1
2
KENDİNE AKAN SU şiir
Sedat Şanver
yazı kültürü 3
4
Tanr覺m, yaz覺y覺 hak edecek ne yapt覺m ben!
5
6
GRİ Öfke geçince acının tortusu çıkıyor ortaya Beni sorarsanız yasemin kokusu toplamaya gitmiĢtim Ellerim çatlamıĢ, ovuĢturmadan olacak Diz kapaklarımda hafif bir ağrı ve dilim pelte SeviĢirken gülen; seviĢme hallerinden bir hal Belki kendini boĢaltan bir köpek, kendine doğru Bir kedi süt içti, sütte ekmek parçaları Gecenin yarısı, sokak satıcıları “boza” diyor KeĢke ayın yirmi dokuzu ve Ģubat olsa Belki bir balık tabakta olmaktan Ģikâyet eder Sonra sokağa çıktım; sanırım sabahtı ġehrin bir sakinine sorsaydınız gece sürüyordu En çok, bizi en çok etkileyen sese doğru Ayrıldık, ayrıldığımız her yerde kendimizi bekliyorduk Belki hepimiz bir evden kovulmuĢtuk Öfke geçmiyor; sadece acının tortusu hafifliyor biraz O yüzden Suyun yüzü yasemin yapraklarından görünmüyor 7
SARI Sende üzüldüm, sende ağladım Ben en çok sende üĢüdüm. Mevsim çiydir artık. Bahçeler buna hazırlanmalı Çiçekler ve yapraklar… Ağaçlar tek baĢlarına bırakılabilir Onlar kendilerini tek baĢlarına da çürütebilir. Sen bana hasreti yakın kıldın Kendi adımı gördüm birçok ölüde Öldüm ve gördüm. Sende üĢüdüm, sende ısındım AteĢi soğuttum, küle renk verdim Ben en çok sende yandım. 8
BEYAZ Bir çocuk, bir baba ve en ayıp bir kıl yığını Bir ayıp kıl yığını ve bin piĢmanlık; özür dilerim Ben çekip gittim kapınızdan, kapınız kapalıydı Ben çekip gittim, belki eviniz tersinden açıktı Bu kapıların açılacağı yok çocuk Bu senin üstüne inen bir cinnet Böyle böyle büyüdün sen: yenile yenile Böyle bir ateĢ, böyle bir rüzgâr ve böyle bir su ile… Bilinir; demir, demiri kesmek için çelik olur. 9
KIRMIZI Hepimize yakıĢan bir renk vardır. Gece uzun… Evet, kıĢtır… Günü beklemek zordur. Zahire zamanı geçti. Ekmek tükenmeye yakın. Elimizden alınmıĢ bir ateĢtir kıĢ Köpekler kapı diplerine sığınır Kaydıraklar tepeden iner Allah’ın vergisidir kar Yağar, yağar, yağar Bir beyazlık durmadan dökülür suyun üstüne Yollar bunu bilmez, tutup kendini kendine kapatır Kendimizi doğuracak olsak hayata Dünyaya gecikeceğimiz kesin. Ama sanırım ömrümüz de hep kıĢ… Elbet Uzaklara da yakıĢan bir renk vardır Unutma: Yola çıkarken saçına kızıl bir çiçek tak! 10
SİYAH Ben bu aĢka gizli baĢladım Gözlerimi sakladım önce Ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. Tutup Belki bir sesim vardır diye Çığlık attım. Öğrendim: Meğer insanın kendi sesiymiĢ hayat. Ben seni bir karanlıkta yitirdim Oysa bir gece çiçeği açıyordu senden bana doğru KıĢtı ve sobalardan çıkan koku Ģehrin rengi olmuĢtu Sorularımız vardı ardımız sıra gelen Bizi yıpratan yalnızlığımız Asla evimizi terk etmeyen bir baĢınalık Ah keĢke KeĢke bütün sesleri birlikte öğrenebilseydi dilimiz. 11
MAVİ Ah kızıl gülĢen, Ģehir utansın. Ölüme durmuĢtuk yüzümüzdeki gülücükle Beklentimiz olsaydı keĢke yaĢamaya dair Bir umudu birlikte yiyelim mi? diyecek kadar Biz aĢktan kırıldık her yerde. Orada kendi baĢına yanıp söndü bu fener. Yanıp söndü yıldızımız. Bitiyor iĢte ıĢığın gücü! Belki biz de ıĢıl ıĢıl olurduk Bir ömrü birlikte tüketecek kadar zamanımız olsaydı! 12
BELA ġehre iliĢkin umutları olan Cezasını kendi çeken Yenmeye çalıĢmayan kimseyi Acısı kendine ait YakıĢıklı Ve parmakları marangoz atölyelerinde terk edilen Bırakın öyle kalsın acı, kendi baĢına Belki mistik bir ölüm, her ölüm gibi Belki kendine özgü bir kader Ama mutlaka yüksekten düĢen bir cam parçası Doğrudur Damardan akmıĢtır kan Kendi baĢına doğmuĢtur oğul ġimdi sırada Üçüncü nesil bir ağrı vardır. 13
ACI KENDİNE MÜNAFIK Ġçimdeki yanlıĢ hançer, kalbimdeki yaralı ok DüĢleri kendilerinden güzel kadınlar Alıp bizi dipsiz kıyılara götüren anılar Bir karanlığa bütün hasreti boĢaltmak Bu böyle olmayacak Hayra yorulmaz bir yaranın durmadan kanaması Durmadan kanaması bir elin bütün parmaklarının Ve tırnakların deĢmesi yüreğin kızıl yanını Acıyı tanıdım sende AldanıĢları yaĢadım Onulmaz kavgalarla tanıĢ düĢtüm kapında. ġimdi tüm safrayı kusmalıyım bir uçuruma Hayatın tüm sayfalarını tersine çevirmeliyim Öğrenmeliyim: AĢkın, aĢktan mutlaka alacağı vardır. 14
HASAT GözyaĢına yüklenmiĢ sessiz bir günahtır mendil Elinden tutulması gereken kör bir dilenci Balık mangalının baĢında bir kedi Kavgası kendine yakıĢan bir köpek Avutulması gereken bir ruh Gökte tembellik yapan bir tanrı… Ġnsanın kirini temizlemek bize düĢtü, toprağı sürdük Onu güzelim tohumlarla ektik Nadasa bıraktık bütün günahlarımızı Yerdeki tozu süpürdük Söyledik: Toprak, her ıslaklığı karĢılar Su, yeter ki ateĢten yüksekte bir yerde dursun. 15
AĞARTI Ġçimizdeki karanlığı saymazsak gece aydınlıktı ġehrin küllerini bir yerlere savurmalıydık Mesela denize, balıklar için Çalı diplerine, kurdu kuĢu gizlemesi için Sokaklara Sokaktaki köpeklere, renkleri açılsın diye Soylu kedilere, ölüme giderken ıssızlığı kullanmaları için Döndük kendimize baktık Birbirimize baktık ayna niyetine ġimdi bir mezarlık önündeyiz ve yağmur düĢüyor denize Kim bilir hangi kir temizlenecek seher vakti bu suyla Bir baba bir daha dönmemek üzere Hangi evin kapısından çıkacak Kim bilir hangi dua karĢılayacak bizi taĢlarda? Birbirimize sevgiyle dokunduk en son Ġçimizdeki karanlık aydınlanıyordu, gece güne dönmüĢtü. 16
HAZAN Herkesin acı çektiği bir yer vardır Kimileyin çocuklarda Belki de anaların rahminde KuĢ uçumu uzak bir diyarda… Biz kendimizi çok eskittik kendimizle Hep bir baĢka aynada sınadık yüzümüzü Adımızı geçtiğimiz yollarda unuttuk. Eskimeyen bir hayat var artık sözümüzün içinde Yitik bir ömür dökülüyor ellerimizden Bir zaman sarkacına doğru Acımız bu kadar büyük olmazdı belki de Saçlarımızın ağarmasıyla kalsaydı bu ömür 17
İS Beden paylaĢılır kimileyin Acı tutar insanı bir yerden Soluk kesilir, nefes tükenir Vaktinden önce kaybedilmiĢ topraklar gibi Ellerimi yitirdim önce KeĢke, dedim; yeniden yumurtlasa tavuk Folluk böyle boĢ kalmasa Burnumuz elbette yanan otun kokusunu alır Toprak insana benzer Unutulan sevgiler vardır yitik memleketlerde YıkılmıĢ imparatorlukların insan haritaları yasaklıdır Ah, desek; kalabalıklar içinde Ah, keĢke bu yangından sızan Yüreğimizin dumanı olsa sadece 18
SAVUNMA MAKAMI Elimden gelse yıkılırdım bir meydanda Önüm arkam sobe! Yakalanacağım, biliyorum ilk hatamda Sabaha karĢı sorgulanacağım ilkin: Elektrik ücretsiz. Tazyikli suda vergi yok. Filistin askısı esnaftan bağıĢ ArkadaĢının yerini söyleyen ödül alıyor. Utanacağım elbette ıĢıklar altında çıplaklıktan. Ġnsanız ve elbette altımızı ıslatabiliriz Üç yıldızlı sivil bir komiserin karĢısında Devlet hem Ģah hem Ģahbaz Avukatlarımız gelsin, temizlensin iç çamaĢırlarımız. 19
İDDİA MAKAMI Her Ģey yolunda Ģimdilik EĢyaların çoğu yerli yerinde Bütün evler ve sokaklar ġehrin ıĢıkları ve ülkelerin sınırları Nöbetçi kulübeleri, düĢman siperleri Mavi kuvvetler ve onların füze rampaları Sevgiliden ayrıldığımız gün, yer ve saat KesiĢen caddeler ve ehliyet gerektiren iĢler Erken boşaldınız Bu yüzden sünnet etmemiz gerekiyor sizi Kestik en küçük yerinizi ve kan damladı suya Deriniz toprağa karıĢtı Oysa göğün bizi avutmak için söylediği Ģarkı ıslaktı Ġstediğimiz gibi dikilmemiĢti idamlık gömleğimiz Büyüyünce de giyersiniz, sıkmayın canınızı Aramızda kalsın, ölüyken hep aynı yaşta kalacaksınız ĠĢte bu yüzden Herkesin kendine sadece bir kerelik itiraz hakkı var: Hâkim Bey, adımı değiştirmek istiyorum şimdilik Mümkünse yaşadıklarımı sonraki celseye bırakalım… 20
NEZAKETHANE Ġçinizden birinin hain olması gerekiyor Voltaj düĢüklüğü var Ģehirde Bütün pencerelerde soluk bir ıĢık Ġktidar dairesinde enerji sorunu Bu yüzden onarmalıyız iletken hatları Su basınçlı, bu iyi; TaĢlar soğuk, coplarda insani bir ıslaklık Özür dileriz, sizi biraz kanattık Ama ne yapalım; bütün ülke yasadışı Ve tüm yurttaşlar suçlu. Buna düşler dâhil. Bir kadın işkencede çocuğunu düşürdüğünde Devletin neresi acır? Ġsterseniz bu soru ile baĢlayalım. Genel müdürlükten gönderilmiĢ Bir ĢiĢe de bulunur belki Bu iĢler için demirbaĢ kayıtlarında Üstelik hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız kardeşler -Hiç olmazsa zaman zamanVergilerimizi vaktinde ödemeliyiz. Kargacık burgacık bir imza ya da silik bir parmak izi ile. Ġzin verirseniz Ġçinizde ben cenin olmaya hazırım yeniden. 21
LÂL Gerçek, şarabın içindedir. Suyun üstünde unuttuğun parmak izi yakalatır seni Bir tank paleti, tırnakları ezmiĢtir Askerler falda çıkan yolları kullanır Oysa kar çoktan kapatmıĢtır bütün çıkıĢları Midede at eti, it etine karıĢmıĢ Personelin üstünde kanlı kaputlar Bir kısmı ’93 Harbi’nden kalma Dağın ağrısı hep korkutmuĢtur dağın eteğini Her yılın 15’inde ġaraba dokunduk ve bütün dinler yasakladı Kadının memelerine gündüz gözüyle dokunmayı Biz kendimizi durmadan içtik Bildiğimiz topraklardan sürülürken Çok çabuk sarhoĢ olduk Dedik: KeĢke Ģarap, dostların sofrasında içilseydi bir tek… 22
SIZI Bir aĢk daha bitiyor iĢte Puslu bir gökyüzü Denizin içyüzü yağmurdan görünmüyor Ġyot kokusu ve oltanın ucunda çırpınan bir istavrit Ekmek parçaları, misina, ağ takımları, ağırlıklar Elimizden gelse sonsuz yeĢerecek bir yeryüzü Bir kedi daha kısmetini yitirdi Havalar soğudu, sokak ıĢıkları söndü Kalın giysilerle yürümeliyim bu yüzden mezarlıklarda Elimden gelen sadece bu: kendime sığınmak Bir aĢk daha bitiyor. Biter, her aĢk biter, yeter ki yürek bu acıyı kaldırsın. 23
YOLCU Bir gün çekip gideceğim buralardan Sen de gideceksin Elinde kalan sadece kırgınlıklar Öylece, ayakların kalmak isterken AĢk Ģarkıları bekleyecek geride BaĢka baĢka insanlara söylenen Deniz duracak öylesine, belki onun feneri de Öyleyse, onlara son kez doyasıya bakalım Kendimize de… Ben Ģimdi buradayım, sen kendi dünyanda Çırpınıp duruyoruz acılarımızdan birikmiĢ bir suda Ah, bu böyle olmamalıydı Ayrılık olmamalıydı ansızın kapımızı çalan bu kıĢ günü 24
FENER Yolcunun sonunu görebileceği bir yola ihtiyacı var. Yıldızları çekebiliriz gözlerinizden Bir adalı gibi yaĢayabiliriz: Her Ģeyi sonraya erteleyen Gerektiğinde ölümü bile Tutar bir kadeh gibi buğulanırız tek baĢımıza Bir Ģehri ne aydınlatır gökyüzünün dıĢında Yağmurun ve ĢimĢeğin dıĢında Seni unuttum, buna üzülüyorum, içim karanlık Hep birlikte bir ıĢık yakalım Birlikte yanarsak yeryüzü aydınlanır belki. 25
KITMİR I. Ben size büyük aĢkları anlattım Bir mağarada, ıslak bir ateĢ baĢında Kendinizi üĢüten rüzgârları kendi baĢınıza doğurdunuz. Yedi uyuduk, yedi uyandık Esvabımız yıkanıyordu Bilmediğimiz yunaklarda... Biz kendimizi terk ederek baĢladık bu hayata Yedi uyuduk, eksik uyandık. Ġçimizde kimseyi uyku tutmuyor artık. 26
II. Eser yel. Yel eser, toz olur yol. Akbabalar ölüye üĢüĢür. Karaciğer yetmezliği var topraktan beslenen aĢklarda… Elbet Yalan da olacak hayatımızda Masallar kadar Kafdağı yıkılacak Eriyecek bütün demirler göçebe rüzgârlarda Ama ben yine de Efsanedeki bu kırgın köpeği özledim en çok Kapılar ardımdan tek tek kilitlenirken. 27
AV Ben size bakarken kendi yalnızlığımı gördüm Elimden gelse size ekmek piĢirirdim, balık avlardım. Balıkçı teknesinde sabaha karĢı ses olurdum Elimden gelse su ve olta olurdum. AteĢ olurdum tavanın altında Belki de bir yürek, azgın korkulara karĢı. Olmadı. Ben size baktım: Kendi çaresizliğimi gördüm yüzünüzde. 28
KANAMA ġehrin ıslanması gerekir elbette her yağmurda Gelin buradan konuĢalım Soralım: Hangimiz ölümle uslanmadı? Aramızda aldatılmayan kim var? Gelin bir baĢkası olalım. Ġçimizi kanatan yarayı birlikte saralım. ġehirler elbette ıslanır yağan her yağmurda Ama saçakların altında sırılsıklam olan halklar Bir baĢka soruyu sorar: Bıçaktan sızan bu kanı kim kesecek? 29
AFYON Sevgili Memo, aĢkların kırıldığını gördük Bir piyano baĢında Esrar içtik ve “Hu!” dedik. Tanrıyla sohbet ettik bütün gece Vaktimiz varsa ġaraba dönelim, bizi ancak o kurtarır Birbirimize babalarımızı anlatalım yeniden: Ölümsüz kahramanlarımızı Sevgili Memo, biri silsin artık göz ucu sularımızı Babalarımız öldü, buna inanmamız gerek Memo, tespih Ģakırtısından uyuyamazsan haber ver Ölümü birlikte yenelim hiç olmazsa bu seferlik. 30
EFSUN Bir Ģehre baĢlarken umudu olması gerekir insanın Belki hayata baĢlarken de öyle... Ġnsanın babası kaç kere ölür sizce Kimse bilmez kimi soruların cevabını Yetim kalmıĢ topraklardan baĢka Herkes birbirine anne diliyle seslenir Bizim Ģimdi sessiz sedasız bir Ģarkının peĢine düĢüp GözyaĢlarımızı iplik bağında yürütmeliyiz Acıyı saklayabiliriz elbet birbirimizden Unutmayalım: Anıları yaĢadıkça babalar da yaĢar Bu Ģehir de bitti iĢte, bütün kırgınlıklarıyla Belki hayatı da böyle terk etmeliyiz, usulca 31
HERKESİN ASIL KAHRAMANI ANNESİ Herkesin ilk kahramanı babası olsa gerek Haziran’ın 29’u her daim sıcaktır Eğer devlet tarafından öldürülmesi gereken Bir babanız varsa; 1979’da, Türkiye’de Emir-komuta zinciri içinde Teninizi soymak isteyebilirsiniz Üstündeki bütün kıllarıyla birlikte YapıĢ yapıĢ bir samimiyet ortalıkta dolanır Belki tanıdık gelir diye bir yerlerden Dolanır durur; ihanet elinizi bir dost gibi sıkmaya çalıĢır ġunun Ģurasında yazın bitimine ne kaldı oysa Biraz zorlasak Yağmurlu bir gökyüzü kucaklayacak hepimizi Sırılsıklam bir öpücükle Bütün ömrümüz boyunca durmadan kaynatılan kahveyi Siz taziye sandınız Oysa mezarlık çıkıĢı azıcık soluklanabilseydik Ruhumuz kol kanat gerecekti üstümüze Kimse bilmez Aslında herkesin gerçek kahramanı annesidir Bu yüzden babaların anıları hep asılı durur Evin her yerinde 32
DUVARA ASILI BABA ANILARI Ġnsanın babası gömülürken çok üzülür Kimsenin üzülmediği kadar üstelik Ġzin verilse toprağı yumuĢatır insan Sırf ağırlık olmasın diye babaların üstünde Suyu azaltır, ağaçları inceltir Bir ıĢık bırakır usulca mezarın saklı bir yerine Sırf babalar yalnızlıktan korkmasın diye karanlıkta Ġnsan babasını gömerken çok üzülür Babası yaĢarken üstelik yanı baĢındayken Bizde öyle olmadı, saçların birçoğu hâlâ siyahtı Yirmi yaĢ diĢlerinin çoğunu toprak çürüttü. Çok genç yaĢtaydım gömülürken ben de. 33
DÜŞ Kadının memeleri durmadan yere düĢüyordu... Hasat zamanı, buğdaylar sararmıĢ Belki tarlaya çıkar artık çiftçiler Ayrık otları ortalıkta yok Ģimdilik Toprak epeydir kendi baĢına... Denizciler bütün gün suyu okĢayıp durdu kadın niyetine Erkek balıklar gerisin geri dipte Dalgalarda martı beyazlığı, motor sesleri Çocuğun biri suda aksini görüp ürktü Sofranın kısmeti yok artık Açıklara bir sefer daha yapılmalı belki de Çay hazır, bardaklar temiz, ocakta buğu Kimsenin anlam veremediği bir ses Garip bir koku: ten çürüğü Bir gayret kalksak yerimizden Belki ıĢığı görebileceğiz Erkek, nedense bu garip rüyadan uyanmak istemiyor. Bu düĢe anlam verecek olsak Bütün memeler derli toplu duracak yerli yerinde. 34
İSKELE Lodos esiyor, havalar ısındı. Açıklarda rüzgârın nereden geleceği bilinmez Buna hazırlanmalıyız. Gerçek, teker teker yıkıyor dalgakıranları KarĢıda uyuyan avcı, avın yerine geçiyor Avı uyandırmak gerek... Kendimizi büyük yalnızlıklarla sınadık Ġçimizde büyüttük hücrelerimizi. Aslında bu kadar eziyete gerek yoktu Bizi kendimizden ayıran bu güzelim deniz Bu deniz, fenerini yitirmemeliydi. 35
YAĞMUR Sen hiç yoktun. Asıl kötüsü bu... Bizi tanrıyla sınadılar; inanç ve küfürle Bu yağmurun duracağı yok Usul, yola çıkalım Sesin duyulması gerek, bu su bizi boğacak Öyleyse ıslanalım Belki boyalar silinir, asıl rengimiz çıkar Ġçimizdeki aydınlığı götürünce rüzgâr Gecenin karası çıkar ortaya Eksik bir Ģarkı gibi acıtıyor canımızı ayrılık Önceden tasarlanmıĢ bir cinayet planı gibi Hep bilinen Bu uzaklık... Tanrının derdi de böyle bir Ģey olmalı Çöllerin borcu bize belki de bu yüzden Kumları yıkasak sesimizle, ödeĢir miyiz hayatla? 36
OYUNDAKİ EBE Ġlkin aĢk terk edecek bizi, rahat olalım bu yüzden Ardından hayat, belki içimiz ürperecek Biz kendi kaygılarımızla büyürüz, sözüm ona Küçülürüz: süte ilk dokunuĢ. Ġlk sesleniĢ Sonra sokağa ilk tutku ve ilk emekleyiĢ Çocuklar, elbette evden kaçacak biraz daha oyalanırsak Onların iĢi bu: sert yüzlü babaları sınamak Ġlkin aĢk bu yüzden terk etti bizi, rahat olalım Hayat da terk edecek elbette, bundan eminiz Çocuklar kalacak geride Büyüdükçe bizi daha çok üzen... Yağmur bu yüzden mi yağıp durdu yoksa Oyun taĢlarına? 37
BEKLEYİŞ En çok deliler sever beni, kendinden geçenler, meczuplar Rüzgârın kokusunu duyanlar, dağ baĢlarında Issız bir köĢede Ġskemlesi kırık bir bahçede düĢleri olanlar Buralarda bir yerlerde oturuyoruz iĢte Hemencecik baĢucumuzda bir silah Özür dilerim, bu saklı bir bilgiydi Öbür yanımızda deniz duruyordu. Kayığın suçları iĢaret diliyle anlatılacaktı Açıklara giden her ses Dönmek için elbette denizi bekler. Bu yüzden tüm soruları unuttum. Sudan kim sağ çıkar bilemem. Ben, kıyıda kırık bir iskemlede oturuyorum. 38
ÇAPA Birilerinin bizi bu suya bağlaması gerek. Yağmurun sesiyle; olmaz, denizin kokusuyla Belki de kıyıdaki teknenin halatlarıyla Ġçimizden biri demir atsa yalnızlığa Bu Ģarkı yine de alıp götürecek bütün kumsalı. Artık acıları paylaĢabiliriz. Birilerinin; hayır, kendimizin Hayata bağlaması gerek bizi. 39
SIR Ben bu yalnızlığı çok sevdim, sensiz olan Kimsesizliği; durup durup ah eden sonsuzluğu Bugün ayın yedisi, karayel esiyor, tersten bir soğuk Baldırı çıplak bir sokak taĢı Bütün gün voltada çiğnendi durdu Hep gidilen ama bir türlü varılamayan bir cadde Dönüp baktıkça yerinden oynamayan bir Ģehir Bıraksan kendi baĢına ayakta durması zor bir ülke Ben kendimi hep bunlara benzettim: Sokaklara, Ģehirlere, ülkelere: En çok yollara… Kimseye söylemeyin lütfen Ben bu kimsesizliği, kendimden çok sevdim. 40
ÇITIRTI Biz tuttuk herkesi kanımızdan saydık. Çıktık dağlara: puslu bir gece, ağaç diplerinde bir ses Herkes için vurulduk bu defa Taziyeye döndük Anne, baba ve belki biraz kardeĢ… ĠĢte bu yüzden çizik bir kalple yürüyoruz bu yollarda Kan izlerinden geçtiğimiz yerler belli oluyor Belki döneriz yeniden bir gün buralara Geride bıraktığımız ölüleri almak için ġimdilik yüzümüz öylesine bakıyor dağlara… 41
DENİZ YOLLARI AĢklarımızı temize çekelim Her 1972'in altı mayısında, sabaha karĢı. Deniz bize bakıyor Ģimdi bir dağın ardından. Uzun süre boynu ipte beklemiĢ gibi. ĠĢin doğrusu bu iĢ hep böyle olur Genç bir insanın boynu asılı kalınca darağacında Son sözleri aĢka dair olur hep Bir de yaĢamak ve eksik kalmıĢ kavga üzerine Bir insan ölürken, gençken, elbette aĢktır hayat. AĢklarımızı temize çekelim biz de Denizin tuzlu suyunda. Boynumuz ipte belki biraz daha uzun görünebilir Olsun, yolun kendisi de kısa sayılmaz zaten. 42
ARIZA Bir kedi damda eĢ arıyor. Labirentler kendini kesen çizgilerle dolu Fare, peynir peĢinde… ġimdi biz Nasıl geçeceğiz bu karanlığı? Çok içmek gerek; yoksa gece bitmeyecek. Birazdan arıza baĢlar, hazırlıklı olalım. Devlet, bütün derdini masaya saklamıĢ. Kendimizi koruyalım. Belki tanrının yardımı da gerekecek. Her isyanda damdan düĢen ölür. Biraz dikkat lütfen kiremitlere basarken… Mart her daim tehlikeli bir aydır 1971’in on ikisinde Ardında birçok genç ölü bırakır ipin ilmiğinde Eylül’ü çıkarsak oysa takvimlerden YanlıĢ anlaĢılmasın, ekimden sonra gelen eylülü Tarih belki biraz daha temiz olacak Bu kedi artık damda leĢ... Belki yalnız kendine eĢ. 43
MASAL Ben size unuttuğunuz düĢleri anlatmalıyım ġimdilik iĢim bu. Zeytin ağaçları; incirler ve biraz dağ baĢı Belki biraz da nar; içinde tanelenmiĢ hüzün. AĢağı yuvarlanmıĢ kızıl taĢ parçası ve ıssız dağ baĢı Ve katıksız bir acı. O yüzden ağlayıĢ durmadan. Öfkemiz bu yüzden. Çekip gitmelerimiz de. Ben size bütün düĢlerimi açık etmiĢtim. Siz durgun bir koyda oturmuĢtunuz Belki de bu yüzden duymadınız beni. 44
SORU AĢkın acıtan yanları tabi ki olacak Hırçın bir denize bakmak gibi Hep durgun olmayacak elbette su. Suyun sesi insanın sesidir. Kimileyin karanlık oluyor günümüz Kendimize hesap soruyoruz, eksiğimiz ne diye Altından kalkmalıyız dertlerimizin Belki de asıl gece sormalı kendine: Ben kimin karanlığıyım? 45
BEKÇİ Bütün kıĢ denizi bekledik Göğü ve yıldızları; kimse dokunmasın diye. Ellerimiz toprağa karıĢtı ġarkılar söyleyen komĢuyu bekledik Bir baĢka dilde mum yaktık Ve Ģarap içtik bütün soğuklarda. Ağaçlar, toprak ve tüm börtü böcek Bizimle birlikte bekledi. Dalgalar duruldu. Yosunlar sarardı, gök yarıldı ikiye. Bütün kıĢ sizi bekledik MeĢe kütükleri ateĢte içten içe yanıp durdu Gözlerimiz ekmekte Azıcık Ģarap ve tüm dünya kırmızı Sizin bütün çiçekleri satın alacak kadar paranız vardı. Oysa artık bahar: Ortalık mahĢer… Nergislerden hâlâ haber yok. 46
SONBAHAR SARISI Günler kısaldıkça Göğün rengi de değiĢiyor, ağların kısmeti de. Daha çok martı var artık suyun üstünde Balkonlarda kızarmıĢ biberler ve kuru domatesler Haklarına düĢen sıcaklığa razı Gerçi elden ne gelir itiraz etseler de Bundan sonra daha çok gece ve daha az yıldız Bolca ayrılık, çokça bekleyiĢ, epeyi bir hasret Denize serpiĢtirilmiĢ abartılı bir tekne yansıması Yazlıkçılar dönüĢ hazırlığında Günler kısaldı Bütün bir yaz tepemizde konaklayan güneĢ Yer değiĢtirdi unutkan rüzgârlarla Artık daha çok yalnızlık, daha çok bekleyiĢ Evler belki buna hazır Ama yastık kılıfları pek de alıĢmamıĢ ıslaklığa 47
HATIRA Ġçimizde bir yangın çıktı diyelim AkıĢkan bir mürekkebin renginde Kaygısızlığımız bizi hayatta tutacak Elimiz değmeyecek aleve Böylece kor olan ateĢ kendini düĢünecek Saçlarımız dökülecek, Kalanlar beyazlarla oyalansın Ģimdilik. DiĢ çürükleri ve takma organlar Köklü problemlerim var doktor Ama asıl derdim Ģudur: Dudaklarım gerçek öpüĢmeleri unutmuyor. 48
MEZAR Bir insan ömrü kadar büyük yalanlarımız var... Su küstü bize. Bunu seslerden öğrendik. Kekre tadında meyvelerden... Toprağın kırılmasından Çocukların somurtmasından ve onların hayallerinden Elbette diĢleri iri olacaktı narın Ve gülün yaprağı dökülmeye yakın duracaktı Hep kırmızı bildiğimiz elma çürüyecekti. Biz kendimize sahip çıkmazsak Kim anlatacak sanki bunca öyküyü Sahipsiz bir ırmak, kimsesiz bir çeĢme, Ģırıldayan aĢk Ey çağlayan su: Bir insan ne zaman büyür sence? Bizim, bir insan ömrü kadar basit sorularımız var. 49
SUR Bir Ģehre hangi kapıdan girilir? Yıldızlara bakalım: Yazgımıza; harelenmiĢ göğe. Hayatın bize bir Ģans daha tanıması gerek Her sevgiliye dair ayrı bir suçum var benim Beni affet. Beni affet ömrüm. Toprağa bakalım: gömüleceğimiz yere Üstümüz yeniden güneĢ, altımız yine böcek Çıkıp gidelim buradan: Yalnızlığımıza. Soruyu yeniden soralım: Bir Ģehir, hangi kapıdan yol verir insana? 50
ALDANIŞ KıĢ bitiyor. GülüĢler azaldı. Acılar da öyle. KarĢı masada bir baĢka ülke oturuyor. Bu uzun bir hikâye, baĢtan anlatmak gerek. Elimizi eteğimizi çektik dünyadan, böylece yenilgilerden Kazançlardan da. Ben kendimi kime gösterdiysem O kadar da acı olur muymuş diyerek Kimse, ama bir tek kimse inanmadı buna Yüzümden gülüĢü silmeyi unutmuĢum, belki bundan Sessizlik büyüdü. Bundan dolayı çoğalıp durdu yüzdeki çizgiler. Anladım ki YaĢlılık, yazları kıĢlama iĢiymiĢ. 51
TÜFEK VurulmuĢ bir devrimciden Daha büyük bir düĢ nasıl kurulabilir? Saçları kendine düĢen bir yüz Dağların suyunu kurutan bir rüzgâr Göğüste kızıl bir yıldız Che Meydanlar, vuruĢmalar, buza saplanmıĢ gerilla, hüzün Acı, örtünmeye çalıĢırken utanır; bu bir Gölge, geriye düĢmüĢ bir çığlıktır; bu iki Bizim direniĢten gayrı neyimiz var ki! Bu da üç! Ve son: Oğlu vurulmuĢ bir anneden daha büyük kim ölebilir! 52
YENİLGİ Söz acıtmalı insanı, içini kanatmalı acıtan her söz... Seni seviyorum, ayın yirmi dokuzu gibi, Ģubatta. ÜĢüten bir rüzgâr, kendini titretmeye yeten bir kıĢ Kedi ile köpeğin hayat kavgası çöplükte Geri çekilen kaybedecek. Kural Ģu: Çok bağıran çok haklı… Acısını kendine saklayan çürüyor. Ġçinizi kanatan bütün sözleri kendinize söyleyin: Hayat avutmalı insanı... 53
DÖNMEDOLAP Bu göğün altında kaybedeceğimiz çok Ģey var artık. Büyü bozuldu, rengi değiĢti gecenin. Sokaklar yokuĢtur. Sırtımızda ağır yük. Tanrıdan aldık bütün gücümüzü Yüzümüzdeki aydınlık ondan Nefret ve öfke; devlet ve kıyım Denizde ansızın bir gel-git. Sevgi ve merhamet; mazlum ve insan ġeklin siyah olduğu yerde yüreğin de kararması... Ruhumuz bomboĢ Hayat durmadan aĢağı iniyor. Büyü baĢladı. Anladık: Bu gökten toprağa yağmur düĢmez. 54
KÖPÜK Biri yumuĢak yerlerimize dokunuyor... Oysa hazır değiliz seviĢmelere Ģimdilik Elden ne gelir Yelken, rüzgârını doldurmuĢsa Olta, dersen; dalgaya bırakmıĢ kendini Birileri yine dokunuyor göğümüze... Bizi bu sudan ayırmaları zor olacak. 55
SU Benim en güzel zamanımdır bu: kimsesizlik Siz Ģimdi evlerinizde uysal uykulardasınız, olsun Kirden eser yok elbet Elbet kuĢkudan ve tehlikeden de… Anneniz böyle bir sokakta doğurmamıĢtır sizi Sevgiliniz aldatmamıĢtır sizi böyle bir yerde Toprakta iğrenç bir namussuzluk kokusu Ġç çamaĢırlarda temizlik ordusu Gel gidelim buralardan ey kimsesizlik Su kıyılarına, arınmaya 56
UZAK Biz seninle birlikte çocuk olduk Olsun Ayrı büyüdük. Ġstanbul, Nazilli, Ġzmir Mazeretimiz var Birbirimize bakamayız yan masalardan Denizin suyu daha beslenmemiĢ ırmaklardan Parmaklarda alyans Saçlar uzamıĢ biraz, ama tırnaklar yeniyor hâlâ KonuĢmamalar söylüyor: Hayat bir yanılgıdır, aĢk da öyle 57
SEANS Kötü rüyalar görüyorum doktor. Milas’ta yıkılmak üzere bir minareyim YeĢil bir minbere yaslanıyorum cemaat içinde Herkes beni terk etti Buna zaman zaman kendim dâhil. Gün içinde ne korkuttuysa beni Siz onu soruyorsunuz bana... Hastanenizde herkes efendi Mesai saatlerinde herkes kurallara uyuyor. Maskelerimiz sağlam. AĢklarımız yalan Rüyanız yok. Kırgınlık size hiç uğramamıĢ. Doktor Yeryüzü bacaklarını hiç olmazsa biraz sıkabilseydi Ġnsan bakir kalabilirdi; değil mi? Yatan hasta bölümünde Mangal yapmak yasakmıĢ Bu yüzden mi herkes aç açık dolaĢıyor koridorlarda? 58
GÜNEŞLİ GÖKYÜZÜ Senin gözlerinden bir baĢka dünyaya çıkılır. Orada uyuyabilir insan sonsuza dek, bekleyebilir Belki bir kapı aralanır diye Çocukça sevinir Sabah kalkar ve denize açılır. Ġçimizi ıslatan deniz, balıkları ağdan kurtarır Hava serinler, gökyüzü bulut olur Bulutlar su olup toprağa döner Bir hırka giyer insan, sevgili kokusuyla örülmüĢ AteĢ yakar kıyıda, közde kendini piĢirir Su içinde ıslanır Kırılır bazen kum üzerinde Yıldızlara bakar kumsala yan yana uzanıp Öpücük tadına benzeyen bir dudak ile uyanır uykudan Gece tek baĢınadır. Sonsuz üĢür bu yalnızlıklar içinde KuĢlara özenir, börtü böceğe Tabaktaki peynire, küçük ve renkli Ģekerlere Bir çileğin Ģekere bulanmıĢ haline... GüneĢli bir gökyüzüdür belki de tek beklediğimiz… Bu yüzden iĢte Senin gözlerinden gerçek bir dünyaya baĢlar insan 59
KİMSE Hepiniz çoktunuz, herkes çok kalabalıktı Beni kendi içimde yalnız bıraktınız Tuttum oturdum tek baĢıma bir köĢeye Toprağın derdi büyüktü, göğün hüznünü anlayan yok Gözlerimi bir denize attım, belki kendini görür diye Rüzgâra batırdım dilimi, bir ses öğrenir diye uzaklardan Sıkmayayım sizi kendi derdimle Sizce de sakıncası yoksa Hiç olmazsa ölürken haber verin, sizinle birlikte öleyim. 60
61
SEDAT ŞANVER: 07.12.1963, Urfa… YayınlanmıĢ ġiir Kitapları: Dilin İsyanı (1985) Aşiret ve Otomobil (1990) Haremdeki Kadınlar (1994) Gezgin ve Katil (2004) Kendine Akan Su (2009) (hamse mesnevinin ilk parçası) Devletin Piç Yatakhanesi (2011) (hamse mesnevinin ikinci parçası) Cümle Kapısı (2014) (hamse mesnevinin üçüncü parçası)
62
Sedat ġanver Kendine Akan Su ġiir (2. Baskı)
İletişim: sedatsanver@gmail.com yazikulturu@hotmail.com Baskı Öncesi Hazırlık: Yazı Kültürü Baskı: Kanyılmaz Matbaası 5609 Sokak, No: 13 Çamdibi/ ĠZMĠR 0.232.449 14 43 Baskı Tarihi: 04.04.2014 Yazı Kültürü Yerel Süreli Yayın Sahibi ve Sorumlu Yazı ĠĢleri Müdürü: Sedat ġanver ÖĞE Yönetim Yeri: Atatürk Mahallesi, 927 sokak No. 4/ 1 Bornova/ ĠZMĠR
63
issn: 2146-5290-12
64