1 dilin isyani

Page 1

1


2


DİLİN İSYANI

Sedat Şanver

yazı kültürü

3


4


Babam Reşat Öğe’nin anılarını gizleyen bütün nesnelere

5


6


GÜNAH TOPLUMU

inan vakit çok ilerledi Ģarkı da yazılmıyor Ģiir de bir parçacık gözlerin vardı/ onlara da bakılmıyor artık inan Ġranlı bir Ģair bile bu kadar dayanamazdı

7


Günah Toplumu I Küflü bir caddenin sürdürülen son ezgisi üzerine sonra sen konuĢuyordun: biz severdik ve ölürdük öylesine yaĢardık biz. Geceye düĢerdi kötülükler ve göçebe duygularımız ayaklanırdı duvar diplerinde Dedin ki: aĢk bir aldatmacadır. Damarı çatlayan bir çiçek aĢkın tutsak bir iĢçisidir. Ve onlar iyi günleri simgelerler hep Dedin ki: bütün denizleri sevebilirsin, bütün sonbaharları hep iyiyi düĢünebilirsin elin silaha değmeden 8


Dedin ki: ay usul döker kendini geceye acemi türkücülüğünü bilmez günün Yörük kızı çadırda tanır ilkin zevki Karacaya sorarsan namlu yüzlü bir kâbustur avcı Dedin ki: …dilin söylediği ve anlamın inandığı Ve gecede bir sır gibi parlayan ezginin yanında kime dönük bu düzenin antenleri Ģarkılar kimin için söyleniyor?... 9


Caddenin diliyle söyleĢen ey saf göçebe! Güz durdu ve kentler akıp gitti köprülerin altından. Zaman kendinden yana sevdi o diĢiyi Irmaklar çağladı ve güneĢ bereketli ovaların çiyleriyle oynaĢtı. Gün döndü gecenin dilini söyleyen saf göçebe Sevgiye doğru yürü, sevinci yanına al esrik bir güzel uykuna değmeden sakın uyanma… Dedin ki: uzaklara, uzaklara gidebilmek ne büyük mucize… 10


II Gün döner, ıssız bir tekne düĢer köhnemiĢ iskelelere. Sen uzakta ağlayan bir gece kadını, bir sigara ıĢığı çözer geceyi Bildiğimiz bütün sokaklar cumbalı evler ve idadiden kalma bir Ģapka solgun bir gül, dingin bir karanlık Gün döner. Dağılıp gider aydınlık Bize ne kalır gördüklerimizden?... Eğer görmek istediklerimiz erdemli bir toplumun yaĢayıĢı iseydi… 11


Ne gördük… Ne duyduk… Ne söyledik… Hangi duaya ters düĢmüĢtük ve neyi öğütlerdi nebimiz. Sonra Ģamdanlar, sonra mumlar, sonra ıĢıklar bilmediğimiz bir kentin sarp sokakları ve yaĢam! Neden üzerdi bizi? Bir kilise yükselirdi ve erken doğmanın yanlıĢıyla haklı geliĢen bir sınıf gerçeği çan seslerini kısardı. Eğer çöller bizi tek tanrı yoksulluğuna bırakıyorsa demiĢtin/ bir doğu gülü denli uzak bir Urfa çıbanı denli gerçek mevsimleri yaĢamıĢtık ve ruhumuz hâlâ anlayamamıĢtı güzeli tadacak organların köreltilmesini Güzel! O toplumsal yanlıĢın kurbanı… 12


KöhnemiĢ bir deniz rüyası kurulmuĢ bir saat çığlığı ve gövdeme giren kokusu gübrenin Kıyı, diyordum hatırlarsın düĢüncemizin kıyında oturup bir gün kırıntılarını toplamalıydık kendi kültürümüzün Her Ģeyden habersiz ne kadar yaĢadık kim bilir Kimdi ölen. Ağlayanlara kim acırdı ve nerede barınırdı katiller Günahı en iyi kim bilirdi ve neden gizlerdik kötülükleri… Günah! Sen bence söylenen ve bence anlamlanan bir meyvesin. 13


Yüzlerce Ģiirim vardı ve hepsini yakmalıyım, diyordum. Ġçinde sınırlanmıĢ bir nehir barındıran bütün sözlerimi yakmalıydım. Yeniden sorgulamalıydım kendimi inancımı ihbar etmeli ve inkâr en büyük desteğim olmalıydı. Üzüntüyü sevinçten önce bilmeliydim. Doğruyu yalandan tanımalı gerçeği ve sevgiyi en sona bırakmalıydım son sevgilim de sen olmalıydın 14


ġimdi bir çiçek gidiyor gözlerinden sürgüne Kirpikleri titriyor sonra. Uzadıkça heyecanı uzuyor Yazdıkça kirleniyor, anlamsızlaĢıyor. Yitiyor ansızın Bir korku yollanıyor bedeninden yüreğine Araya gittikçe sessizleĢen bir ezginin notaları dökülmekte Bir çimenliğe uzan Ģimdi. Bir menekĢenin sevincine sarıl Eğer uzaktaysan ve eğer meçhul varsa… Bir tekne açılır. Bir gül solar. Bir kadın ağlar. Bir sabah bulmak isteriz: kuĢların ve çiçeklerin özgürce kükreyeceği. KuĢlara ve çiçeklere merhaba! 15


III Dur. Deniz bitti. Geriye dön ve yeniden baĢla caddeleri yaĢamaya. Bilirsin; sokaklar bir devrin aynasıdır Yollara içtenlikli küfürlerle çıkılır Ve insan/ acıyı tattıkça hayatı tanır Bilirsin; saçlarına güller bezenmiĢ o takatsiz o yaban kuĢlar avlandığından bu yana piĢmanlık bildiren parlak sözlerle anılıyor görkemli günler. Kimse yanaĢmıyor uysal bir baĢkaldırıĢa Parmağımı kaldırıp “Öğretmenim ölüyorsunuz dişlerinizi kapayın.” diyorum… Öğretmenlerim ölüyorsunuz, ben hâlâ yaĢıyorum ama 16


Türkiye bir yiğidin içli ülkesiydi ki gemisini ve türküsünü yitirmiĢ ağlayan anaları ve vurulan gençleri hatırlıyordu ġimdi kendisine ters düĢen bu cadde Bir çağın hayırsız çocuğuydu ki elleri yaralıydı/ ve parmakları uzuyordu… 17


IV Ey cadde: ey çöküĢün bilge yangını. Ve bütün gizleriyle yeraltı. Ve bu caddede herkesin önünde dansıyla seviĢen kadın. Sen içten bir kadındın Sözü bitirdin ve yıldızlar köhne bir bahçede çürüdü, denizler yalpaladı. Dansına döndün, dolgun kalçalarını sergiledin ve ayaklarına dek o bereket ürperiĢini duyan erkekleri tanıdın. Kaygan bir rezillik tanıdın dudaklarında ĠĢte bu/ senin Ģafak tazesi kadının… 18


Zorunlu bir asiydin. Ki baban da vurulurdu bir meydanda. Bahar yüzünü gizleyip gözyaĢlarına eğilirdi. Annenin de elleri değerdi bir zaman ölüme. Diyarbakır tepelerine çıkıp Dicle’yi devĢirdiğinde öyle kimliksiz, öyle yoksul, öyle gurbet öyle yalnız akardı Karakoyun. Yağmur da dökülürdü ayaz bağıĢlanırdı. Ve yanında hırsızca kaçırdığın bir sözcük kekliklerce ürkek, kahramanlarca aĢıktın. AĢk bir aldatmacaydı oysa. Bir ölünün bedeninde okunurdu sürgünlüğün Gözlerinden süzülen Ģarkılardan ve inançlardan uzak vurgunlara adı yazılı bir gölgeydin. Adın sancılanan bir gölgeydi. ġimdi serserice sil ömrünü, sözün yenilmez yiğidisin. KarĢılığını sövgüde enginlerde bulacak ve hiçbir sınır tanımayan güneĢlere ateĢe, suya ve yalıtan havayla toprağa dök kendini tanıdık hiçbir mısra kalmadı geride. Bahara hangi gökkuĢağından geçince varmıĢtın. Sabahı hangi enlemde karĢıladın Geride bir asi ölüsü buldular, ince ince delinmiĢti yüreği… 19


V GüneĢ doğuyu dönünce veya güz sonunda ÇürümüĢ bir ad, bir tanrı ölüsü yazgı söylemekle yükümlü bir dudak parçası ve coğrafyayı tamamlayan bir yaprak -durdunSenin gezindiğin toprağa değerken utandığın ılık yellerin bedenini sardığı ve güneĢin doğuyu dönmediği, yağmurun kısık sesli bilgenin ve Ģiirler okuyabildiğimiz son günün ülkesinde ellerin vardı. Duyarlığın acıya dönük değildi. Sonra ellerin yere düĢüyordu… 20


Bütün yeteneklerini elini kınalayan ve omzuna yerleĢen yüreği eriten ve ıĢığıyla oynaĢtığımız güneĢi -durdunKalemin elini yaralamıĢtı bir daha konuĢmayacak gibi susuyordun. Kalemin elini yaraladı ozan bir daha konuĢmayacak gibi sustun. 21


GüneĢ doğuyu dönünce veya güz sonunda Senin soyun yoktu soy kütükleri sensiz hesaplanırdı anan ve baban efsaneydi senin. Ülkelerin veya kentlerin; hiçbir anısı kalmayan üzerine mısra yazılmayan yıkımların mevsimi baĢladı. DüĢlerini bir yere kayıtla Var oluĢunu tamamlamıĢ bir piçsin azığısın toplumun ve bütün serveti sözün Sözün bütün servetisin. 22


GüneĢ doğuyu dönünce veya güz sonunda Senin olan Ģarkıları değiĢtirdiler resimlerine çiy düĢtü. ĠĢte vuruldun gözlerin ufalandı iĢte. Değdiğin bütün kıyılar çürüdüğünde, türkülerin tortusu ve yağmurun o ılık sesi dudaklarından çekildiğinde gece çelikleĢir ve ölümü süslerdin. Dilin asi çocuğu! Sözden baĢka rahmin yok senin. Oturup ağıtlarını dinlediğin o güzel/ nasıl nasıl gizleyebilir Ģimdi kendini Hiçbir Ģey değiĢmiyor artık/ bütün yollar kapanmıĢ ve sen hiç konuĢmayacakmıĢ gibi susuyorsun Hiç konuĢmayacakmıĢ gibi susuyorsun… Sesinin büyüdüğü bütün dağları çocukların kardeĢlendiği yamaçları sürgünü, iç çekmesini ve ölüm için gerekli bütün sözleri yaktılar. Durdun ve bir böceğe yosunları anlattın 23


Biten bir günün ardından dedin ki: Hepimizin bir caddesi vardı, bir de günah toplumu. Hiçbir zaman var olmayan, ama yitirdiğimizi her zaman yinelediğimiz bir cennetimiz vardı. Ki ne zaman bir gece bizi yıkmıĢtır, kendi cennetlerimize; yaĢamak için anlamlandırdığımız yerlere dönmüĢüzdür. Oysa varlık, nicedir gözlerimizdeki beldelere düĢmüyor… Göğsümüz kirlidir artık/ yüreğimiz kan yığını ve ellerimiz utanır bakîr söze değmeye… Dedin ki: yolun sonu. Dün gece ayrılıkta konakladık Gök kendince ağladı, tan kendince ağardı Üzerinde yeminler kırdığımız tarlakuĢları uçtular Onlar uzak bir vuslata iliĢkin felsefe artık. Sonra sustun… Yarım bıraktığın bir Ģarkı, kırık bir defne dalı ve barındığın son yurt bir köĢede duruyordu… Omuzlarıma basarak yüksel ey inanıĢ!... 24


VI Ne varsa bilinen Ģarkılar üzre bir serçe yüreğine yüklenmiĢ sevinçler boyunca gelgitini kendine çevirmiĢ ve kendinden yana yontan günü ve aĢkı yalnız kendi için bilen Gördüklerimizden geriye ne kaldı Ģair?... Acıda biledin kalemini ve sen en kısa tanımıydın duyarlı yaĢamanın. Kim bilecek Ģimdi/ yasa tuttuğunu uzun günler ve geceler o içli mısraları ve ağladığını onları gizlemek zorunda kaldığında Resmin çizildi Ģair ufka. Vuruldun ve gizli gemiler yol aldı sevinç ülkelerine. Gün bitti Ģair. Yeni bir iklim baĢladı Kâğıtlarımı topladım ve kalemimin yazdığı bütün sözleri sildim. Öfkeden baĢka yol tanımıyorum artık Ġstesem yeni bir Ģiiri rahatça unutabilirim 25


26


Beni ve Kendini Unut

Gülümseyen bir yüz çizebilirdim kendime/ yollara baĢlamadan Ki herkesten baĢkaydım: Ģairdim. Belki de Usul!

27


28


YÜK -Usul’a ve kendime-

I Bir yolculuğu yeni bitirmiĢtim yollara nasıl baĢlanacağını unutmuĢtum. Hep birbirimize bakıp hep aynı karanlığı görüyorduk. Biri gelip seni sormaya baĢlıyordu/ hep seni soruyorlardı. Evlerin yerlerini değiĢtirmeliydim, ıĢıkların renklerini ve günleri bir sonsuz saate ayarlamalıydım… Bir yolculuğu yeni bitirmiĢtim, gözlerim eskimemiĢti. Son güzün içinden gelip gözlerindeki o göçmüĢ buğuyu silecektim ülkemi unutmaya kararlıydım… Neden utanmam gerekiyor Ģimdi kendimden?... 29


Sonra seni küçük hüzünlerle bir anmaya baĢladım ayaklarımı geyik sanıp sulara koĢtum. Nerede doğmuĢtum, ülkem nerede büyümüĢtü ve neden unutuyordum seni… Dinle Usul! Sen bahar kadar tatlı vurgunsun Gecenin dini ve yalnızlığın tanrısısın Sonbaharın yazdığı yapraksız, kıĢınsa güneĢsiz Ģiiri ve sevgiye verilen ödülsün… Biri gelip seni sormaya baĢlıyor/ hep seni soruyorlar senden ötürü utanmamı bekliyorlar… ġimdi baĢını yastığa koy ve bütün acıların dinsin Değil midir Usul: bütün yollar senden baĢlar! 30


II Diyelim ki savaĢmak zorundayız Usul! Bütün varlığımız ve bütün yokluğumuzla Diyelim ki dün yanı baĢımızda birini öldürdüler birçok kiĢiyi öldürdüler göğün derinliklerinde Bir ulusu kurĢuna dizdiler Birçok ulusu kurĢuna dizdiler ak duvar önünde Diyelim ki sustuk ve ölümü dilimizde, saç köklerimizde duyduk hiçbir Ģey görmedik, hiçbir Ģey söylemeyeceğiz… Değil midir Usul: her gün yüzlerce kiĢi öldürülüyor yanı baĢımızda her gün yüzlerce kez öldürülüyoruz Hiç kimse bize bakmıyor, biz kimseyi görmüyoruz Yanı baĢımızda ölüm aynalara saplanıyor gözlerimiz hiç eskimiyor/ biz küçülmüyoruz Hep kıyıdan yüzüyoruz geleceğe bir ayağımız toprakta oluyor hep 31


III Hava bulanık bir yağmura döndü Usul Yıldızlar çözülüp kendi baharlarına dair bir garip söyleĢtiler Kırlara çıkıp koltuk değneklerimi bir uçuruma yuvarladım. Dün, öylece duruyordu dipte/ yarın yaĢanmıĢ bir hâlde Yarın, dedim; ne kadar da geç kalmıĢ düne Yeniden doğdum böylece yüzlerce kez öldürülmüĢtüm oysa… Böylece koltuk değneklerimi hep fırlatırdım günün sonu yağıĢ olurdu belki de... 32


Yazgıma kaldıramadığımız o yük bulanmıĢsa Usul!... Bütün yollara senden baĢlamak istemem kendime eziyet etmem/ kan kokusunu özleyiĢim bundan. Seni bir uzak beldede düĢünmem seni böyle abartmam / senden utanmam kendimi bölünmüĢ saymam ve ağzımı o en aĢĢağılık o en müthiĢ susuĢlara hazırlamam bundan uzaklara gitmek isteyiĢim / uzakları özleyiĢim Usul… Böylece yeniden aradım geleceğin evlerini. Yasaklar, iğne delikleri ve gece yeniden doğurmuĢtu insanları. Bütünüyle seni aramıĢtım/ sonuna dek kendimi. Değil midir Usul: ben hep aradım/ anlam hep gizlendi. 33


ġimdi her salı’sını atladığımız köprülerini yıktığımız ve gecesini bir ilahi belleyip sığındığımız bütün günleri kucaklayabiliriz. Nice ki bedenimiz bağrında gizlediği o sonsuz hizmeti sunuyor bize bütün ilaçlarımızı ölüme devredebilir beynimiz duyarsızlaĢıncaya dek ellerimizi yakıp gözlerimizi arsızlaĢtırabiliriz. Değil midir: bütün salı’ları atlayarak yaĢadık -üstelik hiçbir özelliği yoktu her salı’nın bir günü yaĢamıyorduk ya! O bize yetiyordu…34


Değil midir Usul: diri bir bahara sözünü yiğitliğe çevirmiĢ tanrılara ve insanı adıyla ve insanı değeriyle tanıyan bir güne, bir anlama rastlamadık. Ġnsan anlamadığımız bir dille söyleĢti böylece hep ölümün sınırında durduk/ diriliĢin rahminde Değil midir: bir yolculuğu yeni bitirmiĢtik yollara nasıl baĢlanacağını unutmuĢtuk Yanı baĢımızda biri ölüyordu/ gözlerimizi kapatıyorduk. 35


KAÇIŞ ŞARKILARI

BAŞLANGIÇ

Ölüm, diyorduk; gecenin karĢısında durup yüreğine küfredebilene. Ölüm uslandıracaktı savunmasını yırtan insanları. Onlar birer yazgıydı çünkü. Kendi bedenlerinin düĢmanları ve yenilgiyi bir kardeĢ yakınlığı bilenlerdi onlar. Birazdan ağır aksak bir zaferi kutlamaya baĢlayacağız. Elbette birileri yenilmiĢ sayılacak. Ölüme cesaret! 36


Bir rüzgâr bütün kâğıtlarımı götürebilir, adını unutabilirim. Adresin silinir kalemimden. Yorgun bir ömrün çocuğuyum, göçebe bir söz yitirmiĢim. YaĢamak için daha baĢka Ģarkılara da dökmeliyim kendimi. Sessizliğe sığınıp hüznü renklendirmeliyim. Elimi kirlensin diye yıkadım çünkü bu ırmaklarda. Bu doğumu bir daha ölebilmek için yaĢadım. Sürgün bir kelimeyle tutunmuĢtum dağlara esvabım kanlıydı. Sabahın biri bende ıĢımıĢtı bütün bir sıkıntıyı yürümüĢtüm… 37


Ölüm, diyorduk; o sonsuz suskuya. Ölüm, diyorduk; o büyük günahı temizleyip korkuyu bize anıt diye sunabilecek geceye. Yaman bir savaĢçıydık çünkü: yenilgiye kurulu. Birer orduyduk: kendi çöllerimizde ellerimiz eksik. Geriye doğru yürüyoruz artık, Ģarkılara koĢuyoruz. Yeniden yeniden bilenecek adlarımız. DiriliĢe cesaret! 38


Yüzün bir ıssızlıktır senin. Sabahlar bulanır ellerine ve eğnine asi kıvrımlı bir ruzigâr bilinir Ģarkılardan öte. Ve insan kendini varlık bilip yeni bir yolu ferman edinir. Oysa geriye ne kalacaksa geceden o isyan zamanı ve mahzun çocuklarıyla yeniden bir küfür saatini kıvranır. Kalıntısı bilinir günün. Ġçinde küçük bir maviyle yılların ağıdı. ĠĢte Usul, sen tam böyle bitirilmiĢ bir mısranın sabahısın. ġafaklar ağlasın senin için ve senin için kanlansın kaputu Ģairin. O senin ölüm ülken ve bitmeyecek zafer susuĢların. O senin ölüme dönük yüzün. Issızlığın. 39


ġimdi sen taĢra kentlerinde bilinmiĢ tenha saatler bir vahiyin kör hıĢırtısı ve yazgının kötü, küçük, karanlık sözleri. Varlığa iliĢkin bir buyruk, yok oluĢa inat yıldız boĢluğu… Ki Ģarkılar senin sığınağın, diriliĢ mevsimin. Göçlerde büyüyen bir el senin zamanın. Sen Ģairsin Usul! Yalnız ve kendine yakın... Ġsyana denk. Ve uzak/ Ģarkılarca mısralar sonsuzluğunca. Büyü Usul! Büyü ve kendini içer. Beni dıĢla. Tıpkı insan gibi tıpkı rüzgar gibi kuzeyden-güneye, güneyden-kuzeye. Tıpkı tanyerini yaralamak için suyu tanıyan hançer gibi. Ġnsan 40


kıyısında yıllarca durabilir bir kentin. Sokaklar kendi durgunluğuyla ve eylül sürgünleri köhne giysileriyle yaĢarlar. YaĢam damla damla kendini harcar ve ölüm bizim yelkenlerimizle çeker kendini kıyılara. Kıyılarakıyılara doğru bir sabi söz, bir eksik mısra. Ama sen kötü imgelerle bilinen sen! Mitosların ve rivayetlerin tanrısı! Gezgin sözlerin ve tutuklu Ģarkıların avuntu günleri! Elini ellerimizden ayırdığın gün. Gün… Onların karanlığı. Gün Biten ve sonsuz ve bilgenin yorumunda ve suçun kıyısında gün. Ömrün ve acının günü. Gün… Senin karanlığın. …/… 41


Sen kendi tarihinsin Usul! Uzak bir Bedrettin isyanıyla yeniden büyür gözlerin. Kendinden baĢla yollara Ģimdi Kendini tanı ve büyü. Büyümek ölmektir sonsuzluk içinde. Büyümek kavuĢmaktır yarına. Susmaların yasak kitapların ve partizan mektupların zamanıdır gelecek. Senin ve ömrün zamanı… Sen Kendi inkârınsın Usul! Çünkü ölüm yükseklere kurdu mekânını. Çünkü Ģarkılar kendince yazıldı… Böylece büyüdü sözün hükmü. Sen geceye karĢı dinelip o genç o karıĢık Ģarkınla ve ıssızlığa dönük andı bulunan yüreğinle eskittin günü. Zaman bitti. Oysa sen hep bir geceye ağladın. Ġnsan yanıltmıĢtı seni. Sen uzak bir mısranın sabahıydın. Bir baĢına! …/… 42


Bütün bunlar bizim töremiz Usul! Hükmümüz ve tanrıya yaklaĢma Ģeklimiz. Ama bugünün yalnızlığının yarın da süreceğini kim söyleyebilir ki! Değil midir: sen, bugün de birçok Ģeyin en güzel anlatımısın… Bir baĢına! 43


44


BENİ VE KENDİNİ UNUT I Gölgemi kazı duvarlara ve bütün gökyüzlerine. Adı coğrafya kitaplarından uzak ve insanları bir roman hatırına öldürülmüĢ ülkelerin bayraklarına söyle inançlarımı. Beni ve kendini unut. Gölgemi uykularında gör. Son kıyımlardan kurtarılmıĢ uçları yanık kitaplarda ara düĢüncelerimi. Hasta gözlerini aynalara yaslayıp saçlarını geriye mahmur savur. Beni ve kendini unut 45


Gölgemi bir kaçıĢta düĢün. kendisine yetiĢemeyecek bir yarıĢta. Günlerce öldürülen ve boynu ilmiklerden nasırlaĢmaya baĢlayan bir insanım. Yaratıcılığının karĢılığını bulamamıĢ bir yaĢam ruhu tırnaklarından ileride bir ölüyüm Gölgemi bir ölüde düĢün. Beni unut. Gölgemi ve beni unut. Hiç ulaĢamayacağın bir yerdeyim. Resimleri ve gölgesi bütün duvarlarda asılı bir yok’oluĢum. Beni ve gölgemi unut Adımı hiçbir sürgünde arama. BaĢ döndürücü sözlerimi arama Ģiirlerde. Sevinçleri unut bizim paylaĢtığımız acılardan artakalandı. Beni ve kendini unut 46


II Beni ve kendini unut. Hiçbir sonbaharda arama beni. Bilmiyorum hangi kentte yitirdim adımı. Hangi sokakta eridi gözlerim. Kaç yıkımı yüklediler üstüme. Hangi sevgili parçaladı atomlarımı ve moleküllerimi. Bir kaçıĢtan baĢka kendime ait neyim var anlatabileceğim. Yeni bir tarih eskittiğim de yok günlük tutmak için… Kesiksiz bir uykuyla bitirilir günler. Bilincine değen insan ıĢık motifleriyle süsler efsanesini. Ölgün ellerini ve çürümüĢ diĢlerini bütün toplum yapılarına sürmek ister. “Hep iyiye ve güzele. Daha aydınlık bir geleceğe” Selam sana ey büyük gece! Selam sana ey büyük yaĢanmamıĢ destan sevgili! 47


Gün, ağır bir suçun eĢiğindedir. GüneĢ ufuk çizgisine döner. VoltalanmamıĢ bütün kara parçalarında katliamlar baĢlar. Ayaklarında demir güllerle insanlar geçer meydanlardan. Göğe yüksel!… Göğe yüksel inancım. Bir yer bul kendine. Bir ilahi bilincine değsin. Katliamların ve büyük ağıtların geride bıraktığı bir müzik. Ey büyük Ģiir! Bana ver kendini. O gizemli sesin ile esir al ruhumu Ey büyük Ģiir! Kanla damgalanmıĢ yangınlara bıraktım hayatımı Bakîr imgelerle kutsadığın yerlerde yaĢayıp erdem yağmurlarında ıslanmıĢ kağıtlara yazıyorum seni bana ver kendini… 48


Geç kalan bir insan olmayı seçtim hep Dudakları aĢınmıĢ bir kadını öptüm geceleri Oturduğum masalar hep bir tek fincanı taĢıdı Belki de bundandır: hayata denk düĢen sözlerde arama beni. ġimdi dünyanın her yerinde aynı Ģey için parlıyor insanların gözleri. Ve hep aynı el ile öldürülüyor yetkin insanlar. Adları bir gün olsun indirilmiyor duvarlardan. Gölgelerine hep aynı ürkeklikle bakılıyor. Çok yavan kalıyor artık aĢklar ölüme ve yalnızlığa demir atmıĢ biri için. Büyük iĢler yapma vakti geldi her Ģeyi unutmanın mevsimi 49


50


Eski Bir Şarkı

Her Ģiir ömrünce bir ölümdür

51


SEVDANIN KIZI I Bugün tarihimdir sevdanın kızı Senin yalnızlığın ___çok çok kır çiçeklerinin vurgunu Ve uzak tarlaların hasadında ağzı iĢle bilenmiĢ orakların ıĢıltısı ve yanılgının ıssız korkusuyla gelip beni biçip gitti 52


Bugün dönüĢ tarihimdir. Yeniden baĢa dönüyorum. Yıldızlarında tutulan dilekleri ve yaĢamasını yalnız ona bağlayan insanları ve hepsinin sahibini/ gökyüzünü ve tanrıyı öldürüp yeniden baĢlıyorum ___yeniden yeniden ölgün sesleri dinliyorum yeniden yaratıyorum dünyayı Ve… Bugünü kanın alacalığında ve bugünü adressiz yaĢamada bugünü ağlamada ve… Cuma günü sen de gel koynuma Sevdanın kızı/ enginlerin ötesi/ ve dostluğun bittiği Yeni bir tarih/__sevda/ sevdanın kızı Ve seni en zehirli sevginle kanayan dünyaların mayalarında bırakıp geçip gideceğim ömrü 53


II YeĢil salkımların vaktinde döküldüğü avlularda serinlik içinde ve kadının en sıcak yeri avucumda. Seni tanyerinin kızıl ateĢiyle yanarken solgun yüzlü kahvelerde ve parklarda aĢkların film Ģeridi gibi geçtiği ve kanın en namussuz anında -susarAnlatılmayan mevsimler Ki artık geçmiĢ düĢünülür uzayan tüyleri ve geriye çalıĢmayan saatiyle anılar bahçelerde keklik suskunluğu ve vurulmuĢ kanat çırpınıĢı KuĢları kanadından vuruyorlar bazen. Beraberlikler ansızın bitmektedir. Bilinen sıkıntıları ve dalların sararıĢını yaĢamaktayızdır. ġimdi rüzgâra yiğitçe açılan göğüslerden dökülen kalleĢ kurĢunlar ve öç üzerine söylenen yeminler ve yol görünmeyen fallarda kalan bir yer vardır. Ben yaĢamak istediğim yerlere “sevinç ülkesi” diyorum. 54


kadının en sıcak yeri ve korkunç cinayetler ve keskin taĢlarla yarılan gerdanların kanayan kanayan __kanayan kanayan yarıkları Sen de bir ad ver yaĢama. Yalanlar suçsuzdu/ ihanetler bilinmeden yapılıyordu. Toprak kadar ağır değildi yanlıĢlıklar ve seni kendimce bağıĢlayabiliyordum… Bilirdim adın bir çığlıktı çünkü yaĢadığımız günlüklerde sevgilerin bana sıcak gelen adları olurdu. Sözün bir değeri vardı aramızda. Duymanın ve susmanın bir yazgısı. Güzün kendine söndüğü, yağmurun kendine yağdığı bir öksüz parkta en suçlu kelimeyi öğrenmiĢ ve ağlayabileceğin hiçbir satır kalmamıĢtı yaĢadıklarından. Bilirdim; her Ģeyin bittiği vakit, gök bütün yağmurlarını çeker, toprak o yoksul tohumlarıyla kalırdı. Bir sonsuzluk akardı geriye. Bir sonsuzluk metalik sesiyle oyalardı zamanı… 55


ġimdi hiçbir anısı olmayan fotoğrafların var cebimde hiçbir Ģarkı seni söylemiyor ve sana iliĢkin bütün mısralar silindi. Uyu ve adını düĢle sevdanın kızı!... 56


SINIRSIZ SEVGİLER

-ama sen hayatı, aĢkı ve Ģiiri ferman kılıp kır çiçekleriyle uçmalısın yârin koynuna-

IĢığı yalıt ve sesimi konuĢ. Aynalarda yoksul sevgiler barınıyor. Gecedeki düĢlerin sesini dinle. Gece yarılarını benimle paylaĢ. Biraz kendinden söz et bu vakit. Hırçın kalemler gibi gözlerini bedenimde dolaĢtır. Ağlayan ateĢler senin dudakların olmalı Beni sabaha kadar yak…malısın Yeni bir düĢüncem var, kimseye söylemeyeceğim. 57


Bu gece benimle kal. Sözünle Kendini söyle bu sevinç vakti IĢığını yak günün Ģafakta Elini göğsüme yapıĢtır Gözlerini söyle Bir Ģiir oku bana yeni bir dünya ekleyelim yarattıklarımıza Unutulan bir Ģey vardı yaĢamda. Hiç el değmemiĢ, konuĢulmamıĢ ve düĢlenmemiĢ. Gökyüzünden pürüzsüz yollar gibi bahçelere inen güneĢin sevgilisi unutulmuĢtur aramızda. Sevgiliyi öpüyorum Ģimdi, sınırların ötesine uzanıyorum… Sana bir sorum var: Neden hep sınırsızlığı özlüyorum? 58


Bir Ģiir oku bana. Kendini söyle. Dudaklarına yakıĢan en güzel sözü söyle. Kendini söyle. Sınırları birlikte aĢalım. Ölüm iz koymada kapımıza Yüzümden sevgimi alacaklar Seni yanımdan alıp cariye ilan edecekler Seni yanımdan çıplak alacaklar Seni sevdiğimi kimseye söylemedim Sen benim sırrımsın… Bilir miydin? Hep bir Ģeyler yazardım sana yokluğunu silerdim kendimce. Sonunda gölgeleri aralayıp… Bu gece benimle kal. Sevginle. Sana bütün bildiklerimi söyleyeceğim… 59


60


Kim duymuş dost bağından huruc eyleyip talan eyledim hayâ ummanını?... Kim buyurur emir ve riya üzre yaşadığımı? Ki malumatımdadır Hallac’ın ve Pir’in müridi Yunus’un mürşidiyim. Yâr ki ulumdur yücemdir, saygımdır. Ölüm ki güzeldir. Uludur ve ben onun asasıyla aşarım yolları. Onun gözleriyle görürüm kendimi ve onun sesinde duyarım insanlık türküsünü… Rivayet odur ki Ateşe ve suya yazdım şiirlerimi!... 61


Sedat Şanver (Öğe): 07.12.1963, Urfa…

YayınlanmıĢ ġiir Kitapları:

Dilin İsyanı (1985) Aşiret ve Otomobil (1990) Haremdeki Kadınlar (1994) Gezgin ve Katil (2004) Kendine Akan Su (2009) (hamse mesnevinin ilk parçası)

Devletin Piç Yatakhanesi (2011) (hamse mesnevinin ikinci parçası)

62


Sedat ġanver Dilin Ġsyanı (3. Baskı)

İletişim: sedatsanver@gmail.com yazikulturu@hotmail.com http://yazikulturu.blogspot.com

Baskı Öncesi Hazırlık: Yazı Kültürü

Baskı: Bassaray Matbaası Sanat Caddesi, No: 1/5 Çamdibi ĠĢ Merkezi Çamdibi/ ĠZMĠR 0.232.457 71 48

Baskı Tarihi: 29.02.2012

Yazı Kültürü Yerel Süreli Yayın Sahibi ve Sorumlu Yazı ĠĢleri Müdürü: Sedat ġanver ÖĞE Yönetim Yeri: Atatürk Mahallesi, 927 sokak No. 4/ 1 Bornova/ ĠZMĠR 0.507.801 22 37

63


issn: 2146–5290

64


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.