ‘Hayat verici kaynağın tanrıca korunan bu kapısı, dindar imparator İoannis ile İmparatoriçe Maria Paleologos’un ortak hükümdarlıkları döneminde 1438 (veya 1433) yılının Mayıs ayında Manuel Bryennios Leontari’nin emeği ve harcamaları ile yapılmıştır’ yazılı. Balıklı Ayazması’nın karşısında bulunması dolayısıyla Bizanslılar zamanında Silivrikapı’nın ayrı bir önemi vardı. İmparator Mihail Paleologos’un generali Alexios Stategopulos, 1261 yılında bu kapıyı zorlayarak şehre girmiş ve Latin İmparatorluğu’na son vermişti. 1422’de 2. Murat İstanbul’u kuşattığı zaman çadırını bu kapının karşısında, Balıklı Ayazması sahasına kurdu. Fatih’in kuşatmasında da bu kapı karşısına 3 top yerleştirildi. Silivrikapısı, 1509 depreminde zarar görüp 2. Beyazıt tarafından onarıldı. ❍Bizans döneminde ‘Ksilokerkos Kapısı’ olarak bilinen ‘Belgrad Kapısı’. ❍Bizanslıların ‘Porta Auera/Güzel Kapı’ 76
2. Mehmet, kuşatma sırasında karargahını Bizans’taki adı ‘’Ayios Romanos Kapısı’’ olan ‘’Top Kapısı’’ önüne kurdu. En ağır top atışları da buradan yapıldı.
dedikleri ‘Yaldızlı Kapı’ veya ‘Altın Kapı’ bugün Yedikule Surları’nın içinde ve ayakta duruyor. ‘Yaldızlı Kapı’, Bizans döneminde seferden dönen imparatorun şehre büyük bir törenle giriş yaptığı kapı olarak biliniyor. İstanbul’un fethindeki 2 önemli kapı Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sırasında ordularını konuşlandırdığı ‘’Topkapısı’’ ve ‘’Edirnekapısı’’, günümüzde de kentin
‘’Topkapı’’ ve ‘’Edirnekapı’’, İstanbul’un fethinde önemli rol oynadı. Yeniçeriler, şehre bu 2 kapı arasında açılan gediklerden girdi. Fetih gününün şiddetli savaşlarında Edirnekapı yakınındaki Antemiyus surunun son kule kapısından geçen yeniçeriler, iç surun üzerine çıktı. İç ve dış sur arasındaki yeri müdafaa eden Bizans askerleri geriye bakıp Türkleri görünce kaçmaya çalıştı, fakat kalabalıktan Edirnekapı’dan içeriye giremediklerinden birbirlerini çiğneyip ölü olarak yığıldılar. Son Bizans imparatoru Konstantin’in de Topkapı’nın iç taraflarında yapılan çarpışmalarda öldüğü biliniyor. Bu arada, Galata’daki Azapkapı ve Üsküdar’daki Paşakapısı da İstanbul’un kapılı semtleri olarak hala varlıklarını koruyor.
SANAT
FARKLI BİR SANAT DALI
TAŞ BOYAMA
Füsun Aydınlık oğluna oyun olsun diye boyamış ilk çakıl taşını. Bugün 5 yıldır yaşadığı Ayvalık’ta çakıl taşlarını boyadığı bir atölyesi var. Ortaya çıkardıkları, ayağımızın altındaki taşa başka gözle bakmanıza neden olacak cinsten. “Arkadaşlarım gittikleri yerlerden boyamam için taş getiriyorlar bana” diyen Füsun Aydınlık konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
! Sinan DEMİR • sinan@goldencitymedia.com
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? 1960 İzmir doğumluyum. Ankara TED Koleji’nden mezun olduktan sonra, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü bitirdim. Daha sonra 7 yıl uluslararası bir şirkette çalıştım. 30 yaşında arkadaşlarımın kurduğu yapım şirketine ortak ve yapımcı olarak katıldım. 15 yılın ardından kendimi emekli ederek Ayvalık’a taşındım. 5 yıldır yazın Adatepe, kışın Ayvalık, tatillerde İstanbul, Midilli, Hindistan’da yaşıyorum. Taş boyamaya nasıl başladınız, ne zaman işiniz haline geldi? Taş boyamaya 7-8 sene önce başladım
ama 5 sene önce emekli olup Ayvalık’a taşındıktan sonra hobi, ardından da yarı iş haline geldi. Her gidişimde Assos civarından taş toplardım, bir gün oğluma oyun olsun diye üstlerine desenler çizmeye başladım... Arkası geldi. Desenlerinizi taşa geçirirken hangi malzemeleri kullanıyorsunuz? Önce grafik kalemleri ve akrilik ile başladım, zamanla pek çok malzeme ekledim: Arşiv mürekkebi, akrilik mürekkep, mimar kalemleri vs… Kahve bile malzemelerim arasına girdi. Desenler inceldikçe daha ince ve pigment yoğun mürekkepler gerekti. Şimdi de en çok onları kullanıyorum.
Ruh kattığınız taşları genelde nerelerden topluyorsunuz? Hâlâ yoğun olarak ilk baştaki gibi Edremit Körfezi taşlarını boyuyorum. Arkadaşlarım gittikleri yerlerden taş getiriyorlar ve Yunan adalarının, Karadeniz’in, Akdeniz’in taşlarını da boyuyorum. Beyaz ve gri taşlarını Ayvalık’ın sahillerinden topluyorum. İstediğim formda bulamayınca da sabah atlıyorum bir Midilli feribotuna ve karşı sahillerde bütün gün taş arıyorum. Midilli - Ayvalık arası feribot ile sadece bir buçuk saat ve vizeniz varsa, bir saatte feribota yetişebilirsiniz. Orada çok sevdiğim arkadaşlarım var ve ilkbaharla sonbahar arasında sık gidiyo-
81
SANAT
Şu ana kadar en çok balıklı taşlar boyadım ama aralarında Hint sembolleri de var. Balık, her kültürde şans anlamına geldiği için en çok tercih ettiğim sembol. Sembollerin taşa yerleşebilmeleri aslında işin en önemli kısmı. Bir tüy çizmek için uzun taşlara ihtiyacım var, ama bu tür taşları az bulabiliyorum.
rum. Şimdiye kadar en çok Pulomari ve Sigri’den taş topladım. Gri ve pürüzsüz taşlarım hep oradan, bu kıyıdakiler genelde beyaz. Desenleriniz çok size özgü… Nasıl çıktılar birden ve sizin kimliğinizle örtüştüler? Desenleri aklımdan çiziyorum, Hint kına desenlerini, mandaları çok seviyorum. Onları daha yalın hale getirmeye çalışıyorum. Balık, yelkenli, güneş, yaprak, ağaç desenleri de yaşadığım bölgeden. Şu ana kadar en çok balıklı taşlar boyadım ama aralarında Hint sembolleri de var. Balık, her kültürde şans anlamına geldiği için en çok tercih ettiğim sembol. Sembollerin taşa yerleşebilmeleri aslında işin en önemli kısmı. Bir tüy çiz82
mek için uzun taşlara ihtiyacım var, ama bu tür taşları az bulabiliyorum. Yuvarlak ya da elips taşlara ise desen yerleştirmem daha kolay. Bir de Hint mehdilerini seviyorum. Bunlar folklorik kına-baskı desenleri aslında ve her birinin anlamı var. Örneğin paisley, yani şal deseni, aslında mango yaprağıdır ve bereketi, şansı temsil eder. Yuvarlak mandalar ise güneşin sembolüdür. Taşların biçimleri sizi çizeceğiniz desen konusunda yönlendiriyor mu? Hangi biçimdeki taşları seviyorsunuz? Evet, taşların biçimleri beni yönlendiriyor. Hatta baktığımda içimden ‘kuş taşı,’ ‘balık taşı,’ ‘güneş taşı’ diye kategorize ettiklerim bile var, ki bunlar çok sık bo-
yadığım desenler. Ama doğanın tamburladığı ve düzelttiği taşların da iyileri (sert ve pürüzsüz olanları) genelde oval ya da yuvarlak. Farklı şekillere ilham verenler çok değerli oluyor benim için. Çoğunlukla küçük ve orta büyüklükte çakıl taşları boyuyorsunuz. Daha büyük taşlar, kaya yada duvar boyamayı düşünüyor musunuz? Büyük taşlar da boyuyorum aslında, ama on-
ları bir yerde biriktiriyorum. Bir gün bir sergi açmak umudum var. Duvar boyamayı düşünmedim, taşlara hayranım. Bir de benim detaycılığımla duvar boya boya bitmez sanırım. Edremit dışından gelen taşlara geldikleri yerleri yazıyor musunuz? Arkalarına yazıyorum. Gerçi herkes bana benim boyadıklarıma benzer çeşit taşlar getirmeye çalıştığı için bir zaman sonra karışacak hepsi.
Elinde taşıyla gelip ‘bana şunu çiz’ diyenler var mı? Yani özel isteklerle taş boyuyor musunuz? Elinde taşıyla gelen olmadı henüz, ama bir toplantı, yemek, özel gün için toplu işler yapıyorum. Geçen yıl çok sevdiğim bir arkadaşımın mümessillik şirketi Paskalya Bayramı’nda yabancı müşterilerine benim yaptığım taşları yolladı. 100 küsur taşa nazarlı paskalya yumurtalarını andıran desenler çizdim,
83
SANAT her biri birbirinden farklıydı ve ortaya çok sevdiğim bir koleksiyon çıktı. Taşlarınız artık sadece desenli taş değiller. Bir süredir yüzük kolye ve küpe de yapıyorsunuz. Takı yapma fikri nasıl doğdu? Taşları çok beğenen ama ‘boyalı taş ne işe yarar’ diyenlerin baskısıyla bazı taşlarımı takılacak hale getirmeye başladım. Artık kolyeler ve yüzükler de yapıyorum. Takılar aslında boyadığım taşların takılabilir hale getirilmiş olanları. Malzemelerimin çoğunu yurtdışından alıyorum. Boncuklarımı da genelde Hindistan’dan getiriyorum, zira burada el işine, sanata yönelik malzeme bulmak biraz zor. Sanat eğitimi aldınız mı? Almadım. Mühendislik okudum, yıllarca uluslararası bir şirkette kimyevi hammadde ticareti üzerine çalıştım. Sonra 15 yıl reklam prodüksiyonu yaptım. Sanat altyapım olmadığı için malzeme, desen konusunda zorlanabiliyorum. Çizdiklerimi basitleştirmeyi öğrenmem 2-3 yılımı aldı. Taş boyamalarınız ya da taş takılarınız nerelerde bulunuyor? İstanbul Kuzguncuk’ta ‘Bir Kuzguncuk Dükkanı’ ve Çukurcuma’da ‘Kare Deri’de, internette de ETSY’de satıyorum. Yakında Foça ve Midilli’de bir iki yerde satılmaya başlayacaklar. 5 yıl önce beni ilk destekleyen arkadaşlarım, Edremit Küçükkuyu’daki Adatepe Zeytinyağı Müzesi de ürünlerimi alıyor. Atölyem Ayvalık Barbaros Caddesi, 102 numarada. 84
Hâlâ yoğun olarak ilk baştaki gibi Edremit Körfezi taşlarını boyuyorum. Arkadaşlarım gittikleri yerlerden taş getiriyorlar ve Yunan adalarının, Karadeniz’in, Akdeniz’in taşlarını da boyuyorum.
SAĞLIK
AĞRI: BAZI ŞEYLERIN YOLUNDA GITMEDIĞINE DAIR VÜCUDUN BIR UYARISIDIR
Nedene yönelik bir tedavi yapılmadığı sürece alınan ilaçlar ve çekilen ağrılar sorunu giderek ağırlaştırır. Sürekli ilaç kullanımına bağlı gelişen farklı bir baş ağrısı formu tedaviye daha dirençli olarak karşımıza çıkarken, uzun süre ağrı çekmenin oluşturduğu psikolojik çöküntü de bunun üzerine eklenmektedir. Ağrı tedavi dönemi uzadıkça hafıza pekişmekte ve dolayısıyla ağrı tedavisi daha da güçleşmektedir. Şeker hastalarındaki sinir harabiyetine bağlı ağrılar, travma veya damar tıkanmalarına bağlı bacağın kesilmesi sonrasında olmayan bacakta, olmayan parmakların şiddetli ağrıları bunlara örnek olarak verilebilir.
Prof.Dr. Avni BABACAN
Hocam
ilk olarak “Ağrı Bilim Dalı” şeklinde hizmet veren birimler ülkemizde kaç yıldır var ve bu birimler neler yapar? Bu birimler ilk kez 1986 da İstanbul Üniversitesinde kuruldu ve halen bilim dalı olarak ağrı tanı ve tedavisi konusunda hizmet vermektedir. Hizmet alanı oldukça geniş olan bu birimler, özellikle uzun
süreli ve ilaç tedavilerine dirençli ağrıların kaynaklandığı ağrı yolaklarını belirlemek ve bu ağrı tiplerine göre ilaç ve ilaç teknik tedavi yöntemlerini uygulayarak ağrıyı kontrol altına almak hedefindedir. Genel bir anlatımla ağrı nedir ve yaşanan bir ağrıda hemen tıbbi yardıma başvurulmalı mıdır? Ağrı, sık olarak bir takım hastalıklar sonucu ortaya çıkan ve genellikle bazı
şeylerin yolunda gitmediğine dair vücudun bir uyarısıdır. Bazı insanların, baş ağrıları ya da menstrüel kramplar gibi tekrarlanan ağrıları bulunur ve söz konusu kişilere bu ağrılar rahatsızlık verse de ağrının bir tehdit oluşmadığını bilirler. Ancak, ağrılar olağan dışı bir şekilde şiddetli ise ve ağrının sebebi konusunda emin değilseniz bu tür ağrılar ciddiye alınmalı ve en kısa 85
SAĞLIK sürede tıbbi yardım alınmalıdır. İlk kez yaşanan ağrılar genelde akut ağrısı olup, değerlendirilmesi gereken uyarılardır. Ancak, kronik ağrı başlı başına tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Uzun süre devam eden kronik diye adlandırdığımız ağrıların olduğunu biliyoruz. Peki, bu ağrılar ne gibi sorunlara yol açar? Bu tür ağrılar, sıklıkla çalışmayı, zevk almayı, katta insanın kendi kendisine yeterli olmasını engeller. Kişi, tedavi geciktikçe kişi içine kapanır ve depresyona girer. Ailesine, arkadaşlarına ve beraber çalıştığı insanlara ilgisi azalır, yalnızlık ve sosyal izolasyon gelişir. Ağrı ile ağrıya neden olan hastalık arasında orantısızlık olduğunda hastanın yakınları aldatıldığını ve kullanıldığını hissedebilir. Sonuçta, tıbbi bir sorun olarak başlayan ağrı hastayı ve çevresini etkiler hale gelir. Peki, kronik ağrılı durumlar nelerdir? Boyun ve omuz ağrıları. Göğüs ve sırt ağrıları. Bel ve bacak ağrıları (Bel fıtığı, kas ağrıları, kemik yapılarına bağlı, sinir sıkışmaları, damar hastalıkları, iç organ ağrılarının yansıması). Şeker hastalarında ayak ve ellerdeki ağrılar. Çeşitli travmaların yaptığı sinir yaralanmalarına
86
bağlı şiddetli ağrılar. Zona (sinir iltihabı ile seyreden cilt hastalığı). Nevraljiler (Tanımlanan en şiddetli ağrıdır. Özellikle yüz sinirleri kaynaklıdır). Kanser ağrıları olarak sayabiliriz. Ağrı tedavisi için ne tür tedavi seçenekleri bulunmaktadır? Ağrı tedavisi içinde çok çeşitli tedavi seçeneklerini barındırmaktadır. Bu tedavi seçeneklerini; İlaç tedavisi, Enjeksiyonlar, Elektrik stimülasyonları, Diğer yöntemler, Psikolojik destek olarak sıralayabiliriz. İlaç tedavisi Zayıftan güçlüye birçok ağrı kesici ilaç bulunur ilaçla ağrı tedavisinde genel kurallar; ilaçları ağrı başladığında değil düzenli aralıklarla almak, en az yan etkiyle sürekli ağrı kontrolü sağlamak ve etkili olan en düşük dozu ayarlamaktır. Bazı şiddetli ağrılı durumlarda (kanser ağrısı gibi) opioid grubu (morfin benzeri) ilaçların kullanımı gerekebilir. Uygun şekilde kullanıldığında ve doktorunuzun önerisine sadık kalındığında bu ilaçlar güvenlidir ve bağımlılık riski taşımazlar. Enjeksiyonlar Bazı ilaçlar ağrı duyusunu taşıyan sinirlerin geçtiği bölgeye enjekte edildiğinde çok
daha etkilidir. Özel bazı durumlarda tekrarlayan ilaç enjeksiyonları için bir plastik tüpün (kateter) yerleştirilmesi gerekebilir. Uzun süreli ağrı tedavisinin gerekli olduğu durumlarda bu kateter cilt altına yerleştirilen küçük bir pompa sistemine bağlanabilir. Elektrik stimülasyonları Bazı bölgelerdeki ağrılar elektriksel stimülasyon uygulamalarıyla azaltılabilir. Bazı stimülasyon aygıtları cilt üzerine uygulama ile etkili olurken, diğer bazı gelişmiş aygıtların direkt olarak sinir sistemi üzerine uygulanır olması(örneğin direkt olarak omuriliğe yada beyin dokusuna uygulamak) gerekebilir. Daha büyük girişim gerektiren bu yöntemler diğer basit yöntemler ağrıyı kontrol altına almada başarısız olunduğunda kullanılır. Diğer yöntemler Birtakım ağrılarda ağrı duyusunu ileten sinirlerin işlevini engelleyecek girişimler yapmak gerekli olabilir. Bir iğne ile ilgili sinire ulaşmak ve geçici yada kalıcı blok uygulayarak ağrı iletisini kesmek, özel deneyim gerektiren bir işlemdir. Bu amaçla kullanılan radyofrekans termokoagülas-
yon cihazları, günümüz teknolojisinin en ileri ürünleridir. Psikolojik destek Ağrı insanın psikolojisini değiştirebileceği, iletişim ve ilişkilerini etkileyebileceği için, ağrınızı kesmeye yönelik tedaviye ek olarak psikolojik destek almanız da önerilebilir. Profesyonel bir danışman ya da psikolog ile konuşmak, ağrınızın aktiviteleriniz, sosyal yaşantınız ve ilişkileriniz üzerinde oluşturduğu negatif etkilerle başa çıkmanızı kolaylaştırabilir. “Gevşeme” ve “Biofeedback” ağrıyla baş etme konusunda sıklıkla kullanılan psikolojik yöntemlere örnektir. Ağrının zamanında tedavi edilmesi neden önemlidir? Bu çok önemli bir konudur. Çünkü ağrılı uyarılar, beyindeki bazı bölgeleri sürekli huzursuz ederek ağrı hafızası oluşturmaktadır. Ağrı tedavi dönemi uzadıkça hafıza pekişmekte ve dolayısıyla ağrı tedavisi daha da güçleşmektedir. Şeker hastalarındaki sinir harabiyetine bağlı ağrılar, travma veya damar tıkanmalarına bağlı bacağın kesilmesi sonrası, olmayan bacakta olmayan parmakların şiddetli ağrıları bunlara örnek olarak verilebilir.
Toplumumuzda baş ağrısı olarak en çok migren ağrısı yaşandığına ilişkin bir kanı var. Bu doğru mudur? Gerçekte migren baş ağrısı toplumda tanımlandığı kadar sık değildir. Baş ağrısı, baş ve boyun bölgesinin kas dokusu, bu bölgedeki sinirlerde sıkışma, boyun omurlarının bağlantı yerlerindeki sorunlar ve daha birçok hastalığa bağlı ortaya çıkabilir. Ancak, baş ağrısı yakınması olanların büyük kısmının doktorundan, bir tanıdığından veya kendisinin benzetmesi sonucu bir migren tanısı aldığı ve migren ilacı kullandığı dikkati çekmektedir. Fakat nedene yönelik bir tedavi yapılmadığı sürece alınan ilaçlar ve çekilen ağrılar sorunu giderek ağırlaştırır. Sürekli ilaç kullanımına bağlı gelişen farklı bir baş ağrısı formu tedaviye daha dirençli olarak karşımıza çıkarken, uzun süre ağrı çekmenin oluşturduğu psikolojik çöküntü de bunun üzerine eklenmektedir. Kanser de ağrının yoğun olarak yaşandığı bir hastalık. Peki, bu ağrılar kontrol edilebilir mi? Bu hastaların ağrıları ancak hasta çok yakın izlendiğinde kontrol altına alınabilir. Kanser ağrıları hastalığın bulunduğu bölge ve orana bağlı değişik şiddetlerde olabilir. Kanser ağrıları sürekli artarak ve değişerek kendini gösterdi-
ği için zaman kaybetmeden tedavi edilmelidir. Bu ağrıların tedavisinde öncelikle ilaç tedavisi tercih edilirken, çeşitli sinir ve sinir paketlerine ilaçla veya farklı teknik yöntemlerle müdahale edilmesi ağrıyı hızla ve daimi olarak kontrol altına alabilir. Ayrıca, kanser ağrısı çeken yaklaşık her üç hastadan birinin ağrısı morfin ve benzeri güçlü ilaçlara bile cevap vermeyebilir. İşte bu hastaların ağrıları ancak ilaç dışı tedavi yöntemleri ile kontrol edilebilir. Bu yöntemler; ağrıyı taşıyan sinirlere ilaç verilmesi sinirlerin özel bazı cihazlarla ısıtılması veya çeşitli ilaçların sinirlerin merkezi olan omurilik bölgesine verilmesini sağlayan özel cihazlar yerleştirilmesi olarak sayılabilir. Ağrılarla baş etme konusunda kişinin kendi kendine yapabileceği şeyler var mıdır? Bu konuda, fiziksel ve zihinsel aktivitelerinizi korumak çok önemlidir. Bu nedenle günlük egzersizler ve yürüyüş yapılmalıdır. Kişiler kendini formda tutmayı öğrenmeli. Ayrıca, rahat ayakkabılar giymek, düzgün bir duruşa sahip olmak, aile ve arkadaşlar ile görüşerek sosyal yaşantıyı canlı tutmak kişinin ağrıyla baş etmek konusunda kendi kendine yapabilecekleridir. KAYNAK: http://www.agrivetedavisi.com 87
REKLAM İNDEKSİ ÖN KAPAK İÇİ
ARKA KAPAK İÇİ
ARKA KAPAK
01
02
03
04
05
06
07
08
11
13
15
19
21
23
25
27
29
31
33
35
37
39
45
49
55
57
59
61
63
65
71
77
78 88
SAYI 37 / MAYIS 2015
TATLI HAYAT DERGİSİ