EVP0407-MERAKLI

Page 1

NilayYılmaz



Merhaba Dünya

B

uradan

çıkmanın

bir yolu var

şünüp

duruyordu

yumurtanın

acaba, diye düiçinde büyümekte

olan küçük somon balığı. "Tamam, buldum!" diye bağırdı bir gün. "Bunu neden daha önce düşünemedim ki! Bol bol yemek yersem çabucak büyürüm, büyüyünce buraya sığmam, sığmayınca da dışarı çıkabilirim!" Hemen iştahla yumurtanın içindeki sıvıya saldırdı. Her gün doymak nedir bilmeden yedi, yedi, yedi ... Yedikçe karnı şişti, kamı şiştikçe

serpilip

gelişti,

böyle serpilip geliştiğini gördükçe de daha çok yedi. Ara sıra, "Büyümek güzel şey ama keşke şu baş dönmesi ile mide bulantısı da olmasaydı! Yemeği

liyorum,

fazla

kaçırıyorum

zamanı

galiba." diye sızlanıyordu. "Bigelince nasıl olsa dışarı çıkacağım. Biraz

5


ama ne yapayım, elimde değil." Bazen ordu. O zaman baş dışarıdan burnuna taze kokular geliy dışarıda dönmesini, mide bulantısını unutuyor, "Kim bilir neler oluyordur?" diye düşünerek düşler kuruyordu. yeKüçük somon baş dönmesi ile mide bulantısının nse de asıl neden meği fazla kaçırmaktan olduğunu düşü rta, akıntının başkaydı. İçinde büyümekte olduğu yumu bir sağa etkisiyle nehrin dibinde oradan oraya sürükleniyor, urta bir sola, bir aşağı bir yukarı dönüp duruyordu. Yum nun da durmadan tepetaklak olunca içindeki küçük somo dönüyor, midesi bulanıyordu. Üstelik böyle hisseden

sabırlı olmalıyım

başı

yalnızca

o

bırakılmış

değildi.

Nehir binlerce somon

içindeki bebek

yatağındaki

somonların

somon

yuvalarına

yumurtası vardı. Yumurtaların

hepsi benzer

şeyler

hissediyor,

için sabırsızlanıyorlardı. Günler gelip geçiyordu. Yumurtaların içindeki bebek mek dışında yasomonların dışarı çıkacakları günü bekle yor, pabilecekleri pek fazla bir şey yoktu. Uyuyor, uyanı tekrar uyuyorlardı. karınlarını doyuruyor, düş kuruyor ve böyle tekdüze geçen günlerin birinde küçük so-

dışarı çıkmak

İşte

dolu derin uykusundan şiddetli bir sarsıntıyla bakındı. Her şey uyandı ve uykulu gözlerle çevresine nürken normal görünüyordu. Yine düş gördüğünü düşü geldiğini fark etti. yumurtanın kabuğundan garip sesler

mon

düşlerle

orum!" Kabuk kırılıyordu! "Bu kez düş değilmiş! Dışarı çıkıy zamanı diye bağırdı sevinçle. Dünyaya merhaba demenin gelmişti sonunda!

6


Bir an önce dışarı çıkmak, her yeri görmek ve tanım ak istiyordu küçük somon. Yumurtadan çıkmaya çalış ırken epey zorlandı ama sonunda başardı. Heyecandan nered eyse kalbi duracaktı. Dışarıdaki dünyayı daha iyi görebilmek için gözlerini sonuna kadar açmıştı ama ışıktan gözleri kamaş tığı için bir süre hiçbir şey göremedi. Az sonra gözle ri ışığa alışınca, "Ne güzel bir yer burası!" diye bağırdı ve heyecan içinde oradan oraya yüzmeye başladı. Çevresindeki her şey çok yeniydi küçük somon için. Merakla etrafı incelemeye başladı. Gördüğü her balığı , her bitkiyi, her çakıl taşını zihnine kazıyordu. Bunu neden yaptığını

bilmiyordu ama içinden bir ses, gördüklerini ve duyduklarını sakın unutma, diyordu ona. Küçük somon çevresini seyrederek yüzdü, yüzdü , yüzdü ... Karnı acıkınca, "Geri dönsem iyi olacak ama yolu nasıl bulacağım?"

diye

düşündü.

"Gördüklerini, duyduklarını hatırla; o zaman yolunu kolayca bulursun." dedi içinden gelen ses.

dönüş

İçinden gelen sesi dinledi küçük somon. Gerçekten

de kısa bir süre sonra eliyle koymuş gibi buldu yuvas ını. Ama bir sorun vardı: Artık dışarıdaydı, yumurtan ın içindeki sıvıdan beslenemeyecekti. "Şimdi nereden yiyecek bulacağım?" dedi endişeyle. Ne yapacağını bilemez bir halde etrafına bakınırken çakıl taşlarının

üzerinde oradan oraya sürüklenmekte olan içi boş yumurtaları fark etti. Yumurtaları seyrederek bir süre düşündü. Sonra birden, "Yaşasın, yalnız değil mişim!"

7


de benim gibi yumurtadan Birazdan geri döçıkıp etrafı dolaşmaya gittiler herhalde. nerler. Belki içlerinden biri nerede yiyecek bulabileceğimizi

diye

bağırdı neşeyle. "Diğerleri

biliyordur." Yumurtaların yanına

lemeye başladı. Etrafı beklerken uyuyakaldı.

8

gidip

yavru o kadar

diğer

dolaşırken

somonları

bekyorulmuştu ki


İlk Yolculuk

U

yandığında, yanında kımıl kımıl kımıldayan

küçük su böcekleri gördü küçük somon. Uykulu uykulu çevresine bakındı. İçi boş yumurtaların yerinde yeller esiyordu. Bebek somonlardan da hiçbir iz yoktu. Etrafta su böceklerinden başka canlı görünmüyordu ve karnı hala açtı. "Acaba bunlar yenir mi?" diye düşünürken, içinden gelen ses, böcekleri korkmadan yiyebileceğini söylemez mi! Öyle acıkmıştı ki iştahla yedi böcekleri. İlk yemek ne kadar lezzetli, yumurtanın içindeyken yediği sıvıdan ne kadar farklıydı! Bu yeni dünya çok değişik geliyordu küçük somona. Bu yüzden çevresindeki her şeyi ilgiyle izliyor, her gün yeni yerlere gidiyor, karnını doyuracak yeni yiyecekler buluyordu.

9


Her geçen gün biraz daha büyüse de küçük somon hala çok küçük bir balıktı ve büyük balıklardan çok korkuyordu. Çünkü büyük balıklar bazı günler onu kovalıyor, ve ona zarar vermek istiyorlardı. Kaçacak yer de yoktu ki! Her yer tehlikeliydi küçük somon için. Yine de şanslıydı. Nasıl olduğunu anlamıyordu ama

yüzgeçlerini

kötü bir

ısırıyor

şeylerin olacağını

ya da koku ona

kaçması

önceden hissediyordu. Bir ses gerektiğini söylüyordu. Bazen

de kaçmak yerine yavaşlayarak ya da hareketsiz kalarak tehlikenin geçmesini bekliyordu. Bu arada birçok arkadaş da edinmişti. Hep birlikte oyunlar oynuyor, gezip tozuyor, yeni arkadaşlar buluyor. lardı. Ama her gün o kadar eğlenceli geçmiyordu doğrusu Bazen büyük balıklardan biri aniden ortaya çıkıp oyun arkadaşlarından birini ısırıveriyordu. Böyle zamanlarda söylüyordu içinden gelen ses. Arkadaşını bırakıp kaçmak istemese de küçük somon balığı bu sese çok güveniyordu. Neden olduğunu bilmiyordu ama

hızla

oradan

uzaklaşmasını

seviyordu o sesi. Sıcacıktı ses. Üstelik her şeyi biliyordu. Aylar geçip gidiyor, su gittikçe soğuyordu. Küçük somonun vücuduna garip şeyler olmaya başlamıştı. Nedense artık canı bir şeyler yemek istemiyordu. Her geçen gün son zamanlarda ise neredeyse hiçbir şey yemez olmuştu. Oyun oynamak bile eskiden olduğu kadar eğlenceli gelmiyordu. Kuyruğunu dahi oynat-

daha az yemeye

10

başlamış,


mak istemiyordu uzamıyordu.

çoğu

zaman. Boyu da eskisi kadar

hızlı

Neler

olduğunu anlayamıyordu ama içinden gelen ses endişelenmemesini söylüyordu. Küçük somon bu yeni haline tam alışıyordu ki su yeniden ısınmaya başladı. Isınan suyla beraber eğlenceli günler ve lezzetli yiyecekler de geri döndü. Bir sabah Meraklı -arkadaşları küçük somona bu adı vermişlerdi-

dans eden ışıklarla uyandı. "Ne güzel bir gün!" diye düşündü. "Bir an önce gidip Uyuşuk'u uyandırmalıyım. Kahvaltı için keşif zamanı çoktan geçmiş." Arkadaşının yuvasına doğru ğında

her zaman

ceğini

anlamaya

yüzdü. Yuvaya

yaklaştı­

yaptığı

gibi, "Uyuşuk, uyan!" diye bağırdı. Uyuşuk yanıt vermedi. Yuvada kimseyi göremeyen Meraklı, daireler çizerek sağa sola bakınmaya başladı. Arkadaşının nerede olabileçalışıyordu.

"Uyuşuk,

neredesin?" diye seslendi korkuyla. "Buradayım, görmüyor musun?" diye yanıtladı arkadaşı. "Neden öyle dönüp duruyorsun?" Sesin geldiği yöne bakan Meraklı, Uyuşuk'un yuvasında olduğunu

gördü.

"Aaa, sen burada mıydın!" dedi Meraklı. "Seni arıyor­ dum, içeride olduğunu görmemişim." Sonra gözleri korkuyla Uyuşuk'un

açıldı. Yuvasında

bütün vücudu lekelerle

uyuklayan

kaplanmıştı.

11


"Ne oldu sana böyle?" diye sordu Meraklı endişeyle. "Üzerindeki lekeler de ne öyle? Yoksa seni de mi büyük balıklar ısırdı?"

dedi Uyuşuk kaygılı bir sesle. "Ne olduğunu ben de bilmiyorum. Sence hasta mı oldum ben? Çok korkuyorum. Ne yapacağım şimdi?" "Bilmiyorum." dedi Meraklı düşünceli düşünceli. "Ama "Hayır, ısırmadılar."

bu lekelerin bir nedeni olmalı." Keyifleri kaçmıştı küçük somon balıklarının. Isınmaya başlayan suya merhaba demek bile gelmiyordu içlerinden ... Meraklı aç olduğunu unutmuş, kaygı içinde, konuşmadan çevreyi izliyordu. Bir süre sonra sevinçle bağırarak kuyruğu üzerinde dans etmeye başladı. "Buldum!" dedi. "Hadi gidip Bilge Somon'u bulalım ve sana ne olduğunu soralım, ne dersin?" Uyuşuk, arkadaşının dansına ve sevincine anlam veremeden şaşkınlıkla onu seyrediyordu. "Hem de nehrin diğer tarafında neler olduğunu görmüş oluruz." diye devam etti Meraklı. "Fark ettin mi, bugünlerde herkes oraya doğru yüzüyor. Sence onlar da Bilge Somon'a sormaya mı gidiyorlar?" "Kime sormak için? Ne soracaklar? Hem nereye gidiyorlar?" diye sordu Uyuşuk. "Üfff, anlamıyorum seni, ne diyorsun? Hastayım, yakında öleceğim ama sen bunu düşünmek yerine dans edip gezmeyi düşünüyorsun." "Sen beni dinlemiyorsun ki!" dedi Meraklı kızarak.

bir

şeyler

"Bunları

12

senin için

anlatıyorum.

Geçen gün

tanıştığım şu


somon var ya, diyordum. Hani

şu

herkesin Bilge diye

çağır­

dığı. Hatırladın mı?

Kim ne sorsa bilen, çevresine toplanan küçük balıklara bütün gün öyküler anlatıp duran somon." "Hatırlıyorum tabii. Eee, ne olmuş ona?" diye sordu Uyuşuk ilgisizce. "Nehrin

diğer tarafına taşınmıştı

"Üfff, n' olmuş yani bunların!"

diye

taşındıysa!

ya." dedi Meraklı. Benimle ne ilgisi var ki

sızlandı Uyuşuk.

"Ne ilgisi mi var!" diye bağırdı Meraklı heyecanla. "Bilge Somon bir gün bana, nasıl olsa yakında görüşeceğiz, demişti. Nehrin diğer tarafına gidip onu ziyaret edeceğimizi bile bilmiş işte, daha ne olsun? Vay canına! Sence biz de bir gün o kadar çok

şeyi öğrenebilecek

Uyuşuk duyduklarına

miyiz?"

anlam veremeden ona

bakı­

yordu. "Bir de büyük sakın, demişti."

"Ama hala

balıklara

dikkat et, onlara yem olma diye devam etti Meraklı.

anlamıyorum."

dedi

Uyuşuk.

"Bunun benim

hastalığımla

ne ilgisi var şimdi? Her şeye boş yere heyecanlanıyorsun sen del" "Bilge Somon öyle söylediyse mutlaka bir bildiği var-

dır."

dedi

Meraklı.

ısınmaya başladı.

"Hadi hemen gidelim. Hem bak, su da Belki orada yeni yiyecekler de buluruz.

Kıpırdat bakalım Uyuşuk

yüzgeçlerini, yola çıkıyoruz!" isteksizce arkadaşının peşine takılıp yüzmeye

başladı.

13


da adı gibi gerçekten çok meraklı." diye düşünüyordu. "Ben onun gibi değilim, biliyorum. Oyun oynamayı seviyorum ama aklıma soru sormak gelmiyor hiç. Olsun, nasıl olsa Meraklı öğrendiklerini bana da anlatıyor. Hem iki kişinin aynı şeyi merak etmesine ne gerek var ki! Ben oyun buluyorum, o da soru soruyor. Ne güzel iş bö"Şu Meraklı

oyun oynuyor olsaydık." Arkadaşının sesinin çıkmadığını fark eden Meraklı dönüp arkasına bakınca Uyuşuk'un çok geride kalmış olduğunu gördü ve ona hızlanmasını söyledi. Ama kafası çeşitli düşüncelerle dolu olan Uyuşuk onu duymamış,

lümü

yapıyoruz işte. Keşke şimdi

aralarındaki

"Haydi

mesafe gittikçe

açılmaya başlamıştı.

Uyuşuk, uyuştun

yine!" diye

bağırdı Meraklı.

bir bölgede olduğumuzu bildiğin halde etrafına bile bakmıyorsun. Üstelik bir de arkada kalıp tehlikeye davetiye çıkarıyorsun. Neyin var? Büyük balıklara "Tanımadığımız

yem mi olmak istiyorsun?" Uyuşuk birden kendine geldi, korkuyla çevresine bakındı.

"Ama istersen biraz ileride dinlenebiliriz." diye devam etti Meraklı. "Sen de bu arada bir oyun bulursun." Oyun sözünü duyan Uyuşuk hızlanarak Meraklı'ya yetişti.

"Mola verince oyun mu oynayacağız?" diye sordu nefes nefese. "Beklememize gerek yok ki. Nehrin bu kısmında yüzmek çok kolay. Baksana, sanki su bizi kendine doğru çekiyor. Hem kaydırak oynarız hem de yolumuza devam

14


ederiz, ne dersin? Hadi beni izle." diyerek kendini akın­ tıya bıraktı ve Meraklı'nın önünden kayarak geçip gitti. Meraklı da vakit geçirmeden arkadaşına katıldı. Bir süre sonra Uyuşuk üzüntüsünü unutmuştu. Bu arada Meraklı yolculuk boyunca ilk defa gördüğü şeyleri zihnine not etmeyi unutmuyordu: yuvarlak taşlar, rengarenk bitkiler, su böcekleri... Dans ederek, Uyuşuk

ara

şarkılar

sıra hastalığını hatırlıyor,

bakıp bakıp

lere

söyleyerek günlerce yüzdüler.

üzülüyordu. Böyle zamanlarda

arkadaşını eğlendirecek

hemen

üzüntüsünü

vücudundaki leke-

hafifletmeye

bir

şeyler

Kahvaltı

bir gün,

Uyuşuk

yemediği kırmızı

bulmak için

da bazen

onları hayranlıkla

yosunların arasında dolaştıkları

daha önce

bir böcek gördü.

adını

çok

duyduğu

ama hiç

Yosunların arasına saklanmış,

bir böcek!

"Şu böceğe

bilir

buluyor, onun

çalışıyordu. Uyuşuk

çevredeki yeniliklerin büyüsüne kapılıyor, izlemekten kendini alamıyordu.

Meraklı

bak

Meraklı!"

diye

bağırdı

heyecanla. "Kim

nasıl tatlıdır!

Rengi ne güzel! Harika bir kahvaltı olacak. Sen daha önce bunlardan tatmıştın değil mi?" diyerek

arkadaşına doğru

döndü ama

Kırmızı böceği

bir anda unutan

baktı

Meraklı

korkuyla.

rahat bir nefes

Meraklı yanında değildi. Uyuşuk

biraz geride

dönüp

kalmıştı.

arkasına

Onu görünce

aldı Uyuşuk.

15


"Bir an göremedim seni. Öyle korktum ki! Büyük balıklar saldırdı sandım ..." dedi. "Aaa, sen de hasta olmuşsun! Senin de lekelerin

çıkmış!"

vücuduna bakarken biraz ileride gelen kocaman bir balık gördü. Artık

Meraklı şaşkınlıkla

kendilerine

doğru

kaçmak için çok geçti. Nefeslerini tutarak hareketsiz kalmaktan başka çareleri yoktu. Büyük balık ağır ağır yaklaştı ve üstlerinden geçip gitti. Kımıldamadan bir süre daha beklediler. "Ucuz kurtulduk." dedi Uyuşuk. "Sanırım karnı toktu." "Anladmm!" diye sevinçle bağırdı Meraklı az sonra. "Vücudumuzdaki lekeler bizi görünmez yapıyor! Bu yüzden bizi fark edemedi." Bunları

söylerken

havalandırarak

mez

uzandı.

Su

nehrin dibindeki

bulanmış,

olmuştu. Uyuşuk, arkadaşının

anlayamamıştı. nın

yere

kuyruğuyla

Bir süre sonra su

yerinde yeller

estiğini

kumları

göz gözü gör-

ne yapmaya

çalıştığını

durulduğunda arkadaşı­

gördü. Korkmaya

başlamıştı

ki,

"Beni görebiliyor musun?" diyen bir ses duydu. Meraklı'nın sesiydi bu. "Göremiyorum. Neredesin?" diye sordu Uyuşuk. "Bak, haklıymışım. Hasta değilmişiz. Boşuna üzülmüşüz! Bu lekeler bizi düşmanlarımızdan koruyacak!" diyerek dans etmeye başladı Meraklı. Üzeri yosun kaplı bir kayaya benziyordu. neşeyle

16


"Yaşasın!"

diye

bağırdı Uyuşuk. "Artık

rahatça oyun

oynayabileceğiz!" Uyuşuk

atmaya gören

da dans etmeye,

başladı. Meraklı

/ F: 2

taklalar

Onu ilk defa böyle hareketli ve heyecanlı durup bir süre şaşkın şaşkın arkadaşını

izledi. Sonra o da

Meraklı

Meraklı'nın etrafında

Uyuşuk'un dansına katıldı.

17


İlk Karar

aniden beliren lekelerin nedenini öğrenen küçük somonlar geri dönmeyip yolculuklarına devam ettiler. Çünkü bu yolculuk daha öğreneceği bir sürü şey olduğunu düşünen Meraklı'yı çok ücutlarında

V

Üstelik Meraklı bir an önce Bilge Somon'un yanına gitmek ve aklındaki bütün soruları ona sormak istiyordu. Zaten içindeki ses de yolculuğa devam etmelerini söylüyordu. Bu ses daha önce onu hiç yanılt­

heyecanlandırıyordu.

mamıştı.

Bu yüzden

Meraklı duyduğu

sese çok güveniyor,

onu dinlemesi gerektiğini düşünüyordu. Ama küçük somonlar için yeni yerler aynı zamanda yeni düşmanlar demekti. Vücutlarındaki lekeler hala onları düşmanlarından

kolaylaştırıyordu.

18

koruyor, fark edilmeden

Yine de yeni

kaçmalarını

düşmanlara karşı, değişen


çevrelerine uygun yeni korunma yolları buluyor, buldukları her yeni yöntemi günlük gezilerinde deneyerek daha da geliştiriyorlardı.

İşte

bu gezilerin birinde Meraklı ile Uyuşuk nehir trafiğinin alışılmadık bir şekilde yoğunlaştığını fark etmişlerdi. Üst üste yüzmeye çalışan somonlar, derinden gelen uğultu ve çığlıklar doğal görünmüyordu. İki arkadaş bir süre kalabalığın içinde kendilerine yol açmaya çalışarak ilerledi ve sonunda nehrin ikiye ayrıldığı bir yere ulaştı. Nehrin bu kısmında her iki yöne doğru geniş borular uzanıyordu. Boruların ağzı, karnı acıkmış dev bir balığın ağzı gibi açıl­ mıştı. Açık ağızların içinde uzanan koyu karanlık, meraklarına karşı koyamayıp bir şeyler görebilmek için yaklaşan somonları içine çekiyordu. Somonlar boruların çevresinde toplanmış, hep bir ağızdan konuşarak ne yapacaklarını tartışıyorlardı. Meraklı konuşmaları

korkuyla dev

ilgiyle dinliyor, Uyuşuk da

ağızlı

borulara bakıyordu. Bütün somonların vücutları onlarınki gibi leke içindeydi. "Bu taraftan gitmeliyiz." dedi bir somon. "Burada daha fazla kalamayız. Hadi bir karar verelim artık." "Evet, bu taraftan gidelim." diye destekledi bir grup somon. "Neden düşünüp duruyoruz ki?" "Haklısınız." dedi başka bir somon. "Baksanıza, diğer borunun içinden nasıl da garip sesler geliyor. Bizden önceki grup inceleme yapmak için öncüler göndermiş ama o gümbürdeyen boruya girenlerden bir daha haber alınamamış."

19


Bunu duyan somonlar yine hep bir ağızdan konuşmaya başlamış, ortalığı bir uğultu kaplamıştı. "Sakin olalım arkadaşlar!" diye bağırdı bir somon, sesleri bastırmaya çalışarak. "Kimse ne olup bittiğini görGümbürdeyen boruya girenlerin geri dönmediği de sadece bir söylenti. Ortada dolaşan daha bir sürü hikaye var. Hangi birine inanacağız?" "Haklı." diye destekledi bir grup somon. "Mantıklı düşünmeye çalışalım. Bizim için önemli olan, bir yere

memiş.

ulaşmak değil

mi?"

"Gerçekten öyle mi düşünüyorsunuz arkadaşlar?" diye sordu somonun biri. "Önemli olan, herhangi bir yere gitmek değil ki; biz güvenli olan yere gitmeliyiz." "Bence mutlu olacağımız yere gitmeliyiz." dedi başka. bir somon. "Çünkü her yer tehlikeli; tehlikeden kaçış yok. Baksanıza diğer borudan da gürültüler geliyor." Bir karara varamayan somonlar, korku içinde yeniden Her kafadan bir ses çıkıyor, kimse kimseyi dinlemiyor, çaresizce birbirlerine bakıyorlardı. Meraklı büyük bir ilgiyle konuşmaları takip etmeye çalışıyor, heyecandan kalbi güm güm atıyordu. Bir süre

tartışmaya başlamışlardı.

"Hadi gel Uyuşuk." dedi. "Biz gümbürdeyen borudan gidelim... Borunun içindeki akıntıları bir düşünsene! Kim bilir orada yüzmek ne kadar

düşündükten

sonra,

fısıldayarak,

eğlencelidir, tıpkı kaydırak

oyunu gibi."

"Akıntıları düşünmenin sırası mı şimdi!"

20

dedi

Uyuşuk.


"Hadi ama!" diye sen de bir

karşılık

verdi

Meraklı.

"Bir kez olsun

şeyleri

merak etsen ne olur sanki! Yeni hiç heyecanlandırmıyor mu seni?" "Hayır, heyecanlandırmıyor."

dedi

şeyler

Uyuşuk endişeli

bir sesle. "Yeni şeylerden korkuyorum ben. Hem herkes diğerine daha güvenli derken neden gümbürdeyen borudan gidelim ki? Baksana, oraya gidenlerin hiçbiri geri dönmemiş ..."

"Ne

olmuş

yani, ben de korkuyorum." dedi Meraklı. "Hem nereden biliyorsun kimsenin geriye dönmediğini? Herkes birbirinden Uyuşuk

bir

duyduğunu

şey

söylüyor."

söylemedi. Hala korkuyla

boruların

ağzına bakıyordu.

"Sesleri iyi dinle Uyuşuk." dedi Meraklı, arkadaşını ikna etmeye çalışarak. "Boruların ikisi de gümbürdüyor. Ama bence bu taraftan kimse gitmediği için bu borunun içi boş, o yüzden de daha çok ses çıkarıyor. Şarkı söyleyen boş ağaç kabuklarını hatırlasana ... " Uyuşuk düşünüyordu. Kafası "Haklı

iyiden iyiye karışmıştı. olabilirsin." dedi. "Ama ya değilsen? O zaman

ne olacak?" "Ne olacağını ben de bilmiyorum." dedi Meraklı. "Onu zamanı gelince düşünürüz. Zaten hangisinden gidersek gidelim, sonunda bir şey olacak nasıl olsa. Şimdiye kadar sen hiç güvenli bir yer gördün mü? Gittiğimiz her yerde büyük balıklar vardı, değil mi? Düşünsene biraz çevrende

21


gördüklerini, içinden gelen o sesi, zihnine kazıdıklarını. .. Bence istersek her şeyi başarabiliriz." "İçimden gelen ses mi?" diye hayretle sordu Uyuşuk. "Ne sesi? Kimin sesi?" "Ne yapmamız gerektiğini söyleyen o tatlı ses var ya canım." dedi Meraklı. "Hani şuna bakın, ona dikkat edin, oraya gitmeyin gibi şeyler söyleyen ses." "İyi ama ben şimdiye kadar senin sesinden başka ses duymadım!" dedi Uyuşuk endişeyle. "Ben hep seni izledim, senin bak dediklerine baktım, ye dediklerini yedim. Senden başka hiç kimse konuşmadı benimle ... Demek sen bunca içinden gelen o sesle konuşuyordun!" İkisi de şaşırmış, diğerinin söylediklerine anlam verememişti. Konuşmadan birbirlerine bakıyorlardı. Meraklı

zamandır

içinden gelen sesi dinlemenin doğal olduğunu, arkadaşı­ nın da böyle bir iç sesi dinlediğini düşünmüş, bu konu hakkında konuşma gereği duymamıştı. Bu yüzden ne dibilemiyor, o sesi Uyuşuk'un neden duymadığını düşünüyordu. Uyuşuk da arkadaşının böyle bir şeyi neden ondan sakladığını merak ediyordu. Bir zamanlar Bilge Somon'un kendisine söyledikleri-

yeceğini

ni

hatırladı Meraklı. Bazı somonların diğerlerinden farklı

çevrelerinde olup bitenleri merak edip ilgiyle izlediklerini, şaşırdıklarını ve kendi kendilerine sorular sorarak yanıtları bulmaya çalıştıklarını söylemişti Bilge Somon. Düşünüyordu Meraklı. Acaba o da kendi kendine mi konuşuyordu? Duyduğu ses kendi sesi miydi yoksa? Bilge Somon olduğunu,

22


bazı somonların

da çevrelerine

karşı

yeterince

meraklı

ve

ilgili olmadıklarını, gelişigüzel yaşadıklarını, düşünmeden ve soru sormadan oradan oraya sürüklendiklerini anlatmıştı. Bu somonların, yaşlandıklarında, ömürlerini boşa geçirdikleri için durmadan yakındıklarından ve yapamadıkları şeyler için pişmanlık duyup gençlik günlerine dönmek istediklerinden bahsetmişti. Meraklı,

Bilge Somon'la

konuştuğu

gün kararını vermişti. Her şeyi öğrenmek ve hayatını kendisi yönlendirmek istiyordu. Belki o zaman, yaşlanınca o da Bilge Somon gibi olabilirdi. Meraklı

derin

düşüncelere dalmış, Uyuşuk'u

ve güm-

bürdeyen boruları unutmuştu. Bu sırada Uyuşuk korkuyla arkadaşını izliyor, bir ona bir borulara bakarak ne yapacağını düşünüyordu. "Yine o sesle mi konuşuyorsun Meraklı?" diye sordu çekinerek. Meraklı, arkadaşını

duymuyor, Bilge Somon'u ve onun söylediklerini düşünmeye devam ediyordu. "Ben kararımı verdim." dedi Uyuşuk biraz sonra. "Çoğunluğun seçtiği yöne gideceğim. Orası daha güvenliymiş. Sen de benimle gelmelisin ... Hey; sana diyorum, duymuyor musun!" Meraklı

korkuyla

sıçradı,

çevresine bakındı. "Dalmışım." dedi. "Bilge Somon'un söylediklerini düşünüyordum. Bir gün bana, gerçekten istediğin her şeyi başarabilirsin, demişti. O zaman ne demek istediğini şimdi anladım galiba ... Ben kararımı verdim Uyuşuk. Gümbür-

23


deyen borudan gideceğim. Çünkü bunu yapmayı 'ben' istiyorum. Herkes diğer yolu seçse de onların gittiği yoldan gitmeyeceğim. Tek başıma da olsam kendi seçtiğim yoldan gideceğim. Üzgünüm Uyuşuk, eğer diğerleriyle gitmek istiyorsan yola bensiz devam etmen gerekecek." Uyuşuk arkadaşına baktı. Onun neden böyle davrandığını anlayamıyordu.

"Peki o zaman,

istersen öyle yap." dedi. "Ben Yolun açık olsun. Büyük balıklara

nasıl

diğerleriyle gideceğim.

dikkat et, olur mu?" "Ederim." dedi Meraklı, arkadaşına gülümseyerek. "Sen de çok dikkatli ol. Senin de yolun açık olsun."

24


İlk.Macera

omların

balık

sürüsü iki gruba ayrıl­ mıştı. Uyuşuk kalabalık gruba doğru yüzdü ve onlara katılmadan önce son bir defa kuyruğunu sallayarak arkadaşına veda etti. Meraklı da gülümseyerek ona karşılık verdi. Sonra, gümbürdeyen borunun önündeki gruba doğru yüzdü.

B

önündeki

Uyuşuk'un katıldığı

gruptaki somonlar sırayla borunun içine girmeye başlamıştı. Ama gümbürdeyen borunun önündeki somonlarda hiçbir hareket yoktu. Herkes birbirinin yüzüne bakıyor, boruya girme cesaretini ilk önce kimin göstereceğini merak ediyordu. Meraklı kalp atışlarının gittikçe hızlandığını hissediyordu. Derin bir nefes alarak öne doğru çıktı ve boruya doğru ilerlemeye başladı. Meraklı' dan cesaret alan diğer somonlar da birer birer onun ardına takıldılar. Boruya

25


yaklaştığında Meraklı'nın başlamıştı

ki borunun

kalbi o kadar

hızlı

ağzındaki karanlığın

çarpmaya

içinden gelen

ve gittikçe artan gümbürtüleri duymaz olmuştu. "Cesur olmalısın Meraklı." dedi içinden gelen ses. "Başıma neler geleceğini bilmemek beni ürkütüyor ama bir o kadar da heyecanlandırıyor." diye karşılık verdi Meraklı.

"Bunun neresi kötü, anlamadım. Her an her yerden bir tehlikenin gelebileceğini düşünmek seni tetikte tutar, gözlerini hep dört açarsın. Biliyorsun, her şeye hazırlıklı olmak gerekiyor hayatta." "Tanımadığım ve bilmediğim tehlikelere karşı nasıl hazırlıklı olabilirim? Bilmediğim o kadar çok şey var ki. Hepsini öğrenmeye zamanım yetecek mi acaba?" "Bilmediğin şeylere her gün yenileri ekleniyor Meraklı. Bilgi arttıkça dünya değişiyor, dünya değiştikçe bilgi artı­ yor. Düşün bakalım, bu durumda sence her şeyi bilmek mümkün olabilir mi?" "O zaman neden

öğrenmek

için bu kadar emek ve

zaman harcıyoruz? Nasıl olsa her şeyi öğrenemeyeceğiz! Nasıl olsa bir gün bilmediğimiz ve hazırlıklı olmadığımız bir şey yüzünden öleceğiz ... Offf, kafam iyice karıştı. Eğer gümbürdeyen borudan sağ salim çıkabilirsem bunları düşüneceğim. Yine de teşekkür ederim. Kim olduğunu bilmesem de seninle konuşmak beni rahatlatıyor. Sesini duymak bana hep güven verdi. Her kimsen yanımda olduğun için teşekkür

26

ederim."


"Bana güvenmeseydin biraz tuhaf olurdu zaten." "Tuhaf mı olurdu? Neden?" "Çünkü bunun, kendime inanmıyorum, demekten bir farkı olmazdı. İçgüdülerine inanmayan biri olabilir mi? Bana inansan iyi olur. Çünkü ben aslında senin sesin, senin aklın ve senin düşüncelerinim." "Ne demek istediğini anlayamadım." "Ben bir başkası değilim, demek istiyorum. Bunca zaıpandır duydukların aslında

senin

düşüncelerin,

senin

isteklerindi." "Ben kendi kendime mi "Öyle de denebilir."

konuşuyordum

yani?"

"Yani şimdi de kendimle konuşuyorum öyle mi?" "Evet, beraber konuşuyor, beraber ağlıyor, beraber gülüyoruz." "Peki bunu bana neden şimdi söylüyorsun?" "Bunu anlayabilmek için zamana ihtiyacın vardı. Biraz önce gösterdiğin kararlılık ve inançla ilk adımı atmış oldun. Kendi seçimini cesurca ortaya koyabildin. Artık bir bütün olduk. Bundan böyle yalnızca 'sen' varsın, senin sesin var. Hadi artık, bırak endişelenmeyi de bir an önce gir borunun içine. Yolun açık olsun." Meraklı

kendi kendine konuşurken borunun girişine kadar geldiğini fark etmemişti. Arkasına baktı. Yanında yüzen somonlar yavaşlamış, neler olacağını görmek için borunun çevresine dizilmişlerdi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Kalbi hala deli gibi çarpsa da küçük somon balığı artık

27


kendine daha çok güveniyordu, çünkü başaracağına inanıyordu. Yanındakilere ve diğer borunun önünde durup hayretle onu seyreden Uyuşuk'a kuyruğunu bir defa daha salladıktan sonra gümbürdeyen borunun içine doğru yüzdü. O anda kuvvetli bir akıntıyla içeri doğru çekildiğini hissetti. Artık geri dönmek için çok geçti. Borunun içinde göz gözü görmüyordu. Gümbürtü neredeyse kulakları sağır edecek kadar şiddetli, akıntı bir somonu sersemletecek kadar kuvvetliydi. Akıntılarla dans etmeyi seven Meraklı için bir güç tarafından çekilmek çok tanıdık bir duyguydu. Şiddetli akıntıların vücudunda oluşturduğu tatlı sersemliğe bayılırdı. En çok da yüksekten düşme oyununu severdi. İşte yine aynı şekilde başı dönüyordu. Ama şu nedenini bilmediği gürültü bu oyundan zevk almasını engelliyordu. Neyle karşılaşacağını bilmediği için de tedirgin ve endişeliydi. Beklemekten başka çaresi yoktu. Karanlıkta hızla sürüklenmekte olan Meraklı korkudan titremeye başlamıştı. Nerede olduğunu, nereye gittiğini kestiremiyordu. Tek bildiği, güçlü bir şeyin onu kendine doğru çektiğiydi. Direnmeden suyun akışına bıraktı kendini. İçinden, "Cesur olmalısın. Kendine inanmalısın. İnanmak başarmaktır."

diyordu. Bir süre sonra Meraklı etrafın aydınlanmaya, suyun ısınmaya başladığını fark etti. Neler oluyor acaba, diye düşünürken birden parlak bir ışıkla gözleri kamaştı. Borunun içinde karanlığa alışan gözleri korkuyla kapanıverdi. Daha önce hiç bu kadar güçlü bir ışık görmemişti. Işığın kayna-

28


ğını

çok merak eden

ve ilk kez hiçbir

karşılaştığı

taşı

leri fal

gibi

şeye

Suyun

görüntülerin

tanıdık

verdiği şaşkınlıkla

Ama

başı

halsiz

düşmüş Meraklı'yı

hala dönüyordu.

Kaydırak

yaptığı

gibi derin bir nefes alarak esnetmek istedi. Tam o sırada tepesine so-

yağmaya başladı.

Buz gibi suya

düşen

somonlar

şaşkın şaşkın etraflarına bakınıyor, kuyruklarını

yüzgeçlerini

göz-

yerde, buz gibi nehirde buluverdi.

soğukluğu, sıcaktan

oyunundan sonra hep monlar

yavaş yavaş araladı

Bu yeni görüntüleri bildiği, tanıdığı benzetemedi. Nerede olduğunu anlayamadan

getirmişti.

kuyruğunu

gözlerini

açıldı.

kendini tekrar o kendine

Meraklı

geriyor,

açıyorlardı.

Biraz sonra kendilerine gelen somonlar yavaş yavaş toplanmaya başladılar. Bilmedikleri bir yerde oldukları için hepsi huzursuzdu. Bütün kafile bir araya geldikten sonra yaptıkları toplantıda, çıkmaya

ve tekrar

Meraklı'nın

küçük gruplara

aynı

içinde

hir boyunca ilerlemeye

yerde

olduğu

ayrılarak keşif

buluşmaya

grup,

başladı.

diğer

Nehrin

gezisine

karar verdiler. gruplar gibi, ne-

tabanı

hiç girintisi çıkıntısı olmayan, pürüzsüz bir çakıl taşı gibiydi. Bitkiler de geldikleri yerdeki bitkilere hiç benzemiyordu. Buradakiler cansız ve renksizdi. Bu durum onları çok endişelendiri­ yor, o yüzden,

tanımadıkları

bu bitkilere dokunmamaya, aralarından geçerken dikkatli olmaya özen gösteriyorlardı. Bir süre sonra nehir daha tanıdık gelmeye başlayınca grubun neşesi yerine geldi. Akıllarına işlediklerine benzer

29


bitkileri, taşları, böcekleri, balıkları gördükçe seviniyor, güle oynaya keşiflerine devam ediyorlardı. Artık dönüş vaktinin geldiğini düşünen Meraklı ve grup arkadaşları, gördükleri şeyleri diğer somonlarla paylaşmak için keşif gezilerini bitirerek buluşma noktasına geri döndüler. Diğer gruplar da birer ikişer geldikten sonra büyük toplantı başladı. Önce gruplar gördüklerini anlattı, sonra uzun tartışmalar sonunda bazı ortak kararlar alındı. Keşif gezisi sayesinde somonlar yeni çevrelerine ait ilk bilgileri ve bu şartlarda nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmiş oldular. Yeni çevrelerinde yaşam devam ediyor, günler gelip geçiyordu. Bütün somonlar yiyip içiyor, gezip tozuyor ve gün geçtikçe de büyüyorlardı. Ama Meraklı aynı Meraklı hareketlerinde bir gariplik vardı. Suskunlaşmış, artık soru sormaz olmuştu. Onun bu durumuna endişelenen arkadaşlarının çabaları işe yaramamış, ona ne olduğunu

değildi,

bir türlü

öğrenememişlerdi.

bir sabah gözlerini açar açmaz yuvasından fırladı. Tek tek somon yuvalarını gezerek arkadaşları­ nı kahvaltıdan sonra toplantıya çağırdı. Uzun zamandır Meraklı'yı böyle heyecanlı görmeyen somonlar toplantıya katılmayı kabul etmekle kalmamış, vaktinden önce gelip Meraklı,

yerlerini

almışlardı.

için hepinize teşekkür ederim." diyerek söze başladı Meraklı. "Günlerdir neden konuşma­ dığımı merak ettiğinizi biliyorum. Düşünüyordum. .. Boru"Arkadaşlar, geldiğiniz

dan

30

aşağı düşerken gördüğüm

o garip görüntüler

aklıma


takılmıştı.

Vücudumun sıcaklığını, gözlerimi kamaştıran, beni güçsüz kılan o ışığın parlaklığını düşünüp durdum." "Ve sonunda ne olduğunu buldun değil mi?" diye sordu Cingöz sabırsızca. "Keşke düşündüğün gibi olsaydı." dedi Meraklı. "Ama ne yazık ki aklıma takılan soruların yanıtlarını hala bulamadım. İşte bu yüzden sizi buraya çağırdım." "Yanıtları bulamadığını söylemek için mi?" diye sordu Cingöz şaşkın şaşkın. "Yok canım." diyerek güldü Meraklı. "Kafa kafaya verip konuşmak için çağırdım hepinizi. Gözden kaçırdığım noktalar olmalı. Bu yüzden yardımınıza ihtiyacım var." "Bir kuyruğun nesi var, iki kuyruğun sesi var, diye boşuna dememişler." dedi Maviş gülerek. "Hadi kuyruklarımızı birleştirip büyük dalgalar oluşturalım." "Oluşturmasına oluşturalım ama benim anlayamadığım bir şey var." dedi Dalgacı. "Kafa kafaya verince kuyruklarımız nasıl birleşecek? Birisi bana bunu nasıl yapacağımızı gösterebilir mi?" Somonlar, Dalgacı'nın şakasına hep birlikte güldüler. Dalgacı en zor anlarda bile şakalar yaparak arkadaşlarını güldürmeye bayılırdı. "Benim başım o kadar dönmese gördüklerimi kesin hatırlardım." dedi Cingöz. "Ama korkudan ölmek üzereydim. Hele o kulakları sağır eden gürültü ... "Benim de nefesim kesilmişti." dedi Dalgacı. "Hele o pulları olmayan garip balığı fark ettiğimde sonumun geldiğini düşündüm."

31


"Evet, ben de

hatırlıyorum

o pulsuz

balığı."

dedi Bil-

giç heyecanla. "Pulsuz balık mı?" diyerek sustu ardından. Söylediği şeye kendisi de şaşırmıştı. "Balığa hiç benzemiyordu ki!" dedi Dalgacı. "Hem bir daha onunla karşılaşmadık; balık olsa mutlaka buralarda olurdu." "Ama hepimiz onu görünce tehlike sinyalleri almadık mı?" diye sordu Maviş. "Üstelik midem bulanıp başım dönerken bile hissedebileceğim kadar güçlü bir sinyaldi." "Dikkat ettiniz mi, yüzgeçleri de yoktu." dedi Bilgiç. Bir süre düşündükten sonra, "Durumu özetliyorum arkadaşlar." diye devam etti. "Bu bölgede ne olduğunu bilmediğimiz tehlikeler var. Yani gözlerimizi dört açmamız, çok daha dikkatli

olmamız

gerekiyor. Ben

keşif gruplarının

görev-

lerine devam etmelerini öneriyorum, ne dersiniz?" Bilgiç'in bu önerisi bütün kafile tarafından onaylandı. Keşif gezileri için öncüler seçildi, araştırmalara başlandı. Somonlar gördükleri her yeni şeyi belleklerine kaydediyor, öğrendikleri

riyle

32

bilgileri düzenli

paylaşıyorlardı.

toplantılar

yaparak birbirle-


l\feraklar,l(eşifler

omonlar için geçtikleri her yeni yer heyecan vericiydi. Yeni yerlerde yeni maceralar yaşıyorlar, tehlikelere

S

rağmen

rek

yönlerini

değiştirmeden,

iç seslerini dinleye-

durmaksızın

yol alıyorlardı. Tek düşünceleri ilerlemek, ilerlemek, ilerlemekti. .. Bu arada küçük somonların boyları birazcık daha uzamıştı.

Somonlar büyüdükleri için seviniyorlardı. Ama sırtlarındaki lekelerin gittikçe silinmesiyle mutlul ukları bir süre sonra yerini huzursuzluğa bırakmaya başladı. Oyun oynarken,

keşif

gezileri yaparken artık çevrelerine tedirgin gözlerle bakıyorlardı. Çünkü lekelerin yok olmasıyla birlikte büyük balıkların onları fark etmeleri kolaylaşmıştı. Hareketsiz durmak artık tehlikeliydi küçük somonlar için. Bu yüzden alışılmadık bir ses ya da koku algıladıkları Meraklı

/ F: 3

33


zaman hemen yaptıkları işi yarıda kesiyor, arkalarına bile bakmadan oradan uzaklaşıyorlardı. Böylece aradan bir yaz, bir de kış geçti ve yine yaz geldi. Bu süre içinde somonların gövdeleri irileşmiş, boylan biraz daha uzamıştı. Somonlar bu yeni hallerinden oldukça memnundular. Çünkü büyüdükçe tehlikelere karşı yine de bazı arkorunmaları daha da kolaylaşıyordu. Ama durum zaman kadaşları büyük balıklara yem olmuştu. Bu moralini bozsa da huzursuzlukları kısa sürüyor, görecekleri yeni yerler ve öğrenecekleri yeni şey­ e ler akıllarına gelince yola devam etmek için kendilerind

zaman

somonların

yeniden güç

buluyorlardı.

kendini huzursuz hissettiği günlerde dalgın­ n böyle zalaşıyor, önünü görmez oluyordu. Bu yüzde manlarda tehlikelerden korunabilmek için ortalıkta fazla suz olşmamaya gayret ediyordu. Ama o gün, huzur Meraklı

dola

halde canı dolaşmak istemişti. Ortalıkta dalgın dalgın yüzerken, ilerlemek için her zamankinden daha fazla enerji r, ilerlemesini harcadığını hissetti. Sanki bir şey onu tutuyo duğu

çevresine bakındığında yanı . Korku içinde başında duran kocaman bir balık gördü baoradan uzaklaşmak için yön değiştirdiğinde başka bir dönüyordu. lıkla göz göze geldi. Ortada garip bir şeyler onÇünkü bu balıklar onunla ilgilenmiyor, ısırmak yerine da dan uzaklaşmaya çalışıyorlardı. Aniden başka balıklar belirdi çevresinde. Büyük balıklar, küçük balıklar alt alta,

yavaşlatıyordu. Endişeyle

34


üst üste

çırpınıyor, şaşkınlıktan

oradan oraya

kaçışarak

bu

kargaşadan kurtulmanın yollarını arıyorlardı. "Yukarı doğru çıkıyoruz!"

diye bağırdı balıklardan biri.

"Yukarı mı?"

diye sordu Meraklı. "Yukarıda ne var?" Meraklı o güçlü ışığı hissediyordu yine. Vücud u sıcaktan gerilmişti. "İşte yine o garip yerdeyim. Gümbürdeyen borudan düşerken gördüğüm yer burası!" diye düşündü kafasını bulabildiği

her

boşluktan dışarı çıkarmaya çalışır­

ken. Üzerinde çırpınıp duran kocaman balıklar yüzünden nefes alamıyordu. Balıkların arasından sıyrılmak için kendini olanca gücüyle ileriye doğru attı. "Oh be!" dedi. "Sonunda kurtuldum! Ama ... ama neden nefes alamıyorum!" Yine başı dönmeye başlamıştı. Daha önce gördüğü o garip pulsuz yaratık ona doğru geliyordu. Hareket etmeye çalıştı ama başaramadı. Yorgundu ve korkuyordu. Gözlerini kapatıp beklemeye başladı. Bekledi, bekled i, bekledi ... Gözlerini araladığında başı hala dönüyordu. Ama artık nefes alabiliyordu. Üzerine yığılan balıkların ağırlığı altında hırpalanan vücudunu gerdi, zorlukla yüzgeçlerini oynatmaya çalıştı. Nerede olduğunu anlamaya çalışırken, en son ona doğru gelen o garip yaratığı gördüğünü hatırladı. Telaşla

çevresine

bakındı. Ortalık

oldukça sakin ve büyük balıklardan eser yoktu. "İyi ki etrafta hiç büyük balık yok." diye düşündü. "Bu haldeyken ellerinden kurtulmak çok zor olurdu." görünüyordu.

Yaratıktan

35


Derinlerden bir su sesi geliyordu. Meraklı sesin gelkarşılaştı. Bir diği yöne doğru yüzerken birkaç somonla süre sonra ortalık somondan geçilmez olmuştu. Bunun Meraklı, bir taalışılmadık bir durum olduğunu düşünen raftan su sesini izliyor, diğer taraftan da dikkatle çevreyi gözlemliyordu. Somonlar ortalıkta şaşkın şaşkın dolaşarak birbirlerine bakıyor, nerede olduklarını anlamaya çalışıyor­ ında lardı. Üzerlerinde parlayan güneşin sıcaklığını sırtlar hissetmek bütün somonları tedirgin etmişti. "O kadar "Burası gerçekten garip bir yer." dedi Meraklı. ki yüzemiyorum!" Somonlar için güneşin bu kadar yakıcı olması sık rastlanan bir durum değildi. Mevsim geçişleri dışında suyun ani ısı değişik­ sıcaklığı aniden değişmezdi. O yüzden bu

sıcak

uyum sağlayamayan somonlar sersemlemişti. Zorlukla ilerlemeye çalışan Meraklı bir süre sonra suyun serinlediğini fark etti. İleri doğru yüzdükçe su so. Az sonra ğuyor, derinlerden gelen su sesi yaklaşıyordu sesin geldiği yere ulaştı. Yukarıdan nehre gürültüyle su somonlar boşalıyordu. Meraklı gibi sıcaktan bunalan bütün

liğine

buraya gelmişti ve yukarıdan dökülen suyun altında neşeyle dans ederek eğleniyorlardı. Onları bir süre izleyen Meraklı, "Merhaba arkadaşlar." dedi heyecanla. "Nerede olduğumuzu bilen var mı?" bir so"Boşuna uğraşma, neler olduğunu bilen tek mon bile bulamazsın." diye cevapladı somonlardan biri. katıl. Tehlike "Düşünmeyi bırak da gel sen de oyunumuza

36


yokken suyun keyfini çıkarmaya bak. Buz gibi soğuk suda yüzmek gibisi var mı!" Meraklı gülümsedi. Yukarıdan dökülen soğuk suyun altında dalgalarla dans etmek çok eğlenceli görünüyordu. Dans eden somonlara katılması fazla uzun sürmedi. Somonlar yorulana kadar dalgalarla oynayıp şarkılar söylediler. Meraklı eğleniyordu ama yine de bu nehirde onu huzursuz eden garip bir şeyler olduğunu hissediyordu. Nehir ona çok küçük gelmişti. Yüzüyor, yüzüyor ama hep aynı yere geliyordu. Üstelik nehrin tabanında ne bir çakıl taşı

ne de bir bitki vardı. Su, yazın olduğundan bile daha sıcaktı. Çevrede sadece somon balıklarının olması da çok garipti. Kendini burada güvende hissediyordu ama nedense tedirgindi. Meraklı bir süre sonra suyla dans etmekten yoruldu. Oyunu bırakarak bir kenara çekildi. Karnının acıktığını hissetti. Burada yiyecek hiçbir şey yok, diye düşündüğü sırada yukarıdan kafasına

yiyecek yağmaya başladı. Meraklı yiyecekleri hayretle izlerken, "Bu nehirde gerçekten garip şeyler oluyor." dedi. Bu arada diğer somonlar da yiyecekleri görmüş, şaş­ etrafına düşen

kınlıkla yukarı bakıyorlardı.

Bir süre kimse yerinden kımıl­ Ama az sonra, açlıktan kıvranan somonlar daha fazla dayanamayıp işin tuhaflığını unutarak yiyeceklere saldırdılar. Meraklı da diğer somonlara katıldı ve keyifle yemeye başladı. "Zaten bu nehirde yapacak ve öğrenilecek bir şey yok." diye düşünüyordu yemeğini yerken. damadı.

37


Gerçekten de gün boyunca tek yaptıkları şey, suyla iği dans etmek ya da birbirleriyle yarışmaktı. Nehrin garipl in yolunda gitmeMeraklı'yı tedirgin ediyor, ona bir şeyler diğini düşündürtüyordu.

yemek işi gün geçtikçe kafamı kurcalıyor arka"Karnım tokken daşlar." dedi somonlardan biri bir gün. ama acıktığını ortalıkta yiyecek hiçbir şey görmüyorum dozaman yukarıdan yiyecek yağmaya başlıyor. Karnım yunca yiyecekler yine yok oluyor." "Bence bu yiyecek işinin şu tuhaf karaltılarla bir ilgisi m var." dedi başka bir somon. "Ne zaman o karaltıları görse ardından üzerimize yiyecek yağıyor." n. "Karaltı­ "Onları ben de fark ettim." dedi bir somo ek lardan biri büyük, biri de küçük. Ama üzerimize yiyec kayboluyor." yağdıktan sonra büyük karaltı ortadan "Büyük karaltıyı bilmem ama küçük olanı gidip gelip beni izliyor." dedi başka bir somon. "Bir defasında tepem den hiç ayrılmadı. Aslında iyi oldu, gölgesi sayesinde bütün gün sıcaktan korunmuş oldum! Tehlike sinyali almıyorum ." ama bu karaltıda garip bir şeyler olduğunu hissediyorum "O kesinlikle bir düşman." dedi somonlardan biri. "Ben , tehlikeyi hissediyorum. Bence işimizi garantiye alalım karaltıları görünce hemen kaçalım." "Dönüp dolaşıp aynı noktaya geldiğimiz bir yerde "Şu

nereye kaçabiliriz ki!" dedi Meraklı. lı da diğer Somonların kafası iyice karışmıştı. Merak somonlar gibi bir karar veremiyordu. Bazı somonlar küçük

38


karaltıdan Meraklı

güçlü tehlike sinyalleri aldıklarını söylüyorlardı. da bazen tehlike sinyali alıyordu ama nedense bir

türlü emin

olamıyordu.

Karaltılar dışında somonların aklına takılan başka şeyler

de vardı. Birbirlerine soruyor, düşünüyor ama o garip yerde neden nefes alamadıklarını, orada neden hava olmadığını, nehrin

yukarısının

neden daha

sıcak ve daha parlak oldubir türlü bulamıyorlardı. "Bunu öğrenmenin tek bir yolu var." dedi bir gün Meraklı. "Orayı tekrar görmemiz gerekiyor. O yüzden de yukarı zıplamaya karar verdim." Somonlar arasında bir uğultu yükseldi. ğunu

"Zıplamak mı!"

dediler hayretle. "Neden bu kadar şaşırdınız?" diye sordu Meraklı. "Şu ana kadar hiçbirimiz denemedik ama hepimiz aslında zıplayabilme yeteneğimiz olduğunu değil

mi

hissediyoruz, öyle

arkadaşlar?"

"Evet." diye cevapladı somonlar. biliyoruz ama ..."

"Zıplayabileceğimizi

"O halde bunu şimdi denemek bize bir şey kaybettirmez." dedi Meraklı. "Belki bu sayede karaltıların ve tepemize

yağan

yiyeceklerin

Uğultu kesilmiş,

sırrını öğrenebiliriz."

etrafa bir sessizlik

çökmüştü. Bir süre sonra birkaç somon, Meraklı'nın önerisini, "Haklısın, bunu denemenin şimdi tam yeri ve zamanı." diye onaylayarak

sessizliği

bozdular.

"Bakarsın

bize yeni bir

eğlence çıkar,

39


bundan sonra bütün gün dans etmek yerine zıplama yarışları da yaparız." diyerek gülüştüler. kendini Meraklı zıplama önerisinde bulunmadan önce bu fikre hazırlamıştı. Neler yapması gerektiğini düşünerek bile çıkarmıştı. arka"Hız almak için mesafeye ihtiyacım var." dedi daşlarına, nehrin dibine doğru yüzerken. Bütün somonlar nefeslerini tutmuş, heyecanla olave yukarıya cakları bekliyorlardı. Meraklı dibe ulaştıktan sonra hızla doğru yüzeceği mesafeyi gözden geçirdikten yükselmeye başladı. Suyun en sıcak olduğu yere ulaştı­ iyle kendini ğında iyice hızlanmıştı. Son bir kuyruk darbes

zıplama planını

doğru

ileri

itti.

diye sevinçle bağırdı somonlar. Gerçekten de Meraklı gözden kaybolmuş, suyun üstüne çıkmayı başarabilmişti. Kısa bir süre sonra geri dönen küçük somon, onu sabırsızlıkla bekleyen arkadaşlarına lar dikkat aldırış etmeden tekrar zıplamıştı. Diğer somon ı'yı haykesilmiş, zıplayıp zıplayıp suya geri düşen Merakl "Başardı!"

ranlıkla izliyorlardı.

ilk zıplayışında çok heyecanlanmış, yukarı ğını bilemeçıktığı zaman ne yapacağını, nereye bakaca daha yatışmış, mişti. Sonraki sıçramalarında heyecanı biraz dev bitkileri, nehirden daha mavi ve büyük olan o yeri görmeyi başarabilmişti. Bu görüntüler Meraklı'ya oldukça ken gördüğü tanıdık gelmiş, gümbürdeyen borudan düşer Meraklı

yeri

40

çağrıştırmıştı.


Yeni şeyler görmenin heyecanıyla kendini sıçramaktan alamayan Meraklı, zıplamaların birinde o küçük karaltıyla göz göze gelince çok korktu. Karaltının gözleri hayretle açılmış, sıçrayıp

duran Meraklı'ya bakıyordu. "Merhaba." dedi karaltı fısıltıyla. Sanki küçük somon balığını korkutmaya çekiniyordu. Meraklı şaşırmıştı. Tanımadığı

o tuhaf şey, ona merhaBu arada diğer somonlar Meraklı'nın etrafına toplanmış, hep bir ağızdan neler gördüğünü soruyorlardı. "Bana merhaba dedi." diye yanıtladı soruları Meraklı. "Kim merhaba dedi?" diye sordu somonlar heyecanla. ba

demişti.

Meraklı

hala şaşkındı. "Bilmiyorum:" dedi. "Ama merak etmeyin, öğrenir öğrenmez size de anlatacağım." Sözünü bitirir bitirmez tekrar karaltıya doğru yüzdü. Karaltıdan gelen bir tehlike sinyali almıyordu ama yine de dikkatli olması gerektiğini düşünüyordu. Alışılmadık bir durumdu bu. Diğer somonlar destek olmak için Meraklı'nın arkasından geliyorlardı. Meraklı "Bakın, karaltı

ilerledi, ilerledi, ilerledi ... suya iyice yaklaştı!" diye bağırdı so-

monlardan biri. Suya yaklaştıkça karaltının rengi sararmış, bu durum somonlar arasında uğultulara neden olmuştu. Her kafadan bir ses çıkıyor, somonlar Meraklı'yı dikkatli olması için uyarıyorlardı. Meraklı

da tedbiri elden bırakmamak için vazgeçti ve sadece kafasını sudan dışarı çıkardı. çıkarmaz da suya eğilen karaltıyla göz göze geldi.

sıçramaktan Çıkarır

41


tüylerle kaplıydı ve kocaman gözleri vardı. İlgiyle Meraklı'yı izliyordu. Bıyıkları en büyük balıklarınkinden bile daha uzundu. Meraklı'nın gözlerindeki korkuyu gören karaltı, "Korkma benden küçük Karaltının başı sapsarı

somon

balığı."

dedi.

acaba bu garip yaratık? Karaltının arkasında dans edip duran şeye bakan küçük somon, "Şu hareket eden şey kuyruğun mu, yüzgecin mi anlayamadım." dedi gülümseyerek. Meraklı şaşırdı.

Kendisini nereden

tanıyordu

Ama başının dönmesini istemediği için karaltının yanıtını beklemeden suya dalmak zorunda kaldı. Derin bir nefes aldıktan sonra biraz düşündü ve birden, "Anladım!" diye bağırdı sevinçle. "Neden daha önce düşünemedim ki! Bilge Somon bundan bahsetmişti ama o zaman ne demek istediğini anlayamamıştım. O garip yer nehir olmadığı için orada nefes alamıyoruz ... Orası nehir değilse o garip yaratık

da

"Balık

olamaz!" değil mi?" diye merakla sordu

balık

diğer

somonlar.

"Peki ne o zaman?" "Bilmem." dedi Meraklı başını tekrar dışarı uz~tırken. "Merhaba, ben Meraklı'yım. Sen kimsin?" diye sordu Meraklı, uzun. bıyıklı yaratığa. "Benim adım Uslu." dedi karaltı. "Bir kediyim ben." "Kedi mi?" dedi Meraklı şaşırarak. "Evet. Sen balıksın, suda yaşarsın; ben de kediyim, karada yaşarım." diye açıkladı Uslu. "Yani orası kara, öyle mi?" diye sordu Meraklı.

42


Uslu bir süre "Değil

düşündü. Yanıtlaması

ama kara da

sayılabilir."

dedi.

zor bir soruydu. "Burası

bir tekne."

Meraklı'nın kafası karışmıştı.

"Zaten

orası

da nehir

değil." diye ekledi Uslu. "Nehir değil mi?" dedi Meraklı. "İyi ama biz nehirde olmalıydık! Nehir nereye gitti? Mutlaka nehre dönmeli ve nehrin sonuna doğru yüzmeliyim! Hepimizin bir an önce

oraya

ulaşması

gerekiyor!"

"Sakin ol." dedi Uslu. "Sana her şeyi anlatacağım." Suyun dışında nefes alamadığı için Meraklı'nın başı dönmeye başlamıştı. Tekrar suya daldı. "Burası nehir değilmiş!" diye bağırdı. "Biliyordum zaten! Küçücük bir yerdi, dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyordum! Büyük nehre gitmeliyim ben! Peki ama buradan?"

nasıl kurtulacağım

Meraklı aralıksız konuşuyor, endişe

oraya yüzüp duruyordu.

Diğer

içinde oradan somonlar ne olduğunu

anlayamamış, şaşkınlıkla Meraklı'yı izliyorlardı.

"Korkmana gerek yok "Gerçeği öğrenince

nehir

değil

Meraklı."

beni daha iyi ama bir havuz."

Meraklı başını

sudan

diye seslendi Uslu.

anlayacaksın. Burası

dışarı çıkardı.

"Havuz mu?" dedi ilgiyle. "O ne demek?" "Somon balıkları için yapılmış özel bir su teknesi." diye cevapladı Uslu. "Sizi, nehirden ağla çıkarıp bu havuzun içine koydular."

43


O nedir, Uslu kedi?" diye sordu Meraklı. "Hem neden bizi nehirden çıkardılar? Onlar kim?" "Soru sormayı bırakıp biraz beni dinler misin?" dedi Uslu. "Bu kadar çok soru sorarsan her şeyi nasıl anlatabilirim? Sabırlı olmalısın. Zamanı gelince her şeyi öğrene­ ceksin ... Ne diyordum. .. Ağ, iplikten yapılmış kafes gibi "Ağ mı?

bir örgüdür. İçine giren balıklar bir daha dışarı çıkamazlar. Hatırlasana, kurtulmak için nasıl da çabalamıştın. İşte bu ağla sizi nehirden balıkçı teknesine çekiyorlar ve sonra da bu teknedeki havuzun içine koyuyorlar. Size zarar vermek istemiyorlar Meraklı,

aslında."

Uslu'nun sözünü bitirmesine izin vermeden

tekrar konuşmaya başladı. "Ama ağın içindeyken canımı çok acıttılar." dedi. "Nefesim kesildi, başım döndü. Üstelik ağın içinde büyük balıklar da vardı. Beni ısırabilirlerdi! Hem bu ağı kimlerin nehre attığını hala anlayamadım. Düşmanlar mı? Onlar düşmansa neden bize zarar vermek istemiyorlar? O zaman onlar ..." "Yeter artık Meraklı." dedi Uslu. "Gerçekten de çok meraklıymışsın. Eğer sözümü bu kadar çok kesersen, arka arkaya sorular sorarsan sana nasıl yanıt vermemi beklersin!" "Haklısın." dedi Meraklı. "Hadi devam et. Bir daha sözünü kesmemeye çalışacağım. Ama önce biraz havaya ihtiyacım

var."

Suya dalmasıyla çıkması bir oldu. "Tamam, şimdi seni dinlemeye hazırım." dedi ilgiyle Uslu'ya bakarak.

44


Bir süre düşünen Uslu, "Evet, ağın içinde başka bada vardı." diye devam etti. "Ama onları nehre geri gönderdiler. Tabii bir kısmı da mutfağa gitti. Akşama ziyafet var anlayacağın." lıklar

"Anlayamadım! Mutfak mı? Ziyafet mi? Onlar da ne?" diye sordu Meraklı. "Neyse boş ver, onu da başka bir gün anlatırım." dedi Uslu. "Bu teknedekilerin sizin dostunuz olduğunu bilmeniz yeterli. Bu insanlar size yardım etmezlerse birçok somon daha nehrin sonuna ulaşmadan ölür gider, biliyor musun?" "Ölür mü?" diye sordu Meraklı korkuyla. "Neden? Büyük balıklar yüzünden mi?" "Sadece büyük balıklar olsa iyi." dedi Uslu. "Nehrin sonuna ulaşmak için yaptığınız yolculuk boyunca sizi bekleyen o kadar çok tehlike var ki! Bu çok uzun bir hikaye. Başka bir gün her şeyi anlatırım sana. Şimdi gitmem gerekiyor, çünkü benden yiyecek bekleyen bir yavrum var. Şimdilik hoşça

kal." Meraklı havuza daldığında oldukça düşünceliydi. Çevresini saran somonlara öğrendiklerini bir bir anlattı. Yine her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı. Herkes duyduklarını farklı bir şekilde yorumluyordu. Somonlar bir süre sonra tartışmaktan yorgun düşerek sustular. Bu arada Uslu da mutfağa uğramış,

bir

balık

alarak

kendisine

ayrılan

yiyecek bölmesinden

yuvasına gitmişti.

45


Ben Kimim?

rtesi gün Uslu havuzun kenarına geldiğinde Meraklı' nın tek başına, ağır ağır yüzmekte olduğunu gördü. "Günaydın!" diye seslendi arkadaşına. "Neyin var? Bu sabah çok dalgın görünüyorsun?" "Ben nereden geliyorum Uslu kedi?" diye sordu Me-

E

"Benim ailem nerede?" "Sabah sabah nereden çıktı bu sorular?" dedi Uslu

raklı.

şaşırarak.

"Dün sen gittiğinden beri düşünüyorum." dedi Meraklı. "Senin bir ailen var. Yavrunu beslemek için her gün evine yiyecek götürüyorsun. Bense yiyeceklerimi hep kendim buldum. Küçükken bile yanımda beni besleyen hiç kimse olmadı. Benim annem ve babam nerede?" Uslu şaşırmıştı. Bir süre Meraklı'yı incitmeden gerçekleri ona nasıl anlatacağını düşündü. "Ben de bir zamanlar

46


yavru bir kediydim." diye başladı söze. "Annemle babam, ben kendi yiyeceğimi bulmayı öğrenene kadar bana yiyecek getirdiler, beni beslediler. Ama balıklar kedilerden farklıdır Meraklı.

Bak

şimdi

sana bir öykü

anlatacağım,

okyanustan

dönen somon balığının öyküsü." "Okyanus mu dedin?" diye sordu Meraklı. "O nedir? Hem balıklarla ilgili bir öyküyü sen nasıl bilebiliyorsun? Yoksa Bilge Somon mu ama ben ... "

anlattı?

Bana da bir gün

anlatacaktı

"Bilge Somon da kim? Offf! Ne çok soru soruyorsun! Bak ne söyleyeceğimi unutturdun bana. Hani sözümü kesmeyecektin?" "Okyanustan dönen somon balığını anlatacaktın." diye hatırlattı Meraklı

"Tamam,

heyecanla.

hatırladım."

dedi Uslu. "Okyanuslar, kıta­ lan birbirinden ayıran çok büyük denizlerdir. Somonlar, nehirlerden büyük denizlere doğru yüzerler, tıpkı sizin yaptığınız gibi. Nasıl oluyor bilmiyorum ama doğduğunuz andan itibaren bunu yapmak için yola koyuluyorsunuz. Bu nehir büyük bir denize açılıyor. Hepiniz buradan o denize geçecek, orada büyüyecek ve bir gün doğduğunuz bu nehre geri döneceksiniz." "Bütün somonlar bunu yapar mı?" diye sordu Meraklı. "Elbette, hepsi yapar. Senin annenle baban da buralardan geçtiler, onların anne babaları da." "Annemle

babamı tanıyor

musun yoksa?"

47


"Hayır, tanımıyorum

göre onlar da buradan gülümsedi Uslu.

ama sen bu nehirde

geçmiş olmalılar değil

yaşadığına

mi?" diyerek

"Yani onlar da buradan büyük denize geçtiler ve tekrar bu nehre döndüler öyle mi?" diye sordu Meraklı heyecanla. "O zaman hala nehirde bir yerde olmalılar. Onları nasıl bulabilirim Uslu kedi?" "Üzgünüm ama artık onları bulman mümkün değil." dedi Uslu. Bunu duyunca

Meraklı'nın

yüzü

asıldı.

diye devam etti Uslu. "Seni gereksiz yere heyecanlandırdım galiba, özür dilerim. Beni dinleyince ne demek istediğimi anlayacaksın." Meraklı ailesini göremeyeceği için çok üzülmüştü "Nedenini

anlatacağım."

ama okyanustan dönen somon balığının öyküsünü çok merak ettiğinden Uslu'nun sözünü kesmeden dinlemeye devam etti. "Ailenin bu yolculukta birçok engeli geçmesi gerekiyordu." diyerek anlatmaya başladı Uslu. "Balıkçılardan, kuşlardan, ayılardan kaçtılar; setleri, barajları aştılar; binlerce kilometre yolculuk yaparak sonunda doğdukları bu nehre dönmeyi başardılar ve bütün bunları neden yaptılar biliyor musun? Senin için!" "Benim için mi? Neden?" "Seni dünyaya getirmek için." dedi Uslu. "Nehrin dibine yumurtalarını bıraktılar ve seni korumak için ölün-

48


ceye kadar da

yumurtaların başından ayrılmadılar. Başka

balıkların

seni yemesine engel oldular. Hayatlarını sana verdiler. Üzücü görünse de bu sizin yaşamınızın bir parçası. Çünkü doğduğu nehre ulaşan somonlar bir daha okyanusa dönemezler. Yolculukları doğdukları yerde başlar, yine orada sona erer. İşte o yüzden ailen şimdi yanında değil, sen büyürken de yanında olamadılar ama sen yaşıyorsun." Meraklı suskunlaşmıştı.

anlatmakla doğru bir du ki Meraklı aniden,

Uslu,

bunları

küçük somona

şey yapıp yapmadığını düşünüyor­ "Teşekkür

ederim Uslu kedi!" diye bağırdı sevinçle. "Sen çok iyi bir arkadaşsın! Annemle babama ne olduğunu artık biliyorum. Daha önce bunları bana anlatan olmamıştı. Beni anladığın, sorularımı içtenlikle yanıtladığın için teşekkür ederim sana." diyerek suya daldı. Meraklı'nın heyecandan nefesi kesilmişti. Havuza dalınca derin bir soluk alıp kendine geldi. Gülümsüyordu, biraz önceki karamsarlığından eser kalmamıştı. Nedı:;n büyük denizlere gidip geri döneceğini anlamıştı. Annesiyle babasının neler yaptığını ve neden onun yanında olmadıklarını artık biliyordu. O da bir an önce onların yaptığı gibi büyük denizlere ulaşmalı ve o yerleri kendi gözleriyle görmeliydi. Sonra bir gün, her ne pahasına olursa olsun bu nehre geri dönmeli, kendi yavruları doğana kadar onların başında beklemeli ve görevini tamamlamanın mutluluğu içinde yaşama veda etmeliydi. Bunları düşünürken Meraklı'nın aklına

mon geldi. Onun söylediklerini Meraklı

/ F: 4

şimdi

yine Bilge Sodaha iyi anlıyordu.

49


o yaşlı balıklar gibi hayatının son günlerinde pişmanlık duymamalıydı. İşte bu yüzden merak etmeli, soru sormalı, her şeyi öğrenmeli, bu yolcu-

Bilge Somon'un sözünü

ettiği

Ne kadar çok şey bilirse, bu zorlu yolculuk da o kadar eğlenceli geçer, önüne çıkan engelleri kolayca aşabilir ve büyük balıklardan kolaylıkla luğa

her yönüyle

hazır olmalıydı.

kaçabilirdi. için Uslu'dan daha uygun birini bulamayacağını düşünerek arkadaşını her gün soru yağmuruna tutmaya başladı. Bilmediği şeyleri öğrendikçe önünde uzanan yaşama karşı duyduğu merak daha da artıyor, bir an Meraklı

bu

önce okyanusa ulaşıp onu kendi gözleriyle göımek, orada yaşamak istiyordu. Teknede günler gelip geçerken Meraklı her geçen gün biraz daha büyüyor ve olgunlaşıyordu.

50


Yaşam

omonları taşıyan

S

Zinciri

tekne nehirde

ağır ağır

ilerliyordu.

Küçük havuzdaki somonlar, yapacak başka işleri olmadığı için, yiyip içiyor, vakitlerini eğlenerek geçiriyor, gün geçtikçe sabırsızlanıyor ve bir an önce yolculuğun

sona ermesini

ve birkaç

bekliyorlardı.

Bunun

dışında Meraklı

arkadaşı

ediyorlardı. düşünerek

Uslu'yla her gün düzenli olarak sohbet Her akşam, ertesi gün ona soracakları soruları

uyuyorlar, sabah olunca heyecanla onun

yanına

koşuyorlardı. Meraklı Sabahı

bir gece

zor ederek,

arkadaşı Uyuşuk'u rüyasında

güneşin

kenarına attı. Arkadaşının soracaktı.

gördü.

ilk ışıklarıyla kendini havuzun da bu tekneye gelip gelmediğini

yukarı zıpladı, taklalar atarak Uslu'ya seslendi. O böyle sevinç gösterileri yaptığı zamanlarda

Sevinçle

51


Uslu onu ta uzaklardan görür ve hemen havuzun kenarına gelirdi. Meraklı birkaç takladan sonra arkadaşının gelmiş olacağını düşünerek başını heyecanla havuzdan dışarı çıkardı. Çıkarır çıkarmaz da hızla ona doğru yaklaşan o garip yaratığı gördü. Meraklı bu yaratığı hatırlıyordu. Aniden çok güçlü tehlike sinyalleri aldı. Hemen oradan uzaklaşması gerektiğini anladı ve korkuyla havuza daldı. "Tehlike var, diye bağırarak havuzun diğer tarafına doğru hızla yüzmeye başladı. Tehlike sinyalini alan diğer somonlar da oradan oraya kaçışmaya başlamışlardı. Yaratık aniden havuza daldı ve küçük bir somonu yakalayarak yeniden havuzun dışına çıktı. Dışarıdan bağrışmalar duyuluyorkaçın!"

du. Karaltılar hemen somonların yanına koştular. Meraklı korkudan donakalmıştı. Uslu'nun sesiyle kendine geldi. Arkadaşı endişeyle onu arıyordu. "Buradayım Uslu kedi." diyerek başını korkuyla sudan çıkardı Meraklı. "Neler oluyor? Neydi o arkadaşımızı alıp giden şey?" Uslu, Meraklı'yı çağırdığında yanıt alamayınca endişelenmişti. Onu görünce derin bir nefes aldı. "Korkma, artık size zarar veremez." dedi. "Neyse ki teknedekiler onu hemen fark edip havuzdan uzaklaştırdılar, yoksa daha kötü şeyler olabilirdi ... Arkadaşın için çok üzüldüm." "Neydi o? Arkadaşımıza ne oldu?" diye sordu Meraklı endişeyle.

"O, uçabilen bir yaratık." dedi Uslu. "Nehir kenarında yaşayan bir kuş. Hep teknenin üzerinde uçar durur ama

52


beni görünce size yaklaşamazdı. Ben havuzdan biraz uzaklaşınca bunu fırsat bilip hemen havuza dalmış. Üzgünüm ama arkadaşınızı kurtarmamız imkansız." Meraklı çok üzülmüştü ama bir kuşun nasıl havuza dalarak arkadaşını alıp gittiğini hala anlayamamıştı. "Kuşlar yüzebilir mi?" diye sordu Uslu'ya. "Bazı kuşlar suya dalabilir." dedi Uslu. "Arkadaşınızı kapıp giden kuş da nehir kenarındaki küçük böcek ve balıklarla beslenen dalgıç kuşlardan biriydi." "Bu kuş senden neden korkuyor Uslu kedi?" diye sordu Meraklı. "Kediler kuş yemeyi çok sever." diye yanıtladı Uslu çekinerek. "O yüzden ben buralardayken size yaklaşa­ mıyor. Bu teknedeki her canlının bir görevi var, benimki de sizi korumak. Somonların teknedeki güvenliği benden soruluyor." "Tehlikeden burada da kaçış yok galiba." dedi Meraklı. "Biraz daha büyüdüğümde bu kuş beni yiyemez değil mi?" "Yiyemez." dedi Uslu gülerek. "Her geçen gün biraz daha büyüyorsun. Yakında o kuştan bile büyük olacaksın. Bu arada rengin de değişiyor. Bak, güneşte gümüş gibi parlıyorsun artık. Bunun ne demek olduğunu anlıyorsun değil mi? Artık bu teknedeki yolculuğunun sonuna yaklaşıyorsun. Büyük denizlere hazırsın." "Hazır mıyım gerçekten?" diye sordu Meraklı. "Daha senden öğreneceğim o kadar çok şey var kil Aklımdaki soruları bir bilsen. Aslında uzun zamandır düşündüğüm bir şey var ama sana sormaktan korkuyorum."

53


"Sen mi soru sormaktan korkuyorsun?" dedi Uslu hayretle. "Bak, işte buna inanmak çok zor. Neymiş düşündüğün merak ettim doğrusu?" "Şey .. bazı arkadaşlarım senin de tehlikeli olduğunu, senden uzak durmam gerektiğini söylüyorlar. Kediler de kuşlar gibi balık yermiş, diyorlar. Doğru mu bu?"

şey,

Uslu

şaşırmıştı. Aslında

bekliyordu. Bir süre ne

bu soruyu uzun

diyeceğini

ği anlatmanın zamanı gelmişti

kendisiyle

bilemedi.

ama

konuşmayacağından

zamandır

Artık

Meraklı'nın

korkuyordu.

gerçe-

bir daha

Arkadaşını

kaybetmek istemese de doğru olanı yapmalıydı. "Evet." dedi Uslu çekinerek. "Kediler kuş ve balık yemeyi çok severler. Teknedeki insanlar da balık yemeyi severler. Hani bana bir gün mutfağın ne demek olduğunu sormuştun, hatırlıyor musun? Ben de somonların dışındaki bazı

büyük

balıkların

oraya

gönderildiğini söylemiştim

sana. İşte mutfak insanların yiyeceklerini hazırladıkları yerdir. Hani mutfaktan gelen bir koku duymuş, ne olduğunu bir gün. O koku ..." "Tamam, yeteeer!" diye bağırarak Uslu'nun sözünü kesti Meraklı. "Daha fazla duymak istemiyorum. Hani

sormuştun

teknedekiler bizim dostumuzdu! Hani hepiniz bize yardım ediyordunuz! Hani sen benim arkadaşımdın! Demek bunca zaman bana yalan söyledin! Bizi bir gün mutfakta afiyetle yemek için besliyormuşsunuz! Demek hepimizi yiyeceksiniz! Hem de

54

ateşte pişirerek!

Buna

inanamıyorum!"


Uslu'nun korktuğu başına gelmişti. Meraklı çok kızmış, onu duyan birkaç somon da panik içinde havuzda oradan oraya yüzmeye, hoplayıp zıplamaya başlamıştı. "Sakin ol lütfen!" dedi Uslu. "Sabırlı olursan her şeyi anlatacağım.

Bak, dinleyip anlamadan de korkuttun. Lütfen önce beni dinle, verirsin."

boş

yere

kararını

diğerlerini

daha sonra

Meraklı

biraz sakinleşmişti. Uslu'nun bu işin içinden nasıl çıkacağını merak ediyordu. "Tamam, seni dinliyorum somon düşmanı!" dedi alaycı bir sesle. "Anlat bakalım." "Dinlemeden bu şekilde ön yargılı davranman hiç hoş değil." dedi Uslu. Kırılmıştı ama duygularına hakim olmalıydı. "Kısaca anlatmaya çalışacağım." diye devam etti. "Herkesin yaşamak için beslenmek zorunda olduğu­ nu biliyorsun. İnsanların da yaşamak için farklı besinlere ihtiyacı var. Siz balıklar, vücutlarınıza denizden fosfor ve azot topluyorsunuz. İnsanlar güçlü olmak için bunları deniz canlılarından karşılamak zorundalar. Annenle babanı düşün. Sana hayat verdikten sonra yok olup gitmediler. Vücutları başka canlıları

besledi. Örneğin, somonla beslenen bir ayıyı düşün. Somonlardan yeterince enerji alan bu ayı, kış uykusuna yattığında daha güçlü olur. Onun doğaya bıraktığı dışkıyla, toprakta yaşayan küçük canlılar ve bitkiler de beslenir. Ağaçlar somonların sayesinde daha da güçlenir, büyür ve nehrin üzerinde gölgeler oluşturarak suyu somonlar için serinletir. Suda ölen somonlar da vü-

55


orada yaşayan diğer canlıları beslerler. Kısacası doğadaki bütün bitkilerde, hayvanlarda, insanlarda somonlardan bir parça var. Yani, aslında senin annenle baban da başka canlılara hayat vererek hala yaşamaya devam ediyorlar. Yaşam bu zincir üzerine kurulu bir düzen. Bu zincir kırılırsa her şey bozulur. Bana gelince, ben de bir zamanlar balık yemeyi çok severdim ama somonları tanı­ yınca, onların nehirden okyanusa ve oradan tekrar nehre uzanan uzun yolculuklarını öğrenince onları yemekten vazgeçtim. Benim için balıktan başka yiyecek şeyler de var, ama yavrumu balıklarla beslemem gerekiyor. Çünkü onun büyümesi için farklı besinlere ihtiyacı var." Meraklı ilgiyle Uslu'yu dinliyordu. Bunları daha önce cutlarıyla

dinleyip anlamadan suçladığı için biraz utanmıştı. "Özür dilerim Uslu kedi." dedi. "Doğada her canlının bir görevi olabileceğini daha önce hiç düşünmemiştim. Bilgisizliğim yüzünden seni suçladım. Ne olduğumu, niçin yaşadığımı daha yeni öğreniyorum galiba. Sen gerçek bir dostsun. Teşekkür ederim anlattıkların için. Bunları gidip arkadaşlarıma anlatmalıyım. Boş yere onları

düşünemediği, arkadaşını

da korkuttum." Uslu, sevinçle havuza dalan Meraklı'nın suyun yüzeyinde oluşturduğu halkalara bakarak gülümsedi. Meraklı ile kurduğu dostluğun sudaki halkalar gibi gittikçe büyüdüğünü düşünüyordu. Mutluydu.

56


Hoşça Kalın

Dostlar

T

eknede günler gelip geçiyordu. Uslu çevreden ~uyduğu ve bildiği her şeyi Meraklı'ya anlatıyordu. Oğrendiği şeyler Meraklı'yı bazen sevindiriyor, bazen de üzüyordu. Bunlar içinde Meraklı'yı en çok üzen, insanların doğaya zarar vermesiydi. Fabrika atıklarının nehirlere ve denizlere atılması, ağaçların kesilmesi, kaçak avlanma gibi şeyleri bir türlü anlayamıyordu Meraklı. "Dünyamız hasta olursa biz de hasta oluruz, biz hasta olursak insanlar da hasta olur. Peki insanlar bunu neden düşünemiyor ve yaşam zincirine zarar veriyorlar?" diye . soruyordu Uslu'ya durmadan. Uslu bu soruyu kendine çok sormuştu ama yanıtı o da bilmiyordu. Teknedekiler, insanların doğaya nasıl zarar verdikleri üzerine konuşuyorlardı sürekli olarak. Bazen tekne çok kalabalık oluyordu. Yeni insanlar küçük botlarla karadan

57


teknede konuk ediliyordu. Bazen komşu teknelerden gelenler de oluyordu. Bu konuklara havuzdaki somonlar gösteriliyor, sevinçle ve heyecanla toplantılar düzenleniyor, çevre sorunlarına çareler aranıyordu. Bunları dinlemek, öğrenmek güzeldi. Ama ne yazık ki dünyada güzel olaylar yanında kötü şeyler de oluyordu. Meraklı bunları duyunca üzülüyor, insanlara kızmaktan kendini alamıyordu. Ama teknedeki insanlar başkaydı, onları çok seviyordu. Çünkü doğayı korumak için ellerinden geleni

taşınıyor,

bu doğa dostları. Her gün yeni somonlar katılıyordu aralarına. Yolculuk boyunca ağlarla toplanan somonlar tekneye alınıyor, havuzlara bırakılıyordu. Havuzlarda hareket edecek yer kalmadığında, somonlar boylarına ve ağırlıklarına göre tekrar

yapıyordu

ve bazıları başka havuzlara aktarılıyordu. Son zamanlarda somonlar iyice büyüyüp ağırlaşmışlar­ dı. Olağan dışı bir hareketlilik içinde havuzda oradan oraya yüzüyor, hoplayıp zıplıyorlardı. Bu, ayrılık vaktinin yak-

gruplandırılıyor

gösteren bir işaretti. Doğa, somonları çağırıyordu. Bir sabah Meraklı gürültü patırtı sesleriyle uyandı. Arkadaşları telaş içinde oradan oraya yüzüp duruyorlardı. Meraklı, canavar kuşun tekrar saldırdığını düşünerek korkuyla çevresine bakındı ama dört tane uzun çizme görünce laştığını

dostlar!" dedi gülümseyerek. Havuzdaki iki dost, özenle somonları havuzun kenarına doğru itmeye çalışıyordu. Meraklı neler olduğunu anlamamıştı ama dostlarına güvenerek onlara yardımcı

rahatladı. "Günaydın

58


olmuş,

o da ilerleyen gruba katılmıştı. Uzaktan tanıdık bir ses geliyordu. Bu, gümbürdeyen borunun sesiydi. Bu kez sesten korkmadı. Çünkü Uslu, ona borunun ne işe yaradığını anlatmıştı. Bu borular, çevre dostları tarafından somonları taşımak için özel olarak yapılmıştı. Somonlara zarar vermeden içine çekerek diğer tarafa geçmelerini sağlıyordu. Uslu'nun dediğine göre, gittikçe bozulan çevre şartları ve nehirlerin çeşitli yerlerine barajlar yapılması somon türlerini tehlikeye atıyor, somonların doğal yollarla yolculuk etmelerini her geçen gün daha da zorlaştırıyor ve her yıl nehre dönen somonların sayısında azalma görülüyordu. O yüzden çevre dostları, bu gümbürdeyen boruları devreye sokarak somonlara yardım etmeye çalışıyorlardı. Meraklı borunun ağzına ulaştığında önceki kadar heyecanlanmamıştı.

Uslu'ya hoşça kal demek için başını sudan çıkarmak istedi ama artık çok geçti. Boru onu içine doğru çekiyordu. Gözlerini kapadı ve kendini suyun akışına bıraktı. "Hoşça

kal Uslu,

hoşça kalın

dost insanlar!" dedi için-

den ... Gözlerini açtığı zaman ağzında garip bir tat vardı. Bu, Uslu'nun anlattığı "deniz tadı" olmalıydı. Yani tuz. Sonunda büyük sulara gelmişti. İçi içine sığmıyordu Meraklı'nın. Bütün ırmakların ve derelerin dönüp dolaşıp toplandığı yer

burasıydı

demek. Usulca yüzmeye başladı. Bunca zamandır hayal ettiği güzelliklerin tadına ağır ağır varmalıydı. Denizin mavisi,

59


bitkilerin renkleri, balıklar, dalgaların, kumların dansı. .. Her şey çok farklıydı burada. Büyülenmişti ama kendini hemen topladı. Yeni yerler, yeni tehlikeler de getirebilirdi. Artık daha dikkatli olmalıydı. Büyük bir balığa ya da kuşa yem olmadan çevresini tanımalı, yeni tehlikelere hazır olmalıydı. Deniz gerçekten harikaydı. Her tarafta çeşit çeşit canlı vardı. Büyük küçük balıklar, ahtapotlar, karidesler, denizyıldızları, denizanaları, denizatları, denizkestaneleri, deniz kaplumbağaları, rengarenk mercanlar, bitkiler... Bütün bunlar nehirde gördüğü canlılardan çok farklıydı. Buradaki her şey Meraklı'yı büyülemişti. Hele ayın denize yansıması, ay ışığının serpilmiş yıldız tozu gibi suyun yüzeyini kaplaması doyulmaz güzellikteydi. Sabahın ilk ışıklarını izlemeyi de çok seviyordu Meraklı. Güneşi, uykudan yavaş yavaş uyanan dev bir ateş böceğine benzetiyordu. Onun önce tembel tembel kollarını germesini, sonra ağır ağır doğrulan bedeni ile gökyüzünü kaplamasını izlemek için her sabah erkenden uyanıyordu. Bıkmadan, usanmadan her gün güneşi selamlıyor, akşam onu yolcu ve sabah yeniden güneşle buluşuyordu. Bu arada Meraklı, yeni arkadaşlarından yeni şeyler öğrenmeye devam ediyor, kendi bildiklerini de onlarla paylaşıyordu. Maceraya bayılan Meraklı'nın en sevdiği şey, yunus, denizaslanı ya da balina gibi büyük balıkların

edip

ayı karşılıyor

Onlara fark ettirmeden yanlarında yüzüyor, gizlice yiyeceklerinden alıyordu. Hatta bazen açık olan ağızlarına girip dişlerinin arasındaki yiyecekleri bile arkasına saklanmaktı.

60


yiyordu. Bunu sadece balıklar da yapıyordu.

Meraklı değil, diğer

bütün küçük tehlikeli olduğunu biliyorlardı ama büyük balıklar onları görse bile sanki aralarında sözsüz bir anlaşma varmış, buna kendileri izin veriyormuş gibi davranıyorlardı. Dişleri temizlendiği için bu onların da işine geliyordu. Meraklı nehirdeyken hep Bilge Somon'u düşünmüştü. Bildiği kadarıyla Bilge Somon, nehirde yumurtladıktan sonra okyanusa gidip sonra tekrar nehre gelebilen ve bunu birkaç kere yaptıktan sonra doğaya karışan, kendisinden farklı bir somon türüydü. Meraklı, onun da denize ulaş­ tığını hissediyor, onu görmeyi ve başından geçenleri ona Yaptıkları şeyin

anlatmayı

dört gözle bekliyordu. Onunla burada karşılaşma olasılığının çok az olduğunu biliyor ama nehre dönmeyi başarabilirse onu mutlaka bulmayı istiyordu.

61


Cam Gözler

M

eraklı'nın

genç ve

oluşan

somonlardan

bir

keşif

gezilerine

çıkmaya bayılıyordu. Kaşif adındaki

bir somon

arkadaş

grubu

bu konuda

uzmandı;

kalmamıştı.

Bir gün,

yanına

yaşlı

sokulan

vardı.

civarda

çıktıkları

Kaşif,

Onlarla

gitmediği, gezmediği

gezilerin birinde

Meraklı'nın

"Daha önce sana bir söz

Meraklı, hatırladın mı?"

yer

vermiştim

diye sordu.

"Hiç unutur muyum!" dedi Meraklı. "Beni hiç gitmediğimiz bir bölgeye götürüp, hiç görmediğim bir şey gösterecektin. Rüyalarıma bile giriyor, heyecanla o günü bekliyorum." "Beni izle o zaman." dedi "Yaşasın!" gideceğiz?"

62

diye

Kaşif.

"Gidiyoruz."

bağırdı Meraklı.

"Sadece ikimiz mi


"İstersen başkalarını

da götürebiliriz." dedi Kaşif gülümseyerek. "Soralım bakalım, bize katılmak isteyen var mı?" diyerek kafileyi durdurdu. "Cam gözlere gidiyoruz. Bizimle gelmek isteyen var mı arkadaşlar?" diye sordu. Cam göz lafını duyan somonlar birden hareketlendi, gülüşerek hemen Kaşif ile Meraklı'nın yanında bitiverdiler. Bu ani hareketliliğin ve gülüşmelerin nedenini anlayamayan Meraklı,

bir şeyler öğrenebilmek için yol boyunca, "Cam göz ne demek Kaşif? Orayı bilen başka kimse var mı?" gibi sorular sorup durdu. Birkaç somon, "Anlasana canım, adı üstünde cam gözlüler işte." diyerek gülüşüyordu. Kimsenin ağzından laf alamayan Meraklı, beklemekten başka

çaresi olmadığını düşünerek gezinin tadını çıkar­ maya karar verdi. Bu gezilere bayılıyordu. Aslında böyle toplu halde gezmek büyük balıkların dikkatini çektiği için biraz tehlikeliydi ama somonlar yaptıkları keşiflerin verdiği heyecandan vazgeçmek niyetinde değillerdi. Kafile içinde güle oynaya ilerleyen Meraklı'nın gözleri birden korkuyla açıldı. Büyük bir balık sürüsünün içine giren somonlar göz açıp kapayıncaya kadar çil yavrusu gibi dağılmış, Meraklı

sürünün ortasında tek başına kalakalmıştı. Ne yapacağını bilmez bir halde, hareket etmeden öylece durdu bir süre. "Bunlar ne balığı acaba?" diye düşünüyordu. "Tehlike sinyali almadığıma göre zararsız olmalılar. Ne garip, sanki bütün balık türlerinden birer parça almış gibiler. Ne de kocaman gözleri var! Cam gibi parlayan gözler ..."

63


Bunları düşünerek balıkları

inceleyen

Meraklı, gülüşme

sesleriyle kendine geldi ve çevresine bakındı. Arkadaşları gülerek yanına geliyorlardı. Neler olduğunu anlamayan Meraklı, sürünün içine korkmadan dalan ve balıkların arkadaşlarına şaşkınlıkla

çevresinde dönerek dans eden bakıyordu.

"Neler oluyor?" diye sordu yanına yaklaşan Dalgacı'ya. "Kocaman gözleri olan şu garip balıkların adı ne? Yoksa cam göz dediğiniz şeyler bunlar mı?" "Bunlar insan

balığı."

"İnsan balığı mı?"

"Evet ya, insan

dedi

dedi

Dalgacı.

Meraklı

balığı."

dedi

hayretle.

Dalgacı

somon gülerek.

"Ama bunlara balık adam da denebilir." "Balık adam mı?" dedi Meraklı şaşırarak. "Balık mı, adam mı anlayamadım! Dalga geçmeyi bırak da anlat hadi!" "Tamam, tamam, anlatıyorum." dedi Dalgacı. "Bunlar aslında su altı yaşamını inceleyen insanlar. Onlardan korkmana gerek yok; zararsızdırlar. Hadi kuyruğunu salla; baksana, bizi filme çekiyorlar." Dalgacı somon gülümseyerek kuyruğunu salladı, yüzgeçlerini oynattı. Ardından Bilgiç somona, "Buraya gelsene Bilgiç!" diye seslendi. "Gel de Meraklı'ya balık adamların bizi neden filme çektiklerini sen anlat." Bilgiç somon o sırada balık adamlarla oynuyor, cam gözlere kuyruğunu, gözlerini yapıştırıp gülümsüyordu. "Bekleyin, geliyorum!" diye

64

bağırdı.


Yanlarına geldiğinde nefes nefeseydi Bilgiç somon. Biraz soluklandıktan sonra anlatmaya başladı. "Burayı önce Kaşif buldu, sonra bize gösterdi." dedi. "Hepimiz önceleri senin gibi korktuk, cam gözleri hiçbir şeye benzetemedik ama sonradan aklıma onların balık adam olabilecekleri geldi. Uzun zaman önce balık adamlarla ilgili öyküler duymuştum. Onlarla tanışmaya karar verdik. Bize yiyecek verdiler, iyi davrandılar. Sonra, gördüğün gibi birbirimize

alıştık, arkadaş

olduk. Arada sırada gelip onları ziyaret işlerine yardımcı oluyoruz." "Yardımcı mı oluyorsunuz?" diye sordu Meraklı. "Onlara nasıl yardım ediyorsunuz? Balık adamlar burada mı yaşıyorlar? Hem onlara neden cam göz diyorsunuz anlaediyor,

madım?"

"Meraklı, sakin ol, biraz nefes al!" dedi Bilgiç. "Bu kadar çok soruyu nasıl aklımda tutabilirim? İzin ver de nereden başlayacağımı düşüneyim biraz."

Bir süre sessiz kalan Bilgiç, "Balık adamlar genellikle iyi diyerek anlatmaya başladı. "Teknede tanıdığın çevre dostları gibi yani. Bizi filme çekip hakkımızda

insanlardır." şu

araştırmalar

yapar, nasıl yaşadığımızı, neler yaptığımızı incelerler. Sonra da su altını merak eden insanlara öğ­ rendiklerini anlatırlar. Cam göz adına gelince, sen de fark etmişsindir,

yüzlerindeki şeyler onların gerçek gözleri değil, bir çeşit gözlük. İnsanların su altında uzun süre kalabilmek için birtakım aletlere ihtiyaçları olduğunu sen de biliyorsun. İşte

o aletlerin yardımıyla suyun içinde bizim gibi yüzüp

Meraklı

/ F: 5

65


nefes alabiliyorlar. Bu sayede biraz bize benzedikleri için nedenini balık adam diyoruz onlara. Cam göz dememizin onlara yaklaşırsan daha iyi anlayacaksın. Hadi yaklaş, korkma ... Bunu anlatması zor, kendin görmelisin." eden Meraklı çekinerek balık adamlara yaklaştı ve dans rdan arkadaşlarının arasına katıldı. Az sonra balık adamla biri elini dı.

yapacağını

Ne

Avucunun içinde yiyecek varbilemeyen Meraklı, başını yan taraftan

Meraklı'ya uzattı.

adamlardan birinin elinde teknede ışıklı, kocaman bir şey vardı. Bu şey, daha önce uzaktan gördüğü kameraya benziyordu ama biraz daha olarak farklıydı. Suyun altında film çekebilmek için özel

gelen

ışığa doğru

yapılmış olmalı,

tutan

diye

Balık

düşündü Meraklı.

adama

yaklaştı.

kuyruğunu

kameraya

balık

yerken

çevirdi.

tirdikten sonra

teşekkür

Elinde yiyecek

Onun avucundaki

yiyeceği

doğru salladı. Yemeğini

etmek için

bi-

kafasını balık adamın

gözlüğüne dayadı.

bir somon var!" diye bağırarak geri çekildi hemen. Arkasına dönen Meraklı, kamerayla göz göze gelince daha da şaşırdı. "Bunun içinde de bir somon var!" dedi. İki cam göz arasında sıkışıp kalmıştı. Bir ona bir dikendisi ğerine bakan Meraklı sonunda iki somonun da neden olduğunu anladı. Arkadaşlarının balık adamlara "İçeride

cam göz dediklerini şimdi anlamıştı. Gerçekten de cam gibiydi gözleri ama gözlerinin içine dikkatlice bakınca çevredekilerin aynısı içeride de görünüyordu.

66


"Tıpkı

ayna gibi!" dedi

da bir türlü

Meraklı.

"Uslu kedi

anlatmıştı

anlayamamıştım."

"Şimdi anladın mı?"

diye sordu Bilgiç somon gülerek. kendi gözlerimle görünce her şey daha anlaşılır oldu benim için." "Seni de filme çektiler." dedi Bilgiç. "İnsanların bizi tanımasına, sevmesine sen de yardımcı oldun." "Sahiden mi!" dedi Meraklı sevinçle kameraya bakarak. "Heyecandan onu düşünemedim... Beni iyi oyuna getirdiniz doğrusu. En başından beri bir iş çevirdiğinizi "Anladım."

anlamıştım

"Bunu

dedi

Meraklı. "Haklıymışsın,

zaten." aramıza

yeni

katılan

ya da cam gözleri bilmeyen herkese yaparız." dedi Dalgacı gülerek. "Yani bir taşla iki kuş vuruyoruz. Bu sayede hem eğleniyoruz hem de insanlara kendimizi tanıtıyoruz." "İnsanlar

bizi tanırlarsa bize zarar vermekten vazgeçerler mi?" diye sordu Meraklı. "Kim bilir?" dedi Bilgiç. "Şansımızı deniyoruz." "O zaman biz de bir an önce diğerlerine katılalım." dedi Meraklı

ve

balık adamların

çevresinde dans eden, onlarla yüzdü. Somonlar, balık adamların çevresinde bir süre daha eğlendiler. Sonra balık adamlar, diğer deniz canlıla rını da filme çekmek istedikleri için somonlara veda ederek oradan ayrıldılar. Kuyruklarını sallayarak onlara hoşça kalın diyen somonlar, insanlarla yardımlaşmanın iyi bir şey olduğunu şakalaşan arkadaşlarının yanına doğru

düşünüyorlardı.

67


Anlaşılmayan

Tür: İnsan

nehre dönmeden önce denizlerde geçirmesi gereken birkaç yıl, göz açıp kapayıncaya kadar geçip gitti. Bu süre içinde diğerlerinden daha dikkatli davrandığı için ufak tef ek tehlikeler dışında lerden bir Meraklı'nın başına ciddi bir şey gelmemiş, tehlike

M

eraklı'nın

Rengi koyulaşmaya yumurtlamaya başlamış, bedeni irileşmiş ve vücudu artık arkadaşlarına hazır hale gelmişti. Bu işaretler, Meraklı ile söylüyordu. dönüş yolculuğunun yaklaşmakta olduğunu Çevrenin her geçen gün daha çok kirlenmesi, somonşekilde paçasını kurtarmayı başarmıştı.

ların yaşamını zorlaştırıyordu. İnsanların yaşadığı

yerlerin

yüzmek büyük bir tehlike haline gelmişti. Arı­ i değişti­ tılmadan denize bırakılan atıklar denizin rengin riyor, kötü kokmasına neden oluyor, o bölgede yaşayan bütün canlılara zor anlar yaşatıyordu. Bazı balıklar, bitkiler

yakınında

68


zehirleniyor,

farkına varmaksızın yavaş yavaş ölüyorlardı.

İnsanların

denize attığı plastik şişeler ve teneke kutular da birçok balığın ve kuşun hayatına mal oluyordu. Bunları yiyecek sanarak yiyen canlılar boğularak ölüyorl ardı. Açık denizlerde gemilerden sızan petrol de aynı sonuçla ra neden oluyordu. Meraklı bunları

gördükçe

umutsuzluğa kapılıyor,

bir üzülüyordu. "İnsanlar, yaşam zincirini bile bile kırıyorlar galiba." diye düşünüyordu. "Biz hastalanınca, bizi yiyerek beslene n insanlar da hastalanıyor. Bunu görmemeleri, bilmemeleri imkansız!" diyordu. Bu düşünceler ona teknedeki Zeynep'i hatırlatıyordu. Bir gece teknedeki olağan dışı gürültülerle uyanmıştı Meraklı. İnsanlar teknenin içinde oradan oraya koşuşturup duruyordu. Hararetli tartışmaların duyulduğu bütün gece boyunca kimsenin gözüne uyku girmemişti. Olanları ertesi sabah Uslu'dan öğrenmişti. "Dün tekneye bir kız geldi." demişti Uslu. "Adı Zeynep. Arkadaşlarıyla birkaç gün önce bir kumaş fabrikası­ daha nehre geri

dönemeyeceğini düşünerek

nın açılışına gitmiş. Fabrikanın, atıkları

nehre arıtmadan döktüğünü öğrenen Zeynep'le arkadaşları fabrika sahibini şikayet etmişler. Her gün rengi değişen nehir fabrikanın yol açtığı kirliliğin ispatı olsa da adam suçunu bir türlü kabul etmemiş. Fabrika çalışmaya devam etmiş. O nehirde yaşayan balıklar bir gün kırmızı, ertesi gün sarı ya da yeşil olan su yüzünden hastalanmış, birer birer karaya vurmaya

69


bu duruma çok üzülen Zeynep'le arkadaşları a arıtma fabrikanın önünde bir konuşma yapmışlar. Buray tesisi yapmadan bu fabrikayı çalıştıramazsınız, demişler. Bir

başlamış. İşte

an önce önlem almalısınız. Bakın, balıklar, bitkiler ölüyor, olacak, diye yakında nehirde yüzen çocuklar da hasta konuşmaya bağırmışlar. Fabrika sahibi ile yanındakiler bu çok sinirlenmiş, Zeynep'le arkadaşlarını bir güzel dövüp oradan

uzaklaştırmışlar."

duyunca çok üzülmüş, onlara bir şey gelmeyardım etmek istemişlerdi ama ellerinden sorununu mişti. "Hastalıkların sebebini biliyorlar, çevre çevre dostu nasıl çözeceklerini de biliyorlar, ama bir grup Somon

balıkları olanları

hiç kimse bir şey yapmıyor. Birkaç insan koca sesi günlerce dünyayı kurtaramaz ki!" diyen Zeynep'in

dışında

. yankılanıp durmuştu Meraklı'nın kulaklarında

"Zeynep

haklıymış."

diye

düşündü Meraklı.

"Tekneden

ar ayrıldığımdan beri dünyada hiçbir şey değişmemiş. İnsanl

çevrelerini, başkalarını düşünmeden, bencilce yaşamaya devam ediyorlar. Büyük denizlerde geçen yıllar boyunca oldu." dedi tanıyıp da anlayamadığım tek canlı türü insan kendi kendine üzüntüyle. "Demek sadece bizleri değil, kendi yaşamlarını, hatta çocuklarının geleceğini bile düinsanlar. Kendilerini dünyanın sahibi sanıyorlar! Oysa bizden bir farkları yok, onlar da diğer canlılar gibi bu dünyanın bir parçası. Umarım bunu anladıklarında çok

şünmüyor

geç

70

kalmış

olmazlar."


Meraklı

bu

düşünceler

içinde dalgın dalgın dolaşı­ yordu. Kuyruğunu hareket ettiremediğini fark ettiği nde kendine gelerek endişeyle çevresine bakındı. "Kuyruğum

bu sefer nereye takıldı acaba?" dedi. Ne olduğunu anlamak için kuyruğunu hareket ettirmeye çalıştı ama uğraştıkça canı yanmaya, gücü kesilmeye başladı. Üstelik bir yüzgeç bile ilerleyemiyordu. "Bu baş dönmesi nereden çıktı şimdi!" dedi Meraklı. "Üstelik midem de bulanıyor... Yoksa ben ..." Korku içinde çevresine bakındı. "Neredeyim, neler oluyor?" diye bağırdı. "Gözlerimi açık tutamıyorum!" Vücudundaki ağırlık gittikçe artıyor, canı daha da acıyordu.

"Bir şey vücudumu Gözleri birden korkuyla

sıkıyor...

Olamaz!" diye bağırdı. "Bu bir pençe ve beni ..." Nefesi iyice daraldı, ağzını açtı, "Su!" diye bağırdı. "Her ne kuşuysan sana diyorum! Çabuk beni suya geri bırak, yoksa öleceğim! Duydun mu beni!" "Senin yerinde olsam bağırmak yerine son anlarımın keyfini çıkarmaya çalışırdım." dedi kuş, sakin ve alaycı bir sesle. "Çünkü bu görüntüleri bir daha görmen mümk ün olmayacak. Birazdan midemde olacaksın!" "Ama..." dedi Meraklı. Sözünü tamamlayamamıştı. İlk kez bu kadar yakından gördüğü

uçsuz

bulutlara

hayranlıkla

ağzını açtı,

bir

açıldı.

bucaksız

masmavi gökyüzüne, bembeyaz bakarak gülümsedi. Konuşmak için

şeyler mırıldandı.

Sonra her

şey karardı.

71


Bana Yeni Bir

Şey

Anlat

"R

üya görmüş olmalıyım." dedi Meraklı hareket etmeye çabalarken. "Gerçekten bir kuşun midesinde olabilir miyim? Hem de tek parça halinde!" Vücudunu hareket ettirdiğinde canı çok acımıştı. "Yüzgeçlerimi oynatamıyorum. Gözlerimi de açamıyorum. Neredeyim, bir bilsem!" "Nerede olmak isterdin?" dedi bir ses. daha da Meraklı korkuyla sıçradı. Bu hareket canını ı. "Bir kuş ... yakmıştı. "Olamaz! Rüya değilmiş!" diye bağırd mi?" yakalamıştı beni... Sen miydin o? Beni yedin güldüğünü duydu. Korkudan Kuşun kahkahalarla gözlerini açamıyordu. "Neden gülüyorsun? Soruma cevap versene!" dedi. "Bunu bilmeye hakkım var."

72


"Bilmeye hakkı varmış!" diyerek bir kahkaha daha patlattı kuş. Bir an duruyor, sonra tekrar gülmeye başlıyordu. "Bu kadar komik olan ne, anlayamadım!" dedi Meraklı. "Daha önce bir kuş tarafından yenmemiştim. O yüzden nasıl

rumu

bir duygu

olduğunu

bilmiyorum. Gülmeyi kesip so-

yanıtlayabilirsen ..."

"Lütfen sus." dedi kuş, kahkahalarını zorlukla bastır­ maya çalışarak. "Bu şekilde konuşmaya devam edersen gülmekten kadar çok

öleceğim!

yaşa

e mi! Ne

zamandır

bu

gülmemiştim doğrusu!"

Meraklı, kuşun

midesinde

Sen çok

onu

canlı canlı yediğini sanıyor, kuşun

olduğunu düşünüyordu.

"Çok mu

yaşayayım?"

diye sordu. "Yani beni yemedin

mi?" Bu soru

kuşun

daha

boğuk

bir sesle gülmesine neden

oldu. "Gözlerini açarsan nerede

olduğunu anlarsın."

dedi

kuş. Meraklı yavaşça

gözlerini

açtı. Bulunduğu

yer nehir

değildi,

havuza da hiç benzemiyordu. "Neredeyim? Buraya nasıl geldim? Beni neden yemedin? Bana neler olduğunu anlatacak mısın?" dedi. "Tamam, tamam, susarsan anlatacağım." dedi kuş. "Soru sormaya devam edersen ikimiz için de iyi olmaz. Ben gülmekten ölürüm, sen de neler olduğunu öğrenme şansını kaybetmiş olursun. Buradan kurtulabileceğini de

73


sakın,

sanma

çünkü etrafta ikimizden

başka

kimse yok.

Ben ölürsem sen de ölürsün, anladın mı?" Meraklı cevap vermek için ağzını açtı ama son anda fikrini değiştirdi. "Önce neler olup bittiğini anlasam daha düşündü.

iyi olacak." diye Onun sessiz

kaldığını

süre daha bekledi.

gören keskin

Meraklı'nın konuşmayacağından

olduktan sonra, "Güzeeel!" dedi. ziyorsun. Beni

sormasını

sessizliğini

"Akıllı

şans

bekledi ama

bir

emin

bir somona ben-

düşündürmeyi başardığını

Zaten o yüzden sana bir soru

gagalı kuş

itiraf etmeliyim.

daha verdim ..." Meraklı'nın Meraklı kararlı

bir

şekilde

koruyordu.

"Bir süredir seni izliyordum." diye devam etti kuş. "Bir anlık dikkatsizliğinden yararlanarak suya dalıp seni yakalamak benim için zor olmadı. Ne de olsa bu benim işim. Önce avımı izlerim, uygun zamanı kestirip suya dalar ve kurbanımı yakalarım, sonra da onu afiyetle yerim." Meraklı ürpermişti.

yordu. Sonra da o

Gökyüzünde

muhteşem

yükselişini hatırlı­

görüntüleri, uçsuz

bucaksız

mavi gökyüzündeki bembeyaz bulutları görmüştü. Uslu kedi, bulutların ve gökyüzünün güzelliğini uzun uzun anlatmıştı ama bilmek ve görmek bambaşka şeylerdi. Bu kadar

yakından bakınca

bulutlar, gökyüzü ve

güneş

daha

güzel görüyordu. Birkaç saniyeliğine de olsa onlara bu kadar yaklaşmış olmak heyecan vericiydi. Ölmeden önce

74


uçabildiği, bulutları şanslıydı.

yakından görebildiği

için

Gülümsedi.

"Bak,

işte

gökyüzüne ma

bu kadar

yaptın!"

yine

dedi

kuş.

bakıp gülümsemiştin,

"O zaman da böyle hem de tam seni ağzı­

atacağım sırada.

Sonra da, 'Bir nefes daha ... Ne keyifli olurdu ölmeden seni seyredebilmek son bir defa ...' gibi bir şeyler söyledin ve bayıldın. Çok şaşırmıştım. Şiir gibiydi sözlerin. Biraz düşündüm ve mideme indirmeden önce sana son bir nefes hakkı daha vermek istedim. Zaten fazla aç değildim; bir süre daha bekleyebileceğimi düşünerek seni buraya getirdim. çük somon." Meraklı,

keskin

Anlayacağın

gagalı kuşa

ön elemeyi geçtin kü-

soru sormak için

sabırsız­

lanıyordu

ama kendini tutuyor, sorularını içinden kendisine soruyordu. "Nereye getirdin beni? Hadi ama, söyle artık,

neredeyim? Ön eleme de neyin nesi acaba? Bunları sormam gerek, kendimi daha fazla tutamayacağım! Bir an önce öğrenmeliyim. Hadi devam et, devam et, yoksa konuşacağım!"

diyordu.

"Sonra da seni bu küçük su birikintisinin içine koydum." diye devam etti kuş. Meraklı

nerede

olduğunu öğrenince rahatladı.

Soracak bir sürü sorusu vardı daha ama keskin gagalı kuşun sözünü kesmeden sonuna kadar dinlemeye kararlıydı. "Seni denize atamazdım, o yüzden buraya getirdim. Hem kaçınanı engelleyecek hem de nefes almanı sağ-

75


layacak buradan daha güzel bir yer olamazdı." diyerek gülümsedi kuş. "Dağın başında içi suyla dolu bu çukurun aynı zamanda benim mutfağım olduğunu da bilmelisin. O yüzden fazla sevinmesen iyi olur. Yalnızca son nefes hakkı için burada olduğunu unutma! Boş umutlara kapıl­ istemem. Çünkü çok yakında bu dünyadan göçmüş olacaksın. Anlıyor musun beni?" Meraklı ne diyeceğini bilemedi. Keskin gagalı kuş çok akıllı bir kuşa benziyordu. Meraklı onu ilk başta nasıl olduysa etkilemişti ama buradan kurtulabilmesi için bu

manı

etkiyi devam ettirmesi gerekiyordu. O yüzden acele etmeden, düşünerek davranmalı, neler olduğunu anlamalıydı. Nereden başlayacağına karar vermek çok zordu. Bir süre düşündükten sonra, "Hala beni neden yemediğini anlamadedi. "Son sözlerim senin için neden bu kadar önemli olsun ki? Hele de açken ve kamını doyurmak

ya

çalışıyorum."

için ava

çıkmışken!"

genellikle kendilerini suya geri bırakmam için yalvarıp yakarırlar." dedi keskin gagalı kuş. "Ama sen öyle yapmadın. Ölmek üzereyken bile can "Avladığım balıklar

derdine

düşmeyip bulutları hayranlıkla

her zaman karşıma çıkmıyor." "Ben de sana beni bırakmanı tırlamıyorsam."

dedi

izleyen bir

balık

söylemiştim, yanlış

ha-

Meraklı.

"Ama sen bana yalvarmadın." dedi keskin gagalı kuş. "Bu, kafamda ilk soru işaretini oluşturdu. Şimdiye kadar

76


çok somonla

karşılaştım

ama itiraf etmeliyim ki sen şim­ diye kadar gördüğüm en ilginç somonsun. Bütün balıkları severim ama somonlar bir başka oluyor. Sizi yakalamak gerçekten zor bir iş; ince planlar gerektiriyor ve çok zaman alıyor.

Yine de sonunda her şeye değiyorsunuz, tadınız bir harika! O yüzden ne teklif gelirse gelsin, teklif ne kadar ilginç olursa olsun yakalanmış bir somonu denize bırakmak büyük bir aptallık olur. İltifatlarımı yanlış anlayıp boşuna umutlanma.

Şimdiden ağzımın suları akıyor."

Meraklı umutsuzluğa kapılmaya başlamıştı.

taraftan neler da keskin

olduğunu

anlamaya

Yine de bir

çalışıyor, diğer

taraftan

gagalı kuştan kurtulmanın yollarını düşünüyordu.

"Sana ne gibi teklifler geliyor?" diye sordu sakin görünmeye çalışarak. "Bir balık bir kuşa ne teklif edebilir ki?" "Güzel soru." dedi keskin gagalı kuş. "Beğendim. Böylelikle ikinci elemeyi de geçmiş oldun. Kutlarım seni somon! Beni gerçekten

şaşırtıyorsun.

Genellikle birinci aşamayı geçenler, başına gelecekleri duyunca can derdine düşüp umutsuzca yalvarmaya başlarlar. Neyse, zaman kaybetmeyelim, kamım acıkmaya başladı. Bir an önce bitirelim bu

işi.

Teklifim

"Yeni bir

şu:

şey

Bana yeni bir şey anlat." mi anlatayım?" diye sordu

Meraklı şaş­

kınlıkla.

'"Bana yeni bir

şey

anlat' siz akıllı somonlardan birinin uydurduğu bir oyunun adı." dedi keskin gagalı kuş. "Oyun oynayacağız öyle mi?" diye sordu Meraklı.

77


"Ama sadece benim eğleneceğim bir oyun!" diyerek güldü kuş. "Çünkü bu oyunda sen mideme inmek için dakikaları sayıyor olacaksın. İtiraf etmeliyim ki yakaladığım bir somon bana böyle bir şey teklif ettiğinde ilk önce çok saçma

ama sonra

gelmişti

Onunla bu oyunu

başladı.

düşündükçe hoşuma oynamayı

gitmeye

kabul ettim. Ne ya-

ki oyunun sonunda zavallı somon mideme gitmekten kurtulamadı! Ama onun sayesinde yeni şeyler öğrendiğimi söyleyebilirim. Anlayacağın, bugüne kadar bu oyunda bazık

olup denize dönebilen birkaç balık oldu. Doğrusu, bildiğim birçok şeyi o somona ve onun uydurduğu 'bana şarılı

şey

yeni bir

anlat' oyununa borçluyum."

"Yani sana yeni bir mi?" dedi

istiyorsun öyle

Meraklı.

"Evet, ama

iyi seçmelisin." dedi keskin anlatırsan seni yerim. Ama

anlatacağın şeyi

gagalı kuş. "Bildiğim

bana daha önce hiç suya geri

şeyler anlatmamı

bir

şey

duymadığım

bir

şey anlatırsan

seni

bırakırım."

"Ama adil olmayan bir oyunda yer almak istemem. Oyunlarda tarafların eşit haklara sahip olması gerekir, yanılıyor muyum? Seninle eşit haklara sahip "Anladım."

olacak

dedi

Meraklı.

mıyım?"

"Ölmek üzere olan bir/ balık için fazla meraklısın." dedi keskin gagalı kuş. "Ama seni sevdim. Dişli bir rakibe benziyorsun; bu oyun çekişmeli geçecek gibi görünüyor. Verdiği

78

sözleri tutan biri

olduğuma

inanabilirsin.

Sana


daha önce de

söylemiştim, sayıları

kazanarak özgür kalan

balıklar

az da olsa bu oyunu oldu."

"Öğrenmek istediğim

o değil, sen de biliyorsun." dedi Meraklı. "Bu oyunda senin gerçekten tarafsız olup olmadı­ ğını merak ediyorum. Açlıktan ölürken bile sözüne sadık kalabilecek misin?" Keskin gaga bir süre dedi gülümseyerek. "Sanıyor

"Emin

düşündü. "Sanırım

musun?" diye sordu

olmadığını mı

kalabilirim."

Meraklı alaycı

bir sesle.

söylüyorsun yani?"

"Elbette eminim! Sadece karşıma beni bu kadar zorlayan bir rakip çıktığı için biraz duraksadım. Ama sözümün eri

olduğuma

gönül

rahatlığıyla

inanabilirsin."

"Sen böyle kahkahalar atarken mi? Söylediklerimi gerçekten komik bulduğun için mi gülüyorsun, yoksa karşındakinin cesaretini kırmak için mi bu kahkahaları atıyorsun şüphe

kuş

hala karar veremedim. ediyorum."

Dürüstlüğünden

biraz

"Merak etme, sözümü tutacağım." dedi keskin gagalı kahkaha atarken. "Hadi oyuna başlayalım artık. Bu

konuşmalar

Seninle

beni daha çok

heyecanlandırdı

ve

acıktırdı.

oynamayı

dört gözle bekliyorum." Meraklı heyecandan ölüyor ama bunu keskin gagalı kuşa belli etmemeye çalışıyordu. "Sakin olmalıyım, kendime güvenmeliyim." diyordu içinden. "Heyecanlandığımı fark ederse oyunu kaybederim. Beni korkutmaya

çalışıyor. Eğer

79


kuralları,

oyunun ince

noktalarını

Bu arada belki ben de biraz Keskin gagalı kuş, sanki

yakalarsam kazanabilirim.

eğlenebilirim." Meraklı'nın aklından

geçen-

gibi, "Bu oldukça zor bir oyundur. O yüzden oyunu başarıyla bitirebilen somon sayısı çok azdır." dedi. "Ön elemelerden geçmek daha işin başı sayılır. Fazla umutlanmasan iyi olur, çünkü asıl zor olan kısım oyunun

leri

okumuş

en son

sayısının

meden

Orada elenen ve afiyetle yediğim somon yabana atılmayacak kadar çok olduğunu söyle-

aşaması.

edemeyeceğim."

"Tamam, oyunun zor olduğuna ikna oldum. Sana bilmediğin bir şey anlatabilirsem evime geri dönebileceğim. İyi ama senin neyi bilip bilmediğini ben nereden bileceğim?"

bilemezsin." dedi keskin gagalı kuş alaycı bir sesle. "Oyunun can alıcı noktası da bu zaten! Ama korkma, birkaç hakkın olacak. O yüzden zamanını ve haklarını iyi "Haklısın,

kullanmalısın."

"O halde oyun biraz uzun sürecek demektir." dedi Meraklı. "Düşünmek, anlatmak. .. Oyunu tamamlayamadan ikimiz de burada açlıktan ölebiliriz." "O kadar uzun süreceğini sanmıyorum." dedi keskin gagalı kuş

gülerek.

"Gülme lütfen." dedi

Meraklı.

"O durumda ne olaca-

istiyorum. Sonsuza kadar burada kalamam; yapmam gereken işler var." ğını öğrenmek

80


"Sonsuza kadar kalmak

mı!"

diyerek güldü keskin

gagalı kuş. duğun

için

"Merak etme, arada yemek molası veririz. Doğ­ nehre geri dönüp yeni somonlara yaşam vermek

sabırsızlanıyorsun değil

mi?"

Meraklı şaşırmıştı.

"Bunu

bildiğime

bunun zor bir oyun

şaşırdın

neden

sevgili somon? Sana

olduğunu söylemiştim."

"Zor olduğunu biliyorum." dedi Meraklı. "İki lafından biri bu, nasıl unutabilirim ki! Ama bu oyunda beni endişelendiren başka şeyler

önce bunlar üzerinde

var.

seni

oyuna

başlamadan

anlaşmalıyız."

"Vay vay!" dedi keskin bakalım

Sanırım

gagalı kuş

endişelendiren şu şeyler?

gülerek.

"Neymiş

Söyle de biraz daha

eğleneyim."

"Eşit

haklara

molasında yanılıyor

sahipmişiz

ya ..." dedi

bana da yiyecek

muyum? Sonra,

Meraklı.

"Bu, yemek

getireceğin anlamına

geliyor,

anlattıklarımı

gerçekten bilip bilmediğini anlamak için sana soru sorabilecek miyim? Ya da durmadan anlatıp şansımı artırmayı deneyebilir miyim? Oyunda zaman

sınırı

olacak

"Beni bir kere daha gagalı kuş.

"Güzel

söylemiştim.

şaşırttın

sevgili somon!" dedi keskin

sorulardı. .. Tarafsız

Elbette sana yiyecek

senin de bana soru sorma gelince, bu

mı?"

hakkın

ve dürüst

olduğumu

getireceğim

ve elbette

olacak. Zaman

sınırına

sınır

yetenek ve bilgi tarafından çizilir. Vaktimi boşa harcayanlardan hoşlanmam. Sonunda yeni şeyler öğMeraklı

/ F: 6

81


renme

olasılığı olduğu

için,

eğer

umut

pırıltıları

görürsem

sonuna kadar şans veririm. Bu konuda endişelenme. Canımı sıkmadığın sürece seni dinleyeceğimi sanıyorum." "Anlaştık o zaman." dedi Meraklı. "Hemen başlayalım.

avıma

Ama önce oyun

arkadaşımı tanımak

Meraklı,

balığı olduğumu

sen ne

somon

kuşusun,

"Ben bir "Adım

yoksa

keskin

martıyım."

Dürbün.

Nasıl

gagalı

isterim. Benim

zaten biliyorsun. Peki,

dostum?"

dedi keskin

bir

adım

gagalı kuş

gülerek.

kuş olduğumu

biliyor musun,

Meraklı

gülümseyerek.

anlatayım mı?"

"Bilmez olur muyum." dedi "Somonların

korkulu

duymuştum.

Beni

rüyalarından

biri de

martılardır

diye

nasıl yakaladığını şimdi anladım.

Siz

uçarken suyun içini de çok iyi görüyorsunuz değil mi? Bu sayede balıkları havadan kolaylıkla takip edebiliyorsunuz. Uygun zamanda suya dalarak avınızı keskin

martılar

gagalarınızla yakalayıp havalanıveriyorsunuz. Boyunlarınızı

döndürerek

istediğiniz

yönü

da size yiyecek ararken

rahatlıkla

yardımcı

görebiliyor

olmanız

olan özelliklerinizden

biri." gerçekten iyi tanıyorsun." dedi Dürbün. "Bu şekilde tanışmamız pek hoş olmadı ama ..." dedi Meraklı. "Yine de seninle karşılaştığım için memnun ol"Düşmanını

duğumu

söyleyebilirim."

memnun oldum." dedi Dürbün. "Sen gerçekten ilginç bir somonsun. Bana an"Ben de seninle

82

tanıştığıma


latacağın şeylerin

Ama benim gibi

akıllı

de ilginç

bilmediğim

bir somonu

bir

olacağından şey

yiyeceğim

hiç

kuşkum

yok.

anlatman çok zor. Senin için üzgünüm."

"Hayatta kalabilmek için bütün canlıların beslenmeye ihtiyacı var. Bu doğanın bir kanunu." dedi Meraklı. "Yine de

çıkmayan

candan umut kesilmez. Sonuna kadar şan­ sımı deneyeceğim... Bana düşünmek için biraz zaman vereceksin değil mi?" Dürbün cevap vermedi. Daha önce böyle bir balıkla hiç karşılaşmamış olduğu için şaşkın ve düşünceliydi. Meraklı martının

suya

dalıp

neleri bilip

aldı

ve gezgin bir

üzerine

düşünmeye

derin bir nefes

bilemeyeceği

başladı.

83


Bana Söz Ver

M

beri saatler geçanlatıyordu: su altı

eraklı konuşmaya başladığından mişti. Aklına

gelen her

şeyi

dünyasını, arkadaşlarını, yaptıklarını, gördüğü

yerleri, teknedeki

insanları,

çevre

kirliliğini. .. Meraklı'yı

ilgiyle dinlemesine rağmen Dürbün henüz yeni bir şey zaten haberdardı. Ama duymamıştı. Bütün bunlardan Meraklı'nın anlatma biçimi, kararlılığı ve heyecanı ona da oyunu bitirmek için bir girişimde bulunmamıştı. Meraklı'yı dinlemeye devam ediyor, arada bir sözünü kesip çeşitli yorumlarda bulunuyordu. O kadar ki Dürbün'ün yerine Meraklı yeni şeyler öğrenir hale gelmişti. Bir ölüm

geçmiş,

oyunu oynamaktan çok, sohbet ediyor gibiydiler. Karınları acıktığında mola veriyorlardı. Dürbün yiye-

kalım

cek bulmaya gidiyor,

84

Meraklı'nın yanından ayrılmadan


önce de çukurun üstünü büyük yapraklarla kapatıyordu. Bu sayede oradan geçebilecek diğer kuşların ona zarar verme olasılığını ortadan kaldırmış oluyordu. Ama yine de, ne olur ne olmaz diyerek, fazla zaman kaybetmeden geri dönmeye çalışıyordu. Çukurdaki su birikintisinde tek başına kalan Meraklı, "Sanırım Dürbün'ü hafife almışım. Gezgin bir kuşla bilgi yarıştırmak gerçekten zorlu bir işmiş. Bu dünyaya ait her şeyi biliyor sanki. Ona başka ne anlatmalı acaba?" diye düşünüyordu.

kapana

Bazen

kısıldım,

yordu. Sonra

umutsuzluğa kapılıyor,

buradan

"Bu çukurda

kurtulamayacağım

galiba." di-

aklına

onu dünyaya getirmek için mücadele eden ailesi geliyor, yeni bir umutla başka öyküler aramaya

girişiyordu.

Yine çukurda gözleri

yalnız kaldığı zamanların

birinde birden

parladı Meraklı'nın.

"Tabii ya!" dedi sevinçle. "Neden daha önce düşünemedim ki! Dürbün'ün günümüze ait şeyleri gezerek öğrenmesi çok kolay. Ona geçmişle ilgili bir

şeyler anlatmalıyım."

Bir süre sonra çukurun başında Dürbün'ün sesi duyuldu. Yeni avını iştahla yedikten sonra Dürbün çukurun üzerindeki yaprakları açtı. Meraklı için getirdiği su böceklerini çukura bıraktı. Canı sıkılmış gibiydi. Meraklı

heyecandan

açlığını unutmuştu. "Boş

ver

şim­

di böcekleri." dedi. "Sana anlatacağım yeni şeyi sonunda buldum. Bu sefer beni bırakmak zorunda kalacaksın."

85


dedi Dürbün. "Seni dinlerken çok eğlendim ama yeni bir şey öğrenmedim. Senden yeni bir şey duyma umudum da kalmadı. Bu dağbaşında sıkılma­ ya başladım. Ben bir martıyım, denizden uzak kalamam! "Bak

Meraklı. .. "

gerip havada süzülmek istiyorum. Ayrıca, başka kuşların avlanma bölgemi ele geçirmesini istemem. Bu yüzden bir an önce geri dönmeliyim. Sana verdiğim sözü tuttum, seni dinledim ama artık oyun bitti."

Artık kanatlarımı

çukurun üzerine eğildi. "Ama anlatacağım öyküyü mutlaka dinlemelisin!" dedi Meraklı korkuyla. "Çünkü efsanenin doğru olduğunu anlaDürbün keskin

gagasını açtı,

Somon balıkları gerçekten de bir iletişim ağı kurabiliyormuş! Somonlar yaşamın kopan zincirlerini onarabilir. Bana son bir şans ver de sana bunun öyküsünü anlatayım. Eminim bunu duymamışsındır. Hadi ama, beni o kadar saat dinledin, bu öyküyü kaçırmak istemezsin! Hem birkaç dım.

dakika dışında kaybedecek bir şeyin yok." Dürbün duraksadı. Şüpheli gözlerle bir süre Meraklı' yı süzdü. "Biraz önce bir balık yediğime göre ... " dedi. "Tekrar acıkıncaya kadar şu efsaneyi dinleyebilirim. Başla bakalım

anlatmaya." şansı verdiğine

göre, anlatacağı şey Dürbün'ün ilgisini çekmişti ve efsanenin onun bilmediği bir şey olma olasılığı yüksek görünüyordu. "Bu bir Şaman efsanesi." diyerek söze başladı Meraklı. "Somon beri balığının insanların ilgisini çok eski zamanlardan Meraklı umutlanmıştı.

çektiği

86

söylenir. Hatta

Bu

somonların dünyanın coğrafyasına


bile katkıda bulundukları anlatılır. Örneğin, Asya'dan gelen zenginler, somonları nehir nehir takip ederek denizler aşmış,

Kuzey Amerika'ya kadar ulaşmışlar. Arkeologların Rusya'da on iki bin yıl öncesinden kalan somon omurgaları bulduğunu

biliyor muydun?"

"Çok eski

çağlardan

beri yeryüzünde olduğunuzu biliyorum." dedi Dürbün. "Sizi avladıktan sonra derilerinizden giysi ve ayakkabı yaptıklarını, kemiklerinizden de aletler yaparak avlandıklarını bile duymuştum. Ama sen devam et,

şu

efsane

işini

merak ediyorum."

Meraklı, anlatacağı

emin

olmuş

umutlanmıştı.

ve iyice

henüz erken

efsaneyi Dürbün'ün

olduğunu düşünerek

bilmediğinden

Yine de sevinmek için dikkatini anlatacağı şey

üzerinde toplamaya çalıştı. Biraz düşündükten sonra, "Bu efsaneye göre kuşları, çiçekleri, dağları, nehirleri, yerleri ve gökleri yaratan

başladı.

anlatmaya insanlara

akıl

vermelerini Meraklı

fes

Tanrı,

da

sonunda

"Ama

vermiş

istemiş

insanı

da

yaratmış."

diğer canlılardan farklı

ve bunun

karşılığında

diye

olarak bir söz

onlardan."

durdu. Heyecandan

almayı unutmuştu.

Suya

aralıksız konuşmuş,

dalıp

ne-

derin bir nefes alarak

kendine geldi. Sonra başını sudan çıkarıp biraz düşündü. Dürbün'ün o ışıltılı, heyecanını gizlemeye çalışan ama yeni bir

şeyler dinlediğini

ele veren gözlerini inceledi. Kendisi de yeni bilgiler öğrendiğinde benzer şeyler hissettiği için onun gözlerindeki ifadeyi anlayabiliyordu.

87


biliyor musun?" diye sordu gülümseyerek. Dürbün'ü daha da meraklandırmak istiyordu. "İnsanlardan somonlara saygı göstermelerini "Tanrı, insanoğlundan

ne

istemiş

bunu yaparlarsa somonlar da yolculuklarının sonunda kendilerini insanlara sunacaklarmış. İnsanların daha güçlü olması ve yaşayabilmesi için Tanrı'dan gönistemiş! Eğer

derilen bir hediyeymiş somonlar." "Peki, insanlar verdikleri sözü tutmuş mu?" diye sordu Dürbün heyecanla. "İlk başlarda sözlerini tutmuşlar." diye devam etti Meraklı. "Çünkü o zamanlarda yaşayan insanlar, kendilerini doğanın sahibi değil, onun bir parçası olarak görüyorlarmış. Yakalanan ilk somon, şarkılar ve danslar eşliğinde tören yerine taşınarak, o yılın şefi ilan ediliyormuş. Daha sonra her aileden ya da kabileden bir kişi saygıyla somondan bir parça yiyormuş. Somonun kemikleri de yine törenle suya bırakılıyormuş." "Kemikleri suya neden bıraktıklarını anlayamadım." dedi Dürbün. "Onları alet yapımında kullandıklarını sanıyordum."

"Çünkü, efsaneye göre, bu da verdikleri sözün bir parçasıymış." dedi Meraklı. "İnançlarına göre, ancak bu sayede balığın ruhu özgür kalabilir ve arkadaşlarına insanların verdikleri sözü tuttuğunu iletebilirmiş. Bunu duyan diğer somonlar da görevlerini tamamlayınca kendilerini insanoğluna feda edebilirmiş. Biliyor musun, işte bu günün

88

anısına,

hala

dünyanın

birçok yerinde festivaller


düzenleniyor, insanlar yakalanan ilk somon balığının şans getireceğine inanıyor. O yüzden de yakaladıkları ilk somon balığını öperek suya geri bırakıyorlar." "Açgözlü balıkçıları tanıdıktan sonra buna inanmak biraz zor!" dedi Dürbün. "Haklısın, pek inandırıcı görünmüyor." diye karşılık verdi Meraklı. "Bir arkadaşımın başına gelmeseydi ben de inanmazdım bu efsaneye. O yüzden bu olaydan sonra biz de onu Şanslı diye çağırmaya başladık." "Balıkçı onu suya geri bırakınca ne kadar sevinmiştir kim bilir." dedi Dürbün. "İlk önce ne olduğunu anlayamadığı için korkudan titriyormuş. Bir süre ne yapacağını bilememiş. Balıkçı onu kuyruğundan tutarak havaya kaldırdığında teknede büyük bir alkış kopmuş. Şanslı'nın fotoğrafını çekmişler; sonra da balıkçı onu öpmüş ve denize bırakmış. Can derdine düşen Şanslı, arkasına bile bakmadan oradan uzaklaşmış. Kameralarıyla peşinden gelen balık adamlar bile varmış." Meraklı gülmekten konuşamıyor, daha sonra neler olduğunu anlatamıyordu. Dürbün merakla bekliyordu. Zorlukla kahkahalarını bastırmaya çalışan Meraklı, "Tanıdığımız birkaç somonun bu olaydan sonra neler yaptığını duysan kulaklarına inanamazsın."

dedi. "Bu somonlar, Şanslı'nın başına gelenleri duyduktan sonra, televizyona çıkıp ünlü olabilmek için o bölgeye döndüler. Denize bırakıldık­ tan sonra oradan uzaklaşmazlarsa, balık adamların onları alıp özel havuzlara koyacaklarını, orada lezzetli besinlerle

89


beslenip özenle bakılacaklarını düşünüyorlardı. Başlarına neler geldiğini hiçbir zaman öğrenemedik, çünkü bir daha geri dönmediler. Kim bilir, belki de amaçlarına ulaşıp ünlü olmuş ve rahat bir yaşama kavuşmuşlardır." "Hiç sanmıyorum." dedi Dürbün. "Somonların doğa­ sında özgürlük var, doğdukları nehre geri dönme içgüdüsü var. İlk başlarda hoşlarına gitmiş olsa bile geldikleri yeri özlüyorlardır."

afiyetle yenmedilerse tabii." dedi Meraklı. "O şansın sadece sezonun ilk yakalanan somonuna verildiğini anlatmaya çalıştık ama bizi dinlemediler. Şansları­ nı başka bölgelerde deneyeceklerini söyleyerek gruptan "Yakalanıp

ayrıldılar."

"Efsaneyi anladım." dedi Dürbün. "Ama bunun somonların iletişim ağı kurma yeteneği ile ilişkisini kuramadım." "Düşünsene ... " dedi Meraklı. "Bütün bu festivaller, avlanma sezonu törenleri, gelenekler, efsaneler ne için yapılıyor sanıyorsun? Bunlar, sadece belli bir bölgedeki insanları değil, farklı kıtalarda, farklı coğrafyalarda yaşa­

da ortak bir amaçta birleştirmeye çalışıyor." "Sanırım pek birleştiremiyor." dedi Dürbün. "Av sezonundan önce kaçak avlanan balıkçıları ya da çevreye zarar veren insanları unuttun galiba! Bence insanlar verdikleri sözü unutmuşlar; bu efsanenin onlara tekrar hatırlatılması gerekiyor. Yoksa çok yakında soyunuz tükenecek!" "Beni burada biraz daha tutarsan soyumuzun tükenmesine senin de katkın olacak." dedi Meraklı gülümseyerek.

yanları

90


"Artık

özgür kalabilecek miyim? Sözünü tutacaksın değil mi? Beni denize bırakmadan önce bulutları izleme fırsatı da verir misin? Dağlara da bakmak. .." "Bu kadar çok soruyu nereden buluyorsun Meraklı?" diyerek sözünü kesti Dürbün. "Konuşurken nefes alsan iyi olacak." "Dürüst, verdiği sözü tutan biri olduğunu tin bana." dedi Meraklı. "Hadi bunu ispatla ve serbest bırak." "Kimseye bir Dürbün kızarak.

şey

ispatlamak zorunda

söylemiş­ artık

beni

değilim!"

dedi

Meraklı şaşırmış, kulaklarına inanamamıştı. Özgür kalmayı

hak etmiş olmasına rağmen yapabileceği bir şey yoktu. Çaresizlik ve umutsuzluk içinde Dürbün'e bakıyordu. Korkudan titremeye başlamıştı. Dürbün ona doğru eğilince gözlerini kapadı ve sonunu beklemeye başladı. "Verdiğim

döneceğimi nasıl düşünürsün Mededi Dürbün üzülerek. "Sözüm sözdür! Suya geri dönmeyi hak ettin. Hadi artık aç gözlerini, derin bir nefes al ve uçmaya hazırlan. İşte gidiyoruz!"

sözden

raklı!"

Meraklı'yı

bir

pençesine alan Dürbün

kanatlarını açtı

ve

çırpıda havalandı. Meraklı'nın

Tekrar

duracaktı.

neredeyse

uçabildiğine

olduğuna mı düğü

kalbi heyecandan

her

şey

mi, yoksa denize geri dönmek üzere sevinsin bilemiyordu. Rüyada gibiydi. Gör-

büyüleyiciydi.

Dağların,

görünüşü başını döndürmüştü.

denizlerin

Uçmak, ters

yukarıdan

dönmüş

bir

91


denizde kendini akıntıya bırakarak yüzmek gibi bir histi. Uçsuz bucaksız denizin görüntüsü Meraklı'yı büyülemişti. "Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum martı dostum." dedi zorlukla konuşmaya çalışarak. Dürbün havadayken konuşmanın zor olduğunu söyleyerek onu önceden uyarmıştı. Nefesini boş yere harca~ maması gerekiyordu; yoksa yine başı dönüp bayılabilir, bu güzel görüntüleri kaçırabilirdi. "Senin yerinde olsam konuşmak yerine bu anın keyfini çıkarmaya çalışırdım. Çünkü bu görüntüleri bir daha görmen mümkün olmayacak." dedi Dürbün. "Bu sözleri bir yerden hatırlıyorum galiba." dedi Meraklı

gülümseyerek. "Ama bu kez son cümlemi değiştiriyorum." diye karşılık verdi Dürbün. "Birazdan 'denizde' olacaksın." "Birazdan denizde olacağım!" diye tekrarladı Meraklı heyecanla.

92


Bir Taşla İki Kuş

U

çsuz

Meraklı'nın

gökyüzü,

nefesini

bulutlar

kesmişti.

Denizin

ve

güneş

yukarıdan

görünüşü, güneş ışınlarının

edişi, dağlar,

Tuzun marlarına

bucaksız

gemiler, her

tadını

can

dilinde tekrar hissetmek

getirmiş,

alıp götürmüştü.

şey

suyun üzerinde dans onu kendinden geçirmişti.

sanki bütün

Gözlerini

Meraklı'nın

yorgunluğunu

açtığında

da-

bir anda

kendini yumurtadan

çıktığı

ilk günkü kadar dinç ve heyecanlı hissediyordu. Yaşama ikinci kez merhaba demenin sevinci içinde yüzgeçlerini

açtı, kuyruğunu

gerdi, derin bir nefes aldı; içini denizin tadı, kokusu ve görüntüsü ile doldurmak istiyordu. "Bilge Somon haklıymış." dedi gülümseyerek. "Başka açılardan bakmak, olayları gerçekten değiştiriyormuş. Şimdi her

şeyi farklı

görüyorum ve

farklı düşünüyorum.

Bunu

93


dostuma borçluyum. Bunun için ona teşekkür edip etmediğimi bile hatırlamıyorum. Galiba heyecandan nefesimi iyi kullanamadım; denize düşmeden önce bayılmış

martı

olmalıyım

ya da

gördüğüm

güzelliklerden nutkum tutuldu,

kim bilir ... Sanırım, Dalgacı'nın dediğini yapmaktan başka çarem yok. Bir taşla iki kuş vuracağım." Meraklı bu deyimi ilk kez duyduğu günü hatırladı. Bir balığın

iki kuşu tek bir

taşla nasıl vuracağını

bir türlü anla-

yamamıştı. Önce Dalgacı'nın yine şaka yaptığını sanmıştı.

Sonra da bunun bir deyim Deyimin

olduğunu öğrenip şaşırmıştı.

anlamını öğrendiğinde, düşündüğü şeylere

çok

gülmüştü.

Derin bir nefes

aldı Meraklı,

için gerindi ve kendini

bir

taşla

hızla yukarı doğru

iki

kuş

vurmak

itti. Havadayken son bir defa

hızlı düşünmeli, hızlı davranmalıydı. Arkadaşını

daha görmek ve vedalaşmak için bu son şansıydı. Tehlikeli bir iş yaptığını biliyordu. Çünkü Dürbün bu bölgeyi başka kuşların ele geçirmesi gibi bir şeylerden söz etmişti. Sukendini onlara göstermek çılgınlık olacaktı ama buralardan uzaklaşmadan Dürbün'ü görmenin başka bir dan

çıkıp

yolu da yoktu. Havada

kaldığı

mak o kadar kolay

o

kısa

süre içinde bir

değildi.

hem de Dürbün'ü görmeye "Olamaz!" diye fark

94

ettiğinde.

Hem

taşla

diğer kuşları

iki kuş vurkollayacak

çalışacaktı.

bağırdı Meraklı

ona

doğru

"Hem de birkaç tane birden!"

gelen

kuşları


Farklı

yönlerden ona doğru dalış yapan üç yırtıcı kuşa karşı yapacak bir şey olmadığını biliyordu. Sersemlemiş bir somon kolay bir avdı. Mutlaka birinden birine yem olacaktı. Olacakları

çaresizce izlemekten başka bir şey gelmezdi elinden. Bu sırada kuşlardan birinin ani bir atakla diğer­ lerinin önüne geçtiğini fark etti. Gözlerine kestirdikleri avı son anda başkasına kaptırdıklarını anlayan diğer kuşlar da yön değiştirerek Meraklı'dan uzaklaştılar. Onlar için aynı ava dalış yapıp mücadele etmek zaman kaybından başka bir şey değildi; yeni bir balık bulmak hem daha kolay hem de daha çabuk bir çözümdü. Ona doğru yaklaşan kuşu gördüğünde Meraklı'nın korkusu bir anda sevince dönüştü. Çünkü Dürbün'den başkası değildi

bu

kuş.

Suya düştüğünde Meraklı. Görünüşe

şaşkınlıktan

bir süre hareket edemedi

arkadaşı, diğer kuşların hızını keserek ona vakit kazandırmak istemiş, onun zarar görmeden suya dönmesini sağlamıştı. İkisinin de heyecandan soluklan kesilmiş, renkleri atmıştı. Dürbün suyun yüzeyinde, Meraklı da içinde sakirıleşmeye çalışıyordu. Bir süre sonra kendine gelen Meraklı çekinerek başını dışarı uzattı. "Gelmeseydin şaşırırdım." dedi Dürbün gülerek. "Seni bekliyordum."

göre

"Sadece sana veda etmek istemiştim ..." dedi Meraklı. "Tahmin ettim. O yüzden hemen uzaklaşmadım. Bir süredir seni bıraktığım yerde dolanıp duruyordum. Kendine gelince bunu yapacağını biliyordum."

95


"O harika yolculuk için hava yolları şirketime teşekkür etmeden burayı terk edemezdim." dedi Meraklı. "Sen de arkadaşın Şanslı kadar şanslısın bence." dedi Dürbün. "Ama yine de şansını fazla zorlamadan bir an önce buradan gitmeni öneriyorum. Rakip hava yolları sana vermeyebilir. Ben de artık buradan ayrılmalıyım; yokluğumda av bölgem işgal edilmiş. Hem yakında somon akını da başlayacak, burası balıkçılarla dolup taşacak. Kendime daha sakin bir yer bulmalıyım. Sana iyi şanslar diliyorum Meraklı dostum. Umarım nehre geri dönmeyi aynı şansı

başarırsın."

da ona gülümsedi ve gökyüzüne doğru süzülen arkadaşına kuyruğunu sallayarak denizin derinliklerine Meraklı

daldı.

Derinlere daldıkça düşüncelere de daldı Meraklı. Denizin durumu her geçen gün kötüleşiyordu. Fena kokular gittikçe artıyor, canlıların nefes alması zorlaşıyordu. İyi nefes alamayan somonlar kokuları ayırt edemiyor, tehlike sinyallerini alamıyorlardı. Meraklı bu duruma bakarak karamsarlığa kapılıyor, karamsarlığa kapıldıkça daha derinlere bebek somonlar gelince umutlanıyor, umutlandıkça tekrar yükseliyor, dönüş yolculuğu için istek dalıyordu. Aklına

ve güç kazanıyordu. Nehre dönüş için geri sayım başlamıştı. Somonların denizle nehrin birleştiği bölgeye gelmelerine az kalmıştı. Suyun sıcaklığı giderek değişiyor, tanıdık kokular ve görüntüler çoğalıyordu. Meraklı bu bölgeye gelmeden önceki

96


yaşamını düşünüyordu:

Uslu kedi, teknedeki olaylar, dost

insanların yardımları ...

Uzun zamandır tuzlu suda yaşayan somonların vücutları birazdan tatlı suyla buluşacaktı. Bu değişim somonl arın vücudu için çok önemliydi. Çünkü bu geçişle beraber gümüşi artık

renkleri kırmızıya dönüşmeye başlayacaktı. Dişilerin yumurtlama dönemine giren vücutları genişlerken,

erkek somonların da çeneleri büyüyecekti. Bu dönemde iyice gelişen vücutlarının yiyeceğe de ihtiyacı kalmayacaktı. Bu değişiklikler artık yaşlanmakta oldukla rının bir göstergesi olmasına rağmen somonlar aslında yaşamlarının en güçlü ve en dayanıklı oldukları dönemine giriyorlardı. Somonların doğdukları bölgeye ulaşabilmeleri için nehirde de birçok engeli aşmaları gerekecekti. Bu bölgedeki balıkçılar, ayılar, kurtlar ve kartallar uzun zamandır somonların yolunu gözlemekteydiler. Binlerce somon un toplu halde nehre girmesi nehrin çevresindeki yaşamı hareketlendirecekti. İlk engel, denizle nehrin kesişme noktasında karşı­ larına çıkan

su merdivenleriydi. yüksek bir yerden

Nehre girebilmek için atlamaları gerekiyordu. Hala onları hatırlayan ve düşünen birkaç insan bazı bölgelere su merdivenleri yapmış, bu geçişi kolaylaştırmayı düşünmüşlerdi. Bu, hem insanlar hem de somonlar adına umut verici bir durumdu. İnşa edilen su merdivenlerinin yardımıyla akıntıya karşı zıplama işi biraz daha basitle şmiş gibi görünüyordu. somonların

Meraklı

/ F: 7

97


önündeki somonlar, birkaç deneme yapmış olmalarına rağmen, hala nehre geçmeyi başaramamışlardı. Oldukça güç gerektiren bir işti bu. Denize ulaşmak için yaptıkları yolculuk sırasında akıntı yönünde yüzdükleri için fazla zorlanmamışlardı. Şimdi ise ları ve akıntıya ters yönde yüzerek merdivenlere sıçrama Kesişme noktasında Meraklı'nın

tarafa geçmeleri gerekiyordu. Şu ana kadar bunu ancak birkaç somon başarabilmişti. ve Sıra ona geldiğinde Meraklı teknedeki ilk atlayışını Uslu'yla karşılaşmasını hatırladı. Gülümseyerek kendini da zıpla­ hızla ileriye itti. Onunla birlikte başka somonlar

diğer

Büyük bir gürültü koptu. Somonlar üzerlerinden aşan suyla beraber kendilerini yeniden suyun içinde buldular. Ancak birkaç tanesi nehre geçebilmişti. "İyi denemeydi." dedi yanındaki somon. "Ha gayret,

mıştı.

başaracaksın." "Umarım

sen de

başarırsın."

dedi

Meraklı

gülümse-

yerek. "Elimden geleni yapacağım." dedi somon. "Ama merdivenlerin üstünde uçan şu kuşu düşünmek işi daha da zorlaştırıyor."

Gerçekten de tepelerinde süzülen yırtıcı bir kuş havaya arın sıçrayan somonları yakalamaya çalışıyordu. Somonl su merdivenini kullanmak zorunda oldukları bu bölgeyi keşfetmesi onun için bulunmaz bir fırsattı. "Nasıl

dedi

98

böyle bir

dalgınlık yaptığımı anlayamıyorum."

Meraklı endişeyle.

"Eskileri düşünürken dalmış olmalı-


yım. Teşekkür

ederim. İyi ki beni uyardın. Düşündüğümden olacak nehre geçmek. Desene yine bir taşla

de zor bir iş iki kuş vurmamız gerekiyor." Tam o sırada, yukarı doğru bakmakta olan somonlar kuşun yön değiştirerek denize doğru dalış yaptığı nı gördüler. Atlamak için çok uygun bir andı. Kaşla göz arasında iki somon da havaya sıçrayarak önce basamağa, oradan da suyun yardımıyla aşağıya kaydı ve gürültüyle nehre düştü. Sersemlemişlerdi. Düşerken basamağa çarptık ları

için

canları

da

çevreye uyum "Ben

yanmıştı.

sağlamaya çalıştılar.

Kararlı'yım."

"Ben de

Bir süre hareketsiz kalarak yeni

dedi somon

Meraklı'yım."

dedi

sessizliği

Meraklı

bozarak. gülümseyerek.

"Koku çok tanıdık değil mi?" diye sordu Kararlı. "Hem de nasıl!" dedi Meraklı. "O kadar özlemişim ki bu tadı, bu kokuyu, bu görüntüleri ..." "O zaman neden vakit kaybediyoruz?" dedi Kararlı. "Tam yol ileri!" "Durmamız

baksana,

şu

Onlara yüzmeye

hata!" dedi Meraklı. "Şu bitkilere, şu su böceklerine!"

çakıl taşlarına

katılan diğer

başladılar.

somonlarla beraber akıntıya karşı Daha önce akıllarına işlemiş olduk-

ları ayrıntıları

takip ederek yönlerini buluyorlardı. Suyun sıcaklığı, toprağın kokusu, bitkiler, ağaçların gövdel eri... Her şey onlara yol gösteriyordu. "Su hatırladığımdan daha

sıcak

sanki." dedi

Meraklı.

99


"Ben de onu düşünüyordum." dedi Kararlı. "Koku tanıdık ama su daha ılık." "Gerçekten çok tuhaf." dedi Meraklı. "Üstelik yaz mevsiminde de değiliz." "Haklısın." dedi Kararlı endişeyle. "Tuhaf bir durum. Sen de benim düşündüğüm şeyi mi düşünüyorsun?" "Ne düşündüğümü düşünmek bile beni korkutuyor." dedi Meraklı. "Umarım yanılıyoruzdur." "Şu ağaç gövdesini hatırlıyorum." dedi Kararlı. "Başı­ güzel bir mı çıkarıp dışarı bir göz atacağım. Burada çok orman olacaktı." Güçlenen kasları ve kuyruğu sayesinde zorlanmadan kadar başını sudan çıkardı. Ama göz açıp kapayıncaya tekrar suya daldı. Gözleri ve ağzı şaşkınlıktan açılmıştı. "İnanamıyorum!" dedi. "Nasıl... nasıl olur?" "Ne olmuş?" diye sordu Meraklı korkarak. düş­ Kararlı onu duymamıştı. Çevrede pusuya yatan manlara aldırmadan sudan dışarı sıçradı. "Orman yok olmuş!" diye bağırdı geri döndüğünde. "Orman yok mu olmuş?" diye sordu Meraklı şaşırarak. "Doğru yerde olduğumuza emin misin?" "Elbette." dedi Kararlı. "Şu ağaç gövdesini çok iyi hatır­ lıyorum;

yok

içinde

olduğuna

saklanır,

hala

oyunlar

oynardım.

Koca

ormanın

inanamıyorum!"

tekrar yukarı zıpladı. Meraklı da onu takip etti. "Nasıl olur!" dedi Kararlı. "Kocaman bir orman bu kadar m!" kısa bir sürede nasıl yok olabilir, bir türlü anlayamıyoru Kararlı

100


"İnanılmaz!"

dedi Meraklı. "Birkaç ağaç dışında hiçbir

şey kalmamış!"

"Suyun sıcaklığının nedeni rarlı üzülerek.

şimdi anlaşıldı."

dedi Ka-

"Korktuğum başıma

geldi." diye sızlandı Meraklı umutsuzca. "Sonunda insanlar burayı da keşfetmiş demek!" "Ormanın yok olması ne demek biliyor musun?" diye sordu Kararlı üzüntüyle. "Artık kesilen ağaçların gölgesi olmayacak. Böyle giderse yakında yeryüzünde kirli havayı temizleyen bir tane bile ağaç kalmayacak!" "Bütün canlılar yavaş yavaş ölecek!" dedi Meraklı endişeyle.

İkisi

de suskunlaşmıştı. Onlar şaşkınlıktan öylece hareketsiz dururlarken diğer somonlar yanlarından geçip gidiyorlardı.

"Yola devam etmeliyiz." dedi karak. "Vaktimiz azalıyor." "Haklısın."

diye

karşılık

verdi

Kararlı,

somonlara ba-

Meraklı. "Olacakları

biz

değiştiremeyiz."

Akıntıya karşı yolculuklarına

yüzen arkadaşlarına katılarak nehirdeki devam ettiler. Hiç konuşmuyorlardı.

101


Burası

omon

S

Neresi?

akınının başladığı

mevsimi bilen

balıkçılar

nehrin kenarında çoktan yerlerini almışlardı. Önce birkaç somon sürüsünün, sonra binlercesinin akınına bir anda hauğrayan nehirde ve nehrin çevresinde yaşam eki kuşlar reketlenivermişti. Balıkçıların yanı sıra o bölged ve ormanda yaşayan çeşitli hayvanlar da kendilerini bu lezzetli ziyafete

hazırlamışlardı.

Somonlar

doğdukları

yere

yolunu gözleyenler ise çetin bilecek kış günlerinden önce karınlarını tıka basa doyura olmanın coşkusu ile doluydular. Nehir, kafileler halinde ilerleyen somonlardan geçilmiyordu. Balıkçıların artık yemek yeme ihtiyaçları kalmayan

dönmenin

heyecanı, onların

avlayabilmek için farklı yöntemler kullanmaları gerekiyordu. Aslında birçok balıkçıya oltasız avlanmak

somonları

102


daha kolay geliyordu. Ellerine bir mızrak ya da ağ alarak bellerine kadar suya giriyor, tek harekette birkaç somonu kolaylıkla avlayabiliyorlardı. Hatta bu konuda uzmanlaşan bazı balıkçılar sadece ellerini kullanarak onları yakalayabiliyorlardı. Balıkçılar dışında ayılar

da somon avlama konusunda

oldukça yetenekliydi. Anne ayılar, somonların dönüşünü dört gözle bekliyordu. Çünkü bu mevsim, avlanmayı öğ­ renen yavru ayılar için iyi bir fırsattı. Yavrular, anneleriyle birlikte nehre inip birkaç kez gözlem yaptıktan sonra annelerinin yardımıyla avlanmaya başlıyor ve sezon bitene kadar kendi başlarının çaresine bakmayı öğreniyordu. Somon balıkları ayılar için çok önemli bir besin kaynağıy­ dı. kış

Günde elli altmış tane somon yiyen ayılar, bu sayede, uykusuna yattıklarında gereksinim duyacakları besini

vücutlarında depolamış

Somon

akınını

oluyordu.

sadece

ayılar değil, doğadaki diğer

canlılar

da dört gözle bekliyordu; kuşlar, kurtlar, tilkiler de bu besin deposu somonlarla besleniyorlardı. O yüzden sezon geldiğinde nehrin kıyısındaki yaşam birdenbire canlanıyordu.

Bölge sadece avcılara değil, bu muhteşem izlemeye gelen kampçılara da ev sahipliği yapıyordu. Ellerinde fotoğraf makineleri ve kameralarla oradan oraya olayı

koşan

insanlar hem avlanan balıkçıların ve hayvanların hem de somonların ilginç görüntülerini yakalamaya çalışıyorlardı.

103


Nehrin o bölgesinde beklendiklerini bilen somonlar için sığ sularda ilerlemek ve bütün bu tehlikelere karşı tetikte olmak gittikçe zorlaşıyordu. Meraklı ile Kararlı da büyük bir grup içinde hızla ilerlemeye devam ediyorlardı. Geçtikleri bölgelerde eskiden yapmış oldukları şeyleri hagüle oynaya tırlıyor, bunları birbirlerine anlatarak eğleniyor, izleri,

kokuları

ulaşmaya

takip ediyor, bir an önce

gayret

doğdukları

yere

ediyorlardı.

dedi Meraklı. "Benim hem heyecanım hem de korkum artıyor." diye n ayrılanları karşılık verdi Kararlı. "Her geçen gün grupta "Yaklaştıkça heyecanım artıyor."

fark ettikçe tedirgin oluyorum." "Umarım "Şimdiye kadar iyi idare ettik." dedi Meraklı. bundan sonra da işler yolunda gider. Yüzüp yüzüp kuyruğuna geldik." "Bu deyimi ilk duyduğumda çok gülmüştüm." diye çok atakarşılık verdi Kararlı. "İnsanlar balıklarla ilgili ne sözü ve deyim üretmişler değil mi?" "Evet." dedi Meraklı. "Sence bunlardan en komiği hangisi?" Bu arada durmuş, Kararlı'ya bakıyordu ki durmaması Onun bu gerektiğini hatırladı birden ama artık çok geçti. gruptaki düzen bozulmuş, kargaşa çıkmıştı. Nehirde avlanmakta olan bir ayı bu fırsatı kaçırmamış, pençelerinden birini suya daldırıp Meraklı'yı yakalayıvermişti. Bedenine saplanan tırnakları hissetmesiyle Meraklı'nın kendini havada bulması bir olmuştu. Somonları birer birer

duraksamasıyla

104


yakalayıp

sudan

çıkaran ayı, onları

karaya

doğru fırlatıyor­

du. Kendilerini önce havada, sonra da karada buluveren somonlar şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Bu

işe

sadece somonlar değil, nehir kıyısındaki yavru ayılar da bir anlam verememişlerdi. Annelerini uzaktan izlemekte olan iki yavru önlerine fırlatılan kocaman somonlara korkuyla bakıyordu. Henüz balık yakalamayı öğrenmemiş olan yavru ayılar önlerinde birkaç kez sıçrayıp sonra hareketsiz kalan dev balıkları nasıl yiyeceklerini düşünüyorlardı. Somonlara çekinerek yaklaşıyor, pençeleriyle dokunarak onları yokluyorlardı.

Meraklı

ve

diğer

somonlar anne

ayı tarafından

yaka-

lanıp yavruların durduğu kayalığa fırlatıldıklarından onların

yere

önünde hareket etmeden

yatıyorlardı.

beri

Gürültüyle

çakıldıklarında sersemlemiş, yaralı oldukları

ve nefes için de hareketsiz durmaktan başka seçenekleri kalmamıştı. Yavru ayılar yaklaşıp küçük pençeleriyle onlara dokunana kadar, kayaların üstünde kocaman bedenleriyle sessizce duruyorlardı. alamadıkları

ayı

Anne

yerdeki

somonların yanına

durmadan yesomonlar, tıpkı

nilerini gönderiyordu. Havada uçuşan öncekiler gibi gürültüyle kayaların üzerine kaç kez

zıpladıktan

beklemeye

sonra çaresizce

düşüyor,

başlarına

bir-

gelecekleri

başlıyorlardı.

Meraklı'nın kayaların

vücudunun bir kısmı suda bir kısmı da üzerinde kalmıştı. Bedeninde pençe izleri var105


O da diğer somonlar gibi kendinden geçmiş, hareket etmeden yatıyordu. Bu arada Kararlı nehirde çılgınlar gibi oradan oraya yüzüyor, ne yapacağını bilemiyordu. Meraklı soru sormak için durduğunda onu uyarmak istemiş ama bunu yapamadı.

dan her şey bir anda olup bitivermişti. Hızlı davranamadığı için kendini suçlayan Kararlı, yapabileceği bir şey olup olmadığını düşünmeye çalışıyordu. Ayının çevresinde dolaş­ mak tehlikeliydi; kendisi de yakalanabilirdi. Ama Meraklı'yı orada bırakıp yoluna devam da edemezdi. Arkadaşının ne halde olduğunu hayal bile etmek istemiyordu. O yüzden ne yapacağını bilemeden olduğu yerde çaresizce daireler çizip duruyordu. Anne ayı yakaladığı somonların şimdilik yeterli olduğunu düşünerek avlanmaya ara verdi. Balıklara korkuyla bakan yavrularına gülümsedi. Kıyıya çıktı, yerde hareketsiz yatan somonlardan birini pençeleriyle kavradı ve yavrularına baktı. Yavru ayılar, annelerine güvenerek, gördüklerini uygulamak için harekete geçip somonlara yaklaştılar. Pençeleri iri somon vücutlarını kavramak için yeterince büyük olmadığından annelerinin yaptıklarını yapamıyorlardı. Küçük pençelerin ağırlığıyla kendilerine gelen somonlar irkiliyor, yeniden sıçramaya başlıyorlardı. Onların ani hareketlerinden korkan yavrular, zıplayan bir somonu bırakıp hareketsiz olan bir başkasına yöneliyor, o da

Anne ayı karışmıyor, deneyip

sıçrayınca diğerine yaklaşmaya çalışıyorlardı.

olanları

106

izliyor ama

yavrularının işine


öğrenmeleri

somonların

için onlara zaman tanıyordu. Bir süre sonra hareketsiz kalacaklarını bildiğinden iştahla

kendi yemeğini yiyordu. Çevrede bu hazır avdan yararlanmak isteyen kuşların olabileceğini düşünerek arada sırada göz ucuyla yavrularını ve somonları kontrol etmeyi de unutmuyordu. Son nefeslerini ve enerjilerini kullanan somonların bir kısmı hareketsiz kalmaya başlamıştı. Ama hala zıpla­ makta olan birkaç somon çarpışarak birbirlerinin canlarını acıtıyorlardı. Ortalık

iyice

Meraklı'nın

düşen

daha

üzerine

karışmıştı.

Bu sırada zıplayıp bir somon, onu suya biraz

yaklaştırmıştı.

Suyun soğukluğu sayesinde ayılan son bir gayretle zıplayıp kendini suya atmış ama dengesini kaybederek nehrin dibindeki taşlara kafa üstü çakılmış ve kendinden geçmişti. Gözlerini açtığında suyun dibinde, çakıl taşlarının üzerinde yatmakta olduğunu fark etti. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Vücudunda Meraklı,

dayanılmaz acılar

ama

başaramadı.

hissediyordu. Hareket etmeye çalıştı Orada hareketsiz yatması, çevresindeki

ayılara,

kurtlara, kuşlara ve diğer balıklara beni yiyin diye davetiye çıkarmak demekti. Ama çevrede o kadar fazla hareket vardı ki somon avcıları onu fark etmeden hızla yanından

geçip gidiyorlardı. Meraklı bir süre sonra kendini zorlayarak ağır ağır yüzmeye çabaladı. Canı çok yanıyordu. Boş gözlerle çevresine bakındı.

Hala neler olduğunu oradan oraya yüzüp durmaya

anlayamıyordu. Amaçsızca başladı.

107


"Yaralanmış olmalıyım."

karak. "Ne oldu acaba?" Bu soru onu dehşete

dedi kanayan vücuduna ba-

çünkü hiçbir şey hatırlamıyordu. Nereden gelip nereye gittiğini, daha da kötüsü kim olduğunu bilmiyordu. Bildiği tek şey, buralarda düşürmüştü,

O yüzden durmaksızın bir ileri bir geri yüzüyor, endişeli gözlerle çevresini izliyordu. Aslında hep ileri doğru yüzmek geliyordu içinden ama durmanın

tehlikeli

olduğuydu.

bir his de ona o bölgeden ayrılmamasını söylüyordu. Karar veremediği için daireler çizip durmaktan başka şansı yoktu. Döndü, döndü, döndü ... Ne kadar zaman bu şekilde yüzdüğünü bilmiyordu. Aklına gelen tek çözüm,

başka

çevreyi inceleyip ona neler olduğunu hatırlatacak ipuçlarını bulmaya çalışmaktı. Hemen işe koyulan Meraklı, bir süre sonra umutsuzluk içinde bunun iyi bir fikir olmadığını düÇünkü çevredeki varlıklar ona hiçbir şey hatırlatmıyordu; sanki her şeyi ilk defa görüyor gibiydi. O yüzden buralarda daha fazla zaman harcamasına gerek olmadığına karar vererek yola koyuldu. Bu arada olayın şokunu atlatan Kararlı yoluna devam

şünmeye başlamıştı.

ediyordu. Önce arkadaşını orada bırakmak istememişti ama sonunda yapacak bir şey olmadığını kabul ederek isteksizce ilerlemeye başlamıştı. Artık her şeyin tadı kaçmıştı Kararlı'nın gözünde. Meraklı'nın sohbetini özlüyor, onunla

geçirdiği

çalışıyordu.

108

günleri

düşünerek yokluğuna alışmaya

Tekrar kafileye

katılmıştı. Hızla

ilerliyordu


ama eskisi gibi düşünceli

Yine

diğer

somonlarla sohbet etmiyor, düşünceli

yüzüyordu.

Meraklı'yı düşündüğü anların

birinde içinde anlaşılmaz bir coşku hissederek aniden duruverdi. Çok tuhaf bir duyguydu. Tıpkı tehlike işareti almak gibi bir şeydi ama bu kez korku yerine heyecan hissediyordu. Bir süre bekledi ve aniden geri dönerek başladı.

Kafiledeki

diğer

geldiği

doğru

yöne

somonlar ters yöne

Kararlı'nın arkasından bakakaldılar. Kararlı

yüzmeye

doğru

neler

giden

olduğunu

bilmeden yüzüyordu.

Yüzdükçe sinyal güçleniyor, sinyal güçlendikçe Kararlı yüzüyordu. Nehrin diğer tarafına yüzmek çok kolaydı. Saatlerdir akıntıya karşı yüzmekten yorgun

düşen

vücudunu serbest bıraktı. güçlenen sinyale doğru götürüyordu.

Akıntı hızla

onu

Meraklı

ise beklemek yerine yola devam etme kararını verdikten sonra kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı. Acıyan yaralarına rağmen

azimle

akıntıya karşı

çabalıyordu. İpucu aramayı bırakmıştı; şimdi yalnızca

ilerlemekti. Bunu

yapmanın

yüzmeye

tek istediği

en güvenli yolunun

kendine benzeyen balıklara katılmak olduğunu bir somon kafilesinin peşine takıldı.

düşünerek

109


Nereye

Yetişiyorum?

nehirde ilerledikçe güçlenen sinyalin nedenini anlayamıyordu. Çok yakında bir şeylerin olacağını haber veren bu işaretin Meraklı'yla ilgisi ararlı,

K

olup

olmadığını düşünüyordu.

"Acaba yaşıyor mu?" diyordu. "O koca pençeden kurtulması mümkün mü?" Aldığı sinyallerin Meraklı'yla ilgisi olmasını dileyerek heyecanla o yöne doğru yüzüyordu. Somon gruplarını yararak aralarından geçiyor, yarattığı kargaşaya aldırmadan yoluna devam ediyordu. Bir süre sonra aniden durdu. Sinyal güçlenmişti. Yanından geçen kafileye baktı ve yön değiştirerek aralarına karıştı.

kesinlikle Meraklı'nın parmağı var." dedi sevinçle. "Hissettiğim sinyal güçlendiğine göre bu grubun içinde olmalı." "Bu

110

işte


Aralarından

tek tek geçerek,

arkadaşına

benzeyen

somonların yanına yaklaşıp

yüzlerine bakıyordu. Bunu yüzlerce kez yaptıktan sonra Meraklı'yla göz göze geldiğinde kalbi heyecandan neredeyse durmak üzereydi. Gülümseyerek baktı arkadaşına. Meraklı bu bakışları fark etmiş, o da gülümseyerek karşılık vermişti. "Merhaba." dedi Kararlı nefes nefese. "Merhaba." diye karşılık verdi Meraklı. "Merhaba mı?" diye sordu Kararlı. Hayal kırıklığına uğramıştı.

"Bana sadece merhaba mı diyeceksin?" "İlk kez karşılaştığım birine genellikle merhaba derim."

dedi

Meraklı. Kararlı

ne

olduğunu anlayamamıştı.

Bunun

Meraklı'

nın yaptığı şakalardan

biri olabileceğini düşünerek hiçbir gibi oyunu devam ettirmeye karar verdi. "Haklısın." dedi gülümseyerek. "İlk karşılaşmada böyle denir." şey olmamış

Uzun bir aradan sonra Meraklı'yı tekrar görebilmek, onunla konuşabilmek Kararlı'yı çok sevindirmişti. Onu kaybettiğini sandığı

bir anda tekrar bulduğuna inanamı­ yordu. Bir süre konuşmadan Meraklı'nın yanında yüzdü. Bu arada göz ucuyla ona bakıyor, onu ne kadar özlemiş olduğunu düşünüyordu. Meraklı'nın vücudundaki pençe izlerini fark ettiğinde bu oyunu daha fazla devam ettiremeyeceğini anladı. "Canın

çok yandı mı?" diye sordu. "Seni orada gitmek benim için kolay olmadı."

bırakıp

111


aniden durdu ve şaşkın şaşkın Kararlı'ya baktı. "Sakın durmaaa!" diye bağırdı Kararlı. Bu kez arkadaerken uyarabildiği için mutluydu. Meraklı ne olduğunu anlamamıştı ama yine de onu

Meraklı

şını

ve yüzmeye devam etmişti. "Belki bana hala kızgınsın ama inan seni o pençeden kurtarmanın hiçbir yolu yoktu. Saatlerce oralarda dolaşıp geri dönersin diye bekledim. Sonra ..." "Dur, yavaş ol." dedi Meraklı heyecanla. "Şaka yapmı­ yorsun değil mi? Sen beni gerçekten tanıyorsun öyle mi?"

dinlemiş

"Şaka mı? Asıl şaka

yapan sensin. Neden beni

tanımı­

gibi davranıyorsun anlamıyorum." "Çünkü seni gerçekten tanımıyorum. Yani tanıyorsam da seni hatırlayamıyorum." "Beni nasıl hatırlamazsın Meraklı?" "Meraklı mı? Bu, benim adım mı?" Kararlı korkudan büyümüş gözlerle ona bakıyordu. "Sen gerçekten şaka yapmıyorsun!" dedi. "Beni meraktan öldürmeden neler olduğunu söylesen iyi olacak."

yormuş

"Sen benden daha çok şey biliyorsun. O yüzden asıl ben meraktan ölmeden sen anlatmaya başlasan daha iyi olur." "Neler olduğunu gerçekten hatırlamıyorsun öyle mi? Sanırım ayı seni yakaladıktan sonra hafızanı kaybetmişsin." "Beni ayı mı yakaladı?" "Her şey bir anda oldu. Ne bile." 112

olduğunu anlayamadım


"Anlat lütfen. Tek umudum sensin. Hatırlayabilmek için her şeyi denedim ama hiçbiri işe yaramadı." "Tamam, anlatacağım ama nereden başlamam gerektiğini

bilmiyorum."

"İstersen önce adından başla. Beni tanıdığını anlayın­ yapacağımı şaşırdım, adını sormayı

ca sevinçten ne

bile

unuttum." "Benim

adım Kararlı."

"Benimki de sana

Meraklı'ymış.

Tek

bildiğim

bu, gerisi

kalıyor."

İkisi de gülümseyerek birbirlerine baktılar. Sonra Kararlı tanışmalarını, yolculuklarını

tek tek

anlattı. Kararlı

nefes almadan

da onu ilgiyle dinliyordu. başkasının ağzından

ve birlikte

konuşuyor, Meraklı

Yaşamının

bir bölümünü bir

dinlemek ilginç geliyordu

Ama o ana kadar dinledikleri ona hiçbir için

yaptıkları şeyleri

Meraklı'ya.

şey anımsatmadığı

umutsuzluğa kapıldı.

"Hiçbir şey hatırlamıyorum." dedi. "İstersen biraz ara verelim. Hala yorulmadın mı?" "Yorulmadım.

Ama sen yine her zamanki gibi aceleci

davranıyorsun. Üzülme, biraz daha vaktimiz var, eminim hatırlayacağın

bir

"Geçmişimle

gibi bir dostum "Şimdi

ayrıntı

ilgili hiçbir

/ F: 8

şey hatırlamasam

olduğunu öğrendiğime

seni bir yere

"Nereye? Beraber Meraklı

buluruz."

götüreceğim,

gittiğimiz

da senin

sevindim."

beni izle."

bir yere mi

gideceğiz?"

113


"Öyle bir yer yok ki! Dönüş yolculuğunun başında tanıştığımızı söylemiştim. Küçükken buralarda hiç karşılaş­ madık. Ben de buraya yıllardan sonra ilk defa geliyorum. O yüzden soru sormayı bırak ve beni izle, vaktimizi boşa harcamayalım."

"Tamam, geliyorum ama bir sorum daha var. Benim dışımda sanırım bütün somonların yanıtını bildiği bir soru bu. Herkes bir koşturmaca, bir heyecan içindeymiş gibi görünüyor. Hepimiz nereye yetişmeye çalışıyoruz böyle?" "Merak etme. Bu koşturmacanın nedenini birazdan sen de hatırlayacaksın. Hadi gel." Bir süre daha grupla beraber yüzdüler. Kararlı, düyerinde Meraklı da heyecandan şünceli görünüyordu. duramıyor, soru sormamak için kendini zor tutuyordu. "Birazdan yol ikiye ayrılacak." dedi Kararlı sessizliği bozarak. "O zaman gruptan ayrılıp diğer yöne doğru yüzeceğiz. Akıntı yüzünden bu dönüşü yapmakta biraz zorlanabilirsin. İşte yaklaşıyoruz, hazır mısın?" Meraklı bir şey söylemeye zaman bulamadan kendini Kararlı'nın peşinde, diğer yola saparken buldu. Akıntıya karşı yaptıkları bu hareket Meraklı'yı zorlamıştı. Acıyla yüzünü

buruşturdu.

mi?" diye sordu Kararlı üzüntüyle. "Dayanmaya çalış, çok az kaldı. Birazdan çok güzel bir yuvada dinleneceksin." "Yuva mı? Kimin yuvası?" "Bilge Somon'un. İşte tam karşında duruyor." "Yaraların acıyor, değil

114


"Bilge Somon kim?" diye sordu Meraklı, önünde duran ağaç gövdesine bakarak. "Beni ne çabuk unuttun Meraklı." dedi ağacın gövdesinden başını çıkaran yaşlı bir somon. "Ama ben seni görür görmez tanıdım." Meraklı, bir Bilge Somon'a, bir Kararlı'ya bakıyordu. "Siz tanışıyor musunuz?" diye sordu Kararlı. "Anlaşılan herkes birbirini tanıyor çocuklar." diye cevap verdi Bilge Somon gülümseyerek. "Aslında tam olarak tanışmıyoruz." dedi Meraklı. "Ben her şeyi unuttum!" "Unuttun mu?" dedi Bilge Somon. "İşte buna inanmak çok zor." "Ne yazık ki doğru söylüyor." dedi Kararlı. "Sanırım ayının pençesine yakalanıp sonra da kurtulması biraz kafasını karıştırmış; hiçbir şey hatırlamıyor." "Demek ayının elinden kurtulabildin!" dedi Bilge Somon. "Anlaşılan pek değişmemişsin. Endişelenecek bir şey yok, bu geçici bir durum. Yakında normale dönersin." "Ama çok uzun zamandır böyleyim." dedi Meraklı. "Her yolu denedik ama hiçbiri işe yaramadı." "Biliyorsun, vaktimiz de daralıyor Bilge Somon." dedi Kararlı. "Hımmm ... " dedi

Bilge Somon.

"Haklısınız,

bir an önce

bir çözüm yolu bulmalıyız." "Yine mi şu zaman meselesi!" dedi Meraklı. "Birisibana neden zamanla yarıştığımızı artık anlatacak mı?"

115


"Sakin ol." dedi. Bilge Somon gülümseyerek. "Her şeyi hatırlayacaksın. Siz içeri girip dinlenin, ben de bu arada ne

yapabileceğimizi düşüneyim."

ile Kararlı çözümü Bilge Somon'a bırakarak ağacın gövdesindeki yuvaya girdiler. Gövde boy boy midyelerle doluydu. Meraklı şaşkınlıktan donakalmıştı. Uzaklardan bir dalga şarkısı duyuluyor, ağacın gövdesindeki deliklerden sızan güneş ışıkları dans ederek bu şarkıya eşlik ediyordu. Meraklı ilk kez böyle bir yuva görüyordu. Meraklı

dili tutulmuştu. "Hadi gel, şuraya yat da biraz dinlen." dedi Kararlı. Meraklı gözlerini dans eden ışıklardan ayırmadan Kararlı'nm gösterdiği yere uzandı. "Bilge Somon'un seni tanıyor olması beni çok şaşırttı."

Yuvanın güzelliği karşısında

Kararlı.

"Bu iyi bir tesadüf oldu." "Anlaşılan daha önce onun hakkında hiç konuşmamı­ şız." dedi Meraklı. "Çocukken aynı zamanda, aynı yerde, aynı kişilerle görüşmüşüz ama birbirimizi hiç görmemişiz! Buraya çok sık gelir miydin?" "Hayır, aslında yalnızca bir kere gelmiştim." dedi Kararlı. "Bir gün bu civarda kaybolmuştum, Bilge Somon'a dedi

rastladım,

o da bana yolu gösterdi." "Bir kere geldin ve burayı tekrar bulabildin, öyle mi?" diye sordu Meraklı. "Bu, biz somonlar için zor bir şey değil." dedi Kararlı. "Ama doğrusu biraz endişelenmiştim. Yuvayı değil de Bilge Somon'u burada bulamamaktan korkuyordum."

116


"Neden?" diye sordu Meraklı. "Burası onun yuvası değil mi? Nereye gidecekti ki? Yoksa o da mı bir yerlere yetişmek zorunda olan somonlardan?" "Evet." dedi Kararlı. "O da gitmiş olabilirdi." "Nereye gitmiş olabilirdi?" diye sordu Meraklı. "Neden anlatmıyorsun?" "Eğer

hatırlayamazsan,

nereye yetişmek zorunda olduğumuzu anlatacağım." dedi Kararlı. "Ama senin hatırlamanı tercih ederim. O yüzden son ana kadar beksen

leyeceğim."

"Peki." dedi Meraklı. "Ben de beklerim o zaman." O sırada Bilge Somon heyecanla içeri girdi. "Hazırlanın, yola çıkıyoruz." dedi. "Size şelaleye kadar eşlik etmeyi ve orayı son bir kez daha görmeyi çok isterdim çocuklar ama artık çok yoruldum, fazla vaktim de kalmadı." Meraklı soru sormak için tam ağzını açmak üzereyken Bilge Somon, "Soru sormayı bırak da kıpırdat yüzgeçlerini." dedi. "Bu fikrin işe yarayacağına eminim. Şoka girince hafızanı kaybettiysen, tersini yaparak onu geri getirebilirsin. Ayrıntıları yolda anlatacağım, yol ayrımına kadar sizinle geliyorum. Hadi, hemen gidelim." Meraklı şaşkın şaşkın Bilge Somon'a bakıyordu. Kararlı onu kuyruğundan çekerek dışarı çıkardı. "Bilge Somon'un neden bize veda ediyor gibi davrandığını sorsam onu da söylemezsin değil mi?" diye sordu Meraklı, Kararlı'ya. Kararlı

gülümseyerek

başını

iki yana

salladı.

117


bana yuvasına neden son kez bakıyormuş gibi yaptığını da açıklamazsın." dedi Meraklı. "Peki, öyle olsun. En iyisi bir an önce şelaleye gitmek. Umarım bütün sorularımın yanıtlarını bulurum orada." "Konuşmayı bırakın ve hareketlenin çocuklar!" dedi "Sanırım

Bilge Somon. Hep birlikte yol ayrımına doğru yüzmeye başladılar. Bilge Somon yolda şelaleye nasıl gideceklerini, orada neler yapmaları gerektiğini ayrıntılarıyla anlattı.

geldiklerinde Bilge Somon durdu ve "Siz bu taraftan devam ediyorsunuz çocuklar." diyerek yolu gösterdi. "İkinizin de geri dönebildiğini görmek beni çok mutlu etti. Eminim bu işin de üstesinden gelecek, görevinizi başarıyla tamamlayacaksınız. Hadi yolunuz açık olsun." Bilge Somon önlerinden hızla geçmekte olan bir soAyrılma noktasına

mon sürüsüne karıştı. Meraklı ile sallayarak veda ettiler.

118

Kararlı

ona

kuyruklarını


Balık Kavağa Çıkar mı?

K

ararlı,

Bilge Somon'un ona anlattığı yerlerden geçerek Meraklı'yı şelaleye götürüyordu. Meraklı arkadaşının yanında yüzerken, ilk defa gördüğü­ nü sandığı nehrin güzelliklerinin keyfini çıkarıyordu. Artık ipucu aramayı bırakmıştı. Çünkü Bilge Somon'a güveniyor ve gittikleri yerde her şeyi hatırlayacağına inanıyordu. "Az kaldı." dedi Kararlı. "Birazdan oradayız. Ne yapacağını iyice anladın değil mi?" "Tabii ki anladım." dedi Meraklı gülerek. "Unuttun galiba, sadece geçmişi hatırlamıyorum." "Haklısın." dedi Kararlı. "Bir an düşünemedim. Ben senden daha çok heyecanlanıyorum galiba." "Sen artık gelmesen iyi olur." dedi Meraklı. "Şelale­ ye yaklaşıyoruz galiba; su bizi çekmeye başladı. Bilge Somon'un söylediklerini unuttun mu?" 119


"Hiç unutur muyum!" dedi Kararlı. "Hadi sen yola devam et. Ben seni burada bekleyeceğim. İyi şanslar!" "Dikkatli ol." dedi Meraklı. "Beni beklerken büyük balıklara yem olma sakın!" Kararlı heyecanla uzaklaşmakta olan Meraklı'nın arkasından baktı. Sonra kendine gizlenecek güvenli bir yer buldu ve beklemeye başladı. Bilge Somon, Kararlı'ya nehir yolculuklarını yavaşlatacak gereksiz hareketler yapmamasını söylemişti.

O yüzden

akıntıya kapılıp şelaleden

düşmemesi, Meraklı'dan ayrılıp

bir yerde onun dönmesini

beklemesi gerekiyordu. Meraklı, Kararlı'dan ayrıldıktan

sonra bir süre daha yüzdü. Akıntı giderek güçleniyordu. Bilge Somon'un söylediklerini düşünerek kendini serbest bıraktı. Şelaleden aşağıya atlaması ve suyun derinliklerine dalması gerekiyordu. Bilge Somon'un dediğine göre, bu işin bir tehlikesi · yoktu; başına gelebilecek en kötü şey nehrin dibindeki taşlara çarparak bir yerini incitmesiydi. Bu da balıklar için ciddi bir

şey değildi.

gittikçe hızlanması düşüşün yaklaştığını gösteriyordu. Meraklı derin bir nefes alarak kendini ileriye doğru itti. Bu hareketle sudan ayrılmış, havada uçmaya başlamıştı. İlk kez gördüğü görüntülerin büyüsüne kapılmamak çok zordu ama Bilge Somon onu bu konuda özellikle uyarmıştı. Ona doğru gelen bir kuş görürse planı değiştirmesini, kendini hızla suya bırakmasını tekrar tekAkıntının

rar

söylemişti.

120

Bu mevsimde bütün

kuşlar

nehrin

diğer


tarafında

avlanmaya gitmiş olsalar da onlara çok dikkat etmesi gerekiyordu. Meraklı, Bilge Somon'un uyarısını göz önüne alarak çevresini dikkatle inceledi. Şelalenin yakınlarında tek bir kuş bile görünmüyordu. Gülümseyerek güneşe ve bulutlara bakmaya çalışan Meraklı, beklemediği bir anda gürültüyle suya çarptı. Yukarıdan üzerine düşen su çok şiddetliydi; zaten suya karşı koyacak durumda da değildi. Bilge Somon'un söylediği gibi kendini serbest bıraktı ve hızla nehrin dibine çakıldı. .. "Biraz daha gayret etmeliyim." dedi Meraklı, nehrin dibinde yatarken. "İşte bu kadar! Kurtuldum senden pençe! Hoşça kal!" Gözlerini açtığında olduğu yerde yüzmeye çalıştığını ve sayıkladığını fark etti. Nerede olduğunu anlamak için endişeyle çevresine bakındı. "Etrafta hiç ayı yok!" diye bağırdı. "Bilge Somon haklıymış! İşe yaradı! Bir an için kendimi ayının pençesinde sandım ... Sonra üzerime düşen o somonlar ... Nehre geri dönüşüm ... Artık her şeyi hatırlıyorum!" Sevinçle kendi etrafında dönmeye ve dans etmeye başladı. Bir süre sonra, "Kararlı'yı daha fazla bekletmesem iyi olacak." diye düşündü. Meraklı'nın şelaleden düştüğü yerdeki küçük gölcük biraz ileride somonların dönüş güzergahı olan büyük nehre karışıyordu. Meraklı, nehrin iki kolunun birleştiği yerden geriye döndü ve arkadaşını bıraktığı yere doğru heyecanla yüzmeye başladı. 121


Kararlı'nın

onu beklediği yere yaklaşırken somonların yetişmek zorunda oldukları yeri ve tamamlamaları gereken görevi düşünerek kendi kendine gülümsedi durdu. Arkadaşına yaklaştıkça heyecanı da artıyordu. Daireler çizerek sabırsızca yüzen arkadaşını uzaktan gördü ve muzipçe gülümsedi. Kararlı onu fark etmemişti; endişeli endişeli yüzmeye devam ediyordu. Meraklı'yı aniden yanında görünce korkudan sıçradı. "Merhaba." dedi Meraklı durgun bir sesle. "Bu dalgın­ lıkla hala balıklara yem olmamana şaşırdım." "Merhaba." dedi Kararlı hayal kırıklığını belli etmemeye çalışarak. Meraklı'nın sesinden, şelale fikrinin işe yaramadığı, arkadaşının onu hala hatırlamadığı hissine kapılmıştı. "Hadi gidelim." dedi Meraklı aynı durgun ses tonuyla. "Yolda konuşacak çok şeyimiz var. Daha fazla geç kalmayalım."

Konuşmadan

sessizce yüzüyorlardı. Kararlı üzüntüsünü, Meraklı da sevincini belli etmemeye çalışıyordu. Göz ucuyla arkadaşına bakan Meraklı, onun ne kadar üzüldüğünü görerek bu şakayı daha fazla sürdürmemesi gerektiğini düşündü.

"Yüzüp yüzüp kuyruğuna geldik." dedi Meraklı sevinçle. "Sence balıklarla ilgili en komik deyim hangisi?" Kararlı şaşırarak Meraklı'ya baktı.

"Neden öyle bakıyorsun?" diye devam etti Meraklı. "En son bu konu hakkında konuşmuyor muyduk?" Kararlı'nın şaşkınlıktan dili tutulmuştu. 122


"Dilini mi yuttun?" dedi Meraklı. "Hadi kıpırdat yüzgeçlerini. Tamamlamamız gereken bir görevimiz var." Kararlı kulaklarına inanamıyordu. Meraklı'nın

tekrar eski haline dönmesi, onu hatırlaması Kararlı'yı çok mutlu etmişti. Sevinçten dans ederek Meraklı'nın çevresinde dört dönmeye başladı. "Başımı döndürüyorsun." dedi Meraklı gülerek. "Dengemi kaybedip kafa üstü düşersem yine hafızamı yitirebilirim. Ayrıca kendini bu kadar yormamalısın, daha gidecek çok yolumuz var." Kararlı onu duymuyordu. Bir süre daha deliler gibi dans ettikten sonra güçsüz düşerek durdu. "Ama soruma hala cevap vermedin." dedi Meraklı nefes nefese kalan arkadaşına. "Hangi soruna?" dedi Kararlı. Zorlukla konuşuyordu. "Balıklarla ilgili bildiğin en komik deyimi sormuştum." dedi Meraklı gülümseyerek. Kararlı bir süre düşündükten sonra, "Bu sorunun yanıtını ancak balık kavağa çıkınca alırsın." dedi gülerek. Çırpına çırpına gülen iki somon balığı, hayatlarının en güzel günlerinden birini yaşıyordu.

123


Son Dans

M

eraklı

ile Kararlı, o

kaldıkları

yerden devam ettiler. rağmen

başarmış, değil

"Evet." dedi

oradan geçmekte olan

katılarak yolculuklarına

bir somon sürüsüne

"Bu kadar engele dönmeyi

sırada

Kararlı.

ne çok somon nehre geri

mi?" diye sordu

Meraklı.

"Ama unutma, bu yolculuk henüz

sona ermedi." "Başıma

gelenleri

mı olduğuma mı

düşününce, şanslı mı

karar veremiyorum.

Başka

yoksa

şanssız

engeller de

çıkar

dersin?" "Umarım çıkmaz.

başladığını

Çünkü

gücümün tükenmeye

hissediyorum."

"Ben de çok yoruldum... karşılaşır mıyız

124

artık

dersin?"

Bilge Somon'la bir daha


"Sanmıyorum.

Bence o çoktan görevini

yolculuğu

Onun bu

birkaç kez

musun? Kim bilir ne kadar

tamamlamıştır.

yaptığını düşünebiliyor

yorulmuştur!"

"Yine de onun yerinde olmak isterdim.

Yıllardır

ne

çok şey öğrenmiş, ne çok yer görmüştür... İşte geldik!" İkisi de durup etrafa bakındı. "Burasının

güvenli bir yer

olduğuna

emin misin?" diye

Kararlı.

sordu

"Bence daha güzel bir yer olamaz." dedi Meraklı. Kararlı etrafı incelerken, birdenbire kuyruğunun üzerinde dikiliveren Meraklı'yı görünce şaşırdı. Müthiş bir enerji ve güç gerektiren bu hareket silmişti. Hayranlıkla arkadaşını

tam önünde gururla, dimdik Sonra aniden kumları,

kuyruğunu

bitkileri

karşısında

başladı. Meraklı

izlemeye

dikilmiş,

nefesi ke-

ona gülümsüyordu.

ileri geri hareket ettirerek

taşları,

havalandırmaya başladı. Kararlı

sadece

Meraklı'nın değil,

çevresindeki

diğer dişi somonların

da büyük bir toz bulutu içinde kalmıştı. Nehrin dibinde göz gözü görmüyordu. Erkek somonlar dişilere kaldırdığı

yaklaşarak onların teşem

dansa

gösterisini izlemeye

katılmak

için

sabırsızlanıyorlardı.

köşesi,

çukur kazan dişi somonlarla ve somonlarla doluydu. Dişi

vahşi

somonlar

yaşamlarının

dönemlerine

girmişlerdi.

olmadan

çalışıyor,

en

onları

hırçın,

en

bu muh-

Nehrin her

izleyen erkek acımasız,

Bu dönemde onlar

yanlarına yaklaşmaya çalışan

erkek

en

hazır

somonları

125


kovalar,

kendilerinden ve yuvalasomonlar binlerce yumurta-

ısrarcı olanları ısırarak

rından uzaklaştırırlardı. Dişi yı hazırladıkları yuvaların

içine

paylaştırır,

sonra

bunları

döllemeleri için erkek somonlara sinyal gönderir, ancak o zaman onların yuvalara yaklaşmalarına izin verirlerdi. Dişi somonun sinyaline iki erkek cevap verdiğinde, bu durum erkekler arasında kavga çıkmasına neden olurdu. Dişi

ve erkek

somonların

zamanları olmadığından,

uzun kavgalarla kaybedecekleri birkaç ısırık ve itişmeden sonra

erkek somonlardan biri alanı terk ederek uzaklaşır, başka bir dişiden gelen sinyale cevap verirdi. Meraklı da diğer dişiler gibi durup dinlenmeden yuvaları kazmaya devam ediyordu. Kararlı, hala toz bulutu içinde,

uzaktan izliyor, diğer sinyallerine cevap vermiyordu.

kımıldamadan Meraklı'yı

dişilerin gönderdiği çağrı

Bir süre sonra

gücü

tükendiği

kalmıştı. Kararlı'yla

göz göze

Meraklı işini tamamlamış,

için yuvaların yanına uzanıp geldiklerinde gülümseyerek

çağrı

sinyalini gönderdi. Katanımadan ileri atılarak,

erkek somonlara fırsat "Son dansı benimle yapar mısın?" diye sordu Meraklı'ya. "Seve seve." diye cevap verdi Meraklı. Her yuvanın önünde tek tek durarak dans ederlerken,

rarlı, diğer

destek olmaya çalışıyordu. Çukurlar koyu kırmızı binlerce yumurta ile dolup taştı­ ğında sıra Kararlı'ya geldi. Kesesindeki tohumları özenle

Kararlı

halsiz

yumurtaların

126

düşen Meraklı'ya

üzerine

bırakmaya başladı. Ortalık

sanki


bembeyaz bulutlarla

kaplanmıştı.

dığında Meraklı kuyruğu

Dölleme

üzerinde dikilerek

işi

tamamlan-

yuvaları çakıl

taşlarıyla kapattı.

O andan itibaren sanki farklı kişiliklere

Meraklı

ile

büründüler. Yüzgeçleri

Kararlı

tamamen

gerilmiş, ağızlarını

sonuna kadar açmış, yuvalarına yaklaşacak balıkları ısır­ maya hazırlanmışlardı. Yumurtalarını yemek isteyen her türlü canlıya karşı canları pahasına savaşabilirlerdi artık. Yuvalarının

önünde günlerce hareket etmeden bekledi Meraklı ile Kararlı. Göz göze geldiklerinde birbirlerine gülümseyen somonlar, bu anı fırsat bilerek yuvalarına yaklaşmaya çalışan balıklara saldırıyor, onları

oradan uzak-

laştırıyorlardı. Kararlı

son günlerini

yaşarken

iyice halsiz düşmüştü. Artık Meraklı'ya yardım edemiyordu. Bir gün uykuya daldı ve bir daha uyanamadı. Meraklı da tek başına ancak birkaç gün dayanabildi. Sonra o da görevini tamamlamış mutluluğu ile yuvaların önünde uykuya daldı. Meraklı

ile

gibi, yavaş yavaş balıkların,

olmanın

Kararlı'nın vücutları, diğer somonlarınki

doğaya karıştı;

onlarla beslenen

vücutlarına dağıldı;

her

nehirlere, denizlere

yayıldı;

ayıların, kuşların, insanların

şeyden

bir parça oldu.

SON

127


YAZAR HAKKINDA

Nilay Yılmaz 1971 yılında doğdu. Çocukken kitaplarla arası pek iyi değildi. Babaannesinden masallar dinleyerek, babasından Karagöz ile Hacivat oyunları izleyerek büyüdü. Büyüdükçe kitaplardaki harflerin büyüsüne kapıldı, okumayı sevmeye başladı. Kendini bildi bileli yazmayı, masal dinlemeyi ve oyun oynamayı çok seviyor. Oyuncaklarla oynuyor, kedilerle oynuyor, dalgalarla oynuyor, rüzgarla oynuyor, düşüncelerle oynuyor. Oynamaktan hiç yorulmuyor. Drama oyunlarına ve sokak oyunlarına da bayılıyor, onlardan sıkılırsa yeni oyunlar uyduruyor. Aklında yazmak istediği yüzlerce öykü var. Oynamaktan vakit bulursa onları da yazacak. Yazarla iletişim kurmak, ona düşlerinizi ve oynadığınız oyunları anlatmak isterseniz, nilayyilmazOO@gmail.comadresine ya da www.nilayyilmaz.com internet sitesine yazabilirsiniz.


Meraklı veUyuşuk ikisomon balığı. Meraklı sor~sormayı

veöğrenmeyi çokseviyor. Eniyiarkadaşı Uyuşuk iseyeni şeyler aramaktan pekhoşlanmıyor, bildikleriyle yetinmeyi

tercihediyor. İki arkadaş, yumurtadan çıktıktan kısa bir süre sonradoğdukları nehirden başlayıp okyanusa uzanan, maceralarla dolubiryolculuğa çıkıy~r. Yolculuk sırasında zorlubiryaşam mücadeles veriyor, i birçok yeni arkadaş ediniyor veçokeğleniyorlar... Meraklı,

büyüme, yaşam-ölüm döngüsü ve dönüşüm üzerine sıcacık biröykü ...


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.