Başkandan
Dağ-Der Yardımlaşma ve Kültür Derneği Adına İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Sorumlusu Erkan Aydın (Dağ-Der Genel Başkanı) Genel Yayın Yönetmeni Sefer Göltekin Yayın Kurulu İsmail Fedai Hüseyin Koçak İbrahim Ferik Mustafa Bay Fethi Yıldız Selami Acar İletişim İnönü Cad. Güneş İş Hanı No:74 Kat: 5 Osmangazi - BURSA Tel: 0224 272 58 58 guneybursa@gmail.com Reklam Rezervasyon 0535 564 94 25 guneybursa@gmail.com Baskı AKMAT Akınoğlu Matbaacılık San. Tic. A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi Ali Osman Sönmez Bulvarı 2. Sokak No: 1 Nilüfer Bursa Tel: 0224 243 29 29 (Pbx) Faks: 0224 242 51 00 güneybursa dergisinde yer alan yazı ve fotoğraflar tanıtım amacı dışında izinsiz kullanılamaz. Dergimizde yer alan ilan, yazı ve fotoğrafların sorumluluğu sahiplerine aittir. www.guneybursa.org www.dagder.org.tr
D
eğerli hemşehrilerim. Tam bir yıl önce yöremizin birikimini kayıt altına almak için dergimiz Güney Bursa’yı yola çıkardık. Aksaklıklara rağmen her ay düzenli olarak yayınlamaya çalıştığımız dergimizin 12. sayısını elinizde tutuyorsunuz. yola çıkarken hem dağ Erkan Aydın yöremize hem de Bursa’daki okuyucularımıza hitap Dağ-Der eden bir dergi olsun istedik. Bursa’da eksikliği hisGenel Başkanı sedilen yerel kültür yayıncılığında bir boşluğu dolduralım istedik. Bu hayalimizi gerçekleştirdiğimize inanıyoruz. Dergimizin her sayısı ilgiyle okundu. Her sayıda önemli bir konuyu gündeme getirirken yöremizin zengin kültürel ve folklorik birikimine bir kez daha şahit olduk. Sizlerden gelen olumlu olumsuz tüm eleştirileri dikkate alarak daha güzel dergiler hazırlamak amacıyla yolumuza devam ediyoruz. Yeni sayımızdan itibaren daha zengin bir içerik ve görsel değişikliklerle istikrarlı çizgimizi korumaya devam edeceğiz. Dergimiz Güney Bursa artık Bursa’nın dergisi olmuştur. Bu anlamda inceleme araştırma, deneme gibi çalışmaları olan okuyucularımızın yazılarını dergimize göndermeleri durumunda sizlerin de araştırmalarına yer vererek kent kültürüne zenginlik katmaya devam etmek istiyoruz. Dergimizin bu sayısında yine birbirinden değerli araştırmalarla karşınızdayız. Yöremize hitap eden inceleme ve araştırmaların yanı sıra Bursa’daki değerleri de sayfalarımıza taşıdık. Mayıs sayımız biraz gecikmeli olarak eğitim öğretim döneminin sonunda elinize ulaştı. Malum yaz başlangıcı dağ yöremizin ilçelerinde şenlik ve festivallerinyöre insanımızı buluşturan kaynaştıran, birlik ve beraberliğimizi güçlendiren organizasyonlara ev sahipliği yapacaklar. Büyükorhan ilçemiz geleneksel Görecik yaylası Yörük Türkmen Şenliği’ni renkli bir organizasyonla yaptı. Sırasıyla Orhaneli, Keles ve Harmancık ilçelerimiz de geleneksel şölenlerini yapacaklar. Bu organizasyonların aynı zamanda yöremizin ekonomik sosyal ve kültürel kalkınmasına da katkısı söz konusudur. Öte yandan Bursa merkezde de zaman festival zamanıdır. 49. uluslararası Bursa Festivali münasebetiyle renkli bir yaz dönemi Bursalıları bekliyor. Yeni sayımızada buluşmak üzere...
İçindekiler
6 10 14 18 26
Tarihte Dağ Yöresi ve Yörük-Türkmen Teşekkülleri
Ömer Faruk Dinçel
Kayhan Çarşısı Cem Şeflek
BUFSAD
“Gazi Hüdavendigar” Şehid Murad Han Gazi Camii
Cevat Akkanat
Büyükorhan Görecik Yaylası Yörük Türkmen Şenliği
49. Uluslararası Bursa Festivali
içindekiler 4 haberler 6 Tarihte Dağ Yöresi ve Bu Yöredeki Yörük Türkmen Teşekkülleri Ömer Faruk Dinçel 10 Kayhan Çarşısı Cem Şeflek-BUFSAD Belgesel Atölyesi 14 “Gazi Hüdavendigar” Şehid Murad Han Gazi Camii Cevat Akkanat 18 Büyükorhan Görecik Yaylası Yörük-Türkmen Şenliği 24 xx xx 26 49. Uluslararası Bursa Festivali 30 Sağlık Mutfağı Mekaş 31 Foto-Öykü Nilay Şahinkanat
Ünidağ’ın Hatıra Ormanı
ÜNİDAĞ(Dağ Yöresi Üniversite Öğrencileri),Türkiye’nin 19 ayrı ilinde teşkilatlanarak birlik ve beraberliği güçlendiren faaliyetlerde bulunmaya devam ediyor.
Dağ-Der ile Rumeliler Derneği kardeş oluyor
Ünidağ’ın bu faaliyetlerden biri olan fidan dikimi ve piknik, Bursa Ünidağ ekibini 35 kişiyle bir araya getirdi. Ünidağ Genel Başkanı İbrahim AYAZ ve Genel Başkan Yardımcısı Seher Acar’ın da katılımıyla gerçekleştirilen piknik renkli görüntülere sahne oldu. Orhaneli Orman İşletme Müdürlüğünün sosyal tesislerinde pikniklerini gerçekleştiren Ünidağlılar, Orman İşletme müdürlüğünün temin ettiği yaklaşık 250 adet fidanı kendileri için ayrılmış olan yere dikerek Ünidağ Hatıra Ormanını oluşturdular. Fidan dikiminin ardından açıklama yapan Ünidağ Genel Başkanı İbrahim Ayaz, sosyal sorumluluklarının farkında olduklarını ve sorumluluklarını yerine getirdikleri için mutlu olduklarını dile getirdi.
Bursa’nın dağ ilçelerinin kentteki en büyük sivil toplum örgütlerinden olan Orhaneli Keles Büyükorhan Harmancık Kültür ve Yardımlmaşma Derneği (Dağ-Der) ile Rumeli Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği kardeş dernek olma kararı aldı. Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte Dağ-Der’e nezaket ziyaretinde bulunan Rumeliler Derneği Başkanı Cüneyt Dizdar teklifi Genel Başkan Erkan Aydın’a resmen iletti. İki dernek arasındaki ilişkilerin bundan böyle geliştirilmesini arzuladıklarını ve birlikte ortak organizsayonlara ev saphipliği yapmak istediklerini dile getiren Dizdar, “Dağ-Der ile kardeşlik ilişkisi başlatmaktan derneğim ve üyelerim adına büyük bir mutluluk duyyorum” dedi. Dağ-Der Genel Başkanı Erkan Aydın da, kökü bir olan toplulukların kardeş olmasının önemine işaret etti ve Rumelililer Derneği ile ortak organizasyonlara ev sahipliği yapabileceklerinin altını çizdi. Görüşmenin ardından Dizdar Başkan Aydın’a derneğin flamasını takdim ederken, Dağ-Der Başkanı da, Dizdar’a derneğin bir rozeti ile çıkarılan Güney Marmara dergisinin birinci cildini takdim etti. Öte yandan Dağ-Der’in ziyaretçile-
ri arasında AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Tahsin Kara ile Osmangazi Kent Konseyi Başkanı Zeki Eker de vardı. Kara ziyarette kongre sonrası işbaşına gelen Dağ-Der’in yeni yönetim kurulunu tebrik etti. Başkan Aydın’da, ziyartet Kara’ya yerel ve genel seçimlerde hemşehrilerinin daha çok karar organlarından temsilini istedi. Aydın, gerek Büyükşehir gerekse Osmangazi belediyelerine Dağ-Der Kültür Merkezi’ne sağladıkları katkılar için yöre adına teşekkürlerini de iletti.
Balibey’de 40 Resim 40 Hikaye 1918 yılından bugüne kadar Keles ve bağlı köylerinden toplanarak sergilenen “40 Resim 40 Hikaye” sergisi Balibey Han’da açıldı. Açılışlarını Bursa Valisi Şahabettin Harput, İlçe Kaymakamı Akın Ağca ve davetlilerin katıldığı sergi açılışında konuşma yapan İlçe Kaymakamı Ağca “1918 Yılından itibaren 800 e yakın fotoğraf toplandı. Bunların arasından seçilmiş olan 40 tanesini sergiledik, her fotoğrafın bir hikayesi
bulunmaktadır, bu hikayeler fotoğrafların altında da ayrıca belirtilmektedir. İlerleyen zamanlarda bu resimleri bir kitap haline getireceğiz”dedi. Keles’i Keles’te yaşanması gerektiğinin altını çizen Vali Harput “Tarihi ve kültürel bir hizmet olarak gördüğüm bu serginin açılışını yapmaktan büyük
mutluluk duyuyorum, Kaymakam arkadaşımız Kelesin tarihi ile ilgili güzel bir araştırma yaparak bu güzelliği sergilemiş, emeği geçen herkesi kutluyorum” dedi. Açılış töreninin ardından sergiyi gezen Vali Harput İlçe Kaymakamı Akın Ağca’ dan bilgi aldı
ri Federasyonu Başkanı Şuayip Toprak ve çok sayıda davetlinin katıldığı törenin ardından başlama vuruşunu yapan Dündar, turnuvanın da startını verdi. Maç öncesi düzenlenen açılış töreninde konuşan Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak, Balkanların gözünün bu turnuvada olduğunu belirtti.
Balkan ülkeleri için oldukça önemli bir başlangıç olacak. Turnuvada sadece futbol oynanmayacak sporun, kültürlerin, kardeşliğin gelişmesinin de temelleri atılacak” dedi.
Bursa’da Balkan Kupası Dündar, “Futbolla ilgili önemli bir organizasyonun içindeyiz, bu turnuva Türk ve Balkan ülkeleri için oldukça önemli bir başlangıç olacak. “ Osmangazi Belediyesi´nin, Rumeli Dernekleri Federasyonu (RUDEF) ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği´yle (BTTDD) ortaklaşa düzenlediği Balkan Kupası Kosova´nın Gjilani ve Makedonya´nın Sloga takımları arasında oynanan açılış maçıyla başladı.Açılış organizasyonuna AK Parti Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak, AKP İl Başkanı Nagıp Vardar, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Bursa Şubesi Başkanı Hakan Çavuşoğlu, Rumeli Dernekle-
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, turnuvanın barışa ve kardeşliğe hizmet edeceğini söyledi. Dündar “Futbolla ilgili önemli bir organizasyonun içindeyiz, bu turnuva Türk ve
Dündar ve Tunçak maç öncesi futbolcu gençlerin tek tek ellerini sıkarak başarılar diledi. Turnuvanın ilk maçı çekişmeli geçerken, maç sonunda Makedonya´nın Sloga takımı gülen taraf oldu. Sloga maçı 1-0 kazanarak, turnuvada üç puanı hanesine yazdıran ilk takım oldu.
Bursa öyle bir kenttir ki şiiri de değerli yapar şairini de… Şairlerin bir yanı muhakkak Bursa’da kalmıştır.
Tarihte Dağ Yöresi Ve Bu Yöredeki
Yörük-Türkmen Teşekkülleri Ömer Faruk Dinçel
Dağ Yöresi denilince ilk akla Bursa’nın 4 Dağ İlçesi ; Orhaneli,Harmancık,Keles ve Büyükorhan gelmektedir. Orhaneli’nin gerek Osmanlı öncesi gerekse Osmanlı dönemindeki ismi Hadrianus veya Adranos’tur.Dağ Yöresi’nin merkezi konumundaki bu şehrin 1325 yılında Orhan Bey tarafından fethedilmesinden sonra yöre tamamen Türk hakimiyetine girmiştir. Yöre toprakları Doğu Roma İmparatorluğu döneminde imparatorların avlanma sahası olmuş ve yörenin bir çok yerine Ilıca ve hamamlar yapılmıştır.Dağ Yöresi’nin Osmanlı dönemindeki konumu da çok önem arzetmektedir.Osmanlı Devleti’nde Dağ Yöresi ile en fazla ilgilenen padişah I.MURAD olmuştur.Bir çok köy bu padişah zamanında vakıf yapılmıştır. Yöre,diğer Osmanlı padişahlarının da ilgisini çekmiştir.Zira Osmanlı saray mutfağı olan MATBAH-I AMİRE’nin tavuk,hindi ve yumurta ihtiyacı ile devletin kereste ve saman ihtiyacı da Dağ Yöresi köylerinden sağlanmıştır. Yine Dünyada ilk krom bulunan yer
Harmancık’tır.1848 yılında burada Lawrence Smith adında bir Amerikalı jeolog tarafından bulunmuştur. Özellikle Osmanlı’nın son yıllarından Cumhuriyet dönemine kadar devlet, yöredeki bu maden sahalarını gayr-i müslim işletmecilere vererek bu madeni Avrupa’ya ihraç etmiş ve önemli bir gelir sağlamıştır. Aynı şekilde Karagöz’ün Orhaneli’de Karakeçili Aşiretinden Kara Oğuz adında bir köylü olduğunu da söyleyenler vardır. Meşhur tarihçi İsmail Hami Danişmend, tarihçi Hayrullah Efendi’nin Bursa’ya yapmış olduğu seyahat notlarını “ÜÇ BURSA” adıyla derlemişti.Üç Bursa adlı bu eser ,üç farklı Bursa’yı yansıtmaktaydı.Değişen bu “Bursa madalyonu”nun aslında diğer bir yüzü daha vardı. Bu yüz ; kendisini Uludağ’ın şefkatli kollarına bırakmış,onun sularıyla beslenmiş,reçine kokulu havasıyla canlanmış ,Osmanlı’nın bir nevi kültürel nüvesi, Yörük ve Türkmen beldesi “Bursa Dağ Yöresi” dir. Dağ Yöresi
köylerinin genel yapısına bakıldığında ,aynı kültürü paylaşan Yörük Oymak ,Aşiret ve Cemaatler tarafından kuruldukları görülür.Yöredeki köylerde görülen bir takım adet, gelenek ve görenek farklılıkları , coğrafi özelliklerden ve özellikle insanların ekonomik durumundan kaynaklanmıştır. Yörük , yürümek fiilinden gelir. Anadolu’ya Orta Asya’dan gelip yurt tutan göçebe Oğuz Boylarına verilen bir isimdir.Toplam 24 Oğuz Boyu vardır.Bu Boylar ,1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’nun dört bir tarafına dağılmışlar ve Anadolu’yu yurt edinmişlerdir.13.yy. ortalarında Kayıların bir kısmı Söğüt ve Domaniç havalisine gelip yerleştikleri bilinmektedir.Fetihlerle birlikte Orta Asya Türk Yurtlarından kopup gelen bu yörük taifeleri ve göçebe Türkmenler yoğun olarak Eskişehir,Bilecik,Bursa ve Balıkesir çevrelerine yerleşmişlerdir. Faruk SÜMER,Kızılırmak’ın doğusundaki Türk göçebelerine ; “TÜRK-
MEN” , batısındakilere de “YÖRÜK” dendiğini ifade eder.Genel olarak kırsal kesimlere yerleşenlere Yörük,yöreye çok daha önceleri yerleşenlere ise “MANAV” adı verilmiştir. Dağ Yöresi insanına sorulduğunda ise kendisini “Manav” ,Dağlı veya eski Yörük olarak tanımlar.Zira yöre köylerinin kuruluş dönemleri incelendiğinde bir kısım köylerin 1530 yılından önce kurulduğu,diğer kısmının ise bu tarihten sonra kurulduğu görülür.Örneğin Köseler,Karardıç,Ballısaray ,Alpagut ve Kızılçukur köyleri Dağ Yöresinde ilk kurulan köylerdendir.Buna karşılık son kurulan köyler arasında Harmancık’ın Çamoğlu ve Saçaklı mahalle –köylerini sayabiliriz.Zira bu köyleri kuran göçebe yörük taifeleri, 1845 yılından sonra Abdülmecid döneminde, Bursa valisi Ahmet Vefik Paşa tarafından iskan edilmişlerdir. Dağ Yöresinde Domaniç’ten Keles’e kladar uzanan coğrafi sahada dağ başlarında ,dere kenarlarında ve ovalarda bir çok yörük oymak,aşiret ve cemaati yerleşerek köyler kurulmaya
başlanmıştır.Özellikle bu hat üzerinde Adranos’un (yani Orhaneli’nin) 1325 yılında Orhan Gazi tarafından fethinden çok daha önce muhtemelen iki kuşak önce Yörük teşekküllerinin varlığı söz konusudur.Örneğin Keles, Anadolu Selçuklu Hükümdarı I.ALAADDİN KEYKUBAT döneminde bir uç beyi olan Süleyman Şah’ın önderliğindeki Türk Oymağının yerleşim yeriydi. Yöreye daha önce ulaşmış olan bu teşekküllerin içersinde yaşayan Alplerin ,Horasan Erenlerinin ve Türkmen Dervişlerinin Osmanlı kuvvetlerine yol gösterip Adranos’un fethine de bizzat katıldıkları yöre halkının dilinde nesilden nesile aktarıla gelmiştir. Bu fetihle birlikte bir çok Yörük Oymak Aşiret ve Cemaati Dağ Yöresini yurt edinmişlerdir.Yöreye gelerek yerleşik düzene geçmek isteyen Yörüklerin bir kısmı, yerli Rumların deprem, veba salgını ve eşkıya baskınları nedeniyle terk ettikleri yerlere gelip yerleşmişlerdir.Böyle yerleşim-
lere yörükler ; “VİRAN veya ÖREN “ adını vermişlerdir. Örneğin ; Gedi kören,Belenören,Issız- ören,Örencik vb. Sürekli göçebe bir halde bulunan bu yörük taifeleri eğitim yönünden ve özellikle müslüman olmalarına rağmen İSLAMİ BİLGİLERDEN yoksundudular.Çoğu okuma yazma bilmekten uzaktı.Bu nedenle halkın “DEDE” diye isimlendirdiği Ak Sakallı Bilginler,Horasan Erenleri ve Sunni Türkmen Dervişleri bu Yörük topluluklarının içlerine girerek ,kurdukları köylerde yaşayarak onlara bir takım basit tasavvufi fikirleri ve uygulanması çok kolay olabilecek uygulamaları kolayca benimsetmişlerdir. Sunni TÜRKMEN DERVİŞLERİ ‘ nin hurafeleri de içeren basit tasavvufi fikirleri , yöredeki konar ve göçerlere çok daha cazip gelmiştir.İşte bu nedenledir ki günümüze kadar ulaşan bir takım hurafeler hem Orta Asya kökenli geleneklere sıkı sıkıya bağlılığın hem de bu uygulamanın bir sonucudur. Örneğin ; bazı köylerde “DEDE” nin eğlenceyi çok sevdiğine inanılarak davul çalıp mezar çevresinde oynanır,ve “Dede “ mezarının bulunduğu alandan ağaç kesilmez herhangi bir şey alınmaz.Zira “Dede”nin zarar vereceğine inanılır.Yine meşe ,ardıç gibi bazı ağaçlar kutsal olarak kabul edilip bunlara çaputlar bağlanarak dilek tutulur. Ölü aşı verilir.Dede’ye adak adanır vb... Yörükler arasında “Horasan Erenleri” olarak bilinen bu zatlar,kendi dönemlerindeki toplulukların manevi dinamikleridirler.Bir bakıma konar göçerler bu zatlar sayesinde hem DİNİ hem de MİLLİ benliklerini koruyabilmişlerdir.Yöre köylerinin kuruluş yapıları incelendiğinde bir takım köylerin bu Dedelerin önderliğinde kurulmuş olduğu görülür. Dağ Yöresinde de bu Türkmen Dervişler,dağ başlarında yer açıp ziraatle meşgul olmuşlar,savaş zamanlarında da savaşlara giderek gaza yapıp cihad etmişlerdir. Anadolu’nun bir çok köyünde olduğu gibi Dağ Yöresinde de bu koloni hareketini başa-
rıyla ifa etmişlerdir. Tür kabile ve aşiretlerine URUK,BOY,OYMAK,ULUS,AVUL ve OBA denmektedir.Avul ile Oba aynı anlamdadır.Boy reislerine Bey,Oynak reislerine de Ağa denmiştir. Her bir Türk bölüntüsü muhakkak bir isim altında anılmıştır.Yöre köylerinin isimleri incelendiğinde de Oymağın ileri geleninin ismi Oymağın adıyla anılmıştır..Örneğin;Hasa nviran,Hüseyinviran,Fadıl,Yunusla r,Yakuplar,Osmanlar,İshaklar,Hayd ar,Dündar,Davutlar vb... Yöreye yoğun olarak KAYI,KINIK,EYMÜR VE BAYINDIR BOYLARI ile KARAKEÇİLİ ve KIZILKEÇİLİ Aşiretlerinin bölüntüleri yerleşmiştir. Cevdet TURKAY’ın “OYMAK AŞİRET VE CEMAATLER” adlı eserine göre ; Dağ Yöresine yerleşen Yörük ve Türkmen taifeleri şunlardır ;Beytimur ve Bozbey Oymakları ADRANOS KAZASINA,Karaoruç ve Karataşlı Oymakları HARMANCIK KAZASINA,Kınıklı ve Mahanlı Aşiretleri ADRANOS KAZASINA,Cervi,Oran ve Pehlüvanlı Aşiretleri HARMANCIK KA
ZASINA,Demirciler,Karagözler,Ka rakızlı ve Söğüdoğulları Cemaatleri ADRANOS KAZASINA,Basak,Bek daşlar,Hakkılar,Köseler ve Nusratlar Cemaatleri de HARMANCIK KAZASINA yerleştirilmişlerdir. 17.yy. ise batı,güneybatı ve Anadolu’daki yörük topluluklarının nüfuslarının artması ve yaylak sıkıntısının çekilmeye başlanmasıyla birlikte güneydeki Menteşe Yörükleri kuzeye doğru ilerleyerek Bursa çevresine kadar uzanmışlardır.Ulu Yörüklerinin bazı oymakları önce Eskişehir ve çevresine oradan da batıya doğru Balıkesir yöresine kadar dağılmışlardır. Kulağuzlu,Gökçelü,İkizli,Karakeçili gibi bölüntüler ULU YÖRÜKLERİ ‘ ne mensuptur.Osmanlı Arşiv belgelerinde Abdülmecid döneminde 18441845 yıllarında Harmancık,Keles ve Büyükorhan’ı da içine alan ADRANOS KAZASI’nda bulunan GÖÇGÜNCÜ YÖRÜKLERİN kayıtları tutulmuş, sayımları yapılmıştır. Buna göre kaza sınırları içersinde 16 BÜYÜK YÖRÜK TAİFESİ bulunmaktadır.Yapılan sayımda bu Yörük Taifelerinin devlete ödedikleri kışlak ve otlak vergisi miktarları ile hayvan sayımı
yapılarak mal varlıkları tespit edilmiştir.Bu yörük taifeleri şunlardır ; Osman oğlu Ali,Poz Oğlan oğlu Mehmet ve karındaşı Bekir,Yörük Hasan oğlu Ahmet ve karındaşı İbrahim,Hüseyin Bey yetimi Mehmet,Deveci Ali,Mustafa Bey oğlu Ali,Çelimli oğlu Halil’in Zevcesi,Çam oğlu Mustafa,Çam Hasan oğlu Mehmet,Terzi oğlu Mehmet,Kocagöz oğlu Hüseyin,Kara Ali oğlu Ali,Altun oğlu Halil,Altun oğlu Ömer,Kara Mehmet,Ve, Boz oğlu Mehmet Dağ Yöresinde mevcut olan bu yörük taifelerinin büyük bir kısmı 1851 yılında Abdülmecid döneminde ,dönemin Bursa Valisi AHMET VEFİK PAŞA tarafından iskan edilmişlerdir.Örneğin ; Orhaneli’nin Çeki Köyü halkı ,aynı tarihlerde iskan edilmiştir.Bu köyün banisi ve ilk muhtarı İbrahim Kahya’dır.Bu Oba, yazın Domaniç yakınlarındaki TEVLEZ yaylasında ,kışın da köyün şimdiki bulunduğu alanda kışlamaktaydı. ULUDAĞ YÖRÜKLERİ denilince akla başta KARAKEÇİLİ ve KIZILKEÇİLİ Yörükleri gelmektedir.Bu iki Yörük gurubu yaşam tarzları bakımından birbirinde ayrılırlar.En basit olarak
Karakeçililer’in çadırları Karaçadır, Kızılkeçililer’in çadırları da alaçıktır. Yine Karakeçililer yük taşımada atı kullanırlarken Kızılkeçililer ise Deveyi kullanmışlardır. KARAKEÇİLİ AŞİRET halkı 1840’lı yıllardan itibaren Hüdavendigar Vilayetinde dağınık bir şekilde iskan edilmiştir. İskan edilen Karakeçililer kurdukları 101 köyde 2.865 hane oluşturarak 14.521 nüfusa ulaşmışlardır.Adranos Yaylalarının tarih boyunca İnegöl ve Söğüt’ten gelen yörüklerce de yaylak olarak kullanıldığı tahrir defterlerinde zikredilmektedir.Örneğğin ; İnegöl Kazasında kışlayan KARA BAGİ adlı Yörük Cemaati Adranos Kazasında Akçaköy ‘de yaylamaktadır.Yine Söğüt Yörükleri içersinde yer alan BAHŞILAR,KEÇELÜ,BAŞI KARALAR gibi Yörük Cemaatleri de Adranos kazasında yaylamaktadırlar. Günümüzde bile Dağ Yöresinde halen yarı konar göçer Yörük Oymakları bulunmaktadır.Bu yörükler yazın KELES-DOMANİÇ hattında bulunan yaylaklarında durup, kışın da Aliova,Dursunbey ve Gökçedağ taraflarına gitmektedirler.Genel olarak Kasım ayı başında yayladan
kışlağa göç başlar.Göç güzergahı Domaniç ile Keles arasında bulunan yaylalardan başlar Domaniç’in Sarıot köyünden ,Hereke Boğazından veya Karamanlar-Kızılçukur güzergahından Kocasu geçilerek GENCER YAYLASINA , buradan da Eşen Deresinden Harmancık İlçe sınırlarına girilir.Harmancık’ın Küplü Sertlecik dağları aşılarak Kozluca üzerinden Kocapınar yakınlarından Aliova’ya ,Gökçedağ’a veya Dursunbey kışlaklarına varılır. Yaylaya dönüş ise Hıdırellez ile birlikte Mayıs ayında başlar ; Alutça-Dutluca-Meyran Dağı-Eşen Deresi-Gencer Yaylası hattı izlenerek Kocasu’ya gelinir.İlk konaklama burada yapıldıktan sonra Düvenli hattı izlenerek Sarıkayalar’a gelinir.İkinci konaklama da burada yapılarak sırasıyla ELMACIK,EĞRİDERE ve diğer yaylalara çıkılır. Son birkaç yıldan beri mevcut yörük taifeleri de yerleşik düzene geçmeye ve bu canlı kültür yok olmaya başlamıştır.Son bakiyeler de yörede tek tük gözüktükleri , dağlarda hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamaya çalıştıkları ve eskisi gibi göç etmedikleri görülmüştür.
10
KAYHAN Balibey Han’dan başlayan, kapalı ve açık çarşılarla devam eden, bunlara ekli bedestenler ve hanlarla dallanıp budaklanan Bursa’nın tarihi çarşı ve hanlar bölgesinin son durağıdır Kayhan. İçinde yüzlerce dükkanın, esnaf ve sanatkarın bulunduğu çarşı kısmının yanı sıra, 2.000 kadar mukimiyle bir de mahalle barındırır. Yıldırım ve Osmangazi ilçelerini birbirine bağlayan Irgandı Köprüsü’nün üzerinde olduğu dere, Osmangazi ilçesindeki Kayhan’ın sınırıdır. Metin: Cem Şeflek Fotoğraflar: Bufsad Belgesel Atölyesi
11
Y
üzlerce yıllık tarihinde yangın ve depremlerle geçirdiği yıkımlarla çehresi bir çok defa değişse de, kadim kültürümüzün esnaflık ve komşuluk geleneklerinin devam ettiği bir semtimizdir. Sağlık ocağı, Setbaşı Telekom Müdürlüğü, 2 adet cami, Pehlivan Dede yatırı, Setbaşı Vergi Dairesi, muhtarlık ve bir de sinema bulunmaktadır. Kayhan cantığı, Kayhan pideli köftesi, Kayhan ekmeği gibi yerel tatların yaratıcısı ve geleneksel üreticisi bu çarşıdır. Hemen her türden emtianın satıldığı dükkanların yanı sıra, demirci, tenekeci, sobacı gibi zenaatkarların da ev sahibidir. Kayhan anlatılırken bat pazarı özellikle dile getirilmeli, hatta hikayesi Bat pazarında dikiş makinacı Basri beye bizzat anlattırılmalı.at pazarı anlattırılmalı.
Kayhan’da yerli esnaf %50 gibi. Bat pazarındaysa anca %20. Eski sobacılar ve demirciler çarşısı, artık bu esnafın olmaması nedeniyle 2. el eşyalar çarşısına dönüşmüş durumda. Şimdi Bıçakçılar Çarşısı olan yerin adı çok eskilerde Tedbirhane olarak anılır, çarşıya gelen eski eşyalar burada ilaçlanırmış. Cankurtaranların da Tedbirhane önünde beklermiş. Şadırvanlı Han, Eskişehir Hanı gibi eski hanlar da var Kayhan’da. Eskişehir hanı, zamanında Eskişehir arabalarının buradan kalkması nedeniyle bu adı almış. Yakın zamanda Osmangazi Belediyesi tarafından restorasyonuna başlanacak. Demirciler çarşısının küçük çayocağında, üzerinde “Kişiye Özeldir. Lütfen Oturmayınız.” uyarısı bulunan büyük bir müdür koltuk vardır. Bu koltuk
Mehmet TOSUN’a (92) özeldir. Gözlüksüz gazete okurken bulduğumuz Mehmet amca Bursa ve Kayhan’ın yerlisi. Hatta dedesinin dedesi de Bursalı. 1933 yılından itibaren çay ocağının yerindeki dükkanında semercilik yapmış. Atlar ve merkepler çoktu o zamanlar diyor. Sonraları kasaplar almış hepsini. Günün birinde gördüğü bir kamyonun dağ yerleşimlerine gittiğini öğrenince semerciliğin öldüğünü anladığını söylüyor. Kamyon çıkan yerde merkep barınmazmış çünkü. Eşi 30 yıl önce ölmüş Mehmet amcanın. Oğulları Bursa’ya yakın bir köyde çiftçilik yapıyormuş. Onların yanına da gidiyorum ama sıkılıyorum, buralara geliyorum diyor. Gönül ne kahve ister… nakaratı dilinde, sessizce gazetesini okumaya dalıyor yine.
12
Tenekeci zenaatkarlar, eski sayıda olmasa da faaliyetine devam ediyor Kayhan’da. Tenekeci kalfası İsmail URUNDAŞ (46) bir yandan havalandırma dirseği örselerken, bir yandan da bizle sohbet ediyor. 6-7 senedir tenekecilik yapıyormuş. Ağabeyi büyük teneke ustasıymış, birkaç yıl önce emekli olmuş. Kaybolan zenaatlar gibi değilse de, genel ekonomik durum gereği yeni iş yerleri açılmadığından işler eskiyi aratıyormuş. İşler kötü de olsa yüzlerde tebessüm ve misafire çay geleneği unutulmuyor bu çarşıda.
yerlisi. 20 kadar da roman aile gelmiş Kızyakup’taki kamulaştırmalardan sonra. Kayhan bana komşuluğu hatırlatır diyor laf arasında. Bu sırada posta memuresi Sevda ÇAKMAK giriyor muhtarlığa. Muhtarın benim kızım dediği Sevda hanım Malatyalı. Bir yandan yüksek öğrenim yapıyor, bir yandan posta tevzi memurluğu.
İsmail TAMUROĞLU Kayhan’ın 33 yıllık muhtarı. Doğum günü yaklaşan mahalleliye tebrik kartları hazırlıyordu biz muhtarlığa girdiğimizde. Gelenek haline getirmiş bu doğum günü tebriklerini. Dedelerim de bu mahalledendi ama en eski mahalleli Şok’un karşısında oturan emekli Sabahattin Şişkooğlu’dur diyor. Kayhan’ın hikayesi Sabahattin beyin ağzından bir başka güzel dinlenirmiş. Kayhan’daki 2.000 kadar meskunun büyük bölümü Bursa’nın
Bedesten ve çarşı kültürümüzün devamını önemseyen esnafımız, Bursa Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi Platformu adıyla örgütlenmiş. Kayhan’da Çiçek Kuruyemiş’in sahibi Rıdvan ÇİÇEK, platformun Kayhan ayağındaki Ramazan etkinliklerine davet ediyor bizi. Nefis Kayhan usulü yiyeceklerle zengin bir iftar ardından Türk Sanat Müziği dinletisi, meddah, orta oyunu, Karagöz ve Hacivat izlenceleriyle geleneklerimizi doyasıya yaşıyoruz.
Kayhan’daki eski ve atıl hamam, Bursa’nın köklü ailelerinden Özhamaratların. Yakın zamanda belediyeyle imzalanan bir protokolla bu hamam restore edilecek.
13
14
Cevat Akkanat
Bursa öyle bir kenttir ki şiiri de değerli yapar şairini de… Şairlerin bir yanı muhakkak Bursa’da kalmıştır.
“Gazi Hüdavendigâr” Şehit Murad Han Gazi Camii
B
ursa’da zengin çağrışımlara kapı aralayan bir kelime vardır: Hüdavendigâr… “Bey”, “Hükümdar” anlamına gelen bu kelime, kuruluş ve ilk atılım çağı Osmanlı Sultanı I. Murad’a (1326-1389), onun aziz hatırasını taşıyan bir külliyeye ve daha genel bir anlam yüklenerek, “şol gümüş kubbeli” şehrin merkez olduğu Bursa vilayetine ad yahut sıfat olmuştur. Birbirini tamamlayan dolayısıyla birbirinden ayrılması düşünülemeyen bu üç ana
unsur, sanki Hüdavendigâr kelimesine sihirli bir telaffuz kabiliyeti kazandırmıştır. Bu sihirden ötürüdür ki, Hüdavendigâr denildiğinde, Bursa semalarından kâinata kuşatıcı bir nida yayılır. Şu halde hemen belirtelim, biz bir cami ile ilgili yazıyı kaleme almaya niyetlenmiş olsak da, satırlarımızın arasında Hüdavendigâr lafzının çok katmanlı anlamlarıyla karşılaşabilirsiniz. Rumeli ve Balkanlar’da yaptığı fetihlerle ve Anadolu’da kazandığı başarılarla Osmanlı Devleti’nin sınırları-
15
nı genişleten Murad Hüdavendigâr, 27 yıllık hükümdarlığı boyunca (1362-1389) elde ettiği idari ve askerî zaferlerini bilim, kültür, sanat, mimari dallarında, kısacası medeniyet inşası alanında da göstermiştir. Bu inşanın kapsadığı en önemli unsurlardan birisi olarak, Sırp Sındığı Savaşı’nın (1363) zaferle sonuçlanmasından sonra, Hüdavendigâr’ın, validesi Nilüfer Hatun’ın gönlünü hoşça tutmak ve Allah’a şükrünü ifa etmek kaygısıyla Bursa’ya yaptırdığı külliye oldukça önemlidir. O dönemde şehir merkezinin dışında olan batıdaki Çekirge beldesinde, ovaya hâkim bir alanda inşa edilen külliye, Bursa’nın Orhan Külliyesi’nden sonraki ikinci sosyal yapılar topluluğudur. Tarihî süreç içerisinde farklı adlarla anılmış olan külliye için Bursa İmareti yahut Çekirge İmareti adlarının yanı sıra, bu bölge kaplıcaları ile meşhur olduğundan Kaplıca İmareti ve 1389’da Kosova’da şehit olan I. Murad’ın hatırasını taşıdığı için de Hüdavendigâr Külliyesi adlarıyla anılmıştır. Hüdavendigâr Külliyesi’nin yapım tarihi kayıtlarda 1366 olarak gösterilmekte olup, bünyesinde cami, medrese, imaret, hamam, türbe ve çeşme bulunmaktadır. Bünyesinde Medrese Var… Külliyenin ana unsuru olan ve dönemi itibarıyla ikinci selatin camii hüviyetini taşıyan Hüdavendigâr Camii, daha önce Orhan Camii’nde de uygulanmış olan üç eyvanlı (Bursa tipi, tabhaneli, kanatlı, ters T tipi, zaviyeli adları da verilen) plan şemasına göre yapılmıştır. Fakat burada bir ayrıntıya dikkat çekmek lazımdır. Söz konusu plan, caminin alt katı için geçerlidir. Caminin üst katı medrese olarak düzenlenmiştir. Bursa camileri arasında, üzerinde medrese bulunan tek cami olması Hüdavendigâr Camii’ne ayrı bir özellik vermektedir. Hüdavendigâr Camii’nin yapımında kesme taş ve tuğla kullanılmış, bazı kısımlarında Bizans döneminden kalma devşirme malzemeye yer verilmiştir. Özellikle son cemaat yerinin iki tarafındaki kemerleri taşıyan sütun ve başlıklar ile üst katta medrese avlusundaki (terastaki) kemerleri taşıyan sütun ve başlıklar, diğer Bursa yapılarında görülmeyen özellikler taşımaktadır. Cami, üzerinde bir başka binayı (medreseyi) taşıdığından 2.50, hatta mihrap kısmında 3.50 m kalınlıktaki duvarlara sahiptir. Bazı oryantalistler (Reinhold Lubenau, Miss Pardoe, Vitali Cuinet, Taxier ve H. Wilde gibi) devşirme malzeme kullanımı ve bazı mimari özelliklerinden ötürü caminin eski bir Bizans kilisesinden veya
sarayından dönüştürüldüğünü iddia etmişlerse de onların bu görüşleri suizandan ibaret kalmıştır. Zira yapının, kiliselerde olduğu gibi doğuya doğru değil de Kâbe’ye (güney doğuya) dönük inşa edilmiş olması, daha en baştan cami olarak inşa edildiği gerçeğine büyük delildir. Bu arada caminin erken dönem arşivleri elde olmadığından mimarı tespit edilememiştir. Birtakım kaynaklarda Hristo Velos adı zikredilmekteyse de, bu kesin değildir. Fakat yukarıda da işaret edilen hususlardan yola çıkılarak, mimarının birRum olması ihtimali üzerinde durulabilir. Bahçesiz, Fakat Kapalı Avlu Geleneneği… Bahçesi olmayan caminin son cemaat yeri beş kubbeyi taşıyan kemerle birbirine bağlı altı yığma ayaktan meydana gelmiştir. Bu ayaklar oldukça kalın olup, kubbelerle birlikte üst kattaki medrese avlusunu (terası) da taşımaktadır. Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi son cemaat yerinin kubbeleri medrese terasının tabanına gömülmüş haldedir. Hüdavendigâr Camii’nin üç kapısı bulunmakla birlikte, bunlardan doğu ve batıdakiler kapalı tutulmaktadır. Bugün camiye giriş yapabilmek için, son cemaat yerini ortalayan ve sade bir mermerle çerçevelenmiş olan taç kapıyı kullanmaktan başka tercihimiz yoktur. Taç kapıdan giriş yapınca, bizi basık tonozla örtülü bir sofa beklemektedir. Girişteki bu sofanın sağında ve solunda karşılıklı iki kapı bulunmakta olup buralardan üst kattaki medreseye çıkılan merdiven dairelerine girilmektedir. Bunlardan soldaki kapının açıldığı merdiven dairesi aynı zamanda imam odası olarak kullanılmaktadır. Girişteki sofadan caminin harimine geçmek için taç kapının benzeri bir iç kapıyı adımlamamız gerekmektedir. Bulunduğumuz nokta, üzeri hünkâr mahfili olan ve giriş sofasıyla aynı genişlikteki iç sofadır. Bu sofanın hemen önünde, caminin tek kubbeli merkezî mekânı (hazırlık mekânı, orta mekân) bulunmaktadır. Bu merkezî mekânı örten tek kubbe içeriden pandantifler, dışarıdan ise on altıgen kasnak üzerine oturur. Kubbenin merkezinde bir aydınlık fe-neri bulunmaktadır. Aydınlık fenerinin tam altına gelecek şekilde yerleştirilen şadırvan 19. yüzyılda inşa edilmiş olup, bununla, Türk mimarisinde önemli yer tutan kapalı avlu geleneği vurgulanmış olmalıdır. Orta mekânının doğu ve batısında beşik tonozla örtülü iki eyvan bulunmaktadır. Bu kısımlar merkezî mekâna göre 60 cm’lik yükseklikte olup buraya birkaç basamaklık merdivenle çıkılır. Batı
16
taraftaki eyvanın mihrabı gören bir noktasında müezzin mahfili yer almaktadır. Her iki eyvan kuzey ve güney yönlerinden ikişer odayla komşudur. Bunlardan kuzey taraftaki odalarla eyvanlar arasında geçişi sağlayan kapı aralıkları yer almaktadır. Eyvanların, güneylerinde yer alan odalarla ise bağlantıları yoktur. Kuzey ve güneydeki toplam dört oda, merkezî mekânla aynı zemin seviyesinde olup onunla irtibatı sağlayan kemerli geçiş aralıklarına sahiptirler. Bu arada, caminin bugün işlevsiz hale getirilen doğu ve batı kapıları eyvanların kuzey yönlerinde bulunan odaların dış cephelerindedir. Caminin asıl ibadet mekânı sayılan bölümü öndeki ‘mihraplı mekân’dır. Kayıtlarda ‘mescit mekânı’ olarak da anılan bu kısım eyvanlarla aynı zemin seviyesindedir. Bu yüzden merkezî mekândan mescit mekânına geçmek için birkaç basamak çıkmak gerekecektir. Üzeri tonozla örtülü olan bu bölümün en dikkat çekici unsuru alçı mihraptır. Hayli geniş olan mihrap, içeriden bir niş yahut ufak bir eyvan şeklinde olup dışarıdan beş köşeli ve dışa çıkıntılıdır. Üst Kata, Medreseye Çıkalım… Caminin üst katına çıkmak için girişteki sofanın sağında ve solunda bulunan kapıları kullanabileceğimizi daha önce belirtmiştik. Kapıların açıldığı dairelerinden başlayarak
merdivenleri adımladığımızda, üstkattaki medresenin koridorlarına ulaşılır. Bu koridorlar caminin merkezî mekânını örten kubbenin etrafını kapsayacak şekilde olup “U” biçiminde düzenlenmiştir. Hatta, koridorların sonundaki dar bir dehliz, bütün mihrap üstü mekânı dolanmaktadır. Bu ayrıntıyı bir tarafa bırakarak, koridorun doğu ve batı kısımlarında altışar, kuzey kısmında dört olmak üzere üst kattaki medresede toplam 16 adet oda bulunduğunu belirtelim. Odaların birer penceresi vardır. Üstleri ise tonozludur. Kuzeydeki dört hücrenin dış cephesinde medresenin revak kısmı (sundurma, teras) yer alır. Burası, alt kattaki son cemaat yerinin hemen üstüdür ve orada uygulanan mimarî özellik neredeyse aynen uygulanmıştır. Tek fark, altı yığma ayağa ilave olarak aralara devşirme sütunların yerleştirilmiş olmasıdır. Bu ayak ve sütunlar sivri ikiz kemerlerin taşıdığı kubbeleri tartmaktadır. Bu arada, caminin tuğladan örülmüş tek şerefeli minaresi ikinci kattaki revakta, sol kısımda yükselmeye başlamaktadır. Hüdavendigâr Medresesi’yle ilgili ayrıntıları şu notla bitirelim: Bu kurum, Osmanlı eğitim tarihi içinde önemli bir mevkî kazanmıştır. Nitekim, Molla Gürânî, Zenbilli Ali Efendi, Tacizade Cafer Çelebi gibi, şeyhülislamlık da yapmış pek çok âlimin burada müderrislik vazifesinde bulunduğu kaydedilmektedir.
17
“Seyri Vâcib Güzel Bir Cami” Yazımızın başlığını kendisinden emanet aldığımız Ev liya Çelebi’nin “Yapılış şekli hiçbir camie benzemez. Gayet sanatlıdır.” ve akabinde “Görmeye değer, seyri vacib güzel bir camidir.” dediği Hüdavendigâr Camii’nin dikkate değer bir diğer yönü, çiçek demetleri, çelenk motifleri, perdeler, kurdelalar şeklinde uygulanan kalem işi bezemeleridir. Bunlar, barok nitelikte bezemeler olup, Osmanlı Devleti’nin Batı’ya açıldığı 18-19. yüzyıl özelliklerini gösterir. Hüdavendigâr Camii’nde serbest fırça tekniği uygulanarak yapılan bu bezemeler, yapının çeşitli bölümlerinde farklılıklar gösterir. Sözgelimi, mihrap nişinde altın varak bezeme ile yapılmış bir kandil motifi ve mihrap kavsarasının köşe yüzeylerinde sarmal dallar ve rumiler görülmektedir. Caminin mihraplı kısmı tonozunda ise baklava şeklinde bezeme örnekleri vardır. Tonozun kenar duvar yüzeylerini bitki bordürü kaplar. Bu bordür merkezî mekânda da devam eder. Mihraplı mekânın pencereleri üzerindeki duvarların yüzeyinde ise palmet ve rumilerden müteşekkil kandil motifleri bulunmaktadır. Caminin merkezî mekânını örten kubbede kandil, madalyon ve palmetlerle oluşturulmuş bezemeler yer alır. Kubbe kasnağında da kıvrık dallardan oluşan palmet motifleri vardır. Benzeri süslemeler doğu ve batı eyvanlarında da göze çarpar. Her iki eyvanın tonozlarının ortasında palmet motifli kompozisyonlar dikkat çekmektedir. Son olarak, son cemaat yerinin orta kubbesi yüzeyinde de rumi ve palmetlerden oluşan bezemeler bulunduğu belirtelim. Çok Fonksiyonluluk ve Gerekçeleri… Yapının çok fonksiyonlu oluşu sadece üzerindeki medrese ile sınırlı değildir. Sözgelimi, cami içindeki eyvan ve odaların vaktiyle çeşitli sosyal ve idarî hizmetlerin icrasına ayrılmış olduğu ve bunların başta padişah olmak üzere çeşitli devlet adamları ve kâtiplere tahsis edildiği kaydedilmektedir. Hatta bazı tarihçiler, bizim, genel kanaatlere uyarak medrese olarak değerlendirdiğimiz üst kattaki odaların da devlet dairesi işlevinde kullanıldığını ileri sürmüşlerdir. Her neyse, bu çok işlevlilik farklı şekillerde yorumlanmış, sözgelimi devlet adamları ile halkın iç içe bulunduğu na delil olarak gösterilmiştir. Ayrıca bu tarz yapılar aracılığıy-
la, yeni fethedilen yerlerde toplumun Türkleşmesini ve Müslümanlaşmasını sağlamak, böylece Osmanlı Beyliği’nin askerî ve politik gücünü sağlam laştırmak düşünülmüş olabilir. Külliyenin Diğer Unsurları… 1389’da Kosova Zaferi sonrasında şehit düşen I. Murad’ın türbesi caminin kuzey batısında bulunmaktadır. Oğlu Yıldırım Bayezid tarafından inşa ettirilmiş olan bu türbe kare planlı bir yapıdır. Külliye unsurları arasında yer alan çeşme, caminin kuzey batı köşesinde son cemaat yerinin bitişiğindedir. Kesme köfeki taşı ve tuğla işçiliğine sahip olan bu çeşme, büyük sivri kemeri, ayna ve teknesi ile erken dönem Osmanlı mimarisinde görülen tipik bir Bursa çeşmesidir. İmaret, caminin batısındadır. “L” şeklinde inşa edilmiş olup ortasında avlusu vardır. Günümüzde bir sivil toplum kuruluşu tarafından kullanılmaktadır. Caminin doğusunda yer alan kare planlı ve küçük boyutlu hamam 6 m çapında bir kubbeyle örtülüdür. Bu hamam halk arasında Girçık Hamamı veya Bekâr Hamamı olarak adlandırılmıştır. Efsane Diyor ki… Bursa üzerine yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Kazım Baykal’ın “Benzeri bulunmayan bir anıt” dediği Hüdavendigâr Camii ve Külliyesi 1520, 1563, 1635, 1675, 1904, 1976 yıllarında tamirat görmüştür. Çeşitli sebeplerle camiin ilk kitabesi kaybolmuştur. Bugün taç kapı üzerinde bulunan kitabe ise 1904’te Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılan onarıma aittir. Son olarak Hüdavendigâr Camii ile ilgili olarak anlatılan bir efsaneye yer verelim: Pek çok kaynakta yer alan efsanemizi Evliya Çelebi şöyle anlatıyor: “Bir gün, Murad Han Hazretlerinin bir doğanı uçup kemer üzerine konmuş. Murad Han her ne kadar bu doğanı çağırmış ise de gelmemiş ve gelmek ihtimali olmadığını anlayınca da kızarak, ‘Kaskatı kal’ demiş. Allah’ın emri ile o doğan, kemer üzerinde taş olup kalmıştır. Hâlâ herkesin gözü önünde durur.” Bu anlatılan bir efsanedir… Hakikat ise Hüdavendigâr Camii’nde günde beş vakit tekerrür eden davette gizlidir. Bu davete, yani Hüdavendigâr semalarından kâinata yayılan nidaya kulak verenlere selam olsun…
18
20
BÜYÜKORHAN GÖRECİK YAYLASI YÖRÜK-TÜRKMEN ŞENLİĞİ
21
B
üyükorhan Belediyesi tarafından geleneksel olarak yapılan Büyükorhan Görecik Yaylası Türkmen ve Yörük Şenliği’nin 7 ncisi hafta sonunda yapılan etkinlikler ile gerçekleştirildi. Cumartesi günü ilçe protokolü tarafından Cumhuriyet meydanında Atatürk Anıtına Çelenk konmasıyla başlayan etkinlikler aynı günün akşamında Pazaryerinde devam etti. Pazaryerinde yapılan etkinliklerde Yenişehir Belediyesi Mehteranı bir konser verdi. Bursa Büyükşehir Belediyesi Roman Mektebi sanatçılarının söylediği birbirinden güzel parçalar ile coşku doruğa çıkarken gecenin finalinde yine sanatçıların oyun havaları eşliğinde protokol ile vatandaşlar kurtlarını döktüler. Pazar günü Görecik Yaylasında devam eden şenlikte en iyi çilek ve inek yetiştiriciliği yarışması yapıldı. En iyi çilek yetiştiriciliği yarışmasında Yenice Köyünden İbrahim Özger birinci olurken yine Yenice Köyünden Mehmet Taş, Mehmet Ali Özkan ve Mustafa Ferik ikinciliği paylaştılar. Üçüncülüğü ise İsmetiye Mahallesinden Selahattin
22
Ahmet Yılmaz kazandı. En iyi inek yetiştiriciliğinde ise 17 çiftçinin ineği değerlendirmeye alındı. Jüri tarafından bu 17 inek dereceye girerek ödüle layık görüldü. Yarışmalarda dereceye girenlere çeşitli ödüller verildi. Çilek yetiştiricilerine birer cumhuriyet altını verilirken inek yetiştiricilerine hem birer cumhuriyet altını hem de 6 şar çuval yem verildi. Siyasilerin ve vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği Şenlikte Ünidağ öğrenci grubu’nun protokol önün-
de açtığı Dağ Yöresi İlçeleri Teşvik kapsamına alınsın yazılı pankart ilgi çekti. Bursa BUFSAD Fotoğraf Sanatı Derneği Belgesel Atölyesi üyelerinin açmış oldukları “Dağın Öbür Yüzü” konulu fotoğraf sergisi şenliğe katılanlar tarafından ziyaret edilerek büyük beğeni topladı. Şenliğin final bölümünde sahne alan Türk Müziği’nin yeni sesi Devrim Erden sahnede gösterdiği performans ve söylediği birbirinden güzel parçalarla şenliğe katılanları adeta kendin-
23
den geçirtti. Sanatçı bir ara sahneden inerek protokol ile birlikte sevilen parçaları seslendirdi protokol üyeleri de Devrim Erden’e eşlik ederek beraber şarkı söylediler. Devrim Erden’e eşlik eden dansçı kızlar da şenliğe ayrı bir renk katarken danslarıyla izleyicilere keyifli dakikalar yaşattılar. Türk Halk Müziğinin sevilen sesi Hasan Yılmaz’da sahneye çıktığı andan itibaren izleyiciler tarafından büyük bir coşku ile karşılanırken söylediği birbirinden güzel parçalarla izleyicileri
adeta mest etti. Sanatçı sahnede kaldığı sürede söylediği parçalarla hem hüzünlendirdi hem de izleyicileri oynattı. Hasan Yılmaz’ın konserinin bitimine yakın aniden bastıran yağmur nedeniyle Yaylaya gelenler neye uğradıklarını şaşırırken Hasan Yılmaz programını bitiremeden Yayladan ayrılmak zorunda kaldı. Görecik Yaylasında yaklaşık15 bin kişinin katıldığı gözlemlenirken yapılan etkinlikler ve sanatçıların performansı izleyicilere fazlasıyla memnun etti.
24
Cumalıkızık Uludağ’ın Eteğinde Bir Kızık Köyü
B
ursa’daki Uludağ’ın güney eteklerine kurulmuş 5 Kızık köyünden biridir. Kuruluşu yaklaşık 1300’lü yıllara denk gelmektedir. Bir vakıf köyü olarak kurulan köyde, tarihi doku çok iyi korunmuştur ve Osmanlı erken döneminin kırsal kesim sivil mimari örnekleri günümüze ulaşmayı başarmıştır. Bu özelliği nedeniyle çok ilgi çeken ve ziyaret edilen bir yerleşim yeri olmuştur. Sık sık tarihsel filmlere mekan olmaktadır. Uludağ etekleri ile vadiler arasında sıkışıp kalan köylere kızık adı verilmiştir. Diğer kızık köylerindeki köylülerin eskiden Cuma namazı için toplandığı yer olduğundan bu köyün Cumalıkızık adıyla anıldığı söylenir. Bir başka söylence de, Osman Bey’in köyün kurulduğu günün cuma günü olması sebebiyle bu köye “Cumalıkızık” adını vermiş olduğudur. Köy meydanında köy geçmişine ait eşyaların sergilendiği bir de müze (Cumalıkızık Etnografya Müzesi) bulunur. Köyde, Haziran ayında “Ahududu Şenliği” yapılmaktadır. Ünlü “Cumalıkızık evleri” moloz taş, ağaç ve kerpiçten yapılır, genelde üç katlıdır. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalıdır. Ana giriş kapılarındaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapılır. Evler sarı, beyaz, mavi, mor renklere boyalıdır. Evlerin arasında kaldırımsız, taş döşeli, çok dar sokaklar bulunur. Köyün camisi, caminin yanındaki Zekiye Hatun Çeşmesi ve tek kubbeli hamamı Osmanlı devrinden kalmadır. Köyde, Bizans devrinden kalma bir kilise kalıntısı da bulunur. Köyde narenciye, ceviz, kestane yetişir. Tarihi dokusu nedeniyle sık sık dizi ve film çekimlerine sahne olur. Örnek olarak Kurtuluş Savaşı’nı anlatan Kurtuluş dizisi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu anlatan Kuruluş dizisi ve son olarak başrolünü Emrah İpek’in oynadığı Kınalı Kar dizisi burada çekilmiştir.
ar
a m
M y ne
Gü
ü ğ yü
E
ü B n
n ı n ’ a r
! a ’d
a s r u B
DÜĞÜN, NİŞAN, KINA, SÜNNET, KOKTEYL VE İŞ TOPLANTILARINIZ İÇİN
235 05 00
Merinos, Kanal Cad. No:1-18 Osmangazi / BURSA
26
27
T
ürkiye’nin en uzun soluklu kültürel etkinliği olan “Kültür başkenti Bursa, her konuda olduğu gibi kültür ve save bu yıl 49.’su düzenlenen ‘Uluslararası Bursa nat alanında da öncü olacak ve vizyonunu genişletmeye deFestivali’, Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası vam edecek” dedi. ve ünlü klarnet sanatçısı Serkan Çağrı ile Vokaliz grubunun Başkan Altepe, gelecek yıllarda kültürel faaliyetlerinin daha verdiği coşkulu konserle başladı. Serkan ÇAĞRI; Gelenekselyapılması icradaki ustalığını, teorik birikimleriyle geniş mekanlarda ve daha çok insana ulaşması için birleştiren, değişik icra tekniklerinin bir arada sergilenmesi Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Kültürpark çalışmaların sürdürüldüğünü de sözlerine ekledi. bakımından da günümüzün önde gelen klarnet icracılarından biri olarak dikkat Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen festivalin açılışında Festival gönüllülerine teşekkür plaketi çekmektedir. yaptığı konuşmada, kültür, sanat ve medeniyet kenti Bursa’da Bursa Valisi Şahabettin Harput ise Bursa’yı Bursa yapan degüzel bir gelenek olan festivali yeniden yaşamanın mutluluğu ğerlerin arasında kültür ve sanat faaliyetlerinin önemli yer “Eyvah Eyvah” filminin dillere dolanan müziklerinin yönetmenliğini de içinde olduklarını söyledi. hatırlatarak, bunlardan biri olan festivalin Bursa’ya SERKANtuttuğunu ÇAĞRI yapmıştır. Yaklaşık yarım asırdır gerçekleştirilen festivalin bu sene 1,5 renk kattığını dile getirdi. Konuşmaların ardından Büyükşeay süresince Bursa’yı renklendireceğini belirten BaşkanVokaliz, Alte- 2004 yılında beş acapella müzik severBursa arkadaş tarafından hir Belediye Başkanı Recep Altepe, Kültür Sanat kuruldu. ve pe, “Bu yıl 49.’su düzenlenen Uluslararası Bursa Festivali’nde 2004 yılının EkimVakfı’nın ayından itibaren ardıuzun ardına birçok TV programına Turizm (BKSTV) yıllar yönetim kurulundakonuk dünyaca ünlü sanatçılardan özel eserleri dinleme şansıolmaya bu- başlayan Vokaliz, akabinde gün ve etkinliklerde, yer alan ve festivale her yılçeşitli önemliözel katkılar sağlayan Özdilekhaftalık olarak daGrubu Pazartesi akşamları Cezayir Sokağı’nda Sakman Club’de perforlacağız. Festival kapsamında bu yıl 24.’sü gerçekleştirilecek adına Hüseyin Özdilek’e teşekkür plaketi verdi. mans yapmaya başladı. Bu performans zaman içinde giderek beş kişilik bir olan Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması’nda Vali Harput da BKSTV Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Durda12dünyanın dört2010 bir yanından kentimize gelecek olanMüzikal halk Stand-up’a dönüştü. HAZİRAN maz Yılbirlik ile birlikte, Bursa’ya ve festivalin bugüne gelmeoyunları ekipleri, yöresel danslarını sergileyecek. Aynı zasinde emeği geçen Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ekrem KÜLTÜRPARK AÇIKHAVA TİYATROSU Ender Sakpınar manda Beyaz Koza yaz konserleri de sevilen sanatçılarıŞef hayBarışık’a plaket verdi. 21:30 buluşturacak” diye konuştu. 1978 yılında Ankara Devlet Konservatuarı Kompozisyon bölümünü Prof. ranlarıyla Ercivan Saydam’ın öğrencisi olarak bitirdi. Bursa . Aynı yıl gittiğiDevlet Fransa’da Açılış konuşmalarının ardından Bölge Sen-“ Bursa’nın özellikli bir kent olduğunu belirten Başkan Altepe, Ecole Normale de Musique de Paris” Eskişehir den, yüksek armoni Kontrpuan, foni Orkestrası (BBDSO), Büyükşehir Belediye Füg
SENFONİK AÇILIŞ KONSERİ
SERKAN ÇAĞRI&VOKALİZ GRUBU VE BURSA BÖLGE DEVLET SENFONİ ORKESTRASI
dallarından ve 1982 yılında aynı okulun orkestra bölümünden birincilik ödülü alarak mezun oldu.1997 yılında, “Ege Senfoni Orkestrası”nı kuran Sakpınar, 1999 yılında kurduğu “Enka Sinfonietta”nın da Genel Müzik Direktörü ve Orkestra Şefliği görevinde bulunmuştur. Sanatçı, halen
28
Senfoni Orkestrası şefi Ender Sakpınar’ın şefliğinde sahneye çıktı. Coşkulu konserde BBDSO’ya, Demet Akbağ ve Ata Demirer’in rol aldığı ‘Eyvah Eyvah’ filminin müziklerini de yapan ünlü klarnet sanatçısı Serkan Çağrı ile Türkiye’nin ilk erkek akapella vokal topluluğu olan Vokaliz grubu da eşlik etti. Keyifli gecede Cemal Reşit Rey’in ‘Türkiyem’ senfonik şiiri, ‘Endülüs’te Raks’, ‘Gözlerin Bir İçim Su’, ‘Türk Filmleri Potpurisi’ ile Rossini’nin ‘Sevil Berberi’ Operası Uvertürü, ‘Aman Bre Deryalar’ ve ‘Yüksek Tepeler’ gibi sevilen eserler de seslendirildi. Konser boyunca Bursalı sanatseverler, sanatçıları büyük alkış aldı. 49. Uluslar arası Bursa Festivali’nin açılış gecesine Başkan Altepe, Vali Harput’un yanı sıra Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Bursa Milletvekilleri Sedat Kızılcıklı, Hayrettin Çakmak, Mehmet Tunçak, Cumhuriyet Başsavcısı Sait Gürlek, AK Parti İl Başkanı Nagip Vardar, Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya ile kentin idari ve mülki erkanı ve çok sayıda sanatsever katıldı.
24. ALTIN KARAGÖZ HALK DANSLARI YARIŞMASI 7 - 12 TEMMUZ 2010 KATILIMCI ÜLKELER:
BULGARİSTAN, BELARUS, BOSNA HERSEK, CEZAYİR, KARADAĞ, İSPANYA, KIRGIZİSTAN, KAZAKİSTAN, KARAÇAY ÇERKEZ, KIBRIS, KORE, KOLOMBİYA, MACARİSTAN, MAKEDONYA, MOLDOVA, POLONYA, PORTEKİZ, ÇİN, RUSYA, TATARİSTAN, YUNANİSTAN, SUDAN, İTALYA, LETONYA, SENEGAL
29
30
31
Nilay Ĺžahinkanat
FotoÄ&#x;raf: Bursa Ziraat Mektebi
32