UCUS NOKTASI MAY 2013 ISSUE 22

Page 1

May覺s | May 2013

May覺s | May 2013 Say覺 | Issue 22

Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy

Alabilirsiniz | Your Complimentary Copy MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 1

1

5/4/13 3:38 AM


U22MAYIS2013-1F.indd 2

5/4/13 3:34 AM


Değerli vatandaşlarım; Son 10 yılda sivil havacılıkta gerçekleştirdiğimiz atılımlarla Türkiye’yi bu sektörde dünyanın parlayan yıldızı haline getirdik. Amacımız, hizmetlerimizde irtifayı daha da yükseltmek. Yolcu sayısı, uçuş sayısı ve havalimanı sayısı artmakla kalmıyor, aynı zamanda tüm Türkiye’de 100 kilometre mesafelerde bir havalimanını hizmete açmak için Devlet Hava Meydanları İşletmesi önderliğindeki çalışmalarımız da devam ediyor. Bu çerçevede önümüze koyduğumuz hedeflerden biri de havayolu taşımacılığında bölgesel eşitsizllkleri ortadan kaldırmaktı. Bu hedefe yönelik çalışmalarımızda da önemli bir mesafe kat ettik. Coğrafi şartları nedeniyle karayolu ulaşımının zor ve seyahat sürelerinin çok uzun olduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde havayolu ulaşımına olan rağbet giderek artıyor. Sivil havacılık sektöründe yaşanan büyüme ve bilet fiyatlarındaki ucuzlama, havayolu ulaşımını doğu ve güneydoğu illerinde yaşayan halkımız için çok cazip kıldı. Halkımızın taleplerini de göz önüne alarak bu bölgelerimizdeki illerin büyük şehirlere en kolay, hızlı, konforlu ve güvenli şekilde ulaşımı için adeta bir havalimanı açılımı yaptık. Bu bölgelerimizde daha önceden mevcut olmasına rağmen, atıl durumda olan birçok havalimanını çağın gerektirdiği şekilde yeniden yapılandırarak halkın hizmetine sunduk. 10 yıl içinde yaptığımız yatırımlarla Sivas, Erzincan, Batman, Erzurum, Malatya, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa-GAP, Elazığ havalimanlarıyla geçen yıl açılışını yaptığımız Iğdır Havalimanı, son teknoloji ve modern mimarileriyle vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Aynı şekilde Kars, Van-Ferit Melen, Diyarbakır, Adıyaman, Ağrı ve Mardin havalimanlarımız da yeni terminal binalarına kavuşuyor. 2013, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri açısından tam bir havacılık yılı olacak. Birçok önemli yatırım bu yıl içerisinde tamamlanacak. Kars, Adıyaman, Ağrı ve Mardin havalimanlarını bu yıl içerisinde yeni terminal binalarına kavuşturacağız. İnşaatları devam eden Hakkari, Şırnak ve Bingöl havalimanlarını da bitirerek üç şehrimizi de layık olduğu yere, göklere çıkarıyoruz. Bu üç havalimanı için 220 milyon liranın üzerinde harcama yapıldı ve söz konusu havalimanları bu yılın son çeyreğinde halkımızın hizmetine sunulacak. Yurtdışı seferlerinin düzenlenemediği Diyarbakır Havalimanı için yapılacak yeni terminal binası ve PAT sahaları ihalesi 15 Ocak’ta düzenlendi. Yurtdışı seferleriyle ilgili sıkıntı yeni terminal binasıyla tamamen ortadan kalkacak. Yeni terminal binası 5 milyon yolcu kapasiteli olacak. 257 milyon lira yatırımla bölgenin körüklü tek havalimanı olarak inşa edeceğiz. 86.000 metrekaresi kapalı alan olmak üzere toplamda 107.000 metrekareye inşa edeceğimiz yeni yapı, Diyarbakır’ın simgelerinden biri haline gelecek. Yeni terminal binası hizmete girdikten sonra Diyarbakır Havalimanı’nda günde 10 binin üstünde yolcu hareketi olacak. Bölge ekonomisine ve özellikle turizmine büyük katkı sağlayacak olan havalimanının, 2015 yılı içerisinde tüm inşa işlerini tamamlanmış olacak ve hizmete girecek. İyi yolculuklar dilerim…

U22MAYIS2013-1F.indd 3

Binali Yıldırım

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications

Dear fellow citizens, With our breakthroughs in civil aviation in the last decade, we have made Turkey the shining star of the world in our sector. Our aim is to further raise the bar with our services. We have increased the number of passengers, flights and airports, and our efforts are underway to open a airport at every 100 kilometers across Turkey, with the leadership of State Airports Authority. In this framework, one of our targets was to eliminate the regional inequalities in airline transport. We have covered a lot of ground in our efforts to this end. In the Eastern and Southeastern Anatolia, the demand on air transport is gradually increasing, where land transportation is difficult and traveling times are long due to the geographical conditions. The growth in civil aviation industry and the decreasing flight prices have made air transport more attractive for our citizens in the eastern and southeastern provinces. Considering the demands of our people, we have launched an airport initiative to offer the easiest, fastest, safest and most comfortable transportation from these provinces to metropolises. We have modernized and commissioned several airports in these regions which were already available but idle. With our investments in the last decade, the airports in Sivas, Erzincan, Batman, Erzurum, Malatya, Hatay, Gaziantep, ŞanlıurfaGAP, Elazığ as well as the airport of Iğdır, which was opened last year, are offering services to our citizens with latest technology and modern architecture. Similarly, the airports in Kars, Van-Ferit Melen, Diyarbakır, Adıyaman, Ağrı and Mardin will soon be offering services at their new terminal buildings. 2013 will be a year of aviation for Eastern and Southeastern Anatolia. Many outstanding investments will be completed by the end of this year. Airports in Kars, Adıyaman, Ağrı and Mardin will have new terminal buildings this year. Furthermore, the airports in Hakkari, Şırnak and Bingöl, which are still under construction, will be completed, and these three cities will reach the sky, which is where they deserve to be. More than 220 million Turkish liras has been spent for these three airports, which will be opened by the third quarter of this year. The tenders for a new terminal building and PAT fields have been held for Diyarbakır Airport, which is currently closed to international flights. The problem about international flights will be completely settled with the new terminal building, which will have a capacity of 5 million passengers. It will be built as the only gangway airport of the regions, with an investment of 257 million Turkish liras. The new building, which will be built on a total area of 107.000 square meters, including 86.000 square meters of indoor areas, will be one of the landmarks of Diyarbakır. After the new terminal building comes into service, more than 10.000 passengers will be using Diyarbakır Airport per day. The airport, which will make a significant contribution to the regional economy and tourism, will be completed and opened in 2015. Have a nice trip…

MAYIS - MAY 2013

3

5/4/13 3:34 AM


Orhan Birdal

Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Executive Board Chairman and General Manager

Değerli misafirlerimiz;

Dear guests,

Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün 80’inci yılını kutlamanın mutluluğu ve gururu içerisindeyiz. 20 Mayıs 1933 tarihinde Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’nün de temelini oluşturan Hava Yolları Devlet İşletmesi kuruldu. Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak teşkilatlanan kuruluş; havayolları ve havalimanları kurmak ve hava taşımacılığı yapmakla görevlendirilmişti. Daha sonra yapılan kurumsal değişikliklerle bugün bir dünya markası haline gelen DHMİ şeklinde teşkilatlandık.

We are proudly celebrating the 80th anniversary of the General Administration of State Public Airports Authority. The State Management of Airways was founded on May 20, 1933 as the basis for the General Administration of State Public Airports Authority (SAA). Affiliated with the Ministry of National Defense, the organization was assigned to establish airports, airways and to undertake air traveling. With the later organizational changes, the SAA has been shaped to become a global brand in our time.

O günden bu yana tam 80 yıl geçti. Türk sivil havacılığı bu süreç boyunca sürekli büyüdü, ancak 70 yılın ardından son 10 yılda yaşanan değişim göz kamaştırıcı… DHMİ, son 10 yılda küresel ölçekte iddialı bir kuruluş haline nasıl geldi? Elbette en önemli faktör, önümüze ‘havayolu halkın yolu olacak’ hedefini belirleyen yüksek siyasi iradenin, sivil havacılığın önünü açan isabetli uygulamaları devreye sokması ve kuruluşumuza sürekli desteği… Çok belirleyici diğer önemli unsurun da bürokratik kademelerin ‘yönetimsel başarısı’ olduğunu bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor. 20 Mayıs’taki kutlamamıza hazırlanırken bu sebeple sadece heyecan duymuyoruz, bir o kadar da mutlu ve gururluyuz. Artık DHMİ, küresel ölçekte örnek gösterilen, başarıları takdir edilen bir kurum… 70 yıllık mirasın üzerine son 10 yılda eklediklerimizle başarılarımızı artırarak sürdürmeyi hedefliyoruz. Rakamların tanıklık ettiği başarılarımıza sadece kurumsal ve sektörel bir önem yüklemiyoruz. Yatırımlarımızın ülke kalkınması açısından ne denli önemli olduğunun bilincindeyiz.

4

It has been 80 years. During these years, the Turkish civil aviation constantly grew, but particularly after 70 years, with a remarkable change in the last decade... How did SAA become a globally competent organization? Of course, the most important factor was the political will, which set the target to ‘make the air traveling accessible for everyone’, and launched well-directed implementations to promote civil aviation and supported our organization at all times… Another important factor was the ‘administrative success’ of the bureaucratic staff, as evidenced by scientific research. As we prepare for our celebration ceremony on May 20, we are not only excited, but also happy and proud. Today, SAA is an organization setting a global example, which is appreciated for its successes... With our contributions in the last decade to this 70-year-old heritage, we aim to continue with our success. We believe our successes, as evidenced by numbers, is important beyond institutional or industrial terms... We are aware that our investments are crucial for national development. Air transportation makes the distances shorter while constantly supplying blood and energy to the vessels and arteries of economy. We are proud and honored to contribute to the total development of the nation by making every corner of the country ‘rapidly accessible’.

Havayolu taşımacılığı, bir yandan uzakları yakın ederken diğer yandan da ekonominin hem şahdamarlarına hem de kılcal damarlarına sürekli kan ve oksijen taşıyor. Vatanın dört bir yanını ‘en hızlı şekilde ulaşılabilir kılmayı’ başararak ülkenin topyekûn kalkınmasına katkıda bulunmaktan kurum olarak onur ve gurur duyuyoruz.

Do we have to tell about our contributions to tourism, which is the heart of our economy? Millions of tourists who set foot on our lands are welcomed by our airports which are masterpieces of comfort, architecture and aesthetics. We are excited to be the smiling and modern face of our country when ‘welcoming, hosting, sending off’ millions of global travelers.

Ekonomimizin can damarı olan turizme katkımızı ifade etmeye gerek var mı? Ülkemize ayak basan milyonlarca

The epic service story of SAA, which has a history full of successes, cannot be fit into one article. Let me just tell you the great story of

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 4

5/4/13 3:34 AM


turistin ilk müşahedesi, konfor, mimari ve estetik açıdan birer şaheser olan havalimanlarımız oluyor. Milyonlarca dünya gezginini ‘karşılarken, konaklarken, uğurlarken’ ülkemizin çağdaş, güleç yüzü olmak bize heyecan veriyor. Tarihi büyük başarılarla dolu olan DHMİ’nin 80 yıllık büyük hizmet destanını bir yazıya sığdırmanın imkânsızlığını takdir edersiniz. İzninizle son 10 yılın büyük değişim ve dönüşüm öyküsünü dikkatinize sunmakla yetineceğim. Son 10 yılda toplam yolcu trafiğinde yüzde 14.3, toplam uçuş trafiğinde (üstgeçişler dahil) yüzde 10, yük (kargoposta-bagaj) trafiğinde ise yüzde 8.3 yıllık ortalama büyüme kaydedildi. Havacılık sektörünün kapısı olan havalimanlarımız dünya liglerinde üst sıralarda yerini almaya başladı. Kalite ve performanslarıyla ödüle doymuyorlar. Yurtiçi ve yurtdışı rota gelişimi açısından 2013 yılında Türkiye dünya sıralamasında dokuzunculuğa yükseldi. Değindiğim bu rakamlar sivil havacılık sektörünün gelişme hızını ortaya koyuyor. Artan hava ulaşımı talebi, doğal olarak altyapı gereksinimini de beraberinde getiriyor. Bu ihtiyacı eksiksiz yerine getirmek, bunun yanı sıra kalite çıtasını sürekli yükseltmek amacıyla canla başla çalışıyoruz. 2012 yılında bu çerçevede pek çok proje ve uygulamayı hayata geçirdik. 2012 yılı, büyük eserlerin bitiş, açılış ve hizmete sunuluş yılı oldu. Şimdi sıra bu büyük başarıları taçlandıracak dünya çapında bir yatırımda… Sektörümüz açısından Cumhuriyet tarihimizin en büyük projesi olan, kurumumuzun ve ülkemizin yüz akı diye nitelendirebileceğimiz İstanbul Yeni Havalimanı’nın ihalesine çıktık. 80’inci yılımızda ileride dünyanın en büyük havalimanı unvanını kazanacak bir projeye başlamak bizleri ayrıca gururlandırıyor.

change and transformation in the last 10 years. In the last decade, we saw an average annual growth by 14.3% in total passenger traffic, 10% in total flights (including over-flights), and 8.3% in cargo (cargo-mail-luggage) traffic. Our airports, the gateways of our aviation industry, are not listed as leading facilities in global rankings. Their quality and performance is constantly awarded. Turkey became the ninth country of the world in development of domestic and international routes in 2013. These numbers demonstrate the rapid growth of civil aviation industry. The increasing demand for air transportation entails a need for infrastructure. We are striving to fully address this need while constantly raising the bar of quality. We implemented many projects and plans in 2013 under this framework. The year 2012 was one of completing, opening and commissioning of major facilities. Now it is time for a global investment to crown these huge successes… We launched the tender for the New Airport of Istanbul, which is the greatest industrial project of our history and which will be the honor of Turkey. We are honored to launch on our 80th anniversary a project which will be the world’s largest in the future.

80 yıllık birikimimiz ve deneyimlerimizle, Cumhuriyetimiz’in 100’üncü yılına yönelik ‘2023 Hedefleri’nde üzerimize düşen büyük sorumlulukları yerine getirmek için yedi gün 24 saat yılmadan, yorulmadan çalışmalarımız sürecek.

With our heritage and experience of 80 years, we will continue to work tirelessly to fulfill our vital responsibilities for the ‘Targets of 2023’ on the approaching 100th anniversary of the Republic of Turkey.

İyi yolculuklar dilerim…

Have a nice trip… MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 5

5

5/4/13 3:34 AM


MAYIS - MAY 2013 08 DHMİ 80 YAŞINDA / SAA 80 YEARS OLD DHMİ tarihinden sayfalar Pages from the history of SAA

18 TÜRK SİVİL HAVACILIĞI / TURKISH CIVIL AVIATION 10 yılda devasa bir atılım A remarkable leap in 10 years

76 30

30 RÖPORTAJ / INTERVIEW

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım Türkiye’ye çağ atlatacak projeleri anlatıyor Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications Binali Yıldırım tells about the projects which will modernize Turkey

46 SEYAHAT / TRAVEL Bereketli topraklar, bereketli sofralar: Adana Fertile lands, fertile tables: Adana

56 RÖPORTAJ / INTERVIEW Türk rock müziğinin özgün sesi: Feridun Düzağaç An authentic sound in Turkish rock music: Feridun Düzağaç

64 GELENEKSEL SANATLAR / TRADITIONAL ARTS Mezopotamya çinileri yeniden doğuyor Tiles of Mesopotamia reborn

70 ÇEVRE / ENVIRONMENT Doğayla barışık tarım yöntemleri Environment-friendly methods of agriculture

76 KEŞİF / EXPLORE Uzakdoğu’nun en köklü kültürü: Kamboçya The deep-rooted culture in the Far East: Cambodia

84 MUTFAK KÜLTÜRÜ / CULINARY CULTURE Meyveli kebapları keşfedin Discover fruit kebabs

94 SAĞLIK / HEALTH

56

Hayatımızın mevduat hesabı: Bağışıklık sistemi A savings account for our life: The Immune System

100 KÜLTÜR-SANAT / CULTURE-ART Festivaller, konserler, sergiler Festivals, concerts, exhibitionst

102 UÇUŞ REHBERİ / FLIGHT GUIDE Yurtdışı ve yurtiçi seferler International and domestic flights

106 BULMACA / PUZZLE 6

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 6

5/4/13 5:32 PM


YÖNETİM / MANAGEMENT DHMİ Genel Müdürlüğü Personeli Yardımlaşma Vakfı

Emek 8. Cadde 75. Sokak No: 7/1 Emek - Ankara / TÜRKİYE DHMİ Personeli Yardımlaşma Vakfı Adına Sahibi Onursal Başkan Honorary President and Owner on behalf of DHMI Personnel Assistance Foundation Orhan Birdal

70

Yayın Kurulu | Publishing Board Funda Ocak, Mehmet Ateş, Mehmet Karakan, Cemal Köksal, K. Zafer Topuz, Ahmet Ergin, Mustafa Karpuzcu, Vahdet Nafiz Aksu Ali Fuat Emre, Ayhan Öztekin, Meral H. Çakır

YAYIN / PUBLISHING FORA MEDYA İstanbul: Çırağan Caddesi Çırağan Apartmanı No: 19/5 Beşiktaş 0212 246 60 65 Ankara: Mahatma Gandi Caddesi No: 90/8 Gaziosmanpaşa 0312 437 10 90 - 437 10 88 Genel Koordinatör | General Coordinator Süleyman Karan suleyman@foramedya.com Yazı İşleri Müdürü | Chief Editor Doğan Uluyüz (Sorumlu) dogan@foramedya.com Editör | Editor Nezahat Solmaz Yiğit Sanat Yönetmeni | Art Director Ferhat Gedik İngilizce Bölüm Editörü | English Section Editor Sebla Küçük Reklam Departmanı Advertisement Department Kaan Akın kaan.akin@foramedya.com Nilgün Çelebioğlu nilgun@foramedya.com

64

84

Pınar Güneş pinar@foramedya.com Reklam rezervasyon: 0212 272 41 19 Katkıda Bulunanlar | Contributors Burak Güner, Elif İzgi Uluyüz, Eren Çerçiz, Lokman Karakaş, Özlem Karahan, Sezai Özden, Sinem Büyükdığan, Şebnem Ber Baskı | Printing Bilnet Matbaacılık Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş. Dudullu Org. San. Bölgesi 1. Cad. No: 16 Ümraniye-İST Tel: 444 44 03 Basım Yeri ve Tarihi Place and Date of Publication İstanbul, Mayıs - May 2013 Yayın Türü | Type of Publication Yerel, aylık, süreli Local, monthly, periodical

46

ISSN 1306 - 6323 www.foramedya.com

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 7

7

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

DHMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Göklerdeki istikbalimiz için 80 yıldır hizmet veriyor GENERAL DIRECTORATE OF SAA In service for 80 years for our future in sky

20 Mayıs 1933 tarihinde Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’nün de temelini oluşturan Hava Yolları Devlet İşletmesi kuruldu. Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak teşkilatlanan kuruluş; havayolları ve havalimanları kurmak ve hava taşımacılığı yapmakla görevlendirilmişti. Şimdi 80’inci kuruluş yıldönümünü kutlayan DHMİ, son 10 yılda bir asırlık atılım gerçekleştiren Türk sivil havacılık sektörüne verdiği hizmetlerle stratejik bir görev üstleniyor. On May 20, 1933, the State Airways Management was founded, which later became the basis for the General Directorate of State Public Airports Authority (SAA). The organization was affiliated to the Ministry of National Defense, and it was responsible for establishing airports and airways, and for undertaking air transportation. Celebrating its 80th anniversary, SAA plays a strategic role with its services to Turkish civil aviation industry and its breakthroughs in the last decade. 8

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 8

5/4/13 3:35 AM


Türk sivil havacılığı bugün tüm dünya tarafından

dikkat ve hayranlıkla yakından izleniyor. Hızla büyüyen ve kalite çıtasını her yıl biraz daha yükselten sivil havacılığın ülkemizdeki geçmişi bundan tam 100 yıl öncesine dayanıyor. Hava ulaşımı tarihimiz, 1912 yılında dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın girişimleriyle bugünkü Atatürk Havalimanı’nın kuzey sınırında bulunan Sefaköy’de hangar ve meydanın inşasıyla başladı; aynı yıl Yeşilköy Hava Mektebi kurularak hizmete girdi. İlk uçaklar 1912 yılında Türkiye’ye geldiğinde üzerlerinde tanıtma işaretlerine rastlanmadığı gibi özel bir boyamaları da yoktu. Bu uçaklar gelir gelmez Osmanlı Ordusu’nun hizmetine verildi. Sadece 20 Nisan 1920 yılında Gordon Bell tarafından getirilen REP uçağı, kırmızıya boyandı ve ‘Kırmızı REP’ olarak tanımlandı. İlk uçaklardan bazıları, askeri teşkilatlardan, bireylerden gelen bağışlarla alınmıştı. İşaretsiz olan bu uçaklara, bağış yapanların adı veriliyordu. İSTİKBALİ GÖKLERDE ARAMAK 29 Ekim 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, genç hükümet sivil havacılığın önemini çok iyi kavramıştı. Bu amaçla 2 Aralık 1924’te Teyarecilik Tetkikat T.A.Ş’nın kurulmasına onay verildi (Ulusal Arşiv, Ankara). 9 Eylül 1925’te de Seyrüsefer-i Havai Talimatnamesi (Hava trafiği Yönetmelikleri) Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı. Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözü sivil havacılığa verilen önemin somut göstergesiydi. 1933’TE DHMİ’NİN TEMELLERİ ATILDI Ticari havacılık tüm dünyada gelişmekte olduğundan Avrupalı havayolu işletmeleri arasında, Türkiye’ye uçmaya duyulan ilgi giderek artıyordu. Hem bu ilgiye cevap vermek hem de çağın gerektirdiği havacılık altyapısı ihtiyaçlarını karşılamak üzere, 20 Mayıs

The world is closely and admiringly following

Turkish civil aviation. The history of civil aviation, which is rapidly growing and raising the bar of quality every year, goes back to a century ago. The history of Turkish civil aviation was started with the aerodome and yard built in 1912 in Sefaköy, which is located in the northern border of Atatürk Airport, with the efforts of then Minister of Defense Mahmut Şevket Pasha. The same year, the Aeronautical School of Yeşilköy was opened. When the first planes arrived in 1912, they did not have any identification marks or special paints. These planes were allocated to the Ottoman army. Only the REP aircraft brought by Gordon Bell on April 20, 1920 was painted in red and identified as the ‘Red REP’. Some of the first planes were purchased with the donations from military organizations and individuals. These unmarked aircrafts were named after donors.

LOOKING FOR THE FUTURE IN THE SKIES When the Republic of Turkey was founded on October 29, 1923, the young government was aware of the important of civil aviation. To this end, the Aircraft Investigation Company was founded on December 2, 1924 (National Archive, Ankara). The Directive on Air Traffic was approved by the Cabinet of Ministers on September 9, 1925. Mustafa Kemal Atatürk’s words “The future is in the skies” embodied the importance of civil aviation. GROUNDS LAID FOR SAA IN 1933 As commercial aviation was developing worldwide, there was an increasing demand among European airliners to include Turkey in their range of destinations. To address this demand, and to address the need for modern aviation infrastructure, the State Airways Management was founded on May 20, 1933, which later became the basis for the General

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 9

9

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year 1933 tarihinde bugünkü Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’nün de temelini oluşturan Hava Yolları Devlet İşletmesi kuruldu. Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak teşkilatlanan kuruluş; havayolları ve havalimanları kurmak ve hava taşımacılığı yapmakla görevlendirilmişti. Bu dönemde, askeri amaçlı bazı uçaklar modifiye edilerek yolcu ve yük taşımacılığıyla İstanbul-Eskişehir-Ankara gibi merkezlere hava ulaşımı sağlanmıştı. ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI 1938’DE HİZMETE GİRDİ 1938 yılında, daha önce açılan İstanbul-Yeşilköy ve Adana uluslararası havalimanlarına ilaveten Güvercinlik’te yeni ve modern bir havalimanı açıldı. Aynı yıl havalimanları yapımının önemi doğrultusunda 3 Haziran 1938 tarihinde 3424 Sayılı Kanun ile, Hava Yolları Devlet İşletmesi, Devlet Hava Yolları Umum Müdürlüğü adını alarak Bayındırlık Bakanlığı’na, daha sonra da 21 Temmuz 1943 tarihinde 4467 sayılı Kanun ile Ulaştırma Bakanlığı’na bağlandı. 1944 yılında imzalanan Chicago Sözleşmesi, ülkemiz ve dünya sivil havacılığı için büyük önem arz etmekteydi. Uluslararası Sivil Havacılık Antlaşması ile kurallara bağlanan havacılık faaliyetleri ve İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki teknolojik gelişmeler büyük gövdeli uçak imalatına geçilmesini zorunlu kıldı ve bu doğrultuda tarifeli ticari yolcu ve yük taşımacılığının gelişmesi ivme kazandı. KURUMSALLAŞMA ATILIMI Bu gelişmelerin ülkemiz havacılık faaliyetlerini de etkilemesi sonucu, havalimanı işletme hizmetleriyle uçak

10

Directorate of State Public Airports Authority (SAA). The organization was affiliated to the Ministry of National Defense, and it was responsible for establishing airports and airways, and for undertaking air transportation. In this period, a number of military aircrafts were modified for use in passenger and cargo transportation between Istanbul-Eskişehir-Ankara. THIRD AIRPORT OPENED IN 1938 In 1938, a new and modern airport was opened in Güvercinlik, in addition to the existing airports in Istanbul-Yeşilköy and in Adana. The same year, the State Airways Management was renamed as the General Directorate of State Airways and affiliated to the Ministry of Public Works on June 3, 1938 pursuant to law no. 3424, and then to the Ministry of Transportation on July 21, 1943 pursuant to law no. 4467. The Chicago Convention of 1944 was highly important for Turkish and global civil aviation. The rules in International Convention on Civil Aviation and the technological developments in the aftermath of World War II made it necessary to produce liners, which helped to accelerate the development of charter commercial flights for passengers and cargo. EFFORTS FOR INSTITUTIONALIZATION These developments also influenced the aviation activity in Turkey, and the management of airports and management of air transportation were allocated to separate organizations. In 1955, the air transportation management was assigned to the Turkish Airlines.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 10

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 11

11

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

1912 yılında dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın girişimleriyle bugünkü Atatürk Havalimanı’nın kuzey sınırında bulunan Sefaköy’de inşa edilen hangar ve meydanla başlayan Türk sivil havacılık tarihi; Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözüyle hedeflerini büyüttü. Ulaştırma; Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın “Her Türk vatandaşı hayatında bir kez uçağa binecek” ifadesiyle çerçevesi çizilen büyük hedefe ulaşmak için sektör, 10 yıldır hızlı ve sürdürülebilir büyümesine devam ediyor. The history of Turkish civil aviation was started with the aerodome and yard built in 1912 in Sefaköy, which is located in the northern border of Atatürk Airport, with the efforts of then Minister of Defense Mahmut Şevket Pasha. The industry raised its bar for targets as in the words of Mustafa Kemal Atatürk: the future is in the skies. The sector has been growing rapidly and sustainably in the last 10 years to achieve the major target of ensuring “every Turkish citizen shall fly at least once in their lifetimes”, as specified by the Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications Binali Yıldırım.

işletmeciliğinin aynı kuruluş tarafından yürütülmesine son verildi. 1955 yılında uçak işletmeciliği görevi Türk Hava Yolları’na verildi. 28 Şubat 1956 tarih ve 6686 sayılı Kanun ile de havalimanı işletmeciliği, yer hizmetleri, hava seyrüsefer ve muhabere hizmetleri, katma bütçeli bir kuruluş olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne (DHMİ) devredildi. 1984 yılında kısa bir süre ‘Meydan İşletme Müessesesi’ adı altında hizmet veren kuruluş, kamu iktisadi teşebbüslerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin 8 Haziran 1984 tarih ve 233 sayılı KHK ile yeniden Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü’ne dönüştürüldü. Kuruluş, 233 sayılı KHK ve 8 Kasım 1984 tarihli ana statüsü çerçevesinde tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir kamu iktisadi kuruluşu olarak halen faaliyetlerini sürdürüyor. DHMİ Genel Müdürlüğü’nün ana statüsüyle belirlenen amaç ve faaliyet konularını şöyle özetlemek mümkün: Sivil havacılık faaliyetlerinin gereği olan hava taşımacılığı, havalimanlarının işletilmesi, meydan yer hizmetlerinin yapılması, hava trafik kontrol hizmetlerinin ifası, seyrüsefer sistem ve kolaylıklarının kurulması ve işletilmesi, bu faaliyetlerle ilgili diğer tesis ve sistemlerin kurulması, işletilmesi ve modern havacılık düzeyine çıkarılmasını sağlamak. ULUSLARARASI BİR KURUM Üstlenmiş olduğu görevlerini uluslararası sivil havacılık kural ve standartlarına göre yapmak zorunluluğunda olan DHMİ Genel Müdürlüğü bu doğrultuda; uluslararası hava ulaşımında can ve mal emniyetini sağlamak ve düzenli ekonomik çalışma ve gelişmeyi temin maksadıyla yürürlüğe konulan Sivil Havacılık Anlaşması’na göre 12

With the law no. 6866 of February 28, 1956, the tasks of managing airports, ground operations, air navigation and communication services were transferred to the General Directorate of State Public Airports Authority (SAA), which was an annex budgeted administration. The organization was briefly called as “Airport Management Authority” in 1984, and with the statutory decree no. 233 on June 8, 1984 on reorganization of public economic enterprises, it was renamed back as General Directorate of State Public Airports Authority (SAA). The organization continues its activities as a public economic enterprises with a legal entity, autonomy and capital-restricted responsibility, under the statutory decree no. 233 of November 8, 1984. The targets and activities of the General Directorate of SAA can be summarized as follows: Services of air transportation, management of airports, ground operations, air traffic controlling services, installing and operating air navigation systems and facilities, installing, operating and modernizing other facilities and systems related to these activities. AN INTERNATIONAL ORGANIZATION General Directorate of SAA has a responsibility to undertake these tasks under the rules and standards of international civil aviation. In this regard, the organization is a member of the International Civil Aviation Organization (ICAO), which was founded under the Convention on Civil Aviation to ensure safety in international air transportation

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 12

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 13

13

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

kurulan ‘Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı’nın (ICAOInternational Civil Aviation Organization) üyesi... Ayrıca, ‘Hava Seyrüseferinin Emniyeti için Avrupa Teşkilatı’ (EUROCONTROL), Uluslararası Havaalanları Konseyi (ACIAirports Council International) başta olmak üzere ilgili uluslararası kuruluşlara da üye... 10 YILDA BİR ASIRLIK DÖNÜŞÜM 2003 yılından bu yana çeşitli teşviklerle ve düzenlemelerle Türk sivil havacılığı muhteşem bir atılım yaşıyor. Son 10 yılda toplam yolcu trafiğinde yüzde 16, toplam uçak trafiğinde (üstgeçiş dâhil) yüzde 11.2; kargo trafiğinde ise yüzde 9.5 yıllık ortalama büyüme kaydedildi. 10 yıldır hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme trendi yaşayan sektörde tüm rakamlar gelecekte de bu büyümenin devam edeceğini gösteriyor. Bu bağlamda, 2013 yılında yolcu trafiğinin 144 milyon, uçak trafiğinin ise (üstgeçişler dahil) 1.5 milyon olacağı tahmin ediliyor. DHMİ Genel Müdürlüğü bugün sayıları gün geçtikçe artmakta olan yerli havayolu şirketlerinin yanı sıra, 389 yabancı ticari havayolu şirketine hava trafik hizmetleriyle seyahatlerinde havayolunu tercih etmekte olan iç hat ve dış hat yolcusuna uluslararası standartlarda terminal ve yolcu hizmeti veriyor. DHMİ Genel Müdürlüğü’nce yürütülen hava seyrüsefer ve havalimanı işletme hizmetleri çerçevesinde, hizmet verilen uçak ve yolcu trafiklerinde, son yıllarda önemli artışlar meydana geldi. Özellikle, uluslararası havalimanlarımızın dış hat uçak ve yolcu trafiklerinde önemli gelişmeler oldu. İstanbul Atatürk Havalimanı ile Antalya Havalimanı, yaşanmakta olan uluslararası trafik artışı nedeniyle, Avrupa’nın da önde gelen havalimanları arasında yer alıyor. 14

and to ensure regulated economic activity and development. Furthermore, it is a member of the European Organization for the Safety of Air Navigation (EUROCONTROL), Airports Concil International (ACI), and other related international organizations. REMARKABLE EVOLUTION IN 10 YEARS Turkish civil aviation has made a remarkable breakthrough since 2003 with new incentives and regulations. In the last decade, the total passenger traffic increased by 16%, total air traffic (including over-flights) increased by 11,2%, and cargo traffic increased by 9,5% per year. The industry has seen a rapid and sustainable growth trend in the last 10 years, and the figures demonstrate that it will be continued in the future. In this context, we estimate the passenger traffic to reach 144 million, and air traffic (including over-flights) to reach 1,5 million in 2013.General Directorate of SAA offers terminal and passenger services at international standards to an increasing number of Turkish airway companies as well as air traffic services to 389 foreign commercial airlines and to domestic and international flyers. The air navigation and airport management services offered by the General Directorate of DHMİ have led to remarkable increase in the number of passengers and airliners. There has been a significant growth in the international flight and passenger traffic at our international airports. Istanbul Atatürk Airport and Antalya Airport have become two of the leading airports in Europe thanks to the increasing international traffic.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 14

5/4/13 3:35 AM


“İşletmemiz bünyesinde çalışmak ve emekli olmak bir ayrıcalıktır” “It is a privilege to work at and be a retiree of this organization” 25 yıl DHMİ bünyesinde pek çok görevde bulunmuş Emine Kasap...

Emine Kasap worked at various positions at SAA for 25 years.

DHMİ Genel Müdürlüğü’nde eleman alınacağını duymuş ve daktilo memurluğu sınavına girerek kazanmış. 10 Ağustos 1979 tarihinde Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda daktilo memuru olarak göreve başlamış. Kasap, emekli olduğu 2004 Kasımı’na kadar her zaman DHMİ’de hizmet vermekten büyük gurur duyduğunu belirtiyor. İlk memuriyet günü anısıyla başlıyor DHMİ’de geçirdiği günleri anlatmaya Emine Hanım: “Başkanımız, arayarak ‘Emine Hanım bugün gelen evrakları kayıt edip odama getirir misiniz?’ dedi. Ben de gelen evrakları kayıt defterinin sağ tarafına sırayla kaydedip götürdüm. İlk gün acemiliğinden olacak, kayıt defterinin önceki kayıtlarına bakmadan sağ tarafa kaydetmişim. Başkanımız beni çağırdı, ‘Siz yenisiniz, ben size evrak kayıtı öğreteyim’ diyerek, benim yazdığım kayıtları çizerek yeniden evrakları kayıt etti ve bana kayıt etmeyi öğretti. Bir yıl sonra eşimin İzmir’e tayini nedeniyle ben de İzmir Çiğli Meydan Müdürlüğü’ne tayinimi istedim. Genel Müdürlüğümüz bu konularda çok hassastır ve yardımcı oldular. 21 Temmuz 1980 tarihinde Çiğli Meydan Müdürlüğü’nde göreve başladım. Kısa bir süre Milli Güvenlik Amirliği’nde ve daha sonra 15 yıl o zamanki ismi Gelir Tahakkuk Şefliği Bürosu’nda memur olarak çalıştım. Çok güzel arkadaşlıklarımız oldu, çok güzel günlerimiz geçti. Tüm uçak şirketlerinin kanat isimlerini, tonajlarının ücretlendirmelerini ezbere bilirdik. 1987 yılında sözleşmeli personel statüsüne geçtik. Meydanımız Çiğli’den Gaziemir’e taşındı, İzmir Adnan Menderes Havalimanı oldu. Havalimanımız çok güzeldi, dünya standartlarında bir havalimanıydı. Bizim bölümümüzde Hasılat Şube Müdürlüğü ismini almıştı. 1995 yılında ailevi nedenlerden dolayı Ankara’ya tayinimi isteyerek, Hasılat Daire Başkanlığı’nda göreve başladım. Genel Müdürlüğümüz’de çalışmak çok huzurlu ve güzeldi. İki yıl sonra Temmuz 1997’de memleketim Isparta’ya Süleyman Demirel Havalimanı açıldı. Üç ay hasılat bölümünde geçici görev yaptım. Sonra Ankara’ya geri döndüm. Kasım 1997 tarihinde de Genel Müdürlüğümüzce uygun görülerek Hasılat Şefi Müdür Vekili olarak tayin edildim. Isparta’da yedi yıl Hasılat Şube Müdürlüğü’ne ilaveten beş yıl Malzeme Müdür Vekili olarak görev yaptım. 2004 Kasım ayında emekli oldum. İşimi severek yaptım ve 25 yıllık çalışma sürem bana çok kısa geldi! İşletmemiz bünyesinde çalışmak ve emekli olmak bir ayrıcalıktır, anlatılmaz bir duygudur. Arkadaşlıklarımız kalıcıdır. Bugün modern havalimanlarımız, eğitimli personelimiz güzel Türkiyemiz’i, vatanımızı dış dünyaya tanıtan pencerelerimizdir, kapılarımızdır. Mutlu emekli bir DHMİ çalışanı olarak modern işletmemizin 80’inci yılında her kademede halen çalışmakta olan mesai arkadaşlarımın, tüm mensuplarımızın bugününü kutluyorum, başarılar diliyorum.

First, she heard about the vacancy at the General Directorate of SAA, and passed the examination for typing clerk position. On August 10, 1979, she started working as a typing clerk at Presidency of Inspection Board. She says she was always proud to work at SAA until her retirement in November 2004. She starts telling about her days at SAA with the memory of her first day: “Our president called me and said, ‘Can you register the documents that arrived today, and bring them to my room?’ And I recorded the documents on the right side of the registry book and took them to him. As it was only my first day, I made a mistake by writing on the right side without looking at the previous records. The president called me and said, ‘You are new here. I’ll teach you how to register a document.’ He stroke out my records and re-registered the documents to teach me how to do it. One year later, I applied for a transfer to İzmir Çiğli Airport Directorate because of my husband’s transfer to İzmir. Our General Directorate was really sensitive about such matters and they really helped me a lot. I started working at Çiğli Airport Directorate on July 21, 1980. For a while, I worked at the Directorate of National Security, and then at the Revenue Recognition Office for 15 years. We had many good friends, and many good times. We knew all the wing names and weight pricing of all airliner companies. In 1987, we became contracted personnel. Our airport was moved from Çiğli to Gaziemir, and renamed as İzmir Adnan Menderes Airport. It was a very nice airport. Our department was also renamed as Directorate of Revenues Branch. In 1995, I applied for a transfer to Ankara due to family issues, and started working at the Department of Revenues. My years at the General Directorate were very peaceful and nice. Two years later, in July 1997, the Süleyman Demirel Airport was opened in my hometown Isparta. I worked on a temporary duty at the revenues department for three months, and then went back to Ankara. In November 1997, I was appointed as the Deputy Director of Revenues on approval of our General Directorate. I worked as the Director of Revenues Branch for 7 years, and Deputy-Manager of Materials for 5 years in Isparta. I was retired in November 2004. I always did my job with passion and 25 years of career seemed a bit short to me. Working at this organization and being retired from there is a privilege – it’s an ineffable feeling. We had many long-lasting friendships. Today, our modern airports and qualified staff are our windows of Turkey to the world. As a happily retired alumni of SAA, I celebrate all of my colleagues working at any position for the 80th anniversary of our organization, and I wish them further success. MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 15

15

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

“Tamir edilemez denilen milyon dolarlık cihazı kurtarmıştım!” “I saved a million-dollar device which was thought to be beyond repair!”

16

12 Eylül 1931 Sivas Divriği doğumlu olan Tevfik Çulcuoğlu, 1977

Born on September 1931 in Divriği, Sivas, Tevfik Çulcuoğlu was retired

yılında DHMİ’den emekli oldu. DHMİ’deki görevi elektronik teknisyeni ve seyrüsefer yardımcı cihazlar şefiydi. Askeriyedeki görevinden ayrılarak DHMİ’ye elektronik teknisyeni olarak giren Çulcuoğlu, 1970 yılında ABD’de görevi üzerine eğitimler aldı. Çalıştığı dönemdeki koşulları şöyle anlatıyor Çulcuoğlu: “Bizde mesai vakti diye bir şey yoktu; her an bir cihaz arızalanabilir ve saat gece kaç olursa olsun arızalanan cihazı tamir için işe koşardık. Yine böyle bir yağmurlu günde bir cihazımıza yıldırım düşmüş ve cihaz büyük hasar almıştı. Bu cihaz havacılık için önemli bir cihazdı. Yenisinin hemen siparişi verildi ama ben inat ettim ve ‘tamir edilemez’ denilen milyon dolarlık cihazı uzun uğraşlar sonucu tamir ettim. Bu hareketimle amirlerimden çok takdir aldım, bu da beni çok mutlu etti. DHMİ çalışanlarına çok önem veren, koruyan, mesleki gelişimi için her türlü olanağı sağlayan, gerekli eğitimleri veren bir kurum. Böyle bir kurumda çalışıp emekli olduğum için çok şanslıyım. Bu kurumda emeği geçen tüm arkadaşlarıma yaşam boyu başarılar dilerim. 80’inci yılımız tüm halkımıza hayırlı uğurlu olsun”.

from the State Airports Authority (SAA) in 1977. His last position was electronics technician and chief of auxiliary navigational equipments. Çulcuoğlu was serving the military before working for SAA as an electronics technician, and participated in trainings on his area of expertise in the US in 1970. Çulcuoğlu tells the conditions of his time as follows: “We didn’t have precise working hours. There could be a failure in any equipment at any time, and we rushed to work to repair the malfunctioning device, even at night. For instance, on a rainy day, one of our equipments was hit by a lightning and seriously damaged. It was an important device for aviation. A purchase order for a new one was immediately placed but I dug my heels in and repaired this million dollars’ worth device which was considered to be beyond repair. My supervisors really appreciated my efforts, which made me really happy. SAA really cares about and protects its employees and offers all sorts of opportunities and necessary trainings for their professional development. I am really lucky for being an alumni of this organization. I wish lifelong success to all my colleagues there. I celebrate the 80th anniversary of our organization.”

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 16

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 17

17

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

DHMİ’Yİ küresel marka yapan başarı sırrı: “KUSURSUZ PLANLAMA, MÜKEMMEL UYGULAMA” The secret to the success which made SAA a global brand: “FLAWLESS PLANNING, PERFECT IMPLEMENTATION” Son 10 yıldır sürekli çift haneli büyüyen Türk sivil havacılık sektörüne hizmet veren DHMİ Genel Müdürlüğü, yap-işlet-devret ve yap-işlet-kirala yöntemleriyle dünyada örnek teşkil eden uygulamalara imza atarken diğer yandan yeni inşa edilen ve genişletme ve yenileme çalışmaları yapılan havalimanlarıyla bugün 131 milyon yolcuya yüksek kalitede hizmet sunuyor. General Directorate of SAA, with its services to Turkish civil aviation industry which has been growing by double-digits in the last 10 years, is undertaking exemplary projects with build-operate-transfer and build-operate-lease models, and is offering top-notch services to 131 million passengers at new airports as well as expanded and renovated ones. 18

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 18

5/4/13 3:35 AM


Günümüzde sivil havacılığın küresel resmine bakıldığında; dünyada 920 havayolu taşıyıcısıyla, 4 bin 200 havalimanında, 170 hava seyrüsefer sağlayıcısıyla 35 milyar kilometre hava ulaşım ağında, 62 bin uçakla 2.9 milyar yolcuya hizmet verildiği görülüyor. (Kaynak: ICAO sunumu, 2010, Narjess, Tevsier) Dünyada bu büyüklük içerisinde oluşan trafikte Türkiye’nin küresel yolcu payı yüzde 2.3. Bu oran bir yıl öncesinde yüzde 2.1’di. Hava trafiği coğrafi olarak ayrışmalar içerisinde... Şu anda trafik açısından lider konumda olan Kuzey Amerika iç hat yolculukları artsa da, kısa dönemde liderliğini AsyaPasifik’e bırakmış olacak. Böylece Asya-Pasifik, dünyanın en büyük hava ulaştırma piyasası haline gelecek. Bu süreçte yakın geçmişte de olduğu gibi, düşük maliyetli havayolu şirketlerinin piyasa paylarını artırmaları bekleniyor. Genel olarak Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin kendi içindeki yolcu dolaşımı hariç, en önemli yolcu akışı Kuzey Amerika ve Kanada bölgesine… Son birkaç yılda yaşanan Avrupa hava trafiğindeki durağanlık, Uzakdoğu ve Yakın Doğu’ya ve Rusya’ya oluşan taleple dengelenmeye çalışılacak. Avrupa’dan Asya’ya olan trafiğin yüzde 60’ının mega şehirlerden gerçekleşmesi bekleniyor. (Airbus raporuna göre) İstanbul şehri dolayısıyla İstanbul’daki havalimanları ve hatta Ankara Esenboğa Havalimanı ile birlikte ülkemizdeki pek çok havalimanı stratejik konumda bulunuyor.

Today, the global picture of civil aviation

AVRUPA’DA EN HIZLI BÜYÜME TÜRKİYE’DE OLACAK Uçuşlardaki artış Avrupa’nın doğusuna kayıyor. 2019 yılına kadar 11.2 milyona ulaşması beklenen Avrupa hava trafiğinin büyümesinde 2019’a kadar öngörülen artış beklentisi yüzde 7 ile Avrupa’nın doğusuna kaydı. Hava trafiğinde en çok büyüyen ülkelerin Türkiye’nin ardından İspanya (yüzde 1.4), Almanya ve İtalya (yüzde 2), Polonya (yüzde 3), Ukrayna (yüzde 4.5) olacağı öngörülüyor. Raporda Avrupa hava trafiğine en çok katkı yapacak ve en hızlı büyüyecek olan ülkenin (2011 yılında olduğu gibi) Türkiye olacağı ve özellikle yurtiçi uçuşların; ayrıca Rusya, Almanya, Ortadoğu ve

FASTEST GROWING ACROSS EUROPE EXPECTED IN TURKEY The increase in the number of flights is shifting towards eastern Europe. The European air traffic is expected to reach 11,2 million by 2019, and the expected growth has shifted to the east of Europe with 7%. It is estimated that the best growing countries in air traffic will be Turkey, followed by Spain (1.4%), Germany and Italy (2%), Poland (3%), and Ukraine (4.5%). The report states that the fastest growing country with best contribution to European air traffic will be Turkey (as in 2011), and that there will be a rapid growth in domestic flights and

demonstrates that a total 920 airline carriers around the world offer services to 2,9 billion passengers at 4.200 airports, through 170 air navigation providers, on an air transportation network of 35 billion kilometers and with 62.000 airliners (Source: ICAO presentation, 2010, Narjess, Tevsier). Turkey’s global passenger share in this global picture is 2,3%, and was 2,1% the previous year. There is a geographical differentiation in air traffic. Although the domestic flights are increasing in the North America, which is the leader in traffic today, it will leave its position to Asia-Pacific in the short term. Therefore, Asia-Pacific will become the largest air transportation market of the world. As we saw recently, the low-cost airline companies are expected to increase their market shares. In general, the primary passenger flow is towards North America and Canada, excluding the flights among 27 member countries of the European Union. The recession in the European air traffic in the last years will be balanced with the demand in the Far East, Near East and Russia. It is estimated that 60% of the traffic from Europe to Asia will pass through mega-cities (Airbus report). The airports in Istanbul as well as the Esenboğa Airport in Ankara and many other airports in Turkey have a strategic location.

DÜNYA YOLCU TRAFİĞİ SIRALAMASI

International passenger traffic ranking (1)

2003

2008

(1)

(1)

2009

2010

(1)

(1)

2011

(2)

2012

(2)

2013

Şubat Sonu

end of February

2013(2) Şubat Sonu

ŞEHİR City

ÜLKE Country

HAVALİMANI Airport

Yolcu Trafiği (BİN)(thousand)

end of February

Passenger traffic

(Şubat Sonu end of February) 13/12 ARTIŞ % Increase

1

1

1

1

1

1

1

ATL

UNST

ATLANTA GA

13.800

32

8

3

2

2

2

2

PEK

CHIN

BEIJING

12.870

3,3

54

20

14

13

13

10

3

DXB

UNAR

DUBAI

10.640

13,0

3

3

2

4

3

3

4

LHR

UNKG

LONDON-HEATHROW

10.038

0,6

4

4

5

5

5

4

5

HND

JAPN

TOKYO-HANEDA

10.030

0,3

5

6

7

6

6

6

6

LAX

UNST

LOS ANGELES-INTL

9.552

1,9

24

12

12

11

10

12

7

ASP

CHIN

HONG KONG

9.228

4,0

2

2

4

3

4

5

8

ORD

UNST

CHICAGO-O’HARE

9.209

2,5

6

7

8

8

8

8

9

DFW

UNST

DALLAS-FORT WORTH

9.038

4,9

46

36

20

16

12

9

10

CGK

INDONESIA

JAKARTA

8.909

0,8

18

18

15

17

16

14

11

ASP

CHIN

BANGKOK

8.822

9,8

31

19

18

18

18

15

12

ASP

CHIN

SINGAPORE

8.444

5,3

76

40

39

37

30

20

16

IST

TÜRKİYE

ISTANBUL-ATATURK

7.102

23,0

1,9

98

71

69

60

55

55

127

AYT

TÜRKİYE

ANTALYA

1.250

1,0

732

266

191

119

109

92

89

IST

TÜRKİYE

ISTANBUL-SABIHA GOKCEN

2.190

14,0

Kaynak (1) ENAC Sıralamasıdır. (2): ACI (Airports Council International) Pax Passanger Flash Report Sıralamasıdır. MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 19

19

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year Asya-Pasifik’e yönelik uçuşların hızlı bir büyüme kaydetmesi beklentisi dile getiriliyor (Eurocontrol, Statfor 2013-2019 tahmin raporu)… Airbus firmasının beklentilerine göre ise kalkış-varışlarda büyük şehirler öne çıkacak. Bugün sayısı 26 olan mega şehirlerin 2015’te 33’ünün Asya’da yer alacağı bekleniyor. İstanbul Yeni Havalimanı ise bu coğrafyanın merkezi konumunda...

international flights to Russia, Germany, Middle East and Asia-Pacific (Eurocontrol, Stratfor 2013-2019 estimates report)… According to the estimates of Airbus company, the metropolises will stand out in departures and arrivals. Today, there are 26 metropolises, and it is estimated that Asia will have 33 metropolises in 2015. The New Airport of Istanbul is at the heart of this geography... SPARKLING BREAKTHROUGH IN 10 YEARS In the last decade, the number of commercial flights increased by 196%, number of passengers by 280%, and cargo load by 126%. The number of total passengers in domestic and international flights increased from 118.292.000 in 2011 to 131.029.516 in 2012 with a growth rate of 10,8%. The share of domestic flights in total number of passengers was 49,4%. The domestic passenger traffic rose from 58.258.324 in 2011 to 64.721.316 in 2012 with an increase by 11,1%; and the international passenger traffic rose from 59.362.145 to 65.630.304 by a rate of 10,6%. The major part of the domestic passenger traffic passed through Atatürk (24%), Sabiha Gökçen (15%), Esenboğa (12%), Adnan Menderes (11%) and Antalya (8%) airports. In 2012, the highest total international passenger traffic was at Atatürk (45%), Antalya (31%), Sabiha Gökçen (8%), Muğla Dalaman (5%) and Adnan Menderes (4%) airports. Charter flights are increasing particularly at the airports located at tourism regions, including Antalya, Dalaman and Milas Bodrum. Short-term estimates also indicate the growth trend will continue. The expected number of passengers by the end of 2013 is 144 million, and the expected air traffic is 1.44 million.

10 YILDA GÖZ KAMAŞTIRAN BİR ATILIM Son 10 yılda ülkemizde ticari uçuş sayısı yüzde 196, taşınan yolcu sayısı yüzde 280 ve taşınan kargo miktarı yüzde 126 artış gösterdi. 2011 yılında 118 milyon 292 bin olan iç hat ve dış hat toplam yolcu sayısı 10.8 artışla 2012 yılında 131 milyon 29 bin 516’ya ulaştı. İç hatların toplam yolcu içindeki payı yüzde 49.4 olarak gerçekleşti. 2011 yılında 58 milyon 258 bin 324 olarak gerçekleşen iç hat yolcu trafiği, 2012 yılında yüzde 11.1 artışla; 64 milyon 721 bin 316’ya, dış hat yolcu trafiği ise 59 milyon 362 bin 145’ten yüzde 10.6 artışla 65 milyon 630 bin 304’e yükseldi. İç hat yolcu trafiğinin önemli bir bölümü Atatürk (yüzde 24), Sabiha Gökçen (yüzde 15), Esenboğa (yüzde 12), Adnan Menderes (yüzde 11) ve Antalya (yüzde 8) havalimanlarından gerçekleşti. 2012 yılında en fazla toplam dış hat yolcu trafiği Atatürk (yüzde 45), Antalya (yüzde 31), Sabiha Gökçen (yüzde 8), Muğla Dalaman (yüzde 5) ve Adnan Menderes (yüzde 4) havalimanlarında gözlendi. Tarifesiz seferler daha ziyade Antalya, Dalaman ve Milas-Bodrum gibi turizm bölgelerinde yer alan havalimanlarında yoğunlaşıyor. Kısa dönemli tahminler de artış eğiliminin devam edeceği yönünde... 2013 yılsonu yolcu beklentisi 144 milyon, hizmet verilecek uçak trafiği beklentisi ise 1.44 milyon.

UNINTERRUPTED GROWTH IN DOUBLE DIGITS A rapid growth started in aviation in 2003. There was a leap by 30.1% in 2004, and the uninterrupted, solid growth continued until 2012. The number of passengers

KESİNTİSİZ ÇİFT HANELİ BÜYÜME 2003 yılı itibarıyla havacılıkta hızlı büyümeye geçildi. 2004 yılında yüzde 30.1’lik bir sıçrama yaşandı ve kesintisiz

AVRUPA YOLCU TRAFİĞİ SIRALAMASI European passenger traffic ranking

(1)

2009

(1)

2010

(1)

2011

(2)

2012

(2)

2013

2013 Şubat Sonu

end of February

Şubat Sonu

ŞEHİR City

ÜLKE Country

HAVALİMANI Airport

Yolcu Trafiği (BİN)(thousand)

end of February

Passenger traffic

(Şubat Sonu end of February) 13/12 ARTIŞ % Increase

1

1

1

1

1

LON

UNKG

LONDON-HEATHROW

10.038

0,6

2

2

2

2

2

PAR

FRAN

PARIS-CHARLES DE GAULLE

8.402

2,3

3

3

3

3

3

FRA

GERF

FRANKFURT

7.482

2,5

9

8

8

6

4

IST

TURK

ISTANBUL-ATATURK

7.102

23

5

5

4

4

5

AMS

NETH

AMSTERDAM

6.663

1,1

4

4

5

5

6

MAD

SPAN

MADRID-BARAJAS

5.544

14,6

7

7

6

7

7

MUC

GERF

MUNICH

5.229

1,6

6

6

7

8

8

ROM

ITAL

ROME-DE VINCI

4.401

5,1

8

9

10

10

9

LON

UNKG

LONDON-GATWICK

4.237

0,7

10

10

9

9

10

BCN

SPAN

BARCELONA

4.007

6

55

34

31

30

20

IST

TURK

ISTANBUL-SABIHA GOKCEN

2.190

13,9

57

52

51

41

ANK

TURK

ANKARA-ESENBOGA

1.561

11

58

49

50

40

IZM

TURK

IZMIR-ADNAN MENDERES

1.309

12

13

14

13

14

AYT

TURK

ANTALYA

1.250

1

Kaynak (1) ENAC Sıralamasıdır. (2): ACI (Airports Council International) Pax Passanger Flash Report Sıralamasıdır.

20

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 20

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 21

21

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year güçlü büyüme hızıyla 2012 yılına kadar ulaşıldı. 2012 yılında yüzde 10.8 oranında artan yolcu sayısı, Avrupa’da yüzde 1.8, dünyada ise yüzde 4.2 oranında gerçekleşti (Avrupa ve dünya yolcu artış oranları ACI Pax Flash 2012 Kasım sonu verilerinden alınmıştır). 2011 yılında yolcu bazında Avrupa sıralamasında yedinci olan ülkemiz, 2012 yılında Hollanda’yı geride bırakarak altıncı sıraya yerleşti. Bugün Türkiye, Avrupa hava ulaşım ağlarına günlük trafik ekleme kapasitesi en yüksek ülkelerden biri oldu. 2006 yılında Türkiye Avrupa hava sahasına eklemiş olduğu günde ortalama 100 IFR trafikle yedinci sıradayken şu an itibarıyla Türkiye günde eklemiş olduğu ortalama 100 trafikle birinci sıraya yükseldi. DIŞ HATLARDA BÜYÜK GELİŞME 2003 yılına göre Türkiye hava ulaşımında sürdürülebilir büyüme dış hatlarda da yaşandı. Ülkemiz havalimanlarından Avrupa’nın büyük ekonomilerine; İngiltere, Danimarka ve Fransa’ya yapılan havayoluyla yolcu taşımacılığında güçlü artışlar kaydedildi. 2003 yılına göre Türkiye-İngiltere yolcu sayısı yılda ortalama yüzde 15, Türkiye-Danimarka yolcu sayısı yılda ortalama yüzde 19, Türkiye-Fransa yolcu sayısı yılda ortalama yüzde 14 büyüdü. 2003 yılına göre; Avrupa şehirleriyle olan yolcu taşımacılığında da etkin artışlar yaşandı. İngiltere ile artan yolcu trafiği paralelinde en çok yolcu hareketi İstanbul

increased by 10.8% in 2012, while the rate was 1.8% in Europe, and 4.2% worldwide (growth rates in number of passengers in Europe and worldwide taken from ACI Pax Flash 2012 November data). Turkey was the seventh country in Europe in terms of passengers in 2011, and it rose to sixth place in 2012, passing the Netherlands. Today, Turkey is one of the countries with the highest capacity to add daily traffic to European air transportation networks. Turkey was the seventh country in 2006 with an average of 100 IFR added traffic per day, and today it is the leader country with an average of 100 traffic added every day to the European air space. REMARKABLE DEVELOPMENT IN INTERNATIONAL FLIGHTS In comparison to 2003, a sustainable growth in Turkish air transportation was also observed in international flights. There was a robust increase in air transportation from Turkish airports to largest economies of Europe, including the UK, Denmark and France. In comparison to 2003, the number of passengers between Turkey and the UK increased by 15% per year, between Turkey and Denmark by 19% per year, and between Turkey and France by 14% per year. In comparison to 2003, we saw effective increases in passenger transportation to and from European cities. In parallel to the increasing passenger

VİL TÜRK SIİLIĞI HAVAC ekli

sür 10 yıldır şte… yükseli

TURKISHION T CIVIL AVIA he e in t on the ris … e last decad

22

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 22

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 23

23

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

“DHMİ 10 yılda büyük başarılara imza attı” / “Great achievements of SAA in 10 years” Türk sivil havacılığı bugün 80 yıllık köklü bir tarihe sahip. Türkiye, özellikle son 15 yılda gerçekleşen büyük atılımla bugün sivil havacılık alanında dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdi. Bu başarının ardında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve DHMİ’nin imzası bulunuyor. Sivil havacılık sektöründe benimsenen özelleştirme ve serbestleştirme politikalarının başarısı kısa sürede sektörün her alanında küresel markaların ortaya çıkabileceği zemini hazırladı. Atatürk Havalimanı YİD projesiyle doğan TAV Havalimanları ve TAV İnşaat’ın vardığı nokta da bu başarılı politikanın sonucudur. Bu deneyim üzerinde yükselen TAV Havalimanları bugün altı ülkede 12 havalimanında faaliyet gösteren, yılda 72 milyon yolcuya hizmet veren bir şirkettir. Sektöründe dünyanın en büyük üç firması arasında bulunan TAV İnşaat, Körfez Bölgesi’nin en görkemli havalimanı projelerini üstlenmektedir. Havacılık, tüm paydaşların ortak çabasını gerektiren, rekabetçi işbirliğine dayanan bir sektördür. Havada, serbestleştirme politikalarının getirdiği rekabetle THY gelişirken yeni markalar ortaya çıkmıştır. Karada havalimanı işletmeciliğinde TAV’ın yanı sıra dünyaya açılan yer hizmetleri, teknik bakım, kargo şirketleri oluşmuştur. DHMİ’nin koordinasyonunda yürüyen bu ortak çaba ve başarılı politikalarla 2002’de 33 milyon olan yolcu sayısı 2012’de 130 milyona ulaşmıştır. Şimdi Türkiye 2023’te 350 milyon yolcu hedefine doğru yürümektedir. Sektör, Türkiye’nin küresel düzene entegrasyonuna katkı sunarak, çok ciddi dolaylı ekonomik, kültürel ve sosyal fayda yaratmaktadır. Bugün Türkiye hava sahasında egemenlik haklarımızın korunup, kollanmasında, emniyetle uçuş yapılmasında, DHMİ tarafından gerçekleştirilen Hava Trafik Kaynaklarının Modernizasyonu (SMART) ve hava trafik kapasitelerinin optimizasyonu çalışmaları çok önemli işlerdir. DHMİ son 10 yılda yaptığı bu çalışmalarla, çağdaş sivil havacılıkla aramızdaki kayıp yılları ülkemize yeniden kazandırmıştır. Bu başarıda emeği bulunan, bugüne kadar görev yapmış ve halen görev yapan büyük DHMİ ailesi nezdinde Genel Müdür Orhan Birdal ve ekibine tebrik ve teşekkürlerimi sunuyor; bayrağı daha da ileri taşıyacaklarına olan inancımı ifade etmek istiyorum.

Atatürk Havalimanı ile Londra arasında gerçekleşti, bu hattaki yolcu trafiği yüzde 83 artarak 838 bin 341’e ulaştı. Sırasıyla Düsseldorf-Antalya hattı 687 bin 311 yolcudan 800 bin 188 yolcuya, Paris-İstanbul Atatürk Havalimanı arasındaki yolcu taşımacılığı da 489 bin 262’den 739 bin 624’e ulaştı. TÜRKİYE, 2015’TE AVRUPA DÖRDÜNCÜSÜ OLACAK 2003 yılına göre Avrupa’da Türkiye hava ulaşımı Hollanda’nın önüne geçerek altıncı sıraya yerleşti. 2003 yılı itibarıyla 24

Turkish civil aviation has today a deep-rooted history of 80 years. Turkey has become a leading country in civil aviation with the remarkable breakthrough in the last 15 years. This success is achieved by the Ministry of Transport, Maritime Affairs and Communications and SAA. The success of privatization and liberalization policies in civil aviation industry shortly paved the way for development of global brands in every area of the industry. The achievements of TAV Airports and TAV Construction, which was born out of the Atatürk Airport BOT project, are the results of this successful policy. Rising on this experience, TAV Airports today runs operations at 12 airports in 6 countries, and offers services to 72 million passengers every year. One of the top three companies in its sector, TAV Construction undertakes the most remarkable airport projects in the Gulf Region. Aviation industry requires common action and competitive cooperation of all peers. As Turkish Airlines developed in the competition brought by liberalization policies in aviation, new brands were born. And on the ground, TAV and many other ground operations, technical maintenance and cargo companies emerged in airport management. As a result of this common action and policies coordinated by SAA, the number of passengers rose from 33 million in 2002 to 130 million in 2012. Today, Turkey is walking to the target of surpassing 350 million passengers in 2023. The industry makes an indirect economic, cultural and social difference by contributing to the integration of Turkey with the global system. The efforts under Modernization of Air Traffic Sources (SMART) and optimization of air traffic capacities are very important in protection of our sovereignty rights in Turkish airspace and ensuring safe flight. With its activities in the last decade, SAA has recovered the lost years in modern civil aviation. I would like to thank the great family of SAA, particularly General Manager Orhan Birdal and his team for their contributions to this success. I believe they will be carrying the flag even further.

traffic with the UK, the highest number of passenger traffic was between Istanbul Atatürk Airport and London, and the passenger traffic on this line increased by 83% to 838.341. The passenger traffic between Dusseldorf and Antalya increased from 687.311 to 800.188, and between Paris and İstanbul Atatürk Airport from 489.262 to 739.624. TURKEY TO BE FOURTH COUNTRY IN EUROPE BY 2015 In comparison to 2003, Turkish air transportation in

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 24

5/4/13 3:35 AM


2002

2003

2004

YOLCU TRAFİĞİ Passenger Traffic 2005

2006

2007

2008

2009

2010

2011

2012

Yolcu Trafiği (Direk Transit Dahil)

33.783.892 34.443.655 45.057.371 56.119.472 62.271.876 70.715.263 79.964.897 86.124.146 103.536.513 118.292.000 131.029.516

Yolcu Trafiği

33.783.892 34.443.655 45.057.371 55.572.426 61.655.659 70.296.532 79.438.289 85.508.508 102.800.392 117.620.469 130.351.620

Passenger Traffic (Direct Transit Included)

Passenger Traffic

- İç Hat

Domestic line

- Dış Hat

International line

8.729.279

9.147.439 14.460.864 20.529.469 28.774.857 31.949.341 35.832.776 41.226.959

50.575.426

58.258.324

64.721.316

25.054.613 25.296.216 30.596.507 35.042.957 32.880.802 38.347.191 43.605.513 44.281.549

52.224.966

59.362.145

65.630.304

736.121

671.531

677.896

Direkt Transit Yolcu

547.046

Direct Transit Passengers

616.217

418.731

526.608

615.638

ARTIŞ 288 % Increase

Türkiye Geneli Havalimanları Yolcu Trafiği (2002-2012)

Passenger traffic at airports throughout Turkey 130.351.620

2012

2011

2010

2009

2008

2007

2006

2005

2004

2003

33.783.892

2002

140.000.000 140000000 120.000.000 120000000 100.000.000 100000000 80.000.000 80000000 60.000.000 60000000 40000000 40.000.000 20000000 20.000.000 00

Yolcu Trafiği (Direk Transit Dahil) Passenger Traffic (Direct Transit Included) Yolcu Trafiği Passenger Traffic Domestic Line - İç Hat Avrupa sıralamasında yedinci olan ülkemiz Hollanda’yı geride bırakarak Avrupa’da altıncı sıraya yerleşti. Beklentiler 2015’e kadar dördüncü sıraya yerleşeceğini gösteriyor. Türkiye yeni rotalar sıralamasında dünyada dokuzuncu sırada... Uçuş rotasının her iki bacağı dikkate alınarak anna. aero havacılık dergisinin yapmış olduğu sıralamada, 2013 yılında yeni rota gelişimi sıralamasında dünyada öne çıkan ülkeler arasında Türkiye dünyada dokuzuncu, Rusya ise 10’uncu sırada yer aldı. Pazar büyüklüğü ölçeğine göre; ABD, İngiltere ve Almanya’nın ilk üçte yer alması sürpriz olmadı. HAVALİMANLARIMIZ BİRİNCİ LİGDE * İstanbul Atatürk Havalimanı; yüzde 20.6 artışla yıllık 25 milyon yolcu ve üzerine hizmet veren havalimanları arasındaki sıralamada; Avrupa’da ve dünyada birinci oldu. İstanbul Atatürk Havalimanı, Avrupa yolcu sayısı sıralamalarında, 10 yıl önce 20’nciyken, 2012’de altıncı sıraya yükseldi. Şu an itibarıyla yolcu sayısı sıralamasında Avrupa’da dördüncü, dünyada 16’ncı sırada (Kaynak: ACI (Airports Council International) Pax Passanger Flash Report February-2013). * İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı; yüzde 10 artışla yıllık 10-25 milyon yolcu arasında hizmet veren Avrupa havalimanları arasındaki sıralamada birinci oldu. * İzmir Adnan Menderes Havalimanı yüzde 10 artışla, yıllık 5-10 milyon yolcu arasında hizmet veren Avrupa havalimanları arasındaki sıralamada üçüncü oldu. * Ankara Esenboğa Havalimanı (yüzde 9) artışla, yıllık 5-10 milyon yolcu arasında hizmet veren Avrupa havalimanları arasındaki sıralamada dördüncü oldu.

Europe beat the Netherlands took the sixth place in European ranking, where it previously held the seventh place. It is estimated that Turkey will achieve the fourth rank by 2015. Turkey holds the ninth place in the ranking for new routes... In the ranking by anna.aero aviation journal on the basis of both legs of the flight route, Turkey was the ninth, and Russia was the 10th country in development of new routes. It was not a surprise to see the USA, the UK and Germany in the top three places because of their market sizes. OUR AIRPORTS IN PREMIER LEAGUE * İstanbul Atatürk Airport took the first place with a growth by 20.6% among the airports in Europe and worldwide which offer services to at least 25 million passengers. In the rankings of number of passengers in Europe, İstanbul Atatürk Airport rose from 20th place in 2002 to sixth place in 2012. Today, it holds the fourth place in Europe and 16th place in the world in the rankings for number of passengers (Source: ACI Pax Passanger Flash Report February-2013). * İstanbul Sabiha Gökçen Airport took the first place with a growth by 10% among the European airports offering services to 10-25 million passengers per year. * İzmir Adnan Menderes Airport took the third place with a growth by 10% among the European airports offering services to 5-10 million passengers per year. * Ankara Esenboğa Airport took the fourth place with a growth by 9% among the European airports offering services to 5-10 million passengers per year.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 25

25

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

2002

2003

2004

UÇAK TRAFİĞİ Aircraft Traffic

2005

2006 2007

2008

2009

688.468

741.765

365.177

385.764

323.291 247.099

Tüm Uçak (Overflight Dahil)

532.531

529.205

640.549

757.983

852.175

935.567

Uçak Trafiği

376.579

374.987

449.493

551.980

627.401

- İç Hat

157.953

156.582

196.207

265.113

341.262

- Dış Hat

218.626

218.405

253.286

286.867

286.139

Overflight Uçak Trafiği

155.952

154.218

191.056

206.003

224.774

Total Aircraft Traffic (Including Overflights)

Aircraft Traffic

Domestic line

International line

Aircraft Overflights Traffic

2010

1.010.937 1.066.053

2011

2012

1.213.125

1.335.185

1.376.486

788.469

919.411

1.042.369

1.093.047

419.422

497.862

579.488

600.818

356.001

369.047

421.549

462.881

492.229

269.172

277.584

293.714

292.816

283.439

ARTIŞ 158 % Increase

Türkiye Geneli Havalimanları Uçak Trafiği (2002-2012)

Air traffic at airports throughout Turkey

1.500.000 1500000

1.376.486

1.000.000 1000000 500.000 500000

532.531

2012

2011

2010

2009

2008

2007

2006

2005

2004

2003

2002

00

Tüm Uçak (Overflight dahil) Total Aircraft Traffic (Including Overflights) İç Hat Domestic Line

“DHMİ Türk sivil havacılığında çığır açtı”

“SAA broke a new ground in Turkish civil aviation” 1933 yılından bugüne ülkemizde havacılık sektörünün büyüyerek gelişmesi ve 21’inci yüzyıl standartlarına ulaşması için üstün gayretler gösteren Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, özellikle son 10 yılda Türk havacılığında büyük bir çığır açmıştır. Bu süreçte biz özel sektör temsilcilerinin önünü açarak ufkunu genişleten başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım olmak üzere Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürümüz Sayın Orhan Birdal’a, kurumun değerli yönetici ve çalışanlarına şükranlarımı sunar, 80’inci kuruluş yıldönümünlerini en içten dileklerimle kutlarım. The State Public Airports Authority, which has been striving since 1993 for the growth and development of our aviation industry and for achieving the standards of the 21st century in the industry, has broken a new ground in Turkish aviation particularly in the last decade. In this process, I would like to extend my gratitude to our Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan, Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications Binali Yıldırım, General Manager of State Public Airports Authority Orhan Birdal, who have opened up new horizons with new opportunities for the private sector, as well as to the esteemed executives and employees of the organization. I celebrate the 80th anniversary of the organization with deepest sincerity. 26

Serhat Çeçen Fraport IC İçtaş Antalya Havalimanı Terminal Yatırım ve İşletmeciliği A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of the Executive Board Fraport IC İçtaş Antalya Airport Terminal Investment and Management Inc.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 26

5/4/13 3:35 AM


Havacılığın gizli gücü: DHMİ Bu yıl, Türk Hava Yolları ve DHMİ’nin 80’inci kuruluş yıldönümü… 1933’te beş uçakla ve Eskişehir’den Ankara’ya başlayan Türk Hava Yolları’nın serüveni bugün 99 ülkeyle dünyanın en çok ülkesine uçan ve 222 uçuş noktasıyla dünyanın en büyük dördüncü uçuş ağına sahip havayolu olarak devam ediyor. Türk Hava Yolları son yıllarda büyük bir atılım gerçekleştirdi. Taşıdığı yolcu sayından kârlılığa, uçak sayısından uçtuğu hatlara, altyapı yatırımlardan Türk Hava Yolları’nın sektörde bölgesel aktör haline getiren ortaklıklara kadar pek çok alanda büyük bir sıçrama elde etti. Türk Hava Yolları’nın elde ettiği bu başarıda bizlerin başarısı, İstanbul’un coğrafi konumu, Türkiye’nin bölgesel ve küresel yükselişi kadar pay sahibi kurumlardan birisi de Devlet Hava Meydanları İşletmesi’dir (DHMİ). Sorumluluğu; hava seyrüsefer emniyetini en üst seviyede sağlamak, havalimanı işletmeciliği hizmetlerini uluslararası standartlarda sunmak, bölgesel hava ulaşım merkezi olmak, bölgesel hava eğitim üssü olmak, insan kaynaklarının optimum yönetimiyle hizmette kalite ve etkinliği artırmak olan DHMİ son yıllardaki performansıyla Türkiye’de havacılık sektörünün gelişmesine önemli katkı sunmuştur. Türk Hava Yolları’nın elde ettiği başarı aynı zamanda Türkiye’de sivil havacılığın gelişmesine de önemli bir katkı sağlamaktadır. 2003 yılında havacılık sektörünün serbestleşmesi, havacılık sektörünün gelişmesinde milat olmuştur. Sadece 2012 yılında sektör 2011’e göre yüzde 10 civarında büyümüştür. İç hatlarda 2011 yılına göre yüzde 10.8 artış göstererek taşınan yolcu sayısı 64.5 milyona yükselmiştir. Benzer biçimde dış hatlarda yüzde 10 büyümeyle taşınan yolcu sayısı 65.4 milyon yolcuya ulaşmıştır. Havacılık sektörünün kalbi olan İstanbul’d,a 2012 yılında Atatürk Havalimanı’na toplam 364 bin 322 uçak iniş-kalkış yapıldı. Günlük ortalama bin uçağa hizmet sunuldu, 114 ticari havayolu taşıyıcısıyla dünyanın 284

havalimanına sefer yapıldı. Buna 15 milyonluk Sabiha Gökçen Havalimanı trafiğini de eklersek İstanbul’un trafiğinin 60 milyonu bulduğunu görürüz. Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin, 2012 yılı önemli dünya havalimanları yolcu verilerine göre yolcu artış oranı sıralamasında İstanbul Atatürk Havalimanı yüzde 21 büyümeyle Avrupa’da ve dünyada birinciliğe yükseldi. İşte DHMİ böyle bir havalimanını başarıyla yönetiyor. Bütün bu rakamlar yolcu sayısı bakımından Avrupa sıralamasında Hollanda’yı geçerek altıncı sıraya yükselmemize yol açmıştır. Havacılık sektörünün ekonomiye katkısı yaklaşık 15 milyar dolara ulaşmıştır. Bütün bu başarıların sağlanmasında, havacılık sektörünün büyümesinde kuşkusuz en büyük pay DHMİ’nindir. Yakalanan bu büyümenin yönetilmesi başlı başına bir başarıdır. Yine havacılık sektörü büyürken, en az sorunla karşılaşılması, uçuş güvenliğinden hizmet kalitesinin standardına kadar her konuda uluslararası standartların yakalanmasında DHMİ’nin önemli bir payı vardır. Bu açıdan DHMİ, havacılık sektörünün gizli gücü ve kahramanlarından birisidir. Türkiye adına kendileriyle gurur duyuyoruz. 2003 yılında havacılık sektörünün özelleştirilmesi Türkiye’de havacılık sektörünün gelişmesine nasıl katkı sunduysa benzer biçimde 1983 yılında yürürlüğe giren 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ile özel sektöre de havalimanı ve havayolu isletmeciliği haklarının verilmesiyle, sivil havacılık sektöründe de gelişme gözle görünür hale geldi. Bugün Türkiye’deki havalimanlarının birkaçı dışında hepsi DHMİ tarafından işletilmektedir. DHMİ’nin denetim ve gözetiminde olan havalimanları uluslararası standartlar ve üstün teknolojiyle donatılmış havalimanlarıdır. Türk Hava Yolları gibi DHMİ de 80’inci yaşını kutluyor. Geride kalan 80 yıla sığan başarılardan daha fazlasının önümüzdeki dönemde yakalamak umuduyla, DHMİ’nin 80’nci yaşını kutluyorum.

Hamdi Topçu THY Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Executive Board

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 27

27

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

The secret power aviation: SAA This year is the 80th anniversary of Turkish Airlines and SAA...The

adventure of Turkish Airlines which started in 1933 with only five planes with scheduled flights between Eskisehir and Ankara now continues with Turkish Airlines having the fourth biggest flight network in the world with its 222 destinations serving as an airline company flying the highest number of countries with 99 different destination countries. In recent years, Turkish Airlines made a great leap. The company made great progress in many areas from the number of passengers carried and profitability to number of aircrafts, number of destinations and level of infrastructure investment and partnerships that have made Turkish Airlines a regional actor in its sector. Apart from Istanbul’s geographical location and Turkey’s regional and global rise, another important factor that contributed to the success of Turkish Airlines is the General Directorate of State Airports Authority (SAA). With a responsibility to ensure the highest level of navigation safety, to provide airport services at the international standards, to become a regional air travel center, to become a regional aviation training hub and to improve service quality and effectiveness via optimum management of human resources, SAA made significant contributions to the development of the aviation sector with its supreme performance in recent years. The success of Turkish Airlines made an important contribution to the development of civil aviation in Turkey as well. Liberalization of the aviation sector in 2003 has been a milestone in the development of aviation sector. Only in 2012, the sector grew by 10% compared to 2011. The total number of passengers carried in domestic lines increased by 10.8% compared to 2011 and reached 64.5 million. Similarly, with a 10% increase, the total number of passengers carried in international lines reached 65.4 million. In 2012, a total of 364.322 aircrafts landed on Atatürk Airport in İstanbul,

28

which is the heart of aviation sector. On average, 1.000 planes were services and scheduled flights were made to 284 airports in the world via 114 commercial airlines. When we add the Sabiha Gokcen Airport’s air traffic of 15 million, we see that Istanbul’s total air traffic reaches 60 million. According to the passenger data for Major Airports in 2012 published by the Council of International Airports, İstanbul Atatürk Airport ranks number one in Europe and the World with 21% growth rate. SAA manages such an airport with success. With all these figures, Turkey beat the Netherlands and ranked number six in Europe with regard to total number of passengers. And the contribution of the aviation sector to economy was 15 billion dollars. There is no doubt that SAA has the greatest share in achieving this success and in the growth of the aviation sector. Administration of this growth is definitely a managerial success. Again SAA played a major role in achieving this growth with minimum issues and achieving international standards both in terms of flight safety and service quality. In this regard, SAA is the secret power and one of the heroes of the aviation sector. On behalf of Turkey, we are proud of SAA. Just as the way the privatization of the aviation sector in 2003 contributed to the development of the aviation sector in Turkey, with the Turkish Civil Aviation Law numbered 2920 passed in 1983 which allowed private sector to be engaged in airport and airline business, significant progress has been made in the development of civil aviation in Turkey. Today, except for a few of the airports in Turkey, all airports are run by DHMI. Airports under the management and supervision of SAA are airports equipped with international standards and superior technologies. Just like Turkish Airlines, SAA is celebrating its 80th anniversary as well. I would like to congratulate the 80th anniversary of SAA with the hope of achieving greater success than those achieved in these 80 years.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 28

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 29

29

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

“Havayolu halkın yolu haline gelmişse bunda en büyük pay DHMİ’nindir” “If the airways are accessible to everyone, this is greatly thanks to SAA” Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, son 10 yılda havayolunu kullanan yolcu sayısının 36 milyondan 131 milyona çıkmasında ve 16 milyon insanımızın ilk defa uçağa binmesinde Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün en büyük paya sahip olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Eğer havayolu halkın yolu haline geldiyse bu DHMİ’nin başarılı çalışmaları sayesindedir”.

Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications Binali Yıldırım says it is greatly thanks to the General Directorate of State Public Airports Authority (SAA) that the number of airline passengers increased from 36 million to 131 million, and that 16 million people flew for the first time in the last decade. He adds, “If the airways have become accessible to everyone, this is thanks to the successful efforts of SAA.” 30

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 30

5/4/13 3:35 AM


10 yıl önce göreve geldiğinde bir söz vermişti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, “Havayolunu halkın yolu yapacağız” diyerek… Ve bu 10 yıllık süreç içerisinde gerçekleştirilen yeniden yapılanma, yapılan büyük yatırımlar ve girişimcilere yönelik teşviklerle Türk sivil havacılık sektörü büyük bir atılım gerçekleştirdi. Gerek Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü gerekse THY ve özel havayolu şirketlerinin hizmetleriyle sektör 10 yıldır iki haneli büyüme rakamlarıyla irtifasını sürekli yükseltiyor. İrtifa artarak yükselmeye devam edecek zira Cumhuriyet’in 100’üncü yılına yönelik çok daha büyük hedefler var. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün kuruluşunun 80’inci yılı vesilesiyle Bakan Yıldırım ile yaptığımız bu söyleşide başta havayolu olmak üzere Türkiye’ye çağ atlatacak ulaşımdaki tüm önemli projeleri konuştuk.

“Azimle, başarı yolunda ilerleyen DHMİ yönetimi ve çalışanlarının verdiği başarılı hizmetler sayesinde Türk sivil havacılığı bugün artık dünyanın önde gelen havacılık sektörlerindin biri haline gelmiştir. Türkiye’nin her köşesine ulaşmak için çalışan, ülkemiz için vazgeçilmez kurumlardan biri olan DHMİ’nin 80’inci yılını kutluyorum.” “Thanks to the successful services offered by the SAA executives and employees, who walk towards success with persistence, today the Turkish civil aviation has become one of the leading aviation industries of the world. I celebrate the 80th anniversary of SAA, which is one of the pillar organizations of Turkey working to reach every corner of the country.”

Bakanlığınız sivil havacılık dışında bilişim altyapısından kara, deniz ve raylı sistemler gibi diğer taşımacılık alanlarına kadar geniş bir alanı kapsıyor. Gelecek 10 yıllık vizyonunuzda, kısa kısa bu alanlarla ilgili öngörüleriniz nelerdir? ‘10. Ulaştırma Şurası’nda Cumhuriyetimiz’in 100’üncü yılına yönelik hedeflerimizi belirledik. 2023 yılına ulaştığımızda; ulaşım ve haberleşmenin tüm modlarında; vatandaşlarımızın güvenli, konforlu, ekonomik veya hızlı her türlü ihtiyacına cevap verebilecek altyapıya sahip bir sistem kurmak istiyoruz. 2023’e ulaştığımızda şu an 22.300 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğunu 36.500 kilometreye çıkarmayı planlıyoruz. Bu hedefe ulaşmak içinse çalışmalarımızı 2015 yılına kadar 26.500, 2019 yılına kadar 31.000 ve 2023’e gelindiğinde ise 36.500 kilometreye ulaşacak şekilde planladık. Ayrıca 2023 yılına geldiğimizde Türkiye’nin kendi uçakları olmasını istiyoruz. Yerli imalat olarak en az iki tip uluslararası bilinirliği olan tek/çift motor pervaneli ve çift motorlu hafif jet uçağı üretimini gerçekleştirmeyi hedefliyor, 2023 yılına kadar Türk sivil hava taşımacılığı filosunu, 200’ü bölgesel uçak olacak şekilde, 350 uçaktan 750 uçağa yükseltmeyi planlıyoruz. 2023 yılına kadar 100 milyon yolcu kapasiteli bir ve 30 milyon kapasiteli iki havalimanı daha yaparak havalimanlarımızın yolcu kapasitesini toplam 386 milyon yolcu/yıla, seyahat eden yolcu sayısını ise yıllık 350 milyona çıkarmayı hedefliyoruz. Öte yandan, yapacağımız havalimanlarıyla vatandaşlarımızın havalimanlarına ulaşımını kolaylaştırarak, herhangi bir yöne ortalama 100 kilometre mesafede veya bir saat seyahatle erişimlerini mümkün hale getirmeyi amaçlıyoruz. Demiryolunda 2023 yılına gelindiğinde 10.000 kilometre yüksek hızlı tren hattına sahip olmayı planlıyoruz. Bunun haricinde yine 4.000 kilometre de yeni konvansiyonel demiryolu hattı yapacağız. Ayrıca 8.000 kilometre demiryolunu da elektrikli ve sinyalli hale getirmeyi planlıyoruz. Denizciliğe gelince; bu sektör adı gibi derya deniz bir sektör... Yani tek bir kalemde anlatmak zor. Öncelikle belirtmek gerekir ki gerek dış ticaretimiz gerekse uluslararası deniz ticareti pastasındaki büyüme beklentileri doğrultusunda denizciliğimize büyük görev düşmektedir. Türkiye dış ticaretinin bugünkü toplam 330 milyar dolarlık düzeyden 2023 yılında 1.2 trilyon doların üstüne çıkması hedefi doğrultusunda dış yüklerimizin yaklaşık yüzde 90’ının denizyoluyla taşındığını göz önüne alırsak Türk bayraklı gemilerimizin ekonomik katkı açısından önemi çok daha büyük olacaktır. Öte yandan, denizciliğin uluslararası olması itibarıyla Türk gemilerinin dünya deniz taşımacılığına yapacağı katkı aynı zamanda ülkemize de önemli sermaye girdisi sağlayacak, cari açığın

Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications

Binali Yıldırım made a promise when he came to office 10 years ago: he said “we will make airways accessible for everyone.” And during this decade, the Turkish civil aviation industry broke a new ground with a reorganization, large investments and incentives for entrepreneurs. With the services of General Directorate of State Public Airports Authority and Turkish Airlines and private airliners, the sector has been on the rise with double-digit growth rates. This tendency will continue because the objectives are even bigger for the 100th anniversary of the Republic of Turkey. In our interview with Minister Yıldırım for the 80th anniversary of General Directorate of State Public Airports Authority, we looked into all major projects in transportation, particularly in aviation, which will help Turkey to step into a new age.

Your ministry covers a vast area from civil aviation and information infrastructure to highway, seaway, railroad and other areas of transportation. What are your estimates for these areas in your vision for the next decade? We set our targets for the 100th anniversary of our Republic at the “10th Council of Transportation”. We plan to establish an infrastructure that is capable of addressing all needs of our people for comfortable, safe, economic or fast communication and transportation by the year 2023. We plan to increase our total divided highways from 22.300 kilometers to 36.500 kilometers by 2023. To this end, our plan is to achieve 26.500 kilometers of divided highways by 2015, 31.000 kilometers by 2019, and 36.500 kilometers by 2023. Furthermore, we want to build our own aircraft by the year 2023. The plan is to locally produce two types of aircraft, including single/double engine propeller plane and double engine light jet planes with international recognition, By 2023, we plan to increase the Turkish civil aviation fleet from 350 to 750 planes, including 200 for regional flights. By 2023, we aim to build one new airport with a capacity of 100 million passengers and two new airports with a capacity of 30 million passengers, thus increasing the total passenger capacity of our airports to 386 million passengers per year, and the number of traveling passengers to 350 million per year. Meanwhile, we plan to facilitate access to airports, by building new airports at approximately 100 kilometers distance to anywhere. In railroads, we plan to have a 10.000 kilometer-long high-speed train line by 2023. Additionally, we will build 4.000 kilometers of new conventional railroads. We also plan to install electrical and signal systems on 8.000 kilometers of railroad. The maritime industry is an endless sector, like the sea. It is difficult to summarize in a few words. First of all, I should point out that our maritime industry has a significant role to play in the expected growth of our share in foreign trade and in international maritime commerce. In line with our target to increase the total foreign trade from 330 billion dollars to more than 1.2 trillion dollars in 2023, our vessels with Turkish flags will make much more economic contributions, considering that approximately 90% of our foreign freights are handled by seaways. Furthermore, the contribution of Turkish vessels to international maritime transportation will ensure a significant capital inflow and help to shrink current deficit, since maritime transportation is an international industry. That is MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 31

31

5/4/13 3:35 AM


röportaj“Yeni | interview İstanbul Havalimanı ile birlikte Kanal İstanbul ve bu bölgeye yapılacak yeni şehir projesi, İstanbul’un merkezine raylı ve karayolu bağlantılarını da dahil etmek suretiyle yeni bir ekosistem oluşturacak. Yapılacak yeni ekoşehir birçok ticari yaşam alanını da içinde bulunduracak. Böylece havalimanıyla kurulacak yeni şehir, bir bütünlük arz edecek.” “The new urban project, including the New Airport of Istanbul and Channel Istanbul, will create a new ecosystem linking railroad and highway connections to the city center. This new eco-city will include many commercial areas. Thus, the new city with a new airport will become a whole.”

32

azaltılmasına da katkı sağlayacaktır. İşte bu yüzden; tersaneler kuruyor, yat limanları, balıkçı barınakları yapıyor, lojistik sektörüne ve ticarete hayat suyu verecek büyük limanlar inşa ediyoruz. Konteynır taşımacılığındaki liman altyapısını, 32 milyon TEU kapasiteye çıkarmayı planlıyoruz.. Türk limanlarında elleçlenen kabotaj yükleri oranını yüzde 2’den yüzde 20’ye, yüzde 13 olan toplam kabotaj yüklerini de yüzde 30’a çıkaracağız. Gemi inşa kapasitesi şu an 3.6 milyon DWT, bunu 2023’e ulaştığımızda 10 milyon DWT’a yükselteceğiz. Akdeniz havzasında dolaşan 1 milyon yattan daha fazla pay alabilmek için mevcut 15 bin olan yat bağlama ve konaklama kapasitemizi 50 bine çıkartacağız. Kurvaziyer limanları yapacağız. Bu sayede ülkemizin turizm gelirlerini de artırmayı hedefliyoruz. Ana hedefimiz dünya denizciliğinin her alanında ‘lider denizci ülkeler’ arasında olmaktır.

why we build shipyards, marinas, fishing ports, and harbors to revive logistics and commercial industries. We plan to increase the harbor infrastructure in container transportation to a capacity of 32 million TEU. We will increase the cabotage load rate that undergo stevedoring at Turkish harbors from 2% to 20%, and the total cabotage load from 13% to 30%. The shipbuilding capacity is currently 3.6 million DWT, which we plan to increase to 10 million DWT by 2023. To get more shares from 1 million yachts sailing across the Mediterranean basin, we will raise the capacity of yacht anchoring and accommodation capacity from 15.000 to 50.000. We will build cruiser ports. Thus, we will boost the income from tourism. Our main target is to be one of the “leading mariner countries” in every field of global maritime.

Göreve geldiğinizde “Havayolu halkın yolu olacaktır” sloganınız vardı ve istatistiklere bakıldığında bu gerçek oldu. Siz göreve geldikten sonra yolcu sayısı son 10 yılda dört kata yakın arttı. Bunu nasıl başardınız? Evet, 10 yıl içinde 16 milyon vatandaşımızın ayağını yerden kestik ve ilk kez uçakla tanıştırdık. Havayolunu halkın yolu haline getirdik. Aradan geçen 10 yıllık süre zarfında, Türk havacılığında belirlemiş olduğumuz hedeflere ulaşmaktan çok daha öte, tahminlerimizin üstünde çok hızlı bir gelişme göstererek, ulusal ve uluslararası alanda büyük başarılara imza attık. İlk olarak sektörde tekeli ortadan kaldırarak serbestleşmeyi sağladık. 2002 yılında iki merkezden 25 noktaya gerçekleştirilen iç hat seferleri, bugün yedi havayolu işletmemiz tarafından yedi merkezden toplam 49 noktaya gerçekleştirilmeye başlandı. İkili havacılık anlaşmaları yaparak 60 noktaya olan dış hat uçuş sayısını da 200’e yükselttik. 2003 yılında uçak filo sayımız 162’yken bugün 375’i buldu. Yani 10 yılda uçak filomuzu ikiye katladık. Havayolu şirketlerimizin yaptığı anlaşmalarla bu sayı her geçen gün artıyor. Bunun sonucunda da, iç hatlarda hareket eden 8.5 milyon yolcu sayımızı bugün itibarıyla 65 milyona çıkardık. İç ve dış hatlarda taşınan yolcu sayımız da geçtiğimiz yıl 118 milyonu bulmuşken bu yıl 131 milyon yolcu sayısını aşmış bulunuyor. Vatandaşlarımızın daha da uygun fiyatlarla hava yolculuğundan faydalanabilmesi için Ekonomik Havaalanı Projesi uyguluyoruz. Proje kapsamında konma ve konaklama ücretlerinde yüzde 25 ile yüzde 100 arasında indirimler var. Bu uygulamanın sonuçları da en çok bilet fiyatlarına, yani vatandaşımıza yansıdı. Biraz önce de söylediğim gibi 49 havalimanımız aktif olarak kullanılıyor. Ayrıca şu anda yapımı devam eden altı havaalimanı daha var. Bunlar; Giresun ve Ordu’ya hizmet verecek olan Ordu-Giresun Havalimanı, Bingöl, Iğdır, Şırnak, Hakkâri ve Çukurova havalimanları... Düşünün size en yakın havalimanı en az

When you came to office, you had the motto of “Airlines will be accessible to everyone.” According to the statistical data, this has come true. During your term, the number of passengers increased by four folds in the last 10 years. How did you achieve this? Yes, in 10 years we helped 16 million people to fly for the first time. We made airways accessible to everyone. During this period, we went beyond the targets we set for Turkish aviation, and achieved a growth beyond our estimates, going from strength to strength in domestic and international areas. Firstly, we eliminated the monopoly in the industry, and allowed for liberalization. The number of domestic flights, which were only available from two centers to 25 destinations in 2002, has been increased to seven centers connected to 49 destinations. With mutual aviation agreements, we raised the number of international flight destinations from 60 to 200. Our fleet had 162 airliners in 2003 and it is 375 today. In other words, we doubled the size of our fleet in 10 years. This number is increasing every day with the new agreements of our airline companies. Consequently, the number of passengers in domestic flights was increased from 8.5 million to 65 million. The total number of passengers in domestic and international flights reached 118 million last year, and it has already reached 131 million in 2013. To ensure more affordable flights for our citizens, we launched the Economic Airport Project. The project offers 25-100% discounts in landing and accommodation rates. The results of this project is best observed in the flight rates. As I said earlier, we are actively using 49 airports. Furthermore, construction is underway for six new airports, including the Ordu-Giresun Airport for Giresun and

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 32

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 33

33

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

Ordu, and airports of Bingöl, Iğdır, Şırnak, Hakkâri and Çukurova... Think about it – the nearest airport now is at least two or three hours away, and add one hour you need for boarding and landing. In that case, airway transportation does not offer you any advantage. But now, we will eliminate this problem with new airports. Therefore, we will further increase the growth rate in aviation.

iki-üç saat uzaklıkta bir mesafede; bunun kalkışı var, inişi var, bir saat de öyle ekleyin. O zaman havayolunu tercih etmek sizin için bir avantaj sağlamaktan çıkıyor ama şimdi biz bu sıkıntıyı hizmete açtığımız yeni havalimanları ve ekleyeceklerimizle ortadan kaldırıyoruz. Böylece havayollarındaki gelişme hızını daha da artıracağız. Airbus firması önümüzdeki 20 yıl için dünya havacılık sektöründeki ortalama büyümeyi yüzde 4.7 olarak tahmin ediyor. Bizim 2023 yılına kadar olan ortalama büyüme hedefimiz nedir? Geçtiğimiz 10 yıldaki büyümeyi sürdürebilecek miyiz? Dünya genelinde en fazla uçak siparişi veren ülkeler sivil havacılığın en fazla büyüyeceği ülkeler olacaktır. Bu kapsamda 2003 yılından bu yana uçak filomuzdaki büyük gövdeli uçak sayısının iki kat artarak 162’den 375’e ulaşmış olmasının sivil havacılığımızın geleceği açısından önemli bir gösterge olduğunu söyleyebiliriz. Airbus’un Küresel Pazar Araştırma Raporu’na göre, Türkiye’nin iç hatlarda yüzde 10.1 büyümeyle gelecek 20 yıl içinde en hızlı büyüyecek pazar olacağını belirtiliyor. Türkiye’yi yüzde 10’luk büyümeyle Hindistan, yüzde 9.4’lük büyümeyle Kuzey Afrika ve Çin’in takip edeceği öngörülüyor. Türk sivil havacılığının bu büyümeyi karşılaması için çok daha fazla uçağı filoya eklemesi gerekmektedir. Mevcut göstergeler ışığında filodaki uçak sayımızın 10 yıl içinde iki katına çıkmasını ve 750 uçağı bulmasını bekliyoruz. Bildiğiniz gibi; Bakanlığımız tarafından ‘Hedef 2023’ sloganıyla 27 Eylül-1 Ekim 2009 tarihlerinde gerçekleştirilen ‘10. Ulaştırma Şurası’nın sivil havacılıkla ilgili hedefleri arasında, Türk sivil hava taşımacılığı filo yapısının 2023 yılında 100 geniş gövde, 450 dar gövde ve 200 bölgesel uçak olacak şekilde 750 uçaklık bir yapıya ulaşması yer almakta. Şura kararları içinde ayrıca, İstanbul’da 100 milyon/yolcu kapasiteli bir havaalimanıyla Türkiye’de 30 milyon kapasiteli iki, 15 milyon kapasiteli üç havalimanı yapılması yer almakta olup, bu çerçevede daha şimdiden çok önemli mesafeler kaydetmiş bulunuyoruz. Bu kapsamda, İstanbul’a yapılması planlanan Yeni Havalimanı Projesi’nin hayata geçirilecek olması, 30 milyon yolcu kapasiteli iki havalimanı hedefi çerçevesinde Adana, Mersin, Tarsus bölgesine hizmet verecek Çukurova Bölgesel Havalimanı ile Kütahya, Afyon ve Uşak illerini kapsayacak Zafer Havalimanı projelerinin hayata geçirilmiş olması büyük önem arz ediyor. Altyapıya yönelik bu çalışmaların sivil havacılığımızın mevcut potansiyelini daha da artıracağı göz önünde bulundurulursa, şimdiki göstergeler ışığında yapılan öngörülerin çok daha ötesinde bir gelişme yaşanmasını beklemeliyiz. 34

Airbus estimates an average growth rate of 4.7% in the global aviation industry for the next 20 years. What is our growth target by the year 2023? Will we be able to maintain the growth we saw in the last 10 years? The countries placing the largest aircraft orders worldwide will be the fastest growing countries in civil aviation. In this framework, we doubled the number of liners in our fleet from 162 in 2003 to 375 today, which is a significant indicator of the future of our civil aviation. According to the Global Market Research Report of Airbus, Turkey will be the fastest growing market in the next 20 years with a 10% growth in domestic flights. Turkey will be followed by India with 10% growth, and North Africa and Chine with 9.4%. Turkish civil aviation has to add more airliners to its fleet to achieve this growth. Under current indicators, we estimate that the size of our fleet will be doubled to a total of 750 airliners in 10 years. As you know, our Ministry held the “10th Council of Transportation” on September 27-October 1, 2009 with the motto of “Targeting 2023”, where we set our target to expand the fleet of Turkish civil aviation to a total of 750 airliners by 2023, including 100 liners, 450 narrow-bodied and 200 regional airliners. The decisions of the Council also included construction of an airport in Istanbul with a capacity of 100 million passengers, as well as two airports with a capacity of 30 million passengers and three airports with a capacity of 15 million passengers across Turkey. We have already covered a long distance for these targets. In this scope, the prospective project for the New Airport of Istanbul, the projects of Çukurova Regional Airport to cover Adana, Mersin and Tarsus regions, and the Zafer Airport to cover Kütahya, Afyon and Uşak regions, each with a capacity of 30 million passengers, are very important. These efforts in improving infrastructure will further enhance the current potential of our civil aviation, and therefore, we should be expecting a development beyond the estimates that have been made with the present indicators. What are your plans for the integrated projects between aviation and railroads or seaways? Do you have any specific projects? One of the pillars of national development is maintaining passenger transportation as a whole, and ensure integration between means of transportation. “Any place you cannot access does not belong to you”, and without this, we cannot seriously talk about a development and a true success. One of our projects in combined transportation is the ‘Air-Land Transportation Integration Project’. Also, under the “Regional Aviation Project” of our Ministry, we ensured cooperation among transportation companies through changes in the Legislation on Airport Ground Operations to integrate airways and highways and to facilitate access to airports. Thus, we have established uninterrupted transportation systems between airports and city centers. Besides, through cooperation with local administrations, we developed a project to allow alternating access. As a result of these efforts, municipalities started

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 34

5/4/13 3:35 AM


Havacılıkla demiryolu ve denizyolu arasında entegre projeler için düşünceleriniz nedir? Bu konuda planlamalarınız var mı? Yolcu taşımacılığının bir bütün olarak sürdürülmesi ve ulaşım modları arasında entegrasyonun sağlanması ülkelerin kalkınmasında başat unsurlardan biri. Ulaşamadığın yer senin değildir ve bu unsur olmadan ülkelerin gelişiminden ve gerçek bir başarıdan söz etmek mümkün olamaz. Kombine taşımacılık kapsamında hayata geçirdiğimiz projelerden biri de; ‘Hava-Kara Taşımacılığı Entegrasyonu Projesi’dir. Bakanlığımız’ın ‘Bölgesel Havacılık Projesi’ kapsamında, havayolu ve karayolu ulaşımında entegrasyon sağlanması ve havalimanına ulaşımının kolaylaştırılması amacıyla Havaalanları Yer Hizmetleri Mevzuatı’nda değişiklik yaparak taşımacılık yapan şirketlerin işbirliği yapmalarını sağladık. Bu sayede de havalimanlarımızla şehir merkezlerimiz arasındaki ulaşım kesintisiz bir şeklide yapılabilmekte. Ayrıca, yerel yönetimlerle işbirliği içinde alternatifli ulaşım imkânının sağlanması yönünde bir proje geliştirdik. Bu çalışmalar neticesinde, belediyelerin havalimanı-şehir merkezi arasında yolcu taşımasına imkân sağladık ve izin alma prosedürlerini kolaylaştırdık. Böylece vatandaşlarımıza, havalimanına alternatifli, ekonomik ve rahat ulaşım imkânı sağladık. Öte yandan özellikle raylı sistemlerle havalimanı-şehir merkezi bağlantılarının sağlanmasına yönelik çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Esenboğa Havalimanı’na metroyla ulaşımın sağlanmasının yanı sıra özellikle İstanbul’a yapılacak yeni havalimanına, Sabiha Gökçen Havalimanı’na ve Atatürk Havalimanı’na metro ulaşımının sağlanmasını amaçlıyoruz. Bu kapsamda çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Herkesin merak ettiği İstanbul’a Yeni Havalimanı Projesi var. 3 Mayıs’ta ihalesi yapılacak bu havalimanının ülkemize ne gibi yararları olacak? Bildiğiniz gibi İstanbul Atatürk Havalimanı dünyanın ve Avrupa’nın önde gelen havalimanlarından ve transfer noktalarından biri haline geldi ve yıllık yolcu trafiği 45 milyonu geçti. Artan trafik ve havalimanının genişletilememesi; uçuş trafiğinde darboğazlara yol açmaya başladı. Ayrıca kapasite sıkışıklığı nedeniyle havalimanından kalkışta ve havalimanına inişte sıra beklemek zorunda kalan her uçak, hem gelir kaybına hem de hizmet kalitesi kaybına yol açmakta. Her geçen yıl havacılığımızda yaşanan gelişmeler neticesinde de hava trafiğimiz çok hızlı bir artış sergiliyor.Böyle hızla artan hava trafiğini Atatürk Havalimanı’nın artık daha fazla karşılama şansı yok. İstanbul’un gelecekteki hava trafiği potansiyelini ortaya çıkarmak ve yaşanan kapasite sorununa karşı uzun vadeli bir çözüm ortaya koyabilmek için İstanbul’a yeni bir havalimanı yapmanın gerekli olduğu aşikardır. Yeni İstanbul Havalimanı, İstanbul’un Avrupa yakasında Yeniköy ve Akpınar yerleşim yerleri arasında, Karadeniz sahil şeridinde yer alan yaklaşık 77 milyon metrekare büyüklüğündeki bir alana yapılacak. Bu bölgeyi ekolojik dengesi, rüzgar verileri, doğal ve yapay mania durumlarını dikkate alarak belirledik. Ancak bu belirlenen alanın bir önemli özelliği daha var... Yeni İstanbul Havaalanı ile birlikte Kanal İstanbul ve bu bölgeye yapılacak yeni şehir projesine İstanbul’un merkezine raylı ve karayolu bağlantılarını da dahil etmek suretiyle yeni bir ekosistem oluşturulacak. Yapılacak yeni ekoşehir birçok ticari yaşam alanını da içinde bulunduracak. Böylece havalimanıyla kurulacak yeni şehir, bir bütünlük arz edecek. Havalimanı şehir bağlantısını sağlayacak ulaşım altyapısı, havalimanı inşaatıyla eşzamanlı olarak gerçekleştirilecek. Yeni şehrin kurulmasıyla eşzamanlı olarak havalimanı tam

passenger services between airports and city centers with facilitated permission procedures. Therefore, we offered alternating, economic and comfortable access to airports for our citizens. Our efforts are underway to establish connections between airports and city centers through railway systems. In addition to the underground line to Esenboğa Airport, we also plan to establish an underground connection to the new airport in Istanbul, as well as to Sabiha Gökçen and Atatürk Airports, for which the works are in progress. We have the New Airport in Istanbul Project, which everyone looks forward to. The tender will open on May 3rd. What contributions will this airport make to our country? As you know, Istanbul Atatürk Airport has become one of the leading airports and transfer points of the world, with an annual passenger traffic exceeding 45 million. The increasing traffic and the incapability to expand the airport have started to create problems in air traffic. Furthermore, every airliner which has to wait for its turn when taking off or landing due to restriction of capacity leads to loss of income and loss of service quality. Thanks to the developments in aviation, our air traffic is rapidly growing every year. Such growth can no longer be contained by Atatürk Airport. It is clear that Istanbul needs a new airport to fulfill the future air traffic potential of Istanbul and to address the current problem of capacity. The New Airport of Istanbul will be located on an area of 77 million meter square on the Black Sea coast of the European side of Istanbul, among the settlements of Yeniköy and Akpınar. The area has been specified with consideration of ecologic balance, wind properties, natural and artificial inclosure. However, the location has another important property. The new urban project, including the New Airport of Istanbul and Channel Istanbul, will create a new ecosystem linking railroad and highway connections to the city center. This new ecocity will include many commercial areas. Thus, the new city with a new airport will become a whole. The highway access and railway system to ensure access from the city to the airport will be simultaneously built as the airport. With the establishment of the new city, the airport will achieve its full capacity, and will become the largest airport of the world in terms of passenger capacity. We are planning to launch the tender on May 3rd. When the tender is concluded and the first stage of investment begins, the construction will ensure employment for an average 80.000 people per year during the process. When the airport is commissioned, an average 120.000 people per year will be employed. Considering that the employment in aviation was only 50.000 in 2003 and reached 165.000 by the end of 2012, we can understand how high that number is. We are planning to complete the project in four phases. The first phase includes construction of the main terminal with an area of 680.000 meter square and a passenger capacity of 90 million passengers, featuring all equipments for passengers; a second terminal with an area of 170.000 meter square or two terminal buildings as satellite terminals; three standalone runways at international standards which can be also used for liners; eight parallel taxiways; an apron of approximately 4 million meter square, and other social facilities. In the end of the second phase, an additional runway and three more parallel taxiways will bu built. In the third phase, we will build a terminal building on the coast with an area of 500.000 meter square and a capacity of 30 million passengers per year; parallel taxiways; an additional MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 35

35

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year kapasiteye ulaştığında yolcu kapasitesi bakımından dünyanın en büyük havalimanı olacak. İhaleye 3 Mayıs’ta çıkmayı planlıyoruz. İhalenin sonuçlanarak ilk etap yatırımının başlamasıyla birlikte inşaat dönemi süresince yılda ortalama 80 bin kişiye iş imkânı sağlanmış olacak. Havalimanının hizmete girmesiyle birlikte ise yıllık ortalama 120 bin kişi iş imkânına kavuşacak. 2003 yılında havacılıktaki istihdamın sadece 50 bin civarında olduğunu, 2012 sonu itibarıyla bu rakamın 165 bine çıktığını düşünürsek, bu rakamın ne kadar yüksek olduğunu anlayabiliriz. Projeyi dört aşamada tamamlamayı planlıyoruz. Birinci aşama toplam 90 milyon yolcu kapasiteli olan yolcuların kullanımına yönelik her türlü donanıma sahip 680.000 metrekare büyüklüğünde ana terminal, 170.000 metrekare büyüklüğünde ikinci terminal veya uydu terminal olmak üzere iki terminal binası, birbirinden bağımsız uluslararası ölçülere uygun büyük gövdeli uçakların da rahatlıkla inip kalkabileceği üç pist, sekiz paralel taksi yolu, yaklaşık 4 milyon metrekarelik apron ve diğer sosyal donatı alanları olacak. Projede ikinci etap sonunda bir pist, üç paralel taksi yolu daha yapılacak. Üçüncü etapta ise deniz tarafına 500.000 metrekare büyüklüğünde yıllık 30 milyon yolcu kapasiteli terminal binası, paralel taksi yolları, ilave apronla birlikte bir ilave pist daha inşa edilecek. Dördüncü etapta da 340.000 metrekare büyüklüğünde 30 milyon yolcu kapasiteli yeni bir terminal daha yapılacak ve böylece terminal alanı 1.400.000 metrekareye ulaşarak yıllık 150 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak. Yüksek düzeydeki uçak ve yolcu trafiğini kaldıracak, uzun yıllar Türkiye’nin havacılık hizmetlerine cevap verecek bir tasarımda inşa edilecek havalimanı, Türkiye’nin havacılıkta büyümesine, gelişmesine katkı sağlayacak. Şu anda coğrafi olarak Avrupa ile Asya arasındaki en uygun lokasyon, yeni havalimanının yapılacağı yer. Yeni havalimanı projesini anlatırken, heyecanlanmamak mümkün değil. Bugüne kadar Türkiye’nin en büyük projelerini gerçekleştiren bir bakanlık olarak, düne kadar en büyük dediğimiz İstanbul-İzmir-İzmit Körfez Geçişi Projesi’ni de geride bırakacak yeni bir projeyle karşı karşıyayız. Yeni havalimanı projesi maliyet ve proje büyüklüğü itibarıyla İstanbul-İzmir Otoyolu Projesi’ni de geçmiş durumda bir projedir. Hükümetimiz’in hedefi, tarih boyunca medeniyetlere, kültürlere ev sahipliği yapmış İstanbul’u, gelecekte önemli bir turizm ve finans merkezi yapmak. İstanbul için böyle bir hedefe, yapılacak bu havalimanı da büyük ölçüde katkı sağlayacak. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için adeta bir lokomotif görevi görecektir. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü bu yıl 80’inci yaşını kutluyor. Ülkemiz açısından bu size neyi ifade ediyor? Bildiğiniz üzere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk “İstikbal göklerdedir” ifadesiyle havacılıkta Türkiye Cumhuriyeti’ne bir vizyon çizmiştir. Yapılanma aşamasında olan, küllerinden yeniden doğmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin 10’uncu yılında da tüm yokluklara rağmen Türk sivil havacılık sektörünün altyapısını oluşturması için Devlet Hava Yolları İşletmesi’nin kurulması bu vizyona ne kadar önem verildiğini göstermişti. O zamanlardaki ismiyle Devlet Hava Yolları İşletmesi, şimdiki adıyla Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, kurulduğu günden bu yana ulaşılır bir Türkiye’nin şekillenmesinde önemli bir yer edindi. 80 yıl boyunca Türkiye’nin her köşesine ulaşmak için çalıştı, ülkemiz için vazgeçilmez kurumlardan biri oldu. Son 10 yılda havayolunu kullanan yolcu sayısında 36 milyondan 131 milyona çıkmışsak; 16 milyon insanımız ilk defa uçağa binmişse; havayolu halkın yolu haline gelmişse bunda en büyük pay DHMİ Genel Müdürlüğü’nündür. Ülkemizin en eski ve en köklü kurumlarından olan DHMİ Genel Müdürlüğü’nün gelişim ve değişimlere hızla ayak uydurarak, bir dizi proje ve yenilikleri gerçekleştirmesi sonucunda; temellerinin atıldığı 1933 yılından bu yana, tam 80 yıl sonra geldiği nokta bizleri fazlasıyla memnun ediyor. Azimle, başarı yolunda ilerleyen DHMİ yönetimi ve çalışanlarının verdiği başarılı hizmetler sayesinde Türk sivil havacılığı bugün artık dünyanın önde gelen havacılık sektörlerindin biri haline gelmiştir. Bu hizmetlerin ve gelişim ataklarının artarak devam edeceğine olan inancım tamdır. Bu vesileyle de DHMİ Genel Müdürlüğü’nün dolu dolu geçen 80 yılını kutluyor, nice 80 yıllar diliyorum. 36

apron and an additional runway. Finally in the fourth phase, we will build a new terminal with a an area of 340.000 meter square and a capacity of 30 million passengers per year, increasing the total terminal area to 1.400.000 meter square and the annual passenger capacity to 150 million. This airport will be able to contain high level of aircraft and passenger traffic, address the aviation needs of Turkey for many years, and will contribute to the development and growth of Turkish aviation. Currently the best location between Europe and Asia is the specified location for the new airport. I cannot help getting excited when talking about the new airport project. As a ministry which has undertaken the biggest projects of Turkey, now we have a new project that will surpass the Istanbul-Izmir-Izmir Bay Passage Project, which was formerly considered to be the biggest. The new airport project has surpassed the Istanbul-Izmir Highway Project in terms of costs and project size. The target of our government is to make Istanbul, which has been home to civilizations and cultures throughout history, an important tourism and finance hub in the future. This new airport will contribute significantly to this target for Istanbul. It will be the driving force for realization of this target. The General Directorate of State Public Airports Authority is celebrating its 80th anniversary this year. What does this mean for Turkey in your opinion? As you know, Mustafa Kemal Atatürk drew up a vision for Turkish aviation with his words, “the future is in the sky.” The foundation of State Public Airports Authority as an infrastructure for the Turkish civil aviation industry on the 10th anniversary of the Republic of Turkey, which was still in construction after being reborn from its ashes, despite all shortcomings, demonstrated how important the vision was. From the day it was founded, the General Directorate of State Public Airports Administration, formerly known as State Airways Management, has played an important role in building an accessible Turkey. It has been working for 80 years to reach every corner of Turkey, and has become one of the pillar organizations for our country. Thanks to the successful efforts of SAA that the number of airline passengers increased from 36 million to 131 million, that 16 million people flew for the first time in the last decade and that the airways have become accessible to everyone. The long way that the General Directorate of SAA, one of the oldest organizations of Turkey, has come in 80 years since 1933, by rapidly adapting to changes and developments and by launching a series of projects and innovations, really satisfies us. Thanks to the successful services offered by the SAA executives and employees, who walk towards success with persistence, today the Turkish civil aviation has become one of the leading aviation industries of the world. I believe that these services and efforts for development will increasingly continue. I celebrate the 80th anniversary of the General Directorate of SAA, and I wish them many more 80 years in success.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 36

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 37

37

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

DHMİ GENEL MÜDÜRÜ ORHAN BİRDAL “2015 hedeflerine 10 yıl öncesinden erişildi!” SAA GENERAL MANAGER ORHAN BİRDAL “We’ve reached the targets of 2015, ten years in advance!” Havacılık sektöründe uygulanan serbest rekabet ortamının, hedeflenen büyümeye fırsat sağladığını belirten Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Orhan Birdal, “Bu süreçte kurumumuz, oluşan talebin gerek altyapı gerekse operasyonel ihtiyaçlarına göre süratle hareket etti ve sivil havacılığın gelişmesine çok olumlu katkılar sağladı. 2015’te öngörülen hedeflere 10 yıl öncesinden erişildi” diyor.

General Directorate of State Airports Authority General Manager Orhan Birdal stated that the free competition environment created in the aviation industry laid the groundwork for the targeted growth and said “During this period, our institution responded to the operational needs stemming from increased demand and made significant contributions to the development of the civil aviation sector. We’ve already reached the targets set for year 2015.” 38

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 38

5/4/13 3:35 AM


Son 10 yılda müthiş bir sürdürülebilir büyüme trendi yakalayan Türk sivil havacılığında stratejik bir konuma sahip Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü, çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Dünya standartlarını yakalayan ve hatta geçen pek çok havalimanını hizmete sokan DHMİ, aynı zamanda güvenlik ve teknolojiye de önemli yatırımlar yapıyor. Geliştirdiği YİD modeliyle devletin kasasından para çıkmadan önemli yatırımlara imza atan kurum, son 10 yıldır Ar-Ge yatırımlarıyla da dikkat çekiyor. DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal ile 10 yıl içinde bu büyük dönüşümü nasıl gerçekleştirdiklerini konuştuk. DHMİ, son 10 yılda küresel ölçekte iddialı bir kuruluş haline nasıl geldi? Elbette en önemli faktörlerden birisi, yüksek siyasi iradenin sivil havacılığın önünü açan isabetli uygulamaları devreye sokması ve kuruluşumuza sürekli desteği… Çok belirleyici diğer bir unsurun ‘yönetimsel başarı’ olduğunu bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İlker Murat Ar tarafından gerçekleştirilen ve Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmada; ‘Havalimanlarını merkezi politika ve uygulamalarla yönlendiren Devlet Hava Meydanları İşletmesi, yönetimsel anlamda oldukça başarılı’ değerlendirmesine yer veriliyor. Kurumun işletmecilik başarısı ve teknolojik alandaki başarılı dönüşümü bu faktörle izah ediliyor. Türk sivil havacılık sektöründe sürdürülebilir hızlı büyüme süreci kesintisiz olarak devam ediyor. Bu gelişmeleri rakamsal olarak paylaşabilir misiniz? Son 10 yılda iç hat yolcu trafiği toplamda 7.1 kat artış gösterdi. Türkiye genelinde iç hat yolcu trafiğinin toplam trafik içindeki payı, 2003’teki yüzde 26.6 düzeyinden 2012’de yüzde 49.4 düzeyine çıktı. Dış hat yolcu trafiği, bu dönemde her yıl ortalama yüzde 11.2 ve toplamda 2.6 kat artış gösterdi. Yolcu trafiğinde ortalama yüzde 16, toplam uçak trafiğinde (üstgeçiş dâhil) yüzde 11.2 artış oldu. Türkiye’de 2003 yılında 55 milyon 100 bin olan terminallerin yolcu kapasitesi 2012 yılında 185 milyon 720 bine yükseldi. 2023 hedefimiz; 350 milyon yolcuya hizmet vermek ve terminallerin kapasitesini 400 milyona çıkarmak. Son 10 yılda 21’i özmaynaklarımızla, KOİ kapsamında dokuz olmak üzere, toplam 30 havalimanı terminal binası inşa edildi ve yenilendi. Beklentiler, Avrupa’daki en güçlü artışların Türkiye’de gerçekleşeceği yönünde... Önümüzdeki yedi yılda Türkiye hava trafiğinin yıllık ortalama yüzde 6’nın üzerinde büyümesi, Türkiye’nin yıllık ekleyeceği uçuş sayısının binin üzerinde olması öngörülüyor. Önümüzdeki üç yıl sonunda havayoluyla seyahat eden yolcu sayısının ise yüzde 31 artması tahmin ediliyor.

With a strategic position in the Turkish civil aviation sector, which has

achieved an incredible trend of sustainable growth during the last 10 years, General Directorate of State Airports Authority continues its successful projects in full throttle. Having commissioned numerous airport projects realized at and even above world standards, SAA has been investing heavily in security and technology as well. With the BRT (built-run-transfer) model it developed, the institution has undersigned significant projects without asking for a penny from the State and has made significant R&D investments during the last 10 years. With SAA General Manager Orhan Birdal, we talked about how they’ve realized such big scale transition in only ten years. How has SAA become a quite pretentious organization at a global scale during the last 10 year? Of course one of the major factors is that the political will and determination made legal moves that opened the way for civil aviation and State has provided continuous support to us... It is the scientific studies that demonstrate that another important factor was ‘managerial success’. In a study carried out by Assoc. Prof. Ilker Murat from Karadeniz Technical University School of Management and Economics and published in the magazine of School of Economics and Administrative Sciences of Ataturk University, the following note appears “General Directorate of State Airports Authority which administers the national airports via central policies and practices, is quite successful in the management sense.” Managerial success and successful technological transition of the institution is explained with this factor. An uninterrupted phase of rapid growth is still underway in the Turkish civil aviation industry. Can you please provide some numeric insight to us? During the last 10 years, total domestic traffic increased 7.1 times. The share of domestic passenger traffic increased from its 26.6% level in 2003 to 49.4% in 2012. Foreign travel traffic, on the other hand, increased by 11.2% on average every year and increased in total by 2.6%. Average increase in the total passenger traffic was 16% and average increase in the total aircraft traffic was 11.2 % (including thru traffic). The total capacity of terminals, which was 55.100.000 in 2003, was increased to 185.720 in 2012. Our goal for 2023 is to be serving 350 million passengers and to increase total terminal capacity to 400 million. During the last 10 years, we

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 39

39

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

constructed or renovated a total of 30 airports 21 of which was financed through equity Bu büyük dönüşümü sağlayan temel faktörler nelerdir? and nine of them as part of KOI projects. Expectations are that the biggest increases in Havacılık sektöründe uygulanan serbest rekabet ortamı, hedeflenen büyümeye fırsat Europe will be observed in Turkey. During the next seven years, air traffic in Turkey is sağladı. Bu süreçte Devlet Hava Meydanları İşletmesi oluşan talebin gerek altyapı gerekse expected to grow over 6% and the number of additional flights in Turkey operasyonel ihtiyaçlarına göre süratle hareket etti ve sivil havacılığın is expected to be over a thousand. Also, the number of airline passengers gelişmesine çok olumlu katkılar sağladı. Böylece ülkemizde havayolu is expected to increase by 31% by the end of the next three years. ulaşımı yaygınlaştı ve herkes tarafından erişilebilir hale geldi. Başka bir ifadeyle ‘Havayolu halkın yolu Havacılık sektöründe What are the major factors behind this big transition? oldu.’ uygulanan serbest rekabet ortamı, hedeflenen büyümeye The free competition environment created in the aviation industry Bakanlığımızca sivil havacılık alanında yapılan düzenlemelerle sektörün fırsat sağladı. Bu süreçte laid the groundwork for the targeted growth. During this period, önü açıldı ve havacılık sektörü katlanarak büyüdü. ‘Her Türk vatandaşı Devlet Hava Meydanları our institution responded to the operational needs stemming hayatında en az bir kez uçağa binecektir’ hedefi 2003 yılında belirlendi, bu İşletmesi oluşan talebin gerek altyapı gerekse from increased demand and made significant contributions to the hedef doğrultusunda sivil havacılıkta köklü bir değişim ve dönüşüm süreci operasyonel ihtiyaçlarına development of the civil aviation sector. As a result, airline travel in our başladı. Havacılık sektörümüz dünyayı şaşırtan ölçüde büyük gelişme göre süratle hareket etti ve country became widespread and became accessible by everyone. In gösterdi, 2015’te öngörülen hedeflere 10 yıl öncesinden erişildi. İç hatlarda sivil havacılığın gelişmesine other words, ‘Airways became the way of the public’. uçulan nokta sayısı iki kata yakın bir artışla 49’a ulaştı. Sektörde istihdamda çok olumlu katkılar sağladı. Böylece ülkemizde havayolu The legal arrangements made by the Ministry of Transport opened the da büyüme sağlanarak 65 bin civarında olan çalışan sayısı 151 bine ulaştı, ulaşımı yaygınlaştı ve herkes way for the sector and the aviation sector grew at record rates. The havayolu taşımacılığında kullanılan uçak sayılarında iki katı aşan bir artış tarafından erişilebilir hale mission of ‘Every Turkish citizen will travel by plane at least once in his/ sağlandı. geldi. Başka bir ifadeyle ‘Havayolu halkın yolu her life’ was set in 2003. And in line with this mission, an era of profound oldu.’ change and transition started. Our aviation sector grew at record a high Yeni inşa edilen ve hizmete giren, genişletme ve yenileme The free competition environment rate which was a surprise at the global level and the goals set for 2015 çalışmaları yapılan havalimanlarıyla Türkiye’deki havalimanları created in the aviation industry laid have been reached 10 years in advance. The number of destinations in dünya standartlarını yakaladı ve hatta üzerine çıktı. Bu konuda the groundwork for the targeted growth. During this period, our domestic flights almost doubled and reached 49. Additionally level of nasıl bir yatırım politikası izliyorsunuz? institution responded to the employment in the sector increased as well and the total number of Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün işletmesinde operational needs stemming from increased demand and made employees in the aviation sector which was around 65 thousand reached bulunan havalimanlarında terminal binalarının yapımında bölgesel significant contributions to the 151 thousand and the number of aircrafts used in the aviation sector özellikler dikkate alındı. Mimaride estetik, kullanım kolaylığı ve çevreci development of the civil aviation sector. As a result, airline travel in almost doubled. anlayış ön planda tutuldu. our country became widespread Bu sayede Türkiye, tüm dünyada örnek gösterilen havalimanlarına sahip bir and became accessible by everyone. In other words, ‘Airways With the airports that have been recently constructed and ülke haline geldi. became the way of the public’. commissioned or expanded and renovated, the airports in Bu kapsamda; gerek özkaynak gerekse KÖİ modeliyile terminal binaları Turkey reached and even exceeded global standards. In this yenilendi, standartları ve kapasiteleri artırıldı. regard, what is your investment policy? Son 10 yılda ülkemize gelen yabancıların karşılandıkları, ağırlandıkları, In the construction of terminal buildings at the airports operated uğurlandıkları yer olan terminal binaları ülkemizin şanına layık bir by General Directorate of State Airports Authority, regional factors standarda kavuştu. Tüm havalimanlarımızın çehresi değişti. 40

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 40

5/4/13 3:35 AM


Bu kapsamda 30 terminal binası yenilenerek hizmete sunuldu. Havalimanlarımızın altyapılarına yönelik olarak; uluslararası standartların yükseltilmesi hedeflendi, 46 havalimanı PAT sahalarının standartları da yükseltilerek hizmet kalitesi artırıldı. Sivil havacılık sektöründe en önemli husus yüksek teknolojideki gelişmeleri çok yakından takip etmek. Bu konuda Türk sivil havacılığının durumu nedir? DHMİ’nin son 10 yılı, son sistem teknolojilerin kuruma kazandırıldığı yıl oldu. Havacılık sektörü hata kabul etmeyen, önceden belirlenen kural, plan ve usullerin uygulanmasıyla operasyonların sürdürüldüğü bir ulaşım türü olduğundan, bu durum her zaman göz önünde bulundurularak hizmetlerin gerektirdiği ileri teknoloji kullanıldı. Bu doğrultuda havalimanlarının elektronik altyapıları güçlendirildi. 2003 yılında 215 adet hava seyrüsefer yardımcı cihazı hizmet verirken, bu rakam 2012 yılı sonu itibarıyla 319’a ulaştı. Cihazların büyük kısmı yenilendi. Son 10 yılda hizmete giren tesisler, yüksek teknolojiye sahip ve uluslararası standartları sağlayacak şekilde planlandı. Türkiye hava sahasında; uçuş yolu 2003 yılında 44.569 kilometreyken; bu rakam 2012 yılında 63.136 kilometreye yükseltildi. Uçakların, Türk hava sahasına giriş-çıkış yapmaları için de 42 hava hudut kapısı kullanılıyor. 2003 yılında hava seyrüsefer güvenliğine yönelik olarak kullanılan sistem ve cihaz sayısı 215 adetken; 2012 yılında 26’sı radar sistemi olmak üzere, 319 adet hava seyrüsefer yardımcı sistemi günün 24 saati kesintisiz olarak hizmet veriyor. Havayolu taşımacılığında güvenlik en önemli mesele… Bu konuda da çok önemli çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Gelinen nokta nedir? Hava trafiğinin güvenli bir şekilde yapılabilmesi için bütün havalimanlarımız; iklimsel ihtiyaçlar ve mania durumlarına göre en uygun sistem ve araçlarla donatıldı. Uçuş emniyetini tehlikeye atan kuş sürülerinin tespit edilerek uçuş emniyet unsurunun üst düzeyde muhafaza edilmesine yönelik önlemler alındı. Ülkemiz hava sahası kapasite talebini karşılamak ve hava trafik kontrol sistemlerinin modernizasyonu ve tüm ülke hava sahasını tek bir hava trafik kontrol merkezinden kontrol etmek amacıyla SMART Projesi tamamlanma aşamasına geldi. Hava seyrüseferlerinde uydu teknolojilerinden yararlanılmaya başlanan uygulamayı da Van Havalimanı’ndan hayata geçirdik. Daha emniyetli uçuş yapılmasına yönelik yatırımlara öncelik verdik.

have been taken into account. In terms of architecture, aesthetics, ease of use and environmental issues were emphasized. As a result, Turkey became a country with airports that are exemplary in the world. In this regard, terminal buildings have been renovated and their capacities and standards have been improved through the use of the institution’s own financial resources as well as the PPP model. Terminal buildings where visitors of our country have been welcomed, hosted and seen off during the last 10 years, reached a standard that Turkey deserves. Appearance of our airports changed totally. In this regard, 30 terminal buildings have been renovated and commissioned. With regard to the infrastructure of our airports, the goal was set as improving the international standards. In 46 airports, service quality has been improved by improving the standards of PAT areas as well. The most important issue in the civil aviation sector, is to follow the developments in high technologies closely. Where does Turkish civil aviation sector stand in this regard? The last 10 years of SAA, has been the period when the most advanced technologies have been employed by our institution. Because the aviation is a transportation medium where mistakes cannot be tolerated in anyway and operations are carried out based on predetermined plans, rules and procedures, this issue has always been taken into account and the most advanced technologies required by these services have been employed. In this regard, the electronic infrastructure of the airports have been upgraded. While the total number of supportive air navigation devices used was 215, this number increased to 319 by the end of 2012. Most devices have been upgraded. The facilities commissioned during the last 10 years, have been planned with the most advanced technologies in a way to meet international standards. While the total length of air routes within the Turkish air space was 44.569 km in 2003, this was increased to 63.136 in 2012. And a total of 42 air border entry points are being used for the entry and exit of aircrafts to and from the Turkish airspace. While the total number of navigation systems and devices used was 215, as of 2012, a total of 319 navigation support devices are being used 24/7. Of these systems 26 are radar systems.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 41

41

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year Havalimanlarında verilen hizmetler saymakla bitmiyor. Bu hizmetleri vermek için gerekli donanım ve araç kapasitesi nedir? DHMİ Genel Müdürlüğü araç parkını son 10 yılda iki buçuk kat artırdı. 2003 yılında 79 adet kar temizleme aracı hizmet vermekteyken, bu rakam 2012 yılsonu itibarıyla 181’e ulaştı. 2012 yıl içerisinde ihale edilen 19 adet kar mücadele aracının 2013 yıl sonuna kadar teslimatları yapılacak. 2003 yılında havalimanlarımızın ARFF hizmetlerinde 223 araç kullanılmaktayken, araç sayısı 2013 itibarıyla 357’ye yükseltildi. Makine parkımız, ICAO kriterlerine uygun yüksek teknolojiyle donatılmış araçlardan oluşuyor. DHMİ, yangın söndürme ve kaza kırım çalışmalarında ekip ve araç gereç kalitesi bakımından dünyayla yarışacak düzeyi yakalamış bulunuyor. Sektördeki büyüme DHMİ’de çalışan sayısının da ciddi oranda artmasını getirmiş olmalı… Kurumunuzda kaç kişi istihdam ediliyor? DHMİ Genel Müdürlüğü bünyesinde istihdam edilen toplam personel sayısı 2012 yılsonu itibariyle 8 bin 343 kişidir. Bu personelden 2012 yılında yurtiçinde 4 bin 106, yurtdışında 336 olmak üzere toplam 4 bin 442 kişiye mesleki konularda eğitim verildi. 2013 yılında 129 yurtiçi ve 70 yurtdışı olmak üzere toplam 199 eğitime 5 bin 348 personelin katılımının sağlanması planlanıyor. Başta hava trafik kontrolörleri ve ARFF personeli olmak üzer, tüm insan kaynaklarımıza sürekli meslek içi eğitim vermek kurumsal ilkemiz. Kurumun eğitim kalitesi birçok ülkenin gıptayla izlediği düzeyde... 2012 yılında hizmete giren Erzincan Havalimanı Uçak Yangın Simülasyon Tesisi, uluslararası düzeyde eğitim merkezleri oluşturma hedefimizin ilk halkası. Küresel çapta mesleki eğitim vermeye yönelik çalışmalarımız da devam ediyor. Artık Türk sivil havacılık sektörü Ar-Ge’ye ve teknolojiye de ciddi yatırımlar yapıyor. Bu konuda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? DHMİ’nin TÜBİTAK ile imzaladığı protokol çerçevesinde yürütülen Ar-Ge çalışmaları meyvelerini vermeye başladı. Artık uluslararası fuarlara izleyici değil, sergileyici olarak katılıyoruz. Hava Trafik Kontrolör Simülatörü projesiyle kontrolör eğitimlerinin yapılması ve hava trafik yönetimi kapsamlı analiz çalışmaları gerçekleştirilebilecek yazılımın TÜBİTAK ile

Security is an important issue in the aviation industry...We know you’ve been doing some serious work in this area as well. What’s the current situation? In order to carryout all air traffic in a secure way, all our airports have been equipped with the most appropriate systems and tools in line with the seasonal needs and mania status. Precautions have been taken to ensure highest level of flight security by using systems that determine birth flocks that pose a danger to the aircrafts in advance. With the goal of meeting the capacity demand of the air space of our country and for modernization of the air traffic control systems, and for enabling the control of the whole national air space from a single control center, a project called SMART was initiated and has almost been completed. Satellite technologies have started to be used for navigation systems and the first airport that commissioned such a system was Van Airport. In this regard, priority was on investments to ensure travel with higher security. There are a number of services provided at the airports. What is the equipment and vehicle capacity required for providing such services? During the last 10 years, SAA General Directorate expanded its vehicle park 2.5 times. While the number of snow removal vehicles was 79 in 2003, this number reached 181 by the end of 2012. 19 snow removal vehicles ordered during 2012 will be delivered by the end of 2013. The total number of 223 vehicles were used for ARFF services of our airports, and this number increased to 357 as of 2013. Our machinery park comprises vehicles equipped with the most advanced technologies that meet ICAO criteria. SAA has reached world standards in terms of crew and equipment quality in fire fighting and accident handling technologies. The growth in the sector probably caused the number of employees at SAA to increase as well...How many employees do you have? The total number of employees working at SAA was 8.343 by the end of 2012.

“Makine parkımız, ICAO kriterlerine uygun yüksek teknolojiyle donatılmış araçlardan oluşuyor. DHMİ, yangın söndürme ve kaza kırım çalışmalarında ekip ve araç gereç kalitesi bakımından dünyayla yarışacak düzeyi yakalamış bulunuyor.” “Our machinery fleet comprises vehicles equipped with the most advanced technologies that meet ICAO criteria. SAA, can now compete with the world in terms of the quality of equipment and vehicles for fire fighting and accident handling.”

42

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 42

5/4/13 3:35 AM


In 2012, among these personnel, a total of 4.442 personnel received occupational training. Of these, 4.106 received occupational training in Turkey and 336 received trainings abroad. In 2013, a total of 5.348 personnel are expected to join 199 trainings 129 which will be given in Turkey and 70 will be given abroad. It is our institutional principle to provide continuous occupational training to all our human resources, mainly to air traffic control team and ARFF team. Quality and level of training provided at our institution competes with those of many countries. Erzincan Airport Fire Simulation Facility commissioned in 2012, is the first step of our goal of establishing training centers at international standards. Our efforts for providing occupational training at the global level have been continuing.

geliştirilmesi çalışmaları sürüyor. Kuş Radarı projesiyle kuş radarının kendi imkânlarımızla TÜBİTAK ile birlikte üretiminin sağlanması, gerek duyulan havalimanlarında kuş sürülerinin kontrol kulelerinde ilgili personel tarafından kuş radarıyla tespit edilerek pilotlara ön bilgi verilmesiyle kuş sürülerinin uçuş güvenliğine yönelik oluşturduğu tehdidin azaltılması amaçlanıyor. 2013 yılında başlanması planlanan FOD Radarı Ar-Ge projesine ait hazırlıklar tamamlanma aşamasında. Hava trafiği çok yoğun olan havalimanlarımızda da, trafik akışının izin verdiği zaman dilimlerinde genellikle hızlı bir şekilde yapılmak durumunda olan pist kontrolleri, gece koşullarında araba farının sağladığı görsellik imkânı dâhilinde icra edilmek zorundadır. Kurumumuz ve TÜBİTAK arasında Ar-Ge kapsamında geliştirmeyi düşündüğümüz FOD Radarı’nın hem milimetre dalga boyu radar hem de bu sistemi destekleyen optik sistemi ihtiva etmesi planlandı. Yakın bir gelecekte oldukça yaygınlaşması beklenen ve halen geliştirilmesi devam etmekte olan söz konusu sistemlerin, milli imkânlarla geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, ülkemiz adına hem uçuş emniyeti unsurunun daha da artırılmasını hem de geliştirmeye açık bir altyapıyla yeni nesil teknolojik bir ürünün elde edilmesini sağlayacak. Her ay DHMİ’ye ve Türkiye’deki havalimanlarına küresel kurumlar tarafından ödüller veriliyor. Sizin için en önemli ödül hangisidir? Ödüle doymayan DHMİ için kuşkusuz en büyük ödül ‘halk memnuniyetidir.’ Memnuniyet ve kadirşinaslığını her fırsatta göstermekte çok cömert olan halkımıza kuruluş olarak minnettarız. Son 10 yılı, DHMİ başarılarının ödülle taçlandırıldığı yıllar olarak ifade edebiliriz. Bu başarılar dünyanın en önemli kuruluşlarından alınan pek çok ödülle de tescil ediliyor. Artık küresel sivil havacılık otoriteleri ülkemizde sivil havacılık sektöründeki gelişmeleri beğeni ve merakla takip ediyor. Havalimanlarımıza layık görülen ödülleri sıralamaya kalksak bu sayfalar yetmez! Tabii ki her işletme yaptığı yatırımlar kadar karlılığı ve verimlilğiyle de değerlendirilir. Kurumunuzun finansal taloları nasıl? Son 10 yılda DHMİ, kârlılık, büyüklük, işletme becerisi, müşteri memnuniyeti ve teknolojik gelişme bakımından küresel bir kurum olma başarısını yakaladı. Sektörde dünyanın en büyük kuruluşları arasında gösterilmeye başlandı. Hizmet planlaması ve icrasında sergilediği yönetimsel başarı ile ünü ulusal sınırları aşan küresel bir aktör haline geldi.

Turkish civil aviation sector now invests in R&D and technology as well. Can you please provide us information about these efforts? R&D efforts carried out as part of the protocol signed between SAA and TUBITAK have started to give their fruits. Now we are joining international exhibitions not only as a guest but also as exhibitor now. Our project for Air Traffic Control Simulation system and the works on developing a software that can be used in controller trainings and for air traffic management in partnership with TÜBITAK have been underway. On the other hand, the goal of the Bird Radar project developed in partnership with TÜBITAK is to enable the control tower to detect bird flocks and warn pilots in advance to overcome the dangers posed to aircrafts by the bird flocks. Preparations for the FOD Radar R&D project planned to be started in 2013 are about to be completed. In our airports where air traffic is very high, track controls should be carried out rapidly in between aircraft traffic. These controls have to be carried out at night time within the limits of visibility offered by car lights only. The FOD Radar we are planning to develop as part of the R&D project in partnership with TÜBITAK, will comprise both the millimetric wave length as well as the optical system that supports this system. Development and widespread commissioning of these systems, which are currently under development and expected to be widespread in the near future, using national resources will both improve flight safety and allow for utilization of a technological product with an infrastructure that can be further developed. Every year, global organizations give awards to SAA and the airports in Turkey. Which is the most significant award for you? There is no doubt that for SAA, which received many awards until today, is ‘public satisfaction’. We are grateful, as an institution, to our people who use every opportunity to show their satisfaction and gratitude. The last 10 years has been a period when achievements of SAA were crowned with awards. These achievements have been confirmed with numerous awards given by prominent organizations in the world. Now, the global civil aviation authority follows the developments in the civil aviation sector with pleasure and curiosity. We would need hundreds of pages to list all the awards our airports have been nominated for! Every business is evaluated in terms of both the profitability and efficiency of its investments. How is the financial picture in your institution? During the last 10 years, SAA became a global institution in terms of profitability, scale, managerial skills, customer satisfaction and technological advancement. It is now viewed as one of the top institutions of this sector in the world. With the managerial success it demonstrated in terms of service planning and execution, it turned into a renowned global actor. MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 43

43

5/4/13 3:35 AM


80’inci yıl | 80th year

Havacılık eğitimi gören kazanacak! Göz kamaştırıcı bir hızla büyüyen Türk sivil havacılık sektörü her yıl daha fazla elemana ihtiyaç duyuyor. Özellikle idari ve teknik personelden yer hizmetleri ekibine kadar büyük bir istihdam ihtiyacı var. Gençlerimiz bu tabloyu iyi değerlendirmeli… Sivil havacılık sektörüne eleman yetiştirmek amacıyla kurulan Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nde alacakları eğitimle iş arayan değil, aranan personel olma imkânına kavuşabilirler. Prof. Dr. Ünsal Ban / Türk Hava Kurumu (THK) Üniversitesi Rektörü

Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) açıkladığı ocak-mart dönemi rakamları, sektörde 10 yıldır hâkim olan büyüme eğiliminin güçlenerek devam ettiğini gösteriyor. Konuya girmeden önce Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin ve Genel Müdürü Sayın Orhan Birdal’ın Türk havacılığına verdiği katkıyı da bir kez daha belirtmiş olalım. RAKAMLAR BAŞARININ KANITI Rakamlara şöyle bir göz atacak olursak gelişimin göz kamaştırıcı boyutu daha iyi ortaya çıkacaktır. Bu yılın ilk üç ayında taşınan toplam yolcu sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14.27 artarak 27 milyona ulaştı. İşin en güzel tarafı, büyümeden bütün bölgelerimizin dengeli olarak nasiplenmiş olması. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alan şehirlerimizin büyümeden ciddi paylar alması, tabana yayılmanın da çok iyi gittiğini ortaya koyuyor. İstanbul Atatürk Havalimanı yolcu trafiğinde yüzde 22’lik artış var. Bununla birlikte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki havalimanlarının dereceye girmesi önemli… Yolcu artış oranında Şanlıurfa GAP Havalimanı yüzde 81 ile ilk sırada yer alıyor. Nevşehir Kapadokya Havalimanı yüzde 69, Mardin Havalimanı yüzde 68, Batman Havalimanı yüzde 65, Elazığ Havalimanı yüzde 41 ile Şanlıurfa’yı takip ediyor. Yolcu sayısındaki artış büyük... Yük taşımacılığındaki artış da buna paralel... Bu yılın ilk üç ayında havayoluyla taşınan yük miktarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14.32 artışla 479.605 tona ulaştı. 44

2.2 MİLYAR DOLARDAN 15 MİLYAR DOLARA Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın öncülüğünde öyle bir noktaya geldik ki… Dile kolay; 2002’de 36 milyon olan yolcu sayısı 2012’nin sonunda tam 131 milyona ulaştı. Buna bağlı olarak da 2003’te 2.2 milyar dolar olan sektör cirosu, 2012’nin sonunda 15 milyar doları aştı. Bu muazzam bir yükseliş tablosu; Binali Yıldırım ve ekibine binlerce tebrik… Çok değil, 10 yıl kadar önce toplumun küçük bir bölümü uçağa binebilirdi. Uçağa binerken hatıra fotoğrafı çektirmek, 10 yıl öncesinin çokça rastladığımız görüntülerdendi. Hizmet ağının yaygınlaşması ve özellikle de bilet fiyatlarındaki düşüş, yıllardır karayoluna mahkûm edilmiş vatandaşımıza, uçak yolculuğunun hız ve kolaylığından faydalanma imkânı sağladı. SEKTÖR BÜYÜDÜKÇE NİTELİKLİ İŞGÜCÜ İHTİYACI BÜYÜYOR Gelişmeler bazı meslekleri zirveye çıkartıyor. Havacılık böyle bir alan… Yeni havalimanlarının devreye sokulması, uçak sayısının hızla artması ve diğer gelişmeler, havacılık sektöründe büyük istihdam ihtiyacı doğuruyor.İdari ve teknik personelden yer hizmetleri ekibine kadar büyük bir istihdam ihtiyacı var. Gençlerimiz bu tabloyu iyi değerlendirmeli. Görünen köy kılavuz istemez! Hem yolcu sayısı ve yük miktarı açısından hem de sektörel ciro bakımından rekorların kırıldığı bu süreçte havacılık alanında eğitim gören kazanır.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 44

5/4/13 3:35 AM


Aviation training to be a token for winners! With its remarkable growth the Turkish civil aviation industry is in need for more employees every year. The need extends in a wide range from administrative and technical to ground operations staff. Our youth should take an opportunity of this picture... The training at the University of Turkish Aeronautical Association will help them to be a wanted employee instead of a job-seeker. Prof. Dr. Ünsal Ban / Rector of the University of Turkish Aeronautical Association (THK)

The figures for January-March released by the State

Public Airports Authority (SAA) indicate that the tendency for growth, which has dominated the industry in the last decade, is increasingly continuing. Before elaborating the subject, we should remember the contributions of General Manager of SAA Orhan Birdal to the Turkish aviation industry.

A SUCCESS AS EVIDENCED BY NUMBERS Let’s review the figures... The total number of passengers in the first quarter of the year was increased by 14.27% as compared to the same period of last year, and amounted to a total of 27 million passengers. What’s better is that all of our regions equally benefited from this growth. The significant shares that the cities in Eastern and Southeastern Anatolia took from the growth demonstrate that financial inclusion is very well. The passenger traffic at Istanbul Atatürk Airport has increased by 22%. However, the important thing is seeing the airports of Eastern and Southeastern Anatolia in the leading ranks... Şanlıurfa is the top city in increases in number of passengers with 81%, followed by Nevşehir with 69%, Mardin with 68%, Batman with 65% and Elazığ with 41%. There is a huge increase in the number of passengers, which goes in parallel to the increase in cargo transportation. In the Q1 of 2013, the total amount of cargo by airways has increased by 14.32% in comparison to the same period of last year, and reached 479.605 tons.

FROM 2.2 BILLION DOLLARS TO 15 BILLION DOLLARS We have come a very long way with the leadership of Binali Yıldırım, Minister of Transportation, Maritime Affairs and Communication... The number of passengers rose from 36 million in 2002 to 131 million by the end of 2012. In relation to this, the industry turnover increased from 2.2 billion dollars in 2003 to more than 15 billion dollars in the end of 2012. Congratulations to Binali Yıldırım and his team for this remarkable picture of growth... Note more than 10 years ago, only a small sector of the society could afford flights. Taking pictures as a memory when boarding was a common scene 10 years ago. The expanding service network and the decrease in flight rates gave the benefit from the speed and comfort of flying to our people who had been obliged to use highways. AS THE INDUSTRY GROWS, SO DOES THE NEED FOR QUALIFIED LABOR These developments make certain professions the new stars. Aviation is one of them... New airports, increasing number of aircraft and other factors lead to a need for a remarkable employment in the aviation industry.The need extends in a wide range from administrative and technical to ground operations staff. Our youth should take an opportunity of this picture... It is quite clear: in this process, where new records are broken in number of passengers, amount of cargo and the industrial turnover, those who get training on aviation will be the winners.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 45

45

5/4/13 3:35 AM


seyahat | travel

ADANA Fertile lands make the human soul fertile!

Bereketli topraklar insanın ruhuna da bereket verir!

Sıcak, bereket, acı, kebap ilk akla gelenlerdir Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının suladığı bu mümbit topraklarda… Tabii böylesine bereketli topraklar olunca binlerce yıllık bir tarih olduğunu da unutmamak gerek Adana’da… Bir şey daha, Adana’nın o zorlu sıcakları kadar sıcak insanı ise bu şehre gidenlerin belleğinden hiçbir zaman çıkmaz. In this generous land watered by Seyhan and Ceyhan rivers, hot, fertility, chili and kebab are the first to come to mind… Of course, with such fertile lands, one should remember the thousands of years of history in Adana... One more thing – the visitors to this city will always remember the locals who are as warm as the challenging hot spells of Adana. Yazı - By: Burak Güner 46

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 46

5/4/13 3:35 AM


Adana, bir diğer ismiyle Çukurova denilince insanın aklına hemen Yaşar Kemal’in eserlerinde şiirsel bir dille anlatılan o doğa ve doğanın biçimlendirdiği insan gelir elbet. Acımasız ekonomik koşullar içindeki köylü ve onun mücadelesi, destansı bir dille anlatılırken, kuşkusuz o dil ilhamını coğrafyanın kendisinden alır. Adana’ya yolu düşenler, mutlaka bir Yaşar Kemal anlatısının içine düşecekleri duygusu taşırlar ister istemez. Geçen yıllara rağmen öyle gelir ki, bir İnce Memed baktığımız dağın ardındadır. Köylü ağanın zulmüne karşı direnmektedir. Aşıklar kavuşamamakta, pamuk işçileri ter dökmektedir. İstanbul’dan, Ankara’dan ya da İzmir’den bakınca bununla sınırlı bir Adana tahlili yapmamız doğal. Oysa, romanların, efsanelerin, destanların, şiirlerin anlattığı bir Çukurova varsa, bir de bugünün insanının soluk alıp verdiği,

Adana, also known as Çukurova, reminds one of the nature, which Yaşar Kemal poetically tells in his works, as well as the people molded by that nature. He tells the peasants, living in relentless economical conditions, and their struggle, in an epic narration, which is without any doubt inspired by the very geography of the region. Those who visit Adana unavoidably have a feeling that they will always find themselves in one of the stories of Yaşar Kemal. Despite all these years that have passed by, you cannot help thinking that Memed, My Hawk is living behind the mountains we see. The peasants are resisting against the atrocities of the agha. Lovers fall apart, and cotton workers sweat buckets. It is natural that our analysis of Adana is limited to that when we look at the region from Istanbul, Ankara or Izmir. In fact, there is the Çukurova of novels, myths, epics and poems, and MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 47

47

5/4/13 3:35 AM


seyahat | travel

çarşısında pazarında gezdiği, günlük yaşamını sürdürdüğü, turistini ağırladığı bir Adana var. Sırtını o şiirsel hikâyeye yaslayan, çeperlerinde kalelerin, tarihi yapıların, kervansarayların sıralandığı, çukurunda doğal güzelliklerini barındırmaya gayret eden bir kent burası. Yani aslında geçmişle bugünü bir potada eriten... İKİ NEHRİN SERİNLETTİĞİ SICAK KENT Eritmek deyince, Adana’nın sıcağı meşhur. Değil geçmişle bugünü, her şeyi eritebilir potasında. Lakin o yüksek dereceli sıcaklar sizi yanıltmasın, asla kurak bir iklime sahip bir kentle karşılaşmayacaksınız. Doğa, sıcaklığını verirken, serinletmesini de bilmiş bu toprakları. İki yandan birden akan Seyhan ile Ceyhan ırmakları toprağın altından girmiş üstünden de yeşillikler çıkartmış. O yüzden, daha uçağın camından aşağıya bakarken yemyeşil bir doğanın kucağına inmek üzere olduğunuzu göreceğinizi şimdiden söyleyelim... Sıcaklar kuraklık yaratmamış ama Adana’nın mutfağını ‘acılaştırmış’. İnsanoğlu, sıcaklara karşı panzehirini hemen bulmuş. Savunma silahlarını geliştirmiş, mutfağına acısını, biberini sokmuş ki, sağlığından olmasın. SOFRASI DA BEREKETLİ Kuşkusuz sadece acıdan zengin bir mutfağı yok Adana’nın. Adana o kadar çeşitli kültürlerin etkisinde kalmış ki, adeta içinden sayısız topluluğun geçtiği bir kervansaray gibi... O nedenle olsa gerek mutfağı da bir o kadar zengin. Kervansaraydan geçen her toplum, yemek kültüründen bir parça bırakmış. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatları içermesi. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılıyor. 48

the Adana of today where people breathe, wander in marketplaces, live their everyday lives and welcome the tourists. This is a city which strives to preserve its natural beauties in its pit, surrounded by castles, historical monuments and caravanserais, which stand on that poetic story. In other words, it melts the past and the present in the same pot… A HOT CITY COOLED BY TWO RIVERS Talking about melting, we remember the infamous hot spell of Adana… It can melt not only the past and the present, but anything. Nevertheless, you should not be misled by those high temperatures – you will not find a dry climate. While giving the hot weather, the nature also provides ways to cool down the land. Seyhan and Ceyhan rivers, which flow on the two sides of the city, travel under the soil, and give birth to green vegetation on it. Therefore, you should know in advance that you will see that a green nature is about to embrace you even when you are looking down from the plane… The hot spells are no reason for drought, but it has created a ‘chili taste’ in Adana’s cuisine. People immediately found the cure for hot weather. The developed their defense systems, and introduced the chili and pepper to their kitchen so that they can stay healthy. A FERTILE TABLE No doubt, the richness of Adana’s cuisine does not come only from chili. The city has been influenced by so many cultures that it is like a caravanserai

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 48

5/4/13 3:35 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 49

49

5/4/13 3:36 AM


seyahat | travel

Misis Antik Kenti’nden taş köprülerine, kalelerine, tarihin ve geçmiş kültürlerin etkisinin her an hissedildiği bir kent Adana. Kaplıcaları ve ören yerleriyle canlı bir turizmi hak eden kentin, kuş gözlemcileri ve doğaseverler için de sürprizleri var... In Adana, one can feel the influence of history and past cultures every moment with the ancient city of Misis, stone bridges and castles. The city deserves a vivid tourism industry with its thermal springs and ruins, and also offers surprises for bird watchers and lovers of nature…

Adana kebabı herkesin malumu zaten. Ama sanmayın ki kebapçıya gittiğinizde İstanbul’da Adana kebap satan lokantalardaki gibi önünüze bir fındık lahmacun bırakıp ardından kebap servisi yapmakla yetinecekler. Diyelim Adana’nın sokaklarında bir kebapçıya girdiniz ve siparişinizi verdiniz. Şuna hazırlıklı olmanızı tavsiye ederiz, kebap sofranıza teşrif etmeden önce önünüze en az sekiz-dokuz çeşit salata ve meze gelecek. (Gözünüz korkmasın, bunların hepsi ikram!) Yanında tabii ki mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu... Adana mutfağının diğer özgün yemeklerini de saymadan bırakmayalım: Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı ve halka tatlısı...

hosting countless communities… Hence the richness of the cuisine… Every community passing by this caravanserai left a piece of their culinary cultures. The most important characteristic of dishes of Adana is the common use of flour, bulghur, meat and spices. It also makes abundant use of milk, yoghurt, cheese and cottage cheese (çökelek). Everyone knows about the Adana kebab. But you should not expect that the restaurants will only serve you a mini pizza with spicy meat filling (lahmacun) and then continue with kebab service, like the kebab restaurants in Istanbul. Assume that you go to a kebab house on the streets of Adana, and you order. Be prepared for this: before the kebab is served, at least eight or nine varieties of salads and appetizers will be put on your table. (Don’t be alarmed, they are on the house!) Of course, these will be accompanied by buttermilk (ayran) or the indigenous turnip juice, depending on the season… We should not forget to

HÂLÂ GÖÇ ALAN ANTİK KENT! Adana’nın en dikkat çeken antik kenti Misis. Burası, Ceyhan Nehri kenarında, tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş, Adana’dan sonra gelen ikinci bir geçit durumundadır. Misis’in tarihi, antik kentin üzerinde bulunduğu ve Neolitik Çağ’a tarihlenen höyükle başlıyor. Misis’i Truva kahramanlarından Mopsos’un kurmuş olduğu söylenmekte. Hitit, Asur, Makedonya ve Seleukoslar’ın eline geçmiş, Roma ve Bizans devirlerinde de önemli bir merkez olmuş. M.S. 8’inci yüzyıldan itibaren Abbasiler döneminde yeniden imar edilmiş. 1517 yılından sonra Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girmiş olan Misis’te bugün 50

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 50

5/4/13 3:36 AM


ayakta kalmış olan eserler M.S. 4’üncü yüzyıla ait bir bazilikanın mozaik taban döşemeleri, dokuz gözlü bir taş köprü, akropoldeki surlar, su kemerleri ve hamam kalıntılarıyla Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Havraniye Kervansarayı ve tek kubbeli mescit. Misis Mozaik Müzesi’nde Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eseri görmek mümkün. 7 bin yıldan günümüze kadar kesintisiz kullanılan kent, bu özelliğiyle diğer antik şehirlerden ayrılıyor. Fakat üzücü olan o ki, böylesine önem arz eden kent özellikle 1990 yılından günümüze kadar yoğun göçün getirmiş olduğu olumsuzluklarla hızla işgal edilmiş ve büyük oranda tahrip edilmiş. Bu tahribatı gidermek ve yapılacak kazıları düzenlemek amacıyla Yüreğir Belediyesi’nin öncülüğünde bir projenin başlatıldığı haberlerinin biraz olsun içimize su serptiğini de belirtelim...

mention the other authentic dishes of Adana: pastry soup, thimble soup, wedding soup, vegetable dishes like süllüm, lentil and spinach stew, zuchhini chops, bulghur dishes like sour buckthorn, garlic meatball, kibbeh, stuffed offals, gypsy kebab, drinks like turnip or liquorice, and desserts like blackbird dessert, shredded pastry on stone and ring dessert… AN ANCIENT CITY STILL ATTRACTING MIGRANTS! The most striking ancient city in Adana is Misis, which was founded on the banks of Ceyhan river, on the historical Silk Road, as a second passage after Adana. The history of Misis starts with the mound dated back to the Neolithic Age, on which the ancient city was founded. Misis is told to have been founded by Mopsos, a Trojan hero. It was later seized by the Hittite, Assyrian, Macedonian and Seleucid civilizations, and was an important center during Roman and Byzantine eras. After 8th century A.D. it was

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 51

51

5/4/13 3:36 AM


seyahat | travel

Adana Arkeoloji Müzesi, Türkiye’nin en eski 10 müzesinden biri. Adana’nın ve bütün Çukurova’nın tarihi eserlerinin sergilendiği müze, ilk defa 1924 yılında Alyanazade Halil Kamil Bey’in idaresinde Taşköprü civarındaki Caferpaşa Camii’nin medresesinde açılmış. Birkaç yıl sonra Kuruköprü semtindeki Rum Kilisesi’ne taşınmış. Bu binanın da kısa bir süre sonra küçük gelmesi üzerine kilisenin apsis kısmı yıkılarak buraya kâgir bir ek yapılmış. Adana Archeological Museum is one of the ten oldest museums of Turkey. Exhibiting historical works from Adana and the whole Çukurova region, the museum was first opened in 1924 by Alyanazade Halil Kamil Bey at the Madrasah of Cafer Paşa Mosque near Taşköprü. A few years later, it was moved to the Greek Church in Kuruköprü. Soon later, due to need for more space, the abscissa of the church was demolished and a masonry supplement was added.

ŞEHİR HAYATI İÇİNDE ESKİ YAPILAR Aslında Adana ören yeri bakımından oldukça zengin. Bunlar arasında Anavarza (Dilekkaya Köyü), Şar Köy, Magarsos, Ayas (Aigaiai - Yumurtalık), Akören ören yerlerini saymak gerek. Ayrıca mutlaka görülmesi gereken yerler arasında Misis ile Ceyhan arasında, ovaya hâkim bir tepe üzerinde yer alan Yılan Kale de bulunuyor. Yılan Kale, dağ kaleleri zincirinin ilk halkası. Onun dışında Dumlu Kalesi, Kozan Kalesi ve manastırı da görülmeye değer. Adana’nın eski yapıları hakkında bilgi veren Tepebağ Evleri de şehrin yüzlerce yıllık kültürünü saklı tutuyor. Bu evlerin çoğu 18’inci yüzyılda yapılmış. Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1489 yılında yaptırılmış olan Ramazanoğlu Konağı da yine kentin mimarisinin nadide örneklerinden. Üç katlı ve kesme 52

reconstructed during the Abbasid era. The city was seized by the Ottoman Empire in 1517. The only monuments that still stand in Misis today are the mosaic floor of a basilica from 4th century A.D., a stone bridge with nine arches, the city walls of acropolis, the aqueducts, ruins of a bath, and Havraniye Caravanserai and a singledomed small mosque from the Seljukian and Ottoman eras. Numerous historical works from the Hittite, Roman, Byzantine and Islamic (Arab, Seljukian and Ottoman) eras can be seen visited at the Misis Mosaic Museum. Misis is distinguished from the other ancient cities as a continuous settlement for the last 7 millennia. However, unfortunately, such an important city has been rapidly invaded by the challenges brought by intense immigration and has been significantly damaged, particularly since the 1990s. Note that a project led by the Yüreğir Municipality has been launched to repair these damages and oversee the excavations…

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 52

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 53

53

5/4/13 5:38 PM


seyahat | travel

ANCIENT BUILDINGS IN CITY LIFE In fact, Adana is rich in ruin sites, İncluding Anavarza (Dilekkaya Village, Şar Köy, Magarsos, Ayas (Aigaiai Yumurtalık) and Akören. Furthermore, the must-see destinations include the Yılan Castle, located on a hill overseeing the whole plain between Misis and Ceyhan. Yılan Castle is the first ring of a chain of mountain castles. Dumlu Castle, Kozan Castle and monastery are also worth paying a visit. Tepebağ Houses also preserve the hundreds of years of culture of the city, giving us an idea about the ancient buildings of Adana. Most of the houses were built in the 18th century. Ramazanoğlu Mansion, built bu Ramazanoğlu Halil Bey in 1489, is one of the rare examples of local architecture. Built with face stone in three floors, the building is one of the oldest examples of houses of Adana. The harem sections is still preserved but the selamlique (the men’s section) is in ruins. Akça Mescit, the oldest Turkish building in Adana, was built by Türkmen Beyi Ağca in 1489. Other valuable examples of the ancient local architecture include the Big Clock Tower, built by Vali Abidin Pasha in 1882, and the Turkish bath of the Bazaar, Kurtkulağı Caravanserai and Covered Bazaar, which are located in the building complex of the historical Ulu Cami… Adana is a city that strengthens the love of nature and history with its plateaus, lakes, bridges and thermal springs... This love of nature is crowned by the Aladağlar National Park, which is like an outdoor museum of geomorphology.

taştan yapılmış olan bina, Adana’nın en eski ev örneklerinden. Harem bölümü ayakta ama selamlık kısmı yıkılmış. Adana’nın en eski Türk yapısı olan Akça Mescit, 1489 yılında Türkmen Beyi Ağca tarafından yaptırılmış. Tarihi Ulu Cami Külliyesi içinde, 1882 yılında Vali Abidin Paşa tarafından yaptırılmış olan Büyük Saat Kulesi, Çarşı Hamamı, Kurtkulağı Kervansarayı, Bedesteni de yine eski kent mimarisinin bugüne kalmış değerli örneklerinden. Adana, yaylaları, gölleri, köprüleri ve kaplıcalarıyla insanın doğa ve tarih sevgisini pekiştiren bir kent... Aladağlar Milli Parkı da işte o doğa sevgisinin taçlandığı nokta. Burası, gerçek anlamda bir jeomorfolojik açık hava müzesi. 54

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 54

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 55

55

5/4/13 3:36 AM


röportaj | interview

“Aşkı yazmasını iyi biliyorum ama yaşayamadım!” “I know about writing on love but I have never lived it!” Kendini tanımlarken en çok kullandığı sözcük ‘yalnızlık’… Belki ondandır bu sahnede dinleyenleriyle birlikte olma sevdası… Alışılmış, öğrenilmiş bir yalnızlık yaşıyor kendi deyimiyle, sonra da “Ama bir yere kadar” diyor Feridun Düzağaç! En çok üzüldüğü ise aşkı yazmasını iyi bilmesine karşın hâlâ yaşayamamış olması!

When describing himself, he often resorts to the word ‘loneliness’… Maybe that is why he longs to be on stage before his fans… In his own words, Feridun Düzağaç is living in a familiar, learned loneliness, but he says “There is a limit to that!” What he really regrets is the fact that he has never actually had love although he knows very well how to write about love! Yazı - By: Özlem Karahan 56

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 56

5/4/13 3:36 AM


Rock müziğin en başarılı isimlerinden Feridun Düzağaç, üç yıllık bir aranın ardından sekizinci stüdyo albümü ‘Flu’yu müzikseverlerin beğenisine sundu. Hâlâ onun için önemli olan dinleyicilerinin karşısında sahnede olmak, albümler de heyecan veriyor ama sahne onun için hayatın anlamı bir nevi… Belki sürekli vurgu yaptığı yalnızlığıyla böyle başa çıkıyor da ondan… İki cover olmak üzere toplam 10 şarkının yer aldığı albümünü hazırlarken hedefinde tatlı tatlı dinlenebilecek bir eser ortaya çıkarmak varmış. Özetle “Gerekirse hiç hit olmasın ama soundtrack mantığı bir şeyler olsun istedim” diyor… Albümü dinleyenler karar verecek ama bizce olmuş!

Feridun Düzağaç, one of the most successful artists in rock music, comes back with his eighth album ‘Flu’ after three years of silence. He still values being on the stage before the audience – he is excited about albums as well but the stage is the meaning of life to him… Maybe that is because this is how he deals with his loneliness which he often tells about… His plan in preparing the album, which features 10 songs including 2 cover songs, was to produce a work that can be listened to smoothly. Briefly, he says “I wanted to make something like a soundtrack album, even if it did not have any hit songs”… It is up to the audience now, but we think it is good!

Üç yılın ardından yeni stüdyo albümün ‘Flu’ geldi. Üç yıl müzikal anlamda uzun bir süre değil belki; ama FD hayranları için yeterince uzun bir süre… Üç yıl benim ihtiyacım olan bir süreydi herhalde. Geride belli sayıda eser kalmıştı ve ben kendi yaptığım şarkıları söylüyorum. Şarkı yazarken de ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Bu üç yıl biraz da küskünlük sonucuydu. ‘FD7’ ve ‘İyilik Güzellikspor’ isimli albümlerimin parlak olmayan akıbetlerinden dolayı biraz uzaklaşmıştım.

After three years, your new album ‘Flu’ is in stores. Three years may not be a very long period in musical terms, but it is too long for your fans... I guess a break for three years was what I needed. There were a certain number of works, and you know I perform my own songs. And you have to be fastidious when writing. This break was also because of some kind of resentment. I fell a bit far away because my albums ‘FD7’ and ‘İyilik Güzellikspor’ were not very well-received.

Bu albümde, her zamanki gibi o kırgın adamın, kırgın sesiyle söylediği, anlattığı bir hikâyeyi dinledim. Senin bu hikâyen, ‘Flu’ çalışmaları nasıl başladı? Aslında ben dört cover’lı bir albümle biraz günü kurtarmak niyetindeydim. Çünkü gerçekten uzak kalmak istiyordum. En büyük heyecanım, konser vermekti. Ama konserler de eskisi gibi değildi. Eski kitleyi göremiyordum. Ben de insanların benden dinlemek için sabırsızlandığı şarkılar yazana kadar biraz cover takılayım kafasına gelmiştim. Ama sonra cover’ların düzenlemesi biraz heyecanlandırdı beni. Şarkılar art arda gelmeye başladı. Ve nihayet ‘Gönül’ü yazdığımda, “Albüm olsun, artık yapalım” dedim.

In this album, I listened to the story told by that same broken man with his broken voice. How did this story and your work on ‘Flu’ begin? In fact I was planning to save the day with an album including four cover songs, because I really wanted to stay away. Concerts are an excitement for me but they were not what they used to be. I could not see my usual audience. Then I decided to make some cover versions until I was able to write the songs that people liked listening to. But then, I got really excited about the arrangements of those covers. And the songs started coming one after another. Finally, when I finished working on ‘Gönül’, I decided to make an album.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 57

57

5/4/13 3:36 AM


röportaj | interview ‘Gönül’ sounds like a special song for you… When you release a new album and make gigs, and your audience wants you to play one of your old songs, it’s a killer... Like ‘Alev Alev’, ‘FD’ or ‘Düşler Sokağı’... I clung on to ‘Gönül’ as if it was a lifebuoy, because I felt it was really valuable when I was writing it. I have a circle of close friends who are really choosy. They also said very favorable things about the song, and I felt really satisfied about it. All in all, ‘Gönül’ turned out to be song that hit those who like my work. It hit me, too… I am happy you noticed. I hear very good things about the song and the whole album, and it makes me really happy. So far, the only cover song I performed was ‘Düşler Sokağı’. In this album, I made cover versions of ‘Unutama Beni’ and ‘Tek Başına’. So, it was a little risky, and that’s why I am really happy that people liked it.

‘Gönül’ senin için çok özel bir şarkı oldu… Yeni albümü müteakip konserlerde eski şarkılardan birinin isteniyor olması sahnedeki adamı öldüren bir şey aslında. ‘Alev Alev’, ‘FD’, ‘Düşler Sokağı’ gibi... Biraz ‘Gönül’e can simidi diye sarıldım ben. Çünkü yazarken çok kıymetli bir şey yazmakta olduğumu hissettim. Benim yakın dostlarımdan oluşan bir ‘kaynanalar kurulum’ var, zor beğenen insanlar. Onlar da çok olumlu şeyler söyleyince tamamen içime sindi. Sonuçta ‘Gönül’ beni sevenlerin tam da kalbine yumruk atan, sarsan bir şarkı oldu. Ben de o yumruğu yedim… Fark etmiş olmana çok sevindim. Çok güzel şeyler duyuyorum şarkıyla ve albümün tamamıyla ilgili, çok seviniyorum. Şimdiye kadar kendi yazmadığım şarkı olarak sadece ‘Düşler Sokağı’nı seslendirmiştim. Bu albümde ‘Unutama Beni’ ve ‘Tek Başına’yı da cover’ladım. Bu yüzden biraz da riskli bir albümdü. Dolayısıyla beğenilmesi ekstra mutlu ediyor.

Cover songs are not the only change. ‘Flu’ has a very different sound than your previous albums... I really like it when people notice this, and I like it even better when they like it. The sound is quite different. We made our first video for the song titled ‘Senin Gibi’, which has a different sound than the rest of the album. I define the sound of ‘Senin Yüzünden’ as the jubilee of a long literature starting with ‘Beni Rahatta Dinleyin’ in 1996. And the story is the same channel I use a lot, where I tell a broken story as if it was not broken, as in ‘Depresyondayım’, ‘Aşkın E Hali’, or ‘Mütemadiyen Ağlıyorum’. But the other nine songs are very easy listening songs, where you can listen to the music when the lyrics end. ‘Flu’ actually has songs that are difficult to listen in that sense. I requires the audience to put some effort in addition to your efforts... Yes, in fact it is like a soundtrack album in which you can hear instruments telling better stories in addition to the story of the singer and the songs. Anyway, when preparing the album, I told about this a lot to my colleagues. I wanted

Tek değişiklik cover’lar değil ama... ‘Flu’nun soundu da önceki albümlerinden çok farklı… Bu fark edildiğinde çok hoşuma gidiyor, fark edip beğenen olunca daha çok hoşuma gidiyor. Sound son derece değişik, klip şarkısı ‘Senin Gibi’ ise albümün sound’undan da değişik. ‘Senin Yüzünden’i sound olarak 1996’da ‘Beni Rahatta Dinleyin’den başlayan uzun bir külliyatın jübile şarkısı olarak tanımlıyorum. Hikâyesi ise ‘Depresyondayım’, ‘Aşkın E Hali’, ‘Mütemadiyen Ağlıyorum’ gibi, kırık bir hikâyeyi sanki kırık değilmiş gibi anlattığım, benim çok beslendiğim bir damarın devamı. Ama albümün diğer dokuz şarkısı son derece kolay dinlenen, şarkısı sustuğunda da müziği dinlenen şarkılar… 58

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 58

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 59

59

5/4/13 3:36 AM


röportaj | interview to make something that we could listen smoothly, like a soundtrack album, even if it did not have any hit songs. I really liked what we did. Usually, I don’t listen to my own albums. But I still like listening to ‘Gönül’ and the cover songs, as if they were sung by someone else. What has not changed in you since your first album? The thrill of the stage... Getting on the stage is what gives me a reason to bear all problems. I will continue to sing as long as I can take the stage, because I know that’s what gives a meaning to me. “Yeni albümü müteakip konserlerde eski şarkılardan birinin isteniyor olması sahnedeki adamı öldüren bir şey aslında. ‘Alev Alev’, ‘FD’, ‘Düşler Sokağı’ gibi... Biraz ‘Gönül’e can simidi diye sarıldım ben. Çünkü yazarken çok kıymetli bir şey yazmakta olduğumu hissettim. Benim yakın dostlarımdan oluşan bir ‘kaynanalar kurulum’ var, zor beğenen insanlar!.. Onlar da çok olumlu şeyler söyleyince tamamen içime sindi.”

What is the dominant feeling in this album? Learned loneliness. A familiar loneliness. Loneliness is both very valuable and very restricted. And of course love. The love I have been writing about but never had. I am very good at writing about it but not at living it, but I think being able to appreciate that feeling and write about it is very important.

“When you release a new album and make gigs, and your audience wants you to play one of your old songs, it’s a killer... Like ‘Alev Alev’, ‘FD’ or ‘Düşler Sokağı’... I clung on to ‘Gönül’ as if it was a lifebuoy, because I felt it was really valuable when I was writing it. I have a circle of close friends who are really choosy. They also said very favorable things about the song, and I felt really satisfied about it.”

O anlamda da aslında zor dinlenen şarkılardan oluşan bir albüm ‘Flu’. Senin emeğinin yanında bir de dinleyicinin dinlemek için emek vermesini bekleyen bir albüm… Evet. Şarkıcının ve şarkıların hikâyesinin yanında enstrümanların belki daha kıymetli hikâyelerinin olduğu, soundtrack kafasında bir albüm aslında. Zaten biz bu albümü hazırlarken benim beraber çalıştığım insanlara en çok telaffuz ettiğim şey bu oldu. Tatlı tatlı dinleyebilelim, belki hiç hit olmasın ama soundtrack mantığı bir şeyler olsun istedim. Yaptığımız işi ben çok beğendim. Normalde oturup kendi şarkılarımı dinlemem. Hâlâ ‘Gönül’ü ve özellikle cover’ları, başka birinin şarkısını dinliyormuş gibi zevkle dinliyorum.

İlk albümden bu yana peki sende hiç değişmeyen ne vardı? Sahne heyecanı... Tüm olumsuzluklara katlanma sebebim de sahne çıkabiliyor olmak. Sahneye çıkabildiğim sürece, şarkı söylemeye devam edeceğim. Çünkü beni anlamlı kılan şeyin bu olduğunu biliyorum. Bu albümün ağır basan duygusu nedir sence? Öğrenilmiş bir yalnızlık. Alışılmış bir yalnızlık. Hem çok kıymetli bir şey yalnızlık hem de bir yere kadar yalnızlık. Ve tabii ki aşk. Yıllardır yazıp bir türlü yaşayamadığım aşk. Ben yazarken çok iyiyim, yaşarken değilim ama o duyguyu kutsuyor olmayı ve hala yazabiliyor olmayı çok önemsiyorum. 60

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 60

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 61

61

5/4/13 3:36 AM


62

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 62

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 63

63

5/4/13 3:36 AM


geleneksel sanatlar | traditional arts

Diyarbakır’da Mezopotamya çiniciliği canlandırılıyor Tile-making of Mesopotamia revived in Diyarbakır

Sümer uygarlığından bu yana Mezopotamya’da binyılların mirası olan çinicilik yeniden canlanıyor. Çini ve seramik hocası Yekbun Yaş, turizm altyapısını geliştirmek amacıyla Karacadağ Kalkınma Ajansı’na ‘Mezopotamya Çiniciliği’ adıyla sunduğu projeye aldığı destekle Diyarbakır’da faaliyete geçen atölyesinde bugüne kadar 200 kişiye bu zanaatı öğretmiş. Tile-making, which has thousands years of history in Mesopotamia since the Sumerian civilization, is revived nowadays. Teacher of tile-making and ceramics Yekbun Yaş taught the art to 200 people at her workshop in Diyarbakır which was founded last year with the support from Karacadağ Development Agency for her project ‘Mesopotamian Tile-making’. Yazı - By: Nezahat Solmaz Yiğit 64

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 64

5/4/13 3:36 AM


Toprağın emekle yoğurulması, ateşle pişirilmesi, hayalle şekillenmesiyle oluşan çinicilik Diyarbakır’da 14’üncü yüzyılda altın dönemini yaşadı. Çiniciliğin İznik ve Kütahya’da gelişmesiyle birlikte bir süre gerileyen Diyarbakır’daki çinicilik, bugünlerde ‘Mezopotamya çiniciliği’ adıyla yeniden canlandırılıyor. Geleneksel çinicilikten farklı olarak Mezopotamya uygarlığının mimari yapıları, endemik bitkileri, mitolojik efsaneler işleniyor. İnsanların avcı ve toplayıcılıktan ilk tarımı yapıkları, ilk buğdayı ektikleri Ergani Çayönü’nde tahılları koyacak kap kacak ihtiyacı nedeniyle ilk seramikler üretilmeye başlandı. Toprağı sırlayarak pişirmek ve çiniyi geliştirmek Mezopotamya’da Sümerler ile Asurlular döneminde mümkün olabildi. SÜMER’DEN BUGÜNE… Önceleri toprak sırsız ve cilasızdı. İçindeki sıvının sızmasını önlemek için ve daha temiz olmasını sağlamak amacıyla cam gibi bir maddeyle sıvanması düşünüldü. Bu kaplar maden oksidi ve cam gibi maddelerle sıvanarak pişirilince sırlı kaplar, dayanıklı ve cilalı tuğlalar elde edildi. Tuğlayı dış etkilerden korumak ve süslemek amacıyla ilk olarak Sümerler sırlamışlar. Sümer ve Asur anıtları cilalı (sırlı) tuğlalarla kaplı... Anadolu’da çiniler her bölgede farklı bir hammaddeyle yapıldı. Çinicilik İznik’te kuvars, Kütahya’da kaolen ile yapılırken Diyarbakır’da ise ‘cas’ ile şekillendi. Mezopotamya coğrafyasında bolca bulunan cas adlı kayayla yapılan çini örneklerini bugün Diyarbakır Müzesi’nde bulmak mümkün. Ancak Diyarbakır çiniciliğinde kullanılan cas zamanla unutulDU. Ve giderek İznik ve Kütahya çiniciliği baskın geldi. İLK ÇİNİLER LİCE’DE YAPILDI Mimar Sinan’ın ilk dönemlerinde yaptırdığı Diyarbakır’daki Behram Paşa Cami’nde ve Alipaşa Cami’nde pek çok çini kullanıldı. Diyarbakır’da ise çininin ilk olarak Lice ilçesinde yapıldığı tahmin ediliyor. Çömlekleri ile meşhur

Kneading earth with labor, baking it on fire, shaping it with imagination... Tile-making had its golden age in the 14th century in Diyarbakır. As İznik and Kütahya rose as centers of tile-making, Diyarbakır fell back for a while, but nowadays the art is revived back under the name of “Mesopotamian tile-making”. Unlike traditional tilemaking, they work with the architectural monuments of Mesopotamian civilization, endemic vegetation and mythologic legends... The first tiles were produced to address the need for pans and containers for wheat in Ergani Çayönü, where people passed from hunting and gathering to agriculture for the first time. Glazing earth, baking it and developing tiles was only discovered during the Sumerian and Assyrian era in Mesopotamia. FROM SUMERIANS TO PRESENT… First, the earth was unglazed and unpolished. It had to be coated with a glass-like substance to prevent leakage of contents and to make it more sanitary. When these pots were baked with metal oxide or glass coating, glazed containers, robust and polished bricks were produced. Sumerians were the first to glaze bricks to protect it from environmental effects and to make it more decorative. The Sumerian and Assyrian monuments are made with polished (glazed) bricks... A different raw material was used for tile-making in every region of Anatolia. Tiles were made of quartz in İznik, of kaolin in Kütahya, and of cas in Diyarbakır. At Diyarbakır Museum, we can see examples of tiles made of the rock, called cas, which is found abundantly in Diyarbakır region. However, use of cas in tile-making in Diyarbakır went into oblivion in time, and the arts of İznir and Kütahya outran Diyarbakır. FIRST TILES IN LİCE Tiles were extensively used at the Behrampaşa and Alipaşa Mosques in Diyarbakır, the former being designed by Sinan in

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 65

65

5/4/13 3:36 AM


geleneksel sanatlar | traditional arts

Diyarbakır’da bir dönem 30’dan fazla çömlek atölyesi bulunuyordu. Diyarbakır’da üretilen çömlekler Hicaz’a gönderiliyordu. Gelelim bu geleneksel zanaatın nasıl icra edildiğine… Cas kayasından kopartılan parçalar toz haline getirilip daha sonra suyla bulamaç yapılıp ardından pişirilir. Desen tasarımı yapıldıktan sonra şablon oluşturulur. Kömür tozu yardımıyla desen şablona uygulanır. Ardından kontur çekilip ve sonunda boyaması yapılır. Boyanın ardından rötuşları yapılan desene son şekil verilir. En sonunda sırlanarak fırınlanır. YÖRESEL ÇİÇEKLERLE BEZELİ İznik çiniciliğinde ‘baba nakkaş’, ‘Haliç işi’ ekolünde daha çok bahar çiçekleri desen olarak kullanılırken Diyarbakır çiniciliğinde kapı tokmakları, yerel kadın ve erkek kıyafetleri, Mezopotamya’nın mimari yapısı, endemik çiçekler, mitolojik efsaneler desen olarak işleniyor. Diyarbakır çiniciliğinde şilêr (ters lale), lavlavk, zingelok, buk û zava, gûla heft tebêq gibi sadece Diyarbakır ve bölgede bulunan ve türü tükenmek üzere olan kimi çiçekler de işlenenler arasında. 66

his early times. It is estimated that tile-making in Diyarbakır first started in Lice. Diyarbakır was famous for earthenware, and there were more than 30 earthenware workshops. The pottery made in Diyarbakır were sent to Hejaz. Let’s see the inside of this traditional art... Pieces of cas rocks are ground into powder, mixed with water to form a slurry and then baked. After the pattern is designed, a template is made. The pattern is applied on the template with coal dust. Then borders are defined and painted. After the final touches, the pattern takes its final form. Finally, it is glazed and baked. MOTIFS OF LOCAL FLOWERS The tile-making artists primarily use the ‘baba nakkaş’ and ‘Haliç işi’ schools which feature spring flowers as patterns, while the Diyarbakır school uses doorknobs and local outfits as motifs. The architectural structure of Mesopotamia, the endemic plants, mythological tales are also used in patterns. Rare flowers of Diyarbakır, including şiler (reverse tulips), lavlavk, zingelok, buk û zava and gûla heft tebêq which are about to go into extinction.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 66

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 67

67

5/4/13 3:36 AM


geleneksel sanatlar | traditional arts

Önceleri yaşamsal kap kacak için yapılan çinicilik bugün ağırlıklı olarak süsleme, hediyelik eşya ve turistik amaçla icra ediliyor. Çini sanatının en çok esin kaynağı Diyarbakır Surları oluyor. Surların üzerindeki çift başlı kartal, aslan gibi figürler çini tabaklarda sıklıkla kullanılıyor. Yine Ulucami, kiliseler, Dört Ayaklı Minare, Ongözlü Köprü, Dicle Nehri, Hevsel Bahçeleri çinicilikte işlenen önemli tarihi ve doğal yapıları oluşturuyor. En çok rağbet gören çini motifi ise şahmeran. GELENEKSEL SANAT YENİDEN DOĞUYOR Çini ve seramik hocası Yekbun Yaş, turizm altyapısını geliştirmek amacıyla Karacadağ Kalkınma Ajansı’na ‘Mezopotamya Çiniciliği’ adıyla sundukları projeyle Diyarbakır’da çiniciliği yeniden canlandırmaya çalışıyor. Diyarbakır’da kurduğu ve kentin tek atölyesi olan Nu Jen (Modernize Eden) Çini Atölyesi’nde 200’e yakın kursiyer yetiştiren Yekbun Yaş, bu insan kaynağıyla Diyarbakır çiniciliğinin bugününü temsil ediyor. Bu atölyede hoca ve kursiyerler, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Valiliği, ilçe belediyeleri, sivil toplum kuruluşları için hediyelik çini ve seramik üretiyor.

68

Tile-making, which was used for producing containers in its early times, is today focused on producing decorations, souvenirs and touristic sales goods. A major source inspiration of tile-makers is the city walls of Diyarbakır. The doubleheaded eagle, lion and other figures on the city walls are often used in tile plates. The important natural and historical monuments, such as Ulucami, churches, Four-Column Minaret, Bridge of Ten Arches, River Tigris and Gardens of Hevsel are the most common themes of tile-makers. However, the most popular motif is the şahmeran (basilisk). A TRADITIONAL ART REBORN Teacher of tile-making and ceramics Yekbun Yaş is trying to revive tile-making in Diyarbakır with her project ‘Mesopotamian Tile-making’ supported by the Karacadağ Development Agency. Her workshop Nu Jen (Modernizing) in Diyarbakır is one of its kind in the city, and she has taught almost 200 people. With such human resource, Yekbun Yaş represents the present of tile-making of Diyarbakır. At her workshop, the instructor and the students produce tiles and ceramics for Diyarbakır Metropolitan Municipality, Governorship of Diyarbakır, other municipalities of the city and NGOs.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 68

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 69

69

5/4/13 3:36 AM


çevre | environment

PERMAKÜLTÜR

Doğayla barışık üretim yapmanın yolunu arıyorlar

PERMACULTURE Looking for ways of environment-friendly production Yazı - By: Eren Çerçiz

Permakültür, arazi ve insanların uyumlu bütünlüğü sayesinde yiyecek, enerji, barınak ve diğer maddi ve manevi ihtiyaçların sürdürülebilir bir şekilde karşılanması demek. Doğaya karşı değil onunla birlikte çalışma, uzun süreli düşüncesizce hareket etmekten ziyade uzun süreli özenli gözlem yapma, bir ürününün peşinde koşmaktan ziyade ekosistemlerin kendi evrimlerinin gerçekleşmesine izin verme felsefesine dayanıyor. Permaculture means sustainably supplying food, power, accommodation and other material and immaterial needs in a harmonious coexistence of land and people. It is a philosophy of working with, rather than against nature; of protracted & thoughtful observation rather than protracted & thoughtless labor; of looking at plants & animals in all their functions, rather than treating any area as a single-product system. 70

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 70

5/4/13 3:36 AM


Permakültürün aslında henüz tam bir Türkçe karşılığı yok. Kavram İngilizce’de ‘permanent’ (kalıcı) ve ‘agriculture’ (tarım) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Yani kavram ‘kalıcı tarım’ anlamına geliyor. Ancak sadece tarımsal faaliyetlerde kullanılmıyor. Kavramın isim babası olarak bilinen Bill Mollison permakültürü şöyle tanımlıyor: Doğal ekosistemlerdeki çeşitliliğe, istikrara ve dirence sahip, tarımsal verimliliğe yönelik ekosistemlerin bilinçli olarak tasarlanması ve sürdürülmesi… Aslında permakültür, arazi ve insanların uyumlu bütünlüğü sayesinde yiyecek, enerji, barınak ve diğer maddi ve manevi ihtiyaçların sürdürülebilir bir şekilde karşılanması demek. Kavramın temel ilkeleri ise yeryüzüne, insanlara, nüfus ve tüketime özen göstermek. Doğaya aykırı olmaktan ziyade onunla birlikte çalışma, uzun süreli düşüncesizce hareket etmekten ziyade uzun süreli özenli gözlem yapma, sistemlerin sadece bir ürününün peşinde koşmaktan ziyade onlara bütün işlevleriyle bakma ve sistemlerin kendi evrimlerinin gerçekleşmesine izin verme felsefesine dayanıyor. Peki, bu konuda neler mi yapılıyor? Neler yapıldığını görmek için dünyanın öbür ucuna gitmeye gerek yok. Çünkü Türkiye, permakültür çalışmaları konusunda birçok farklı deneyim kazanılmış bile. PERMAKÜLTÜR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü, bir tasarım bilimi olan permakültürün Türkiye’de tanınması ve uygulamaların yaygınlaşması için çalışmalar gerçekleştiren bir kurum. En temelde permakültür ile ilgili olarak kurslar düzenlemeye gayret ediyorlar. En çok da bu konu üzerinde çalışmalar gerçekleştiriyorlar. İki günlük kurslardan iki haftalık kurslara kadar permakültüre giriş niteliğinde bilgiler aktarıyorlar. Hatta öğrenciler stajyer olarak enstitüde uzun süreli çalışmalar gerçekleştirebiliyor. Enstitü, aynı zamanda dünyanın çeşitli yerlerindeki permakültür araştırma enstitüleriyle bağlantı halinde. Türkiye’de ise permakültür çalışmalarının gerçekleştirildiği yerlerde etkinliklerini sürdürüyorlar.

We do not yet have a fully native name for

‘permaculture’, which is currently called “permakültür” in Turkish. The concept is a compound of the English worlds of ‘permanent’ and ‘agriculture’. In other words, it means ‘permanent agriculture’. However, it does not merely apply to agricultural activities. Bill Mollison, the father of the concept, defines permaculture as follows: consciously designing and maintaining ecosystems that have the diversity, stability and resistance of natural ecosystems, to achieve agricultural productivity... In fact, permaculture means sustainably supplying food, power, accommodation and other material and immaterial needs in a harmonious coexistence of land and people. The fundamental principles is to be careful about the earth, people, population and consumption. It is a philosophy of working with, rather than against nature; of protracted & thoughtful observation rather than protracted & thoughtless labor; of looking at plants & animals in all their functions, rather than treating any area as a single-product system. What are the initiatives in the area? We do not have to travel to the far edge of the world to see, because Turkey already has various experiences in permacultural actions. PERMACULTURE RESEARCH INSTITUTE The Permaculture Research Institute of Turkey undertakes activities to promote permaculture as a science of design in Turkey and to expand the practices. They basically organize courses on permaculture, which is their primary area of activity. They give introductory information on permaculture with two-day or two-week courses. Furthermore, the students can participate in long-term activities as interns of the institute. The organization also has contacts with other permaculture research institutes in other countries. In Turkey, their locations of activity are the sites of permaculture studies.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 71

71

5/4/13 3:36 AM


çevre | environment

PERMAKÜLTÜR PLATFORMU Adından da anlaşılacağı gibi, permakültür konusunda platform görevi üstlenmek için bir araya gelmiş insanların oluşturduğu bir oluşum Permakültür Platformu. Kendi tariflerine göre: “Permakültürün özü olan dayanışma ve çeşitliliğe pratik bir anlam kazandırmak üzere, bir bilgi paylaşımı platformu oluşturmaya giriştik. Böylece permakültürün olabildiğince geniş bir şekilde tanınacağını ve hareket kabiliyetinin artacağını umuyoruz” diyorlar. Amaçları ise elbette permakültür hakkında yazılan ve çizilenleri bir araya getirip belli konu başlıkları altında öbekleştirip herkesin rahatça ulaşmasını sağlamak. Şimdilik yayın yaptıkları internet siteleriyle bunu gayet iyi başarıyorlar. Bu oluşumların yanı sıra permakültür aslında uygulamaya, yani pratiğe dayanıyor. Bu noktada ise İzmir ve Çanakkale örnekleri devreye giriyor. Bölgede bulunan terk edilmiş köylerde permakültür ile yeni yaşam deneyimleri elde ediliyor.

Kendi kendine yeten, doğayla barışık ve doğal yöntemleri kullanarak kırsal alanlarda alternatif bir yaşam ve üretim sistemi kurmayı amaçlayanların kurdukları permakültür yaşam alanlarının örnekleri ülkemizde de var. Temelinde tarımsal üretimi sürdürülebilir kılmayı amaçlayan bu girişimler dünyada hızla yayılıyor.

PERMACULTURE PLATFORM It is an entity founded as a platform of permaculture, hence the name. According to their own definition: “We decided to create a platform for sharing information to bring a practical meaning to the solidarity and diversity, which is the essence of permaculture. Thus, we hope to promote permaculture as much as possible and to increase its mobility.” Their objective is to gather the material on permaculture under certain titles to make them accessible for anyone. And they are doing this successfully on their website. In addition to these organizations, permaculture is also based on practice. At this point, we find the examples in Izmir and Çanakkale. The deserted villages in the region offer new life experiences with permaculture.

PERMACULTURE VILLAGE IN MARMARİÇ Marmariç Ecologic Life Association was founded to turn the Mersinli, or Marmariç, neighborhood of Bayındır, as well as the neighboring villages into sustainable human settlements. Marmariç was actually evacuated 20 years ago... The community gathered to establish an exemplary, sustainable We can see in Turkey examples settlement based on principles of permaculture of permacultural living spaces in this location. They also aim to promote founded by those who wish to establish an alternative permaculture by sharing the information and and self-sufficient living and experiences they gain in this process. Marmariç production system in rural areas, using nature-friendly and natural Permaculture is also the home of Permaculture means. These initiatives, which Research Institute of Turkey, in collaboration with basically aim for sustainable agriculture, are expanding the Permaculture Research Institute of Austria. worldwide. They are trying to create a new life experience on the principles of permaculture. They organize workshops, meetings, and have interesting experiences. For instance, studies are underway for the ‘Rocket Stove’ or ‘Seed Ball Bike’. If you want to know more about these, you can visit their website, because they always share each experience in details.

MARMARİÇ’TE PERMAKÜLTÜR KÖYÜ Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği, İzmir’in Bayındır ilçesinde bulunan Mersinli yani Marmariç mahallesinin ve civar köylerin sürdürülebilir insan yerleşimleri haline getirilmesi için kurulmuş. Marmariç aslında 20 yıl önce terk edilmiş bir bölge... Topluluk, bu mevkide permakültür esaslarına dayanan, örnek sürdürülebilir bir yerleşim kurmak için bir araya gelmiş. Elbette bu süreçte kazanacakları bilgi ve deneyimleri de paylaşarak permakültürün yayılmasını amaçlamışlar. Marmariç Permakültür ayrıca Avusturya Permakültür Araştırma Enstitüsü işbirliğiyle Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü’ne de ev sahipliği yapıyor. Bölgede permakültür esaslarına göre yeni bir yaşam deneyimi ortaya koymaya çalışıyorlar. Tabii çalıştaylar, toplantılar düzenleniyor sürekli ve ilginç deneyimler de çıkıyor ortaya. Mesela ‘Roket Soba’, ‘Tohum Topu Bisikleti’ gibi çalışmalar 72

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 72

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 73

73

5/4/13 3:36 AM


çevre | environment

görmek mümkün. Ne olduklarını merak ediyorsanız internet sitelerini mutlaka ziyaret edin. Çünkü her deneyimlerini detaylı bir şekilde paylaşmayı ihmal etmiyorlar. ZEYTİN AL, PEYNİR VER Bayramiç Yeniköy Grrubu ise kendini ‘permakültür felsefesini gözeterek tasarım yapan ve uygulayan, yerel tohumlarımıza sahip çıkarak, doğal tarım uygulamaları yapan, öğrendiklerini, ürettiklerini paylaşarak, kendi kendine yeten bir köy kurma girişimi’ olarak tarif ediyor. Tohum takası şenlikleri, ekolojik mimari ve doğal yapı atölyeleri, yurt dışından permakültür gruplarıyla yapılan etkinlikler gibi birçok faaliyeti üstleniyorlar. Gün içinde ne mi yapıyorlar, işte bir gönüllünün kaleminden çıkanlar, “Sabah kalkılıyor, kümes açılıp tavuklar, ördekler, kazlar yemleniyor, suları veriliyor. Sonra diğer tarafta bulunan keçiler yemleniyor, suları veriliyor. Arkasından 10-15 dakika yogayla güne başlamak için hazırlanılıyor ve kahvaltıya geçiliyor. Sonrasında çiftlikte yapılması gereken ne varsa o işlere bakılıyor. Yetiştirdikleri birkaç tür buğday ve onlardan elde ettikleri unlar vardı depoda. Köylüden aldıkları sütle yaptırdıkları peynirleri var. Ellerindeki ürünlerle ihtiyaçlarını takas ediyorlar. Kaz Dağları’nın altlarına doğru, deniz kenarına yakın yerlere yerleşmiş diğer çiftliklerden zeytin alıp peynir veriyorlar” diye yazı uzayıp gidiyor. Elbette Bayramiç oluşumu da permakültürün temelinde yatan paylaşım felsefesine uyarak tüm aktivitelerini sitelerinde paylaşıyor. SANCAKTEPE’DE OKUL DENEYİMİ Sancaktepe’de bulunan Mustafa Karaşahin İlköğretim Okulu ve Sancaktepe Anadolu Lisesi, permakültürün eğitim sistemine dahil edilmesinin ilk örnekleri. Ekolojik Bahçe ve Permakültür Uygulamaları projesi kapsamında gerçekleştirilen çalışmaların başında Didem Çivici ve Mustafa Enes Sever yer alıyor. Projede her iki okulun bahçeleri birer ekolojik bahçe haline getirilerek öğrencilere açık alanda uygulamalı ders veriliyor. Didem Çivici ise proje için, “Bu projenin farklılığı, basit bir okul bahçesi tasarımı olmaması ve basit bir ‘çocuklar tohum diksinler, meyve toplasınlar’ olayı olmaması. Proje süresince çocukların psikolojisi üzerine etkileri, hem ruhsal gelişimleri, hem fiziksel gelişimleri ayrıca okul başarısındaki etkilerini görmek açısından çok önemli” diyor. Proje ayrıca Sancaktepe Belediyesi tarafından da destekleniyor. Permakültür ile ilgili anlatılacak onlarca şey var. Ama yazının sonunda Sinek Sekiz Yayınevi sahibi İrem Çağıl ve Sürdürülebilir Yaşam bloğunun sahibi Filiz Telek’ten bahsetmeden bitirmek olmaz. Çünkü her iki isim de hem ekolojik çalışmaların hem de permakültürün birçok kesim tarafından bilinmesi için başarılı işlere imza atıyorlar. En temelde sürdürülebilir bir hayat için mücadeleye devam ediyorlar… 74

GIVE OLIVES, GET CHEESE Bayramiş Yeniköy Group define themselves as “an initiative to establish a self-sufficient village that designs and applies structures on the basis of permaculture philosophy, applying natural agriculture with local seeds, and sharing its experiences and products.” They undertake many organizations such as seed barter festivals, ecologic architecture and natural building workshops, and other activities with permaculture groups from abroad. Let’s find out about their daily routine from the words of a volunteer: “They wake up in the morning, open the coops and feed the chicken, ducks and geese. Then they feed the goats on the other side. Then they prepare for the day with 1015 minutes of yoga, and have breakfast. After that, they handle any work that has to be done on the farm. There were several species of wheat, and the flour produced from that wheat was kept in the storage. They make cheese with milk purchased from the peasants. They barter their products to meet their needs. There are other farms on the seaside near the skirts of the Mount Ida, where they give olives and get cheese.” Of course, the Bayramiç organization also share their activities on their website in line with the sharing philosophy that underlies permaculture. AN EXPERIENCE OF A SCHOOL IN SANCAKTEPE Mustafa Karaşahin Primary School and Sancaktepe Anatolian Highschool, located in Sancaktepe, are the first examples of inclusion of permaculture in educational curriculum. The activities organized under the project of Ecologic Garden and Permaculture Practices are led by Didem Çivici and Mustafa Enes Sever. In this project, the playgrounds of the schools were turned into ecologic gardens, and the students get on-hands training in the garden. Didem Çivici says, “The difference of this project is avoiding a simple playground design or a simple approach of ‘let the students plant seeds and pick fruits’. Throughout the project the we have seen the favorable effects on their psychology, on their mental and physical development and their performance at courses, which is very important.” The project is also supported by the Sancaktepe Municipality. There is a lot more to tell about permaculture. As we end the article, we should not forget mentioning İrem Çağıl, the owner of Sinek Sekiz Publishing, and Filiz Telek, the owner of the ‘Sustainable Life’ blog. These two women have organized very successful events to promote ecologic works and permaculture among wider masses. Basically, they are struggling for a sustainable life.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 74

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 75

75

5/4/13 3:36 AM


keşif | explore

KAMBOÇYA

Cennette cehennemi yaşamış bir millet nation which has CAMBODIA Aseen heaven and hell

Yazı - By: Burak Güner

Kamboçya, insana çok uzak ve gidilmesi güç bir memleket gibi gelse de işin aslı öyle değil. Türkiye’den Kamboçya’ya tur yapan şirketler var ama aslına bakarsanız ona bile gerek yok. Yok yere para harcamış olursunuz. Artık İngilizce bilen biri dünyanın herhangi bir yerinde kolaylıkla tatilini yapabiliyor. Kamboçya da bu konuda istisna değil. Türk Hava Yolları’nın direkt Bangkok ve Singapur uçuşları var. Buralara bir kere ayak bastınız mı, Jetstar ya da Air Asia gibi bölgenin ucuz havayollarından son derece uygun fiyatlara satın alacağınız biletlerle başkent Phnom Penh ya da Siem Reap’e ulaşabilirsiniz. Güneydoğu Asya’nın, Tayland, Vietnam ve Laos arasında konumlanmış olan ülkesi, siyasal anlamda da bu ülkeler arasında olmanın yazgısını yaşamış. İşgallere uğramış, bağımsızlık mücadeleleri vermiş, arada sert bir komünizmin uygulayıcısı Pol Pot’un yönetiminden geçmiş, iç savaşlardan nasibini almış... Şu günlerde istikrara kavuşmuş gibi görünüyor ama Kamboçya daha uzunca bir süre Pol Pot’un ve Kızıl Khmerler’in ülkesi olarak anılacağa benziyor. Burası oldukça güvenli bir ülke. Hırsızlık ve yankesiciliğe rastlanmıyor. Fakat Afganistan’dan sonra en fazla kara mayını döşeli ülke unvanına sahip Kamboçya. Öyle ki, halkın arasında kara mayınları yüzünden sakat kalmış insanlar var. 76

Although Cambodia looks like a far away land

which is difficult to travel to, the truth of the matter is different. Several companies organize tours from Turkey to Cambodia, but you don’t even need that. It would be spending in vain. Today, anyone who speaks English can have a holiday anywhere in the world. Cambodia is no exception to it. Turkish Airlines offers direct flights to Bangkok and Singapore. Once you set foot in these lands, you can access the capital Phnom Penh or Siem Raep with very affordable flights by regional airliners, including Jetstar or Air Asia. A country of the Southeastern Asia, located among Thailand, Vietnam and Laos, this land was also politically influenced by the destiny of its neighbors. Cambodia was invaded, fought for independence, survived the harsh communist administration of Pol Pot and experienced civil wars… It seems to have achieved stability these days but it seems that Cambodia will still be remembered as the country of Pol Pot and the Red Khmers for a long time. This is a very safe country. Incidents of theft and pickpocketing are rare. However, Cambodia is the second country with the highest number of landmines after Afghanistan. So much so that there are some locals who were disabled because of the landmines. However, particularly the Angkor region has been completely cleared of the mines with the effect of tourism. By the way, the Angkor Wat temple in Angkor, which is the

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 76

5/4/13 3:36 AM


Doğası müthiş, tarihi binyıllara dayanan, tropik bir cennet diyeceğiz ama ne yazık ki Kamboçya’nın halkı Khmerler kısa bir süre öncesine kadar büyük acılar çekmiş. Sömürge olmuşlar tıpkı diğer komşu halklar gibi, Fransızlar’ın zulmü dinip özgürlüğae kavuştuklarında bu kez Vietnam Savaşı’ndan nasiplerini almışlar. ABD bombardıman uçakları hallaç pamuğu gibi atmış ülkeyi… Tam nefes alacaklarken bu kez iç karışıklıklar ve tarihin gördüğü en vahşi yönetimlerden biri çıkmış karşılarına… Pol Pot liderliğindeki Kızıl Khmerler, kentleri boşaltmış, milyonlarca insan tarlalarda çalışmaya zorlanmış. Milyonlarca kişi katledilmiş, o sebeple bir adı da bu ülkenin verimli tohraklarının ‘Ölüm Tarlaları’!.. It told to be a tropical paradise with thousands of years of history with an exquisite nature, but the Khmers, the people of Cambodia, had been enduring great suffering until recently. They were colonized like their neighboring nations, and when the French atrocity ended and the country achieved freedom, they got their share from the Vietnam War. The US bombardment planes tore the country to shreds... Just as they were about to sigh came the internal conflict and one of the cruelest governments in history... The Red Khmers, led by Pol Pot, evacuated the cities and forced millions of people to work on farms. Millions of people were massacred. That is why the fertile lands of this country are also called ‘Killing Fields’..

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 77

77

5/4/13 3:36 AM


keşif | explore

Ancak turizmin etkisiyle özellikle Angkor bölgesi mayınlardan tamamen temizlenmiş. Yeri gelmişken belirtelim, Büyük Khmer İmparatorluğu’nun başkenti Angkor’da yer alan Angkor Wat Tapınağı, Kamboçya’nın ve dünyanın en önemli turistik yapıtlarından biri. AŞI YAPTIRMADAN YOLA ÇIKMAYIN! Kamboçya’ya giriş için yaptırılması resmi olarak mecbur tutulan aşılar yok ama bu aşıların uygulanması mutlaka gerekiyor. Ülkeyi ziyaret edecek olanların seyahatleri öncesinde doktora başvurup sıtma, tifo, tetanos, hepatit A ve B hastalıklarına karşı gerekli önlemleri almaları iyi olacaktır. Burası medeniyetten çok uzak bir ülke değil ama yine de, tedbir olarak lazım olabilecek ilaçları yanınızda getirmenizi tavsiye ederiz. Sıcak iklime karşı en iyi önlem bol bol su içmek. Yalnız aman dikkat, kaynatılmış bile olsa musluk suyu içmeyin. Kamboçya sıcak ve nemli bir tropik iklime sahip olduğundan basit ve hafif giysileri tercih edin. Doğal pamuklu kumaşlar en uygun seçim olacaktır. Bunun için yerli halkın giyiminden ilham alabilirsiniz. Khmer halkı çalışırken ve oynarken rahat olmanın yolunu nesillerden beri bellerinin etrafına kromalar bağlayarak bulmuş. Pamuk veya ipekten dokunan Khmer şalı çok eski zamanlardan beri vazgeçemedikleri bir aksesuar. Bize epey uzak ve yabancı bir kültüre sahip olduklarını unutmamanızı öneririz. O yüzden onların

capital of the Great Khmer Empire, is one of the most important touristic monuments of Cambodia and the world. GET YOUR VACCINE BEFORE SETTING OUT! Cambodia does not have any vaccines that are officially required for entry to the country, but these vaccines are a must. It would benefit the prospective visitors to visit a doctor before the trip to take necessary precautions for malaria, typhoid fever, tetanus, hepatitis A and B. This country is not isolated from civilization but still, we recommend you to bring some medicine you may need just in case. The best precaution for the hot weather is taking lots of fluid. But be careful – never drink tap water, even if it has been boiled. Since Cambodia has a hot and humid tropical climate, choose plain and light clothing. Natural cotton fabric will be the best choice. You can also take hints from what locals are wearing. The Khmer people have found that the simple way of being comfortable when working and playing is to wear a ‘krama’ around the waist. The Khmer shawl, made of cotton or silk, is a long-time popular accessory. You should remember that they have a culture that is very alien and strange to us. Therefore, it would be better to take their sensibilities into account. For 78

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 78

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 79

79

5/4/13 3:36 AM


keşif | explore

hassasiyetlerine dikkat etmeye özen göstermekte fayda var. Örneğin, Angkor Wat’takiler de dahil olmak üzere tapınaklar ve pagodalar ziyaret edilirken, şort ve tişört giyilebilir ama kraliyet sarayının da içinde bulunduğu Gümüş Pagoda’ya yapılacak ziyaretlerde ise daha ağırbaşlı giyinilmesi isteniyor. Erkekler uzun pantolon, kadınlar da etek veya yine benzeri şekilde uzun pantolon giyse iyi olur... Pagodaların girişinde genellikle ayakkabılar çıkarılıyor. DEĞİŞİK TATLARA MERAKLI OLANLAR YAŞADI Khmer yiyecekleri Kamboçya’nın kültürünü de birebir yansıtıyor. Hatta mutfaklarının onların en önemli kimlik öğesi olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Kamboçya yiyeceklerinin sırrı et yemeklerinde ve tatlılarda. Kamboçya çok eski zamanlardan beri geniş bir tarımsal 80

instance, you may wear shorts and t-shirts when visiting the temples and pagodas, including those in Angkor Wat, but they require more solemn clothing when visiting the Silver Pagoda, which is also home to the Royal Palace. So, the best thing for men to wear is long trousers, and for women skirts or long trousers… Typically, visitors take off their shoes when entering pagodas. A FEAST TO THOSE WHO LOOK FOR DIFFERENT DELICACIES The Khmer food is a strong reflection of the Cambodian culture. So much so that we can say their cuisine is the most important element of their identity. The secret to the Cambodian cuisine is the meat dishes and desserts. The country has long had a wide span of agricultural products, and therefore they

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 80

5/4/13 3:36 AM


üretim yelpazesine sahip ve bu sayede pek çok damak tadına hitap eden bir mutfak kültürü var. Yemek konusunda açık fikirliyseniz Kamboçya bir cennet. Tutucuysanız da ağız tadınıza göre bir şeyler bulmak pek zor değil. Zaten milli yemek noodle’ı her köşe başında bulabilirsiniz. Birbirinden lezzetli ananas, mango, ‘dragon fruit’, mango, karpuz ve muz mutlaka tadılmalı. Yalnızca yiyecekte değil, içecekte de özgün tatlara sahip bir ülke burası. Halk arasındaki adı ‘tikalok’ olan muhteşem tada sahip meyveli içecekleri tavsiye ederiz. Ülkenin kendi üretimi olan bira Angkor da bildiğimiz Efes’in tadını yakalamayı başarmış. DÜNYA KÜLTÜR MİRASI’NIN PARÇALARI Kamboçya’da görmeden dönmemeniz gereken yerlerin başında Siem Reap şehri geliyor. Bu şehir, efsanevi Angkor Wat Tapınağı’na ev sahipliği yapıyor. Angkor Arkeolojik Parkı’nı gezmek için en az bir güne ihtiyacınız var. UNESCO’nun dünya kültür mirası listesine aldığı tapınak alanının tamamı içinse üç gün ayırmak gerek. Ayrıca Tonle Sap Gölü’ndeki Chong Khneas Yüzen Evleri kaçırılmayacak bir keşif. Bisikletle Siem Reap turu ve Apsara dansı gösterili açık büfe akşam yemekleri unutulmamalı. Angkor National

Phnom Penh’de Kraliyet Sarayı, adını zeminine döşenmiş gerçek gümüşten yapılma karolardan alan ve içinde binlerce pırlantayla bezeli meşhur bir Buda heykeli barındıran Gümüş Pagoda, Tuol Sleng Müzesi, şehrin sokakları ve pazar yerleri de yine gezip görmeye değecek yerler. The Royal Palace in Phnom Penh, the Silver Pagoda, which is named after the genuine silver floor tiles and also home to a Buddha statue adorned with thousands of diamonds, the Tuol Sleng Genocide Museum and streets and marketplaces of the city are worth visiting.

have many dishes that address various tastes. If you are open-minded about food, Cambodia is a paradise for you. And if you are rather conservative, it is not difficult to find something for you. The national dish, noodles, is available around every corner. You should absolutely taste delicious fruits, such as pineapples, mangosteen, dragon fruit, mango, watermelon and bananas. The country also offers authentic delicacies in beverages too. We recommend you to try fruit juices with exceptional taste, which the local people call “Tikalok”. The national beer Angkor also has a similar taste to what we know with Efes. PIECES OF THE WORLD’S CULTURAL HERITAGE The primary must-see in Cambodia is the city of Siem Reap, which is home to the legendary Angkor Wat Temple. You need at least one day to visit the Angkor Archeological Park. And you need three days to cover the whole temple area, which is listed by UNESCO as the world’s cultural heritage. Furthermore, the floating houses of Chong Khneas on the Tonle Sap Lake are an unmissable discovery. The bicycle tour around Siem Reap and the buffet dinners with MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 81

81

5/4/13 3:36 AM


keşif | explore

Egzotik bir Kamboçya gezisi yapmak isteyenler için egzotiği dibine kadar yaşayabilecekleri günlerdeyiz. Çünkü muson yağmurlarının eli kulağında. Kasım ve nisan ayları arasında iklimi ve hava koşulları hayli elverişli olan ülkede yağmur sezonu mayısta açılıyor. Yağmur sezonu açılınca turist sezonu kapanıyor tabii ama yağmurla aranız iyiyse, muson yağmurlarını filmlerde izlemek değil de, bizzat yerinde görmek istiyorsanız size Kamboçya yolları göründü. For those who look for an exotic itinerary in Cambodia, these are the days when one can experience exoticness to the fullest, because the monsoon season is on the way. The country has a convenient climate from November to April, and the rainy season starts in May. Of course, this is also when the tourism season shuts down but if you are good with rainy weather, it is time for you to get going to see the monsoon rains by yourself instead of in films.

Museum ve sanat galerileri de ilgi çekici olabilir. Ülkenin başka bir popüler şehri Sihanoukville. Gece hayatı ve plajlarıyla dikkat çekiyor. Bambu Adası Koh Russei’ye düzenlenen tekne turları mutlaka denenmeli. Fransız sömürgeciliğinden kalma izleri görmek isteyenlere ise Kampot kasabasını tavsiye ederiz. Nehir boyunca uzanan Fransız stili binaları ve olağanüstü gün batımı manzaralarıyla en az bir gece kalınması gereken bir yer. Huzur arayanlar ise Kep kasabasına mutlaka uğramalı. Gelmişken, ‘Yengeç Pazarı’ da ayrıca kaçırılmamalı. Tayland ile Kamboçya arasında sınır geçişlerinde kullanılan Koh Kong isimli adanın el değmemiş doğasıyla insanı etkisi altında bıraktığını da belirtmek gerek. Burada treking de yapılabilir. 82

a performance of Apsara dance should not be omitted. The Angkor National Museum and the art galleries might be interesting as well. Another popular city is Sihanoukville, which is known for its nightlife and beaches. You should try the boat tours to the Bambu island of Koh Russei. Those who want to see the traces of the French colonization should pay a visit to the Kampot town. You should spend at least one night to see the French-styled buildings stretching along the river and the spectacular sunset view. Those who look for tranquility should visit the Kep town. By the way, the ‘Crab Market’ is also a must-see. The Koh Kong island, which is used for crossing the border between Cambodia and Thailand, makes an imprint on visitors with its virgin nature, which is also ideal fo

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 82

5/4/13 3:36 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 83

83

5/4/13 3:36 AM


mutfak kültürü | culinary culture

Zennup Hanım’ın mayhoş mutfağı

Zennup Hanım’s piquant cuisine Unutulmuş lezzetlerdir ekşili-tatlılı et yemekleri… Oysa ki Osmanlı mutfağında 16’ncı yüzyıldan itibaren pek revaçtaydılar. Halen Anadolu’da, hatta tüm Osmanlı coğrafyasında bu lezzetleri bulmak mümkün. Ayvalı, elmalı, vişneli, erikli pek çok lezzet… Tadı belki ilk anda biraz yabancı gelecek damağınıza, ama bir kez tattıktan sonra müptelası olacaksınız! The sour-sweet homemade meat dishes are the delicacies in oblivion... Nevertheless, they had been quite popular in the Ottoman cuisine since the 16th century. They are still available across Anatolia, and even across the whole Ottoman geography. Dishes with quince, cherry, plums… You may find the taste a bit strange at first, but once you taste them, you cannot help being addicted to them! Yazı - By: Ömür Akkor

Bizim evde yaz yaklaştıkça mutfakta da yavaş yavaş

çeşitlilik başlardı. Az sebzeli, bol bakliyatlı kış mutfağı yerini bol renkli ve çeşitli yaz mutfağına bırakırdı. Babaannem Zennup Hanım önce ‘çağla aşı’nı koyardı önümüze… Önümüze konan tabağı afiyetle yerdik. Hem babaannem bu yemekleri zaten senede en fazla bir kez yapardı; bir tek ‘erik tavası’ hariç!..

MEYVELİ KEBAPLARIN TARİFSİZ TADI Çocukluğumda bu hususu çok net hatırlarım; meyveler bizim evin mutfağında mevsimi geldiğinde sebze gibi işlenirdi. Zaten bence babaannemin sihirli parmakları da vardı, lezzetlerindeki zarafeti size tarif etmem mümkün değil. ‘Çağla aşı’ndan sonra aradan birkaç hafta geçer ‘erik tavası’ gelirdi masaya pirinç pilavıyla beraber… Ben bir eriğe iki köfte yerken babaannem iki eriğe bir köfte 84

In my family home, when the summer approached, the kitchen slowly acquired diversity... The winter’s cuisine with a few vegetables and lots of pulse was replaced with the colorful and diverse summer’s cuisine. My grandmother Zennup Hanım first served the ‘unripe almond dish’… We devoured it with great appetite. Anyway, my grandmother made these dishes almost once a year, except for the fried plums! UNSPEAKABLE TASTE OF FRUIT KEBABS I remember this childhood memory quite vividly: in our kitchen, when it was the season, fruits were treated just like vegetables. And I believe my grandmother had the magic fingers, because I cannot tell you enough of the grace in her delicacies. A few weeks after the service of the ‘unripe almond dish’, we would be served the ‘fried plums’ accompanied by rice… I had two meatballs for

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 84

5/4/13 3:36 AM


yerdi. Benim yerken biraz ağzım kamaşırken babaannem kalmayacak telaşıyla ama bir o kadar da sakin yerdi ‘erik tavası’nı. Dedim ya her meyveli kebap bir kez ama ‘erik tavası’ en az üç kez yapılırdı bizim evde. Babaannem evdekilerin damak tatları hususunda çok hassastı. Ancak ‘erik tavası’ hususunda kendi damak tadını da hiç ihmal etmezdi. İyi de ederdi!.. Onun lezzetli parmaklarından defalarca yediğim ‘erik tavası’nın tadı hâlâ damağımda… EKŞİ MEYVELER ETE ÇOK YAKIŞIR ‘Erik tavası’ soframızda hüküm sürmeye devam ederken bu kez de soframıza ‘yenidünya kebabı’ konuk olurdu. Şöyle bol tereyağlı ve iyice terletilmiş olanından… Onu da bir çırpıda bol yeşil soğan, nane ve maydanozla dürüm yapar yerdik. Yenidünyayı ilk olarak sebze sanışım da bu kebabın yüzündendir. Bu kebabın tadına gerçekten doyamazdım. Terlediği nar ekşili suya lavaşı banar ve ıslatır sonrada kebabı arasına koyar suyunu akıta akıta yerdim. Babaannemin meyveli kebaplar resmi geçiti yazın tam ortasında ‘vişne kebabı’yla biterdi. Sofranın tam ortasına konan kebabı hep beraber afiyetle yer, son kalan lavaşla da tavayı bir güzel sıyırırdık. Babaannem yemekten sonraki mutluluk ifadelerimiz suratlarımızda görene kadar masada soğuk durur, bu ifadeyi gördüğü andan itibaren zarif bir gülümseme bir dahaki mutfağa gireceği ana kadar onun dudağında kalırdı… Şimdi üzerinden yıllar geçmiş olsa da ayni kebapları ben de yapıyorum. Hiç de Zennup Hanım’ınkiler gibi olmuyor, belki de bana öyle geliyor! Ama ne zaman bir meyveli kebap yesem, belki de bir yaz günü aramızdan ayrıldığı için babaannem aklıma geliyor. Bu ay vefatının 16’ncı senesi ama hâlâ yaptığı ‘erik tavası’nın tadı damağımdan silinmedi. Nur içinde yatsın…

one plum, while my grandmother had one meatball for two plums. My teeth would be a little set on edge while eating, but my grandmother ate the fried plums calmly yet always fearing she would not have enough. As I told you, at our home, each variety of fruit kebabs would be cooked once, but the ‘fried plums’ would be cooked at least three times. My grandmother was very sensitive about the palatal delight of the households. However, she would not forget about her own palate when it came to the ‘fried plums’. Fortunately she did not! I still remember the taste of those fried plums, which I had many times from her hands... SOUR FRUITS GO WELL WITH MEAT As the reign of the ‘fried plums’ continued on our table, we had the ‘loquat kebab’ as the guest. With lots of butter and steam... We would wrap it with lots of green onions, fresh mint and parsley… It was because of this kebab that I thought loquats were vegetables. I really could not have enough of this kebab. I would dip the thin bread in its juice with pomegranate syrup, and then I would wrap the kebab in this bread and eat it while the juices dripped down. My grandmother’s series of fruit kebabs ended in the mid-summer with the “sour cherry kebab”. We would all devour the kebab she placed in the middle of the table, and then we would clean the pan with the thin bread. My grandmother kept her cool at the table until she saw our happy faces in the end of the meal. When she saw this expression, she would put up a smile, which stayed on her lips until the next time she entered the kitchen… Despite all these years that have passed by, I cook the same kebabs today. But they do not taste like the ones Zennup Hanım made - or maybe it’s just what I think! However, whenever I have some fruit kebab, I remember my grandmother, maybe because she passed away on a summer’s day. This month we will commemorate the 16th anniversary of her death, but I still have the taste of her fried plums on my palate. May she rest in peace...

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 85

85

5/4/13 3:36 AM


mutfak kültürü | culinary culture

VİŞNE KEBABI

SOUR CHERRY KEBAB MALZEMELER: 500 gram köftelik kıyma, 500 gram çekirdekleri çıkartılmış vişne, bir avuç çam fıstığı, 100 gram kuzukulağı, yarım demet ayıklanmış nane, üç adet kare kesilmiş lavaş, bir kaşık domates salçası, bir kaşık biber salçası, bir bardak vişne suyu, üç yemek kaşığı nar ekşisi, 100 gram tereyağı, bir ince kıyılmış soğan, bir tatlı kaşığı kimyon, bir çay kaşığı karabiber, bir çay kaşığı kaya tuzu, yarım demet kıyılmış maydanoz TARİFİ: Kıyma, soğan, maydanoz, tuz, kimyon ve karabiberi yoğurarak köftenin kıymasını hazırlayın ve 1 saat buzdolabında dinlendirin. Yuvarlak bir fırın tepsisini tereyağıyla yağlayın ve yağın kalanını içine koyun. Kıymanızdan vişne büyüklüğünde köfteler yapın ve tepsiyi ocağa koyarak köfteleri ağır ağır kızartın. Köfte pişince salçaları, nar ekşisini,vişneyi ve vişne suyunu ekleyip 5 dakika daha pişirip tepsinin altını kapatın. Kuzukulağı, nane ve lavaşı ekleyip harmanlayın. Diğer tarafta az yağda kızarttığınız fıstıklarla servis edin.

86

INGREDIENTS: 500 grams of finely minced meat, 500 grams of stoned sour cherries, a handful of pine nuts, 100 grams of sheep sorrel, half a head of cleaned fresh mint, three thin breads cut into squares, a spoon of tomato paste, a spoon of red pepper paste, a glass of sour cherry juice, three spoons of pomegranate syrup, 100 grams of butter, one finely chopped onion, one coffee spoon of cumin, one teaspoon of black pepper, one teaspoon of mineral salt, half a head of chopped parsley RECIPE: : Knead minced meat, parsley, salt, cumin and black pepper for the meatballs and leave it in the refrigerator for 1 hour. Grease a round oven tray with butter and leave the remaining butter in the tray. Make cherry-sized meatballs. Place the tray on the stove and fry the meatballs slowly. When the meatballs are done, add the pomegranate syrup, sour cherry and sour cherry juice, cook for 5 more minutes and turn out the heat. Add the sheep sorrel, mint and bread, and mix. Serve with nuts fried in a little butter.

ŞUBAT--MAY MAYIS FEBRUARY 2013 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 86

5/4/13 3:36 AM


YENİDÜNYA KEBABI LOQUAT KEBAB

MALZEMELER: 1 kilo yenidünya, 750 gram kebaplık yağlı kıyma, karabiber, kaya tuzu, 50 gram tereyağ, yarım çay bardağı nar ekşisi… TARİFİ: Kıymayı tuz ve karabiberle iyice yoğurun ve 45 dakika buzdolabında dinlendirin. Yenidünyaları ortadan ikiye keserek çekirdeklerini çıkarın. Kebap şişlerine yenidünyaların arasına kıyma koyarak saplayın hepsini dizdikten sonra kömür ateşinde pişirip bir tepsiye alın. Üzerine tereyağını ve nar ekşisini ilave edip tepsinin üzerini kapatın ve on dakika terletip lavaşın arasında servis edin.

INGREDIENTS: 1 kilo of loquat, 750 grams of fatty minced meat for kebab, black pepper, mineral salt, 50 grams of butter, half a cup of pomegranate syrup… RECIPE: Knead minced meat with salt and black pepper and leave it in the refrigerator for 45 minutes. Cut the loquats into half and stone the seeds. Spit the meat with loquats in-between on skewers, and after spitting all of them, cook them on coal fire and place on a tray. Add butter and pomegranate syrup and cover the tray. Let it steam for ten minutes and serve on thin bread.

ERİK TAVASI FRIED PLUMS

MALZEMELER: Yarım kilo ekşi erik, yarım kilo yağlı kıyma, bir yemek kaşığı domates salçası, bir yemek kaşığı biber salçası, iki yemek kaşığı nar ekşisi, bir yemek kaşığı sade yağ, yarım su bardağı su, kaya tuzu, karabiber… TARİFİ: Tuz ve karabiberle kıymayı iyice yoğurun. Büyükçe bir tavaya sade yağı koyun ve eritin. Tavanın içine kıymadan hazırladığınız erik büyüklüğünde köfteleri, eriği, salçaları ve nar ekşisini ilave edip tuzunu ve karabiberini ekleyin. Az kavurduktan sonra üzerine suyu ilave edip kısık ateşte 30 dakika pişirip pirinç pilavıyla servis edin. INGREDIENTS: Half a kilo of sour plums, half a kilo of fatty minced meat, a spoon of tomato paste, a spoon of red pepper paste, two spoons of pomegranate syrup, a spoon of plain butter, half a glass of water, mineral salt, black pepper… RECIPE: Knead the minced meat with salt and black pepper. Melt plain butter in a large pan. Add plum-sized meatballs, plums, paste and pomegranate syrup, salt and black pepper. Fry lightly and then add water, and cook for 30 minutes on low heat. Serve with rice pilaf. MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 87

87

5/4/13 3:36 AM


mutfak kültürü | culinary culture

YOĞURTLU ÇAĞLA AŞI UNRIPE ALMOND DISH WITH YOGHURT MALZEMELER: Yarım kilo çağla, Yarım kilo yağsız kuzu kuşbaşı, 1 kilo yoğurt, bir demet taze soğan, bir demet taze sarımsak, bir bardak haşlanmış nohut, bir yumurta, bir kaşık un, yarım çay bardağı zeytinyağı, karabiber, kaya tuzu… TARİFİ: Çağlaları ortadan ikiye bölün ve çekirdeklerini çıkarın. Ayıkladığınız çağlaları üç kere sıcak suda 10 dakika bekleterek acısının alınmasını sağlayın. Kuzu etini zeytinyağıyla beraber ocağa koyun ve kavurun daha sonra çağlaları, taze soğanı ve sarımsağı ilave edip kavurmaya çok ta karıştırmadan devam edin. Nohutları ve üzerine çıkacak kadar sıcak su koyup tuz ve karabiber ilave edin ve yaklaşık 40 dakika pişirin. Diğer bir tencerede yoğurt, un ve yumurtayı çırparak ateşin üstüne koyup durmadan karıştırarak kaynayıncaya kadar ısıtın. Yoğurt ısınınca çağla aşının altını kapayıp azar azar yogurdu ilave edin. İyice karıştırdıktan sonra servis edin.

88

INGREDIENTS: Half a kilo of unripe almonds, half a kilo of non-fat lamb chops, 1 kilo of yoghurt, a head of green onions, a head of green garlic, a glass of boiled chickpeas, one egg, one spoon of flour, half a cup of olive oil, black pepper, mineral salt… RECIPE: Cut the unripe almonds into half and stone the seeds. Keep the unripe almonds in hot water three times for 10 minutes to make the bitterness go away. Put the lamb chops into a pan with olive oil and fry. Add unripe almonds, green onions and garlic, and keep frying with little stirring. Add chickpeas and hot water to cover the ingredients. Add salt and black pepper and cook for approximately 40 minutes. In another pan, mix yoghurt, flour and egg, and heat on stove with constant stirring until it boils. When the yoghurt heats up, turn out the heat of the unripe almond dish, and slowly add the yoghurt. Stir well and serve.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 88

5/4/13 3:37 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 89

89

5/4/13 5:34 PM


Anadolu’nun doğası | Anatolian nature

Fresh and cool all summer on green Kış mevsiminde plateaus büründüğü sessizliğin Yemyeşil yaylalarda yaz boyu serinlik

aksine yaz aylarında şenliklere sahne olan Karadeniz yaylalarında evler, konumlandığı lokasyona göre farklı özellikler taşıyor. İşte serin havası ve muhteşem doğasıyla ünlü Karadeniz yaylalarının o evleri...

90

In contrary to their tranquility during winter, the plateaus of the Black Sea host many feasts during summer. The houses here have different characteristics according to their locations. Here are the houses of the famous plateaus of the Black sea with its fresh air and magnificent nature… Yazı - By: Şebnem Ber

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 90

5/4/13 3:37 AM


Ayder, Ovit, Huser, Avusor, Derinoba, Karadağ ve daha niceleri... Tüm bu saydıklarımız Karadeniz dağlarının eteklerine dizilmiş yaylalar. Dört mevsim yağışın egemen olduğu Karadeniz’in bu yaylaları ağaçlara ve değişik bitki türlerine ev sahipliği yapmasıyla tanınıyor. Yaylaların özellikleri sadece bunlarla da sınırlı değil elbette. Kış mevsiminde ıssızlığın kol gezdiği Karadeniz yaylaları yaz aylarında göçün başlaması ve düzenlenen şenliklerle bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Yaylalara yapılan göç ilkbaharın yüzünü göstermesiyle başlıyor. Bölge halkı karların erimeye başladığı ilkbahar aylarında yaylalarda bulunan evlerine giderek, hazırlıklarını da yapmaya başlıyor. Zira bu evler halkın yaz aylarında yaşamlarını sürdürecekleri evler. Tüm yaz boyunca yayla hayatının getirdiği işleri yapan halkın bu işleri arasında otlatılan

Ayder, Ovit, Huser, Avusor, Derinoba, Karadağ and many

more... These are the names of plateaus on the skirts of the mountains of the Black Sea… Inundated by rain all four seasons, these plateaus of the Black Sea are known for being home to trees and various plant species. And this is not all… In contrary to their tranquility during winter, these plateaus gain a whole new identity with the onset of migration and the feasts during summer. The migration starts with the first days of spring. During the springtime, when the snow starts to melt, the locals start traveling to their homes on plateaus and get the preparations started. Because these homes will be their residences during the whole summer, when the people will be engaged in life on the plateau, grazing their herds, cultivate the soil, and produce dairy products such as cottage cheese, cheese and butter.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 91

91

5/4/13 3:37 AM


yayla evleri | highland homes MOUNTAIN HOUSES OF WOOD AND STONE… With the cool and fresh air, cold waters, green pasture and unique view, the houses on the plateaus of the Black Sea bear different architectural characteristics according to their location. For instance, the mountain houses of Trabzon are designed in smaller dimensions, and predominantly made of wood and stone. However, on the plateaus which are not so rich in wood, the construction material is soil. Designed in two floors, the mountain houses of Trabzon have stables in part of their ground floors, and the upper floor is for the households. In the eastern and western parts of the regions, striking differences are observed in designs of these houses. In the western plateaus of the city, the kitchens have two doors. The kitchen, which is like a living room where the food is cooked, has the stove as the central element. The kitchen has a hatch opening to the stable, and a connection to the cellar, which is mostly used by the youngsters and daughters-in-law. In the eastern part of the city, the mountain houses have a antechamber at the entrance, which provides access to the kitchen and to the seasonal residence. These mountain houses also have cellars and bedrooms. The houses have earth and stone floors, and their kitchens usually open up to one or two chambers.

hayvanların bakımını yapmak, tarım yapmak, elde edilen ürünlerden çökelek, peynir, yağ gibi besin öğeleri yapmak geliyor. TRABZON YAYLA EVLERİ AHŞAP VE TAŞTAN.. Serin havası, soğuk suları, yeşilliği ve eşsiz manzarasıyla ünlü Karadeniz yaylarında yer alan evler ise konumlandığı bölgeye göre farklı mimari çizgiler taşıyabiliyor. Örneğin Trabzon’un yayla evleri daha çok küçük ölçeklerde dizayn edilmişken, yapı malzemesi olarak ahşap ve taş kullanımı ağırlıkta. Ancak bölgede ormanlık alanın az olduğu yaylalarda ise yapı malzemesi olarak toprak kulanılmış. İki katlı olarak tasarlanan Trabzon’daki yayla evlerinde zemin katın bir kısmı ahır olarak kullanılırken, birinci kat ev halkının yaşamına ayrılmış durumda. Bölgenin doğu ve batı kısımlarında ise yayla evlerinin tasarımlarındaki farklılıklar dikkatleri çekmekte. Kentin batısında kalan yaylalarda evlerin mutfağına açılan iki kapı mevcut. Yemeklerin pişirildiği ve ayrıca oturma alanı olarak kullanılan mutfağın ortasında evin ocağı konumlu. Mutfağın bir köşesinde ahıra gidilen bir kapak olduğu gibi, bir köşesinden de kiler ile bağlantısı bulunuyor. Kilerde ise daha çok evin gençleri ve gelinleri vakit geçiriyor. Trabzon’un doğusunda kalan yayla evlerinde de girişte bulunan bölmeyle hem mutfağa hem de göçevine ulaşılıyor. Bu yayla evlerinde aynı zamanda kiler ve odalarda mevcut. Toprak ve taş döşemeli evlerin mutfağından açılan bölme sayısı ise ikiyi bulabiliyor. 92

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 92

5/4/13 3:37 AM


ÇATISI SAC DÖŞEMELİ YAYLA EVLERİ.. Pokut, Ayder, Elevit, Kavron gibi yaylaları olan Rize’de özellikle Pokut Yaylası’nın evleri 150 yıllık geçmişleriyle biliniyor. Turistlerin uğrak yeri olan bölgede yayla evlerinin ocak kısmı taştan yapılmışken, üst kısmında ahşap tercih edilmiş. Bu yayla evlerinin çatıları ise saclarla örtülü. Tam anlamıyla özgün bir mimari tasarımın hakim olduğu bu evler üç oda, mutfak ve ambardan meydana geliyor.

MOUNTAIN HOUSES WITH TIN ROOFS… Rize is home to the plateaus of Pokut, Ayder, Elevit and Kavron. The Pokut plateau is famous for its houses which are almost 150 years old. A popular tourist destination, these mountain houses have stone stoves while wood is the main construction material for the upper floors. These mountain houses have tin roof. These houses, which are authentic architectural designs, have three bedrooms, a kitchen and a storeroom.

SAL ŞEKLİNDE TAŞLAR Rize’nin Samistal Yaylası’nda bulunan evler, yapımında kullanılan sal şeklindeki ve büyük kütleli taşlarla fark yaratıyor. Çok eski olan bu yayla evleri Samistal Yaylası’nın öne çıkan özelliğini oluşturuyor.

RAFTS OF STONES The houses on the Samistal plateau of Rize are distinguished by the massive, raft-like rocks used in their construction. These very old mountain houses are the landmarks of the Samistal plateau.

ROMANLARA KONU OLAN MANZARA Artvin’in yayla evlerinde yapı malzemesi ise Karadeniz’in genel mimarisine uygun. Çoğunlukla ahşabın tercih edildiği bu evlerden Borçka’da konumlu olanlar iki katlı olup, geniş aileler için uygun nitelikte. Borçka yayla evlerinin diğer bir özelliği ise alt tarafında çardakların olması. Karadeniz’in Ordu bölgesinde yer alan yaylalar ise yazarlara ilham kaynağı olmasıyla biliniyor. Ordu’nun Osmaniye yaylaları ünlü yazar Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’ romanına konu olmuştu. Çok çeşitli ağaç, bitki, çiçek ve kuş türüne ev sahipliği yapan bu yaylalarda evler ise yöresel ahşap yayla evlerinin özelliklerini taşıyor. Yörede son yıllarda betonarme evlerde yükselirken, bunlar ardıç, kiraz ve vişne gibi ağaçlarla iç içe bulunuyor.

A LANDSCAPE INSPIRING NOVELS The construction material of the mountain houses in Artvin comply with the general architecture of the Black Sea. Estensively using wood, the houses in Borçka have two floors, which make them large enough for extended families. Another distinctive characteristic of the houses in Borçka is their arbors. The plateaus in the Ordu province of the Black Sea are known for inspiring many writers. The Osmaniye plateaus of Ordu were featured in Yaşar Kemal’s great novel ‘Memed, My Hawk.’ These plateaus are home to various species of trees, plants, flowers and birds, and the houses here bear the characteristics of the local frame houses of the plateaus. The region has recently witnessed the rise of concrete houses, which are mingled with juniper, sour and sweet cherry trees. MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 93

93

5/4/13 3:37 AM


sağlık | health

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ Sağlık tasarruf hesabımız!

THE IMMUNE SYSTEM Your health is your savings account! Vücudumuza ne kadar özen gösterirsek, o kadar sağlıklı oluruz. Düzensiz yaşar, alkol ve sigara kullanır, hareketsiz kalır, fazla kilolu olur, çokça hayvansal besin tüketir, huzursuz ve mutsuz bir yaşam sürer, yoğun stres altında kalırsak bedenimizin karşılaştığı herhangi ciddi bir hastalığın kök bulmasına zemin hazırlarız. The better we take care of our body, the healthier we are. If we have a chaotic life, take alcohol and smoke, remain sedentary, put on excessive weight, eat too much animal products, lead an unhappy and restless life and suffer from too much stress, we lay the grounds for the development of any serious disease which our body may encounter. Yazı - By: Prof. Hüseyin Nazlıkul 94

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 94

5/4/13 3:37 AM


Bağışıklık sistemimiz bizim ‘sağlık tasarruf hesabımız’ gibidir. Sağlıklı beslenmek, yeteri derecede bedensel aktivite yapmak, kaliteli uyumak, huzurlu olmak, beden için zararlı olduğunu bildiğimiz toksin ürünlerden veya maddelerden uzak durmak, alkol ve sigara alışkanlığının olmaması, sağlıklı bir cinsel yaşam ve olumlu bir ruh halinin devam etmesi söz konusu olan bu hesaba düzenli yatırılan para anlamına gelmektedir. Birikim anlamında bu sağlık mevduatları hesabımızda belli bir birikim varsa, yani bağışıklık sistemiz iyi çalışıyorsa ve bu hesaptan para çekilmesini gerektiren bir durum söz konusuysa hastalık örneğinde olduğu gibi söz konusu olan ihtiyacı hesabımızdaki bu birikim hastalığa karşı bir mücadele içinde olacaktır. Ancak eğer daha önceden hesabımızda herhangi bir birikim yoksa ve sağlık hesabımızdan aşırı para çekilmiş ve geride bir birikim bırakmamışsak; bedenimize emek vermek yerine düzensiz yaşamış, alkol ve sigara kulanmış, hareketsiz kalmış, fazla kilo almış, çokça hayvansal besin tüketmiş, huzursuz ve mutsuz bir yaşam sürmüş, yoğun stres altında kalmışsak bedenimizin karşılaştığı herhangi ciddi bir hastalığın kök bulmasına zemin hazırlamış oluruz. MİKROPLARA SAVUNMASIZ YAKALANMAYIN! Böylesi bir durumda, bir hastalıkla karşılaştığımızda kredi alma koşullarımız da olmadığından iflas etmek ve sağlık açısından dibe vurmak an meselesidir. Günlük yaşamımızda her an bizi hasta edecek mikroorganizmalarla karşılaşırız. Eğer sağlık hesabımızdan yeteri birikimimiz var ve sağlıklı çalışıyorsa çoğu kez maruz kaldığımız mikroorganizmalara karşı savaşın bile farkında olamayız. Oysa bağışıklık sistemimizin zayıflığında mikroplar pek çok insanda hastalığı yaratmayacak olmasına karşın bizde çok ciddi hastalıkları yaratır ve bağışıklık sistemimizin iflas etmesine neden olur. Bağışıklık sistemimiz sağlıklı olmamız için çok önemlidir. Bağışıklık sistemimize yapacağımız yatırımlar aslında bizi çok ciddi hastalıklardan koruyacak önemli bir kaynaktır. Bağışıklık sistemimiz için yeteri derecede yatırım yapmışsak en ciddi olan hastalık hali kanserle karşılaşsak bile bedenimiz ona karşı gerekli mücadeleyi sürdürecek durumda olacaktır. SAĞLIK BİLANÇOSUNU ÇIKARMAK ŞART ‘Neden Yanlış Yaşıyoruz?’ ve ‘Hayatı Keşfet’ kitaplarımın ilgili bölümde çok kapsamlı olarak irdelediğim gibi her hastanın öncelikle kapsamlı bir öyküsünü almak, bağışıklık sisteminin durumunu tespit etmek, bedeninde birikmiş olan toksik düzeyin ve toksik maddelerin neler olduğunu, hangi besinlere karşı bir hassasiyeti ve hangi maddelere karşı bir alerjisinin olduğunun araştırılıp bulunması, barsak florasının durumunun anlaşılması, geçirmiş olduğu hastalıklar ve bunun zamansal ilişkisinin değerlendirilmesi çok önemlidir. Bu araştırmalarla sağlık bilançosunun nasıl olduğu ve uygulanacak tedavilerin öncelik sırasını oluşturmak mümkündür. Bu noktada hastalığın tedavisi, risk faktörlerinin tespiti, ilerde ortaya çıkma olasılığı yüksek olan hastalıklar karşısında korunmasının desteklenmesi ana yaklaşım olmalıdır. YANLIŞ BESLENME EN BÜYÜK SORUN Çoğu kez özellikle de ülkemizde bana gelen pek çok onkoloji tanısı almış olan hastamızda bağışıklık sisteminin dibe vurmuş olduğunu tespit ediyorum. Doktora görünmemek ya da gitmemiş

Our immune system is like our “savings account”. Eating healthy, getting sufficient exercise, a quality sleep, being at peace, avoiding toxic products or substances which are known to be harmful for the body, abstaining from alcohol and tobacco, a healthy sex life and a favorable state of mind are like regular deposits to this account. If we have a certain amount of savings at this health savings account - in other words, if our immune system is functioning well and if we intend to withdraw some money from this account, such as in case of a disease, the savings in this account will be fighting against the disease. However, if we do not have any savings accumulated in this account or if we have withdrawn too much money from the account and do not have much left, because of a chaotic life, taking alcohol and tobacco, remaining sedentary, putting on excessive weight, eating too much animal products, leading an unhappy and restless life and suffering from too much stress, we lay the grounds for the development of any serious disease which our body may encounter. KEEP YOUR GUARD AGAINST GERMS! In such conditions, when we are faced with a disease, it is a matter of time to go bankrupt and hit the bottom in terms of health, since we are not able to get any loans. In our everyday lives, we are constantly subject to the microorganisms that give us diseases. If we have sufficient credits in our health account and we are functioning well, we usually do not even notice the fight against these microorganisms. However, when our immune system is weak, these germs lead to serious diseases in our body and causes the failure of our immune system, although they may not do the same in many people. Our immune system is the key to keep healthy. Our investments in the immune system is a valuable source to protect against serious diseases. If we have made sufficient investment in our immune system, our body will be ready fight any disease, including the cancer, which is the most serious health condition. BALANCE-SHEET FOR HEALTH IS A MUST As I extensively discussed in the relevant sections of my books ‘Why Do We Live the Wrong Way?’ (Neden Yanlış Yaşıyoruz?) and ‘Discover Life’ (Hayatı Keşfet), it is very important to take a medical history of the patient, identify the condition of the immune system, determine the accumulated level of toxicity and toxic substances in the body, identify allergies and sensitivity to any nutrient or substance, understand the condition of the intestinal flora, find out past diseases and the temporal associations. With this research, we can draw up a balance sheet for the health condition and specify the priorities for necessary treatments. Here, the main approach should be treating the disease, identifying the risk factors and enhance protection against potential diseases in the future. MALNUTRITION: THE MAIN PROBLEM Particularly in Turkey, I usually identify in many patients who have been diagnosed by oncology that the immune system has hit the bottom. Not seeing a doctor in a long time is typically promoted as a success. However, a doctor’s visit is necessary to treat a disease as well as to protect from diseases. The main factor undermining the immune system is malnutrition. Unfortunately, the foods we eat every day do not provide the fundamental nutrients that are required to improve the immune system to protect from serious MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 95

95

5/4/13 3:37 AM


sağlık | health

olmak çoğu kez bir başarı hanesi olarak sunulmaktadır. Oysa doktora hastalandığınız için değil hastalanmamak için giderseniz! Bağışıklık sistemimizi bitiren en önemli konu yanlış beslenmektir. Her gün tüketmekte olduğumuz besinler, bizi ciddi hastalıklardan koruyacak güçlü bağışıklık sistemi için gerekli olan temel besin maddeleri değil ne yazık ki. Biz bu besinleri yiyene kadar doğanın sağladığı besleyici maddelerinin çok büyük bir kısmı yok olur. Görünüşte çok taze ve canlı renkli gibi görünen besinler pek çok toksik yükle bize sunulur. Tükettiğimiz bu besinler belki kalori açısından pek bir şey kayıp etmemiş olabilirler ancak mineral, vitamin, eser element fakirliklerinden dolayı bağışıklık sistemimizi her geçen gün biraz daha baskılamaktadırlar. TOKSİT MADDELERE DİKKAT Bedenimizin maruz kaldığı bu toksik yüklenme karşısında bağışıklık sistemimiz her geçen gün biraz daha zayıflamakta ve bizi dışarıdan ve içeriden gelen saldırılar karşısında savunamaz hale gelmektedir. Bundan 20-30 yıl önce çoğumuz bahçemizde veya tarlamızda yetiştirdiğimiz ürünleri tüketiyorduk. Tükettiğimiz besinler mevsiminde yetişen ürünlerdi. Ne 20 günde kesilecek hale gelen tavuk, ne bir-iki günde büyüyen salatalık, ne çabuk kızaran domates ne de bugün sanki her zaman yaşamımızda varmış gibi diye düşündüğümüz son yıllarda soframızda yer alan hazır gıdalar tüketiyorduk. Besinlerimizde son 20 yıl içinde meydana gelen değişiklikler son derece ürkütücüdür. Bugün 20 yaşında olan ve şehirde 96

diseases. Until we consume these foods, most of the nutrient substances offered by the nature are lost. Some foods that may seem quite fresh and vivid at first glance come with a significant toxic load. These foods may still be retaining most of their calories, but due to their lack of minerals, vitamins and trace elements, our immune system is suppressed more and more every day. BEWARE TOXIC SUBSTANCES Before this toxic load to our bodies, our immune system is weakened every day, and leaves us off-guard against the attacks from the inside and outside. 20 or 30 years ago, we were freely consuming the products from our gardens or fields. These were usually seasonal products. We did not have chickens growing in 20 days, cucumbers growing in one or two days, tomatoes that quickly ripened, or the convenience food which has recently invaded our tables as if they have always been a part of our lives. The changes in our nutrition in the last 20 years are remarkably frightening. Most of the people who are in their 20s and live in urban areas do not even know which fruits and vegetables grow in which season. 20 years ago we were consuming much more fruits and vegetables. Fast-food was not as common. We had fruits and vegetables in their respective seasons. Half of the processed and packaged foods which we have on our tables today were not even available 10 years ago. Scientists looking into the severity of the issue in developed countries estimate that approximately 80 percent of the foods which will be available at supermarkets in 10-15

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 96

5/4/13 3:37 AM


yaşayanların çoğu hangi meyvenin ve sebzenin hangi mevsimde yetiştiğini bilmemektedir. 20 yıl önce daha fazla meyve ve sebze tüketiyorduk. Fast food bu kadar yaygın değildi. Meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketirdik. Bugün yediğimiz ve soframıza gelen işlenmiş ve paketlenmiş olarak bize sunulan besinlerin yarısı 10 yıl önce mevcut değildi. Bağışıklık sisteminin Gelişmiş ülkelerde bu konunun ciddiyetini durumunu tespit etmek için araştıran sorumlu bilimadamları 10-15 yıl sonra kişinin bedeninde birikmiş süpermarketlerde paketlenmiş ve bize sunulacak olan toksik düzeyin ve toksik ve satılacak olan besinlerin yaklaşık yüzde 80’ini maddelerin tespiti, hangi günümüzde piyasada bulunmayan yiyecekler besinlere karşı bir hassasiyeti olacağını öngörüyorlar. Genetikteki oynamalar, tohumlardaki değişiklikler, kullanılacak olan ve hangi maddelere karşı ilaçların fazlalığı ve diğer birçok faktörden dolayı bir alerjisinin olduğunun bu gidişin baş döndürücü bir şekilde ilerlediği araştırılıp bulunması, barsak gözleniyor. Piyasadaki yiyecek mamullerinin florasının durumunun çeşitlilikleri her geç gün artıyor. Daha önce ismini anlaşılması, geçirmiş olduğu bile bilmediğimiz besinler soframızın baş ucunda hastalıklar ve bunun zamansal yer alıyor. SAĞLIKSIZ BESİNLERDEN UZAK DURUN! Özellikle son derece sağlıksız olan şekerleme, çerez, karbonatlı içecekler, kola, limonata, yağlı yiyecekler, süt ve süt ürünleri ve şekerli besin değeri taşımayan ancak hem kalori bombası hem de toksik yüklenme açısından son derece zararlı olan ürünler bize bir zorunlu gereklilikmiş gibi lanse ediliyor. Son derece sağlıklı bir sebze olan taze patates tüketmek yerine daha çok işlenmiş patates tüketir hale getirildik. Önerim; belki biraz daha pahalı ancak sağlık hesabımızda birikime neden olacak ve bağışıklık sistemimizin güçlü kalmasını sağlayacak organik ve ekolojik beslenmeye önem vermektir.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için yapmanız gerekenler • Koşun ve bedensel aktivitede bulunun. • Gülün ve mutlu olun. • Stresten uzak durun. • Temiz havaya çıkmayı ve yürümeyi ihmal etmeyin. • Kaliteli uykuya önem verin. • Dönüşümlü soğuk ve sıcak banyolar yapın. • Fazla kilolarınızdan kurtulun. • Tüketeceğiniz yağ miktarını sınırda tutun ve doğru yağı kullanın. • Günlük ihtiyacınız olan proteini almayı ihmal etmeyin. • Barsakların sağlıklı çalışması için lifli gıdalara ağırlık verin. • Günlük antioksidan alın. • Günlük taze sebze ve meyve tüketmeyi alışkanlık haline getirin. • Günlük çinko alımına dikkat edin. • Mevsim değişikliğinde sıcak ve soğuk dönüşümlü duş alın. • Günlük yeterli derecede su için. • Zararlı maddelerden uzak durun. • Alkol kullanımını azaltın. • Sigarayı bırakın. • Bitkisel çaylar için. • Kuru üzümü çekirdekleriyle yiyin. • Elektromanyetik ortamdan uzak durun. • Uyumadan önce telkinlerle rahatlamaya çalışın.

ilişkisinin değerlendirilmesi çok önemlidir.

Identifying the condition of the immune system, determining the accumulated level of toxicity and toxic substances in the body, identifying allergies and sensitivity to any nutrient or substance, understanding the condition of the intestinal flora, past diseases and the temporal associations are very important.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi için ‘Hayatı Keşfet’ adlı kitabımın ‘Bağışıklık Sistemini Keşfet’ bölümüne bakınız.

What to do to enhance the immune system • Do jogging and get physical exercise. • Laugh and be happy. • Avoid stress. • Do not forget to get fresh air and walk. • Sleep well. • Take cold and hot showers in turns. • Lose any extra weight. • Limit the amount of oil you take and use the correct oil. • Do not forget to take the proteins you need daily. • Eat lots of fibrous foods to ensure healthy intestinal function. • Take antioxidants every day. • Make a habit of eating fresh fruits and vegetables every day. • Try to take zinc every day. • Take hot and cold showers every day during change of seasons. • Drink sufficient amount of water every day. • Avoid harmful substances. • Reduce the amount of alcohol you take. • Quit smoking. • Drink herbal teas. • Eat raisins with seeds. • Stay away from electromagnetic environments. • Try to relax with self-suggestions before going to sleep. For more information, please refer to the ‘Discover the Immune System’ (Bağışıklık Sistemini Keşfet) chapter of my book, ‘Discover Life’ (Hayatı Keşfet).

years from now are not commercially available today. Genetic modifications, changes in seeds, excessive use of pesticides and other factors contribute to the pace of this process. The diversity of the food products in the market is increasing every day. The foodstuff which we did not know before are the leading components of our tables today. KEEP AWAY FROM UNHEALTHY FOOD! Particularly the candies, chips, fizzy beverages, soda, lemonade, oily food, milk and dairy products, and many other products which have no nutrient value but high in calories and toxic load are promoted as a necessity for us. We have made to consume lots of processed potatoes, instead of fresh potatoes, which is a very healthy vegetable. My advice is to try to eat organic and ecologic products which may be a bit more expensive but make a greater contribution to our savings and to our immune system. MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 97

97

5/4/13 3:37 AM


sinema | movie IRON MAN 3 Yönetmen: Shane Black Oyuncular: Robert Downey Jr., Samuel L. Jackson, Gwyneth Paltrow, Paul Bettany, Guy Pearce Tür: Bilimkurgu Tony Stark, milyarder bir işadamı, kahraman ve bir mucittir. Bu sefer daha güçlü bir düşmanla karşı karşıya kalıyor. Stark, zorlu bir mücadeleye giriyor. Stark özel dünyasının düşmanının ellerinde altüst olduğunu görünce, bu durumdan sorumlu olanı bulmak için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk, her adımda onun azmini sınıyor. Köşeye sıkışan Stark kendi yöntemleriyle hayatta kalmak zorundadır. Çevresindekileri korumak için yeteneklerine ve içgüdülerine güvenmesi şarttır. Çıktığı bu yolda mücadele ederken, Stark’ın kafasındaki soru filmin en can alıcı yanı: “Adam mıdır kıyafeti kıyafet yapan yoksa kıyafet midir adamı adam yapan?”

EL-CİN

Yönetmen: Hasan Karacadağ Oyuncular: Fulya Zenginer, Serdal Genç, Oğuzhan Yıldız Tür: Korku-Gerilim

Director: Shane Black Cast: Robert Downey Jr., Samuel L. Jackson, Gwyneth Paltrow, Paul Bettany, Guy Pearce Genre: Science-Fiction Tony Stark is a billionaire businessman, a hero and an inventor. This time he encounters a much stronger enemy. Stark embarks on a challenging struggle. Seeing his private world turned upside down in the hands of his enemy, Stark sets out for a journey to find who is responsible for this. However, the journey is also a test for his ambition. Backed into a corner, Stark has to survive by his own devices. He has to rely on his skills and instincts to protect the people around him. As he fights along this odyssey, Stark has a question in his mind, which is the most critical question of the film: “does the man make the suit or does the suit make the man?”

İstanbul’un sahil ilçesi Şile’de küçük bir kız kimliği belirsiz kişilerce kaçırılır. Olaylardan habersiz, kendi halinde yaşayan beş üniversiteli genç, bir anda bu kızla ilgili garip olaylar yaşamaya başlarlar. Aniden beliren, telepatik görüntüler, belirsiz fısıltılar, lanetli olaylar çevrelerini sarar. Kızla ve ailesiyle hiçbir ilgileri yokken neden bu görüntülerle karşılaştıklarını çözemezler. Kendi kendilerine bir çıkış yolu ararken, gizemli kaçırılmanın ardındaki sırlar onları cinler alemine doğru sürükler. Ölüm ve hatta ondan daha korkunç olan acılar şimdi çok daha yakındır.

EL-CİN

Director: Hasan Karacadağ Cast: Fulya Zenginer, Serdal Genç, Oğuzhan Yıldız Genre: Horror-Thriller

98

In Şile, a coastal town in Istanbul, a little girl is kidnapped by unknown men. Five simple-minded university students, unaware of what’s going on, suddenly start having mysterious experiences related to this girl. Sudden telepathic visions, enigmatic whispers and haunted events surround them. They cannot understand why they see these visions to this girl they have no relation to. As they look for answers, the secrets underlying the mysterious kidnap drift them to the land of demons. Death and suffering beyond death are not much closer to them. MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 98

5/4/13 3:37 AM


kitap | book SON İNSAN MARY SHELLEY CAN YAYINLARI ÇEVİRİ: BELKIS KORKMAZ ‘Son İnsan’, bugün sıradan sayılacak kadar yaygınlaşmış bir konuyu, insanlığın yok oluşunu ele alan ilk büyük roman… Shelley, bir salgının Batı dünyasındaki etkilerini Romantik dönemin akıcı üslubuyla dramatize eder ve gerçek kişilerin yansıması olan zıt karakterler eksenindeki bir kurguyla aktarır. Romandaki başlıca karakterler kısmen ya da tamamen Shelley’nin çevresindeki kişilerden; Yunanlar ile savaşmak için İngiltere’den yola çıkan ve İstanbul’da ölen Lord Raymond ise Lord Byron’ın yaşamından esinlenmiştir. Roman, yazarın ‘seçkinler’ diye adlandırdığı çevresini kaybetmekten duyduğu acıyı ve dünyanın anlamsızlığını, bireyin tarihi yönlendirme gücünden yoksun oluşunu da dile getirir.

THE LAST MAN MARY SHELLEY CAN YAYINLARI TRANSLATED BY: BELKIS KORKMAZ ‘The Last Man’ is the first great novel on a theme which has become popular to the extent of being ordinary: the demise of the mankind. Shelley dramatizes the impact of a contagion on the West hemisphere in the smooth style of the Romantic era, in a setting based of antagonizing characters, which reflect real figures. The leading characters in the novel are partially or completely inspired by Shelley’s acquaintances. Lord Raymond, who sets out from England to fight the Greeks and dies in Istanbul, is inspired by the life of Lord Byron. The novel also narrates the suffering of the writed for her loss of her friends, whom she calls ‘the elite’, as well as the meaninglessness of the world and the individual’s incapability to manipulate history. We want to change, transcend but we do not know how.

U22MAYIS2013-1F.indd 99

ANADOLU’DA KADIN ON BİN YILDIR EŞ, ANNE, TÜCCAR, KRALİÇE YAPI KREDİ YAYINLARI A. MUHİBBE DARGA

HAYAL AVCISI LAURA KINSALE EPSİLON YAYINEVİ ÇEVİRİ: NİL BOSNA Çölün, savaşın, kilometrelerin ve hatta ölümün bile engel olamadığı bir aşk… Korkusuz tavırları ve inatçı yalnızlığıyla Lord Winter, kalbindeki tutkuları iyi gizleyen bir gezgindir. ‘İnci Dizisi’ diye bilinen efsanevi bir kısrağı aramak için seyahat ederken, çok daha değerli bir mücevher keşfeder. Bedevi kıyafetlerinin altında gizlenmiş olağanüstü bir kadın: Zenia Stanhope, ‘Çöl Kraliçesi’ olarak bilinen sıradışı maceraperest bir İngiliz kadının kızı. Zenia, Lord Winter’ın yaşadığı tehlikeli maceralar gibi bir şey yaşamayı istememektedir. O sadece İngiltere’ye ulaşmayı arzulamaktadır. Ancak o gece, korkunç şeyler yaşandığında yaşamları geri dönülemez bir şekilde birbirine bağlanır. Zenia yaşamını değiştiren ve kalbini fetheden korkusuz adamı geride bırakarak konforun kalbine, Londra’ya kaçar…

THE DREAM HUNTER LAURA KINSALE EPSİLON YAYINEVİ TRANSLATED BY: NİL BOSNA A love that cannot be discouraged by the desert, distances and even death… Lord Winter is a traveler who is good at hiding his feelings in his audacity and persistent solitude. In pursuit of a legendary horse known as String of Pearls, Winter discovers a much more valuable gem – a terrific women hidden beneath the Bedouin clothes: Zenia Stanhope, the daughter of an extraordinary adventurer, an Englishwoman known as the Queen of the Desert. Zenia, unlike Lord Winter, is not looking for dangerous adventures. Her only hope is to make her way to England. However, that night, when the most terrible thing happened, their lives connect irreversibly with a desperate hope. Zenia leaves behind the restless man who changed her life and conquered her heart, and goes back to London, to the heart of comfort…

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Prof. A. Muhibbe Darga’nın hazırladığı ‘Anadolu’da Kadın-On Bin Yıldır Eş, Anne, Tüccar, Kraliçe’, Prehistorik dönemden MS 7’nci yüzyıla uzanan zaman diliminde yaşamış kadınları anlatıyor. Tamamen bilimsel veriler ışığında kadını anlamaya çalışan bu kitap, ülkemizde bu alanda ilk çalışmayı yapan ünlü arkeolog, hititolog ve dilbilimci Prof. A. Muhibbe Darga’nın kaynak eseri ‘Eski Anadolu’da Kadın’ın genişletilmiş baskısı. Yeni keşiflerle ve konuk yazarlarla genişletilen bu eser, tarih öncesi dönemden Erken Bizans’a Koloni Çağı, Hitit, Urartu, Likya, Lidya, Helen ve Roma kadınlarının geçirdiği değişimleri gösterirken bu toprakların kadına bakış açısını anlamamızı da sağlıyor.

WOMEN IN ANATOLIA WIFE, MOTHER, MERCHANT, QUEEN FOR TEN THOUSAND YEARS YAPI KREDİ YAYINLARI A. MUHİBBE DARGA Prof. A. Muhibbe Darga’s ‘Women in Anatolia – Wife, Mother, Merchant, Queen for Ten Thousand Years’, published by Yapı Kredi Yayınları, is the history of women who lived during the period from the prehistoric era to 7th century AD. An attempt to understand the women in the light of merely scientific information, the work is a extended edition of “Women in Ancient Anatolia” by the famous archeologist, Hittitologist and linguist Prof. A. Muhibbe Darga, who was the author of the first Turkish study on the theme. Extended with new discoveries and guest authors, the work illustrates the transformation of women from prehistoric era to the Early Byzantine and to the colonial age in Hittite, Lycian, Lydian, Hellenic and Roman civilizations, and provides insights to the perception of women in our lands.

MAYIS - MAY 2013

99

5/4/13 3:37 AM


kültür-sanat | culture-art TARİHİN EN ESKİ DESTANIYLA ÖLÜMSÜZLÜĞE YOLCULUK

BUIKA, 26 MAYIS’TA İZMİR ARENA’DA Caz, funk, flamenko, gypsy rumba, Afro-Küba ritimleri, copla ve yeni soul’u incelikli ve derin bir şekilde bir araya getiren sanatçı 2009 yılında Chucho Valdés ile işbirliği yaptığı El Ultimo Trago adlı albümüyle ‘En İyi Geleneksel Tropikal Albüm’ kategorisinde ilk Latin Grammy’sini aldı. İkinci albümü, ‘Mi Niña Lola’ ile de İspanyol Müzik Ödülleri’nde, ‘En İyi Prodüksiyon’ ve ‘En İyi İspanyolca Albüm’ dallarında ödüllerin sahibi olan Buika 2011 yılında nefes kesen çeşitliliği ve bir sanatçı olarak olgunluğunun yansıması olan Best of Album çalışması ‘En Mi Piel’ ile kariyerinin en güzel şarkılarını bir araya getirdi. NPR tarafından dünyanın 50 En Büyük Sesi’nden biri olarak seçilen Buika, 26 Mayıs’ta İzmir Arena’da hayranlarıyla buluşacak.

BUIKA IN IZMIR ARENA ON MAY 26 Gracefully and profoundly mingling jazz, funk, gypsy rumba, African-Cuban rhythms, copla and new soul, the artist received her first Latin Grammy award in ‘Best Traditional Tropical Album’ in 2009 with her ‘El Ultimo Tango’, in which she worked with Chucho Valdés. Her second album, ‘Mi Niña Lola’ brought her Spanish Music Awards for ‘Best Production’ and ‘Best Spanish Album’. Buika collected the best songs of her career in 2011 in ‘En Mi Piel’, which is her Best Of album reflecting her breathtaking diversity and her maturity as an artist. Selected as one of the 50 Greatest Voices of the world by NPR, Buika will meet her fans in Izmir Arena on May 26th.

100

Tarihin ilk yazılı destanlarından Gılgamış’ın ölümsüzlüğü arayışı, 21’inci yüzyılda tiyatroyla; operet, dans, müzik ve konserin uyumlu bir sentezi olarak sahneye taşınıyor. Özel İzmir Tiyatro’nun kendine özgü tarzını da yansıtarak gerçekleştirdiği Gılgamış Destanı Müzikali 6 Mayıs’ta İzmir Sanat’ta. Geleneksel Türk tiyatrosunun ortaoyunu alt yapılı, tarzlar, türler, yöntemler ve sanat akımlarından faydalanan müzikal, kültürümüzü çağa uygun bir biçimde geliştirip, geleneksel kaynaklardan aldıklarını çağdaş sentezlerle ileri götürüyor. Gılgamış Destanı Müzikali, epik ağırlıklı, kendine özgü tarzıyla izleyenleri tarihin sayfalarında bir yolculuğa çıkaracak.

A JOURNEY TO ETERNITY WITH THE OLDEST EPIC IN HISTORY The search for eternity by Gilgamesh, one of the first written epics in history, is staged as a 21st century drama, which is a harmonious synthesis of operetta, dance, music and concert. Produced in the authentic style of Private Izmir Theater, the Gilgamesh Epic Musical will be on stage at Izmir Sanat on May 6th. The musical, benefiting from styles, genres, methods and artistic movements based on the low comedies of traditional Turkish drama, the musical develops our culture according to our time, and improves what it takes from traditional sources with modern syntheses. The Gilgamesh Epic Musical will take the audience on a trip across the pages of history with its epic and authentic style.

DÜNYANIN GÖZÜ ANTALYA’DA OLACAK! Türkiye’de festival alanında bir devrimin ve birçok ilkin yaşanacağı UNI SummerLife 2013, farklı ülkelerden gençleri, 13-18 Mayıs 2013 tarihleri arasında Antalya Lara’da dünya starlarıyla buluşturacak. Yurtiçi ve yurtdışından 8 bin konaklamalı, altı günde toplam 40 bin biletli katılımcı beklenen festival, Türkiye’de ilk defa altı gün sürecek bir tatili, gün boyu sınırsız müzik, dans ve eğlenceyle birleştirecek. Mayıs ayında sekizincisi düzenlenecek ‘UNI SummerLife 2013 Uluslararası Dans ve Müzik Festivali’, bu yıl Türkiye’de ilk defa uygulanacak konseptinin yanı sıra, yurtdışından getirdiği alışılmışın dışında sanatçı kadrosuyla da dünyada yapılan dans ve müzik festivalleri arasında yerini alacak.

THE WORLD’S WILL WATCH ANTALYA! UNI SummerLife 2013, which will make a revolution and break new grounds in festivals in Turkey, will gather youths from various countries with the world’s stars in Antalya Lara on 13 to 18 May 2013. The festival, to host a total of 40.000 participants in six days including 8.000 foreign visitors to be billeted, will combine for the first time a six-day holiday with day-long unlimited music, dance and entertainment in Turkey. The be held for the 8th time in May, ‘UNI SummerLife 2013 International Musical and Dance Festival’ will introduce a brand new concept in Turkey and will be one of the global dance and music festivals with its exceptional list of artists from abroad.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 100

5/4/13 3:37 AM


DENİZLİ’DE ‘CAM’DAN GÜNLER Denizli Belediyesi ve Karma Tasarım Atölyesi işbirliğiyle 24-26 Mayıs 2013 tarihleri arasında gerçekleşecek olan 2. Uluslar arası Denizli Cam Bienali, bu sene de Denizlili sanatseverleri bir araya getirmeye hazırlanıyor. Bienal kapsamında, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden sanatçılarımız ve farklı ülkelerden küçük yaşlardan beri camla uğraşan dört yabancı sanatçı şehrimize konuk olacak. Sanatçılar, üç gün boyunca Denizli’de muhteşem gösteriler sergileyecek. Ücretsiz ve herkese açık olan bu bienalde ziyaretçiler sanatçıları izlemekle ve konferanslara katılmakla kalmayıp bienalin son günü açılışı yapılacak olan heykele sanatçılarla beraber emek verebilecek.

DAYS OF ‘GLASS’ IN DENİZLİ

BİR DİVANIN İZİNDE… Türkiye’de ve dünyada opera sanatının gündemindeki yerini gittikçe artıran Leyla Gencer Şan Yarışması birincileri, dünya opera sahnelerinde başarıyla yükseliyorlar. Borusan Holding’in de destekçilerinden biri olduğu ve BİFO’nun eşliğiyle eylül ayında gerçekleşen yarışma bu yıl da genç yıldızların heyecanlı performanslarına sahne olacak. Gelenekselleşen bu konserde bu yıl da BİFO yarışmanın finalistleri arasından belirlenecek bir sanatçı ile sevilen operalardan aryalarla baharın gelişini 13 Mayıs’ta Caddebostan Kültür Merkezi’nde kutlayacak...

ON THE TRAIL OF A DIVA… The champions of Leyla Gencer Vocal Contest, which gradually improve its place in the arts of opera at home and abroad, continue to rise with successes on the operate stages around the world. The contest, which was held in last September in the company of BİFO and with the sponsorship of Borusan Holding, will witness exciting performances of young stars this year. At this concert, which has already become a tradition, BİFO and an artist to be selected among the finalists of the contest will welcome the spring with arias from popular operas in Caddebostan Cultural Center on May 13th.

The 2nd International Denizli Glass Biennale, to be held on 24 to 26 May 2013 in cooperation of Denizli Municipality and Karma Design Workshop, will once again gather artlovers of Denizli. The biennale will host various artists from different cities of Turkey as well as four foreign artists who have been working with glass since childhood. The artists will stage magnificent performances in Denizli for three days. Free and open for everyone, the biennale will offer opportunities to the visitors not only to see the artists and hear the conferences, but also to work on the statue, which will be opened on the last day of the biennale.

WISHBONE ASH’TEN İSTANBUL VE ANKARA KONSERLERİ Klasik rock’ın efsanesi Wishbone Ash 9 Mayıs’ta Jolly Joker İstanbul ve 10 Mayıs’ta Jolly Joker Ankara’da... Wishbone Ash, kurulduğu 1966 senesinden beri müzik hayatına devam ediyor. Klasik rock denilince akla gelen grup çok özel iki performans için Jolly Joker İstanbul ve Ankara’da olacak. Rock müziğin en önemli gitaristlerinden Andy Powell liderliğindeki grup en son 2005 senesinde Türk müzikseverlerle buluşmuştu.

WISHBONE ASH TO TAKE THE STAGE IN ISTANBUL AND ANKARA Wishbone Ash, a classical rock legend, will take the stage at Jolly Joker Istanbul on May 9th and at Jolly Joker Ankara on May 10th. Wishbone Ash started its musical career in 1966. The group, one of the first names to come to mind in classical rock, will be in Jolly Joker Istanbul and Ankara for two exclusive performances. Led by Andy Powell, one of the most important guitarists of rock music, the group last visited Turkey in 2005.

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 101

101

5/4/13 3:37 AM


102

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 102

5/4/13 3:37 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 103

103

5/4/13 3:37 AM


104

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 104

5/4/13 3:37 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 105

105

5/4/13 3:37 AM


ÇÖZÜMLER

bulmaca | puzzle

106

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 106

5/4/13 3:37 AM


MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 107

107

5/4/13 3:37 AM


108

MAYIS - MAY 2013

U22MAYIS2013-1F.indd 108

5/4/13 3:37 AM


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.